Namaz Vakitleri

25 Cemâziye'l-Âhir 1446
26 Aralık 2024
İmsak
06:48
Güneş
08:20
Öğle
13:09
İkindi
15:27
Akşam
17:48
Yatsı
19:15
Detaylı Arama

Muazzam ve Mübarek Bir Ay Ramazan

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Ramazan 1421 / 11.12.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kadir Gecesi İle Birlikte Bin Aydan Daha Hayırlı, Nefisle Mücadele: Sabır Ve Fedakarlık Ayı, Ramazan Ayında Yardımlaşma Ve İftar Verme | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Muazzam ve Mübarek Bir Ay Ramazan

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Ramazan 1421 / 11.12.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kadir Gecesi İle Birlikte Bin Aydan Daha Hayırlı, Nefisle Mücadele: Sabır Ve Fedakarlık Ayı, Ramazan Ayında Yardımlaşma Ve İftar Verme | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillâhi rabbilâlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi kemâ yenbaği li-celâli ve-li azîmi sultanih.el-Hamdülillâhi rabbilâlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi kemâ yenbaği li-celâli ve-li azîmi sultanih. Vessalâtu vesselâmu alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihîVessalâtu vesselâmu alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi’âhû bi-ihsânin ilâ yevmi’d-dîn. Emmâ ba’dü fe-kâle resûlullâhi sallâllahu aleyhi ve sellem: ve men tebi’âhû bi-ihsânin ilâ yevmi’d-dîn. Emmâ ba’dü fe-kâle resûlullâhi sallâllahu aleyhi ve sellem:

Bu akşam okuyacağımız hadîs-i şerîf Ramazan ile ilgili hadîs-i şerîflerin en uzunlarından birisi.Bu akşam okuyacağımız hadîs-i şerîf Ramazan ile ilgili hadîs-i şerîflerin en uzunlarından birisi. İbn Huzeyme Sahih’inde rivayet etmiş ve "sahih hadistir" buyurmuş. İbn Huzeyme Sahih’inde rivayet etmiş ve "sahih hadistir" buyurmuş. Beyhakî ve Ebû Şeyh de rivayet etmiş biraz kısa olarak. Bu, İbn Huzeyme’nin rivayeti. Rivayet şöyle: Beyhakî ve Ebû Şeyh de rivayet etmiş biraz kısa olarak. Bu, İbn Huzeyme’nin rivayeti. Rivayet şöyle:

An selmâne radıyâllahu anhu. "Selman radıyallahu anh’ten rivayet edilmiş ki."An selmâne radıyâllahu anhu. "Selman radıyallahu anh’ten rivayet edilmiş ki." Kâle. "Selman radıyallahu anh şöyle anlatmış." Kâle. "Selman radıyallahu anh şöyle anlatmış." Hatabenâ rasûlullahi sallâllahu aleyhi ve sellem fî âhiri yevmin min şa’bân.Hatabenâ rasûlullahi sallâllahu aleyhi ve sellem fî âhiri yevmin min şa’bân. "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Şaban’ın son günü,"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Şaban’ın son günü, yani Ramazan’dan bir önceki gün, arefe günü, Ramazan girmeden önceki günyani Ramazan’dan bir önceki gün, arefe günü, Ramazan girmeden önceki gün mescitte bize hutbe okudu, irâd etti, konuşma yaptı."mescitte bize hutbe okudu, irâd etti, konuşma yaptı." Kâle. "Şöyle dedi:" Yâ eyyühe’n-nâsi! "Ey insanlar!" Kad ezalleküm şehrün azîmün mübârekün.Kâle. "Şöyle dedi:" Yâ eyyühe’n-nâsi! "Ey insanlar!" Kad ezalleküm şehrün azîmün mübârekün. "Sizi muazzam ve mübarek bir ay gölgelendirdi." Yani üstünüze geliyor, bu aya girmek üzeresiniz."Sizi muazzam ve mübarek bir ay gölgelendirdi."

Yani üstünüze geliyor, bu aya girmek üzeresiniz.
Nerdeyse geldi, gölgesi geldi kendisi de yarın gelecek. Azîm "büyük, muazzam, ulu" demek.Nerdeyse geldi, gölgesi geldi kendisi de yarın gelecek. Azîm "büyük, muazzam, ulu" demek. Mübarek de "içinde çok bereketler olan" demek.Mübarek de "içinde çok bereketler olan" demek. Hem ulu bir ay hem de içinde çok bereketler olan bir ay gelmek üzere, nerdeyse geldi,Hem ulu bir ay hem de içinde çok bereketler olan bir ay gelmek üzere, nerdeyse geldi, gölgesi üzerinize düştü. Şaban’ın son gününde söylüyor, ertesi gün Ramazan... gölgesi üzerinize düştü. Şaban’ın son gününde söylüyor, ertesi gün Ramazan...

Şehrün fîhi leyletün hayrün min elfi şehrin.Şehrün fîhi leyletün hayrün min elfi şehrin. "Öyle bir ay ki, içinde bir gece var, bin aydan daha hayırlı." "Öyle bir ay ki, içinde bir gece var, bin aydan daha hayırlı."

Tabii mantıklı olarak bizim tercüme ederken söyleyeceğimiz söz nedir? Tabii mantıklı olarak bizim tercüme ederken söyleyeceğimiz söz nedir?

"İçinde Kadir gecesi olmayan bin aydan daha hayırlı" dememiz lazım."İçinde Kadir gecesi olmayan bin aydan daha hayırlı" dememiz lazım. Bunun içinde Kadir gecesiz bin ay kadar hayırlı bir gece var. Bunun içinde Kadir gecesiz bin ay kadar hayırlı bir gece var.

Şehrün. "Bu gelecek olan, gelmekte olan Ramazan bir ay ki." Ce’alellâhü siyâmehû farîdaten.Şehrün. "Bu gelecek olan, gelmekte olan Ramazan bir ay ki." Ce’alellâhü siyâmehû farîdaten. "Orucunu Allah size farz kıldı." Yani bu Ramazan ayında oruç tutacaksınız."Orucunu Allah size farz kıldı." Yani bu Ramazan ayında oruç tutacaksınız. Ve kıyâme leylihî tatavvu’an. "Geceleyin kalkmayı da, kıyamı da tatavvû olarak tavsiye eyledi." Ve kıyâme leylihî tatavvu’an. "Geceleyin kalkmayı da, kıyamı da tatavvû olarak tavsiye eyledi."

Kıyam[dan] kastedilen, kalkıp da ayakta kazık gibi dikilmek değil.Kıyam[dan] kastedilen, kalkıp da ayakta kazık gibi dikilmek değil. Kıyam "ayağa kalkmak" demek ama mesela küçüklerin büyükler geldiği zaman kıyam etmesi, Kıyam "ayağa kalkmak" demek ama mesela küçüklerin büyükler geldiği zaman kıyam etmesi, ayağa kalkması filan diyoruz. Veyahut ordu padişah aleyhine isyan ediyor,ayağa kalkması filan diyoruz. Veyahut ordu padişah aleyhine isyan ediyor, "ayağa kalktı" manasına "kıyam etti" deniliyor."ayağa kalktı" manasına "kıyam etti" deniliyor. [Kıyam "ayağa] kalkmak" demek ama burada, ayın orucunu farz kıldı, gece kalkmasını da [Kıyam "ayağa] kalkmak" demek ama burada, ayın orucunu farz kıldı, gece kalkmasını da tatavvû kıldı demek, "geceleyin kalkıp namaz kılması" [demek.] Çünkü namaz kalkılıp da kılınıyor. tatavvû kıldı demek, "geceleyin kalkıp namaz kılması" [demek.] Çünkü namaz kalkılıp da kılınıyor. İnsan sağlıklıysa, hastalığı yoksa, ayakta duruluyor, Allahu ekber diye başlanıyor.İnsan sağlıklıysa, hastalığı yoksa, ayakta duruluyor, Allahu ekber diye başlanıyor. Kıyam sözünden maksat, gece namazı; gece namazından maksat da teravih namazı; Kıyam sözünden maksat, gece namazı; gece namazından maksat da teravih namazı;

Gündüz olalım sâim, Gece olalım kâim, Yolda duralım dâim, Gündüz olalım sâim,

Gece olalım kâim,

Yolda duralım dâim,

Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler. gibi böyle şiirlerde de geçiyor. Mevlâ görelim neyler,

Neylerse güzel eyler.

gibi böyle şiirlerde de geçiyor.

Tatavvu’an ne demek? Allah’a ibadet ve taat olsun diye, farz olmadan,Tatavvu’an ne demek?

Allah’a ibadet ve taat olsun diye, farz olmadan,
insanın gönül hoşluğu ile yaptığı özel ibadetlere tatavvû denir. insanın gönül hoşluğu ile yaptığı özel ibadetlere tatavvû denir. Emir değil ama sevap kazanmak için istiyor, aşk ile şevk ile yapıyor. Emir değil ama sevap kazanmak için istiyor, aşk ile şevk ile yapıyor. Buna tatavvû derler yani ibadet ve taat etmeye kalkışmak mânası... Buna tatavvû derler yani ibadet ve taat etmeye kalkışmak mânası... İşte bu gece namazını da Allah tatavvû olarak tavsiye eyledi. İşte bu gece namazını da Allah tatavvû olarak tavsiye eyledi. Gündüzki oruç gibi farz değil, farz değil ama o da yine Allah’ın tavsiyesi. Gündüzki oruç gibi farz değil, farz değil ama o da yine Allah’ın tavsiyesi. Yani mü’minler için yapılması hoş, faydalı. Yani mü’minler için yapılması hoş, faydalı.

Ve men tekarraba fîhi bi-hasletin mine’l-hayri kâne ke-men eddâ farîdaten fîmâ sivâhu.Ve men tekarraba fîhi bi-hasletin mine’l-hayri kâne ke-men eddâ farîdaten fîmâ sivâhu. "Kim bu ayda hayırdan bir çeşit ile, hayrın bir türü ile Cenâb-ı Hakk’a yakınlaşma hareketi yaparsa.""Kim bu ayda hayırdan bir çeşit ile, hayrın bir türü ile Cenâb-ı Hakk’a yakınlaşma hareketi yaparsa." Kâne ke-men eddâ farîdaten fîmâ sivâhu.Kâne ke-men eddâ farîdaten fîmâ sivâhu. "Bu başka aylarda yaptığı bir farzı edâ etmiş gibi mükâfatlandırılır." "Bu başka aylarda yaptığı bir farzı edâ etmiş gibi mükâfatlandırılır." Halbuki farz değil ama bu ayın bereketinden, mübarekliğinden dolayıHalbuki farz değil ama bu ayın bereketinden, mübarekliğinden dolayı başka aylarda farz edâ etmişçesine bu ayda buna büyük sevap verilir. Tekarraba ne demek? başka aylarda farz edâ etmişçesine bu ayda buna büyük sevap verilir.

Tekarraba ne demek?

Kurbiyet "yakınlaşmak" demek. Kurbiyet kazanmak, Allah’a yakınlaşmak, yakın olmak,Kurbiyet "yakınlaşmak" demek. Kurbiyet kazanmak, Allah’a yakınlaşmak, yakın olmak, Allah’ın sevgisini kazanmak, Allah’ın sevdiği yakın kulu olabilmek için bir şeyler yapmaya takarrub derler.Allah’ın sevgisini kazanmak, Allah’ın sevdiği yakın kulu olabilmek için bir şeyler yapmaya takarrub derler. [Allah’a] yakınlaşmak istiyor. Sen bu ziyafeti niye çektin? E sevap kazanayım diye. [Allah’a] yakınlaşmak istiyor.

Sen bu ziyafeti niye çektin?

E sevap kazanayım diye.

Sen bu hayrı niye yaptın? Sevap kazanayım diye. Sen şu işe niye giriştin? Sevap kazanayım diye. Sen bu hayrı niye yaptın?

Sevap kazanayım diye.

Sen şu işe niye giriştin?

Sevap kazanayım diye.

Bi-hasletin mine’l-hayrı. "Hayrın bir çeşidiyle" demek. Haslet, "çeşit veyahut özellik" demek.Bi-hasletin mine’l-hayrı. "Hayrın bir çeşidiyle" demek. Haslet, "çeşit veyahut özellik" demek. "Bir özel hayırla kim Cenâb-ı Hakk’a kurbiyet kazanmak için bu ayda bir davranış yaparsa, "Bir özel hayırla kim Cenâb-ı Hakk’a kurbiyet kazanmak için bu ayda bir davranış yaparsa, başka aylarda farz edâ edip de alacağı sevap kadar sevabı bu ayda alıverir." Öyle bir aydayız! başka aylarda farz edâ edip de alacağı sevap kadar sevabı bu ayda alıverir." Öyle bir aydayız! Ooo, yani biz bu ayda şimdi bir de cami açabilsek, yaşadık!.. Ooo, yani biz bu ayda şimdi bir de cami açabilsek, yaşadık!..

Bu Allah’a kurbiyet kazanmak için kulun mecburi olmayan bir ibadeti, bir hayrı yapmasından kazancı. Bu Allah’a kurbiyet kazanmak için kulun mecburi olmayan bir ibadeti, bir hayrı yapmasından kazancı.

Ama bu Ramazan ayında bir farzı edâ ederse [ne olur?] Ama bu Ramazan ayında bir farzı edâ ederse [ne olur?]

Ve men eddâ farîdaten fîhi. "Bu ayın içinde bir farizayı, bir farz ibadeti yaparsa."Ve men eddâ farîdaten fîhi. "Bu ayın içinde bir farizayı, bir farz ibadeti yaparsa." Kâne ke-men eddâ seb’îne farîdatan fîmâ sivâhu. Kâne ke-men eddâ seb’îne farîdatan fîmâ sivâhu. "O hayrın bir tanesine, bu ayın dışında başka zaman 70 tanesini yapmış kadar sevap verilir." Yani 70 misli. "O hayrın bir tanesine, bu ayın dışında başka zaman 70 tanesini yapmış kadar sevap verilir." Yani 70 misli.

Farîza ne olur ne olur, düşünelim düşünelim, boynumuzun borcu farîza ne vardır? Zekât. Farîza ne olur ne olur, düşünelim düşünelim, boynumuzun borcu farîza ne vardır?

Zekât.

Zekâtı bu ayda verirsem ne oluyor? Zekâtı bu ayda verirsem ne oluyor?

Şaban ayında, Recep ayında, Şevval ayında veyahut Rebîü’l-evvel’de, Muharrem’de,Şaban ayında, Recep ayında, Şevval ayında veyahut Rebîü’l-evvel’de, Muharrem’de, Safer’de verdiğimden 70 kat daha sevaplı oluyor. E başka hocam, şöyle bir düşün misallendir? Safer’de verdiğimden 70 kat daha sevaplı oluyor.

E başka hocam, şöyle bir düşün misallendir?

Mesela bir insanın namaz borcu var, farz namazı kılamadı. Ne olur, silinir mi? Mesela bir insanın namaz borcu var, farz namazı kılamadı. Ne olur, silinir mi?

Yoo! Hiç silinmez. Namaz illa kılınacak! E kılmıyor? İlla kılacak!Yoo! Hiç silinmez. Namaz illa kılınacak!

E kılmıyor?

İlla kılacak!
Ya vaktinde kılacak, ya sonra ödeyecek ya da âhirette belasını, cezasını çekecek, yine kılacak.Ya vaktinde kılacak, ya sonra ödeyecek ya da âhirette belasını, cezasını çekecek, yine kılacak. Kılmamak diye bir şey yok, illa kılacak!Kılmamak diye bir şey yok, illa kılacak! En akıllıcası vaktinde kılmak ama kılamadı, çünkü sonradan akıllandı. En akıllıcası vaktinde kılmak ama kılamadı, çünkü sonradan akıllandı. Otuz sene, 40 sene havai gezdi, fesini önüne eğdi, bıyığını burdu, yan baktı, göz kırptı vesaire.Otuz sene, 40 sene havai gezdi, fesini önüne eğdi, bıyığını burdu, yan baktı, göz kırptı vesaire. Çapkınlık, havaîlik, şunu bunu... Sonradan anladı ki; Çapkınlık, havaîlik, şunu bunu... Sonradan anladı ki; "Vay ya! Bu yol, yol değil! 'Tevbe yâ Rabbi, estağfirullah."Vay ya! Bu yol, yol değil! 'Tevbe yâ Rabbi, estağfirullah. Ben ne yaptım ya!.." [diye], üzüldü, ağladı, tevbe etti ama borçlar duruyor. Kılmamıştı. Ben ne yaptım ya!.." [diye], üzüldü, ağladı, tevbe etti ama borçlar duruyor. Kılmamıştı.

Onları kıldığı zaman ne oluyor? Ha, kılınmamış bir farzın kaza edilmesi, ödenmesi de nedir? Onları kıldığı zaman ne oluyor?

Ha, kılınmamış bir farzın kaza edilmesi, ödenmesi de nedir?

O da farzdır. Kaza etmek de farzdır. Hocam ben 25 sene namaz kılamadım, ne olacak? O da farzdır. Kaza etmek de farzdır.

Hocam ben 25 sene namaz kılamadım, ne olacak?

Yirmi beş seneyi ödeyeceksin! Yirmi beş senelik namazı e ya ödeyemezsem? Yirmi beş seneyi ödeyeceksin!

Yirmi beş senelik namazı e ya ödeyemezsem?

Ödeyemezsen ödeyemezsin tabii.Ödeyemezsen ödeyemezsin tabii. Ömür senin elinde değil. Herkes bin sene yaşamak istiyor da o kadar yaşayamıyor, ama başlayacaksın! Ömür senin elinde değil. Herkes bin sene yaşamak istiyor da o kadar yaşayamıyor, ama başlayacaksın!

Demek ki o zaman,Demek ki o zaman, hadîs-i şerîfin kenarından köşesinden aklımıza gelenlerle, akıllıca olan davranışları bulmaya çalışıyoruz.hadîs-i şerîfin kenarından köşesinden aklımıza gelenlerle, akıllıca olan davranışları bulmaya çalışıyoruz. Zekâtımızı bu ayda verirsek 70 kat daha çok sevap alıyoruz. Zekâtımızı bu ayda verirsek 70 kat daha çok sevap alıyoruz. Kaza namazlarımızı bu ayda çok ödersek yetmişer kat daha fazla alıyoruz. İyi, fena değil, 70 misli fazla. Kaza namazlarımızı bu ayda çok ödersek yetmişer kat daha fazla alıyoruz. İyi, fena değil, 70 misli fazla.

Yani memur muhasebecinin yanına gidiyor, aylık maaşını alacak;Yani memur muhasebecinin yanına gidiyor, aylık maaşını alacak; muhasebeci 70 maaşı James Bond çantasına dolduruyor "Al!" diyor. Ne bu böyle? muhasebeci 70 maaşı James Bond çantasına dolduruyor "Al!" diyor.

Ne bu böyle?

Ee, 70 maaş. Niye? Ramazan! Hangi zengin yapar bunu, hangi fabrikatör yapar? Ee, 70 maaş.

Niye?

Ramazan!

Hangi zengin yapar bunu, hangi fabrikatör yapar?

Belki petrol kuyusu olan zenginler yapabilir. Brunei sultanı, Haydarabad nizamı filan belki yapar. Belki petrol kuyusu olan zenginler yapabilir. Brunei sultanı, Haydarabad nizamı filan belki yapar.

Cenâb-ı Hak yapar! Allahu Teâlâ hazretleri Ekremü’l-ekremîn’dir! Cömertlerin en cömerti…Cenâb-ı Hak yapar! Allahu Teâlâ hazretleri Ekremü’l-ekremîn’dir! Cömertlerin en cömerti… Cenâb-ı Hak cömetler cömertidir, verir. Bir maaş yerine 70 maaş verildiğini hiç kimse görmemiştir.Cenâb-ı Hak cömetler cömertidir, verir. Bir maaş yerine 70 maaş verildiğini hiç kimse görmemiştir. Şu dünya hayatı kurulalı beri, bugüne gelinceye kadar hiçbir patron hiçbir işçisine,Şu dünya hayatı kurulalı beri, bugüne gelinceye kadar hiçbir patron hiçbir işçisine, memuruna geldiği zaman 'al sana bu sefer 70 maaş verdim’ dememiştir.memuruna geldiği zaman 'al sana bu sefer 70 maaş verdim’ dememiştir. Verse verse dörtte bir maaş ikramiye verir, verse verse çift maaş verir, iki misli misline verir;Verse verse dörtte bir maaş ikramiye verir, verse verse çift maaş verir, iki misli misline verir; 70 misli veremez. Demek ki kârımız çok, çalışacağız, Ramazan’da çok çalışacağız, şimdi onları anlıyoruz! 70 misli veremez. Demek ki kârımız çok, çalışacağız, Ramazan’da çok çalışacağız, şimdi onları anlıyoruz!

Ve hüve şehrü’s-sabri. "Ramazan sabır ayıdır." Sabrı çok yapacağız. Sabredemiyorum hocam. Ve hüve şehrü’s-sabri. "Ramazan sabır ayıdır." Sabrı çok yapacağız.

Sabredemiyorum hocam.

Sabredeceksin! Hocam, benim sigortam ince telli, pat diye hemen sigortam patlıyor. Sabredeceksin!

Hocam, benim sigortam ince telli, pat diye hemen sigortam patlıyor.

Sigortayı kalın telle bağlayacaksın. Ne yaparsan yapacaksın, kızmayacaksın!Sigortayı kalın telle bağlayacaksın. Ne yaparsan yapacaksın, kızmayacaksın! Çocuğa bağırırsın, bilmem ne yaparsın, [yapmayacaksın.] Çocuğa bağırırsın, bilmem ne yaparsın, [yapmayacaksın.]

Ben birisine misafir gittim. Orada bir başka misafir var, evin çocuğunu azar azarlıyor. Olmaz!Ben birisine misafir gittim. Orada bir başka misafir var, evin çocuğunu azar azarlıyor.

Olmaz!
Misafir bir kere evin çocuğunu azarlayamaz. Misafir bir kere evin çocuğunu azarlayamaz. Annenin babanın aklı varsa çocuğunu misafirinin yanında azarlamaz. Anne baba da azarlamaz.Annenin babanın aklı varsa çocuğunu misafirinin yanında azarlamaz. Anne baba da azarlamaz. Başka yerde azarlar. Gider öbür odaya, yatak odasına alır, gel sana şeker vereceğim der,Başka yerde azarlar. Gider öbür odaya, yatak odasına alır, gel sana şeker vereceğim der, "Evladım aman şöyle yapma böyle yapma!" [diye tehbih eder] ama başkasının yanında çocuğunu azarladı mı,"Evladım aman şöyle yapma böyle yapma!" [diye tehbih eder] ama başkasının yanında çocuğunu azarladı mı, "Ha bu çocuk azar yemeye alışmış." diye herkes azarı basar. Üzüldüm ben. "Ha bu çocuk azar yemeye alışmış." diye herkes azarı basar.

Üzüldüm ben.
Yani bir defa değil, iki defa değil, üç defa değil…Yani bir defa değil, iki defa değil, üç defa değil… Sonra ben hocayım, benim yanımda birisi azarlanıldı mı ben alınırım.Sonra ben hocayım, benim yanımda birisi azarlanıldı mı ben alınırım. Tabii o bana şey yapmıyor ama bana hürmeten azarını filan yutması lazım...Tabii o bana şey yapmıyor ama bana hürmeten azarını filan yutması lazım... Sonra çocuk da [zaten] çok fazla bir şey yapmıyor yani hoş görülebilecek [bir] şey yapıyor. Sonra çocuk da [zaten] çok fazla bir şey yapmıyor yani hoş görülebilecek [bir] şey yapıyor. Çocuk elbette kıpırdar. Çocuk elbette kıpırdar. Kıpırdamazsa, "Ya bu çocuğun nesi var kıpırdamıyor?" [diye] doktora götürmek lazım... Kıpırdamazsa, "Ya bu çocuğun nesi var kıpırdamıyor?" [diye] doktora götürmek lazım...

Nesi var bu çocuğun? Hiçbir şeyi yok ama valla oturduğu yerden kalkmıyor, kıpırdamıyor. Nesi var bu çocuğun?

Hiçbir şeyi yok ama valla oturduğu yerden kalkmıyor, kıpırdamıyor.

Haa, vay inceleyelim! Çocuk kıpırdamazsa doktora götürmek lazım... Çocuk elbet kıpırdayacak. Haa, vay inceleyelim!

Çocuk kıpırdamazsa doktora götürmek lazım... Çocuk elbet kıpırdayacak.

Nereden açtık bunu? Sabırdan açtık. Sabredecek!Nereden açtık bunu?

Sabırdan açtık. Sabredecek!
Dilini tutacak sabredecek, elini tutacak sabredecek, kızmayacak sabredecek, ibadetleri yapmaya sabredecek. Dilini tutacak sabredecek, elini tutacak sabredecek, kızmayacak sabredecek, ibadetleri yapmaya sabredecek.

Uykum var çok, aaaaaa kalkamıyorum, uyuyorum. Sabret, kalk bakayım! Uykum var çok, aaaaaa kalkamıyorum, uyuyorum.

Sabret, kalk bakayım!

Camide duramıyor. Nereye gideceksin!Camide duramıyor. Nereye gideceksin! Camiden şeytan seni, "hemen, çabuk, namazı kıl git!" [diyerek kaçırttırıyor.] Nereye gideceksin? Camiden şeytan seni, "hemen, çabuk, namazı kıl git!" [diyerek kaçırttırıyor.]

Nereye gideceksin?

Emekli, akşama kadar yapacak bir şeyi yok ama camiden gitmeye can atıyor. Olmaz!Emekli, akşama kadar yapacak bir şeyi yok ama camiden gitmeye can atıyor. Olmaz! Şeytan camiden kaçırttırıyor. Bir insan camide durdukça büyük sevap alıyor. Sabredecek!Şeytan camiden kaçırttırıyor. Bir insan camide durdukça büyük sevap alıyor. Sabredecek! Ona da sabredecek. Uykusuzluğa sabredecek, Ona da sabredecek. Uykusuzluğa sabredecek, canının istemediği güzel sevaplı şeyleri yapmaya sabredecek,canının istemediği güzel sevaplı şeyleri yapmaya sabredecek, canının çok istediği günahlı şeyleri yapmamaya sabredecek… canının çok istediği günahlı şeyleri yapmamaya sabredecek… Sıkı freni olacak, bastığı zaman zınk diye duracak.Sıkı freni olacak, bastığı zaman zınk diye duracak. Aracın arkasındaki yolcular ön cama gelecek kadar sıkı tutacak fren.Aracın arkasındaki yolcular ön cama gelecek kadar sıkı tutacak fren. Drank! Fren yaptı mı olduğu yerde duracak. [Ramazan] sabır ayı, tamam, [sabredecek...] Drank! Fren yaptı mı olduğu yerde duracak.

[Ramazan] sabır ayı, tamam, [sabredecek...]

Ve’s-sabru sevâbuhu’l-cennetü. Oooo! "Sabrın da sevabı, karşılığı cennettir." Ve’s-sabru sevâbuhu’l-cennetü. Oooo! "Sabrın da sevabı, karşılığı cennettir."

Sabredeceğiz de hocam ne olacak yani? Sabrettik?" Sabredeceğiz de hocam ne olacak yani? Sabrettik?"

İşte Peygamber Efendimiz [cevabını] verdi; "Sabrın mükâfatı, sevabı cennet." İstemez misin? İşte Peygamber Efendimiz [cevabını] verdi; "Sabrın mükâfatı, sevabı cennet."

İstemez misin?

Millet cenneti kazanmak için canını verdi; dedelerimiz, amcalarımız,Millet cenneti kazanmak için canını verdi; dedelerimiz, amcalarımız, ecdadımız, akrabamız, selef-i salihinimiz canını verdi. O kadar şeyin yok mu?! ecdadımız, akrabamız, selef-i salihinimiz canını verdi.

O kadar şeyin yok mu?!

Eski hikâye: Kerem ile Aslı… halk hikayeleri. Kerem Aslı’yı görmek istiyormuş, göremiyormuş. Çare yok.Eski hikâye: Kerem ile Aslı… halk hikayeleri. Kerem Aslı’yı görmek istiyormuş, göremiyormuş. Çare yok. Harem var, selamlık var, perde var göremiyor ama Aslı’nın annesi mi dadısı mı dişçiymiş.Harem var, selamlık var, perde var göremiyor ama Aslı’nın annesi mi dadısı mı dişçiymiş. [Kerem] orada dişini çektirirken arada, malzeme mi getiriyor ne yapıyorsa, Aslı girip çıkıyormuş.[Kerem] orada dişini çektirirken arada, malzeme mi getiriyor ne yapıyorsa, Aslı girip çıkıyormuş. Aslı’yı görmek için Kerem 32 dişini çektirmiş. Neden yapıyor? Bir yüz görümlüğüne… Aslı’yı görmek için Kerem 32 dişini çektirmiş.

Neden yapıyor?

Bir yüz görümlüğüne…

Otuz iki dişini çektiriyor. O zaman morfin yok, iğne yok, uyuşturucu yok… Otuz iki dişini çektiriyor. O zaman morfin yok, iğne yok, uyuşturucu yok…

Sırf bir göz ucuyla [Aslı’nın yüzünü] göreceğim diye Kerem 32 dişini çektiriyor daSırf bir göz ucuyla [Aslı’nın yüzünü] göreceğim diye Kerem 32 dişini çektiriyor da sen cenneti kazanmak için azıcık fedakârlık yapamayacak mısın?! sen cenneti kazanmak için azıcık fedakârlık yapamayacak mısın?!

Yaparım! Yapmamız lazım yani. "İnşaallah yaparım!" demek lazım. Tabii Allah nasip ederse olur. Yaparım! Yapmamız lazım yani. "İnşaallah yaparım!" demek lazım. Tabii Allah nasip ederse olur.

Muhterem kardeşlerim! Tabii insanın duyguları çok çok çok kuvvetlidir.Muhterem kardeşlerim!

Tabii insanın duyguları çok çok çok kuvvetlidir.
Nefisler çok kuvvetlidir. Bizim nefislerimiz, içimizde nefis var ya, nefs-i emmâreler...Nefisler çok kuvvetlidir. Bizim nefislerimiz, içimizde nefis var ya, nefs-i emmâreler... Bizim nefs-i emmâreler çok kuvvetlidir. Neden? Bizim nefs-i emmâreler çok kuvvetlidir.

Neden?

İyi besledik de ondan… Biz nefislerimizi çok iyi besledik. "Uyu, nenni balam nenni kalma uykusuz…" İyi besledik de ondan… Biz nefislerimizi çok iyi besledik.

"Uyu, nenni balam nenni kalma uykusuz…"

Uykuyu uyuttuk. "Ye, ye kuzum ye, ye kuzum ye!.." Ne kuzusu, ne koçu? Bu nefis bu!.. Uykuyu uyuttuk.

"Ye, ye kuzum ye, ye kuzum ye!.."

Ne kuzusu, ne koçu?

Bu nefis bu!..

Ha babam de babam, ye babam ye babam, ha babam… Ha babam de babam, ye babam ye babam, ha babam…

Doyunca[ya], patlayınca[ya], tıksırınca[ya kadar] yedirdik, yatırdık, uyuttuk, gezdirdik, tatil yaptırdık… Doyunca[ya], patlayınca[ya], tıksırınca[ya kadar] yedirdik, yatırdık, uyuttuk, gezdirdik, tatil yaptırdık…

Ne oldu? Bizim nefisler yağlandı, kuvvetlendi, güçlendi…Ne oldu?

Bizim nefisler yağlandı, kuvvetlendi, güçlendi…
Bizi böyle karşısına çıkıp da, "Yapma onu!" dediğimiz zaman, "Heyt! Çekil!" diyor bir itiyor, Bizi böyle karşısına çıkıp da, "Yapma onu!" dediğimiz zaman, "Heyt! Çekil!" diyor bir itiyor, biz yere yıkılıyoruz, nefis istediğini yaptırıyor. Neden? biz yere yıkılıyoruz, nefis istediğini yaptırıyor.

Neden?

[Nefis] kuvvetlendi, bu düşmanı zayıflatacaktık kuvvetlendirdik! Aa, nefis düşman mı? [Nefis] kuvvetlendi, bu düşmanı zayıflatacaktık kuvvetlendirdik!

Aa, nefis düşman mı?

Tabii düşman. A’dâ adüvvüke nefsike. "En azılı düşmanın, senin kendi içindeki kendi nefsin." Tabii düşman.

A’dâ adüvvüke nefsike. "En azılı düşmanın, senin kendi içindeki kendi nefsin."

Neden? İçkiyi içirten o, kız peşinde koşturtan o, kumarı oynattıran o, namazı bıraktıran o, Neden?

İçkiyi içirten o, kız peşinde koşturtan o, kumarı oynattıran o, namazı bıraktıran o,
orucu tutturmayan o, camiye getirtmeyen o, hanımın üstüne gidip de başkasıyla gönül eğlendirten o,orucu tutturmayan o, camiye getirtmeyen o, hanımın üstüne gidip de başkasıyla gönül eğlendirten o, şunu yaptırtan o, bunu yaptırtan o! Hepsi, hepsi büyük cezalar… Neden? şunu yaptırtan o, bunu yaptırtan o! Hepsi, hepsi büyük cezalar…

Neden?

Nefis kuvvetli, dinlemiyor, azgın… Zincirlerle bağlasan, patır patır zincirleri kopartıyor. Nefis kuvvetli, dinlemiyor, azgın… Zincirlerle bağlasan, patır patır zincirleri kopartıyor.

Haa! İşte bu ay nefsi sabırla yola getirme ayıdır. Haa! İşte bu ay nefsi sabırla yola getirme ayıdır. Zor, tamam, bu nefsin karşısına çıkmak zor ama mükâfatı cennet! Ve’s-sabru sevâbuhu’l-cennetü. Zor, tamam, bu nefsin karşısına çıkmak zor ama mükâfatı cennet!

Ve’s-sabru sevâbuhu’l-cennetü.
"Mükâfatı cennet." Muhterem kardeşlerim! Onun için içinizden duygular sizi dürtse de, "Mükâfatı cennet."

Muhterem kardeşlerim!

Onun için içinizden duygular sizi dürtse de,
canınız günahları istese de, haramları arzu ettirse de, nefis ve şeytan sevaplardan kaçırttırmak istese decanınız günahları istese de, haramları arzu ettirse de, nefis ve şeytan sevaplardan kaçırttırmak istese de sabredeceksiniz; "Hayır! Ben senin dediğini yapmam, Resûlullah’ın tavsiyesini tutarım,sabredeceksiniz; "Hayır! Ben senin dediğini yapmam, Resûlullah’ın tavsiyesini tutarım, Kur’an’ın yolundan yürürüm, Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmaya çalışırım!" diyeceksiniz,Kur’an’ın yolundan yürürüm, Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmaya çalışırım!" diyeceksiniz, mücadele edeceksiniz… Nefisle mücadele, nefisle savaş cihad-ı ekberdir, en büyük savaştır. mücadele edeceksiniz…

Nefisle mücadele, nefisle savaş cihad-ı ekberdir, en büyük savaştır.
Düşmanla çarpışmak kolaydır da nefisle çarpışmak ve nefsi yenmek zordur.Düşmanla çarpışmak kolaydır da nefisle çarpışmak ve nefsi yenmek zordur. Nice insanları küt diye yere serer nefis. "Küt!" diye bir oyun bir de bakarsın [yere inmişsin!] Nice insanları küt diye yere serer nefis. "Küt!" diye bir oyun bir de bakarsın [yere inmişsin!]

Bizim eskiden serbest güreş dünya şampiyonları vardı çok çok; Ali Yücel, Celal Atik, Yaşar Doğu, vesaire...Bizim eskiden serbest güreş dünya şampiyonları vardı çok çok; Ali Yücel, Celal Atik, Yaşar Doğu, vesaire... bizim zamanımızın meşhur dünya şampiyonları. bizim zamanımızın meşhur dünya şampiyonları. Aa! Mindere bir çıkarlardı, bir dakika olmadan on beş saniyede karşı tarafı bir oyuna getirirdi,Aa! Mindere bir çıkarlardı, bir dakika olmadan on beş saniyede karşı tarafı bir oyuna getirirdi, hemen tuşa getirirdi. O nefisler şimdi böyle. [Bizi bir dakikadan az zamanda tuşa getiriyor.] hemen tuşa getirirdi. O nefisler şimdi böyle. [Bizi bir dakikadan az zamanda tuşa getiriyor.]

Allah şerrinden korusun. Bizi kuvvetlendirsin, mukavemet etmeyi nasip etsin. Allah şerrinden korusun. Bizi kuvvetlendirsin, mukavemet etmeyi nasip etsin.

Ve şehrü’l-muvâsâti.Ve şehrü’l-muvâsâti. "Bu ay, mal ve maddî, para pul, gıda, giyecek, yiyecek yönünden fukaraya yardım ayıdır." "Bu ay, mal ve maddî, para pul, gıda, giyecek, yiyecek yönünden fukaraya yardım ayıdır."

Muvâsât ne demek? "Malî, maddî destek yapmak, yardım etmek" demek.Muvâsât ne demek?

"Malî, maddî destek yapmak, yardım etmek" demek.
"Fukarayı gözetmek, kollamak, onlara kesenin ağzını açıp bir şeyler" vermek demektir. Bu ay o aydır! "Fukarayı gözetmek, kollamak, onlara kesenin ağzını açıp bir şeyler" vermek demektir. Bu ay o aydır!

E burada yok. Burada fukara gördüyseniz, bana haber verin de ben ona muvâsât yapayım.E burada yok. Burada fukara gördüyseniz, bana haber verin de ben ona muvâsât yapayım. Yani biraz destek yapayım ama burada adamlar güzel ayarlamışlar işi.Yani biraz destek yapayım ama burada adamlar güzel ayarlamışlar işi. İşsizin de maaşı var, herkesin de az çok bir [geliri] var. İşsizin de maaşı var, herkesin de az çok bir [geliri] var. Burada aç-açık kalan yok ama Türkiye’de, Mısır’da, Kuzey Irak’ta, Çeçenistan’da,Burada aç-açık kalan yok ama Türkiye’de, Mısır’da, Kuzey Irak’ta, Çeçenistan’da, Özbekistan’da, Hindistan’da, Pakistan’da, Bangladeş’te, Filipinler’de, Malezya’daÖzbekistan’da, Hindistan’da, Pakistan’da, Bangladeş’te, Filipinler’de, Malezya’da öyle fukara müslümanlar var ki, yürekler parçalanır. Bosna’da… Bosna burnumuzun dibi... öyle fukara müslümanlar var ki, yürekler parçalanır. Bosna’da… Bosna burnumuzun dibi...

Acaba oralara nasıl gönderebiliriz? Acaba oralara nasıl gönderebiliriz?

Hemen zekâtları toplasak da gitsek fukaranın tek tek, tek tek eline versek... Hemen zekâtları toplasak da gitsek fukaranın tek tek, tek tek eline versek...

Afganistan savaşları sırasında biz Türkiye’den paraları topladık, topladık...Afganistan savaşları sırasında biz Türkiye’den paraları topladık, topladık... Biliyorum Afgan liderlerine götürüp versen, bankadaki hesabına yatırıyor, biliyorum.Biliyorum Afgan liderlerine götürüp versen, bankadaki hesabına yatırıyor, biliyorum. Türkiye’de verdiler birisine, gitti Türkiye’deki Faysal Finans’a mı Albaraka’ya mı hesap açtı, Türkiye’de verdiler birisine, gitti Türkiye’deki Faysal Finans’a mı Albaraka’ya mı hesap açtı, yatırdı, orada durdu. Yani kendi şahsî hesabı gibi kullanıyor, götürmüyor, şey yapmıyor.yatırdı, orada durdu. Yani kendi şahsî hesabı gibi kullanıyor, götürmüyor, şey yapmıyor. Yani iç ediliyor. İç edilmemesi için ne yapmak lazım? Orda cihad eden bizim arkadaşlar vardı.Yani iç ediliyor.

İç edilmemesi için ne yapmak lazım?

Orda cihad eden bizim arkadaşlar vardı.
Dedim ki, "Bu paralarla bir kamyon, iki kamyon -ne kadar alınıyorsa- yiyecek alın,Dedim ki, "Bu paralarla bir kamyon, iki kamyon -ne kadar alınıyorsa- yiyecek alın, orada savaştan dolayı göç etmiş çadırgahlarda duranlar var, her çadıra mesela 20 kilo un,orada savaştan dolayı göç etmiş çadırgahlarda duranlar var, her çadıra mesela 20 kilo un, 20 kilo bilmem et, kavurma, yağ, zeytin yağı, böyle böyle verin."20 kilo bilmem et, kavurma, yağ, zeytin yağı, böyle böyle verin." Eline [malzeme] olarak gitsin, [ulaşsın] dedik, kardeşler öyle yaptık dediler. Eline [malzeme] olarak gitsin, [ulaşsın] dedik, kardeşler öyle yaptık dediler. Böyle kapışmışlar, çok hoşlarına gitmiş. Doğrudan doğruya fukaranın eline gitmesi [çok önemli]. Böyle kapışmışlar, çok hoşlarına gitmiş. Doğrudan doğruya fukaranın eline gitmesi [çok önemli].

Allah razı olsun, bu zelzelede de bizim vakfımız dillere destan oldu.Allah razı olsun, bu zelzelede de bizim vakfımız dillere destan oldu. Gölcük’te, şeyde çok güzel hizmetler yaptı. Gazeteler yazdı, beyanatlar oldu… Gölcük’te, şeyde çok güzel hizmetler yaptı. Gazeteler yazdı, beyanatlar oldu…

Yani güzel oldu elhamdülillah, kardeşlerimizin hayırlarını Allah kabul eylesin. Yani güzel oldu elhamdülillah, kardeşlerimizin hayırlarını Allah kabul eylesin.

Ve şehrün yüzâdü fî rızkı’l-mü’mini fîhi. "Bu ay mü’minin rızkının bollaştırıldığı aydır." Ve şehrün yüzâdü fî rızkı’l-mü’mini fîhi. "Bu ay mü’minin rızkının bollaştırıldığı aydır."

Öyle mi değil mi?.. Vallahi billahi öyle!Öyle mi değil mi?..

Vallahi billahi öyle!
Bizim mutfakta yiyecekleri koyacak yer bulamıyoruz, dolaba sığmıyor.Bizim mutfakta yiyecekleri koyacak yer bulamıyoruz, dolaba sığmıyor. Öyle! Cenâb-ı Hak gönderiyor. Ramazan’da, yemediğimiz şeyleri hepimiz Ramazan’da yiyoruz.Öyle! Cenâb-ı Hak gönderiyor. Ramazan’da, yemediğimiz şeyleri hepimiz Ramazan’da yiyoruz. Ramazan’da, evimizde olmayan şeyler hepimizin evinde var. Vallahi doğru, billahi doğru!..Ramazan’da, evimizde olmayan şeyler hepimizin evinde var.

Vallahi doğru, billahi doğru!..
Tecrübe edilmiş, mücerreb, doğru. Mü’minin rızkı arttırılır. Tecrübe edilmiş, mücerreb, doğru. Mü’minin rızkı arttırılır.

Men fattara fîhi sâimen kâne mağfireten li-zünûbihi ve ıtkı rakabetihî mine’n-nâr.Men fattara fîhi sâimen kâne mağfireten li-zünûbihi ve ıtkı rakabetihî mine’n-nâr. "Kim Ramazan ayında bir oruçluya iftar yemeği verir, orucunu açtırtırsa, bu verdiği iftar, "Kim Ramazan ayında bir oruçluya iftar yemeği verir, orucunu açtırtırsa, bu verdiği iftar, açtırtanın günahlarının mağfiretine ve boynunun cehennemden âzat olmasına sebep olur." açtırtanın günahlarının mağfiretine ve boynunun cehennemden âzat olmasına sebep olur."

İftar verenin günahları affolunur, iftar veren cehennemden âzat olur.İftar verenin günahları affolunur, iftar veren cehennemden âzat olur. Bir yemek yediriyor! Ne ikramlar... Bir yemek yediriyor! Ne ikramlar...

Ve kâne lehû mislü ecrihî min gayri en yünkasa min ecrihî şey’ün.Ve kâne lehû mislü ecrihî min gayri en yünkasa min ecrihî şey’ün. "Oruçluya iftar ettirdi diye, oruçlunun sevabından bir şey alınmadan,"Oruçluya iftar ettirdi diye, oruçlunun sevabından bir şey alınmadan, eksiltilmeden oruçlunun sevabı kadar sevap iftar ettirene de verilir." eksiltilmeden oruçlunun sevabı kadar sevap iftar ettirene de verilir."

Yirmi kişiye bir ziyafet çektin, o akşam 21 tane oruç tutmuş sevabı alıyorsun. Niye? Yirmi kişiye bir ziyafet çektin, o akşam 21 tane oruç tutmuş sevabı alıyorsun.

Niye?

Yirmi tane iftar ettirdiğin, bir de kendi orucun, etti 21. E onların sevapları? Yirmi tane iftar ettirdiğin, bir de kendi orucun, etti 21.

E onların sevapları?

Bu sevap onların sevaplarına karışmıyor.Bu sevap onların sevaplarına karışmıyor. Cenâb-ı Hak meleklerine emrediyor, onların sevabı kadar sana da verdirtiyor.Cenâb-ı Hak meleklerine emrediyor, onların sevabı kadar sana da verdirtiyor. Yani oruçlunun aldığı sevabın mislini oruçlunun sevabından bir şey eksilmeden oruç açtırtana veriyor.Yani oruçlunun aldığı sevabın mislini oruçlunun sevabından bir şey eksilmeden oruç açtırtana veriyor. Allahu ekber ve lillâhi’l-hamd! [Sahabe-i kirâm Efendimiz’e soruyorlar;] Allahu ekber ve lillâhi’l-hamd!

[Sahabe-i kirâm Efendimiz’e soruyorlar;]

Kâlû yâ rasûlallah leyse küllünâ yecidü mâ yufattıru’s-sâim.Kâlû yâ rasûlallah leyse küllünâ yecidü mâ yufattıru’s-sâim. "Hepimiz oruçluya orucunu açtıracak ziyafeti, yemeği verecek imkâna sahip değiliz." "Hepimiz oruçluya orucunu açtıracak ziyafeti, yemeği verecek imkâna sahip değiliz."

Bizim burada herkes verebilir de, sahabe-i kirâm o zaman fukara...Bizim burada herkes verebilir de, sahabe-i kirâm o zaman fukara... "Hepimiz bu imkana sahip değiliz." diyorlar. Ve kâle Resûlullah sallâllahu aleyhi ve sellem."Hepimiz bu imkana sahip değiliz." diyorlar.

Ve kâle Resûlullah sallâllahu aleyhi ve sellem.
"Onların bu sözü üzerine Peygamber Efendimiz buyurdu ki "Onların bu sözü üzerine Peygamber Efendimiz buyurdu ki

Yu’tillâhu hâze’s-sevâbe men fattara sâimen alâ temretin ev alâ şerbeti mâin ev mezkati lebenin.Yu’tillâhu hâze’s-sevâbe men fattara sâimen alâ temretin ev alâ şerbeti mâin ev mezkati lebenin. "Allah bu sevabı, bu mükâfatı, oruçluya bir hurma ikram edene de verir,"Allah bu sevabı, bu mükâfatı, oruçluya bir hurma ikram edene de verir, bir içim su verene de verir, birazcık süt karışımına da verir." bir içim su verene de verir, birazcık süt karışımına da verir."

Peygamber Efendimiz sütü hafif sulandırıp öyle içerdi, koyu içmezdi.Peygamber Efendimiz sütü hafif sulandırıp öyle içerdi, koyu içmezdi. Zaten o zamanın sütleri biraz koyu olurdu, su az, hayvanın sütü çok koyu olurdu, sulandırıp içerdi.Zaten o zamanın sütleri biraz koyu olurdu, su az, hayvanın sütü çok koyu olurdu, sulandırıp içerdi. Mezkati leben, "süt karışımı" demek, yani biraz suyla inceltilmiş süt. Allahu ekber!.. Mezkati leben, "süt karışımı" demek, yani biraz suyla inceltilmiş süt. Allahu ekber!..

Ve hüve şehrün evvelühû rahmetün ve evsatuhû mağfiretün ve âhiruhû itkun mine’n-nâr.Ve hüve şehrün evvelühû rahmetün ve evsatuhû mağfiretün ve âhiruhû itkun mine’n-nâr. "Bu Ramazan ayı öyle bir aydır ki başlangıcı rahmet-i Rahmân, "Bu Ramazan ayı öyle bir aydır ki başlangıcı rahmet-i Rahmân, ortası mağfiret-i Mevlâ, sonu da cehennemden kulun âzat olmasıdır." ortası mağfiret-i Mevlâ, sonu da cehennemden kulun âzat olmasıdır."

Allah rahmet ediyor, günahlarını bağışlıyor, sonunda da cehennemden âzat ediyor.Allah rahmet ediyor, günahlarını bağışlıyor, sonunda da cehennemden âzat ediyor. Güzelce oruç tutanları... Burada demiyor ama biliyoruz ki bazılarının oruçları kabul olmaz.Güzelce oruç tutanları... Burada demiyor ama biliyoruz ki bazılarının oruçları kabul olmaz. O hatalara düşmeyecek. O hatalara düşmeyecek.

Men haffefe an memlûkihi fîhi ğaferallahu lehû.Men haffefe an memlûkihi fîhi ğaferallahu lehû. Bu hadîs-i şerîf çok derli toplu bir hadîs-i şerîf...Bu hadîs-i şerîf çok derli toplu bir hadîs-i şerîf... Küçük küçük başka rivayetlerde olan şeylerin hepsini Selman radıyallahu anh toplamış,Küçük küçük başka rivayetlerde olan şeylerin hepsini Selman radıyallahu anh toplamış, hafızasında tutmuş, rivayet etmiş. O bakımdan içinde çok derli toplu bilgiler mevcut. hafızasında tutmuş, rivayet etmiş. O bakımdan içinde çok derli toplu bilgiler mevcut.

"Kim bu ayda, kölesine işi hafif tutturursa, [Allah onu mağfiret eder.]" "Kim bu ayda, kölesine işi hafif tutturursa, [Allah onu mağfiret eder.]"

Kölesi var, tarlada çalışıyor, "Haydi bakalım tarlayı kaz, haydi bakalım hurmaları topla,Kölesi var, tarlada çalışıyor, "Haydi bakalım tarlayı kaz, haydi bakalım hurmaları topla, haydi bakalım şuradaki toprağı kaz, şu tarafı doldur, şuradaki taşları al ayıkla, şu tarafa götür…"haydi bakalım şuradaki toprağı kaz, şu tarafı doldur, şuradaki taşları al ayıkla, şu tarafa götür…" Neyse yani kölesi, her işi yaptırtır. "[Ama] kim kölesine işi hafifletirse Allah onu mağfiret eder."Neyse yani kölesi, her işi yaptırtır. "[Ama] kim kölesine işi hafifletirse Allah onu mağfiret eder." Yani köleyi de Ramazan diye biraz yumuşak tutuyor, çok sıkmıyor. Yani köleyi de Ramazan diye biraz yumuşak tutuyor, çok sıkmıyor.

Ve a’takahû mine’n-nâr. "Ve patronu, efendiyi [Allah] cehennemden âzat eder." Ve a’takahû mine’n-nâr. "Ve patronu, efendiyi [Allah] cehennemden âzat eder."

Vesteksirû fîhi min erba’i hisâlin. "Dört işi bu ayda çok yapmaya gayret edin." Vesteksirû fîhi min erba’i hisâlin. "Dört işi bu ayda çok yapmaya gayret edin."

Dört şey yapacaksınız, Efendimiz tavsiye ediyor, can kulağıyla dinleyelim hatırımızda tutalım. Dört şey yapacaksınız, Efendimiz tavsiye ediyor, can kulağıyla dinleyelim hatırımızda tutalım.

Hasleteyni turdûna bihâ rabbeküm ve hasleteyni lâ ğınâe bi-küm anhümâ.Hasleteyni turdûna bihâ rabbeküm ve hasleteyni lâ ğınâe bi-küm anhümâ. "Bu dört şeyin iki tanesini yaptığınız zaman Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanırsınız."Bu dört şeyin iki tanesini yaptığınız zaman Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanırsınız. Öteki iki taneden de müstağni değilsiniz. Mutlaka o iki tane de size lazım." Neymiş bu dört şey? Öteki iki taneden de müstağni değilsiniz. Mutlaka o iki tane de size lazım."

Neymiş bu dört şey?

Emme’l-hasletâni’l-letâni turdûna bihâ rabbeküm. Emme’l-hasletâni’l-letâni turdûna bihâ rabbeküm.

"Rabbinizin rızasını size kazandıracak olan iki şeyden birisi nedir? "Rabbinizin rızasını size kazandıracak olan iki şeyden birisi nedir?

Fe-şehâdetü enlâ ilâhe illâllah. "Lâ ilâhe illâllah demektir. Eşhedü enlâ ilâhe illâllah demektir."Fe-şehâdetü enlâ ilâhe illâllah. "Lâ ilâhe illâllah demektir. Eşhedü enlâ ilâhe illâllah demektir." Kelime-i şehadeti getirmektir. Çok getireceksiniz! Eşhedü enlâ ilâhe illâllah! Kelime-i şehadeti getirmektir. Çok getireceksiniz! Eşhedü enlâ ilâhe illâllah!

Muhterem kardeşlerim! Çünkü annesi, babası, dedesi müslüman çok insan küfre düşüyor.Muhterem kardeşlerim!

Çünkü annesi, babası, dedesi müslüman çok insan küfre düşüyor.
Bu devir öyle bir devir, bu ülke özellikle bu ülke öyle bir ülke.Bu devir öyle bir devir, bu ülke özellikle bu ülke öyle bir ülke. Bakıyorsun müslümanların evlatları, torunları imanını kaybetmiş. İnancı yok!Bakıyorsun müslümanların evlatları, torunları imanını kaybetmiş. İnancı yok! Görüyorsun, konuşuyorsun, yokluyorsun; gitmiş. Görüyorsun, konuşuyorsun, yokluyorsun; gitmiş. Elin anası babası hıristiyan olan yabancısı, tek tük de olsa İslâm’ı inceleyip müslüman olabiliyor daElin anası babası hıristiyan olan yabancısı, tek tük de olsa İslâm’ı inceleyip müslüman olabiliyor da -inceleyen az çünkü- [annesi babası müslüman olan dinden çıkıyor!] -inceleyen az çünkü- [annesi babası müslüman olan dinden çıkıyor!]

Bu devrin en büyük hilesi, bu devrin şeytan gibi adamlarının en büyük hilesi insanı düşündürtmemek.Bu devrin en büyük hilesi, bu devrin şeytan gibi adamlarının en büyük hilesi insanı düşündürtmemek. Düşünen hakkı buluyor. Ne yapacak? Düşündürtmeyecek. Düşündürmemek için ne yapmak lazım? Düşünen hakkı buluyor.

Ne yapacak?

Düşündürtmeyecek.

Düşündürmemek için ne yapmak lazım?

Oyalamak lazım. Oyalamak, gözünü boyamak lazım… Oyalamak ve gözünü boyamak için ne lazım? Oyalamak lazım. Oyalamak, gözünü boyamak lazım…

Oyalamak ve gözünü boyamak için ne lazım?

Işıklı reklamlar, renkli baskılar lazım…Işıklı reklamlar, renkli baskılar lazım… Böyle kırmızı ışıklar yanacak, ötekiler sönecek, dönecek filan... Ay burada ne oluyor? Böyle kırmızı ışıklar yanacak, ötekiler sönecek, dönecek filan...

Ay burada ne oluyor?

Haa, burası eğlence yeriymiş. Aman efendim şu gelmiş de, bu gelmiş de,Haa, burası eğlence yeriymiş. Aman efendim şu gelmiş de, bu gelmiş de, şu şarkıcı şöyleymiş de, bu bilmem neymiş filan... Hemen şunun biletinden alalım, aman şuraya gidelim... şu şarkıcı şöyleymiş de, bu bilmem neymiş filan... Hemen şunun biletinden alalım, aman şuraya gidelim...

Veyahut başka neyle meşgul olur insan? Kahve, bilardo… Veyahut başka neyle meşgul olur insan?

Kahve, bilardo…

Şimdi küçük çocuk bana soruyor; "Hocam bilardo oynamak günah mı değil mi?" Şimdi küçük çocuk bana soruyor; "Hocam bilardo oynamak günah mı değil mi?"

Harcanan zamana günah. Bilardoyu seviyorsun.Harcanan zamana günah. Bilardoyu seviyorsun. Bilardoya, iskambile, tavlaya, başka ne oyunlar varsa, türlü türlü oyun, harcadığın zamanları hesapla,Bilardoya, iskambile, tavlaya, başka ne oyunlar varsa, türlü türlü oyun, harcadığın zamanları hesapla, onlara harcadığı zamanı Kur’an’a harcasaydın şimdiye kadar hafız olurdun. onlara harcadığı zamanı Kur’an’a harcasaydın şimdiye kadar hafız olurdun.

Eğlendiriyor ve onları sevdiriyor, ömür boyu onlarla geçiyor.Eğlendiriyor ve onları sevdiriyor, ömür boyu onlarla geçiyor. Milletin bütün enerjileri, kuvvetleri onlara dökülüyor.Milletin bütün enerjileri, kuvvetleri onlara dökülüyor. Yolda koş, köpeğini gezdir, hopla, zıpla, atla, dans et, hula hup, samba rumba… Bunlar belki eski...Yolda koş, köpeğini gezdir, hopla, zıpla, atla, dans et, hula hup, samba rumba… Bunlar belki eski... Yeni markalarını ben bilmiyorum, kusura bakmayın, intibak edemiyoruz. Oyalama...Yeni markalarını ben bilmiyorum, kusura bakmayın, intibak edemiyoruz. Oyalama... filmler, eğlenceler, maçlar vesaireler, vesaireler, vesaireler… filmler, eğlenceler, maçlar vesaireler, vesaireler, vesaireler…

[Ramazan’da çok yapılacak dört şeyden] birincisi; çok eşhedü en lâ ilâhe illâllah diyeceğiz.[Ramazan’da çok yapılacak dört şeyden] birincisi; çok eşhedü en lâ ilâhe illâllah diyeceğiz. Bununla Allah’ın rızasını kazanacağız.Bununla Allah’ın rızasını kazanacağız. Allah’ı razı etmek, Allah’ın rızasını celbetmek, kazanmak için eşhedü en lâ ilâhe illâllah,Allah’ı razı etmek, Allah’ın rızasını celbetmek, kazanmak için eşhedü en lâ ilâhe illâllah, eşhedü en lâ ilâhe illâllah, eşhedü en lâ ilâhe illâllah... [çokça diyeceğiz.] eşhedü en lâ ilâhe illâllah, eşhedü en lâ ilâhe illâllah... [çokça diyeceğiz.]

Peygamber Efendimiz tavsiye ediyor, zikri tavsiye ediyor yani tarikatı tavsiye ediyor!Peygamber Efendimiz tavsiye ediyor, zikri tavsiye ediyor yani tarikatı tavsiye ediyor! Sen tarikatın karşısındaydın, haydi bakalım, al başına şimdi işi...Sen tarikatın karşısındaydın, haydi bakalım, al başına şimdi işi... Şimdi millet, [tarikatın karşısında olanlar,] "Tarikatın aslı esası yoktur, bilmem ne..." filanŞimdi millet, [tarikatın karşısında olanlar,] "Tarikatın aslı esası yoktur, bilmem ne..." filan uzun boylu beyanat[lar veriyorlar,] çalışma[lar] yapıyor. İşte bak!..uzun boylu beyanat[lar veriyorlar,] çalışma[lar] yapıyor. İşte bak!.. Tarikatın direği zikirdir. Zikri tavsiye ediyor. İkincisi; Tarikatın direği zikirdir. Zikri tavsiye ediyor. İkincisi;

Ve testağfirûnehû. "Bir de çok tevbe edeceksin."Ve testağfirûnehû. "Bir de çok tevbe edeceksin." Estagfirullah el azîm ve etûbu ileyh, estagfirullah el azîm ve etûbu ileyh,Estagfirullah el azîm ve etûbu ileyh, estagfirullah el azîm ve etûbu ileyh, estagfirullah el azîm ve etûbu ileyh… estagfirullah el azîm ve etûbu ileyh…

Bunlarla, bu ikisiyle, şehadeteyn ve tevbe istigfar ile Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanacaksın.Bunlarla, bu ikisiyle, şehadeteyn ve tevbe istigfar ile Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanacaksın. Bunları çok yapacaksın. Ne kadar yaparsan yap! Yolda yürürken yap. Bunları çok yapacaksın. Ne kadar yaparsan yap! Yolda yürürken yap.

[Yolda yürürken başka] ne yapabilirsin? Yürüyorsun, yapacak bir şeyin var mı? [Yolda yürürken başka] ne yapabilirsin? Yürüyorsun, yapacak bir şeyin var mı?

Kitap okuyamazsın, önündeki adama toslarsın.Kitap okuyamazsın, önündeki adama toslarsın. Sağ sola bakmazsan araba gelir çarpar, sen toslamazsın araba toslar bu sefer.Sağ sola bakmazsan araba gelir çarpar, sen toslamazsın araba toslar bu sefer. Korna çalar, bir de bakarsın ooo, araba yanında bitivermiş... Onun için ne yapacaksın? Korna çalar, bir de bakarsın ooo, araba yanında bitivermiş...

Onun için ne yapacaksın?

Okuyamazsın [ama] zikir yaparsın sevap kazanırsın! Kelime-i şehadet getirirsin sevap kazanırsın.Okuyamazsın [ama] zikir yaparsın sevap kazanırsın! Kelime-i şehadet getirirsin sevap kazanırsın. Allah’ın rızasını kazanırsın. Estağfirullah dersin Allah’ın rızasını kazanırsın. İki tanesi bunlar. Allah’ın rızasını kazanırsın. Estağfirullah dersin Allah’ın rızasını kazanırsın. İki tanesi bunlar.

Ve emme’l-hasletâni’l-letâni lâ ğınâe biküm anhümâ. Ve emme’l-hasletâni’l-letâni lâ ğınâe biküm anhümâ.

Onlardan müstağni kalamayacağınız, mutlaka muhtaç olduğunuz öteki iki şey nedir? Onlardan müstağni kalamayacağınız, mutlaka muhtaç olduğunuz öteki iki şey nedir?

Fe-tes’elûnellahe’l-cennete ve teûzûne bihî mine’n-nâr.Fe-tes’elûnellahe’l-cennete ve teûzûne bihî mine’n-nâr. "Allah’tan cenneti istersiniz ve cehennemden Allah’a sığınırsınız." "Allah’tan cenneti istersiniz ve cehennemden Allah’a sığınırsınız."

Tabii cenneti isteyeceğiz, bundan vazgeçmek mümkün değil, müstağni olmamız mümkün değil.Tabii cenneti isteyeceğiz, bundan vazgeçmek mümkün değil, müstağni olmamız mümkün değil. Tabii "Cehennemden bizi kurtar yâ Rabbi, yakma!" diyeceğiz. Tabii "Cehennemden bizi kurtar yâ Rabbi, yakma!" diyeceğiz. Şurada kocaman bir ateş, uçurum, çukur, dibi görünmüyor, yangın, kor ateş…Şurada kocaman bir ateş, uçurum, çukur, dibi görünmüyor, yangın, kor ateş… insanların bir kısmı içine atılıyor. Cehennem ateşi! insanların bir kısmı içine atılıyor. Cehennem ateşi!

"Aman yâ Rabbi, beni buraya atma!" demez mi insan, yalvarmaz mı, yakarmaz mı?! "Aman yâ Rabbi, beni buraya atma!" demez mi insan, yalvarmaz mı, yakarmaz mı?!

Rüyada bile insan cehennemi gördüğü zaman kan-ter içinde kalıyor.Rüyada bile insan cehennemi gördüğü zaman kan-ter içinde kalıyor. Tabii "Yâ Rabbi! Senden cenneti istiyorum." diyeceğiz.Tabii "Yâ Rabbi! Senden cenneti istiyorum." diyeceğiz. "Yâ Rabbi! Cehennemden sana sığınıyorum, beni cehennemden koru yâ Rabbi!" diyeceğiz. "Yâ Rabbi! Cehennemden sana sığınıyorum, beni cehennemden koru yâ Rabbi!" diyeceğiz.

Peygamber Efendimiz bu dört şeyi tavsiye ediyor: 1. Kelime-i şehadet getirin. Peygamber Efendimiz bu dört şeyi tavsiye ediyor:

1. Kelime-i şehadet getirin.

2. Estağfirullah deyin. 3. Cenneti isteyin. 4. Cehennemden Allah’a sığının! 2. Estağfirullah deyin.

3. Cenneti isteyin.

4. Cehennemden Allah’a sığının!

Hep bizim için [olan] şeyleri, bizim hoşumuza gidecek, bize faydalı olan şeyleri söylüyor. Hep bizim için [olan] şeyleri, bizim hoşumuza gidecek, bize faydalı olan şeyleri söylüyor.

Tabii ya, ne sanıyordun?! Sen İslâm’ı ne sanıyorsun? Tabii ya, ne sanıyordun?! Sen İslâm’ı ne sanıyorsun?

İslâm senin faydan için, hem dünya hayatında faydan için hem âhiret sevabını kazanman için…İslâm senin faydan için, hem dünya hayatında faydan için hem âhiret sevabını kazanman için… Hazineyi senin yanına getiriyorlar da sen hazinenin farkında değilsin!Hazineyi senin yanına getiriyorlar da sen hazinenin farkında değilsin! Hazine sandığının üzerine oturmuş, dileniyor adam. Hazine sandığının üzerine oturmuş, dileniyor adam. "Al bu sandık senin!" diyorlar, içi hazine, mücevherat dolu, oturmuş üstüne yoldan geçenden "Al bu sandık senin!" diyorlar, içi hazine, mücevherat dolu, oturmuş üstüne yoldan geçenden iki kuruş sadaka diye dileniyor. Lan kalksana ayağa!iki kuruş sadaka diye dileniyor. Lan kalksana ayağa! Baksana şu sandığın içinde mücevherat dolu, bunların hepsi senin!.. Baksana şu sandığın içinde mücevherat dolu, bunların hepsi senin!..

İslâm hazine, millet başka şeylerden medet umuyor, başka ideolojiler, başka fikirler,İslâm hazine, millet başka şeylerden medet umuyor, başka ideolojiler, başka fikirler, başka filozofların lafları, şiirler, miirler…Fesübhanallah!.. Ne yapacaksın bunları? başka filozofların lafları, şiirler, miirler…Fesübhanallah!..

Ne yapacaksın bunları?

"İşte bu münevverlik... İşte bu aydın insan olmanın şartı... Kültürlü olmak…" diyor. "İşte bu münevverlik... İşte bu aydın insan olmanın şartı... Kültürlü olmak…" diyor.

Ben bu "kültür" kelimesine çok kızıyorum.Ben bu "kültür" kelimesine çok kızıyorum. "Kültür" deyince "küf" kelimesi aklıma geliyor, paldır küldür kelimesi hatırıma geliyor."Kültür" deyince "küf" kelimesi aklıma geliyor, paldır küldür kelimesi hatırıma geliyor. Bu [kelime] hiç hoş şeyler hatırıma getirmiyor. "Kültürlü olacağım!.." Bu [kelime] hiç hoş şeyler hatırıma getirmiyor.

"Kültürlü olacağım!.."

Bu laf duyulunca küf hatırıma geliyor, böyle [kötü] şeyler aklıma geliyor.Bu laf duyulunca küf hatırıma geliyor, böyle [kötü] şeyler aklıma geliyor. Şunun doğru dürüst Türkçe’sini söylesene! Türkçe’si ne? Şunun doğru dürüst Türkçe’sini söylesene!

Türkçe’si ne?

İrfan, medeniyet, insaniyet, fazilet… Bu güzel kelimeleri bırakmışız, kültür [diyoruz].İrfan, medeniyet, insaniyet, fazilet… Bu güzel kelimeleri bırakmışız, kültür [diyoruz]. Paldır küldür kültür, küflü kültür. Ve men sekâ sâimen sekâhullâhu min havdî şerbeten.Paldır küldür kültür, küflü kültür.

Ve men sekâ sâimen sekâhullâhu min havdî şerbeten.
"Kim oruçluya meşrubat ikram ederse, Allah da benim Havz-ı Kevser’imden"Kim oruçluya meşrubat ikram ederse, Allah da benim Havz-ı Kevser’imden ona Kevser şarabından ikram eder." Lâ yazmau hatta yedhule’l-cennete. ona Kevser şarabından ikram eder." Lâ yazmau hatta yedhule’l-cennete. "Cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmez." "Cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmez."

[Kişi] kevser şarabı içti mi artık mahşer gününde susuzluk çekmeden,[Kişi] kevser şarabı içti mi artık mahşer gününde susuzluk çekmeden, cennete girinceye kadar tamam yetiyor, doluyor, doyuyor, hiç suzuzluk çekmiyor. cennete girinceye kadar tamam yetiyor, doluyor, doyuyor, hiç suzuzluk çekmiyor. Dudak çatlaması, patlaması, susuzluktan kıvranmak olmuyor. Dudak çatlaması, patlaması, susuzluktan kıvranmak olmuyor.

Selmân-ı Fârisî radıyallahu anh bizim silsilemizde büyüğümüz; tarikat büyüğümüz, din büyüğümüz.Selmân-ı Fârisî radıyallahu anh bizim silsilemizde büyüğümüz; tarikat büyüğümüz, din büyüğümüz. Peygamber Efendimiz’in sevdiği, selmânu minnâ ehle’l-beytî dediği mübarek zât.Peygamber Efendimiz’in sevdiği, selmânu minnâ ehle’l-beytî dediği mübarek zât. Ne güzel, Peygamber Efendimiz’in sözlerini bize anlatıverdi. Ne güzel, Peygamber Efendimiz’in sözlerini bize anlatıverdi. Bunlardan istifade ederek, anlatılanları anlayarak, yaparak kazançlı çıkmayı, cenneti kazanmayı,Bunlardan istifade ederek, anlatılanları anlayarak, yaparak kazançlı çıkmayı, cenneti kazanmayı, cehennemden kurtulmayı Allah cümlenize, cümlemize sevdiklerimizle beraber nasip eylesin. cehennemden kurtulmayı Allah cümlenize, cümlemize sevdiklerimizle beraber nasip eylesin.

el-Fâtiha... el-Fâtiha...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2