Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Âhir 1446
21 Aralık 2024
İmsak
06:46
Güneş
08:19
Öğle
13:07
İkindi
15:25
Akşam
17:46
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Mü’min Tatlıdır, Tatlılığı Sever

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Yirminci Asrın En Büyük Zararı, Osmanlıda Gençlerin Birbirine Hitap Ahlakı, Cahillikten Kurtulmak, Şeytandan Kaçacak | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Mü’min Tatlıdır, Tatlılığı Sever

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Yirminci Asrın En Büyük Zararı, Osmanlıda Gençlerin Birbirine Hitap Ahlakı, Cahillikten Kurtulmak, Şeytandan Kaçacak | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm Bismillâhirrahmânirrahîm

El-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. Alâ külli hâlin ve fî külli hîn.El-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne ve imâmi'l-muttakîn ve eşrefî'l-mürselînVe's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne ve imâmi'l-muttakîn ve eşrefî'l-mürselîn Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihi ve sahbihî ve mentebiahû bi-ihsânin zevi's-sıdkı ve'l-vefâ.Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihi ve sahbihî ve mentebiahû bi-ihsânin zevi's-sıdkı ve'l-vefâ. Emmâ ba'dü fe kâle Resûlullâhi sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ ba'dü fe kâle Resûlullâhi sallallahu aleyhi ve sellem:

Kalbü'l-mü'mini hulvün yuhibbü'l-halâvete. Kalbü'l-mü'mini hulvün yuhibbü'l-halâvete.

Kalp Arapça'da iki mânaya geliyor: Kalp Arapça'da iki mânaya geliyor:

Bir yürek demek. Bir yürek demek.

Kayıkçını küreği tıp tıp atar yüreği Kayıkçını küreği tıp tıp atar yüreği

Yürek, et parçası. Yürek, et parçası.

Bir de gönül mânasına geliyor. Bir de gönül mânasına geliyor.

Gönül nerede? Gönül nerede?

Vallahi bilmem! Gönül, tarifi zor bir şey, insanın iç âlemi! Ama "şurada burada" denilmez.Vallahi bilmem! Gönül, tarifi zor bir şey, insanın iç âlemi! Ama "şurada burada" denilmez. Belki o yüreğin olduğu yerle ilgisi de var. Belki o yüreğin olduğu yerle ilgisi de var. Ama gönlün mânası yürek demek değil. Birisi et parçası birisi de insanın iç âlemi. Ama gönlün mânası yürek demek değil. Birisi et parçası birisi de insanın iç âlemi.

"Gönlüm kırıldı." "Gönlüm kırıldı."

Üzüldüm, demek. Üzüldüm, demek.

"Gönlüm seni çok sevdi." "Gönlüm seni çok sevdi."

Demek ki sevme kabiliyeti var. Demek ki sevme kabiliyeti var.

Kalbü'l-mü'mini hulvün. "Mü'minin kalbi, gönlü tatlıdır." Kalbü'l-mü'mini hulvün. "Mü'minin kalbi, gönlü tatlıdır."

Mü'minin içi tatlıdır. Kestiğin zaman bakarsın, içi tatlı.Mü'minin içi tatlıdır. Kestiğin zaman bakarsın, içi tatlı. Çilek renginde bir meyve var; ince kabuklu, dışı solgun kırmızı. Çilek renginde bir meyve var; ince kabuklu, dışı solgun kırmızı. Dışarıdan bakıyorsun; "Bu bayatlamış, manavda durmuş, herhalde tatlı değil…" diyorsun. Dışarıdan bakıyorsun; "Bu bayatlamış, manavda durmuş, herhalde tatlı değil…" diyorsun. İncecik kabuk soyuluyor. Altından sedef gibi pırıl pırıl sulu meyve çıkıyor: Liçi.İncecik kabuk soyuluyor. Altından sedef gibi pırıl pırıl sulu meyve çıkıyor: Liçi. O benim hoşuma gidiyor. O benim hoşuma gidiyor. Dışı mütevazı, içi tatlı. Ben onu dervişlere benzetiyorum: dışı mütevazı, içi tatlı! Dışı mütevazı, içi tatlı. Ben onu dervişlere benzetiyorum: dışı mütevazı, içi tatlı!

Kalbü'l-mü'mini hulvün yuhibbü'l-halâvete. "Mü'min tatlıdır, tatlılığı sever." Kalbü'l-mü'mini hulvün yuhibbü'l-halâvete. "Mü'min tatlıdır, tatlılığı sever."

Mü'min hoş adamdır. Mü'min insan; tatlı insandır, sevimli insandır, tadına doyum olmaz.Mü'min hoş adamdır. Mü'min insan; tatlı insandır, sevimli insandır, tadına doyum olmaz. İyi mü'minin tadına doyum olmaz, arkadaşlığına, yolculuğuna, komşuluğuna, ortaklığına doyum olmaz. İyi mü'minin tadına doyum olmaz, arkadaşlığına, yolculuğuna, komşuluğuna, ortaklığına doyum olmaz. Mü'min tatlıdır; tadına doyamazsın, bayılırsın, ayrılmak istemezsin. Mü'min tatlıdır; tadına doyamazsın, bayılırsın, ayrılmak istemezsin.

Bir kere düşünüverin:Bir kere düşünüverin: O mübarek evliyâullah büyüklerimiz birbirlerini nasıl sevmişler, nasıl sevdirmişler; O mübarek evliyâullah büyüklerimiz birbirlerini nasıl sevmişler, nasıl sevdirmişler; o dervişler, o mübarekler, nasıl edeple…o dervişler, o mübarekler, nasıl edeple… Kapıdan girişleri bir edep, oturmaları bir edep, konuşmaları,Kapıdan girişleri bir edep, oturmaları bir edep, konuşmaları, ayakta durmaları, hizmetleri bir edep, bin bir türlü hizmet… Ne güzel dünya imiş! ayakta durmaları, hizmetleri bir edep, bin bir türlü hizmet… Ne güzel dünya imiş!

Geçtiğimiz yirminci asrın en büyük hunharlığı nedir? Geçtiğimiz yirminci asrın en büyük hunharlığı nedir?

Yirminci asrın, gaddar hunhar insanların yirminci asırda yaptıkları en büyük hunharlık nedir? Yirminci asrın, gaddar hunhar insanların yirminci asırda yaptıkları en büyük hunharlık nedir?

Bu güzel medeniyeti, bu mânevî medeniyeti tahrip etmeye çalışmalarıdır, yok etmeleridir! Bu güzel medeniyeti, bu mânevî medeniyeti tahrip etmeye çalışmalarıdır, yok etmeleridir!

Osmanlı medeniyeti, tasavvuf medeniyeti; bu tasavvuf medeniyetini yıkmaları yok mu? Osmanlı medeniyeti, tasavvuf medeniyeti; bu tasavvuf medeniyetini yıkmaları yok mu?

Bu insanların birbirleriyle tatlı tatlı geçinmeleri, birbirlerine tatlı tatlı kardeşlikleri,Bu insanların birbirleriyle tatlı tatlı geçinmeleri, birbirlerine tatlı tatlı kardeşlikleri, birbirlerine tatlı tatlı muhabbetleri, hediyeleri, birbirlerinin yollarına can vermeleri...birbirlerine tatlı tatlı muhabbetleri, hediyeleri, birbirlerinin yollarına can vermeleri... Bu güzel duyguların bu dünyadan silinmesi en büyük felakettir, en büyük çevre kirliliğidir.Bu güzel duyguların bu dünyadan silinmesi en büyük felakettir, en büyük çevre kirliliğidir. En kötü durumdur! En kötü durumdur!

Maalesef bu güzelim medeniyet kitaplarda kaldı gibi, neredeyse yok oldu gibi!Maalesef bu güzelim medeniyet kitaplarda kaldı gibi, neredeyse yok oldu gibi! İnşaallah biz canlandırırız. Bakarsın tohumlar buralarda yeşerir.İnşaallah biz canlandırırız. Bakarsın tohumlar buralarda yeşerir. İnsanlar bir insanlık görsünler, arkadaşlık vefa, dostluk, kardeşlik, fedakârlık görsünler. İnsanlar bir insanlık görsünler, arkadaşlık vefa, dostluk, kardeşlik, fedakârlık görsünler. Burada yeryüzünde gezen kanatsız meleklerden müteşekkil bir toplum inşaallah olur.Burada yeryüzünde gezen kanatsız meleklerden müteşekkil bir toplum inşaallah olur. Dedikodusuz, gıybetsiz, yalansız dolansız, safî, halis, muhlis bir toplum… Dedikodusuz, gıybetsiz, yalansız dolansız, safî, halis, muhlis bir toplum…

Her şey güzel, her şey tatlı; kurt kuzuyla ahbap, arkadaş; gelin kaynanayla dost;Her şey güzel, her şey tatlı; kurt kuzuyla ahbap, arkadaş; gelin kaynanayla dost; karı koca muhabbetli, birbirlerini şu kadarcık incitmemişler… karı koca muhabbetli, birbirlerini şu kadarcık incitmemişler…

İhvanımızdan birisi öldü de hanımı öyle diyor:İhvanımızdan birisi öldü de hanımı öyle diyor: 60-70 yıl ne kadar evlilik sürmüşlerse sürmüşler, "Birbirimizi şu kadar incitmedik!" diyor. 60-70 yıl ne kadar evlilik sürmüşlerse sürmüşler, "Birbirimizi şu kadar incitmedik!" diyor.

Evlilikte incitmemek olur mu? Evlilikte incitmemek olur mu?

Evlilik kavgalı gürültülü, fırtınalı, bağırmalı çağırmalı oluyor. Çok şeyler duyuyoruz.Evlilik kavgalı gürültülü, fırtınalı, bağırmalı çağırmalı oluyor. Çok şeyler duyuyoruz. Belki kendimiz de yapıyoruz. Herkes kendisinin hâlini biliyor. Belki kendimiz de yapıyoruz. Herkes kendisinin hâlini biliyor.

"Kazaklık" demişiz, bir huy beğenmişiz ama hangi kitap yazıyor?"Kazaklık" demişiz, bir huy beğenmişiz ama hangi kitap yazıyor? Hadis kitaplarında mı yazıyor, tefsir kitaplarında mı yazıyor, fıkıh kitaplarında mı yazıyor?!.. Hadis kitaplarında mı yazıyor, tefsir kitaplarında mı yazıyor, fıkıh kitaplarında mı yazıyor?!..

Bir kazaklıktır tutturmuşuz, erkek adam kazak adam diye tutturmuşuz öyle gidiyoruz amaBir kazaklıktır tutturmuşuz, erkek adam kazak adam diye tutturmuşuz öyle gidiyoruz ama acaba Peygamber-i Zîşan'ımızın adabı nasıldı? acaba Peygamber-i Zîşan'ımızın adabı nasıldı?

Peygamber Efendimiz acaba nasıl yaşadı, evinde nasıl yaptı?Peygamber Efendimiz acaba nasıl yaşadı, evinde nasıl yaptı? Aile yaşantısı, aile fertlerine karşı muamelesi nasıldı?.. Aile yaşantısı, aile fertlerine karşı muamelesi nasıldı?..

Bunu arayıp sorup; "Ben böyle yapayım, bunu gaye edinip bunu yapmaya çalışayım…" [diyen yok gibi]. Bunu arayıp sorup; "Ben böyle yapayım, bunu gaye edinip bunu yapmaya çalışayım…" [diyen yok gibi].

60-70 yıl yaşayıp da zerre kadar birbirini incitmemek ne kadar güzel bir şey, ne tatlı şey! 60-70 yıl yaşayıp da zerre kadar birbirini incitmemek ne kadar güzel bir şey, ne tatlı şey!

[Mehmed Zahid Kotku] Hocamız'la beraber Tavşancıl'a uğrardık.[Mehmed Zahid Kotku] Hocamız'la beraber Tavşancıl'a uğrardık. Tavşancıl'da ihvanımızdan bir hanım teyze vardı. Nur içinde yatsın, makamı âlâların âlâsı olsun!Tavşancıl'da ihvanımızdan bir hanım teyze vardı. Nur içinde yatsın, makamı âlâların âlâsı olsun! Tavşancıl bir köy, Gebze'ye gelirken bir köy. Tavşancıl bir köy, Gebze'ye gelirken bir köy.

Ama o tatlı dili, o güleç yüzü, bizi karşılayışı,Ama o tatlı dili, o güleç yüzü, bizi karşılayışı, o ikramı sanki Osmanlı sultanlarının saraylarından arta kalmış, müzeden çıkma bir sultan hanım gibiydi. o ikramı sanki Osmanlı sultanlarının saraylarından arta kalmış, müzeden çıkma bir sultan hanım gibiydi. "Efendim!" deyişi, hitap edişi, ikram edişi çok şahane idi. "Efendim!" deyişi, hitap edişi, ikram edişi çok şahane idi.

Bilin ki belki kelimelerimle anlatamıyorum,Bilin ki belki kelimelerimle anlatamıyorum, belki gördüklerimi size anlatmak istesem sabahlar olur, haftalar geçer. belki gördüklerimi size anlatmak istesem sabahlar olur, haftalar geçer. Bilin ki çok yüksek, çok zarif, çok ince bir ruh medeniyeti vardı.Bilin ki çok yüksek, çok zarif, çok ince bir ruh medeniyeti vardı. Ruhsal medenîlik vardı, ruh dünyası zengin insanların kurduğu bir medeniyet vardı. Her şey güzeldi. Ruhsal medenîlik vardı, ruh dünyası zengin insanların kurduğu bir medeniyet vardı. Her şey güzeldi.

Yirminci yüzyılda hunharlar, gaddarlar, cebbarlar, zalimler bunu yıktılar.Yirminci yüzyılda hunharlar, gaddarlar, cebbarlar, zalimler bunu yıktılar. Ondan sonra da yerine tangırtılı tungurtulu, cazlı barlı pavyonlu, pis,Ondan sonra da yerine tangırtılı tungurtulu, cazlı barlı pavyonlu, pis, iğrenç radyolarla televizyonlarla çirkin filmlerle evimize [girdiler]. iğrenç radyolarla televizyonlarla çirkin filmlerle evimize [girdiler]. Haberleri açarken dinleyemiyoruz, televizyonda reklamları bile kapatmak zorunda kalıyoruz.Haberleri açarken dinleyemiyoruz, televizyonda reklamları bile kapatmak zorunda kalıyoruz. Akılları fikirleri şerde, şeytanlıkta olan insanlardan kurulu bir dünya! Akılları fikirleri şerde, şeytanlıkta olan insanlardan kurulu bir dünya!

Peki, akılları fikirleri melekler gibi yaşamak isteyen insanlar yok mu? Peki, akılları fikirleri melekler gibi yaşamak isteyen insanlar yok mu?

Var ama onlar bir toplum oluşturamamış, onlar kendilerini sunamamış.Var ama onlar bir toplum oluşturamamış, onlar kendilerini sunamamış. Amerika'da, burada, başka Avrupa ülkelerinde kendi örflerini yaşatmaya çalışan çeşitli dinî gruplar var.Amerika'da, burada, başka Avrupa ülkelerinde kendi örflerini yaşatmaya çalışan çeşitli dinî gruplar var. Ama biz o yüksek tasavvuf medeniyetimizi yaşatamamışız! Ama biz o yüksek tasavvuf medeniyetimizi yaşatamamışız!

Mevlânâ hazretlerinin mübarek şehri Konya'da Mevlevî tekkesi ve şeyhi yok! Hayretler içinde kaldım!Mevlânâ hazretlerinin mübarek şehri Konya'da Mevlevî tekkesi ve şeyhi yok! Hayretler içinde kaldım! İşim olmasaydı Allah nasip etseydi Konya'ya Mevlevî tekkesi açmaya gidecektim! İşim olmasaydı Allah nasip etseydi Konya'ya Mevlevî tekkesi açmaya gidecektim! Ayıp, Konyalılar'a çok ayıp ki Mevlânâ hazretlerinin [tekkesini] devam ettirememişler.Ayıp, Konyalılar'a çok ayıp ki Mevlânâ hazretlerinin [tekkesini] devam ettirememişler. Tekkesi kapanmış, şeyh kalmamış. O Mevlevî dervişliği ki zarafetine cümle cihan hayran! Tekkesi kapanmış, şeyh kalmamış. O Mevlevî dervişliği ki zarafetine cümle cihan hayran!

Yunus Emre'nin yolu devam etmemiş.Yunus Emre'nin yolu devam etmemiş. Eşrefoğlu Rûmî'nin hâli, o güzelim İznik'in manzarasıyla türbeleriyle, Eşrefoğlu Rûmî'nin hâli, o güzelim İznik'in manzarasıyla türbeleriyle, camileriyle, yeşilliği ile gölüyle o güzelim İznik'in güzelleri gitmiş. camileriyle, yeşilliği ile gölüyle o güzelim İznik'in güzelleri gitmiş. Çıplak pantolonlu, terli kokulu, kıllı, pis, pasaklı insanların istilasında,Çıplak pantolonlu, terli kokulu, kıllı, pis, pasaklı insanların istilasında, yağlı terli korkunç bir medeniyet, iğrenç bir medeniyet! yağlı terli korkunç bir medeniyet, iğrenç bir medeniyet!

İnşaallah bir yerde bu güzel nadide çiçek açar.İnşaallah bir yerde bu güzel nadide çiçek açar. Bu güzel fidan büyür, inşaallah tekrar o nadide çiçeklerini verir. Bu güzel fidan büyür, inşaallah tekrar o nadide çiçeklerini verir. İnşaallah belki olur, Cenâb-ı Hak nasip etsin. Ama çok güzel bir medeniyet! İnşaallah belki olur, Cenâb-ı Hak nasip etsin. Ama çok güzel bir medeniyet! Her şeyi ile iç âlemi tatlı insanların birbirleriyle tatlı geçimleri, sabırları, hizmetleri, Her şeyi ile iç âlemi tatlı insanların birbirleriyle tatlı geçimleri, sabırları, hizmetleri, fedakârlıkları, ikramları, ihlâsları, gözyaşları;fedakârlıkları, ikramları, ihlâsları, gözyaşları; şairane, âşıkane, sadıkane, halisane, muhlisane iç dünyaları… şairane, âşıkane, sadıkane, halisane, muhlisane iç dünyaları…

Şiirlerini okuyun: Şiirlerini okuyun:

İbrahim Hakkı Erzurumî hazretleri bir şeyh;İbrahim Hakkı Erzurumî hazretleri bir şeyh; Mârifetnamesi'ni okuyun, kullandığı kelimelere, anlattığı konulara bakın! Mârifetnamesi'ni okuyun, kullandığı kelimelere, anlattığı konulara bakın! Eşrefoğlu Rûmî bir şeyh, Müzekki'n-nüfûs isimli eserini okuyun! Eşrefoğlu Rûmî bir şeyh, Müzekki'n-nüfûs isimli eserini okuyun!

Müzekki'n-nüfûs ne demek? Müzekki'n-nüfûs ne demek?

"İnsanın içini, nefsini tertemiz eden kitap" demek. Bir okuyun, neler neler var görün! "İnsanın içini, nefsini tertemiz eden kitap" demek. Bir okuyun, neler neler var görün!

İnce, çok ince ayar, mücevheratçılık gibi ince ayar bir irfan medeniyeti.İnce, çok ince ayar, mücevheratçılık gibi ince ayar bir irfan medeniyeti. Mü'min işte öyle tatlıdır; işte ona âşığız, ona hasretiz onu anlatıyoruz.Mü'min işte öyle tatlıdır; işte ona âşığız, ona hasretiz onu anlatıyoruz. Mü'min öyle tatlıdır, tatlılığı sever. Mü'min öyle tatlıdır, tatlılığı sever.

Güzel bir hareket, tatlı bir hareket, bir davranış şekli, bir gülücük, bir sözcük gönülleri fetheder.Güzel bir hareket, tatlı bir hareket, bir davranış şekli, bir gülücük, bir sözcük gönülleri fetheder. Ahlâk harika, âdâb eşsiz, emsalsiz, usul erkân son derece güzel! Şimdi insanlar usul erkân bilmiyor. Ahlâk harika, âdâb eşsiz, emsalsiz, usul erkân son derece güzel! Şimdi insanlar usul erkân bilmiyor.

Büyüklere, küçüklere, eşitlere nasıl davranılır, nasıl oturulur nasıl kalkılır?.. Büyüklere, küçüklere, eşitlere nasıl davranılır, nasıl oturulur nasıl kalkılır?..

[Mehmed Zahid Kotku] rahmetullâhi aleyh Hocamız'ın zamanında video olsaydı da Hocamız'ın dervişliğini,[Mehmed Zahid Kotku] rahmetullâhi aleyh Hocamız'ın zamanında video olsaydı da Hocamız'ın dervişliğini, şeyhinin yanına gidişini gelişini tesbit edebilseydik. şeyhinin yanına gidişini gelişini tesbit edebilseydik. O eski mübareklerin hayatlarını kaleme alabilseydik. O eski mübareklerin hayatlarını kaleme alabilseydik. Abdülaziz Efendi müridlerinin ağzına lokmayı kendisi tutuverirmiş.Abdülaziz Efendi müridlerinin ağzına lokmayı kendisi tutuverirmiş. Muhabbete bak! Bir baba gibi, evlat besler gibi, rahmetullâhi aleyhim ecmaîn. Muhabbete bak! Bir baba gibi, evlat besler gibi, rahmetullâhi aleyhim ecmaîn.

Ama nasıl insanlar? Ama nasıl insanlar?

Hocalarını aramaya giderlermiş. Abdülaziz Efendi, bizim Hocamız Mehmed Zahid [Kotku] Efendi'ninHocalarını aramaya giderlermiş. Abdülaziz Efendi, bizim Hocamız Mehmed Zahid [Kotku] Efendi'nin elinden tutup da tekkeye getirdiği kimse. İkisi arkadaş, Hocamız tekkeye girişte daha kıdemli. elinden tutup da tekkeye getirdiği kimse. İkisi arkadaş, Hocamız tekkeye girişte daha kıdemli.

Ne yaparlarmış? Ne yaparlarmış?

Şeyhlerini arıyorlar. Şeyhleri ya Beyazıt ya da Ayasofya camimizde olurmuş. Orada ders verirmiş. Şeyhlerini arıyorlar. Şeyhleri ya Beyazıt ya da Ayasofya camimizde olurmuş. Orada ders verirmiş.

Ayasofya bir zamanlar camiymiş kardeşlerim.Ayasofya bir zamanlar camiymiş kardeşlerim. Fatih Sultan Mehmed Han zamanından beri minarelerinden ezan okunurmuş da namaz kılınırmış,Fatih Sultan Mehmed Han zamanından beri minarelerinden ezan okunurmuş da namaz kılınırmış, bir zamanlar hutbeler okunurmuş. bir zamanlar hutbeler okunurmuş. Şimdi içinde namaz kıldı diye kılmaya teşebbüs eden insanı mahkûm ediyorlar. Şimdi içinde namaz kıldı diye kılmaya teşebbüs eden insanı mahkûm ediyorlar.

O Ayasofya Camii'nde mi Beyazıt Camii'nde mi bilmiyorlar.O Ayasofya Camii'nde mi Beyazıt Camii'nde mi bilmiyorlar. Hocalarını arayacaklar, Beyazıt Camii'nden başlarlarmış.Hocalarını arayacaklar, Beyazıt Camii'nden başlarlarmış. Gidecekler, diz çökecekler, dinleyecekler.Gidecekler, diz çökecekler, dinleyecekler. Çünkü Nakşibendi tarikatının en önemli özelliklerinden birisi sohbet-i şeyhtir; şeyhin sohbetidir. Çünkü Nakşibendi tarikatının en önemli özelliklerinden birisi sohbet-i şeyhtir; şeyhin sohbetidir. Bizim tarikatımızda şeyhin sohbeti çok önemlidir. Bizim tarikatımızda şeyhin sohbeti çok önemlidir. En önemli işlerden birisidir. Şeyhin sohbetinde bulunmak en büyük devlet! En önemli işlerden birisidir. Şeyhin sohbetinde bulunmak en büyük devlet!

Beyazıt Camii'ne gelirlermiş.Beyazıt Camii'ne gelirlermiş. İstanbul camilerini bilenler bilirler ki İstanbul camilerini bilenler bilirler ki camilerin kapıları açık olur ama bir meşin kapısı vardır, perdesi vardır.camilerin kapıları açık olur ama bir meşin kapısı vardır, perdesi vardır. Kalın, meşin perde kaldırılıp öyle girilir;Kalın, meşin perde kaldırılıp öyle girilir; rüzgâr iter, zor kaldırırsın.rüzgâr iter, zor kaldırırsın. Çünkü hava cereyanından dolayı hava oraya tazyik yapar, sağlam da bir şey.Çünkü hava cereyanından dolayı hava oraya tazyik yapar, sağlam da bir şey. Taşlara gömülmüş halkalara tutturulmuş sağlam perde, meşin cami kapısı perdesi. Taşlara gömülmüş halkalara tutturulmuş sağlam perde, meşin cami kapısı perdesi.

Beyazıt camisinin avlusuna şadırvanın olduğu yere girerlermiş.Beyazıt camisinin avlusuna şadırvanın olduğu yere girerlermiş. Oradan ara kapıya gelirlermiş, perdeyi çekerlermiş, içeriyi bir koklarlarmış.Oradan ara kapıya gelirlermiş, perdeyi çekerlermiş, içeriyi bir koklarlarmış. İçeri girmiyorlar, içeri bakmıyorlar, içeri bakmak yok!İçeri girmiyorlar, içeri bakmıyorlar, içeri bakmak yok! Perdeyi kaldırıp koklarlarmış, "Hocamız burada değil!" derlermiş, yürüyüp Ayasofya'ya giderlermiş. Perdeyi kaldırıp koklarlarmış, "Hocamız burada değil!" derlermiş, yürüyüp Ayasofya'ya giderlermiş. Ayasofya'da bulurlarmış. Kokusundan bilirlermiş, kuzuların koyunları, analarını buldukları gibi!Ayasofya'da bulurlarmış. Kokusundan bilirlermiş, kuzuların koyunları, analarını buldukları gibi! Şeyhleri de öyle kokarmış demek ki! Ne derviş ne şeyh! Allahu ekber, ne insanlarmış! Şeyhleri de öyle kokarmış demek ki! Ne derviş ne şeyh! Allahu ekber, ne insanlarmış!

Tasavvufu kitaplarda anlatırken şiirle anlatmışlar.Tasavvufu kitaplarda anlatırken şiirle anlatmışlar. Çünkü içleri şiir dolu, şairanelik dolu, hassasiyet dolu! Çünkü içleri şiir dolu, şairanelik dolu, hassasiyet dolu!

Gençler Beyazıt meydanında karşılaştığı zaman birbirlerine derlermiş ki; Gençler Beyazıt meydanında karşılaştığı zaman birbirlerine derlermiş ki;

"Nasılsınız mirim?" "Nasılsınız mirim?"

Mirim: "komutanım, emirim" demek. Mirim: "komutanım, emirim" demek.

"Emir" sözünün e'si düşüyor "mir" kalıyor. "Ey benim kumandanım, üstüm" mânasına. "Emir" sözünün e'si düşüyor "mir" kalıyor. "Ey benim kumandanım, üstüm" mânasına.

"Nasılsınız mirim, iyi misiniz?" derler. "Nasılsınız mirim, iyi misiniz?" derler.

Bizim zamanımızda Beyazıt'ın ahalisini biz biliriz. Birbirleriyle karşılaştıkları zaman; Bizim zamanımızda Beyazıt'ın ahalisini biz biliriz. Birbirleriyle karşılaştıkları zaman;

"Vay, ulan sen nerelerdeydin, günlerdir yoktun. Allah kahretsin, özledim seni, gel bir sarılayım!.." "Vay, ulan sen nerelerdeydin, günlerdir yoktun. Allah kahretsin, özledim seni, gel bir sarılayım!.."

Niye "kahretsin" diyorsun? Niye "ulan" diyorsun, niye bağırıp çağırıyorsun?!.. Sevgiden [ama] seviye düşmüş. Niye "kahretsin" diyorsun? Niye "ulan" diyorsun, niye bağırıp çağırıyorsun?!..


Sevgiden [ama] seviye düşmüş.

Eskiden "Nasılsın mirim?" derlermiş, sonra da; "Hangi tekkeden feyz alıyorsunuz?" diye sorarlarmış.Eskiden "Nasılsın mirim?" derlermiş, sonra da; "Hangi tekkeden feyz alıyorsunuz?" diye sorarlarmış. Çünkü gençler eğitim görmek için bir tekkeye giderlermiş, futbol kulübüne değil; moda oymuş. Çünkü gençler eğitim görmek için bir tekkeye giderlermiş, futbol kulübüne değil; moda oymuş. Bir tekkeye giderlermiş de oturmanın kalkmanın konuşmanın âdâbını öğrenirlermiş. Bir tekkeye giderlermiş de oturmanın kalkmanın konuşmanın âdâbını öğrenirlermiş.

Osmanlı medeniyeti nedir? Osmanlı medeniyeti nedir?

Serâpâ bir tasavvuf medeniyetidir: Usul, erkân, edep!Serâpâ bir tasavvuf medeniyetidir: Usul, erkân, edep! Evliyâ Çelebi Seyahatname'sini okursanız satır satır ifadelerine, Osmanlı'ya hayran kalırsınız. Evliyâ Çelebi Seyahatname'sini okursanız satır satır ifadelerine, Osmanlı'ya hayran kalırsınız. Osmanlı'nın saraylarına bakın, konaklarına bakın,Osmanlı'nın saraylarına bakın, konaklarına bakın, çinilerine, şadırvanlarına, sibyan mektebine, çeşmesine, haznesine, hanına hamamına bakın; çinilerine, şadırvanlarına, sibyan mektebine, çeşmesine, haznesine, hanına hamamına bakın; her şeyi güzeldir.her şeyi güzeldir. Her cami yapılırken yanına bir de hamam yapmışlar, şarıl şarıl suları akar. Gir yıkan kardeşim. Her cami yapılırken yanına bir de hamam yapmışlar, şarıl şarıl suları akar. Gir yıkan kardeşim. Hepsinin yanında hamamları vardır. Hepsinin avlusunda şadırvanları vardır.Hepsinin yanında hamamları vardır. Hepsinin avlusunda şadırvanları vardır. Hele Bursa camilerinin içinde şırıl şırıl sular akar. Hele Bursa camilerinin içinde şırıl şırıl sular akar.

Bir su medeniyeti, bir ses medeniyeti, bir ışık medeniyeti, bir renk medeniyeti,Bir su medeniyeti, bir ses medeniyeti, bir ışık medeniyeti, bir renk medeniyeti, bir zevk medeniyeti, bir edep medeniyeti!..bir zevk medeniyeti, bir edep medeniyeti!.. Tariflere sığmaz, anlatılamaz güzellikte bir medeniyet vahşiler tarafından yok edildi! Tariflere sığmaz, anlatılamaz güzellikte bir medeniyet vahşiler tarafından yok edildi! Vahşiler tarafından ayaklar altında çatur çutur yok edildi gitti. Vahşiler tarafından ayaklar altında çatur çutur yok edildi gitti.

Ben şimdi bakıyorum da İznik çinisi yapamıyorlar,Ben şimdi bakıyorum da İznik çinisi yapamıyorlar, on beş-on altıncı yüzyıldaki İznik çinisini yapamıyorlar. on beş-on altıncı yüzyıldaki İznik çinisini yapamıyorlar. Süleymaniye Camii'nin çinisinin renklerini yirminci yüzyılda bulamıyorlar.Süleymaniye Camii'nin çinisinin renklerini yirminci yüzyılda bulamıyorlar. Öyle bir eser ortaya koyamıyorlar.Öyle bir eser ortaya koyamıyorlar. Süleymaniye Camii yapılırken Haliç'in suları çıkıncaya kadar temelleri kazılmış.Süleymaniye Camii yapılırken Haliç'in suları çıkıncaya kadar temelleri kazılmış. Yaptığı işlerin sağlamlığına bakın! Taşı kıpırdamamış, duvarı çatlamamış. Ne tedbirler almışlar. Yaptığı işlerin sağlamlığına bakın! Taşı kıpırdamamış, duvarı çatlamamış. Ne tedbirler almışlar.

Bir inceleyin bu caminin etrafında neler var? Bir inceleyin bu caminin etrafında neler var?

Hastane, şifahane var, sonra fukaraya yemek dağıtılan aşhane var, medreseler var… Hastane, şifahane var, sonra fukaraya yemek dağıtılan aşhane var, medreseler var…

Millet sanıyor ki; Süleymaniye Camii'nin duvarının kapısından içeriye adımımızı attığımız zamanMillet sanıyor ki; Süleymaniye Camii'nin duvarının kapısından içeriye adımımızı attığımız zaman Süleymaniye Camii budur! Süleymaniye Camii budur!

Hayır! Sokak da Süleymaniye'nin,Hayır! Sokak da Süleymaniye'nin, sokağın karşısındaki, sağındaki, solundaki, aşağısındaki binalar da Süleymaniye'nin! sokağın karşısındaki, sağındaki, solundaki, aşağısındaki binalar da Süleymaniye'nin! Fatih Camii'nin müştemilatı, binaları, eskiden bulvara kadar gelirmiş, Saraçhane başına kadar gelirmiş. Fatih Camii'nin müştemilatı, binaları, eskiden bulvara kadar gelirmiş, Saraçhane başına kadar gelirmiş. Yıka yıka külüstür apartmanlar, evler yapmışlar, tuğla yığınları yapmışlar. Mezarlığa çevirmişler! Yıka yıka külüstür apartmanlar, evler yapmışlar, tuğla yığınları yapmışlar. Mezarlığa çevirmişler!

Evlatlar; ecdadın güzelliklerini koruyamayan, güzelliği anlamayan,Evlatlar; ecdadın güzelliklerini koruyamayan, güzelliği anlamayan, güzelliği sevemeyen, yaşatamayan hâle gelmiş. güzelliği sevemeyen, yaşatamayan hâle gelmiş. Yamyamlaşmış, maddîleşmiş. Yamyamlaşmış, maddîleşmiş. Sigara dumanı, küfürlü kahve sohbetleri,Sigara dumanı, küfürlü kahve sohbetleri, iskambil, domino, tavla şıkırtıları tıkırtıları, patlatmaları çatlatmaları, iskambil, domino, tavla şıkırtıları tıkırtıları, patlatmaları çatlatmaları, bira şarap içki kumar, ana avrat küfür… bu hâle gelmişler. bira şarap içki kumar, ana avrat küfür… bu hâle gelmişler.

Mü'min tatlıdır tatlılığı sever. Mü'minin her işi tatlıdır, güzeldir, hoştur, sevimlidir, beğenilir! Mü'min tatlıdır tatlılığı sever. Mü'minin her işi tatlıdır, güzeldir, hoştur, sevimlidir, beğenilir!

İkinci hadîs-i şerîf: İkinci hadîs-i şerîf:

Kalbün leyse fî hi şey'ün mine'l-hikmeti ke beytin harib.Kalbün leyse fî hi şey'ün mine'l-hikmeti ke beytin harib. Fe teallemû ve allimû ve tefekkahû ve lâ temûtû cühâlâ fe innallâhe lâ ya'zuru ale'l-cehl. Fe teallemû ve allimû ve tefekkahû ve lâ temûtû cühâlâ fe innallâhe lâ ya'zuru ale'l-cehl.

Hadîs-i şerîf İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan. Hadîs-i şerîf İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

Kalbün leyse fî hi şey'ün mine'l-hikmeti. "Bir gönül ki hikmet namına içinde hiçbir şey yok!" Kalbün leyse fî hi şey'ün mine'l-hikmeti. "Bir gönül ki hikmet namına içinde hiçbir şey yok!"

Hikmet ne demek? Hikmet ne demek?

"Bilgelik, engin olgunluk" demek. "Bilgelik, engin olgunluk" demek.

Ke beytin haribin. "Kalbinde hikmetten hiçbir şey olmayan bir gönül yıkık harap bir eve benzer!" Ke beytin haribin. "Kalbinde hikmetten hiçbir şey olmayan bir gönül yıkık harap bir eve benzer!"

Hikmet olacak, mü'minin gönlünde hikmet olacak! Hikmet olacak, mü'minin gönlünde hikmet olacak!

Hikmet nedir, sadece bilgi midir? Hikmet nedir, sadece bilgi midir?

Hayır, sağlam bilgiye dayanan -zaten sağlam olan şeye muhkem derler, hikmet oradan geliyor-Hayır, sağlam bilgiye dayanan -zaten sağlam olan şeye muhkem derler, hikmet oradan geliyor- sağlam düşünce, sağlam zevk, sağlam duygu demek. Çok önemli! sağlam düşünce, sağlam zevk, sağlam duygu demek. Çok önemli!

Çünkü herkesin fikri sağlam değildir. Kısaca; "Eşek hoşaftan ne anlar?!" demişler.Çünkü herkesin fikri sağlam değildir. Kısaca; "Eşek hoşaftan ne anlar?!" demişler. Güzelliği anlamak için insan olmak lazım, insan-ı kâmil olmak lazım. Güzelliği anlamak için insan olmak lazım, insan-ı kâmil olmak lazım.

"İçinde hikmet olmayan bir gönül harap bir ev gibidir!" "İçinde hikmet olmayan bir gönül harap bir ev gibidir!"

Binâenaleyh o hâlde; Binâenaleyh o hâlde;

Fe teallemû. "Bilgi öğrenin, bilginizi artırın, hikmetinizi çoğaltın!" Fe teallemû. "Bilgi öğrenin, bilginizi artırın, hikmetinizi çoğaltın!"

Tabi öğreneceksiniz düşüneceksiniz uygulayacaksınız; iç âleminizde bu hazineler, mücevherat çoğalacak.Tabi öğreneceksiniz düşüneceksiniz uygulayacaksınız; iç âleminizde bu hazineler, mücevherat çoğalacak. İç âleminiz hazine olacak, iç dünyanız hazine gibi olacak! İç âleminiz hazine olacak, iç dünyanız hazine gibi olacak!

Teallemû. "Öğrenin, okuyun!" Teallemû. "Öğrenin, okuyun!"

Hadisler var, âyetler var, büyüklerin güzel sözleri var, kitaplar var;Hadisler var, âyetler var, büyüklerin güzel sözleri var, kitaplar var; her birisi hazine gibi kitaplar var, kütüphanelerde duruyor. her birisi hazine gibi kitaplar var, kütüphanelerde duruyor.

Ve allimû. "Çoluğunuza çocuğunuza, hanımınıza, komşunuza, arkadaşınıza, küçüklere, gençlere öğretin!" Ve allimû. "Çoluğunuza çocuğunuza, hanımınıza, komşunuza, arkadaşınıza, küçüklere, gençlere öğretin!"

Hem öğrenin hem öğretin!" Hem öğrenin hem öğretin!"

Ve tefekkahû. "Dininizin inceliklerini de farkları da kafanıza iyice yerleştirin;Ve tefekkahû. "Dininizin inceliklerini de farkları da kafanıza iyice yerleştirin; fakih olun, dinin inceliklerini bilin!" fakih olun, dinin inceliklerini bilin!"

Müftü Efendi Eskişehir'in bilmem hangi kasabasında musafaha edenleri görmüş;Müftü Efendi Eskişehir'in bilmem hangi kasabasında musafaha edenleri görmüş; "Bırakın bu bid'at işleri!" demiş. "Bırakın bu bid'at işleri!" demiş.

Bre cahil müftü! Sen bid'atın ta kendisisin! Musafaha etmek sünnet! Sakal bırakana kızıyor;Bre cahil müftü! Sen bid'atın ta kendisisin! Musafaha etmek sünnet! Sakal bırakana kızıyor; çünkü kendisi sakalsız, tıraşçı, bol sabunlu tıraşçı! Cemaatin sakallılarına kızıyormuş. çünkü kendisi sakalsız, tıraşçı, bol sabunlu tıraşçı! Cemaatin sakallılarına kızıyormuş.

Tefakkahû. "Dinin inceliklerini öğrenin!" Tefakkahû. "Dinin inceliklerini öğrenin!"

Öğrenmezse hadisleri okumazsa hangisinin yaptığının doğru olduğunu bilmez ki! Öğrenmezse hadisleri okumazsa hangisinin yaptığının doğru olduğunu bilmez ki!

Pabuçları giyerken giymeye hangisinden başlayacağız? Pabuçları giyerken giymeye hangisinden başlayacağız?

"Sağ ayağından." "Sağ ayağından."

Çıkarırken? Çıkarırken?

"Sol." "Sol."

Buyur, bunu okumasaydık bilir miydik? Buyur, bunu okumasaydık bilir miydik?

Bilmezdik, okuyacaksın ki bileceksin! Bilmezdik, okuyacaksın ki bileceksin!

Dinin inceliği... Dinin inceliği...

Medine-i Münevvere'de emekli paşayı ziyarete gittik, general.Medine-i Münevvere'de emekli paşayı ziyarete gittik, general. Dindar; kale gibi, başlı başına fethedilemez bir kale! İhtiyar, eski devrin adamı!Dindar; kale gibi, başlı başına fethedilemez bir kale! İhtiyar, eski devrin adamı! Güzel koku ikram etti ben [sağ elimi] uzattım: Güzel koku ikram etti ben [sağ elimi] uzattım:

"O değil, sol!" dedi. "O değil, sol!" dedi.

Ben "Sağ el!" dedim. Ben "Sağ el!" dedim.

"Yok, sol!" dedi. "Yok, sol!" dedi.

Sonradan Peygamber Efendimiz'in hadisine rastladım.Sonradan Peygamber Efendimiz'in hadisine rastladım. Peygamber Efendimiz güzel kokuyu sol avucuna koyarmış,Peygamber Efendimiz güzel kokuyu sol avucuna koyarmış, oradan alıp bıyıklarına, kaşlarına oradan sürermiş.oradan alıp bıyıklarına, kaşlarına oradan sürermiş. Burası dağıtım merkezi! Sola almıyor, solu dağıtım merkezi yapıyor; yine sağla dağıtıyor. Burası dağıtım merkezi! Sola almıyor, solu dağıtım merkezi yapıyor; yine sağla dağıtıyor. Bu, okumadan bilinmiyor. Ben sağ elimi uzattım; adamcağız ikaz etti, düzeltti.Bu, okumadan bilinmiyor. Ben sağ elimi uzattım; adamcağız ikaz etti, düzeltti. Öldüyse Allah rahmet eylesin, yaşıyorsa ömür versin, derecesi yüksek olsun.Öldüyse Allah rahmet eylesin, yaşıyorsa ömür versin, derecesi yüksek olsun. Tefakkahû. "Fakih olun, dinin inceliklerini öğrenin, cahil kalmayın!" Tefakkahû. "Fakih olun, dinin inceliklerini öğrenin, cahil kalmayın!"

İnsan her gün bir iki sayfa okusa öğrense çoluk çocuğuna öğretse;İnsan her gün bir iki sayfa okusa öğrense çoluk çocuğuna öğretse; "Bak evladım, şöyle yap canım, bunun sevabı çok…" filan dese çoluk çocuk yavaş yavaş öğrenir. "Bak evladım, şöyle yap canım, bunun sevabı çok…" filan dese çoluk çocuk yavaş yavaş öğrenir. Zaten anne-baba nasıl yoldan giderse çocuklar da o yoldan gider, onları takip ederler. Zaten anne-baba nasıl yoldan giderse çocuklar da o yoldan gider, onları takip ederler. Çocukların yamukluğu annesinin-babasının yamukluğundandır. Anne-baba doğru gitse çocuklar da doğru olur. Çocukların yamukluğu annesinin-babasının yamukluğundandır. Anne-baba doğru gitse çocuklar da doğru olur. Annesi-babası fiilen gözle görülen numune olsa çocuk oradan gördüğünü yapar. Annesi-babası fiilen gözle görülen numune olsa çocuk oradan gördüğünü yapar.

Bir de sokağa çıkartırsan yaramaz çocuklarla karşılaşırsaBir de sokağa çıkartırsan yaramaz çocuklarla karşılaşırsa yaramaz çocuklarda bir başka bir şey gördü mü hemen onu yapar.yaramaz çocuklarda bir başka bir şey gördü mü hemen onu yapar. Çünkü gördüğünü yapar: "Aman evladım o yanlıştır!.." diye artık onu anlatıncaya kadar bir hâl olursun. Çünkü gördüğünü yapar: "Aman evladım o yanlıştır!.." diye artık onu anlatıncaya kadar bir hâl olursun.

Çünkü kötü arkadaş felakettir! Bir çocuk parkına götür, bir küfür öğrensin,Çünkü kötü arkadaş felakettir! Bir çocuk parkına götür, bir küfür öğrensin, akşam misafir geldiği zaman o sunturlu küfürü çocuk söyler.akşam misafir geldiği zaman o sunturlu küfürü çocuk söyler. Kötü olduğunu bilmez ki! Duymuştur,Kötü olduğunu bilmez ki! Duymuştur, bilmediği kelime olduğundan papağan gibi kapmıştır, kulağına yerleştirmiştir, mânasını bilmez. bilmediği kelime olduğundan papağan gibi kapmıştır, kulağına yerleştirmiştir, mânasını bilmez. Anne-baba, ev halkı kıpkırmızı kesilir. O küfrü çocuk parkından almıştır, mânasını da bilmez. Anne-baba, ev halkı kıpkırmızı kesilir. O küfrü çocuk parkından almıştır, mânasını da bilmez.

Anne-baba; çocuğa en çok tesiri olandır ama çoluk çocuktan, arkadaşlardan, oradan buradan da alır.Anne-baba; çocuğa en çok tesiri olandır ama çoluk çocuktan, arkadaşlardan, oradan buradan da alır. Daima iyi arkadaş bulup iyilerle olmak lazım! Daima iyi arkadaş bulup iyilerle olmak lazım!

İlim öğrenin ve öğretin ve dinin inceliklerini de kavrayınİlim öğrenin ve öğretin ve dinin inceliklerini de kavrayın fakih olun dinin inceliklerini bilen insanlar olun! fakih olun dinin inceliklerini bilen insanlar olun!

Ve lâ temûtû cühâlâ. "Cahil herifler olarak ölmeyin! diyor Peygamber Efendimiz.Ve lâ temûtû cühâlâ. "Cahil herifler olarak ölmeyin! diyor Peygamber Efendimiz. " Fe innallâhe lâ ya'zuru ale'l-cehl. "Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri" Fe innallâhe lâ ya'zuru ale'l-cehl. "Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri cahilliği mazeret saymaz, mazeret olarak kabul etmez!" cahilliği mazeret saymaz, mazeret olarak kabul etmez!"

"Bilmiyordum yâ Rabbi!.." "Bilmiyordum yâ Rabbi!.."

"Bilseydin! Niye okumadın, niye öğrenmedin?"Bilseydin! Niye okumadın, niye öğrenmedin? Peygamber gönderdim, Kur'an-ı Kerim'i indirdim, niye onları okumadın?!.." Peygamber gönderdim, Kur'an-ı Kerim'i indirdim, niye onları okumadın?!.."

Kur'ân-ı Kerîm'de yazıyor. Kur'ân-ı Kerîm'in Fâtiha sûresini okusa insana yeter.Kur'ân-ı Kerîm'de yazıyor. Kur'ân-ı Kerîm'in Fâtiha sûresini okusa insana yeter. Bakara sûresinin Elif-lâm-mîm sayfasını okusa ondan arkadaki sayfasını okusa bütün siyaseti öğrenir.Bakara sûresinin Elif-lâm-mîm sayfasını okusa ondan arkadaki sayfasını okusa bütün siyaseti öğrenir. Çünkü orada insanların kimisinin nasıl;Çünkü orada insanların kimisinin nasıl; "Biz ıslah ediciyiz!" deyip dünyayı fesada verdiklerini gayet güzel anlatıyor. "Biz ıslah ediciyiz!" deyip dünyayı fesada verdiklerini gayet güzel anlatıyor. Fâtiha, elif lam mim, arka sayfa; münafıkları, "Mü'miniz!" dedikleri hâlde kâfirlik yapanları,Fâtiha, elif lam mim, arka sayfa; münafıkları, "Mü'miniz!" dedikleri hâlde kâfirlik yapanları, küfre hizmet edenleri hemen üçüncü sayfada anlatıyor.küfre hizmet edenleri hemen üçüncü sayfada anlatıyor. İnsan onu iyice öğrense gidip fâsığa, facire, münafığa, müşrike kanmaz ki! Kanmaz ama okumazlar ki! İnsan onu iyice öğrense gidip fâsığa, facire, münafığa, müşrike kanmaz ki! Kanmaz ama okumazlar ki!

Gazete okur, roman okur, Tommiks okur. Çocuğunun resimli kitabını alır, kenarda, tatilde onu okur… Gazete okur, roman okur, Tommiks okur. Çocuğunun resimli kitabını alır, kenarda, tatilde onu okur…

Yalı kazığı kadar adamsın, sen Tommiks okuyacak yaşta mısın? Yalı kazığı kadar adamsın, sen Tommiks okuyacak yaşta mısın?

"Yaz tatili, ne olacak!" der, onu okur. Kur'ân-ı Kerîm okumaz! "Yaz tatili, ne olacak!" der, onu okur. Kur'ân-ı Kerîm okumaz!

Türkiye'de Kur'ân-ı Kerîm'i bilmemek hiç ayıp sayılmıyor!Türkiye'de Kur'ân-ı Kerîm'i bilmemek hiç ayıp sayılmıyor! Çok ayıp, ayıpların en büyüğü! Herkes ayıplı olduğu için kimse kimseyi ayıplamıyor! Çok ayıp, ayıpların en büyüğü! Herkes ayıplı olduğu için kimse kimseyi ayıplamıyor!

"Kardeşim, sen Kur'ân-ı Kerîm'i bilmiyor musun? Aman ne kadar ayıp…" demiyor."Kardeşim, sen Kur'ân-ı Kerîm'i bilmiyor musun? Aman ne kadar ayıp…" demiyor. Herkes hayatından memnun! Hocalar da memnun, diyanet de "Elemtera'dan aşağısını okuyun, kâfi!" diyor.Herkes hayatından memnun! Hocalar da memnun, diyanet de "Elemtera'dan aşağısını okuyun, kâfi!" diyor. Zaten imamın, müezzinin işine geliyor.Zaten imamın, müezzinin işine geliyor. Köşede dükkânı var; namazı kıldırdıktan sonra dükkanını açacak, para kazanacak! Bir acayip dünya! Köşede dükkânı var; namazı kıldırdıktan sonra dükkanını açacak, para kazanacak! Bir acayip dünya!

Sabah namazına gelmez!Sabah namazına gelmez! Çok yere; "Ben gelmediğim zaman cemaat soğukta ayazda kalmasın!" diye cemaatteki hacı babalara anahtar vermiştir.Çok yere; "Ben gelmediğim zaman cemaat soğukta ayazda kalmasın!" diye cemaatteki hacı babalara anahtar vermiştir. Hacı baba kapıyı açar, cemaatten birisi öne geçer, namazı kıldırır. Hacı baba kapıyı açar, cemaatten birisi öne geçer, namazı kıldırır. Türkiye'nin pek çok camiinde durum böyledir. Allah bizleri ıslah eylesin. Türkiye'nin pek çok camiinde durum böyledir. Allah bizleri ıslah eylesin.

Allah celle celâlüh cahilleri mazur saymıyor. "Öğrenin!" diyor. Allah celle celâlüh cahilleri mazur saymıyor. "Öğrenin!" diyor.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Kıyâmü'l-mer'i mea ehîhi'l-müslimi efdalü min i'tikâfi senetin fi'l-mescidi. Kıyâmü'l-mer'i mea ehîhi'l-müslimi efdalü min i'tikâfi senetin fi'l-mescidi.

Enes radıyallahu anh'ten rivayet olunmuş ki Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş: Enes radıyallahu anh'ten rivayet olunmuş ki Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:

Kıyâmü'l-mer'i mea ehîhi'l-müslimi efdalü min i'tikâfi senetin fi'l-mescidi.Kıyâmü'l-mer'i mea ehîhi'l-müslimi efdalü min i'tikâfi senetin fi'l-mescidi. "Bir kişinin din kardeşinin işini görmek için onunla beraber bulunması, onun yanında yürümesi,"Bir kişinin din kardeşinin işini görmek için onunla beraber bulunması, onun yanında yürümesi, gitmesi, işini görmek için onun yanında beraber duruşu mescitte bir sene itikâfa girmekten gitmesi, işini görmek için onun yanında beraber duruşu mescitte bir sene itikâfa girmekten daha faziletli, daha üstün, daha hayırlıdır!" daha faziletli, daha üstün, daha hayırlıdır!"

İtikâf, Ramazan'ın son on gününde bayağı fedakârlık oluyor değil mi? İtikâf, Ramazan'ın son on gününde bayağı fedakârlık oluyor değil mi?

Evinden ayrılıyorsun, camiye geliyorsun;Evinden ayrılıyorsun, camiye geliyorsun; yastık, yorgan, yatak konforu azalıyor, bir de caminin düzenine uymak icap ediyor.yastık, yorgan, yatak konforu azalıyor, bir de caminin düzenine uymak icap ediyor. Uyku azalıyor. İstediğin zaman uyuyamıyorsun, istediğini yiyemiyorsun; bir de oruç var.Uyku azalıyor. İstediğin zaman uyuyamıyorsun, istediğini yiyemiyorsun; bir de oruç var. Ondan sonra bir de gece kalkıp ibadet edeceksin,Ondan sonra bir de gece kalkıp ibadet edeceksin, bir de şu zikirleri çekeceksin, şu kadar Kur'an okuyacaksın… bir de şu zikirleri çekeceksin, şu kadar Kur'an okuyacaksın…

Bayağı ağırca bir vazife, meşakkatli ama çok da tatlı.Bayağı ağırca bir vazife, meşakkatli ama çok da tatlı. Bittiği zaman çok tatlı oluyor, sonuçta insan çok memnun oluyor. Bittiği zaman çok tatlı oluyor, sonuçta insan çok memnun oluyor. Ama on gün. Biraz fazla olsun diye istiyoruz kabadayılıktan;Ama on gün. Biraz fazla olsun diye istiyoruz kabadayılıktan; "Daha da olsaydı, doyamadık…" filan ama daha fazla olsa vaziyet nasıl olur bilmem!"Daha da olsaydı, doyamadık…" filan ama daha fazla olsa vaziyet nasıl olur bilmem! Motorun kapağı çatlar, fazla tazyike gelemez, conta yakarız. Motorun kapağı çatlar, fazla tazyike gelemez, conta yakarız.

Bir müslüman kardeşinin işini görüvermek bir sene mescitte itikâf etmekten hayırlıymış! Bir müslüman kardeşinin işini görüvermek bir sene mescitte itikâf etmekten hayırlıymış!

Devlet dairesinde işi oluyor, İngilizce bilmiyor.Devlet dairesinde işi oluyor, İngilizce bilmiyor. Belediyede işi oluyor, gidecek, konuşmasını, takip etmesini bilmiyor… Belediyede işi oluyor, gidecek, konuşmasını, takip etmesini bilmiyor…

Aman kardeşim, geliver... "Gel." diyor arabasına alıyor, götürüyor. Aman kardeşim, geliver... "Gel." diyor arabasına alıyor, götürüyor.

Bir müslüman kardeşinin işini görmek için yanında bulunmak bir sene mescidde itikâftan efdal,Bir müslüman kardeşinin işini görmek için yanında bulunmak bir sene mescidde itikâftan efdal, daha faziletli! daha faziletli!

Neden? Neden?

Mü'minin mü'mini sevmesine Allah çok mükâfat veriyor. Ondan. Mü'minin mü'mini sevmesine Allah çok mükâfat veriyor. Ondan.

"Bir müslüman bir müslüman kardeşini hastayken ziyaret ederse Allah,"Bir müslüman bir müslüman kardeşini hastayken ziyaret ederse Allah, o ziyaret eden kardeşe yetmiş bin melek görevlendirirmiş. o ziyaret eden kardeşe yetmiş bin melek görevlendirirmiş. Günün hangi saatinde ziyaretine gitmişseGünün hangi saatinde ziyaretine gitmişse akşam oluncaya kadar o melekler ona salât u selâm getirip dua ederlermiş.akşam oluncaya kadar o melekler ona salât u selâm getirip dua ederlermiş. Gece ziyaretine gitmişse evindeGece ziyaretine gitmişse evinde gecenin hangi saatinde gitmişse sabah oluncaya kadar yetmiş bin tane melek gecenin hangi saatinde gitmişse sabah oluncaya kadar yetmiş bin tane melek ağız birliğiyle o kimseye salât u selâm edipağız birliğiyle o kimseye salât u selâm edip o ziyaret eden mü'min için Allah'a dua ediveriyorlar!" diye hadis okumuştuk. o ziyaret eden mü'min için Allah'a dua ediveriyorlar!" diye hadis okumuştuk.

Neden? Neden?

Mü'minin mü'mini sevmesi sevap, hastayken ziyaret etmesi vazifeMü'minin mü'mini sevmesi sevap, hastayken ziyaret etmesi vazife ve sevap ve işini görüvermesi, gönlünü hoş etmesi, duasını alıvermesi de sevap! ve sevap ve işini görüvermesi, gönlünü hoş etmesi, duasını alıvermesi de sevap!

Mü'minin gönlünü yapmak, "Allah razı olsun." demek sevap, işini görüvermek sevap!Mü'minin gönlünü yapmak, "Allah razı olsun." demek sevap, işini görüvermek sevap! Allah ne türlü ödüller koymuş ki mü'minler mü'minleri sevsin diye ama yine de sevmiyor. Allah ne türlü ödüller koymuş ki mü'minler mü'minleri sevsin diye ama yine de sevmiyor. Yine de birbirlerine yorgun öküzün sabana yan baktığı gibi bakıyorlar; yamuk yumuk, kızgın kızgın! Yine de birbirlerine yorgun öküzün sabana yan baktığı gibi bakıyorlar; yamuk yumuk, kızgın kızgın! Yine de bir muhabbet yok! Ziyaret ederler, hanımlar birbirlerine küser; Yine de bir muhabbet yok! Ziyaret ederler, hanımlar birbirlerine küser; iş kurarlar, çatır çutur işleri ayırırlar; hacca giderler, dargın dönerler… iş kurarlar, çatır çutur işleri ayırırlar; hacca giderler, dargın dönerler…

Duymadık mı görmedik mi? Duymadık mı görmedik mi?

Hacda kavga ediyor ondan sonra; "Ben seninle bir daha ebediyen konuşmam." Hacda kavga ediyor ondan sonra; "Ben seninle bir daha ebediyen konuşmam."

Türkiye'ye karayoluyla hacdan geliyor. Antakya'dan Adana'ya geliyor.Türkiye'ye karayoluyla hacdan geliyor. Antakya'dan Adana'ya geliyor. Adana'da bir kavga, Adana'dan içeriye Orta Anadolu'ya küs olarak giriyorlar! Adana'da bir kavga, Adana'dan içeriye Orta Anadolu'ya küs olarak giriyorlar!

Hacı babalar, siz hacca gitmemiş miydiniz, hacdan dönmüyor musunuz? Hacı babalar, siz hacca gitmemiş miydiniz, hacdan dönmüyor musunuz?

"Hacdan dönüyoruz ama onun Adana'da bana yaptığını bir bilsen…"Hacdan dönüyoruz ama onun Adana'da bana yaptığını bir bilsen… Yakalasam tenhada keratayı kör testereyle kıtır kıtır keseceğim!" Yakalasam tenhada keratayı kör testereyle kıtır kıtır keseceğim!"

Hacım dur, ne oluyorsun kestiğin müslüman, hacı arkadaşın!.. Hacım dur, ne oluyorsun kestiğin müslüman, hacı arkadaşın!..

Hacı amcanın eline bir salahiyet versen kesecek.Hacı amcanın eline bir salahiyet versen kesecek. Hem de keskin değil kör testereyle kesecek ki bağırsın diye! Ciyak ciyak bağırınca zevk alacak!Hem de keskin değil kör testereyle kesecek ki bağırsın diye! Ciyak ciyak bağırınca zevk alacak! Fesubhanallah, şu şeytanın işine bak şu müslümanları nasıl kandırıyor?Fesubhanallah, şu şeytanın işine bak şu müslümanları nasıl kandırıyor? Hacca giderken kandırıyor, gelirken kandırıyor, hacda kandırıyor.Hacca giderken kandırıyor, gelirken kandırıyor, hacda kandırıyor. Neler duyuyoruz neler… Allahu Teâlâ bize yardım eylesin. Neler duyuyoruz neler… Allahu Teâlâ bize yardım eylesin.

Eğitimimiz çok zayıf! Sınıfta kalmışız, sınıfta kalmışız, sınıfta kalmışız,Eğitimimiz çok zayıf! Sınıfta kalmışız, sınıfta kalmışız, sınıfta kalmışız, belge almışız, atılmışız satılmışız; çok kusurlarımız var!belge almışız, atılmışız satılmışız; çok kusurlarımız var! Çevremiz çok bozuk! Günahlar çok, şeytanlar ortada oynuyor.Çevremiz çok bozuk! Günahlar çok, şeytanlar ortada oynuyor. Kuyrukları, kulakları, mızrakları kıpkırmızı; ortalıkta dolaşıyorlar, sürünüyorlar.Kuyrukları, kulakları, mızrakları kıpkırmızı; ortalıkta dolaşıyorlar, sürünüyorlar. Bizi yemek için ağızlarını açıyorlar. Öyle bir tehlikeli ortamdayız ki! Bizi yemek için ağızlarını açıyorlar. Öyle bir tehlikeli ortamdayız ki!

Nereye kaçacağız? Nereye kaçacağız?

Şeytandan kaçacak üç tane yer var: Şeytandan kaçacak üç tane yer var:

1. Mescid: Buraya kaçacağız. Buraya getirmemek için şeytan size kırk tane mâni çıkartır.1. Mescid: Buraya kaçacağız. Buraya getirmemek için şeytan size kırk tane mâni çıkartır. Yemeği yersiniz gözünüz mahmurlaşır:Yemeği yersiniz gözünüz mahmurlaşır: "Evde kılayım, şimdi yatıyım da ondan sonra kılayım…" Buraya getirmemek için şeytan bastırıyor."Evde kılayım, şimdi yatıyım da ondan sonra kılayım…" Buraya getirmemek için şeytan bastırıyor. Dikkat, tuşa geliyorsunuz! Mescide giren temizlenir, kurtulur. Dikkat, tuşa geliyorsunuz! Mescide giren temizlenir, kurtulur.

2. Zikrullah: Zikrullah yapan, zikrullahı seven, zikrullaha devam eden kurtulur. Zikrullah kurtarır. 2. Zikrullah: Zikrullah yapan, zikrullahı seven, zikrullaha devam eden kurtulur. Zikrullah kurtarır.

3. Kur'ân-ı Kerîm: Bunları sırayla söylemiyorum. Üç tane sayıyorum, önceliklilik bakımından söylemiyorum. 3. Kur'ân-ı Kerîm: Bunları sırayla söylemiyorum. Üç tane sayıyorum, önceliklilik bakımından söylemiyorum.

Kur'ân-ı Kerîm'e sarılan kurtulur.Kur'ân-ı Kerîm'e sarılan kurtulur. Yoksa dışarıda şeytanlar oynaşıyorlar, kıvır kıvır yılan gibi çıyan gibi dolaşıyorlar. Yoksa dışarıda şeytanlar oynaşıyorlar, kıvır kıvır yılan gibi çıyan gibi dolaşıyorlar. Size sürünüyorlar farkında değiliz; ağzınızdan giriyor, burnunuzdan giriyorlar, sofranıza oturuyorlar.Size sürünüyorlar farkında değiliz; ağzınızdan giriyor, burnunuzdan giriyorlar, sofranıza oturuyorlar. Besmelesiz evinize girdiğiniz zaman sizinle giriyor, Besmelesiz evinize girdiğiniz zaman sizinle giriyor, besmelesiz yemeğe başladığınız zaman sizinle yiyor. besmelesiz yemeğe başladığınız zaman sizinle yiyor. Besmelesiz bir iş yaptığınız zaman aynen o işleri yapıyor. Besmelesiz bir iş yaptığınız zaman aynen o işleri yapıyor. Hatta besmelesiz olunca şeytanın çocukları oluyormuş. Hatta besmelesiz olunca şeytanın çocukları oluyormuş. Besmelesiz olunca adamın kendi evlâdı değil de şeytanın evlâdı oluyormuş.Besmelesiz olunca adamın kendi evlâdı değil de şeytanın evlâdı oluyormuş. Hadîs-i şerîflerde geçiyor.Hadîs-i şerîflerde geçiyor. Besmelesiz olduğu zaman, Allah adıyla olmadığı zaman [şeytanın evladı oluyor]. Besmelesiz olduğu zaman, Allah adıyla olmadığı zaman [şeytanın evladı oluyor].

Allah bize yardımcı olsun, affetsin.Allah bize yardımcı olsun, affetsin. Tevfîkini refîk eylesin. Her işimizi rızasına uygun yapmaya muvaffak eylesin.Tevfîkini refîk eylesin. Her işimizi rızasına uygun yapmaya muvaffak eylesin. Allah hepinizden razı olsun. Allah hepinizden razı olsun.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2