Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Kötülüğü Engellemek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

19 Recep 1406 / 30.03.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kötülüğü Engellemeyenlerin Cezası, Mü’min Altın Gibidir, Mü’min Balarısına Benzer, Medine’yi Terk Eden Kimse, Birbirimizi Sevmenin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kötülüğü Engellemek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

19 Recep 1406 / 30.03.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kötülüğü Engellemeyenlerin Cezası, Mü’min Altın Gibidir, Mü’min Balarısına Benzer, Medine’yi Terk Eden Kimse, Birbirimizi Sevmenin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzubillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzubillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Vesselâtu vesselâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Vesselâtu vesselâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaînSeyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'dü fa'lemû eyyuhe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh Emmâ ba'dü fa'lemû eyyuhe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin [ve sâhibehâ] fi'n-nâr. ve külle dalâletin [ve sâhibehâ] fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Vellezî nefsî bi-yedihî le-yehrucenne min-ümmetî min-kubûrihim fî-sûreti'l-kıradeti Vellezî nefsî bi-yedihî le-yehrucenne min-ümmetî min-kubûrihim fî-sûreti'l-kıradeti ve'l-hanâzîra bi-müdâhenetihim fi'l-me'âsî ve keffihim 'ani'n-nehyi ve hüm yestetî'ûne. ve'l-hanâzîra bi-müdâhenetihim fi'l-me'âsî ve keffihim 'ani'n-nehyi ve hüm yestetî'ûne.

Sadaka Resûlullah fî-mâ kâl ev ke-mâ kâl. Sadaka Resûlullah fî-mâ kâl ev ke-mâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketiAziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi
cümlenizin üzerine olsun.cümlenizin üzerine olsun. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet Râmûzü'l-ehâdis isimli hadis kitabının 456. sayfasının ortalarından, bir demet Râmûzü'l-ehâdis isimli hadis kitabının 456. sayfasının ortalarından, kaldığımız yerden okumaya devam edeceğiz. kaldığımız yerden okumaya devam edeceğiz.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önceBu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sevgimizin,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sevgimizin, saygımızın, bağlılığımızın, ümmetliğimizin bir nişanesi olmak üzere saygımızın, bağlılığımızın, ümmetliğimizin bir nişanesi olmak üzere ve onun cümle âlinin ve ashabının, etbaının, ahbabının ve bilhassa Ümmet-i Muhammed'inve onun cümle âlinin ve ashabının, etbaının, ahbabının ve bilhassa Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ve halifelerinin, müritlerinin, mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ve halifelerinin, müritlerinin, muhiblerinin ruhlarına hediye olması için, kitabı telif eylemiş olan muhiblerinin ruhlarına hediye olması için, kitabı telif eylemiş olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Efendi hocamızın, kendisinden feyz aldığımız Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Efendi hocamızın, kendisinden feyz aldığımız Mehmed Zahid Kotku hocamızın ruhu için,Mehmed Zahid Kotku hocamızın ruhu için, bu hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesine emek sarfetmiş olanbu hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesine emek sarfetmiş olan alimlerinin ve râvilerin cümlesinin ruhları için, alimlerinin ve râvilerin cümlesinin ruhları için, içinde yaşadığımız şu beldeyi Allah Allah diye diye, malını canını, her türlü varlığını ortaya koyupiçinde yaşadığımız şu beldeyi Allah Allah diye diye, malını canını, her türlü varlığını ortaya koyup cihat ederek fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhları için, cihat ederek fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhları için, sonradan düşmanlara karşı tekrar korumuş olan muvahhid mücahitlerin ruhları için,sonradan düşmanlara karşı tekrar korumuş olan muvahhid mücahitlerin ruhları için, cümle hayır ve hasenât sahiplerinin ve bilhassa içinde şu dersi okuduğumuz camii bina etmiş olan cümle hayır ve hasenât sahiplerinin ve bilhassa içinde şu dersi okuduğumuz camii bina etmiş olan İskender Paşa'nın ve ondan sonra bugüne kadar gelmesine yardım etmiş,İskender Paşa'nın ve ondan sonra bugüne kadar gelmesine yardım etmiş, tamir etmiş olan, temiz pak hizmette durmasına yardımcı olmuş olan, içinde hizmet etmiş olanların tamir etmiş olan, temiz pak hizmette durmasına yardımcı olmuş olan, içinde hizmet etmiş olanların ruhları için, uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelen siz kardeşlerimizin ruhları için, uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelen siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhları için,âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhları için, biz yaşayan müslümanların da Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürüpbiz yaşayan müslümanların da Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürüp huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olsun diyehuzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olsun diye bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerif okuyalım, ruhlarına ayrı ayrı hediye edelim öyle başlayalım buyurun... bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerif okuyalım, ruhlarına ayrı ayrı hediye edelim öyle başlayalım buyurun...

Sallû alâ şefî'inâ Muhammed. Sallû alâ tabîb-i kulûbinâ Muhammed. Sallû alâ şefî'inâ Muhammed.

Sallû alâ tabîb-i kulûbinâ Muhammed.

Sallû alâ seyyidinâ ve senedinâ Muhammed. Sallû alâ seyyidinâ ve senedinâ Muhammed.

Ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecma'în. Ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecma'în.

Mukaddimede metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf, hepimizi yakından ilgilendirenMukaddimede metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf, hepimizi yakından ilgilendiren bir vazifeyi bize hatırlatan, bizi ciddiyete ve çalışmaya davet eden bir hadîs-i şerîftir. bir vazifeyi bize hatırlatan, bizi ciddiyete ve çalışmaya davet eden bir hadîs-i şerîftir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Nuaym el-İsfahânî'nin kitabında kaydettiğine göre Ebû Nuaym el-İsfahânî'nin kitabında kaydettiğine göre râvisi Abdurrahman radıyallahu anh, buyurmuş ki; râvisi Abdurrahman radıyallahu anh, buyurmuş ki;

Vellezî nefsî bi-yedihî. "Canım, ruhum kudreti elinde olan Zât'a yemin olsun ki…" Vellezî nefsî bi-yedihî. "Canım, ruhum kudreti elinde olan Zât'a yemin olsun ki…" Yani Allah'a yemin ediyor. Çünkü yaşamamız, ölümümüz, varlığımız, yokluğumuz,Yani Allah'a yemin ediyor. Çünkü yaşamamız, ölümümüz, varlığımız, yokluğumuz, her şeyimiz Allahu Teâlâ hazretlerinin hükmüyle takdiriyle...her şeyimiz Allahu Teâlâ hazretlerinin hükmüyle takdiriyle... Efendimiz bazı kereler böyle yemin ederdi. Efendimiz bazı kereler böyle yemin ederdi. "Canım kudreti elinde olan, dilerse yaşatıp dilerse öldürecek olan,"Canım kudreti elinde olan, dilerse yaşatıp dilerse öldürecek olan, -her şeyi o bahşediyor bize- her kudretin sahibi olan Allah'a yemin olsun ki!" demiş oluyor. -her şeyi o bahşediyor bize- her kudretin sahibi olan Allah'a yemin olsun ki!" demiş oluyor.

Le-yehrucenne min ümmetî. "Ümmetimden bir grup insan, hepsi değil, Le-yehrucenne min ümmetî. "Ümmetimden bir grup insan, hepsi değil, bir grup insan kabirlerinden..." Fî-sûreti'l-kıradeti ve'l-hanâzîr.bir grup insan kabirlerinden..." Fî-sûreti'l-kıradeti ve'l-hanâzîr. "Maymunlar ve domuzlar şeklinde kalkacaklar." Neye mukabil bu ceza? "Maymunlar ve domuzlar şeklinde kalkacaklar."

Neye mukabil bu ceza?

Bi-müdâhenetihim fi'l-me'âsî. "Günahlarda, günahları değiştirmeye gücü yetecekken Bi-müdâhenetihim fi'l-me'âsî. "Günahlarda, günahları değiştirmeye gücü yetecekken gevşek davranıp değiştirmemelerinden dolayı."gevşek davranıp değiştirmemelerinden dolayı." Ve keffihim 'ani'n-nehyi ve hüm yestetî'ûne.Ve keffihim 'ani'n-nehyi ve hüm yestetî'ûne. "Kötülük ve günah işleyen kimselerin kötülüklerini güçleri yettikleri halde "Kötülük ve günah işleyen kimselerin kötülüklerini güçleri yettikleri halde men etmekten geri durmaları dolayısıyla..." men etmekten geri durmaları dolayısıyla..." Maymun ve domuz suretinde kalkacaklar, insan suretinde kalkmayacaklar. Maymun ve domuz suretinde kalkacaklar, insan suretinde kalkmayacaklar.

Muhterem kardeşlerim! Bu çok büyük ve korkunç bir tehdittir. Muhterem kardeşlerim!

Bu çok büyük ve korkunç bir tehdittir.
Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi insan olarak yaratmış; huzuruna yüzü ak, Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi insan olarak yaratmış; huzuruna yüzü ak, alnı açık insanlar olarak varmaya muvaffak eylesin. alnı açık insanlar olarak varmaya muvaffak eylesin.

Burada işaret edilen iş şudur: Günahlara müdâhane etmek. Burada işaret edilen iş şudur: Günahlara müdâhane etmek. Müdâhane, dühün kelimesinden geliyor, "yağ" demektir. Müdâhane de "yağcılık yapmak" gibi.Müdâhane, dühün kelimesinden geliyor, "yağ" demektir. Müdâhane de "yağcılık yapmak" gibi. Türkçe'de ona benziyor.Türkçe'de ona benziyor. Yağlamak işi, pek ciddiyetle üstüne varmamak, yan çizmek, vaziyeti idare etmek, Yağlamak işi, pek ciddiyetle üstüne varmamak, yan çizmek, vaziyeti idare etmek, pek suya sabuna dokunmamak, zülf-i yâre dokundurmamak işi.pek suya sabuna dokunmamak, zülf-i yâre dokundurmamak işi. Vaziyeti idare etmek. Halbuki Allahu Teâlâ hazretleri Vaziyeti idare etmek.

Halbuki Allahu Teâlâ hazretleri
biz Ümmet-i Muhammed'i bir vazifeyle vazifelendirmiş.biz Ümmet-i Muhammed'i bir vazifeyle vazifelendirmiş. Vazifeli bir ümmetiz. Yani başka insanlar gibi değiliz, sorumsuz, mesuliyetsiz değiliz.Vazifeli bir ümmetiz. Yani başka insanlar gibi değiliz, sorumsuz, mesuliyetsiz değiliz. Allahu Teâlâ hazretleri bizi bir vazife için takdir etmiş, yeryüzünde onun için var kılmış,Allahu Teâlâ hazretleri bizi bir vazife için takdir etmiş, yeryüzünde onun için var kılmış, onun için göndermiş bizi, biz ümmeti. onun için göndermiş bizi, biz ümmeti. Âyet-i kerîmede biz Ümmet-i Muhammed hakkında buyuruluyor ki; Âyet-i kerîmede biz Ümmet-i Muhammed hakkında buyuruluyor ki;

Küntüm hayra ümmeti uhricet li'n-nâs. Küntüm hayra ümmeti uhricet li'n-nâs. "Siz en hayırlı ümmet oldunuz, insanlar için çıkartılmışsınız ortaya." "Siz en hayırlı ümmet oldunuz, insanlar için çıkartılmışsınız ortaya." Te'murûne bi'l-ma'rûfi ve tenhevne ani'l-münker.Te'murûne bi'l-ma'rûfi ve tenhevne ani'l-münker. "Emr-i mâruf yaparsınız, nehy-i münker yaparsınız." "Emr-i mâruf yaparsınız, nehy-i münker yaparsınız."

Ve tücâhidûne fî sebîlillâh. "Allah yolunda cihad edersiniz."Ve tücâhidûne fî sebîlillâh. "Allah yolunda cihad edersiniz." Yani âyet-i kerîme bize, emr-i mâruf yapan, nehy-i münker eden, Yani âyet-i kerîme bize, emr-i mâruf yapan, nehy-i münker eden, Allah yolunda cihad eden bir ümmet olarak insanların arasına gönderilmiş, şuurlu, Allah yolunda cihad eden bir ümmet olarak insanların arasına gönderilmiş, şuurlu, vazifeli, Allah'ın burada kendisine vazife yüklediği insanlarsınız demiş oluyor. vazifeli, Allah'ın burada kendisine vazife yüklediği insanlarsınız demiş oluyor.

Halbuki biz de sanıyoruz ki sorumsuzuz, mesuliyetsiziz. Halbuki biz de sanıyoruz ki sorumsuzuz, mesuliyetsiziz. Biz de sanıyoruz ki başıboşuz. Biz de sanıyoruz ki boşuna yaratılmışız. Biz de sanıyoruz ki başıboşuz. Biz de sanıyoruz ki boşuna yaratılmışız. Yani insanların çoğu böyle sanıyor. Neden yaratıldığının farkında değil. Yani insanların çoğu böyle sanıyor. Neden yaratıldığının farkında değil. Omuzlarına yüklenilmiş vazifenin ne olduğunun farkında değil. Omuzlarına yüklenilmiş vazifenin ne olduğunun farkında değil.

Böyle yaşarsa ne olur? Mesuliyetini takınmazsa, vazifelerini yapmazsa ne olur? Böyle yaşarsa ne olur? Mesuliyetini takınmazsa, vazifelerini yapmazsa ne olur?

Tabii cezaya uğrar da cezanın başlangıç noktası kabir hali, kabirde azap başlıyor; Tabii cezaya uğrar da cezanın başlangıç noktası kabir hali, kabirde azap başlıyor; "Kabirden kalkarken de maymun ve hınzır yani domuz sûretinde kalkıyor." "Kabirden kalkarken de maymun ve hınzır yani domuz sûretinde kalkıyor."

Acaba maymun ve hınzıra benzetilmek neden? Acaba maymun ve hınzıra benzetilmek neden?

Maymunun bariz vasfı taklit etmektir. Bariz vasfı taklitçiliktir.Maymunun bariz vasfı taklit etmektir. Bariz vasfı taklitçiliktir. Demek ki karşı tarafı taklit ediyor. Domuzun bariz vasfı da hırsı ve şehvetidir. Demek ki karşı tarafı taklit ediyor. Domuzun bariz vasfı da hırsı ve şehvetidir. Bariz yani ona böyle damgasını vuran vasfı oburluğu, şehveti, hırsı...Bariz yani ona böyle damgasını vuran vasfı oburluğu, şehveti, hırsı... Yani bizim coğrafya öğretmeni anlatırdı, ben bilmiyorum da, döner kendi pisliğini yermiş,Yani bizim coğrafya öğretmeni anlatırdı, ben bilmiyorum da, döner kendi pisliğini yermiş, o kadar pis hayvan. o kadar pis hayvan.

Niye haram kılınmış? Etinden de hayır gelmez, etinden de bin bir zararı olduğu için. Niye haram kılınmış?

Etinden de hayır gelmez, etinden de bin bir zararı olduğu için.
Öyle oburluk timsali, şehvet timsali bir hayvan. Öyle oburluk timsali, şehvet timsali bir hayvan.

İşte bu dünyada insan vazifelerini neden yapmıyor? İşte bu dünyada insan vazifelerini neden yapmıyor?

Bir maymun gibi gevşekliğinden, taklitçiliğinden; bir de menfaatlerim elden gitmesin,Bir maymun gibi gevşekliğinden, taklitçiliğinden; bir de menfaatlerim elden gitmesin, "şehvetim olduğu gibi devam etsin," diye vazifesinin başına koşmuyor. "şehvetim olduğu gibi devam etsin," diye vazifesinin başına koşmuyor.

Kalk cihad et. Sofradan kalkmıyor. Kalk şu hayırlı işi yap. Kalk cihad et.

Sofradan kalkmıyor.

Kalk şu hayırlı işi yap.

Gezmeye gider, gelmez hayırlı işe. Efendim çıkart keseni, para ver! Gezmeye gider, gelmez hayırlı işe.

Efendim çıkart keseni, para ver!

Televizyona, renkli televizyona, videoya milyonlar verir en güzeli olsun diye Televizyona, renkli televizyona, videoya milyonlar verir en güzeli olsun diye ama hayırlı yola vermez. ama hayırlı yola vermez.

Öbür tarafta aç insanlar var, şu kadar hizmet yapılacak, İslâm korunacak…Öbür tarafta aç insanlar var, şu kadar hizmet yapılacak, İslâm korunacak… Keyfe geldi mi bilmem en lüks otelde bir sünnet düğünü için milyonlar harcar.Keyfe geldi mi bilmem en lüks otelde bir sünnet düğünü için milyonlar harcar. Bir futbol maçı için, bir futbol kulübü için 50 milyonluk, 100 milyonluk çek yazar; Bir futbol maçı için, bir futbol kulübü için 50 milyonluk, 100 milyonluk çek yazar; hayra gelince yapmaz. hayra gelince yapmaz. Yani para yokluğundan değil, insanların bu eğri eğri yengeç gibi gidişi para yokluğundan değil,Yani para yokluğundan değil, insanların bu eğri eğri yengeç gibi gidişi para yokluğundan değil, şuur yokluğundan. şuur yokluğundan. Onun için Allahu Teâlâ hazretleri onları bir kere kabirden insan sûretinde,Onun için Allahu Teâlâ hazretleri onları bir kere kabirden insan sûretinde, insan şeklinde kaldırmayacak. insan şeklinde kaldırmayacak. Çünkü o insan şeklen burada insan ama huy olarak hayvan gibi.Çünkü o insan şeklen burada insan ama huy olarak hayvan gibi. Hatta rivayet edilmiş ki; Bir büyük kâmil zâtın torunu yanındaymış.Hatta rivayet edilmiş ki;

Bir büyük kâmil zâtın torunu yanındaymış.
Dedesi şeyh, torun da orada. Çocuk masum daha, temiz, pak, günahsız çocuk.Dedesi şeyh, torun da orada. Çocuk masum daha, temiz, pak, günahsız çocuk. Kapıdan dervişlerden birisi giriyor, dedesinin dizini dürtüyor; "Dede maymun" geldi. Kapıdan dervişlerden birisi giriyor, dedesinin dizini dürtüyor;

"Dede maymun" geldi.

"Sus evladım!" Bir başkası geliyor; "Dede içeri domuz girdi." "Sus evladım!" Bir başkası geliyor;

"Dede içeri domuz girdi."

"Evladım sus!" Sonunda demiş ki annesine babasına; "Evladım sus!" Sonunda demiş ki annesine babasına;

"Gidin, şuna eline biraz ekmek verin, bu çocuğa… "Gidin, şuna eline biraz ekmek verin, bu çocuğa… Biraz insanların arasında ekmeği alenî yesin, kırıkları yerlere dökülecek, alenî yiyecek,Biraz insanların arasında ekmeği alenî yesin, kırıkları yerlere dökülecek, alenî yiyecek, başkasının canı çekecek, böylece basireti bağlansın." başkasının canı çekecek, böylece basireti bağlansın."

Çünkü gelenin sûretini değil sîretini görüyor. Gelenin halini görüyor çocuk, işler karışacak. Çünkü gelenin sûretini değil sîretini görüyor. Gelenin halini görüyor çocuk, işler karışacak. Öteki şeyh efendi idare ediyor vaziyeti.Öteki şeyh efendi idare ediyor vaziyeti. Yani öyle de olsa böyle de olsa doğru yola getirmek için sabrediyor, söylemiyor,Yani öyle de olsa böyle de olsa doğru yola getirmek için sabrediyor, söylemiyor, yüzüne vurmuyor, çocuk saf, pattadak söylüyor. yüzüne vurmuyor, çocuk saf, pattadak söylüyor.

Onun için Allah bizi şeklen insan değil, ahlâkan da insan eylesin. Onun için Allah bizi şeklen insan değil, ahlâkan da insan eylesin. Şuur bakımından da insan eylesin. Bu çok mühim bir şey. Şuur bakımından da insan eylesin.

Bu çok mühim bir şey.

Eğer biz, 50 milyona varmış ve yüzde 99'u müslüman olan Eğer biz, 50 milyona varmış ve yüzde 99'u müslüman olan Türkiye gerçek müslümanlar olsak dünyayı kış gününde bahar sarar.Türkiye gerçek müslümanlar olsak dünyayı kış gününde bahar sarar. Hepimiz bir ateş parçası oluruz, kış gününde dünyayı bahar sarar. Hepimiz bir ateş parçası oluruz, kış gününde dünyayı bahar sarar. Hepimiz bir işe yararız, gideriz bir yerde bir hayırlı iş yaparız da dünyada fesat söner, Hepimiz bir işe yararız, gideriz bir yerde bir hayırlı iş yaparız da dünyada fesat söner, fesadın kaynayacak yeri kalmaz. Tutunacak dalı kalmaz fesadın ama fesadın kaynayacak yeri kalmaz. Tutunacak dalı kalmaz fesadın ama Allah'ın vazifelendirdiği şerefli ümmetin fertleri şerefinden haberdar değil. Allah'ın vazifelendirdiği şerefli ümmetin fertleri şerefinden haberdar değil. Şerefli ümmetin fertleri vazifelerini müdrik değil. Şerefli ümmetin fertleri vazifelerini müdrik değil. Yapmaları gerekli işlerden haberdar değil. Yönünü tayin edememiş, işini tespit edememiş,Yapmaları gerekli işlerden haberdar değil. Yönünü tayin edememiş, işini tespit edememiş, hatta kendi hayatında kendi içinde oturmamış İslâmî bakımdan. hatta kendi hayatında kendi içinde oturmamış İslâmî bakımdan.

"Ben müslümanım, benim halim şöyledir, benim işim böyledir, "Ben müslümanım, benim halim şöyledir, benim işim böyledir, ben şunu yaparım, bunu yapmam, bu bana yakışmaz, şunu yapmak bana yakışır,ben şunu yaparım, bunu yapmam, bu bana yakışmaz, şunu yapmak bana yakışır, ben bu hususta şöyle yapamam, ancak böyle yapabilirim.." ben bu hususta şöyle yapamam, ancak böyle yapabilirim.." Böyle bir istikrarlı durum yok, yalpalayıp duruyoruz. Böyle bir istikrarlı durum yok, yalpalayıp duruyoruz. Yani hah, ay, düştü, düşmek üzere, haydi yine doğrulttu, haydi yine düştü...Yani hah, ay, düştü, düşmek üzere, haydi yine doğrulttu, haydi yine düştü... Böyle gidiyor yani ipin üstünde gibi gidiyor müslümanlar. Böyle gidiyor yani ipin üstünde gibi gidiyor müslümanlar.

Şöyle cadde-i kübrâda yürür gibi, asker gibi bassana ayağını sapasağlam,Şöyle cadde-i kübrâda yürür gibi, asker gibi bassana ayağını sapasağlam, rap rap doğru düzgün yürüsene Allahu Teâlâ hazretlerinin sırat-ı müstakimînde! rap rap doğru düzgün yürüsene Allahu Teâlâ hazretlerinin sırat-ı müstakimînde! Günde 40 defa kulağına gelen ihdina's-sırâta'l-müstekîm sözünden Günde 40 defa kulağına gelen ihdina's-sırâta'l-müstekîm sözünden bir şuur uyanmıyor mu zihninde? bir şuur uyanmıyor mu zihninde? Günde 40 defa Allahu Teâlâ hazretlerine diyoruz ki;Günde 40 defa Allahu Teâlâ hazretlerine diyoruz ki; "Yâ Rabbi! Bizi doğru yola ilet, sırât-ı müstekîme ilet." Nedir şu sırât-ı müstekîm? "Yâ Rabbi! Bizi doğru yola ilet, sırât-ı müstekîme ilet."

Nedir şu sırât-ı müstekîm?

Sen "müslümanım" dedin, "elhamdülillah müslümanım, Sen "müslümanım" dedin, "elhamdülillah müslümanım, Allah'a, peygamberine, kitaplarına, meleklerine, âhiret gününe ve kadere inandım." dedin.Allah'a, peygamberine, kitaplarına, meleklerine, âhiret gününe ve kadere inandım." dedin. Peki, bu inancının sana yüklediği şuurdan, yapmanın mecburi olduğuPeki, bu inancının sana yüklediği şuurdan, yapmanın mecburi olduğu işlerden haberin var mı yok mu? işlerden haberin var mı yok mu?

Dünkü bir gazetede vardı. Bu memleketin yüzde 99'u müslümandır, Dünkü bir gazetede vardı. Bu memleketin yüzde 99'u müslümandır, rakamı hatırınızda tutun, bu memleketin yüzde 99'u müslüman. rakamı hatırınızda tutun, bu memleketin yüzde 99'u müslüman. Bu memlekette yüzde 84 ahâli kumar oynuyor! Gazete ciddi, ilmî araştırma yaptım,Bu memlekette yüzde 84 ahâli kumar oynuyor! Gazete ciddi, ilmî araştırma yaptım, iddiasıyla haberi vermiş.iddiasıyla haberi vermiş. Yüzde 84'ü kumar oynuyor bu müslüman memlekette! İçki kıyâmet gibi! Yüzde 84'ü kumar oynuyor bu müslüman memlekette! İçki kıyâmet gibi! Şöyle bir mahalle arasından, yokuştan aşağıya uzunca bir caddeden geçen gün iniyoruz.Şöyle bir mahalle arasından, yokuştan aşağıya uzunca bir caddeden geçen gün iniyoruz. Sağda fıçı birası, solda fıçı birası, sağda fıçı birası, solda fıçı birası, Sağda fıçı birası, solda fıçı birası, sağda fıçı birası, solda fıçı birası, yokuştan aşağı ana caddeye ininceye kadar parmaklarım yetmedi saymaya.yokuştan aşağı ana caddeye ininceye kadar parmaklarım yetmedi saymaya. Fıçı birasıyla küplerle içki içilen yerleri saymaya parmaklarım kâfi gelmedi, bir cadde üzerinde. Fıçı birasıyla küplerle içki içilen yerleri saymaya parmaklarım kâfi gelmedi, bir cadde üzerinde.

Kim bunlar? Kim bunlar, Yunanistan'dan mı getirdik? Başka diyardan mı geldiler? Kim bunlar? Kim bunlar, Yunanistan'dan mı getirdik? Başka diyardan mı geldiler?

Bunlar, bu memleketi Allah Allah diye fethetmiş olan Allah yolunda Bunlar, bu memleketi Allah Allah diye fethetmiş olan Allah yolunda malını ve canını veren müslümanların evlatları. malını ve canını veren müslümanların evlatları.

Neden bu hâle geldi? İşte bu hadiste anlatılan ana sebepten. Neden bu hâle geldi?

İşte bu hadiste anlatılan ana sebepten.
Senin ve benim, yani camiye gelen, şuurlu olması gereken müslümanın vazifelerini idrak etmeyip Senin ve benim, yani camiye gelen, şuurlu olması gereken müslümanın vazifelerini idrak etmeyip çalışmamasından bu hâle geldi. çalışmamasından bu hâle geldi. Bak, bir kere daha bu anlattıklarımdan sonra hadîs-i şerîfin mânasını bir daha söyleyeyim, dinle; Bak, bir kere daha bu anlattıklarımdan sonra hadîs-i şerîfin mânasını bir daha söyleyeyim, dinle;

"Canım kudreti elinde olan o Zât-ı Celîl'e, yaradanımıza yemin olsun ki; "Canım kudreti elinde olan o Zât-ı Celîl'e, yaradanımıza yemin olsun ki; ümmetimden bazı kimseler kabirlerinden maymunlar ve domuzlar sûretinde kalkacaklar.ümmetimden bazı kimseler kabirlerinden maymunlar ve domuzlar sûretinde kalkacaklar. Günahlara müdâhene etmelerinden, eyvallah çekip de vaziyeti idare etmelerinden,Günahlara müdâhene etmelerinden, eyvallah çekip de vaziyeti idare etmelerinden, müdahele etmemeleriden, müdâhene yani günahkârlara yağcılık etmelerinden,müdahele etmemeleriden, müdâhene yani günahkârlara yağcılık etmelerinden, ve onları alıkoymak hususunda kâdir oldukları, gücü yettikleri halde geri durmalarından dolayı..." ve onları alıkoymak hususunda kâdir oldukları, gücü yettikleri halde geri durmalarından dolayı..."

Şu noktaya, belki dikkatinizden kaçmıştır, işaret edeyim ki;Şu noktaya, belki dikkatinizden kaçmıştır, işaret edeyim ki; günahları işledikleri için demiyor Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem.günahları işledikleri için demiyor Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem. Bu şahısların maymun ve domuz suretinde kabirden kalkmalarıBu şahısların maymun ve domuz suretinde kabirden kalkmaları kendileri günahı işlediğinden dolayı değil! kendileri günahı işlediğinden dolayı değil! Günah işleyenleri doğru yola çekmeye güçleri yettiği halde çekmediklerinden. Günah işleyenleri doğru yola çekmeye güçleri yettiği halde çekmediklerinden. Sen istediğin kadar teselli ol kendi kendine, "ben gitmiyorum, ben yapmıyorum ya,"Sen istediğin kadar teselli ol kendi kendine, "ben gitmiyorum, ben yapmıyorum ya," bilmem ne diye.bilmem ne diye. Onu doğru yola getirmediğin için, onun kötülüğüne mâni olmadığın için ceza böyle çıkıyor. Onu doğru yola getirmediğin için, onun kötülüğüne mâni olmadığın için ceza böyle çıkıyor.

Bir başka hadîs-i şerîf hatırıma geldi. Adamın birisi kabre sokuluyor. Bir başka hadîs-i şerîf hatırıma geldi. Adamın birisi kabre sokuluyor. Kabre sokulur sokulmaz vazifeli melekler kafasına bir topuz indiriyorlar, Kabre sokulur sokulmaz vazifeli melekler kafasına bir topuz indiriyorlar, mahvoluyor, perişan oluyor ve kabrin içi ateş doluyor. mahvoluyor, perişan oluyor ve kabrin içi ateş doluyor. Kabre daha konulur konulmaz, kabre girer girmez bir topuz yiyor vazifeli azap meleklerinden,Kabre daha konulur konulmaz, kabre girer girmez bir topuz yiyor vazifeli azap meleklerinden, kabir azabı yapan meleklerden, kabrin içi ateş doluyor. kabir azabı yapan meleklerden, kabrin içi ateş doluyor. Şöyle bir kendisine gelince diyor ki; "Yahu ben namazımı kılardım, orucumu tutardım.Şöyle bir kendisine gelince diyor ki;

"Yahu ben namazımı kılardım, orucumu tutardım.
Yani bildiğim bir kabahatim yok, bu ceza niye bana?" Bir kabahatim yok demek istiyor yani.Yani bildiğim bir kabahatim yok, bu ceza niye bana?" Bir kabahatim yok demek istiyor yani. Ona diyor ki melekler; "Bir keresinde sen bir yerden geçiyordun, zalimler bir mazlum,Ona diyor ki melekler;

"Bir keresinde sen bir yerden geçiyordun, zalimler bir mazlum,
boynu bükük insanın üstüne çökmüşler, ona zulmediyorlardı, sen onu engellemedin.boynu bükük insanın üstüne çökmüşler, ona zulmediyorlardı, sen onu engellemedin. O mazlumu kurtarmadın, bu ceza ondan." O mazlumu kurtarmadın, bu ceza ondan."

Muhterem kardeşlerim! Günah yapmamak yetmiyormuş demek ki. Muhterem kardeşlerim!

Günah yapmamak yetmiyormuş demek ki.
İnsanın günah işlememesi yetmiyormuş, ibret alın.İnsanın günah işlememesi yetmiyormuş, ibret alın. Bu iki hadîs-i şerîf iki kulağınıza iki tane küpe olsun. Erkeğin küpesi olur mu, olur.Bu iki hadîs-i şerîf iki kulağınıza iki tane küpe olsun. Erkeğin küpesi olur mu, olur. Bu iki tane hadis iki kulağınıza küpe olsun ki senin günah işlememen kâfi değil,Bu iki tane hadis iki kulağınıza küpe olsun ki senin günah işlememen kâfi değil, işlettirmemen de lazım. işlettirmemen de lazım. Çünkü sen Allah'ın vazifeli kulusun yeryüzünde. Senin adın Hristo değil ki,Çünkü sen Allah'ın vazifeli kulusun yeryüzünde. Senin adın Hristo değil ki, senin adın Avram Salamon değil ki; sen müslümansın, Ahmet'sin veya Muhammed'sin, senin adın Avram Salamon değil ki; sen müslümansın, Ahmet'sin veya Muhammed'sin, Mahmud'sun, vazifen var. Mahmud'sun, vazifen var.

"Hocam şimdi benim başıma öyle bir dert yıktın ki "Hocam şimdi benim başıma öyle bir dert yıktın ki keşke bu pazar günü senin camine gelmeseydim.keşke bu pazar günü senin camine gelmeseydim. Nasıl yapacağım şimdi ben bu işi?" Hah! Sor bakalım biraz, biraz dertlen bakalım.Nasıl yapacağım şimdi ben bu işi?"

Hah! Sor bakalım biraz, biraz dertlen bakalım.
İllallah, bizim çektiğimiz dertsiz müslümandan… İllallah, bizim çektiğimiz dertsiz müslümandan…

Dünyada bu kadar dert varken müslüman dertsiz olur mu? Dünyada bu kadar dert varken müslüman dertsiz olur mu?

Afganistan'da, Bulgaristan'da kardeşlerimiz eziliyor, Afganistan'da, Bulgaristan'da kardeşlerimiz eziliyor, Kırım'ı, Kafkasya'yı, Türkistan'ı elden kaçırdık. Kırım'ı, Kafkasya'yı, Türkistan'ı elden kaçırdık. Balkanları, Tuna vilayetini, Mora vilayetini elden kaçırdık.Balkanları, Tuna vilayetini, Mora vilayetini elden kaçırdık. Orada müslüman kardeşlerimiz var, Arnavutluk'ta, Yugoslavya'da eza çekiyor.Orada müslüman kardeşlerimiz var, Arnavutluk'ta, Yugoslavya'da eza çekiyor. Libya'da kardeşlerimiz var, Amerika ile başı dertte. Mısır'da kardeşlerimiz var, bir başka türlü.Libya'da kardeşlerimiz var, Amerika ile başı dertte. Mısır'da kardeşlerimiz var, bir başka türlü. Çad'da kardeşlerimiz var, bir başka türlü. Çad'da kardeşlerimiz var, bir başka türlü. Çok şükür ki bizim memlekette bir şey yok, yiyoruz içiyoruz… Bari çok ibadet etsek... Çok şükür ki bizim memlekette bir şey yok, yiyoruz içiyoruz… Bari çok ibadet etsek...

Yani rahatız, harp yok, darp yok, keyfimiz yerinde diye çok mu ibadet ediyoruz? Yani rahatız, harp yok, darp yok, keyfimiz yerinde diye çok mu ibadet ediyoruz?

Hayır. Karnı doydu mu aklı keyfe gidiyor. Hayır. Karnı doydu mu aklı keyfe gidiyor.

"Yemeği yedim, şimdi karnım doydu. Oh, kaymak da güzelmiş, baklava da güzelmiş,"Yemeği yedim, şimdi karnım doydu. Oh, kaymak da güzelmiş, baklava da güzelmiş, börek de güzelmiş, köfte de şahaneydi, kızartma da bir taneydi. börek de güzelmiş, köfte de şahaneydi, kızartma da bir taneydi. Şimdi karnım doydu. Acaba nerede bir eğlence bulabilirim, acaba o gazinoya mı gitsem, Şimdi karnım doydu. Acaba nerede bir eğlence bulabilirim, acaba o gazinoya mı gitsem, bu tiyatroya mı gitsem, şu eğlence yerine mi gitsem, şu pikniğe mi gitsem, şu plaja mı gitsem!.." bu tiyatroya mı gitsem, şu eğlence yerine mi gitsem, şu pikniğe mi gitsem, şu plaja mı gitsem!.."

Daha durun daha havalar yeni ısınıyor. Bir havalar ısınsın da siz görün bakalım bu insanları, Daha durun daha havalar yeni ısınıyor. Bir havalar ısınsın da siz görün bakalım bu insanları, bakalım Allah'ın kendilerine verdiği nimetlere ne kadar şükrediyorlarmış! bakalım Allah'ın kendilerine verdiği nimetlere ne kadar şükrediyorlarmış!

Cüneyd-i Bağdâdî'nin sözünü her zaman hatırlıyorum. Soruyor hocası, şeyhi; Cüneyd-i Bağdâdî'nin sözünü her zaman hatırlıyorum. Soruyor hocası, şeyhi;

"Söyle bakalım Cüneyd sana göre şükür nedir? Yemek yedikten sonra "Söyle bakalım Cüneyd sana göre şükür nedir? Yemek yedikten sonra 'Elhamdülillah, yâ Rabbi çok şükür yâ Rabbi.' demek mi?" 'Elhamdülillah, yâ Rabbi çok şükür yâ Rabbi.' demek mi?" Cüneyd-i Bağdâdî diyor ki; "Hocam, bana göre şükür; Allah'ın nimetini yiyip deCüneyd-i Bağdâdî diyor ki;

"Hocam, bana göre şükür; Allah'ın nimetini yiyip de
O'na âsi gelmemektir."O'na âsi gelmemektir." Allah'ın nimetini yiyip de ondan sonra kalkıp ona âsi olmamaktır şükür. Allah'ın nimetini yiyip de ondan sonra kalkıp ona âsi olmamaktır şükür. Yiyoruz, ondan sonra isyan. Yiyoruz, ondan sonra gaflet.Yiyoruz, ondan sonra isyan. Yiyoruz, ondan sonra gaflet. Yiyoruz, ondan sonra sapıklık, şaşkınlık… Yiyoruz, ondan sonra sapıklık, şaşkınlık…

Yani rakamlar yüzde 84; yüzde 14 olsa bile içimiz yanması lazım.Yani rakamlar yüzde 84; yüzde 14 olsa bile içimiz yanması lazım. Yüzde 99'u müslüman olan bir memlekette yüzde 84'ü kumar oynuyorsa bu demektir kiYüzde 99'u müslüman olan bir memlekette yüzde 84'ü kumar oynuyorsa bu demektir ki bu memleketin çok büyük bir ekseriyeti kumara sapmış.bu memleketin çok büyük bir ekseriyeti kumara sapmış. Bu memleketin çok büyük bir ekseriyeti içkiye sapmış.Bu memleketin çok büyük bir ekseriyeti içkiye sapmış. Bu memleketin çok büyük ekseriyeti gizli veya aşikar fuhuşa sapmış. Bu memleketin çok büyük ekseriyeti gizli veya aşikar fuhuşa sapmış. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki; "Dikkat edin, gözler de zina eder. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki;

"Dikkat edin, gözler de zina eder.
Eller de zina eder." Zina sadece iki kişinin başbaşa bir köşede kalması değil,Eller de zina eder."

Zina sadece iki kişinin başbaşa bir köşede kalması değil,
göz de zina eder el de zina eder. göz de zina eder el de zina eder. Ben başından beri söylüyorum, müstehcenlik sadece resimde değil.Ben başından beri söylüyorum, müstehcenlik sadece resimde değil. Hatta söz bile, dil bile zina eder. Öyle şeyler söyler ki o da öyle olur. Hatta söz bile, dil bile zina eder. Öyle şeyler söyler ki o da öyle olur.

"Şimdi hocam, peki ne yapacağız?" El ele tutacak çalışacaksın. "Şimdi hocam, peki ne yapacağız?"

El ele tutacak çalışacaksın.
Bir kişinin yapacağı iş değil. Bu kayayı, bu memleketimizin üstüne yuvarlanan bu koca kayayı Bir kişinin yapacağı iş değil. Bu kayayı, bu memleketimizin üstüne yuvarlanan bu koca kayayı -altında birçok insan ezilmiş, kimisinin ayağının ucu çıkıyor,-altında birçok insan ezilmiş, kimisinin ayağının ucu çıkıyor, kimisinin kafasının ucu çıkıyor, ezilen ezilmiş- buradan kaldıracağız. kimisinin kafasının ucu çıkıyor, ezilen ezilmiş- buradan kaldıracağız. Bu kayayı bir kişi kaldıramaz, el birliğiyle kaldıracağız. E nasıl yapacağız? Bu kayayı bir kişi kaldıramaz, el birliğiyle kaldıracağız.

E nasıl yapacağız?

Cümle âlem fikrini söylüyor. Gazeteler çıkıyor. On tane 20 tane gazete okuyorum günde.Cümle âlem fikrini söylüyor. Gazeteler çıkıyor. On tane 20 tane gazete okuyorum günde. Gazeteler çeşit çeşit. Sanki Merih'ten gelmiş gazeteler.Gazeteler çeşit çeşit. Sanki Merih'ten gelmiş gazeteler. Sanki bu memleket müslüman memleketi değil. Tatil kitapları, sayfaları çeviriyorum. Sanki bu memleket müslüman memleketi değil. Tatil kitapları, sayfaları çeviriyorum. 30 sayfa, 32 sayfa ilave, sayfasını çeviriyorum. 30 sayfa, 32 sayfa ilave, sayfasını çeviriyorum. Hiç bana yarar bir satır yok. Yani dedemin bu memleketi korumak için şehit olduğunu bilmesem,Hiç bana yarar bir satır yok. Yani dedemin bu memleketi korumak için şehit olduğunu bilmesem, acaba ben mi bu memleketin yabancısıyım diyeceğim. acaba ben mi bu memleketin yabancısıyım diyeceğim. O kadar yabancılaşmış, o kadar zevkler yabancı, o kadar hayat tarzı, felsefesi yabancı İslâm'a.O kadar yabancılaşmış, o kadar zevkler yabancı, o kadar hayat tarzı, felsefesi yabancı İslâm'a. O kadar tutturulan istikâmet farklı İslâm'ın istikametinden. O kadar tutturulan istikâmet farklı İslâm'ın istikametinden.

Hani senin gazeten, hani senin mecmuan, hani senin mektebin, hani senin müessesen,Hani senin gazeten, hani senin mecmuan, hani senin mektebin, hani senin müessesen, hani senin evlatlarına İslâm'ı öğreteceğin şey? hani senin evlatlarına İslâm'ı öğreteceğin şey?

Şimdi basit misal ile anlatacağım. Geçen sene söylemiştim, daha bir sene de geçer, Şimdi basit misal ile anlatacağım. Geçen sene söylemiştim, daha bir sene de geçer, beş sene de geçer; bizim bir şey yapacağımız yok.beş sene de geçer; bizim bir şey yapacağımız yok. Ben burada vaaz veriyorum diye bana haber geldi. Şişli'den bir doktor, hanımı da doktor, ikisi. Ben burada vaaz veriyorum diye bana haber geldi. Şişli'den bir doktor, hanımı da doktor, ikisi.

"Biz Kur'ân-ı Kerîm okumak istiyoruz, nerede okuyalım?" "Biz Kur'ân-ı Kerîm okumak istiyoruz, nerede okuyalım?"

Dedik, kolay... Kur'ân-ı Kerîm okumaktan kolay ne var. Bizim burada bir yığın kardeşlerimiz var. Dedik, kolay... Kur'ân-ı Kerîm okumaktan kolay ne var. Bizim burada bir yığın kardeşlerimiz var. Bir tanesini vazifelendiririz, madem münevver iki tane doktormuş, Bir tanesini vazifelendiririz, madem münevver iki tane doktormuş, evine de gider kardeşimiz, onlara Kur'ân-ı Kerîm okutuverir. evine de gider kardeşimiz, onlara Kur'ân-ı Kerîm okutuverir.

"Yok" dediler. "Hayır, biz Kur'ân-ı Kerîm'in harflerini, elif be'sini öğrenmek istemiyoruz."Yok" dediler. "Hayır, biz Kur'ân-ı Kerîm'in harflerini, elif be'sini öğrenmek istemiyoruz. Kur'ân-ı Kerîm'in tefsirini, mânasını Kur'ân-ı Kerîm'in tefsirini, mânasını -madem Allah'ın kelamıymış celle celâlüh Allah'ın kelamını- öğrenmek istiyoruz, nerede öğreneceğiz?" -madem Allah'ın kelamıymış celle celâlüh Allah'ın kelamını- öğrenmek istiyoruz, nerede öğreneceğiz?"

Haydiii... Hiç de böyle bir söz söyleyen insan çıkmamıştı karşımıza. Haydiii... Hiç de böyle bir söz söyleyen insan çıkmamıştı karşımıza. Buyur bakalım ayıkla pirincin taşını. Çocuk olsa; Buyur bakalım ayıkla pirincin taşını. Çocuk olsa;

"Evladım gel, seni bu sene önümüzdeki sene imam hatip okuluna kaydedelim." diyeceğim. "Evladım gel, seni bu sene önümüzdeki sene imam hatip okuluna kaydedelim." diyeceğim. Kız olsa; "Kur'an kursuna göndereyim." diyeceğim, ama yetişmiş doktor.Kız olsa;

"Kur'an kursuna göndereyim." diyeceğim, ama yetişmiş doktor.
Böyle yetişmiş münevvere Allah celle celâlühû hazretlerinin kitabını öğretecek,Böyle yetişmiş münevvere Allah celle celâlühû hazretlerinin kitabını öğretecek, şu altı milyonluk müslümanların başşehirliğini asırlarca yapmış, şu altı milyonluk müslümanların başşehirliğini asırlarca yapmış, İslâm'ın dünyada en şöhretli şehirlerinden biri olanİslâm'ın dünyada en şöhretli şehirlerinden biri olan İstanbul'da münevver bir insana Kur'an'ı öğretmek için hangi müessese var, buyurun söyleyin! İstanbul'da münevver bir insana Kur'an'ı öğretmek için hangi müessese var, buyurun söyleyin! Ey 500 kişilik, 5000 kişilik kalabalık söyleyin! Yok! Öyle bir müessese yok! Ey 500 kişilik, 5000 kişilik kalabalık söyleyin!

Yok! Öyle bir müessese yok!
Böyle bir tertip kurmamışız daha. Sinema, tiyatro her semtte var.Böyle bir tertip kurmamışız daha. Sinema, tiyatro her semtte var. Her kasabada, her kazada, her ilçede, her nahiyede var. Her kasabada, her kazada, her ilçede, her nahiyede var. Eğlence yeri, bilmem spor salonu, stadyum var. Eğlence yeri, bilmem spor salonu, stadyum var.

Bu ihtiyaç değil mi? Kur'an'ı öğrenmek ihtiyaç değil mi? Bu ihtiyaç değil mi? Kur'an'ı öğrenmek ihtiyaç değil mi?

Kâfire ihtiyaç değil ama bu memleketin nüfusunun yüzde 99'u müslüman. Kâfire ihtiyaç değil ama bu memleketin nüfusunun yüzde 99'u müslüman.

Niye yapılmamış? İki sebepten… Bir, sen istemedin ki! Ağlamayan çocuğa meme vermezler ki! Niye yapılmamış?

İki sebepten… Bir, sen istemedin ki! Ağlamayan çocuğa meme vermezler ki!
Çocuklar futbol sahası istediler; her tarafta futbol sahası, stadyum oluyor. Çocuklar futbol sahası istediler; her tarafta futbol sahası, stadyum oluyor. Hiçbir şey bulamazlarsa arsada iki tane direk dikiyorlar çocuklar, Hiçbir şey bulamazlarsa arsada iki tane direk dikiyorlar çocuklar, hiçbir şey bulamasalar apartmanın ön camına şöyle yuvarlak bir tel takıyorlar,hiçbir şey bulamasalar apartmanın ön camına şöyle yuvarlak bir tel takıyorlar, basket oynuyorlar.basket oynuyorlar. Tıp tıp tıp, pat oynuyorlar. Yani bir şey buluyor. İsteyince de futbol sahası da yapılıyor.Tıp tıp tıp, pat oynuyorlar. Yani bir şey buluyor. İsteyince de futbol sahası da yapılıyor. O kadar geniş saha tahsis ediliyor. Polisler maç olacağı zaman 80-100 polis,O kadar geniş saha tahsis ediliyor. Polisler maç olacağı zaman 80-100 polis, 200 polis, mühim maçlarda jandarma alarma geçiyor, muhtelif tedbirler alınıyor filan. 200 polis, mühim maçlarda jandarma alarma geçiyor, muhtelif tedbirler alınıyor filan.

Ne olacak? Maç olacak. İhtiyaç oldu mu nasıl yapılıyor.Ne olacak?

Maç olacak.

İhtiyaç oldu mu nasıl yapılıyor.
Yılbaşında beyler içecekler, sarhoş oldu yolu, evin yolunu şaşıracaklar,Yılbaşında beyler içecekler, sarhoş oldu yolu, evin yolunu şaşıracaklar, sabaha kadar polis halkımızın, aziz halkımızın hizmetinde... sabaha kadar polis halkımızın, aziz halkımızın hizmetinde...

Ne olacak? Sarhoşları evine götürme servisi. Şu numaraya telefon etmeniz kâfi. Ne olacak?

Sarhoşları evine götürme servisi. Şu numaraya telefon etmeniz kâfi.

Bak ihtiyaç oldu mu nasıl devlet hizmete koşuyor. Bak ihtiyaç oldu mu nasıl devlet hizmete koşuyor. Nasıl koşuyor bak, sarhoşu bile kapıda yolda bırakmamak için. Öyle değil mi? Nasıl koşuyor bak, sarhoşu bile kapıda yolda bırakmamak için.

Öyle değil mi?

Telefon numaraları ilan edilmedi mi gazetelerde; sarhoşcuklar yollarda kalmasın yazık diye. Telefon numaraları ilan edilmedi mi gazetelerde; sarhoşcuklar yollarda kalmasın yazık diye.

Sen istemedin ki! Kur'an müessesesi istedin mi? O doktor istedi. Sen istemedin ki!

Kur'an müessesesi istedin mi? O doktor istedi.
O doktor da senin gibi değildi, sonradan müslüman oldu. O daha şuurlu.O doktor da senin gibi değildi, sonradan müslüman oldu. O daha şuurlu. Tıp tahsili yapmış, belki Amerika'da okudu, belki Avrupa'da okudu.Tıp tahsili yapmış, belki Amerika'da okudu, belki Avrupa'da okudu. "Şunu bir doğru düzgün öğreneyim" dedi."Şunu bir doğru düzgün öğreneyim" dedi. Allah'ın kelamını doğru düzgün öğrenmek için müessese istedi. Allah'ın kelamını doğru düzgün öğrenmek için müessese istedi.

Haydi bakalım hepinizin, hepimizin boynuna yüklendi mi borç? Haydi bakalım hepinizin, hepimizin boynuna yüklendi mi borç?

Yüklendi. Bizim şimdi Dolmabahçe stadyumu kadar yeri alıp Yüklendi. Bizim şimdi Dolmabahçe stadyumu kadar yeri alıp Dolmabahçe stadyumunun içine Hilton kadar Kur'an binasını yapmamız lazım. Saray gibi… Dolmabahçe stadyumunun içine Hilton kadar Kur'an binasını yapmamız lazım. Saray gibi…

Neden? Burası altı milyonluk müslüman şehri. Yüzde 99'u müslüman olduğuna göre, Neden?

Burası altı milyonluk müslüman şehri. Yüzde 99'u müslüman olduğuna göre,
çıkar 60 binini, beş milyon bilmem ne kadar müslüman var burada.çıkar 60 binini, beş milyon bilmem ne kadar müslüman var burada. O kadar büyük olması lazım Kur'an müessesemizin bizim. O kadar büyük olması lazım Kur'an müessesemizin bizim. Herkes istediği vakitte gelsin. Ev hanımları saat ondan saat dörde kadar,Herkes istediği vakitte gelsin. Ev hanımları saat ondan saat dörde kadar, iş adamları saat altıdan gece on ikiye kadar, talebeler dörtten saat sekize kadar,iş adamları saat altıdan gece on ikiye kadar, talebeler dörtten saat sekize kadar, işte salonlar, işte mikrofonlar, işte hocalar…işte salonlar, işte mikrofonlar, işte hocalar… İşte kara tahtalar, işte videolar, işte teypler… İşte kara tahtalar, işte videolar, işte teypler…

Niye dinin hizmetine girmiyor bunlar? Niye dinin hizmetine girmiyor bunlar?

Hacı efendinin dükkânına makbuz ile cami için para istemeye gidince; Hacı efendinin dükkânına makbuz ile cami için para istemeye gidince;

"Okul olsaydı verirdim." diyor. On lira verecek, 50 lira verecek, "Okul olsaydı verirdim." diyor. "Okul olsaydı verirdim." diyor. On lira verecek, 50 lira verecek, "Okul olsaydı verirdim." diyor.

Amerika'dan yardım alalım da öyle mi yapalım Kur'an müessesini? Söyleyin.Amerika'dan yardım alalım da öyle mi yapalım Kur'an müessesini? Söyleyin. Amerikan yardımını mı bekleyelim? Dilekçe verelim, dışarıda imza açalım şimdi, hepiniz imzalayın. Amerikan yardımını mı bekleyelim? Dilekçe verelim, dışarıda imza açalım şimdi, hepiniz imzalayın. Mister Rigan'a bir dilekçe: "İstanbul'da müslümanların kendi mukaddes kitaplarını okutacak,Mister Rigan'a bir dilekçe:

"İstanbul'da müslümanların kendi mukaddes kitaplarını okutacak,
öğretecek sivil bir müessese olmadığından, paramız da yetmediğindenöğretecek sivil bir müessese olmadığından, paramız da yetmediğinden bize Amerikan senatosundan geçirerek şu kadar dolar tahsis ederseniz çok iyi olur.bize Amerikan senatosundan geçirerek şu kadar dolar tahsis ederseniz çok iyi olur. Rica ederiz." Öyle mi diyelim? Allah bize akıl fikir versin. Rica ederiz."

Öyle mi diyelim?

Allah bize akıl fikir versin.

Vellezî nefsü Muhammedin bi-yedihî inne mesele'l-mü'mini ke-meseli'l-kıt'ati mine'z-zehebi Vellezî nefsü Muhammedin bi-yedihî inne mesele'l-mü'mini ke-meseli'l-kıt'ati mine'z-zehebi yenfuhu 'aleyhâ sâhibuhâ fe-lem yeteğayyaryenfuhu 'aleyhâ sâhibuhâ fe-lem yeteğayyar ve lem tenkus vellezî nefsî bi-yedihîve lem tenkus vellezî nefsî bi-yedihî inne mesele'l-mü'mini ke-meseli'n-nahleti ekelet tayyiben ve veda'at tayyiben leminne mesele'l-mü'mini ke-meseli'n-nahleti ekelet tayyiben ve veda'at tayyiben lem ve lem tefsüd. ve lem tefsüd.

Şu hadîs-i şerîfi ne olur, kalemi kağıdı olanlar yazsın ki şahâne... Şu hadîs-i şerîfi ne olur, kalemi kağıdı olanlar yazsın ki şahâne... Şahâne, insanın dudağına tebessümler yayan bir hadîs-i şerîftir.Şahâne, insanın dudağına tebessümler yayan bir hadîs-i şerîftir. Abdullah b. Amr İbnü'l-Âs radıyallahu anh râvisi, İbn Hibban'ın kitabına kaydedilmiş.Abdullah b. Amr İbnü'l-Âs radıyallahu anh râvisi, İbn Hibban'ın kitabına kaydedilmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor;

Vellezî nefsü Muhammedin bi-yedihî. "Şu Muhammed'in canı elinde olan Zât'a yemin ederim ki…"Vellezî nefsü Muhammedin bi-yedihî. "Şu Muhammed'in canı elinde olan Zât'a yemin ederim ki…" Kendisinin adıyla söylüyor kendisini. Kendisinin adıyla söylüyor kendisini. Hani deriz ya bazen şu âciz bendeleri filan deriz. O ifadeyle..Hani deriz ya bazen şu âciz bendeleri filan deriz. O ifadeyle.. Şu Muhammed'in canı elinde olan o Zât'a yemin ederim ki yani Allah'a and olsun ki,Şu Muhammed'in canı elinde olan o Zât'a yemin ederim ki yani Allah'a and olsun ki, Allah'a yemin olsun ki demek. Allah'a yemin olsun ki demek.

İnne mesele'l-mü'mini ke-meseli'l-kıt'ati mine'z-zehebi. İnne mesele'l-mü'mini ke-meseli'l-kıt'ati mine'z-zehebi. Müslümanın misâli, bir parça altın gibidir." Müslüman neye benzer? Müslümanın misâli, bir parça altın gibidir."

Müslüman neye benzer?

"Şöyle bir parça, bir kıt'a altına benzer. Müslüman bir parça altın gibidir. "Şöyle bir parça, bir kıt'a altına benzer. Müslüman bir parça altın gibidir. Niye altına benzettiğini ifade ediyor. Yenfuhu 'aleyhâ sâhibuhâ fe-lem yeteğayyar.Niye altına benzettiğini ifade ediyor.

Yenfuhu 'aleyhâ sâhibuhâ fe-lem yeteğayyar.
"Öyle ki o altın parçasını sahibi alır, ateşe koyar, üfürür ateşin altını, kaynar, kızar, "Öyle ki o altın parçasını sahibi alır, ateşe koyar, üfürür ateşin altını, kaynar, kızar, altınlığından hiçbir şey kaybetmez." Değişmez, kararmaz, sararmaz, solmaz.altınlığından hiçbir şey kaybetmez." Değişmez, kararmaz, sararmaz, solmaz. Altın, eritsen de altındır, kalıba döksen de altındır.Altın, eritsen de altındır, kalıba döksen de altındır. Tel çeksen de altındır, yüzük yapsan da altındır. Tel çeksen de altındır, yüzük yapsan da altındır. Ne paslanır, ne kirlenir, ne tabiatını bozar, ne şeklini bozar...Ne paslanır, ne kirlenir, ne tabiatını bozar, ne şeklini bozar... Ne güzel, ne şahâne misal! Ne kadar güzel anlatıyor müslümanı.Ne güzel, ne şahâne misal! Ne kadar güzel anlatıyor müslümanı. Ne kadar mükemmel bir ifadeyle müslümanın nasıl olması gerektiğiniNe kadar mükemmel bir ifadeyle müslümanın nasıl olması gerektiğini Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem işaret buyuruyor. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem işaret buyuruyor.

Nasıl olduğunu izah edeceğim. İlk önce hadisi tamamlayayım. Nasıl olduğunu izah edeceğim. İlk önce hadisi tamamlayayım.

Ve lem tenkus. "Şekli şemaili değişmez, tabiatı bozulmaz altının,Ve lem tenkus. "Şekli şemaili değişmez, tabiatı bozulmaz altının, miktarı da azalmaz, uçup gitmez, bozulmaz."miktarı da azalmaz, uçup gitmez, bozulmaz." Eyvah, tüh, niye ısıttım, kapkara oluverdi, işte sıfıra düştü, kıymeti filan demezsin. Eyvah, tüh, niye ısıttım, kapkara oluverdi, işte sıfıra düştü, kıymeti filan demezsin. Altın altındır, ne miktarı azalır, ne de şekli şemaili, tabiatı bozulur.Altın altındır, ne miktarı azalır, ne de şekli şemaili, tabiatı bozulur. Devam ediyor; Vellezî nefsî bi-yedihî. "Canım elinde olana and olsun ki..."Devam ediyor;

Vellezî nefsî bi-yedihî. "Canım elinde olana and olsun ki..."
Yani Allah'a -celle celâlühû- yemin ederim ki. İnne mesele'l-mü'mini ke-meseli'n-nahleti.Yani Allah'a -celle celâlühû- yemin ederim ki. İnne mesele'l-mü'mini ke-meseli'n-nahleti. "Müslüman bal arısına benzer." İkinci benzetme, bal arısına benzer. "Müslüman bal arısına benzer." İkinci benzetme, bal arısına benzer.

Niye? Ekelet tayyiben. "Bal arısı güzel şeyleri yer." Çiçekten çiçeğe koşar. Niye?

Ekelet tayyiben. "Bal arısı güzel şeyleri yer." Çiçekten çiçeğe koşar.
Çiçeklerin özünü içini alır, en tatlı, en güzel, en temiz, en pak, en hoş kokulu yerinden alır. Çiçeklerin özünü içini alır, en tatlı, en güzel, en temiz, en pak, en hoş kokulu yerinden alır. Ekelet tayyiben. "Güzel şey yer." Ve vada'at tayyiben.Ekelet tayyiben. "Güzel şey yer."

Ve vada'at tayyiben.
"Sonra da o yediklerinden bal imal eder, onu peteğe koyar." "Sonra da o yediklerinden bal imal eder, onu peteğe koyar." Koyduğu, yani kendinden vücudundan çıkan şey de güzeldir, yediği de güzeldir. Koyduğu, yani kendinden vücudundan çıkan şey de güzeldir, yediği de güzeldir. Dışarıya koyduğu da güzeldir, şifalıdır.Dışarıya koyduğu da güzeldir, şifalıdır. Kur'ân-ı Kerîm şahit; Fî-hi şifâun li'n-nâs. "İçinde şifa vardır." buyuruluyor. Kur'ân-ı Kerîm şahit;

Fî-hi şifâun li'n-nâs. "İçinde şifa vardır." buyuruluyor.

Lem teksir ve lem tüfsid. "Konduğu dalı, üstüne konduğu çiçeği kırmaz."Lem teksir ve lem tüfsid. "Konduğu dalı, üstüne konduğu çiçeği kırmaz." Yaprağı bozmaz, çiçeği narin narin kucaklar, yavaş yavaş içine sokulur, aldığını alır,Yaprağı bozmaz, çiçeği narin narin kucaklar, yavaş yavaş içine sokulur, aldığını alır, çiçek şöyle bir sallanır, onun gelmesinden memnun çiçek de. çiçek şöyle bir sallanır, onun gelmesinden memnun çiçek de. Çiçeğe hiçbir zarar gelmez. Bilakis zarar gelmek ne! Çiçek onun gelmesini ister.Çiçeğe hiçbir zarar gelmez. Bilakis zarar gelmek ne! Çiçek onun gelmesini ister. Çiçek o gelsin diye zaten içine o balı hazırlamış. Söyleyeceğim neden öyle olduğunu. Çiçek o gelsin diye zaten içine o balı hazırlamış. Söyleyeceğim neden öyle olduğunu. Kırmaz. Ve lem tüfsid. "Bozmaz da.." Kırmaz da bozmaz da, arı gibidir müslüman. Kırmaz. Ve lem tüfsid. "Bozmaz da.." Kırmaz da bozmaz da, arı gibidir müslüman.

Güzel yer, güzel koyar ortaya, çıkartır koyar; gittiği yeri kırmaz ve bozmaz. Güzel yer, güzel koyar ortaya, çıkartır koyar; gittiği yeri kırmaz ve bozmaz. Şu iki misal sizin nasıl müslüman olmanız gerektiğini gösteren iki güzel misaldir,Şu iki misal sizin nasıl müslüman olmanız gerektiğini gösteren iki güzel misaldir, yani bizim ve sizin. Biz nasıl olacağız? Altın gibi olacağız. yani bizim ve sizin.

Biz nasıl olacağız?

Altın gibi olacağız.

Biz nasıl olacağız? Arı gibi olacağız. Vech-i şebehte anlatıldı. Biz nasıl olacağız?

Arı gibi olacağız.

Vech-i şebehte anlatıldı.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bizi önce altına benzetti ve izah etti ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bizi önce altına benzetti ve izah etti ki; altın ısıtılsa eritilse bile kıymetinden bir şey kaybetmez ve eksilmez. altın ısıtılsa eritilse bile kıymetinden bir şey kaybetmez ve eksilmez. Başka maddeler öyle değildir. Isıtılınca başka kimyevî reaksiyonlara uğrar, şekli rengi değişir. Başka maddeler öyle değildir. Isıtılınca başka kimyevî reaksiyonlara uğrar, şekli rengi değişir. Bir kısmı gaz olarak uçar. İçindeki maddeler ayrılır filan.Bir kısmı gaz olarak uçar. İçindeki maddeler ayrılır filan. Altın soy madenlerdendir okside olmaz, saf olarak kalır. Altın soy madenlerdendir okside olmaz, saf olarak kalır. Asırlar geçmiştir, yer kazılır, arkeolojik kazıların içinden çıkar; Asırlar geçmiştir, yer kazılır, arkeolojik kazıların içinden çıkar; yine pırıl pırıl, şöyle tozunu siliverdin mi üstünden yine pırıl pırıl altındır. yine pırıl pırıl, şöyle tozunu siliverdin mi üstünden yine pırıl pırıl altındır.

Müslüman böyle olacak. Yani müslümanın tabiatı altınlaşacak, değişecek. Müslüman böyle olacak. Yani müslümanın tabiatı altınlaşacak, değişecek. Yani bunun bir yerinde bir kötülük yok ki, bir başka madde yok ki!Yani bunun bir yerinde bir kötülük yok ki, bir başka madde yok ki! Ne yapsan, ister yüzük hâline dök, ister bilezik hâline dök, ister levha hâline getir,Ne yapsan, ister yüzük hâline dök, ister bilezik hâline dök, ister levha hâline getir, ister altın varaka yap... İşte hangi kılığa girerse girsin müslüman tabiatı aynı olacak.ister altın varaka yap... İşte hangi kılığa girerse girsin müslüman tabiatı aynı olacak. Müslüman asker oldu, aynı müslüman. Müslüman asker oldu, aynı müslüman. Müslüman memur oldu, aynı müslüman. Müslüman memur oldu, aynı müslüman. Öğretmen oldu, talebe oldu, işçi oldu, patron oldu; değişmez. Öğretmen oldu, talebe oldu, işçi oldu, patron oldu; değişmez.

"Hocam biz değişiyoruz, patron olduk mu burnumuz büyüyor. "Hocam biz değişiyoruz, patron olduk mu burnumuz büyüyor. İşçi olduk mu hıyanetimiz başlıyor.İşçi olduk mu hıyanetimiz başlıyor. Talebe olduk mu şeytan damarımıza giriyor. Hoca olduk mu şöyle oluyor." Talebe olduk mu şeytan damarımıza giriyor. Hoca olduk mu şöyle oluyor."

Sen saf olmamışsın ki; içinde şeytandan, şuradan, buradan başka şeyler kalmış. Sen saf olmamışsın ki; içinde şeytandan, şuradan, buradan başka şeyler kalmış. Müslüman onların hepsini atacak. Altın da mâlum yeryüzünden çıkartıldığı zamanMüslüman onların hepsini atacak. Altın da mâlum yeryüzünden çıkartıldığı zaman muamelelerden geçirilir de saf altın öyle elde edilir. muamelelerden geçirilir de saf altın öyle elde edilir. Yani cevher hâlinden öbür hâle gelmesi için muameleler gerekiyor.Yani cevher hâlinden öbür hâle gelmesi için muameleler gerekiyor. Sen de içindekileri altından gayri olan, kıymetli olmayan, pis, kötü olan şeyleri ayır, altınlaş.Sen de içindekileri altından gayri olan, kıymetli olmayan, pis, kötü olan şeyleri ayır, altınlaş. Ötekileri at. Çirkin şeyleri at. Kötü huyları, kötü duyguları, kötü niyetleri, kötü fikirleri at. Ötekileri at. Çirkin şeyleri at. Kötü huyları, kötü duyguları, kötü niyetleri, kötü fikirleri at. Şöyle bir İslâm ol. Allah'a teslim ol. Hakîki müslüman ol ve altın gibi ol. Şöyle bir İslâm ol. Allah'a teslim ol. Hakîki müslüman ol ve altın gibi ol.

İkinci benzettiği arı… Arıya niçin benziyor müslüman? İkinci benzettiği arı… Arıya niçin benziyor müslüman?

Arı güzel şey yer, ortaya koyduğu da güzel olur. Müslüman da öyledir.Arı güzel şey yer, ortaya koyduğu da güzel olur. Müslüman da öyledir. Müslüman aldığında güzel şey alır. Etrafına bakar, gözüyle ibret alır.Müslüman aldığında güzel şey alır. Etrafına bakar, gözüyle ibret alır. Herkesi dinler, kulağıyla ibret alır. Hikmet öğrenir, faydalı ilim öğrenir.Herkesi dinler, kulağıyla ibret alır. Hikmet öğrenir, faydalı ilim öğrenir. İyi şeyleri alır yani. Arının çiçek çiçek gezip de çiçeklerin içinden özünü,İyi şeyleri alır yani. Arının çiçek çiçek gezip de çiçeklerin içinden özünü, balını aldığı gibi iyi şeyleri alır. balını aldığı gibi iyi şeyleri alır. Verirken de güzel şeyi verir.Verirken de güzel şeyi verir. Yani arının bal yaptığı gibi sen de binbir çiçekten bal toplayan arı gibi Yani arının bal yaptığı gibi sen de binbir çiçekten bal toplayan arı gibi binbir kitaptan bilgi alırsın.binbir kitaptan bilgi alırsın. Konuştuğun zaman ağzından inci mercan dökülür.Konuştuğun zaman ağzından inci mercan dökülür. Güzel şeyler söylersin, hakkı söylersin, adaleti söylersin.Güzel şeyler söylersin, hakkı söylersin, adaleti söylersin. Allah'ın rızasına uygun sözü söylersin celle celâlühû.Allah'ın rızasına uygun sözü söylersin celle celâlühû. Hayrı söylersin, hayrı teşvik edersin. Vazife o. Hayrı söylersin, hayrı teşvik edersin. Vazife o.

Şimdi bizim aldığımız da bozuk ortaya koyduğumuz da bozuk.Şimdi bizim aldığımız da bozuk ortaya koyduğumuz da bozuk. Yani arıya o bakımdan da benzemiyoruz. Şimdi biz ne alıyoruz? Yani arıya o bakımdan da benzemiyoruz.

Şimdi biz ne alıyoruz?

Müstehcen resimlerden şehvet duygusu alıyoruz. Müstehcen resimlerden şehvet duygusu alıyoruz. Gözü dönüyor adamın o resimleri gördüğü zaman.Gözü dönüyor adamın o resimleri gördüğü zaman. Yani en muhterem insanlara bile o resimdeki insan gibi o gözle bakmaya başlıyor, hürmet kalmıyor.Yani en muhterem insanlara bile o resimdeki insan gibi o gözle bakmaya başlıyor, hürmet kalmıyor. Kadın bir şey, işte ganimet alınacak bir, bilmem ne…Kadın bir şey, işte ganimet alınacak bir, bilmem ne… Erkek, kadının gözünde kafeslenecek yoldan, baştan çıkarılacak bilmem ne…Erkek, kadının gözünde kafeslenecek yoldan, baştan çıkarılacak bilmem ne… Yani iki cinsin birbirine bakışında asâlet yok oluyor, bakış tarzı çirkinleşiyor.Yani iki cinsin birbirine bakışında asâlet yok oluyor, bakış tarzı çirkinleşiyor. Giyinik insana baksa soyunuk görüyor. Neden? O gazetede damarına girdi. Giyinik insana baksa soyunuk görüyor.

Neden?

O gazetede damarına girdi.
Onun farkına varmadan o gazete, o mecmua, o müstehcenlik onun bir yerini dürttü,Onun farkına varmadan o gazete, o mecmua, o müstehcenlik onun bir yerini dürttü, bir yerini gıcıkladı, ayağa kaldırdı. bir yerini gıcıkladı, ayağa kaldırdı. O duygular bir daha ayağa kalktı mı toparlayabilirsen toparla. O duygular bir daha ayağa kalktı mı toparlayabilirsen toparla. Burnunu sıkmak lazım insanın ki o gitsin. Boğazını sıkmak lazım ki yola gelsin. Burnunu sıkmak lazım insanın ki o gitsin. Boğazını sıkmak lazım ki yola gelsin. Yani bir canavar gibidir. Horul horul uyuyor. Varsın uyusun. Yani bir canavar gibidir. Horul horul uyuyor. Varsın uyusun. Uyandırdın mı haydi bakalım zaptedebilirsen et! Zaptolmaz, o şehvet denilen şey zaptolmaz.Uyandırdın mı haydi bakalım zaptedebilirsen et! Zaptolmaz, o şehvet denilen şey zaptolmaz. Şimdi resme bakar şehvet… Peki, haydi kitaba bakmadım, sinema afişine bakar, şehvet…Şimdi resme bakar şehvet… Peki, haydi kitaba bakmadım, sinema afişine bakar, şehvet… Allah Allah... Şarkı dinler, şehvet… Minibüse binersin, şehvet… Yani şarkılar, türküler... Allah Allah... Şarkı dinler, şehvet… Minibüse binersin, şehvet… Yani şarkılar, türküler...

Bu adamların başka işi yok mu Allah aşkına!?Bu adamların başka işi yok mu Allah aşkına!? Bu dünyada yani şu şehvetin dışında başka hiç işi yok mu?Bu dünyada yani şu şehvetin dışında başka hiç işi yok mu? Hiç başka iş kalmadı mı?Hiç başka iş kalmadı mı? Akılları fikirleri, geceleri gündüzleri buna mı sarf edilmiş, tahsis edilmiş!? Akılları fikirleri, geceleri gündüzleri buna mı sarf edilmiş, tahsis edilmiş!?

Ne dinlersen, ne görürsen, ne okursan ve kiminle konuşursan, buyur…Ne dinlersen, ne görürsen, ne okursan ve kiminle konuşursan, buyur… Kiminle konuşursan onun da aklı oradan çelinmiş, o da orada.Kiminle konuşursan onun da aklı oradan çelinmiş, o da orada. Geçen gün gazetelerde resmi vardı. Delinin birisi; Geçen gün gazetelerde resmi vardı. Delinin birisi;

"Ben de müstehcenim, haydi bakalım beni de poşete koyun." diye, "Ben de müstehcenim, haydi bakalım beni de poşete koyun." diye, bu Vatan caddesinin bir yerlerinde koşmuş da polisler kement atıp yakalamışlar filan. bu Vatan caddesinin bir yerlerinde koşmuş da polisler kement atıp yakalamışlar filan.

O deliye o duygular nereden geldi? Yağıyor gökten, yağmur yağar gibi. O deliye o duygular nereden geldi?

Yağıyor gökten, yağmur yağar gibi.
Yani o deli, işte öyle ortaya koymuş. Akıllılar içine atıyor.Yani o deli, işte öyle ortaya koymuş. Akıllılar içine atıyor. Delinin ortaya koyduğu duyguları akıllılar tencerenin içine koyuyor, kapağını kapatıyor. Delinin ortaya koyduğu duyguları akıllılar tencerenin içine koyuyor, kapağını kapatıyor. Kapatıyor ama fokurdadığı zaman kapağını attırır. Düdüklü tencereye koysa patlatır. Kapatıyor ama fokurdadığı zaman kapağını attırır. Düdüklü tencereye koysa patlatır.

Hâsılı çevremizden baktığımız zaman nerede o arının her çiçekten bal topladığı gibi güzel şeyler… Hâsılı çevremizden baktığımız zaman nerede o arının her çiçekten bal topladığı gibi güzel şeyler… Nereye baksan bir şey… Ahlâkı bozuluyor insanın.Nereye baksan bir şey… Ahlâkı bozuluyor insanın. Yani vasat vatandaşın ahlâkı bozuluyor, gözü dönüyor. Şuuru bozuluyor. Yani vasat vatandaşın ahlâkı bozuluyor, gözü dönüyor. Şuuru bozuluyor.

Git 18-20 yaşındaki çocukların arasına, gir bir okulun otobüsüne, geç biraz şu gençlerin, Git 18-20 yaşındaki çocukların arasına, gir bir okulun otobüsüne, geç biraz şu gençlerin, ortaokul lise talebelerinin fazla dolaştığı semtin sokağından, kulak ver bakalım. ortaokul lise talebelerinin fazla dolaştığı semtin sokağından, kulak ver bakalım. İlkokula giden bacak kadar çocuklar... Şimdi ben elime çantayı aldım, hocamın,İlkokula giden bacak kadar çocuklar...

Şimdi ben elime çantayı aldım, hocamın,
profesörümün evine gitmiştim seneler önce, oradan da fakülteye arka sokaktan yürüyorum.profesörümün evine gitmiştim seneler önce, oradan da fakülteye arka sokaktan yürüyorum. Arkamdan da iki tane koleje giden kız, küçük, formalarından belli.Arkamdan da iki tane koleje giden kız, küçük, formalarından belli. İlkokul kısmına gidiyorlarmış. Benden biraz gerideler ama ben gidiyorum, onlar da geliyor. İlkokul kısmına gidiyorlarmış. Benden biraz gerideler ama ben gidiyorum, onlar da geliyor. Tabii onlar kendi dünyalarına daldırmışlar, haberleri yok, ben de duyuyorum.Tabii onlar kendi dünyalarına daldırmışlar, haberleri yok, ben de duyuyorum. Akılları fikirleri bücürlerin müstehcen meseleler.Akılları fikirleri bücürlerin müstehcen meseleler. Bücür, taa bacak kadar kız, neler konuşuyor görseniz. Bücür, taa bacak kadar kız, neler konuşuyor görseniz. Bacak kadar ilkokul talebesi. Aysel, Ahmet'e şöyle oldu da, bilmem ne böyle oldu da,Bacak kadar ilkokul talebesi. Aysel, Ahmet'e şöyle oldu da, bilmem ne böyle oldu da, böyle gidiyor konuşmaları. böyle gidiyor konuşmaları. Böyle başlıyor iş. Muhit böyle yapıyor, giyim böyle… Böyle başlıyor iş. Muhit böyle yapıyor, giyim böyle…

Şimdi biz güya kadınlara hizmet olsun filan diye İslâmî bir kadın aile mecmuası çıkartalım dedik.Şimdi biz güya kadınlara hizmet olsun filan diye İslâmî bir kadın aile mecmuası çıkartalım dedik. Bizim Kuveytli hacı kardeşlerimizden bir tanesi görmüş,Bizim Kuveytli hacı kardeşlerimizden bir tanesi görmüş, tabii umumiyetle güzel harmaniler filan da…tabii umumiyetle güzel harmaniler filan da… Demiş ki; "Bu elbiselerin de bu belleri, kemerleri dar!" Yadırgamış yani.Demiş ki;

"Bu elbiselerin de bu belleri, kemerleri dar!" Yadırgamış yani.
Biz farkına varmadık, anlamadık. Kemerli olmasını bile yadırgamış. Biz farkına varmadık, anlamadık. Kemerli olmasını bile yadırgamış. "Vücut belli olursa İslâmî olmaz" diye onu bile yadırgamış."Vücut belli olursa İslâmî olmaz" diye onu bile yadırgamış. Biz orasını atlamışız, dergiyi çıkartan kardeşlerimiz ev kıyafetidir diye dikkat etmemiş. Biz orasını atlamışız, dergiyi çıkartan kardeşlerimiz ev kıyafetidir diye dikkat etmemiş. Harmaniler tamam, bol mantolar vesaireler ama ev kıyafeti diye kemerli yaptı diye o yadırgıyor. Harmaniler tamam, bol mantolar vesaireler ama ev kıyafeti diye kemerli yaptı diye o yadırgıyor. Şimdi muhit öyle değil! "Ya bu yakasını kapalı yapsana, niye buraya kadar açıyorsun?" Şimdi muhit öyle değil!

"Ya bu yakasını kapalı yapsana, niye buraya kadar açıyorsun?"

"Senin aklın ermez!" Benim aklım senden çok eriyor ama senin aklın bir şeylere ermiyor!"Senin aklın ermez!"

Benim aklım senden çok eriyor ama senin aklın bir şeylere ermiyor!
Arka taraftan buraya kadar açıyor. "Bu kumaş mı yetmedi, niye bu kadar açık bu beline kadar?" Arka taraftan buraya kadar açıyor.

"Bu kumaş mı yetmedi, niye bu kadar açık bu beline kadar?"

"Senin aklın ermez! Hocam sen karışma, senin neyine gerek…" "Senin aklın ermez! Hocam sen karışma, senin neyine gerek…"

Ben karışmazsam, bak hadîs-i şerîfte Efendimiz azarlayacak. Ben karışmazsam, bak hadîs-i şerîfte Efendimiz azarlayacak.

Maymun sûretinde, hınzır suretinde mi kalkalım yani! Maymun sûretinde, hınzır suretinde mi kalkalım yani!

Karışacağız, biz de kendi keyfimizi, kendi zevkimizi ortaya koyacağız.Karışacağız, biz de kendi keyfimizi, kendi zevkimizi ortaya koyacağız. Yüzde 99 memleketin sahibiyiz biz, ev sahibiyiz.Yüzde 99 memleketin sahibiyiz biz, ev sahibiyiz. Misafir değiliz ki, sığıntı değiliz ki bir köşeye sığınalım da büzülelim de; Misafir değiliz ki, sığıntı değiliz ki bir köşeye sığınalım da büzülelim de; beni buraya aldığına çok şükür, karnım doyuyor ya elhamdülillah,beni buraya aldığına çok şükür, karnım doyuyor ya elhamdülillah, buradan da kovarsa nereye giderim karda kışta kıyâmette diyecek durumda değiliz ki, buradan da kovarsa nereye giderim karda kışta kıyâmette diyecek durumda değiliz ki, ev sahibiyiz. ev sahibiyiz.

Ben böyle istiyorum, kahve orta şekerli olsun. Kurulurum minderime, köşe başına… Ben böyle istiyorum, kahve orta şekerli olsun.

Kurulurum minderime, köşe başına…

Yani insanın kendi evindeki rahatlığıyla çalışacağız. Yani insanın kendi evindeki rahatlığıyla çalışacağız.

Aldığımız iyi değil, verdiğimiz alınana göre. Kötü demirden iyi kılıcı hangi sanatkâr yapmış? Aldığımız iyi değil, verdiğimiz alınana göre.

Kötü demirden iyi kılıcı hangi sanatkâr yapmış?

Malzeme kötü olunca olmaz ki! Malzeme has hâlis olacak. Malzeme kötü olunca olmaz ki! Malzeme has hâlis olacak.

Aldığımız kötü olunca verdiğimiz de kötü oluyor.Aldığımız kötü olunca verdiğimiz de kötü oluyor. O halde arı gibi olacağız, her çiçekten balını alacağız. Dikkat ederseniz arıda yine misal var. O halde arı gibi olacağız, her çiçekten balını alacağız. Dikkat ederseniz arıda yine misal var. Arı bazen zehirli çiçeklerden alır. Zehirli çiçeklerden alır, o balı yediği zaman insan ölür. Arı bazen zehirli çiçeklerden alır. Zehirli çiçeklerden alır, o balı yediği zaman insan ölür.

O da bal… O da bal ama hocam, şifa için şöyle kaşık ucuyla al ama fazla alırsan ölürsün.O da bal…

O da bal ama hocam, şifa için şöyle kaşık ucuyla al ama fazla alırsan ölürsün.
Çünkü zehirli çiçekten topladı. O halde hangi çiçekten bal aldığımıza dikkat edeceğiz. Çünkü zehirli çiçekten topladı.

O halde hangi çiçekten bal aldığımıza dikkat edeceğiz.
Hangi yerden bilgi kazandığımıza dikkat edeceğiz. Hangi yerden bilgi kazandığımıza dikkat edeceğiz. Gözümüze hangi görüntülerin nereden geldiğine, o görüntülerin doğru mu eğri mi Gözümüze hangi görüntülerin nereden geldiğine, o görüntülerin doğru mu eğri mi olduğuna dikkat edeceğiz.olduğuna dikkat edeceğiz. Kulağımıza hangi seslerin geldiğine, nereden ve hangi seslerin geldiğine dikkat edeceğiz. Kulağımıza hangi seslerin geldiğine, nereden ve hangi seslerin geldiğine dikkat edeceğiz. Okuduğumuz kitaplara dikkat edeceğiz. Konuştuğumuz insanlara dikkat edeceğiz. Okuduğumuz kitaplara dikkat edeceğiz. Konuştuğumuz insanlara dikkat edeceğiz. Fikrine müracaat ettiğimiz şahıslara dikkat edeceğiz ki alınan malzeme temiz olsun.Fikrine müracaat ettiğimiz şahıslara dikkat edeceğiz ki alınan malzeme temiz olsun. Ondan sonra da öbür tarafa binbir çiçekten bal toplamışsak, malzeme toplamışsakOndan sonra da öbür tarafa binbir çiçekten bal toplamışsak, malzeme toplamışsak Allah'tan korkup güzel şey söyleyeceğiz. Allah'tan korkup güzel şey söyleyeceğiz. Eğri oturup doğru konuşacağız yani. Eğri oturup doğru konuşacağız yani. Eğri otursak bile doğru konuşmaya kendimizi alıştıracağız. Müslümanız, mesulüz.Eğri otursak bile doğru konuşmaya kendimizi alıştıracağız. Müslümanız, mesulüz. Allah celle celâlühû her yaptığımızı görüyor, her sözümüz, her işimiz deftere yazılıyor.Allah celle celâlühû her yaptığımızı görüyor, her sözümüz, her işimiz deftere yazılıyor. Hiçbir şey bırakılmadan hepsi kayda geçiyor.Hiçbir şey bırakılmadan hepsi kayda geçiyor. Bu şuura erememişsek hayır, iyi müslüman olamadık daha… Bu şuura erememişsek hayır, iyi müslüman olamadık daha… Daha çok fırın ekmek yiyelim biz, ki olamadık. Daha çok fırın ekmek yiyelim biz, ki olamadık.

Vellezî nefsü Muhammedin bi-yedihî mâ harece ehadün mine'l-medînetiVellezî nefsü Muhammedin bi-yedihî mâ harece ehadün mine'l-medîneti rağbeten 'anhâ illâ ebdelehallâhu hayran min-hü ev-mislehû. rağbeten 'anhâ illâ ebdelehallâhu hayran min-hü ev-mislehû.

Câbir radıyallahu anh'ten, İbn Asâkir kitabına kaydetmiş bu hadîs-i şerîfi. Câbir radıyallahu anh'ten, İbn Asâkir kitabına kaydetmiş bu hadîs-i şerîfi. Efendimiz buyurdu ki; "Muhammed'in canı, nefsi kudreti elinde olan o Zât'a yemin olsun ki..." Efendimiz buyurdu ki;

"Muhammed'in canı, nefsi kudreti elinde olan o Zât'a yemin olsun ki..."
Yani Allah'a yemin olsun ki celle celâlühû. Yani Allah'a yemin olsun ki celle celâlühû. "Bir kimse Medîne-i Münevvere'den dışarıya çıkmaz." "Bir kimse Medîne-i Münevvere'den dışarıya çıkmaz."

Hangi sebeple? Rağbeten anhâ. "Onu sevmediği için." Hangi sebeple?

Rağbeten anhâ. "Onu sevmediği için."
"Aman burada da oturulur mu!" diye ondan soğumuş olarak"Aman burada da oturulur mu!" diye ondan soğumuş olarak rağbetini kesmiş olarak oradan dışarıya çıkmaz. rağbetini kesmiş olarak oradan dışarıya çıkmaz. İllâ ebdelehallâhu hayran minhü ev-mislehû. İllâ ebdelehallâhu hayran minhü ev-mislehû. "Allah onun yerine Medîne-i Münevvere'ye ondan çok daha hayırlı veyahut onun gibi hizmet görecek,"Allah onun yerine Medîne-i Münevvere'ye ondan çok daha hayırlı veyahut onun gibi hizmet görecek, -yani bu kafayı bozmadan önceki zamanındaki gibi hizmet görecek- hayırlı kimseyi nasip eder." -yani bu kafayı bozmadan önceki zamanındaki gibi hizmet görecek- hayırlı kimseyi nasip eder."

Rağibe an fiili "bir şeyden îrâz etmek" demektir. Rağibe an fiili "bir şeyden îrâz etmek" demektir. Yani rağibe "rağbet etmek" ama fî ile kullanılırsa "rağbet etmek, bir şeyi istemek" mânasına gelir.Yani rağibe "rağbet etmek" ama fî ile kullanılırsa "rağbet etmek, bir şeyi istemek" mânasına gelir. An harf-i cerr'i ile kullanılınca -burada an ile kullanılmış;- An harf-i cerr'i ile kullanılınca -burada an ile kullanılmış;- "bir şeyden soğumak, istememek, vazgeçmek" mânasına gelir. "bir şeyden soğumak, istememek, vazgeçmek" mânasına gelir.

Mesela insan rağibe fi'l-medîne dese; "Medine'de oturmaya rağbet etti, şevk duydu" demek olur. Mesela insan rağibe fi'l-medîne dese; "Medine'de oturmaya rağbet etti, şevk duydu" demek olur. Rağbeten anhâ dedi, yani "Medine'den soğumuş, istemiyor." Rağbeten anhâ dedi, yani "Medine'den soğumuş, istemiyor." Orada kalmaya niyeti yok,Orada kalmaya niyeti yok, Peygamber Efendimiz'in sallallahu aleyhi ve sellem'in mübarek şehrini beğenmemiş.Peygamber Efendimiz'in sallallahu aleyhi ve sellem'in mübarek şehrini beğenmemiş. Ondan soğumuş, istememiş de ondan gidiyor… Kim böyle çıkarsa defolsun gitsin.Ondan soğumuş, istememiş de ondan gidiyor… Kim böyle çıkarsa defolsun gitsin. "Allah daha hayırlısını Medine ahâlisi olarak nasip eder," diyor "Allah daha hayırlısını Medine ahâlisi olarak nasip eder," diyor Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem.

Peygamber Efendimiz'in kabrinin olduğu yer, yerlerin en güzelidir. Peygamber Efendimiz'in kabrinin olduğu yer, yerlerin en güzelidir. Yeryüzünün en şerefli yeridir. Yani göklere iftihar etse, tefâhur etse yeridir ki; Yeryüzünün en şerefli yeridir. Yani göklere iftihar etse, tefâhur etse yeridir ki;

Bende metfundur deyu eflâke fahreyler zemin. diyor Şâir Nâbi. Bende metfundur deyu eflâke fahreyler zemin.

diyor Şâir Nâbi.

O mübarek belde ikinci bir haremdir, oraya deccal giremeyecek. O mübarek belde ikinci bir haremdir, oraya deccal giremeyecek. Çünkü her bir vâdisinde, geçidinde mânevî bakımdan bir melek kılıcını çekmişÇünkü her bir vâdisinde, geçidinde mânevî bakımdan bir melek kılıcını çekmiş o mübarek beldeyi koruyor.o mübarek beldeyi koruyor. Oraya giden selamete erer. Oraya giden rahmete kavuşur. Oraya giden selamete erer. Oraya giden rahmete kavuşur. Orada namaz kılan başka yerde kıldığı namazdan bin misli fazla sevap alır. Orada namaz kılan başka yerde kıldığı namazdan bin misli fazla sevap alır. Orada Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in civarında olmak, Orada Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in civarında olmak, ona mücâvir olmak şereflerin en büyüğüdür. ona mücâvir olmak şereflerin en büyüğüdür. Bir insan bu şerefleri anlayamadı da orada durmaktan vazgeçti de gitti mi, gitsin… Bir insan bu şerefleri anlayamadı da orada durmaktan vazgeçti de gitti mi, gitsin… Nereye giderse gitsin. Nereye giderse gitsin, Allah daha hayırlı kimseleri oraya nasip eder.Nereye giderse gitsin. Nereye giderse gitsin, Allah daha hayırlı kimseleri oraya nasip eder. Hayırsızlar gider. Hayırsızlar gider.

Bir başka hadîs-i şerîfte Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; Bir başka hadîs-i şerîfte Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

"Medîne-i Münevvere demirci ocağı, demirci körüğü gibidir.""Medîne-i Münevvere demirci ocağı, demirci körüğü gibidir." Demirci ocağında körüklenir ısıtılır malzeme. Yani küflü demir bile olsa demir ocağında ısıtılıpDemirci ocağında körüklenir ısıtılır malzeme. Yani küflü demir bile olsa demir ocağında ısıtılıp eritildikten sonra küfü pası gider; has hâlis saf malzeme kalır.eritildikten sonra küfü pası gider; has hâlis saf malzeme kalır. Medîne-i Münevvere öyledir. "Kiri gider, pası gider, münafığı gider,Medîne-i Münevvere öyledir. "Kiri gider, pası gider, münafığı gider, kötüsü gider; hası hâlisi kalır." kötüsü gider; hası hâlisi kalır."

Oraya bazen böyle boynu bükük Afrikalılar filan geliyor. Oraya bazen böyle boynu bükük Afrikalılar filan geliyor. Zayıf, bîçare, bilmem ne… Yeni bir vali gelmiş, demiş ki; Zayıf, bîçare, bilmem ne… Yeni bir vali gelmiş, demiş ki;

"Bu yoksulları buradan atacağım, bir sefalet manzarası meydana getiriyorlar."Bu yoksulları buradan atacağım, bir sefalet manzarası meydana getiriyorlar. Defedeceğim bunları bu şehirden…" Defedeceğim bunları bu şehirden…"

Gece rüyasında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i görmüş; Gece rüyasında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i görmüş;

"Dokunma onlara, onlar benim şeylerim [misafirlerim] diye..." "Dokunma onlara, onlar benim şeylerim [misafirlerim] diye..."

Allahu Teâlâ hazretleri görmeyenlere görmek nasip etsin. Allahu Teâlâ hazretleri görmeyenlere görmek nasip etsin. Görenlere tekrar tekrar ziyaretler nasip eylesin. Görenlere tekrar tekrar ziyaretler nasip eylesin.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Vellezî nefsî bi-yedihî lâ tedhulûne'l-cennete hattâ tü'minüVellezî nefsî bi-yedihî lâ tedhulûne'l-cennete hattâ tü'minü ve lâ tü'minû hattâ tehâbbû evelâ edüllüküm 'alâ şey'in izâ fa'altümûhü tehâbebtümve lâ tü'minû hattâ tehâbbû evelâ edüllüküm 'alâ şey'in izâ fa'altümûhü tehâbebtüm efşü's-selâme beyneküm. efşü's-selâme beyneküm.

Bu hadîs-i şerîf, Ahmed b. Hanbel'de, Müslim'de, Tirmizî'de, Ebû Davud'da,Bu hadîs-i şerîf, Ahmed b. Hanbel'de, Müslim'de, Tirmizî'de, Ebû Davud'da, İbn Mâce'de, İbn Hibban'da olan bir hadîs-i şerîftir. İbn Mâce'de, İbn Hibban'da olan bir hadîs-i şerîftir.

Abdullah b. Mes'ud radıyallahu anh'ten ve Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten gelen rivayetleri var. Abdullah b. Mes'ud radıyallahu anh'ten ve Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten gelen rivayetleri var. Bunu da deftere yazmak lazım. Bu da bu dünyada bizim selametimiz için,Bunu da deftere yazmak lazım. Bu da bu dünyada bizim selametimiz için, Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına uygun yaşayıp huzuruna sevdiği kul olarak varmamız içinAllahu Teâlâ hazretlerinin rızasına uygun yaşayıp huzuruna sevdiği kul olarak varmamız için önemli bir esası anlatıyor. Bakın buyuruyor ki Efendimiz; önemli bir esası anlatıyor. Bakın buyuruyor ki Efendimiz;

Vellezî nefsî bi-yedihî. "Canım elinde olan Zât'a yemin olsun ki." Vellezî nefsî bi-yedihî. "Canım elinde olan Zât'a yemin olsun ki." Yani Allah'a yemin olsun ki. Lâ tedhulûne'l-cennete hattâ tü'minü.Yani Allah'a yemin olsun ki. Lâ tedhulûne'l-cennete hattâ tü'minü. "İnanmadıkça, mü'min olmadıkça cennete giremeyeceksiniz.""İnanmadıkça, mü'min olmadıkça cennete giremeyeceksiniz." Yemin olsun Allah'a ki inanmazsanız cennete girmeyeceksiniz. Yemin olsun Allah'a ki inanmazsanız cennete girmeyeceksiniz.

Yani kâfir cennete girer mi? Girmek ne, cennetin kokusu 500 yıllık mesafeden duyulur da Yani kâfir cennete girer mi?

Girmek ne, cennetin kokusu 500 yıllık mesafeden duyulur da
kokusunu bile duyamazlar.kokusunu bile duyamazlar. Cennete ancak müslüman, mü'min olan girecek. Cennete ancak müslüman, mü'min olan girecek.

Burada da bu hakikati Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem yeminle söyledi.Burada da bu hakikati Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem yeminle söyledi. "Cennete giremezsiniz, giremeyeceksiniz..." Hattâ tü'minû. "İman etmedikçe…" "Cennete giremezsiniz, giremeyeceksiniz..." Hattâ tü'minû. "İman etmedikçe…" Tam iman etmedikçe cennete giremezsiniz, giremeyeceksiniz. buyurdu. Devam etti; Tam iman etmedikçe cennete giremezsiniz, giremeyeceksiniz. buyurdu. Devam etti;

Ve lâ tü'minû hattâ tehâbbû. İşte bu cümle bize işin en ince noktasını anlatıyor; Ve lâ tü'minû hattâ tehâbbû. İşte bu cümle bize işin en ince noktasını anlatıyor; "Birbirinizi sevmedikçe, karşılıklı muhabbet beslemedikçe, birbirinizle dostluk "Birbirinizi sevmedikçe, karşılıklı muhabbet beslemedikçe, birbirinizle dostluk ve sevişme duygusu içinde olmadıkça da iman edemezsiniz. Hakîki mü'min olamazsınız." ve sevişme duygusu içinde olmadıkça da iman edemezsiniz. Hakîki mü'min olamazsınız."

Anahtarı görüyor musunuz, işin anahtarını? İman. Anahtarı görüyor musunuz, işin anahtarını?

İman.

"Hocam imanın tadını duyamıyorum, ibadetten zevk alamıyorum, tesbih çekiyorum ama"Hocam imanın tadını duyamıyorum, ibadetten zevk alamıyorum, tesbih çekiyorum ama bir şeyler olmuyor… bilmem ne…" bir şeyler olmuyor… bilmem ne…"

"Birbirinizi sevmedikçe hakîki imana eremezsiniz." diyor "Birbirinizi sevmedikçe hakîki imana eremezsiniz." diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem.

Şimdi biz hakîki iman olmayınca cennete giremeyeceğimize göre ne yapacağız? Şimdi biz hakîki iman olmayınca cennete giremeyeceğimize göre ne yapacağız?

Akıl için bir tane yol, başka çaresi yok: Birbirimizi seveceğiz. Akıl için bir tane yol, başka çaresi yok: Birbirimizi seveceğiz.

"Hocam iyi ama hık mık, hık mık…" Binbir tane şey söyler herkes. "Hocam iyi ama hık mık, hık mık…"

Binbir tane şey söyler herkes.

Seveyim ama bu adamın nesini seveyim? Seveyim ama bu adamın nesini seveyim?

İmanını sev. Peygamber Efendimiz'in ümmetinden olduğunu sev.İmanını sev. Peygamber Efendimiz'in ümmetinden olduğunu sev. Bir güzel tarafını bul. Gülü seven dikenine katlanır. Bir güzel tarafını bul. Gülü seven dikenine katlanır. Ufak tefek şeylerine bakma, sev. Nasıl seveceksen sev. Ufak tefek şeylerine bakma, sev. Nasıl seveceksen sev. "Dini güzel" de. Acı, bir şey yap, ama seveceksin… "Dini güzel" de. Acı, bir şey yap, ama seveceksin…

Burada bence iki tarafa da iş düşüyor.Burada bence iki tarafa da iş düşüyor. Biz zorba, hoyrat, kaba olursak, arkadaşlıktan anlamazsak, vefalı olmazsak,Biz zorba, hoyrat, kaba olursak, arkadaşlıktan anlamazsak, vefalı olmazsak, karşı tarafa çanak tutmuş oluyoruz.karşı tarafa çanak tutmuş oluyoruz. Yani bizi tutmasın diye çanak tutmuş oluyoruz. İşin bir tarafı bu. Yani bizi tutmasın diye çanak tutmuş oluyoruz. İşin bir tarafı bu.

Biz mümkün olduğu kadar sevimli insan olmaya kendimiz çalışacağız bir kere. Biz mümkün olduğu kadar sevimli insan olmaya kendimiz çalışacağız bir kere. Üzerimizdeki kötü huyları atmaya çalışacağız.Üzerimizdeki kötü huyları atmaya çalışacağız. Yani bu kabalıkla, bu sabalıkla, bu duygusuzlukla, bu anlayışsızlıkla, nezaket yok,Yani bu kabalıkla, bu sabalıkla, bu duygusuzlukla, bu anlayışsızlıkla, nezaket yok, zarafet yok, olmaz ki… zarafet yok, olmaz ki… Kendimizi bir tashih edeceğiz, güzel huylarla bezeyeceğiz, bir. Kendimizi bir tashih edeceğiz, güzel huylarla bezeyeceğiz, bir.

İkincisi de, karşımızdaki kardeşlerimizi o haliyle de sevmeye kendimizi alıştıracağız. İkincisi de, karşımızdaki kardeşlerimizi o haliyle de sevmeye kendimizi alıştıracağız.

Neden? Büyüklerimiz söylemişler ki; "Yârsız kalmış cihanda âypsız yâr isteyen."Neden?

Büyüklerimiz söylemişler ki; "Yârsız kalmış cihanda âypsız yâr isteyen."
Ayıpsız kusursuz sevgili, yâr isteyen sevgilisiz, yârsız kalır dünyada.Ayıpsız kusursuz sevgili, yâr isteyen sevgilisiz, yârsız kalır dünyada. Ayıpsız insan olmaz. Kusursuz olmaz. Ayıpsız insan olmaz. Kusursuz olmaz. Her şeyini beğenirsin, bir de rengi akça pakça olsaydı, esmer, kara... Her şeyini beğenirsin, bir de rengi akça pakça olsaydı, esmer, kara... Rengi akça pakça olur, bir de boyu uzunca olsaydı… Rengi akça pakça olur, bir de boyu uzunca olsaydı… Boyu uzun olur, bir de huyu güzel olsaydı bilmem ne… Boyu uzun olur, bir de huyu güzel olsaydı bilmem ne… İlle bir yerinden bir patlak verir, yani bir eksik tarafı olabilir, ayıpsız olmaz.İlle bir yerinden bir patlak verir, yani bir eksik tarafı olabilir, ayıpsız olmaz. Gülün bile dikeni vardır. O kadar güzel çiçektir, kokusu güzeldir, görünüşü güzeldir ama Gülün bile dikeni vardır. O kadar güzel çiçektir, kokusu güzeldir, görünüşü güzeldir ama işte dikeni de vardır ne yapalım. Gülü seven dikenine katlandığı gibi işte dikeni de vardır ne yapalım. Gülü seven dikenine katlandığı gibi müslüman da müslüman kardeşinin ufak tefek kusurlarına göz yumacak, görmeyecek. müslüman da müslüman kardeşinin ufak tefek kusurlarına göz yumacak, görmeyecek. Bilecek ki kusursuz insan olmaz. Bilecek ki kendisinde de nice kusurlar var. Bilecek ki kusursuz insan olmaz.

Bilecek ki kendisinde de nice kusurlar var.
Kendisi onlardan vazgeçebildi mi? Nasreddin Hoca hani ne demiş; Kendisi onlardan vazgeçebildi mi?

Nasreddin Hoca hani ne demiş;

"Ah gidi gençlik…" demiş ilk önce. Bakmış etrafta kimse yok. "Ah gidi gençlik…" demiş ilk önce. Bakmış etrafta kimse yok. Sonra kendi kendine; "Ben senin gençliğinin de nasıl olduğunu biliyorum ya..." demiş. Sonra kendi kendine;

"Ben senin gençliğinin de nasıl olduğunu biliyorum ya..." demiş.

Biz kendimizi biliriz. Bizim nice kusurlarımız vardır, kendimize bakacağız, Biz kendimizi biliriz. Bizim nice kusurlarımız vardır, kendimize bakacağız, başkasında da kusur olabileceğini düşüneceğiz, bir. başkasında da kusur olabileceğini düşüneceğiz, bir.

Bir de kendimiz başkası bizi sevsin diye herkes gayret içinde olacak. Bir de kendimiz başkası bizi sevsin diye herkes gayret içinde olacak. Kendisindeki kötü huyları atmaya, etrafa karşı daha dikkatli olmaya, nazik olmaya, Kendisindeki kötü huyları atmaya, etrafa karşı daha dikkatli olmaya, nazik olmaya, tatlı dilli, güleç yüzlü olmaya dikkat edeceğiz hepimiz. tatlı dilli, güleç yüzlü olmaya dikkat edeceğiz hepimiz. Bu muhabbetleşmeyi sağlayacağız. Neden, nereden çıktı? Bu muhabbetleşmeyi sağlayacağız.

Neden, nereden çıktı?

Bu muhabbetleşmeyi sağlayamazsak cennete gidemiyoruz da ondan.Bu muhabbetleşmeyi sağlayamazsak cennete gidemiyoruz da ondan. Tam iman etmiş olamıyoruz. Tam iman etmiş olamayınca da cennete gidemiyoruz.Tam iman etmiş olamıyoruz. Tam iman etmiş olamayınca da cennete gidemiyoruz. Cennetin yolu kapanıyor bize. Biz bu kaş çatıklığıyla, bu hoyratlıkla, bu itişmeyle,Cennetin yolu kapanıyor bize. Biz bu kaş çatıklığıyla, bu hoyratlıkla, bu itişmeyle, bu kakışmayla şey yapınca cennetin kapıları kapanıyor açılmıyor.bu kakışmayla şey yapınca cennetin kapıları kapanıyor açılmıyor. Açılması için birbirimizi sevmek zorundayız. Açılması için birbirimizi sevmek zorundayız.

Evelâ edüllüküm alâ şey'in izâ fa'altümûhü tehâbebtüm. Evelâ edüllüküm alâ şey'in izâ fa'altümûhü tehâbebtüm. Efendimiz mürebbîlerin en güzeliydi. Pedagogların, öğreticilerin en üstünü idi Efendimiz. Efendimiz mürebbîlerin en güzeliydi. Pedagogların, öğreticilerin en üstünü idi Efendimiz. Tabii bir şeyi söylediği zaman işe nereden başlayacağını da söylerdi. Şimdi o kadar insan; Tabii bir şeyi söylediği zaman işe nereden başlayacağını da söylerdi. Şimdi o kadar insan;

"Eyvah! Demek ki birbirimizi sevmemiz lazımmış."Eyvah! Demek ki birbirimizi sevmemiz lazımmış. Sevmezsek cennete girmeyeceğiz, bu işin başlangıcı neresi?" diye merak ettiler Allahuâlem.Sevmezsek cennete girmeyeceğiz, bu işin başlangıcı neresi?" diye merak ettiler Allahuâlem. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki; Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki;

"Size yaptığınız zaman biribirinizin arasında muhabbetin meydana geleceği"Size yaptığınız zaman biribirinizin arasında muhabbetin meydana geleceği bir pratik çare söyleyeyim mi?"bir pratik çare söyleyeyim mi?" Kılavuzluk edeyim mi size bu yolda, yani bir tavsiyede bulunayım mı? dedi. Kılavuzluk edeyim mi size bu yolda, yani bir tavsiyede bulunayım mı? dedi.

Efşü's-selâme beyneküm. "Aranızda selâmı yayınız." Efşü's-selâme beyneküm. "Aranızda selâmı yayınız." Yani selamlaşınız, selamet dileyiniz birbirinize.Yani selamlaşınız, selamet dileyiniz birbirinize. Efşü's-selâme, yani "Aranızda selâmı yayınız." demek tam mânası.Efşü's-selâme, yani "Aranızda selâmı yayınız." demek tam mânası. Efşû, "ifşa etmek, âşikâre etmek" demektir. Efşû, "ifşa etmek, âşikâre etmek" demektir.

Öyle kimseler oluyor ki seviyor, sevgisini âşikâre etmiyor. Öyle kimseler oluyor ki seviyor, sevgisini âşikâre etmiyor. Ben de o bana kızıyor sanıyordum. Ben de o bana kızıyor sanıyordum. Kaşları çatık camiye gelir gider, camiye gelir gider, camiye gelir gider...Kaşları çatık camiye gelir gider, camiye gelir gider, camiye gelir gider... Meğer seviyormuş. E mübarek ben müneccim başı değilim ki... Meğer seviyormuş.

E mübarek ben müneccim başı değilim ki...

Yani sevgisini herkes söyleyecek, herkes sevgisini ifşa edecek. Yani sevgisini herkes söyleyecek, herkes sevgisini ifşa edecek. Sen bir kimseyi seviyorsan git yanına: "Kardeşim selâmun aleyküm.Sen bir kimseyi seviyorsan git yanına:

"Kardeşim selâmun aleyküm.
Nasılsın iyi misin? Ben seni seviyorum." de.Nasılsın iyi misin? Ben seni seviyorum." de. Selam ifşa edilsin. Yani içinde kalmasın. Selam ifşa edilsin. Yani içinde kalmasın.

Ben o arkadaşın iyi olmasını istiyorum ama kaşın yine böyle çatık, Ben o arkadaşın iyi olmasını istiyorum ama kaşın yine böyle çatık, ben kimseyle yine konuşmam, bilmem ne… ben kimseyle yine konuşmam, bilmem ne…

Olmaz! Yani ifşa olacak. Sevgiyi izhar olacak. Olmaz! Yani ifşa olacak. Sevgiyi izhar olacak.

Selâmı ifşa etmek, yani esselâmu aleyküm, esselâmu aleyküm… Selâmı ifşa etmek, yani esselâmu aleyküm, esselâmu aleyküm… Herkes birbirine selam verecek, bir. Yolda gidiyorsun; Herkes birbirine selam verecek, bir. Yolda gidiyorsun; kimse kimseyle selamlaşmıyor, unutulmuş sünnetlerden birisi bu. kimse kimseyle selamlaşmıyor, unutulmuş sünnetlerden birisi bu. Selamı ifşa edecek söz olarak bir de selâmet duygusunu... Selamı ifşa edecek söz olarak bir de selâmet duygusunu...

Esselâmu aleyküm ne demek? "Sana selâmetlik diliyorum" demek. Esselâmu aleyküm ne demek?

"Sana selâmetlik diliyorum" demek.
O selâmetlik duygusunu da izhar edecek; Madem onun iyiliğini istiyorsun,O selâmetlik duygusunu da izhar edecek;

Madem onun iyiliğini istiyorsun,
göster bakalım hareketlerinden.göster bakalım hareketlerinden. Nereden bileyim ben senin onun selametliğini istediğini, belli olsun bakalım. Nereden bileyim ben senin onun selametliğini istediğini, belli olsun bakalım.

Hareketlerimizle de göstereceğiz, herhalde bu ifşâ kelimesinin altında o mâna da var.Hareketlerimizle de göstereceğiz, herhalde bu ifşâ kelimesinin altında o mâna da var. Biz ona karşı selâmetlik dilediğimizi hareketlerimizle de ifşâ edeceğiz. Biz ona karşı selâmetlik dilediğimizi hareketlerimizle de ifşâ edeceğiz. O halimiz ona o selâmetlik duygumuzu ifşâ etmezse, âşikâre etmezse o zaman yakınlaşma olmaz. O halimiz ona o selâmetlik duygumuzu ifşâ etmezse, âşikâre etmezse o zaman yakınlaşma olmaz.

Şimdi bu hadîs-i şerîfe uygun olarak hatırıma geldi ki, Şimdi bu hadîs-i şerîfe uygun olarak hatırıma geldi ki, ben ortaokul çağlarındayken bir hakîkati öğrendim, sezdim yani öğrendim. ben ortaokul çağlarındayken bir hakîkati öğrendim, sezdim yani öğrendim.

Nasıl? Bir kimseyi seviyorsam hiç konuşmamışsam bile, birkaç defa başıma geldi,Nasıl?

Bir kimseyi seviyorsam hiç konuşmamışsam bile, birkaç defa başıma geldi,
bir de bakıyorum o da beni seviyor. bir de bakıyorum o da beni seviyor. Mesela vardı, bizim mektebin yakınında böyle ağabeylerden birisi, Mesela vardı, bizim mektebin yakınında böyle ağabeylerden birisi, ben uzaktan uzağa onu severdim.ben uzaktan uzağa onu severdim. Hoşuma giderdi tipi, çapı, neyse artık… Ağabey, büyük biri…Hoşuma giderdi tipi, çapı, neyse artık… Ağabey, büyük biri… Ben de küçük bir çocuğum, okul talebesiyim.Ben de küçük bir çocuğum, okul talebesiyim. Onu uzaktan uzağa severdim ama ne konuştum -çünkü akranım değil- ne yanına vardım. Onu uzaktan uzağa severdim ama ne konuştum -çünkü akranım değil- ne yanına vardım. Fakat sonra birkaç vesile çıktı, o da geldi bana iltifat etti, filan. Fakat sonra birkaç vesile çıktı, o da geldi bana iltifat etti, filan. Anladım ki benim sevgim sanki mânevî bir bağ ile oraya gitmiş, oradan da bu tarafa geliyor.Anladım ki benim sevgim sanki mânevî bir bağ ile oraya gitmiş, oradan da bu tarafa geliyor. Yani bu işin gizli, sır tarafı. Çok denedim bunu.Yani bu işin gizli, sır tarafı. Çok denedim bunu. Siz birisini sevin, isterseniz konuşmayın, oradan da size doğru bir sevgi akmaya başlar. Siz birisini sevin, isterseniz konuşmayın, oradan da size doğru bir sevgi akmaya başlar.

O bakımdan bu selâmı ifşâ etmek meselesi önemli. O bakımdan bu selâmı ifşâ etmek meselesi önemli. Yani sen ona selâmetlik diliyorsun; hâlinden şöyle bir şey olsun,Yani sen ona selâmetlik diliyorsun; hâlinden şöyle bir şey olsun, ona selâmetlik dilediğin çıksın ortaya, şöyle bir belli olsun.ona selâmetlik dilediğin çıksın ortaya, şöyle bir belli olsun. Hani, "Dertli olan bakışından bellidir." demiş şâir şiirde. Hani, "Dertli olan bakışından bellidir." demiş şâir şiirde. Yani seven insan da sevgisinden belli olur, selâmetlik dileyen insan da davranışından belli olur.Yani seven insan da sevgisinden belli olur, selâmetlik dileyen insan da davranışından belli olur. Böyle yaparsak o zaman onun kalbi de sana cezbolur. Yani onun kalbi de sana akar. Böyle yaparsak o zaman onun kalbi de sana cezbolur. Yani onun kalbi de sana akar. Gizli bir şey bu yani, gizli bir kanun bu. Herkesin bildiği bir şey değil. Gizli bir şey bu yani, gizli bir kanun bu. Herkesin bildiği bir şey değil. Sen onu sevince onun kalbinden de ılık hisler sana doğru akar, senden de ona doğru akar,Sen onu sevince onun kalbinden de ılık hisler sana doğru akar, senden de ona doğru akar, bir mânevî alaka olur. bir mânevî alaka olur. Artık bunu radyo dalgalarıyla mı oluyor de, başka türlü mü oluyor de, nasıl dersen de…Artık bunu radyo dalgalarıyla mı oluyor de, başka türlü mü oluyor de, nasıl dersen de… Bakarsın ahbap oluvermişsiniz. Onun için öyle o sevgi duygusunu insanın geliştirmesi Bakarsın ahbap oluvermişsiniz.

Onun için öyle o sevgi duygusunu insanın geliştirmesi
ve hâline aksettirmesi lazım. İş sadece yani esselâmu aleyküm demekle değil.ve hâline aksettirmesi lazım. İş sadece yani esselâmu aleyküm demekle değil. Yani dili esselâmu aleyküm dese, hali esselâmu aleyküm demese o zaman muhabbet olmaz. Yani dili esselâmu aleyküm dese, hali esselâmu aleyküm demese o zaman muhabbet olmaz.

Bir şair diyor ki; "Abus yüzüne iade ettim senin sözünü." diyor.Bir şair diyor ki; "Abus yüzüne iade ettim senin sözünü." diyor. Yani abus çehreli, esselâmu aleyküm demiş yürümüş gitmiş. Yani abus çehreli, esselâmu aleyküm demiş yürümüş gitmiş. "Başına çalınsın senin selamın!" deyiverir insan ötekisine. "Başına çalınsın senin selamın!" deyiverir insan ötekisine. Ne bu böyle, kaşlarını çatmışsın… Sözüne özün uyacak.Ne bu böyle, kaşlarını çatmışsın… Sözüne özün uyacak. Yani dilin de esselâmu aleyküm diyecek, halin de.Yani dilin de esselâmu aleyküm diyecek, halin de. Bütün ifşâ olunan, görünen halin de, zâhir olan halin de ona selametlik dilediğini gösterecek. Bütün ifşâ olunan, görünen halin de, zâhir olan halin de ona selametlik dilediğini gösterecek. Onu göstermezse o zaman aykırılık olur ikisi arasında. Onu göstermezse o zaman aykırılık olur ikisi arasında.

Sanıyorum bu ifşâ kelimesinin mânası altında böyle bir şeyler yatıyor; Sanıyorum bu ifşâ kelimesinin mânası altında böyle bir şeyler yatıyor; yoksa "Selam veriniz." derdi. Sellimû derdi.yoksa "Selam veriniz." derdi. Sellimû derdi. Arapça'da, sellimû "Selam veriniz." demek. "Selam veriniz." derdi. Arapça'da, sellimû "Selam veriniz." demek. "Selam veriniz." derdi. "Selam veriniz." demiyor Efendimiz, efşü's-selâme diyor; "Selam veriniz." demiyor Efendimiz, efşü's-selâme diyor; "Selâmeti, selâmı yayınız." diyor. "İfşâ ediniz." diyor, "yayınız" da demiyor. "Selâmeti, selâmı yayınız." diyor. "İfşâ ediniz." diyor, "yayınız" da demiyor. İfşâ etmek, "hem yaymak mânasına hem de âşikâre etmek" mânasına geliyor. İfşâ etmek, "hem yaymak mânasına hem de âşikâre etmek" mânasına geliyor.

O bakımdan selamın sadece dille olmadığını, biraz da hâl ile olduğunu,O bakımdan selamın sadece dille olmadığını, biraz da hâl ile olduğunu, kalp ile olduğunu düşünelim, o zaman muhabbet olur.kalp ile olduğunu düşünelim, o zaman muhabbet olur. İşte o zaman Efendimiz'in vaadi tahakkuk eder, o zaman birbirimizi severiz.İşte o zaman Efendimiz'in vaadi tahakkuk eder, o zaman birbirimizi severiz. Birbirimizi de sevdik mi inşaallah çok hayırlara ereriz. Birbirimizi de sevdik mi inşaallah çok hayırlara ereriz. Rabbimiz dünya ve âhiretin hayırlarına cümlemizi erdirsin. Rabbimiz dünya ve âhiretin hayırlarına cümlemizi erdirsin.

Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2