Namaz Vakitleri

5 Cemâziye'l-Âhir 1446
06 Aralık 2024
İmsak
06:36
Güneş
08:08
Öğle
13:00
İkindi
15:22
Akşam
17:43
Yatsı
19:09
Detaylı Arama

Mümine Yakışmayan Davranışlar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Zilhicce 1407 / 19.08.1987
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İnsan İradesi ve Nefis Terbiyesi, Nefsi Terbiye Yolları, Abdestin Faziletleri, İdarecilik ve Mesuliyeti, Yatsı ve Sabah Namazına Gitmemek Nifak | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Mümine Yakışmayan Davranışlar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Zilhicce 1407 / 19.08.1987
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İnsan İradesi ve Nefis Terbiyesi, Nefsi Terbiye Yolları, Abdestin Faziletleri, İdarecilik ve Mesuliyeti, Yatsı ve Sabah Namazına Gitmemek Nifak | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ hayra halkıhi seyyidinâVe's-salâtü ve's-selâmü alâ hayra halkıhi seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emma bâ'd: Emma bâ'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llâhFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletinVe şerre'l-ümûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Lâ yezni'z-zânî hıyne yeznî ve hüve mü'minün ve lâ yeşrebü'l-hamre hîne yeşrebühâ ve hüve mü'minünLâ yezni'z-zânî hıyne yeznî ve hüve mü'minün ve lâ yeşrebü'l-hamre hîne yeşrebühâ ve hüve mü'minün ve lâ yesriku's-sâriku hîne yesriku ve hüve mü'minün ve lâ yentehibü nühbeten zâti şerefinve lâ yesriku's-sâriku hîne yesriku ve hüve mü'minün ve lâ yentehibü nühbeten zâti şerefin yerfeu'n-nâsü ileyhâ fîhâ ebsârehüm hıyne yentehibühâ ve hüve mü'minün yerfeu'n-nâsü ileyhâ fîhâ ebsârehüm hıyne yentehibühâ ve hüve mü'minün ve lâ yeğullü ehadüküm dîne yeğulle ve hüve mü'minün fe-iyyâküm, iyyâküm. ve lâ yeğullü ehadüküm dîne yeğulle ve hüve mü'minün fe-iyyâküm, iyyâküm.

Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn! Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, ikramı ve ihsanı dünya ve âhirette cümlenizin üzerine olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, ikramı ve ihsanı dünya ve âhirette cümlenizin üzerine olsun. Peygamberimiz Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin Peygamberimiz Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet, bir miktar okumak üzere bir araya cem olduk, geldik. mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet, bir miktar okumak üzere bir araya cem olduk, geldik. Rabbimiz Peygamber Efendimiz'in şefaatine cümlemizi nâil eylesin. Rabbimiz Peygamber Efendimiz'in şefaatine cümlemizi nâil eylesin. Sünnetine sarılıp sünnetini ihyâ eyleyip şehit sevapları almayı cümlemize nasip eylesin. Sünnetine sarılıp sünnetini ihyâ eyleyip şehit sevapları almayı cümlemize nasip eylesin.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamazdan önce,Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamazdan önce, Peygamber Efendimiz'in rûh-ı pâkine hediye olsun diye ve onun cümle âlinin, ashâbının, etbâının, Peygamber Efendimiz'in rûh-ı pâkine hediye olsun diye ve onun cümle âlinin, ashâbının, etbâının, ahbâbının ruhlarına ve sâir enbiyâ ve mürselînin ervâhına, cümle ulemânın ve meşâyihimizin,ahbâbının ruhlarına ve sâir enbiyâ ve mürselînin ervâhına, cümle ulemânın ve meşâyihimizin, mürşitlerimizin, sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ruhlarına ve hâsseten kendisinden feyz aldığımızmürşitlerimizin, sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ruhlarına ve hâsseten kendisinden feyz aldığımız hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî'nin ruhuna, hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî'nin ruhuna, kitabını okuduğumuz Ahmed Ziyâeddîn Gümüşhanevî hazretlerinin ruhuna, kitabını okuduğumuz Ahmed Ziyâeddîn Gümüşhanevî hazretlerinin ruhuna, bu hadîs-i şerîfleri bize nakil ve rivayet eylemiş olan hadis alimlerinin ve râvilerin ruhlarına, bu hadîs-i şerîfleri bize nakil ve rivayet eylemiş olan hadis alimlerinin ve râvilerin ruhlarına, bu beldeleri fetheden fatihlerin, şehitlerin, gazilerin ruhlarına,bu beldeleri fetheden fatihlerin, şehitlerin, gazilerin ruhlarına, cümle hayır ve hasenât sahiplerinin ve camimizin bânisinin, cümle hayır ve hasenât sahiplerinin ve camimizin bânisinin, tecdit ve tamiriyle meşgul olanların ruhlarına ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere tecdit ve tamiriyle meşgul olanların ruhlarına ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mescide toplanmış bulunan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerininşu mescide toplanmış bulunan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olsun, ayrıca bizler de Rabbimiz'in rızasına uygun yaşayıpve yakınlarının ruhlarına hediye olsun, ayrıca bizler de Rabbimiz'in rızasına uygun yaşayıp huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varalım diye huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varalım diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım.

Hadîs-i şerîfler, Râmûzü'l-ehâdîs kitabının 488. sayfasının başından itibarendir.Hadîs-i şerîfler, Râmûzü'l-ehâdîs kitabının 488. sayfasının başından itibarendir. 1. hadîs-i şerîfin metnini az önce okumuştuk. 1. hadîs-i şerîfin metnini az önce okumuştuk.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet olunmuş.Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet olunmuş. Muhtelif kitaplar daha başka râvilerden de kaydetmişler. Muhtelif kitaplar daha başka râvilerden de kaydetmişler.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki;

"Zina eden kimse, zina ederken mü'min değildir." "Zina eden kimse, zina ederken mü'min değildir."

Mü'min olarak zina etmez. İmanı çıkar gider de o insan o günahı öyle yapar. Mü'min olarak zina etmez. İmanı çıkar gider de o insan o günahı öyle yapar.


"İçki içen insan, içkiyi içtiği esnada mü'min değildir."İçki içen insan, içkiyi içtiği esnada mü'min değildir. Hırsızlık yapan insan, hırsızlığı yaptığı esnada mü'min değildir. Mü'minken hırsızlık yapmaz.Hırsızlık yapan insan, hırsızlığı yaptığı esnada mü'min değildir. Mü'minken hırsızlık yapmaz. Yağmacılık yapan, başkasının malını eyleyen kimse Yağmacılık yapan, başkasının malını eyleyen kimse herkes kendisinin gözlerinin içine bakıp dururken ve o da böyle mevki itibar sahibi bir kimseyken herkes kendisinin gözlerinin içine bakıp dururken ve o da böyle mevki itibar sahibi bir kimseyken bu yağmacılığı yaparken, bu devlet malını veyahut millet malını başkasının malını yağmalarkenbu yağmacılığı yaparken, bu devlet malını veyahut millet malını başkasının malını yağmalarken mü'min olarak yağmalamaz.mü'min olarak yağmalamaz. Bu günahları işlerken insanın imanı olsa mâni olurdu, o esnada imanı yoktur." Bu günahları işlerken insanın imanı olsa mâni olurdu, o esnada imanı yoktur."

Başka bir rivayette de Efendimiz ilave olarak; Başka bir rivayette de Efendimiz ilave olarak;

"Sizden birisi ganimetten bir şey çaldığı esnada mü'min değildir."Sizden birisi ganimetten bir şey çaldığı esnada mü'min değildir. Aman sakının, aman sakının, bu günahlara düşmeyin!" diye, tavsiye buyurmuş. Aman sakının, aman sakının, bu günahlara düşmeyin!" diye, tavsiye buyurmuş.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

İnsan günahları neden işliyor? İnsan günahları neden işliyor?

Nefsine mağlup olduğu için, şeytana uyduğu için işliyor. İnsanın en büyük düşmanı, nefsidir.Nefsine mağlup olduğu için, şeytana uyduğu için işliyor. İnsanın en büyük düşmanı, nefsidir. Kendi içindeki nefsidir; çünkü insana günah işletir, helâkine sebep olur. Kendi içindeki nefsidir; çünkü insana günah işletir, helâkine sebep olur. Şeytana uydurtur, helâkine sebep olur. Şeytana uydurtur, helâkine sebep olur.

Onun için bu nefsi haklamamız lazım; bu nefsin hakkından gelmemiz lazım.Onun için bu nefsi haklamamız lazım; bu nefsin hakkından gelmemiz lazım. Bu nefsi pak etmemiz lazım, temizlememiz lazım, Bu nefsi pak etmemiz lazım, temizlememiz lazım, terbiye etmemiz lazım, yola getirmemiz lazım, hizaya sokmamız lazım.terbiye etmemiz lazım, yola getirmemiz lazım, hizaya sokmamız lazım. Canı çekse de istese de günahlara yanaşmayacak bir irade kazanmamız gerekiyor. Canı çekse de istese de günahlara yanaşmayacak bir irade kazanmamız gerekiyor.

Nasıl kazanacağız? Nasıl kazanacağız?

İslâm ile. İslâm ile.

İslâm dininin özelliği; en yüksek, en zor işleri, gayeleri, vasıtaları gayet güzel seçmiştir;İslâm dininin özelliği; en yüksek, en zor işleri, gayeleri, vasıtaları gayet güzel seçmiştir; herkesin tatbik edip öğrenip yapması mümkün olan vasıtalarla, çarelerle sağlamıştır.herkesin tatbik edip öğrenip yapması mümkün olan vasıtalarla, çarelerle sağlamıştır. İnsanın nefsini terbiye etmesi, nefsine hâkim olması için elhamdülillah dinimizde çok hükümler vardır. İnsanın nefsini terbiye etmesi, nefsine hâkim olması için elhamdülillah dinimizde çok hükümler vardır.

Bu nefis, yola gelmeyen bir nefis değildir. Evet, nefs-i emmâredir;Bu nefis, yola gelmeyen bir nefis değildir. Evet, nefs-i emmâredir; insanlığa kötülükleri emreden, insanları yanlış yollara düşüren, insanlara günahları işleten nefsidir. insanlığa kötülükleri emreden, insanları yanlış yollara düşüren, insanlara günahları işleten nefsidir. Fıs fıs, fıs fıs içinden o kötülükleri ister; Fıs fıs, fıs fıs içinden o kötülükleri ister; "İlla da şunu isterim." diye inat edip tutturur; ama bunu terbiye etmek de mümkündür. "İlla da şunu isterim." diye inat edip tutturur; ama bunu terbiye etmek de mümkündür.

Onun için her birimiz; "Günahlardan kurtulmamıza vesile olsun." diyeOnun için her birimiz; "Günahlardan kurtulmamıza vesile olsun." diye bu nefsin terbiyesine önem vermeliyiz. bu nefsin terbiyesine önem vermeliyiz. Yoksa bu günahları işlerken insanın imanı kendisinden çıkıyor, gidiyor. Yoksa bu günahları işlerken insanın imanı kendisinden çıkıyor, gidiyor. İmanlı olan insana o anda imanı mâni olur; "Yok, ben bu işi yapamam!" der, döner. İmanlı olan insana o anda imanı mâni olur; "Yok, ben bu işi yapamam!" der, döner.

Eski kitaplarda eski ümmetlerin maceraları anlatılırkenEski kitaplarda eski ümmetlerin maceraları anlatılırken Peygamber Efendimiz onları bize naklederken bunların misallerinden vermiş.Peygamber Efendimiz onları bize naklederken bunların misallerinden vermiş. Bazı insanlar günahın yanına kadar geliyorlar da tam günah işleyecekken Allah korkusu,Bazı insanlar günahın yanına kadar geliyorlar da tam günah işleyecekken Allah korkusu, imanı o günahı işlemesine mâni oluyor; imanı o günahı işlemesine mâni oluyor; "Ben bu işi yapmam." diye kendisini tutuyor, günahtan vazgeçiyor, geçebiliyor. "Ben bu işi yapmam." diye kendisini tutuyor, günahtan vazgeçiyor, geçebiliyor.

Demek ki vazgeçmek mümkündür. Demek ki vazgeçmek mümkündür.

O halde bu vazgeçmenin şartlarını öğrenmek,O halde bu vazgeçmenin şartlarını öğrenmek, nefsi terbiye etmenin çaresini öğrenmek, her mü'minin en başta gelen işidir. nefsi terbiye etmenin çaresini öğrenmek, her mü'minin en başta gelen işidir.

Kad eflaha men zekkâhâ ve kad hâbe men dessâhâ.Kad eflaha men zekkâhâ ve kad hâbe men dessâhâ. "Kim nefsini terbiye edebilmişse, hizaya sokabilmişse o kurtulur. "Kim nefsini terbiye edebilmişse, hizaya sokabilmişse o kurtulur. Terbiye edemeyen helâk olur, hüsrana uğrar." Terbiye edemeyen helâk olur, hüsrana uğrar."

Sonunda çok diz döver, yaka yırtar, saçını başını yolar ama fayda vermez.Sonunda çok diz döver, yaka yırtar, saçını başını yolar ama fayda vermez. Bunun evvel vakti gençliktir. Daha evvelki vakti çocukluktur. Anne ve babaya düşer. Bunun evvel vakti gençliktir. Daha evvelki vakti çocukluktur. Anne ve babaya düşer.

Çocuğa her istediğini vermemek lazım. Ağlıyor tepiniyor, tutturmuş; Çocuğa her istediğini vermemek lazım. Ağlıyor tepiniyor, tutturmuş;

"İlla şunu bana al!" "İlla şunu bana al!"

Bak nefsi nasıl onu yoluna çekiyor; ona her istediğinin verilemeyeceğini,Bak nefsi nasıl onu yoluna çekiyor; ona her istediğinin verilemeyeceğini, iyi şeylerin verilebileceğini, kötü şeylerin olamayacağını küçükten öğretirsek tutturup gitmez. iyi şeylerin verilebileceğini, kötü şeylerin olamayacağını küçükten öğretirsek tutturup gitmez.

"Aman çocuktur canım, bırak olsun, açık saçık giyinsin, istediğini alayım."Aman çocuktur canım, bırak olsun, açık saçık giyinsin, istediğini alayım. Bırak çocuktur, ne isterse yapsın, komşunun bahçesinden meyve yolsun, koparsın, Bırak çocuktur, ne isterse yapsın, komşunun bahçesinden meyve yolsun, koparsın, her gördüğünü istesin, tuttursun, ziyanı yok. her gördüğünü istesin, tuttursun, ziyanı yok. Ben de onu çok seviyorum zaten, bir tanecik evladım, el bebek gül bebek!" Ben de onu çok seviyorum zaten, bir tanecik evladım, el bebek gül bebek!"

İşte çocuk böyle yürüdü mü, böyle büyüdü mü ondan sonra bir yaşa geliyor,İşte çocuk böyle yürüdü mü, böyle büyüdü mü ondan sonra bir yaşa geliyor, hatasını anladığı zaman bile kendisini tutamıyor. hatasını anladığı zaman bile kendisini tutamıyor.

Bana gelen kardeşlerim var, mektup yazan kimseler var: Bana gelen kardeşlerim var, mektup yazan kimseler var:

"Hocam, hata ettiğimi biliyorum ama kendimi tutamıyorum; ne yapayım?" diye, soru soruyor."Hocam, hata ettiğimi biliyorum ama kendimi tutamıyorum; ne yapayım?" diye, soru soruyor. Kendi hâlinden kendisi de pişman ama kendisini tutamıyor. Kendi hâlinden kendisi de pişman ama kendisini tutamıyor.

Demek ki muhterem kardeşlerim, nefsin eğitimine çocukluğumuzdan başlamamız lazım,Demek ki muhterem kardeşlerim, nefsin eğitimine çocukluğumuzdan başlamamız lazım, çocuklarımızdan başlamamız lazım, çocukluk yaşından başlamamız lazım. çocuklarımızdan başlamamız lazım, çocukluk yaşından başlamamız lazım. Yanınızda olduğu halde çocuklara bazı şeyleri vermemelisiniz. Yanınızda olduğu halde çocuklara bazı şeyleri vermemelisiniz.

İmam Gazâlî öyle diyor: İmam Gazâlî öyle diyor:

"Zenginler dahi çocuklarına arada kuru ekmek yedirsinler, katık vermesinler,"Zenginler dahi çocuklarına arada kuru ekmek yedirsinler, katık vermesinler, mahrumiyeti tattırsınlar ki çocuk mahrumiyetlere alışsın." mahrumiyeti tattırsınlar ki çocuk mahrumiyetlere alışsın."

Askerlik ne güzel bir meslektir!Askerlik ne güzel bir meslektir! İnsan askere gidiyor; orada mevkii makamı, babasının parası pulu para etmiyor. İnsan askere gidiyor; orada mevkii makamı, babasının parası pulu para etmiyor.

"Hadi bakalım şuraya gideceksin, yürü, kalk, otur, yat!" bir eğitim oluyor. "Hadi bakalım şuraya gideceksin, yürü, kalk, otur, yat!" bir eğitim oluyor.

Benim hoşuma gitti. Terbiye için bir vasıta olmuş oluyor.Benim hoşuma gitti. Terbiye için bir vasıta olmuş oluyor. Nasıl düşmanı yenmek için bir askerî eğitim şart oluyorsa nefsi, Nasıl düşmanı yenmek için bir askerî eğitim şart oluyorsa nefsi, nefis düşmanını yenmek için de küçükten beri bir eğitim şarttır. nefis düşmanını yenmek için de küçükten beri bir eğitim şarttır.

Ben eskiden kızıyordum; "Yahu, ben üniversite mezunuyum, üniversitede hocayım,Ben eskiden kızıyordum; "Yahu, ben üniversite mezunuyum, üniversitede hocayım, gelmiş beni yedek subay diye orduya çağırmış, bu komutanlar benim omzuma tüfek takıp da;gelmiş beni yedek subay diye orduya çağırmış, bu komutanlar benim omzuma tüfek takıp da; 'Sağa dön, sola dön, ileri marş, otur, yat, kalk!' diyecekler. 'Sağa dön, sola dön, ileri marş, otur, yat, kalk!' diyecekler. Yahu, ben bu işleri yapacak adam mıyım?" diyordum; Kıbrıs hadisesi oldu sebebini anladım. Yahu, ben bu işleri yapacak adam mıyım?" diyordum; Kıbrıs hadisesi oldu sebebini anladım.

Sabahtan akşama onları yaptıra yaptıra askerin alt şuuruna yerleşiyor.Sabahtan akşama onları yaptıra yaptıra askerin alt şuuruna yerleşiyor. Talim ve terbiye ile sıkıntı anında, heyecan anında yapması gereken şeyler alt şuuruna yerleşiyor; Talim ve terbiye ile sıkıntı anında, heyecan anında yapması gereken şeyler alt şuuruna yerleşiyor; o zaman onu harp esnasında rahat yapıyor.o zaman onu harp esnasında rahat yapıyor. Biz de harpte kazanmak için evvelki zamandan idmanlı olmalıyız. Biz de harpte kazanmak için evvelki zamandan idmanlı olmalıyız.

Nefsi yenmek için küçükten gayretli olmalıyız.Nefsi yenmek için küçükten gayretli olmalıyız. Küçük küçük şeylerde nefsimize muhalefet ede ede, o bize çok dayattığı zaman da; Küçük küçük şeylerde nefsimize muhalefet ede ede, o bize çok dayattığı zaman da; "Eh, Dinlemiyorum işte seni!" diyebilmeliyiz. "Eh, Dinlemiyorum işte seni!" diyebilmeliyiz.

Ne istiyor canın? Ne istiyor canın?

Çok soğuk bir su istiyor. Çok soğuk bir su istiyor.

"Hayır, sana soğuk su vermeyeceğim, iç bakalım şu ılık suyu!" "Hayır, sana soğuk su vermeyeceğim, iç bakalım şu ılık suyu!"

Canın ne istiyor? Canın ne istiyor?

Gölgede yatmak istiyor. Gölgede yatmak istiyor.

"Hayır, seni güneşte gezdireceğim, dolaş bakalım da biraz başkalarının neler çektiğini gör."Hayır, seni güneşte gezdireceğim, dolaş bakalım da biraz başkalarının neler çektiğini gör. Köylü dayılar tarlada çalışıyorlar, harmanı biçiyorlar, bu güneşin altında,Köylü dayılar tarlada çalışıyorlar, harmanı biçiyorlar, bu güneşin altında, kalın kalın da elbiseler giyiyorlar, senin gibi ince elbiseleri nereden bulsun zavallılar.kalın kalın da elbiseler giyiyorlar, senin gibi ince elbiseleri nereden bulsun zavallılar. Onlar o sıkıntıyı çekiyor ya, sen de çek!" gibilerden çeşitlerini bilmiyorum artık. Onlar o sıkıntıyı çekiyor ya, sen de çek!" gibilerden çeşitlerini bilmiyorum artık.

Arada nefsinize muhalefet etmeye kendinizi alıştırın. Arada nefsinize muhalefet etmeye kendinizi alıştırın.

Ramazan'da bunu zaten dinimiz bize yaptırıyor; "umumî bir eğitim" diyorum ya size,Ramazan'da bunu zaten dinimiz bize yaptırıyor; "umumî bir eğitim" diyorum ya size, Ramazan müslümanlar için umumî bir nefis eğitimi terbiyesi mevsimidir. Ramazan müslümanlar için umumî bir nefis eğitimi terbiyesi mevsimidir.

O zaman yemek olduğu halde yemiyoruz. Sigara tiryakisi adam, Ramazan'da bırakabiliyor.O zaman yemek olduğu halde yemiyoruz. Sigara tiryakisi adam, Ramazan'da bırakabiliyor. Bak gördün mü nasıl bırakıyormuşsun. Bak gördün mü nasıl bırakıyormuşsun.

"Aman hocam, akşam ezanını iple çekiyorum,"Aman hocam, akşam ezanını iple çekiyorum, müezzin minareye ben de elimi cebime sokuyorum, şak bir kibrit çak, yak bir sigara." müezzin minareye ben de elimi cebime sokuyorum, şak bir kibrit çak, yak bir sigara."

E canım sabahtan beri bu vakte kadar durabildin, bundan sonra da durdun mu bu iş bitiyor işte,E canım sabahtan beri bu vakte kadar durabildin, bundan sonra da durdun mu bu iş bitiyor işte, vücudunu zehirlenmekten kurtarıyorsun. vücudunu zehirlenmekten kurtarıyorsun. Netice itibariyle idmanı yapıyoruz. Netice itibariyle idmanı yapıyoruz.

Su içmemeye, sigara içmemeye, günahlara bakmamaya idman yapabiliyoruz.Su içmemeye, sigara içmemeye, günahlara bakmamaya idman yapabiliyoruz. İşte ondan sonra da onu devam ettirmek lazım. İşte ondan sonra da onu devam ettirmek lazım.

"İbadet Ramazan'a mahsus değildir." diye ondan sonra da o hâli devam ettirmeliyiz"İbadet Ramazan'a mahsus değildir." diye ondan sonra da o hâli devam ettirmeliyiz ve arada sırada yapmamızda bir sakınca mahsur olmayan şeyleri de yapmamaya kendimizi tutmaya,ve arada sırada yapmamızda bir sakınca mahsur olmayan şeyleri de yapmamaya kendimizi tutmaya, bazen kuru ekmek yemeye, bazen aç durmaya, bazen yorulmaya, bazen koşturmaya kendimizi alıştırmalıyız. bazen kuru ekmek yemeye, bazen aç durmaya, bazen yorulmaya, bazen koşturmaya kendimizi alıştırmalıyız.

Nefsin terbiyesi için "ilm-i tasavvuf" denilen bir ilim teşekkül etmiştir.Nefsin terbiyesi için "ilm-i tasavvuf" denilen bir ilim teşekkül etmiştir. Nasıl Kur'an'ın iyi anlaşılması için "ilm-i tefsir" teşekkül etmişse, Nasıl Kur'an'ın iyi anlaşılması için "ilm-i tefsir" teşekkül etmişse, Peygamber Efendimiz için ilm-i hadis teşekkül etmişse,Peygamber Efendimiz için ilm-i hadis teşekkül etmişse, nefis terbiyesi için insanın mânevî bakımdan terakkisi için de "tasavvuf ilmi" teşekkül etmiştir. nefis terbiyesi için insanın mânevî bakımdan terakkisi için de "tasavvuf ilmi" teşekkül etmiştir. Zaten âyetlerde, hadislerde emirler vardır da, intizama girmiştir. Zaten âyetlerde, hadislerde emirler vardır da, intizama girmiştir.

Bunun iki yolu var: Bunun iki yolu var:

Bir, nefsin dediklerinin aksini yapa yapa, yapa yapa ya o nefsin burnunu kırmak,Bir, nefsin dediklerinin aksini yapa yapa, yapa yapa ya o nefsin burnunu kırmak, nefsi aklın hâkimiyeti altına almak, nefsi; "Bu adam benim sözümü dinlemez,nefsi aklın hâkimiyeti altına almak, nefsi; "Bu adam benim sözümü dinlemez, en iyisi ben bundan olmayacak şeyler istemeyeyim." durumuna getirmek. en iyisi ben bundan olmayacak şeyler istemeyeyim." durumuna getirmek.

Buna riyazet-i nefs derler. Buna riyazet-i nefs derler.

Nefsi tazyik altında tutarak; az yiyerek, az uyuyarak, az konuşarak, çok çalışarak bu işi sağlama al.Nefsi tazyik altında tutarak; az yiyerek, az uyuyarak, az konuşarak, çok çalışarak bu işi sağlama al. Bu bir yoldur, meşakkatli bir yoldur. Bu bir yoldur, meşakkatli bir yoldur.

Hatta dervişler ihtiyacı olmadığı halde diyar diyar dolaşırlarmış. Hatta dervişler ihtiyacı olmadığı halde diyar diyar dolaşırlarmış.

Mesela Yunus Emre şiirinde ne diyor? Mesela Yunus Emre şiirinde ne diyor?

Yunus Emre, derviş, tasavvuf erbabı. Yunus Emre, derviş, tasavvuf erbabı.

Diyor ki; Diyor ki;

Gezdim Urum ile Şam'ı. Gezdim Urum ile Şam'ı.

Anadolu'yu dolaşmış, Suriye'yi dolaşmış. Anadolu'yu dolaşmış, Suriye'yi dolaşmış.

Gezdim Urum ile Şam'ı. Gezdim Urum ile Şam'ı.

Yukarı illeri kamu. Yukarı illeri kamu.

Yukarı iller; Balkanlar, Kırım, Kafkasya vesaire. Yukarı illeri de dolaşmış. Yukarı iller; Balkanlar, Kırım, Kafkasya vesaire. Yukarı illeri de dolaşmış.

Çok aradım göremedim. Çok aradım göremedim.

Şöyle garip bencileyin. Şöyle garip bencileyin.

"Benim kadar garibini, boynu büküğünü, biçaresini görmedim." diyor. "Benim kadar garibini, boynu büküğünü, biçaresini görmedim." diyor.

Başka bir şeye bağlıyor ama o arada da seyahat ettiğini söylüyor. Başka bir şeye bağlıyor ama o arada da seyahat ettiğini söylüyor.

Eşrefoğlu Rumî öyle; falanca öyle, filanca öyle seyahat etmişler.Eşrefoğlu Rumî öyle; falanca öyle, filanca öyle seyahat etmişler. Seyahatin meşakkatini çekmişler, kendisini tanımayan insanların arasında yardımcısızSeyahatin meşakkatini çekmişler, kendisini tanımayan insanların arasında yardımcısız insanların arasında boynu bükük fakirâne yaşamayı öğrenmişler. insanların arasında boynu bükük fakirâne yaşamayı öğrenmişler.

Aslında memleketinde zengin varlıklı ama seyahate çıkmış, boynu bükük; Aslında memleketinde zengin varlıklı ama seyahate çıkmış, boynu bükük;

"Kim bu?" "Kim bu?"

"Canım hırpanî bir derviş." "Canım hırpanî bir derviş."

Kimse onun ne olduğunu bilmiyor, kim olduğunu bilmiyor.Kimse onun ne olduğunu bilmiyor, kim olduğunu bilmiyor. O; nefsini terbiye etmek için seyahate çıkmış. Nefsi terakki etsin diye, sevap kazansın diye yapıyor. O; nefsini terbiye etmek için seyahate çıkmış. Nefsi terakki etsin diye, sevap kazansın diye yapıyor.

Cihada gitmişler. Ellerine kılıçları almışlar, kefenleri almışlar;Cihada gitmişler. Ellerine kılıçları almışlar, kefenleri almışlar; hudut boylarında, rıbatlarda nöbet tutmuşlar, düşmanla cihad etmişler. Nefsi zapt etmek için bir çare. hudut boylarında, rıbatlarda nöbet tutmuşlar, düşmanla cihad etmişler. Nefsi zapt etmek için bir çare.

Koca Kanunî Süleyman, Kanunî Sultan Süleyman, Muhteşem Süleyman iki yüz bin kişilik orduların sahibi ,Koca Kanunî Süleyman, Kanunî Sultan Süleyman, Muhteşem Süleyman iki yüz bin kişilik orduların sahibi , Avrupa'yı titreten, Viyana önlerine kadar Osmanlı devletini genişleten kimse diyor ki; Avrupa'yı titreten, Viyana önlerine kadar Osmanlı devletini genişleten kimse diyor ki;

"Nefs hazzın ey muhibbi, vermegil hayvan sıfat. Zaptı nefs et, ârif ol alemde; insanlık budur." "Nefs hazzın ey muhibbi, vermegil hayvan sıfat. Zaptı nefs et, ârif ol alemde; insanlık budur."

Padişah olmuş, sarayları var, orduları var; "Ey Süleyman!" diyor kendisine, "Padişah olmuş, sarayları var, orduları var; "Ey Süleyman!" diyor kendisine, " Nefsinin isteklerini, her istediğini hayvanlar gibi hemen verme!" Nefsinin isteklerini, her istediğini hayvanlar gibi hemen verme!"

Hayvan acıkır yemeğe saldırır, susar suya saldırır,Hayvan acıkır yemeğe saldırır, susar suya saldırır, uykusu gelir devrilir yatar, kedi köpek şu bu neyse.. uykusu gelir devrilir yatar, kedi köpek şu bu neyse.. Sen o hayvanların yaptığı gibi nefsin hazzını, istediği her şeyi verme;Sen o hayvanların yaptığı gibi nefsin hazzını, istediği her şeyi verme; zapt-ı nefs et, nefsine sahip ol, onu zapt et, hâkim ol, ârif ol; âlemde insanlık budur. zapt-ı nefs et, nefsine sahip ol, onu zapt et, hâkim ol, ârif ol; âlemde insanlık budur.

Demek ki insan; nefsine sahip olduğu, hâkim olduğu zaman hakiki insan olabiliyor.Demek ki insan; nefsine sahip olduğu, hâkim olduğu zaman hakiki insan olabiliyor. Öteki türlü senin yanında insan gibi davranır, yalnız kaldığı zaman bin bir rezalet yapar.Öteki türlü senin yanında insan gibi davranır, yalnız kaldığı zaman bin bir rezalet yapar. Çünkü nefsine hâkim değil. Sen kapıdan çıkarsın, o günaha dalar. Çünkü nefsine hâkim değil. Sen kapıdan çıkarsın, o günaha dalar.

Sen yanında dururken ses çıkarmaz, sanki Allah yalnız olduğu zaman onu görmüyor,Sen yanında dururken ses çıkarmaz, sanki Allah yalnız olduğu zaman onu görmüyor, sen gittikten sonra günahlara dalar. sen gittikten sonra günahlara dalar.

Neden? Neden?

Olmadı. Demek ki insanlık nefse sahip olmaktaymış; bu bir yol. Olmadı. Demek ki insanlık nefse sahip olmaktaymış; bu bir yol.

Bir de büyüklerimizin bir başka yolu var: Bir de büyüklerimizin bir başka yolu var:

İnsanlar sevdikleri zaman her türlü fedakârlığı yaparlar.İnsanlar sevdikleri zaman her türlü fedakârlığı yaparlar. Parasını verirler, zahmetlere koşarlar, canlarını tehlikeye atarlar. Parasını verirler, zahmetlere koşarlar, canlarını tehlikeye atarlar.

Sevmiş bulundum bir kere, gayrı ne çare. Sevmiş bulundum bir kere, gayrı ne çare.

diyor; hani türkülerde de duyuyoruz, kulaklarımıza geliyor. Seven her şeyi yapabiliyor. Çünkü seviyor. diyor; hani türkülerde de duyuyoruz, kulaklarımıza geliyor. Seven her şeyi yapabiliyor. Çünkü seviyor.

Buradan, bu gerçekten hareketle demişler ki;Buradan, bu gerçekten hareketle demişler ki; "Öyle şeyler yaparız ki gönlümüze Allah'ın muhabbeti yerleşir, başka bir muhabbete yer kalmaz; "Öyle şeyler yaparız ki gönlümüze Allah'ın muhabbeti yerleşir, başka bir muhabbete yer kalmaz; o aşktan, o muhabbetten dolayı günahlara dönüp bakacağımız gelmez.o aşktan, o muhabbetten dolayı günahlara dönüp bakacağımız gelmez. Nefis de müslüman olur, nefis de Allah'ın istediğini, Nefis de müslüman olur, nefis de Allah'ın istediğini, emrini, rızasını istemeye başlar, şeytanın istediğinden nefret etmeye başlar. emrini, rızasını istemeye başlar, şeytanın istediğinden nefret etmeye başlar.

Bu da sevgi yolu, bu da muhabbet yolu, bu da ruhânî terbiye yolu. Büyüklerimiz bu yolu tercih etmişler.Bu da sevgi yolu, bu da muhabbet yolu, bu da ruhânî terbiye yolu. Büyüklerimiz bu yolu tercih etmişler. Zikirle, zikri fazla yapmak sûretiyle insanın içinde bir aşk,Zikirle, zikri fazla yapmak sûretiyle insanın içinde bir aşk, bir muhabbet hâsıl olduktan sonra o aşk ve o muhabbetle artık iyi insan oluyor, iyi işler yapıyor, bir muhabbet hâsıl olduktan sonra o aşk ve o muhabbetle artık iyi insan oluyor, iyi işler yapıyor, günahlara dönüp bakası bile gelmiyor.günahlara dönüp bakası bile gelmiyor. Öldürseler, savursalar, kavursalar, didik didik ditseler, lime lime kesseler yolundan dönmüyor. Öldürseler, savursalar, kavursalar, didik didik ditseler, lime lime kesseler yolundan dönmüyor.

İşte bu gibi yollarla, tasavvufun -bir ilim dalı tabi-İşte bu gibi yollarla, tasavvufun -bir ilim dalı tabi- çareleriyle insanın kendi nefsine sahip olması lazım. çareleriyle insanın kendi nefsine sahip olması lazım. Çünkü bu günahlar, mânevî hastalıklar insanı ebedî, sonsuz, bitip tükenmez hüsrana uğratabilir. Çünkü bu günahlar, mânevî hastalıklar insanı ebedî, sonsuz, bitip tükenmez hüsrana uğratabilir.

Bir günahkâr bir günahı işlerken mü'min olarak yapamaz.Bir günahkâr bir günahı işlerken mü'min olarak yapamaz. O günahı işlemesine imanı mâni olacaktır, hayası mâni olacaktır. O günahı işlemesine imanı mâni olacaktır, hayası mâni olacaktır.

"Yapamıyorum, yapmıyorum elim varmıyor,"Yapamıyorum, yapmıyorum elim varmıyor, tetiği çekemiyorum." diyebilecektir, "Elimi uzatamıyorum." diyebilecektir. tetiği çekemiyorum." diyebilecektir, "Elimi uzatamıyorum." diyebilecektir.

Uzatabiliyor; imanı gitti. Uzatabiliyor; imanı gitti.

Nereye gitti? Nereye gitti?

Kafasından iki karış yukarıya, bir yere gitti;Kafasından iki karış yukarıya, bir yere gitti; o iman gittikten sonra, gözü döndükten sonra o günahları işliyor. o iman gittikten sonra, gözü döndükten sonra o günahları işliyor.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize nefsimize hâkim olmayı nasip etsin.Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize nefsimize hâkim olmayı nasip etsin. Apâşikâr düşmanımız olan şeytana uymamayı nasip etsin.Apâşikâr düşmanımız olan şeytana uymamayı nasip etsin. Nasıl şöyle bir muma elinizi uzattığınız zaman eliniz yanar da Nasıl şöyle bir muma elinizi uzattığınız zaman eliniz yanar da üç beş gün parmağınız zonklarsa bu cehennem ateşi insana çok azap verir; üç beş gün parmağınız zonklarsa bu cehennem ateşi insana çok azap verir; o cehennem ateşini oradan kıyas edip o cehennem ateşini oradan kıyas edip insanoğlu da aklı varsa kendisini cehenneme düşürecek şeylerden kaçınmalıdır. insanoğlu da aklı varsa kendisini cehenneme düşürecek şeylerden kaçınmalıdır.

Bizler de öyle yapalım. Allah bize gayret kuvvet versin, aşk muhabbet versin, sevgi saygı versin,Bizler de öyle yapalım. Allah bize gayret kuvvet versin, aşk muhabbet versin, sevgi saygı versin, Rabbimiz'in bizi gördüğünü bilerek günahlardan uzak durarak, ârifâne edîbâne, zarif, Rabbimiz'in bizi gördüğünü bilerek günahlardan uzak durarak, ârifâne edîbâne, zarif, kâmil mü'minler olarak güzel işler yapalım. Rabbimiz'den dileğimiz budur. kâmil mü'minler olarak güzel işler yapalım. Rabbimiz'den dileğimiz budur.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Günahlardan kurtulmanın bir çaresi de iyi muhitlerde bulunmaktır, kötü muhitlerden uzak olmaktır.Günahlardan kurtulmanın bir çaresi de iyi muhitlerde bulunmaktır, kötü muhitlerden uzak olmaktır. Mâlum, insan demirci dükkânına -böyle benim gibi- beyaz elbise giyip giderse Mâlum, insan demirci dükkânına -böyle benim gibi- beyaz elbise giyip giderse akşama hanımından bir sürü azar işitir. akşama hanımından bir sürü azar işitir.

Neden? Neden?

Bir yere sürtünür, kara olur, üstüne kıvılcım sıçrar, şurasını yakar burasını yakar, bir şeyler olur.Bir yere sürtünür, kara olur, üstüne kıvılcım sıçrar, şurasını yakar burasını yakar, bir şeyler olur. Arabayı tamir etmeye kalksa da öyle. Sağı solu kirlenir. Arabayı tamir etmeye kalksa da öyle. Sağı solu kirlenir.

Neden? Neden?

Muhitte yağ var, kir var, duman var, pas var.Muhitte yağ var, kir var, duman var, pas var. Orada olunca ne kadar sakınsa da bir yerden bir şey sıçrar, gelir bulaşır. Orada olunca ne kadar sakınsa da bir yerden bir şey sıçrar, gelir bulaşır.

Onun için iyi muhitlerde olmak lazım, iyi arkadaş edinmek lazım.Onun için iyi muhitlerde olmak lazım, iyi arkadaş edinmek lazım. Nefis istemese bile iyi insanların arasında olmak lazım. Nefis istemese bile iyi insanların arasında olmak lazım. Ölç zihninden; "şunlar şunlar iyi insan" onların yanına sokul, onların meclisinde bulun ki Ölç zihninden; "şunlar şunlar iyi insan" onların yanına sokul, onların meclisinde bulun ki iyi insanlarla bulununca da insan kendisini günahlardan koruyabilir. iyi insanlarla bulununca da insan kendisini günahlardan koruyabilir.

Bir de günahlara götüren yollar vardır.Bir de günahlara götüren yollar vardır. Sen mesela "Bu akşam biraz eğleneyim, felekten kâm alayım, herkes alıyormuş; Sen mesela "Bu akşam biraz eğleneyim, felekten kâm alayım, herkes alıyormuş; şairler de şiirlerde yazıyorlar, gazeller okunuyor.şairler de şiirlerde yazıyorlar, gazeller okunuyor. Boğaz içinde bir sefa sürelim, filanca gazinoya gidelim Boğaz içinde bir sefa sürelim, filanca gazinoya gidelim mehtap da gelsin sular da şıkır şıkır pırıldasın, gelsin içkiler, çalgılar çalınsın, rakkaseler oynasın;mehtap da gelsin sular da şıkır şıkır pırıldasın, gelsin içkiler, çalgılar çalınsın, rakkaseler oynasın; şöyle bir tatlı gece geçirelim." dedin. şöyle bir tatlı gece geçirelim." dedin.

Tamam sen daha buradan kalkıp oraya giderken günahın yoluna girdin.Tamam sen daha buradan kalkıp oraya giderken günahın yoluna girdin. Fatih'tesin ama daha gazinonun yoluna giderken günahın yoluna girdin. Yolları var, yolun başlangıcı var. Fatih'tesin ama daha gazinonun yoluna giderken günahın yoluna girdin. Yolları var, yolun başlangıcı var.

En iyisi başlangıçta adımı oraya atmamak; çünkü oraya adımını attın mı hadi insan öbür tarafa düşer.En iyisi başlangıçta adımı oraya atmamak; çünkü oraya adımını attın mı hadi insan öbür tarafa düşer. Günaha götüren yollara adım atmamaya dikkat edin. Orada kolaydır. Günaha götüren yollara adım atmamaya dikkat edin. Orada kolaydır. Orada nefsinizi yenebilirsiniz ama günahın yanına kadar sokuldunuz mu o zaman gidersiniz.Orada nefsinizi yenebilirsiniz ama günahın yanına kadar sokuldunuz mu o zaman gidersiniz. O zaman mıknatısın çektiği gibi günah sizi çeker, yapışırsınız, kurtulmak isteseniz de kurtulamazsınız. O zaman mıknatısın çektiği gibi günah sizi çeker, yapışırsınız, kurtulmak isteseniz de kurtulamazsınız.

Çağlayanın ta yanına kadar gelirsenizÇağlayanın ta yanına kadar gelirseniz oradan yüzerek kurtulmaya çalışsanız bile uçurumun alt tarafını boylarsınız. oradan yüzerek kurtulmaya çalışsanız bile uçurumun alt tarafını boylarsınız. İnsan sular arasında alabora olur. İnsan sular arasında alabora olur.

O bakımdan tehlikeli yerlere günahlı yerlere yaklaşmamak da bir tedbirdir. O bakımdan tehlikeli yerlere günahlı yerlere yaklaşmamak da bir tedbirdir.

Bir başka tedbir de nefsin kuvvetlenmesini sağlayan yolları kapatmaktır.Bir başka tedbir de nefsin kuvvetlenmesini sağlayan yolları kapatmaktır. Askerlikte de buna; "ikmal yollarını kapatmak" diyorlar ya.. Askerlikte de buna; "ikmal yollarını kapatmak" diyorlar ya..

Nefis nereden kuvvetleniyor? Nefis nereden kuvvetleniyor?

Nefis fazla yemekten kuvvetlenir. Sen şimdi gelsin pirzolalar, gitsin baklavalar börekler;Nefis fazla yemekten kuvvetlenir. Sen şimdi gelsin pirzolalar, gitsin baklavalar börekler; karnını sımsıkı doyurdun mu, üstüne çayını içtin karnın tok oldu mu "Oh!" dersin,karnını sımsıkı doyurdun mu, üstüne çayını içtin karnın tok oldu mu "Oh!" dersin, "Bir eğlence yok mu ya?" "Bir eğlence yok mu ya?"

Hacivat çıkıyor ya sahneye, karagöz; "Yâr bana bir eğlence!" diye sahnede bağırıyor.Hacivat çıkıyor ya sahneye, karagöz; "Yâr bana bir eğlence!" diye sahnede bağırıyor. Karnı doydu mu insan başlar bir eğlence aramaya. Karnı aç olsa yiyecek arayacak, çare arayacak. Karnı doydu mu insan başlar bir eğlence aramaya. Karnı aç olsa yiyecek arayacak, çare arayacak. Derdi üzüntüsü olsa o tefekkürüne dalacak ama gamsızlaşıyor. Derdi üzüntüsü olsa o tefekkürüne dalacak ama gamsızlaşıyor.

Karnı doydu, başka bir derdi yok; "Acaba nerede, nasıl eğlensem?" demeye başlar. Karnı doydu, başka bir derdi yok; "Acaba nerede, nasıl eğlensem?" demeye başlar.

Demek ki çok yememeli. Demek ki çok yememeli.

Çok uyuduğu zaman nefis kuvvetlenir, hiçbir şey yapmaz istemez. Çok uyuduğu zaman nefis kuvvetlenir, hiçbir şey yapmaz istemez.

"Yahu her gün saat beşte, altıda, yedide kalkıyordum, işe gidiyordum, akşama yine daha dinçtim."Yahu her gün saat beşte, altıda, yedide kalkıyordum, işe gidiyordum, akşama yine daha dinçtim. Bu pazar günü öğleye kadar horul horul uyudum, ikindide de gözümü açamıyorum. Neden?" Bu pazar günü öğleye kadar horul horul uyudum, ikindide de gözümü açamıyorum. Neden?"

Nefis kuvvetlendi. Nefis kuvvetlendi.

"Her günden daha fazla istirahat ettiğim halde ikindide gözüm kapanıyor." "Her günden daha fazla istirahat ettiğim halde ikindide gözüm kapanıyor."

Kitap okuyacaksın okuyamıyorsun, laf dinleyeceksin dinleyemiyorsun. Kitap okuyacaksın okuyamıyorsun, laf dinleyeceksin dinleyemiyorsun.

Demek ki çok uyumak iyi değil. Demek ki çok uyumak iyi değil.

Sonra insanlarla fazla karıştığı zaman onların her birisinden insana bir tesir gelir;Sonra insanlarla fazla karıştığı zaman onların her birisinden insana bir tesir gelir; oradan zarara uğrayabilir. Çok konuştuğu zaman çok söz yalansız olmaz; oradan bir zarara uğrayabilir.oradan zarara uğrayabilir. Çok konuştuğu zaman çok söz yalansız olmaz; oradan bir zarara uğrayabilir. İşte ilm-i tasavvuf, erbâb-ı tasavvuf bize bunları bildirmiş.İşte ilm-i tasavvuf, erbâb-ı tasavvuf bize bunları bildirmiş. "Şöyle olacak, böyle olacak." diye bakıyorsun adam olgun bir insan oluyor. "Şöyle olacak, böyle olacak." diye bakıyorsun adam olgun bir insan oluyor.

Bizim bir profesör arkadaş vardı. Fransa'dan bir başka profesör gelmiş.Bizim bir profesör arkadaş vardı. Fransa'dan bir başka profesör gelmiş. o arkadaşın "Fransızcası iyi" diye, "Sen bu Fransız profesörü Ankara'da dolaştır, o arkadaşın "Fransızcası iyi" diye, "Sen bu Fransız profesörü Ankara'da dolaştır, mihmandarlık yap, ev sahipliği yap." diye üniversite bunu vazifelendirmiş. mihmandarlık yap, ev sahipliği yap." diye üniversite bunu vazifelendirmiş.

"Fransız profesörü aldım, Etnografya müzesine götürdüm." diyor. "Fransız profesörü aldım, Etnografya müzesine götürdüm." diyor.

Ulus'ta kaleye yakın yerdeki müzeye götürmüş. Ulus'ta kaleye yakın yerdeki müzeye götürmüş.

"Fransız öyle açıkgöz ki bana uzaktan bir adamı gösterdi;"Fransız öyle açıkgöz ki bana uzaktan bir adamı gösterdi; 'şu adam derviş, istersen git sor.' dedi" diyor. 'şu adam derviş, istersen git sor.' dedi" diyor.

"Deme ya, nereden bildin?" "Deme ya, nereden bildin?"

Bizim profesörün haberi yok; Fransız'ın haberi var. Bizim profesörün haberi yok; Fransız'ın haberi var.

"Şu adam derviş, tasavvuf erbabı; istersen git, sor." demiş. "Şu adam derviş, tasavvuf erbabı; istersen git, sor." demiş.

O da konuşkan bir insan; adını söylesem bileceğiniz bir kimse.O da konuşkan bir insan; adını söylesem bileceğiniz bir kimse. Gitmiş, o zâta; "Selâmün aleyküm, nasılsın hemşerim?" demiş. Gitmiş, o zâta; "Selâmün aleyküm, nasılsın hemşerim?" demiş.

"Ben seni bir yerden tanıyorum." mu dedi nasıl sokulduysa, "Ne var, ne yok?" derken,"Ben seni bir yerden tanıyorum." mu dedi nasıl sokulduysa, "Ne var, ne yok?" derken, iyice bir itimadını kazandıktan sonra; "Hangi zâta mensupsun?" diye sormuş. iyice bir itimadını kazandıktan sonra; "Hangi zâta mensupsun?" diye sormuş.

Anlamış ki erbab-ı tasavvuf. Fransız'ın tahmini doğru çıkmış. Anlamış ki erbab-ı tasavvuf. Fransız'ın tahmini doğru çıkmış.

"Nereden bildin?" diye soruyor. "Nereden bildin?" diye soruyor.

Nereden bilecek, derviş oldu mu yüzüne bile aksediyor, hareketlerine bile aksediyor. Nereden bilecek, derviş oldu mu yüzüne bile aksediyor, hareketlerine bile aksediyor.

Kapıda; "Buyurun efendim, zât-ı âliniz önden buyurun." der, fedakârlık yapar. Konuşurken kibar konuşur.Kapıda; "Buyurun efendim, zât-ı âliniz önden buyurun." der, fedakârlık yapar. Konuşurken kibar konuşur. Övüldüğü zaman estağfirullah der, tevazu gösterir. Her hâlinden belli olur. Övüldüğü zaman estağfirullah der, tevazu gösterir. Her hâlinden belli olur.

Onun için Allah cümlemizi güzel ahlâk sahibi olanlardan eylesin,Onun için Allah cümlemizi güzel ahlâk sahibi olanlardan eylesin, nefsini yenenlerden eylesin, nefsinin esiri olanlardan eylemesin. nefsini yenenlerden eylesin, nefsinin esiri olanlardan eylemesin. Nefis bazen insanın burnuna halka takar, def çalıp oynatır. İnsan da oynar ortalıkta. Nefis bazen insanın burnuna halka takar, def çalıp oynatır. İnsan da oynar ortalıkta.

Neden? Neden?

Nefis hakim olmuş, burnuna halkayı takmış istediğini yaptırıyor. Nefse yakayı paçayı kaptırmayın.Nefis hakim olmuş, burnuna halkayı takmış istediğini yaptırıyor. Nefse yakayı paçayı kaptırmayın. Bu devirde biraz zor.Bu devirde biraz zor. Çünkü bu devirde bütün reklam sanayi, çok az istisnasıyla nefsi kışkırtmak için çalışır.Çünkü bu devirde bütün reklam sanayi, çok az istisnasıyla nefsi kışkırtmak için çalışır. "Reklam" dediğin şey baştan aşağı odur. "Reklam" dediğin şey baştan aşağı odur.

Büyük firmalar reklamı bizim mecmualara vermezler.Büyük firmalar reklamı bizim mecmualara vermezler. Giderler; "Çıplak kadın resmi bassın, nefisler kabarsın, Giderler; "Çıplak kadın resmi bassın, nefisler kabarsın, herkesin hoşuna gitsin de bu iş daha çok satılsın." diye muzır neşriyat yapan mecmualara verirler. herkesin hoşuna gitsin de bu iş daha çok satılsın." diye muzır neşriyat yapan mecmualara verirler.

Bu devirde reklamlar insanı kışkırtıyor. Hoca olarak, biz buradan;Bu devirde reklamlar insanı kışkırtıyor. Hoca olarak, biz buradan; "Aman, nefse uymayın!" diyoruz,"Aman, nefse uymayın!" diyoruz, reklamlar öbür taraftan "Gel şeytanın yoluna, gel nefsin yoluna" deyip duruyor; reklamlar öbür taraftan "Gel şeytanın yoluna, gel nefsin yoluna" deyip duruyor; koca koca panolar, resimler, ışıklı şeyler... koca koca panolar, resimler, ışıklı şeyler...

İnsanın aklını çelmek için bin bir çeşit şey biliyorsunuz.İnsanın aklını çelmek için bin bir çeşit şey biliyorsunuz. Kadınlar açık saçık dolaşır, erkekler öyle, günah imkanları çoktur, eğlence yerleri çoktur... Kadınlar açık saçık dolaşır, erkekler öyle, günah imkanları çoktur, eğlence yerleri çoktur...

Millet de parayı nereden buluyorsa… Millet de parayı nereden buluyorsa…

Bir taraftan gazeteler bangır bangır bağırır; "Millet açlıktan ölüyor!" Bir taraftan gazeteler bangır bangır bağırır; "Millet açlıktan ölüyor!"

Bu millet açlıktan geberiyorsa bu zevk sefa yerlerine bu kadar para nasıl harcanıyor?Bu millet açlıktan geberiyorsa bu zevk sefa yerlerine bu kadar para nasıl harcanıyor? Bir gazinoya gitti mi bilmiyorum ama herhalde on bin, on beş bin, yirmi bin liradan aşağıya kalkılmaz. Bir gazinoya gitti mi bilmiyorum ama herhalde on bin, on beş bin, yirmi bin liradan aşağıya kalkılmaz.

Parası olmasa bu kadar insan nasıl gidiyor? Parası olmasa bu kadar insan nasıl gidiyor?

Bu devirde zor.Bu devirde zor. Ama bu devirde iyi müslüman olan insan, çok yüksek rütbe kazanır, çok yüksek derece alır. Ama bu devirde iyi müslüman olan insan, çok yüksek rütbe kazanır, çok yüksek derece alır.

Neden? Neden?

"Çok zor şartlar altında yine Müslümanlığını koruyabildi." diye. "Çok zor şartlar altında yine Müslümanlığını koruyabildi." diye.

Onun için yüksek rütbeleri almaya gayretli olun. Onun için yüksek rütbeleri almaya gayretli olun.

Lâ yüsbiğu'l-abdü'l-vudûe illâ ğafera'llâhu lehû mâ tekaddeme min zenbihî ve mâ teahhar. Lâ yüsbiğu'l-abdü'l-vudûe illâ ğafera'llâhu lehû mâ tekaddeme min zenbihî ve mâ teahhar.

Sahih isnatlı, râvileri güvenilir kimseler olan bir hadîs-i şerîf bu; abdest almakla ilgili. Sahih isnatlı, râvileri güvenilir kimseler olan bir hadîs-i şerîf bu; abdest almakla ilgili.

Abdest almak çok çok faydaları olan bir ibadet; ama mânevî faydası da çok büyük. Abdest almak çok çok faydaları olan bir ibadet; ama mânevî faydası da çok büyük.

Bu hadîs-i şerîften anladığımıza göre Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Bu hadîs-i şerîften anladığımıza göre Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Bir kul özene bezene abdest aldığı zaman; üstüne başına sıçratmadan, ciddi ciddi,"Bir kul özene bezene abdest aldığı zaman; üstüne başına sıçratmadan, ciddi ciddi, güzelce akıta akıta, yıkaya yıkaya tatlı bir tarzda, güzel bir tarzda abdestini alıp tamamladığı zamangüzelce akıta akıta, yıkaya yıkaya tatlı bir tarzda, güzel bir tarzda abdestini alıp tamamladığı zaman Allah onun geçmiş ve gelecek günahlarını affeder." Allah onun geçmiş ve gelecek günahlarını affeder."

Evvelki ve sonraki günahlarını bağışlar; o abdestin damlalarıyla beraber günahlar da gider. Evvelki ve sonraki günahlarını bağışlar; o abdestin damlalarıyla beraber günahlar da gider.

İslâm'ın esrarından, özelliklerinden biridir; İslâm insanları temizliyor.İslâm'ın esrarından, özelliklerinden biridir; İslâm insanları temizliyor. Şimdi kendi hâlimizi bir düşünelim, herkes kendisini düşünsün; çok kusurumuz vardır. Şimdi kendi hâlimizi bir düşünelim, herkes kendisini düşünsün; çok kusurumuz vardır.

Hatta bu kadar kusurdan, günahtan dolayı niye başımıza taş yağmıyor hayret ederiz?Hatta bu kadar kusurdan, günahtan dolayı niye başımıza taş yağmıyor hayret ederiz? Ben de hayret ediyorum. Bu memleketin başına, yukarıdan yağmur yerine taş yağması lazım;Ben de hayret ediyorum. Bu memleketin başına, yukarıdan yağmur yerine taş yağması lazım; bu terbiyesizlik, bu edepsizlik, bu günah bu inkardan dolayı... bu terbiyesizlik, bu edepsizlik, bu günah bu inkardan dolayı...

Olmuyor. Olmuyor.

Neden? Neden?

Günahların affedilmesi için çareler de var: Günahların affedilmesi için çareler de var:

Kul güzel abdest aldı mı günahları temizleniyor. Kul güzel namaz kıldı mı günahları temizleniyor.Kul güzel abdest aldı mı günahları temizleniyor. Kul güzel namaz kıldı mı günahları temizleniyor. Kul zekât verdi mi günahları temizleniyor. Kul hacca gitti mi günahları temizleniyor.Kul zekât verdi mi günahları temizleniyor. Kul hacca gitti mi günahları temizleniyor. Kul Ramazan'da orucu güzel tuttu mu günahları temizleniyor.Kul Ramazan'da orucu güzel tuttu mu günahları temizleniyor. Bu ibadetleri ondan yapıyoruz. İbadetlerin hikmetleri onlardır. Bu ibadetleri ondan yapıyoruz. İbadetlerin hikmetleri onlardır.

Abdestin maddî faydalarını herkes söyler.Abdestin maddî faydalarını herkes söyler. Tabi yıkıyorsun, terin gidiyor tozun gidiyor, tertemiz oluyorsun. Ruhu teskin edici hâli var.Tabi yıkıyorsun, terin gidiyor tozun gidiyor, tertemiz oluyorsun. Ruhu teskin edici hâli var. Yorgun argın bir abdest alın, bir ikindi namazı kılın, ikindiye kadarki yorgunluk gidiyor.Yorgun argın bir abdest alın, bir ikindi namazı kılın, ikindiye kadarki yorgunluk gidiyor. Oh, gayet rahatlıyorsun. Oh, gayet rahatlıyorsun.

Mânevî bakımdan da insanın günahlarını temizliyor.Mânevî bakımdan da insanın günahlarını temizliyor. O bakımdan kışta yazda, soğukta sıcakta abdestimizi özene bezene güzel almalıyız. O bakımdan kışta yazda, soğukta sıcakta abdestimizi özene bezene güzel almalıyız.

Kimisi aceleye getirir, yıkaması gereken yerleri yıkamaz.Kimisi aceleye getirir, yıkaması gereken yerleri yıkamaz. Bak dirseğin susuz kaldı, parmaklarının arasına su gitmedi, kaşların, gözlerinin üstü yıkanmadı.Bak dirseğin susuz kaldı, parmaklarının arasına su gitmedi, kaşların, gözlerinin üstü yıkanmadı. Sen böyle şap diye suyu yüzüne vurdun, yanaklarını ovuşturdun, öbür taraflar susuz kaldı. Kimisi böyle. Sen böyle şap diye suyu yüzüne vurdun, yanaklarını ovuşturdun, öbür taraflar susuz kaldı. Kimisi böyle.

Çoluk çocuğun abdest almasına dikkat ederseniz güzel almıyorlar;Çoluk çocuğun abdest almasına dikkat ederseniz güzel almıyorlar; onun için abdesti güzel almaya dikkat edelim, hatta her işimizi güzel yapmaya dikkat edelim. onun için abdesti güzel almaya dikkat edelim, hatta her işimizi güzel yapmaya dikkat edelim. Yaptığımız zaman kaliteli iş yapmaya gayret gösterelim. Yaptığımız zaman kaliteli iş yapmaya gayret gösterelim.

Üçüncü hadîs-i şerîf: Üçüncü hadîs-i şerîf:

Lâ yestekîmü îmânü abdin hattâ yestekîme kalbühû ve lâ yestekîmü kalbühû hattâ yestekîme lisânühûLâ yestekîmü îmânü abdin hattâ yestekîme kalbühû ve lâ yestekîmü kalbühû hattâ yestekîme lisânühû ve lâ yedhulü'l-cennete hattâ ye'mene cârühû bevâikah. ve lâ yedhulü'l-cennete hattâ ye'mene cârühû bevâikah.

Ahmed b. Hanbel'den ve daha başka kaynaklardan bir hadîs-i şerîf. Ahmed b. Hanbel'den ve daha başka kaynaklardan bir hadîs-i şerîf.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

"Kalbi düzelmedikçe kulun imanı doğrulmaz, düzelmez." "Kalbi düzelmedikçe kulun imanı doğrulmaz, düzelmez."

Kalbi eğri büğrü olduktan sonra imanı doğru olmaz.Kalbi eğri büğrü olduktan sonra imanı doğru olmaz. İmanının dosdoğru olması için kalbinin de doğru olması lazım. İmanının dosdoğru olması için kalbinin de doğru olması lazım.

"Dili doğru olmadıkça kalbi doğru olmaz." "Dili doğru olmadıkça kalbi doğru olmaz."

O halde dili doğru olması lazım ki kalbine intikal etsin; doğruluk kalbinden imanına intikal etsin. O halde dili doğru olması lazım ki kalbine intikal etsin; doğruluk kalbinden imanına intikal etsin.

Ve lâ yedhulü'l-cennete hattâ ye'mene cârühû bevâikahVe lâ yedhulü'l-cennete hattâ ye'mene cârühû bevâikah "Komşusu kendisinin zulmünden, belasından emin olmaz ise o kul cennete giremez." "Komşusu kendisinin zulmünden, belasından emin olmaz ise o kul cennete giremez."

Emin olduğu zaman girer. Emin olduğu takdirde, o sıfatta bir insan olduğu zaman cennete girer. Emin olduğu zaman girer. Emin olduğu takdirde, o sıfatta bir insan olduğu zaman cennete girer.

"Komşusunun kendisine güvenini sağlayamamış bir kimse,"Komşusunun kendisine güvenini sağlayamamış bir kimse, şerrinden emin kılamamış bir kimse cennete girmeyecek." diye Peygamber Efendimiz bildiriyor. şerrinden emin kılamamış bir kimse cennete girmeyecek." diye Peygamber Efendimiz bildiriyor.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Görüyorsunuz Peygamber Efendimiz her şeyin birbiriyle irtibatını;Görüyorsunuz Peygamber Efendimiz her şeyin birbiriyle irtibatını; nasıl mânevî yüksek gayeleri, maddî neticelere bağlıyor. Bu hadîs-i şerîfte onu görüyoruz. nasıl mânevî yüksek gayeleri, maddî neticelere bağlıyor. Bu hadîs-i şerîfte onu görüyoruz.

"İmanım sağlam olsun, doğru düzgün olsun." "İmanım sağlam olsun, doğru düzgün olsun."

Nasıl doğru düzgün olacak? Nasıl doğru düzgün olacak?

Tel gibi bir şey olsa, elinde görünen bir şey olsa şurasını düzeltirsin burasını düzeltirsin,Tel gibi bir şey olsa, elinde görünen bir şey olsa şurasını düzeltirsin burasını düzeltirsin, çekiçle vurursun düzgün bir şey yaparsın; iman görünmüyor. çekiçle vurursun düzgün bir şey yaparsın; iman görünmüyor. İmanın düzgünlüğü, kalbin düzgünlüğüne bağlı; kalp de görünmüyor. İmanın düzgünlüğü, kalbin düzgünlüğüne bağlı; kalp de görünmüyor. Göğsünü yarıp da içine bakamazsın ki baksan ne anlayacaksın zaten; oradan da anlaşılmıyor. Göğsünü yarıp da içine bakamazsın ki baksan ne anlayacaksın zaten; oradan da anlaşılmıyor. Getiriyor, maddî şeye bağlıyor. Getiriyor, maddî şeye bağlıyor.

Dili doğru olduğu zaman doğru olur. O halde söylediğimiz söze dikkat edelim.Dili doğru olduğu zaman doğru olur. O halde söylediğimiz söze dikkat edelim. Çok konuşmayalım, lüzumsuz konuşmayalım, palavra atmayalım, boş yere vaatte bulunmayalım. Çok konuşmayalım, lüzumsuz konuşmayalım, palavra atmayalım, boş yere vaatte bulunmayalım. Söz verdiğimiz zaman sözümüzde duralım, gerçeği söyleyelim. Söz verdiğimiz zaman sözümüzde duralım, gerçeği söyleyelim. Lüzumsuz yere yağcılık etmeyelim, iltifat etmeyelim.Lüzumsuz yere yağcılık etmeyelim, iltifat etmeyelim. Lüzumsuz yere kalp kırıcı söz söylemeyelim, başkasını incitmeyelim. Lüzumsuz yere kalp kırıcı söz söylemeyelim, başkasını incitmeyelim.

Hep dilde, dile bağlanıyor. O halde tamam; insanın karşısına yapabileceği bir şey konulmuş oluyor: Hep dilde, dile bağlanıyor. O halde tamam; insanın karşısına yapabileceği bir şey konulmuş oluyor:

Diline sahip olsun, kimseyi incitmemeye dikkat etsin, kötü söz söylememeye dikkat etsin,Diline sahip olsun, kimseyi incitmemeye dikkat etsin, kötü söz söylememeye dikkat etsin, yapmayacağı şeyi söylememeye dikkat etsin, tatlı konuşmaya dikkat etsin. yapmayacağı şeyi söylememeye dikkat etsin, tatlı konuşmaya dikkat etsin.

Hakkı söylemeye dikkat etsin, emr-i mâruf, nehy-i münker yapmaya dikkat etsin,Hakkı söylemeye dikkat etsin, emr-i mâruf, nehy-i münker yapmaya dikkat etsin, Allah'ın dinini tebliğ etmeye dikkat etsin.Allah'ın dinini tebliğ etmeye dikkat etsin. O zaman kalbi de doğru olur, kalbinde imanı da doğru olur, Allah'ın büyük ikramlarına erer. O zaman kalbi de doğru olur, kalbinde imanı da doğru olur, Allah'ın büyük ikramlarına erer. Dilimize sahip olalım. Dilimize sahip olalım.

Mehmet Akif'in güzel şiiri var, diyor ki; Mehmet Akif'in güzel şiiri var, diyor ki;

İhtiyar amcanı dinler misin oğlum? İhtiyar amcanı dinler misin oğlum?

Ne büyük söyle ne çok söyle, yiğit işte gerek. Ne büyük söyle ne çok söyle, yiğit işte gerek.

Demek ki insan koca koca laflar etmemeli. Demek ki insan koca koca laflar etmemeli.

"Asarım, keserim. Vallahi de billahi de şunu da yaparım, bunu da yaparım." "Asarım, keserim. Vallahi de billahi de şunu da yaparım, bunu da yaparım."

Mahallede kavga oldu, bir çocuğu ayırdılar.Mahallede kavga oldu, bir çocuğu ayırdılar. Öbür tarafa gitmiş, ayağını yere vuruyor; "Yanına gelmeyeyim, seni parçalarım!" diyor. Öbür tarafa gitmiş, ayağını yere vuruyor; "Yanına gelmeyeyim, seni parçalarım!" diyor.

Ne parçalayacaksın; o senden daha kuvvetli.Ne parçalayacaksın; o senden daha kuvvetli. Büyük laf söylüyor. Büyük büyük laflar, iddialı iddialı konuşmalar; onun kıymeti yok. Büyük laf söylüyor. Büyük büyük laflar, iddialı iddialı konuşmalar; onun kıymeti yok.

Çok konuşmak da doğru değil. Çok konuşmak da doğru değil.

Lambur lumbur, lambur lumbur, lambur lumbur, lambur lumbur, lambur lumbur... Lambur lumbur, lambur lumbur, lambur lumbur, lambur lumbur, lambur lumbur...

Ne söyledi? Ne söyledi?

Ne bileyim laf salatası. Bir sürü laf söyledi, ne olduğu anlaşılmadı. Ne bileyim laf salatası. Bir sürü laf söyledi, ne olduğu anlaşılmadı.

Çok söz, –affedersiniz- eşek yüküdür. Çok söz, –affedersiniz- eşek yüküdür.

diyor Yunus Emre. Yine o güzel, kısa, kestirme ifadesiyle...diyor Yunus Emre. Yine o güzel, kısa, kestirme ifadesiyle... Eşeğin sırtına yük yükletmişsin gibi odunlar şeyler, zavallı hayvancık, ıh ıh gidiyor gibi. Eşeğin sırtına yük yükletmişsin gibi odunlar şeyler, zavallı hayvancık, ıh ıh gidiyor gibi.

Az ve öz konuşmalı insan. Düşüne taşına konuşmalı, doğru konuşmalı.Az ve öz konuşmalı insan. Düşüne taşına konuşmalı, doğru konuşmalı. Sözünüze dikkat edin. Sözden çok şey kazanır, çok şey kaybedebilirsiniz. Sözünüze dikkat edin. Sözden çok şey kazanır, çok şey kaybedebilirsiniz.

Komşulara hürmete çok itina etmeliyiz. Komşulara hürmete çok itina etmeliyiz.

Bizim ölçümüz ne oluyor? Bizim ölçümüz ne oluyor?

Komşumuzun bizim şerrimizden emin olması.Komşumuzun bizim şerrimizden emin olması. Komşu; "Biz oradayız." diye kapısı açık durabiliyor mu, Komşu; "Biz oradayız." diye kapısı açık durabiliyor mu, sizden zarar görmüyor rahat ve huzur içinde mi? Tamam. sizden zarar görmüyor rahat ve huzur içinde mi? Tamam.

"Aman nemelazım, kilit üstüne kilit vurayım; bu komşuların ne yapacağı belli olmaz."Aman nemelazım, kilit üstüne kilit vurayım; bu komşuların ne yapacağı belli olmaz. Allah kahretsin nereden de geldi başımızın belası, yıkılsa gitse de kurtulsak!Allah kahretsin nereden de geldi başımızın belası, yıkılsa gitse de kurtulsak! " filan diyorsa, besbelli ki sen iyi bir insan değilsin. Çünkü komşu yaka silkiyor. " filan diyorsa, besbelli ki sen iyi bir insan değilsin. Çünkü komşu yaka silkiyor.

Komşularımıza iyilik edelim; iyi hâlimiz onlara da aksetsin ki bizden emin olsunlar.Komşularımıza iyilik edelim; iyi hâlimiz onlara da aksetsin ki bizden emin olsunlar. Cennete başka türlü girilmiyor. Komşuya özel ikram etmek lazım. Cennete başka türlü girilmiyor. Komşuya özel ikram etmek lazım.

Komşu eğer müslümansa iki misli ikrama layık olur. Kâfirse komşuluk ikramına layık olur.Komşu eğer müslümansa iki misli ikrama layık olur. Kâfirse komşuluk ikramına layık olur. Komşudur; pişirdiğinden verirsin, ikram edersin. Komşudur; pişirdiğinden verirsin, ikram edersin.

Hıristiyandır, yahudidir bilmem nedir, insanın kapı komşusu oluyor, dükkân komşusu oluyor;Hıristiyandır, yahudidir bilmem nedir, insanın kapı komşusu oluyor, dükkân komşusu oluyor; iyi münasebetleri devam ettirmeli. Müslümansa haklar katmerleşiyor. iyi münasebetleri devam ettirmeli. Müslümansa haklar katmerleşiyor. Bir de akrabaysa hem müslüman hem akraba üç kat oluyor, üç misli oluyor.Bir de akrabaysa hem müslüman hem akraba üç kat oluyor, üç misli oluyor. Ama bu devirde insanlar akrabayı bile çiğneyip geçip gidiyorlar. Kimsenin kimseye aldırdığı olmuyor. Ama bu devirde insanlar akrabayı bile çiğneyip geçip gidiyorlar. Kimsenin kimseye aldırdığı olmuyor. Biz öyle olmayalım. Biz Allah'ın emrettiği güzel huylara sahip olalım. Biz öyle olmayalım. Biz Allah'ın emrettiği güzel huylara sahip olalım.

Lâ yüsta'melü racülün alâ aşeretin fe-mâ fevkahüm illâ câe yevme'l-kıyâmeti mağlûletenLâ yüsta'melü racülün alâ aşeretin fe-mâ fevkahüm illâ câe yevme'l-kıyâmeti mağlûleten yedâhü ilâ unukıhî ve in kâne muhsinen fükke anhü ve in kâne müsîen zîde ğıllen ilâ ğıllih. yedâhü ilâ unukıhî ve in kâne muhsinen fükke anhü ve in kâne müsîen zîde ğıllen ilâ ğıllih.

Bu hadîs-i şerîf, mühim bir hadîs-i şerîftir. Bu hadîs-i şerîf, mühim bir hadîs-i şerîftir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bizi ikaz ediyor, buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bizi ikaz ediyor, buyuruyor ki;

"Bir kimse on kişinin başına önder ve amir seçilmişse, on kişi ve daha fazla insanın başına;"Bir kimse on kişinin başına önder ve amir seçilmişse, on kişi ve daha fazla insanın başına; 'Gel sen bunların başkanı ol, âmiri ol, bunları sen yönet.' tarzında salahiyetli kılınmışsa, 'Gel sen bunların başkanı ol, âmiri ol, bunları sen yönet.' tarzında salahiyetli kılınmışsa, kıyamet gününde bu kimse elleri omzuna bağlanmış olarak gelir." kıyamet gününde bu kimse elleri omzuna bağlanmış olarak gelir."

Elleri bağlı omzuna. Aşağı indiremiyor, ellerini kıpırdatamıyor. Boynuna takılmış bir tarzda gelir.Elleri bağlı omzuna. Aşağı indiremiyor, ellerini kıpırdatamıyor. Boynuna takılmış bir tarzda gelir. Elleri omzuna bağlanmış vaziyette gelir. Elleri omzuna bağlanmış vaziyette gelir. Eğer başkanlığını, âmirliğini, liderliğini önderliğini güzel yapmışsa elleri çözülür, bağları çıkarılır. Eğer başkanlığını, âmirliğini, liderliğini önderliğini güzel yapmışsa elleri çözülür, bağları çıkarılır.

Kıyamet gününde meydana elleri bağlı olarak getirilir; çünkü başkanlık yaptı. Kıyamet gününde meydana elleri bağlı olarak getirilir; çünkü başkanlık yaptı.

"Öyle getirilir de güzel yapmışsa Allah'ın emirlerini tutmuşsa, zulmetmemişse,"Öyle getirilir de güzel yapmışsa Allah'ın emirlerini tutmuşsa, zulmetmemişse, onları güzel idare etmişse ellerini çözerler." onları güzel idare etmişse ellerini çözerler."

Ama oraya hesabı görülünceye kadar elleri bağlı gelir.Ama oraya hesabı görülünceye kadar elleri bağlı gelir. Eğer kötü bir idare sergilemişse zulmetmişse, o zaman bağları üstüne bağlar eklenir. Eğer kötü bir idare sergilemişse zulmetmişse, o zaman bağları üstüne bağlar eklenir. Bağı üstüne bağ, zincir üstüne zincir, düğüm üstüne düğüm, daha beter bağlanır.Bağı üstüne bağ, zincir üstüne zincir, düğüm üstüne düğüm, daha beter bağlanır. Esir gibi suçlu gibi bir vaziyette getirilir.Esir gibi suçlu gibi bir vaziyette getirilir. İyi iş yapmışsa kurtulur, kötü ise daha beter duruma gelir. İyi iş yapmışsa kurtulur, kötü ise daha beter duruma gelir.

Bu hadîs-i şerîften anlıyoruz ki bu dünyadaki safalı amirlikler, reislikler, başkanlıklar,Bu hadîs-i şerîften anlıyoruz ki bu dünyadaki safalı amirlikler, reislikler, başkanlıklar, âhirette mesuliyet getirici şeylerdir. âhirette mesuliyet getirici şeylerdir. Onun için eski kitaplarımızda insanın mümkün olduğu kadar bu çeşit hizmetlereOnun için eski kitaplarımızda insanın mümkün olduğu kadar bu çeşit hizmetlere talip olmaması tavsiye edilmiştir. "Hizmete talip olmak yoktur." diye kâide getirilmiştir. talip olmaması tavsiye edilmiştir. "Hizmete talip olmak yoktur." diye kâide getirilmiştir.

Ama büyükler emrederse; Ama büyükler emrederse;

"Ben bu işi yapamam, daha iyi yapan kardeşlerimiz var, onlar yapsınlar..." demek olmaz. "Ben bu işi yapamam, daha iyi yapan kardeşlerimiz var, onlar yapsınlar..." demek olmaz.

"Tamam, ben onları biliyorum onlara da başka vazife verildi, bu işi illa sen yapacaksın." "Tamam, ben onları biliyorum onlara da başka vazife verildi, bu işi illa sen yapacaksın."

"Eh pekâlâ, emredersiniz." "Eh pekâlâ, emredersiniz."

O zaman yapabilir.O zaman yapabilir. İnsan istemeden kendisine böyle bir vazife gelirse Allah celle celâlüh ona yardımcı oluyor. İnsan istemeden kendisine böyle bir vazife gelirse Allah celle celâlüh ona yardımcı oluyor. Ama kendisi heves ediyorsa; "Vallahi, işin doğrusunu isterseniz bu işi en güzel ben yaparım;Ama kendisi heves ediyorsa; "Vallahi, işin doğrusunu isterseniz bu işi en güzel ben yaparım; şöyle bakıyorum, benden daha güzel yapacak adam göremiyorum.şöyle bakıyorum, benden daha güzel yapacak adam göremiyorum. Mutlaka bu işin bana verilmesi lazım çünkü bu topluluğun en kalitelisi, en üstünü, en babayiğidi benim. Mutlaka bu işin bana verilmesi lazım çünkü bu topluluğun en kalitelisi, en üstünü, en babayiğidi benim. Niye bana verilmedi? Bana verilmesi lazımdı." filan derse al bakalım o zaman tepe taklak gider.Niye bana verilmedi? Bana verilmesi lazımdı." filan derse al bakalım o zaman tepe taklak gider. Dünyada da Allah böyle kendini beğenmişleri başarıya ulaştırmıyor. Dünyada da Allah böyle kendini beğenmişleri başarıya ulaştırmıyor.

O bakımdan mütevazı olun, boş yere memuriyet, vebal ve sorumluluk yüklenmeyin.O bakımdan mütevazı olun, boş yere memuriyet, vebal ve sorumluluk yüklenmeyin. Ama devlet hizmetidir, millet hizmetidir, ümmet hizmetidir. Ama devlet hizmetidir, millet hizmetidir, ümmet hizmetidir. Elbette insanların böyle bir teşkilat içinde yönetilmeleri, yönetmeleri gerekiyor; mecburiyetler vardır. Elbette insanların böyle bir teşkilat içinde yönetilmeleri, yönetmeleri gerekiyor; mecburiyetler vardır.

O zaman insan boynunu büker de; O zaman insan boynunu büker de;

"Yâ Rabbi, ben bu işe layık değilim." derse, Hz. Ebû Bekir Sıddîk'in; "Yâ Rabbi, ben bu işe layık değilim." derse, Hz. Ebû Bekir Sıddîk'in;

"Ben sizin en faziletliniz olmadığım halde halife seçilmiş bulunuyorum." dediği gibi,"Ben sizin en faziletliniz olmadığım halde halife seçilmiş bulunuyorum." dediği gibi, tevazuu muhafaza ederek, Allah'a sığınarak vazifeyi alırsa Allah lütfuyla keremiyle ona yardımcı olur. tevazuu muhafaza ederek, Allah'a sığınarak vazifeyi alırsa Allah lütfuyla keremiyle ona yardımcı olur.

İlkokulda, küçüklük çağımda zihnime yerleşmiş bir hatıra vardır: İlkokulda, küçüklük çağımda zihnime yerleşmiş bir hatıra vardır:

İlkokul öğretmenimiz; "Şu şiiri ezberleyin." dedi. İlkokul öğretmenimiz; "Şu şiiri ezberleyin." dedi.

Üçüncü sınıfta mıydık, dördüncü sınıfta mıydık? Daha evvel çalışmadığımız bir şiiri; "Ezberleyin." dedi.Üçüncü sınıfta mıydık, dördüncü sınıfta mıydık? Daha evvel çalışmadığımız bir şiiri; "Ezberleyin." dedi. Herkes on, on beş dakika harıl harıl çalıştı. Herkes on, on beş dakika harıl harıl çalıştı.

Neyse on beş dakika sonra; Neyse on beş dakika sonra;

"Kim öğrendi, ezberledi? Hadi kalksın, okusun." dedi. "Kim öğrendi, ezberledi? Hadi kalksın, okusun." dedi.

"Ben, ben" diyenler kalktılar, şaşırdılar. Çok mahcup, güzel huylu bir çocuktu. "Ben, ben" diyenler kalktılar, şaşırdılar. Çok mahcup, güzel huylu bir çocuktu.

Hoca; "Sen de oku." dedi. Hoca; "Sen de oku." dedi.

"Efendim, ben yapamam." dedi. "Efendim, ben yapamam." dedi.

"Gel bakalım." dedi. "Gel bakalım." dedi.

O geldi, baştan aşağı tıkır tıkır güzelce okudu.O geldi, baştan aşağı tıkır tıkır güzelce okudu. Tevazu ile hareket edince ötekilerden daha başarılı oldu. Tevazu ile hareket edince ötekilerden daha başarılı oldu.

Mutevazı olalım, Allah'a sığınalım. Allahu Teâlâ hazretleri yardım eylesin.Mutevazı olalım, Allah'a sığınalım. Allahu Teâlâ hazretleri yardım eylesin. Kendimiz âmirliğe, reisliğe, başkanlığa talip olmayalım ki bunlar mesuliyetli, veballi işlerdir.Kendimiz âmirliğe, reisliğe, başkanlığa talip olmayalım ki bunlar mesuliyetli, veballi işlerdir. Ancak halk kendisi toplanır da;Ancak halk kendisi toplanır da; "Sen bu işi yapacaksın, sana muhtacız, bu hizmetten kaçamazsın, kaçarsan sorumluluk vardır." "Sen bu işi yapacaksın, sana muhtacız, bu hizmetten kaçamazsın, kaçarsan sorumluluk vardır." tarzında gelir ısrar ederlerse o zaman vazife alınabilir. tarzında gelir ısrar ederlerse o zaman vazife alınabilir. Allah'a sığınılır; Allah o zaman mânevî bakımdan yardım eder. Allah'a sığınılır; Allah o zaman mânevî bakımdan yardım eder.

Hocamız rahmetullahi aleyh âcizâne bendenize sorumluluğu tevdî ettiği zaman bendeniz de arz ettim ki; Hocamız rahmetullahi aleyh âcizâne bendenize sorumluluğu tevdî ettiği zaman bendeniz de arz ettim ki;

"Çok âciz olduğumu biliyorsun baba, yapamayız bunu." dedim. "Çok âciz olduğumu biliyorsun baba, yapamayız bunu." dedim.

"O zaman sana yardım ederler." dedi. "O zaman sana yardım ederler." dedi.

Elhamdülillah sizlerden, başkalarından maddî mânevî çok yardımlar gördük.Elhamdülillah sizlerden, başkalarından maddî mânevî çok yardımlar gördük. Elhamdülillah nice hayırlı neticeler hâsıl oldu. Elhamdülillah nice hayırlı neticeler hâsıl oldu.

Allahu Teâlâ hazretleri kusurlardan dolayı azabına,Allahu Teâlâ hazretleri kusurlardan dolayı azabına, ikâbına ve itâbına uğratmasın. İki cihanın hayrına erdirsin. ikâbına ve itâbına uğratmasın. İki cihanın hayrına erdirsin.

Lâ yestelkı'l-insânü alâ kafâhü ve yedau ihdâ ricleyhi ale'l-uhrâ. Lâ yestelkı'l-insânü alâ kafâhü ve yedau ihdâ ricleyhi ale'l-uhrâ.

İkinci hadîs-i şerîf de şöyle: İkinci hadîs-i şerîf de şöyle:

Ve lâ yestelkıyenne ehadüküm alâ zahrihî ve yedau ihdâ ricleyhi ale'l-uhrâ. Ve lâ yestelkıyenne ehadüküm alâ zahrihî ve yedau ihdâ ricleyhi ale'l-uhrâ.

Bu ikisi aynı mânaya; oturma, yatma âdâbıyla ilgili bir hadîs-i şerîf. Bu ikisi aynı mânaya; oturma, yatma âdâbıyla ilgili bir hadîs-i şerîf.

Peygamber Efendimiz diyor ki; Peygamber Efendimiz diyor ki;

"İnsan sırt üstü yatıp bir bacağını ötekisinin üstüne atıp öyle durmasın;"İnsan sırt üstü yatıp bir bacağını ötekisinin üstüne atıp öyle durmasın; o zaman avret yerleri görülebilir. o zaman avret yerleri görülebilir.

İkinci hadîs-i şerîfteki ifade şöyle: İkinci hadîs-i şerîfteki ifade şöyle:

Lâ yestelkıyenne ehadüküm alâ zahrihî.Lâ yestelkıyenne ehadüküm alâ zahrihî. "Sizden bir kimse sakın ha asla ve kat'a sırt üstü yatıp da bir ayağını,"Sizden bir kimse sakın ha asla ve kat'a sırt üstü yatıp da bir ayağını, öteki ayağının üstüne atmasın." demek. öteki ayağının üstüne atmasın." demek.

Tabi burada bizim iklimle o iklim arasında bazı farklar vardır. Burada biraz yaz sıcağı oldu; Tabi burada bizim iklimle o iklim arasında bazı farklar vardır. Burada biraz yaz sıcağı oldu; bendeniz cübbeyi çıkardım sizler ceketleri çıkardınız,bendeniz cübbeyi çıkardım sizler ceketleri çıkardınız, yine de şakaklarımızdan sular damlıyor, terliyoruz.yine de şakaklarımızdan sular damlıyor, terliyoruz. Suudi Arabistan, Peygamber Efendimiz'in diyarı, Hicaz daha sıcaktır. Suudi Arabistan, Peygamber Efendimiz'in diyarı, Hicaz daha sıcaktır. Elli derece, altmış derece; kumun üstüne basamazsınız. Elli derece, altmış derece; kumun üstüne basamazsınız. Bastığınız zaman ayağınız yanar; sıcaktan su toplar, kabarır. Bastığınız zaman ayağınız yanar; sıcaktan su toplar, kabarır.

Taşa basamazsınız, mermerin üstüne dokunamazsınız.Taşa basamazsınız, mermerin üstüne dokunamazsınız. Üstüne yumurtayı kırarsınız, pişer. O kadar sıcak. Üstüne yumurtayı kırarsınız, pişer. O kadar sıcak. Tabi o zaman insanlar bir entari giyiyorlar, o entariyle geziyorlar.Tabi o zaman insanlar bir entari giyiyorlar, o entariyle geziyorlar. Mısır'da Suriye'de ekseriyetle Suudi Arabistan'da yukardan aşağı bir entari giyerler. Mısır'da Suriye'de ekseriyetle Suudi Arabistan'da yukardan aşağı bir entari giyerler. İki bacaklı pantolon giyecek, beline kayış takacak, kalın kumaşlar olması mümkün değil. İki bacaklı pantolon giyecek, beline kayış takacak, kalın kumaşlar olması mümkün değil.

Gece on bir buçukta uçaktan çıktık, Cidde havaalanına indik. Pilot dedi ki; Gece on bir buçukta uçaktan çıktık, Cidde havaalanına indik. Pilot dedi ki;

"Dışarıda hava otuz iki derece." "Dışarıda hava otuz iki derece."

İçerisi serin tabi, uçağa serin hava üfürüyor.İçerisi serin tabi, uçağa serin hava üfürüyor. Ben o zaman otuz iki derecenin ne mânaya geldiğini idrak edemedim, kavrayamadım. Uçağın kapısı açıldı.Ben o zaman otuz iki derecenin ne mânaya geldiğini idrak edemedim, kavrayamadım. Uçağın kapısı açıldı. Yolcular inerken ben dışarıya bir çıktım; gömleğim, pantolonum vücuduma sırılsıklam yapıştı.Yolcular inerken ben dışarıya bir çıktım; gömleğim, pantolonum vücuduma sırılsıklam yapıştı. Terden, suyu düşmüş bir insan gibi oldum.Terden, suyu düşmüş bir insan gibi oldum. Gecenin on bir buçuğunda, otuz iki derece sıcak, rutubetli de, uçmuyor da... Gecenin on bir buçuğunda, otuz iki derece sıcak, rutubetli de, uçmuyor da...

Bazı yerde ter uçar. İstanbul'un da havası rutubetlidir ama eser. Ter uçmuyor, şap diye yapıştı.Bazı yerde ter uçar. İstanbul'un da havası rutubetlidir ama eser. Ter uçmuyor, şap diye yapıştı. Hadi bakalım buyur pantolonla gezebilirsen gez.Hadi bakalım buyur pantolonla gezebilirsen gez. İnsan hemen ertesi gün bir entari giyiyor, öyle dolaşıyor. Uzun entari giymek zorunda kalıyor. İnsan hemen ertesi gün bir entari giyiyor, öyle dolaşıyor. Uzun entari giymek zorunda kalıyor.

Bizim Güney vilayetlerimizde de durum aynıdır.Bizim Güney vilayetlerimizde de durum aynıdır. Tabi öyle bir entariyle yatıp da bir de bacak bacak üstüne atarsa nâmahrem yerleri görünür, Tabi öyle bir entariyle yatıp da bir de bacak bacak üstüne atarsa nâmahrem yerleri görünür, avret yerleri görünebilir. avret yerleri görünebilir. Ona dikkat etmek lazım. Ona dikkat etmek lazım.

Bu hadîs-i şerîften bizim anlayacağımız nedir? Bu hadîs-i şerîften bizim anlayacağımız nedir?

Biz de derli toplu, ölçülü, dikkatli olmalıyız ki nâmahrem yerlerimiz açılmasın, görünmesin;Biz de derli toplu, ölçülü, dikkatli olmalıyız ki nâmahrem yerlerimiz açılmasın, görünmesin; itinalı olalım. Bir insanın avret yeri açılırsa, arkadaki görürse, ikisinin de namazı bozulur, itinalı olalım. Bir insanın avret yeri açılırsa, arkadaki görürse, ikisinin de namazı bozulur, ikisinin de namazı fesada gider. ikisinin de namazı fesada gider.

Lâ yesmeu nidâe fî mescidi hâzâ ehadün sümme yahrücü minhü illâ li-hâcetinLâ yesmeu nidâe fî mescidi hâzâ ehadün sümme yahrücü minhü illâ li-hâcetin sümme lâ yerciu ileyhi illâ münâfıkun. sümme lâ yerciu ileyhi illâ münâfıkun.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

Peygamber Efendimiz diyor ki; Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Bir kimse şu benim mescidimde ezan için seslenmeyi,"Bir kimse şu benim mescidimde ezan için seslenmeyi, nidayı işitip de namaz için ezan okunmasını işitip denidayı işitip de namaz için ezan okunmasını işitip de ondan sonra dışarı bir ihtiyacı için çıkar da geri dönmezse -Ezanı duydu, mescidimden dışarı çıktı,ondan sonra dışarı bir ihtiyacı için çıkar da geri dönmezse -Ezanı duydu, mescidimden dışarı çıktı, namaz kılmak için geri de dönmedi.- o ancak münafıktır! namaz kılmak için geri de dönmedi.- o ancak münafıktır! Münafıktır; başka türlü bir kimse değildir!" diyor. Münafıktır; başka türlü bir kimse değildir!" diyor.

Ezan okundu mu ezanın idrak edildiği yerde insanın namazı kılması lazım.Ezan okundu mu ezanın idrak edildiği yerde insanın namazı kılması lazım. Ezan okunurken kalkıp giderse olmaz. Ezan okunurken kalkıp giderse olmaz. Namaz bittikten sonra hocaefendi mihrapta Kur'ân-ı Kerîm okumaya başlıyor, mihrabiye okuyor;Namaz bittikten sonra hocaefendi mihrapta Kur'ân-ı Kerîm okumaya başlıyor, mihrabiye okuyor; adam hemen kalkıp gidiyor. adam hemen kalkıp gidiyor.

İlk başta gidilmez; "Ben Kur'an'ı dinlemek istemiyorum!" gibi olur.İlk başta gidilmez; "Ben Kur'an'ı dinlemek istemiyorum!" gibi olur. Oturursun; en aşağı üç ayet dinlersin, işin aceleyse öyle gidersin.Oturursun; en aşağı üç ayet dinlersin, işin aceleyse öyle gidersin. Veyahut başlamadan evvel çıkarsın, bu gibi edeplere de âdâba da riayet etmeliyiz. Veyahut başlamadan evvel çıkarsın, bu gibi edeplere de âdâba da riayet etmeliyiz.

Lâ yesmeu'l-Kur'âne min racülin eşhâ minhü mimmen yahşa'llâhe azze ve celle. Lâ yesmeu'l-Kur'âne min racülin eşhâ minhü mimmen yahşa'llâhe azze ve celle.

Kur'ân-ı Kerîm en tatlı olarak kimden dinlenir? Kur'ân-ı Kerîm en tatlı olarak kimden dinlenir?

Allah'tan en çok korkan kimseden dinlenir. Ondan daha lezzet verici, tatlı Kur'an dinleyişi olmaz.Allah'tan en çok korkan kimseden dinlenir. Ondan daha lezzet verici, tatlı Kur'an dinleyişi olmaz. Çünkü Allah'tan korkan insan duya duya, hissede hissede;Çünkü Allah'tan korkan insan duya duya, hissede hissede; azap ayetlerini, müjde ayetlerini, emirleri, yasakları takip ede ede okur. Ağlatır, ağlatır... azap ayetlerini, müjde ayetlerini, emirleri, yasakları takip ede ede okur. Ağlatır, ağlatır...

Allah selamet versin, bir gün Abdurrahman Hocaefendi Beyazıd camiinde böyle güzel,Allah selamet versin, bir gün Abdurrahman Hocaefendi Beyazıd camiinde böyle güzel, ciddiyetiyle mihraba oturmuş, bir Aşr-ı şerîf okumaya başladı. ciddiyetiyle mihraba oturmuş, bir Aşr-ı şerîf okumaya başladı. Ağzından yağ bal akıyor gibi Kur'ân-ı Kerîm'i güzel, ciddi bir tarzda okuyor. Ağzından yağ bal akıyor gibi Kur'ân-ı Kerîm'i güzel, ciddi bir tarzda okuyor.

Önümde de Afrikalı bir turist var, misafir. Afrikalı; siması, yüzü, saçları kıvırcık filan;Önümde de Afrikalı bir turist var, misafir. Afrikalı; siması, yüzü, saçları kıvırcık filan; o da dinliyor ama müslüman ve Kur'ân-ı Kerîm'in lisanından anlıyor. o da dinliyor ama müslüman ve Kur'ân-ı Kerîm'in lisanından anlıyor.

Abdurrahman Efendi orada okuyor;Abdurrahman Efendi orada okuyor; bu zât buradan çeşme gibi şakır şakır, şakır şakır gözlerinden yaş döküyor. bu zât buradan çeşme gibi şakır şakır, şakır şakır gözlerinden yaş döküyor.

Neden? Neden?

O takvâ ehli insan. O güzel okuyor, bu da anlıyor. Öyle lezzetli olur. O takvâ ehli insan. O güzel okuyor, bu da anlıyor. Öyle lezzetli olur.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi haşyetullâha, havfullâha, takvâya sahip eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi haşyetullâha, havfullâha, takvâya sahip eylesin. Kur'ân-ı Kerîm'e de âşinâ eylesin; onu en güzel tarzda öğrenip okumayı nasip eylesin. Kur'ân-ı Kerîm'e de âşinâ eylesin; onu en güzel tarzda öğrenip okumayı nasip eylesin.

Lâ yeşhedühümâ münâfıkun ya'ni'l-ışâe ve's-subh. Lâ yeşhedühümâ münâfıkun ya'ni'l-ışâe ve's-subh.

Bu hadîs-i şerîfe dikkat edin! Sayfanın dokuzuncu hadisi. Bu hadîs-i şerîfe dikkat edin! Sayfanın dokuzuncu hadisi.

Peygamber Efendimiz diyor ki; Peygamber Efendimiz diyor ki;

"O ikisine münafık gelemez." "O ikisine münafık gelemez."

Neyi kast ediyor? Neyi kast ediyor?

Yatsı namazı ile sabah namazını kast ediyor. Bu iki namazı kast ederek öyle demiş.Yatsı namazı ile sabah namazını kast ediyor. Bu iki namazı kast ederek öyle demiş. Yatsıyı ve sabah namazını kast ederek Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Yatsıyı ve sabah namazını kast ederek Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

"O iki namaza münafık gelemez." "O iki namaza münafık gelemez."

Gündüz gelebilir çünkü hava müsaittir, zaten çarşıdadır, pazardadır, dükkândadır.Gündüz gelebilir çünkü hava müsaittir, zaten çarşıdadır, pazardadır, dükkândadır. Ezan okunuyor; gitmese müslümanlar diyecekler ki; Ezan okunuyor; gitmese müslümanlar diyecekler ki;

"Bak, herif namaza gelmiyor!" "Bak, herif namaza gelmiyor!"

Dedikodu yapacaklar; onların dilinden kurtulmak için camiye geliyor. Ama gece kimse kimseyi görmez.Dedikodu yapacaklar; onların dilinden kurtulmak için camiye geliyor. Ama gece kimse kimseyi görmez. Gece gelmek zordur, sabahleyin uykuyu bölmek zordur.Gece gelmek zordur, sabahleyin uykuyu bölmek zordur. Geceleyin de yatsıda, karanlıkta elektrik projektör gibi her tarafı aydınlatmıyor; Geceleyin de yatsıda, karanlıkta elektrik projektör gibi her tarafı aydınlatmıyor; tabi karanlıkta gelmek zordur. tabi karanlıkta gelmek zordur.

Münafıklar yatsıya ve sabaha kolay gelemezler.Münafıklar yatsıya ve sabaha kolay gelemezler. Öteki kolay vakitlere gelirler, zor zamanlara gelemezler. Öteki kolay vakitlere gelirler, zor zamanlara gelemezler.

Neden? Neden?

Allah yolunda zahmeti, meşakkati imanlı insanlar çeker. Onu rahatlıkla çeker, razı olur;Allah yolunda zahmeti, meşakkati imanlı insanlar çeker. Onu rahatlıkla çeker, razı olur; sabaha da gelir, yatsıya da gelir. Namazını kaçırmamak için uykusunu bırakır, rahatını terk eder. sabaha da gelir, yatsıya da gelir. Namazını kaçırmamak için uykusunu bırakır, rahatını terk eder.

Şimdi millet televizyonla cami arasında imtihan olunuyorlar. Televizyonda film var,Şimdi millet televizyonla cami arasında imtihan olunuyorlar. Televizyonda film var, dizi film; bu tarafta da namaz var; acaba televizyonun önünden kalksa da camiye gitse mi? dizi film; bu tarafta da namaz var; acaba televizyonun önünden kalksa da camiye gitse mi?

Buyur; mü'minlik, münafıklık imtihanı! Buyur; mü'minlik, münafıklık imtihanı!

"Canım işte evde yalnızken kılarım!" filan diye, televizyon filmi bitsin, diye bekliyor."Canım işte evde yalnızken kılarım!" filan diye, televizyon filmi bitsin, diye bekliyor. Ondan sonra da bir uyku bastırıyor. Ondan sonra da bir uyku bastırıyor.

Allah onun; "Eksik olsun senin yatsı namazın!" gibilerden yatsı namazını da kılmasını nasip etmiyor. Allah onun; "Eksik olsun senin yatsı namazın!" gibilerden yatsı namazını da kılmasını nasip etmiyor.

"Namaz senin başına çalınsın! Benim senin namazına ihtiyacım mı var?"Namaz senin başına çalınsın! Benim senin namazına ihtiyacım mı var? Senin ihtiyacın vardı, sen benim namazıma gelmedin. Senin ihtiyacın vardı, sen benim namazıma gelmedin. Ben de senin namazını kabul etmiyorum!" gibi durumlar olabiliyor. Ben de senin namazını kabul etmiyorum!" gibi durumlar olabiliyor.

O bakımdan, bu hadislerden dolayı yatsıya ve sabah namazına gelmeye gayret edin.O bakımdan, bu hadislerden dolayı yatsıya ve sabah namazına gelmeye gayret edin. Evde kılmamaya, mutlaka camiye gelmeye itina gösterin, bir. Evde kılmamaya, mutlaka camiye gelmeye itina gösterin, bir.

İkincisi, Allah yolunda meşakkat çekmeye kendimizi alıştıralım.İkincisi, Allah yolunda meşakkat çekmeye kendimizi alıştıralım. Çünkü zahmet ve meşakkatin çokluğu nispetinde sevap çok oluyor. Gevşeklik nispetinde de sevap azalıyor. Çünkü zahmet ve meşakkatin çokluğu nispetinde sevap çok oluyor. Gevşeklik nispetinde de sevap azalıyor.

Lâ yasbiru alâ li-üvâi'l-Medîneti ehadün min ümmetî illâ küntü lehû şefîan ev şehîden yevme'l-kıyâmeh. Lâ yasbiru alâ li-üvâi'l-Medîneti ehadün min ümmetî illâ küntü lehû şefîan ev şehîden yevme'l-kıyâmeh.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf: Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf:

"Ümmetimden herhangi bir adam ki bu Medine-i Münevvere'nin sıcağına, sıkıntısına,"Ümmetimden herhangi bir adam ki bu Medine-i Münevvere'nin sıcağına, sıkıntısına, tozuna meşakkatine, geçim zorluğuna tahammül edip tozuna meşakkatine, geçim zorluğuna tahammül edip sevgisinden orada kalırsa ben ona kıyamet gününde şefaatçi olurum, şahit olurum." sevgisinden orada kalırsa ben ona kıyamet gününde şefaatçi olurum, şahit olurum."

Peygamber Efendimiz "'Bu kul has, halis kuldur.' diye onun cennete girmesine vesile olurum." demek istiyor. Peygamber Efendimiz

"'Bu kul has, halis kuldur.' diye onun cennete girmesine vesile olurum." demek istiyor.

Tabi şimdi Hicaz güzel bir diyar oldu.Tabi şimdi Hicaz güzel bir diyar oldu. Bakın bizim burada bir havayı serinletme cihazımız vardır ama yetmiyor, Bakın bizim burada bir havayı serinletme cihazımız vardır ama yetmiyor, yine hepimiz buram buram terliyoruz. yine hepimiz buram buram terliyoruz.

Suudi Arabistan'da koca koca makineleri çalıştırıyorlar, güldür güldür;Suudi Arabistan'da koca koca makineleri çalıştırıyorlar, güldür güldür; caminin içi öyle serinliyor ki insan üşüyor, palto arıyor, pardesü arıyor. caminin içi öyle serinliyor ki insan üşüyor, palto arıyor, pardesü arıyor. Soğuk soğuk sular, serin serin gölgeler, camiler, her çeşit meyveler sebzeler... Soğuk soğuk sular, serin serin gölgeler, camiler, her çeşit meyveler sebzeler...

Şimdi Medine-i Münevvere'de yaşamak, Mekke-i Mükerreme'de yaşamak kolaylaştı ama eskiden öyle değildi.Şimdi Medine-i Münevvere'de yaşamak, Mekke-i Mükerreme'de yaşamak kolaylaştı ama eskiden öyle değildi. Su yok su az, kuyulardan gelecek vesaire, sıcak fazla, evler tozlu topraklı; o zaman zordu. Su yok su az, kuyulardan gelecek vesaire, sıcak fazla, evler tozlu topraklı; o zaman zordu.

İşte o zorluğa rağmen orada mücavir olan,İşte o zorluğa rağmen orada mücavir olan, ikâmet eden kimselere çok sevap olduğunu bildiriyor Peygamber Efendimiz. ikâmet eden kimselere çok sevap olduğunu bildiriyor Peygamber Efendimiz.

Hac ve umre de çok sevaplıdır. Meşakkatinden dolayı eskiden öyleydi; şimdi de öyledir.Hac ve umre de çok sevaplıdır. Meşakkatinden dolayı eskiden öyleydi; şimdi de öyledir. Allah'ın lütfundan umarız, rahatlık olsa bile inşaallah aynı sevapları alırız. Allah'ın lütfundan umarız, rahatlık olsa bile inşaallah aynı sevapları alırız.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi imanın lezzetini kavramışAllahu Teâlâ hazretleri cümlemizi imanın lezzetini kavramış ve gereğini tatlı da olsa sıkıntılı da olsa yapmaktan çekinmeyen hakiki, tam ayar müslüman eylesin. ve gereğini tatlı da olsa sıkıntılı da olsa yapmaktan çekinmeyen hakiki, tam ayar müslüman eylesin. Küçük küçük imtihanlardan küçük küçük sıkıntılardan dolayı Küçük küçük imtihanlardan küçük küçük sıkıntılardan dolayı Allah'ın emirlerini terk edip yan çizenlerden, rahatına düşkünlerden,Allah'ın emirlerini terk edip yan çizenlerden, rahatına düşkünlerden, dünyaya dalanlardan, âhireti unutanlardan eylemesin. dünyaya dalanlardan, âhireti unutanlardan eylemesin. Âhir zamanın fitnelerine, fesatlarına bulaştırıp Âhir zamanın fitnelerine, fesatlarına bulaştırıp dinden imandan uzaklaştırmasın. Fâsık, fâsit fikirlere düşürmesin. dinden imandan uzaklaştırmasın. Fâsık, fâsit fikirlere düşürmesin.

Kendimizi ve evlatlarımızı ve yakınlarımızı sevdiği kulların zümresine dahil eyleyipKendimizi ve evlatlarımızı ve yakınlarımızı sevdiği kulların zümresine dahil eyleyip cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2