Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Meddahlar ve Dalkavukluğun Zemmi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Rebîü'l-Evvel 1421 / 18.06.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn.el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn.Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. ...Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ'. ...Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ'.

Emmâ ba'd: Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ ba'd:

Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Uhsü't-turâbe fî vücûhi'l-meddâhîn. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kal. Uhsü't-turâbe fî vücûhi'l-meddâhîn.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kal.

Çeşitli kaynaklar İbn Ömer, Mikdad ve Ebû Hüreyre rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn'den rivayet etmişler. Çeşitli kaynaklar İbn Ömer, Mikdad ve Ebû Hüreyre rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn'den rivayet etmişler.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Uhsü't-turâbe. "Toprağı saçınız."Uhsü't-turâbe. "Toprağı saçınız." Fî vücûhi'l-meddâhîn."Çok medih yapanların yüzlerine toprağı saçınız." Fî vücûhi'l-meddâhîn."Çok medih yapanların yüzlerine toprağı saçınız."

Bu meddahlar iki türlü olabilir.Bu meddahlar iki türlü olabilir. Bir, kişinin yüzüne karşı dalkavukluk yapıp; "Sen arslansın, ağasın, paşasın, bir tanesin,Bir, kişinin yüzüne karşı dalkavukluk yapıp; "Sen arslansın, ağasın, paşasın, bir tanesin, eşin yok, çok yüksek bir insansın, cümle âlem sana hayran, kurban..."eşin yok, çok yüksek bir insansın, cümle âlem sana hayran, kurban..." Dalkavukluk; adamı şişiriyor, kibirlendiriyor, kendini beğendirtiyor.Dalkavukluk; adamı şişiriyor, kibirlendiriyor, kendini beğendirtiyor. Kendini beğenmişleri Allah sevmez. Adamı helâk ediyor, mahvediyor.Kendini beğenmişleri Allah sevmez. Adamı helâk ediyor, mahvediyor. Yüze karşı methetmek insanı mahvetmek demektir. Yüze karşı methetmek insanı mahvetmek demektir. Dua edersin, tabiî olan şeyi söylersin, olmayan şeyi söylemezsin. Dua edersin, tabiî olan şeyi söylersin, olmayan şeyi söylemezsin.

Şairin birisi hükümdara methiye yazmış, takdim etmiş. Ondan sonra yakınlarına da demiş ki; Şairin birisi hükümdara methiye yazmış, takdim etmiş. Ondan sonra yakınlarına da demiş ki;

"Ben bu adamı methedecek değildim ama ne yapayım ki evde çoluk çocuk var." "Ben bu adamı methedecek değildim ama ne yapayım ki evde çoluk çocuk var."

Adamın methedilecek bir tarafı yok. Adam berbat bir herif, zalim.Adamın methedilecek bir tarafı yok. Adam berbat bir herif, zalim. Ama işte "Sen şöyle âdilsin, böyle cömertsin, şöyle iyi huylusun..." Neden? Ama işte "Sen şöyle âdilsin, böyle cömertsin, şöyle iyi huylusun..."

Neden?

Eskiden böyle azılı, anlı şanlı, paralı pullu adamlar, kabile reisleri şairlere, methiye yazan kimselere hediye verirmiş, para verirlermiş.Eskiden böyle azılı, anlı şanlı, paralı pullu adamlar, kabile reisleri şairlere, methiye yazan kimselere hediye verirmiş, para verirlermiş. Ondan bir şey almak için. Bu çeşit medih yasaktır.Ondan bir şey almak için.

Bu çeşit medih yasaktır.
İslâm'da haksız, yalan, karşı tarafı helâk edecek dalkavukluklar yasaktır. İslâm'da haksız, yalan, karşı tarafı helâk edecek dalkavukluklar yasaktır. Ama ölçülü bir şekilde yapılan güzel bir şeyi de teşvik olsun diye, Ama ölçülü bir şekilde yapılan güzel bir şeyi de teşvik olsun diye, "Aferin evlâdım, bak iyi ki bunu yaptın. Allah dâim etsin."Aferin evlâdım, bak iyi ki bunu yaptın. Allah dâim etsin. İnşaallah ayağın kaymasın, bundan sonra da devam et." denilebilir. İnşaallah ayağın kaymasın, bundan sonra da devam et." denilebilir. Sonra, iyi bir insan yüzüne karşı değil de arkasından hem dua edilip hem methedilebilir. Sonra, iyi bir insan yüzüne karşı değil de arkasından hem dua edilip hem methedilebilir. "Ben onu tanıyorum. O iyi bir insandır. Cömert bir insandır. Allah selâmet versin."Ben onu tanıyorum. O iyi bir insandır. Cömert bir insandır. Allah selâmet versin. Namazında niyazındadır. Teheccüdüne kalkar..." diye böyle medih yapılabilir. Namazında niyazındadır. Teheccüdüne kalkar..." diye böyle medih yapılabilir.

Bir de buradaki meddah sözü; eskiden Osmanlılar'da meddahlar varmış.Bir de buradaki meddah sözü; eskiden Osmanlılar'da meddahlar varmış. Kahvede kerevetin üstüne, sedire çıkarmış;Kahvede kerevetin üstüne, sedire çıkarmış; halkı eğlendirecek, hikâyeler, masallar, böyle şeyler anlatırmış.halkı eğlendirecek, hikâyeler, masallar, böyle şeyler anlatırmış. Millet de Karagöz-Hacivat oyunu gibi, orta oyunu gibi bu meddahları dinlemeyi de severmiş.Millet de Karagöz-Hacivat oyunu gibi, orta oyunu gibi bu meddahları dinlemeyi de severmiş. Çünkü adam tatlı dilli, palavracı, hayalci; sürükleyici anlatıyor, tatlı bir şekilde anlatıyor.Çünkü adam tatlı dilli, palavracı, hayalci; sürükleyici anlatıyor, tatlı bir şekilde anlatıyor. O zaman radyo yok, televizyon yok; şimdi onlar var.O zaman radyo yok, televizyon yok; şimdi onlar var. Yani kahvede, orada burada şimdiki radyonun, televizyonun işini yapıyor.Yani kahvede, orada burada şimdiki radyonun, televizyonun işini yapıyor. Millet de "Burada eğlence var!" diye toplanıyor. Millet de "Burada eğlence var!" diye toplanıyor. Tabii bunlar doğru yanlış, iyi kötü her şeyi, aklına geleni, güldürecek her şeyi söylerler.Tabii bunlar doğru yanlış, iyi kötü her şeyi, aklına geleni, güldürecek her şeyi söylerler. Osmanlılar'da bu bir meslekmiş; kahvehânede meddahlık.Osmanlılar'da bu bir meslekmiş; kahvehânede meddahlık. Karagözcülük gibi, orta oyunculuğu gibi, şarkıcılık türkücülük gibi meddahlık diye bir meslek varmış.Karagözcülük gibi, orta oyunculuğu gibi, şarkıcılık türkücülük gibi meddahlık diye bir meslek varmış. Peygamber Efendimiz'in zamanında da böyle âdet var idi ise... Peygamber Efendimiz'in zamanında da böyle âdet var idi ise... Bunlar tabii sağlam olmayan laflar söyledikleri için makbul değil. Bunlar tabii sağlam olmayan laflar söyledikleri için makbul değil.

İslâm neyi istiyor? Peygamber Efendimiz neyi tavsiye buyuruyor? İslâm neyi istiyor? Peygamber Efendimiz neyi tavsiye buyuruyor?

İnsan vaktini ilim öğrenmekle değerlendirsin.İnsan vaktini ilim öğrenmekle değerlendirsin. Asılsız rivayetlerle meşgul edilmesin. Aslı esası olan sahih rivayetlerle sağlam ilim öğrensin. Asılsız rivayetlerle meşgul edilmesin. Aslı esası olan sahih rivayetlerle sağlam ilim öğrensin.

Bunlar çürük. Bunların ne rivayet zinciri var, ne senedi var, ne güvenilir tarafı var. Bunlar çürük. Bunların ne rivayet zinciri var, ne senedi var, ne güvenilir tarafı var.

Bir de "kıssahân" deniyor; "kıssa okuyan" demek.Bir de "kıssahân" deniyor; "kıssa okuyan" demek. Arapçası da kassâs; bol hikâye, kıssa, masal anlatanlar. Bunlar olabilir. Arapçası da kassâs; bol hikâye, kıssa, masal anlatanlar. Bunlar olabilir.

Yüzüne toprak serpmek de o işi yapmasın diye onu susturacak bir tavır, davranış.Yüzüne toprak serpmek de o işi yapmasın diye onu susturacak bir tavır, davranış. "Beğenmedim senin bu yaptığını, yapma!" mânasına."Beğenmedim senin bu yaptığını, yapma!" mânasına. Kendisini methediyorsa kendisini methettirmeyecek; "Bırak bu şeyleri!" diyecek. Kendisini methediyorsa kendisini methettirmeyecek; "Bırak bu şeyleri!" diyecek. Başkasını böyle [methediyorsa,] şişiriyorsa, kibirlendirecek,Başkasını böyle [methediyorsa,] şişiriyorsa, kibirlendirecek, kendini beğendirecek işler yapıyorsa engellemek. kendini beğendirecek işler yapıyorsa engellemek.

Ahsenu'n-nâsi kıraâten ellezî izâ karae raeyte ennehû yahşa'llâhe. Ahsenu'n-nâsi kıraâten ellezî izâ karae raeyte ennehû yahşa'llâhe.

Ebû Musa radıyallahu anh'ten. Kur'ân-ı Kerîm'i okuma âdâbıyla ilgili bir hadîs-i şerîf. Ebû Musa radıyallahu anh'ten. Kur'ân-ı Kerîm'i okuma âdâbıyla ilgili bir hadîs-i şerîf.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Kur'an okuyanların en güzel okuyanı, Kur'an'ı okuduğu zaman bakarsın;"Kur'an okuyanların en güzel okuyanı, Kur'an'ı okuduğu zaman bakarsın; 'Bu adam Allah'tan korkuyor yahu, şunun okuyuşuna bak, maşâallah...' diye,'Bu adam Allah'tan korkuyor yahu, şunun okuyuşuna bak, maşâallah...' diye, Allah'tan korktuğunu, Allah'tan korkan takvâ ehli bir insan olduğunu kıraatinden hissedersin." Allah'tan korktuğunu, Allah'tan korkan takvâ ehli bir insan olduğunu kıraatinden hissedersin."

En güzel Kur'an okuyuşu budur.En güzel Kur'an okuyuşu budur. Yani dinleyene Allah korkusu, havfullah, haşyetullah, takvâ duygusu,Yani dinleyene Allah korkusu, havfullah, haşyetullah, takvâ duygusu, edep ve ciddiyet telkin eden okuyuş tarzı en güzel okuyuş tarzıdır. edep ve ciddiyet telkin eden okuyuş tarzı en güzel okuyuş tarzıdır.

Peygamber Efendimiz Kur'ân-ı Kerîm'in nağmeli okunmasını tavsiye buyuruyor.Peygamber Efendimiz Kur'ân-ı Kerîm'in nağmeli okunmasını tavsiye buyuruyor. "Kıraatinizi güzel sesinizle süsleyiniz." buyuruyor."Kıraatinizi güzel sesinizle süsleyiniz." buyuruyor. Hitabet verir gibi; el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn!Hitabet verir gibi; el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn! Er-Rahmâni'r-rahîm! tarzında değil de bir nağme ile; el-hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.Er-Rahmâni'r-rahîm! tarzında değil de bir nağme ile; el-hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. er-Rahmâni'r-rahîm... Bu nasıl bir okuyuş? Düz konuşma değil, nağmeli bir okuyuş.er-Rahmâni'r-rahîm... Bu nasıl bir okuyuş?

Düz konuşma değil, nağmeli bir okuyuş.
Peygamber Efendimiz bu nağmeli okuyuşu tavsiye buyuruyor. Kur'ân-ı Kerîm'de de; Peygamber Efendimiz bu nağmeli okuyuşu tavsiye buyuruyor. Kur'ân-ı Kerîm'de de;

Ve rattili'l-Kur'âne tertîlâ "Kur'an'ı tertiliyle okuyun." buyuruluyor. Ve rattili'l-Kur'âne tertîlâ "Kur'an'ı tertiliyle okuyun." buyuruluyor.

Ama bunun hududu ve şekli ne? Ama bunun hududu ve şekli ne?

Şekli bu işte: Okuyan insanı dinlediği zaman karşısındaki Allah korkusu, ciddiyet, edep hissedecek.Şekli bu işte: Okuyan insanı dinlediği zaman karşısındaki Allah korkusu, ciddiyet, edep hissedecek. "Okuyan adam Allah'tan korkan bir insan, ciddi bir insan; bak nasıl edeple okuyor..." diyecek. "Okuyan adam Allah'tan korkan bir insan, ciddi bir insan; bak nasıl edeple okuyor..." diyecek.

Allah rahmet eylesin, Hocamız'a severek, yanından -âşık gibi- ayrılmamak isteyerekAllah rahmet eylesin, Hocamız'a severek, yanından -âşık gibi- ayrılmamak isteyerek çok ziyaretine gelen bir Ali Haydar Hafız Hocaefendi vardı.çok ziyaretine gelen bir Ali Haydar Hafız Hocaefendi vardı. Şişmanca bir insandı.Şişmanca bir insandı. Kalın gözlüklü, böyle çok oturaklı, vakarlı, saygı telkin eden bir insandı. Hafız.Kalın gözlüklü, böyle çok oturaklı, vakarlı, saygı telkin eden bir insandı. Hafız. Kur'ân-ı Kerîm'i okurken bir dudakları kıpırdardı; ne böyle sallanmak, ne başını kıpırdatmak...Kur'ân-ı Kerîm'i okurken bir dudakları kıpırdardı; ne böyle sallanmak, ne başını kıpırdatmak... Talebelerine kızardı. Sözü, sesi böyle gayri ciddi hissi verecek şekilde çıkaranlara bağırır, kızardı.Talebelerine kızardı. Sözü, sesi böyle gayri ciddi hissi verecek şekilde çıkaranlara bağırır, kızardı. Lüzumsuz uzatanlara kızardı. Fakat çok güzel okurdu. Lüzumsuz uzatanlara kızardı. Fakat çok güzel okurdu. Öyle okurdu ki; her harfi al, teraziye koy, gramı gramına tam!Öyle okurdu ki; her harfi al, teraziye koy, gramı gramına tam! Çok nefis bir kıraati vardı. Ve çok ciddiydi. Allah rahmet eylesin. Trabzonlu'ydu.Çok nefis bir kıraati vardı. Ve çok ciddiydi. Allah rahmet eylesin. Trabzonlu'ydu. Hocamız'a çok sevgi gösterirdi. Hocamız da onu çok severdi.Hocamız'a çok sevgi gösterirdi. Hocamız da onu çok severdi. Hemen "Al bakalım cübbeyi, sarığı..." diye mihraba onu geçirirdi. Hemen "Al bakalım cübbeyi, sarığı..." diye mihraba onu geçirirdi.

Zaten Hocamız bütün hafızlara çok iltifatlı davranırdı.Zaten Hocamız bütün hafızlara çok iltifatlı davranırdı. Camiye hafız geldi mi, küçük de olsa, "Geç bakalım mihraba." diye onu geçirirdi. Camiye hafız geldi mi, küçük de olsa, "Geç bakalım mihraba." diye onu geçirirdi. Mesela Mustafa Sabri vardı. Kurra hafız. Karadenizli.Mesela Mustafa Sabri vardı. Kurra hafız. Karadenizli. Genç ama hafızası iyiymiş demek ki..Genç ama hafızası iyiymiş demek ki.. Vücûh-u kıraat ile Kur'ân-ı Kerîm'i okumayı bilen bir hafız. Hemen onu geçirirdi.Vücûh-u kıraat ile Kur'ân-ı Kerîm'i okumayı bilen bir hafız. Hemen onu geçirirdi. Mustafa Tecimer diye birisi vardı. Manifaturacı, yazmacı. Ama hafız.Mustafa Tecimer diye birisi vardı. Manifaturacı, yazmacı. Ama hafız. Hemen onu geçirirdi. Yani geldi mi birisi, hemen "Geç bakalım mihraba." geçirirdi.Hemen onu geçirirdi. Yani geldi mi birisi, hemen "Geç bakalım mihraba." geçirirdi. Tünelde ezilenlerden Ali Hoca -Ali Uzun- onu geçirirdi. Hafız oldu mu mutlaka iltifat ederdi. Tünelde ezilenlerden Ali Hoca -Ali Uzun- onu geçirirdi. Hafız oldu mu mutlaka iltifat ederdi.

Ama bu Ali Haydar Hoca'yı, hafızı hem severdi, hem izzet ve itibar eder, hem de mesela götürürdü.Ama bu Ali Haydar Hoca'yı, hafızı hem severdi, hem izzet ve itibar eder, hem de mesela götürürdü. Bir keresinde aldı, Bursa'ya kendisiBir keresinde aldı, Bursa'ya kendisi gezmeye götürdü. O aşırı sevgiden... Bursa'daki evine götürdü.gezmeye götürdü. O aşırı sevgiden... Bursa'daki evine götürdü. Bir keresinde Bursa'daki evinde cevizin altına hasırı serdiler. Biz namazı kıldık. Bir keresinde Bursa'daki evinde cevizin altına hasırı serdiler. Biz namazı kıldık. "Oku bakalım." dedi. Adam üstad. Kıraat üstadı, hafız. Ben okudum. Beğendi."Oku bakalım." dedi. Adam üstad. Kıraat üstadı, hafız. Ben okudum. Beğendi. Tabii erbâbı ilk önce harfleri doğru çıkartıyor mu, ona bakar. İlk iş o.Tabii erbâbı ilk önce harfleri doğru çıkartıyor mu, ona bakar. İlk iş o. Harfleri yanlış çıkarmasın diye. Onu geçiyoruz. Çünkü Arapça filan okumuşuz.Harfleri yanlış çıkarmasın diye. Onu geçiyoruz. Çünkü Arapça filan okumuşuz. Belki o hocadan daha çok o konuda bilgimiz var. Ama tabii hafız olan talebesi bir gün geldi, ona dedi ki; Belki o hocadan daha çok o konuda bilgimiz var. Ama tabii hafız olan talebesi bir gün geldi, ona dedi ki;

"Hocam, aradan zaman geçti, şu dersimizi tazeleyelim." "Peki, otur." dedi. "Hocam, aradan zaman geçti, şu dersimizi tazeleyelim."

"Peki, otur." dedi.

Karşındaki adam iş güç sahibi adam, kırkını geçmiş adam. Karşındaki adam iş güç sahibi adam, kırkını geçmiş adam.

"Otur." dedi. Oturttu. Diz çökerek ha... Ali Haydar Hoca da diz çöküyor, ötekisi de."Otur." dedi. Oturttu. Diz çökerek ha... Ali Haydar Hoca da diz çöküyor, ötekisi de. Talebe öteki talebelerin iki yaşı kadar. Ben de böyle bakıyorum, bunlar nasıl ders yapıyorlar. Talebe öteki talebelerin iki yaşı kadar. Ben de böyle bakıyorum, bunlar nasıl ders yapıyorlar. Kıraat dersi, mahâric-i hurûf, harfleri güzel çıkartma dersi. Başladılar...Kıraat dersi, mahâric-i hurûf, harfleri güzel çıkartma dersi. Başladılar... Elif, üstün be. Eb. Eb deriz, geçeriz. Halbuki b harfinde biraz patlama olacak.Elif, üstün be. Eb. Eb deriz, geçeriz. Halbuki b harfinde biraz patlama olacak. Eb, ebşirû… Epşirû... 'P'ye kaçtı. Onu kulakları hemen ayırır.Eb, ebşirû… Epşirû... 'P'ye kaçtı. Onu kulakları hemen ayırır. "Hop, öyle şey olmaz!" der hemen. Ebşirû bi'l-cenneh."Hop, öyle şey olmaz!" der hemen. Ebşirû bi'l-cenneh. Yani her harfi ötekisine nasıl vuracak, nasıl telaffuz edilecek. Ta'lîm. Ta'lîm...Yani her harfi ötekisine nasıl vuracak, nasıl telaffuz edilecek. Ta'lîm. Ta'lîm... "Olmadı, bir daha oku." Ta'lîm. Ta'lîm... Hayretler içinde kaldım. "Olmadı, bir daha oku." Ta'lîm. Ta'lîm... Hayretler içinde kaldım. Bir heceyi kaç defa tekrar ettiriyor. Mezun etmiş, kendi talebesi, hafız olmuş; tazelettiriyor.Bir heceyi kaç defa tekrar ettiriyor. Mezun etmiş, kendi talebesi, hafız olmuş; tazelettiriyor. "Olmadı, böyle olacak." "Olmadı, böyle olacak."

Bir keresinde de müezzinin birisi, hafız çocuklar işte, İmam-Hatip'e gidiyorlar,Bir keresinde de müezzinin birisi, hafız çocuklar işte, İmam-Hatip'e gidiyorlar, hafızlığa gidiyorlar, bizim camide de kalıyorlar. Ve lem yekün lehuu küfüven ehad...hafızlığa gidiyorlar, bizim camide de kalıyorlar. Ve lem yekün lehuu küfüven ehad... Halbuki lehû orada o kadar uzatılmaz. Ve lem yekün lehû küfüven ehad.Halbuki lehû orada o kadar uzatılmaz. Ve lem yekün lehû küfüven ehad. Oradaki uzatma bir uzatma olacak. Öyle dört kat uzatma yok.Oradaki uzatma bir uzatma olacak. Öyle dört kat uzatma yok. Hani üç kulhüvallâh okunuyor, ondan sonra kamet getiriliyor, namaz kılınıyor... Hani üç kulhüvallâh okunuyor, ondan sonra kamet getiriliyor, namaz kılınıyor... Namazdan çıkılıyor. Ben de yakındayım. Hocayla ilgili hatıralarımdan birisi bu.Namazdan çıkılıyor. Ben de yakındayım. Hocayla ilgili hatıralarımdan birisi bu. Ali Haydar Hoca. Heykel gibi. Ama oturaklı heykel gibi... Babayiğit rahmetli... Ali Haydar Hoca. Heykel gibi. Ama oturaklı heykel gibi... Babayiğit rahmetli... Başındaki sarığı, cübbeyi mihraptan böyle kapıya kadar gelip müezzine veriyor.Başındaki sarığı, cübbeyi mihraptan böyle kapıya kadar gelip müezzine veriyor. O da odadaki [askıya] asacak.O da odadaki [askıya] asacak. Sarığı cübbeyi verirken müezzin çocuk sevgiyle saygıyla alıyor, hem de "Elini öpeyim hocam." diyor. Ona; Sarığı cübbeyi verirken müezzin çocuk sevgiyle saygıyla alıyor, hem de "Elini öpeyim hocam." diyor. Ona;

"Niye lehû'yu o kadar uzattın?" dedi. Ve lem yekün lehuu küfüven ehad. "Niye lehû'yu o kadar uzattın?" dedi.

Ve lem yekün lehuu küfüven ehad.

O kadar uzatılmayacak. Bir uzatma olacak. Bir elif miktarı uzatma. O kadar uzatılmayacak. Bir uzatma olacak. Bir elif miktarı uzatma.

O da böyle tenkit yiyince biraz gülümsedi, kızarıp bozarıp gülümsedi.O da böyle tenkit yiyince biraz gülümsedi, kızarıp bozarıp gülümsedi. Bozuldu ama gülümseyerek bozuldu. Bozuldu ama gülümseyerek bozuldu.

"Niye öyle elif'i uzatıyorsun?" dedi. Azarladı. "İşte hocam..." "Niye öyle elif'i uzatıyorsun?" dedi. Azarladı.

"İşte hocam..."

"Bir tokat vurursam sana, görürsün!" dedi. "Bir tokat vurursam sana, görürsün!" dedi.

Vay be, lehûyu uzatmadan hoca talebeye tokat atacak! Vay be, lehûyu uzatmadan hoca talebeye tokat atacak!

Ama işte böyle demek ki, o kadar ciddiye aldırtıyor. Ben oradan onu anladım. Ama işte böyle demek ki, o kadar ciddiye aldırtıyor. Ben oradan onu anladım.

Şimdi bazı arkadaşlara bakıyorum. Okurken bazı kelimelerde aşırı uzatmalar var.Şimdi bazı arkadaşlara bakıyorum. Okurken bazı kelimelerde aşırı uzatmalar var. Kulağımı rahatsız ediyor. Orası o kadar uzatılmaz. Uzatılmayacak yerde uzatıyor.Kulağımı rahatsız ediyor. Orası o kadar uzatılmaz. Uzatılmayacak yerde uzatıyor. Söylemeyi de unutuyorum sonradan. Anında da söylenmiyor. Bir köşeye çekip söylemek lazım. Söylemeyi de unutuyorum sonradan. Anında da söylenmiyor. Bir köşeye çekip söylemek lazım.

Kur'ân-ı Kerîm'i şarkı okur gibi okursa günah olur. el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn... Kur'ân-ı Kerîm'i şarkı okur gibi okursa günah olur.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn...

Ne oluyorsun ya! Bu Kur'ân-ı Kerîm.Ne oluyorsun ya! Bu Kur'ân-ı Kerîm. Hafız Ali Haydar Hoca bir gelirse kemiklerini kırar alimallah. Şarkı gibi okunmayacak. Nasıl okunacak? Hafız Ali Haydar Hoca bir gelirse kemiklerini kırar alimallah. Şarkı gibi okunmayacak.

Nasıl okunacak?

Müttakî bir insan olduğunu hissettirecek bir tarzda okunacak. Bir de Peygamber Efendimiz diyor ki; Müttakî bir insan olduğunu hissettirecek bir tarzda okunacak. Bir de Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Kur'ân'ı Arap şivesi üzere okuyun." Mücteba hoşuma gidiyor."Kur'ân'ı Arap şivesi üzere okuyun."

Mücteba hoşuma gidiyor.
Mücteba bir okuduğu zaman mektepten, Arap hocalardan almış, güzel okuyor. Mücteba bir okuduğu zaman mektepten, Arap hocalardan almış, güzel okuyor.

Medine'de Mimar Nureddin var, Allah selâmet versin, kızı var.Medine'de Mimar Nureddin var, Allah selâmet versin, kızı var. Ben ona "Mercimek Sultan" diyorum, ufacık bir şey. Yani peltek peltek konuşur daha...Ben ona "Mercimek Sultan" diyorum, ufacık bir şey. Yani peltek peltek konuşur daha... "Hadi bakalım, Kur'an oku." dedik. Böyle kapıya geliyor, kaçıyor. "Sen Kur'an'ı biliyor musun?"Hadi bakalım, Kur'an oku." dedik. Böyle kapıya geliyor, kaçıyor. "Sen Kur'an'ı biliyor musun? Gel bakalım..." Bakıyor, kaçıyor. Küçük çocuk yani daha, kız küçük.Gel bakalım..." Bakıyor, kaçıyor. Küçük çocuk yani daha, kız küçük. "Gel bakalım, bir Kur'an oku. Biliyor musun?" dedik."Gel bakalım, bir Kur'an oku. Biliyor musun?" dedik. "Biliyorum." dedi, diz çöktü, oturdu. Bizimkiler ne okur? "Biliyorum." dedi, diz çöktü, oturdu. Bizimkiler ne okur?

Ya kulhüvallâh okur, ya el-hamd okur. Ya kulhüvallâh okur, ya el-hamd okur.

Bu bir eûzübesmele çekti; ve'l-Âdiyâti dabhan, fe'l-mûriyâti gadhan,Bu bir eûzübesmele çekti; ve'l-Âdiyâti dabhan, fe'l-mûriyâti gadhan, fe'l-muğîrâti subhan, fe-eserne bihi nak'an, fe-vesetna bihî cem'an.... Hep zor harfler var.fe'l-muğîrâti subhan, fe-eserne bihi nak'an, fe-vesetna bihî cem'an.... Hep zor harfler var. Arapça'da olup Türkçe'de olmayan halar, aynlar, dat harfi... Arapça'da olup Türkçe'de olmayan halar, aynlar, dat harfi...

Zaten dat harfini Arap'tan gayrisi kolay söyleyemezmiş.Zaten dat harfini Arap'tan gayrisi kolay söyleyemezmiş. Onun için Arap milletini kastederken "dat harfini söyleyenler" diye,Onun için Arap milletini kastederken "dat harfini söyleyenler" diye, "dat harfini çıkarabilenler" diye bir tabir var."dat harfini çıkarabilenler" diye bir tabir var. Ötekiler çıkartamıyor. Ya zâllîn diyor. Ve le'z-zâllîn. Bu zı harfi değil ki, niye zâllîn diyorsun?Ötekiler çıkartamıyor. Ya zâllîn diyor. Ve le'z-zâllîn. Bu zı harfi değil ki, niye zâllîn diyorsun? Ya dâllîn diyor. Dâllîn olursa "delâlet eden" demek olur. Olmaz. Bu dalâlet.Ya dâllîn diyor. Dâllîn olursa "delâlet eden" demek olur. Olmaz. Bu dalâlet. Ve le'd-dâllîn. Yani datın datlığı belli olması lazım. Ve le'd-dâllîn. Yani datın datlığı belli olması lazım.

Küçük kızcağız Medine de okuduğu için, hem zor sûreye,Küçük kızcağız Medine de okuduğu için, hem zor sûreye, yani yokuşa kendisini [sürdü,] hem de o kadar güzel okudu kiyani yokuşa kendisini [sürdü,] hem de o kadar güzel okudu ki Türkiye'deki hafızları küçücük cebinden çıkartır.Türkiye'deki hafızları küçücük cebinden çıkartır. Böyle kulaklarından tutup tutup kaç tane hafız çıkartır.Böyle kulaklarından tutup tutup kaç tane hafız çıkartır. Şapkadan hokkabazın tavşan çıkarttığı gibi kaç tane hafız çıkartır... Şapkadan hokkabazın tavşan çıkarttığı gibi kaç tane hafız çıkartır...

Arap şivesi üzere, öyle okuyacak. Hüzünlü bir makamla okuyacak. Arap şivesi üzere, öyle okuyacak. Hüzünlü bir makamla okuyacak.

Aşağıda zaten bir bir hadîs-i şerîf daha varmış.Aşağıda zaten bir bir hadîs-i şerîf daha varmış. Orada, İbn Abbas'tan rivayet olunduğuna göre Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Orada, İbn Abbas'tan rivayet olunduğuna göre Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Ahsenu'n-nâsi kıraâten men karae'l-Kur'âne yetehazzenu bihî. Ahsenu'n-nâsi kıraâten men karae'l-Kur'âne yetehazzenu bihî.

"Kur'an'ı en iyi okuyanlar o kimselerdir ki hüzünlü hüzünlü, mahzun mahzun Kur'an'ı okuyor." "Kur'an'ı en iyi okuyanlar o kimselerdir ki hüzünlü hüzünlü, mahzun mahzun Kur'an'ı okuyor."

Öyle eğlenceli, şen şakrak değil de hüzünlü. Çünkü Allah kelâmı.Öyle eğlenceli, şen şakrak değil de hüzünlü. Çünkü Allah kelâmı. Çünkü bilmiyoruz ki Allah kullarına rahm mı eyleyecek, azap mı edecek?Çünkü bilmiyoruz ki Allah kullarına rahm mı eyleyecek, azap mı edecek? Rahmetini diliyoruz ama bilmiyoruz. Allah kelâmını saygıyla, hüzünle okumak gerekiyor. Rahmetini diliyoruz ama bilmiyoruz. Allah kelâmını saygıyla, hüzünle okumak gerekiyor.

Tabii en önemli işlerden birisi; Kur'an'ı çok okumamız. Namazda iken aklıma geldi.Tabii en önemli işlerden birisi; Kur'an'ı çok okumamız.

Namazda iken aklıma geldi.
Aile toplantılarımızın birisinde Tevbe sûresinin üç ayetini, üç beş âyetini ki,Aile toplantılarımızın birisinde Tevbe sûresinin üç ayetini, üç beş âyetini ki, çok mühimdi, ezberlettim. Mehmet Ali öğrendi, çocukları öğrendi, başkaları öğrendi.çok mühimdi, ezberlettim. Mehmet Ali öğrendi, çocukları öğrendi, başkaları öğrendi. Tekrar tekrar o toplantılarda sabah namazlarından sonra böyle üzerinde durdum, ezberlettim.Tekrar tekrar o toplantılarda sabah namazlarından sonra böyle üzerinde durdum, ezberlettim. Yarın akşam soralım, o aile toplantılarına gelen kişilerin hiçbirisinin hatırında kalmamıştır.Yarın akşam soralım, o aile toplantılarına gelen kişilerin hiçbirisinin hatırında kalmamıştır. Ben dahil. Ben de şu anda Kur'an'a bakmadan tam hatırlayamayacağım. Ben dahil. Ben de şu anda Kur'an'a bakmadan tam hatırlayamayacağım. Bu çok yanlış! Ezberindeki Kur'an'ı unutmaktan daha büyük tehlikeli suç yok. Bu çok yanlış! Ezberindeki Kur'an'ı unutmaktan daha büyük tehlikeli suç yok. Günah. Ezberindekini unutmayacak. Bu nasıl olur? Günah. Ezberindekini unutmayacak.

Bu nasıl olur?

Tekrar etmekle olur. Tekrar etmezsen unutuluyor. Tekrar etmekle olur. Tekrar etmezsen unutuluyor.

Şimdi bu; el-hamdü lillâhi'llezî haleka's-semâvâti ve'l-ard sabah namazından sonra okunursaŞimdi bu; el-hamdü lillâhi'llezî haleka's-semâvâti ve'l-ard sabah namazından sonra okunursa çok sevabı var, diye hadîs-i şerîfte okuduk, ezberledi. Herkes okuyordu.çok sevabı var, diye hadîs-i şerîfte okuduk, ezberledi. Herkes okuyordu. "Şimdi oku." diyorum, kem küm ediyorlar, tekliyorlar. Ara verildi mi unutulur. "Şimdi oku." diyorum, kem küm ediyorlar, tekliyorlar. Ara verildi mi unutulur.

Adam hafızdır. Hafızlığını sayfa sayfa dinletmiştir.Adam hafızdır. Hafızlığını sayfa sayfa dinletmiştir. Sonra hası gitmiştir, fızı kalmıştır. Veya fızı gitmiştir, hası kalmıştır. "Oku." Okuyamaz. Sonra hası gitmiştir, fızı kalmıştır. Veya fızı gitmiştir, hası kalmıştır.

"Oku."

Okuyamaz.

Neden? Çalışmak ister bu. Kur'ân-ı Kerîm devamlı çalışmak ister.Neden?

Çalışmak ister bu. Kur'ân-ı Kerîm devamlı çalışmak ister.
Her gün bir miktar okumak ister. Okumak lazım. Ezberleyen çok sevap alır.Her gün bir miktar okumak ister. Okumak lazım.

Ezberleyen çok sevap alır.
Tüm Kur'an'ı okuyan Kur'an âyetleri derecesi kadar yükselecek.Tüm Kur'an'ı okuyan Kur'an âyetleri derecesi kadar yükselecek. Kaç âyet biliyorsa cennette o derece yükselecek. Ne kadar çok ezberinde olursa o kadar iyi olur. Kaç âyet biliyorsa cennette o derece yükselecek. Ne kadar çok ezberinde olursa o kadar iyi olur.

Hepimizin "Artık ben Kur'an sûrelerinden birkaç tanesini ezberledim, namazı kılabiliyorum." deyip,Hepimizin "Artık ben Kur'an sûrelerinden birkaç tanesini ezberledim, namazı kılabiliyorum." deyip, unu eleyip eleği duvara asmamız doğru olmuyor. unu eleyip eleği duvara asmamız doğru olmuyor. Her gün yeni yeni ezberler yaparak Kur'an bilgisini arttırmamız gerekiyor. Her gün yeni yeni ezberler yaparak Kur'an bilgisini arttırmamız gerekiyor.

Adam küçükken anasının babasının mahalle mektebine,Adam küçükken anasının babasının mahalle mektebine, cami imamına göndermesiyle bazı sûreleri öğrenmiş, onunla ömrünün sonuna kadar vaktini geçiriyor. cami imamına göndermesiyle bazı sûreleri öğrenmiş, onunla ömrünün sonuna kadar vaktini geçiriyor.

Olmaz! Kur'an'ı okuyacak. Ezberini arttırmaya çalışacak. Mânasını düşünecek.Olmaz! Kur'an'ı okuyacak. Ezberini arttırmaya çalışacak. Mânasını düşünecek. Okurken hüzünlü okuyacak. Allah'tan korkan bir insan olduğu okuyuşundan belli olacak.Okurken hüzünlü okuyacak. Allah'tan korkan bir insan olduğu okuyuşundan belli olacak. Kur'an'a sevgi gösterecek, saygı gösterecek. Çünkü bu Kur'ân-ı Kerîm'in şefaati var.Kur'an'a sevgi gösterecek, saygı gösterecek.

Çünkü bu Kur'ân-ı Kerîm'in şefaati var.
Evvelki derslerimizde okumuştuk.Evvelki derslerimizde okumuştuk. Kur'ân-ı Kerîm kendisini okuyan kimseyi alacak, Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna getirecek;Kur'ân-ı Kerîm kendisini okuyan kimseyi alacak, Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna getirecek; "Yâ Rabbi! Bunu affet." diyecek. "Affettim." diyecek Cenâb-ı Hak."Yâ Rabbi! Bunu affet." diyecek. "Affettim." diyecek Cenâb-ı Hak. Peygamber Efendimiz bildiriyor. "Yâ Rabbi! Daha da mükâfatlandır!" diyecek.Peygamber Efendimiz bildiriyor. "Yâ Rabbi! Daha da mükâfatlandır!" diyecek. Mükâfatlandıracak. "Yâ Rabbi! Daha da mükâfatlandır!" diyecek. Şefaat edecek.Mükâfatlandıracak. "Yâ Rabbi! Daha da mükâfatlandır!" diyecek. Şefaat edecek. Peygamber Efendimiz'in şefaat hakkı var. Kur'ân-ı Kerîm'in şefaat hakkı var.Peygamber Efendimiz'in şefaat hakkı var. Kur'ân-ı Kerîm'in şefaat hakkı var. Şefaat edecek, hem de böyle ısrarlı... Dikkatimi çekti o.Şefaat edecek, hem de böyle ısrarlı... Dikkatimi çekti o. "Yâ Rabbi! Daha arttır mükâfatını! Yâ Rabbi! Daha arttır mükâfatını!.." diye,"Yâ Rabbi! Daha arttır mükâfatını! Yâ Rabbi! Daha arttır mükâfatını!.." diye, okuyana Cenâb-ı Hakk'ın huzurunda hayırları dileyecek. "Cennetine sok yâ Rabbi bunu!" diyecek.okuyana Cenâb-ı Hakk'ın huzurunda hayırları dileyecek. "Cennetine sok yâ Rabbi bunu!" diyecek. "Mükâfat ver!" diyecek. Mükâfatlandıracak. "Mükâfat ver!" diyecek. Mükâfatlandıracak.

Allah Peygamber Efendimiz'in şefaatine ve Kur'ân-ı Kerîm'in şefaatine ermeyi cümlemize nasip eylesin. Allah Peygamber Efendimiz'in şefaatine ve Kur'ân-ı Kerîm'in şefaatine ermeyi cümlemize nasip eylesin.

Kur'an'a çok çalışmamız lazım. Tahtayla, testereyle, çiviyle uğraşıyoruz;Kur'an'a çok çalışmamız lazım. Tahtayla, testereyle, çiviyle uğraşıyoruz; boyayla, badanayla, evi süslemekle uğraşıyoruz fâni dünyada;boyayla, badanayla, evi süslemekle uğraşıyoruz fâni dünyada; ama Kur'ân-ı Kerîm öbür tarafta duruyor, kitaplar öbür tarafta duruyor...ama Kur'ân-ı Kerîm öbür tarafta duruyor, kitaplar öbür tarafta duruyor... Hepimizin kütüphanesinde kitaplar var. Onları alıp okumamız lazım.Hepimizin kütüphanesinde kitaplar var. Onları alıp okumamız lazım. Elimize kalemi alıp satır satır çizerek, kenarına işaretleyerek okumamız lazım. Elimize kalemi alıp satır satır çizerek, kenarına işaretleyerek okumamız lazım.

Allah yardımcımız olsun. Gayret kuvvet versin. Yanlış işler yaptırmasın.Allah yardımcımız olsun. Gayret kuvvet versin. Yanlış işler yaptırmasın. Yolunda dâim eylesin. Allah hepinizden razı olsun. el-Fâtiha. Yolunda dâim eylesin. Allah hepinizden razı olsun.

el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2