Namaz Vakitleri

27 Cemâziye'l-Âhir 1446
28 Aralık 2024
İmsak
06:49
Güneş
08:21
Öğle
13:11
İkindi
15:29
Akşam
17:50
Yatsı
19:17
Detaylı Arama

Mü’minin Rüyası

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Rebîü'l-Âhir 1401 / 22.02.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Rüyanın Anlatılması, Sàlih Müslümanın Rüyası, Rüya, Rabbinin Kuluyla Konuşması, Saflarınızı Sıkı Tutun! | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Mü’minin Rüyası

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Rebîü'l-Âhir 1401 / 22.02.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Rüyanın Anlatılması, Sàlih Müslümanın Rüyası, Rüya, Rabbinin Kuluyla Konuşması, Saflarınızı Sıkı Tutun! | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Rü'ye'l-mü'mini cüz'ün min erbaîne cüz'en mine'n-nübüvveti ve hiye alâ ricli tâirinRü'ye'l-mü'mini cüz'ün min erbaîne cüz'en mine'n-nübüvveti ve hiye alâ ricli tâirin mâ lem yuhaddis bihâ fe-izâ tehaddese bihâ sakatat ve lâ yuhaddis bihâ illâ lebîben ev habîben. mâ lem yuhaddis bihâ fe-izâ tehaddese bihâ sakatat ve lâ yuhaddis bihâ illâ lebîben ev habîben.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ve kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ve kemâ kâl.

Muhterem cemaat-i müslimîn! Muhterem cemaat-i müslimîn!

Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi kuddîse sırruhû hazretlerininGümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi kuddîse sırruhû hazretlerinin eseri olan Râmûzü'l-ehâdîs'ten sevgili Peygamberimizeseri olan Râmûzü'l-ehâdîs'ten sevgili Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz'inMuhammed-i Mustafâ aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okumaya devam ediyoruz. hadîs-i şerîflerini okumaya devam ediyoruz.

Hadislerin meâllerini vermeye geçmeden önce,Hadislerin meâllerini vermeye geçmeden önce, evvelâ sevgili Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruhu için,evvelâ sevgili Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruhu için, sonra cümle enbiyânın, asfiyânın, evliyânın, hâsseten Peygamber Efendimiz'in ashâbının,sonra cümle enbiyânın, asfiyânın, evliyânın, hâsseten Peygamber Efendimiz'in ashâbının, etbâının, meşâyih ve sâdâtımızın;etbâının, meşâyih ve sâdâtımızın; Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyy-i Murtazâ'dan günümüze kadar geçmiş olan büyüklerimizin, Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyy-i Murtazâ'dan günümüze kadar geçmiş olan büyüklerimizin, şühedânın, ulemânın ve bu eserin içindeki hadîs-i şerîflerinşühedânın, ulemânın ve bu eserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ruvâtın, muhaddisînin ruhları için;bize kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ruvâtın, muhaddisînin ruhları için; uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzereuzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mescide gelmiş olan siz kardeşlerimizin cümle geçmişlerinin ruhları içinşu mescide gelmiş olan siz kardeşlerimizin cümle geçmişlerinin ruhları için ve müellif merhumun ruhu için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf hediye edelim. ve müellif merhumun ruhu için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf hediye edelim.

Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz,Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz, meâlini önceden okumuş olduğum hadîs-i şerîfte şöyle buyuruyorlar: meâlini önceden okumuş olduğum hadîs-i şerîfte şöyle buyuruyorlar:

Rü'ye'l-mü'mini cüz'ün min erbaîne cüz'en mine'n-nübüvveti.Rü'ye'l-mü'mini cüz'ün min erbaîne cüz'en mine'n-nübüvveti. "Müslüman mü'min kimsenin uykuda görmüş olduğu rüya peygamberliğin 40 cüz'ünden,"Müslüman mü'min kimsenin uykuda görmüş olduğu rüya peygamberliğin 40 cüz'ünden, bölüğünden bir cüzdür, bölüktür."bölüğünden bir cüzdür, bölüktür." Ve hiye alâ ricli tâirin. "Ve bu rüya bir kuşun ayağındadır." Ve hiye alâ ricli tâirin. "Ve bu rüya bir kuşun ayağındadır." Mâ lem yuhaddis bihâ. "O rüyayı gören kimse onu başkasına anlatmadığı müddetçe..." Mâ lem yuhaddis bihâ. "O rüyayı gören kimse onu başkasına anlatmadığı müddetçe..." Fe-izâ tehaddese bihâ. "O rüyayı başkasına anlattığı zaman..." Sakatat. "Düşer." Fe-izâ tehaddese bihâ. "O rüyayı başkasına anlattığı zaman..." Sakatat. "Düşer."

Kuşun ayağında duran düşecek bir şey nasıl düşerse düşer. Kuşun ayağında duran düşecek bir şey nasıl düşerse düşer.

Ve lâ yuhaddis bihâ illâ lebîben ev habîben. "O halde o rüyayı gören kimse bu rüyayı ancak akıllı,Ve lâ yuhaddis bihâ illâ lebîben ev habîben. "O halde o rüyayı gören kimse bu rüyayı ancak akıllı, ârif bir kimseye söylesin veyahut habib, sevilen, sevgili, dostu olan bir kimseye söylesin." ârif bir kimseye söylesin veyahut habib, sevilen, sevgili, dostu olan bir kimseye söylesin."

Kelimelerin mânası bu. Kelimelerin mânası bu.

Bu hadîs-i şerîf daha önceki hafta geçmiş olan ve aşağıda gelecek olan hadislerin benzeri. Bu hadîs-i şerîf daha önceki hafta geçmiş olan ve aşağıda gelecek olan hadislerin benzeri.

Burada rüyanın peygamberliğin 40 cüz'ünden bir cüz'ü olduğu ifade ediliyor. Ne demek? Burada rüyanın peygamberliğin 40 cüz'ünden bir cüz'ü olduğu ifade ediliyor. Ne demek?

Yani peygamberlik, Allahu Teâlâ hazretlerinin kendi emirlerini, yasaklarınıYani peygamberlik, Allahu Teâlâ hazretlerinin kendi emirlerini, yasaklarını tebliğ etmek üzere vazifelendirmiş olduğu insanlara kendi ahkâmını bildirme yolları tebliğ etmek üzere vazifelendirmiş olduğu insanlara kendi ahkâmını bildirme yolları 40 kadardır, 40 çeşittir. Bunlardan bir çeşidi de rüyadır.40 kadardır, 40 çeşittir. Bunlardan bir çeşidi de rüyadır. Peygamberler, gördükleri rüyalar sûreti ile de Allahu Teâlâ hazretlerininPeygamberler, gördükleri rüyalar sûreti ile de Allahu Teâlâ hazretlerinin emirleri kendilerine gelmiş olur. emirleri kendilerine gelmiş olur.

Onun için, mü'min kul için rüya asılsız esassız bir şey değildir. Rü'ye'l-mü'mini diyor.Onun için, mü'min kul için rüya asılsız esassız bir şey değildir. Rü'ye'l-mü'mini diyor. "İnanmış mü'min kul için peygamberliğin 40 cüz'ünden bir cüzdür." Ne demek? "İnanmış mü'min kul için peygamberliğin 40 cüz'ünden bir cüzdür." Ne demek?

Bu rüyada mânevî birtakım hakikatlerin izleri, işaretleri, emareleri vardır. Bu rüyada mânevî birtakım hakikatlerin izleri, işaretleri, emareleri vardır.

Rüyanın menşe'leri çeşitlidir. İnsanoğulları rüya görür. Bunun çeşitli kaynakları vardır.Rüyanın menşe'leri çeşitlidir. İnsanoğulları rüya görür. Bunun çeşitli kaynakları vardır. Nefsânî olur, insanın nefsinden gelir. Şeytânî olur, melekî olur, rahmânî olur.Nefsânî olur, insanın nefsinden gelir. Şeytânî olur, melekî olur, rahmânî olur. Mü'min olan kimsenin rüyasının bir aslı esası vardır. Ve bu rüya... Mü'min olan kimsenin rüyasının bir aslı esası vardır. Ve bu rüya...

Mesela Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz'e birisi gelmiş, bir rüya anlatmış.Mesela Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz'e birisi gelmiş, bir rüya anlatmış. Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh diyor ki; "Müsaade buyur ya Resûlallah, ben tabir edeyim." Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh diyor ki;

"Müsaade buyur ya Resûlallah, ben tabir edeyim."

O rüyayı tabir edince; "Bir kısmını doğru tabir ettin, bir kısmı doğru olmadı." diye söylüyorO rüyayı tabir edince;

"Bir kısmını doğru tabir ettin, bir kısmı doğru olmadı." diye söylüyor
Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz. Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz.

Demek ki rüyanın işaretlerini çözmek, onu anlamak, rüyayı tevil etmek veya tabir etmek ince bir [iş.]Demek ki rüyanın işaretlerini çözmek, onu anlamak, rüyayı tevil etmek veya tabir etmek ince bir [iş.] Bunun pek çok incelikleri vardır. Bunun pek çok incelikleri vardır. Şerhte: "Aynı rüyayı iki şahıs görse, şahıslara göre,Şerhte: "Aynı rüyayı iki şahıs görse, şahıslara göre, şahsiyetlerin değişikliğine göre başka türlü tabir olunabilir." diyor. şahsiyetlerin değişikliğine göre başka türlü tabir olunabilir." diyor.

"Bu rüya bir kuşun ayağındadır." diyor. Ne demek? "Bu rüya bir kuşun ayağındadır." diyor. Ne demek?

Bir kuşun ayağına düşecek bir şey koysanız nasıl durur? Bir kuşun ayağına düşecek bir şey koysanız nasıl durur?

Kuş hareket etmediği müddetçe o koyduğunuz şey koyduğunuz yerde ayağında durur.Kuş hareket etmediği müddetçe o koyduğunuz şey koyduğunuz yerde ayağında durur. Ama ürküttüğünüz, kaçırdığınız zaman o yere düşer.Ama ürküttüğünüz, kaçırdığınız zaman o yere düşer. Onun gibi, bu rüya da söylediğiniz zaman adeta o durduğu yerden düşer.Onun gibi, bu rüya da söylediğiniz zaman adeta o durduğu yerden düşer. Yani söylenen şey yapılan tevile göre bir kesinlik kazanır. Yani söylenen şey yapılan tevile göre bir kesinlik kazanır. Onun için, kişi gördüğü rüyayı olur olmaz kimseye anlatmasın.Onun için, kişi gördüğü rüyayı olur olmaz kimseye anlatmasın. Alay edilecek bir kimseye, sözünün kadrini kıymetini,Alay edilecek bir kimseye, sözünün kadrini kıymetini, nereye varacağını bilmeyen bir kimseye rüya anlatılmaz.nereye varacağını bilmeyen bir kimseye rüya anlatılmaz. Olmadık bir şekilde yoruverir, ondan sonra o kuşun ayağından düşer.Olmadık bir şekilde yoruverir, ondan sonra o kuşun ayağından düşer. Yani o şekilde takdir oluverir, ondan sonra kişi onun zararını görür. Yani o şekilde takdir oluverir, ondan sonra kişi onun zararını görür.

Onun için, rüyayı kime anlatacağız, aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz ifade ediyor:Onun için, rüyayı kime anlatacağız, aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz ifade ediyor: Lebîb, "lüb sahibi, yani akıl sahibi, ilim irfan, anlayış sahibi" bir kimseye anlatacağız.Lebîb, "lüb sahibi, yani akıl sahibi, ilim irfan, anlayış sahibi" bir kimseye anlatacağız. Dengeli, aklı başında, rüyanın kadr ü kıymetini,Dengeli, aklı başında, rüyanın kadr ü kıymetini, değerini bilen ve sözünün kadr ü kıymetini bilen bir kimse olacak. değerini bilen ve sözünün kadr ü kıymetini bilen bir kimse olacak.

İkincisi; ev habîben. Yahut da sevdiğimiz, aramızda sevgi bağı bulunan bir kimseye söyleyeceğiz.İkincisi; ev habîben. Yahut da sevdiğimiz, aramızda sevgi bağı bulunan bir kimseye söyleyeceğiz. Çünkü seven insan sevdiği kimsenin zarara uğramasını istemez, dikkat eder. Çünkü seven insan sevdiği kimsenin zarara uğramasını istemez, dikkat eder. Rüyayı dikkatle dinler. Rüyanın yorumuna göre bir hüküm kazanacağını bildiği için deRüyayı dikkatle dinler. Rüyanın yorumuna göre bir hüküm kazanacağını bildiği için de onu hayra yorarak o rüyayı gören sevdiği kardeşini korumaya çalışır. onu hayra yorarak o rüyayı gören sevdiği kardeşini korumaya çalışır.

Bu hadîs-i şerîften çıkan ders: Bu hadîs-i şerîften çıkan ders:

Gördüğümüz rüyayı herkese söylememek; ancak aklı başında, ârif kimseye söylemekGördüğümüz rüyayı herkese söylememek; ancak aklı başında, ârif kimseye söylemek ve sevdiğimiz bir kimseye söylemek. Düşmana söylersin, inadına sana olan husumetinden,ve sevdiğimiz bir kimseye söylemek. Düşmana söylersin, inadına sana olan husumetinden, düşmanlığından dolayı yanlış bir şekilde tabir ediverir. O zaman zararı görünür. düşmanlığından dolayı yanlış bir şekilde tabir ediverir. O zaman zararı görünür.

Burada bu kadar izahat kâfi. Aşağıdaki hadîs-i şerîf de yine rüya ile ilgili. Burada bu kadar izahat kâfi.

Aşağıdaki hadîs-i şerîf de yine rüya ile ilgili.

Rü'ye'l-raculi'l-müslimi's-sâlihi cüz'ün min seb'îne cüz'en mine'n-nübüvveti. Rü'ye'l-raculi'l-müslimi's-sâlihi cüz'ün min seb'îne cüz'en mine'n-nübüvveti.

Ebû Sâid el-Hudrî radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Ebû Sâid el-Hudrî radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

"Müslüman, salih kimsenin, kişinin, adamın rüyası peygamberliğin 70 cüz'ünden bir cüzdür." "Müslüman, salih kimsenin, kişinin, adamın rüyası peygamberliğin 70 cüz'ünden bir cüzdür."

Ne dedi burada? "Müslüman ve salih" dedi. Ne dedi burada?

"Müslüman ve salih" dedi.

Müslim ne demek? Müslim, "İslâm olmuş olan kimse" demek. Müslim ne demek?

Müslim, "İslâm olmuş olan kimse" demek.

"İslâm olmak" ne demek? "Kendisini Allahu Teâlâ hazretlerine vermiş, teslim etmiş kimse" demek."İslâm olmak" ne demek?

"Kendisini Allahu Teâlâ hazretlerine vermiş, teslim etmiş kimse" demek.
Yani bir kimse; "Ben kendi aklımı bıraktım, başka yerlere, kaynaklara bağlanmayı,Yani bir kimse; "Ben kendi aklımı bıraktım, başka yerlere, kaynaklara bağlanmayı, başka yerlere tâbi olmayı bıraktım; yâ Rabbi sana teslim oluyorum, senin iradene tâbi oluyorum,başka yerlere tâbi olmayı bıraktım; yâ Rabbi sana teslim oluyorum, senin iradene tâbi oluyorum, sana kul olmaya karar verdim." dedi mi, işte müslim o. sana kul olmaya karar verdim." dedi mi, işte müslim o.

Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz İslâm'ı bildirmek için çeşitli diyarlara mektup yazdı.Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz İslâm'ı bildirmek için çeşitli diyarlara mektup yazdı. Bizans'a mektup yazdı.Bizans'a mektup yazdı. Ta Hicaz'dan -İstanbul'un Araplar arasındaki o zamanki adı Konstantiniyye-Ta Hicaz'dan -İstanbul'un Araplar arasındaki o zamanki adı Konstantiniyye- Konstantiniyye'ye mektup yazdı.Konstantiniyye'ye mektup yazdı. Veyahut hükümdar nerede ise o sırada, Suriye'ye mi geldi, nasıl olduysa elçi gönderdi,Veyahut hükümdar nerede ise o sırada, Suriye'ye mi geldi, nasıl olduysa elçi gönderdi, İslâm'ı ona tebliğ etti. İran'a mektup gönderdi, elçi gönderdi.İslâm'ı ona tebliğ etti. İran'a mektup gönderdi, elçi gönderdi. Tabii mektup o zaman postayla gitmiyor,Tabii mektup o zaman postayla gitmiyor, bir elçinin elinde mûtemet bir adam vasıtasıyla gönderiliyor. bir elçinin elinde mûtemet bir adam vasıtasıyla gönderiliyor. Habeşistan'a gönderdi. Mısır'a gönderdi. Bundan ne ders çıkıyor? Habeşistan'a gönderdi. Mısır'a gönderdi.

Bundan ne ders çıkıyor?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem EfendimizPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Allah'ın emirlerini insanlara bildirmek için ne kadar büyük gayret sarf etmiş. Allah'ın emirlerini insanlara bildirmek için ne kadar büyük gayret sarf etmiş.

O zamanın imkânsızlıklarını düşünün.O zamanın imkânsızlıklarını düşünün. Biz bugün bir mektubu atıyoruz, bir hafta veyahut iki-üç gün sonra Amerika'daki ahbabımızın elinde,Biz bugün bir mektubu atıyoruz, bir hafta veyahut iki-üç gün sonra Amerika'daki ahbabımızın elinde, Almanya'daki şahsın elinde... Avustralya'dan mektup geliyor.Almanya'daki şahsın elinde... Avustralya'dan mektup geliyor. Afrika'nın güneyinden kısa zamanda mektup kalkıp bize geliyor.Afrika'nın güneyinden kısa zamanda mektup kalkıp bize geliyor. Dünyanın her yeri daralmış, küçülmüş.Dünyanın her yeri daralmış, küçülmüş. O devirde ise bir mektubun sıhhatle gitmesi için bir adamı vazifelendireceksin, aylar boyu gidecek,O devirde ise bir mektubun sıhhatle gitmesi için bir adamı vazifelendireceksin, aylar boyu gidecek, o senin istediğin şahsa o mektubu verecek.o senin istediğin şahsa o mektubu verecek. O kadar güçlükler içinde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem EfendimizO kadar güçlükler içinde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz eski dünyanın bilinen bütün merkezlerine haber gönderdi, Allah'ın emirlerini tebliğ etti.eski dünyanın bilinen bütün merkezlerine haber gönderdi, Allah'ın emirlerini tebliğ etti. "Allah'ın selâmı hidayete tâbi olanların üzerine olsun. Ben Allah'ın hak elçisiyim. "Allah'ın selâmı hidayete tâbi olanların üzerine olsun. Ben Allah'ın hak elçisiyim. Allahu Teâlâ hazretleri beni elçi seçti, benimle ahkâm gönderdi, bana tâbi ol. Allahu Teâlâ hazretleri beni elçi seçti, benimle ahkâm gönderdi, bana tâbi ol. Eslîm, teslem." diye, hepsine mektup yazdı.Eslîm, teslem." diye, hepsine mektup yazdı. Yani "Müslüman ol, selâmete erersin; dünya ve âhiretin selâmetini o zaman bulursun." dedi. Yani "Müslüman ol, selâmete erersin; dünya ve âhiretin selâmetini o zaman bulursun." dedi.

Buradan, bu mânadan bize çıkan ders nedir? Buradan, bu mânadan bize çıkan ders nedir?

Biz bu dinin fertleri değil miyiz? Biz o Resûlullah'ın ümmeti değil miyiz? Biz bu dinin fertleri değil miyiz? Biz o Resûlullah'ın ümmeti değil miyiz?

Müslümanız, onun ümmetiyiz. O halde, bizim aslî vazifemiz de tıpkı Resûlullah gibiMüslümanız, onun ümmetiyiz. O halde, bizim aslî vazifemiz de tıpkı Resûlullah gibi Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerini, yasaklarını, buyruklarını insanlara duyurmaktır. Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerini, yasaklarını, buyruklarını insanlara duyurmaktır.

"Ama hocam benim mesleğim, dükkânım, ticaretim, memuriyetim var..." "Ama hocam benim mesleğim, dükkânım, ticaretim, memuriyetim var..."

Onların hepsi tâli. Onların hepsi teferruât, yan iş, ufak şey o.Onların hepsi tâli. Onların hepsi teferruât, yan iş, ufak şey o. Senin asıl vazifen; Allahu Teâlâ hazretlerinin dinini başkalarına tebliğ etmek, duyurmak.Senin asıl vazifen; Allahu Teâlâ hazretlerinin dinini başkalarına tebliğ etmek, duyurmak. Senin, benim ve herkesin asıl vazifesi bu. İlk işimiz bu! Senin, benim ve herkesin asıl vazifesi bu. İlk işimiz bu!

Dünyaya Allah bizi göndermiş. Razzâk-ı âlem, mahlukâtın cümlesine rızkını ihsan ediyor.Dünyaya Allah bizi göndermiş. Razzâk-ı âlem, mahlukâtın cümlesine rızkını ihsan ediyor. Rızık insana gelecek. Biz o gelecek rızkın peşinde ömrümüzü harcıyoruz;Rızık insana gelecek. Biz o gelecek rızkın peşinde ömrümüzü harcıyoruz; yarısını tahsil ile, yarısını da dükkân, ticaret kuracağız diye harcıyoruz.yarısını tahsil ile, yarısını da dükkân, ticaret kuracağız diye harcıyoruz. Geçim için, yani midemizi dolduracağız diye... Halbuki Allahu Teâlâ hazretleri garantilemiş.Geçim için, yani midemizi dolduracağız diye... Halbuki Allahu Teâlâ hazretleri garantilemiş. "Ey kulum, ben seni yarattım, rızkını da vereceğim." demiş."Ey kulum, ben seni yarattım, rızkını da vereceğim." demiş. Rızkını garantilemiş; peşinde koşuyoruz, ömrümüzü onda tüketiyoruz.Rızkını garantilemiş; peşinde koşuyoruz, ömrümüzü onda tüketiyoruz. Yarısını horul horul uykuyla tüketiyoruz, yarısını daYarısını horul horul uykuyla tüketiyoruz, yarısını da Allah'ın garantilemiş olduğu, "Merak etme kulum, ben sana rızkını vereceğim, seni aç bırakmam."Allah'ın garantilemiş olduğu, "Merak etme kulum, ben sana rızkını vereceğim, seni aç bırakmam." diye garanti verdiği şeyi ille bulacağız diye koşturmakta harcıyoruz.diye garanti verdiği şeyi ille bulacağız diye koşturmakta harcıyoruz. Yarısı uykuyla, yarısı da bir başka çeşit uykuyla geçiyor. Bu da gaflet...Yarısı uykuyla, yarısı da bir başka çeşit uykuyla geçiyor. Bu da gaflet... Asıl vazifemizi unutuyoruz. Asıl vazifemizi unutuyoruz.

Asıl vazifemiz; Allah'a kulluk etmek, Allah'ın kullarını Allah'ın dinine davet etmekAsıl vazifemiz; Allah'a kulluk etmek, Allah'ın kullarını Allah'ın dinine davet etmek ve Allah'ın dinini insanlara duyurmak, yaymak. Hem de bu kadar kolay vasıtalar var...ve Allah'ın dinini insanlara duyurmak, yaymak. Hem de bu kadar kolay vasıtalar var... Telefon, telgraf var. Mektup hemen dünyanın her tarafına ulaşabiliyor,Telefon, telgraf var. Mektup hemen dünyanın her tarafına ulaşabiliyor, dünyanın her tarafından gelebiliyor. Yeter ki gönlümüz olsun, İslâm için çalışmaya niyetimiz olun. dünyanın her tarafından gelebiliyor. Yeter ki gönlümüz olsun, İslâm için çalışmaya niyetimiz olun.

Bir insan bir sene boyu uğraşsa... Akrabasından, kendisiyle selâmı sabahı olan,Bir insan bir sene boyu uğraşsa... Akrabasından, kendisiyle selâmı sabahı olan, merhabası olan bir kimseyi; bir sene uğraşsa, el pençe divan dursa karşısında, hizmet etse,merhabası olan bir kimseyi; bir sene uğraşsa, el pençe divan dursa karşısında, hizmet etse, parasını harcasa, gönlünü almak için hediyeler alsa götürse, bir senede bir adamı yola getirmez mi? parasını harcasa, gönlünü almak için hediyeler alsa götürse, bir senede bir adamı yola getirmez mi?

Muhakkak getirir. Ne olacak... O da zaten kâfir değil ki, o da müslüman ama gafil müslüman.Muhakkak getirir. Ne olacak... O da zaten kâfir değil ki, o da müslüman ama gafil müslüman. Onun da anası babası, ecdâdımız hepsi aynı vatanın [evlatları.]Onun da anası babası, ecdâdımız hepsi aynı vatanın [evlatları.] Farz edelim ki kâfir, hıristiyan veya yahudi veya mecusi;Farz edelim ki kâfir, hıristiyan veya yahudi veya mecusi; öyle de olsa bir sene insan gözüne kestirdiği, aralarında beşerî münasebetler düzgün olan,öyle de olsa bir sene insan gözüne kestirdiği, aralarında beşerî münasebetler düzgün olan, "merhaba" ettiği zaman kâbil-i hitap bir kimseyle bir sene uğraşıp onu hak yola çekemez mi? "merhaba" ettiği zaman kâbil-i hitap bir kimseyle bir sene uğraşıp onu hak yola çekemez mi?

Allah'ın izniyle çeker. Bu şekilde hareket ederse bir senede değil, belki bir ayda çeker.Allah'ın izniyle çeker. Bu şekilde hareket ederse bir senede değil, belki bir ayda çeker. Havlusunu tutuverirse, ayakkabısını çeviriverirse, hürmet ederse, hizmet ederse,Havlusunu tutuverirse, ayakkabısını çeviriverirse, hürmet ederse, hizmet ederse, evine sebzesini, meyvesini fileyle taşıyıverirse... İnsanın gönlü, ne olacak... evine sebzesini, meyvesini fileyle taşıyıverirse... İnsanın gönlü, ne olacak...

el-İnsânu abîdu'l-ihsân. "İnsanoğlu iyiliğin kölesidir." el-İnsânu abîdu'l-ihsân. "İnsanoğlu iyiliğin kölesidir."

İnsana yap bir iyilik, hemen yumuşar, sana derhal sempati duymaya başlar.İnsana yap bir iyilik, hemen yumuşar, sana derhal sempati duymaya başlar. Hepimiz öyleyiz, yaratılışımız bu. Kim bize iyilik yaparsa ona karşı içimiz yumuşar.Hepimiz öyleyiz, yaratılışımız bu. Kim bize iyilik yaparsa ona karşı içimiz yumuşar. Kim bize kötülük yaparsa biz de ona karşı sertleşiriz. Kim bize kötülük yaparsa biz de ona karşı sertleşiriz.

Bu kadar güzel ahlâk ile, candan severek, hakikaten de içten davranarakBu kadar güzel ahlâk ile, candan severek, hakikaten de içten davranarak bir kimseyi kendimize bağlayamaz mıyız? Bağlarız evelallah! bir kimseyi kendimize bağlayamaz mıyız?

Bağlarız evelallah!

O zaman, demek ki bir senede bir insanı kendisine bağlasa her müslüman, bunu vazife edinse...O zaman, demek ki bir senede bir insanı kendisine bağlasa her müslüman, bunu vazife edinse... Akrabamız var, hatta belki evimizde bizim yolumuzda gitmeyen çoluk çocuğumuz var.Akrabamız var, hatta belki evimizde bizim yolumuzda gitmeyen çoluk çocuğumuz var. Komşularımız var, iş muhitinde tanıdıklarımız var. Komşularımız var, iş muhitinde tanıdıklarımız var. Bir tanesini gözümüze kestirip doğru yola çeksek, bir senenin sonunda bizim memleketimizdekiBir tanesini gözümüze kestirip doğru yola çeksek, bir senenin sonunda bizim memleketimizdeki has müslüman sayısı iki misline çıkacak, birden iki misli oluvereceğiz.has müslüman sayısı iki misline çıkacak, birden iki misli oluvereceğiz. Hepsi yine aynı şekilde çalışsalar,Hepsi yine aynı şekilde çalışsalar, bu sefer ikinci senenin sonunda müslüman sayısı bu seneye göre dört misline çıkacak.bu sefer ikinci senenin sonunda müslüman sayısı bu seneye göre dört misline çıkacak. Üçüncü senenin sonunda sekiz misline çıkıverecek.Üçüncü senenin sonunda sekiz misline çıkıverecek. Yani kısa zamanda Türkiye baştan aşağı Allah'a mutî, Allah'ın emirlerine vâkıf,Yani kısa zamanda Türkiye baştan aşağı Allah'a mutî, Allah'ın emirlerine vâkıf, Allah'ın yolunda yürümeye azimli, has hâlis insanlardan müteşekkil bir güllük gülistanlık,Allah'ın yolunda yürümeye azimli, has hâlis insanlardan müteşekkil bir güllük gülistanlık, gül bahçesi gibi, bülbüllerin öttüğü, güllerin koktuğu bir güzel bahçe gibi gül bahçesi gibi, bülbüllerin öttüğü, güllerin koktuğu bir güzel bahçe gibi hoş bir memleket oluverecek. Niye çalışmıyoruz? Bilmem... hoş bir memleket oluverecek.

Niye çalışmıyoruz?

Bilmem...

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Bizans'a, İran'a, Habeşistan'a,Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Bizans'a, İran'a, Habeşistan'a, Mısır'a insanlar göndermiş hak dini tebliğ etmek için; biz yanımızdaki komşumuzla ilgilenmeyiz,Mısır'a insanlar göndermiş hak dini tebliğ etmek için; biz yanımızdaki komşumuzla ilgilenmeyiz, evimizdeki çocuğumuzla ilgilenmeyiz, işyerindeki arkadaşımızla ilgilenmeyiz. evimizdeki çocuğumuzla ilgilenmeyiz, işyerindeki arkadaşımızla ilgilenmeyiz.

Allahu Teâlâ hazretleri bize uyanıklık versin. Basiretimizi açsın.Allahu Teâlâ hazretleri bize uyanıklık versin. Basiretimizi açsın. Yoksa uzun boylu [hesaba] lüzum yok. Hesabı kolay, hesabı meydanda. Yoksa uzun boylu [hesaba] lüzum yok. Hesabı kolay, hesabı meydanda.

Bu sözleri "Müslümanlık, İslâm" sözünden çıkarttık. Bu sözleri "Müslümanlık, İslâm" sözünden çıkarttık.

Hadîs-i şerîfte bir de sâlih ifadesi var. Sâlih, "salah sahibi, iyi" demek. Rü'ye'r-raculi'l-müslimi's-sâlih.Hadîs-i şerîfte bir de sâlih ifadesi var. Sâlih, "salah sahibi, iyi" demek. Rü'ye'r-raculi'l-müslimi's-sâlih. "Salih olan, İslâm olan, müslüman olan bir adamın rüyası." diyor. "Adamın rüyası" diyor ama, "Salih olan, İslâm olan, müslüman olan bir adamın rüyası." diyor. "Adamın rüyası" diyor ama, buradaki racül sözü her ne kadar "adam" mânasına geliyorsa da maksat "insanoğlu" demek;buradaki racül sözü her ne kadar "adam" mânasına geliyorsa da maksat "insanoğlu" demek; kadına da, büyüğe de, küçüğe de şâmil. Yani "müslüman ve salih olan her kişi" demek. kadına da, büyüğe de, küçüğe de şâmil. Yani "müslüman ve salih olan her kişi" demek.

Onun gördüğü rüya nedir? Onun gördüğü rüya nedir?

"Nübüvvetin 70 cüz'ünden bir cüzdür." "Nübüvvetin 70 cüz'ünden bir cüzdür."

Demin "40 cüz'ünden bir cüz." demişti. Burada "70 cüz'ünden bir cüz." dedi. Bunun izahı nedir? Demin "40 cüz'ünden bir cüz." demişti. Burada "70 cüz'ünden bir cüz." dedi.

Bunun izahı nedir?

Bunun izahı açıklamada, şerhte iki şekilde yapılmış: Bunun izahı açıklamada, şerhte iki şekilde yapılmış:

Bir; muhatap, hitap edilen şahsın durumuna göre,Bir; muhatap, hitap edilen şahsın durumuna göre, onun kabiliyetlerine, meziyetlerine göre o rakam söylenmiş. onun kabiliyetlerine, meziyetlerine göre o rakam söylenmiş.

İki; Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz, kendisine 40 yaşındayken nübüvvet geldi,İki; Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz, kendisine 40 yaşındayken nübüvvet geldi, ondan sonra 63 yaşına kadar peygamberlik vazifesini hakkıyla ifâ etti, ondan sonra 63 yaşına kadar peygamberlik vazifesini hakkıyla ifâ etti, Allah'ın emirlerini, yasaklarını insanlara tebliğ etti.Allah'ın emirlerini, yasaklarını insanlara tebliğ etti. 23 senenin başındaki durum ile sonundaki durum arasında bir fark muhakkak var.23 senenin başındaki durum ile sonundaki durum arasında bir fark muhakkak var. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde buyurmuş ki; Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde buyurmuş ki;

Men istevâ yevmâhu fe-hüve mağbûnun. "İki günü müsâvi olan bir kimse bile ziyandadır." Men istevâ yevmâhu fe-hüve mağbûnun. "İki günü müsâvi olan bir kimse bile ziyandadır."

Allah Allah... Demek ki benim dünümle bugünüm eşitse ben zarar ediyorum. Nasıl olacak? Allah Allah... Demek ki benim dünümle bugünüm eşitse ben zarar ediyorum.

Nasıl olacak?

Benim bugünüm dünümden biraz daha kârlı, biraz daha fazla çalışmak,Benim bugünüm dünümden biraz daha kârlı, biraz daha fazla çalışmak, fazla iş yapmak, ibadet etmek, sevap kazanmak şeklinde biraz daha ileride olacak.fazla iş yapmak, ibadet etmek, sevap kazanmak şeklinde biraz daha ileride olacak. Yarınım da bugünümden biraz daha ileride olacak. Yarınım da bugünümden biraz daha ileride olacak.

İslâm'daki şu terakki fikrine bak! İnsanların aynı yerde durmasına bile razı olmuyor! İslâm'daki şu terakki fikrine bak! İnsanların aynı yerde durmasına bile razı olmuyor!

Halbuki şu bizim memleketin hâline bir bakacak olursak;Halbuki şu bizim memleketin hâline bir bakacak olursak; ecdâdımız hanlar, hamamlar, medreseler, hayr u hasenât eserleri yaptırmış. ecdâdımız hanlar, hamamlar, medreseler, hayr u hasenât eserleri yaptırmış. Gezin dolaşın İstanbul'u... Ben gezerim, yüreğim parçalanır. Eyüp taraflarına bir gidin bakın.Gezin dolaşın İstanbul'u... Ben gezerim, yüreğim parçalanır. Eyüp taraflarına bir gidin bakın. Ecdâdın yapmış olduğu eserleri muhafazadan âciz kalmışız. Ecdâdın yapmış olduğu eserleri muhafazadan âciz kalmışız. Değil iki günü müsâvi olmak, ikinci günümüz birinci günden tepetaklak daha aşağı gitmiş! Değil iki günü müsâvi olmak, ikinci günümüz birinci günden tepetaklak daha aşağı gitmiş!

Ne biçim, nasıl evlatlarız, nesilleriz! Öyle babaların ne biçim hayırsız evlatlarıyız kiNe biçim, nasıl evlatlarız, nesilleriz! Öyle babaların ne biçim hayırsız evlatlarıyız ki ecdâdımızın eserlerini dahi korumaktan âciz kalmışız, başarı sağlayamamışız;ecdâdımızın eserlerini dahi korumaktan âciz kalmışız, başarı sağlayamamışız; onların bıraktığı bu gül-gülistan memleketi böyle perperişan hâle getirmişiz! onların bıraktığı bu gül-gülistan memleketi böyle perperişan hâle getirmişiz!

Bir Anadolu kasabasına gittim. Orada yazma eserleri incelemek üzere kütüphaneye girdim.Bir Anadolu kasabasına gittim. Orada yazma eserleri incelemek üzere kütüphaneye girdim. Bir vezir güzel kesme taştan bir medrese yaptırmış. Kütüphanesine girdim.Bir vezir güzel kesme taştan bir medrese yaptırmış. Kütüphanesine girdim. Her bir kitap göz nuru ile, sanat ile icrâ edilmiş; cildi bir şaheser, yazısı başka bir şaheser.Her bir kitap göz nuru ile, sanat ile icrâ edilmiş; cildi bir şaheser, yazısı başka bir şaheser. Altın yaldızlarla çerçeveletilmiş mükemmel kitaplar var. 400 kadar kitap...Altın yaldızlarla çerçeveletilmiş mükemmel kitaplar var. 400 kadar kitap... Ben onların hepsini kendim inceledim, listesini hazırlıyorum, bir taraftan yazıyorum.Ben onların hepsini kendim inceledim, listesini hazırlıyorum, bir taraftan yazıyorum. Kasabadan birisi geldi; "Ah hocam, bu kitaplar daha ne kadar çoktu bilsen!.." Kasabadan birisi geldi;

"Ah hocam, bu kitaplar daha ne kadar çoktu bilsen!.."

"Nerede, ne oldu?" dedim. "Nerede, ne oldu?" dedim.

"Biz bu kitapların üstünde çocukların koşmaca oynadığını biliriz." dedi. "Biz bu kitapların üstünde çocukların koşmaca oynadığını biliriz." dedi.

Vah hayırsız evlatlar vah! Vah hayırsız evlatlar vah!

Ecdât kütüphane bırakmış, ilim irfan bırakmış... O kitaplar her birisi 100 binlerce lira para eder.Ecdât kütüphane bırakmış, ilim irfan bırakmış... O kitaplar her birisi 100 binlerce lira para eder. Amerikalı'ya satsan, Amerikalı senden iyi kıymetini bilir! 100 bin lirayı verir, o kitabı alır.Amerikalı'ya satsan, Amerikalı senden iyi kıymetini bilir! 100 bin lirayı verir, o kitabı alır. Altın yaldızla çerçevelenmiş, yazılmış nâdide eserler... Altın yaldızla çerçevelenmiş, yazılmış nâdide eserler...

"Bunun üzerinde çocukların koşmaca oynadığını biliriz." dediler. "Bunun üzerinde çocukların koşmaca oynadığını biliriz." dediler.

"Hatta bunların bir kısmı da leblebicilere külâh oldu." dediler. El yazması eserler! "Hatta bunların bir kısmı da leblebicilere külâh oldu." dediler.

El yazması eserler!

Allahu Teâlâ hazretleri bizleri affetsin, bizlere uyanıklık versin. Allahu Teâlâ hazretleri bizleri affetsin, bizlere uyanıklık versin.

Bu dine kim sahip olacak müslüman sahip olmazsa?.. Bu dine kim sahip olacak müslüman sahip olmazsa?..

Şeyhülislâm'ın çocuğu Mısır'da ayakkabı tamirciliği yapmış.Şeyhülislâm'ın çocuğu Mısır'da ayakkabı tamirciliği yapmış. Şeyhülislâmın çocuğu, o da alimmiş, kitap yazmış bir kimse;Şeyhülislâmın çocuğu, o da alimmiş, kitap yazmış bir kimse; önüne önlük takmış, Mısır'da eski ayakkabı tamiri yapmış. Hey gidi müslümanlar hey! önüne önlük takmış, Mısır'da eski ayakkabı tamiri yapmış.

Hey gidi müslümanlar hey!

Mısır'da müslüman yok muydu? "Gel efendim, sen ilim adamısın, sen ayakkabı tamiri senin neyine?Mısır'da müslüman yok muydu? "Gel efendim, sen ilim adamısın, sen ayakkabı tamiri senin neyine? Buyur şu medreseyi, al sana şu kadar talebe... Buyur şu medreseyi, al sana şu kadar talebe... Senin maddî ihtiyacını biz karşılarız." niye dememişler, o zamanın müslümanları? Senin maddî ihtiyacını biz karşılarız." niye dememişler, o zamanın müslümanları?

Ayakkabı tamiri neden yapıyor o alim? Ayakkabı tamiri neden yapıyor o alim?

Demek ekmeğe ihtiyacı var, evinde yiyeceğe ihtiyacı var ki eski ayakkabınınDemek ekmeğe ihtiyacı var, evinde yiyeceğe ihtiyacı var ki eski ayakkabının çamurlu pençesine çekiç vuracak, çivi vuracak, tamir edecek de orada geçimini sağlayacak. çamurlu pençesine çekiç vuracak, çivi vuracak, tamir edecek de orada geçimini sağlayacak.

Yazıklar olsun oranın müslümanlara ki ulemâsının kadr ü kıymetini bilmemiş!Yazıklar olsun oranın müslümanlara ki ulemâsının kadr ü kıymetini bilmemiş! Ulemâsının kıymetini bilmemiş, kitabının kadr ü kıymetini bilmemiş, medresesini yakmış yıkmış,Ulemâsının kıymetini bilmemiş, kitabının kadr ü kıymetini bilmemiş, medresesini yakmış yıkmış, kesme taşlarını almış evine ev yapmış. Allah ıslah eylesin! Bunları nereden açtık? kesme taşlarını almış evine ev yapmış.

Allah ıslah eylesin!

Bunları nereden açtık?

İki günü bir olmaktan çıkarttık. İki günü bir olmaktan çıkarttık. "Müslümanın iki günü bir olmaması lazım. Daha ileri olması lazım." dedik."Müslümanın iki günü bir olmaması lazım. Daha ileri olması lazım." dedik. Ama bir de tarihimize baktık, günümüze baktık ki biz daha ileri gitmek şöyle dursun,Ama bir de tarihimize baktık, günümüze baktık ki biz daha ileri gitmek şöyle dursun, daha tepetaklak aşağı doğru gidiyoruz. daha tepetaklak aşağı doğru gidiyoruz.

Zararın neresinden dönersek kârdır, ey müslümanlar! Aklımızı başımıza toplayalım!Zararın neresinden dönersek kârdır, ey müslümanlar! Aklımızı başımıza toplayalım! Dünyanın hâli, bu ihtiyar dünya ne kadar daha dönecek bilmiyoruz. Dünyanın hâli, bu ihtiyar dünya ne kadar daha dönecek bilmiyoruz. Ama insan alâmetlerine bakacak olursa, her halde çok uzak bir zamanda değil.Ama insan alâmetlerine bakacak olursa, her halde çok uzak bir zamanda değil. Âhir zaman yakın. Her tarafı fitne fesat sarmış.Âhir zaman yakın. Her tarafı fitne fesat sarmış. Adam öldürmeler, küçük alâmetler, büyük alâmetler,Adam öldürmeler, küçük alâmetler, büyük alâmetler, kıyametin Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz tarafından kıyametin Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz tarafından bildirilmiş olan alâmetlerinin çoğu erbâbınca müşahede ediliyor. bildirilmiş olan alâmetlerinin çoğu erbâbınca müşahede ediliyor.

Daha bu gaflet ne zamana kadar sürecek? Daha bu gaflet ne zamana kadar sürecek?

Allah cümlemize uyanıklık versin de, dinine sımsıkı sarılıpAllah cümlemize uyanıklık versin de, dinine sımsıkı sarılıp Allah'ın yolunda Allah'ın dinine hizmeti kendisine şeref bilip çalışmayı cümlemize nasip eylesin. Allah'ın yolunda Allah'ın dinine hizmeti kendisine şeref bilip çalışmayı cümlemize nasip eylesin.

Tabii Peygamber Efendimiz de, muhakkak ki bize bu işareti verdiğine göre,Tabii Peygamber Efendimiz de, muhakkak ki bize bu işareti verdiğine göre, "İki gününüz bile bir olmasın, daima terakki edin." buyurduğuna göre kendisi de terakkideydi."İki gününüz bile bir olmasın, daima terakki edin." buyurduğuna göre kendisi de terakkideydi. Peygamberlik, mânevî makamların, nübüvvet makamlarının içinde de seyr halindeydi,Peygamberlik, mânevî makamların, nübüvvet makamlarının içinde de seyr halindeydi, daha yukarı doğru gidiyordu. Onun için, "Müslümanların rüyaları nübüvvetindaha yukarı doğru gidiyordu. Onun için, "Müslümanların rüyaları nübüvvetin şu kadar cüz'ünden şu kadarıdır..." diye hadislerin rakamlarındaki ihtilaflar oradan.şu kadar cüz'ünden şu kadarıdır..." diye hadislerin rakamlarındaki ihtilaflar oradan. İlk zamanlarda nübüvvetin cüzleri onun için şu kadarken, terakki etti;İlk zamanlarda nübüvvetin cüzleri onun için şu kadarken, terakki etti; mesela 25'ken 40 oldu, 40'ken şu kadar oldu, ondan sonra 70 oldu, diyemesela 25'ken 40 oldu, 40'ken şu kadar oldu, ondan sonra 70 oldu, diye rakamların farklılığı bu tarzda izah edilmiş. rakamların farklılığı bu tarzda izah edilmiş.

Rü'ye'l-mü'mini kelâmun yükellimu bihi'l-abde rabbuhû fî'l-menâmi. Rü'ye'l-mü'mini kelâmun yükellimu bihi'l-abde rabbuhû fî'l-menâmi.

Ubâdetü'bnü's-Sâmit radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş olan bu hadîs-i şerîf de yine rüya ile ilgili. Ubâdetü'bnü's-Sâmit radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş olan bu hadîs-i şerîf de yine rüya ile ilgili.

Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz buyurmuşlar ki; Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz buyurmuşlar ki;

"Mü'min kişinin rüyası..." Kelâmun. "Bir konuşmadır.""Mü'min kişinin rüyası..." Kelâmun. "Bir konuşmadır." Yükellimu bihi'l-abde rabbuhû. "Bu konuşmada Mevlâ, Rabbimiz, Rab kulu ile konuşur." Yükellimu bihi'l-abde rabbuhû. "Bu konuşmada Mevlâ, Rabbimiz, Rab kulu ile konuşur."

Nerede? Fi'l-menâmi. "Uyku esnasında." Nerede?

Fi'l-menâmi. "Uyku esnasında."

"Müslümanın rüyası Mevlâ'nın kulu ile rüyada konuşmasıdır." diyor. "Müslümanın rüyası Mevlâ'nın kulu ile rüyada konuşmasıdır." diyor.

Daha önce de söylemiştim, rüyanın çeşitleri var.Daha önce de söylemiştim, rüyanın çeşitleri var. Burada da "mü'minin rüyası" dediğine göre, el-mü'minu diyor, belki harf-i târifle gelmesinden deBurada da "mü'minin rüyası" dediğine göre, el-mü'minu diyor, belki harf-i târifle gelmesinden de hâlis mü'mini kastediyor. Yani iyi, halis, terakki etmiş müslüman, mü'min kulun, imanındahâlis mü'mini kastediyor. Yani iyi, halis, terakki etmiş müslüman, mü'min kulun, imanında sağlamlık peyda etmiş kimsenin rüyasını kastediyor.sağlamlık peyda etmiş kimsenin rüyasını kastediyor. Böyle kimsenin rüyası Mevlâ ile adeta mükâlemedir, bir konuşmadır.Böyle kimsenin rüyası Mevlâ ile adeta mükâlemedir, bir konuşmadır. Yani doğrudur, haktır, içindekiler çıkar ve o rüyalar vasıtasıyla o mü'min-i kâmil kul,Yani doğrudur, haktır, içindekiler çıkar ve o rüyalar vasıtasıyla o mü'min-i kâmil kul, olmuş olacak şeylere dair malumât sahibi olur. olmuş olacak şeylere dair malumât sahibi olur.

Bizim biraz hocalığımız olduğu için bize herkes gelip rüyasını anlatıyor. Bizim biraz hocalığımız olduğu için bize herkes gelip rüyasını anlatıyor.

Ne esrarengiz bir âlem bu rüya âlemi... İnsan neler görüyor... Ne esrarengiz bir âlem bu rüya âlemi... İnsan neler görüyor...

Rüyasında insana bir şahsı gösteriyorlar. Daha ömründe hiç görmediği bir şahıs. Rüyasında insana bir şahsı gösteriyorlar. Daha ömründe hiç görmediği bir şahıs.

"Git filanca şahsı bul." "İşte o şahıs budur." diye rüyasında gösteriyorlar."Git filanca şahsı bul."

"İşte o şahıs budur." diye rüyasında gösteriyorlar.
Bir ay, bir buçuk ay sonra gidiyor, o söylenen yerde o şahsı arıyor, buluyor. Kadın soruyor: Bir ay, bir buçuk ay sonra gidiyor, o söylenen yerde o şahsı arıyor, buluyor. Kadın soruyor:

"Rüyada gördüğün mü?" diye. "Evet, aynen bunu gördüm." diyor. "Rüyada gördüğün mü?" diye.

"Evet, aynen bunu gördüm." diyor.

Ne kadar evvelden -isterseniz ismini vereyim, adresini vereyim, gidin sorun-Ne kadar evvelden -isterseniz ismini vereyim, adresini vereyim, gidin sorun- rüyada birisini görüyor, daha hiç tanımamış. Diyor ki; rüyada birisini görüyor, daha hiç tanımamış. Diyor ki;

"Ben rüyada şöyle şöyle bir şahıs gördüm. Boyu şu, eni şu, evsâfı bu." Tarif ediyor. "Ben rüyada şöyle şöyle bir şahıs gördüm. Boyu şu, eni şu, evsâfı bu." Tarif ediyor.

Allah Allah... Diyor ki; "Bu şahıs bana şu şu şu şeylerde yardımcı olacak." Allah Allah... Diyor ki;

"Bu şahıs bana şu şu şu şeylerde yardımcı olacak."

Ondan sonra aradan bir aydan fazla zaman geçiyor, o şahısla karşılaşıyor;Ondan sonra aradan bir aydan fazla zaman geçiyor, o şahısla karşılaşıyor; "Tamam, rüyada gördüğüm şahıs bu." diyor. "Tamam, rüyada gördüğüm şahıs bu." diyor.

Ama nasıl bir kadın? Cuma günleri oruç tutmazmış, sâir günler hep oruçlu geçirirmiş.Ama nasıl bir kadın?

Cuma günleri oruç tutmazmış, sâir günler hep oruçlu geçirirmiş.
"Melek gibi bir kadın" diye anlatıyorlar. "Melek gibi bir kadın" diye anlatıyorlar.

Kâmil mü'min olunca Allahu Teâlâ hazretleri böyle yardım eder. Kâmil mü'min olunca Allahu Teâlâ hazretleri böyle yardım eder.

Madem rüyadan üç hadîs-i şerîf geldi, bir de kitaplara geçmiş bir rüyadan bahsedeyim. Madem rüyadan üç hadîs-i şerîf geldi, bir de kitaplara geçmiş bir rüyadan bahsedeyim.

Afrika'da bir şahıs, bir kabile reisinin oğlu, misyonerler tarafından alınmış, terbiye edilmiş. Afrika'da bir şahıs, bir kabile reisinin oğlu, misyonerler tarafından alınmış, terbiye edilmiş.

Misyoner ne demek? Misyoner ne demek?

Hıristiyanlığı başka milletler içinde yaymaya çalışan papazlar "misyoner" adını alıyorlar. Hıristiyanlığı başka milletler içinde yaymaya çalışan papazlar "misyoner" adını alıyorlar.

O papazlar o kabile reisinin çocuğunu almışlar, kendi mekteplerinde gayet güzel bir şekilde, izzet ve ikramla yetiştirmişler.O papazlar o kabile reisinin çocuğunu almışlar, kendi mekteplerinde gayet güzel bir şekilde, izzet ve ikramla yetiştirmişler. Kendi dillerini öğretmişler. Kendi dinlerini de öğretmişler. Kendi dillerini öğretmişler. Kendi dinlerini de öğretmişler. O putperest kabile reisinin oğlu, olmuş bir hıristiyan papazı... O putperest kabile reisinin oğlu, olmuş bir hıristiyan papazı... Tabii kabile reisinin oğlu olduğu için, arada yazları filan gittiği içinTabii kabile reisinin oğlu olduğu için, arada yazları filan gittiği için yine o memleketin dilini de biliyor. Misyonerler ne düşünüyorlar? yine o memleketin dilini de biliyor.

Misyonerler ne düşünüyorlar?

"Bu çocuk vasıtasıyla biz öteki zencileri de hıristiyan yaparız." diye kullanmayı düşünüyorlar. "Bu çocuk vasıtasıyla biz öteki zencileri de hıristiyan yaparız." diye kullanmayı düşünüyorlar.

Ona da kilisede epeyce bir mevki vermişler. O şahıs da epeyce samimi imiş.Ona da kilisede epeyce bir mevki vermişler. O şahıs da epeyce samimi imiş. İçini din gayreti sarmış. İçini din gayreti sarmış. Gece gündüz Afrika'nın dağlarında köylerinde dolaşıp kabileleri Hıristiyanlığa çağırıyor.Gece gündüz Afrika'nın dağlarında köylerinde dolaşıp kabileleri Hıristiyanlığa çağırıyor. "Hak din Hıristiyanlık'tır, gelin hıristiyan olun." diye herkesi çağırıyor. "Hak din Hıristiyanlık'tır, gelin hıristiyan olun." diye herkesi çağırıyor. Arada müslüman kabilelerle karşılaşırsa, müslümanları da hiç sevmiyor, rakip görüyor.Arada müslüman kabilelerle karşılaşırsa, müslümanları da hiç sevmiyor, rakip görüyor. Onun nazarında Müslümanlık bâtıl bir din. Kendisini hak yolda sanıyor. Onun nazarında Müslümanlık bâtıl bir din. Kendisini hak yolda sanıyor.

Bir gün rüyada Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i görüyor. Rüyasını hatırlıyorBir gün rüyada Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i görüyor. Rüyasını hatırlıyor ve içinde ona karşı bir sevgi uyanıyor.ve içinde ona karşı bir sevgi uyanıyor. Fakat gündüz uyanınca kendi kendine kızıyor;Fakat gündüz uyanınca kendi kendine kızıyor; "Yahu ben ne biçim bir insanım ki niye içimde ona karşı bir sevgi uyandı?"Yahu ben ne biçim bir insanım ki niye içimde ona karşı bir sevgi uyandı? Halbuki o benim düşmanım." diyor.Halbuki o benim düşmanım." diyor. Fakat sonra bir daha bir rüya görüyor, yine Resûlullah Efendimiz'i görüyor. Fakat sonra bir daha bir rüya görüyor, yine Resûlullah Efendimiz'i görüyor.

Allah cümlemize nasip etsin. Dayanır mı gözler, gönüller?.. Allah cümlemize nasip etsin. Dayanır mı gözler, gönüller?..

İçinde sevgi biraz daha artıyor. Bu sefer uyanınca yine kendisine kızıyor;İçinde sevgi biraz daha artıyor. Bu sefer uyanınca yine kendisine kızıyor; "Yahu ben ne oluyorum böyle, düşmanımı görüyorum rüyada... Nasıl severim?.." diyor kendi kendisine..."Yahu ben ne oluyorum böyle, düşmanımı görüyorum rüyada... Nasıl severim?.." diyor kendi kendisine... Nihayet üçüncü bir rüya görüyor. Bu üçüncü rüyada Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem EfendimizNihayet üçüncü bir rüya görüyor. Bu üçüncü rüyada Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ona tebessüm edip, iltifat edip diyorlar ki; ona tebessüm edip, iltifat edip diyorlar ki;

"Bak şu adamı iyi tanı." Rüyada bir adam gösteriyorlar. "Bak şu adamı iyi tanı."

Rüyada bir adam gösteriyorlar.

"Bu adamın adı İbrahim İnak'tır." Rüyada adını söylüyor. "Bu adamın adı İbrahim İnak'tır."

Rüyada adını söylüyor.

"Bu adamı bulacaksın, hakikate bu adamın elinden ereceksin." "Bu adamı bulacaksın, hakikate bu adamın elinden ereceksin."

Afrika'da İbrahim İnak adını zihnine nakşediyor, gezdiği yerlerde bu hıristiyan papaz hep;Afrika'da İbrahim İnak adını zihnine nakşediyor, gezdiği yerlerde bu hıristiyan papaz hep; "Burada İbrahim İnak diye birisi var mı?" diye sorarmış."Burada İbrahim İnak diye birisi var mı?" diye sorarmış. Nihayet şehir şehir, kasaba kasaba, memleket memleket gezerkenNihayet şehir şehir, kasaba kasaba, memleket memleket gezerken Doğu Afrika'da bir memlekete geliyor. Uçaktan inince -kendisi papaz- kilisenin ilgilileri karşılıyorlar.Doğu Afrika'da bir memlekete geliyor. Uçaktan inince -kendisi papaz- kilisenin ilgilileri karşılıyorlar. "Efendim hoş geldin." diyorlar. "Hoş bulduk." diyor."Efendim hoş geldin." diyorlar. "Hoş bulduk." diyor. Ondan sonra bir ara sözde fırsat buluyor, diyor ki; "Burada İbrahim İnak diye birisi var mı?" Ondan sonra bir ara sözde fırsat buluyor, diyor ki;

"Burada İbrahim İnak diye birisi var mı?"

"Var efendim." diyorlar. "Nedir bu adam, ne iş yapar?" "Var efendim." diyorlar.

"Nedir bu adam, ne iş yapar?"

"Efendim, bu adam müslümandır, hem de müslümanların bir tarikat şeyhidir." diyorlar. "Efendim, bu adam müslümandır, hem de müslümanların bir tarikat şeyhidir." diyorlar.

"Peki." diyor. Ondan sonra, oraya hangi sebeple gitmişse oradaki resmî işlerini"Peki." diyor.

Ondan sonra, oraya hangi sebeple gitmişse oradaki resmî işlerini
bitirdikten sonra atlıyor bir vasıtaya, adresini sorup öğreniyor,bitirdikten sonra atlıyor bir vasıtaya, adresini sorup öğreniyor, dosdoğru İbrahim İnak'ın yanına gidiyor. Rüyada kaç zaman önce görmüştü.dosdoğru İbrahim İnak'ın yanına gidiyor. Rüyada kaç zaman önce görmüştü. Resûlullah; "Bu adam sana hakikati tebliğ edecek." diye [söylemişti.]Resûlullah; "Bu adam sana hakikati tebliğ edecek." diye [söylemişti.] Adı da o zaman söylenmişti. Araya araya adından şahsı buldu.Adı da o zaman söylenmişti. Araya araya adından şahsı buldu. İçeriye giriyor, bir de bakıyor ki rüyada kendisine gösterilen şahsın ta kendisi!İçeriye giriyor, bir de bakıyor ki rüyada kendisine gösterilen şahsın ta kendisi! Tabii hemen eline kapanıyor, ondan sonra müslüman oluyor.Tabii hemen eline kapanıyor, ondan sonra müslüman oluyor. Aynı şevkle, aynı hevesle bu sefer Afrika'da Müslümanlığı yaymak için çalışan bir insan hâline geliyor. Aynı şevkle, aynı hevesle bu sefer Afrika'da Müslümanlığı yaymak için çalışan bir insan hâline geliyor.

Bu kitaplara geçmiş, İslâm'ın Zaferi diye bir kitapta bunun hayatı, hikâyesi yazılmış, olmuş bir hadise.Bu kitaplara geçmiş, İslâm'ın Zaferi diye bir kitapta bunun hayatı, hikâyesi yazılmış, olmuş bir hadise. Ne kadar önceden rüyada isim verilerek, sima gösterilerek [işaret edililiyor.] Ne kadar önceden rüyada isim verilerek, sima gösterilerek [işaret edililiyor.]

Demek ki insan imanı kavî olunca, kâmil müslüman olunca, gönül aynası kirden, pastan arınınca,Demek ki insan imanı kavî olunca, kâmil müslüman olunca, gönül aynası kirden, pastan arınınca, o zaman oraya hakikatler aksediyor ve birtakım gerçekleri çok önceden görmesi mümkün oluyor. o zaman oraya hakikatler aksediyor ve birtakım gerçekleri çok önceden görmesi mümkün oluyor.

Bu kadarla iktifâ edelim. Bu kadarla iktifâ edelim.

Râssû sufûfeküm ve kâribû beynehâ ve hâzû bi'l-a'nâki. Râssû sufûfeküm ve kâribû beynehâ ve hâzû bi'l-a'nâki.

Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten. Efendimiz buyurmuşlar ki; Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten. Efendimiz buyurmuşlar ki;

"Saflarınızı perçinleyin, kenetleyin..." "Saflarınızı perçinleyin, kenetleyin..."

Bu, namazda saf bağlamakla ilgili bir hadîs-i şerîf. "Saflarınızı sımsıkı birbirine kenetleyin." Bu, namazda saf bağlamakla ilgili bir hadîs-i şerîf.

"Saflarınızı sımsıkı birbirine kenetleyin."

Ve kâribû beynehâ. "Safların aralarını yakınlaştırın."Ve kâribû beynehâ. "Safların aralarını yakınlaştırın." Ve hâzû bi'l-a'nâki. "Omuzlardan, boyunlardan hiza alın." Ve hâzû bi'l-a'nâki. "Omuzlardan, boyunlardan hiza alın."

İnsan ayağına bakarsa; kimisinin ayağı 38 numaradır, kimisinin 44 numaradır, kimisi şişmandır,İnsan ayağına bakarsa; kimisinin ayağı 38 numaradır, kimisinin 44 numaradır, kimisi şişmandır, kimisi zayıftır. Demek ki insan omuzlardan bakarak hizayı oradan sağlayacak. kimisi zayıftır. Demek ki insan omuzlardan bakarak hizayı oradan sağlayacak.

Bu hadîs-i şerîf, namaz için cemaate gelmiş olan insanların dizilişiyle ilgili bir hadîs-i şerîf.Bu hadîs-i şerîf, namaz için cemaate gelmiş olan insanların dizilişiyle ilgili bir hadîs-i şerîf. İnsanlar camiye geliyorlar, yan yana diziliyorlar, İnsanlar camiye geliyorlar, yan yana diziliyorlar, o esnada nasıl hareket etmeleri lazım gelir, diye Peygamber Efendimiz bildiriyor. o esnada nasıl hareket etmeleri lazım gelir, diye Peygamber Efendimiz bildiriyor.

Ne ibret çıkıyor bundan? Bundan çok ibret çıkıyor: Her şeyde intizam.Ne ibret çıkıyor bundan?

Bundan çok ibret çıkıyor: Her şeyde intizam.
Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz namaza durmadan,Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz namaza durmadan, namazı kıldırmaya başlamazdan önce herkesi düzeltirmiş.namazı kıldırmaya başlamazdan önce herkesi düzeltirmiş. Askerdeki gibi... Geriye itermiş, geridekileri öne çekermiş.Askerdeki gibi... Geriye itermiş, geridekileri öne çekermiş. İp çekilmiş [gibi] muntazam bir şekilde saf bağlamalarını temin edermiş. İp çekilmiş [gibi] muntazam bir şekilde saf bağlamalarını temin edermiş.

Sevvû sufûfeküm fe-inne tesviyete's-saffi min tamâmi's-salati buyurmuş. Sevvû sufûfeküm fe-inne tesviyete's-saffi min tamâmi's-salati buyurmuş.

"Saflarınızı düzenleyiniz, çünkü intizamlı saf namazın tamamıyla ilgilidir." "Saflarınızı düzenleyiniz, çünkü intizamlı saf namazın tamamıyla ilgilidir."

Yani "Saf eğri büğrü olursa namaza menfî tesiri olur." buyuruyor. Yani "Saf eğri büğrü olursa namaza menfî tesiri olur." buyuruyor.

Demek ki her şeyimizde intizam olacak. Evimizde, işimizde, sözümüzde intizam olacak.Demek ki her şeyimizde intizam olacak. Evimizde, işimizde, sözümüzde intizam olacak. Namazımızda saf bağladığımız zaman ip çekilmiş gibi muntazam olacak. Namazımızda saf bağladığımız zaman ip çekilmiş gibi muntazam olacak.

Râssu-ras-murâssa fiili Saff sûresinde geçiyor. Râssu-ras-murâssa fiili Saff sûresinde geçiyor.

İnna'llâhe yuhibbu'llezîne yukâtilûne fî sebîlihî saffen ke-ennehüm bünyânun mersûsİnna'llâhe yuhibbu'llezîne yukâtilûne fî sebîlihî saffen ke-ennehüm bünyânun mersûs âyet-i kerîmesinde; "Allahu Teâlâ hazretleri kendi yolundaâyet-i kerîmesinde; "Allahu Teâlâ hazretleri kendi yolunda sanki kerpiçleri birbirine sımsıkı kenetlenmiş bina gibi, bir kale gibi çarpışan kulları, sanki kerpiçleri birbirine sımsıkı kenetlenmiş bina gibi, bir kale gibi çarpışan kulları, cihat edenleri sever." buyuruyor. Orada da mersûs kelimesi geçiyor, yani cihat edenleri sever." buyuruyor. Orada da mersûs kelimesi geçiyor, yani "taşları, kerpiçleri, malzemesi birbirine kenetlenmiş" mânasına. "taşları, kerpiçleri, malzemesi birbirine kenetlenmiş" mânasına.

Burada da râssû diyor; "Saflarınızı kenetleyiniz." Saflar sımsıkı olacak. Burada da râssû diyor; "Saflarınızı kenetleyiniz."

Saflar sımsıkı olacak.

Ashâb-ı kirâmın elbiseleri omuzlarından eskirmiş. Ashâb-ı kirâmın elbiseleri omuzlarından eskirmiş. Ne kadar sıkışık duruyorlar saflarda ki omuzlardan eskirmiş.Ne kadar sıkışık duruyorlar saflarda ki omuzlardan eskirmiş. Hiç kimse de ötekisine; "Sen benim rahatımı ne bozdum,Hiç kimse de ötekisine; "Sen benim rahatımı ne bozdum, burada gevşek gevşek ne güzel duruyordum!" diye ötekisine ters ters bakmazmış. burada gevşek gevşek ne güzel duruyordum!" diye ötekisine ters ters bakmazmış.

Ama şimdi müslümanlar rahatına çok düşkün oldu. Ama şimdi müslümanlar rahatına çok düşkün oldu. Hadîs-i şerîfteki tavsiyelerin tersine de olsa geniş geniş kurularak namaza öyle duruyor. Hadîs-i şerîfteki tavsiyelerin tersine de olsa geniş geniş kurularak namaza öyle duruyor. Kimsenin de yanına sokulmasına razı olmuyor.Kimsenin de yanına sokulmasına razı olmuyor. "Hadi bu madem razı olmuyor, ben bunu zorla yapayım." diye "Hadi bu madem razı olmuyor, ben bunu zorla yapayım." diye safı gevşek görüp de arasına girsen, bu sefer de kızıyor, kendisi geriye çekiliyor.safı gevşek görüp de arasına girsen, bu sefer de kızıyor, kendisi geriye çekiliyor. "Sen geldin, ben çıkarım bu sefer." diyor. İlle orası gevşek olacak diye... Demek ki bu doğru değil."Sen geldin, ben çıkarım bu sefer." diyor. İlle orası gevşek olacak diye... Demek ki bu doğru değil. Demek ki Peygamber Efendimiz kenetlenmesini istiyor. Neden? Demek ki Peygamber Efendimiz kenetlenmesini istiyor.

Neden?

Çünkü; "Saflarınız gevşek olursa aradan şeytan geçer." diyor. Muhabbet gevşiyor, azalıyor. Çünkü; "Saflarınız gevşek olursa aradan şeytan geçer." diyor. Muhabbet gevşiyor, azalıyor. Çünkü sen ona değmekten tiksiniyorsun, o sana yaklaşamıyor derkenÇünkü sen ona değmekten tiksiniyorsun, o sana yaklaşamıyor derken kalpler birbirinden farklılaşıyor. kalpler birbirinden farklılaşıyor.

Halbuki müslümanların birbirine muhabbetli olması lazım. Halbuki müslümanların birbirine muhabbetli olması lazım. Müslümanların bir binanın malzemesi gibi birbirlerine kenetlenmiş olması lazım. Müslümanların bir binanın malzemesi gibi birbirlerine kenetlenmiş olması lazım. Bir vücudun hücreleri gibi birbirlerine bağlantılı olması lazım. Bir vücudun hücreleri gibi birbirlerine bağlantılı olması lazım. Bir vücudun ayağına diken batsa geceleyin bütün vücut uykusuz kalır.Bir vücudun ayağına diken batsa geceleyin bütün vücut uykusuz kalır. Ayağı zonklamaya başlayınca uyku gider, ateş başlar, her tarafı ateş sarar. Neden? Ayağı zonklamaya başlayınca uyku gider, ateş başlar, her tarafı ateş sarar.

Neden?

Ayağa battı; ayak ne yaparsa yapsın, ayak şişsin, ateşlensin, zonklasın ama Ayağa battı; ayak ne yaparsa yapsın, ayak şişsin, ateşlensin, zonklasın ama öbür taraflar rahat etsin. Hayır, bütün vücut zonkluyor. öbür taraflar rahat etsin. Hayır, bütün vücut zonkluyor.

Bu ne demek? Bu ne demek?

Bütün müslümanlar birbirleri ile muhabbetli olacak, birbirleriyle irtibatlı olacak,Bütün müslümanlar birbirleri ile muhabbetli olacak, birbirleriyle irtibatlı olacak, birbirlerinin dertleriyle dertlenecek. "Komşusu açken tok yatan bizden değildir." diyor, birbirlerinin dertleriyle dertlenecek. "Komşusu açken tok yatan bizden değildir." diyor, Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam.Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam. Açlığıyla, tokluğuyla, derdiyle ilgilenecek. Açlığıyla, tokluğuyla, derdiyle ilgilenecek. Saflar gevşek olduğu zaman o muhabbet kalmıyor. Saflar gevşek olduğu zaman o muhabbet kalmıyor.

Hocamız rahmetullâhi aleyh söylerdi ki; "Bazı kimselerin omuzlarında ağrılar olurmuş. Hocamız rahmetullâhi aleyh söylerdi ki;

"Bazı kimselerin omuzlarında ağrılar olurmuş.
Uzun saflarla tedavi ederlermiş." Uzun saflarla tedavi ederlermiş."

Safların uzunluğu ve insanların omuzlarının birbirine sık değmesi, Safların uzunluğu ve insanların omuzlarının birbirine sık değmesi, oradan elektrik mi geçiyor, mânevî birtakım şeyler de mi oluyor, hastalıklara şifa olurmuş. oradan elektrik mi geçiyor, mânevî birtakım şeyler de mi oluyor, hastalıklara şifa olurmuş.

Onun için, Resûlullah Efendimiz'in bu tavsiyesine uygun saflarımızı sımsıkı yapacağız, Onun için, Resûlullah Efendimiz'in bu tavsiyesine uygun saflarımızı sımsıkı yapacağız, kenetleyeceğiz, bir. kenetleyeceğiz, bir.

İkincisi; araları açık olmayacak. İki safın arası mesafeli olmayacak,İkincisi; araları açık olmayacak. İki safın arası mesafeli olmayacak, başka bir saf sığacak gibi olmayacak.başka bir saf sığacak gibi olmayacak. Öne doğru mümkün olduğu kadar yakın yapacağız. Tabii secdemizi düşüneceğiz. Öne doğru mümkün olduğu kadar yakın yapacağız. Tabii secdemizi düşüneceğiz. Takkemiz karşı tarafa takılmayacak kadar bir mesafeyi düşüneceğiz.Takkemiz karşı tarafa takılmayacak kadar bir mesafeyi düşüneceğiz. Ama mümkün olduğu kadar safları sık yapacağız, aralarını yakın yapacağız. Ama mümkün olduğu kadar safları sık yapacağız, aralarını yakın yapacağız.

Ondan sonra da; ölçüyü alırken omuzlardan ölçü alacağız. Ondan sonra da; ölçüyü alırken omuzlardan ölçü alacağız. Mesela ön safta hiza meselesi bizim camimizde çok oluyor. Mesela ön safta hiza meselesi bizim camimizde çok oluyor. Herkes istiyor ki yanındaki arkadaşı kendi hizasına gelsin. Herkes istiyor ki yanındaki arkadaşı kendi hizasına gelsin. Kendisi öndeyse; "Kardeşim öne gel biraz." diyor.Kendisi öndeyse; "Kardeşim öne gel biraz." diyor. Yahut kendisi arkadaysa; "Kardeşim biraz geri çekil." diyor, onu çekmeye çalışıyor.Yahut kendisi arkadaysa; "Kardeşim biraz geri çekil." diyor, onu çekmeye çalışıyor. Herkes bir şey söylerse o safta intizam olmaz. Peki nasıl olacak? Herkes bir şey söylerse o safta intizam olmaz.

Peki nasıl olacak?

Safın ölçüsü ortadaki şahıstan alınır. Safın ölçüsü ortadaki şahıstan alınır. Yani imamın arkasındaki şahsa bakacaksınız, ona göre, o nasıl durmuşsa...Yani imamın arkasındaki şahsa bakacaksınız, ona göre, o nasıl durmuşsa... Önünüzde de duvar var, o duvar ile mesafe de belli, duvara paralel Önünüzde de duvar var, o duvar ile mesafe de belli, duvara paralel hiza oradan alınarak o tarzda yapılacak. hiza oradan alınarak o tarzda yapılacak.

"Ben bu kenardan yapsam?" Olmaz, ortadan alınır. Safın [hizası] ortasıdır. "Ben bu kenardan yapsam?"

Olmaz, ortadan alınır. Safın [hizası] ortasıdır.

Safın intizamı da namazın tamamına tesir eder. Mühim bir husustur. Safın intizamı da namazın tamamına tesir eder. Mühim bir husustur. Çünkü her ne kadar bu şekil ise de şekillerin altında ruhlar yatar. Çünkü her ne kadar bu şekil ise de şekillerin altında ruhlar yatar. Dış kalıpların içinde mânalar yatar.Dış kalıpların içinde mânalar yatar. İnsan bu şekillere dikkat ede ede sonra mânasına da ermeye başlar. İnsan bu şekillere dikkat ede ede sonra mânasına da ermeye başlar. Safı muntazam yapan insan, her şeyi titiz yapan insan Safı muntazam yapan insan, her şeyi titiz yapan insan sonunda her işinde düzenli bir insan olur çıkar. sonunda her işinde düzenli bir insan olur çıkar. Safı gevşek yapıyor, o işi yanlış, bu işi eksik, şu işi kusurlu;Safı gevşek yapıyor, o işi yanlış, bu işi eksik, şu işi kusurlu; o zaman kusurlu, derbeder bir insan olur çıkar. o zaman kusurlu, derbeder bir insan olur çıkar.

Peygamber Efendimiz'in bir tavsiyesi hiç hatırımdan çıkmıyor, Peygamber Efendimiz'in bir tavsiyesi hiç hatırımdan çıkmıyor, her zaman da söylüyorum. Mezar kazılmış. Mezar eğri kazıldı diye her zaman da söylüyorum. Mezar kazılmış. Mezar eğri kazıldı diye mezar kazan şahsa; "Ey filanca, niçin bunun burasını eğri kazdın?mezar kazan şahsa; "Ey filanca, niçin bunun burasını eğri kazdın? Allahu Teâlâ hazretleri bir iş yaptığı zaman iyi yapan kulu sever." diyor. Allahu Teâlâ hazretleri bir iş yaptığı zaman iyi yapan kulu sever." diyor. Demek ki orasını kalem ile yontulmuş gibi muntazam, dümdüz yapılsın istemiş.Demek ki orasını kalem ile yontulmuş gibi muntazam, dümdüz yapılsın istemiş. Mezar biraz sonra toprakla kapatılacak. Öyle de olsa muntazam yapılacak. Mezar biraz sonra toprakla kapatılacak. Öyle de olsa muntazam yapılacak.

Onun için, bu saflarla ilgili hadîs-i şerîf de her işimizi muntazam yapmaya bir işaret. Onun için, bu saflarla ilgili hadîs-i şerîf de her işimizi muntazam yapmaya bir işaret.

Diğer hadîs-i şerîf: Diğer hadîs-i şerîf:

Rıbâtu yevmin fî sebîlillâhi hayrun min elfi yevmin fîmâ sivâhu mine'l-menâzîli. Rıbâtu yevmin fî sebîlillâhi hayrun min elfi yevmin fîmâ sivâhu mine'l-menâzîli.

"Allah yolunda bir günlük hudut bekçiliği, hudut beklemek başka yerlerde bin gün beklemekten daha hayırlıdır." "Allah yolunda bir günlük hudut bekçiliği, hudut beklemek başka yerlerde bin gün beklemekten daha hayırlıdır."

Bunu biraz izah edelim. Rıbat, "murabata" demek. Hudutlarda ne olur? Bunu biraz izah edelim.

Rıbat, "murabata" demek.

Hudutlarda ne olur?

Askerlerin durduğu hudut karakolları veyahut kaleler olur. Askerlerin durduğu hudut karakolları veyahut kaleler olur. Oralarda silahlı askerler bekler. "Düşman hücum etmesin, hücum ederse karşı koyalım." diye Oralarda silahlı askerler bekler. "Düşman hücum etmesin, hücum ederse karşı koyalım." diye oralarda bekçi dururlar. oralarda bekçi dururlar. Çünkü bekçisiz yere herkes dalar. O hudut kalelerine rıbat adı verilir. Çünkü bekçisiz yere herkes dalar. O hudut kalelerine rıbat adı verilir. Oralarda kalmaya, beklemeye de murabata denir.Oralarda kalmaya, beklemeye de murabata denir. Orada kalan kimselere de murâbıt fî sebîlillâh denilir. Yani "hudut bekçisi" demek. Orada kalan kimselere de murâbıt fî sebîlillâh denilir. Yani "hudut bekçisi" demek. Çünkü rıbat hudutta olur. İslâm âleminin hududu neresi [ise] Çünkü rıbat hudutta olur. İslâm âleminin hududu neresi [ise] orada kale yaparlardı, beklerlerdi; "Hele gelsin bakalım düşman askeri..." diye,orada kale yaparlardı, beklerlerdi; "Hele gelsin bakalım düşman askeri..." diye, müslümanları korumak için orada bekçilik ederlerdi. müslümanları korumak için orada bekçilik ederlerdi.

İşte böyle bir rıbatta bir gün beklemek, gözcülük yapmak, hudut bekçiliği yapmak... İşte böyle bir rıbatta bir gün beklemek, gözcülük yapmak, hudut bekçiliği yapmak... Allah yolunda ama, Allah rızası için... Demek ki başka maksatla değil, ihlasla,Allah yolunda ama, Allah rızası için... Demek ki başka maksatla değil, ihlasla, Allah rızası için yapılacak, bir. Belki bir de, Allah rızası için yapılacak, bir. Belki bir de, fî sebîlillah'dan kasıt; bunu bir maaşlı mecburî hizmet olarak değil de fî sebîlillah'dan kasıt; bunu bir maaşlı mecburî hizmet olarak değil de Allah'ın rızasını düşünerek yapmak. Allah'ın rızasını düşünerek yapmak. Böyle [bir günlük hudut gözcülüğü yapmak] başka bir yerde bin gün durmaktan daha hayırlıdır. Böyle [bir günlük hudut gözcülüğü yapmak] başka bir yerde bin gün durmaktan daha hayırlıdır. Demek ki başka yerlerde de yine hayırla durulacak. Çünkü hayırlar mukayese ediliyor. Demek ki başka yerlerde de yine hayırla durulacak. Çünkü hayırlar mukayese ediliyor. İkisi de hayırlı bir şey ama başka bir yerde durup İkisi de hayırlı bir şey ama başka bir yerde durup bin gün durmaktan burada bir gün durmak daha hayırlıdır. Bundan ne çıkıyor? bin gün durmaktan burada bir gün durmak daha hayırlıdır.

Bundan ne çıkıyor?

Müslümanların, Müslümanlığın korunmasının ehemmiyeti ortaya çıkıyor. Müslümanların, Müslümanlığın korunmasının ehemmiyeti ortaya çıkıyor. Çünkü sen o hudut kalesinde bekleyeceksin, gözünü açacaksın, Çünkü sen o hudut kalesinde bekleyeceksin, gözünü açacaksın, elinde silah nöbet tutacaksın; bütün İslâm âlemi senin arkanda rahat rahat vakit geçirecek, elinde silah nöbet tutacaksın; bütün İslâm âlemi senin arkanda rahat rahat vakit geçirecek, uyku uyuyacak, uyanacak, ibadet edecek, ticaret yapacak, ziraat yapacak. uyku uyuyacak, uyanacak, ibadet edecek, ticaret yapacak, ziraat yapacak. Her şey ona bağlı. Başka müslümanların rahat ve emniyetini temin ettiğin için... Her şey ona bağlı. Başka müslümanların rahat ve emniyetini temin ettiğin için...

Bir hadîs-i şerîf var, herkes bilir: Bir hadîs-i şerîf var, herkes bilir:

Hayru'n-nâsi enfeuhum li'n-nâsi. "İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydalı olanıdır." Hayru'n-nâsi enfeuhum li'n-nâsi. "İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydalı olanıdır."

Bu şahıs da en faydalı olmuş oluyor. Neden? Bu şahıs da en faydalı olmuş oluyor.

Neden?

Onların emniyetini sağlamak sûretiyle hayat faaliyetlerini rahatlıkla yapmalarını temin ediyor. Onların emniyetini sağlamak sûretiyle hayat faaliyetlerini rahatlıkla yapmalarını temin ediyor. Hudutlarda emniyet olmasa, düşman gelse gitse, vursa kaçsa, yağmalasa, Hudutlarda emniyet olmasa, düşman gelse gitse, vursa kaçsa, yağmalasa, o zaman orada ne ziraat yapabilir, ne ticaret yapabilir, ne yaşayabilir, ne durabilir. o zaman orada ne ziraat yapabilir, ne ticaret yapabilir, ne yaşayabilir, ne durabilir.

Eskiden mesela Ege Bölgesi'nde -bizim memleketimiz- köyleri tutmuşlar tepelerin üstüne, Eskiden mesela Ege Bölgesi'nde -bizim memleketimiz- köyleri tutmuşlar tepelerin üstüne, taşların arasına yapmışlar.taşların arasına yapmışlar. Sahile, yalıya yapmamış. Şimdi tabii herkes yalıya denize girmek için gidiyor da...Sahile, yalıya yapmamış. Şimdi tabii herkes yalıya denize girmek için gidiyor da... Ta yukarıya yapmış. Neden? Korsanlar gelirmiş, askeri çıkartırlarmış;Ta yukarıya yapmış.

Neden?

Korsanlar gelirmiş, askeri çıkartırlarmış;
orada yakında hangi köy hangi ev varsa, basarlarmış, yağmalarlarmış, giderlermiş. orada yakında hangi köy hangi ev varsa, basarlarmış, yağmalarlarmış, giderlermiş. Venedikliler, Cenevizliler, neyse hepsi böyle yaparlarmış.Venedikliler, Cenevizliler, neyse hepsi böyle yaparlarmış. Onun için, onların kolayca gelemeyeceği,Onun için, onların kolayca gelemeyeceği, geldiklerini gördüğü zaman da kaçılabilecek kadar yukarılara, tepelere,geldiklerini gördüğü zaman da kaçılabilecek kadar yukarılara, tepelere, yüksek taşlık yerlere köyleri yapmışlar. Neden? yüksek taşlık yerlere köyleri yapmışlar.

Neden?

Bekçisiz oldu mu böyle olur, memleket yağmalanır.Bekçisiz oldu mu böyle olur, memleket yağmalanır. Bekçili oldu mu da, o bekçiliğin bu sevabı var. Bekçili oldu mu da, o bekçiliğin bu sevabı var.

Bu tabii biraz askerlikle ilgili bir şey. Askerlik ne kadar mübarek bir meslek oluyor ki, Bu tabii biraz askerlikle ilgili bir şey. Askerlik ne kadar mübarek bir meslek oluyor ki, imanla olursa ve müslümanları korumak maksadıyla olursa başka yerde imanla olursa ve müslümanları korumak maksadıyla olursa başka yerde bin gün durmaktan daha hayırlı oluyor, insana büyük sevap kazandırıyor. bin gün durmaktan daha hayırlı oluyor, insana büyük sevap kazandırıyor.

"Şimdi hudut filan kalmadı." Hudut var; mesela Yunan, Bulgar, Rus hududu var. "Şimdi hudut filan kalmadı."

Hudut var; mesela Yunan, Bulgar, Rus hududu var.
Orada bekleyen asker bu şuur ile beklerse Allah'ın izniyle bu ecri alır. Orada bekleyen asker bu şuur ile beklerse Allah'ın izniyle bu ecri alır.

Bir de şimdi küfür ile iman iç içe... İstanbul'da küfür var mı? İstemediğin kadar. Bir de şimdi küfür ile iman iç içe...

İstanbul'da küfür var mı?

İstemediğin kadar.

Anadolu'da küfür var mı? İstemediğin kadar. İman da var, küfür de var. Anadolu'da küfür var mı?

İstemediğin kadar.

İman da var, küfür de var.
Her şey serbest, her şey âşikâr, her şey alenî. Ehli küfür insanları küfre ikna etmeye çalışıyor. Her şey serbest, her şey âşikâr, her şey alenî. Ehli küfür insanları küfre ikna etmeye çalışıyor. Ehli iman artık ne nispette çalışıyor, bilmiyorum, o da imanını korumak için çalışacak. Ehli iman artık ne nispette çalışıyor, bilmiyorum, o da imanını korumak için çalışacak.

Bence -"bence" demek de doğru değil ama- şimdi rıbat yani murabıtlık, Bence -"bence" demek de doğru değil ama- şimdi rıbat yani murabıtlık, Allah yolunda hudut bekçiliği bu oturduğumuz yerde de hepimiz için mümkün olabilir.Allah yolunda hudut bekçiliği bu oturduğumuz yerde de hepimiz için mümkün olabilir. Biz de Müslümanlığımızı korumak, imanımızı hıfzetmek, Biz de Müslümanlığımızı korumak, imanımızı hıfzetmek, öteki müslümanların rahat etmesini sağlamak için bir gayret içinde olursaköteki müslümanların rahat etmesini sağlamak için bir gayret içinde olursak inşaallah bu ecir her yerde olur.inşaallah bu ecir her yerde olur. İnsan gazeteyle, kitap yazarak, diliyle İslâm'ı müdafaa eder, başkalarına yaymaya çalışır.İnsan gazeteyle, kitap yazarak, diliyle İslâm'ı müdafaa eder, başkalarına yaymaya çalışır. İnşaallah murabıt fî sebîlillâh ecrini alırız. İnşaallah murabıt fî sebîlillâh ecrini alırız.

Rıbâtu yevmin fî sebîlillâhi hayrun mine'd-dünyâ ve mâ fîhâRıbâtu yevmin fî sebîlillâhi hayrun mine'd-dünyâ ve mâ fîhâ ve lekâbu kavsi ehadiküm fî'l-cenneti hayrun mine'd-dünyâ ve mâ fîhâ. ve lekâbu kavsi ehadiküm fî'l-cenneti hayrun mine'd-dünyâ ve mâ fîhâ.

Selmân el-Fârisî radıyallahu anh Efendimiz'den nakledilmiş. Selmân el-Fârisî radıyallahu anh Efendimiz'den nakledilmiş.

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuşlar: Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuşlar:

"Allah yolunda bir günlük murabıtlık yapmak, hudut kalesinde bekçilik yapmak..." "Allah yolunda bir günlük murabıtlık yapmak, hudut kalesinde bekçilik yapmak..." Hayrun mine'd-dünyâ ve mâ fîhâ. "Dünyadan da hayırlıdır,Hayrun mine'd-dünyâ ve mâ fîhâ. "Dünyadan da hayırlıdır, dünyanın içindekilerden de hayırlıdır." Dünyanın içinde neler var? dünyanın içindekilerden de hayırlıdır."

Dünyanın içinde neler var?

Köşkler, göller, nehirler, ormanlar, ovalar, altın gümüş hazineler, evler, Köşkler, göller, nehirler, ormanlar, ovalar, altın gümüş hazineler, evler, barklar, insanlar, hayvanlar var. barklar, insanlar, hayvanlar var.

Peygamber Efendimiz; "Dünyada ne varsa hepsine sahip olmaktan daha hayırlıdır." buyurmuş. Peygamber Efendimiz; "Dünyada ne varsa hepsine sahip olmaktan daha hayırlıdır." buyurmuş. Bir günlük murabıtlık... Mümkün olsa da hudutlarda bekçilik yapsak... Bir günlük murabıtlık...

Mümkün olsa da hudutlarda bekçilik yapsak...
Ben bazı askerler biliyorum; arkadaşının nöbetini rica edip kendisi tutarlardı. Ben bazı askerler biliyorum; arkadaşının nöbetini rica edip kendisi tutarlardı. "Müsaade et de nöbetini ben tutayım." Herkes askerde nöbetten kaçar, "Müsaade et de nöbetini ben tutayım." Herkes askerde nöbetten kaçar, nöbet saatini azaltmaya çalışır; onlar bu duyguyla, bu sevabı kazanayım diyenöbet saatini azaltmaya çalışır; onlar bu duyguyla, bu sevabı kazanayım diye arkadaşının nöbetini de alırlardı. arkadaşının nöbetini de alırlardı.

İşte "Bir günlük murabıtlık dünyadan da hayırlıdır, içindeki her şeyden de hayırlıdır." diyor, İşte "Bir günlük murabıtlık dünyadan da hayırlıdır, içindeki her şeyden de hayırlıdır." diyor, Peygamber Efendimiz, bir. İkincisi; ve lekâbu kavsi ehadiküm fî'l-cenneti.Peygamber Efendimiz, bir.

İkincisi; ve lekâbu kavsi ehadiküm fî'l-cenneti.
"Sizden birinizin cennette bir ok yayı kadarcık, "Sizden birinizin cennette bir ok yayı kadarcık, o miktar bir yere sahip olması..."o miktar bir yere sahip olması..." Hayrun mine'd-dünyâ ve mâ fîhâ. "Dünyadan ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır." Hayrun mine'd-dünyâ ve mâ fîhâ. "Dünyadan ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır."

Hani küçük dükkâncıklar vardır, aktar dükkânı filan; içinde adam ancak döner, Hani küçük dükkâncıklar vardır, aktar dükkânı filan; içinde adam ancak döner, o kadarcık, başka bir şeyi yok. o kadarcık, başka bir şeyi yok.

Bir ok, yay ne kadar olur? [Küçücük] bir şey olur. Bir ok, yay ne kadar olur?

[Küçücük] bir şey olur.

"O kadarcık cennette insanın bir yeri olması, "O kadarcık cennette insanın bir yeri olması, dünyadan ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır." diyor. dünyadan ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır." diyor.

Cennetin kıymetini bildiren bir hadîs-i şerîf. Bizi ona teşvik ediyor. Cennetin kıymetini bildiren bir hadîs-i şerîf. Bizi ona teşvik ediyor.

Cenneti elde etmek için çalışmak lazım. Cenneti elde etmek için çalışmak lazım. Oturduğu yerden nasıl insana bu dünyada maaş vermiyorlarsa âhiret için de çalışmak lazım.Oturduğu yerden nasıl insana bu dünyada maaş vermiyorlarsa âhiret için de çalışmak lazım. Âhiret için gayret sarf etmeden, çalışmadan, uğraşmadan, didinmeden,Âhiret için gayret sarf etmeden, çalışmadan, uğraşmadan, didinmeden, aklını fikrini "Allah'ın rızasını kazanacağım." diye yormadan insan cenneti nasıl kazanacak? aklını fikrini "Allah'ın rızasını kazanacağım." diye yormadan insan cenneti nasıl kazanacak?

"Allahu Teâlâ hazretleri Erhamü'r-râhimîn'miş, öyle diyorlar, hocalar söylüyorlar;"Allahu Teâlâ hazretleri Erhamü'r-râhimîn'miş, öyle diyorlar, hocalar söylüyorlar; O'nun rahmeti çoktur, beni de sokar." Acaba bu mantık doğru mu yanlış mı? O'nun rahmeti çoktur, beni de sokar."

Acaba bu mantık doğru mu yanlış mı?

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

el-Keyyisü men dâne nefsehû ve amile limâ ba'de'l-mevti.el-Keyyisü men dâne nefsehû ve amile limâ ba'de'l-mevti. "Zeki kimse o kimsedir ki nefsini dizginler, zabt u rabt altına alır da âhiret için hazırlanır." "Zeki kimse o kimsedir ki nefsini dizginler, zabt u rabt altına alır da âhiret için hazırlanır."

Ve'l-ahmaku. "Akılsız, aptal kimse de o kimsedir ki."Ve'l-ahmaku. "Akılsız, aptal kimse de o kimsedir ki." Men etbea nefsehû hevâhâ. "Nefsini arzularının peşine takıverir, sürüklettirir götürür..." Men etbea nefsehû hevâhâ. "Nefsini arzularının peşine takıverir, sürüklettirir götürür..."

Ve temennâ ala'llâhi. "Ondan sonra Allah'tan hayırlara nâil olmayı temenni eder." Ve temennâ ala'llâhi. "Ondan sonra Allah'tan hayırlara nâil olmayı temenni eder."

Demek ki böyle düşünmek ahmaklıkmış. Akıl neymiş? Demek ki böyle düşünmek ahmaklıkmış.

Akıl neymiş?

Akıl; gözünü açıp âhiret için çalışmak. Akıl; gözünü açıp âhiret için çalışmak.

Çünkü insana melekü'l-mevt gelip de; "Ey filanca, ver bakalım emaneti!Çünkü insana melekü'l-mevt gelip de; "Ey filanca, ver bakalım emaneti! Şu can denilen şey sana emanetti. Bir müddet senin yanında kaldı. Şu can denilen şey sana emanetti. Bir müddet senin yanında kaldı. Ben onu sahibine götüreceğim. Ver bakalım şu emaneti!" dediği zaman bitiyor iş. Ben onu sahibine götüreceğim. Ver bakalım şu emaneti!" dediği zaman bitiyor iş.

"Eyvah! Ben biraz daha kalsam da burada âhirete hazırlansam... "Eyvah! Ben biraz daha kalsam da burada âhirete hazırlansam... Daha emekli olacaktım, maaş alacaktım. Daha emekli olacaktım, maaş alacaktım. Oradan hacca gidecektim, tevbekâr olacaktım, sakal bırakacaktım, cebime tesbih sokacaktım.Oradan hacca gidecektim, tevbekâr olacaktım, sakal bırakacaktım, cebime tesbih sokacaktım. Ondan sonra camileri dolaşacaktım, dua edecektim, Kur'an okuyacaktım..." Ondan sonra camileri dolaşacaktım, dua edecektim, Kur'an okuyacaktım..."

Geçmiş olsun. Bitti. Bir insan, eceli geldi mi imkânların hepsini kaybetti. Geçmiş olsun. Bitti. Bir insan, eceli geldi mi imkânların hepsini kaybetti.

Bu hayat kadar güzel imkân var mı? Bu hayat kadar, yaşamak kadar büyük nimet var mı? Bu hayat kadar güzel imkân var mı? Bu hayat kadar, yaşamak kadar büyük nimet var mı?

Bu ölülere mümkün olsa da onlarla konuşmak, anlaşmak, insan sorsa...Bu ölülere mümkün olsa da onlarla konuşmak, anlaşmak, insan sorsa... O kâfirlerin, mücrimlerin hepsi diyecekler ki; O kâfirlerin, mücrimlerin hepsi diyecekler ki;

"Yâ Rabbi! Ne olur, biraz tehir et veyahut bizi tekrar dünyaya döndür de "Yâ Rabbi! Ne olur, biraz tehir et veyahut bizi tekrar dünyaya döndür de biz orada yapmamış olduğumuz o salih, iyi işleri yapalım." biz orada yapmamış olduğumuz o salih, iyi işleri yapalım."

O zaman temenni edecekler. Âhirette kötülükleri gördükleri zaman diyecekler ki; O zaman temenni edecekler. Âhirette kötülükleri gördükleri zaman diyecekler ki;

"Aman yâ Rabbi! Bizi tekrar dünyaya döndür de ilk hayatımızda yapmadık, "Aman yâ Rabbi! Bizi tekrar dünyaya döndür de ilk hayatımızda yapmadık, bu ikinci hayatımızda salih bir kimse olalım." bu ikinci hayatımızda salih bir kimse olalım."

İstikbale ait olan bir şeyi, Kur'ân-ı Kerîm "böyle diyecekler" diye bildiriyor.İstikbale ait olan bir şeyi, Kur'ân-ı Kerîm "böyle diyecekler" diye bildiriyor. Allah'ın hak kelâmı böyle olduğuna göre, niye biz gözümüzü açmıyoruz?Allah'ın hak kelâmı böyle olduğuna göre, niye biz gözümüzü açmıyoruz? Niye öyle diyecek bir durumda yaşıyoruz? İleride pişmanlık duyup da;Niye öyle diyecek bir durumda yaşıyoruz? İleride pişmanlık duyup da; "Tüh! Keşke hayatı boşa geçirmeseydim! Keşke salih amel işleseydim!""Tüh! Keşke hayatı boşa geçirmeseydim! Keşke salih amel işleseydim!" diyecek şekilde gafil gafil vakit geçiriyoruz? diyecek şekilde gafil gafil vakit geçiriyoruz?

O hitap sanki o zaman bizim tarafımızdan söylenecekmiş gibi düşünüp, O hitap sanki o zaman bizim tarafımızdan söylenecekmiş gibi düşünüp, şimdiden aklımızı başımıza toplayıp Allah'ın yoluna girsek de,şimdiden aklımızı başımıza toplayıp Allah'ın yoluna girsek de, Allah'a has kul, peygambere has ümmet olmaya çalışsak ya... Asıl akıl bu. Allah'a has kul, peygambere has ümmet olmaya çalışsak ya... Asıl akıl bu.

Allahu Teâlâ hazretleri bize bu basireti, bu aklı ihsan eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bize bu basireti, bu aklı ihsan eylesin.

Bir hadîs-i şerîf daha var, onu da okuyalım. Bir hadîs-i şerîf daha var, onu da okuyalım. Bu da murabıtlarla ilgili olduğu için mevzu tamam olsun. Bu da murabıtlarla ilgili olduğu için mevzu tamam olsun.

Rıbâtu yevmin fî sebîlillâhi. "Allah yolunda bir günlük hudut bekçiliği, murabıtlık yapmak."Rıbâtu yevmin fî sebîlillâhi. "Allah yolunda bir günlük hudut bekçiliği, murabıtlık yapmak." Efdalu. "Daha faziletlidir, daha üstündür." Min siyâmi şehrin. Efdalu. "Daha faziletlidir, daha üstündür." Min siyâmi şehrin. "Bir aylık oruç tutmaktan." Ve kıyâmihî. "Ve bir ay boyunca namaz kılmaktan." "Bir aylık oruç tutmaktan." Ve kıyâmihî. "Ve bir ay boyunca namaz kılmaktan."

Kıyam, "namaz için ayakta durmak" demek. Kıyam, "namaz için ayakta durmak" demek.

"Gecesini namaz kılıp gündüzleri de oruç tutmak sûretiyle bir ay ibadet etmekten, "Gecesini namaz kılıp gündüzleri de oruç tutmak sûretiyle bir ay ibadet etmekten, bir güncük Allah yolunda murabıtlık yapmak daha hayırlıdır." bir güncük Allah yolunda murabıtlık yapmak daha hayırlıdır."

Ve men mâte murâbıtan. "Kim murabıt olarak vefat ederse..." Ve men mâte murâbıtan. "Kim murabıt olarak vefat ederse..."

Yani hudut bekçiliği yapıp dururken eceli geldi, ruhunu teslim etti, vefat etti. Yani hudut bekçiliği yapıp dururken eceli geldi, ruhunu teslim etti, vefat etti.

Murâbıtan fî sebîlillâhi. "Allah rızası için, Allah yolunda murabıtlık yaparken vefat etti."Murâbıtan fî sebîlillâhi. "Allah rızası için, Allah yolunda murabıtlık yaparken vefat etti." Ücîre. "Ücretlendirilir, kendisine ecir verilir." Ücîre. "Ücretlendirilir, kendisine ecir verilir." Min fitneti'l-kabri. "Kabir azabından, fitnesinden halâs olur, kurtarılır." Min fitneti'l-kabri. "Kabir azabından, fitnesinden halâs olur, kurtarılır."

Yani kendisine bu ihsan olur. Kabir fitnesi nedir? Yani kendisine bu ihsan olur.

Kabir fitnesi nedir?

Kabirde meleklerin sorgusu veyahut kabrin insana dar gelmesi. Kabirde meleklerin sorgusu veyahut kabrin insana dar gelmesi.

Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz buyurmuş ki; Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz buyurmuş ki;

"Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe olur ya da cehennem çukurlarından bir çukur." "Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe olur ya da cehennem çukurlarından bir çukur."

Kişi salih kimse ise kabir cennet bahçesi olur. Kişi salih kimse ise kabir cennet bahçesi olur. Eğer mücrim, kâfir bir kimse ise o zaman cehennem çukuru olur. Kabirde azap başlar. Eğer mücrim, kâfir bir kimse ise o zaman cehennem çukuru olur. Kabirde azap başlar.

Bir kitapta okudum. Büyük bir sahabi var.Bir kitapta okudum. Büyük bir sahabi var. Onun ne kadar faziletli bir kimse olduğuna dair pek çok haberler ortada.Onun ne kadar faziletli bir kimse olduğuna dair pek çok haberler ortada. Vefat ediyor da vefat edince kabre konuluyor.Vefat ediyor da vefat edince kabre konuluyor. Peygamber Efendimiz ashâbına haber veriyor; Peygamber Efendimiz ashâbına haber veriyor;

"Kabir sizin bu arkadaşınız Mu'âz'ı bir sıktı ki kemikleri birbirine geçti." diyor. "Kabir sizin bu arkadaşınız Mu'âz'ı bir sıktı ki kemikleri birbirine geçti." diyor.

Allah'ın o kadar sevgili kulu o kadar sıkılmış... Allah bizi kabir azabından halâs eylesin, korusun. Allah'ın o kadar sevgili kulu o kadar sıkılmış...

Allah bizi kabir azabından halâs eylesin, korusun.

Demek ki kabrin fitnesi ne ise artık, sorgusu suâli midir, insanı sıkması mıdır, Demek ki kabrin fitnesi ne ise artık, sorgusu suâli midir, insanı sıkması mıdır, daha başka tehlikeleri midir; [murabıt olarak ölen bir kimse] kabir fitnesinden halâs oluyor, daha başka tehlikeleri midir; [murabıt olarak ölen bir kimse] kabir fitnesinden halâs oluyor, kurtarılıyor, Allah kurtarıyor. kurtarılıyor, Allah kurtarıyor.

Ve yecrî lehû sâlihu mâ kâne ya'melu ilâ yevmi'l-kıyâmeti.Ve yecrî lehû sâlihu mâ kâne ya'melu ilâ yevmi'l-kıyâmeti. "Yapmış olduğu salih amellerin çeşitleri nelerse, "Yapmış olduğu salih amellerin çeşitleri nelerse, bütün o yapmış olduğu salih amellerin sevapları kıyamete kadarbütün o yapmış olduğu salih amellerin sevapları kıyamete kadar onları aynen yapmaya devam ediyormuş gibi onun defterine yazılır durur." onları aynen yapmaya devam ediyormuş gibi onun defterine yazılır durur."

Namaz kılardı; sanki kıyamet kopuncaya kadar o sağmış da o namazı kılıyormuş gibi... Namaz kılardı; sanki kıyamet kopuncaya kadar o sağmış da o namazı kılıyormuş gibi... Tesbih çekerdi, Kur'an okurdu, sadaka verirdi, şu hayrı yapardı, bu hayrı yapardı...Tesbih çekerdi, Kur'an okurdu, sadaka verirdi, şu hayrı yapardı, bu hayrı yapardı... "Bütün o yapmış olduğu işler kıyamete kadar cereyân eder, "Bütün o yapmış olduğu işler kıyamete kadar cereyân eder, aynen o sevaplar işleniyormuş gibi ona verilir." diyor, aynen o sevaplar işleniyormuş gibi ona verilir." diyor, Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz. Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selam Efendimiz.

Râvi de meşhur sahabi, sâdâtımızdan Selmânü'l-Fârisî radıyallahu anh. Râvi de meşhur sahabi, sâdâtımızdan Selmânü'l-Fârisî radıyallahu anh. Selmânü'l-Fârisî de, hayatını ayrıca muhakkak incelemek, ibret almak gereken Selmânü'l-Fârisî de, hayatını ayrıca muhakkak incelemek, ibret almak gereken ashâbın mümtaz simâlarından birisi ki küçük yaşında terk-i diyar etmiş,ashâbın mümtaz simâlarından birisi ki küçük yaşında terk-i diyar etmiş, diyar diyar dolaşıp hak dini aramış, sonra matlûbuna kavuşmuş bir zât-ı muhterem. diyar diyar dolaşıp hak dini aramış, sonra matlûbuna kavuşmuş bir zât-ı muhterem.

Allah şefaatine nâil etsin. Allah bizi O'nun dini uğrunda, dini yolunda, Allah şefaatine nâil etsin.

Allah bizi O'nun dini uğrunda, dini yolunda,
Resûlü'nün yolunda yaşayıp, çalışıp dinine ve insanlara, Resûlü'nün yolunda yaşayıp, çalışıp dinine ve insanlara, müslümanlara faydalı hizmetler yapmak şerefiyle şereflendirsin. müslümanlara faydalı hizmetler yapmak şerefiyle şereflendirsin. Hüsnü hâtimeler nasip eylesin. Cehennemden halâs ve âzat eylesin.Hüsnü hâtimeler nasip eylesin. Cehennemden halâs ve âzat eylesin. Duhûl-u evvelîn ile cennetine dâhil olan bahtiyarlardan eylesin.Duhûl-u evvelîn ile cennetine dâhil olan bahtiyarlardan eylesin. Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e komşu eylesin. Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e komşu eylesin. Livâü'l-hamd'i altında cem' eylesin. Livâü'l-hamd'i altında cem' eylesin. Cennet içre cemâli bâ-kemâlini müşahede edenCennet içre cemâli bâ-kemâlini müşahede eden bahtiyarlar arasına biz âciz kullarını da dâhil eylesin. bahtiyarlar arasına biz âciz kullarını da dâhil eylesin.

Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2