Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 Aralık 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Mü’min Mü’mini Sever ve Sevmeli

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Rebîü'l-Evvel 1421 / 01.07.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Tarihte Hep Müslümanlar Birbirleriyle Savaşmıştır, Kadınlar Namuslarına Leke Getirmesinler, Allah’ı Zikretmek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Mü’min Mü’mini Sever ve Sevmeli

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Rebîü'l-Evvel 1421 / 01.07.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Tarihte Hep Müslümanlar Birbirleriyle Savaşmıştır, Kadınlar Namuslarına Leke Getirmesinler, Allah’ı Zikretmek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdülillahi rabbi'l-âlemin.Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillahi rabbi'l-âlemin.
Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne Muhammedini'l-MustafâVessalâtü vesselâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ. ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ. Emmâ ba'dü fe-kâle resûlullahi sallallahu aleyhi ve âlihî ve sellem; Emmâ ba'dü fe-kâle resûlullahi sallallahu aleyhi ve âlihî ve sellem;

İza'l-teka'l-müslimâni bi-seyfihimâ fe-katele ehadühümâ sâhibehû fe'l-kâtilü ve'l-maktûlü fi'n-nâri.İza'l-teka'l-müslimâni bi-seyfihimâ fe-katele ehadühümâ sâhibehû fe'l-kâtilü ve'l-maktûlü fi'n-nâri. Kîle yâ rasûlallahi hâza'l-kâtilü fe-mâ bâlü'l-maktûli kâle innehû kâne harîsan alâ katli sâhibihî. Kîle yâ rasûlallahi hâza'l-kâtilü fe-mâ bâlü'l-maktûli kâle innehû kâne harîsan alâ katli sâhibihî.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Bu okuduğum hadîs-i şerîfi, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Neseî, Ebû Bekre radıyallahu anh'ten,Bu okuduğum hadîs-i şerîfi, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Neseî, Ebû Bekre radıyallahu anh'ten, Taberânî ve İbn Mâce de Ebû Mûsâ el-Eş'arî radıyallahu anh'ten rivayet etmişler.Taberânî ve İbn Mâce de Ebû Mûsâ el-Eş'arî radıyallahu anh'ten rivayet etmişler. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

İza'l-teka'l-müslimâni bi-seyfihimâ. İza'l-teka'l-müslimâni bi-seyfihimâ. "İki müslüman, kılıçlarını çekmiş olarak karşı karşıya gelir, birbirleriyle savaşmaya kalkışırlarsa." "İki müslüman, kılıçlarını çekmiş olarak karşı karşıya gelir, birbirleriyle savaşmaya kalkışırlarsa." Fe-katele ehadühümâ. "Sonunda da birisi ötekisini öldürürse."Fe-katele ehadühümâ. "Sonunda da birisi ötekisini öldürürse." Sâhibehû. "Yani arkadaşını, bu müslüman kardeşini birisi öldürürse." Sâhibehû. "Yani arkadaşını, bu müslüman kardeşini birisi öldürürse."

Bu ikisi müslüman kardeş biribiriyle. Birisi ötekisini kılıcıyla öldürürse…Bu ikisi müslüman kardeş biribiriyle. Birisi ötekisini kılıcıyla öldürürse… Kılıçlarını çekip karşı karşıya geldiler, çarpıştılar, birisi ötekisini öldürdü, öldürürse... Kılıçlarını çekip karşı karşıya geldiler, çarpıştılar, birisi ötekisini öldürdü, öldürürse...

Fe'l-kâtilü ve'l-maktûlü fi'n-nâri. "Katil de öldüren de, maktül de öldürülen de, ikisi de cehennemdedir." Fe'l-kâtilü ve'l-maktûlü fi'n-nâri. "Katil de öldüren de, maktül de öldürülen de, ikisi de cehennemdedir." İkisi de cehennemliktir, ikisi de cehenneme gidecek. İkisi de cehennemliktir, ikisi de cehenneme gidecek.

Kîle. "Denildi ki." Yâ rasûlallahi hâza'l-kâtilü fe-mâ bâlü'l-maktûli.Kîle. "Denildi ki." Yâ rasûlallahi hâza'l-kâtilü fe-mâ bâlü'l-maktûli. "Yâ Resûlullah! Tamam, bu adam öldürdü, kâtil bu. Bunu anladık. Öldürülenin durumu ne? "Yâ Resûlullah! Tamam, bu adam öldürdü, kâtil bu. Bunu anladık. Öldürülenin durumu ne? Öldürülen niye cehenneme gidiyor?" Öldürülen niye cehenneme gidiyor?"

Bu kâtil tamam, cehenneme gitmesini anlıyoruz ama bu öldürülene ne oluyor?Bu kâtil tamam, cehenneme gitmesini anlıyoruz ama bu öldürülene ne oluyor? Öldürülen niye cehenneme gidiyor? Öldürülen niye cehenneme gidiyor?

Kâle innehû kâne harîsan alâ katli sâhibihî. "O da kılıcı çekip de karşı karşıya gelmediler mi?Kâle innehû kâne harîsan alâ katli sâhibihî. "O da kılıcı çekip de karşı karşıya gelmediler mi? O da ötekisini öldürmeye niyetliydi, niyetlenmişti." O da ötekisini öldürmeye niyetliydi, niyetlenmişti."

O da arzuluydu ötekisini öldürmeye ama yenildi, ötekisi bunu öldürdü.O da arzuluydu ötekisini öldürmeye ama yenildi, ötekisi bunu öldürdü. Yoksa bu yenseydi, bu ötekisini öldürecekti.Yoksa bu yenseydi, bu ötekisini öldürecekti. Onun için ikisi de niyet olarak karşısındakini öldürmek için kılıcını çekmiş olup karşılaştıkları,Onun için ikisi de niyet olarak karşısındakini öldürmek için kılıcını çekmiş olup karşılaştıkları, çarpıştıkları için; öldüren de cehennemde, ölen de cehennemde. çarpıştıkları için; öldüren de cehennemde, ölen de cehennemde.

Müslüman müslümanla çarpışmaz, savaşmaz. Müslüman müslümanı öldürmez.Müslüman müslümanla çarpışmaz, savaşmaz. Müslüman müslümanı öldürmez. Müslüman müslümanın aleyhinde konuşmaz. Müslüman müslümanı yardımsız bırakmaz.Müslüman müslümanın aleyhinde konuşmaz. Müslüman müslümanı yardımsız bırakmaz. Yardıma muhtaç durumda, yardımsız bırakmaz, yardımına yetişir. Yardıma muhtaç durumda, yardımsız bırakmaz, yardımına yetişir. Yardımına koşmasa bile suçtur. Müslümanın müslümanı sevmesi lazımdır.Yardımına koşmasa bile suçtur. Müslümanın müslümanı sevmesi lazımdır. Müslümanın müslümana malıyla yardımcı olması lazımdır.Müslümanın müslümana malıyla yardımcı olması lazımdır. Müslümanın müslümana hayır dilekte, temennide bulunması lazımdır.Müslümanın müslümana hayır dilekte, temennide bulunması lazımdır. Ohooo, bunların hepsini geçiyor geçiyor geçiyor da,Ohooo, bunların hepsini geçiyor geçiyor geçiyor da, kılıçlarını çekiyorlar biribirleriyle çarpışmaya kalkışıyorlar. kılıçlarını çekiyorlar biribirleriyle çarpışmaya kalkışıyorlar.

Allah mı emretti bunları biribirleriyle çarpışmayı? Hayır. İkisi de müslüman.Allah mı emretti bunları biribirleriyle çarpışmayı?

Hayır. İkisi de müslüman.
Allah müslüman müslümanla çarpışsın demedi. Peygamber Efendimiz de olmaz diyor.Allah müslüman müslümanla çarpışsın demedi. Peygamber Efendimiz de olmaz diyor. Çarpışmamaları lazım diyor.Çarpışmamaları lazım diyor. Binâenaleyh müslümanın müslümanla savaşmaya kalkışması çok yanlış, çok kötü,Binâenaleyh müslümanın müslümanla savaşmaya kalkışması çok yanlış, çok kötü, çok İslâm'a sığmayan, âhiret bakımından çok tehlikeli olan bir şey. çok İslâm'a sığmayan, âhiret bakımından çok tehlikeli olan bir şey.

Maalesef tarih boyunca da, müslüman müslümanla kılıcını çekip çarpışmıştır.Maalesef tarih boyunca da, müslüman müslümanla kılıcını çekip çarpışmıştır. Çünkü o devlet demiştir; bu asker benim, şu işi yapacağım.Çünkü o devlet demiştir; bu asker benim, şu işi yapacağım. Bu devlet demiştir; bu ordu benim, şuraları zaptedeceğim.Bu devlet demiştir; bu ordu benim, şuraları zaptedeceğim. O saldırmıştır, berikisi de onun karşısına çıkmıştır. O saldırmıştır, berikisi de onun karşısına çıkmıştır.

Timur Ortaasya'dan Semerkant'tan kalkmıştır Anadolu'ya gelmiştir, Yıldırım'la çarpışmıştır. Timur Ortaasya'dan Semerkant'tan kalkmıştır Anadolu'ya gelmiştir, Yıldırım'la çarpışmıştır.

Ne işin var orada? Niye geldin? Niye çarpışıyorsun? Çinli mi kalmadı? Hintli mi kalmadı?Ne işin var orada? Niye geldin? Niye çarpışıyorsun? Çinli mi kalmadı? Hintli mi kalmadı? Sibirya'da ki kafirler mi kalmadı? Ne oluyor? Dünya dar mı geldi de oraya gelip çarpışıyorsun? Sibirya'da ki kafirler mi kalmadı? Ne oluyor? Dünya dar mı geldi de oraya gelip çarpışıyorsun?

Çarpışmışlardır. Ankara'da, Ankara çubuk ovasında da Yıldırım'ı yenmiştir.Çarpışmışlardır. Ankara'da, Ankara çubuk ovasında da Yıldırım'ı yenmiştir. Kaç kişi öldüyse, işte Allah korusun bizi böyle durumlara düşmekten. Kaç kişi öldüyse, işte Allah korusun bizi böyle durumlara düşmekten.

Irak, Saddam Hüseyin vasıtasıyla İran'a saldırmıştır. Beş yıl kadar sürmüştür savaş. Yazık!.. Irak, Saddam Hüseyin vasıtasıyla İran'a saldırmıştır. Beş yıl kadar sürmüştür savaş. Yazık!..

Birçok yerde, tarihin pek çok zamanında saltanat kavgaları olmuştur.Birçok yerde, tarihin pek çok zamanında saltanat kavgaları olmuştur. İki şehzâde çıkmıştır, iki ordu kurmuştur.İki şehzâde çıkmıştır, iki ordu kurmuştur. Saltanat davası için biribirleriyle karşılaşmışlardır, çarpışmışlardır.Saltanat davası için biribirleriyle karşılaşmışlardır, çarpışmışlardır. Olmuştur bunlar, olmaması lazım ama olmuştur. Olmuştur bunlar, olmaması lazım ama olmuştur.

Yani muhterem kardeşlerim; müslümanlar İslâm'dan uzak yaşamışlar. Çok kere uzak yaşamışlar.Yani muhterem kardeşlerim; müslümanlar İslâm'dan uzak yaşamışlar. Çok kere uzak yaşamışlar. Gözümüzü açalım, biz bu hayat imtihanını kaybetmeyelim. Ana çizgileri çiğnemeyelim.Gözümüzü açalım, biz bu hayat imtihanını kaybetmeyelim. Ana çizgileri çiğnemeyelim. Ana kuralları çiğnemeyelim. Müslüman müslümanla çarpışmaz, bitti!Ana kuralları çiğnemeyelim.

Müslüman müslümanla çarpışmaz, bitti!
Geliyor, müslümanla rekabet yapıyor, müslümanla çarpışıyor.Geliyor, müslümanla rekabet yapıyor, müslümanla çarpışıyor. Bir şirket geliyor burada bir yer almaya, öteki şirket de dünyada başka yer kalmamış gibiBir şirket geliyor burada bir yer almaya, öteki şirket de dünyada başka yer kalmamış gibi Türkiye'den geliyor, burada aynı yeri almaya müşteri oluyor; "Bu ticarettir!" diyor.Türkiye'den geliyor, burada aynı yeri almaya müşteri oluyor; "Bu ticarettir!" diyor. Peygamber Efendimiz diyor ki; Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Kardeşinizin talip olduğu mala, o işini sonuçlandırmadan, siz talip olmayın." "Kardeşinizin talip olduğu mala, o işini sonuçlandırmadan, siz talip olmayın."

Hem de bunu söyleyen, hocayım diyen bir herif. Hocayım diyor, bu ticarettir diyor.Hem de bunu söyleyen, hocayım diyen bir herif. Hocayım diyor, bu ticarettir diyor. Hocaysan hocalığını bil! Dinin ahkâmına aykırı işi savunma! Hocaysan hocalığını bil! Dinin ahkâmına aykırı işi savunma!

"Kardeşinin nikahlanmak için talip olduğu kıza, o sonuç almadan talip olamazsın.""Kardeşinin nikahlanmak için talip olduğu kıza, o sonuç almadan talip olamazsın." Ona ret cevabı verirlerse olur. Ona ret cevabı verirlerse olur. Ama daha henüz [önce isteyene red cevabı verilmeden;] "Aaa! Ben de istiyorum o kızı,Ama daha henüz [önce isteyene red cevabı verilmeden;] "Aaa! Ben de istiyorum o kızı, ben de dünür göndereyim." [diyerek] gönderemezsin. ben de dünür göndereyim." [diyerek] gönderemezsin. O öncelik, öncelikli olan bitirecek işini. Maalesef çok yanlış işler yapılıyor. O öncelik, öncelikli olan bitirecek işini. Maalesef çok yanlış işler yapılıyor.

Neden yapılıyor? Bu şehzadeler niye biribirleriyle kavga etmişlerdir?Neden yapılıyor? Bu şehzadeler niye biribirleriyle kavga etmişlerdir? Bu hükümdarlar niye biribirleriyle kavga etmişlerdir? Bu hükümdarlara uymak neden? Ne mecburiyeti var? Bu hükümdarlar niye biribirleriyle kavga etmişlerdir? Bu hükümdarlara uymak neden? Ne mecburiyeti var?

Uymasın! Niye ordusuna giriyor? Çarpışmasın! İşte paraydı, puldu, menfaati bilmem neydi filan. Uymasın!

Niye ordusuna giriyor?

Çarpışmasın!

İşte paraydı, puldu, menfaati bilmem neydi filan.

Fe-izâ tesâfehâ enzelellâhü aleyhimâ miete rahmetin li'l-bâdî tis'ûne ve li'l-musâfihı aşeratün. Fe-izâ tesâfehâ enzelellâhü aleyhimâ miete rahmetin li'l-bâdî tis'ûne ve li'l-musâfihı aşeratün.

Allahu Ekber! Hz. Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş ki Peygamber Efendimiz şöyle buyuyor; Allahu Ekber! Hz. Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş ki Peygamber Efendimiz şöyle buyuyor;

İze'l-teka'l-müslimâni. "İki müslüman biribiriyle karşılaşırsa." İze'l-teka'l-müslimâni. "İki müslüman biribiriyle karşılaşırsa."

Bu sefer kılıç yok, korkmayın, yüreğinizi tutmayın, müsterih olun. Bu sefer kılıç yok, korkmayın, yüreğinizi tutmayın, müsterih olun.

"İki müslüman biribiriyle karşılaşırsa." Fe-selleme ehadühümâ alâ sâhibihî."İki müslüman biribiriyle karşılaşırsa." Fe-selleme ehadühümâ alâ sâhibihî. "Birisi kardeşine selam verirse." Çünkü müslümanlar kardeştir."Birisi kardeşine selam verirse."

Çünkü müslümanlar kardeştir.
Bak orada da, kardeşine kılıç çekerse diyor, burada da selam diyor.Bak orada da, kardeşine kılıç çekerse diyor, burada da selam diyor. Çünkü müslüman her zaman kardeştir. Çünkü müslüman her zaman kardeştir.

"Birisi ötekisine, kardeşine, arkadaşına selam verirse; bunlardan birisi kardeşine selam verirse.""Birisi ötekisine, kardeşine, arkadaşına selam verirse; bunlardan birisi kardeşine selam verirse." Kâne ehabbehümâ ilallâhi ahsenühümâ bişran bi-sâhibihî.Kâne ehabbehümâ ilallâhi ahsenühümâ bişran bi-sâhibihî. "Kardeşine güleç yüzlülükte daha güzel davranan, Allah'a daha çok sevgili olur." "Kardeşine güleç yüzlülükte daha güzel davranan, Allah'a daha çok sevgili olur."

Yüzü daha çok güleç olan, daha çok [sevap alır.]Yüzü daha çok güleç olan, daha çok [sevap alır.] Güler yüzle selamünaleyküm diyorsun, asık suratla aleykümselam diye selam alıyor. Güler yüzle selamünaleyküm diyorsun, asık suratla aleykümselam diye selam alıyor.

Ne oluyorsun ya, selam verdik yahu! Allah Allah!Ne oluyorsun ya, selam verdik yahu! Allah Allah! Yüzünden düşen bin parça olacak, mahkeme duvarı gibi surat. Selam verdik! Yüzünden düşen bin parça olacak, mahkeme duvarı gibi surat. Selam verdik!

"Hangisi daha çok güleç yüzlüyse, tatlılık bakımından,"Hangisi daha çok güleç yüzlüyse, tatlılık bakımından, güleç yüzlülük bakımından daha güzel durumdaysagüleç yüzlülük bakımından daha güzel durumdaysa hangisi daha güleç yüzlüyse, Allah'a o daha sevgilidir." hangisi daha güleç yüzlüyse, Allah'a o daha sevgilidir."

Somurtmak yok, surat asmak yok, kaş çatmak yok. Ağrın varsa ağrın var, ne yapalım.Somurtmak yok, surat asmak yok, kaş çatmak yok. Ağrın varsa ağrın var, ne yapalım. İlk önce bir gül bakalım. Hasib Efendi, şiddetli rahatsızlığı varmış, prostat sancıları varmış.İlk önce bir gül bakalım.

Hasib Efendi, şiddetli rahatsızlığı varmış, prostat sancıları varmış.
Bizim eski ihvanlar anlatıyor. Misafir geldi mi, güle oynaya hizmet ede, tatlı sohbet edermiş.Bizim eski ihvanlar anlatıyor. Misafir geldi mi, güle oynaya hizmet ede, tatlı sohbet edermiş. Misafir, "Hocam müsaadenizle ben gideyim." deyip, evinden gidip kapıyı kapadıktan sonra Misafir, "Hocam müsaadenizle ben gideyim." deyip, evinden gidip kapıyı kapadıktan sonra inleyip, sızlayıp âh u vâha başlarmış. Yakın ihvanı, hizmet eden ağabeyler söylüyorlar.inleyip, sızlayıp âh u vâha başlarmış. Yakın ihvanı, hizmet eden ağabeyler söylüyorlar. Misafire hiç çaktırmıyor, hiç belli etmiyor.Misafire hiç çaktırmıyor, hiç belli etmiyor. Kapıdan gidince artık inlemeye, ağlamaya, sızlamaya ah vah etmeye başlarmış. Allahu Ekber! Kapıdan gidince artık inlemeye, ağlamaya, sızlamaya ah vah etmeye başlarmış. Allahu Ekber!

Güleç yüzlü olacak. Güleç yüzlü olan, daha güleç yüzlü olan, Allah'a daha sevgili olur. Ve bitmedi müjde. Güleç yüzlü olacak. Güleç yüzlü olan, daha güleç yüzlü olan, Allah'a daha sevgili olur. Ve bitmedi müjde.

Fe-izâ tesâfehâ. "Biribirleriyle musafahalaşınca, ellerini tutup müsafaha [edince.]" Fe-izâ tesâfehâ. "Biribirleriyle musafahalaşınca, ellerini tutup müsafaha [edince.]"

İslâm'da müsafaha var.İslâm'da müsafaha var. Bu müsafaha, böyle karşılıklı elleri [başparmaklar yukarı gelecek şekilde]Bu müsafaha, böyle karşılıklı elleri [başparmaklar yukarı gelecek şekilde] böyle tutup [el sıkışmaktır], müsafaha budur.böyle tutup [el sıkışmaktır], müsafaha budur. Bu, [sadece normal el sıkışmak] Avrupalıların selamlaşması. Biz de böyle değil, biz de böyle.Bu, [sadece normal el sıkışmak] Avrupalıların selamlaşması. Biz de böyle değil, biz de böyle. Buna, [başparmaklar yukarı gelecek şekildeki el sıkışmaya] musafaha deniliyor. Buna, [başparmaklar yukarı gelecek şekildeki el sıkışmaya] musafaha deniliyor.

"Müsafaha ettikleri zaman." Enzelellâhü aleyhimâ miete rahmetin."Müsafaha ettikleri zaman." Enzelellâhü aleyhimâ miete rahmetin. "Allah bu ikisinin üzerine 100 rahmet indirir." "Allah bu ikisinin üzerine 100 rahmet indirir."

Yüz rahmet-i rahmân, Rahman olan Allahu Teâlâ hazretlerininYüz rahmet-i rahmân, Rahman olan Allahu Teâlâ hazretlerinin 100 rahmeti musafaha ettikleri zaman bunların üstüne iner. E bu rahmetler nasıl taksim olacak? 100 rahmeti musafaha ettikleri zaman bunların üstüne iner.

E bu rahmetler nasıl taksim olacak?

Li'l-bâdî tis'ûne ve li'l-musâfihı aşeratün. "Selâmı ilk verene 90, selâmı alana 10. Müsafaha edene on." Li'l-bâdî tis'ûne ve li'l-musâfihı aşeratün. "Selâmı ilk verene 90, selâmı alana 10. Müsafaha edene on."

İlk başlayan büyük mükâfatı alıyor. Onda dokuzunu o alıyor, o başladı.İlk başlayan büyük mükâfatı alıyor. Onda dokuzunu o alıyor, o başladı. Onun için müslüman müslümanla karşılaştığı zaman selam vermeye can atacak. Onun için müslüman müslümanla karşılaştığı zaman selam vermeye can atacak. Şunu görmezlikten geleyim de, geçeyim de, selam vermeyeyim de,Şunu görmezlikten geleyim de, geçeyim de, selam vermeyeyim de, geçen gün bizim tavukları kışaladı da, elmayı taşladı da, bilmem ne de, şöyle yaptı da, böyle yaptı da...geçen gün bizim tavukları kışaladı da, elmayı taşladı da, bilmem ne de, şöyle yaptı da, böyle yaptı da... Ne küçük işlerle uğraşıyorlar ya! Değmez! Yüz rahmetin 90'ı selama başlayana, 10'u da ötekisine. Ne küçük işlerle uğraşıyorlar ya! Değmez!

Yüz rahmetin 90'ı selama başlayana, 10'u da ötekisine.

Nihayet, belki delikanlıların hoşuna gidecek bir hadîs-i şerîfle sohbetimi kapatıyorum.Nihayet, belki delikanlıların hoşuna gidecek bir hadîs-i şerîfle sohbetimi kapatıyorum. Bu hadîs-i şerîfi İbn Mâce, Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh, Hâkim,Bu hadîs-i şerîfi İbn Mâce, Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh, Hâkim, Taberânî, İbn Hibbân ve Ebû Nuaym Muhammed b. Mesleme radıyallahu anh'ten Taberânî, İbn Hibbân ve Ebû Nuaym Muhammed b. Mesleme radıyallahu anh'ten rivayet etmişler, kitaplarına kaydetmişler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; rivayet etmişler, kitaplarına kaydetmişler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

İzâ elkallahu fî kalbi'm-riin minküm hıtbete'm-raetin.İzâ elkallahu fî kalbi'm-riin minküm hıtbete'm-raetin. "Sizden birinizin, sizden bir kişinin gönlüne Allah bir hanımı nikahla istemek arzusu düşürürse." "Sizden birinizin, sizden bir kişinin gönlüne Allah bir hanımı nikahla istemek arzusu düşürürse."

"Ya gideyim şu hanımı ailesinden isteyeyim, şunu nikahlayayım." diye,"Ya gideyim şu hanımı ailesinden isteyeyim, şunu nikahlayayım." diye, onunla evlenmeyi, isteği kalbine, gönlüne düşürürse Allah. onunla evlenmeyi, isteği kalbine, gönlüne düşürürse Allah.

"Bir kişinin kalbine, bir kadını nikahına almayı istemek düşüncesini düşürürse.""Bir kişinin kalbine, bir kadını nikahına almayı istemek düşüncesini düşürürse." Fe-lâ be'se. "Bir mahsuru yoktur." En yenzura ileyhâ. "Ona bakmaya, ona bakmasında bir mahsur yoktur." Fe-lâ be'se. "Bir mahsuru yoktur." En yenzura ileyhâ. "Ona bakmaya, ona bakmasında bir mahsur yoktur."

Başka zaman? Başka zaman bakmaz, bakamaz.Başka zaman?

Başka zaman bakmaz, bakamaz.
Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki; Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki;

Kul li'l-mü'minîne. "Ey Resûlüm! Şöyle şu müslümanlara ki." Kul li'l-mü'minîne. "Ey Resûlüm! Şöyle şu müslümanlara ki." Yeğuddû min ebsârihim. "Gözlerini yumsunlar, kapasınlar, nâmahrem kadınlara bakmasınlar."Yeğuddû min ebsârihim. "Gözlerini yumsunlar, kapasınlar, nâmahrem kadınlara bakmasınlar." Ve yahfezû furûcehüm. "Namuslarını da korusunlar." Ve yahfezû furûcehüm. "Namuslarını da korusunlar."

Namuslarına gölge, leke getirmesinler, edeplerini muhafaza etsinler, yabancıya bakmasınlar. Namuslarına gölge, leke getirmesinler, edeplerini muhafaza etsinler, yabancıya bakmasınlar.

Peki hocam, biz kadınlara bakmayacağız da,Peki hocam, biz kadınlara bakmayacağız da, kadın pencerenin perdesini kenarından aralayıp da, erkeğe bakabilir mi? kadın pencerenin perdesini kenarından aralayıp da, erkeğe bakabilir mi? Erkek görmeden, kız, o da geçene bakabilir mi? Bakamaz.Erkek görmeden, kız, o da geçene bakabilir mi?

Bakamaz.
Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri hanımlara da buyurur ki; Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri hanımlara da buyurur ki;

Ve kul li'l-mü'minâti. "Ey Resûlüm! Müslüman hatunlara da söyle."Ve kul li'l-mü'minâti. "Ey Resûlüm! Müslüman hatunlara da söyle." Yağdudne min ebsârihinne. "Gözlerini muhafaza etsinler, nâmahrem adamlara bakmasınlar."Yağdudne min ebsârihinne. "Gözlerini muhafaza etsinler, nâmahrem adamlara bakmasınlar." Ve yahfazne fürûcehünne. "Namuslarını da iyi korusunlar, namuslarına gölge düşürmesinler." Ve yahfazne fürûcehünne. "Namuslarını da iyi korusunlar, namuslarına gölge düşürmesinler."

O da bakmayacak. Şöyle başı önünde yürüyüp gidecek.O da bakmayacak. Şöyle başı önünde yürüyüp gidecek. Erkek de öyle olacak, nazar ber kadem, bakışı papucunun üstünde böyle yürüyecek. Erkek de öyle olacak, nazar ber kadem, bakışı papucunun üstünde böyle yürüyecek.

Ya bu adam mı kız mı ya, şuna bak başı önüne eğilmiş yürüyüp gidiyor? Ya bu adam mı kız mı ya, şuna bak başı önüne eğilmiş yürüyüp gidiyor?

Bu adam, adam! Hem de iyi er kişi hem de iyi derviş!Bu adam, adam! Hem de iyi er kişi hem de iyi derviş! Çünkü nâmahreme bakmayayım diye gözünü eğiyor.Çünkü nâmahreme bakmayayım diye gözünü eğiyor. Oraya bak, buraya bak, ona bak, sağa bak, sola bak. Avanak! Ne bakıyorsun? Bakılmaz ki! Oraya bak, buraya bak, ona bak, sağa bak, sola bak. Avanak! Ne bakıyorsun? Bakılmaz ki!

Her bakış şeytanın zehirli oklarından bir oktur.Her bakış şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Bakış şeytanın zehirli oklarından bir oktur, zehirler insanı.Bakış şeytanın zehirli oklarından bir oktur, zehirler insanı. İçini bulandırır, kalbini, gönlünü bulandırır. Yürüyordu, birden dat dut, araba bilmem ne.İçini bulandırır, kalbini, gönlünü bulandırır. Yürüyordu, birden dat dut, araba bilmem ne. Ne oluyor, geliyor mu gelmiyor mu? derken bir baktı, bir kadın gördü. Tamam, mâzur. Ne oluyor, geliyor mu gelmiyor mu? derken bir baktı, bir kadın gördü. Tamam, mâzur. Çünkü gördü. İkinci defa; "Ha bu kadım kimmiş ya! Nasıl giyinmiş ya! Eteği nasıl, uzun mu?" bilmem ne.Çünkü gördü. İkinci defa; "Ha bu kadım kimmiş ya! Nasıl giyinmiş ya! Eteği nasıl, uzun mu?" bilmem ne. İkinci bakış şeytandan. İlk bakış, gözü takıldı.İkinci bakış şeytandan. İlk bakış, gözü takıldı. Bakmak niyeti değildi ama işte giderken gözü takıldı, ilk bakışta birşey yok.Bakmak niyeti değildi ama işte giderken gözü takıldı, ilk bakışta birşey yok. Bir daha bakmak şeytandan, artık şeytan döndürüyor kafasını.Bir daha bakmak şeytandan, artık şeytan döndürüyor kafasını. Şeytan döndürtüyor, şeytan baktırıyor, günahtır. Şeytan döndürtüyor, şeytan baktırıyor, günahtır.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuyor ki;

"Gözler de zina eder, eller de zina eder" Gözlerin zinası nedir? Bakmaktır. "Gözler de zina eder, eller de zina eder"

Gözlerin zinası nedir?

Bakmaktır.

Ellerin zinası nedir? Tutmaktır, tokalaşmaktır, vesairedir. Ellerin zinası nedir?

Tutmaktır, tokalaşmaktır, vesairedir.

Bizim kendi örfümüz, âdetimiz vardır. Bize göre yaşam şöyledir:Bizim kendi örfümüz, âdetimiz vardır. Bize göre yaşam şöyledir: Biz, evimize misafir geldi mi haremlikli, selamlıklı otururuz. Biz, evimize misafir geldi mi haremlikli, selamlıklı otururuz. Bizim hanımlarımız, yazın 39 derece sıcak bile olsa örtünürler. Biz erkekler de örtünürüz.Bizim hanımlarımız, yazın 39 derece sıcak bile olsa örtünürler. Biz erkekler de örtünürüz. Biz de öyle şort giyip gezmeyiz. Örfümüze göre böyle. Bunlara benzeyenler? Benzeyenler ayrı. Biz de öyle şort giyip gezmeyiz. Örfümüze göre böyle.

Bunlara benzeyenler?

Benzeyenler ayrı.

Yani falanca kardeşimiz şort giyiyor?! Giyiyor ama bunlara benzediği için giyiyor. Yani falanca kardeşimiz şort giyiyor?!

Giyiyor ama bunlara benzediği için giyiyor.

Peygamber Efendimiz giyinmiş mi? Hayır.Peygamber Efendimiz giyinmiş mi?

Hayır.
Bizde diz kapağının altından göbeğe kadar kısım avret i ğalîzadır, dizkapağının üstüne çıkmaz şort.Bizde diz kapağının altından göbeğe kadar kısım avret i ğalîzadır, dizkapağının üstüne çıkmaz şort. Şort "kısa" demek. Kısa giyemez. Onun için bizim yememiz, içmemiz [farklıdır.]Şort "kısa" demek. Kısa giyemez. Onun için bizim yememiz, içmemiz [farklıdır.] Biz helal şeyleri içeriz; içkileri, haramları içmeyiz. Biz örtünürüz, açılmayız.Biz helal şeyleri içeriz; içkileri, haramları içmeyiz. Biz örtünürüz, açılmayız. Biz nâmahreme bakmayız, dans etmeyiz, flört etmeyiz, girlfriend, boyfriend bilmeyiz. Biz nâmahreme bakmayız, dans etmeyiz, flört etmeyiz, girlfriend, boyfriend bilmeyiz.

Biz, başka bir dinin, mübarek âhir zaman peygamberi Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin yolunda,Biz, başka bir dinin, mübarek âhir zaman peygamberi Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin yolunda, hak din olan İslâm'a bağlı müslümanız biz! Elhamdülillah!.. hak din olan İslâm'a bağlı müslümanız biz!

Elhamdülillah!..

Elhamdülillah ki müslümanız; bizim giyimimiz, kuşamımız başkadır. Elhamdülillah ki müslümanız; bizim giyimimiz, kuşamımız başkadır.

Geliyor bizim yanımıza soruyor, bakıyor; "Siz ne millettensiniz?"Geliyor bizim yanımıza soruyor, bakıyor; "Siz ne millettensiniz?" Salih diyor ki; "Biz Osmanlıyız" diyor. Bakıyor kıyafetimize, fark ediyor bizi. Salih diyor ki; "Biz Osmanlıyız" diyor. Bakıyor kıyafetimize, fark ediyor bizi.

Allah Allah! Avustralya'da bu giyim ne? Allah Allah! Avustralya'da bu giyim ne?

"Siz ne milletsiniz, neyin nesisiniz?" Hiç üzerine lazım olmayan bir çift uzaktan geliyor; "Siz ne milletsiniz, neyin nesisiniz?" Hiç üzerine lazım olmayan bir çift uzaktan geliyor;

"Siz nesiniz?" diyor. "Biz Osmanlıyız." diyor. "Siz nesiniz?" diyor.

"Biz Osmanlıyız." diyor.

Bazıları da, "Siz Muhammedî misiniz?" diye soruyorlar. Bazıları da, "Siz Muhammedî misiniz?" diye soruyorlar.

Muhammedîyiz, müslümanız. Elhamdülillah. Muhammedîyiz, müslümanız. Elhamdülillah.

Yani bizim bağlılığımız, Peygamber Efendimiz PeygamberimizdirYani bizim bağlılığımız, Peygamber Efendimiz Peygamberimizdir ama Peygamber Efendimiz Allah'ın peygamberi olduğu için, Hz. Muhammed Efendimiz başımızın tacıdır, ama Peygamber Efendimiz Allah'ın peygamberi olduğu için, Hz. Muhammed Efendimiz başımızın tacıdır, ona ondan bağlıyız. Yoksa biz Allah'ın kuluyuz, Allah'ın dinine bağlıyız, Allah'a teslim olmuşuz. ona ondan bağlıyız. Yoksa biz Allah'ın kuluyuz, Allah'ın dinine bağlıyız, Allah'a teslim olmuşuz.

Veccehtü vechiye lillezî fatara's-semâvâti ve'l-ardı. Eslemtü lillahî.Veccehtü vechiye lillezî fatara's-semâvâti ve'l-ardı. Eslemtü lillahî. Allah'a teslim olmuşuz, Allah'a kul olmaya ahd etmişiz, söz vermişiz! Bizim böyle olmamız lazım! Allah'a teslim olmuşuz, Allah'a kul olmaya ahd etmişiz, söz vermişiz! Bizim böyle olmamız lazım!

Nedir bu çenenizin etrafındaki sakal? Sünnet-i seniyeyyi nebeviyye.Nedir bu çenenizin etrafındaki sakal?

Sünnet-i seniyeyyi nebeviyye.
Peygamber Efendimiz, "Sakallarınızı kazıtmayın." buyurmuş, onun için sakallıyız. Peygamber Efendimiz, "Sakallarınızı kazıtmayın." buyurmuş, onun için sakallıyız.

E nedir bu böyle elinizde tesbih? Bilmem ne... E nedir bu böyle elinizde tesbih? Bilmem ne...

Peygamber Efendimiz bildirmiş ki, Kur'an-ı Kerîm emrediyor ki; "Allahı çok zikr etmek lazım."Peygamber Efendimiz bildirmiş ki, Kur'an-ı Kerîm emrediyor ki; "Allahı çok zikr etmek lazım." Bu da zikir vasıtasıdır, saymak için birer vasıta. Bu da zikir vasıtasıdır, saymak için birer vasıta.

Hâsılı bizim birisini taklit etmeye hiç ihtiyacımız yok!Hâsılı bizim birisini taklit etmeye hiç ihtiyacımız yok! Çünkü en güzelleri bizim dinimizde vardır, taklit etmek de yakışık almaz.Çünkü en güzelleri bizim dinimizde vardır, taklit etmek de yakışık almaz. Güzeli bırakıp da çirkini taklit etmek yakışık almaz. Güzeli bırakıp da çirkini taklit etmek yakışık almaz.

Allahu Teâlâ hazretleri, İslâm'ın kıymetini bilip müslümanca yaşamayı bize nasip etsin.Allahu Teâlâ hazretleri, İslâm'ın kıymetini bilip müslümanca yaşamayı bize nasip etsin. Rızasını kazanmayı nasip etsin. Cennetiyle cemaliyle cümlemizi müşerref eylesin. Rızasını kazanmayı nasip etsin. Cennetiyle cemaliyle cümlemizi müşerref eylesin.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2