Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Kur’an’a ve Sünnete Sarılalım!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

21 Şevvâl 1406 / 29.06.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bazı Cahiliye Adetleri, Yalandan Sayılmayan Şeyler, İman ve Eminlik, Emanete Riayet, Ahde Vefâ, Haramdan Sadaka Vermek, Haram Para ile | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kur’an’a ve Sünnete Sarılalım!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

21 Şevvâl 1406 / 29.06.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bazı Cahiliye Adetleri, Yalandan Sayılmayan Şeyler, İman ve Eminlik, Emanete Riayet, Ahde Vefâ, Haramdan Sadaka Vermek, Haram Para ile | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdulillâhi Rabbi'l-âlemîn.Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdulillâhi Rabbi'l-âlemîn.
Nahmedühû bi-cemî'i mehâmidih. Le-hü'l-hamdi ke-mâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-'azîmi sultânih.Nahmedühû bi-cemî'i mehâmidih. Le-hü'l-hamdi ke-mâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-'azîmi sultânih. Vesselâtu vesselâmu alâ hayra halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve âlihi Vesselâtu vesselâmu alâ hayra halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'âhu bi-ihsânin ilâ yevmid-dîn. ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'âhu bi-ihsânin ilâ yevmid-dîn.

Emmâ ba'dü Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah Emmâ ba'dü

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhtesâtuhâ ve külle muhtesin bid'ah ve külle bid'atin dalâlehve şerra'l-umûri muhtesâtuhâ ve külle muhtesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nârve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Lâ is'âde fi'l-islâm ve lâ şire Lâ is'âde fi'l-islâm ve lâ şire ve lâ ukra fi'l-islâm ve lâ celebe fi'l-islâm ve lâ cenebe ve meni'n-tehebe fe-leyse minnâ. ve lâ ukra fi'l-islâm ve lâ celebe fi'l-islâm ve lâ cenebe ve meni'n-tehebe fe-leyse minnâ.

Sadaka Resûlullah fî-mâ kâl ev ke-mâ kâl. Sadaka Resûlullah fî-mâ kâl ev ke-mâ kâl.

Çok aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn! Çok aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn!

Allah'ın rahmeti, bereketi, ikramı, ihsanı cümlenizin üzerine olsun. Allah'ın rahmeti, bereketi, ikramı, ihsanı cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretleri dünyanın ve âhiretin bildiğimiz bilmediğimiz her türlü hayırlarına, Allahu Teâlâ hazretleri dünyanın ve âhiretin bildiğimiz bilmediğimiz her türlü hayırlarına, nimetlerine, lütuflarına sizleri ve bizleri nâil eylesin. nimetlerine, lütuflarına sizleri ve bizleri nâil eylesin. Dünyanın ve âhiretin bildiğimiz bilmediğimiz her türlü tehlikelerinden sizleri ve bizleri korusun. Dünyanın ve âhiretin bildiğimiz bilmediğimiz her türlü tehlikelerinden sizleri ve bizleri korusun. Rahmetine mazhar eylesin. Cehenneminden âzat eylesin. Rahmetine mazhar eylesin. Cehenneminden âzat eylesin. Cennetine ilk girenlerle dahil eylesin. Cennetine ilk girenlerle dahil eylesin.

Peygamberimiz Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin Peygamberimiz Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet sizin sıkılmayacağınız,mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet sizin sıkılmayacağınız, yorulmayacağınız bir miktar okuyup izah etmek istiyoruz. yorulmayacağınız bir miktar okuyup izah etmek istiyoruz.

Bu hadîs-i şerîflerin izahına başlamazdan önce boynumuzun borcu, Bu hadîs-i şerîflerin izahına başlamazdan önce boynumuzun borcu, sevgimizin saygımızın nişanesi, ifadesi olmak üzere sevgimizin saygımızın nişanesi, ifadesi olmak üzere Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruh-i pâkine hediye olsun diye,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruh-i pâkine hediye olsun diye, ve onun cümle âlinin, ashabının, etbaının, ahbanının ruhlarına hediye olsun diye, ve onun cümle âlinin, ashabının, etbaının, ahbanının ruhlarına hediye olsun diye, sâir enbiyâ ve mürselîn cümle evliyâullah ve mukarrabînin ve bilhassasâir enbiyâ ve mürselîn cümle evliyâullah ve mukarrabînin ve bilhassa Ümmet-i Muhammed'in irşadıyla meşgul olmuş olan hakiki ulemâ,Ümmet-i Muhammed'in irşadıyla meşgul olmuş olan hakiki ulemâ, verese-i enbiyâ sâdât ve meşâyih-i turûk-u aliyyemizin verese-i enbiyâ sâdât ve meşâyih-i turûk-u aliyyemizin ruhlarına âcizâne nâçizâne ikram olsun diye, uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzereruhlarına âcizâne nâçizâne ikram olsun diye, uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mescide toplanmış olan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin şu mescide toplanmış olan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına vâsıl olsun ruhları şad olsun diye, ve yakınlarının ruhlarına vâsıl olsun ruhları şad olsun diye, bu beldeleri fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin ruhlarına hediye olsun diye,bu beldeleri fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin ruhlarına hediye olsun diye, şu camiyi yapmış olanların, yaşatanların, genişletenlerin, temizleyenlerin,şu camiyi yapmış olanların, yaşatanların, genişletenlerin, temizleyenlerin, tazeleyenlerin ve yenileyenlerin kendilerine ve geçmişlerine hediye olsun diye, tazeleyenlerin ve yenileyenlerin kendilerine ve geçmişlerine hediye olsun diye, biz yaşayan müslümanlar da Rabbimiz'in rızasına uygun yaşayıp, salih ameller işleyip, biz yaşayan müslümanlar da Rabbimiz'in rızasına uygun yaşayıp, salih ameller işleyip, dünyada âhirette mesut olalım diye, huzûr-u Rabbi'l-izzet'e sevdiği razı olduğu kullar olarak dünyada âhirette mesut olalım diye, huzûr-u Rabbi'l-izzet'e sevdiği razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olsun diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalımvarmamıza vesile olsun diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım o büyüklerimize o hediyeleri arz edelim ondan sonra başlayalım. Buyurun. o büyüklerimize o hediyeleri arz edelim ondan sonra başlayalım. Buyurun.

Muhterem cemaat-i müslimîn! Okuduğumuz hadîs-i şerîfler,Muhterem cemaat-i müslimîn!

Okuduğumuz hadîs-i şerîfler,
Râmûzü'l-ehâdîs isimli, Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Hocaefendi hazretlerinin Râmûzü'l-ehâdîs isimli, Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Hocaefendi hazretlerinin telif eylemiş olduğu hadis kitabının 463. Sayfasındadır. telif eylemiş olduğu hadis kitabının 463. Sayfasındadır.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu sayfanın ilk hadîs-i şerîfindePeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu sayfanın ilk hadîs-i şerîfinde cahiliye devrinde olup da İslâm'da olmaması gereken bazı kötü âdetleri bildiriyor. cahiliye devrinde olup da İslâm'da olmaması gereken bazı kötü âdetleri bildiriyor. Yani Arapların arasında var, yapılageliyor ama İslâm uygun görmemiş onu. Yani Arapların arasında var, yapılageliyor ama İslâm uygun görmemiş onu. İşte onları bildiriyor. Birisi; Lâ is'âde fil-islâm. "İslâm'da is'âd yoktur." İşte onları bildiriyor. Birisi;

Lâ is'âde fil-islâm. "İslâm'da is'âd yoktur."

İs'âd ne demek? Bir kimse öldüğü zaman Arapların âdeti ağlayıcı, İs'âd ne demek?

Bir kimse öldüğü zaman Arapların âdeti ağlayıcı,
ağıt yakıcı kadınlar tutarlardı.ağıt yakıcı kadınlar tutarlardı. O kadın da gelirdi; "Bu ölünün meziyeti nedir söyleyin bakalım bana." [derdi. Onlar da;] O kadın da gelirdi;

"Bu ölünün meziyeti nedir söyleyin bakalım bana." [derdi. Onlar da;]

İşte kara gözlüydü, güzel yüzlüydü, mübarek şöyleydi böyleydi. İşte kara gözlüydü, güzel yüzlüydü, mübarek şöyleydi böyleydi. Ne söylerlerse tamam, onlara ağıt yakardı artık, ağzından ağıt tuttururdu, söylerdi. Ne söylerlerse tamam, onlara ağıt yakardı artık, ağzından ağıt tuttururdu, söylerdi.

Ha, is'âd "ona yardımcı, destekçi olmak" demektir. Ha, is'âd "ona yardımcı, destekçi olmak" demektir. Yani koro olacak, onun yanına dikilecek, oturacak, o da onun gibiYani koro olacak, onun yanına dikilecek, oturacak, o da onun gibi ölüye ağıt söyleyecekler beraber. ölüye ağıt söyleyecekler beraber.

İslâm'da böyle ölüye ağıt yakmak, ağlayıp saç dökmek, İslâm'da böyle ölüye ağıt yakmak, ağlayıp saç dökmek, yaka yırtmak, saç baş yolmak gibi huylar yok.yaka yırtmak, saç baş yolmak gibi huylar yok. Böyle sayıp dökmek de, ona yardım etmek de yok.Böyle sayıp dökmek de, ona yardım etmek de yok. Dua edersin, sakin, vakur bir tarzda durursun. Dua edersin, sakin, vakur bir tarzda durursun. Bu gibi âdetleri İslâm kaldırmış, bu yok diyor. Bu gibi âdetleri İslâm kaldırmış, bu yok diyor.

Bu kelimenin aynı kökünden çıkmış olan bir başka kelime var ki hacılar söylerler:Bu kelimenin aynı kökünden çıkmış olan bir başka kelime var ki hacılar söylerler: Lebbeyke ve sa'deyk, lebbeyke ve sa'deyk. Lebbeyke ve sa'deyk, lebbeyke ve sa'deyk. Lebbeyk Allahümme lebbeyke diye hacıların lebbeyk çektikleri şey de, lebbeyke ve sa'deyk, Lebbeyk Allahümme lebbeyke diye hacıların lebbeyk çektikleri şey de, lebbeyke ve sa'deyk, yani "Emret, kat kat tekrar tekrar senin emrindeyim,yani "Emret, kat kat tekrar tekrar senin emrindeyim, tekrar tekrar senin hizmetine, yardımına hazırım." mânasına geliyor.tekrar tekrar senin hizmetine, yardımına hazırım." mânasına geliyor. İs'âd "yardım" demektir. Yani ölü ağıtçısına, bağıran çağıran o kadına,İs'âd "yardım" demektir. Yani ölü ağıtçısına, bağıran çağıran o kadına, meslekten, işi şarkıcılık gibi ağıt yakıcılık olan o kadına öyle yardımcı olmak da yok.meslekten, işi şarkıcılık gibi ağıt yakıcılık olan o kadına öyle yardımcı olmak da yok. O da İslâm'da yok diye onu bildirmiş. Ve lâ şifâre fi'l-islâm.O da İslâm'da yok diye onu bildirmiş.

Ve lâ şifâre fi'l-islâm.
Şifâr yazmış burada fakat şerhte şiğâr; ğayn, aynın noktalısı, şiğâr diye yazılmış.Şifâr yazmış burada fakat şerhte şiğâr; ğayn, aynın noktalısı, şiğâr diye yazılmış. Bu da nikâhta mehir vermemek için cahiliye devri Araplarının uydurduğu bir şey. Bu da nikâhta mehir vermemek için cahiliye devri Araplarının uydurduğu bir şey. O ona akrabası bir kadını veriyor, o da ona bir akrabası kadını veriyor;O ona akrabası bir kadını veriyor, o da ona bir akrabası kadını veriyor; o ondan mehir almıyor o ondan mehir almıyor, işi idare ediyorlar para çıkmadan. o ondan mehir almıyor o ondan mehir almıyor, işi idare ediyorlar para çıkmadan. Ortadan para çıkmadan kadınların mehirlerinin birbirlerine denk tutarak işi idare ediyorlar. Ortadan para çıkmadan kadınların mehirlerinin birbirlerine denk tutarak işi idare ediyorlar. İslâm'da öyle şey yok. Bir kere mehir kadının hakkıdır, kadına vereceksin. İslâm'da öyle şey yok.

Bir kere mehir kadının hakkıdır, kadına vereceksin.

Öteki evlenen adama vermenin mânası ne? Haksızlık. Öteki evlenen adama vermenin mânası ne?

Haksızlık.

Evlenen bu kadıncağız, mehir onun hakkı, parayı onun alması lazım fakat ötekisi alıyor.Evlenen bu kadıncağız, mehir onun hakkı, parayı onun alması lazım fakat ötekisi alıyor. Üstelik kendisi hakkı olmayan şeyi aldığı gibi Üstelik kendisi hakkı olmayan şeyi aldığı gibi bir de aldığı kadına kendisinin mehir vermesi lazım, onu da vermiyor. bir de aldığı kadına kendisinin mehir vermesi lazım, onu da vermiyor.

"Tamam, bu kadının mehri öteki kadının mehrine denk olsun,"Tamam, bu kadının mehri öteki kadının mehrine denk olsun, biz ikimiz bu kadınları nikâhlayalım." diye karşılıklı iki taraf anlaşıyorlar.biz ikimiz bu kadınları nikâhlayalım." diye karşılıklı iki taraf anlaşıyorlar. Kadınların arada hiç hukuku yok. Öyle şey yok. Kadınların arada hiç hukuku yok. Öyle şey yok.

İslâm her hak sahibinin hakkını kabul etmiştir ve çiğnenmesine razı gelmez.İslâm her hak sahibinin hakkını kabul etmiştir ve çiğnenmesine razı gelmez. Öyle şey yok. Onu da yasaklamış Peygamber Efendimiz. Öyle şey yok. Onu da yasaklamış Peygamber Efendimiz. "Öyle ölüye ağlayıcılık, ağlayıcıya yardımcılık yok. "Öyle ölüye ağlayıcılık, ağlayıcıya yardımcılık yok. Mehir vermekten kaçıp da mehirleri karşılıklı takas etmek suretiyleMehir vermekten kaçıp da mehirleri karşılıklı takas etmek suretiyle mehirden kurtulmaca oyunu yok." mehirden kurtulmaca oyunu yok." Sonra; Ve lâ ukre veya akra fi'l-islâm.Sonra;

Ve lâ ukre veya akra fi'l-islâm.
Birisi öldü mü Araplar onun devesini götürüp mezarının başına bağlarlardı. Birisi öldü mü Araplar onun devesini götürüp mezarının başına bağlarlardı.

Bağlasınlar, ne olacak? Hayvan ölünceye kadar çözmezlerdi.Bağlasınlar, ne olacak?

Hayvan ölünceye kadar çözmezlerdi.
Yani mezara bağlarlardı, çözmezlerdi hayvan da o ölenin yüzünden aç susuz bağlı orada ölürdü.Yani mezara bağlarlardı, çözmezlerdi hayvan da o ölenin yüzünden aç susuz bağlı orada ölürdü. Öyle şey yok. Hayvan da olsa değil mi ki canı var, Öyle şey yok. Hayvan da olsa değil mi ki canı var, değil mi ki canı yanıyor, değil mi ki acıkıyor susuyor.değil mi ki canı yanıyor, değil mi ki acıkıyor susuyor. Onu öyle bağlamak doğru değil. Kuşu kafese koymak bile doğru değil. Onu öyle bağlamak doğru değil. Kuşu kafese koymak bile doğru değil. Suyunu veriyorsun, yemini veriyorsun ama o bile doğru değil.Suyunu veriyorsun, yemini veriyorsun ama o bile doğru değil. Hürriyetini tahdid etmeye hakkın yok. Hürriyetini tahdid etmeye hakkın yok. Yani o dışarda gezecek, avlanacak, kendisi yakalanacak. Yani o dışarda gezecek, avlanacak, kendisi yakalanacak. Nasip, hayatın içinde neyse ne olacaksa olacak. Nasip, hayatın içinde neyse ne olacaksa olacak. Ama hürriyetini tahdid etmek, haklarına mâni olmak yok. Ama hürriyetini tahdid etmek, haklarına mâni olmak yok.

Tabii bu deveyi bağlamak da çok ayıp, çok günah, çok zalimce bir şey. Tabii bu deveyi bağlamak da çok ayıp, çok günah, çok zalimce bir şey. Güya o ölen adama yardım olsun diye düşünüyorlar ama ölen öldü, Güya o ölen adama yardım olsun diye düşünüyorlar ama ölen öldü, o deveden ona ne fayda!o deveden ona ne fayda! Zavallı hayvanın orada zulmen ölmesine yol açıyorsun, ölünün belki günahı artıyor.Zavallı hayvanın orada zulmen ölmesine yol açıyorsun, ölünün belki günahı artıyor. Belki ölünün kabahati yok da, razı olmazsa kabahati yok da arkasındakilerin, Belki ölünün kabahati yok da, razı olmazsa kabahati yok da arkasındakilerin, onu bağlayanların tabii vebali oluyor. onu bağlayanların tabii vebali oluyor. Peygamber Efendimiz, "İslâm da bu da yok." diyor. Peygamber Efendimiz, "İslâm da bu da yok." diyor. İslâm gelmiş kötü âdetleri birer birer kaldırmış. İslâm gelmiş kötü âdetleri birer birer kaldırmış.

Muhterem kardeşlerim! Siz müslüman olduğunuzdan, Muhterem kardeşlerim!

Siz müslüman olduğunuzdan,
müslüman anadan babadan geldiğinizden bu beldemiz elhamdülillah kıyâmete kadar müslüman anadan babadan geldiğinizden bu beldemiz elhamdülillah kıyâmete kadar müslüman kalsın, yedi sekiz asır müslüman olduğundan müslüman olmamanın müslüman kalsın, yedi sekiz asır müslüman olduğundan müslüman olmamanın ne kadar kötü olduğunu kolay anlayamazsınız.ne kadar kötü olduğunu kolay anlayamazsınız. Bilemezsiniz ki! Yani baklavayı yemeyen tadını bilmediği gibi acı bir şeyi de tatmayan tadını bilmez.Bilemezsiniz ki! Yani baklavayı yemeyen tadını bilmediği gibi acı bir şeyi de tatmayan tadını bilmez. Hani kadı'nın birisi demiş ki; Hani kadı'nın birisi demiş ki;

"Şu herife 100 sopa vurun!" hükmetmiş yani. Adam acı acı gülmüş; "Şu herife 100 sopa vurun!" hükmetmiş yani. Adam acı acı gülmüş;

"Niye gülüyorsun?" demiş. "Kadı efendi." demiş,"Niye gülüyorsun?" demiş.

"Kadı efendi." demiş,
"Ya sen saymayı bilmiyorsun ya hiç dayak yemedin." demiş. "Ya sen saymayı bilmiyorsun ya hiç dayak yemedin." demiş. Yani 100 sopa kolay bir şey mi yani, 100 defa küt küt sırtına inecek. Yani acısı çok. Yani 100 sopa kolay bir şey mi yani, 100 defa küt küt sırtına inecek. Yani acısı çok.

"Sen tatmamışsın da ondan böyle 100 tane deyiveriyorsun." diye fıkrada söylerler. "Sen tatmamışsın da ondan böyle 100 tane deyiveriyorsun." diye fıkrada söylerler.

İslâm'dan önce böyle âdetler vardı. Görüyorsunuz İslâm neleri düzeltmiş ne hâle getirmiş.İslâm'dan önce böyle âdetler vardı. Görüyorsunuz İslâm neleri düzeltmiş ne hâle getirmiş. İnsanlığı ne çukurdan, çamurdan çıkarmış ne yüksek mertebelere, İnsanlığı ne çukurdan, çamurdan çıkarmış ne yüksek mertebelere, ne güzel makamlara eriştirmiş. ne güzel makamlara eriştirmiş.

Biliyor musunuz bu hayvanlara yapılanlar hayvanlara yapılmakla kalmıyordu,Biliyor musunuz bu hayvanlara yapılanlar hayvanlara yapılmakla kalmıyordu, kız çocuklarını bile diri diri gömüyorlardı! kız çocuklarını bile diri diri gömüyorlardı! Mezarı kazıyorlardı, içine diri olarak kız çocuğunu gömüyorlardı.Mezarı kazıyorlardı, içine diri olarak kız çocuğunu gömüyorlardı. Onun için İslâm'ın güzelliğini anlamakta bir ölçü olsun diye evvelkisiyle mukayese etmek lazım.Onun için İslâm'ın güzelliğini anlamakta bir ölçü olsun diye evvelkisiyle mukayese etmek lazım. İslâm'dan önceki hayat ve o hayatta câri olan âdet ve an'aneler, ondan sonra İslâm. İslâm'dan önceki hayat ve o hayatta câri olan âdet ve an'aneler, ondan sonra İslâm. İkisini bir mukayese et bakalım, akla kara yan yana gelsin bir gör bakalım aradaki farkı.İkisini bir mukayese et bakalım, akla kara yan yana gelsin bir gör bakalım aradaki farkı. [Mukayese etmeyince] insan bilmez. [Adam] ileri geri laf söylüyor.[Mukayese etmeyince] insan bilmez.

[Adam] ileri geri laf söylüyor.
Belki de aslı müslüman değil.Belki de aslı müslüman değil. Hani şimdi bizim bu memlekette İslâm'ın aleyhinde konuşanlara, Hani şimdi bizim bu memlekette İslâm'ın aleyhinde konuşanlara, "Ya bunlar dangalak anlamıyor mu?" filan diye kızıyoruz. "Ya bunlar dangalak anlamıyor mu?" filan diye kızıyoruz. Aslında belki adam soy olarak aslı da müslüman değil de ama şimdi herkes kayboldu, Aslında belki adam soy olarak aslı da müslüman değil de ama şimdi herkes kayboldu, ne soy kaldı ne sop kaldı, hiçbir şey belli olmuyor da adına bakıyorsun bilemiyorsun ne olduğunu. ne soy kaldı ne sop kaldı, hiçbir şey belli olmuyor da adına bakıyorsun bilemiyorsun ne olduğunu.

Ben böyle gazetelerde vefat ilanlarına bakıyorum, Allah Allah.Ben böyle gazetelerde vefat ilanlarına bakıyorum, Allah Allah. Adı bizim adlarımız gibi, sıralanmış, diyor ki; Adı bizim adlarımız gibi, sıralanmış, diyor ki;

"Cenazesi filanca sinagogtan kalkacak, filanca kiliseden kalkacak." "Cenazesi filanca sinagogtan kalkacak, filanca kiliseden kalkacak."

Allah Allah! Şaşırıp kalıyor insan. İsim? Allah Allah! Şaşırıp kalıyor insan.

İsim?

Erol, bilmem ne, bilmem ne filan, böyle hiç kimsenin anlayamayacağı Kemal filan gibi isimler.Erol, bilmem ne, bilmem ne filan, böyle hiç kimsenin anlayamayacağı Kemal filan gibi isimler. Ama bakıyorsun gayrimüslimmiş. Tabii onlar eline kalemi aldı mı İslâm'a saldırır, yapacak.Ama bakıyorsun gayrimüslimmiş.

Tabii onlar eline kalemi aldı mı İslâm'a saldırır, yapacak.
Ateş yakar, su ıslatır boğar, tabiatı neyse. Köpek ısırır, kedi fareyi görünce dayanamaz,Ateş yakar, su ıslatır boğar, tabiatı neyse. Köpek ısırır, kedi fareyi görünce dayanamaz, bilmem köpek kediyi görünce saldırır. İşte her şeyin bir tabiatı var.bilmem köpek kediyi görünce saldırır. İşte her şeyin bir tabiatı var. Sivrisinek insanı sokar. Huyu neyse yani yaratılışının icabı onu yapacak. Sivrisinek insanı sokar. Huyu neyse yani yaratılışının icabı onu yapacak.

Biz İslâm hakkında söz söyleyenlere bir de sormalıyız. Biz İslâm hakkında söz söyleyenlere bir de sormalıyız. Yani; "Sen hangi karın ağrısından konuşuyorsun bakalım?Yani; "Sen hangi karın ağrısından konuşuyorsun bakalım? Karnın neden ağrıyor senin?" diye bir sormamız lazım.Karnın neden ağrıyor senin?" diye bir sormamız lazım. "Karnın neden ağrıyor?" diye sormamız lazım. "Karnın neden ağrıyor?" diye sormamız lazım. "Çünkü sen hakikati söylemiyorsun ama bu hakikati söylemeyişinin hakikatini bir anlayalım bakalım, "Çünkü sen hakikati söylemiyorsun ama bu hakikati söylemeyişinin hakikatini bir anlayalım bakalım, senin karnındaki ağrı neymiş?" diye onu da anlamaya çalışmak lazım.senin karnındaki ağrı neymiş?" diye onu da anlamaya çalışmak lazım. Öyle her gördüğüne insan hemen kolayca "evet" dememeli,Öyle her gördüğüne insan hemen kolayca "evet" dememeli, demesi doğru değil, dikkat etmesi lazım. demesi doğru değil, dikkat etmesi lazım.

Bir adamın kitabını beğeniyordum, isim vermeyeceğim,Bir adamın kitabını beğeniyordum, isim vermeyeceğim, geçen gün açtım ilk sayfasını bir okuyuvereyim dedim,geçen gün açtım ilk sayfasını bir okuyuvereyim dedim, herkese de "iyi adamdır, hoştur" filan diye methediyorum.herkese de "iyi adamdır, hoştur" filan diye methediyorum. Allah Allah, bir sayfasında baktım yanlış, ikinci sayfasına baktım yanlış, üçüncü sayfasında... Allah Allah, bir sayfasında baktım yanlış, ikinci sayfasına baktım yanlış, üçüncü sayfasında... Ya hayret ettim yani! Bilmiyorlar, bilmiyorlar, bilmiyorlar!Ya hayret ettim yani! Bilmiyorlar, bilmiyorlar, bilmiyorlar! Bilmediklerini de bilmiyorlar! Bilmeyince de ileri geri konuşuyor. Haberi yok.Bilmediklerini de bilmiyorlar! Bilmeyince de ileri geri konuşuyor. Haberi yok. O mesele öyle değil, onu biliyorum ben, içyüzünü biliyorum öyle değil. O mesele öyle değil, onu biliyorum ben, içyüzünü biliyorum öyle değil. O bilmeden asıyor kesiyor, yalan yanlış!O bilmeden asıyor kesiyor, yalan yanlış! Âyette bildirilen şeye aykırı şey söylüyor. Güya kitap yazmış hoca mesela. Âyette bildirilen şeye aykırı şey söylüyor. Güya kitap yazmış hoca mesela.

Allah insanı yanıltmasın, şaşırtmasın, bizi de aldattırmasın. Allah insanı yanıltmasın, şaşırtmasın, bizi de aldattırmasın.

Aldanmak oluyor... Herkes birisinin peşine takılıyor gidiyor,Aldanmak oluyor... Herkes birisinin peşine takılıyor gidiyor, ondan sonra hata ettiğini anlarsa çok yazık olur. ondan sonra hata ettiğini anlarsa çok yazık olur.

İz kâle li'l-insân'ikfur fe-lemmâ kefera kâle innî berîün min-ke innî ehâfullâhe rabbe'l-âlemîne. İz kâle li'l-insân'ikfur fe-lemmâ kefera kâle innî berîün min-ke innî ehâfullâhe rabbe'l-âlemîne.

Şeytanın işi nedir? Âyet-i kerîmede bildiriliyor ki;Şeytanın işi nedir?

Âyet-i kerîmede bildiriliyor ki;
İnsanoğluna der ki; "Kâfir ol, kâfir ol haydi!" Küfre teşvik eder şeytan.İnsanoğluna der ki; "Kâfir ol, kâfir ol haydi!" Küfre teşvik eder şeytan. Fe-lemmâ kefera. "O da kâfir olunca..." Allah'ın nimetlerini inkâr edince, imandan dışarı çıkınca, Fe-lemmâ kefera. "O da kâfir olunca..." Allah'ın nimetlerini inkâr edince, imandan dışarı çıkınca, şeytanın sözüne dikkat edin, o zaman diyor ki; şeytanın sözüne dikkat edin, o zaman diyor ki; İnnî berîün min-ke. "Ben senden berîyim, ben senden uzağım." İnnî berîün min-ke. "Ben senden berîyim, ben senden uzağım." İnnî ehâfullâhe rabbe'l-âlemîn. "Âlemlerin Rabbi Allah'tan ben korkarım." diyor. İnnî ehâfullâhe rabbe'l-âlemîn. "Âlemlerin Rabbi Allah'tan ben korkarım." diyor.

E demin niye öyle dedin? Kandırıncaya kadar...E demin niye öyle dedin?

Kandırıncaya kadar...
Yani bu kandırıcıların kandırmalarına dikkat edin. Yani bu kandırıcıların kandırmalarına dikkat edin. Doksan dokuz tane doğru söz söyler arasından bir yalanı geçirttirmek için. Doksan dokuz tane doğru söz söyler arasından bir yalanı geçirttirmek için. Arasından bir yalanı sana anlamadan, sezdirmeden, belli etmeden sana kabul ettirmek içinArasından bir yalanı sana anlamadan, sezdirmeden, belli etmeden sana kabul ettirmek için yalanların arasına doğrular doğruların arasına yalanları karıştırır, yalanların arasına doğrular doğruların arasına yalanları karıştırır, sen de bilmezsen hataya düşersin. sen de bilmezsen hataya düşersin. Onun için dinî bilgileri kimden aldığına, kimin kitabını okuduğuna, kimin makalesini dinlediğine,Onun için dinî bilgileri kimden aldığına, kimin kitabını okuduğuna, kimin makalesini dinlediğine, kimin sözüne kulak verdiğine dikkat etmen lazım.kimin sözüne kulak verdiğine dikkat etmen lazım. Aldatmaca olmasın! Aldatmaca olmasın!

Şimdi bir kitap okudum, çok şaçma bir şey söylüyor, yani âyete, Allah'ın emrine,Şimdi bir kitap okudum, çok şaçma bir şey söylüyor, yani âyete, Allah'ın emrine, Allah'ın buyurduğuna aykırı bir şey söylüyor.Allah'ın buyurduğuna aykırı bir şey söylüyor. Kitapta öyle, okudum. Ama arkasından on tane âyet getiriyor. Olmaz ki! Kitapta öyle, okudum. Ama arkasından on tane âyet getiriyor. Olmaz ki!

Az önce burada öğle namazından sonra birisi geldi aile hayatından şikâyet etti.Az önce burada öğle namazından sonra birisi geldi aile hayatından şikâyet etti. Bir zümreden bahsetti, o zümreye mensupmuş karısı, babası, annesi, kayınpederi,Bir zümreden bahsetti, o zümreye mensupmuş karısı, babası, annesi, kayınpederi, kayınvalidesi; namaz kılmıyorlar. kayınvalidesi; namaz kılmıyorlar. "Dedeme Kur'an okutuyorlar, Kur'an'a inanmazlar." diyor. "Dedeme Kur'an okutuyorlar, Kur'an'a inanmazlar." diyor. "Kur'ân-ı Kerîm'in içinde yazanları tatbik etmezler. Başını ört derim başını örtmez." diyor."Kur'ân-ı Kerîm'in içinde yazanları tatbik etmezler. Başını ört derim başını örtmez." diyor. "Sen bizim yolumudan çıktın." diyorlarmış, kendileri yoldan çıkmış durumda."Sen bizim yolumudan çıktın." diyorlarmış, kendileri yoldan çıkmış durumda. Yani adam âyete hadise uygun yaşıyor, onlar bunu kabul etmiyorlar.Yani adam âyete hadise uygun yaşıyor, onlar bunu kabul etmiyorlar. Adam namuslu, onlar kabul etmiyor. Yani dünyada böyle her şey altüst edilmiş durumda; Adam namuslu, onlar kabul etmiyor. Yani dünyada böyle her şey altüst edilmiş durumda; edepsiz, cahil de cüretli. edepsiz, cahil de cüretli. Açıyor ağzını yumuyor gözünü, bağırıyor çağırıyor, kandırıyor etrafını. Açıyor ağzını yumuyor gözünü, bağırıyor çağırıyor, kandırıyor etrafını. Çok dikkat edin. Allah'tan isteyin bir kere; "Yâ Rabbi, bana hakkı hak olarak göster, hakka uydur; Çok dikkat edin. Allah'tan isteyin bir kere; "Yâ Rabbi, bana hakkı hak olarak göster, hakka uydur; batılı bâtıl olarak göster, batıldan koru." diye batılı bâtıl olarak göster, batıldan koru." diye Allah'tan işin gerçeğini size göstermesini isteyin. [İnsan] yanılabilir. Allah'tan işin gerçeğini size göstermesini isteyin. [İnsan] yanılabilir.

Ağa Han'ın oğlunu teraziye koyup şeyle tartıyorlarmış, filanca mezhebin, Ağa Han'ın oğlunu teraziye koyup şeyle tartıyorlarmış, filanca mezhebin, bâtıl mezhebin şeyleri [mensupları]. bâtıl mezhebin şeyleri [mensupları]. Adam gidiyor Avrupa'da artistlerle ömür geçiriyor. Adam gidiyor Avrupa'da artistlerle ömür geçiriyor. Geçen gün bir mecmuada okudum, filancanın yeğeni bilmem eroin temin etmekten, Geçen gün bir mecmuada okudum, filancanın yeğeni bilmem eroin temin etmekten, esrarkeşlikten mahkûm olmuş bilmem hangi yerde. esrarkeşlikten mahkûm olmuş bilmem hangi yerde. Yani bir Arap hanedânından birisi.Yani bir Arap hanedânından birisi. Şu kadar bin dolar harcamış müslümanların parasından. Yani insanlar şaşırabiliyor. Şu kadar bin dolar harcamış müslümanların parasından. Yani insanlar şaşırabiliyor.

Allah bizi haktan ayırmasın, yanıltmasın, şaşırtmasın. Allah bizi haktan ayırmasın, yanıltmasın, şaşırtmasın.

Sünnet-i seniyyeye sarılacağız. Kur'ân-ı Kerîm'e sarılacağız. Sünnet-i seniyyeye sarılacağız. Kur'ân-ı Kerîm'e sarılacağız.

Lâ ye'tihi'l-bâtılu min beyni yedeyhi. "Bu Kur'ân-ı Kerîm'in şu iki kabı arasında bâtıl yoktur." Lâ ye'tihi'l-bâtılu min beyni yedeyhi. "Bu Kur'ân-ı Kerîm'in şu iki kabı arasında bâtıl yoktur."

Tenzîlün min-rabbi'l-âlemîn. "Âlemlerin Rabbi Allah tarafından gönderilmiştir." Tenzîlün min-rabbi'l-âlemîn. "Âlemlerin Rabbi Allah tarafından gönderilmiştir."

Kur'ân-ı Kerîm'i okuyalım. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Kur'ân-ı Kerîm'i okuyalım.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz
bir yere bir heyet gönderiyordu, kalabalık, o heyetten herkesi huzuruna çağırıp soruyordu; bir yere bir heyet gönderiyordu, kalabalık, o heyetten herkesi huzuruna çağırıp soruyordu;

"Kur'an'dan ne biliyorsun, ne kadar biliyorsun?" "Kur'an'dan ne biliyorsun, ne kadar biliyorsun?"

"Yâ Resûlallah! Şu sûreyi şu sûreyi biliyorum, şu kadar biliyorum." diye söylüyordu herkes. "Yâ Resûlallah! Şu sûreyi şu sûreyi biliyorum, şu kadar biliyorum." diye söylüyordu herkes. İçlerinden yaşça en gençlerinden bir tanesi, yaşça en gençlerinden bir tanesiİçlerinden yaşça en gençlerinden bir tanesi, yaşça en gençlerinden bir tanesi Peygamber Efendimiz'in karşısına geldi. Ona da sordu Peygamber Efendimiz; Peygamber Efendimiz'in karşısına geldi. Ona da sordu Peygamber Efendimiz;

"Kur'an'dan ne biliyorsun ey filanca, söyle bakalım." "Kur'an'dan ne biliyorsun ey filanca, söyle bakalım."

"Yâ Resûlallah! Şunu, şunu, şunu biliyorum, Bakara sûresini de biliyorum." "Yâ Resûlallah! Şunu, şunu, şunu biliyorum, Bakara sûresini de biliyorum."

"Bakara sûresini de biliyorum." deyince Peygamber Efendimiz dedi ki; "Bakara sûresini de biliyorum." deyince Peygamber Efendimiz dedi ki;

"Bakara sûresini biliyor musun?" "Bakara sûresini biliyor musun?"

"Evet yâ Resûlallah! Bakara sûresini de biliyorum." "Evet yâ Resûlallah! Bakara sûresini de biliyorum."

İki buçuk cüzlük, 286 âyetlik kocaman bir sûre. Yani Kur'ân-ı Kerîm'in en büyük sûresi. İki buçuk cüzlük, 286 âyetlik kocaman bir sûre. Yani Kur'ân-ı Kerîm'in en büyük sûresi.

"O zaman bu kafilenin komutanı, emiri, başkanı sensin." dedi Peygamber Efendimiz. "O zaman bu kafilenin komutanı, emiri, başkanı sensin." dedi Peygamber Efendimiz. "Bu kafilenin başkanı sensin." dedi. "Bu kafilenin başkanı sensin." dedi. Çünkü maksat Allah'ın rızasını bilen insanı söz sahibi etmektir.Çünkü maksat Allah'ın rızasını bilen insanı söz sahibi etmektir. Allah'ın emirlerini yasaklarını bilen insana uymaktır. Asıl maksat Allah'a uymak olduğu içinAllah'ın emirlerini yasaklarını bilen insana uymaktır. Asıl maksat Allah'a uymak olduğu için Allah'ın emirlerini kim iyi biliyorsa o emir oluyor, o başkan oluyor. Allah'ın emirlerini kim iyi biliyorsa o emir oluyor, o başkan oluyor. Bu inceliğe çok dikkat edin! Her yerde buna çok riayet edin!Bu inceliğe çok dikkat edin! Her yerde buna çok riayet edin! En en önemli nokta Allah'ın kelamını, kitabını iyi bilmektir! En en önemli nokta Allah'ın kelamını, kitabını iyi bilmektir! Bu kitabın içinde bâtıl yoktur. Hüden li'l-müttakîn.Bu kitabın içinde bâtıl yoktur.

Hüden li'l-müttakîn.
"Müttakiler için hidayettir bu, baştan aşağıya hidayettir." Bu kitabı iyi öğrenirseniz, "Müttakiler için hidayettir bu, baştan aşağıya hidayettir." Bu kitabı iyi öğrenirseniz, bu kitaba sımsıkı sarılırsanız hiç kimse sizi şaşırtamaz, hiçbir şeyden şaşırmazsınız bu kitaba sımsıkı sarılırsanız hiç kimse sizi şaşırtamaz, hiçbir şeyden şaşırmazsınız çünkü Kur'an'ın ipine sarıldınız, Resûlullah'ın sünnetine sarıldınız.çünkü Kur'an'ın ipine sarıldınız, Resûlullah'ın sünnetine sarıldınız. Resûlullah Efendimiz bize her şeyi anlatmıştır elhamdülillah.Resûlullah Efendimiz bize her şeyi anlatmıştır elhamdülillah. Onun da sünnetine sımsıkı sarılırsak o da sebeb-i necâtımız olacak. Onun da sünnetine sımsıkı sarılırsak o da sebeb-i necâtımız olacak.

Bir de bu devirde sünnete sarılmak, herkesin bid'atlerde koşturduğu zamanda Bir de bu devirde sünnete sarılmak, herkesin bid'atlerde koşturduğu zamanda bu devirde sünnete sarılmak, o sünnet âşıklarının, bu devirde sünnete sarılmak, o sünnet âşıklarının, Peygamber âşıklarının, Peygamber yolunun sâdıklarınınPeygamber âşıklarının, Peygamber yolunun sâdıklarının 100 şehit sevabı kazanmasına vesile, sebep olacak.100 şehit sevabı kazanmasına vesile, sebep olacak. Yüz tane şehit gibi sevap alacaksınız. Şehitler bir kere cennetlik,Yüz tane şehit gibi sevap alacaksınız. Şehitler bir kere cennetlik, Allah'ın indinde rızıklandırılıyorlar, dereceleri yüksek, herkes kendilerine gıpta ediyor.Allah'ın indinde rızıklandırılıyorlar, dereceleri yüksek, herkes kendilerine gıpta ediyor. Bir tanesi değil, onların 100 tanesinin sevabı kadar sevap alacaksınız. Bir tanesi değil, onların 100 tanesinin sevabı kadar sevap alacaksınız. Onun için ilme çalışın, Kur'an'a yapışın, hadîs-i şerîfe uyun,Onun için ilme çalışın, Kur'an'a yapışın, hadîs-i şerîfe uyun, sünnet-i seniyyeyi ihyâ edenlerden olun. sünnet-i seniyyeyi ihyâ edenlerden olun.

Efendimiz "İslâm'da ağıt yakmak, ağıt yakana yardım etmek yok." dedi, Efendimiz "İslâm'da ağıt yakmak, ağıt yakana yardım etmek yok." dedi, "Mehirsiz kadınları takas usûlü alıp mehirlerini birini ötekisine denk tutmak yok." dedi, "Mehirsiz kadınları takas usûlü alıp mehirlerini birini ötekisine denk tutmak yok." dedi, "Deveyi sahibinin mezarına bağlayıp da öyle aç susuz öldürtmek insafsızlığı, zulmü yok." dedi. "Deveyi sahibinin mezarına bağlayıp da öyle aç susuz öldürtmek insafsızlığı, zulmü yok." dedi.

Ve lâ celebe fi'l-islâm. "İslâm'da celeb yoktur." dedi. Ve lâ celebe fi'l-islâm. "İslâm'da celeb yoktur." dedi. Bu da, adamın vazifesi dolaşmak, alması gereken şeyleri gidip toplamak [ama] bir yere oturuyor,Bu da, adamın vazifesi dolaşmak, alması gereken şeyleri gidip toplamak [ama] bir yere oturuyor, verecek şahısları ayağına çağırıyor.verecek şahısları ayağına çağırıyor. Öyle şey yok. Vazifesi neyse gidecek teker teker [dolaşacak]. Öyle şey yok. Vazifesi neyse gidecek teker teker [dolaşacak]. Mesela vazifelendirilmiş zekâtları toplayacak. Peygamber Efendimiz zekât toplayıcı vazifelilerMesela vazifelendirilmiş zekâtları toplayacak. Peygamber Efendimiz zekât toplayıcı vazifeliler gönderirdi kabilelere, onlar da giderlerdi sürüleri, develeri görürlerdi, gönderirdi kabilelere, onlar da giderlerdi sürüleri, develeri görürlerdi, onların Efendimiz'in tarif ettiği evsafta, orta evsafta olanlarından zekâtlıkları ayırıp alırlardı.onların Efendimiz'in tarif ettiği evsafta, orta evsafta olanlarından zekâtlıkları ayırıp alırlardı. Şimdi bazıları kurnaz, rahatına düşkün, keyfi yerinde, obada çadırını kuruyor keyfi yerinde. Şimdi bazıları kurnaz, rahatına düşkün, keyfi yerinde, obada çadırını kuruyor keyfi yerinde. Her tarafa adam salıyor, onlar gelsinler getirsinler.Her tarafa adam salıyor, onlar gelsinler getirsinler. Vazife muntazam yapılmamış oluyor. Vazife muntazam yapılmamış oluyor. Vazife muntazam yapılmamış oluyor. Vazife muntazam yapılmamış oluyor. Bu mânaya celeb, yani adamları celbettirip de orada alacağını almak usûlü İslâm'da yoktur diyor. Bu mânaya celeb, yani adamları celbettirip de orada alacağını almak usûlü İslâm'da yoktur diyor.

Bir de bu [zekât toplama] İslâm'da olduğuna, [burada da] "İslâm'da yoktur." dediğine göre, Bir de bu [zekât toplama] İslâm'da olduğuna, [burada da] "İslâm'da yoktur." dediğine göre, İslâm devrinde zekât toplandığına göre herhalde [burada] celebin bu mânası değil de, İslâm devrinde zekât toplandığına göre herhalde [burada] celebin bu mânası değil de, bir de eski cahiliye devrinde mânası var. O da şu; bir de eski cahiliye devrinde mânası var. O da şu;

Atın yanında atla müsabaka yapıyor, yarış yapıyor.Atın yanında atla müsabaka yapıyor, yarış yapıyor. Yarışta kumar oynanıyor. Yarış yapıyor, tuttuğu at kazansın diyeYarışta kumar oynanıyor. Yarış yapıyor, tuttuğu at kazansın diye yanında at koşturup ona; "Haydi, tamam, koş, ha gayret!" bilmem ne böyle destekçilik olmak.yanında at koşturup ona; "Haydi, tamam, koş, ha gayret!" bilmem ne böyle destekçilik olmak. Celeb bu mânaya da geliyor. Celeb bu mânaya da geliyor.

Satıcının bir malı satması esnasında bir müşteri gelir, saf, bir şeyden haberi yok. Satıcının bir malı satması esnasında bir müşteri gelir, saf, bir şeyden haberi yok. "Şu kaça?" filan derken öbür taraftan bir başkası yanaşır; "Şu kaça?" filan derken öbür taraftan bir başkası yanaşır; "Ya bu ne güzel malmış nereden aldınız, çok da ucuz vallahi billahi." yemin ediyor."Ya bu ne güzel malmış nereden aldınız, çok da ucuz vallahi billahi." yemin ediyor. Öyle bir şey yok. Maksat öbür müşteriyi kızıştırıp o malı o müşteriye pahalı satmak. Öyle bir şey yok. Maksat öbür müşteriyi kızıştırıp o malı o müşteriye pahalı satmak. Aldatmaca. "İslâm'da böyle şey yok." demek olabilir. Aldatmaca. "İslâm'da böyle şey yok." demek olabilir. Kelimenin bir mânası bu olabilir. Yani alışverişte müşteri kızıştırmak için Kelimenin bir mânası bu olabilir. Yani alışverişte müşteri kızıştırmak için yalandan işin içine girip müşteri imiş gibi davranıp yalandan işin içine girip müşteri imiş gibi davranıp adamı aldatmaya, kandırmaya, dolandırmaya İslâm'da yer yok demek oluyor. adamı aldatmaya, kandırmaya, dolandırmaya İslâm'da yer yok demek oluyor. Bir de; Ve lâ cenebe fi'l-islâm. Ceneb de bir şeyin yanında, Bir de;

Ve lâ cenebe fi'l-islâm. Ceneb de bir şeyin yanında,
atın yanında o kazansın diye [yedek at gezdirmek]. atın yanında o kazansın diye [yedek at gezdirmek]. Adam yarışa girmiş yanında bir at daha gezdiriyor, koşturuyor, beraber koşuyorlar,Adam yarışa girmiş yanında bir at daha gezdiriyor, koşturuyor, beraber koşuyorlar, altındaki at yorulduğu, takatsiz kaldığı zaman ona biniyor müsabakaya öyle devam ediyor.altındaki at yorulduğu, takatsiz kaldığı zaman ona biniyor müsabakaya öyle devam ediyor. İşte böyle hileler yok demiş oluyor Peygamber Efendimiz. [Hadisin] en son cümlesi de; İşte böyle hileler yok demiş oluyor Peygamber Efendimiz. [Hadisin] en son cümlesi de;

Ve men intehebe fe-leyse minnâ. "Kim yağmacılığa kalkışırsa o müslüman değildir,Ve men intehebe fe-leyse minnâ. "Kim yağmacılığa kalkışırsa o müslüman değildir, bizlerden değildir." bizlerden değildir."

Yağmacılık ne demek? Bu kabilenin 20-30 silahlı eşkiyası toplanır Yağmacılık ne demek?

Bu kabilenin 20-30 silahlı eşkiyası toplanır
öbür kabilenin adamları bir yere gitti mi, bir zayıf zamanı kolladı mı bir saldırır alır develerini, öbür kabilenin adamları bir yere gitti mi, bir zayıf zamanı kolladı mı bir saldırır alır develerini, alır koyunlarını, belki karılarını kızlarını, yağmalar gider. alır koyunlarını, belki karılarını kızlarını, yağmalar gider. Yağmacılık. İslâm'da öyle şey yok. Olmayacağı da hepimizin bildiği bir şey. Yağmacılık. İslâm'da öyle şey yok. Olmayacağı da hepimizin bildiği bir şey.

Yani Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem demiş oluyor ki; Yani Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem demiş oluyor ki; "Bu cahiliye devrinin hileye dayanan asılsız esassız törelerini İslâm kaldırmıştır."Bu cahiliye devrinin hileye dayanan asılsız esassız törelerini İslâm kaldırmıştır. İslâm'da bunları yürütmeyin, eski âdetlerinizi devam ettirmeyin.İslâm'da bunları yürütmeyin, eski âdetlerinizi devam ettirmeyin. İslâm'ın geldiğini bilin, İslâm'ın nuruna tâbi olun. İslâm'ın geldiğini bilin, İslâm'ın nuruna tâbi olun. Eski âdetlerinizi körü körüne devam ettirmeyin." Eski âdetlerinizi körü körüne devam ettirmeyin."

Peki onlar devam ettirmediler, biz ne yapıyoruz? Peki onlar devam ettirmediler, biz ne yapıyoruz?

Şimdi ben üniversite hocasıyım; kültür kitaplarını, eski tarih kitaplarını, yenilerini okuyorum.Şimdi ben üniversite hocasıyım; kültür kitaplarını, eski tarih kitaplarını, yenilerini okuyorum. Taa Orta Asya'daki cahiliye devrinden, taa Anadolu'daki Hititliler zamanından Taa Orta Asya'daki cahiliye devrinden, taa Anadolu'daki Hititliler zamanından kalma âdetleri devam ettiren köyler var. Ta eski. kalma âdetleri devam ettiren köyler var. Ta eski. Yani İslâm'dan çook evvel, putlar zamanında,Yani İslâm'dan çook evvel, putlar zamanında, bâtıl dinler zamanında olan şeyleri devam ettirenler var. bâtıl dinler zamanında olan şeyleri devam ettirenler var. İşte bunların hepsini bırakması lazımdı bu ahalinin.İşte bunların hepsini bırakması lazımdı bu ahalinin. İslâm geldi, İslâm'dan gayri bâtıl şeylere, hurafelere sapmaması lazımdı.İslâm geldi, İslâm'dan gayri bâtıl şeylere, hurafelere sapmaması lazımdı. Çalılara çaput bağlamak, türbelere mum yakmak, bilmem çeşit çeşit bâtıl inançlar, hurafeler, Çalılara çaput bağlamak, türbelere mum yakmak, bilmem çeşit çeşit bâtıl inançlar, hurafeler, huylar, âdetler, saçma sapan şeyler. Kızının başlık parası. huylar, âdetler, saçma sapan şeyler.

Kızının başlık parası.
Ya bu senin kızın sığır mı?! İnek mi?! Ne demek, onu satıyor musun sen? Ya bu senin kızın sığır mı?! İnek mi?! Ne demek, onu satıyor musun sen? "Efendim işte bir para veriliyor ya." O para veriliyorsa sana ne o paradan, "Efendim işte bir para veriliyor ya." O para veriliyorsa sana ne o paradan, o para kızın hakkı, nikâhının karşılığı emniyet.o para kızın hakkı, nikâhının karşılığı emniyet. Olur ki evliliği bozulur, mağdur olmasın diye Allah ona dinimizde bir nikâh [bedeli vermiş].Olur ki evliliği bozulur, mağdur olmasın diye Allah ona dinimizde bir nikâh [bedeli vermiş]. Başlık parası alıyor, damattan parayı alıyor cebine koyuyor, kıza bir şey gitmiyor. Başlık parası alıyor, damattan parayı alıyor cebine koyuyor, kıza bir şey gitmiyor. Yanlış âdet. Yanlış âdet.

Doğu Anadolu'da kan davası. Gidiyor çeşme başında küçücük çocuğu çifteyle öldürüyor geçiyor. Doğu Anadolu'da kan davası. Gidiyor çeşme başında küçücük çocuğu çifteyle öldürüyor geçiyor.

E niye öldürdün bu zavallıyı? Haa, onun babası benim dedemi öldürmüştü. E niye öldürdün bu zavallıyı?

Haa, onun babası benim dedemi öldürmüştü.

Peki onun babası senin dedeni öldürdü, suçluysa onu şikâyet et o cezayı yesin. Peki onun babası senin dedeni öldürdü, suçluysa onu şikâyet et o cezayı yesin. Bu küçücük yavrucuğun kabahati ne? "Efendim işte o da o ailede değil mi?" Bu küçücük yavrucuğun kabahati ne?

"Efendim işte o da o ailede değil mi?"

İslâm'da öyle şey yok. Suçun, şuçu işleyenden gayrisine cezası verilmez, çektirilmez. İslâm'da öyle şey yok. Suçun, şuçu işleyenden gayrisine cezası verilmez, çektirilmez. Ama hâlâ yürütülüyor. Burada bir arkadaş tanıyorum mesela diyorum ki; Ama hâlâ yürütülüyor. Burada bir arkadaş tanıyorum mesela diyorum ki;

"Nerelisin?" "Urfalıyım" veya diyor ki; "Mardinliyim, Diyarbakırlıyım." "Nerelisin?"

"Urfalıyım" veya diyor ki; "Mardinliyim, Diyarbakırlıyım."

"Niye geldin buraya?" "Kan davasından korktum hocam."Niye geldin buraya?"

"Kan davasından korktum hocam.
Bizim dedeler zamanında bir çatışma olmuş. Bizim dedeler zamanında bir çatışma olmuş. Şimdi benim burada adresimi tespit etseler benim canıma okurlar burada. Şimdi benim burada adresimi tespit etseler benim canıma okurlar burada. Halbuki ben hiç o küskünlüğe bile taraftar değilim ama eski şeyi aynen devam ettiriyorlar." diyor.Halbuki ben hiç o küskünlüğe bile taraftar değilim ama eski şeyi aynen devam ettiriyorlar." diyor. İşte bu cahiliye, cahiliye devri âdeti. Yani misal olsun diye hatırıma geliverenleri böyle sayıyorum.İşte bu cahiliye, cahiliye devri âdeti. Yani misal olsun diye hatırıma geliverenleri böyle sayıyorum. İslâm'da yok, İslâm'da yok. İslâm'da yok, İslâm'da yok.

İslâm'da olmayan şeyleri atmasını öğrenemezsek iyi müslüman olamayız. İslâm'da olmayan şeyleri atmasını öğrenemezsek iyi müslüman olamayız. Böyle gelir böyle gideriz, Allah da hesabını sorar.Böyle gelir böyle gideriz, Allah da hesabını sorar. Allahu Teâlâ hazretleri de; "Sen ne biçim Müslümanlık yaşadın dünya hayatında ya, Allahu Teâlâ hazretleri de; "Sen ne biçim Müslümanlık yaşadın dünya hayatında ya, yaptığın o işlerin nasıl bağdaştırdın Müslümanlıkla?" diye hesabını sorar. yaptığın o işlerin nasıl bağdaştırdın Müslümanlıkla?" diye hesabını sorar.

Onun için bir şeyin İslâm'da olup olmadığına bakalım, işimizi ona göre tanzim edelim.Onun için bir şeyin İslâm'da olup olmadığına bakalım, işimizi ona göre tanzim edelim. Tenkit ediyor; "Efendim bu adam hiç kızların elini sıkmaz!" Tenkit ediyor;

"Efendim bu adam hiç kızların elini sıkmaz!"

E dinimizde sıkmamak var da ondan sıkmıyor. E dinimizde sıkmamak var da ondan sıkmıyor. Yani aç bizim meşhur fıkıh kitaplarımızı, bölüm var hakkında; kadının elini tutmak, sıkmak yok.Yani aç bizim meşhur fıkıh kitaplarımızı, bölüm var hakkında; kadının elini tutmak, sıkmak yok. "Merhaba" diyeceksen "merhaba" diyeceksin, selam vereceksen selam vereceksin, "Merhaba" diyeceksen "merhaba" diyeceksin, selam vereceksen selam vereceksin, büyükse hürmetini ifade edersin, küçükse şey yaparsın ama örtülü ve belli bir mesafeden olarak. büyükse hürmetini ifade edersin, küçükse şey yaparsın ama örtülü ve belli bir mesafeden olarak.

İslâm'da gelinin kocasının kardeşiyle yalnız kalması yok. İslâm'da gelinin kocasının kardeşiyle yalnız kalması yok. Yenge yani şey, bir odada yalnız kalması yok. Peygamber Efendimiz diyor ki; Yenge yani şey, bir odada yalnız kalması yok. Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Biribirine nikâh düşecek iki insan bir odada tenha kalmasın." "Biribirine nikâh düşecek iki insan bir odada tenha kalmasın." Yani bir odada bulunmasınlar, çıkıversin, kapı açık dursun, bir odada yalnız kalmasınlar.Yani bir odada bulunmasınlar, çıkıversin, kapı açık dursun, bir odada yalnız kalmasınlar. Diyorlar ki; "Yâ Resûlallah! Peki ya kocasının kardeşiyse?" Diyor ki; Diyorlar ki;

"Yâ Resûlallah! Peki ya kocasının kardeşiyse?" Diyor ki;

"O ölümdür ölüm!" Çünkü şeytana uyuverseler mahvolurlar, daha beter olur. "O ölümdür ölüm!" Çünkü şeytana uyuverseler mahvolurlar, daha beter olur.

Onun için İslâm ne emretmişse ona göre yapılacak.Onun için İslâm ne emretmişse ona göre yapılacak. İslâm neyi yasaklamışsa o bırakılacak kardeşlerim.İslâm neyi yasaklamışsa o bırakılacak kardeşlerim. Sen de giyimine, kuşamına, traşına, âdetine, yaptığın işe bak, aslını esasını araştır;Sen de giyimine, kuşamına, traşına, âdetine, yaptığın işe bak, aslını esasını araştır; İslâm'da varsa yap, yoksa bırak. İslâm'da yoksa bırak. İslâm'da varsa yap, yoksa bırak. İslâm'da yoksa bırak. Sözün kısası bu. Kurtuluş burada. Hepimiz yaptığımız işi ölçeceğiz biçeceğiz.Sözün kısası bu. Kurtuluş burada. Hepimiz yaptığımız işi ölçeceğiz biçeceğiz. Herkes, herkes bir yol tutturmuş gidiyor ama İslâm'la hiç ilgisi yok. Herkes, herkes bir yol tutturmuş gidiyor ama İslâm'la hiç ilgisi yok.

İslâm'la ilgisi yok ama öteki karşı tarafta bize, biz hocalara, İslâm'la ilgisi yok ama öteki karşı tarafta bize, biz hocalara, biz din adamlarına, bu dini bilen insanlara zıt giden bir karşı taraf var, biz din adamlarına, bu dini bilen insanlara zıt giden bir karşı taraf var, o da her şeyin bir çaresini bulmuş, her şeye bir mukabil felsefe atmış ortaya. o da her şeyin bir çaresini bulmuş, her şeye bir mukabil felsefe atmış ortaya.

"Efendim Allah gafurdur rahimdir, affeder." Yaa, sen bile bile günahı işle "Efendim Allah gafurdur rahimdir, affeder."

Yaa, sen bile bile günahı işle
"Allah affeder." de. Sana iki kat ceza verir Allah. Öyle şey yok. "Allah affeder." de. Sana iki kat ceza verir Allah. Öyle şey yok.

Allah affeder ama tevbe etmiş olacak, boynu bükük olmuş olacak, bir daha yapmamaya azmedecek,Allah affeder ama tevbe etmiş olacak, boynu bükük olmuş olacak, bir daha yapmamaya azmedecek, niyeti öyle olacak. Bile bile; "Allah affeder, Allah affeder, yapmaya devam. niyeti öyle olacak. Bile bile;

"Allah affeder, Allah affeder, yapmaya devam.
İçki gelsin, zina devam etsin, bilmem ne..." Öyle şey yok.İçki gelsin, zina devam etsin, bilmem ne..."

Öyle şey yok.
Küçük günah da bile ısrar etti mi insan küçük günah bile büyür. Küçük günah da bile ısrar etti mi insan küçük günah bile büyür.

"Efendim zaman sana uymazsa sen zamana uy demişler." "Efendim zaman sana uymazsa sen zamana uy demişler."

Kim demiş, niye demiş, ne zaman demiş, nerede denmiş? Âyet mi hadis mi? Kim demiş, niye demiş, ne zaman demiş, nerede denmiş? Âyet mi hadis mi?

Uy bakalım zamana. Uy bakalım zamana.

Peki, haydi bakalım sakalımızla gidelim plaja, Peki, haydi bakalım sakalımızla gidelim plaja, haydi bakalım sakalımızla gidelim kızların kadınların arasına gazinoya. haydi bakalım sakalımızla gidelim kızların kadınların arasına gazinoya. Zamana uyacağız ya, öyle diyorlar ya! Olur mu? Zamana uyacağız ya, öyle diyorlar ya!

Olur mu?

Zamana uyacakmış, niye uyayım ben? Ben müslümanım, zaman bana uysun. Zamana uyacakmış, niye uyayım ben? Ben müslümanım, zaman bana uysun. Zaman bana uysun, turistler bana uysun. Eski turistler [bize benzerdi.] Zaman bana uysun, turistler bana uysun.

Eski turistler [bize benzerdi.]
Mecmuamızda resmini bastık mahsustan, İngiliz elçisinin karısı gelmiş,Mecmuamızda resmini bastık mahsustan, İngiliz elçisinin karısı gelmiş, Osmanlı elbisesini giymiş, başını örtmüş filan, albümde resmi var.Osmanlı elbisesini giymiş, başını örtmüş filan, albümde resmi var. Aldık mecmuaya bastık, neden? Haa biz eskiden bize gelen turistleri benzetirdik, bize benzetirdik, Aldık mecmuaya bastık, neden? Haa biz eskiden bize gelen turistleri benzetirdik, bize benzetirdik, böyle başını örttürürdük, sırtını kapattırırdık.böyle başını örttürürdük, sırtını kapattırırdık. Şimdi onlar bizi kendilerine benzetiyorlar. Aç başını, aç sırtını, aç göğsünü. Şimdi onlar bizi kendilerine benzetiyorlar. Aç başını, aç sırtını, aç göğsünü. Üste de lüzum yok alta da lüzum yok. Üstsüzlük modası, altsızlık modası. Üste de lüzum yok alta da lüzum yok. Üstsüzlük modası, altsızlık modası.

E ne oldu, İslâm nerede kaldı, iman nerede kaldı? Allah'ın intikam alacağından terettüdün mü var? E ne oldu, İslâm nerede kaldı, iman nerede kaldı? Allah'ın intikam alacağından terettüdün mü var? Allah'ın kanunları mı değişti? İnsanın nefsinin [arzuları] mı körlendi? Allah'ın kanunları mı değişti? İnsanın nefsinin [arzuları] mı körlendi? Artık insanoğullarının nefisleri ıslah mı oldu, hepsi melek mi oldular? Artık insanoğullarının nefisleri ıslah mı oldu, hepsi melek mi oldular?

Ne rezaletler dönüyor! Yani İslâm'a aykırı her şeyden cemiyet ne zararlar görüyor da Ne rezaletler dönüyor! Yani İslâm'a aykırı her şeyden cemiyet ne zararlar görüyor da kimsenin haberi yok! kimsenin haberi yok!

Bu mesele çok mühim. Yani her şeyin İslâm'la ilgisini iyice tahkik edeceğiz;Bu mesele çok mühim. Yani her şeyin İslâm'la ilgisini iyice tahkik edeceğiz; müslümanca yaşayacağız, müslümanca olmayan şeyleri bırakabileceğiz.müslümanca yaşayacağız, müslümanca olmayan şeyleri bırakabileceğiz. Herkes peşin olarak İslâm'a razı olacak, İslâm'dan gayri şeyi bırakmaya razı olacak. Herkes peşin olarak İslâm'a razı olacak, İslâm'dan gayri şeyi bırakmaya razı olacak. Aramızda ihtilaf varsa gideceğiz İslâm'a, İslâm bizim hakkımızda hükmünü verecek;Aramızda ihtilaf varsa gideceğiz İslâm'a, İslâm bizim hakkımızda hükmünü verecek; sen haklısın, sen haksızsın. Haklı olan tamam diyecek, haksız olan da peki diyecek haklıya uyacak.sen haklısın, sen haksızsın. Haklı olan tamam diyecek, haksız olan da peki diyecek haklıya uyacak. Öyle yapmamız lazım. Yoksa bu işlerin içinden başka türlü çıkılmaz, bu cemiyet mahvolur.Öyle yapmamız lazım. Yoksa bu işlerin içinden başka türlü çıkılmaz, bu cemiyet mahvolur. İnsanların dünyaları da mahvolur âhiretleri de mahvolur ve âhirette çok başlarına işler açılır. İnsanların dünyaları da mahvolur âhiretleri de mahvolur ve âhirette çok başlarına işler açılır.

İkinci hadîs-i şerîfe geçiyoruz. İkinci hadîs-i şerîfe geçiyoruz.

Lâ eûddühû kâziben er-raculü yuslihu beyne'n-nâsiLâ eûddühû kâziben er-raculü yuslihu beyne'n-nâsi yekûlü'l-kavle lâ yürîdü bi-hî ille'l-ıslâha ve'r-racülyekûlü'l-kavle lâ yürîdü bi-hî ille'l-ıslâha ve'r-racül yekûlü fi'l-harbi ve'r-racülyekûlü fi'l-harbi ve'r-racül yuhaddisü'mra'etehû ve'l-mer'etyuhaddisü'mra'etehû ve'l-mer'et tühaddisü zevcehâ. tühaddisü zevcehâ.

[Ümmü] Külsüm bint Akabe radıyallahu anhâ'dan Beyhakî ve Ebû Davud rivayet etmişler.[Ümmü] Külsüm bint Akabe radıyallahu anhâ'dan Beyhakî ve Ebû Davud rivayet etmişler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki;

"Ben şunu yalandan saymam." diyor Peygamber Efendimiz ve neyi yalandan saymadığını sıralıyor. "Ben şunu yalandan saymam." diyor Peygamber Efendimiz ve neyi yalandan saymadığını sıralıyor.

er-Raculü yuslihu beyne'n-nâsi yekûlü'l-kavle lâ yürîdü bi-hî ille'l-ıslâha. er-Raculü yuslihu beyne'n-nâsi yekûlü'l-kavle lâ yürîdü bi-hî ille'l-ıslâha. "Bir adam insanların arasını düzeltmeye çalışıyor, iki veya daha çok, "Bir adam insanların arasını düzeltmeye çalışıyor, iki veya daha çok, insanların arasını ıslah etmeye, düzeltmeye çalışıyor, sözler söylüyor ama insanların arasını ıslah etmeye, düzeltmeye çalışıyor, sözler söylüyor ama ancak düzeltmeyi düşünerek söylüyor." ancak düzeltmeyi düşünerek söylüyor." Yani doğru eğri ara düzelsin diye vaziyeti idare ederek birtakım sözler söylüyor. Yani doğru eğri ara düzelsin diye vaziyeti idare ederek birtakım sözler söylüyor.

"Tamam, bunu yalandan saymam." diyor Peygamber Efendimiz. "Tamam, bunu yalandan saymam." diyor Peygamber Efendimiz. Çünkü arayı düzeltmek maksadıyla söylüyor. Çünkü arayı düzeltmek maksadıyla söylüyor.

"Canım o sana onu dememiştir ben dediğini sanmıyorum,"Canım o sana onu dememiştir ben dediğini sanmıyorum, başka zamanda işte senin hakkında iyi konuşuyordu." filan diye arayı düzeltmeye çalışıyor.başka zamanda işte senin hakkında iyi konuşuyordu." filan diye arayı düzeltmeye çalışıyor. Yani iş düzelsin diye çalışan bir insan. Yani iş düzelsin diye çalışan bir insan. Onun ufak tefek böyle hakikatleri saklaması, söylememesi,Onun ufak tefek böyle hakikatleri saklaması, söylememesi, hilâf-ı hakîkat konuşmasını yalan saymam diyor.hilâf-ı hakîkat konuşmasını yalan saymam diyor. O zaman dobra dobra olmaya lüzum yok. O zaman dobra dobra olmaya lüzum yok.

"Haa, geçen gün hakkaten ben de onun yanında oturuyordum açtı ağzını yumdu gözünü"Haa, geçen gün hakkaten ben de onun yanında oturuyordum açtı ağzını yumdu gözünü seni batırdı çıkardı." desen adama; seni batırdı çıkardı." desen adama;

"Tamam, vazgeçtim bir daha ebediyen konuşmuyorum." der biter. "Tamam, vazgeçtim bir daha ebediyen konuşmuyorum." der biter. Yani her şeyi söylemek her zaman doğru değil. Yani her şeyi söylemek her zaman doğru değil.

"Yok, herhalde öyle dememiştir, başka maksatla demiştir, ben öyle anlamadım." "Yok, herhalde öyle dememiştir, başka maksatla demiştir, ben öyle anlamadım." filan deyiverip lafı idare edip arayı düzeltmek mesala. filan deyiverip lafı idare edip arayı düzeltmek mesala. Bu yalan sayılmıyor, bir. İkincisi; Ve'r-racül Bu yalan sayılmıyor, bir. İkincisi;

Ve'r-racül
yekûlü fi'l-harbi. "Kişi harpte birtakım sözler söylüyor yalan,yekûlü fi'l-harbi. "Kişi harpte birtakım sözler söylüyor yalan, onu yalan saymam." diyor Peygamber Efendimiz. onu yalan saymam." diyor Peygamber Efendimiz.

Neden? Yakalamış düşman soruyor; "Senin arkadaşların kaç kişi, nerede oturuyorlar,Neden?

Yakalamış düşman soruyor; "Senin arkadaşların kaç kişi, nerede oturuyorlar,
kampı nerede kurdular, çadırları nerede, adetleri ne kadar, sayınız çok mu az mı, kampı nerede kurdular, çadırları nerede, adetleri ne kadar, sayınız çok mu az mı, silahınız var mı yok mu?" silahınız var mı yok mu?" O da bülbül gibi hepsini söylese giderler o arkadaşlarını hepsini yakalarlar şehit ederler.O da bülbül gibi hepsini söylese giderler o arkadaşlarını hepsini yakalarlar şehit ederler. O zaman gerçeği söylemeyecek yani,O zaman gerçeği söylemeyecek yani, "Müslümanım dobra dobra olmalıyım, olduğu gibi söyleyivereyim." derse hata olur. "Müslümanım dobra dobra olmalıyım, olduğu gibi söyleyivereyim." derse hata olur. O zaman başka türlü söyleyecek, kandıracak düşmanı ki kardeşlerini kurtarsın. O zaman başka türlü söyleyecek, kandıracak düşmanı ki kardeşlerini kurtarsın.

Adam eline bıçağı almış birisini kesmek için peşinden gidiyor. Adam eline bıçağı almış birisini kesmek için peşinden gidiyor. Adam gelmiş bunun yanına; "Aman beni sakla!" Adam gelmiş bunun yanına;

"Aman beni sakla!"

"Gir şunun altına." Ötekisi bıçakla gelmiş; "Gir şunun altına." Ötekisi bıçakla gelmiş;

"Buradan filanca adam geçti mi?" "Yoo, sabahtan beri ben burdayım "Buradan filanca adam geçti mi?"

"Yoo, sabahtan beri ben burdayım
şu işle meşgulüm hiçbir kimseyi görmedim." şu işle meşgulüm hiçbir kimseyi görmedim."

"Haa öyle mi." Burnundan soluyarak gidiyor adam; "Haa öyle mi." Burnundan soluyarak gidiyor adam;

"Haydi sen de çık burdan bu tarafa git." diyor. "Haydi sen de çık burdan bu tarafa git." diyor. Yani adamı kurtarıyor mesala. Bu yalan sayılmaz. Üçüncüsü; Ve'r-racülYani adamı kurtarıyor mesala. Bu yalan sayılmaz. Üçüncüsü;

Ve'r-racül
yuhaddisü'mra'etehû ve'l-mer'etyuhaddisü'mra'etehû ve'l-mer'et tühaddisü zevcehâ. "Adam hanımına laflar söylüyor, kadın efendisine laflar söylüyor,tühaddisü zevcehâ. "Adam hanımına laflar söylüyor, kadın efendisine laflar söylüyor, bu da yalan sayılmaz." Yani; "Sen arslansın efendi hazretleri." bu da yalan sayılmaz." Yani;

"Sen arslansın efendi hazretleri."
Veyahut; "Hanımefendi senin emsalin dünyada yok, dünyadaVeyahut;

"Hanımefendi senin emsalin dünyada yok, dünyada
yani bütün kadınları önüme dizseler ben yine seni seçerim." bilmem ne filan söylüyor. yani bütün kadınları önüme dizseler ben yine seni seçerim." bilmem ne filan söylüyor.

Bu tabii aile devam etsin diye olduğundan bunun bir mahsuru yok. Bu tabii aile devam etsin diye olduğundan bunun bir mahsuru yok.

"Dünyanın en güzel kadını sensin!" Ya güzellik müsabakası mı yaptın? "Dünyanın en güzel kadını sensin!"

Ya güzellik müsabakası mı yaptın?
Sonra görüyorsun işte boyunu posunu kilosunu rengini ölçülerini filan amaSonra görüyorsun işte boyunu posunu kilosunu rengini ölçülerini filan ama orada bir şey olmuyor. orada bir şey olmuyor.

Demek ki bu hadisten anlıyoruz ki efendisine karşı hanım, hanımına karşı efendinin Demek ki bu hadisten anlıyoruz ki efendisine karşı hanım, hanımına karşı efendinin gönül alıcı sözler söylemesi lazım. gönül alıcı sözler söylemesi lazım.

"Hanımefendi 15 gün seyahate çıktım, yani senin yemeklerini nasıl özledim bilemezsin,"Hanımefendi 15 gün seyahate çıktım, yani senin yemeklerini nasıl özledim bilemezsin, hiçbir yemek bana tatlı gelmedi." hiçbir yemek bana tatlı gelmedi." Hani filanca lokantada kebaplar ne güzeldi, o tatlılar ne güzeldi amaHani filanca lokantada kebaplar ne güzeldi, o tatlılar ne güzeldi ama yani gönül olsun filan diye o öyle oluyor. yani gönül olsun filan diye o öyle oluyor.

Üçüncü hadîs-i şerîf. Lâ îmâne li-men lâ emânete lehû ve lâ dîne li-men lâ ahde lehû. Üçüncü hadîs-i şerîf.

Lâ îmâne li-men lâ emânete lehû ve lâ dîne li-men lâ ahde lehû.

Bunun birkaç rivayetini aşağı doğru göreceğiz. Efendimiz buyuruyor ki; Bunun birkaç rivayetini aşağı doğru göreceğiz. Efendimiz buyuruyor ki;

Lâ îmâne li-men lâ emânete lehû. Lâ îmâne li-men lâ emânete lehû. "Eminliği, güvenilirliği, emanet vasfı olmayan kimsenin imanı yoktur." "Eminliği, güvenilirliği, emanet vasfı olmayan kimsenin imanı yoktur." Ve lâ dîne li-men lâ ahde lehû.Ve lâ dîne li-men lâ ahde lehû. "Ahdine sadakati olmayan kimsenin dini yoktur.""Ahdine sadakati olmayan kimsenin dini yoktur." Böyle buyurmuş Peygamber Efendimiz. Böyle buyurmuş Peygamber Efendimiz.

Şimdi adam mü'min, Lâ ilâhe illallâh Muhammedür Resûlullah diyor ama kaypak, Şimdi adam mü'min, Lâ ilâhe illallâh Muhammedür Resûlullah diyor ama kaypak, sabun kalıbı gibi, ıslak sabun kalıbı gibi, ele avuca sığmıyor, fırt ordan fırt ordan. sabun kalıbı gibi, ıslak sabun kalıbı gibi, ele avuca sığmıyor, fırt ordan fırt ordan. Ahdine güvenemezsin, sözüne, verdiğin acaba sana geri gelir mi gelmez mi,Ahdine güvenemezsin, sözüne, verdiğin acaba sana geri gelir mi gelmez mi, aldatır mı aldatmaz mı itimadın yok, kuşku üzeresin. aldatır mı aldatmaz mı itimadın yok, kuşku üzeresin. Haa, böyle emaneti olmayan bir insanın emanet vasfı, eminlik vasfı olmayan bir insanın imanı yoktur. Haa, böyle emaneti olmayan bir insanın emanet vasfı, eminlik vasfı olmayan bir insanın imanı yoktur.

Neden? O adam doğru düzgün imanı olsaydı bu tesiri verecek davranışlarda bulunmazdı. Neden?

O adam doğru düzgün imanı olsaydı bu tesiri verecek davranışlarda bulunmazdı.
Bu adamın imanı zayıf. Yani kâfir demek değil de bu adamın imanında çok kusur var,Bu adamın imanı zayıf. Yani kâfir demek değil de bu adamın imanında çok kusur var, bu adamda birtakım zayıf sıfatlar var demek. bu adamda birtakım zayıf sıfatlar var demek. Yani o gibi sıfatlara sahip olmamaya, güvenilir insan olmaya çalışacağız. Sözümüzde duracağız. Yani o gibi sıfatlara sahip olmamaya, güvenilir insan olmaya çalışacağız. Sözümüzde duracağız.

"Saat dokuzda sana gelirim." Tamam, dokuzda kapıyı tık tık çalmalısın, dokuzda. "Saat dokuzda sana gelirim."

Tamam, dokuzda kapıyı tık tık çalmalısın, dokuzda.

"Al şu kadar para senin yanında dursun, sonra alırım." "Al şu kadar para senin yanında dursun, sonra alırım."

Peki, dursun, geldiği zaman vereceksin. Mal, para, diğer emanetler öyle. Peki, dursun, geldiği zaman vereceksin.

Mal, para, diğer emanetler öyle.
Yani güvendiği şeyi, güvenini bozacak bir şekilde şey yapmayacak müslüman. Yani güvendiği şeyi, güvenini bozacak bir şekilde şey yapmayacak müslüman. Eğer yapıyorsa imanına kusur, hastalık var ondan yapıyor,Eğer yapıyorsa imanına kusur, hastalık var ondan yapıyor, Allah'tan korkmuyor, hesaptan korkmuyor, imanı zayıf demek. Allah'tan korkmuyor, hesaptan korkmuyor, imanı zayıf demek.

O halde biz müslümanlar bizim başımızın tâcı Peygamber Efendimiz'in o eminlik sıfatı gibiO halde biz müslümanlar bizim başımızın tâcı Peygamber Efendimiz'in o eminlik sıfatı gibi sıfata sahip olmalıyız hepimiz. Muhammed el-Emîn. sıfata sahip olmalıyız hepimiz. Muhammed el-Emîn. Biz de öyle olacağız. Senin adın ne? Hasan. Sen de Hasan el-Emîn olacaksın. Biz de öyle olacağız.

Senin adın ne?

Hasan. Sen de Hasan el-Emîn olacaksın.

Senin adın ne? Ahmet. Sen de Ahmet el-Emîn olacaksın. Senin adın ne?

Ahmet. Sen de Ahmet el-Emîn olacaksın.

Senin adın ne? Ali. Sen de Ali el-Emîn olacaksın. Herkes sana itimat edecek, Senin adın ne?

Ali. Sen de Ali el-Emîn olacaksın. Herkes sana itimat edecek,
yani aralarında ihtilaf çıktığı zaman seni hakem seçecekler, güvenecekler;yani aralarında ihtilaf çıktığı zaman seni hakem seçecekler, güvenecekler; "Bu haksızlık yapmaz, adam aldatmaz, doğruyu söyler." "Bu haksızlık yapmaz, adam aldatmaz, doğruyu söyler."

Bir dükkâna gittim, adam sakallı, oğlu bizim fakültede talebe, adam bir yere bağlı, Bir dükkâna gittim, adam sakallı, oğlu bizim fakültede talebe, adam bir yere bağlı, bir hocadan da tesbih almış.bir hocadan da tesbih almış. Birisi geldi yazıhaneye bir firmaya mal alacaklar,Birisi geldi yazıhaneye bir firmaya mal alacaklar, o mal alacakları firmanın adamına bu herif diyor ki; o mal alacakları firmanın adamına bu herif diyor ki;

"Sen şu malları göster ve daha çok methet, 'bu daha iyidir' de."Sen şu malları göster ve daha çok methet, 'bu daha iyidir' de. Bu ucuz malı satalım. Sana da şu kadar şey." diyor. Bu ucuz malı satalım. Sana da şu kadar şey." diyor.

Emanet kalmadı. Ne satıcıda emanet var ne öbür müessesenin satın alma memurunda emanet var. Emanet kalmadı. Ne satıcıda emanet var ne öbür müessesenin satın alma memurunda emanet var. "Şu mal daha kaliteli." [diyecek] bunu kötüleyecek patronuna, "Şu mal daha kaliteli." [diyecek] bunu kötüleyecek patronuna, çünkü patronu işi bilmiyor, buna güveniyor. çünkü patronu işi bilmiyor, buna güveniyor. "Efendim bu beş para etmez bu malı almayalım, şu mal güzel." diyecek."Efendim bu beş para etmez bu malı almayalım, şu mal güzel." diyecek. O halbuki tapon, bozuk bir mal. Bunu alacak, bu daha ucuz buna daha çok para verecekler.O halbuki tapon, bozuk bir mal. Bunu alacak, bu daha ucuz buna daha çok para verecekler. O fazla haram kazancın bir kısmını da o satın alma memuruna bu herif verecek. O fazla haram kazancın bir kısmını da o satın alma memuruna bu herif verecek.

Böyle Müslümanlık olur mu? Ben bir terzide kumaş, elbise diktireceğim. Böyle Müslümanlık olur mu?

Ben bir terzide kumaş, elbise diktireceğim.
Çalıştığım yerdeki, üniversitedeki bir arkadaşım bana dedi ki; "Bizim hemşeridir, filanca terziye git orada sana elbiseyi diksin." dedi.Çalıştığım yerdeki, üniversitedeki bir arkadaşım bana dedi ki;

"Bizim hemşeridir, filanca terziye git orada sana elbiseyi diksin." dedi.
Ben de o terziye gittim. Güvendiğim bir kimse, yani beş on sene oldu. Ben de o terziye gittim. Güvendiğim bir kimse, yani beş on sene oldu. Ben de o terziye gittim bir kumaş götürdüm, adam dedi ki; Ben de o terziye gittim bir kumaş götürdüm, adam dedi ki;

"Bu kumaş ince ütü tutmaz." Ben de ütü tutmasını istiyorum, "Bu kumaş ince ütü tutmaz." Ben de ütü tutmasını istiyorum, namaz kılacağım dizim çıkarsa üniversitede hocayım, işte yani biraz dikkat etmemiz gerekiyor filan. namaz kılacağım dizim çıkarsa üniversitede hocayım, işte yani biraz dikkat etmemiz gerekiyor filan.

E ütü tutan bir kumaş olsun. "Tamam, benim burada kumaşçı bir tanıdığım var. E ütü tutan bir kumaş olsun.

"Tamam, benim burada kumaşçı bir tanıdığım var.
Oraya gidin ütü tutan güzel bir kumaş size versinler, iyi insanlardır, müslüman insanlardır." dedi. Oraya gidin ütü tutan güzel bir kumaş size versinler, iyi insanlardır, müslüman insanlardır." dedi.

Kalktık gittik o dükkâna. Yanına çırağını kattı beni o dükkâna gönderdi.Kalktık gittik o dükkâna. Yanına çırağını kattı beni o dükkâna gönderdi. Oradan bir kumaş beğendirdi bana. Ben de hiç saf saf inanıyorum yani bu kumaşın fiyatı Oradan bir kumaş beğendirdi bana. Ben de hiç saf saf inanıyorum yani bu kumaşın fiyatı o zamanın parasıyla diyelim ki 150 lira dedi bana. İnce bir kumaş. o zamanın parasıyla diyelim ki 150 lira dedi bana. İnce bir kumaş.

"Peki." dedim aldım geldim terziye. Terzi onu biçti bana kumaş yapacak. "Peki." dedim aldım geldim terziye. Terzi onu biçti bana kumaş yapacak. Fakat aynı kumaşı birkaç gün sonra bir başka vitrinde 105 liraya görmeyeyim mi?Fakat aynı kumaşı birkaç gün sonra bir başka vitrinde 105 liraya görmeyeyim mi? Yani yüzde elliye yakın bir fark var. Allah Allah! Terziye gittim dedim ki; Yani yüzde elliye yakın bir fark var. Allah Allah! Terziye gittim dedim ki;

"Ya bir yanlışlık olmasın fiyatta?" Öteki satıcıya gittim; "Bir fark olmasın?" "Ya bir yanlışlık olmasın fiyatta?" Öteki satıcıya gittim;

"Bir fark olmasın?"

"Yok" dedi, "Siz yanlış görmüşsünüzdür, markası farklıdır." Bir sürü laf söyledi bana. "Yok" dedi, "Siz yanlış görmüşsünüzdür, markası farklıdır." Bir sürü laf söyledi bana.

"Ben filanca dükkandan gördüm." dedim. "Haa." dedi, "Ben filanca dükkandan gördüm." dedim.

"Haa." dedi,
"O dükkân zaten bizim tanıdığımız bir şeydir. Ordaki çocuk üniversitede çalışıyor."O dükkân zaten bizim tanıdığımız bir şeydir. Ordaki çocuk üniversitede çalışıyor. Orada tezgahtarlığı üniversitedeki derslerinin olmadığı zamanlarda yapıyor,Orada tezgahtarlığı üniversitedeki derslerinin olmadığı zamanlarda yapıyor, yanlış fiyat söylemiş hocam." dedi bana. yanlış fiyat söylemiş hocam." dedi bana. Benim de sakalım var böyle. "Yanlış fiyat söylemiş hocam." dedi, "Olmaz." dedi. Benim de sakalım var böyle.

"Yanlış fiyat söylemiş hocam." dedi, "Olmaz." dedi.

Benim de içime bir kurt düştü artık ille bu işin sonunu araştıracağım. Benim de içime bir kurt düştü artık ille bu işin sonunu araştıracağım. Tekrar gittim o çocuğa dedim ki; "Bak sen üniversitede çalışıyormuşsun,Tekrar gittim o çocuğa dedim ki;

"Bak sen üniversitede çalışıyormuşsun,
sen bu kumaşların fiyatını iyi bilmeyebilirmişsin, bu 105 lira mı 150 lira mı?sen bu kumaşların fiyatını iyi bilmeyebilirmişsin, bu 105 lira mı 150 lira mı? Yanlış olmasın?" filan. "Abi" dedi, "sen çocuk musun?" dedi bana.Yanlış olmasın?" filan.

"Abi" dedi, "sen çocuk musun?" dedi bana.
"Ya bir dükkân bana emanet edilmiş. Ben her fiyatta bu kadar hata edersem"Ya bir dükkân bana emanet edilmiş. Ben her fiyatta bu kadar hata edersem bu dükkân batar. bu dükkân batar. Bunların hepsinin ciğerini bilirim, bu kumaşların kaç lira edeceğini. Bunların hepsinin ciğerini bilirim, bu kumaşların kaç lira edeceğini. Bu kumaş 105 liradır." dedi. Ben ikna olmadım gittim başka kumaşçılara,Bu kumaş 105 liradır." dedi.

Ben ikna olmadım gittim başka kumaşçılara,
kumaşın markasını söyledim, malını söyledim, bilmem nesini söyledim.kumaşın markasını söyledim, malını söyledim, bilmem nesini söyledim. "Tamam hocam." dediler, "Aşağı yukarı 100-105 lira, 110 lira filandır." dediler."Tamam hocam." dediler, "Aşağı yukarı 100-105 lira, 110 lira filandır." dediler. "Yüz elli lira çok fahiş, pahalıdır." dediler. "Yüz elli lira çok fahiş, pahalıdır." dediler.

Geldim, sıkıştıra sıkıştıra iş anlaşıldı ki adam terziye de komisyon çıkartıyor.Geldim, sıkıştıra sıkıştıra iş anlaşıldı ki adam terziye de komisyon çıkartıyor. Terziye de ben doğrudan gitsem bilmem beni yine aldatır mı aldatır.Terziye de ben doğrudan gitsem bilmem beni yine aldatır mı aldatır. Çünkü emaneti yok, çünkü imanı zayıf.Çünkü emaneti yok, çünkü imanı zayıf. Ama terzinin çırağıyla beraber gittiğimiz için terziye de o kumaşın bedelindenAma terzinin çırağıyla beraber gittiğimiz için terziye de o kumaşın bedelinden sen bana müşteri gönderdin diye para, komisyon verecek, sen bana müşteri gönderdin diye para, komisyon verecek, o komisyonu da benden, benim sırtımdan, benim kesemden vura vura çıkarttırıyor. o komisyonu da benden, benim sırtımdan, benim kesemden vura vura çıkarttırıyor.

Böyle Müslümanlık olur mu? Allah böyle dolambaçlı, haram yollardan para kazandırmasın. Böyle Müslümanlık olur mu?

Allah böyle dolambaçlı, haram yollardan para kazandırmasın.
Bunlarla beslediğimiz çocuklardan hayır gelmez. Bunlarla beslediğimiz çocuklardan hayır gelmez. Bu çocuklar bize âsi olur, söz dinlemez, laf anlamaz, yanlış yola gider. Bu çocuklar bize âsi olur, söz dinlemez, laf anlamaz, yanlış yola gider.

"Allah Allah, bir türlü yola gelmiyor oğlan." dersin. Neden? "Allah Allah, bir türlü yola gelmiyor oğlan." dersin.

Neden?

Haram lokma yedirdin kardeşim, haram yedirdin! Emanetin yok ki güvenilir tarafın yok ki. Haram lokma yedirdin kardeşim, haram yedirdin! Emanetin yok ki güvenilir tarafın yok ki. Ben sana ne diyeyim? Ben sana o 50 lirayı fazla vermekten ölmem ama sen ölürsün. Ben sana ne diyeyim? Ben sana o 50 lirayı fazla vermekten ölmem ama sen ölürsün. Ben zarar etmem, Allah bana başka yerden verir, Ben zarar etmem, Allah bana başka yerden verir, bak ben yine hâlâ ayaktayım ama sen batarsın.bak ben yine hâlâ ayaktayım ama sen batarsın. Sen mahvolursun, yerin dibine girersin! Sen hapse girersin, sen çok feci şeyler görürsün. Sen mahvolursun, yerin dibine girersin! Sen hapse girersin, sen çok feci şeyler görürsün. Yani millet bunun farkında değil. Allah bizi emanet ehli eylesin. Yani millet bunun farkında değil.

Allah bizi emanet ehli eylesin.

Hepimiz el-Emîn olacağız, hepimiz. Adımız arkasından sıfatımız: el-Emîn. Hepimiz el-Emîn olacağız, hepimiz. Adımız arkasından sıfatımız: el-Emîn. Güvenilir, sözü söyledi mi doğru söyler kimse olacağız.Güvenilir, sözü söyledi mi doğru söyler kimse olacağız. Eğer el-Emîn olamıyorsak başkalarının yanında müslüman olduğunu söylemeyin sakın ha! Eğer el-Emîn olamıyorsak başkalarının yanında müslüman olduğunu söylemeyin sakın ha! Sakın ha "Ben müslümanım" demeyin çünkü müslümana laf geliyor.Sakın ha "Ben müslümanım" demeyin çünkü müslümana laf geliyor. "Bu hacı böyle yaptı." diyorlar, "Bu hoca böyle yaptı." diyorlar, "Bu hacı böyle yaptı." diyorlar, "Bu hoca böyle yaptı." diyorlar, "Bu sakallı böyle yaptı." diyorlar, bütün müslümanlara laf geliyor. "Bu sakallı böyle yaptı." diyorlar, bütün müslümanlara laf geliyor.

Onun için en iyisi müslümanım demeyin onların yanında. Hatta "yahudiyim" filan deyinOnun için en iyisi müslümanım demeyin onların yanında. Hatta "yahudiyim" filan deyin çünkü yahudiler bu ticareti, kandırmayı sever.çünkü yahudiler bu ticareti, kandırmayı sever. Huylarıdır onların, yakışır. "Yahudiyim" filan derseniz uygun olur, eğer emin olamıyorsanız. Huylarıdır onların, yakışır. "Yahudiyim" filan derseniz uygun olur, eğer emin olamıyorsanız. Ama emin kimse olmak esas. Muhammed el-Emîn'in ümmeti, ümmeti de el-Emîn olur! Ama emin kimse olmak esas. Muhammed el-Emîn'in ümmeti, ümmeti de el-Emîn olur!

Ahdine sâdık değil. Randevu da bir ahittir. "Şu saatte gideceğim."Ahdine sâdık değil. Randevu da bir ahittir. "Şu saatte gideceğim." Saatini ayarlaması gerekiyor adamın sen kapıdan girerken. Saatini ayarlaması gerekiyor adamın sen kapıdan girerken. Ahdine sâdık olmalısın. Ohoo, sen orada bekliyorsun ağaç oluyorsun,Ahdine sâdık olmalısın. Ohoo, sen orada bekliyorsun ağaç oluyorsun, dallanıp budaklanmaya, çiçeklenmeye, filizlenmeye başlıyorsun,dallanıp budaklanmaya, çiçeklenmeye, filizlenmeye başlıyorsun, kök salıyorsun olduğun yere, adam gelecek. kök salıyorsun olduğun yere, adam gelecek. "E ne oldu hani seninle ey zalim ahd ü peyman ettiğim? Hani burada buluşcaktık ya?" "E ne oldu hani seninle ey zalim ahd ü peyman ettiğim? Hani burada buluşcaktık ya?"

Peygamber Efendimiz bir gençle sözleşmiş, "Şurada buluşalım." Üç gün beklemiş!Peygamber Efendimiz bir gençle sözleşmiş, "Şurada buluşalım." Üç gün beklemiş! Üç gün gelmiş gelmiş orada beklemiş veyahut hiç gitmeden orada beklemiş kiÜç gün gelmiş gelmiş orada beklemiş veyahut hiç gitmeden orada beklemiş ki Muhammed el-Emîn olduğundan bekliyor.Muhammed el-Emîn olduğundan bekliyor. Ahdine sâdık, sözüne sâdık hak peygamber.Ahdine sâdık, sözüne sâdık hak peygamber. Biz de onun ümmetiyiz, biz de ahdimize sâdık olacağız. Biz de onun ümmetiyiz, biz de ahdimize sâdık olacağız. Öbür taraftan adam sallana sallana sallana geliyor hiç oralı değil,Öbür taraftan adam sallana sallana sallana geliyor hiç oralı değil, senin orada çektiğin ızdıraptan haberi yok. senin orada çektiğin ızdıraptan haberi yok. Olmaz. Ahdimize sâdık olacağız. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun,Olmaz. Ahdimize sâdık olacağız.

Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun,
nur içinde yatsın bir Bahtiyar amcamız vardı. Bak o kadar insanın önünde iftiharla anıyorum,nur içinde yatsın bir Bahtiyar amcamız vardı. Bak o kadar insanın önünde iftiharla anıyorum, âhirete göçtü. Evini satıyor, üç katlı ev Fatih'te. Akşam konuşmuşlar 42 bin liraya; âhirete göçtü. Evini satıyor, üç katlı ev Fatih'te. Akşam konuşmuşlar 42 bin liraya;

"Peki." demiş, "Sana evimiz 42 bin liraya satayım.""Peki." demiş, "Sana evimiz 42 bin liraya satayım." Gitmiş adam, ertesi gün başka bir adam gelmiş; Gitmiş adam, ertesi gün başka bir adam gelmiş;

"Ya Bahtiyar efendi evini satıyormuşsun?" "Evet, sattım." "Kaça sattın?" "Ya Bahtiyar efendi evini satıyormuşsun?"

"Evet, sattım."

"Kaça sattın?"

"Kırk iki bin liraya konuştuk." "Ya" demiş, "o üç katlı ev 42 bin kiraya verilir mi?"Kırk iki bin liraya konuştuk."

"Ya" demiş, "o üç katlı ev 42 bin kiraya verilir mi?
Ben sana 65 bin liraya veriyorum, bana ver." Ben sana 65 bin liraya veriyorum, bana ver."

Siz olsanız ne yaparsınız, sendelersiniz biraz, bocalarsınız. Bahtiyar amca kalkıyor ayağa; Siz olsanız ne yaparsınız, sendelersiniz biraz, bocalarsınız. Bahtiyar amca kalkıyor ayağa;

"Sen beni tanımadın galiba, benim sözümü duymadın galiba."Sen beni tanımadın galiba, benim sözümü duymadın galiba. Ben evi 42 bin liraya sattım!" diyor. Yani fazla konuşma bak ha fena olur demek istiyor. Ben evi 42 bin liraya sattım!" diyor. Yani fazla konuşma bak ha fena olur demek istiyor.

"Kapora aldın mı Bahtiyar Efendi?" Ötekisi yine ısrar ediyor,"Kapora aldın mı Bahtiyar Efendi?" Ötekisi yine ısrar ediyor, "Kapora aldın mı?" "Yahu söz verdim, müslümanım, söz verdim!" "Kapora aldın mı?"

"Yahu söz verdim, müslümanım, söz verdim!"

Ziyan mı etti Bahtiyar amca? Hayır. Bahtiyar amca kazandı, ahdine sâdık, sözüne sâdık. Ziyan mı etti Bahtiyar amca?

Hayır. Bahtiyar amca kazandı, ahdine sâdık, sözüne sâdık.
Sözü senet. Kale gibi insan. Mekanı cennet olsun, nur içinde yatsın. Sözü senet. Kale gibi insan. Mekanı cennet olsun, nur içinde yatsın. Allah öyle iyilerin, doğruların adedini artırsın. Allah öyle iyilerin, doğruların adedini artırsın.

Lâ îmâne li-men emânete lehû. "Emanet vasfı olmayan, emin olmayan insanın imanı yoktur. Lâ îmâne li-men emânete lehû. "Emanet vasfı olmayan, emin olmayan insanın imanı yoktur. Ve lâ dîne li-men ahde lehû. "Ahdine sadakati olmayan, sözüne sâdık olmayan,Ve lâ dîne li-men ahde lehû. "Ahdine sadakati olmayan, sözüne sâdık olmayan, anlaşmasını ifâ etmeyen kimsenin dini yoktur." Ne biçim dindarlık, dini yoktur. anlaşmasını ifâ etmeyen kimsenin dini yoktur." Ne biçim dindarlık, dini yoktur. Vellezî nefsü muhammedin bi-yedihî. "Şu Muhammed'in canı eline teslim olanVellezî nefsü muhammedin bi-yedihî. "Şu Muhammed'in canı eline teslim olan Allah'a and olsun ki, kudreti elinde olan Allah'a and olsun ki..."Allah'a and olsun ki, kudreti elinde olan Allah'a and olsun ki..." Lâ yestekîmu dînü 'abdin hattâ yestekîme lisânühû.Lâ yestekîmu dînü 'abdin hattâ yestekîme lisânühû. "Kişinin dili düzelmedikçe, doğrulmadıkça dini doğrulmaz." "Kişinin dili düzelmedikçe, doğrulmadıkça dini doğrulmaz." Dili doğru, dosdoğru olacak, sözüne itimat olacak. Eğri büğrü yalan dolan şaka... Dili doğru, dosdoğru olacak, sözüne itimat olacak. Eğri büğrü yalan dolan şaka...

"Şaka söyleyiverdim." Ya oyuncak mı bu iş? "Şaka söyleyiverdim."

Ya oyuncak mı bu iş?

"Şaka söyledim canım sen de şakadan hiç anlamıyorsun." "Şaka söyledim canım sen de şakadan hiç anlamıyorsun."

Yani nokta nokta şakası, öyle şaka olmaz. Yani nokta nokta şakası, öyle şaka olmaz.

Ve lâ yestekîmu lisânühu hattâ yestekîme kalbühû. Ve lâ yestekîmu lisânühu hattâ yestekîme kalbühû. "Dili doğru olmaz gönlü, kalbi doğru olmadıkça.""Dili doğru olmaz gönlü, kalbi doğru olmadıkça." Çünkü dile lafı söyleten gönüldür. İçi eğri büğrü olduktan sonra insanın içinden doğru söz çıkmaz ki,Çünkü dile lafı söyleten gönüldür. İçi eğri büğrü olduktan sonra insanın içinden doğru söz çıkmaz ki, içinin sağlam olması gerekiyor. içinin sağlam olması gerekiyor. Kalbi doğru olmadıkça dili doğru olmaz. Kalbi doğru olmadıkça dili doğru olmaz.

Ve lâ yedhulü'l cennete men lâ ye'menü câruhû. Ve lâ yedhulü'l cennete men lâ ye'menü câruhû.

[Hadis] başka konuya [geçiyor], bu konuyu biraz tamamlayalım. [Hadis] başka konuya [geçiyor], bu konuyu biraz tamamlayalım.

Kalbinin doğru olması lazım insanın. Kalbi doğru, içi doğru olacak. Kalbinin doğru olması lazım insanın. Kalbi doğru, içi doğru olacak. İçinde kimseye eğrilik olmayacak, içinde hile olmayacak, içten pazarlıklı olmayacak,İçinde kimseye eğrilik olmayacak, içinde hile olmayacak, içten pazarlıklı olmayacak, "he he" deyip de arkasından başka türlü iş çıkartmayacak. "he he" deyip de arkasından başka türlü iş çıkartmayacak.

"Komşusu zulmünden, haksızlığından, hilesinden, hud'asından emin değilse bir insanın, "Komşusu zulmünden, haksızlığından, hilesinden, hud'asından emin değilse bir insanın, o kimse iman etmiş olmaz." Güvenemiyor komşusu; o kimse iman etmiş olmaz." Güvenemiyor komşusu; "Ya ben evde yokken bu bizim tavukları kümesten çalabilir, yumurtalar gidebilir,"Ya ben evde yokken bu bizim tavukları kümesten çalabilir, yumurtalar gidebilir, bizim kıza yan bakabilir, şu şöyle olabilir bu böyle olabilir." bizim kıza yan bakabilir, şu şöyle olabilir bu böyle olabilir." Komşuya böyle itimadı yoksa bir terettüdü varsa,Komşuya böyle itimadı yoksa bir terettüdü varsa, emniyet duyamıyorsa komşuya, ha o kimse o güvenilmeyen komşu mü'min değil, hakîki mü'min değil.emniyet duyamıyorsa komşuya, ha o kimse o güvenilmeyen komşu mü'min değil, hakîki mü'min değil. Güvenilecek. "Benim komşu evelallah kale gibidir" diyecek. Güvenilecek. "Benim komşu evelallah kale gibidir" diyecek.

Eskiden bizim Erzincan'ın, bilmem nerenin Ermenileri Amerika'ya çalışmaya gidermiş. Eskiden bizim Erzincan'ın, bilmem nerenin Ermenileri Amerika'ya çalışmaya gidermiş. Hani şimdi Anadolu'dan İstanbul'a geliyorlar ya yazın inşaat mevsiminde filan.Hani şimdi Anadolu'dan İstanbul'a geliyorlar ya yazın inşaat mevsiminde filan. Amerika'ya çalışmaya giderlermiş, Chigago'ya bilmem nereye Ermeniler.Amerika'ya çalışmaya giderlermiş, Chigago'ya bilmem nereye Ermeniler. Çocuklarını orada köylerinde bırakırlarmış karılarını. Bunu duydum hayret ettim ben. Çocuklarını orada köylerinde bırakırlarmış karılarını. Bunu duydum hayret ettim ben. Yani Amerika'ya çalışmaya giderlermiş vapurla orada çalışırlarmış bir sene iki sene, Yani Amerika'ya çalışmaya giderlermiş vapurla orada çalışırlarmış bir sene iki sene, para kazanıp gelirlermiş, ama karıları burada.para kazanıp gelirlermiş, ama karıları burada. Onlara demişler ki; "Ya karılarınızı da götürsenize." Onlara demişler ki;

"Ya karılarınızı da götürsenize."

"Ya demiş, yağma mı var Amerika'ya götüreyim de karımın ne olacağı belli olmaz,"Ya demiş, yağma mı var Amerika'ya götüreyim de karımın ne olacağı belli olmaz, burada emniyette." demiş. burada emniyette." demiş.

Bak Ermeni gidiyor da Amerika'ya, karısı bizim memlekette emniyette.Bak Ermeni gidiyor da Amerika'ya, karısı bizim memlekette emniyette. Eskiden böyleydi, eskiden müslümanların hali böyleydi. Eskiden böyleydi, eskiden müslümanların hali böyleydi. Yani kendisi namusa yan bakmadığı gibi yanındaki bir gayrimüslimin karısı bile olsaYani kendisi namusa yan bakmadığı gibi yanındaki bir gayrimüslimin karısı bile olsa onun namusu bile emniyette olurdu. onun namusu bile emniyette olurdu. Eskiden öyleydi. Eskiden öyleydi, neden öyleydi? Eskiden öyleydi.

Eskiden öyleydi, neden öyleydi?

İslâm insanların hayatına, hareketlerine, kararlarına tesir ediyordu. İslâm insanların hayatına, hareketlerine, kararlarına tesir ediyordu. Herkes Allah'tan korkup hareketini ona göre ayarlıyordu.Herkes Allah'tan korkup hareketini ona göre ayarlıyordu. Evlerin kapısında kilit yoktu muhterem cemaat, ben o çağları biliyorum. Evlerin kapısında kilit yoktu muhterem cemaat, ben o çağları biliyorum. Bizim evlerin kapısı kilitlenmezdi. Yani evden çıkıp gittiğin zaman gidersin,Bizim evlerin kapısı kilitlenmezdi. Yani evden çıkıp gittiğin zaman gidersin, isterse bir başkası gelir kapıları açar açar açar ta yukarıya kadar çıkabilir. isterse bir başkası gelir kapıları açar açar açar ta yukarıya kadar çıkabilir. Kilit yoktu evlerde ancak kapının iki halkasının bir tanesinde bir örme ip olurdu şöyle uzun,Kilit yoktu evlerde ancak kapının iki halkasının bir tanesinde bir örme ip olurdu şöyle uzun, o ipi şöyle iki halkaya dolar ki yani "Evde kimse yok." demek o,o ipi şöyle iki halkaya dolar ki yani "Evde kimse yok." demek o, "Ben yokum, geldiğin zaman boşuna çıkmış olursun,"Ben yokum, geldiğin zaman boşuna çıkmış olursun, bulamazsın üzülürsün merdiveni boşuna çıkma." demek o, mânası budur. bulamazsın üzülürsün merdiveni boşuna çıkma." demek o, mânası budur. Yoksa kapıyı açabilir, içeri girebilir, üst kata çıkabilir oturabilir. Yoksa kapıyı açabilir, içeri girebilir, üst kata çıkabilir oturabilir. Kapıda kilit yoktu eskiden. Böyleydi müslümanların hali.Kapıda kilit yoktu eskiden. Böyleydi müslümanların hali. Kimse kimsenin malına yan bakmazdı, harama el uzatmaz idi çünkü İslâm hakimdi. Kimse kimsenin malına yan bakmazdı, harama el uzatmaz idi çünkü İslâm hakimdi.

İman gidince insanlar o zaman artık hayvanlar gibi olurlar, her türlü haksızlığı yaparlar İman gidince insanlar o zaman artık hayvanlar gibi olurlar, her türlü haksızlığı yaparlar biribirlerine. Her türlü zulmü, aldatmacayı, hileyi yaparlar. biribirlerine. Her türlü zulmü, aldatmacayı, hileyi yaparlar. Köylü dayı diyorsun, pazardan bir yumru halis tereyağı alıyorsun, kanmıyayım diye de Köylü dayı diyorsun, pazardan bir yumru halis tereyağı alıyorsun, kanmıyayım diye de şöyle ucundan tadına bakıyorsun, tamam tereyağı, doğru.şöyle ucundan tadına bakıyorsun, tamam tereyağı, doğru. Tart bakalım. Köylü dayı çünkü belliki ineğini, mandasını sağmış, yağını çıkartmış,Tart bakalım. Köylü dayı çünkü belliki ineğini, mandasını sağmış, yağını çıkartmış, işte görünüyor tadına da baktım. İçinde ne sana var ne vita var, tamam halis yağ.işte görünüyor tadına da baktım. İçinde ne sana var ne vita var, tamam halis yağ. Tartıyorsun, ne kadar şu kadar, ver parasını al malı.Tartıyorsun, ne kadar şu kadar, ver parasını al malı. Eve gidiyor bir bıçak vuruyor yumrunun ortasına, içi patates dolu.Eve gidiyor bir bıçak vuruyor yumrunun ortasına, içi patates dolu. İçi patates dolu! Bir arkadaş bir şey almış, "Tavaya koydum." diyor, İçi patates dolu! Bir arkadaş bir şey almış, "Tavaya koydum." diyor, "Isıttım, cızırdadı cızırdadı tavada bir şey kalmadı." diyor. "Isıttım, cızırdadı cızırdadı tavada bir şey kalmadı." diyor. "Neyin nesi anlayamadım." diyor. Bir arkadaşın birisi on tane yumurta almış; "Neyin nesi anlayamadım." diyor. Bir arkadaşın birisi on tane yumurta almış; kırdım boş, kırdım, kırdım, kırdım, kırdım boş... on tanesi de boş!" diyor. kırdım boş, kırdım, kırdım, kırdım, kırdım boş... on tanesi de boş!" diyor.

Emanet yok, din yok yani. Haramdan korkmuyor adam haramı böyle çekinmeden yapıyor. Emanet yok, din yok yani. Haramdan korkmuyor adam haramı böyle çekinmeden yapıyor. Terazinin altına ağırlık yapıştırıyor ki ağır çeksin diye. Terazinin altına ağırlık yapıştırıyor ki ağır çeksin diye. Terazinin üstünden malı pattadak vuruyor ki o vurmayla,Terazinin üstünden malı pattadak vuruyor ki o vurmayla, yukardan düşmeyle [kilo tam] görünsün diye hile yapıyor.yukardan düşmeyle [kilo tam] görünsün diye hile yapıyor. Alıyor bira şişesini buraya koyuyor, müşteri yokken bira şişesini çekiyor,Alıyor bira şişesini buraya koyuyor, müşteri yokken bira şişesini çekiyor, ondan sonra oturuyor müşteri geldiği zaman kadınsa alay ediyor. ondan sonra oturuyor müşteri geldiği zaman kadınsa alay ediyor. Böyle satarken elleriyle şöyle tutuyor, şu öndeki elleriyle senin istediğini alıyor,Böyle satarken elleriyle şöyle tutuyor, şu öndeki elleriyle senin istediğini alıyor, arkadaki parmaklar başka türlü çalışıyor.arkadaki parmaklar başka türlü çalışıyor. Arkadaki parmaklar nereden ne buluyorsa çürük çarık kese kağıdının içine...Arkadaki parmaklar nereden ne buluyorsa çürük çarık kese kağıdının içine... Eve geliyorsun, hanım diyor ki; "Efendi bunları nereden aldın?" Eve geliyorsun, hanım diyor ki;

"Efendi bunları nereden aldın?"

"Valla ben güzel güzel domates aldım, güzel güzel şeftali aldım." ama yarısından çoğu çürük. "Valla ben güzel güzel domates aldım, güzel güzel şeftali aldım." ama yarısından çoğu çürük.

Arka parmaklar başka çalışıyor.Arka parmaklar başka çalışıyor. Böyle arkadan nasıl oluyorsa veyahut kese kağıdının içinde var anlayamadım yani. Böyle arkadan nasıl oluyorsa veyahut kese kağıdının içinde var anlayamadım yani. Din olmayınca böyle oluyor. Allah bu milleti İslâm'dan ayırmasın.Din olmayınca böyle oluyor.

Allah bu milleti İslâm'dan ayırmasın.
Bu millete de bütün insanlara da Allah hidayet ihsan eylesin, doğru yola [iletsin]. Bu millete de bütün insanlara da Allah hidayet ihsan eylesin, doğru yola [iletsin].

Kîle yâ resûlallah me'l-bevâiku. Dediler ki; Kîle yâ resûlallah me'l-bevâiku. Dediler ki; "Komşusunun bevâikinden emin olmazsa o komşu mü'min olmaz. "Komşusunun bevâikinden emin olmazsa o komşu mü'min olmaz. 'Bevâik nedir?' diye sordular." Gaşmuhû ve zulmühû.'Bevâik nedir?' diye sordular." Gaşmuhû ve zulmühû. "Yani ona haksızlığı, gadri, zulmü, yaptığı haksız komşuluk şeyleridir." "Yani ona haksızlığı, gadri, zulmü, yaptığı haksız komşuluk şeyleridir."

Şimdi bizim bir komşumuz var bir yerde, kooperatif kurduk müslümanlar,Şimdi bizim bir komşumuz var bir yerde, kooperatif kurduk müslümanlar, bir komşu var binası var yanımızda, Allah kurtarsın.bir komşu var binası var yanımızda, Allah kurtarsın. Bina yapıyor bizim binaların kiremitleri eksiliyor.Bina yapıyor bizim binaların kiremitleri eksiliyor. Adam bina yapıyor burada biriketten bina yapıyor baktık bizim arka tarafta bizim binanın, Adam bina yapıyor burada biriketten bina yapıyor baktık bizim arka tarafta bizim binanın, kooperatifin aldığı arazinin içindeki binanın kiremitleri uçmuş.kooperatifin aldığı arazinin içindeki binanın kiremitleri uçmuş. Yok. Bir kaç sıra kiremit yok. Borcu var 60 bin lira vermiyor. Yok. Bir kaç sıra kiremit yok. Borcu var 60 bin lira vermiyor. Halbuki iki tane koyununu verse borcunu ödeyecek. Sürü gezdiriyor oralarda vermiyor.Halbuki iki tane koyununu verse borcunu ödeyecek. Sürü gezdiriyor oralarda vermiyor. "Biz altı kardeşiz bak bize ters bakanın da bilmem yolu şurdan geçer burdan geçer." filan. "Biz altı kardeşiz bak bize ters bakanın da bilmem yolu şurdan geçer burdan geçer." filan.

Ve eyyümâ racülin esâbe mâlen min-ğayri zıllihî ve enfeka min-hu lem yübârek lehû fîhi. Ve eyyümâ racülin esâbe mâlen min-ğayri zıllihî ve enfeka min-hu lem yübârek lehû fîhi. "Hiçbir adam yoktur ki veyahut herhangi bir adam ki helal olmayan bir yoldan bir mal kazandı, "Hiçbir adam yoktur ki veyahut herhangi bir adam ki helal olmayan bir yoldan bir mal kazandı, haram yoldan, gayri meşru bir yoldan mal kazandı bir adam."haram yoldan, gayri meşru bir yoldan mal kazandı bir adam." Ve enfeka minhu. "Sonra da ondan infak etti, o malından harcadı, hayır yoluna sarfetti."Ve enfeka minhu. "Sonra da ondan infak etti, o malından harcadı, hayır yoluna sarfetti." Lem yübârek lehû fîhi. "Bu yaptığı hayırdan ona bir mübareklik, bir hayır, bir bereket gelmez."Lem yübârek lehû fîhi. "Bu yaptığı hayırdan ona bir mübareklik, bir hayır, bir bereket gelmez." Haramdan kazandı gelmez, diyor Peygamber Efendimiz. Haramdan kazandı gelmez, diyor Peygamber Efendimiz.

Ve in tasaddaka lem yukbel minhu. "Sadaka verse sadakası ondan kabul olmaz." Ve in tasaddaka lem yukbel minhu. "Sadaka verse sadakası ondan kabul olmaz." Çünkü haramdan kazandı. Ve mâ bakiye fe-zâdehû ile'n-nâri.Çünkü haramdan kazandı. Ve mâ bakiye fe-zâdehû ile'n-nâri. "Yanında geriye kalanı, sadaka verdi, dağıttı şöyle yaptı, yanına geriye kalanı"Yanında geriye kalanı, sadaka verdi, dağıttı şöyle yaptı, yanına geriye kalanı cehenneme giderken yol azığı olur kendisine." cehenneme giderken yol azığı olur kendisine." Cehennem yolunda azık olur. Yolda hani insanın biraz torbasına peynir zeytin bilmemCehennem yolunda azık olur. Yolda hani insanın biraz torbasına peynir zeytin bilmem bir şey koyması lazım, cehennem yolunun azığı olur. bir şey koyması lazım, cehennem yolunun azığı olur. Çünkü; İnne'l-habîse lâ yükeffiru'l-habîs.Çünkü;

İnne'l-habîse lâ yükeffiru'l-habîs.
"Pis, habis olan şey habis olan bir şeyi izale etmez, kurtarmaz.""Pis, habis olan şey habis olan bir şeyi izale etmez, kurtarmaz." Ve lâkinne't-tayyibe yükeffiru'l-habîs. "Helal olan mal kötüyü temizler."Ve lâkinne't-tayyibe yükeffiru'l-habîs. "Helal olan mal kötüyü temizler." Helal olan maldan sadaka verirsen senin günahın affolunur, senin eski kusurların bağışlanabilir, Helal olan maldan sadaka verirsen senin günahın affolunur, senin eski kusurların bağışlanabilir, yoksa haramdan olmaz. yoksa haramdan olmaz.

Şimdi burdan günümüzdeki bir hadiseye gelelim. Şimdi burdan günümüzdeki bir hadiseye gelelim. Adamın birisi kötü yoldan para kazanmış cami yapmaya kalkmış. Olur mu olmaz mı?Adamın birisi kötü yoldan para kazanmış cami yapmaya kalkmış. Olur mu olmaz mı? Olmaz. İşte hadîs-i şerîfte kabul olmaz [diyor]. Hatta başka bir hadis hatırladım şimdi; Olmaz. İşte hadîs-i şerîfte kabul olmaz [diyor]. Hatta başka bir hadis hatırladım şimdi;

Bir adam haram mal ile hacca gidiyor. Haramdan, malı haramdan, hacca gidiyor.Bir adam haram mal ile hacca gidiyor. Haramdan, malı haramdan, hacca gidiyor. Hacca gidiyor yolda ne diyor? Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk,Hacca gidiyor yolda ne diyor? Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk, innel hamde ven-ni'mete leke vel-mülk lâ şerîke lek. innel hamde ven-ni'mete leke vel-mülk lâ şerîke lek. Lebbeyk çekerek gidiyor. "Emrindeyim yâ Rabbi! Fermanını turuyorum yâ Rabbi!Lebbeyk çekerek gidiyor. "Emrindeyim yâ Rabbi! Fermanını turuyorum yâ Rabbi! Sen hacca gel dedin işte geliyorum yâ Rabbi! Buyur, itaat ediyorum yâ Rabbi!"Sen hacca gel dedin işte geliyorum yâ Rabbi! Buyur, itaat ediyorum yâ Rabbi!" Ha böyle diyor ama haram malla gidiyor.Ha böyle diyor ama haram malla gidiyor. Denir ki ona, hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz bildiriyor ki: Lâ lebbeyke ve lâ sa'deyke.Denir ki ona, hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz bildiriyor ki: Lâ lebbeyke ve lâ sa'deyke. "Senin lebbeykin senin sa'deykin makbul değil, yok öyle şey." "Senin lebbeykin senin sa'deykin makbul değil, yok öyle şey." Ve haccuke merdûdun aleyke. "Senin haccın da senin suratına çarpılmıştır." Ve haccuke merdûdun aleyke. "Senin haccın da senin suratına çarpılmıştır."

Muhterem kardeşlerim! Onun için helal kazanmaya gayret edeceğiz, dikkat edeceğiz. Muhterem kardeşlerim!

Onun için helal kazanmaya gayret edeceğiz, dikkat edeceğiz.
Bizim Müslümanlığımızın, dervişliğimizin, her şeyimizin temeli nedir? Bizim Müslümanlığımızın, dervişliğimizin, her şeyimizin temeli nedir? Helalinden kazanmaktır. Helalinden kazanmadın mı mahvolursun, Helalinden kazanmaktır. Helalinden kazanmadın mı mahvolursun, ibadet yaparsın kendini aldatırsın, sadaka verirsin kendini aldatırsın, ibadet yaparsın kendini aldatırsın, sadaka verirsin kendini aldatırsın, hacca gidersin kendini aldatırsın, kabul oldu sanırsın. hacca gidersin kendini aldatırsın, kabul oldu sanırsın. Kabul olmayacağını Peygamber Efendimiz bildiriyor. Kabul olmayacağını Peygamber Efendimiz bildiriyor. Dön helal kazanmaya gel. Haramı bırak. Haramı yemekten hiç sakınmıyor millet. Dön helal kazanmaya gel. Haramı bırak.

Haramı yemekten hiç sakınmıyor millet.
Domuz gibi saldırıyor; homur homur böyle domuzun yediği gibi saldırıyor harama. Domuz gibi saldırıyor; homur homur böyle domuzun yediği gibi saldırıyor harama. Olmaz. Rüşvete, hırsızlığa, aldatmacaya böyle saldırıyor. Halbuki muhtaç da değil. Olmaz. Rüşvete, hırsızlığa, aldatmacaya böyle saldırıyor. Halbuki muhtaç da değil.

O demin benim söylediğim o karşı müessesenin satıcısına yalan beyanda bulunup da O demin benim söylediğim o karşı müessesenin satıcısına yalan beyanda bulunup da malını öyle satmaya kalkan adam vallahi ihtiyacı yok! malını öyle satmaya kalkan adam vallahi ihtiyacı yok! Köşkü, arabası, şusu var busu var, dükkânı geniş, atölyesi var, hiç ihtiyacı yok o şeye.Köşkü, arabası, şusu var busu var, dükkânı geniş, atölyesi var, hiç ihtiyacı yok o şeye. Ama şeytan bak nasıl kandırıyor.Ama şeytan bak nasıl kandırıyor. Hani muhtaç olsa bir derece aç kaldı filan diyecek insan, muhtaç değil ama şeytan kandırıyor. Hani muhtaç olsa bir derece aç kaldı filan diyecek insan, muhtaç değil ama şeytan kandırıyor.

Allah hepimizi helalinden kazanan, helalinden yiyenlerden, evlatlarını helal,Allah hepimizi helalinden kazanan, helalinden yiyenlerden, evlatlarını helal, temiz sütle besleyenlerden eylesin.temiz sütle besleyenlerden eylesin. Evlatlarımızın, kazançlarımızın hayrını göstersin bize. Evlatlarımızın, kazançlarımızın hayrını göstersin bize. Dünya ve âhirette mesut, bahtiyar olmamıza vesile eylesin.Dünya ve âhirette mesut, bahtiyar olmamıza vesile eylesin. Cennetiyle cemaliyle cümlenizi, cümlemizi müşerref eylesin. Cennetiyle cemaliyle cümlenizi, cümlemizi müşerref eylesin.

Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha. Bi-hürmeti esrâr-ı
sûreti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2