Namaz Vakitleri
İstanbul
27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Kızmamak ve Samîmî Davranmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

23 Recep 1408 / 12.03.1988
Coburg Camii Melbourne/ Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

İnne'l-gadaba mine'ş-şeytâni ve inne'ş-şeytâne hulika mine'n-nâriİnne'l-gadaba mine'ş-şeytâni ve inne'ş-şeytâne hulika mine'n-nâri ve innemâ tutfeu'n-nâru bi'l-mâ' fe-izâ gadibe ehadüküm fe'l-yetevedda'. ve innemâ tutfeu'n-nâru bi'l-mâ' fe-izâ gadibe ehadüküm fe'l-yetevedda'.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Her akşam yaptığımız gibi -Allah'ın nasip ettiği zamanlarda-Her akşam yaptığımız gibi -Allah'ın nasip ettiği zamanlarda- bu akşam da birkaç hadîs-i şerîf okuduktan sonra tesbihimizi çekelim. bu akşam da birkaç hadîs-i şerîf okuduktan sonra tesbihimizi çekelim.

Ebû Dâvud rahmetullahi aleyh'in [rivayet ettiği] bu hadîs-i şerîfte buyuruluyor ki; Ebû Dâvud rahmetullahi aleyh'in [rivayet ettiği] bu hadîs-i şerîfte buyuruluyor ki;

İnne'l-gadaba mine'ş-şeytâni. "Asabiyet, kızgınlık, sinirlenmek, gazap etmek şeytandandır."İnne'l-gadaba mine'ş-şeytâni. "Asabiyet, kızgınlık, sinirlenmek, gazap etmek şeytandandır." Ve inne'ş-şeytâne hulika mine'n-nâri. "Ve hiç şüphe yok ki şeytan da ateşten yaratılmıştır."Ve inne'ş-şeytâne hulika mine'n-nâri. "Ve hiç şüphe yok ki şeytan da ateşten yaratılmıştır." Ve innemâ tutfeu'n-nâru bi'l-mâ'. "Ateş de ancak suyla söndürüldüğüne göre…"Ve innemâ tutfeu'n-nâru bi'l-mâ'. "Ateş de ancak suyla söndürüldüğüne göre…" Fe-izâ gadibe ehadüküm fe'l-yetevedda'. "Sizden biriniz gazaplanırsa, sinirlenirse, asabîleşirse,Fe-izâ gadibe ehadüküm fe'l-yetevedda'. "Sizden biriniz gazaplanırsa, sinirlenirse, asabîleşirse, tepesi atarsa o zaman kalksın abdest alsın." diyor Peygamber Efendimiz. tepesi atarsa o zaman kalksın abdest alsın." diyor Peygamber Efendimiz.

Bu tavsiye hepimize lazım.Bu tavsiye hepimize lazım. Şeytan tabii bizim gözümüze görünmüyor; ama var. Kur'ân-ı Kerîm'de geçiyor.Şeytan tabii bizim gözümüze görünmüyor; ama var. Kur'ân-ı Kerîm'de geçiyor. Allah istediği kullara da gösteriyor. Allah istediği kullara da gösteriyor. Belki sizler de bizler de rüyalarımızda gösterilmiştir, Belki sizler de bizler de rüyalarımızda gösterilmiştir, görmüşüzdür de korkudan neredeyse dudağımız uçuklayacak hâle gelmişizdir.görmüşüzdür de korkudan neredeyse dudağımız uçuklayacak hâle gelmişizdir. Çok korkunç ve çirkin bir mahluk. Ama insanlar görmediği için böyle işte ortalıkta dolaşıyorlar.Çok korkunç ve çirkin bir mahluk. Ama insanlar görmediği için böyle işte ortalıkta dolaşıyorlar. Asıl simasını görseler semtine uğramazlar, civarında durmazlar.Asıl simasını görseler semtine uğramazlar, civarında durmazlar. Şeytandan kurtulmak için ne yapmak gerektiğini ararlar, nereye sığınacaklarını düşünürler. Şeytandan kurtulmak için ne yapmak gerektiğini ararlar, nereye sığınacaklarını düşünürler. Ama görmedikleri için, Allah göstermediği için onun tehlikesini de anlayamıyorlar. Ama görmedikleri için, Allah göstermediği için onun tehlikesini de anlayamıyorlar. İnsanı hakikaten âhirette çok perişan duruma düşüren bir mahluk. Vesvese veriyor. İnsanı hakikaten âhirette çok perişan duruma düşüren bir mahluk. Vesvese veriyor. Aklına kötü şeyler getiriyor. Kötü işleri yaptırıyor. Ondan sonra insanın karşısına geçip gülüyor. Aklına kötü şeyler getiriyor. Kötü işleri yaptırıyor. Ondan sonra insanın karşısına geçip gülüyor.

Kur'ân-ı Kerîm'de bildirildiğine göre; Bismillâhirrahmânirrahîm. İz kâle li'l-insâni'kfür.Kur'ân-ı Kerîm'de bildirildiğine göre;

Bismillâhirrahmânirrahîm.

İz kâle li'l-insâni'kfür.
"Şeytan insana der ki; 'Hadi, kâfir ol. Hadi, küfrü işle. Hadi, şu işi yap!'""Şeytan insana der ki; 'Hadi, kâfir ol. Hadi, küfrü işle. Hadi, şu işi yap!'" Felemmâ kefere. "Kul da şeytana uyup kâfir olursa, küfür fiilini işlerse."Felemmâ kefere. "Kul da şeytana uyup kâfir olursa, küfür fiilini işlerse." Kâle innî berîun minke innî ehâfu'llâhe rabbe'l-âlemîn. Şeytan bu sefer ne der?Kâle innî berîun minke innî ehâfu'llâhe rabbe'l-âlemîn. Şeytan bu sefer ne der? "Ben senden berîyim. Benim seninle ilgim yok. Benim senle hiç alakam, ilişkim yok. "Ben senden berîyim. Benim seninle ilgim yok. Benim senle hiç alakam, ilişkim yok. Ben âlemlerin Rabbi Allah'tan korkarım." der. Aldatır. Kötü işi yaptırtır.Ben âlemlerin Rabbi Allah'tan korkarım." der.

Aldatır. Kötü işi yaptırtır.
Yaptırdıktan sonra da; "Benim seninle ilgim yok." [der.] Sen aldatmadın mı demin? O aldattı.Yaptırdıktan sonra da; "Benim seninle ilgim yok." [der.] Sen aldatmadın mı demin? O aldattı. O aldattı ama yaptırdıktan sonra… O aldattı ama yaptırdıktan sonra… Hadi ayıkla pirincin taşını; bir kere düşen düştü, kırılan kırıldı, olan oldu,Hadi ayıkla pirincin taşını; bir kere düşen düştü, kırılan kırıldı, olan oldu, ölen öldü, iş işten geçti, günaha battı, çamura saplandı, uçuruma yuvarlandı insan…ölen öldü, iş işten geçti, günaha battı, çamura saplandı, uçuruma yuvarlandı insan… Ondan sonra; "Benim seninle ilgim yok!" Bal gibi var!Ondan sonra; "Benim seninle ilgim yok!" Bal gibi var! Var ama, işte o ilk başta anlaşılmadığı için insan şeytana uyuyor. Var ama, işte o ilk başta anlaşılmadığı için insan şeytana uyuyor.

"İnsanın damarlarında şeytan, kanın dolaştığı gibi dolaşır." deniliyor hadîs-i şerîfte."İnsanın damarlarında şeytan, kanın dolaştığı gibi dolaşır." deniliyor hadîs-i şerîfte. Ve insan bu ateşten yaratılmış olan "şeytan" denilen mahlukun tesiriyle, kışkırtmasıyla, tahrikiyle sinirleniyor.Ve insan bu ateşten yaratılmış olan "şeytan" denilen mahlukun tesiriyle, kışkırtmasıyla, tahrikiyle sinirleniyor. Niye sinirleniyor? Niye sinirleniyor?

"Yemek fazla tuzlu olmuş!" Hadi şangır şungur masalar, tencereler, tavalar…"Yemek fazla tuzlu olmuş!" Hadi şangır şungur masalar, tencereler, tavalar… Evde gürültü kıyamet kopuyor. Kadın bir tarafa çocuk bir tarafa, herkes korkudan [kaçıyorlar.]Evde gürültü kıyamet kopuyor. Kadın bir tarafa çocuk bir tarafa, herkes korkudan [kaçıyorlar.] Ne o? Bizim erkek kazak, kabadayı… Kabadayılığı kime karşı yapıyor? Hanımına karşı. Ne o? Bizim erkek kazak, kabadayı… Kabadayılığı kime karşı yapıyor? Hanımına karşı. Ondan sonra da ertesi gün; "Ya hata ettim, şeytana uydum." [diyor.] Bir kere bir sinirlendi.Ondan sonra da ertesi gün; "Ya hata ettim, şeytana uydum." [diyor.] Bir kere bir sinirlendi. Canım ne olurmuş tuzlu olursa? "Niye yaktın bu yemeğin altını?!" Mesela, olmadık bir şeyden…Canım ne olurmuş tuzlu olursa? "Niye yaktın bu yemeğin altını?!" Mesela, olmadık bir şeyden… Veya ütü yaparken pantolonun şurası şöyle olmuş, böyle olmuş… Veyahut bir arkadaşına… Veya ütü yaparken pantolonun şurası şöyle olmuş, böyle olmuş… Veyahut bir arkadaşına…

Ne demiş birisi ötekisine? Ötekisi çıkartmış, bıçağı saplamış. Hadi, katil olmuş!Ne demiş birisi ötekisine? Ötekisi çıkartmış, bıçağı saplamış. Hadi, katil olmuş! Yani ufacık laflardan, hiç olmayacak şeylerden… Yani ufacık laflardan, hiç olmayacak şeylerden…

Bizim hacı arkadaşlarımızdan bir tanesi, sabah namazından sonra çıktık, musafaha ettik, Ankara'da…Bizim hacı arkadaşlarımızdan bir tanesi, sabah namazından sonra çıktık, musafaha ettik, Ankara'da… Yaşlı bir amca vardı, Allah rahmet eylesin. Ona dedi ki; "Bayramın mübarek olsun."Yaşlı bir amca vardı, Allah rahmet eylesin. Ona dedi ki; "Bayramın mübarek olsun." Adam bir sinirlendi. "Vay sen benimle alay mı ediyorsun?!" Küplere bindi. Adam bir sinirlendi. "Vay sen benimle alay mı ediyorsun?!" Küplere bindi. Küpe binmek nasıl bir şeydir bilmiyoruz ama...Küpe binmek nasıl bir şeydir bilmiyoruz ama... Cadılar binermiş küpe, havalarda dolaşırmış, cadılık yaparmış. Masalların [anlattıkları…]Cadılar binermiş küpe, havalarda dolaşırmış, cadılık yaparmış. Masalların [anlattıkları…] Yani küpe binmek, "çok sinirlenmek" mânasına. Küplere bindi adamcağız.Yani küpe binmek, "çok sinirlenmek" mânasına. Küplere bindi adamcağız. Hacı, az evvel camide beraber namaz kıldık. "Niye sinirleniyorsun?" dedik biz,Hacı, az evvel camide beraber namaz kıldık. "Niye sinirleniyorsun?" dedik biz, yani niye böyle gazaplandığını anlayamadık. Yılbaşı yakınmış, o günlerdeymiş. yani niye böyle gazaplandığını anlayamadık. Yılbaşı yakınmış, o günlerdeymiş. "Bayramın mübarek olsun." deyince yılbaşını tebrik ediyor sanmış."Bayramın mübarek olsun." deyince yılbaşını tebrik ediyor sanmış. "Vay ben yılbaşını kutlayacak bir insan mıyım, müslümanım!" diye sinirlenmiş."Vay ben yılbaşını kutlayacak bir insan mıyım, müslümanım!" diye sinirlenmiş. Sinirlendiği kimse de ciddi bir insan, yani yılbaşını tebrik edecek bir kimse değil. Sakallı, ciddi bir hacı. Sinirlendiği kimse de ciddi bir insan, yani yılbaşını tebrik edecek bir kimse değil. Sakallı, ciddi bir hacı. O da şaşırdı ne olduğunu.O da şaşırdı ne olduğunu. O mü'minin cuması bayram diye cuma sabahında "Bayramın mübarek olsun." diyor, o onun için öyle [söylüyor.]O mü'minin cuması bayram diye cuma sabahında "Bayramın mübarek olsun." diyor, o onun için öyle [söylüyor.] Ötekisi ters anladı, sinirlendi, tepesinin tası attı. Ondan sonra artık bir sürü gürültü patırtı...Ötekisi ters anladı, sinirlendi, tepesinin tası attı. Ondan sonra artık bir sürü gürültü patırtı... İş işten geçtikten sonra anlaşıldı. Demek ki teennî ile hareket edecekti, birden sinirlenmeyecekti. İş işten geçtikten sonra anlaşıldı. Demek ki teennî ile hareket edecekti, birden sinirlenmeyecekti.

Müslüman sinirlenecek şeyde bile asabî olmayacak. Sakin olacak, vakur olacak.Müslüman sinirlenecek şeyde bile asabî olmayacak. Sakin olacak, vakur olacak. Halim olacak, selim olacak. Böyle birden parlamayacak. Parlarsa ne olur? Halim olacak, selim olacak. Böyle birden parlamayacak. Parlarsa ne olur?

Pişman olur. Mutlaka pişman olur. Dünyada da pişman olur, âhirette de pişman olur.Pişman olur. Mutlaka pişman olur. Dünyada da pişman olur, âhirette de pişman olur. Gazap şeytandan olduğu için şeytan insana hayır yaptırtmaz.Gazap şeytandan olduğu için şeytan insana hayır yaptırtmaz. Sinirlendirtir, aklının kontrolünden çıkarttırır. Hadi, arabanın freni tutmuyor, bakalım nereye çarpacak…Sinirlendirtir, aklının kontrolünden çıkarttırır. Hadi, arabanın freni tutmuyor, bakalım nereye çarpacak… Bir yere çarpacak, bir şeyler olacak ama…Bir yere çarpacak, bir şeyler olacak ama… "Binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete…" dediği gibi, bakalım ne olacak… İnsan o hâle gelir. "Binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete…" dediği gibi, bakalım ne olacak… İnsan o hâle gelir.

Onun için, böyle bir durum olabilir mi insanda? Olur.Onun için, böyle bir durum olabilir mi insanda?

Olur.
Bazen durup dururken veya durup dururken değil de haklı bir sebeple insan sinirlenir, kızar.Bazen durup dururken veya durup dururken değil de haklı bir sebeple insan sinirlenir, kızar. Ali'ye kızar, Veli'den acısını çıkartır. Dışarıda kızar, evde acısını çıkartır. Ali'ye kızar, Veli'den acısını çıkartır. Dışarıda kızar, evde acısını çıkartır. Evde kızar, dışarıda acısını çıkartır. Evde kızar, dışarıda acısını çıkartır. Talebeyken, ben hatırlıyorum, hocalar bazen pür hiddet gelirdi, ortaokula veya liseye...Talebeyken, ben hatırlıyorum, hocalar bazen pür hiddet gelirdi, ortaokula veya liseye... Tamam evde kavga etmiş, ondan gelmiş.Tamam evde kavga etmiş, ondan gelmiş. Talebe [hemen] anlıyor hocanın [hâlini;] "Evde kavga etmiş,Talebe [hemen] anlıyor hocanın [hâlini;] "Evde kavga etmiş, şimdi dur bakalım kimden acısını çıkartacak?"şimdi dur bakalım kimden acısını çıkartacak?" Olmaz. İnsan gazaplandı mı şeytanın kontrolü altına giriyor.Olmaz. İnsan gazaplandı mı şeytanın kontrolü altına giriyor. Daha doğrusu aklın kontrolünden, imanın kontrolünden çıkmış oluyor. Onun için çare ne? Ne yapacak? Daha doğrusu aklın kontrolünden, imanın kontrolünden çıkmış oluyor.

Onun için çare ne? Ne yapacak?

Hemen o anda kalkıp gidecek, bir abdest alıverecek. Bu hadîs-i şerîfte [tavsiye edildiği] gibi.Hemen o anda kalkıp gidecek, bir abdest alıverecek. Bu hadîs-i şerîfte [tavsiye edildiği] gibi. Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdü lillâhi'llezî ceale'l-mâa tahûran ve ceale'l-İslâme nûran.Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdü lillâhi'llezî ceale'l-mâa tahûran ve ceale'l-İslâme nûran. Ağzına burnuna suyu verip yüzünü yıkayıp âzâlarını yıkadığı zaman,Ağzına burnuna suyu verip yüzünü yıkayıp âzâlarını yıkadığı zaman, âzâlarının her birinden damlayan sularla beraber günahlar gidiyor. âzâlarının her birinden damlayan sularla beraber günahlar gidiyor. Dua edip de böyle abdest aldığı zaman hem serinliyor, hem rahatlıyor,Dua edip de böyle abdest aldığı zaman hem serinliyor, hem rahatlıyor, hem günahlardan pak oluyor, hem ibadete hazır hâle geliyor. Abdest alacak. hem günahlardan pak oluyor, hem ibadete hazır hâle geliyor. Abdest alacak. Yetmezse gusül abdesti alacak. Girecek banyoya, şakır şakır şakır bir duş… Tamam. Tıbben de güzel. Yetmezse gusül abdesti alacak. Girecek banyoya, şakır şakır şakır bir duş… Tamam. Tıbben de güzel. Şimdiki zamane doktorlarına da sorsan; tamam, sinirlendi, abdest aldı, insan sakinleşir. Deliliği geçer.Şimdiki zamane doktorlarına da sorsan; tamam, sinirlendi, abdest aldı, insan sakinleşir. Deliliği geçer. O bakımdan hatırınızda olsun; sinirlenmeyin. "Elimde değil, bazen sinirleniyorum." O bakımdan hatırınızda olsun; sinirlenmeyin.

"Elimde değil, bazen sinirleniyorum."

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e birisi gelmiş, nasihat istemiş. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e birisi gelmiş, nasihat istemiş.

Lâ tagdab buyurmuş. "Gazaplanma, sinirlenme." Kolay bir şey değil.Lâ tagdab buyurmuş. "Gazaplanma, sinirlenme."

Kolay bir şey değil.
Zor olduğunu biliyorum. Ama sinirlenmemeye, kızmamaya alışacağız. Sakin olacağız.Zor olduğunu biliyorum. Ama sinirlenmemeye, kızmamaya alışacağız. Sakin olacağız. Nazik nazik, kibar kibar, sakin sakin konuştuğumuz zaman sinirlenmekle halledemediğimiz,Nazik nazik, kibar kibar, sakin sakin konuştuğumuz zaman sinirlenmekle halledemediğimiz, gazaplanmakla çözemediğimiz çok şeyi çözeriz.gazaplanmakla çözemediğimiz çok şeyi çözeriz. Gazabın Türkçesi öfkedir. Dedelerimiz çok güzel teşhis koymuşlar.Gazabın Türkçesi öfkedir. Dedelerimiz çok güzel teşhis koymuşlar. Diyorlar ki; "Öfke ile kalkan zarar ile oturur." Öfkeyle kalkışın arkasından mutlaka zarar gelir. Diyorlar ki; "Öfke ile kalkan zarar ile oturur." Öfkeyle kalkışın arkasından mutlaka zarar gelir.

Onun için, Allah bizi nefsine hâkim olanlardan eylesin. Şeytana uyanlardan etmesin.Onun için, Allah bizi nefsine hâkim olanlardan eylesin. Şeytana uyanlardan etmesin. Gazaplandırtmasın. Halim selim eylesin. Sakin bir kimse eylesin.Gazaplandırtmasın. Halim selim eylesin. Sakin bir kimse eylesin. Teennî ile, sükûnet ile işlerimizi halletmeyi, rızasına uygun işleri yapmayı nasip ve müyesser eylesin. Teennî ile, sükûnet ile işlerimizi halletmeyi, rızasına uygun işleri yapmayı nasip ve müyesser eylesin.

İnne ehabbe ibâdillâhi ila'llâhi ensahuhum li-ibâdihî. İnne ehabbe ibâdillâhi ila'llâhi ensahuhum li-ibâdihî.

Bu da mezhep imamı Ahmed b. Hanbel'in rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf. Bu da mezhep imamı Ahmed b. Hanbel'in rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf.

Ahmed b. Hanbel aynı zamanda büyük bir hadis alimidir.Ahmed b. Hanbel aynı zamanda büyük bir hadis alimidir. Müsned isimli bir eser meydana getirmiştir ki kıymeti büyük bir hadis koleksiyonu oluyor.Müsned isimli bir eser meydana getirmiştir ki kıymeti büyük bir hadis koleksiyonu oluyor. Bu kitapta rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuşlar ki; Bu kitapta rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuşlar ki;

"Allah'a kullarının en sevimlisi ve sevgilisi…" Yani "Allah'ın en çok sevdiği kullar" demek isteniyor. "Allah'a kullarının en sevimlisi ve sevgilisi…"

Yani "Allah'ın en çok sevdiği kullar" demek isteniyor.

Ensahuhum li-ibâdihî. "Allah'ın kullarına en samimi, en içten, en hâlisâne davrananlardır." Ensahuhum li-ibâdihî. "Allah'ın kullarına en samimi, en içten, en hâlisâne davrananlardır."

Bu ensahuhum kelimesini dilimin döndüğünce biraz izah edeyim. Bu ensahuhum kelimesini dilimin döndüğünce biraz izah edeyim.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bir hadisinde buyurdular ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bir hadisinde buyurdular ki;

ed-Dînu en-nasîhatu. "Din tamamen nasihatten ibarettir." ed-Dînu en-nasîhatu. "Din tamamen nasihatten ibarettir."

"Sabah akşam boyuna öğüt mü dinleyeceğiz? Öf be! Nedir bu!" der insan. Hayır."Sabah akşam boyuna öğüt mü dinleyeceğiz? Öf be! Nedir bu!" der insan.

Hayır.
Nasihat bizim Türkçe'deki "öğüt" mânasına gelmiyor; "samimi ve içten davranmak" mânasına geliyor. Nasihat bizim Türkçe'deki "öğüt" mânasına gelmiyor; "samimi ve içten davranmak" mânasına geliyor. Nasihat, "hâlis kalple, iyi niyetle, iyiliğini isteyerek davranmak" mânasına geliyor. Nasihat, "hâlis kalple, iyi niyetle, iyiliğini isteyerek davranmak" mânasına geliyor.

Tabii öğüt veren insan da karşısındakinin iyiliğini istediğinden ona Türkçe'de "öğüt" mânası verilmiş.Tabii öğüt veren insan da karşısındakinin iyiliğini istediğinden ona Türkçe'de "öğüt" mânası verilmiş. Ama Arapça'da nasihat, "öğüt" mânasına değil. Mesela "Allah'a da nasihatla davranmak" diye geçiyor [hadiste.]Ama Arapça'da nasihat, "öğüt" mânasına değil. Mesela "Allah'a da nasihatla davranmak" diye geçiyor [hadiste.] O ne demek? Allah'a öğüt vermeye bizim ne hakkımız var, ne haddimiz var, ne aklımız var, ne yetkimiz var.O ne demek? Allah'a öğüt vermeye bizim ne hakkımız var, ne haddimiz var, ne aklımız var, ne yetkimiz var. Öyle şey olmaz. Ne demek? Öyle şey olmaz. Ne demek?

"Allah'a karşı hâlisâne, samimi, içten, olduğu gibi davranmak" demek. "Allah'a karşı hâlisâne, samimi, içten, olduğu gibi davranmak" demek.

İşte kullarına karşı da en hâlisâne, en içten, en temiz duygularla, İşte kullarına karşı da en hâlisâne, en içten, en temiz duygularla, ivazsız garazsız davranan kullarını Allah seviyor. İyi niyetli… "Ben o arkadaşımı severim.ivazsız garazsız davranan kullarını Allah seviyor. İyi niyetli… "Ben o arkadaşımı severim. Ona karşı iyi duygular besliyorum. İyi niyetler taşıyorum. Art niyetim yok. Kötü fikrim yok.Ona karşı iyi duygular besliyorum. İyi niyetler taşıyorum. Art niyetim yok. Kötü fikrim yok. Kötülüğünü istemiyorum. İyiliğini istiyorum."Kötülüğünü istemiyorum. İyiliğini istiyorum." Tamam, işte böyle duygularla dolu olan bir insanı Allah çok sever. Tamam, işte böyle duygularla dolu olan bir insanı Allah çok sever. Allah'ın kulları arasında Allah'a en sevimli olan kullar Allah'ın öteki kullarına karşı en açık kalpli,Allah'ın kulları arasında Allah'a en sevimli olan kullar Allah'ın öteki kullarına karşı en açık kalpli, en samimi, en içten, en candan, en temiz duygularla davranan, bakandır. en samimi, en içten, en candan, en temiz duygularla davranan, bakandır.

Yüzüne gülüp arkasından kuyusunu kazıyorsa, önünde eğilip pabucunun altına karpuz kabuğu koyuyorsa,Yüzüne gülüp arkasından kuyusunu kazıyorsa, önünde eğilip pabucunun altına karpuz kabuğu koyuyorsa, kenara çekilip ayağına çelme takıyorsa olmaz. kenara çekilip ayağına çelme takıyorsa olmaz. Bir taraftan bir şey yapıyor ama aslında aklında başka kötülükler var.Bir taraftan bir şey yapıyor ama aslında aklında başka kötülükler var. Bu gibi şeylere "ikiyüzlülük" derler. Böyle şahsa zülvecheyn denir.Bu gibi şeylere "ikiyüzlülük" derler. Böyle şahsa zülvecheyn denir. Bir yüzü böyle, öteki yüzü başka türlü. Allah bunları sevmez. Bu, münâfıklığın bir çeşididir. Bir yüzü böyle, öteki yüzü başka türlü. Allah bunları sevmez. Bu, münâfıklığın bir çeşididir.

Müslüman açık kalpli olur. Sevdiğine sevgisini açıkça söyler. Müslüman açık kalpli olur. Sevdiğine sevgisini açıkça söyler. Beğenmediğine beğenmediği tarafını açıkça söyler. Aslında kulları beğenir de…Beğenmediğine beğenmediği tarafını açıkça söyler. Aslında kulları beğenir de… Ne olacak, Allah ne güzel yaratmış işte. Allah ne güzel mahluk yaratmış ki görüyor, yürüyor;Ne olacak, Allah ne güzel yaratmış işte. Allah ne güzel mahluk yaratmış ki görüyor, yürüyor; kurmaya lüzum kalmadan yürüyor. Kendi kendine düşünüyor, bir şeyler beceriyor.kurmaya lüzum kalmadan yürüyor. Kendi kendine düşünüyor, bir şeyler beceriyor. Bak bütün bu çevremizde gördüğümüz eserler insanoğlunun eseridir.Bak bütün bu çevremizde gördüğümüz eserler insanoğlunun eseridir. Aferin ya şu insanoğluna, bayağı becerikli bir mahluk! Neler yapıyor…Aferin ya şu insanoğluna, bayağı becerikli bir mahluk! Neler yapıyor… Havada uçan şeyler yapmış, denizde giden şeyler yapmış, denizin altında giden şeyler yapmış.Havada uçan şeyler yapmış, denizde giden şeyler yapmış, denizin altında giden şeyler yapmış. Cansız vasıtalar yapmış, üstüne biniyor, dehlemeden gidiyor. Bir sürü şeyler… Aferin.Cansız vasıtalar yapmış, üstüne biniyor, dehlemeden gidiyor. Bir sürü şeyler… Aferin. Yani insanoğlu güzel yaratılmış. Sevmek lazım. Yani insanoğlu güzel yaratılmış. Sevmek lazım. Ufak tefek kusuru varsa kusurunu da samimiyetle söylersin, düzeltir.Ufak tefek kusuru varsa kusurunu da samimiyetle söylersin, düzeltir. Düzeltmezse kusurunu sevmezsin, yine insan olma yönünü seversin. "Bu benim kardeşim" dersin.Düzeltmezse kusurunu sevmezsin, yine insan olma yönünü seversin. "Bu benim kardeşim" dersin. İnsan kendi evladında da kusur görüyor. İnsan kendi evladında da kusur görüyor. Kendi çocuğunda, kendi ailesinde, kendi arkadaşında, kendi babasında, kendi anasında kusur olabiliyor. Kendi çocuğunda, kendi ailesinde, kendi arkadaşında, kendi babasında, kendi anasında kusur olabiliyor. Ama yine onlarla ilgisi devam ediyor. Onun için, başka insanları da kusuruyla sevmesini öğrenecek. Ama yine onlarla ilgisi devam ediyor. Onun için, başka insanları da kusuruyla sevmesini öğrenecek.

Yârsız kalmış cihanda Ayıbsız yâr isteyen diyor şair.Yârsız kalmış cihanda

Ayıbsız yâr isteyen

diyor şair.
Yani kusursuz bir güzel olsun; ömür geçer, öylesini bulamazsın. Her güzelin bir kusuru vardır. Yani kusursuz bir güzel olsun; ömür geçer, öylesini bulamazsın. Her güzelin bir kusuru vardır. Gülün bile dikeni vardır. Armudun sapı vardır. Üzümün çöpü vardır. Sen onu yeme, bunu yeme…Gülün bile dikeni vardır. Armudun sapı vardır. Üzümün çöpü vardır. Sen onu yeme, bunu yeme… Tamam, biz hepsini yeriz.Tamam, biz hepsini yeriz. Kusursuz arayan kusursuzu bulamaz. Kusursuz kim? Allah celle celâlühû. Kusursuz arayan kusursuzu bulamaz.

Kusursuz kim?

Allah celle celâlühû.

Subhânallah derken ne demiş oluyoruz? "Yâ Rabbi! Seni her türlü noksandan tenzih ederim.Subhânallah derken ne demiş oluyoruz?

"Yâ Rabbi! Seni her türlü noksandan tenzih ederim.
Her bakımdan kusursuz, her bakımdan tam, her bakımdan her güzel sıfatın en üstünü sende. Her bakımdan kusursuz, her bakımdan tam, her bakımdan her güzel sıfatın en üstünü sende. Her noksan sıfattan münezzehsin sen." demiş oluyoruz. Güzellerin güzeli Allah. Ama kullar kusurlu. Her noksan sıfattan münezzehsin sen." demiş oluyoruz.

Güzellerin güzeli Allah. Ama kullar kusurlu.
Kusuruyla seveceğiz. Çünkü kendimiz de kusurluyuz. Biz birbirimizi biliriz. Kusurumuzla seveceğiz.Kusuruyla seveceğiz. Çünkü kendimiz de kusurluyuz. Biz birbirimizi biliriz. Kusurumuzla seveceğiz. Hoş göreceğiz. Kimsenin elindekine göz dikmeyeceğiz.Hoş göreceğiz. Kimsenin elindekine göz dikmeyeceğiz. Kimsenin kötülüğünü istemeyeceğiz. Asıl Müslümanlık bu. Kimsenin kötülüğünü istemeyeceğiz. Asıl Müslümanlık bu.

Gelelim -sayfadaki- üçüncü hadîs-i şerîfe: Gelelim -sayfadaki- üçüncü hadîs-i şerîfe:

İnne ervâha'l-mü'minîne fi's-semâi's-sâbiati yenzurûne ilâ menâzilihim fi'l-cenneti. İnne ervâha'l-mü'minîne fi's-semâi's-sâbiati yenzurûne ilâ menâzilihim fi'l-cenneti.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh rivayet etmiş. Deylemî, Müsnedü'l-firdevs'inde yazmış. Ebû Hüreyre radıyallahu anh rivayet etmiş. Deylemî, Müsnedü'l-firdevs'inde yazmış.

Diyor ki Peygamber Efendimiz; "Mü'minlerin ruhları yedinci semadadır.Diyor ki Peygamber Efendimiz;

"Mü'minlerin ruhları yedinci semadadır.
Cennetteki makamlarına, köşklerine bakar dururlar." Cennetteki makamlarına, köşklerine bakar dururlar."

"Vakti gelse de girsek de şuraya ebedî mutluluğa ersek…" diye. Yukarıdadır, yedinci semadadır deniliyor. "Vakti gelse de girsek de şuraya ebedî mutluluğa ersek…" diye.

Yukarıdadır, yedinci semadadır deniliyor.

Allahu Teâlâ hazretleri cennete ilk önce Peygamber Efendimiz'i sokacak. Arkasından has kulları girecek.Allahu Teâlâ hazretleri cennete ilk önce Peygamber Efendimiz'i sokacak. Arkasından has kulları girecek. Ve Hz. Âdem dahil bütün peygamberler Peygamber Efendimiz'in Hamd sancağı altında toplanacaklar.Ve Hz. Âdem dahil bütün peygamberler Peygamber Efendimiz'in Hamd sancağı altında toplanacaklar. Peygamberler, sıddıklar, şehitler, salihler mahşer günü Peygamber Efendimiz'in bayrağı altında toplanacaklar.Peygamberler, sıddıklar, şehitler, salihler mahşer günü Peygamber Efendimiz'in bayrağı altında toplanacaklar. Cennete ilk önce Peygamber Efendimiz girecek.Cennete ilk önce Peygamber Efendimiz girecek. Ama Hz. Âdem'den yaşı küçük, onun torunu, onun evladı, onun nesli… Olsun. Ama Hz. Âdem'den yaşı küçük, onun torunu, onun evladı, onun nesli… Olsun. Allah onu en büyük etmiş. Benî Âdem'in, Âdemoğullarının, Âdem neslinin en şereflisi o.Allah onu en büyük etmiş. Benî Âdem'in, Âdemoğullarının, Âdem neslinin en şereflisi o. Allahu Teâlâ hazretleri onu cennete ilk sokacak. Sevdiği kulları da onunla beraber onun arkasından sokacak. Allahu Teâlâ hazretleri onu cennete ilk sokacak. Sevdiği kulları da onunla beraber onun arkasından sokacak. Ve ona cennette "Makâm-ı Mahmud" denilen ve kendisinden başka hiç kimseye verilmemiş olan Ve ona cennette "Makâm-ı Mahmud" denilen ve kendisinden başka hiç kimseye verilmemiş olan en yüksek makamı bahşedecek. Makâm-ı Mahmud bir kişiye nasip olacak,en yüksek makamı bahşedecek. Makâm-ı Mahmud bir kişiye nasip olacak, o da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e. o da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e.

Ne mutlu bizlere ki Rabbimiz bizi âhir zamanda dünyaya getirip ona ümmet eylemiş. Ne mutlu bizlere ki Rabbimiz bizi âhir zamanda dünyaya getirip ona ümmet eylemiş. İnşaallah sünnet-i seniyyesini tutarak onun şefaatine nâil oluruz. Onun has ümmetleri arasına gireriz.İnşaallah sünnet-i seniyyesini tutarak onun şefaatine nâil oluruz. Onun has ümmetleri arasına gireriz. Dünyada kendisinden asırlarca sonra dünyaya geldik, kendisini dünya gözüyle görmedik;Dünyada kendisinden asırlarca sonra dünyaya geldik, kendisini dünya gözüyle görmedik; ama âhirette inşaallah sohbetine erer komşuluğuna nâil oluruz. ama âhirette inşaallah sohbetine erer komşuluğuna nâil oluruz.

Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele-i şerîfe. Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele-i şerîfe.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2