Namaz Vakitleri

24 Şevvâl 1445
03 Mayıs 2024
İmsak
04:14
Güneş
05:54
Öğle
13:06
İkindi
16:57
Akşam
20:09
Yatsı
21:41
Detaylı Arama

Kur’an-ı Kerim’in Emsalsiz Oluşu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Şevvâl 1419 / 02.02.1999
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.

Konuşma Metni

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh! es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!

Size Avustralya'dan kucak dolusu, gönül dolusu, yerler gökler dolusu selamlar,Size Avustralya'dan kucak dolusu, gönül dolusu, yerler gökler dolusu selamlar, dualar, hayır dileklerimi, temennilerimi arz ederim. dualar, hayır dileklerimi, temennilerimi arz ederim.

Kur'ân-ı Kerîm sohbetimizde Bakara sûresinin 23. âyetine ulaştık.Kur'ân-ı Kerîm sohbetimizde Bakara sûresinin 23. âyetine ulaştık. Daha önceki âyet-i kerîmelerde, geçen haftaki sohbetimizde Allahu Teâlâ hazretleri bütün insanlara; Daha önceki âyet-i kerîmelerde, geçen haftaki sohbetimizde Allahu Teâlâ hazretleri bütün insanlara;

Yâ eyyühe'n-nâsu'büdû rabbekümü'llezî halekaküm.Yâ eyyühe'n-nâsu'büdû rabbekümü'llezî halekaküm. "Ey bütün insanlar! Sizi yaratan Rabbinize..." Vellezîne min kabliküm. "Ey bütün insanlar! Sizi yaratan Rabbinize..." Vellezîne min kabliküm. "Sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin!" diye emrediyordu. Onu izah ettik. "Sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin!" diye emrediyordu. Onu izah ettik.

Bu [âyetler] Allah'ın varlığını bilip O'na ibadet etmek için sebepleri sıralıyordu.Bu [âyetler] Allah'ın varlığını bilip O'na ibadet etmek için sebepleri sıralıyordu. Lütfu ve minneti olarak yeryüzünü insanların yaşamı için hazırladığını bize bildiriyordu. Lütfu ve minneti olarak yeryüzünü insanların yaşamı için hazırladığını bize bildiriyordu. Semayı bizim için bir gök kubbe, bir bina yaptığını bildiriyordu. Semayı bizim için bir gök kubbe, bir bina yaptığını bildiriyordu. Semadan hayatın sebebi olan yağmurun şakır şakır yağdığını, otların büyüdüğünü,Semadan hayatın sebebi olan yağmurun şakır şakır yağdığını, otların büyüdüğünü, meyvelerin olduğunu, hububâtın, rızıkların böylece teşekkül ettiğini hatırlatıyordu. meyvelerin olduğunu, hububâtın, rızıkların böylece teşekkül ettiğini hatırlatıyordu. "Bunları görüp dururken ve ellerinizle yaptığınız putların konuşmadığını,"Bunları görüp dururken ve ellerinizle yaptığınız putların konuşmadığını, size bir faydası olmadığını bilip dururken Allah'a ortaklar koşmayın, Allah'a şerik koşmayın,size bir faydası olmadığını bilip dururken Allah'a ortaklar koşmayın, Allah'a şerik koşmayın, Allah'tan gayrısına ibadet etmeyin!" diye emrediyordu.Allah'tan gayrısına ibadet etmeyin!" diye emrediyordu. İnsan aklına, mantığına, ilme, irfana uygun olan sebepleri,İnsan aklına, mantığına, ilme, irfana uygun olan sebepleri, insanın Allah'a niçin ibadet etmesi gerektiğini ifade eden sebepleri göstererek, beyan ederek,insanın Allah'a niçin ibadet etmesi gerektiğini ifade eden sebepleri göstererek, beyan ederek, kendisine kulluk edilmesini, kendisinden gayrı putlara,kendisine kulluk edilmesini, kendisinden gayrı putlara, daha başka yaratılmış varlıklara ibadet edilmemesini emrettiğini geçen hafta açıklamıştım. daha başka yaratılmış varlıklara ibadet edilmemesini emrettiğini geçen hafta açıklamıştım.

Bu 23. âyet-i kerîmede Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Bu 23. âyet-i kerîmede Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;

Bismillâhirrahmânirrahîm. Ve in küntüm fî raybin mimmâ nezzelnâ alâ abdinâ.Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ve in küntüm fî raybin mimmâ nezzelnâ alâ abdinâ.
"Eğer kulumuzun üzerine indirdiğimizden bir şekkiniz, tereddüdünüz varsa,"Eğer kulumuzun üzerine indirdiğimizden bir şekkiniz, tereddüdünüz varsa, tereddüt içinde iseniz..." Fe'tû bi-sûretin min mislihî.tereddüt içinde iseniz..." Fe'tû bi-sûretin min mislihî. "Ona indirilen sûrelerden bir sûrenin benzerini siz getirin, siz indirin, siz ortaya koyun!""Ona indirilen sûrelerden bir sûrenin benzerini siz getirin, siz indirin, siz ortaya koyun!" Ved'û şühedâeküm min dûnillâh. "Allah'tan gayrı şahitlerinizi çağırın!" İn küntüm sâdıkîn.Ved'û şühedâeküm min dûnillâh. "Allah'tan gayrı şahitlerinizi çağırın!" İn küntüm sâdıkîn. "Eğer sözünüzde sâdık, eğer gerçekten bir hakikî fikirle hareket ediyorsanız..." "Eğer sözünüzde sâdık, eğer gerçekten bir hakikî fikirle hareket ediyorsanız..."

"Çağırın bakalım, bir sûre ortaya koymaya çalışın!" "Çağırın bakalım, bir sûre ortaya koymaya çalışın!"

Fe in lem tef'alû. "Göreceksiniz ki yapamayacaksınız..." Fe in lem tef'alû. "Göreceksiniz ki yapamayacaksınız..."

"Yapamadığınızı görünce, yapamayınca..." Ve len tef'alû. "Ve yapamayacaksınız da!""Yapamadığınızı görünce, yapamayınca..."

Ve len tef'alû. "Ve yapamayacaksınız da!"
Fe'tteku'n-nâre'lletî. "O ateşten kendinizi sakının, korunun, koruyun ki..."Fe'tteku'n-nâre'lletî. "O ateşten kendinizi sakının, korunun, koruyun ki..." Ve kûdühe'n-nâsu ve'l-hicâretü.Ve kûdühe'n-nâsu ve'l-hicâretü. "O ateşin yakıtları, yakıtı, yanıcı maddeleri insanlardır ve taştır.""O ateşin yakıtları, yakıtı, yanıcı maddeleri insanlardır ve taştır." Uiddet li'l-kâfirîn. "Kâfirlere hazırlanmıştır." Uiddet li'l-kâfirîn. "Kâfirlere hazırlanmıştır."

Çerçeve belli olsun, konunun hudutları belli olsun diye, kırık dökük Türkçe kelimelerleÇerçeve belli olsun, konunun hudutları belli olsun diye, kırık dökük Türkçe kelimelerle 23. ve 24. âyet-i kerîmeyi sohbetimizde böylece kısaca söyledikten sonra 23. ve 24. âyet-i kerîmeyi sohbetimizde böylece kısaca söyledikten sonra teferruâtını anlatmaya devam edelim. Rayb, teferruâtını anlatmaya devam edelim.

Rayb,

Lâ raybe fîhi hüden li'l-müttakîn diye Bakara sûresinin ikinci âyet-i kerîmesindeLâ raybe fîhi hüden li'l-müttakîn diye Bakara sûresinin ikinci âyet-i kerîmesinde karşılaştığımız bir kelime; "şek, şüphe" demek. karşılaştığımız bir kelime; "şek, şüphe" demek.

Ve in küntüm fî raybin. "Eğer siz bir şüphe içinde iseniz..." Ne konusunda bir şüphe? Ve in küntüm fî raybin. "Eğer siz bir şüphe içinde iseniz..."

Ne konusunda bir şüphe?

Mimmâ nezzelnâ alâ abdinâ. "Kulumuzun üzerine indirdiğimizden bir şüphe içindeyseniz..." Mimmâ nezzelnâ alâ abdinâ. "Kulumuzun üzerine indirdiğimizden bir şüphe içindeyseniz..."

Burada, mimmâ nezzelnâ alâ abdinâ, "kulumuzun üzerine indirdiğimiz" derkenBurada, mimmâ nezzelnâ alâ abdinâ, "kulumuzun üzerine indirdiğimiz" derken murâd-ı ilâhî; vahiy, Allah'ın âyetleri, Kur'ân-ı Kerîm'in sûreleri, âyetleri... murâd-ı ilâhî; vahiy, Allah'ın âyetleri, Kur'ân-ı Kerîm'in sûreleri, âyetleri...

"Bu âyetleri benim ona vahyettiğimi kabul etmiyorsanız, bu hususta şekkiniz,"Bu âyetleri benim ona vahyettiğimi kabul etmiyorsanız, bu hususta şekkiniz, tereddüdünüz varsa, şüpheniz varsa..." Abdinâ "Bizim kulumuz" demek.tereddüdünüz varsa, şüpheniz varsa..."

Abdinâ "Bizim kulumuz" demek.
Abd "kul" demek. Ama nâ mütekellim zamiri, "bizim" mânasına geliyor. Abdinâ. Abd "kul" demek. Ama nâ mütekellim zamiri, "bizim" mânasına geliyor. Abdinâ.

"Bizim kulumuz olan zâtın üzerine bizim indirdiğimizden bir şekkiniz, tereddüdünüz, şüpheniz varsa..." "Bizim kulumuz olan zâtın üzerine bizim indirdiğimizden bir şekkiniz, tereddüdünüz, şüpheniz varsa..."

Buradaki Cenâb-ı Mevlâmız'ın abdinâ dediği kuldan maksat kimdir, kim kastediliyor? Buradaki Cenâb-ı Mevlâmız'ın abdinâ dediği kuldan maksat kimdir, kim kastediliyor?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kastediliyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kastediliyor.

"Peygamberim, elçim, resûlüm, habîbim, Muhammed-i Mustafâ'ya"Peygamberim, elçim, resûlüm, habîbim, Muhammed-i Mustafâ'ya benim vahyettiğimde tereddüdünüz varsa, indirdiğim Kur'an âyetlerine inanmıyorsanız;benim vahyettiğimde tereddüdünüz varsa, indirdiğim Kur'an âyetlerine inanmıyorsanız; onların benim tarafımdan ona vahyedildiğine inanmıyorsanız..." onların benim tarafımdan ona vahyedildiğine inanmıyorsanız..."

Fe'tû bi-sûretin min mislihî. Fe'tû bi-sûretin min mislihî.

Fe'tû, "gelmek" fiilinden, etâ-ye'tî-ityân'dan emir.Fe'tû, "gelmek" fiilinden, etâ-ye'tî-ityân'dan emir. Sülasî lazım fiil, be harf-i cer'iyle müteaddi olmuş.Sülasî lazım fiil, be harf-i cer'iyle müteaddi olmuş. Fe'tû bi-sûretin, "Bir sûre ortaya koymak, getirmek." demek. Fe'tû bi-sûretin, "Bir sûre ortaya koymak, getirmek." demek.

"Böyle bir sûreyi, haydi bakalım siz ortaya getirin!" "Böyle bir sûreyi, haydi bakalım siz ortaya getirin!"

Min mislihî. Mislihîden, "onun misli"nden maksat Kur'ân-ı Kerîm. Min mislihî. Mislihîden, "onun misli"nden maksat Kur'ân-ı Kerîm.

Fe'tû bi-sûretin min mislihî.Fe'tû bi-sûretin min mislihî. "Resûlüme indirdiğim Kur'an âyetlerinin, sûrelerin, vahyin bir mislini siz de getirin bakalım!" "Resûlüme indirdiğim Kur'an âyetlerinin, sûrelerin, vahyin bir mislini siz de getirin bakalım!"

Tabii o devirde Araplar'ın en büyük hüneri [şiir...]Tabii o devirde Araplar'ın en büyük hüneri [şiir...] Altlarında çöl, üstlerindeki mavi gök kubbe...Altlarında çöl, üstlerindeki mavi gök kubbe... Bulutlar güneşin hararetinden dayanamıyor, ekseriyetle berrak bir hava... Arab'ın nesi gelişmiş? Bulutlar güneşin hararetinden dayanamıyor, ekseriyetle berrak bir hava... Arab'ın nesi gelişmiş?

Fesahati, belagati gelişmiş.Fesahati, belagati gelişmiş. Duygulanıyor; gökyüzüne bakıyor, yıldızlara bakıyor, çevresine bakıyor.Duygulanıyor; gökyüzüne bakıyor, yıldızlara bakıyor, çevresine bakıyor. Şair ruhlu bir millet, şiire düşkün bir millet...Şair ruhlu bir millet, şiire düşkün bir millet... Şiirin güzellerini seçip, beğenip Kâbe'nin duvarlarına asarlarmış.Şiirin güzellerini seçip, beğenip Kâbe'nin duvarlarına asarlarmış. İslâm gelmeden önce yedi tane meşhur kaside Kâbe'nin duvarına asılıymış. İslâm gelmeden önce yedi tane meşhur kaside Kâbe'nin duvarına asılıymış. Şiir onlar için sanki bir basın yayın aracı gibi. Şiir onlar için sanki bir basın yayın aracı gibi. Birisi bir şiirle maksadını anlatıyor; o duyuluyor, ezberleniyor, herkes onu tekrarlıyor.Birisi bir şiirle maksadını anlatıyor; o duyuluyor, ezberleniyor, herkes onu tekrarlıyor. Şairler adeta gazete, dergi, basın mensupları gibi, yazarlar gibiŞairler adeta gazete, dergi, basın mensupları gibi, yazarlar gibi veya yayınevlerinin sahipleri gibi önemli kişiler;veya yayınevlerinin sahipleri gibi önemli kişiler; söyledikleri sözler her tarafa yayılıyor ve tesirleri çok yüksek... söyledikleri sözler her tarafa yayılıyor ve tesirleri çok yüksek...

Başka bir şey okudukları, yazdıkları olmadığı için hafızaları da kuvvetli.Başka bir şey okudukları, yazdıkları olmadığı için hafızaları da kuvvetli. Adamlar bir duyduklarını bir defada hatırlarında tutabiliyor.Adamlar bir duyduklarını bir defada hatırlarında tutabiliyor. Birisi bir şey söyledi mi kulaktan kulağa dedikodu gibi yayılıyorBirisi bir şey söyledi mi kulaktan kulağa dedikodu gibi yayılıyor ve o konu artık herkesin bildiği bir konu oluyor. Dilden dile tarih boyunca unutulmuyor.ve o konu artık herkesin bildiği bir konu oluyor. Dilden dile tarih boyunca unutulmuyor. Kitaplara giriyor, edebiyat kitaplarında böyle câhiliye devrinden kalma nice şiirler var...Kitaplara giriyor, edebiyat kitaplarında böyle câhiliye devrinden kalma nice şiirler var... Çünkü ezberlenmiş, ezbere biliyorlar. O devrin insanı bunu ezberliyor, hatırında tutuyor. Çünkü ezberlenmiş, ezbere biliyorlar. O devrin insanı bunu ezberliyor, hatırında tutuyor.

"Kendiniz yapabilirseniz, kendiniz yapın bakalım böyle bir sûrenin benzerini, nazîrini!.."Kendiniz yapabilirseniz, kendiniz yapın bakalım böyle bir sûrenin benzerini, nazîrini!.. Nazîre yazın bakalım, bir benzerini getirin!" Kendiniz yapamıyorsanız; Nazîre yazın bakalım, bir benzerini getirin!"

Kendiniz yapamıyorsanız;

Ved'û şühedâeküm min dûnillâh. "Allah'tan gayrı şahitlerinizi de çağırın!" Ved'û şühedâeküm min dûnillâh. "Allah'tan gayrı şahitlerinizi de çağırın!"

Allah her şeye şahit, her şeyi görüyor, müşahede ediyor.Allah her şeye şahit, her şeyi görüyor, müşahede ediyor. Her şeye bihakkın vâkıf, her şeyi biliyor. Latîf u habîr, semî' ü basîr, bi-külli şey'in alîm...Her şeye bihakkın vâkıf, her şeyi biliyor. Latîf u habîr, semî' ü basîr, bi-külli şey'in alîm... Her şeyi bilen Rabbimiz... Her şeyi bilen Rabbimiz...

"Ey kâfirler! Allah'tan gayrı ne kadar şahitleriniz varsa hepsini çağırın bakalım yardımınıza!.."Ey kâfirler! Allah'tan gayrı ne kadar şahitleriniz varsa hepsini çağırın bakalım yardımınıza!.. Bir de tek başınıza yapamıyorsanız, komisyon kurun, meclis kurun, topluca uğraşın, Bir de tek başınıza yapamıyorsanız, komisyon kurun, meclis kurun, topluca uğraşın, didinin bakalım, nazîre yapmaya çalışın!" didinin bakalım, nazîre yapmaya çalışın!"

İn küntüm sâdıkîn. "Eğer sâdıklar iseniz, doğru sözlü kimseler iseniz..." İn küntüm sâdıkîn. "Eğer sâdıklar iseniz, doğru sözlü kimseler iseniz..."

"Eğer davanızda samimi iseniz, iddianızda dürüst iseniz..."Eğer davanızda samimi iseniz, iddianızda dürüst iseniz... Bunu bir dalavere, bir oyun, bir muhalefet olarak, Allah'ın varlığını birliğini bilip dururkenBunu bir dalavere, bir oyun, bir muhalefet olarak, Allah'ın varlığını birliğini bilip dururken sırf menfaat kaygısıyla veyahut dünya mevkii makamı sebebiyle yapıyor değil de,sırf menfaat kaygısıyla veyahut dünya mevkii makamı sebebiyle yapıyor değil de, samimi olarak bu hususta bir tereddüdünüz varsa..." samimi olarak bu hususta bir tereddüdünüz varsa..."

Çünkü Araplar'ın birçokları kâfirliğinde samimi değildi.Çünkü Araplar'ın birçokları kâfirliğinde samimi değildi. Peygamber Efendimiz'in devrinde, zamanında etrafında yaşayan kimselerin çoğu inkârında,Peygamber Efendimiz'in devrinde, zamanında etrafında yaşayan kimselerin çoğu inkârında, küfründe ve şirkinde samimi değildi, içinden tereddüt ediyordu.küfründe ve şirkinde samimi değildi, içinden tereddüt ediyordu. Resûlullah Efendimiz'in dürüst bir insan olduğunu, sözlerinin de mâkul, akla mantığa uygun,Resûlullah Efendimiz'in dürüst bir insan olduğunu, sözlerinin de mâkul, akla mantığa uygun, gerçek olduğunu; aslında putlara hakîkaten tapılacak bir durum olmadığını, gerçek olduğunu; aslında putlara hakîkaten tapılacak bir durum olmadığını, onların da bir işe yaramadığını biliyordu. onların da bir işe yaramadığını biliyordu. Ama düzeni devam ettirmek, eldeki düzeni, menfaat şebekesini dağıtmamak,Ama düzeni devam ettirmek, eldeki düzeni, menfaat şebekesini dağıtmamak, faydaları kaçırmamak, menfaatleri elden kaçırmamak gibi sebeplerle, dünyevî sebeplerle,faydaları kaçırmamak, menfaatleri elden kaçırmamak gibi sebeplerle, dünyevî sebeplerle, para pul, mevki makam sebebiyle inanmadılar.para pul, mevki makam sebebiyle inanmadılar. Adeta kâfirliklerinde bile samimi değiller, yani kâfirliklerinde bile münafıklar... Adeta kâfirliklerinde bile samimi değiller, yani kâfirliklerinde bile münafıklar...

"Eğer samimi olarak tereddüdü olan varsa,"Eğer samimi olarak tereddüdü olan varsa, haydi bakalım Kur'ân-ı Kerîm'in bir benzerini nazîre olarak ortaya koysun!" Tabii burada ne var? haydi bakalım Kur'ân-ı Kerîm'in bir benzerini nazîre olarak ortaya koysun!"

Tabii burada ne var?

Kur'ân-ı Kerîm'i dinliyorlar, kulaktan kulağa da yayılıyor.Kur'ân-ı Kerîm'i dinliyorlar, kulaktan kulağa da yayılıyor. "Muhammed-i Mustafâ şöyle söylemiş." diye okuyorlar, dinliyorlar ve hak veriyorlar."Muhammed-i Mustafâ şöyle söylemiş." diye okuyorlar, dinliyorlar ve hak veriyorlar. "Ne kadar güzel!" diyorlar. Fesahatine, belagatine, edebiyatının güzelliğine, "Ne kadar güzel!" diyorlar. Fesahatine, belagatine, edebiyatının güzelliğine, sözün sâfîliğine, temizliğine hayran kalıyorlar. Tabii içlerinde bir meyil de meydana geliyor. sözün sâfîliğine, temizliğine hayran kalıyorlar. Tabii içlerinde bir meyil de meydana geliyor.

Mesela Velid b. Mugîre diye Kureyş'in çok zenginlerinden, itibarlı kişilerinden biri var.Mesela Velid b. Mugîre diye Kureyş'in çok zenginlerinden, itibarlı kişilerinden biri var. Peygamber Efendimiz ona Kur'ân-ı Kerîm âyetlerini okumuş;Peygamber Efendimiz ona Kur'ân-ı Kerîm âyetlerini okumuş; çok beğenmiş, hayran kalmış, memnun kalmış.çok beğenmiş, hayran kalmış, memnun kalmış. Fesahatine, belagatine, ibarenin güzelliğine hayran olmuş. Çünkü kendisi edip bir kimse.Fesahatine, belagatine, ibarenin güzelliğine hayran olmuş. Çünkü kendisi edip bir kimse. Belagat, edebiyat, fesahat konusunda uzman bir kimse. Çok güzel... Ama Ebû Cehil gelmiş; Belagat, edebiyat, fesahat konusunda uzman bir kimse. Çok güzel...

Ama Ebû Cehil gelmiş;

"Ne o? Ne oluyor? Senin ayağın mı kayıyor? Bak, kavim senin için para topluyorlardı."Ne o? Ne oluyor? Senin ayağın mı kayıyor? Bak, kavim senin için para topluyorlardı. Sen şimdi Muhammed'den daha çok para almak için mi o tarafa meylediyorsun?" demiş. Sen şimdi Muhammed'den daha çok para almak için mi o tarafa meylediyorsun?" demiş.

Tahrik ediyor. Peygamber Efendimiz'in tarafına meyletmemesi için kâfirlik yapıyor, yolunu kesiyor. Tahrik ediyor. Peygamber Efendimiz'in tarafına meyletmemesi için kâfirlik yapıyor, yolunu kesiyor.

Demiş ki; "Ne münasebet! Muhammed'in vereceği para bahis konusu değil.Demiş ki;

"Ne münasebet! Muhammed'in vereceği para bahis konusu değil.
Herkes bilir ki ben Kureyş'in en zenginlerinden birisiyim." Herkes bilir ki ben Kureyş'in en zenginlerinden birisiyim."

"O zaman şu Kur'an'ın aleyhinde bir şey söyle! Kavmin onu beğenmene razı olmaz. "O zaman şu Kur'an'ın aleyhinde bir şey söyle! Kavmin onu beğenmene razı olmaz.

"Ne söyleyeyim? Gayet güzel, gayet anlamlı, gayet mâkul,"Ne söyleyeyim? Gayet güzel, gayet anlamlı, gayet mâkul, gayet akıcı, gayet tatlı, gayet edebî, gayet sevimli..." gayet akıcı, gayet tatlı, gayet edebî, gayet sevimli..."

"Yok, sen söylemezsen kavim kızar. Hele bir düşün..." "Dur düşüneyim..." demiş. "Yok, sen söylemezsen kavim kızar. Hele bir düşün..."

"Dur düşüneyim..." demiş.

Düşünmüş, düşünmüş, düşünmüş... Ondan sonra demiş ki; Düşünmüş, düşünmüş, düşünmüş... Ondan sonra demiş ki;

İn hâzâ illâ sihrun yü'ser. "Bu bir sihir... Sözde bir sihir var, büyü var, insanı etkiliyor." İn hâzâ illâ sihrun yü'ser. "Bu bir sihir... Sözde bir sihir var, büyü var, insanı etkiliyor."

İn hâzâ illâ kavlü'l-beşer. "Bu beşer sözü..." demiş. Orada işte ayağı kaymış.İn hâzâ illâ kavlü'l-beşer. "Bu beşer sözü..." demiş.

Orada işte ayağı kaymış.
Beğenmişken, hayran kalmışken Ebû Cehil'in tahrikiyle hakkı tam söyleyememiş. Beğenmişken, hayran kalmışken Ebû Cehil'in tahrikiyle hakkı tam söyleyememiş. Onun isteğine uygun, "sihirdir, büyüdür, beşer sözüdür" gibiOnun isteğine uygun, "sihirdir, büyüdür, beşer sözüdür" gibi bir yamuk cevap vererek tabii mahvolmuş oluyor. bir yamuk cevap vererek tabii mahvolmuş oluyor.

"Eğer davanızda doğru iseniz, haydi bakalım yapın böyle bir şey!" diye"Eğer davanızda doğru iseniz, haydi bakalım yapın böyle bir şey!" diye Allahu Teâlâ hazretleri bunları meydana çağırıyor.Allahu Teâlâ hazretleri bunları meydana çağırıyor. Bu meydana çağırmaya Arapça'da tahaddî derler. Noktasız ha ile.Bu meydana çağırmaya Arapça'da tahaddî derler. Noktasız ha ile. Haddâ-yetehaddâ-tahaddî; bir kimseyi münâzara için, münâkaşa için, yarışma için ortaya çağırmak.Haddâ-yetehaddâ-tahaddî; bir kimseyi münâzara için, münâkaşa için, yarışma için ortaya çağırmak. "Çık bakalım erkeksen meydana! Haydi bakalım, yarışalım!" gibi bir mâna taşıyor bu. "Çık bakalım erkeksen meydana! Haydi bakalım, yarışalım!" gibi bir mâna taşıyor bu.

Aslında hadâ kökü, deveyi güzel nağmeli şarkılar söyleyerek sürmekten geliyor.Aslında hadâ kökü, deveyi güzel nağmeli şarkılar söyleyerek sürmekten geliyor. Deve hoşlanırmış, böyle sözlerden nağmelerden anlarmış.Deve hoşlanırmış, böyle sözlerden nağmelerden anlarmış. Güzel bir nağme tutturdu mu, deve yolculuğa aşk ile şevk ile oynaya oynaya, Güzel bir nağme tutturdu mu, deve yolculuğa aşk ile şevk ile oynaya oynaya, hoplaya zıplaya gidermiş. "Deveyi tatlı nağmelerle sürmek" mânasından geliyor.hoplaya zıplaya gidermiş. "Deveyi tatlı nağmelerle sürmek" mânasından geliyor. Tahaddî; "Haydi bakalım, sürülün ortaya, çıkın meydana!" demek oluyor. Tahaddî; "Haydi bakalım, sürülün ortaya, çıkın meydana!" demek oluyor.

Cenâb-ı Hak öyle [meydan okuyor:] "Haydi bakalım, bir mislini getirin!"Cenâb-ı Hak öyle [meydan okuyor:] "Haydi bakalım, bir mislini getirin!" Çünkü onların Kur'ân-ı Kerîm'in güzelliğini anladıklarını, kabul ettiklerini,Çünkü onların Kur'ân-ı Kerîm'in güzelliğini anladıklarını, kabul ettiklerini, içlerinden Kur'an'a hayran olduklarını; ama nefislerinden, menfaat duygularındaniçlerinden Kur'an'a hayran olduklarını; ama nefislerinden, menfaat duygularından [iman etmediklerini] bildiği için, Kur'ân-ı Kerîm'in güzelliğini itiraf etmelerini sağlayıcı bir şey.[iman etmediklerini] bildiği için, Kur'ân-ı Kerîm'in güzelliğini itiraf etmelerini sağlayıcı bir şey. "Haydi bakalım, yapabilirseniz yapın! İşte bak, o kadar ortada..." diye. "Haydi bakalım, yapabilirseniz yapın! İşte bak, o kadar ortada..." diye.

Burada abdinâdan maksat, Rabbü'l-âlemîn'in abd-i hası,Burada abdinâdan maksat, Rabbü'l-âlemîn'in abd-i hası, has kulu Muhammed-i Mustafâ, Peygamber Efendimiz. has kulu Muhammed-i Mustafâ, Peygamber Efendimiz.

Şühedâekümden maksat; şühedâ, "şahitler" demek. "Şahitlerinizi çağırın!"Şühedâekümden maksat; şühedâ, "şahitler" demek. "Şahitlerinizi çağırın!" Bir insan bir iddiada bulununca şahit getirir. Bunlar da diyorlar ki; "Biz buna inanmıyoruz. Bir insan bir iddiada bulununca şahit getirir. Bunlar da diyorlar ki; "Biz buna inanmıyoruz. Bu Allah kelâmı değil, vahiy değil!" O zaman, "Haydi bakalım, şahitlerinizi getirin!" buyuruluyor.Bu Allah kelâmı değil, vahiy değil!" O zaman, "Haydi bakalım, şahitlerinizi getirin!" buyuruluyor. Şahit kim? Yani bunu ispat edecek şahitler kim? Şahit kim? Yani bunu ispat edecek şahitler kim?

Buradaki şahitler: Şürekâiküm "onların şerikleri" mânasına gelir.Buradaki şahitler: Şürekâiküm "onların şerikleri" mânasına gelir. Yahut da a'vâniküm; yani "yardımcılarınız; size bu küfürde, bu inatta, bu inkârda omuz verenler,Yahut da a'vâniküm; yani "yardımcılarınız; size bu küfürde, bu inatta, bu inkârda omuz verenler, destek verenler" mânasına gelir. "'Onları da çağırın!destek verenler" mânasına gelir. "'Onları da çağırın! Çağırabildiğiniz, yardım alabileceğiniz ne kadar kimseler varsaÇağırabildiğiniz, yardım alabileceğiniz ne kadar kimseler varsa onları çağırın!' mânasına gelir." diyenler olmuş. Bazı alimler de demişler ki; onları çağırın!' mânasına gelir." diyenler olmuş.

Bazı alimler de demişler ki;

"Bundan maksat, 'Sizin tapındığınız putlarınız var ya, o Kâbe'ye koyduğunuz,"Bundan maksat, 'Sizin tapındığınız putlarınız var ya, o Kâbe'ye koyduğunuz, falanca yere koyduğunuz, falanca mevkide bulunan putlar var ya... -Lât, Uzza, Menat...falanca yere koyduğunuz, falanca mevkide bulunan putlar var ya... -Lât, Uzza, Menat... 360 tane çeşitli adları olan putlar...- Haydi bakalım, onları da çağırın!360 tane çeşitli adları olan putlar...- Haydi bakalım, onları da çağırın! Size yardım edebilecek olsa, etse etse sizin tapındığınız o varlıklar yardım etmez mi?.. Size yardım edebilecek olsa, etse etse sizin tapındığınız o varlıklar yardım etmez mi?.. Haydi bakalım, onları da çağırın, tanrılarınızı, putlarınızı da çağırın!' mânasına gelebilir." Haydi bakalım, onları da çağırın, tanrılarınızı, putlarınızı da çağırın!' mânasına gelebilir."

Bazısı da demişler ki; "Araplar'ın edebiyatı çok kuvvetli olan, edebiyatta temâyüz etmiş,Bazısı da demişler ki;

"Araplar'ın edebiyatı çok kuvvetli olan, edebiyatta temâyüz etmiş,
önder kimseler mânasına gelir." demişler. Allahu Teâlâ hazretleri onlara meydan okuyor. önder kimseler mânasına gelir." demişler.

Allahu Teâlâ hazretleri onlara meydan okuyor.

"Meydan okumak" ne demek? Okumak, eski Türkçe'de "çağırmak" demek."Meydan okumak" ne demek?

Okumak, eski Türkçe'de "çağırmak" demek.
Bizim köyde bile hâlâ kullanılır. "Düğüne falancayı da okuduk." derler; yani "dâvet ettik" demek.Bizim köyde bile hâlâ kullanılır. "Düğüne falancayı da okuduk." derler; yani "dâvet ettik" demek. Başka elde yazılı bir şey değil. "Haydi gidin, filanca filanca kimseleri de düğünümüze okuyun!" derler;Başka elde yazılı bir şey değil. "Haydi gidin, filanca filanca kimseleri de düğünümüze okuyun!" derler; "Davet edin." mânasına... "Meydan okumak" ne demek? "Meydana çık bakalım!" demek. "Davet edin." mânasına...

"Meydan okumak" ne demek?

"Meydana çık bakalım!" demek.

Cenâb-ı Hak onların bu inkârlarını ispat etmek için,Cenâb-ı Hak onların bu inkârlarını ispat etmek için, "Haydi bakalım, mâdem beşer sözü diyorsunuz,"Haydi bakalım, mâdem beşer sözü diyorsunuz, siz de yapın bir mislini!" diye onları ortaya çıkmaya davet ediyor. siz de yapın bir mislini!" diye onları ortaya çıkmaya davet ediyor.

Bu tahaddî, yani meydan okuma, "Meydana çıkın da görelim,Bu tahaddî, yani meydan okuma, "Meydana çıkın da görelim, yapabilecekseniz yapın da görelim!" ifadesi, başka sûrelerde de çeşitli âyetlerde de var.yapabilecekseniz yapın da görelim!" ifadesi, başka sûrelerde de çeşitli âyetlerde de var. Meselâ Kasas sûresinde: Bismillâhirrahmânirrahîm. Meselâ Kasas sûresinde:

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Kul fe'tû bi-kitâbin min indi'llâhi hüve ehdâ minhümâ ettebi'hu in küntüm sâdıkîn.Kul fe'tû bi-kitâbin min indi'llâhi hüve ehdâ minhümâ ettebi'hu in küntüm sâdıkîn. "De ki ey Resûlüm; 'Eğer doğru yolu gösteren bir başka kitap varsa bu ikisinden, onu getirin,"De ki ey Resûlüm; 'Eğer doğru yolu gösteren bir başka kitap varsa bu ikisinden, onu getirin, siz ortaya onu koyun da haklıysanız, sâdıksanız, siz ortaya onu koyun da haklıysanız, sâdıksanız, doğru sözlüyseniz, doğru özlüyseniz, ben ona tâbî olayım!" doğru sözlüyseniz, doğru özlüyseniz, ben ona tâbî olayım!"

İsrâ sûresinde: -Sübhân sûresi de deniliyor.- Bismillâhirrahmânirrahîm. İsrâ sûresinde: -Sübhân sûresi de deniliyor.-

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Kul leini'ctemeati'l-insü ve'l-cinnü alâ en ye'tû bi-misli hâze'l-Kur'âni lâ ye'tûne bi-mislihîKul leini'ctemeati'l-insü ve'l-cinnü alâ en ye'tû bi-misli hâze'l-Kur'âni lâ ye'tûne bi-mislihî ve lev kâne ba'duhum li-ba'dın zahîrâ. ve lev kâne ba'duhum li-ba'dın zahîrâ.

"Eğer insanlar ve cinler Kur'ân-ı Kerîm'e bir nazîre, ona benzer bir başka karşı kitap,"Eğer insanlar ve cinler Kur'ân-ı Kerîm'e bir nazîre, ona benzer bir başka karşı kitap, mukabil eş, benzer getirmeye toplansalar; Kur'ân-ı Kerîm'e nazîre yazmaya,mukabil eş, benzer getirmeye toplansalar; Kur'ân-ı Kerîm'e nazîre yazmaya, karşısına bir başka eser koymaya kalksalar..." karşısına bir başka eser koymaya kalksalar..."

Lâ ye'tûne bi-mislihî. "Onun benzeri bir kitap, bir vahiy, bir ilâhî [söz] ortaya koyamazlar."Lâ ye'tûne bi-mislihî. "Onun benzeri bir kitap, bir vahiy, bir ilâhî [söz] ortaya koyamazlar." Ve lev kâne ba'duhum li-ba'dın zahîrâ. "Birbirlerine ne kadar destekçi olsalar da..." Ve lev kâne ba'duhum li-ba'dın zahîrâ. "Birbirlerine ne kadar destekçi olsalar da..."

Bu da, ne kadar uğraşsalar Kur'ân-ı Kerîm gibi bir şey getiremeyeceklerini gösteren âyetlerden birisi. Bu da, ne kadar uğraşsalar Kur'ân-ı Kerîm gibi bir şey getiremeyeceklerini gösteren âyetlerden birisi.

Hûd sûresinde: Bismillâhirrahmânirrahîm. Hûd sûresinde:

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Em yekûlûne'fterâhu kul fe'tû bi-aşri suverin mislihî müftereyâtinEm yekûlûne'fterâhu kul fe'tû bi-aşri suverin mislihî müftereyâtin ved'û meni'steta'tüm min dûni'llâhi in küntüm sâdıkîn.ved'û meni'steta'tüm min dûni'llâhi in küntüm sâdıkîn. "'Onu kendisi uydurdu, kendisi ortaya attı da 'Allah dedi.' diye Allah'a iftira ediyor.' diye,"'Onu kendisi uydurdu, kendisi ortaya attı da 'Allah dedi.' diye Allah'a iftira ediyor.' diye, sana yalan yanlış hükümler mi ileri sürüyorlar? Seni müfteri yerine mi koyuyorlar ey Resûlüm?sana yalan yanlış hükümler mi ileri sürüyorlar? Seni müfteri yerine mi koyuyorlar ey Resûlüm? Onlara de ki; 'Haydi bakalım, siz de bunun gibi iftira bâbından,Onlara de ki; 'Haydi bakalım, siz de bunun gibi iftira bâbından, Allah tarafından gelmediği halde insan tarafında uydurulmuş on tane sûre ortaya koyun!Allah tarafından gelmediği halde insan tarafında uydurulmuş on tane sûre ortaya koyun! Allah hariç, Allah'tan gayrı gücü yeten kimseleri de çağırın!Allah hariç, Allah'tan gayrı gücü yeten kimseleri de çağırın! Doğruysanız haydi bakalım, ortaya koyun!'" diye,Doğruysanız haydi bakalım, ortaya koyun!'" diye, yine böyle bir tahaddî yani yapamayacaklarını bildiren bir meydana çağırma, meydan okuma var. yine böyle bir tahaddî yani yapamayacaklarını bildiren bir meydana çağırma, meydan okuma var.

Ve Sûre-i Yûnus'ta da: Bismillâhirrahmânirrahîm. Ve Sûre-i Yûnus'ta da:

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ve mâ kâne hâzel-Kur'ânu en yüfterâ min dûni'llâhi velâkin tasdîka'llezî beyne yedeyhiVe mâ kâne hâzel-Kur'ânu en yüfterâ min dûni'llâhi velâkin tasdîka'llezî beyne yedeyhi ve tafsîle'l-kitâbi lâ raybe fîhi min Rabbi'l-âlemîn.ve tafsîle'l-kitâbi lâ raybe fîhi min Rabbi'l-âlemîn. "Bu Kur'ân-ı Kerîm bir isnad edilme, uydurma, Allah'a ait değilken Allah'ınmış gibi iftira olarak "Bu Kur'ân-ı Kerîm bir isnad edilme, uydurma, Allah'a ait değilken Allah'ınmış gibi iftira olarak ortaya atılmış bir eser değildir. Daha önceki ilâhî kitapları tasdik edici ortaya atılmış bir eser değildir. Daha önceki ilâhî kitapları tasdik edici ve Allah'ın ahkâmını açıklayıcı, içinde hiç şek şüphe, tereddüt olmayanve Allah'ın ahkâmını açıklayıcı, içinde hiç şek şüphe, tereddüt olmayan Kur'ân-ı Kerîm Allah tarafından geldiği kesin olan kitaptır." Kur'ân-ı Kerîm Allah tarafından geldiği kesin olan kitaptır."

Em yekulüne'fterâhu kul fe'tû bi-sûretin mislihî ved'û meni'steta'tüm min dûni'llâhi in küntüm sâdıkîn.Em yekulüne'fterâhu kul fe'tû bi-sûretin mislihî ved'û meni'steta'tüm min dûni'llâhi in küntüm sâdıkîn. [Yoksa 'Onu Muhammed uydurdu.' mu diyorlar? De ki; 'Eğer sizler doğru iseniz,[Yoksa 'Onu Muhammed uydurdu.' mu diyorlar? De ki; 'Eğer sizler doğru iseniz, Allah'tan başka gücünüzün yettiklerini çağırın da hep beraber onun benzeri bir sûre meydana getirin!'"]Allah'tan başka gücünüzün yettiklerini çağırın da hep beraber onun benzeri bir sûre meydana getirin!'"] diye muhtelif âyetlerde bu zikredilmiş.diye muhtelif âyetlerde bu zikredilmiş. Böylece meydan okuma, tahaddî var. Böylece meydan okuma, tahaddî var.

Bu meydan okumanın sonucu ne oldu? Bu meydan okumanın sonucu ne oldu?

Ne Peygamber Efendimiz'in zamanında bir edip şair bir zât, ne Peygamber Efendimiz'den sonraNe Peygamber Efendimiz'in zamanında bir edip şair bir zât, ne Peygamber Efendimiz'den sonra bu zamana kadar birtakım insanlar çıkıp da Kur'an'ın mislini getiremediler. bu zamana kadar birtakım insanlar çıkıp da Kur'an'ın mislini getiremediler.

Gerçi buna teşebbüs eden, yani bu meydan okumaya karşıGerçi buna teşebbüs eden, yani bu meydan okumaya karşı bir şeyler ortaya koymak isteyen yalancılar çıktı. Mesela Müseylemetü'l-Kezzâb çıktı. bir şeyler ortaya koymak isteyen yalancılar çıktı. Mesela Müseylemetü'l-Kezzâb çıktı. Ama söylediği sözlerin Kur'ân-ı Kerîm'le hiç mukayese edilecek bir tarafı da yok.Ama söylediği sözlerin Kur'ân-ı Kerîm'le hiç mukayese edilecek bir tarafı da yok. Kendisinin de akıbeti helâk oldu.Kendisinin de akıbeti helâk oldu. Yanındaki insanlardan bile, "Söylediklerim nasıl?" diye sorduğu zaman;Yanındaki insanlardan bile, "Söylediklerim nasıl?" diye sorduğu zaman; "Biliyoruz ki sen yalancısın, ben senin yalancı olduğunu biliyorum."Biliyoruz ki sen yalancısın, ben senin yalancı olduğunu biliyorum. Ne bekliyorsun benden, tasdik mi bekliyorsun?" diye cevaplar aldı. Ne bekliyorsun benden, tasdik mi bekliyorsun?" diye cevaplar aldı.

Daha sonraki devirlerde de, en son yakın zamanlarda da birtakım bâtıl fırkalarDaha sonraki devirlerde de, en son yakın zamanlarda da birtakım bâtıl fırkalar ya da Avrupalılar'ın İslâm âlemini parçalamak, fitne ve fesat çıkartmak için kurdurduklarıya da Avrupalılar'ın İslâm âlemini parçalamak, fitne ve fesat çıkartmak için kurdurdukları gizli teşkilatlar bu gibi şeylere teşebbüs etmeye, ortaya böyle bir şeyler koymaya çalışmışlar.gizli teşkilatlar bu gibi şeylere teşebbüs etmeye, ortaya böyle bir şeyler koymaya çalışmışlar. Ama hepsinin sonu hüsran, hepsinin sonu akâmet, hepsinin sonu mağlubiyet...Ama hepsinin sonu hüsran, hepsinin sonu akâmet, hepsinin sonu mağlubiyet... Hiçbirisi Kur'ân-ı Kerîm'in emsâlini ortaya koymaya güç yetiremedi. Burada iki şey var.Hiçbirisi Kur'ân-ı Kerîm'in emsâlini ortaya koymaya güç yetiremedi.

Burada iki şey var.
Bir; Kur'ân-ı Kerîm'in o kadar incelikleri var ki, o kadar irtibatları var kiBir; Kur'ân-ı Kerîm'in o kadar incelikleri var ki, o kadar irtibatları var ki herkes sezdiği kadarıyla onları alıyor, anlatıyor, kitaplara yazıyor;herkes sezdiği kadarıyla onları alıyor, anlatıyor, kitaplara yazıyor; "Allah Allah! Vay be! Neler varmış meğerse..." diye o sezgileri okuyanlar da hayran kalıyorlar."Allah Allah! Vay be! Neler varmış meğerse..." diye o sezgileri okuyanlar da hayran kalıyorlar. Hangi yönden baksan bu kadar insicamlı, bu kadar tutarlı 600 küsur sayfa,Hangi yönden baksan bu kadar insicamlı, bu kadar tutarlı 600 küsur sayfa, 6200 küsur âyet-i kerîme... Hiç ihtilaf, tenâkuz, yanlışlık yok... 6200 küsur âyet-i kerîme... Hiç ihtilaf, tenâkuz, yanlışlık yok... İlim ilerledikçe asrında anlaşılmamış olan âyetlerin haklılığı, güzelliği gittikçe daha iyi anlaşılıyor. İlim ilerledikçe asrında anlaşılmamış olan âyetlerin haklılığı, güzelliği gittikçe daha iyi anlaşılıyor. Asır ilerledikçe, insanın bilgisi genişledikçe, bilimsel araştırmalar yükseldikçe, Asır ilerledikçe, insanın bilgisi genişledikçe, bilimsel araştırmalar yükseldikçe, derinleştikçe Kur'ân-ı Kerîm'e tasdik artıyor, Kur'ân-ı Kerîm'in büyüklüğü daha iyi anlaşılıyor. derinleştikçe Kur'ân-ı Kerîm'e tasdik artıyor, Kur'ân-ı Kerîm'in büyüklüğü daha iyi anlaşılıyor.

Ne esrarengiz, asrının devrinin çok üstünde,Ne esrarengiz, asrının devrinin çok üstünde, ebediyete kadarki hakikatleri ifade eden bir kitap ortaya koyabildiler;ebediyete kadarki hakikatleri ifade eden bir kitap ortaya koyabildiler; ne de derme çatma çalışmalarla abuk sabuk bir şey ortaya koyabildiler. ne de derme çatma çalışmalarla abuk sabuk bir şey ortaya koyabildiler. Halbuki Araplar söz hünerlerini çok iyi bilen bir kavim idi. Halbuki Araplar söz hünerlerini çok iyi bilen bir kavim idi. Bu bakımdan bu da bir mucizedir; Kur'ân-ı Kerîm mucizesi... Bu bakımdan bu da bir mucizedir; Kur'ân-ı Kerîm mucizesi...

Allahu Teâlâ hazretlerinin Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e verdiği;Allahu Teâlâ hazretlerinin Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e verdiği; ümmetlerin en fesahatli, belagatlisi, edîbi olan bir milletin içinde fesahatin şâhikası,ümmetlerin en fesahatli, belagatlisi, edîbi olan bir milletin içinde fesahatin şâhikası, belagatin zirvesi, edebiyatın en yüksek numunesi ve gerçeklerin en büyük mecmuası,belagatin zirvesi, edebiyatın en yüksek numunesi ve gerçeklerin en büyük mecmuası, toplu olduğu bir mübarek kitaptır Kur'ân-ı Kerîm... toplu olduğu bir mübarek kitaptır Kur'ân-ı Kerîm...

Bunların böyle bir şeyi yapmasına -farz edelim ki imkân bile olsa- Cenâb-ı Hak imkân vermedi.Bunların böyle bir şeyi yapmasına -farz edelim ki imkân bile olsa- Cenâb-ı Hak imkân vermedi. Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruluyor ki; Velev tekavvele aleynâ ba'da'l-ekâvîl.Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruluyor ki;

Velev tekavvele aleynâ ba'da'l-ekâvîl.
Le-ehaznâ minhü bi'l-yemîn. Sümme le-kata'nâ minhü'l-vetîn.Le-ehaznâ minhü bi'l-yemîn. Sümme le-kata'nâ minhü'l-vetîn. "Eğer bir kişi Allahu Teâlâ hazretlerine, Allah'ın olmadığı halde"Eğer bir kişi Allahu Teâlâ hazretlerine, Allah'ın olmadığı halde 'Allah'ın sözü' diye iftira ederek bazı sözler söyleseydi...'Allah'ın sözü' diye iftira ederek bazı sözler söyleseydi... Eğer Muhammed-i Mustafâ sizin öyle iddia ettiğiniz gibi kendi başına ortaya çıkıp daEğer Muhammed-i Mustafâ sizin öyle iddia ettiğiniz gibi kendi başına ortaya çıkıp da Allah'a iftira ederek böyle şeyler ortaya koymuş olsaydı, biz onun şah damarını kopartırdık,Allah'a iftira ederek böyle şeyler ortaya koymuş olsaydı, biz onun şah damarını kopartırdık, helâk ederdik, mahvederdik!" diye âyet-i kerîmelerde de bildiriliyor. helâk ederdik, mahvederdik!" diye âyet-i kerîmelerde de bildiriliyor.

Cenâb-ı Mevlâ müsaade etmez, kahreder, başına yıldırım yağdırır.Cenâb-ı Mevlâ müsaade etmez, kahreder, başına yıldırım yağdırır. Devrimizde de, daha eski devirlerde de görüyoruz. Devrimizde de, daha eski devirlerde de görüyoruz. Kim böyle bir şenî, fecî, edepsizce, çirkin şeye teşebbüs ederse Allah onu fena bir şekildeKim böyle bir şenî, fecî, edepsizce, çirkin şeye teşebbüs ederse Allah onu fena bir şekilde mahvediyor, kahrediyor, ibret-i âlem eyliyor.mahvediyor, kahrediyor, ibret-i âlem eyliyor. Tâ Müseylemetü'l-Kezzâb'dan başlamış, son zamanlara kadar kim Kur'an'la uğraşmış,Tâ Müseylemetü'l-Kezzâb'dan başlamış, son zamanlara kadar kim Kur'an'la uğraşmış, Kur'an'la harp etmeye kalkmışsa Allah onu işin en sonunda mahv u perişan ediyor. Kur'an'la harp etmeye kalkmışsa Allah onu işin en sonunda mahv u perişan ediyor.

Kur'ân-ı Kerîm öyle bir tesirli söz ki insaflı bir kimse onu okuduğu zaman yumuşuyorKur'ân-ı Kerîm öyle bir tesirli söz ki insaflı bir kimse onu okuduğu zaman yumuşuyor ve dinini değiştiriyor, İslâm'a geliyor. Pek çok kimse var; benim tanıdığım, merhabalaştığımve dinini değiştiriyor, İslâm'a geliyor. Pek çok kimse var; benim tanıdığım, merhabalaştığım hatta belki bizim tasavvuf yolumuza rağbet ediphatta belki bizim tasavvuf yolumuza rağbet edip derviş kardeşlerimizin arasına giren nice Avrupalı var.derviş kardeşlerimizin arasına giren nice Avrupalı var. Müslüman olanlara -karşılaştıkça- neden müslüman olduğunu soruyorum;Müslüman olanlara -karşılaştıkça- neden müslüman olduğunu soruyorum; Kur'ân-ı Kerîm'i okuyup müslüman olduğunu söylüyor.Kur'ân-ı Kerîm'i okuyup müslüman olduğunu söylüyor. Kur'ân-ı Kerîm iyi niyetle kendisine sarılan insanı sarıyor ve hidâyete erdiriyor.Kur'ân-ı Kerîm iyi niyetle kendisine sarılan insanı sarıyor ve hidâyete erdiriyor. Ama kötü niyetliyse, art niyetliyse, maksadı kötüyseAma kötü niyetliyse, art niyetliyse, maksadı kötüyse Allahu Teâlâ hazretleri hidâyet nimetini ona vermiyor. Çünkü hidâyet en büyük nimet...Allahu Teâlâ hazretleri hidâyet nimetini ona vermiyor. Çünkü hidâyet en büyük nimet... Çünkü hidâyet cennete götürüyor.Çünkü hidâyet cennete götürüyor. Cennete gitmesini istemediği için,Cennete gitmesini istemediği için, "Senin edepsizliğinin cezası olarak sana hidâyeti vermiyorum!" diyor."Senin edepsizliğinin cezası olarak sana hidâyeti vermiyorum!" diyor. O zaman Kur'ân-ı Kerîm'den bir şey anlamıyor. O zaman Kur'ân-ı Kerîm'den bir şey anlamıyor. Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerine eğilemiyor, okuduğu zaman sıkılıyor, derinliğini kavrayamıyor.Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerine eğilemiyor, okuduğu zaman sıkılıyor, derinliğini kavrayamıyor. Tabii, o Allah'ın bir cezası olmuş oluyor. Tabii, o Allah'ın bir cezası olmuş oluyor.

Arapların edebiyatı veya başka milletlerin edebiyatları, öz edebiyatı aradığımız zaman,Arapların edebiyatı veya başka milletlerin edebiyatları, öz edebiyatı aradığımız zaman, mesela Alman alimlerinden bir tanesi demiş:mesela Alman alimlerinden bir tanesi demiş: "Yedi iklim dört bucakta aradığım şiiri Yunus Emre'de buldum." Yunus Emre'de bulur;"Yedi iklim dört bucakta aradığım şiiri Yunus Emre'de buldum." Yunus Emre'de bulur; çünkü Yunus Emre mutasavvıf, çünkü Yunus Emre müslüman, çünkü Yunus Emre Kur'an'ı bilen,çünkü Yunus Emre mutasavvıf, çünkü Yunus Emre müslüman, çünkü Yunus Emre Kur'an'ı bilen, Kur'an'a uyan bir kimse, çünkü Yunus Emre o basit ilâhi cümleleri içindeKur'an'a uyan bir kimse, çünkü Yunus Emre o basit ilâhi cümleleri içinde sade Türkçe ile Kur'an'ı anlatan, hadisi anlatan bir kimse... sade Türkçe ile Kur'an'ı anlatan, hadisi anlatan bir kimse... Onları okuduğumuz zaman, kaynağı nedir diye düşününce;Onları okuduğumuz zaman, kaynağı nedir diye düşününce; "Bak, filanca âyetin mânasını söylemiş, filanca hadîs-i şerîfin mânasını söylemiş." diyoruz."Bak, filanca âyetin mânasını söylemiş, filanca hadîs-i şerîfin mânasını söylemiş." diyoruz. Yedi iklim dört bucakta aradığı şiiri Yunus'un şiirinde bulmuşsa Yunus'un kaynağı daYedi iklim dört bucakta aradığı şiiri Yunus'un şiirinde bulmuşsa Yunus'un kaynağı da Kur'ân-ı Kerîm, asıl şiiriyet asıl edebiyat Kur'ân-ı Kerîm'de... Başka edebiyatlar nedir? Kur'ân-ı Kerîm, asıl şiiriyet asıl edebiyat Kur'ân-ı Kerîm'de...

Başka edebiyatlar nedir?

Araplar'ın bir sözünü ele alalım. Araplar: eş-Şi'ru inne a'zebehû ekzebühû.Araplar'ın bir sözünü ele alalım. Araplar: eş-Şi'ru inne a'zebehû ekzebühû. "Şiirin en tatlısı, yalanı en çok olanıdır, en palavra olandır, en mübalağalı olandır." demiş. "Şiirin en tatlısı, yalanı en çok olanıdır, en palavra olandır, en mübalağalı olandır." demiş.

Hakikaten, sayfalarca süren uzun bir kaside, alıyorsunuz;Hakikaten, sayfalarca süren uzun bir kaside, alıyorsunuz; "Aferin, kâfiyeleri nasıl denk getirmiş, vezni nasıl tutturmuş..." Neden bahsediyor? "Aferin, kâfiyeleri nasıl denk getirmiş, vezni nasıl tutturmuş..." Neden bahsediyor?

Kadınlarla macerasından bahsediyor veya atını, devesini methediyorKadınlarla macerasından bahsediyor veya atını, devesini methediyor veya şarabın rengini, güzelliğini methediyor... Ne işe yarar bunlar?veya şarabın rengini, güzelliğini methediyor... Ne işe yarar bunlar? Veyahut lâyık olmayan, ciğeri beş para etmeyen bir şahsı göklere çıkartıyor, "Para alacağım." diye…Veyahut lâyık olmayan, ciğeri beş para etmeyen bir şahsı göklere çıkartıyor, "Para alacağım." diye… Buna benzer şeyler… Veyahut yaptığı işleri böbürlene böbürlene gerçek dışı anlatıyor.Buna benzer şeyler… Veyahut yaptığı işleri böbürlene böbürlene gerçek dışı anlatıyor. Arıyorsun, koca şiirde bazen bir beyit hoşuna gidiyor -buna beytül-kasîd deniliyor;Arıyorsun, koca şiirde bazen bir beyit hoşuna gidiyor -buna beytül-kasîd deniliyor; kasidenin en güzel taç beyti- o beğeniliyor, gerisi palavra... kasidenin en güzel taç beyti- o beğeniliyor, gerisi palavra...

Onun için, Kur'ân-ı Kerîm'de böyle şairler hakkında: Ve'ş-şuarâu yettebiuhümü'l-ğâvûn.Onun için, Kur'ân-ı Kerîm'de böyle şairler hakkında:

Ve'ş-şuarâu yettebiuhümü'l-ğâvûn.
E lem tera ennehüm fî külli vâdin yehîmûn. E lem tera ennehüm fî külli vâdin yehîmûn. Ve ennehüm yekûlûne mâ lâ yef'alûn. "[Şairlere gelince, onlara da sapıklar uyarlar.]Ve ennehüm yekûlûne mâ lâ yef'alûn. "[Şairlere gelince, onlara da sapıklar uyarlar.] Onların yapmadıkları şeyleri söylediklerini; her saçma sapan konuda, Onların yapmadıkları şeyleri söylediklerini; her saçma sapan konuda, vâdide atıp tuttuklarını görmedin mi?" buyuruluyor. İman edenler müstesna tabii... vâdide atıp tuttuklarını görmedin mi?" buyuruluyor. İman edenler müstesna tabii...

Ama Kur'ân-ı Kerîm öyle değil.Ama Kur'ân-ı Kerîm öyle değil. Kur'ân-ı Kerîm bir kere eski ümmetlerin [ihtilafa düştükleri konuları açıklıyor.] Kur'ân-ı Kerîm bir kere eski ümmetlerin [ihtilafa düştükleri konuları açıklıyor.]

İnne hâzel-Kur'âne yekussu alâ benî isrâîle eksere'llezî hüm fîhi yahtelifûn. [Doğrusu bu Kur'an, İsrailoğullarına hakkında ihtilaf edegeldikleri şeylerin pek çoğunu anlatmaktadır.] İnne hâzel-Kur'âne yekussu alâ benî isrâîle eksere'llezî hüm fîhi yahtelifûn. [Doğrusu bu Kur'an, İsrailoğullarına hakkında ihtilaf edegeldikleri şeylerin pek çoğunu anlatmaktadır.]

Mesela Benî İsrail bazı dinî konularda tereddüde düşmüş, aralarında fırkalar meydana gelmiş, Mesela Benî İsrail bazı dinî konularda tereddüde düşmüş, aralarında fırkalar meydana gelmiş, fikir ihtilafları çıkmış; o öyle demiş, bu böyle demiş. fikir ihtilafları çıkmış; o öyle demiş, bu böyle demiş. Kur'ân-ı Kerîm aralarında hüküm veriyor, haklıyı gösteriyor, yani ihtilaflı konuları çözümlüyor. Kur'ân-ı Kerîm aralarında hüküm veriyor, haklıyı gösteriyor, yani ihtilaflı konuları çözümlüyor.

Eski ümmetlerin bilmediği hususları bize bildiriyor.Eski ümmetlerin bilmediği hususları bize bildiriyor. Hiç kimsenin bilemeyeceği mâziye ait şeyleri Kur'ân-ı Kerîm'den öğreniyoruz.Hiç kimsenin bilemeyeceği mâziye ait şeyleri Kur'ân-ı Kerîm'den öğreniyoruz. Başka hangi kitap var? Eskiden bilmediğin zamana ait söylediğin şeylerin ne değeri olacak? Başka hangi kitap var? Eskiden bilmediğin zamana ait söylediğin şeylerin ne değeri olacak?

Ama Kur'ân-ı Kerîm kâinâtın yaratılışından, peygamberlerden,Ama Kur'ân-ı Kerîm kâinâtın yaratılışından, peygamberlerden, peygamberlerin arasındaki ihtilaflardan, konuşmalardan hep söylüyorpeygamberlerin arasındaki ihtilaflardan, konuşmalardan hep söylüyor ve gerçekleri bildiriyor ve öğreniyoruz.ve gerçekleri bildiriyor ve öğreniyoruz. Tarih de, arkeolojik kazılar da sonradan onun öyle olduğunu ortaya çıkartıyor. Eskinin haberi var. Tarih de, arkeolojik kazılar da sonradan onun öyle olduğunu ortaya çıkartıyor. Eskinin haberi var.

Sonra istikbale ait haber var. "İstikbalde şu olacak, bu olacak…" diyeSonra istikbale ait haber var. "İstikbalde şu olacak, bu olacak…" diye Kur'ân-ı Kerîm'in bildirdiği birçok hâdise olmuş, görmüşüz. Âmennâ ve saddaknâ.Kur'ân-ı Kerîm'in bildirdiği birçok hâdise olmuş, görmüşüz. Âmennâ ve saddaknâ. Daha büyük ilerideki istikbalde de, âhirette de neler olacağını da bildiriyor.Daha büyük ilerideki istikbalde de, âhirette de neler olacağını da bildiriyor. Cennet ve cehennemde insanların nasıl hallere düşeceklerini bildiriyor. O da istikbale ait.Cennet ve cehennemde insanların nasıl hallere düşeceklerini bildiriyor. O da istikbale ait. Haydi bir insan çıksın da âhireti bilmeyen, mirâca çıkmayan,Haydi bir insan çıksın da âhireti bilmeyen, mirâca çıkmayan, Cebrail aleyhisselâm'ın rehber olup da göstermediği o mânevî âlemlerin esrarından söz söylesin...Cebrail aleyhisselâm'ın rehber olup da göstermediği o mânevî âlemlerin esrarından söz söylesin... Kur'ân-ı Kerîm bunları söylüyor. Sonra bir hüküm vermişse en güzel hükmü veriyor. Kur'ân-ı Kerîm bunları söylüyor.

Sonra bir hüküm vermişse en güzel hükmü veriyor.
İyi şeyleri emrediyor, kötü şeyleri men ediyor.İyi şeyleri emrediyor, kötü şeyleri men ediyor. Peygamber Efendimiz hakkında; Ye'müruhüm bi'l-ma'rûf. "Mârufu emreder."Peygamber Efendimiz hakkında;

Ye'müruhüm bi'l-ma'rûf. "Mârufu emreder."
Ve yenhâhüm ani'l-münker. "Münkeri nehyeder." buyuruluyor. Ne demek mâruf, münker? Ve yenhâhüm ani'l-münker. "Münkeri nehyeder." buyuruluyor.

Ne demek mâruf, münker?

Mâruf; aklın ve şeriatin beğendiği, hoş gördüğü bütün işler.Mâruf; aklın ve şeriatin beğendiği, hoş gördüğü bütün işler. Münker de; aklın ve şeriatin hoş görmediği ters, acayip, kötü işler.Münker de; aklın ve şeriatin hoş görmediği ters, acayip, kötü işler. Din, İslâm, Kur'an; Peygamber Efendimiz de onun vazifelisi olarak iyi şeyleriDin, İslâm, Kur'an; Peygamber Efendimiz de onun vazifelisi olarak iyi şeyleri akla ve mantığa, dine ve imana, gerçeklere uygun şeyleri emrediyor, kötü şeyleri men ediyor. akla ve mantığa, dine ve imana, gerçeklere uygun şeyleri emrediyor, kötü şeyleri men ediyor.

Ve yuhillu lehümü't-tayyibât. "Güzel şeyleri helal kılıyor" ki eski ümmetlerin bir kısmıVe yuhillu lehümü't-tayyibât. "Güzel şeyleri helal kılıyor" ki eski ümmetlerin bir kısmı kendilerine helal olan şeyleri kendi kendiliklerinden, ukalâlıklarından, gayretkeşliklerinden haram kılmışlar.kendilerine helal olan şeyleri kendi kendiliklerinden, ukalâlıklarından, gayretkeşliklerinden haram kılmışlar. "Hayır, bu haram değildir!" diyor, o yasağı kaldırıyor. Tatlı olan, güzel olan şeyleri helal ediyor. "Hayır, bu haram değildir!" diyor, o yasağı kaldırıyor. Tatlı olan, güzel olan şeyleri helal ediyor.

Ve yuharrimu aleyhimü'l-habâis. "Ve kötü şeyleri de insanlara yasaklıyor." İçki kötüdür.Ve yuharrimu aleyhimü'l-habâis. "Ve kötü şeyleri de insanlara yasaklıyor." İçki kötüdür. İçki aklı alıyor, mideyi deliyor, ciğeri siroz ediyor, insanı çökertiyor, aklı baştan gidertiyor, İçki aklı alıyor, mideyi deliyor, ciğeri siroz ediyor, insanı çökertiyor, aklı baştan gidertiyor, ailede kavga çıkartıyor, arkadaşı arkadaşa bıçaklattırıyor, insanı hapse götürüyor, ailede kavga çıkartıyor, arkadaşı arkadaşa bıçaklattırıyor, insanı hapse götürüyor, mezara götürüyor; elbette fena... İyi ki Kur'ân-ı Kerîm iyi şeyi emretmiş, kötü şeyi yasaklamış.mezara götürüyor; elbette fena... İyi ki Kur'ân-ı Kerîm iyi şeyi emretmiş, kötü şeyi yasaklamış. Hepsi, her hükmü gâyet güzel. Hepsi, her hükmü gâyet güzel.

Binâenaleyh, insanoğullarından bir ukalâ çıkıp da "Ben de bir şey yazacağım!" dese…Binâenaleyh, insanoğullarından bir ukalâ çıkıp da "Ben de bir şey yazacağım!" dese… Desin ama birkaç kelime yan yana getirebilir.Desin ama birkaç kelime yan yana getirebilir. İnsanlar günlük konuşmalarında binlerce kelime tertibi yapıyorlar, cümle kuruyorlar.İnsanlar günlük konuşmalarında binlerce kelime tertibi yapıyorlar, cümle kuruyorlar. Yapabilir ama doğruluğu, söylenen sözün gerçekliği, gerçeklere uygunluğu,Yapabilir ama doğruluğu, söylenen sözün gerçekliği, gerçeklere uygunluğu, hakîmâne oluşu, bilimsel oluşu, insanlara faydalı oluşu noktasından incelendiği zaman, hakîmâne oluşu, bilimsel oluşu, insanlara faydalı oluşu noktasından incelendiği zaman, kesinlikle Kur'ân-ı Kerîm'in mislini, benzerini kimse tarih boyunca ortaya koyamamış ve koyamayacak. kesinlikle Kur'ân-ı Kerîm'in mislini, benzerini kimse tarih boyunca ortaya koyamamış ve koyamayacak. Çünkü âyet-i kerîmenin devamında Rabbimiz buyuruyor ki; Çünkü âyet-i kerîmenin devamında Rabbimiz buyuruyor ki;

Ve len tef'alû. Len istikbale ait bir şeyin olmayacağını bildiren bir olumsuzluk takısı.Ve len tef'alû. Len istikbale ait bir şeyin olmayacağını bildiren bir olumsuzluk takısı. Len tef'alû. "Yapamayacaklar!" Yani şimdiye kadar yapamadılar. Lem mâziyi gösteriyor.Len tef'alû. "Yapamayacaklar!" Yani şimdiye kadar yapamadılar. Lem mâziyi gösteriyor. Fe in lem tef'alû, "Şimdiye kadar yapamadılar." demek.Fe in lem tef'alû, "Şimdiye kadar yapamadılar." demek. İleride vakit versek, fırsat bulsalar yapabilirler mi? Hayır!İleride vakit versek, fırsat bulsalar yapabilirler mi?

Hayır!
"İstikbalde, müddetin sonuna kadar, dünya hayatının sonuna kadar çalışsalar,"İstikbalde, müddetin sonuna kadar, dünya hayatının sonuna kadar çalışsalar, çırpınsalar yine de yapamayacaklar." diyor. Buradaki şu katiyyete bakın! Ne kadar kesin. çırpınsalar yine de yapamayacaklar." diyor. Buradaki şu katiyyete bakın! Ne kadar kesin. Bu kelâmın Cenâb-ı Rabbü'l-âlemîn'in, her şeyi bilen, her şeye kâdir olan Mevlâ'nınBu kelâmın Cenâb-ı Rabbü'l-âlemîn'in, her şeyi bilen, her şeye kâdir olan Mevlâ'nın kelâmı olduğu şu cümleden nasıl seziliyor, ilâhî bir kelâm olduğu nasıl buram buram belli oluyor. kelâmı olduğu şu cümleden nasıl seziliyor, ilâhî bir kelâm olduğu nasıl buram buram belli oluyor. Ve len tef'alû. "Yapamayacaksınız ey kâfirler!Ve len tef'alû. "Yapamayacaksınız ey kâfirler! Kıyamete kadar da, ölünceye kadar da, dünya durdukça uğraşsanız da yapamayacaksınız!"Kıyamete kadar da, ölünceye kadar da, dünya durdukça uğraşsanız da yapamayacaksınız!" Çünkü yaptırmayacağını bildiriyor. Cenâb-ı Hak bazı şeyleri yaptırmayacağını bildirmiş.Çünkü yaptırmayacağını bildiriyor.

Cenâb-ı Hak bazı şeyleri yaptırmayacağını bildirmiş.
Kur'ân-ı Kerîm'i Allah'ın nuru olarak [tanımlıyor;] nur, ateş, ışık... Kur'ân-ı Kerîm'i Allah'ın nuru olarak [tanımlıyor;] nur, ateş, ışık... Bu ışığı söndürmek isteyenler çıkacak. Hani kandile nasıl üflerler, kandil söner… Bu ışığı söndürmek isteyenler çıkacak. Hani kandile nasıl üflerler, kandil söner…

Yurîdûne li-yutfiû nûrallâhi bi-efvâhihim.Yurîdûne li-yutfiû nûrallâhi bi-efvâhihim. "Allah'ın nurunu ağızlarıyla püfleyip, üfleyip söndürmek istiyorlar ama…""Allah'ın nurunu ağızlarıyla püfleyip, üfleyip söndürmek istiyorlar ama…" Vallâhu mutimmu nûrihî velev kerihe'l-kâfirûn. Vallâhu mutimmu nûrihî velev kerihe'l-kâfirûn. "Kâfirler bu dini sevmeseler de, bu Kur'an'dan hoşlanmasalar da,"Kâfirler bu dini sevmeseler de, bu Kur'an'dan hoşlanmasalar da, Peygamber Efendimiz'in getirdiği gerçekler onların menfaatlerini zedelediği içinPeygamber Efendimiz'in getirdiği gerçekler onların menfaatlerini zedelediği için düşman olsalar da Allah nurunu söndürtmeyecek!" İşte bu bir emir. Sönmüş mü? düşman olsalar da Allah nurunu söndürtmeyecek!"

İşte bu bir emir. Sönmüş mü?

Sönmemiş. Nice devirler geçti, nice zalimler yaşadı, öldü, toprak oldu, kemikleri bile dağıldı…Sönmemiş. Nice devirler geçti, nice zalimler yaşadı, öldü, toprak oldu, kemikleri bile dağıldı… Kimileri -firavunlar- müzelerde, kimileri[nin] mezarları dümdüz oldu...Kimileri -firavunlar- müzelerde, kimileri[nin] mezarları dümdüz oldu... Nice rejimler geçti; komünist rejimi, istibdat rejimi vesaire… Nice rejimler geçti; komünist rejimi, istibdat rejimi vesaire… Nerede söndürdüler, nerede Kur'ân-ı Kerîm'i yok ettiler? Nerede söndürdüler, nerede Kur'ân-ı Kerîm'i yok ettiler?

Avrupalılar meclislerinde ellerine Allah'ın Kur'ân-ı Kerîm'ini almışlar; Avrupalılar meclislerinde ellerine Allah'ın Kur'ân-ı Kerîm'ini almışlar;

"Müslümanları bu kelâmdan, bu kitaptan ayırmadıkça onları yenemezsiniz."Müslümanları bu kelâmdan, bu kitaptan ayırmadıkça onları yenemezsiniz. Önce bu kitaptan onları ayıracaksınız!" demişler. Ayırabildiler mi? Ayıramadılar! Önce bu kitaptan onları ayıracaksınız!" demişler.

Ayırabildiler mi?

Ayıramadılar!

Ayırabilecekler mi? Ayıramayacaklar! Ayırabilecekler mi?

Ayıramayacaklar!

Lâ tezâlü tâifetün min ümmetî zâhirîne ale'l-hakkı hattâ tekûme's-sâatü.Lâ tezâlü tâifetün min ümmetî zâhirîne ale'l-hakkı hattâ tekûme's-sâatü. "Kıyamet kopuncaya kadar Kur'an'a hizmet eden, İslâm'a hizmet eden, İslâm'ı söyleyen,"Kıyamet kopuncaya kadar Kur'an'a hizmet eden, İslâm'a hizmet eden, İslâm'ı söyleyen, İslâm'ı anlatan, İslâm'ı savunan, müslümanlara faydalı olan Allah'ın sevdiği bir zümre mevcut olacak." İslâm'ı anlatan, İslâm'ı savunan, müslümanlara faydalı olan Allah'ın sevdiği bir zümre mevcut olacak."

Allah bizi onlardan eylesin! Allah bizi onlardan eylesin!

Ama İslâm bazı ülkelerde geriler, bazı ülkelerde de ilerler.Ama İslâm bazı ülkelerde geriler, bazı ülkelerde de ilerler. Bakarsınız bir zamanlar İslâm ülkesi olan yere bir kötü, kâfir, kızıl rejim çökmüş,Bakarsınız bir zamanlar İslâm ülkesi olan yere bir kötü, kâfir, kızıl rejim çökmüş, orada şimdi İslâm'ı yaptırtmıyor. Ama öbür tarafta yeni bir filiz filizlenir, orada gelişir. orada şimdi İslâm'ı yaptırtmıyor. Ama öbür tarafta yeni bir filiz filizlenir, orada gelişir.

Allahu Teâlâ hazretleri onun için hicreti emretmiş.Allahu Teâlâ hazretleri onun için hicreti emretmiş. Peygamber Efendimiz de Mekke'de İslâm'ı yaşamak mümkün olmayınca Medine-i Münevvere'ye gitti.Peygamber Efendimiz de Mekke'de İslâm'ı yaşamak mümkün olmayınca Medine-i Münevvere'ye gitti. İslâm'ın yaşanmadığı yerden İslâm'ın rahat yaşanacağı yere hicret etmek müslümanın görevi.İslâm'ın yaşanmadığı yerden İslâm'ın rahat yaşanacağı yere hicret etmek müslümanın görevi. Mühim olan İslâm'ı yaşamak, müslümanca yaşamak, Kur'an'a uymak... Mühim olan İslâm'ı yaşamak, müslümanca yaşamak, Kur'an'a uymak...

Dünyanın bazı yerlerinde böyle olur. Neden olur? Dünyanın bazı yerlerinde böyle olur. Neden olur?

Cenâb-ı Hakk'ın bir beldede İslâm'ı hâkim kılması neden? Bir beldenin İslâm'dan ayrılması neden? Cenâb-ı Hakk'ın bir beldede İslâm'ı hâkim kılması neden? Bir beldenin İslâm'dan ayrılması neden?

Bir beldeden İslâm'ın ayrılması orada müslümanların yok olması veya ezilmesi müslümanların kusurundandır. Bir beldeden İslâm'ın ayrılması orada müslümanların yok olması veya ezilmesi müslümanların kusurundandır.

Endülüs'ü alalım. Endülüs yedi asır müslüman olarak yaşadı. Yedi asır!Endülüs'ü alalım. Endülüs yedi asır müslüman olarak yaşadı. Yedi asır! Ondan sonra tavâif-i mülûk, yani küçük küçük derebeylerOndan sonra tavâif-i mülûk, yani küçük küçük derebeyler ve onların etrafındaki insanlar birbirleriyle çekiştiler.ve onların etrafındaki insanlar birbirleriyle çekiştiler. Hatta birbirlerini yenmek için düşmandan yardım istediler. Hatta birbirlerini yenmek için düşmandan yardım istediler. Düşman da onları birbirlerine temizletti, temizletti,Düşman da onları birbirlerine temizletti, temizletti, ondan sonra da bütün İspanya'ya hâkim oldu. Nereden? Müslümanların kusurundan! ondan sonra da bütün İspanya'ya hâkim oldu. Nereden?

Müslümanların kusurundan!

Allah; "Müslümanlar birlik beraberlik olsun!" diye emrediyor, dinlenmiyor!Allah; "Müslümanlar birlik beraberlik olsun!" diye emrediyor, dinlenmiyor! Allahu Teâlâ hazretleri, "Kâfirlere karşı gücünüz yettiğince silah hazırlayın!" diye emrediyor;Allahu Teâlâ hazretleri, "Kâfirlere karşı gücünüz yettiğince silah hazırlayın!" diye emrediyor; hiçbir çalışma yapılmıyor! Tabii Allah'ın emirleri ihmal edildiği zaman hiçbir çalışma yapılmıyor!

Tabii Allah'ın emirleri ihmal edildiği zaman
Allah ceza olarak İslâm'ı oradan çekiyor, oradaki kusurlu müslümanlara da ceza veriyor.Allah ceza olarak İslâm'ı oradan çekiyor, oradaki kusurlu müslümanlara da ceza veriyor. Avrupa'da da öyle, Balkanlar'da da öyle, Kafkasya'da da öyle, Orta Asya'da da öyle... Avrupa'da da öyle, Balkanlar'da da öyle, Kafkasya'da da öyle, Orta Asya'da da öyle...

Osmanlılar Avrupalılar'la cihat ederken hangi İslâm ülkeleri bizlere yardımcı oldu? Osmanlılar Avrupalılar'la cihat ederken hangi İslâm ülkeleri bizlere yardımcı oldu?

Hatta bazısı arkadan vurdular.Hatta bazısı arkadan vurdular. Ondokuzuncu yüzyılda Mısır bizimle savaşa geçti, Kütahya'ya kadar ordu yürüttü.Ondokuzuncu yüzyılda Mısır bizimle savaşa geçti, Kütahya'ya kadar ordu yürüttü. Müteaddit savaşlarda Osmanlı ordusunu yendi;Müteaddit savaşlarda Osmanlı ordusunu yendi; Avrupalılar'dan destek aldığı için, kuvvetli bir ordu kurduğu için...Avrupalılar'dan destek aldığı için, kuvvetli bir ordu kurduğu için... O kuvvetli desteğiyle Osmanlı'yla çarpışacak yerdeO kuvvetli desteğiyle Osmanlı'yla çarpışacak yerde Avrupa'ya karşı Osmanlı'yla ittifak etseydi ne kadar güzel olurdu! Her şey böyle…Avrupa'ya karşı Osmanlı'yla ittifak etseydi ne kadar güzel olurdu!

Her şey böyle…
Padişahlar zamanında kalkınma hamleleri yapıldı, üniversiteler -dâru'l-fünun- kuruldu,Padişahlar zamanında kalkınma hamleleri yapıldı, üniversiteler -dâru'l-fünun- kuruldu, büyük müesseseler kuruldu. büyük müesseseler kuruldu. O zaman müslümanlar ihtilafa düşmeselerdi, fırkalara ayrılmasalardı...O zaman müslümanlar ihtilafa düşmeselerdi, fırkalara ayrılmasalardı... Yok İttihat ve Terakki'ymiş, yok bilmem neymiş...Yok İttihat ve Terakki'ymiş, yok bilmem neymiş... Balkan harbini niçin kaybetmişiz, tarih kitapları yazıyor: Bu fırkaların birbirleriyle çekişmesinden... Balkan harbini niçin kaybetmişiz, tarih kitapları yazıyor: Bu fırkaların birbirleriyle çekişmesinden...

Çekişme olduğu zaman, tefrika olduğu zaman Allah ceza veriyor.Çekişme olduğu zaman, tefrika olduğu zaman Allah ceza veriyor. İslâm'dan uzaklaştığı zaman ceza veriyor. İslâm'dan uzaklaştığı zaman ceza veriyor. İslâm'a bağlılık olduğu zaman, ihlâs olduğu zaman da mükâfat veriyor,İslâm'a bağlılık olduğu zaman, ihlâs olduğu zaman da mükâfat veriyor, fütühât veriyor, füyûzât veriyor. O zaman İslâm oralarda ilerliyor.fütühât veriyor, füyûzât veriyor. O zaman İslâm oralarda ilerliyor. Bakarsın samimi insanların diyarında ilerler, Bakarsın samimi insanların diyarında ilerler, orası İslâm diyarı değilken İslâm diyarı olur, müslüman olur.orası İslâm diyarı değilken İslâm diyarı olur, müslüman olur. Nitekim Orta Asya -Türkler- Gazneliler zamanında, 200 bin kişi çadırlar hâlinde, Nitekim Orta Asya -Türkler- Gazneliler zamanında, 200 bin kişi çadırlar hâlinde, grup grup müslüman olu oluvermiş. İslâm birden kuvvetlenmiş.grup grup müslüman olu oluvermiş. İslâm birden kuvvetlenmiş. İslâm'ın gevşediği yerlerde de ceza gelir, bela gelir, musibet gelir. Allah etmesin...İslâm'ın gevşediği yerlerde de ceza gelir, bela gelir, musibet gelir.

Allah etmesin...
İslâm'a karşı kusurlu davranan, Allah'ın emirlerinde tembellenen, cezayı hak eden kullardan bizi eylemesin...İslâm'a karşı kusurlu davranan, Allah'ın emirlerinde tembellenen, cezayı hak eden kullardan bizi eylemesin... Öyle kusurlarımız varsa bizleri affetsin... Birlik ve beraberliği nasip etsin... Öyle kusurlarımız varsa bizleri affetsin... Birlik ve beraberliği nasip etsin...

Ve len tef'alû. "Yapamayacaksınız! Kur'an'ın karşısına bir mukabil, nazîre,Ve len tef'alû. "Yapamayacaksınız! Kur'an'ın karşısına bir mukabil, nazîre, başka bir kitap, kendisine uyulan bir başka şey ortaya koyamayacaksınız." diyebaşka bir kitap, kendisine uyulan bir başka şey ortaya koyamayacaksınız." diye bildiriyor Allahu Teâlâ hazretleri. "Eğer bunun yapılamayacağını biliyorsanız, anlamışsanız…bildiriyor Allahu Teâlâ hazretleri.

"Eğer bunun yapılamayacağını biliyorsanız, anlamışsanız…
Zaten anlayacaksınız. Zaten Kur'an'ın Hak kelâmı olduğunu biliyorsunuz.Zaten anlayacaksınız. Zaten Kur'an'ın Hak kelâmı olduğunu biliyorsunuz. Peygamber'in hak peygamber olduğunu da biliyorsunuz. Madem öyle, o zaman…" Peygamber'in hak peygamber olduğunu da biliyorsunuz. Madem öyle, o zaman…"

Fe'tteku'n-nâr. "O ateşten sakının!" Fe'tteku'n-nâr. "O ateşten sakının!"

en-Nâr, elif-lamlı gelince "o ateş", yani "mâlum ateş, cehennem" demek.en-Nâr, elif-lamlı gelince "o ateş", yani "mâlum ateş, cehennem" demek. Cehennemin azabının büyük kısmı ateşle olduğundan; çeşitli azaplar var,Cehennemin azabının büyük kısmı ateşle olduğundan; çeşitli azaplar var, türlü türlü kahır ve azap çeşitleri var ama en büyük azap orada ateşle olduğundan,türlü türlü kahır ve azap çeşitleri var ama en büyük azap orada ateşle olduğundan, en-nâr cehennemin isimlerinden birisi. Fe'tteku'n-nâr. "O cehennemden sakının!en-nâr cehennemin isimlerinden birisi.

Fe'tteku'n-nâr. "O cehennemden sakının!
Çünkü kâfirliğe devam ederseniz, Kur'an'ın Hak kelâmı olduğunu anladığınız haldeÇünkü kâfirliğe devam ederseniz, Kur'an'ın Hak kelâmı olduğunu anladığınız halde küfürde devam ederseniz veya İslâm'a girmezseniz veya Allah'ın emirlerini tutmazsanızküfürde devam ederseniz veya İslâm'a girmezseniz veya Allah'ın emirlerini tutmazsanız o zaman başınıza bela gelir, ceza gelir, cehenneme atılırsınız." o zaman başınıza bela gelir, ceza gelir, cehenneme atılırsınız."

en-Nâre'lletî. "O ateş ki…"en-Nâre'lletî. "O ateş ki…" Ve kûduhe'n-nâsu."O ateşin içinde yanan varlıklar, yanıcı şeyler insanlardır.Ve kûduhe'n-nâsu."O ateşin içinde yanan varlıklar, yanıcı şeyler insanlardır. Cehennemde insanlar yanacak." Ve'l-hicâretü. "Ve taş yanacak." Cehennemde insanlar yanacak." Ve'l-hicâretü. "Ve taş yanacak."

İnsan cinsi ve taşlar… Taş cinsi kastedilmiş olduğu için elif-lamlı gelmiş olabilir.İnsan cinsi ve taşlar… Taş cinsi kastedilmiş olduğu için elif-lamlı gelmiş olabilir. el-Hicâretü Arapça'da "taş" demek.el-Hicâretü Arapça'da "taş" demek. el-Hacerü'l-esved; "siyah taş", yani "Kâbe'nin köşesindeki mukaddes taş" demek. el-Hacerü'l-esved; "siyah taş", yani "Kâbe'nin köşesindeki mukaddes taş" demek. el-Hicâretü; taş ama belirli taş, mâlum bir taş. "Bu nedir?" diye bunun mânasını açıklarken demişler ki; el-Hicâretü; taş ama belirli taş, mâlum bir taş. "Bu nedir?" diye bunun mânasını açıklarken demişler ki;

Hiye hicâretün min kibrîtin halekahu'llâhu yevme haleka's-semâvâti ve'l-arda fi's-semâi'd-dünyâ. Hiye hicâretün min kibrîtin halekahu'llâhu yevme haleka's-semâvâti ve'l-arda fi's-semâi'd-dünyâ.

Ne demek? Cehennemde yanacak olan bu taş öyle bir taş ki... "Kibrit" diyor.Ne demek?

Cehennemde yanacak olan bu taş öyle bir taş ki... "Kibrit" diyor.
Kibrit Arapça'da kükürte isim olarak hâlen kullanılıyor, kükürte "kibrit" deniliyor.Kibrit Arapça'da kükürte isim olarak hâlen kullanılıyor, kükürte "kibrit" deniliyor. Tabii kükürt bir madde, barutun vesairenin yapılmasında da kullanılıyor.Tabii kükürt bir madde, barutun vesairenin yapılmasında da kullanılıyor. Birtakım bileşiklerle yandığı zaman büyük hararet oluyor, patlama oluyor, sıcaklık oluyor…Birtakım bileşiklerle yandığı zaman büyük hararet oluyor, patlama oluyor, sıcaklık oluyor… Araplar tabiatta bulunan şekline de "kibrit" diyorlarmış.Araplar tabiatta bulunan şekline de "kibrit" diyorlarmış. Bizim şu anda kutunun ucunda, küçük bir sopacığın ucunda kırmızı birazcık bir şey var.Bizim şu anda kutunun ucunda, küçük bir sopacığın ucunda kırmızı birazcık bir şey var. Onu da sürttüğümüz zaman ateş çıkıyor, ocağı yakıyoruz.Onu da sürttüğümüz zaman ateş çıkıyor, ocağı yakıyoruz. Ona da "kibrit" deniliyor ama kibrit aslında Arapça'da bir takım madde.Ona da "kibrit" deniliyor ama kibrit aslında Arapça'da bir takım madde. Daha ziyade kükürte diyorlar. Kükürt yanıcı özellikleri olan bir madde. Daha ziyade kükürte diyorlar. Kükürt yanıcı özellikleri olan bir madde.

Böyle bir şeyi Allah yaratmış. Halekahu'llâhu yevme haleka's-semâvâti vel-ard.Böyle bir şeyi Allah yaratmış. Halekahu'llâhu yevme haleka's-semâvâti vel-ard. "Yeri göğü yarattığı zaman Cenâb-ı Hak böyle bir maddeyi, kibriti yaratmış ki…""Yeri göğü yarattığı zaman Cenâb-ı Hak böyle bir maddeyi, kibriti yaratmış ki…" Fi's-semâi'd-dünyâ. "En yakın semada." Yüiddühâ li'l-kâfirîn. "Kâfirler için hazırlanmış." Fi's-semâi'd-dünyâ. "En yakın semada." Yüiddühâ li'l-kâfirîn. "Kâfirler için hazırlanmış."

"Cehennemin içinde bu ateş taşları, yanıcı taşlar var."Cehennemin içinde bu ateş taşları, yanıcı taşlar var. Ayrıca yandığı zaman daha büyük patlamalar, daha şiddetli alevlenmeler oluyor, Ayrıca yandığı zaman daha büyük patlamalar, daha şiddetli alevlenmeler oluyor, cehennemin azabı şiddetleniyor." mânasına diye böyle tefsir edilmiş. cehennemin azabı şiddetleniyor." mânasına diye böyle tefsir edilmiş.

Vekûd, "yanıcı şey" demek, yani ateşe konulduğu zaman yakılan şey.Vekûd, "yanıcı şey" demek, yani ateşe konulduğu zaman yakılan şey. Vakada, evkade-yûkıdu-îkâden "ateş yakmak" demek.Vakada, evkade-yûkıdu-îkâden "ateş yakmak" demek. Vekûd da ateş yakmaya yarayan maddeler; odun, çıra, kağıt, yani yanabilen şey. Vekûd da ateş yakmaya yarayan maddeler; odun, çıra, kağıt, yani yanabilen şey.

Cehennem ateşi öyle bir ateş ki onun yakıtı, yanıcı maddeleri yani eşyası insanlar; kâfir insanlar ve taş. Cehennem ateşi öyle bir ateş ki onun yakıtı, yanıcı maddeleri yani eşyası insanlar; kâfir insanlar ve taş.

Tabii insanların cehennemde odun gibi yanacağına dair başka âyet-i kerîmeler var.Tabii insanların cehennemde odun gibi yanacağına dair başka âyet-i kerîmeler var. Mesela buyuruyor ki Cenâb-ı Mevlâ: Mesela buyuruyor ki Cenâb-ı Mevlâ:

Ve emme'l-kâsitûne fe-kânû li-cehenneme hatabâ. [Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır.]Ve emme'l-kâsitûne fe-kânû li-cehenneme hatabâ. [Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır.] "İşte o kâfirler -Hatab "odun" demek.- cehennem odunu olacaklar, yanacaklar." "İşte o kâfirler -Hatab "odun" demek.- cehennem odunu olacaklar, yanacaklar."

İnneküm ve mâ ta'budûne min dûni'llâhi hasabu cehenneme entüm lehâ varidûn.İnneküm ve mâ ta'budûne min dûni'llâhi hasabu cehenneme entüm lehâ varidûn. "Ey kâfirler! Hem siz hem de sizin taptığınız o putlar, hepsi cehennemin odunlarıdır, ateşleridir."Ey kâfirler! Hem siz hem de sizin taptığınız o putlar, hepsi cehennemin odunlarıdır, ateşleridir. Siz de o cehenneme girip tıkılacaksınız!" Lev kâne hâülâi âliheten mâ veredûhâ.Siz de o cehenneme girip tıkılacaksınız!"

Lev kâne hâülâi âliheten mâ veredûhâ.
"Taptığınız o putlar tanrı olsaydı o cehenneme girmezlerdi.""Taptığınız o putlar tanrı olsaydı o cehenneme girmezlerdi." Ve küllün fîhâ hâlidûn. "Halbuki hepsi girecekler, Allah o putları da yakacak ve ebediyen yanacaklar." Ve küllün fîhâ hâlidûn. "Halbuki hepsi girecekler, Allah o putları da yakacak ve ebediyen yanacaklar."

Bu gibi âyetlerden bazıları da -tefsirde- demişler ki; Bu gibi âyetlerden bazıları da -tefsirde- demişler ki;

"el-Hicâre'den, belirli taştan maksat: -İnsanlar cehennemde yanacak, bir de;-"el-Hicâre'den, belirli taştan maksat: -İnsanlar cehennemde yanacak, bir de;- el-Asnâmu ve'l-endâd elletî kânet tu'bedü min dûni'llâh.el-Asnâmu ve'l-endâd elletî kânet tu'bedü min dûni'llâh. İnsanların Allah'tan gayrı taptıkları tapınılan putlar kastedilmiştir." İnsanların Allah'tan gayrı taptıkları tapınılan putlar kastedilmiştir."

Allah insanları atacak, o cehennemde yakacak; bir de taşlar yani o taştan yapılmış putlar,Allah insanları atacak, o cehennemde yakacak; bir de taşlar yani o taştan yapılmış putlar, heykeller de hepsi girecek, cayır cayır, çatır çatır cehennemde yanacak. heykeller de hepsi girecek, cayır cayır, çatır çatır cehennemde yanacak.

O cehennemi düşünün, ondan kendinizi koruyun.O cehennemi düşünün, ondan kendinizi koruyun. Bak âkıbet; kâfir olursanız, iman etmezseniz, Kur'an'a uymazsanız... Kur'an nedir? Bak âkıbet; kâfir olursanız, iman etmezseniz, Kur'an'a uymazsanız...

Kur'an nedir?

Allah'ın buyrukları. Ne ihtivâ ediyor? İnsanın saadetinin kurallarını ihtivâ ediyor. Allah'ın buyrukları.

Ne ihtivâ ediyor?

İnsanın saadetinin kurallarını ihtivâ ediyor.

Nerenin saadetini ihtivâ ediyor, nerenin mutluluğunu sağlayacak? Nerenin saadetini ihtivâ ediyor, nerenin mutluluğunu sağlayacak?

Hem dünya saadeti, hem aile saadeti, hem toplum saadeti, hem âhiret saadeti,Hem dünya saadeti, hem aile saadeti, hem toplum saadeti, hem âhiret saadeti, hem bedenin sıhhati, hem ruhun huzuru; her şeyi sağlıyor. Yani güzel şeyler. hem bedenin sıhhati, hem ruhun huzuru; her şeyi sağlıyor. Yani güzel şeyler.

İşte müslümanız, Kur'ân-ı Kerîm'i okuyoruz.İşte müslümanız, Kur'ân-ı Kerîm'i okuyoruz. İşte başkaları Kur'ân-ı Kerîm'i okuyorlar, müslüman oluyorlar. İşte başkaları Kur'ân-ı Kerîm'i okuyorlar, müslüman oluyorlar. Filozoflardan, hâkimlerden, doktorlardan, alimlerden, büyük meşhurlardan, gazetecilerden, Filozoflardan, hâkimlerden, doktorlardan, alimlerden, büyük meşhurlardan, gazetecilerden, münevverlerden, diplomatlardan nice insanlar müslüman oluyor…münevverlerden, diplomatlardan nice insanlar müslüman oluyor… Amerikalı senatörlerden birisinin müslüman olduğunu söylediler, ne kadar güzel...Amerikalı senatörlerden birisinin müslüman olduğunu söylediler, ne kadar güzel... Burada bir Çinli -bir valinin oğluymuş- müslüman olmuş.Burada bir Çinli -bir valinin oğluymuş- müslüman olmuş. Bir arkadaşı alıp Çin'e götürecek, gezdirecek. "Aman git de oraların resimlerini filan çek. Bir arkadaşı alıp Çin'e götürecek, gezdirecek. "Aman git de oraların resimlerini filan çek. Bizim dergilere, bizim radyoya ve televizyona malzeme olur." dedim.Bizim dergilere, bizim radyoya ve televizyona malzeme olur." dedim. Boyuna müslüman oluyorlar, elhamdülillah! Boyuna müslüman oluyorlar, elhamdülillah!

Bu güzel şeyleri bırakıp da insan eliyle yaptığı, konuşmaz, fayda vermez, zarar vermez,Bu güzel şeyleri bırakıp da insan eliyle yaptığı, konuşmaz, fayda vermez, zarar vermez, insana hiçbir faydası dokunmayan şeye nasıl tapar? İşte onlar da cehenneme atılacaklar. insana hiçbir faydası dokunmayan şeye nasıl tapar?

İşte onlar da cehenneme atılacaklar.

Uiddet li'l-kâfirîn. 24. âyetin son cümleciği bu. Uiddet li'l-kâfirîn. 24. âyetin son cümleciği bu.

"O ateşten sakının ki o ateşin yakıtları, yanıcı maddeleri insanlardır ve taştır." "O ateşten sakının ki o ateşin yakıtları, yanıcı maddeleri insanlardır ve taştır."

"Taşlar" demiyor, "taş" diyor. "Taş cinsi" mânasına olabilir."Taşlar" demiyor, "taş" diyor. "Taş cinsi" mânasına olabilir. Bir de, "O taştan yapılmış putlar var ya, işte onlar atılacak!" mânasına... Bir de, "O taştan yapılmış putlar var ya, işte onlar atılacak!" mânasına...

Uiddet li'l-kâfirîn. Eadde-yuiddu-i'dâd, "hazırlamak" demek.Uiddet li'l-kâfirîn. Eadde-yuiddu-i'dâd, "hazırlamak" demek. Eskiden liseye i'dâdî derlerdi, yani "yüksek tahsile Eskiden liseye i'dâdî derlerdi, yani "yüksek tahsile hazırlayıcı güzel bilgileri veren mektep" demek oluyordu.hazırlayıcı güzel bilgileri veren mektep" demek oluyordu. Uiddet li'l-kâfirîn. "Kâfirler için hazırlanmış." Ne bu hazırlanan? Uiddet li'l-kâfirîn. "Kâfirler için hazırlanmış."

Ne bu hazırlanan?

Nâr elletî uiddet li'l-kâfirîn. "O cehennem ki kâfirler için hazırlanmış." mânasına. Nâr elletî uiddet li'l-kâfirîn. "O cehennem ki kâfirler için hazırlanmış." mânasına.

Cehennem kâfirlere cezâ olarak hazırlanmıştır.Cehennem kâfirlere cezâ olarak hazırlanmıştır. Hem de burada uiddet mâzi siygasıyla "hazırlanmıştır" demek.Hem de burada uiddet mâzi siygasıyla "hazırlanmıştır" demek. "Hazırlanacaktır, hazırlanıyor, ileride hazırlanacak." diye söylenmiyor, "Hazırlanmıştır." diyor."Hazırlanacaktır, hazırlanıyor, ileride hazırlanacak." diye söylenmiyor, "Hazırlanmıştır." diyor. Bu neyi gösteriyor? Bu neyi gösteriyor?

Cennetin ve cehennemin şu anda mahluk, hazır ve mevcut olduğunu gösteriyor.Cennetin ve cehennemin şu anda mahluk, hazır ve mevcut olduğunu gösteriyor. Hazırlanmış, hazır bekliyor. Yani kâfir vefat ettiği zaman cezasını hemen görecek.Hazırlanmış, hazır bekliyor. Yani kâfir vefat ettiği zaman cezasını hemen görecek. Mü'min nimete hemen erecek, hazır.Mü'min nimete hemen erecek, hazır. Ehl-i sünnetin itikadı; cennet ve cehennem şimdiden hazır. Bu onu gösteriyor. Ehl-i sünnetin itikadı; cennet ve cehennem şimdiden hazır. Bu onu gösteriyor.

Kâfirler için hazırlanmıştır. Kâfir, imansızlığının cezası, gerçeği itiraf etmemenin cezası,Kâfirler için hazırlanmıştır. Kâfir, imansızlığının cezası, gerçeği itiraf etmemenin cezası, gerçeğe tâbi olmadığından, yamuk yaşamasının cezası olarak cehennemde yanacak. gerçeğe tâbi olmadığından, yamuk yaşamasının cezası olarak cehennemde yanacak.

"Hocam, kâfirlerden acaba iyi yaşayanlar..." "Hocam, kâfirlerden acaba iyi yaşayanlar..."

Bir insan hangi toplumun kalabalığını arttırıyorsa onunla muameleye tâbi olur.Bir insan hangi toplumun kalabalığını arttırıyorsa onunla muameleye tâbi olur. İyi insansa iyilerin safına geçecek. İyilerin safına geçmiyor da kötülerin arasına geçiyor. İyi insansa iyilerin safına geçecek. İyilerin safına geçmiyor da kötülerin arasına geçiyor. Öyle şey yok! Men kessera sevâde kavmin fe-hüve minhüm.Öyle şey yok!

Men kessera sevâde kavmin fe-hüve minhüm.
"Kim bir kavmin sayısını, miktarını kendisi de katılmak suretiyle bir adet arttırıyorsa,"Kim bir kavmin sayısını, miktarını kendisi de katılmak suretiyle bir adet arttırıyorsa, çoğaltıyorsa o onlardandır." Ama o onların amelini işlemese bile onlardandır.çoğaltıyorsa o onlardandır."

Ama o onların amelini işlemese bile onlardandır.
Onların arasından ayrılacak, iyilerin arasına gelecek, iyileri destekleyecek. Onların arasından ayrılacak, iyilerin arasına gelecek, iyileri destekleyecek.

İyilerin arasına gelenlerden ne kadar fayda görüyoruz...İyilerin arasına gelenlerden ne kadar fayda görüyoruz... Fransa'da bir filozof çıkıyor, diyor ki; "Ben müslüman oldum!" Bütün İslâm âlemi seviniyor. Fransa'da bir filozof çıkıyor, diyor ki; "Ben müslüman oldum!" Bütün İslâm âlemi seviniyor. İslâm için destek oluyor, biz de misal gösteriyoruz.İslâm için destek oluyor, biz de misal gösteriyoruz. Bir profesör çıkıyor, müslüman oluyor; "Bak işte sizin beğendiğiniz Batılı alim, Bir profesör çıkıyor, müslüman oluyor; "Bak işte sizin beğendiğiniz Batılı alim, fâzıl, şarkı garbı bilen, sosyalizmi, komünizmi, kapitalizmi çok iyi bilen, su gibi bilen,fâzıl, şarkı garbı bilen, sosyalizmi, komünizmi, kapitalizmi çok iyi bilen, su gibi bilen, kitaplar yazmış olan adam müslüman olmuş!" diyoruz, göğsümüz kabarıyor. kitaplar yazmış olan adam müslüman olmuş!" diyoruz, göğsümüz kabarıyor. O da susuyor, sesini çıkartmıyor, onların arasında duruyor. Öyle yağma yok... O da susuyor, sesini çıkartmıyor, onların arasında duruyor. Öyle yağma yok...

Tabii imanını gizliyor da susuyorsa, imanından dolayı kurtulacak;Tabii imanını gizliyor da susuyorsa, imanından dolayı kurtulacak; ama bir de iyi insanların tarafına geçmeli ve imanını orada göstermeli! ama bir de iyi insanların tarafına geçmeli ve imanını orada göstermeli! Yoksa Peygamber Efendimiz'in zamanında da Peygamber Efendimiz'in hak peygamber olduğunuYoksa Peygamber Efendimiz'in zamanında da Peygamber Efendimiz'in hak peygamber olduğunu bildiği halde, evlatlarının kendi evlâdı olduğunu bildiği kadar kesin bildiği halde bildiği halde, evlatlarının kendi evlâdı olduğunu bildiği kadar kesin bildiği halde ses çıkartmayan insanlar vardı. Onlar mü'min sayılmadı. Neden? ses çıkartmayan insanlar vardı. Onlar mü'min sayılmadı.

Neden?

Ses çıkartmadı. Müslümanların safına katılacaktı... Ses çıkartmadı. Müslümanların safına katılacaktı...

Allahu Teâlâ hazretleri hakkı tutan, haktan yana olan,Allahu Teâlâ hazretleri hakkı tutan, haktan yana olan, Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanacak şekilde ömür geçiren kullardan eylesin. Cehennemden cümlemizi korusun. Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanacak şekilde ömür geçiren kullardan eylesin. Cehennemden cümlemizi korusun.

Allah'ın varlığını birliğini gösteren, Peygamber Efendimiz'in Allah'ın âhir zaman peygamberi,Allah'ın varlığını birliğini gösteren, Peygamber Efendimiz'in Allah'ın âhir zaman peygamberi, hak peygamber olduğunu ispat eden nice nice deliller, belgeler var. hak peygamber olduğunu ispat eden nice nice deliller, belgeler var. Hatta Tevrat'ta, İncil'de; "Âhir zaman peygamberi gelecek, onun evsâfı şöyle şöyle olacak...Hatta Tevrat'ta, İncil'de; "Âhir zaman peygamberi gelecek, onun evsâfı şöyle şöyle olacak... Şöyle şöyle bir diyardan çıkacak, şöyle şöyle hayatında mühim olaylar cereyan edecek..." diye,Şöyle şöyle bir diyardan çıkacak, şöyle şöyle hayatında mühim olaylar cereyan edecek..." diye, onların kitaplarında var. Biliyorlar, "Şu evsâfta bir insan gelecek…" diye bekliyorlar.onların kitaplarında var. Biliyorlar, "Şu evsâfta bir insan gelecek…" diye bekliyorlar. Ama gelince de yan çiziyorlar. Allah Kur'an'a sımsıkı sarılmayı bize nasip etsin.Ama gelince de yan çiziyorlar.

Allah Kur'an'a sımsıkı sarılmayı bize nasip etsin.
Peygamber Efendimiz'in izinde, severek, onun ümmeti olarak yürümeyi nasip etsin.Peygamber Efendimiz'in izinde, severek, onun ümmeti olarak yürümeyi nasip etsin. Rızasına uygun ömür sürmeyi nasip etsin. Şu hayat imtihanını başarmayı nasip etsin.Rızasına uygun ömür sürmeyi nasip etsin. Şu hayat imtihanını başarmayı nasip etsin. Huzuruna da sevdiği razı olduğu mü'min kul olarak varıp cennetiyle cemâliyle müşerref olmak, Huzuruna da sevdiği razı olduğu mü'min kul olarak varıp cennetiyle cemâliyle müşerref olmak, o Peygamberi'ne Firdevs-i Âlâ'da komşu olmak nasip eylesin. Ebedî saadete erdirsin.o Peygamberi'ne Firdevs-i Âlâ'da komşu olmak nasip eylesin. Ebedî saadete erdirsin. Cümlemizi Rıdvân-ı ekberine vâsıl eylesin. Allah hepinizden razı olsun... Cümlemizi Rıdvân-ı ekberine vâsıl eylesin. Allah hepinizden razı olsun...

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh! es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2