Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Kur’an’ı Kendimize Rehber Edinelim!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Zilka'de 1420 / 18.02.2000
AKRA- Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Ak-Radyo’da cuma günleri düzenli olarak konuşmalar yapmıştır. 31 Mart 1993’te başlayıp, vefatından önceki son cuma günü olan, 2 Şubat 2001’e kadar devam eden bu sohbetlerde, hocamız genellikle Râmûzül-Ehâdis’ten, bazen de Muhtârü’l-Ehâdis’ten veya Riyâzu’s-Sâlihîn’den bir miktar hadis-i şerif okuyup, izah etmiştir.

İçinde bulunulan zamanın, ayın, günlerin ihyâ edilmesiyle ilgili bilgiler vermiş ve hatırlatmalarda bulunmuştur. Ayrıca ülkemizi ve insanımızı ilgilendiren güncel konulara temas ettiği de görülmüştür.

Genellikle yurtdışında seyahatte olduğu için çoğu zaman bulunduğu yerden de bahsetmiştir.

Sekiz yıl içerisinde toplam 313 adet sohbet yapmışlardır.
Kur’an-ı Kerim’in Önemi, Kur’an-ı Kerim’in Şefaati ve Şikâyeti, Alimin Sohbetini Dinlemek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kur’an’ı Kendimize Rehber Edinelim!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Zilka'de 1420 / 18.02.2000
AKRA- Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Ak-Radyo’da cuma günleri düzenli olarak konuşmalar yapmıştır. 31 Mart 1993’te başlayıp, vefatından önceki son cuma günü olan, 2 Şubat 2001’e kadar devam eden bu sohbetlerde, hocamız genellikle Râmûzül-Ehâdis’ten, bazen de Muhtârü’l-Ehâdis’ten veya Riyâzu’s-Sâlihîn’den bir miktar hadis-i şerif okuyup, izah etmiştir.

İçinde bulunulan zamanın, ayın, günlerin ihyâ edilmesiyle ilgili bilgiler vermiş ve hatırlatmalarda bulunmuştur. Ayrıca ülkemizi ve insanımızı ilgilendiren güncel konulara temas ettiği de görülmüştür.

Genellikle yurtdışında seyahatte olduğu için çoğu zaman bulunduğu yerden de bahsetmiştir.

Sekiz yıl içerisinde toplam 313 adet sohbet yapmışlardır.
Kur’an-ı Kerim’in Önemi, Kur’an-ı Kerim’in Şefaati ve Şikâyeti, Alimin Sohbetini Dinlemek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû! es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû!

Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi, ihsânâtı, ikrâmâtıAllah'ın selâmı, rahmeti, bereketi, ihsânâtı, ikrâmâtı dünyada, âhirette sizlerle olsun, üzerinize olsun. Allah sizleri rahmetine erdirsin.dünyada, âhirette sizlerle olsun, üzerinize olsun. Allah sizleri rahmetine erdirsin. Dünyada, âhirette bahtiyar eylesin. Dünyada, âhirette bahtiyar eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem EfendimizPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Abdullah b. Amr b. el-Âs'ın rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki; Abdullah b. Amr b. el-Âs'ın rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki;

el-Kur'ânü ehabbü ilallâhi mine's-semâvâti ve'l-ardi ve men fîhinne. el-Kur'ânü ehabbü ilallâhi mine's-semâvâti ve'l-ardi ve men fîhinne.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu kelimeleri kısa ve azPeygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu kelimeleri kısa ve az hadîs-i şerîfte mühim bir noktayı bize bildiriyor; hadîs-i şerîfte mühim bir noktayı bize bildiriyor;

Ehabbü ilallâh. Kur'ân-ı Azîmüşşân, Allahu Teâlâ hazretlerine daha sevgilidir, sevimlidir." Ehabbü ilallâh. Kur'ân-ı Azîmüşşân, Allahu Teâlâ hazretlerine daha sevgilidir, sevimlidir."

Nereden daha sevimli? Nereden daha sevimli?

Mines-semâvâti. "Şu semâlardan, yedi kat semâdan daha sevimlidir." Ve'l-ardı.Mines-semâvâti. "Şu semâlardan, yedi kat semâdan daha sevimlidir." Ve'l-ardı. "Yeryüzünden de daha sevimlidir.""Yeryüzünden de daha sevimlidir." Ve men fîhinne. "Göklerde ve yerde ne kadar varlık varsa, onların hepsinden daha sevimlidir." Ve men fîhinne. "Göklerde ve yerde ne kadar varlık varsa, onların hepsinden daha sevimlidir."

Cenâb-ı Hakk'ın kelâmı Kur'ân-ı Kerîm bu kadar kıymetli, bu kadar önemli.Cenâb-ı Hakk'ın kelâmı Kur'ân-ı Kerîm bu kadar kıymetli, bu kadar önemli. Allahu Teâlâ hazretlerinin indinde, nazarında, yanında kıymeti bu kadar yüksek. Allahu Teâlâ hazretlerinin indinde, nazarında, yanında kıymeti bu kadar yüksek. Biz de bu kelâm-ı ilâhînin, kelâmullahın ne kadar kıymetli olduğunu hiç unutmamalıyız. Biz de bu kelâm-ı ilâhînin, kelâmullahın ne kadar kıymetli olduğunu hiç unutmamalıyız. Hiç hatırdan çıkarmamalıyız. Hiç göz ardı etmemeliyiz. Hiç hatırdan çıkarmamalıyız. Hiç göz ardı etmemeliyiz.

Elimizde Kur'ân-ı Kerîm var. Öyle bir ilâhî kitap ki bir harfi değiştirilmemiş.Elimizde Kur'ân-ı Kerîm var. Öyle bir ilâhî kitap ki bir harfi değiştirilmemiş. Peygamber-i Zîşânımız'a nâzil olduğu, indiği gündeki gibi aynen korunmuş,Peygamber-i Zîşânımız'a nâzil olduğu, indiği gündeki gibi aynen korunmuş, bu asra kadar gelmiş, asırlar boyu okunmuş ve her asırda üzerinde düşünülmüş. bu asra kadar gelmiş, asırlar boyu okunmuş ve her asırda üzerinde düşünülmüş.

Kütüphanelerimizde Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anh ve kerremallâhu veche'ninKütüphanelerimizde Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anh ve kerremallâhu veche'nin imzasını taşıyacak kadar eski, Kur'ân-ı Kerîm'in en eski yazmaları var, hepsi aynı... imzasını taşıyacak kadar eski, Kur'ân-ı Kerîm'in en eski yazmaları var, hepsi aynı...

Topkapı Sarayı'nın Emânât-ı Mukaddese dairesinde Aliyy'übnü Ebû Tâlib diye yazılmış imzada. Topkapı Sarayı'nın Emânât-ı Mukaddese dairesinde Aliyy'übnü Ebû Tâlib diye yazılmış imzada.

Bizim üniversitede, profesörümüz, uluslarası nişanlar kazanmış, sahasında çok uzman olanBizim üniversitede, profesörümüz, uluslarası nişanlar kazanmış, sahasında çok uzman olan Ahmed Ateş bey, Arap Dili ve Edebiyatı İstanbul Edebiyat Fakültesi'nde, Şarkiyat Bölümü'nde, derdi ki; Ahmed Ateş bey, Arap Dili ve Edebiyatı İstanbul Edebiyat Fakültesi'nde, Şarkiyat Bölümü'nde, derdi ki;

"Aliyy'übnü Ebû Tâlib derken "Aliyy'übnü Ebû Tâlib derken ebî değil de ebû olarak yazılması, o devrin özelliğidir.ebî değil de ebû olarak yazılması, o devrin özelliğidir. Bunun böyle yazılmış olması o devirde yazıldığını gösteriyor." Bunun böyle yazılmış olması o devirde yazıldığını gösteriyor."

Zaten kûfî hatla yazılmış; üzerine yazılı olduğu malzeme,Zaten kûfî hatla yazılmış; üzerine yazılı olduğu malzeme, yazının cinsi hepsi kesin olarak gösteriyor. yazının cinsi hepsi kesin olarak gösteriyor.

Hz. Ali Efendimiz'in kalemiyle yazılmış Kur'ân-ı Kerîm var.Hz. Ali Efendimiz'in kalemiyle yazılmış Kur'ân-ı Kerîm var. Elimizde hiçbir harfi değişmeden bize kadar gelmiş, aynen hafızların ezberlediği,Elimizde hiçbir harfi değişmeden bize kadar gelmiş, aynen hafızların ezberlediği, vahiy kâtiplerinin yazdığı, ayetlerin sebeb-i nüzulleriyle, iniş sebepleriyle berabervahiy kâtiplerinin yazdığı, ayetlerin sebeb-i nüzulleriyle, iniş sebepleriyle beraber alimlerin bize anlattığı Allahu Teâlâ hazretlerinin kelâmı.alimlerin bize anlattığı Allahu Teâlâ hazretlerinin kelâmı. Allah'ın sevgili kulu Peygamberi'ne indirdiği kitabını aynen elinde bulundurmak, çok büyük bir şeref. Allah'ın sevgili kulu Peygamberi'ne indirdiği kitabını aynen elinde bulundurmak, çok büyük bir şeref.

Âdem atamızı, Allahu Teâlâ hazretleri aynı zamanda peygamber olarak vazifelendirmiş.Âdem atamızı, Allahu Teâlâ hazretleri aynı zamanda peygamber olarak vazifelendirmiş. Âdem atamızdan, âhir zaman peygamberi Muhammed-i Mustafâ Efendimiz'e kadarÂdem atamızdan, âhir zaman peygamberi Muhammed-i Mustafâ Efendimiz'e kadar nice peygamber gelmiş geçmiş. Adedi 124 bin deniliyor. Bu rakam, çokluğu gösteriyor. nice peygamber gelmiş geçmiş. Adedi 124 bin deniliyor. Bu rakam, çokluğu gösteriyor. Biz hepsini ismen bilemeyiz ama hiçbir ümmetin peygambersiz, insanları Allah'ın yoluna çağıran,Biz hepsini ismen bilemeyiz ama hiçbir ümmetin peygambersiz, insanları Allah'ın yoluna çağıran, doğruyu onlara gösteren bir rehbersiz bırakılmadığı,doğruyu onlara gösteren bir rehbersiz bırakılmadığı, hepsine hakkı söyleyecek insanların gönderildiği bildiriliyor. hepsine hakkı söyleyecek insanların gönderildiği bildiriliyor.

Onların zamanındaki malzeme muhafaza edilememiş. Aynen o dille elimizde değil.Onların zamanındaki malzeme muhafaza edilememiş. Aynen o dille elimizde değil. Değiştirilmiş, sonradan yazılmış, tam tespit edilememiş,Değiştirilmiş, sonradan yazılmış, tam tespit edilememiş, nüshalar arasında çok büyük ihtilaflar var. Bunu kendi uzmanları da itiraf ediyorlar. nüshalar arasında çok büyük ihtilaflar var. Bunu kendi uzmanları da itiraf ediyorlar.

Ama Kur'ân-ı Kerîm aynen muhafaza edilmiştir.Ama Kur'ân-ı Kerîm aynen muhafaza edilmiştir. Çok kıymetli, Allah'ın indinde en sevimli, yerlerden, göklerden ve içindekilerdenÇok kıymetli, Allah'ın indinde en sevimli, yerlerden, göklerden ve içindekilerden daha sevimli, daha sevgili, değerli, izzetli, kıymetli...daha sevimli, daha sevgili, değerli, izzetli, kıymetli... Onun için ecdadımız gibi biz de Kur'ân-ı Kerîm'e olan sevgimizi, saygımızı aynen takınmalıyız. Onun için ecdadımız gibi biz de Kur'ân-ı Kerîm'e olan sevgimizi, saygımızı aynen takınmalıyız.

Onlar baş tâcı etmişler, en mükemmel tefsirleri yazmışlar.Onlar baş tâcı etmişler, en mükemmel tefsirleri yazmışlar. En büyük ciddiyetle, en büyük emeklerini onu öğrenmeye vermişler.En büyük ciddiyetle, en büyük emeklerini onu öğrenmeye vermişler. Hayatlarını da onun ahkâmına göre düzenlemeye gayret etmişler.Hayatlarını da onun ahkâmına göre düzenlemeye gayret etmişler. Yaşamları, alışları verişleri, kızmaları sevmeleri hep Kur'ân-ı Kerîm'in emrine göre olmuş. Yaşamları, alışları verişleri, kızmaları sevmeleri hep Kur'ân-ı Kerîm'in emrine göre olmuş.

Allah'ın rızasını kazanmaya, has kulu olmaya çalışmışlar.Allah'ın rızasını kazanmaya, has kulu olmaya çalışmışlar. "Mademki bu Cenâb-ı Hakk'ın bize hitabı, vahyi, kelâmıdır."Mademki bu Cenâb-ı Hakk'ın bize hitabı, vahyi, kelâmıdır. O halde burda söyleniyorsa onu aynen yapıp Allah'ın sevgili kulu olmak istiyorum,O halde burda söyleniyorsa onu aynen yapıp Allah'ın sevgili kulu olmak istiyorum, rızasını kazanmak istiyorum." demişler. rızasını kazanmak istiyorum." demişler.

Murad-ı Hüdâvendigâr'ın Kosova savaşındaki duası mâlum...Murad-ı Hüdâvendigâr'ın Kosova savaşındaki duası mâlum... Fatih'in, Osman Gazi'nin, Orhan Gazi'nin ihlâsı, hayırseverliği, düşman,Fatih'in, Osman Gazi'nin, Orhan Gazi'nin ihlâsı, hayırseverliği, düşman, hasım milletlerin tarihçileri tarafından takdirkâr bir şekilde anlatılmalarından anlaşılıyor.hasım milletlerin tarihçileri tarafından takdirkâr bir şekilde anlatılmalarından anlaşılıyor. Mübarek insanlar iyi niyetlerle, doğru yolda çalışmışlar. Mübarek insanlar iyi niyetlerle, doğru yolda çalışmışlar.

Bizim dedelerimiz de hayatlarını, mallarını, mülklerini, canlarını o yolda vermişler.Bizim dedelerimiz de hayatlarını, mallarını, mülklerini, canlarını o yolda vermişler. Güzel işler yapmışlar, hayır yapmışlar, hasenât yapmışlar, arkalarında hayırlı eserler bırakmışlar.Güzel işler yapmışlar, hayır yapmışlar, hasenât yapmışlar, arkalarında hayırlı eserler bırakmışlar. Biz onların bıraktıkları hayırlardan yüzyıllarca istifade etmişiz.Biz onların bıraktıkları hayırlardan yüzyıllarca istifade etmişiz. Tabii biz de aynı şekilde çalışmalıyız. Tabii biz de aynı şekilde çalışmalıyız.

Kur'ân-ı Kerîm, Allah'ın sağlam kurtarma ipi, cankurtaran simididir.Kur'ân-ı Kerîm, Allah'ın sağlam kurtarma ipi, cankurtaran simididir. Ona sımsıkı sarılmalıyız, yapışmalıyız ki bu dalgalı ummanda, fırtınalı havada,Ona sımsıkı sarılmalıyız, yapışmalıyız ki bu dalgalı ummanda, fırtınalı havada, köpek balıklarının kaynaştığı tehlikeli yerden sıyrılıp, selamete çıkalım, kurtulalım. köpek balıklarının kaynaştığı tehlikeli yerden sıyrılıp, selamete çıkalım, kurtulalım. Allah'ın rızasını kazanıp cennetiyle, cemâliyle müşerref olalım. Allah'ın rızasını kazanıp cennetiyle, cemâliyle müşerref olalım.

Abdullah b. Mes'ud radıyallahu anh ve Câbir radıyallahu anh tarafından rivayet edilmişAbdullah b. Mes'ud radıyallahu anh ve Câbir radıyallahu anh tarafından rivayet edilmiş Kur'ân-ı Kerîm hakkında ki diğer hadîs-i şerîf, Taberânî'de, Hulvânî'de, İbn Hibbân'da,Kur'ân-ı Kerîm hakkında ki diğer hadîs-i şerîf, Taberânî'de, Hulvânî'de, İbn Hibbân'da, birçok kaynaklarda [rivayet edilmiş.] birçok kaynaklarda [rivayet edilmiş.] Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki:

el-Kur'ânü şâfiun müşeffeunel-Kur'ânü şâfiun müşeffeun ve mâhilün musaddakun men cealehû emâmehû kâdehû ile'l-cennetive mâhilün musaddakun men cealehû emâmehû kâdehû ile'l-cenneti ve men cealehû halfe zahrihî sâkahû ile'n-nâr. Sadaka rasûlüllâh, fî mâ kâl ev kemâ kâle. ve men cealehû halfe zahrihî sâkahû ile'n-nâr. Sadaka rasûlüllâh, fî mâ kâl ev kemâ kâle.

Şâfiun. "Kur'ân-ı Kerîm şefaat edici bir varlığa, haysiyete, kişiliğe, sahiptir.Şâfiun. "Kur'ân-ı Kerîm şefaat edici bir varlığa, haysiyete, kişiliğe, sahiptir. Kur'ân-ı Kerîm şefaat edecektir." Kur'ân-ı Kerîm şefaat edecektir."

Onun şefaatinin nasıl olacağını [anlatan başka] hadîs-i şerifler de [mevcuttur]: Onun şefaatinin nasıl olacağını [anlatan başka] hadîs-i şerifler de [mevcuttur]:

"Yâ Rabbi! Beni okuyan, beni seven bu müslümana ikram eyle." diyecek, ikram edilecek."Yâ Rabbi! Beni okuyan, beni seven bu müslümana ikram eyle." diyecek, ikram edilecek. Kur'ân-ı Kerîm "İkram eyle, daha ikram eyle..." diye,Kur'ân-ı Kerîm "İkram eyle, daha ikram eyle..." diye, ehl-i Kur'ân'ın mükafatlandırılmasını Cenâb-ı Hak'tan kendisi talep edecek.ehl-i Kur'ân'ın mükafatlandırılmasını Cenâb-ı Hak'tan kendisi talep edecek. Cenâb-ı Hak ona o kabiliyeti, şahsiyeti verecek. Cenâb-ı Hak ona o kabiliyeti, şahsiyeti verecek.

Ve müşeffaun. Müşeffa "şefaat ettiği zaman, şefaati kabul gören kişi" demektir.Ve müşeffaun. Müşeffa "şefaat ettiği zaman, şefaati kabul gören kişi" demektir. Herkesin her makamda şefaati kabul olmaz. Herkes şefaat edemez.Herkesin her makamda şefaati kabul olmaz. Herkes şefaat edemez. Çok yüksek makam sahibine çıkıp da; "şunu affediver" diye aracı olmak için ona yakın olmak, Çok yüksek makam sahibine çıkıp da; "şunu affediver" diye aracı olmak için ona yakın olmak, o makam tarafından itibarlı, muteber sayılmak lazım kio makam tarafından itibarlı, muteber sayılmak lazım ki rica ettiği, teklif ettiği, niyaz ettiği zaman kabul olsun. rica ettiği, teklif ettiği, niyaz ettiği zaman kabul olsun.

Şefaatçinin yüksek bir kişi, itibarlı bir kimse olması lazım.Şefaatçinin yüksek bir kişi, itibarlı bir kimse olması lazım. Bir de o makamın, şeffaat ettiği zaman o şefaati muteber sayması,Bir de o makamın, şeffaat ettiği zaman o şefaati muteber sayması, kabul etmesi, "Tamam, pekiyi, olur." demesi lazım. kabul etmesi, "Tamam, pekiyi, olur." demesi lazım.

Kur'ân-ı Kerîm şefaat etme salâhiyetine, makamına, mekânına, itibarına sahip bir varlık.Kur'ân-ı Kerîm şefaat etme salâhiyetine, makamına, mekânına, itibarına sahip bir varlık. [Bir önceki] hadîs-i şerîften, Allah indinde ne kadar kıymetli, itibarlı olduğunu gördük.[Bir önceki] hadîs-i şerîften, Allah indinde ne kadar kıymetli, itibarlı olduğunu gördük. Bir de şefaat ettiği zaman, şefaati kabul gören bir varlık.Bir de şefaat ettiği zaman, şefaati kabul gören bir varlık. Kur'ân-ı Kerîm birisi için "Yâ Rabbi! Bu beni okurdu, severdi, öperdi,Kur'ân-ı Kerîm birisi için "Yâ Rabbi! Bu beni okurdu, severdi, öperdi, bu benim ahkâmımı tutardı bunu affet." dedi mi,bu benim ahkâmımı tutardı bunu affet." dedi mi, Allah onun şefaatini muteber, geçerli sayar, kabul eder. Allah onun şefaatini muteber, geçerli sayar, kabul eder.

Ve mâhilün musaddakun. Burada müsaddak, mâhil sözünün sıfatı olarak gelmiş.Ve mâhilün musaddakun. Burada müsaddak, mâhil sözünün sıfatı olarak gelmiş. Mâhil ne demek; hâkimin karşısında birisinin aleyhinde konuşupMâhil ne demek; hâkimin karşısında birisinin aleyhinde konuşup kötülemek mânasına gelen bir fiilden, şikayetçi, müddeî… kötülemek mânasına gelen bir fiilden, şikayetçi, müddeî… Müdde-i umûmî, savcı, aleyhinde iddia ileri süren, aleyhinde hüküm verilmesini isteyen.Müdde-i umûmî, savcı, aleyhinde iddia ileri süren, aleyhinde hüküm verilmesini isteyen. Mâhil bu mânaya geliyor. Mâhil bu mânaya geliyor.

Mâhilün musaddakun. "Öyle bir şikâyetçidir ki şikâyeti tasdik olunur, kabul görür."Mâhilün musaddakun. "Öyle bir şikâyetçidir ki şikâyeti tasdik olunur, kabul görür." "Tamam, haklısın, senin şikayetin doğru, bu edepsiz cezayı hak etmiştir." "Tamam, haklısın, senin şikayetin doğru, bu edepsiz cezayı hak etmiştir."

Hem şâfi'dir, şefaati de kabul görür, tutulur, uygulanır;Hem şâfi'dir, şefaati de kabul görür, tutulur, uygulanır; hem de şikâyetçidir, şikâyeti de tasdik olunur, "haklısın" denilir,hem de şikâyetçidir, şikâyeti de tasdik olunur, "haklısın" denilir, ona göre şikâyet ettiği kimse cezaya uğrar. ona göre şikâyet ettiği kimse cezaya uğrar.

Onun için Kur'ân-ı Kerîm'in mânevî şahsiyetini daima gözümüzün önünde tutalım, evimizde itibar edelim,Onun için Kur'ân-ı Kerîm'in mânevî şahsiyetini daima gözümüzün önünde tutalım, evimizde itibar edelim, karşısında el pençe divan duralım.karşısında el pençe divan duralım. Osman-ı Gâzî rahmetullâhi aleyh gibi. Osman-ı Gâzî rahmetullâhi aleyh gibi.

Sabaha kadar el pençe divan durmuş,Sabaha kadar el pençe divan durmuş, "Mademki Allah'ın kelamıymış, o halde ben de ona hürmet ederim." [demiş.] "Mademki Allah'ın kelamıymış, o halde ben de ona hürmet ederim." [demiş.]

Saygı, sevgi, izzet itibar gösterelim.Saygı, sevgi, izzet itibar gösterelim. Tabii bu sadece şeklî bir hürmet değil, içten bir sevgi ve saygı olmalı.Tabii bu sadece şeklî bir hürmet değil, içten bir sevgi ve saygı olmalı. Ahkâmını okumalıyız ve uygulamalıyız. Kur'ân-ı Kerîm ne dediyse,Ahkâmını okumalıyız ve uygulamalıyız. Kur'ân-ı Kerîm ne dediyse, "Âmennâ ve saddaknâ, sadakallâhu'l-azîm. "Âmennâ ve saddaknâ, sadakallâhu'l-azîm. Cenâb-ı Hak doğru buyurmuştur, elbet öyledir." deyip onu tasdik etmemiz lazım. Cenâb-ı Hak doğru buyurmuştur, elbet öyledir." deyip onu tasdik etmemiz lazım.

Men cealehû emâmehû. Kim Kur'ân-ı Kerîm'i önüne alır da,Men cealehû emâmehû. Kim Kur'ân-ı Kerîm'i önüne alır da, onu kılavuz edinirse; "Buyur bakalım, sen önden yürü de ben de senin izinde, ışığında,onu kılavuz edinirse; "Buyur bakalım, sen önden yürü de ben de senin izinde, ışığında, senin arkandan gideyim." diye onu kendisine önder seçersesenin arkandan gideyim." diye onu kendisine önder seçerse Kâdehû ile'l-cenneti. Böyle yapan kimseyi Kur'ân-ı Kerîm götürür götürür, cennete ulaştırır, sokar. Kâdehû ile'l-cenneti. Böyle yapan kimseyi Kur'ân-ı Kerîm götürür götürür, cennete ulaştırır, sokar.

"Kur'ân-ı Kerîm'i kim rehber edinirse, Kur'an'ın arkasından giderse, cennete girer."Kur'ân-ı Kerîm'i kim rehber edinirse, Kur'an'ın arkasından giderse, cennete girer. Kur'an onu cennete götürür." Kur'an onu cennete götürür."

Ve men cealehû halfe zahrihî. "Kim Kur'ân-ı Kerîm'i sırtının arkasına koyarsa..." Ve men cealehû halfe zahrihî. "Kim Kur'ân-ı Kerîm'i sırtının arkasına koyarsa..."

Kur'ân-ı Kerîm'e sırt dönmüş.Kur'ân-ı Kerîm'e sırt dönmüş. Demek ki Kur'ân-ı Kerîm'i sevmiyor, dinlemiyor, uygulamıyor, Kur'ân-ı Kerîm'e arkası dönük,Demek ki Kur'ân-ı Kerîm'i sevmiyor, dinlemiyor, uygulamıyor, Kur'ân-ı Kerîm'e arkası dönük, Kur'ân-ı Kerîm'le istikameti ters, Kur'ân-ı Kerîm'i kendisine kılavuz,Kur'ân-ı Kerîm'le istikameti ters, Kur'ân-ı Kerîm'i kendisine kılavuz, rehber edinmemiş, önünde değil; Kur'ân-ı Kerîm arkasında...rehber edinmemiş, önünde değil; Kur'ân-ı Kerîm arkasında... O başka bir havada, başka bir yolda, bir başka istikâmette... O başka bir havada, başka bir yolda, bir başka istikâmette...

Böyle kimse ne olur? Böyle kimse ne olur?

Sâkahû ile'n-nâr. "Kur'ân-ı Kerîm onu cehenneme sevk eder." Sâkahû ile'n-nâr. "Kur'ân-ı Kerîm onu cehenneme sevk eder."

Nasıl sevk eder? Nasıl sevk eder?

Şikâyetçiliği var ya, mâhil ya, tasdik olunan bir şikâyetçi ya... Müddei umûmî, savcı ya... Suçluyor; Şikâyetçiliği var ya, mâhil ya, tasdik olunan bir şikâyetçi ya... Müddei umûmî, savcı ya... Suçluyor;

"Yâ Rabbi! Bu beni okumadı, uygulamadı, sevmedi, inkar etti, yırttı, yaktı. Şöyle yaptı, böyle yaptı." "Yâ Rabbi! Bu beni okumadı, uygulamadı, sevmedi, inkar etti, yırttı, yaktı. Şöyle yaptı, böyle yaptı."

"Tamam, haklısın, şikâyetin muteberdir. Doğru, bu suçlar sabittir."Tamam, haklısın, şikâyetin muteberdir. Doğru, bu suçlar sabittir. Atılsın cehenneme." denilir, o kişi cehenneme atılır. Onun için Kur'ân-ı Kerîm'i çok iyi öğrenmeliyiz. Atılsın cehenneme." denilir, o kişi cehenneme atılır. Onun için Kur'ân-ı Kerîm'i çok iyi öğrenmeliyiz.

Bu ne zaman başlar? Bu ne zaman başlar?

Ben 60 yaşının üstündeyim. İlâhiyat fakültesi profesörüyüm.Ben 60 yaşının üstündeyim. İlâhiyat fakültesi profesörüyüm. Edebiyat fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatı bölümü mezunuyum.Edebiyat fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatı bölümü mezunuyum. Bunlar büyük zamanlarla okunuyor, seneler geçiyor. İnsan o zaman yetişiyor. Bunlar büyük zamanlarla okunuyor, seneler geçiyor. İnsan o zaman yetişiyor.

Bazı talebelerimin yazdığı eserleri okuyorum, bana gönderiliyor. Profesör olmuş.Bazı talebelerimin yazdığı eserleri okuyorum, bana gönderiliyor. Profesör olmuş. İki profesör oturmuşlar, eser yazmışlar. İkisi de talebem. İki profesör oturmuşlar, eser yazmışlar. İkisi de talebem. Elime kalemi alıyorum, pek çok yerini çiziyorum,Elime kalemi alıyorum, pek çok yerini çiziyorum, "Burada yanlış yapmışlar, burası hatalı, burası eksik..." diye. Yetişmesi kolay olmuyor. "Burada yanlış yapmışlar, burası hatalı, burası eksik..." diye. Yetişmesi kolay olmuyor.

Yanılmamak için doğru öğrenmek ve iyi yetişmek lazım. Çünkü yanıltıcılar da var.Yanılmamak için doğru öğrenmek ve iyi yetişmek lazım. Çünkü yanıltıcılar da var. Gazetelerde her gün bizim örfümüzde, âdetimizde, tarihimizde olmayan binbir türlüGazetelerde her gün bizim örfümüzde, âdetimizde, tarihimizde olmayan binbir türlü acaib şeyi okuyorsunuz, hayretler içinde kalıyorsunuz.acaib şeyi okuyorsunuz, hayretler içinde kalıyorsunuz. Çeşit çeşit böyle şeylerin içinde yanılmamak, kanmamak için çok iyi yetişmek lazım. Çeşit çeşit böyle şeylerin içinde yanılmamak, kanmamak için çok iyi yetişmek lazım.

Hele çoluk çocuğumuzu çok iyi yetiştirmeliyiz.Hele çoluk çocuğumuzu çok iyi yetiştirmeliyiz. Mutlaka ve mutlaka Arapça'yı güzel öğretmeliyiz ki bunun çok sayısız faydaları var.Mutlaka ve mutlaka Arapça'yı güzel öğretmeliyiz ki bunun çok sayısız faydaları var. Sınırlarımızın büyük bir kısmında, o dili konuşan insanlarla hemhududuz, sınırlarımız müşterektir.Sınırlarımızın büyük bir kısmında, o dili konuşan insanlarla hemhududuz, sınırlarımız müşterektir. Bir ara oraları idare etmişiz, tarihimizde yerleri büyük. Bir ara oraları idare etmişiz, tarihimizde yerleri büyük.

Dünyada İngilizce gibi, Fransızca gibi profesörlük imtihanında muteber bilim dillerinden birisi.Dünyada İngilizce gibi, Fransızca gibi profesörlük imtihanında muteber bilim dillerinden birisi. Asırların kültür, hars, medeniyet eserlerini,Asırların kültür, hars, medeniyet eserlerini, ürünlerini anlamak için mutlaka öğrenilmesi gereken bir dil. Geçerli, canlı bir dil.ürünlerini anlamak için mutlaka öğrenilmesi gereken bir dil. Geçerli, canlı bir dil. Aynı zamanda tarihî bir dil. Aynı zamanda tarihî bir dil. Tarihin derinliklerine kadar her asırda lazım olan, Tarihin derinliklerine kadar her asırda lazım olan, her asrı incelediğimiz zaman bilmemiz gereken bir dil. her asrı incelediğimiz zaman bilmemiz gereken bir dil.

Dinî eserlerimizi, hadis kitaplarımızı, tefsir kitaplarımızı, fıkıh kitaplarımızıDinî eserlerimizi, hadis kitaplarımızı, tefsir kitaplarımızı, fıkıh kitaplarımızı anlamak için mutlaka öğrenilmesi gereken bir dil. Bunun gibi çocuklarımıza; anlamak için mutlaka öğrenilmesi gereken bir dil. Bunun gibi çocuklarımıza;

"Evladım, insan ne kadar çok dil bilirse o kadar kişiliği kuvvetli olur, o kadar kıymeti çok olur."Evladım, insan ne kadar çok dil bilirse o kadar kişiliği kuvvetli olur, o kadar kıymeti çok olur. Hadi bakalım, İngilizce gibi Arapça'yı da öğren! Hadi bakalım şunu da öğren, bunu da öğren!Hadi bakalım, İngilizce gibi Arapça'yı da öğren! Hadi bakalım şunu da öğren, bunu da öğren! Bunu su gibi konuş, gayet iyi anla..." diye onu öğretmemiz lazım. Bunu su gibi konuş, gayet iyi anla..." diye onu öğretmemiz lazım.

Kur'an'ı ezberletmemiz lazım. Mutlaka ve mutlaka sahih hadisleri, üstüne bastıra bastıra,Kur'an'ı ezberletmemiz lazım. Mutlaka ve mutlaka sahih hadisleri, üstüne bastıra bastıra, altını çize çize vurguluyorum, Resûlullah Efendimiz'in sahih hadislerinialtını çize çize vurguluyorum, Resûlullah Efendimiz'in sahih hadislerini mutlaka ve mutlaka çocuklarımıza okutmamız lazım. Çok iyi okutmamız lazım. mutlaka ve mutlaka çocuklarımıza okutmamız lazım. Çok iyi okutmamız lazım. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'in en iyi açıklaması hadîs-i şerîflerdir.Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'in en iyi açıklaması hadîs-i şerîflerdir. Kur'ân-ı Kerîm'i Peygamber Efendimiz aldı, dinledi, öğretti, uyguladı. Kur'ân-ı Kerîm'i Peygamber Efendimiz aldı, dinledi, öğretti, uyguladı. Uygulamanın nasıl olacağını hadîs-i şerîflerden öğreneceğiz.Uygulamanın nasıl olacağını hadîs-i şerîflerden öğreneceğiz. Onun için çocuklarımıza mutlaka Arapça'yı öğretelim. Onun için çocuklarımıza mutlaka Arapça'yı öğretelim.

Küçücük bebekleri kucağımıza alıyoruz, kulağına ezan okuyoruz, ismini veriyoruz.Küçücük bebekleri kucağımıza alıyoruz, kulağına ezan okuyoruz, ismini veriyoruz. Hayırlı bir evlat olmasını istiyoruz.Hayırlı bir evlat olmasını istiyoruz. "Benim oğlum büyük insan olacak, paşa olacak;"Benim oğlum büyük insan olacak, paşa olacak; benim oğlum alim olacak, fâzıl olacak, kâmil olacak." diyoruz.benim oğlum alim olacak, fâzıl olacak, kâmil olacak." diyoruz. Alim, fâzıl, kâmil olması için çok iyi yetiştirmeliyiz.Alim, fâzıl, kâmil olması için çok iyi yetiştirmeliyiz. Yetiştirilmesi için de hiçbir fedakârlıktan kaçmamalıyız.Yetiştirilmesi için de hiçbir fedakârlıktan kaçmamalıyız. Çuvalla para harcamak gerekirse harcamalıyız;Çuvalla para harcamak gerekirse harcamalıyız; ama bizim çocuğumuz bir tane olmalı, birincisi olmalı. ama bizim çocuğumuz bir tane olmalı, birincisi olmalı.

Onun için çoluk çocuğumuzun bir saatini bile boş geçirtmeyip mükâfâtlarla taltif ederek,Onun için çoluk çocuğumuzun bir saatini bile boş geçirtmeyip mükâfâtlarla taltif ederek, sevdirerek, okşayarak güzelce yetiştirmeliyiz. sevdirerek, okşayarak güzelce yetiştirmeliyiz.

Sevdirmek çok önemli.Sevdirmek çok önemli. Sevdirirseniz, çocuk güzel şeyleri severse onları almaya özenir; kötü şeyleri severse kötüye alışır.Sevdirirseniz, çocuk güzel şeyleri severse onları almaya özenir; kötü şeyleri severse kötüye alışır. İçkiye alıştırırsanız içkiye alışır. Esrar içirtirseniz esrara alışır.İçkiye alıştırırsanız içkiye alışır. Esrar içirtirseniz esrara alışır. Eroin kullandırırsanız eroin kullanır.Eroin kullandırırsanız eroin kullanır. Nasıl yetiştirirseniz işte sizin elinizde zavallı bir emanet... Nasıl yetiştirirseniz işte sizin elinizde zavallı bir emanet... O da bir emanet, Allah'ın emaneti. Artık sizin insafınıza kalmış.O da bir emanet, Allah'ın emaneti. Artık sizin insafınıza kalmış. Güzel yetiştirirseniz iyi insan olacak; yanlış istikamette yetiştirirsenizGüzel yetiştirirseniz iyi insan olacak; yanlış istikamette yetiştirirseniz kendinizi ve onu mahvedeceksiniz. İyi yetiştirmeye çok dikkat edin! kendinizi ve onu mahvedeceksiniz. İyi yetiştirmeye çok dikkat edin!

Kur'ân-ı Kerîm'i iyi öğrensin!Kur'ân-ı Kerîm'i iyi öğrensin! Çünkü Resûlullah Efendimiz şefaatçi olduğu gibi Kur'ân-ı Kerîm de şefaatçimizdir.Çünkü Resûlullah Efendimiz şefaatçi olduğu gibi Kur'ân-ı Kerîm de şefaatçimizdir. Resûlullah'ı da öğrenelim, kendimizi Resûlullah'a sevdirmenin çaresini bulalım.Resûlullah'ı da öğrenelim, kendimizi Resûlullah'a sevdirmenin çaresini bulalım. Kur'ân-ı Kerîm'i de öğrenelim, Kur'ân-ı Kerîm'in şefaatini kazanmaya çok dikkat ve gayret edelim. Kur'ân-ı Kerîm'i de öğrenelim, Kur'ân-ı Kerîm'in şefaatini kazanmaya çok dikkat ve gayret edelim.

Allah bizi her iki şefaate; Kur'ân-ı Kerîm'in şefaatine ve Rasûlüllah'ın şefaatine eripAllah bizi her iki şefaate; Kur'ân-ı Kerîm'in şefaatine ve Rasûlüllah'ın şefaatine erip Allah'ın rahmetine nâil olanlardan, azabından kurtulup cennetine bi-gayri hisab girenlerden eylesin… Allah'ın rahmetine nâil olanlardan, azabından kurtulup cennetine bi-gayri hisab girenlerden eylesin…

el-Kâssu yentazıru'l-la'nete ve'l-müstemiu:el-Kâssu yentazıru'l-la'nete ve'l-müstemiu: yentaziru'r-rahmete ve't-tâciru yentaziru'r-rizke ve'l-muhtekiru yentaziru'l-la'nete ve'n-nâhıyetüyentaziru'r-rahmete ve't-tâciru yentaziru'r-rizke ve'l-muhtekiru yentaziru'l-la'nete ve'n-nâhıyetü ve men havlehâ mini'mreetin müctemiatin aleyhinne la'netullâhi ve'l-melâiketi ve'n-nâsi ecmaîn. ve men havlehâ mini'mreetin müctemiatin aleyhinne la'netullâhi ve'l-melâiketi ve'n-nâsi ecmaîn.

Hatîb-i Bağdâdî, Taberânî; Abdullah b. Amr, Abdullah b. ÖmerHatîb-i Bağdâdî, Taberânî; Abdullah b. Amr, Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Abbas'tan rivayet edilmiştir.ve Abdullah b. Abbas'tan rivayet edilmiştir. Üç Abdullah'tan -rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn-, ashabın meşhur alimlerinden

Üç Abdullah'tan -rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn-, ashabın meşhur alimlerinden
üçünün ittifakıyla rivayet edilen bir hadîs-i şerîf.üçünün ittifakıyla rivayet edilen bir hadîs-i şerîf. Din namına kürsüye çıkan her insan bir şeyler konuşur. Din namına kürsüye çıkan her insan bir şeyler konuşur.

Ne konuşması lazım? Ne konuşması lazım?

Allah'ın âyetini anlatması, Resûlullah'ın hadîs-i şerîfini öğretmesi,Allah'ın âyetini anlatması, Resûlullah'ın hadîs-i şerîfini öğretmesi, onlardan çıkan dinin ahkamını öğretmesi, ciddî olması lazım. onlardan çıkan dinin ahkamını öğretmesi, ciddî olması lazım. Ciddi ciddi bunları anlatırsa; alimdir, ameli makbuldür, ecri büyüktür. Ciddi ciddi bunları anlatırsa; alimdir, ameli makbuldür, ecri büyüktür.

Kimisi de o kürsüye çıkar da hikâye, masal okursa; ilmî değeri olmayan şeyleri söylerse,Kimisi de o kürsüye çıkar da hikâye, masal okursa; ilmî değeri olmayan şeyleri söylerse, bunlara kâss, kısas okuyanlar, kıssalar söyleyenler derler. Bunlar çok büyük vebal altındadır. bunlara kâss, kısas okuyanlar, kıssalar söyleyenler derler. Bunlar çok büyük vebal altındadır.

Ve'l-müstemiu yentazirur-rahmeh.Ve'l-müstemiu yentazirur-rahmeh. Dinleyen onu iyi niyetle dinliyor, Allah'ın rahmetine talip, Allah'ın rahmetine ermek için dinliyor.Dinleyen onu iyi niyetle dinliyor, Allah'ın rahmetine talip, Allah'ın rahmetine ermek için dinliyor. Muhtemeldir ki o niyetine göre Allah onları,Muhtemeldir ki o niyetine göre Allah onları, iyi niyetle dinleyenleri rahmetine erdirir ama el-kâssu yentazirul-la'neh.iyi niyetle dinleyenleri rahmetine erdirir ama el-kâssu yentazirul-la'neh. "Kıssacılar Allah'ın lânetine uğrayacaklar, beklesinler, gelecek." demek. "Kıssacılar Allah'ın lânetine uğrayacaklar, beklesinler, gelecek." demek.

Dinde sahih söz söylemek, kürsüde doğruyu söylemek çok önemlidir.Dinde sahih söz söylemek, kürsüde doğruyu söylemek çok önemlidir. Alimin terlemesi, araştırması, incelemesi lazım.Alimin terlemesi, araştırması, incelemesi lazım. Ağzından inci gibi sahih sözler çıkması; sahte sözler çıkmaması lazım. Ağzından inci gibi sahih sözler çıkması; sahte sözler çıkmaması lazım.

Mücevher nerede, mücevhere benzeyen değersiz inci boncuk nerede? Mücevher nerede, mücevhere benzeyen değersiz inci boncuk nerede?

Üstündeki yaldızları dökülüverince, at kenara gitsin. Üstündeki yaldızları dökülüverince, at kenara gitsin.

Mücevher gibi olur mu? Mücevher gibi olur mu?

Hikâyeciler, Allah'ın lânetine uğrayacaklar, beklesinler, lânete muntazırdır onlar.Hikâyeciler, Allah'ın lânetine uğrayacaklar, beklesinler, lânete muntazırdır onlar. Dinleyenler de rahmete muntazırdır, çünkü onlar iyi niyetle dinliyorlar.Dinleyenler de rahmete muntazırdır, çünkü onlar iyi niyetle dinliyorlar. Ama tabii, dinleyen de kimi dinleyeceğini bilmeli, kime kulak vereceğini soruşturmalı, öğrenmeli!Ama tabii, dinleyen de kimi dinleyeceğini bilmeli, kime kulak vereceğini soruşturmalı, öğrenmeli! Çünkü bazıları, o kıssa okuyan hikâyeciler, masalcılar cinsinden iseÇünkü bazıları, o kıssa okuyan hikâyeciler, masalcılar cinsinden ise o zaman yanlış şeyler öğrenir ve yanlış yola gider. o zaman yanlış şeyler öğrenir ve yanlış yola gider.

Onun için ne yapmak lazım? Onun için ne yapmak lazım?

Alim, muttakî insanın sohbetini dinlemek lazım.Alim, muttakî insanın sohbetini dinlemek lazım. Zaten insan muttakî olmazsa, İslâm'da ona alimlik sıfatı verilmiyor.Zaten insan muttakî olmazsa, İslâm'da ona alimlik sıfatı verilmiyor. Allah'tan korkmadığı, kendisini cehenneme düşürecek bir durumdan kurtaramadığı için alim sayılmıyor.Allah'tan korkmadığı, kendisini cehenneme düşürecek bir durumdan kurtaramadığı için alim sayılmıyor. Alim sayılması için muttakî, muhlis olması, hakkı söylemesi,Alim sayılması için muttakî, muhlis olması, hakkı söylemesi, hakkın sevdiği cinsten bilgileri bilip söylemesi lazım. hakkın sevdiği cinsten bilgileri bilip söylemesi lazım.

Öyle olmayınca, böyle kimseleri dinlememek lazım. Araştırmak lazım.Öyle olmayınca, böyle kimseleri dinlememek lazım. Araştırmak lazım. İnsan bir şeyi alacağı zaman, biraz da fazla pahalı bir şeyse, İnsan bir şeyi alacağı zaman, biraz da fazla pahalı bir şeyse, soruşturuyor, iyisini almaya, aldanmamaya çalışıyor. soruşturuyor, iyisini almaya, aldanmamaya çalışıyor. Bilgide de aldanmamak için sahihini, sağlamını almaya çalışması; Bilgide de aldanmamak için sahihini, sağlamını almaya çalışması; sağlam, dürüst, makbul, mübarek alimlerin sözünü dinlemesi lazım. sağlam, dürüst, makbul, mübarek alimlerin sözünü dinlemesi lazım.

Alim geçinen şahıs, hem kendisi dâl oluyor, dalâlette oluyor;Alim geçinen şahıs, hem kendisi dâl oluyor, dalâlette oluyor; hem mudıl oluyor, başkalarını dalâlete sürüklüyor, çekip uçuruma yuvarlıyor.hem mudıl oluyor, başkalarını dalâlete sürüklüyor, çekip uçuruma yuvarlıyor. Dost acı söyler, düşman güldürür. Düşmanın tatlı sözüne aldanılır mı? Dost acı söyler, düşman güldürür.

Düşmanın tatlı sözüne aldanılır mı?

O öyle söylediyse, Kur'ân-ı Kerîm'den delili göstersin. O öyle söylediyse, Kur'ân-ı Kerîm'den delili göstersin.

Kur'ân-ı Kerîm'de onun öyle olduğuna dair bir şey var mı? Yok... Kur'ân-ı Kerîm'de onun öyle olduğuna dair bir şey var mı?

Yok...

Ölçekleri var... Ölçekleri Kur'ân-ı Kerîm'dedir, hadîs-i şerîftedir.Ölçekleri var... Ölçekleri Kur'ân-ı Kerîm'dedir, hadîs-i şerîftedir. Onları okuduğu zaman insan eğriyi doğruyu ayırt eder. Onları okuduğu zaman insan eğriyi doğruyu ayırt eder.

Hz. Ali Efendimiz'in bir sözünü çok seviyorum. Diyor ki; Hz. Ali Efendimiz'in bir sözünü çok seviyorum. Diyor ki;

"Hakkın ne olduğunu öğren, o zaman kimin hak ehli olduğunu anlarsın."Hakkın ne olduğunu öğren, o zaman kimin hak ehli olduğunu anlarsın. Yoksa adamlara bakıp da, adamları sevip de, şu adamın peşinden gideyim deme.Yoksa adamlara bakıp da, adamları sevip de, şu adamın peşinden gideyim deme. İlk önce hakkın ne olduğunu öğren.İlk önce hakkın ne olduğunu öğren. İ'rifi'l-hakka ta'rif ehlehû. hakkı bil;İ'rifi'l-hakka ta'rif ehlehû. hakkı bil; o zaman kimin haktan yana, hakkı söyleyen insan olduğunu bilirsin." o zaman kimin haktan yana, hakkı söyleyen insan olduğunu bilirsin."

Önce hakkı bilmek lazım. Önce hakkı bilmek lazım.

Günde beş vakit namaz kılmak, insanı günde beş defa hizaya getiriyor;Günde beş vakit namaz kılmak, insanı günde beş defa hizaya getiriyor; tertemiz temizliyor, günahlardan çekip çeviriyor.tertemiz temizliyor, günahlardan çekip çeviriyor. Allahu Teâlâ hazretleri ne kadar güzel zamanlarda emretmiş. Sabah namazını evde kılarsın.Allahu Teâlâ hazretleri ne kadar güzel zamanlarda emretmiş. Sabah namazını evde kılarsın. Öğle namazını öğle tatilinde kılarsın. İkindiyi yolda kılarsın. Akşamı evine varınca kılarsın.Öğle namazını öğle tatilinde kılarsın. İkindiyi yolda kılarsın. Akşamı evine varınca kılarsın. Geceleyin de yatarken -zaten Batılılar da, "Yıkan, dişini fırçala!" demiyor mu?-Geceleyin de yatarken -zaten Batılılar da, "Yıkan, dişini fırçala!" demiyor mu?- Abdestini alırsın, namazını kılarsın, öyle yatarsın. Abdestini alırsın, namazını kılarsın, öyle yatarsın.

İslâm sabahleyin yıkanmayı emrediyor, fena mı? İslâm sabahleyin yıkanmayı emrediyor, fena mı?

Tamam, fena değil, Batılılar da öyle diyor. Yatsı namazı? Tamam, fena değil, Batılılar da öyle diyor.

Yatsı namazı?

O da tamam, Batılılar yatarken diş fırçalıyorlar. O da tamam, Batılılar yatarken diş fırçalıyorlar.

Akşam? Akşam da yemekten sonra ellerini yıkıyorlar, tamam, ona da pekiyi. Akşam?

Akşam da yemekten sonra ellerini yıkıyorlar, tamam, ona da pekiyi.

Pekiyi öğlen? Öğlen de ellerini yıkıyorlar, ona da pekiyi. Pekiyi öğlen?

Öğlen de ellerini yıkıyorlar, ona da pekiyi.

Senin itirazın bir ikindiye mi? Senin itirazın bir ikindiye mi?

İslâm çok güzel, güzelliğini anlayanlara ne mutlu. İslâm çok güzel, güzelliğini anlayanlara ne mutlu.

Ve't-tâciru yentazirur-rızk.Ve't-tâciru yentazirur-rızk. "Ticaret yapan; Allah rızık verecek ona, hayırlı kazanç verecek, beklesin."Ticaret yapan; Allah rızık verecek ona, hayırlı kazanç verecek, beklesin. Allah'ın rızkına mazhar olacaktır." Allah'ın rızkına mazhar olacaktır."

Ve'l-muhtekiru yentazirul-la'neh.Ve'l-muhtekiru yentazirul-la'neh. "Halkın ihtiyacı olan gıda maddelerini ve saireleri depo edip ‘Sıkıntılı zamanda pahalı satarım.' deyip"Halkın ihtiyacı olan gıda maddelerini ve saireleri depo edip ‘Sıkıntılı zamanda pahalı satarım.' deyip ihtikar yapan da, Allah'ın lânetine uğrayacaktır. Onun gelmesini beklesin, geliyor, yolda..." demek. ihtikar yapan da, Allah'ın lânetine uğrayacaktır. Onun gelmesini beklesin, geliyor, yolda..." demek.

Ticaret güzel, ticareti medhediyor.Ticaret güzel, ticareti medhediyor. İhtikârı, muhtekirliği, mal depo edip de fahiş fiyatla satmayı,İhtikârı, muhtekirliği, mal depo edip de fahiş fiyatla satmayı, halkın ihtiyacı olan şeyden halkı sömürmeyi dinimiz yasaklıyor. halkın ihtiyacı olan şeyden halkı sömürmeyi dinimiz yasaklıyor.

Ve'n-nâhıyetü. "Ölü için ağıt okuyucu, yüz yırtıcı, rol icabı ağlayıcı kadın.Ve'n-nâhıyetü. "Ölü için ağıt okuyucu, yüz yırtıcı, rol icabı ağlayıcı kadın. Nevha, feryad ü figan edip, saç baş yolup, ah vah edip, ağıtlar söyleyip ölü için yalancıktan,Nevha, feryad ü figan edip, saç baş yolup, ah vah edip, ağıtlar söyleyip ölü için yalancıktan, para ile ağlama vazifesi yapan kadın. Bu işi meslek edinmiş kadınlar, ölü ağıtçıları..."para ile ağlama vazifesi yapan kadın. Bu işi meslek edinmiş kadınlar, ölü ağıtçıları..." Ve men havlehâ mini'mreetin müctemiatin la'netullâhi ve'l-melâiketi ve'n-nâsi ecmaîn.Ve men havlehâ mini'mreetin müctemiatin la'netullâhi ve'l-melâiketi ve'n-nâsi ecmaîn. "Toplanmış olan kadınlardan, etrafında onun gibi ağlayıp zırlayıp ölüye teessürlerini dile getirmek için"Toplanmış olan kadınlardan, etrafında onun gibi ağlayıp zırlayıp ölüye teessürlerini dile getirmek için Allah'ın sevmediği bir şekilde, şamata yaparak, saç baş yolarak,Allah'ın sevmediği bir şekilde, şamata yaparak, saç baş yolarak, göğüs bağır açıp yırtarak, yerlere yatarak… Böyle ağlamak olmaz.göğüs bağır açıp yırtarak, yerlere yatarak… Böyle ağlamak olmaz. Çünkü Cenâb-ı Hakk'ın takdirine de saygılı bir tarzda hareket etmek lazım. Çünkü Cenâb-ı Hakk'ın takdirine de saygılı bir tarzda hareket etmek lazım.

Aleyhinne. "Böyle yapanların, bu rolcülerin üzerine..." Candan değil de, çağırıyorlar: Aleyhinne. "Böyle yapanların, bu rolcülerin üzerine..." Candan değil de, çağırıyorlar:

"Bizim ölümüz var, biz iyi ağlayamıyoruz. Sen bu işi bizim namımıza yapıver." "Bizim ölümüz var, biz iyi ağlayamıyoruz. Sen bu işi bizim namımıza yapıver."

"Ne kadar para?" "Şu kadar para." diyorlar. "Ne kadar para?"

"Şu kadar para." diyorlar.

Bunların üzerine, la'netullâhiBunların üzerine, la'netullâhi ve'l-melâiketi ve'n-nâsi ecmaîn. "Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti vardır." ve'l-melâiketi ve'n-nâsi ecmaîn. "Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti vardır."

Bu cümle "Allah'ın lânetine uğrarlar" veya "Allah'ın lâneti olsun" manasına beddua da olabilir.Bu cümle "Allah'ın lânetine uğrarlar" veya "Allah'ın lâneti olsun" manasına beddua da olabilir. Dua mânasına da olabilir. Haber vermek mânasına da olabilir.Dua mânasına da olabilir. Haber vermek mânasına da olabilir. Lânete uğrarlar demek de olur, "Böyle yapmasınlar!Lânete uğrarlar demek de olur, "Böyle yapmasınlar! Yaparlarsa, Allah'ın lânetine, meleklerin lânetine,Yaparlarsa, Allah'ın lânetine, meleklerin lânetine, insanların lânetine uğrasınlar!" diye beddua da olabilir. insanların lânetine uğrasınlar!" diye beddua da olabilir.

Peygamber Efendimiz kimseye beddua etmek, lânet etmek âdetinde değildi.Peygamber Efendimiz kimseye beddua etmek, lânet etmek âdetinde değildi. O bakımdan bu cümle, "Aman ha, böyle yapmasınlar, sonra Allah lânet eder,O bakımdan bu cümle, "Aman ha, böyle yapmasınlar, sonra Allah lânet eder, melekler lânet eder, insanlar lânet eder." diye ihbarî olmalı. melekler lânet eder, insanlar lânet eder." diye ihbarî olmalı.

Demek ki bu hadîs-i şerîften anladığımız, eğer hoca, vâiz, müftü cinsindenDemek ki bu hadîs-i şerîften anladığımız, eğer hoca, vâiz, müftü cinsinden dinimizi öğretecek kimseler isek; o zaman sahih hadislerden, Kur'ân-ı Kerîm'in sahih tefsirlerinden,dinimizi öğretecek kimseler isek; o zaman sahih hadislerden, Kur'ân-ı Kerîm'in sahih tefsirlerinden, ciddî, doğru bilgileri halka vermeliyiz.ciddî, doğru bilgileri halka vermeliyiz. Palavra, hikâye, uydurma şeylerle insanları yanlış bilgilendirmemeliyiz.Palavra, hikâye, uydurma şeylerle insanları yanlış bilgilendirmemeliyiz. Dinleyen, Allah'ın rahmetine erer, konuşmacılar Allah'ın lânetine uğrar. Dinleyen, Allah'ın rahmetine erer, konuşmacılar Allah'ın lânetine uğrar.

Ticaret yapmak iyidir. Helâl yoldan, ciddî, namuslu, dürüst ticaret yapmak lazım.Ticaret yapmak iyidir. Helâl yoldan, ciddî, namuslu, dürüst ticaret yapmak lazım. Allah onun rızkını verir, kazancını verir. Ama ihtikâr yapmak doğru değildir.Allah onun rızkını verir, kazancını verir. Ama ihtikâr yapmak doğru değildir. İhtikâr yapan lânete uğrar. İhtikâr yapan lânete uğrar.

Ölü için böyle rol icabı, feryâd ü figânlı ağıt, Allah'ın sevmediği bir şey.Ölü için böyle rol icabı, feryâd ü figânlı ağıt, Allah'ın sevmediği bir şey. Çünkü ölüm Allah'ın takdiri, herkes ölecek.Çünkü ölüm Allah'ın takdiri, herkes ölecek. Ölümü böyle, bu kadar protestolu, isyanlı karşılamak doğru değil, Allah'ın sevmediği bir şey.Ölümü böyle, bu kadar protestolu, isyanlı karşılamak doğru değil, Allah'ın sevmediği bir şey. Çünkü "Hastalanan kimse kendisini ziyaret edenlere şikayet ederse,Çünkü "Hastalanan kimse kendisini ziyaret edenlere şikayet ederse, ‘Mahvoldum, bu hastalıklar da hep beni bulur.‘Mahvoldum, bu hastalıklar da hep beni bulur. Bu hastalık beni öldürdü, bitirdi.' derse, Allah'ı şikâyet etmiş olur." buyuruluyor. Bu hastalık beni öldürdü, bitirdi.' derse, Allah'ı şikâyet etmiş olur." buyuruluyor. Çünkü o hastalığı Allah veriyor. Çünkü o hastalığı Allah veriyor.

"Başına gelen olaydan dolayı sabırsızlık gösteren, Allah'ın kaderine razı olmayan,"Başına gelen olaydan dolayı sabırsızlık gösteren, Allah'ın kaderine razı olmayan, Allah'a itiraz etmiş olur." diye hadîs-i şerîflerde bildiriliyor. Allah'a itiraz etmiş olur." diye hadîs-i şerîflerde bildiriliyor.

"Ölüm de Allah'ın emridir. Ölene Allah rahmet eylesin, kalanlara sabr-ı cemîl versin..."Ölüm de Allah'ın emridir. Ölene Allah rahmet eylesin, kalanlara sabr-ı cemîl versin... Ölüye faydalı ne yapabiliriz kardeşim?" diye oturmalı, Kur'anlar okunmalı, tesbihler çekilmeli,Ölüye faydalı ne yapabiliriz kardeşim?" diye oturmalı, Kur'anlar okunmalı, tesbihler çekilmeli, sevapları o sevap bekleyen ölüye bağışlanmalı. sevapları o sevap bekleyen ölüye bağışlanmalı.

Allah'ın, Resûlullah'ın sevmediği, yasakladığı yanlış merasimler örfümüzde, âdetimizde varsa, çıkmalı. Allah'ın, Resûlullah'ın sevmediği, yasakladığı yanlış merasimler örfümüzde, âdetimizde varsa, çıkmalı.

Türkiye'de bazı yörelerde bu âdet vardır. Onlara doğru olmadığını bildirmek lazım.Türkiye'de bazı yörelerde bu âdet vardır. Onlara doğru olmadığını bildirmek lazım. Bu hadîs-i şerîfleri duyunca, biraz daha ağırbaşlı olmalı. Bu hadîs-i şerîfleri duyunca, biraz daha ağırbaşlı olmalı.

Ölü de rahatsız olur.Ölü de rahatsız olur. Ölen arkasından öyle saç-baş yolup feryâd ü figân bağıran çağıranların sesindenÖlen arkasından öyle saç-baş yolup feryâd ü figân bağıran çağıranların sesinden ölü de muazzeb olur, müteezzî olur, ezâlanır, üzülür.ölü de muazzeb olur, müteezzî olur, ezâlanır, üzülür. Dua edilirse, Kur'an okunursa, ruhuna Fâtihalar, sevaplı şeyler gönderilirse,Dua edilirse, Kur'an okunursa, ruhuna Fâtihalar, sevaplı şeyler gönderilirse, tesbihât, tehlîlât gönderilirse daha çok memnun olur. tesbihât, tehlîlât gönderilirse daha çok memnun olur.

Demek ki hadîs-i şerîfleri okuyacağız, Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerini okuyacağız,Demek ki hadîs-i şerîfleri okuyacağız, Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerini okuyacağız, dinimizi doğru öğreneceğiz, doğru uygulayacağız.dinimizi doğru öğreneceğiz, doğru uygulayacağız. Yanlış âdetler dedelerden, eski köklerden, eski medeniyetlerden, komşu milletlerden bulaşmış olabilir.Yanlış âdetler dedelerden, eski köklerden, eski medeniyetlerden, komşu milletlerden bulaşmış olabilir. Onları ayıklamalıyız, her işin doğrusunu yapmalıyız.Onları ayıklamalıyız, her işin doğrusunu yapmalıyız. Her şey tertemiz, som altın gibi halis muhlis olmalı. Her şey tertemiz, som altın gibi halis muhlis olmalı.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi güzel müslüman olmaya muvaffak eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi güzel müslüman olmaya muvaffak eylesin. Güzel ömür sürüp huzuruna sevdiği kulu olarak varalım. Güzel ömür sürüp huzuruna sevdiği kulu olarak varalım. Arkamızda da Ümmet-i Muhammed'in faydalandığı eserler bırakmayı nasip etsin.Arkamızda da Ümmet-i Muhammed'in faydalandığı eserler bırakmayı nasip etsin. Allah cümlemizi hayrât ü hasenât sahibi eylesin. Allah hepinizden razı olsun. Allah cümlemizi hayrât ü hasenât sahibi eylesin. Allah hepinizden razı olsun.

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû! es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2