Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Âhir 1446
24 Aralık 2024
İmsak
06:48
Güneş
08:20
Öğle
13:09
İkindi
15:27
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Kur’an’ı Güzel Okumak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Cemâziye'l-Evvel 1417 / 29.09.1996
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kur’an Okuyuşunuzu Sesinizle Süsleyin!, Kur’an-ı Kerim Yedi Şekilde Okunabilir, Gönüller Allah’ın Elindedir | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kur’an’ı Güzel Okumak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Cemâziye'l-Evvel 1417 / 29.09.1996
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kur’an Okuyuşunuzu Sesinizle Süsleyin!, Kur’an-ı Kerim Yedi Şekilde Okunabilir, Gönüller Allah’ın Elindedir | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşaytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşaytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh alâ külli hâlin el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh alâ külli hâlin ve fî külli hîn. ve fî külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l âhirîn ve şefîı'l-müznibîn Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l âhirîn ve şefîı'l-müznibîn Muhammedi-ni'l Mustafâ ve âlâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû biihsânin ilâ yevmil-cezâ.Muhammedi-ni'l Mustafâ ve âlâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû biihsânin ilâ yevmil-cezâ. Emmâ ba'd. Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh Emmâ ba'd.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l ümûri muhdesâtühâ ve külle mühdesetin bid'atünve şerre'l ümûri muhdesâtühâ ve külle mühdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl. ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl.

İnne'l-Kur'âne ünzile alâ seb'ati ahrufin. İnne'l-Kur'âne ünzile alâ seb'ati ahrufin. Fe-eyyi zâlike kara'tüm fe-kad esabtüm fe-lâ tümârû fîhi fe-inne'l-mirâe fîhi küfr. Fe-eyyi zâlike kara'tüm fe-kad esabtüm fe-lâ tümârû fîhi fe-inne'l-mirâe fîhi küfr.

Sadaka Resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Sadaka Resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allah'ın selâmı ve rahmeti üzerinize olsun. Allah'ın selâmı ve rahmeti üzerinize olsun. Allah cümlenizi iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin.Allah cümlenizi iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin. Peygamber Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîflerini okumak üzere toplanmış bulunuyoruz. Peygamber Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîflerini okumak üzere toplanmış bulunuyoruz. Allah cümlemizi Peygamber Efendimiz'in yolunda daim etsin,Allah cümlemizi Peygamber Efendimiz'in yolunda daim etsin, şefaatine mazhar etsin, âhirette komşu eylesin.şefaatine mazhar etsin, âhirette komşu eylesin. Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce başta Peygamber Efendimiz'in ruhuna hediyemiz olsun diye, sonra onun âline, etbâına,başta Peygamber Efendimiz'in ruhuna hediyemiz olsun diye, sonra onun âline, etbâına, cümle sâdât ve meşayih-i turuk-u aliyyemizin vecümle sâdât ve meşayih-i turuk-u aliyyemizin ve mürşid-i kâmillerimizin, meşayih-i vâsılînimizin ruhlarına,mürşid-i kâmillerimizin, meşayih-i vâsılînimizin ruhlarına, Ebû Bekir Sıddîk ve Aliyyü'l-Mürtezâ'dan, vesair sahabeden, şeyhimizin, üstadımız, kutbu'l akdâbEbû Bekir Sıddîk ve Aliyyü'l-Mürtezâ'dan, vesair sahabeden, şeyhimizin, üstadımız, kutbu'l akdâb Muhammed Zâhid Kotku hazretlerine kadar güzerân eylemiş olan sâdâtımız Muhammed Zâhid Kotku hazretlerine kadar güzerân eylemiş olan sâdâtımız ve meşâyihımızın ruhlarına hediye olsun diye,ve meşâyihımızın ruhlarına hediye olsun diye, uzaktan yakından bu dersi dinlemeye gelen siz sevgili kardeşlerimin âhirete göçmüş olanuzaktan yakından bu dersi dinlemeye gelen siz sevgili kardeşlerimin âhirete göçmüş olan bütün müslüman geçmişlerinin ruhlarına ayrı ayrı hediye olsun diye,bütün müslüman geçmişlerinin ruhlarına ayrı ayrı hediye olsun diye, bu beldeleri fetheden Fatih Sultan Mehmed Han'ın ve ordusu mensubu mübarek mücahitlerin, bu beldeleri fetheden Fatih Sultan Mehmed Han'ın ve ordusu mensubu mübarek mücahitlerin, şehitlerin, gazilerin ve bütün İslâm cihatlarına katılmış, ülkelerşehitlerin, gazilerin ve bütün İslâm cihatlarına katılmış, ülkeler fethetmiş olan gazilerin, şehitlerin, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye,fethetmiş olan gazilerin, şehitlerin, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye, bu kitabın içindeki hadîs-i şerîfleri bize nakil ve rivayet etmiş olanların,bu kitabın içindeki hadîs-i şerîfleri bize nakil ve rivayet etmiş olanların, âlimlerin, fâzılların, kâmillerin,âlimlerin, fâzılların, kâmillerin, râvilerin, muhaddislerin ruhlarına hediye olsun diye ve bu eseri yazmış olan,râvilerin, muhaddislerin ruhlarına hediye olsun diye ve bu eseri yazmış olan, cem ve telif eylemiş olan Gümüşhanevî hazretlerinin ruhuna hediye olsun diye, cem ve telif eylemiş olan Gümüşhanevî hazretlerinin ruhuna hediye olsun diye, o mübareklerin mâneviyatından himmet ve teveccühleri üzerimize olsun diye,o mübareklerin mâneviyatından himmet ve teveccühleri üzerimize olsun diye, bizler de Allah'ın sevgili kulları olarak yaşayalım, iki cihanda bahtiyar olalım,bizler de Allah'ın sevgili kulları olarak yaşayalım, iki cihanda bahtiyar olalım, âhirette Peygamber Efendimiz'e komşu olalım diyeâhirette Peygamber Efendimiz'e komşu olalım diye bir Fâtiha, on bir İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. bir Fâtiha, on bir İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. Okuduğumuz hadîs-i şerîf, Kur'ân-ı Kerîm'le ilgili Okuduğumuz hadîs-i şerîf, Kur'ân-ı Kerîm'le ilgili Allahu Teâlâ hazretlerinin Peygamber Efendimiz'e göndermiş olduğu vahiylere,Allahu Teâlâ hazretlerinin Peygamber Efendimiz'e göndermiş olduğu vahiylere, onlardan ibaret olan kitaba "Kur'ân-ı Kerîm" diyoruz. onlardan ibaret olan kitaba "Kur'ân-ı Kerîm" diyoruz.

Kur'an kelimesi aslında Arapça'da fu'lan vezninde mastardır. "Okumak" demek ama Kur'an kelimesi aslında Arapça'da fu'lan vezninde mastardır. "Okumak" demek ama okunmuş şeye de isim olmuş oluyor. okunmuş şeye de isim olmuş oluyor.

Kur'ân-ı Kerîm; "Allah tarafından soylu, asil bir söz olarak Peygamber Efendimiz'e okunmuş,Kur'ân-ı Kerîm; "Allah tarafından soylu, asil bir söz olarak Peygamber Efendimiz'e okunmuş, bildirilmiş vahiyler" demek oluyor. bildirilmiş vahiyler" demek oluyor.

Onun için zeyyinü'l-Kur'âne bi-asvâtikim hadîs-i şerîfi vardır. Onun için zeyyinü'l-Kur'âne bi-asvâtikim hadîs-i şerîfi vardır. "Kur'an'ı seslerinizle süsleyiniz; name ile makam ile okuyarak..." "Kur'an'ı seslerinizle süsleyiniz; name ile makam ile okuyarak..."

"Güzel bir eda" diyelim, "makam" demeyelim de "musîki" anlaşılmasın. "Güzel bir eda" diyelim, "makam" demeyelim de "musîki" anlaşılmasın.

Alimler terüddüt etmişler; "Kur'ân-ı Kerîm'in süslenmeye ihtiyacı mı var?Alimler terüddüt etmişler; "Kur'ân-ı Kerîm'in süslenmeye ihtiyacı mı var? Bu söz ne demek?" diye merak etmişler, meselenin üzerinde durmuşlar. Bu söz ne demek?" diye merak etmişler, meselenin üzerinde durmuşlar.

Hâcet-i meşşâti nîst rûy-i dilâram râ. diyor, şair. Hâcet-i meşşâti nîst rûy-i dilâram râ.

diyor, şair.
(Şeyh Sa'dî Şirâzî'nin Gülistân'ında geçer.) Farsça. "Bu güzel yüzün süsleyiciye ihtiyacı yok,(Şeyh Sa'dî Şirâzî'nin Gülistân'ında geçer.)

Farsça. "Bu güzel yüzün süsleyiciye ihtiyacı yok,
zaten güzel, ay parçası gibi pırıl pırıl!" zaten güzel, ay parçası gibi pırıl pırıl!"

"Kur'ân-ı Kerîm'in süslenmeye ne ihtiyacı var?" diye izah aramışlar. "Kur'ân-ı Kerîm'in süslenmeye ne ihtiyacı var?" diye izah aramışlar.

İzah nedir? Zeyyinü'l-Kur'âne bi-asvâtiküm. İzah nedir?

Zeyyinü'l-Kur'âne bi-asvâtiküm.

"Kur'ân-ı Kerîm'i seslerinizle süsleyin." demek değil."Kur'ân-ı Kerîm'i seslerinizle süsleyin." demek değil. "Kıraatınızı sesinizle süsleyin, okuyuşunuzu düz okumayın." demek. "Kıraatınızı sesinizle süsleyin, okuyuşunuzu düz okumayın." demek.

el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn diye değil, makam ile.el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn diye değil, makam ile. el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn. er-Rahmânir'rahim. Mâliki yevmi'd-dîn...el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn. er-Rahmânir'rahim. Mâliki yevmi'd-dîn... Bu, başka türlü bir okuyuş, ötekisi düz okuyuş. Bu, başka türlü bir okuyuş, ötekisi düz okuyuş.

"Sesinize bir huşûlu, vakarlı, ciddi bir makam ve eda vererek okuyun." mânasına; "Sesinize bir huşûlu, vakarlı, ciddi bir makam ve eda vererek okuyun." mânasına; onu da izah etmiş olduk. onu da izah etmiş olduk.

Kur'ân-ı Kerîm, Allah'tan Cebrail vasıtasıyla Peygamber Efendimiz'e gönderilmiş. Vahiylerin Kur'ân-ı Kerîm, Allah'tan Cebrail vasıtasıyla Peygamber Efendimiz'e gönderilmiş. Vahiylerin toplanmasından meydana gelmiş. toplanmasından meydana gelmiş.

Mukaddes kitabımız, başımızın tacı, rehberimiz. Mukaddes kitabımız, başımızın tacı, rehberimiz. Bizi kurtaracak olan, Allah'ın rızasına götürecek olan kitabımız. Bizi kurtaracak olan, Allah'ın rızasına götürecek olan kitabımız. Allah'ın ipi; sarıldığı zaman insanın kurtulacağı uçurumdan çıkacağı,Allah'ın ipi; sarıldığı zaman insanın kurtulacağı uçurumdan çıkacağı, kuyudan kurtulacağı ip, Kur'ân-ı Kerîm. kuyudan kurtulacağı ip, Kur'ân-ı Kerîm.

İnne'l-Kur'âne ünzile seb'ati ehruf. "Kur'ân-ı Kerîm yedi harf üzere inmiştir." İnne'l-Kur'âne ünzile seb'ati ehruf. "Kur'ân-ı Kerîm yedi harf üzere inmiştir."

Arapça'da "harf" kelimesi bizdeki gibi "tek harf" mânasına gelmez. a bir, b bir harf. Arapça'da "harf" kelimesi bizdeki gibi "tek harf" mânasına gelmez. a bir, b bir harf. O mânaya değil. "Yedi harf üzere; yedi usûl, yedi vecih, yedi tür üzere inmiştir." demek. O mânaya değil. "Yedi harf üzere; yedi usûl, yedi vecih, yedi tür üzere inmiştir." demek.

Biz şimdi Kur'ân-ı Kerîm'in bir çeşit rivayetini okuyoruz ama kıraat-ı seb'a vardır. Biz şimdi Kur'ân-ı Kerîm'in bir çeşit rivayetini okuyoruz ama kıraat-ı seb'a vardır. "Yedi kıraat" vardır, kıraat-ı aşere vardır. "Yedi kıraat" vardır, kıraat-ı aşere vardır.

Biz Rabbiküm deriz bir yerde de Rabbiküüm diyor.Biz Rabbiküm deriz bir yerde de Rabbiküüm diyor. Bir rivayet; o başka bir şekli. Bunu neye benzetebiliriz? Bir rivayet; o başka bir şekli.

Bunu neye benzetebiliriz?

Hani Türkçe'de de bazı kelimelerin bölgeden bölgeye değişmesi var; onun gibi. Hani Türkçe'de de bazı kelimelerin bölgeden bölgeye değişmesi var; onun gibi. Aynı kelime ama ağzından anlıyoruz. Aynı kelime ama ağzından anlıyoruz. Bu adam Kayserili, bu adam Konyalı, bu adam Karadenizli Laz, bu adam Kürt,Bu adam Kayserili, bu adam Konyalı, bu adam Karadenizli Laz, bu adam Kürt, Doğu Anadolu'dan gelmiş, belli anlıyoruz.Doğu Anadolu'dan gelmiş, belli anlıyoruz. Türkçe konuşuyor, aynı kelimeyi konuşuyor ama ağzından anlıyoruz.Türkçe konuşuyor, aynı kelimeyi konuşuyor ama ağzından anlıyoruz. Kur'ân-ı Kerîm yedi vecih üzere inmiştir. Kur'ân-ı Kerîm yedi vecih üzere inmiştir.

Neden? Brr çok kabile var.Neden?

Brr çok kabile var.
Adamlar zaten ümmî, zaten cahil, ağzını birden değiştiremez ki.Adamlar zaten ümmî, zaten cahil, ağzını birden değiştiremez ki. Radyo yok ki, mecmua yok ki, mektep, medrese tahsil imkanları,Radyo yok ki, mecmua yok ki, mektep, medrese tahsil imkanları, yaygın eğitim, örgün eğitim, Milli eğitim Bakanlığıyaygın eğitim, örgün eğitim, Milli eğitim Bakanlığı ve sair şeyler yok ki…ve sair şeyler yok ki… Adamlar bildiği gibi konuşacak, eğer o küm dediği şeye kümüün diyorsa Adamlar bildiği gibi konuşacak, eğer o küm dediği şeye kümüün diyorsa öyle demeye devam edecek.öyle demeye devam edecek. Rabbiküm demeyecek de Rabbiküüm diye okuyacak. Rabbiküm demeyecek de Rabbiküüm diye okuyacak.

Tamam okuyabilir, çünkü mâna aynı, kelime aynı; değişmez. Tamam okuyabilir, çünkü mâna aynı, kelime aynı; değişmez.

İşte Kur'ân-ı Kerîm yedi vecih üzere inmiştir. İşte Kur'ân-ı Kerîm yedi vecih üzere inmiştir. Hangi vecih üzerine okumuş olursanız hata etmemişsinizdir. Hangi vecih üzerine okumuş olursanız hata etmemişsinizdir.

"Hocam, o öyle okuyordu, ben böyle okuyorum." "Hocam, o öyle okuyordu, ben böyle okuyorum."

Bazen burada çok büyük alim, hafız gelirse bir âyeti okur, baştan alır; Bazen burada çok büyük alim, hafız gelirse bir âyeti okur, baştan alır; bir daha okur, baştan alır; bir daha okur... bir daha okur, baştan alır; bir daha okur...

Ne yapıyor? Dikkatli dinle! Dikkatli dinlersen bazı kelimelerde okuyuşu değiştiriyor; Ne yapıyor?

Dikkatli dinle! Dikkatli dinlersen bazı kelimelerde okuyuşu değiştiriyor;
meddi, uzatmayı değiştiriyor, bazı kelimeleri bağlamasını, durmasını başka türlü yapıyor. meddi, uzatmayı değiştiriyor, bazı kelimeleri bağlamasını, durmasını başka türlü yapıyor. İşte ya böyle okunacak, ya böyle okunacak.İşte ya böyle okunacak, ya böyle okunacak. "Bu da olur, bu da olur." Demek. "Bu da olur, bu da olur." Demek.

Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlerse "hafız" diyoruz, maşaallah, ne güzel bir nimete mazhar olmuş. Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlerse "hafız" diyoruz, maşaallah, ne güzel bir nimete mazhar olmuş. Hafız mübarek, alnından öperiz.Hafız mübarek, alnından öperiz. Büyük bir rütbe, büyük bir pâye ama bazısı Kur'an-ı Kerîm'i kıraat-i aşere, yedi kıraat üzere okunmasını biliyor. Büyük bir rütbe, büyük bir pâye ama bazısı Kur'an-ı Kerîm'i kıraat-i aşere, yedi kıraat üzere okunmasını biliyor. Aldı mı "şu kıraat bu kıraat, filanca âlimin, râvinin okuyuş tarzı" diye okuyabiliriz, Aldı mı "şu kıraat bu kıraat, filanca âlimin, râvinin okuyuş tarzı" diye okuyabiliriz, hepsi olur, hepsi mümkün, isabetli. hepsi olur, hepsi mümkün, isabetli.

Hangisini okursanız isabet etmiş olursunuz.Hangisini okursanız isabet etmiş olursunuz. Felâ tümârû fîhi. "Sakın ha, Kur'an'da münakaşaya kalkışmayın!" Felâ tümârû fîhi. "Sakın ha, Kur'an'da münakaşaya kalkışmayın!"

"Seninki yanlış oldu, benimki doğrudur." diye"Seninki yanlış oldu, benimki doğrudur." diye Kur'ân-ı Kerîm üzerinde çekişmeye, münakaşaya kalkışmayın. Neden? Kur'ân-ı Kerîm üzerinde çekişmeye, münakaşaya kalkışmayın.

Neden?

Fe-inne'l-mirâe fîhi küfr. "Çünkü Kur'ân-ı Kerîm üzerinde münakaşa küfürdür,Fe-inne'l-mirâe fîhi küfr. "Çünkü Kur'ân-ı Kerîm üzerinde münakaşa küfürdür, insanı küfre götürür." insanı küfre götürür."

Yanlış iddia ediyorsun. Oyuncak mı, telin üzerinde oyun oynanır mı? Yanlış iddia ediyorsun. Oyuncak mı, telin üzerinde oyun oynanır mı? Cambazın ipinin üzerinde oyun oynanır mı? İnsan pat diye aşağı düşer, kafası patlar. Cambazın ipinin üzerinde oyun oynanır mı? İnsan pat diye aşağı düşer, kafası patlar.

Kur'ân-ı Kerîm oyuncak mı? Münakaşa yeri mi? Kur'ân-ı Kerîm oyuncak mı? Münakaşa yeri mi?

Aman ha! Aman ha!

Orada oyun olmaz, orada şaka olmaz, orada iddia olmaz; ya sen haklısın ya haksızsın. Orada oyun olmaz, orada şaka olmaz, orada iddia olmaz; ya sen haklısın ya haksızsın.

Olur mu? Kur'ân-ı Kerîm'de haksız bir şeyi iddia etmiş olacaksın. Olur mu? Kur'ân-ı Kerîm'de haksız bir şeyi iddia etmiş olacaksın.

Münakaşa etmeyin! Münakaşa etmeyin!

Onun için yedi vecih üzere inmiştir.Onun için yedi vecih üzere inmiştir. Sakın bundan dolayı birbirinizle münakaşa etmeyin! Sakın bundan dolayı birbirinizle münakaşa etmeyin!

"'Senin okuyuşun yanlış oldu, benimki bölge ağzı oldu.' demeyin."'Senin okuyuşun yanlış oldu, benimki bölge ağzı oldu.' demeyin. O da olur, o da olur. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de münakaşa küfürdür, küfür tehlikesi vardır, O da olur, o da olur. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de münakaşa küfürdür, küfür tehlikesi vardır, insanı inkara götürebilir." insanı inkara götürebilir."

Kendisi yanlış yapabilir, doğru söylenen bir şeyi inkâr ettirebilir. Kendisi yanlış yapabilir, doğru söylenen bir şeyi inkâr ettirebilir.

Onun için büyüklerimiz diyorlar ki; Onun için büyüklerimiz diyorlar ki; "Yeni yetişme bir insan İslâm'ı öğreniyor, müslüman oldu, namaza başladı, aferin, güzel halleri "Yeni yetişme bir insan İslâm'ı öğreniyor, müslüman oldu, namaza başladı, aferin, güzel halleri başladı, hemen Kur'ân-ı Kerîm mealini okumaya kalkmasın!" başladı, hemen Kur'ân-ı Kerîm mealini okumaya kalkmasın!"

Neden? Aklı almaz, tam kavrayamaz. Neden?

Aklı almaz, tam kavrayamaz.

"Benim aklıma burası yattı, burası yatmadı. "Benim aklıma burası yattı, burası yatmadı. Ben bunu şöyle izah ediyorum, bana kalırsa bu böyle!" Ben bunu şöyle izah ediyorum, bana kalırsa bu böyle!"

Dur bakalım, sen küçücük bir yavrucuksun, ne oluyorsun, Dur bakalım, sen küçücük bir yavrucuksun, ne oluyorsun, Kur'ân üzerinde konuşacak insan değilsin ki… Kur'ân üzerinde konuşacak insan değilsin ki…

Sus, alimlerin kitaplarını bir oku bakalım. Sus, alimlerin kitaplarını bir oku bakalım. Ömürlerini geçirmiş, derya gibi alimler; onlar neler söylüyor, bir dinle.Ömürlerini geçirmiş, derya gibi alimler; onlar neler söylüyor, bir dinle. İlk önce büyükleri dinle. İlkokuldaki çocuk profesörü tenkit edebilir mi? Edemez. İlk önce büyükleri dinle.

İlkokuldaki çocuk profesörü tenkit edebilir mi?

Edemez.

Neden edemez? "Hocam, bu soru da sorulur mu, insaf! O çocuk, o profesör!"Neden edemez?

"Hocam, bu soru da sorulur mu, insaf! O çocuk, o profesör!"
Bu, çok çalışkan bir çocuk, ilkokulun birinci sınıfında teşekkür almış. Bu, çok çalışkan bir çocuk, ilkokulun birinci sınıfında teşekkür almış.

Ne alırsa alsın. Bin tane teşekkür alsa, daha çok fırın ekmek yemesi lazım. Ne alırsa alsın. Bin tane teşekkür alsa, daha çok fırın ekmek yemesi lazım. Fırınlara çok ekmek atılacak, o ekmeklerden çok satın alınacak,Fırınlara çok ekmek atılacak, o ekmeklerden çok satın alınacak, o çocuk o ekmeklerden çok yiyecek, uyuyacak da büyüyecek, ondan sonra adam olacak.o çocuk o ekmeklerden çok yiyecek, uyuyacak da büyüyecek, ondan sonra adam olacak. Öyle kolay mı! İnsan birdenbire adam olmuyor ki. Öyle kolay mı! İnsan birdenbire adam olmuyor ki.

Ben bazen çocukların çenesini tutuyorum; "Nerede sakalın?" diyorum, şaşırıyor.Ben bazen çocukların çenesini tutuyorum; "Nerede sakalın?" diyorum, şaşırıyor. Büyüyünce çıkacak, hemen çıkmaz ki yavaş yavaş çıkacak. Büyüyünce çıkacak, hemen çıkmaz ki yavaş yavaş çıkacak.

Onun için Kur'ân-ı Kerîm'in mealini okuyup da müçtehitliğe kalkma. Onun için Kur'ân-ı Kerîm'in mealini okuyup da müçtehitliğe kalkma. Haddini bil, kenarda dur.Haddini bil, kenarda dur. Yüzme bilmeyen insan gidip de Karadeniz'in ortasına cup diye atlamaz.Yüzme bilmeyen insan gidip de Karadeniz'in ortasına cup diye atlamaz. Karadeniz bu, şakası yok, sahilde olanları bile alıp yutuyor; oyuncak değil. Karadeniz bu, şakası yok, sahilde olanları bile alıp yutuyor; oyuncak değil.

"Peki hocam, dinimizi nereden öğreneceğiz?" "Peki hocam, dinimizi nereden öğreneceğiz?"

Dini en iyi bilen, en takvâ sahibi, en salahiyet sahibi alimlerin kitaplarını okuyacaksın, Dini en iyi bilen, en takvâ sahibi, en salahiyet sahibi alimlerin kitaplarını okuyacaksın, incelikleri. oradan anlayacaksın. incelikleri. oradan anlayacaksın.

Mesela bir misalle. Misal olursa insan; "Hah, şimdi daha iyi anladım." der. Mesela bir misalle. Misal olursa insan; "Hah, şimdi daha iyi anladım." der.

Böyle bir âyet var: Va'büd Rabbeke. Böyle bir âyet var:

Va'büd Rabbeke.
"Rabbine ibadet eyle." Hattâ ye'tiyeke'l-yakîn. "Rabbine ibadet eyle." Hattâ ye'tiyeke'l-yakîn. "Sana 'yakın' gelinceye kadar, Rabbine ibadet eyle." "Sana 'yakın' gelinceye kadar, Rabbine ibadet eyle."

Arapça'ya yeni başlamış bir insana;Arapça'ya yeni başlamış bir insana; "Terceme et bakalım, kırık mâna ver bakalım." (dersen,) böyle terceme eder. "Terceme et bakalım, kırık mâna ver bakalım." (dersen,) böyle terceme eder.

Yakîn ne demek? Yakîn'n bir mânasını biliyoruz ki tereddüt, Yakîn ne demek?

Yakîn'n bir mânasını biliyoruz ki tereddüt,
şek ve şüphe olmayan inanca derler. şek ve şüphe olmayan inanca derler.

"Bunun böyle olduğunu yakînen biliyorum."Bunun böyle olduğunu yakînen biliyorum. Şekkim, şüphem, tereddüdüm yok, çok iyi biliyorum." Şekkim, şüphem, tereddüdüm yok, çok iyi biliyorum."

Dünyada "Amerika" diye bir kıta var mı, yok mu?Dünyada "Amerika" diye bir kıta var mı, yok mu? Var. Nereden biliyorsun? Amerika'yı Gördün mü? Görmedim ama kesin biliyorum. Var.

Nereden biliyorsun? Amerika'yı Gördün mü?

Görmedim ama kesin biliyorum.

Amerika'yı kesin biliyorum. Kesin bilgi işte böyle. Amerika'yı kesin biliyorum.

Kesin bilgi işte böyle.
Amerika'yı görmediği hâlde Amerika'nın olduğunu bilen insan gibi;Amerika'yı görmediği hâlde Amerika'nın olduğunu bilen insan gibi; "Kesin Amerika var." diye münakaşa edecek ya, böyle inanca yakîn deniliyor, î si uzun. "Kesin Amerika var." diye münakaşa edecek ya, böyle inanca yakîn deniliyor, î si uzun.

Yakın değil. Uzağın zıttı olan "yakın" kelimesine benziyor; o ayrı bir kelime, o Türkçe. Yakın değil. Uzağın zıttı olan "yakın" kelimesine benziyor; o ayrı bir kelime, o Türkçe.

Yakîn "tam iman, tam inanç" demek. "Sana tam inanç gelinceye kadar ibadet et!" Yakîn "tam iman, tam inanç" demek.

"Sana tam inanç gelinceye kadar ibadet et!"

"Sonra tam inanç geldi mi git yatak odasına, sırt üstü yat, ibadet yapma!" "Sonra tam inanç geldi mi git yatak odasına, sırt üstü yat, ibadet yapma!"

Öyle mi anlaşılacak?.. Bazısı öyle anlamış; bazı aptallar, bazı fesatçılar, Öyle mi anlaşılacak?..

Bazısı öyle anlamış; bazı aptallar, bazı fesatçılar,
aptal da değil, dini bozmak isteyenler... aptal da değil, dini bozmak isteyenler...

Niye namaz kılmıyorsun? Bahane, namaz kılmamaya bahane, ibadet yapmamaya bahane: Niye namaz kılmıyorsun?

Bahane, namaz kılmamaya bahane, ibadet yapmamaya bahane:

"Biz Allah'a erdik. Artık ibadete lüzum yok!" "Biz Allah'a erdik. Artık ibadete lüzum yok!"

Şeytan da bazı insanları kandırıyor: Şeytan da bazı insanları kandırıyor:

"Sen olgunlaştın, armut gibi oldun, tamam, sen namaz kılma. "Sen olgunlaştın, armut gibi oldun, tamam, sen namaz kılma. Armut gibi olmadın, kabak gibi oldun, namaz kılma!" Armut gibi olmadın, kabak gibi oldun, namaz kılma!"

Şeytan da söylüyor, adam da namazın zevkine, keyfine varamamış. Şeytan da söylüyor, adam da namazın zevkine, keyfine varamamış. Namazın mü'minin Miracı olduğunu bilmiyor. Namazın mü'minin Miracı olduğunu bilmiyor.

Sekiz cennetin kapısı açılıyor, hûri kızları kenara diziliyor, perdeler kalkıyor. Sekiz cennetin kapısı açılıyor, hûri kızları kenara diziliyor, perdeler kalkıyor. Namazda Mevlâsıyla konuşuyor, bunun keyfine varamamış, Namazda Mevlâsıyla konuşuyor, bunun keyfine varamamış, namazdan kaçıyor, münafık, fâsık! namazdan kaçıyor, münafık, fâsık!

Neden? Namazın zevkini alamamışsa öyle. Evliyâ oldu mu ibadet yapmaz! Neden?

Namazın zevkini alamamışsa öyle.

Evliyâ oldu mu ibadet yapmaz!

Öyle şey olur mu? Evliyânın şâhı Peygamber-i Zîşanımız hiç bırakmış mı? Öyle şey olur mu?

Evliyânın şâhı Peygamber-i Zîşanımız hiç bırakmış mı?

Bırakmamış. Demek ki öteki fikirler yanlış. Bırakmamış.

Demek ki öteki fikirler yanlış.

Lügate bakarsan yakîn, "şeksiz iman" ama bir de ölüme yakîn diyor Araplar. Lügate bakarsan yakîn, "şeksiz iman" ama bir de ölüme yakîn diyor Araplar.

Neden? Şeksiz, şüphesiz, herkesin başına ölüm gelmeyecek mi? Gelecek. Neden?

Şeksiz, şüphesiz, herkesin başına ölüm gelmeyecek mi? Gelecek.

"Yok, ben ölmeyeceğim, anlaşma yaptım, canımı vermeyeceğim. "Yok, ben ölmeyeceğim, anlaşma yaptım, canımı vermeyeceğim. Ben kazık kalacağım, yalı kazığı. Öyle şey olur mu! Sen de öleceksin!" Ben kazık kalacağım, yalı kazığı. Öyle şey olur mu! Sen de öleceksin!"

Herkes ölecek; şu camideki insanlardan kimse kalmayacak. Herkes ölecek; şu camideki insanlardan kimse kalmayacak. Bir zaman gelince bunların torunları dedelerine rahmet okuyacak belki. Bir zaman gelince bunların torunları dedelerine rahmet okuyacak belki. Hepimiz göçeceğiz, hepimiz fâniyiz, yakîn kesin olarak geleceği için ölüme de isim olmuş. Hepimiz göçeceğiz, hepimiz fâniyiz, yakîn kesin olarak geleceği için ölüme de isim olmuş.

Bir; "Ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et." Bir; "Ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et."

"Hayat bitinceye kadar ibadetine devam et." demek. "Hayat bitinceye kadar ibadetine devam et." demek.

Bu bir başka. Kur'ân-ı Kerîm'den başka delil de var. Bu bir başka. Kur'ân-ı Kerîm'den başka delil de var. Bu bazı insanların sapıttığı konu olduğu hazır açılmışken için bunu anlatalım. Bu bazı insanların sapıttığı konu olduğu hazır açılmışken için bunu anlatalım.

Başka bir yerde de Kur'ân-ı Kerîm'de kâfirler cehenneme atıldığı zaman onlara sorulacak: Başka bir yerde de Kur'ân-ı Kerîm'de kâfirler cehenneme atıldığı zaman onlara sorulacak:

"Sizin hiç mi aklınız yok? Nasıl geldiniz bu cehenneme, niye düştünüz, "Sizin hiç mi aklınız yok? Nasıl geldiniz bu cehenneme, niye düştünüz, hiç peygamber sözü duymadınız mı, hiç Allah'ın vahyi kulağınıza gelmedi mi?hiç peygamber sözü duymadınız mı, hiç Allah'ın vahyi kulağınıza gelmedi mi? Hiç aklınızı kullanmadınız mı?" Onlar diyecekler ki; Hiç aklınızı kullanmadınız mı?"

Onlar diyecekler ki;

Ve künnâ nukezzibü bi-yevmi'd-dîn.Ve künnâ nukezzibü bi-yevmi'd-dîn. "Hayır, peygamberler geldiler ama biz o peygamberlerle dalga geçtik."Hayır, peygamberler geldiler ama biz o peygamberlerle dalga geçtik. Dalga geçenlerle, inanmayanlarla, müşriklerle, kâfirlerle beraber biz de onlarla alay ettik." Dalga geçenlerle, inanmayanlarla, müşriklerle, kâfirlerle beraber biz de onlarla alay ettik."

Hattâ etâne'l-yakîn. "Nihayet bize yakîn geldi, Hattâ etâne'l-yakîn. "Nihayet bize yakîn geldi, yakîn gelinceye kadar biz böyle kâfirce, gafilce ömür geçirdik." diyecekler. yakîn gelinceye kadar biz böyle kâfirce, gafilce ömür geçirdik." diyecekler.

Kâfir olduğu bilindiğinden buradaki yakîn'in iman mânası olmadığı da anlaşıldı. Kâfir olduğu bilindiğinden buradaki yakîn'in iman mânası olmadığı da anlaşıldı. İnsan Kur'ân-ı Kerîm'i tam bilirse başıyla sonuyla her tarafını bilirse o zaman böyle şaşırmaz.İnsan Kur'ân-ı Kerîm'i tam bilirse başıyla sonuyla her tarafını bilirse o zaman böyle şaşırmaz. Şimdi kalbi tam mutmain oldu ki ölüm mânasınaymış. Şimdi kalbi tam mutmain oldu ki ölüm mânasınaymış.

Demek ki onlar da kâfirliklerine devam ederken ölüm gelmiş, cehennemlik olarak ölmüşler. Demek ki onlar da kâfirliklerine devam ederken ölüm gelmiş, cehennemlik olarak ölmüşler. Cehenneme atılırken pişmanlık duyuyorlar, "Ah, vah, keşke dinleseydik, akıl etseydik!" diyorlar, Cehenneme atılırken pişmanlık duyuyorlar, "Ah, vah, keşke dinleseydik, akıl etseydik!" diyorlar, fayda vermiyor. fayda vermiyor.

İşte bu nedir? Demek ki Arapça bilen herkes Kur'ân-ı Kerîm'i bilmez. İşte bu nedir?

Demek ki Arapça bilen herkes Kur'ân-ı Kerîm'i bilmez.
Arap Kur'an-ı bilmez. Vallahi bilmeyeni çoktur.Arap Kur'an-ı bilmez. Vallahi bilmeyeni çoktur. Neden?Neden? Arapça bilmekle Kur'an bilinmiş olmuyor da ondan. Arapça bilmekle Kur'an bilinmiş olmuyor da ondan.

Şu mânayı, bu mânayı nereden bilsin? Bu neye benzer? Şu mânayı, bu mânayı nereden bilsin?

Bu neye benzer?

Ben sana Osmanlı şairlerinden birisinin bir beytini okuyacağım, ver bakayım mânasını. Ben sana Osmanlı şairlerinden birisinin bir beytini okuyacağım, ver bakayım mânasını.

Veremezsin! Fuzûlî'nin her beytini anlıyor musun? Veremezsin!

Fuzûlî'nin her beytini anlıyor musun?

Dest-bûsı arzusıyla ger ölsem dostlar. Kûze eylen toprağum sunun anınla yâre su. Dest-bûsı arzusıyla ger ölsem dostlar.

Kûze eylen toprağum sunun anınla yâre su.

Ey pây-i bend-i dâm-geh-i kayd-ı nâm ü neng Tâ key hevâ-yi meşgale-i dehr-i bî direng Ey pây-i bend-i dâm-geh-i kayd-ı nâm ü neng

Tâ key hevâ-yi meşgale-i dehr-i bî direng

An ol günü ki âhir olub nev-bahâr-ı ömr. An ol günü ki âhir olub nev-bahâr-ı ömr.

Berg-i hazâna dönse gerek rûy-ı lâle-reng Berg-i hazâna dönse gerek rûy-ı lâle-reng

Ne dedi? Vallahi hocam Osmanlıca, eski; ne dediğini ben nereden bileyim? Ne dedi?

Vallahi hocam Osmanlıca, eski; ne dediğini ben nereden bileyim?

Diyor ki; An ol günü ki. "O günü hatırla ki." Âhir olub nev-bahâr-ı ömr.Diyor ki;

An ol günü ki. "O günü hatırla ki." Âhir olub nev-bahâr-ı ömr.
"Ömrün ilk baharı sona erip de."Ömrün ilk baharı sona erip de. "Lale gibi kıpkırmızı olan yüzün, sonbahar yaprağı gibi sararacak." "Lale gibi kıpkırmızı olan yüzün, sonbahar yaprağı gibi sararacak."

O günü unutma, öleceğin zamanı unutma! O günü unutma, öleceğin zamanı unutma! Gençken insanın kıpkırmızı yanakları oluyor. Gençken insanın kıpkırmızı yanakları oluyor. Şöyle yanağını sıksan; "Nasılsın Ahmet?" Kan fışkıracak.Şöyle yanağını sıksan; "Nasılsın Ahmet?" Kan fışkıracak. Sonra sapsarı oluyor, hazan yaprağı gibi oluyor, ayva gibi oluyor, sararıyor, ayvayı yiyor. Sonra sapsarı oluyor, hazan yaprağı gibi oluyor, ayva gibi oluyor, sararıyor, ayvayı yiyor.

Demek ki şair onu söylüyor. O günü unutma! Demek ki şair onu söylüyor. O günü unutma!

"'Yüzünün sonbahar olduğu gibi.' (kısmını) şimdi anladım." "'Yüzünün sonbahar olduğu gibi.' (kısmını) şimdi anladım."

Ötekisini anlamadın; çünkü Osmanlıca. Kur'ân-ı Kerîm de Rabca, Arapça değil,Ötekisini anlamadın; çünkü Osmanlıca. Kur'ân-ı Kerîm de Rabca, Arapça değil, sadece Arapça değil, Rabca. sadece Arapça değil, Rabca.

Onun için her Arap bilmez, hıristiyan Arap var, inanmıyor. Onun için her Arap bilmez, hıristiyan Arap var, inanmıyor. Normal Arap var, Arapça biliyor, anlamıyor.Normal Arap var, Arapça biliyor, anlamıyor. Arap'ın şairlerini de anlamaz, her şairin her dediğini de anlamaz, herkes edebiyatta ileri değildir.Arap'ın şairlerini de anlamaz, her şairin her dediğini de anlamaz, herkes edebiyatta ileri değildir. Onun için dine yeni heveslendin, hemen meali okuyup da ahkâm kesmeye kalkma,Onun için dine yeni heveslendin, hemen meali okuyup da ahkâm kesmeye kalkma, müçtehitlik taslama, tepe taklak gidersin bak! müçtehitlik taslama, tepe taklak gidersin bak!

"Kur'ân-ı Kerîm'de münakaşa küfürdür." diyor Peygamber Efendimiz. "Kur'ân-ı Kerîm'de münakaşa küfürdür." diyor Peygamber Efendimiz.

Tehlike var. Tehlike var.

Ne yapacaksın? Alim insanların kitaplarını oku, oku, dağarcığın dolsun, bilgiler çoğalsın. Ne yapacaksın?

Alim insanların kitaplarını oku, oku, dağarcığın dolsun, bilgiler çoğalsın.
İlmin, irfanın zenginleşsin, ârif ol, fâzıl ol, kâmil ol, ondan sonra müçtehit ol, içtihat et. İlmin, irfanın zenginleşsin, ârif ol, fâzıl ol, kâmil ol, ondan sonra müçtehit ol, içtihat et.

"Buyur aslanım, kapı senin, yol senin, geçiş hakkı senin, söz hakkı senin."Buyur aslanım, kapı senin, yol senin, geçiş hakkı senin, söz hakkı senin. Müçtehit ol da konuş ama cahilken konuşma!" "Bana kalırsa dünya yuvarlak değil!" Neden? Müçtehit ol da konuş ama cahilken konuşma!"

"Bana kalırsa dünya yuvarlak değil!"

Neden?

"Yuvarlak olsaydı alt tarafındaki sular fezaya giderdi." "Yuvarlak olsaydı alt tarafındaki sular fezaya giderdi."

İş senin dediğin gibi değil. İş senin dediğin gibi değil.

Dünya yuvarlak işte; ne zaman anlayacak bu insan? Çok fırın ekmek yedikten sonra. Dünya yuvarlak işte; ne zaman anlayacak bu insan?

Çok fırın ekmek yedikten sonra.

Ben, işte kardeşiniz, boyu posu yarısı gözüküyor; ben dünyanın altına gitmiş insanım. Ben, işte kardeşiniz, boyu posu yarısı gözüküyor; ben dünyanın altına gitmiş insanım. Avustralya'ya gittik. Dünya yuvarlak. Buradan kalktık, alt tarafına gittik.Avustralya'ya gittik. Dünya yuvarlak. Buradan kalktık, alt tarafına gittik. Orası da burası gibi. Neden? Yer çekimi her şeyi tuttuğundan oradaki feza akıp gitmiyor. Orası da burası gibi.

Neden?

Yer çekimi her şeyi tuttuğundan oradaki feza akıp gitmiyor.

O ne demek? Uzun iş. Ben şimdi vaazı bırakıp da fizik mi anlatmaya çalışacağım?O ne demek?

Uzun iş. Ben şimdi vaazı bırakıp da fizik mi anlatmaya çalışacağım?
Uzun iş ama işte bu böyle. Çocuk anlamaz, küçük anlamaz, büyük anlar. Bunları niçin söylüyoruz? Uzun iş ama işte bu böyle. Çocuk anlamaz, küçük anlamaz, büyük anlar.

Bunları niçin söylüyoruz?

Yarı şaka yarı latife. Kur'ân-ı Kerîm'in şakası yoktur, Yarı şaka yarı latife.

Kur'ân-ı Kerîm'in şakası yoktur,
dinin ahkâmının şakası yoktur, oyuna gelmez.dinin ahkâmının şakası yoktur, oyuna gelmez. Konuşurken insan küfre düşüverir. Allah sevmez, gazap eder. Konuşurken insan küfre düşüverir. Allah sevmez, gazap eder.

Onun için Kur'ân-ı Kerîm'in ahkâmında, dinin ahkâmında kendi bildiğine laf söyleme. Onun için Kur'ân-ı Kerîm'in ahkâmında, dinin ahkâmında kendi bildiğine laf söyleme.

"Bana kalırsa bu böyle!" Sen kimsin ya, kimsin sen? "Bana kalırsa bu böyle!"

Sen kimsin ya, kimsin sen?
Tahsilin ne, müçtehit misin? Sen İmam Buhârî kadar hadis biliyor musun? Tahsilin ne, müçtehit misin? Sen İmam Buhârî kadar hadis biliyor musun? Kurtubî kadar tefsir biliyor musun? İmam Serahsî gibi fıkıh biliyor musun? Kurtubî kadar tefsir biliyor musun? İmam Serahsî gibi fıkıh biliyor musun?

Bilmezsin. O zaman onlara tâbi ol, onları dinle. Bilmezsin. O zaman onlara tâbi ol, onları dinle.

Baban hastalandığı zaman doktora götürmeyip kendin tedaviye kalkıyor musun? Baban hastalandığı zaman doktora götürmeyip kendin tedaviye kalkıyor musun?

Mutfakta bıçak var, makas da var, iğne de var. Mutfakta bıçak var, makas da var, iğne de var. Al babanı, yatır yatağa, kes karnını bıçakla; işte makas, işte iğne… Ondan sonra dik… Al babanı, yatır yatağa, kes karnını bıçakla; işte makas, işte iğne… Ondan sonra dik…

"Hocam, olmaz!" Neden? Tıp tahsili yapmak lazım. "Hocam, olmaz!"

Neden?

Tıp tahsili yapmak lazım.

Demek ki babanın tedavisi için tıp tahsili lazım da dinî ahkâm için din tahsili (lazım) değil. Demek ki babanın tedavisi için tıp tahsili lazım da dinî ahkâm için din tahsili (lazım) değil.

Öyle şey mi olur? İnsanın ömrü gidiyor da, yine alim olamıyor. Öyle şey mi olur?

İnsanın ömrü gidiyor da, yine alim olamıyor.
Herkes alim olamaz, muhterem kardeşlerim, herkes okusa da alim olamaz. Herkes alim olamaz, muhterem kardeşlerim, herkes okusa da alim olamaz. Neden?Neden? Kafası yamuk oldu mu yamuk kafada ilim doğru durmaz. Kafası yamuk oldu mu yamuk kafada ilim doğru durmaz.

Ayna eğri büğrü oldu mu güzel göstermez. Aynanın dümdüz olması lazım. Ayna eğri büğrü oldu mu güzel göstermez. Aynanın dümdüz olması lazım. Aynanın eğriliği görüntüyü bozar, iç bükey ayna olsa seni zayıf gösterir,Aynanın eğriliği görüntüyü bozar, iç bükey ayna olsa seni zayıf gösterir, dış bükey ayna olsa şişman gösterir,dış bükey ayna olsa şişman gösterir, eğri büğrü ayna olsa seni kıvrımlı gösterir, olmaz.eğri büğrü ayna olsa seni kıvrımlı gösterir, olmaz. Aynanın dümdüz olması lazım. Bazı insanlar alim olamaz. Aynanın dümdüz olması lazım.

Bazı insanlar alim olamaz.

Neden? Yetişmesi müsait değil, tahsili müsait değil, kafası, kapasitesi, yeteneği müsait değil; Neden?

Yetişmesi müsait değil, tahsili müsait değil, kafası, kapasitesi, yeteneği müsait değil;
tamam, ondan olamaz. Bazıları alim olur, çok nadir.tamam, ondan olamaz. Bazıları alim olur, çok nadir. Böyle müstakim, sağlam muhakemeye sahip, hafızası kuvvetli, ahlâkı güzel, Böyle müstakim, sağlam muhakemeye sahip, hafızası kuvvetli, ahlâkı güzel, hakkı söyleyen insan zor yetişir.hakkı söyleyen insan zor yetişir. Böylesini bulduğun zaman (elini) bırak ayağını öp, kul, köle ol! Böylesini bulduğun zaman (elini) bırak ayağını öp, kul, köle ol!

"Kul köle olunur mu? Ben hürriyetimi severim." "Kul köle olunur mu? Ben hürriyetimi severim."

Sen hakka, hakikate kul köle oluyorsun; onun dediği hak olduğundan ona kul köle oluyorsun. Sen hakka, hakikate kul köle oluyorsun; onun dediği hak olduğundan ona kul köle oluyorsun.

Dervişler şeyhlerin esiri mi, kölesi mi? Ne ilim öğreniyor? Bilgi öğreniyor. Dervişler şeyhlerin esiri mi, kölesi mi?

Ne ilim öğreniyor?

Bilgi öğreniyor.

Kur'ân-ı Kerîm yedi harf, yedi vecih üzere inmiştir, nasıl okunsa olur; Kur'ân-ı Kerîm yedi harf, yedi vecih üzere inmiştir, nasıl okunsa olur; "Bunda münakaşa etmeyin; çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de münakaşa, insanı küfre götürür." diyor. "Bunda münakaşa etmeyin; çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de münakaşa, insanı küfre götürür." diyor.

Biz buradan günümüzdeki meselelere getirdik. Biz buradan günümüzdeki meselelere getirdik. Bazı ufak tefek cahil, -el-câhilü cesûr" cesaretli insanlar oluyor, içtihada kalkıyor,Bazı ufak tefek cahil, -el-câhilü cesûr" cesaretli insanlar oluyor, içtihada kalkıyor, ileri geri laf söylemeye kalkıyor; ileri geri laf söylemeye kalkıyor;

"Bana kalırsa bu böyle, bana kalırsa bu böyle değil. Sana kalmaz bu işler."Bana kalırsa bu böyle, bana kalırsa bu böyle değil. Sana kalmaz bu işler. Sen kim oluyorsun? Sana kalmaz!" Büyükler öyle dememişler, işin aslı böyledir; Sen kim oluyorsun? Sana kalmaz!"

Büyükler öyle dememişler, işin aslı böyledir;
büyüklere saygı, alimlere müçtehitlere saygı... büyüklere saygı, alimlere müçtehitlere saygı... Onlar kadar bilgin olsun, onların yazdıklarından anla, Onlar kadar bilgin olsun, onların yazdıklarından anla, ben senin alnından öperim; o zaman konuş. ben senin alnından öperim; o zaman konuş.

Kur'ân-ı Kerîm'i anlayamıyor; ilâhiyat fakültesinde, tefsir kürsüsünde doçentlik imtihanına giriyor.Kur'ân-ı Kerîm'i anlayamıyor; ilâhiyat fakültesinde, tefsir kürsüsünde doçentlik imtihanına giriyor. Kur'ân-ı Kerîm önünde, kendisi gitmiş akşamdan hazırlamış.Kur'ân-ı Kerîm önünde, kendisi gitmiş akşamdan hazırlamış. Kur'ân-ı Kerîm âyetini doğru okuyamıyor. Kur'ân-ı Kerîm âyetini doğru okuyamıyor.

Bu profesör olsa ne olacak, profesör olsa ne olur? Bu profesör olsa ne olacak, profesör olsa ne olur? Yazılı Kur'ân-ı Kerîm'i doğru okuyamıyor. Yazılı Kur'ân-ı Kerîm'i doğru okuyamıyor. Önüne gelse, harekesiz bile olsa Kur'ân-ı Kerîm'i doğru okuyabilmeli.Önüne gelse, harekesiz bile olsa Kur'ân-ı Kerîm'i doğru okuyabilmeli. Okuyamıyor, demek ki bilgisi yeterli değil, sığ.Okuyamıyor, demek ki bilgisi yeterli değil, sığ. İnsanın profesör unvanı almasına yetmez, her şeyi bitirmiyor. İnsanın profesör unvanı almasına yetmez, her şeyi bitirmiyor.

Aman dini konularda sağlam kaynaklardan bilgi alın, çürük tahtaya basıp daAman dini konularda sağlam kaynaklardan bilgi alın, çürük tahtaya basıp da uçuruma yuvarlanmayın, yaş tahtaya basıp da kaymayın, yanlış insanları dinleyip deuçuruma yuvarlanmayın, yaş tahtaya basıp da kaymayın, yanlış insanları dinleyip de fikriniz kayıp da âhiretiniz mahvolmasın, küfre düşüp de cehennemde yanmayın; fikriniz kayıp da âhiretiniz mahvolmasın, küfre düşüp de cehennemde yanmayın; bunun için bunu biraz genişçe anlattık. bunun için bunu biraz genişçe anlattık.

İnne'l-kulûbe beyne isbeayni min esâbîi'llâhi yükellibühâ. İnne'l-kulûbe beyne isbeayni min esâbîi'llâhi yükellibühâ.

Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf: Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf:

"Gönüller, Allah'ın parmaklarından iki parmağı arasındadır, çevirir." "Gönüller, Allah'ın parmaklarından iki parmağı arasındadır, çevirir."

Bu hadîs-i şerîf, müteşâbih hadîs-i şerîflerdendir. Bu hadîs-i şerîf, müteşâbih hadîs-i şerîflerdendir.

"Allah'ın parmakları, Allah'ın yüzü, Allah'ın vechi, eli..." "Allah'ın parmakları, Allah'ın yüzü, Allah'ın vechi, eli..."

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sahabe-i kirâm ile musafaha yapmışlar: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sahabe-i kirâm ile musafaha yapmışlar:

"Yâ Resûlullah! Sana tâbiyiz, sana canımıa feda olsun. "Yâ Resûlullah! Sana tâbiyiz, sana canımıa feda olsun. Sevinçli günde de kederli günde de hoşumuza gitse de gitmese de Sevinçli günde de kederli günde de hoşumuza gitse de gitmese de senin emrindeyiz, yâ Resûlullah!" demişler. senin emrindeyiz, yâ Resûlullah!" demişler.

Ne bu? Beyat. Sahabe-i kiram Peygamber Efendimiz'e beyat etmiş. Ne bu?

Beyat.

Sahabe-i kiram Peygamber Efendimiz'e beyat etmiş.
Mübarek elini yumuşacak tutmuş, musafaha etmişler, söz vermişler. Mübarek elini yumuşacak tutmuş, musafaha etmişler, söz vermişler.

Kur'ân-ı Kerîm ne diyor? Kur'ân-ı Kerîm ne diyor?

İnne'llezîne yübâyiûneke innemâ yübâyiûna'llâh, yedu'llâhi fevka eydîhim. İnne'llezîne yübâyiûneke innemâ yübâyiûna'llâh, yedu'llâhi fevka eydîhim. (Onlar) Resûlullah'ın elini tuttuğu zaman Allah'ın eli de onların elinin üzerindeydi." (Onlar) Resûlullah'ın elini tuttuğu zaman Allah'ın eli de onların elinin üzerindeydi."

Allahu ekber! Nasıl bir şey bu? Allah'ın işine karışılmaz, bilinmez. Allahu ekber!

Nasıl bir şey bu? Allah'ın işine karışılmaz, bilinmez.

Allah'ın eli ne demek? Allah'ın vechi ne demek? Allah'ın parmakları ne demek; bilinmez. Allah'ın eli ne demek? Allah'ın vechi ne demek? Allah'ın parmakları ne demek; bilinmez. Allah'ı bilemediği için Allah'ın parmaklarını, eli ne demek,Allah'ı bilemediği için Allah'ın parmaklarını, eli ne demek, yüzü ne demek, parmağı ne demek, onu bilemez ama insanların gönülleri, yüzü ne demek, parmağı ne demek, onu bilemez ama insanların gönülleri, Allah'ın parmaklarının iki parmağı arasındaymış. Öyle veya böyle çeviriverir. Allah'ın parmaklarının iki parmağı arasındaymış. Öyle veya böyle çeviriverir.

Evinden kâfir olarak çıktı, müşrik, henüz müslüman olmamış, Evinden kâfir olarak çıktı, müşrik, henüz müslüman olmamış, Peygamber Efendimiz'i öldürmek maksadıyla çıktı. Peygamber Efendimiz'i öldürmek maksadıyla çıktı.

Hz. Ömer radıyallahu anh kılıcını kuşanmış, hızlı hızlı yürüyordu. Hz. Ömer radıyallahu anh kılıcını kuşanmış, hızlı hızlı yürüyordu. Çünkü sinirli, gerilim var içinde; birisini öldürmeye gidiyor.Çünkü sinirli, gerilim var içinde; birisini öldürmeye gidiyor. Hızlı hızlı giderken onu gören birisi; "Böyle telaşlı telaşlı nereye gidiyorsun?" diye sordu. Hızlı hızlı giderken onu gören birisi; "Böyle telaşlı telaşlı nereye gidiyorsun?" diye sordu.

O da niyetini söyledi: "Bu müslümanlar Mekke'de zuhur ettiler. O da niyetini söyledi:

"Bu müslümanlar Mekke'de zuhur ettiler.
Bu Muhammed yeni bir din getirdi; onu haklamaya gidiyorum." Bu Muhammed yeni bir din getirdi; onu haklamaya gidiyorum."

"Ashâbı seni onun yanına bile yanaştırmaz, sen ona hiçbir şey yapamazsın, "Ashâbı seni onun yanına bile yanaştırmaz, sen ona hiçbir şey yapamazsın, sen asıl kendi eniştene, kız kardeşine bak; onlar bile müslüman oldu!" dedi. sen asıl kendi eniştene, kız kardeşine bak; onlar bile müslüman oldu!" dedi.

"Ya, öyle mi?" dedi, yönünü onların evine çevirdi. "Ya, öyle mi?" dedi, yönünü onların evine çevirdi. Kız kardeşinin evinin duvarının yanına gelince içeriden Kur'ân-ı Kerîm okunduğunu duydu. Kız kardeşinin evinin duvarının yanına gelince içeriden Kur'ân-ı Kerîm okunduğunu duydu.

Tamam, rivayet doğruymuş, demek ki müslüman olmuşlar, içeride Kur'an okuyorlar. Tamam, rivayet doğruymuş, demek ki müslüman olmuşlar, içeride Kur'an okuyorlar. Tak kapıyı açtı, pat içeri girdi. Ondan sonra; "Ne okuyorsunuz?" diye sordu. Tak kapıyı açtı, pat içeri girdi. Ondan sonra; "Ne okuyorsunuz?" diye sordu.

Tabi onlar; "Hz. Ömer geldi." diye, Kur'an sayfalarını kaldırdılar, sakladılar.Tabi onlar; "Hz. Ömer geldi." diye, Kur'an sayfalarını kaldırdılar, sakladılar. Duymuştu. "Ne okuyorsunuz?" dedi,Duymuştu. "Ne okuyorsunuz?" dedi, kızgınlığından vurmaya başladı.kızgınlığından vurmaya başladı. Onlar da bir noktada; "Tamam, müslümanız. Onlar da bir noktada; "Tamam, müslümanız. Ne yapalım, istersen vur, istersen öldür, müslüman olduk." dediler. Ne yapalım, istersen vur, istersen öldür, müslüman olduk." dediler.

Kız kardeşi bile o babayiğit Ömer'e karşı çıktı,Kız kardeşi bile o babayiğit Ömer'e karşı çıktı, kocasına filan vurmaya kalkınca dayanamadı, ötekisi haksız. kocasına filan vurmaya kalkınca dayanamadı, ötekisi haksız. O zaman bu itirazdan biraz afalladı. O zaman bu itirazdan biraz afalladı.

"Şu okuduğunuz şeyleri getirin bakayım." dedi. "Şu okuduğunuz şeyleri getirin bakayım." dedi.

Âyetleri okudukça kalbi yumuşadı, yumuşadı; "Beni Resûlullah'a götürün." dedi, Âyetleri okudukça kalbi yumuşadı, yumuşadı; "Beni Resûlullah'a götürün." dedi, Resûlullah'a götürdüler. Kapıyı çaldılar.Resûlullah'a götürdüler. Kapıyı çaldılar. Kapıya birisi geldi, Resûlullah Efendimiz'e gitti, dedi ki; Kapıya birisi geldi, Resûlullah Efendimiz'e gitti, dedi ki;

"Hz. Ömer gelmiş." O zaman "hazret" değil, "Ömer" gelmiş. Kılıcı da belinde. "Hz. Ömer gelmiş." O zaman "hazret" değil, "Ömer" gelmiş. Kılıcı da belinde.

"Gelsin." dedi, Peygamber Efendimiz. "Gelsin." dedi, Peygamber Efendimiz.

Peygamber Efendimiz'in her huyu güzel, korkaklığı da yok, cesurPeygamber Efendimiz'in her huyu güzel, korkaklığı da yok, cesur Savaşta en önde çarpışır. Savaşta en önde çarpışır.

İçeri girdi. Hz. Ömer müslüman oldu. Ne oldu bu Hz. Ömer'in gönlü ya? İçeri girdi. Hz. Ömer müslüman oldu.

Ne oldu bu Hz. Ömer'in gönlü ya?

Hz. Peygamber'i öldürmek için evden çıkan bu Hz. Ömer'in kalbine, gönlüne, zihniyetine ne oldu? Hz. Peygamber'i öldürmek için evden çıkan bu Hz. Ömer'in kalbine, gönlüne, zihniyetine ne oldu?

İşte, kalpler Allah'ın parmakları arasındadır. Allah kalbini döndürüverdi, gönlü değişti. İşte, kalpler Allah'ın parmakları arasındadır. Allah kalbini döndürüverdi, gönlü değişti. Kâfir gönlüyken mü'min gönlü oldu. İmanı sevdi, İslâm'ı sevdi, gönül müslüman oldu. Kâfir gönlüyken mü'min gönlü oldu. İmanı sevdi, İslâm'ı sevdi, gönül müslüman oldu.

"Nerede? Göster!" Vallahi bilmem, içerimizde bir yerde; "Nerede? Göster!"

Vallahi bilmem, içerimizde bir yerde;
iç âlemi, zihniyeti, aklı, fikri, düşünesi, duyguları değişiverdi; Allah değiştiriyor. iç âlemi, zihniyeti, aklı, fikri, düşünesi, duyguları değişiverdi; Allah değiştiriyor.

Demek ki Allah'ın rahmet parmağıyla gazap parmağı arasında.Demek ki Allah'ın rahmet parmağıyla gazap parmağı arasında. Tabi başka parmakları var. Parmak ne demek? Tabi başka parmakları var.

Parmak ne demek?

Onu da hiç izah etmiyoruz, ne haddimize? Nasıl izah edelim, ne diyelim? Onu da hiç izah etmiyoruz, ne haddimize? Nasıl izah edelim, ne diyelim?

"Bizim parmağımız gibi…" Hayır! "Neden? Bunun böyle olmadığını nereden biliyorsun?" "Bizim parmağımız gibi…"

Hayır!

"Neden? Bunun böyle olmadığını nereden biliyorsun?"

Leyseke mislihü şey'ün. Onun gibi bir şey yok da ondan.Leyseke mislihü şey'ün. Onun gibi bir şey yok da ondan. Bizim gibi değil ama nasıl olduğunu bilemeyiz. İkincisi olmayan bir şeyi nasıl bileceksin, bilmezsin. Bizim gibi değil ama nasıl olduğunu bilemeyiz. İkincisi olmayan bir şeyi nasıl bileceksin, bilmezsin. "Şunun gibi" diyemezsin ki ikincisi yok. "Şunun gibi" diyemezsin ki ikincisi yok.

Şerîki var mı? Şerîki olmadığı için bilemezsin ama Hz. Ömer'in gönlü döndü.Şerîki var mı?

Şerîki olmadığı için bilemezsin ama Hz. Ömer'in gönlü döndü.
Rüzgâr buradan esiyordu, ok bu taraftan esti, döndü, bu tarafı göstermeye başladı.Rüzgâr buradan esiyordu, ok bu taraftan esti, döndü, bu tarafı göstermeye başladı. Değişti, bir şey oldu. Değişti, bir şey oldu.

İşte gönüller Allah'ın parmaklarından iki parmağı arasındadır; değiştirebilir. İşte gönüller Allah'ın parmaklarından iki parmağı arasındadır; değiştirebilir.

İçeride bir hatun kardeşimiz; "Benim kocam inançsız.İçeride bir hatun kardeşimiz; "Benim kocam inançsız. Bu yolda değil. Emekli oldu, içki de içiyor, fena, dua edin." diyor. Bu yolda değil. Emekli oldu, içki de içiyor, fena, dua edin." diyor.

Allah günahkâra duaya kabul etmez ki… Sevmiyor, günah; o da Allah'a inanmıyor. Allah günahkâra duaya kabul etmez ki… Sevmiyor, günah; o da Allah'a inanmıyor.

Ben dua etsem ne olacak? Ben dua etsem ne olacak?

"Sen onlara yetmiş defa tevbe istiğfar etsen, "Sen onlara yetmiş defa tevbe istiğfar etsen, Allah onları mağfiret etmeyecek." diye,Allah onları mağfiret etmeyecek." diye, Kur'ân-ı Kerîm'de Peygamber Efendimiz'e söylüyor. Kur'ân-ı Kerîm'de Peygamber Efendimiz'e söylüyor.

Kur'ân-ı Kerîm âyeti; olmaz! Mü'minin kâfire duası olmaz. Kur'ân-ı Kerîm âyeti; olmaz! Mü'minin kâfire duası olmaz.

Ne olacak? Bunun çıkış noktası ne, çaresi ne? Ne olacak? Bunun çıkış noktası ne, çaresi ne?

Kendisi hatasını anlayacak, pişman olacak, gözyaşı dökecek: Kendisi hatasını anlayacak, pişman olacak, gözyaşı dökecek:

"Yâ Rabbi! Ben çok edepsiz bir kulmuşum. "Yâ Rabbi! Ben çok edepsiz bir kulmuşum. Yâ Rabbi! Beni affet. Çok hatalar işledim, anladım, Yâ Rabbi! Beni affet. Çok hatalar işledim, anladım, beş para etmezmişim, şimdi kendimden nefret ediyorum. beş para etmezmişim, şimdi kendimden nefret ediyorum. Suçumu anladım. Sen rahmetinle bana nice nice nimetler ihsan eylemisin deSuçumu anladım. Sen rahmetinle bana nice nice nimetler ihsan eylemisin de ben kıymetini bilememişim, gafil yaşamışım. ben kıymetini bilememişim, gafil yaşamışım. Şimdi bildim, hatamı anladım." Allah, hatasından dönenini sever. Şimdi bildim, hatamı anladım."

Allah, hatasından dönenini sever.

İnna'llâhe yühıbbü't-tevvâbîn... "Tevbekârı, tevbe edenleri sever." İnna'llâhe yühıbbü't-tevvâbîn... "Tevbekârı, tevbe edenleri sever."

Tevbe edecek. Biz ona ne diyebiliriz. Cemaat olarak biz ne deriz? Tevbe edecek. Biz ona ne diyebiliriz.

Cemaat olarak biz ne deriz?

"Yâ Rabbi! Tevbe nasip eyle, hidayet nasip eyle, hatasını anlasın,"Yâ Rabbi! Tevbe nasip eyle, hidayet nasip eyle, hatasını anlasın, hatadan dönsün, cehenneme gidecek yoldan dönsün de cennet yoluna gelsin." hatadan dönsün, cehenneme gidecek yoldan dönsün de cennet yoluna gelsin." Böyle diyebiliriz. Böyle diyebiliriz.

Yoksa Allah'ın sevmediği bir insana başka türlü dua edilmez. Yoksa Allah'ın sevmediği bir insana başka türlü dua edilmez. "O sevmediği durumdan kurtulsun." diye dua edebiliriz,"O sevmediği durumdan kurtulsun." diye dua edebiliriz, Allah şaşıranlarımıza hidayet etsin, tevbe nasip etsin de Allah'ın sevgili kulu olsunlar. Allah şaşıranlarımıza hidayet etsin, tevbe nasip etsin de Allah'ın sevgili kulu olsunlar.

Oluyor bazen, eşkiyâ iken evliyâ oluyor. Oluyor bazen, eşkiyâ iken evliyâ oluyor. Fahişe iken âbide, zâhide olabiliyor, dönebiliyor. Fahişe iken âbide, zâhide olabiliyor, dönebiliyor.

Nereden bildin? Allah her şeye kâdir; oradan biliyoruz. Nereden bildin?

Allah her şeye kâdir; oradan biliyoruz.
Bu hadîs-i şerîfte bildiriyor: Bu hadîs-i şerîfte bildiriyor:

"Allah'ın parmakları arasında bir parmak hareketiyle gönlü değişiverir." "Allah'ın parmakları arasında bir parmak hareketiyle gönlü değişiverir."

Adam katilken gözü yaşlı, eli tesbihli bir insan oluverir. Adam katilken gözü yaşlı, eli tesbihli bir insan oluverir. Kâdir'dir Allah, her şeye Kâdir'dir. Çıkmadık canda ümit var; değişebilir. Kâdir'dir Allah, her şeye Kâdir'dir. Çıkmadık canda ümit var; değişebilir. Günahkârlara da ümitsizlikle bakmayın, belki düzelir. Günahkârlara da ümitsizlikle bakmayın, belki düzelir. "Yaşıyor, belki zaman gelir düzelir." diye düşünün, öyle davranın. "Yaşıyor, belki zaman gelir düzelir." diye düşünün, öyle davranın.

Düzelme ihtimalini düşünerek düzeltecek gibi davranın, çünkü düzelebilir, belli olmaz. Düzelme ihtimalini düşünerek düzeltecek gibi davranın, çünkü düzelebilir, belli olmaz.

Bin Amerika'da Cleveland diye bir şehre cuma namazı kılmak için uğradık. Bin Amerika'da Cleveland diye bir şehre cuma namazı kılmak için uğradık. New York'a doğru geliyoruz, Cleveland'da öğle vakti oldu, köşede bir cami varmış, New York'a doğru geliyoruz, Cleveland'da öğle vakti oldu, köşede bir cami varmış, güzel bir köşklü cami yapmışlar, üç katlı. güzel bir köşklü cami yapmışlar, üç katlı.

Cuma namazını kıldık, adamlar bize ziyafet çekti. Cuma namazını kıldık, adamlar bize ziyafet çekti. Bize cuma namazını kıldırdılar, hutbeyi bize okutturdular. Bize cuma namazını kıldırdılar, hutbeyi bize okutturdular. Hiç unutmuyorum, belliki bir zaman dağ gibiymiş, şöyle geniş omuzlu bir zenci ihtiyar,Hiç unutmuyorum, belliki bir zaman dağ gibiymiş, şöyle geniş omuzlu bir zenci ihtiyar, biraz kamburlaşmış, hâlâ canlı, hizmete koşturuyor. biraz kamburlaşmış, hâlâ canlı, hizmete koşturuyor. Ekmek getiriyor, tabak getiriyor, mutfağa giriyor çıkıyor filan.... Dışarı gittiği zaman dediler ki; Ekmek getiriyor, tabak getiriyor, mutfağa giriyor çıkıyor filan....

Dışarı gittiği zaman dediler ki;

"Hocam, tanıyor musunuz, bu kim?" "Hocam, tanıyor musunuz, bu kim?"

Ben ne bileyim adamı, ilk defa geldim. Dediler ki; Ben ne bileyim adamı, ilk defa geldim.

Dediler ki;

"Bu zât evvelce bu şehrin mafya çetesinin reisiydi, "Bu zât evvelce bu şehrin mafya çetesinin reisiydi, sonra müslüman oldu, işte böyle hizmet ehli bir insan oldu." sonra müslüman oldu, işte böyle hizmet ehli bir insan oldu."

Yahudi iken müslüman olmuş, Teksas'ta petrol kuyuları varmış, zengin adam. Yahudi iken müslüman olmuş, Teksas'ta petrol kuyuları varmış, zengin adam. Kuyusundan petrol akıyor. Öyle bir mütevazi imiş ki caminin eşiğinde otururmuş. Kuyusundan petrol akıyor. Öyle bir mütevazi imiş ki caminin eşiğinde otururmuş. Boynu bükük otururmuş, camiyi süpürürmüş. Neden? Boynu bükük otururmuş, camiyi süpürürmüş.

Neden?

Allah kalbini döndürdü. Döndürebilir, ümidini kesme! Allah kalbini döndürdü. Döndürebilir, ümidini kesme!

Mü'min bir insanın kalbi de döner, kork! Allah'tan kork! Bir imanlı insan, birden kâfir olur, gider.Mü'min bir insanın kalbi de döner, kork! Allah'tan kork! Bir imanlı insan, birden kâfir olur, gider. Vardır bir edepsizliği; bir şamar yer, ilâhî bir tokada uğrar, Vardır bir edepsizliği; bir şamar yer, ilâhî bir tokada uğrar, tepe taklak cehenneme yuvarlanır, gider.tepe taklak cehenneme yuvarlanır, gider. Daha evvelce hacca gitmişti, namaz kılıyordu, sonunda bozuldu, böyle oldu. Daha evvelce hacca gitmişti, namaz kılıyordu, sonunda bozuldu, böyle oldu.

Muhterem kardeşlerim! Onun için nasıl yaşayacağız? İki duygunun arasında yaşayacağız. Muhterem kardeşlerim!

Onun için nasıl yaşayacağız?

İki duygunun arasında yaşayacağız.
Korku ile ümit arasında. Korku ile ümit arasında. Hem Allah'ın rahmetini umacağız hem de "Bu nimetler elden kaçar mı?" diye ağlayacağız,Hem Allah'ın rahmetini umacağız hem de "Bu nimetler elden kaçar mı?" diye ağlayacağız, yalvaracağız, secdeye varacağız.yalvaracağız, secdeye varacağız. Seccadenin önü ıslanacak. Seccadenin önü ıslanacak.

"Aman yâ Rabbî! Bana bu imanı verdin, "Aman yâ Rabbî! Bana bu imanı verdin, şimdi beni imansız bırakıp da âhirete göçürürsen hâlim nice olur?"şimdi beni imansız bırakıp da âhirete göçürürsen hâlim nice olur?" Cennetlik, mübarek Süleyman Çelebi ne diyor? Cennetlik, mübarek Süleyman Çelebi ne diyor?

Yâ ilâhî saklagil imanımızı. Verelim iman ile tâ canımızı. Yâ ilâhî saklagil imanımızı.

Verelim iman ile tâ canımızı.

"Yâ Rabbi! İmanımızı koru da şu canımızı imanlı iken verelim, ahirete imansız göçmeyelim." diyor. "Yâ Rabbi! İmanımızı koru da şu canımızı imanlı iken verelim, ahirete imansız göçmeyelim." diyor.

Çok mühim! Şu anda müslüman olmak birazcık mühim; en sonu en mühim,Çok mühim! Şu anda müslüman olmak birazcık mühim; en sonu en mühim, ruhunu teslim ettiği en sondaki zaman mühim.ruhunu teslim ettiği en sondaki zaman mühim. Neden?Neden? O zaman şeytan gelir, insanının imanını almaya çalışır. O zaman şeytan gelir, insanının imanını almaya çalışır.

Sen Allah'a inanmıyor musun? İnanıyorum. Sen Allah'a inanmıyor musun?

İnanıyorum.

"Tabi ya, Batılı filanca filozof şöyle dememiş mi?" "Tabi ya, Batılı filanca filozof şöyle dememiş mi?"

Bir bocalamaya başlar. Descartes böyle demiş, Bir bocalamaya başlar. Descartes böyle demiş, Nietzche böyle demiş, bilmem ne böyle demiş, ne derlerse desinler zıpırlar, bana ne?Nietzche böyle demiş, bilmem ne böyle demiş, ne derlerse desinler zıpırlar, bana ne? Benim Peygamber-i Zîşânım var, benim Kur'ân-ı Kerîm'im var.Benim Peygamber-i Zîşânım var, benim Kur'ân-ı Kerîm'im var. İşte kolejlerde, Batılarda bilmem nerelerde o tahsili görüyorlar ya; İşte kolejlerde, Batılarda bilmem nerelerde o tahsili görüyorlar ya;

"Nietzche böyle demiş, Kant böyle demiş, Descartes, Pascal…" "Nietzche böyle demiş, Kant böyle demiş, Descartes, Pascal…"

Bana ne onlardan? Bana ne onlardan? Onları okuduysan biraz gel de müslümanların alimlerini bir dinle bakalım.Onları okuduysan biraz gel de müslümanların alimlerini bir dinle bakalım. Bir de işin o tarafını öğren, onların dediği gibi değil.Bir de işin o tarafını öğren, onların dediği gibi değil. Onlar âhireti görmüyorlar, onların kalpleri kara, onların gönüllerinden bir şey çıkmaz. Onlar âhireti görmüyorlar, onların kalpleri kara, onların gönüllerinden bir şey çıkmaz.

Mü'min alimleri gel de gör bakalım. Ne kadar ârif insanlar, ne kadar temiz insanlar, Mü'min alimleri gel de gör bakalım. Ne kadar ârif insanlar, ne kadar temiz insanlar, ne kadar güzel ahlâklı insanlar. Canımız feda olsun. ne kadar güzel ahlâklı insanlar. Canımız feda olsun.

Allah'ın o evliyâsı ne kadar güzel! Hepsinin menâkıbını okuyoruz, biliyoruz. Allah'ın o evliyâsı ne kadar güzel! Hepsinin menâkıbını okuyoruz, biliyoruz.

Var mı bizim evliyâmız gibi, o mübarek Allah'ın sevgili kulları gibi bir tanesi? Var mı bizim evliyâmız gibi, o mübarek Allah'ın sevgili kulları gibi bir tanesi?

Hem kötü insanlar tevbekâr olabilir, iyi olabilir diye ümit besleyeceğiz, çalışacağız.Hem kötü insanlar tevbekâr olabilir, iyi olabilir diye ümit besleyeceğiz, çalışacağız. Hem de imanımızın son zamana kadar korunması lazım diye korumaya dikkat edeceğiz.Hem de imanımızın son zamana kadar korunması lazım diye korumaya dikkat edeceğiz. İman ile can vermeye gayret edeceğiz; işin esası bu.İman ile can vermeye gayret edeceğiz; işin esası bu. Kalp dönüverir; döner, takallüb ediverir, kalboluverir. Kalp dönüverir; döner, takallüb ediverir, kalboluverir.

Kalbolmak ne demek? "Şu şey, şu hâle döndü." demek.Kalbolmak ne demek?

"Şu şey, şu hâle döndü." demek.
Kalp fırt diye bir anda dönüverir, aklına yanlış fikir geliverir. Kalp fırt diye bir anda dönüverir, aklına yanlış fikir geliverir. İnsanın kendisine güvenmesine hiç lüzum yoktur, güvenecek tarafı yoktur,İnsanın kendisine güvenmesine hiç lüzum yoktur, güvenecek tarafı yoktur, Allah'a dayanması lazım, Allah'a tevekkül etmesi lazım, zikre sarılması lazım. Allah'a dayanması lazım, Allah'a tevekkül etmesi lazım, zikre sarılması lazım.

Burada haftalarca; "Şeytan insanı nasıl aldatır, nasıl saptırır?" diye okuduk. Burada haftalarca; "Şeytan insanı nasıl aldatır, nasıl saptırır?" diye okuduk.

Şeytana kul olmamak lazım, şeytana aldanmamak için çalışmak lazım. Şeytana kul olmamak lazım, şeytana aldanmamak için çalışmak lazım. Şeytan insanı aldatır, nefis insanı aldatır. Dünya fâni, zevkleri insanı aldatır,Şeytan insanı aldatır, nefis insanı aldatır. Dünya fâni, zevkleri insanı aldatır, çeşitli aldatıcı güzellikler insanı aldatır. çeşitli aldatıcı güzellikler insanı aldatır.

Dün biz seyahatten geliyoruz, kadının birisi Bursa'dan telefon açmış telefon açmış, diyor ki; Dün biz seyahatten geliyoruz, kadının birisi Bursa'dan telefon açmış telefon açmış, diyor ki;

"Hoca efendi, şu konuyu vaazda anlatsın." "Hoca efendi, şu konuyu vaazda anlatsın."

Hangi konuymuş? Hangi konuymuş?

Oğlu varmış, onun bir de arkadaşı varmış, o arkadaşını sevmiş, masum bir sevgiyle sevmiş. Oğlu varmış, onun bir de arkadaşı varmış, o arkadaşını sevmiş, masum bir sevgiyle sevmiş. İkisi de erkek! Masum bir sevgiyle sevmiş İkisi de erkek! Masum bir sevgiyle sevmiş ama yanıp yakılıyormuş, hatıra defterine onun için neler yazıyormuş... ama yanıp yakılıyormuş, hatıra defterine onun için neler yazıyormuş...

Bu delikanlılık çağı çok tehlike, bu çağa çok dikkat etmek lazım.Bu delikanlılık çağı çok tehlike, bu çağa çok dikkat etmek lazım. Şeytanın çok oyunları vardır, nefsin oyunları vardır. Şeytanın çok oyunları vardır, nefsin oyunları vardır. Nefis insana çok oyunlar eder, şeytan insana çok oyunlar eder.Nefis insana çok oyunlar eder, şeytan insana çok oyunlar eder. Kardeş ile kardeş arasında nice oyunlar olur. Kardeş ile kardeş arasında nice oyunlar olur.

Almanların bir şeyi hoşuma gitti. Adam kiralık bir ev tuttu, bir odalık evde oturacak, Almanların bir şeyi hoşuma gitti. Adam kiralık bir ev tuttu, bir odalık evde oturacak, Alman hükümeti müsaade etmiyor: Oturamazsın! Alman hükümeti müsaade etmiyor:

Oturamazsın!

Bizde öyle bir şey var mı? Yok. Alman hükümeti müsaade etmiyor: Bizde öyle bir şey var mı?

Yok.

Alman hükümeti müsaade etmiyor:

"Oturamazsın!" diyor, "Senin çoluk çocuğun var. "Oturamazsın!" diyor, "Senin çoluk çocuğun var. Çoluk çocuğun, senin yattığı yatak odasında yatamaz. Çocuk odası ayrı olacak." Çoluk çocuğun, senin yattığı yatak odasında yatamaz. Çocuk odası ayrı olacak."

Bunu şart koşmuş. Çocuklarının birisi kızsa o zaman üç odadan aşağı olmaz. Bunu şart koşmuş. Çocuklarının birisi kızsa o zaman üç odadan aşağı olmaz. Bir kız çocuğuna oda olacak, bir erkek çocuğuna oda olacak, bir de ebeveyne oda olacak; öyle olması lazım.Bir kız çocuğuna oda olacak, bir erkek çocuğuna oda olacak, bir de ebeveyne oda olacak; öyle olması lazım. Akılları kesmiş; işin doğrusu bu. Akılları kesmiş; işin doğrusu bu.

Aman! Aman!

Nefsin oyunları çoktur. İnsan kendisini alamaz. Nefsin oyunları çoktur. İnsan kendisini alamaz. İnsan kendisini de tutamaz. Nefsin bin bir türlü hilesi vardır, şeytanın bin bir türlü tuzağı vardır.İnsan kendisini de tutamaz. Nefsin bin bir türlü hilesi vardır, şeytanın bin bir türlü tuzağı vardır. Dünyanın bin bir türlü zevkli tarafı vardır ama Dünyanın bin bir türlü zevkli tarafı vardır ama insan onun peşine giderse o zevkin arkası cehenneme götürür. Dikkat edecek. insan onun peşine giderse o zevkin arkası cehenneme götürür. Dikkat edecek.

O zevkin arkasına giderse manzara vardır, plaj vardır, gazino vardır, pavyon vardır.O zevkin arkasına giderse manzara vardır, plaj vardır, gazino vardır, pavyon vardır. Senin cebinde de para vardır, yapabilirsin; gidersin, eğlenirsin, Senin cebinde de para vardır, yapabilirsin; gidersin, eğlenirsin, içersin ama arkası cehennemdir, arkası kötüdür. içersin ama arkası cehennemdir, arkası kötüdür.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Onun için çok dikkat etmek lazım. Şu anda mü'min olduğuna sevin.Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Onun için çok dikkat etmek lazım. Şu anda mü'min olduğuna sevin.
Allah'a hamd et ama imanını korumaya dikkat et.Allah'a hamd et ama imanını korumaya dikkat et. "İman elden kaçmasın." diye dikkat et;"İman elden kaçmasın." diye dikkat et; "Şeytan oyun oynamasın." diye dikkat et, şeytanın nereden yanaşacağı belli olmaz. "Şeytan oyun oynamasın." diye dikkat et, şeytanın nereden yanaşacağı belli olmaz. Çok dikkat etmek lazım. Çok dikkat etmek lazım.

İnne'l-kâfire leya'zumü hattâ inne dırsehû le-a'zamü min Uhudin İnne'l-kâfire leya'zumü hattâ inne dırsehû le-a'zamü min Uhudin ve fadîletü cesedihî alâ dırsihî ke-fadîleti cesedi ehadiküm alâ dırsihî.ve fadîletü cesedihî alâ dırsihî ke-fadîleti cesedi ehadiküm alâ dırsihî. Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh'ten cehennemde kâfirlerin durumunu anlatan bir hadis geldi. Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh'ten cehennemde kâfirlerin durumunu anlatan bir hadis geldi.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Cehenneme atıldığı zaman kâfirin vücudu kat kat büyütülecek." "Cehenneme atıldığı zaman kâfirin vücudu kat kat büyütülecek."

Şimdi 1.90 boyundaydı, 79 kilo ağırlığındaydı, öyle değil. Şimdi 1.90 boyundaydı, 79 kilo ağırlığındaydı, öyle değil.

"Cehenneme girdiği zaman kâfirin vücudu kat kat büyütülecek." "Cehenneme girdiği zaman kâfirin vücudu kat kat büyütülecek."

Hani fotoğraf makinelerinin bir çeşidi var, büyütüyor. Hani fotoğraf makinelerinin bir çeşidi var, büyütüyor. Küçük bir fotoğrafı kocaman yapabiliyor.Küçük bir fotoğrafı kocaman yapabiliyor. "Büyütme makinesi" diyelim. Onun gibi cehenneme atılan kâfirin vücudu büyütülecek. "Büyütme makinesi" diyelim. Onun gibi cehenneme atılan kâfirin vücudu büyütülecek.

Ne kadar büyütülecek? Hattâ inne dırsahû. "Bir azı dişi." Le-a'zamü min Uhudin. Ne kadar büyütülecek?

Hattâ inne dırsahû. "Bir azı dişi." Le-a'zamü min Uhudin.
"Uhut'tan daha büyük kılınır." Uhut Dağı nedir? "Uhut'tan daha büyük kılınır."

Uhut Dağı nedir?

Hacca gidenler, Medine'ye gidenler bilir. Medine düzlük, bir ovalık yerdir.Hacca gidenler, Medine'ye gidenler bilir. Medine düzlük, bir ovalık yerdir. Hurma ağaçlarıyla doludur, bereketli, sulak bir yerdir. Hurma ağaçlarıyla doludur, bereketli, sulak bir yerdir. Ovasının altını da kazdığın zaman su çıkıyor. Ovasının altını da kazdığın zaman su çıkıyor. Çölün içinde güzel bir memleket. Çölün içinde su var, kazıldığı zaman tatlı su çıkıyor.Çölün içinde güzel bir memleket. Çölün içinde su var, kazıldığı zaman tatlı su çıkıyor. Güzel bir ova, fakat bu ovadan kıbleye döndüğümüz zaman Peygamber Efendimiz'in mescidinde, Güzel bir ova, fakat bu ovadan kıbleye döndüğümüz zaman Peygamber Efendimiz'in mescidinde, Kuzey tarafından arka tarafında, bir uzun dağ vardır; Kuzey tarafından arka tarafında, bir uzun dağ vardır; Uhut Dağı. Ama öbür tarafı da ovadır, böyle uzunca bir dağ. Uhut Dağı. Ama öbür tarafı da ovadır, böyle uzunca bir dağ.

Uhut Dağı çok büyükçe bir dağ; "Neresi kadar olur?" diye anlatamıyorum.Uhut Dağı çok büyükçe bir dağ; "Neresi kadar olur?" diye anlatamıyorum. Anlatamıyorum ama efendim mesela Çamlıca tepesi var,Anlatamıyorum ama efendim mesela Çamlıca tepesi var, küçük Çamlıca, Alemdağ; öbür tarafta öyle uzun bir dağ. küçük Çamlıca, Alemdağ; öbür tarafta öyle uzun bir dağ.

Tek olduğundan ehad kelimesinden ismi Uhud olmuş; Uhud Dağı. Tek olduğundan ehad kelimesinden ismi Uhud olmuş; Uhud Dağı.

"Uhut öyle bir dağdır ki o bizi sever biz de onu severiz." "Uhut öyle bir dağdır ki o bizi sever biz de onu severiz."

Muhabbet var. Peygamber Efendimiz'e herkesin muhabbeti var. Muhabbet var. Peygamber Efendimiz'e herkesin muhabbeti var. Taşların da toprakların da ağaçların da muhabbeti var.Taşların da toprakların da ağaçların da muhabbeti var. Ama Peygamber Efendimiz de seviyor. Ben de seviyorum. Ama Peygamber Efendimiz de seviyor. Ben de seviyorum.

Neden? Peygamber Efendimiz sevdi mi sevilir.Neden?

Peygamber Efendimiz sevdi mi sevilir.
Peygamber Efendimiz bal kabağını severmiş. Ben küçükken sevmiyordum, şimdi seviyorum. Peygamber Efendimiz bal kabağını severmiş. Ben küçükken sevmiyordum, şimdi seviyorum.

Neden? Çünkü Peygamber Efendimiz severmiş.Neden?

Çünkü Peygamber Efendimiz severmiş.
Bir şeyi Peygamber Efendimiz seviyorsa seveceksin. Bir şeyi Peygamber Efendimiz seviyorsa seveceksin.

"Efendim, ben sakalı sevmiyorum, yüz böyle kaymak gibi olmalı!" "Efendim, ben sakalı sevmiyorum, yüz böyle kaymak gibi olmalı!"

Peygamber Efendimiz sakalı seviyor; ben de sakalı severim. Peygamber Efendimiz sakalı seviyor; ben de sakalı severim. Ben öyle kaymak gibi yüz istemem. Ben öyle kaymak gibi yüz istemem. Neden?Neden? Peygamber Efendimiz erkekte sakalı seviyor. Peygamber Efendimiz erkekte sakalı seviyor.

"Sadece bir azı dişi bu Uhud Dağı kadar olacak." "Sadece bir azı dişi bu Uhud Dağı kadar olacak."

Kâfirin ebadını bir düşün. Ondan sonra vücudun kalan kısımları da bu dişine göre büyük olacak. Kâfirin ebadını bir düşün. Ondan sonra vücudun kalan kısımları da bu dişine göre büyük olacak.

Sizden birinin vücudu yanında azı dişi nasılsa o nispette çok büyük bir varlık hâline gelecek, Sizden birinin vücudu yanında azı dişi nasılsa o nispette çok büyük bir varlık hâline gelecek, devleşecek, kâfirin vücudu cayır cayır, her tarafından yanacak. devleşecek, kâfirin vücudu cayır cayır, her tarafından yanacak.

Niye büyütüyor Allah? "Azabı çok olsun, daha fazla tatsın." diye,Niye büyütüyor Allah?

"Azabı çok olsun, daha fazla tatsın." diye,
yüzeyi genişledikçe ne kadar cehennem ateşine mâruz kalacak,yüzeyi genişledikçe ne kadar cehennem ateşine mâruz kalacak, ne kadar içinden dışından ceza çekecek, oradan anlayın. ne kadar içinden dışından ceza çekecek, oradan anlayın.

Ama büyütülecek, bir azı dişi Uhud Dağı kadar olacak.Ama büyütülecek, bir azı dişi Uhud Dağı kadar olacak. Kendisinin boyunu ona göre düşünelim.Kendisinin boyunu ona göre düşünelim. Azı dişinin boyu bir cm diyelim, insanın vücudu da 1.90 diyelim. Azı dişinin boyu bir cm diyelim, insanın vücudu da 1.90 diyelim. 1.90 da santim, yüz doksan tane. 1.90 da santim, yüz doksan tane.

Demek ki yüz doksan tane Uhud Dağını peş peşe uzatsan Demek ki yüz doksan tane Uhud Dağını peş peşe uzatsan Tebük tarafına doğru kocaman (bir yer olur.) Tebük tarafına doğru kocaman (bir yer olur.) "Azabı çeksin." diye kâfirin vücudu o kadar büyüyecek. "Azabı çeksin." diye kâfirin vücudu o kadar büyüyecek.

Akıllı bir insan Allah'ın sevgisini kazanmaya çalışır, akıllı bir insan küfre razı olmaz,Akıllı bir insan Allah'ın sevgisini kazanmaya çalışır, akıllı bir insan küfre razı olmaz, akıllı bir insan iman yolundan başka bir yolu tutmaz. akıllı bir insan iman yolundan başka bir yolu tutmaz. Eğer biz akıllı müslümanlarsak Kur'an'a sarılırız, cennete gidecek işleri yapmaya çalışırız. Eğer biz akıllı müslümanlarsak Kur'an'a sarılırız, cennete gidecek işleri yapmaya çalışırız. Yapmıyorsak bu kadar bilgiden sonra o kadar aklımız alsın. Yapmıyorsak bu kadar bilgiden sonra o kadar aklımız alsın.

İleride bunlar olacak, öleceğiz, mezara gireceğiz, öldükten sonra dirilmek olacak. İleride bunlar olacak, öleceğiz, mezara gireceğiz, öldükten sonra dirilmek olacak. Âhiret hayatı gelecek, o zaman bunlar olacak. Âhiret hayatı gelecek, o zaman bunlar olacak. Peygamber Efendimiz önceden bildiriyor. Peygamber Efendimiz önceden bildiriyor. Bu kadar bilgiyi önceden alan bir insan, cehenneme düşmeye razı olur mu? Bu kadar bilgiyi önceden alan bir insan, cehenneme düşmeye razı olur mu? Cennet elden kaçar mı? Cennet elden kaçar mı?

Ama bazıları bu hadîs-i şerîfleri bilmedikleri, işin vahametini anlamadıkları için Ama bazıları bu hadîs-i şerîfleri bilmedikleri, işin vahametini anlamadıkları için -Cehennemde yanmak herhalde sıcak, sulu hamama çıkıp girmek gibi kolay geliyor.--Cehennemde yanmak herhalde sıcak, sulu hamama çıkıp girmek gibi kolay geliyor.- "Olsun, atsın beni cehenneme, yaksın." diyor. "Olsun, atsın beni cehenneme, yaksın." diyor.

Birisi demiş ki; "Ben öldükten sonra cesedimi yıkayıp namazımı kılıp ne yapacaksınız? Birisi demiş ki; "Ben öldükten sonra cesedimi yıkayıp namazımı kılıp ne yapacaksınız? Atın bir dereye!" "Nasılsa ölmüşüm, nasılsa hissetmeyeceğim." sanıyor.Atın bir dereye!"

"Nasılsa ölmüşüm, nasılsa hissetmeyeceğim." sanıyor.
Öyle değil.Öyle değil. Kabrin üstüne basıldığı zaman bile altındaki mevta muazzeb, müteezzi olur; onun dediği gibi değil.Kabrin üstüne basıldığı zaman bile altındaki mevta muazzeb, müteezzi olur; onun dediği gibi değil. İnanmadığı için öyle sanır. Mevtamıza itibar etmemiz boşuna mı?İnanmadığı için öyle sanır.

Mevtamıza itibar etmemiz boşuna mı?
Yıkıyoruz, tertemiz hâle getiriyoruz.Yıkıyoruz, tertemiz hâle getiriyoruz. Bembeyaz kefenlere sarıyoruz.Bembeyaz kefenlere sarıyoruz. Kaç metre kefenle kumaşı gidiyor. Sarıyoruz, tabuta koyuyoruz, güzel mezar hazırlıyoruz,Kaç metre kefenle kumaşı gidiyor. Sarıyoruz, tabuta koyuyoruz, güzel mezar hazırlıyoruz, oraya gömüyoruz, güzel dualar ediyoruz. oraya gömüyoruz, güzel dualar ediyoruz.

Boşuna mı bunlar? Hayır!Boşuna mı bunlar?

Hayır!
Boşuna değil.Boşuna değil. "Kabirde rahat etsin, âhirete tertemiz gitsin, yıkanmış olarak gitsin." diye bunları yapıyoruz. "Kabirde rahat etsin, âhirete tertemiz gitsin, yıkanmış olarak gitsin." diye bunları yapıyoruz.

Dualar ediyoruz, kabrini ziyaret ediyoruz; "Kabri nurlansın." diye uğraşıyoruz, didiniyoruz. Dualar ediyoruz, kabrini ziyaret ediyoruz; "Kabri nurlansın." diye uğraşıyoruz, didiniyoruz. Bunların hepsinin tesiri var. Adam inanmıyor;Bunların hepsinin tesiri var. Adam inanmıyor; "Öldükten sonra atın bir dereye, çakallar, köpekler yesin!" diyor. "Öldükten sonra atın bir dereye, çakallar, köpekler yesin!" diyor.

İnançsız. Allah, inanç vermeyince böyle oluyor. İnançsız. Allah, inanç vermeyince böyle oluyor.

İnne'l kâfire le-yecürrü lisânehû yevme'l-kıyâmeti ve râehû kadre fersehayni yetevattâhü'n-nâsü. İnne'l kâfire le-yecürrü lisânehû yevme'l-kıyâmeti ve râehû kadre fersehayni yetevattâhü'n-nâsü.

Abdullah b. Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Abdullah b. Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

"Kâfirin dili kıyamet gününde, arkasında iki fersah mesafeye kadar sürülür, uzar, "Kâfirin dili kıyamet gününde, arkasında iki fersah mesafeye kadar sürülür, uzar, dili yerlerde sürünür, insanlar üzerine basar, iki fersah uzar." dili yerlerde sürünür, insanlar üzerine basar, iki fersah uzar."

Fersah nedir? Nasıl bir ölçüdür? Fersah, bir yolcunun bir günlük mesafesidir.Fersah nedir? Nasıl bir ölçüdür?

Fersah, bir yolcunun bir günlük mesafesidir.
Kervanlar varmış, develer gidermiş de insanlar bir yerden bir yere varırlarmış.Kervanlar varmış, develer gidermiş de insanlar bir yerden bir yere varırlarmış. Bir kervansarayda konaklarlarmış, oradan öbür kervansaraylara giderlermiş,Bir kervansarayda konaklarlarmış, oradan öbür kervansaraylara giderlermiş, gece istirahat ederlermiş.gece istirahat ederlermiş. Ondan sonra yine giderlermiş de Konya'da yolda kervansaraylar var, Ondan sonra yine giderlermiş de Konya'da yolda kervansaraylar var, hanlar var hani, bir günlük yol. hanlar var hani, bir günlük yol.

Bir fersah otuz küsur km. 36 km. kadar mesafe, "bir günlük yol" demek. Bir fersah otuz küsur km. 36 km. kadar mesafe, "bir günlük yol" demek. İki fersah olduğuna göre yetmiş km mesafe, İstanbul'dan Çatalca,İki fersah olduğuna göre yetmiş km mesafe, İstanbul'dan Çatalca, Silivri kadar uzağa dili yerlerden sürüklenecek. İnsanlar üstüne basacaklar. Silivri kadar uzağa dili yerlerden sürüklenecek. İnsanlar üstüne basacaklar.

Neden? Bu da azap. Kâfire azap neden? Neden? Bu da azap.

Kâfire azap neden?

Kâfir diliyle eşhedü en lâ ilâhe illalâh demedi.Kâfir diliyle eşhedü en lâ ilâhe illalâh demedi. Allah'ın varlığını, birliğini söylemedi, küfretti, kâfir oldu, küfür sözleri, elfâz-ı küfür söyledi,Allah'ın varlığını, birliğini söylemedi, küfretti, kâfir oldu, küfür sözleri, elfâz-ı küfür söyledi, diliyle bu günahı işledi. Dili uzayacak, yerlerde sürünecek, insanlar üstüne basacak. diliyle bu günahı işledi. Dili uzayacak, yerlerde sürünecek, insanlar üstüne basacak.

Neden? Allah öyle azaplandırıyor. Var mı diyeceğin? Neden?

Allah öyle azaplandırıyor. Var mı diyeceğin?
Allah Azîz-i züntikam değil mi?Allah Azîz-i züntikam değil mi? İntikam alıyor. Kâfirin kâfir olmasının cezasını veriyor. İntikam alıyor. Kâfirin kâfir olmasının cezasını veriyor. Âhirette öyle olacak; kâfirlerin hiç affı yok. Edison cennete girecek mi girmeyecek mi? Âhirette öyle olacak; kâfirlerin hiç affı yok.

Edison cennete girecek mi girmeyecek mi?

Aklı olsaydı mü'min olur da müslüman olur da o zaman cennete girerdi.Aklı olsaydı mü'min olur da müslüman olur da o zaman cennete girerdi. Cenneti bulmayanın aklı yok. Dünyadaki akla akl-ı meâş derler.Cenneti bulmayanın aklı yok. Dünyadaki akla akl-ı meâş derler. Bugünkü hayata yarayan akıl, âhirette sökmez. Bugünkü hayata yarayan akıl, âhirette sökmez.

Âhirette insanları diplomasına göre cennete almayacaklar. Âhirette insanları diplomasına göre cennete almayacaklar. İmanına göre alacaklar, ahlâkına göre alacaklar, ibadetine göre alacaklar, zikrine göre alacaklar. İmanına göre alacaklar, ahlâkına göre alacaklar, ibadetine göre alacaklar, zikrine göre alacaklar.

Bir çoban evliyâullah olarak bir baş köşeye oturabilecek, Bir çoban evliyâullah olarak bir baş köşeye oturabilecek, çok tahsilli bir herif cennete giremeyip cehennemde cayır cayır yanıp gidecek.çok tahsilli bir herif cennete giremeyip cehennemde cayır cayır yanıp gidecek. Âhirette diploma işi yok. Aklı olsaydı zaten iman ederdi; imanı anlamayacak, Âhirette diploma işi yok.

Aklı olsaydı zaten iman ederdi; imanı anlamayacak,
imanı kavramayacak kadar akılsızmış, demek. imanı kavramayacak kadar akılsızmış, demek.

Amerika'daki insanlar müslüman oluyor. Amerika'daki insanlar müslüman oluyor. Muhammed Ali, boks yapan bir insan, müslüman oldu. Muhammed Ali, boks yapan bir insan, müslüman oldu. "Büyük düşünür, hatip, filozof" diyorlar, Roger Garaudy müslüman oldu, Morris Bukaimüslüman oldu. "Büyük düşünür, hatip, filozof" diyorlar, Roger Garaudy müslüman oldu, Morris Bukaimüslüman oldu.

Eski zâtlardan filanca zatlar müslüman oldu. Eski zâtlardan filanca zatlar müslüman oldu. Fransızlardan, Almanlardan, İngilizlerden, Amerikalılardan aklı olan müslüman oluyor.Fransızlardan, Almanlardan, İngilizlerden, Amerikalılardan aklı olan müslüman oluyor. Allah insanlara akıl vermiş; iman da, aklın karşısında, Allah insanlara akıl vermiş; iman da, aklın karşısında, aklın sorumluluğuna havale edilmiş bir husus.aklın sorumluluğuna havale edilmiş bir husus. Akledecek, iman edecek. İman etmiyor. Aklı yok. Bu kâinat nasıl yaratılmış? Akledecek, iman edecek.

İman etmiyor. Aklı yok. Bu kâinat nasıl yaratılmış?
Bu kâinatta bu güzellikler, bu çiçekler, bu böcekler, bu hayat, bu faaliyet,Bu kâinatta bu güzellikler, bu çiçekler, bu böcekler, bu hayat, bu faaliyet, bu renkler bu manzaralar...bu renkler bu manzaralar... İnsan hayran olur. Ortalıkta sarhoş gibi dolaşır, dolaşır. İnsan hayran olur. Ortalıkta sarhoş gibi dolaşır, dolaşır.

Sen niye böyle yalpalıyorsun? Sen niye böyle yalpalıyorsun?

"Allah'ın güzel işlerine baktım da mest oldum da ondan bayılıyorum hocam, ondan." "Allah'ın güzel işlerine baktım da mest oldum da ondan bayılıyorum hocam, ondan."

Ne güzellikler yaratmış Allah; kamyon yok, su taşıma aracı yok, tanker yok, Ne güzellikler yaratmış Allah; kamyon yok, su taşıma aracı yok, tanker yok, Allah denizlerden suları havalandırıyor, resmen havalandırıyor, havada bulut oluyor.Allah denizlerden suları havalandırıyor, resmen havalandırıyor, havada bulut oluyor. Yığın yığın, kat kat bulut oluyor. Uçaklar kalktığı zaman bir buluta giriyor, Yığın yığın, kat kat bulut oluyor. Uçaklar kalktığı zaman bir buluta giriyor, öbür taraftan zor çıkıyor, havalarda sular. öbür taraftan zor çıkıyor, havalarda sular.

Ondan sonra rüzgâra diyor ki; "Bu bulutları al, filanca yere götür." Ondan sonra rüzgâra diyor ki;

"Bu bulutları al, filanca yere götür."

Rüzgâr da; "Baş üstüne!" (diyor.) Rüzgâr da;

"Baş üstüne!" (diyor.)

Her şey Allah'a itaat ediyor, şu kainatta her şey Allah'a itaat ediyor. Her şey Allah'a itaat ediyor, şu kainatta her şey Allah'a itaat ediyor. Şu azgın insanoğlu hariç... Rüzgâr itaat ediyor, ay itaat ediyor, deniz itaat ediyor.Şu azgın insanoğlu hariç...

Rüzgâr itaat ediyor, ay itaat ediyor, deniz itaat ediyor.
Deniz, gök, yer, güneş itaat ediyor; şu insanoğlunun kâfirleri hariç… Deniz, gök, yer, güneş itaat ediyor; şu insanoğlunun kâfirleri hariç… Ne kadar azgın! Ne kadar azgın!

Bulutları sevk ediyor; "Dök aşağı suyu!" Bulutları sevk ediyor; "Dök aşağı suyu!"

Şakır da şakır, şırıl şırıl şuralarından akıyor, ağaçlar titriyor, yaprakların; Şakır da şakır, şırıl şırıl şuralarından akıyor, ağaçlar titriyor, yaprakların; "Oh, su geldi." diye titremesini görmüyor musunuz? "Su geldi." diye titriyor."Oh, su geldi." diye titremesini görmüyor musunuz? "Su geldi." diye titriyor. Heyecandan, zevkinden dört köşe oluyor. Heyecandan, zevkinden dört köşe oluyor. "Su geldi." diye kökler dipten onları alıyor, "Su geldi." diye kökler dipten onları alıyor, güneşten gelen ışınla yaprak laboratuvarında işlemden geçiyor,güneşten gelen ışınla yaprak laboratuvarında işlemden geçiyor, buradan bir kabarcık çıkıyor, kıpkırmızı oluyor, insanoğlu alıyor, ısırıyor; elma. buradan bir kabarcık çıkıyor, kıpkırmızı oluyor, insanoğlu alıyor, ısırıyor; elma.

"Yâ Rabbi! Ne kadar güzel, ne kudret!" "Yâ Rabbi! Ne kadar güzel, ne kudret!"

Bunlar kendi kendine olur mu be adam, be cahil, bre kâfir!Bunlar kendi kendine olur mu be adam, be cahil, bre kâfir! Bu kendi kendine olur mu bre insafsız, bre akılsız! Kendi kendine olur mu? Bu kendi kendine olur mu bre insafsız, bre akılsız! Kendi kendine olur mu?

Muhterem kardeşlerim! Olmaz! Yaradan olmazsa bu nizamı buna veren olmazsa böyle olmaz, Muhterem kardeşlerim!

Olmaz! Yaradan olmazsa bu nizamı buna veren olmazsa böyle olmaz,
hiçbir şey olmaz, bir çöp bile kıpırdamaz. hiçbir şey olmaz, bir çöp bile kıpırdamaz.

Onun için kâfirler çok aptal, Amerikalılar çok aptal, Avrupalılar çok aptal!Onun için kâfirler çok aptal, Amerikalılar çok aptal, Avrupalılar çok aptal! Aptal olduğu için çok da zâlim. Aptal olduğu için çok da zâlim. Cehennemde yanmasına sebep olacak şeyleri yapıyorlar. Ruslar çok aptal, kâfirlerin hepsi de aptal!Cehennemde yanmasına sebep olacak şeyleri yapıyorlar. Ruslar çok aptal, kâfirlerin hepsi de aptal! Sırp'ı, Yunan'ı, Bulgar'ı diye ayrıca saymaya lüzum yok; madem insan kâfir, aptal! Sırp'ı, Yunan'ı, Bulgar'ı diye ayrıca saymaya lüzum yok; madem insan kâfir, aptal!

Müslümanın çocuklarından İslâm'ı bilmeyenler çok aptal, çok cahil, çok gafil, çok zavallı!Müslümanın çocuklarından İslâm'ı bilmeyenler çok aptal, çok cahil, çok gafil, çok zavallı! Yazıklar olsun ki Allah bu kadar nimet vermiş, Allah'ı bulamıyor.Yazıklar olsun ki Allah bu kadar nimet vermiş, Allah'ı bulamıyor. Cehennem bu kadar korkunç, cehennemden korkmuyor.Cehennem bu kadar korkunç, cehennemden korkmuyor. Cennet o kadar güzel, cenneti elden kaçırmamaya dikkat etmiyor,Cennet o kadar güzel, cenneti elden kaçırmamaya dikkat etmiyor, herhalde duymadıkları için. Bunlar söylenmiyor. herhalde duymadıkları için. Bunlar söylenmiyor.

Futboldan bahis var, eğlenceden bahis var, çalgı var, türkü var, Futboldan bahis var, eğlenceden bahis var, çalgı var, türkü var, eurovizyon yarışması var, her şey var… eurovizyon yarışması var, her şey var… Din ile imanla ilgili konular iyice kapatılmış; onlar duymuyor. Birçok kimse duymuyor. Din ile imanla ilgili konular iyice kapatılmış; onlar duymuyor. Birçok kimse duymuyor.

Şeytandan yakayı kurtarıp camiye geliyorsunuz, Şeytandan yakayı kurtarıp camiye geliyorsunuz, Peygamber Efendimiz'in hadislerini dinliyorsunuz. Siz de duymazdınız, bilmezdiniz. Peygamber Efendimiz'in hadislerini dinliyorsunuz. Siz de duymazdınız, bilmezdiniz.

Amerika'da tahsil görmüş, evlenecek, Amerika'da tahsil görmüş, evlenecek, anasının babasının birazcık İslâm'la ilgisi var, hoca çağırıyor. anasının babasının birazcık İslâm'la ilgisi var, hoca çağırıyor.

"Hocam, bizim çocuk Amerika'dan geldi, evlendireceğiz, gelinimiz de bak ne kadar güzel! "Hocam, bizim çocuk Amerika'dan geldi, evlendireceğiz, gelinimiz de bak ne kadar güzel! Bununla bunu nikahlayacağız." Sarıkla cübbeyle hoca gidiyor.Bununla bunu nikahlayacağız."

Sarıkla cübbeyle hoca gidiyor.
Her tarafta açık saçık, dekolte. Her tarafta açık saçık, dekolte. Sırtına kadar açık, dizinin üstünde şu kadar açık, içkiler masalarda. Sırtına kadar açık, dizinin üstünde şu kadar açık, içkiler masalarda. Adamlar ürkerek korkarak gidiyor. Ne gidiyorsun oraya? Adamlar ürkerek korkarak gidiyor.

Ne gidiyorsun oraya?

Nikâh kıyacak. "Kelime-i şahâdet getir." diyor. Nikâh kıyacak. "Kelime-i şahâdet getir." diyor.

Eşhedü en lâ ilâhe illallah demeye dili dönmüyor.Eşhedü en lâ ilâhe illallah demeye dili dönmüyor. İngilizcenin kaç türlüsünü nasıl söyler, onu söylüyor. İngilizcenin kaç türlüsünü nasıl söyler, onu söylüyor. Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh diyemiyor, duymamış. Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh diyemiyor, duymamış.

İslâm nedir, iman nedir haberi yok. Ama çocuk şarkıcıların şarkılarını İngilizce söyler, İslâm nedir, iman nedir haberi yok. Ama çocuk şarkıcıların şarkılarını İngilizce söyler, bu adam İngilizce yazar çizer, konuşur.bu adam İngilizce yazar çizer, konuşur. Amerikalı birisi gelsin, onunla nasıl anlaşır, yarenlik eder.Amerikalı birisi gelsin, onunla nasıl anlaşır, yarenlik eder. Meyhaneye çağırırlar, rakı ikram ederler,Meyhaneye çağırırlar, rakı ikram ederler, ama dinini bilmiyor. ama dinini bilmiyor.

Dinini bilmek çok büyük nimet. İlim çok büyük nimet. Allah bizi cahillerden etmesin! Dinini bilmek çok büyük nimet. İlim çok büyük nimet. Allah bizi cahillerden etmesin! Bir de bildikten sonra bildiğini uygulamak nasip etsin. Bir de bildikten sonra bildiğini uygulamak nasip etsin. Bir de bilip uygulamamak var. Bir de bilip uygulamamak var.

"Esad Hoca İskenderpaşa camisinde güzel konuşuyor, gidelim, dinleyelim." "Esad Hoca İskenderpaşa camisinde güzel konuşuyor, gidelim, dinleyelim."

Dinlemekten sonra ne olacak? Dinlediğini uygulayacaksın, hayatını tanzim edeceksin. Dinlemekten sonra ne olacak?

Dinlediğini uygulayacaksın, hayatını tanzim edeceksin.
Bak âhirette bu cehennemde dilinin azabının nasıl olduğunu düşün: Bak âhirette bu cehennemde dilinin azabının nasıl olduğunu düşün:

İki fersah boyunca dilin yerde sürünecek, insan üzerine basacak,İki fersah boyunca dilin yerde sürünecek, insan üzerine basacak, nasıl sıkıntı çekeceğini bir düşün. nasıl sıkıntı çekeceğini bir düşün. vücudu kocaman kocaman büyütülmüş yanıyor,vücudu kocaman kocaman büyütülmüş yanıyor, yüz doksan tane Uhud Dağı büyüklüğünde cehennem kütüğü insan yanıyor,yüz doksan tane Uhud Dağı büyüklüğünde cehennem kütüğü insan yanıyor, bunu göz önüne getir, cehennemden kork, cenneti arzula. bunu göz önüne getir, cehennemden kork, cenneti arzula. Cennete yarar iş yap, cehenneme yarar işten elini eteğini, gözünü kulağını çek.Cennete yarar iş yap, cehenneme yarar işten elini eteğini, gözünü kulağını çek. İşin aslı bu. İşin aslı bu.

İlmiyle âmil olmayana bir şey yok. Bilmek yetmiyor, bildiğini ihlâsla uygulamak lazım. İlmiyle âmil olmayana bir şey yok. Bilmek yetmiyor, bildiğini ihlâsla uygulamak lazım.

Fâtiha-i Şerîfe me'âl besmele. Fâtiha-i Şerîfe me'âl besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2