Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Mü’minlerin Değeri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Cemâziye'l-Âhir 1404 / 01.04.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kardeşlerime Bir Kavuşsaydım!, İman Bakımından Şaşılacak Kimseler, Ashabın ve Ümmetin Misali, Müslümanların Selâmlaşması, Müslüman | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Mü’minlerin Değeri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Cemâziye'l-Âhir 1404 / 01.04.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kardeşlerime Bir Kavuşsaydım!, İman Bakımından Şaşılacak Kimseler, Ashabın ve Ümmetin Misali, Müslümanların Selâmlaşması, Müslüman | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. el-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ-seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne.Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ-seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne. Seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve alâ âl'ihi ve sahbihi ecma'înSeyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve alâ âl'ihi ve sahbihi ecma'în ve men tebi'ahû bi-ihsanin ilâ-yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd… ve men tebi'ahû bi-ihsanin ilâ-yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd…

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ennehû kâle: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ennehû kâle:

Metâ elkâ ihvânî? Kâlû; e lesnâ ihvâneke? Kâle; bel entüm ashâbî. Metâ elkâ ihvânî? Kâlû; e lesnâ ihvâneke? Kâle; bel entüm ashâbî. Ve ihvânî ellezîne âmenû bî ve lem yerevnî ene ileyhim bi'l-eşvâk. Ve ihvânî ellezîne âmenû bî ve lem yerevnî ene ileyhim bi'l-eşvâk.

Enes b.Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Enes b.Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Her zaman olduğu gibiAziz ve muhterem kardeşlerim!

Her zaman olduğu gibi
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîfleriniPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerini Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasından ve onun şerhi olanRâmûzü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasından ve onun şerhi olan Levâmiu'l-ukûl adlı eserden takip ediyoruz. Levâmiu'l-ukûl adlı eserden takip ediyoruz. Dersimizin mukaddimesinde metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfDersimizin mukaddimesinde metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf Enes İbn Mâlik'ten rivayet edilmiştir. Enes İbn Mâlik'ten rivayet edilmiştir. Bu hadîs-i şerîfin mevzuu sizlersiniz.Bu hadîs-i şerîfin mevzuu sizlersiniz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri lütuf ile buyurmuşlar ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri lütuf ile buyurmuşlar ki;

Metâ elkâ ihvânî? "Kardeşlerime ne zaman mülaki olacağım,Metâ elkâ ihvânî? "Kardeşlerime ne zaman mülaki olacağım, ihvanıma ne zaman kavuşacağım, ne zaman onlarla beraber olacağım?" ihvanıma ne zaman kavuşacağım, ne zaman onlarla beraber olacağım?" Kâlû. "Orada mevcut bulunun sahâbe-i kirâm rıdvanullahi aleyhim ecmaînKâlû. "Orada mevcut bulunun sahâbe-i kirâm rıdvanullahi aleyhim ecmaîn bu enteresan cümle üzerine, bu ifade üzerine hayretle sormuşlar, demişler ki; bu enteresan cümle üzerine, bu ifade üzerine hayretle sormuşlar, demişler ki;

Kâlû; e lesnâ ihvâneke? "Ey Allah'ın Resûlü biz senin ihvanın değil miyiz, Kâlû; e lesnâ ihvâneke? "Ey Allah'ın Resûlü biz senin ihvanın değil miyiz, kardeşlerin değil miyiz?" kardeşlerin değil miyiz?" Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Bel entüm ashâbî. "Aksine bizzat siz benim ashabımsınız. İhvanım ise…" Bel entüm ashâbî. "Aksine bizzat siz benim ashabımsınız. İhvanım ise…" Ve ihvânî ellezîne âmenû bî ve lem yerevnî.Ve ihvânî ellezîne âmenû bî ve lem yerevnî. "Beni görmediği halde bana inanmış olan kardeşler; "Beni görmediği halde bana inanmış olan kardeşler; daha sonra gelip benim devrime yetişmediği, beni göremediği halde bana inanmış olanlar.daha sonra gelip benim devrime yetişmediği, beni göremediği halde bana inanmış olanlar. Benim ihvanım, kardeşlerim onlardır." Benim ihvanım, kardeşlerim onlardır."

Resûlullah'ın kardeşleri, onu görmediği halde ona inanmış olanlar, yani sizler, bizler… Resûlullah'ın kardeşleri, onu görmediği halde ona inanmış olanlar, yani sizler, bizler…

Allahu Teâlâ hazretleri bu hadîs-i şerîfin kadrini bilenlerden eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bu hadîs-i şerîfin kadrini bilenlerden eylesin.

Ene ileyhim bi'l-eşvâk.. "Ben onlara karşı nice şevk duymaktayım,Ene ileyhim bi'l-eşvâk.. "Ben onlara karşı nice şevk duymaktayım, nice şevk duymaktayım, âh bir kavuşsam o ihvanıma diye nasıl bir sevgi beslemekteyim." nice şevk duymaktayım, âh bir kavuşsam o ihvanıma diye nasıl bir sevgi beslemekteyim."

diye buyurmuş sallallahu aleyhi ve sellem. diye buyurmuş sallallahu aleyhi ve sellem.

Bu hadîs-i şerîfi hepiniz ezberleyin de ona göre ayağınızı denk alın. Bu hadîs-i şerîfi hepiniz ezberleyin de ona göre ayağınızı denk alın.

Amr b. Şuayb babasından, o da dedesinden nakletmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bir gün buyurmuş; Amr b. Şuayb babasından, o da dedesinden nakletmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bir gün buyurmuş;

"İman bakımından en çok sizin hayretini çeken insanlar kimlerden? Söyleyin bakalım. "İman bakımından en çok sizin hayretini çeken insanlar kimlerden? Söyleyin bakalım. İman bakımından halkın, mahlukâtın en çok sizin hayretinizi çeken, İman bakımından halkın, mahlukâtın en çok sizin hayretinizi çeken, sizi hayran bırakan, şaşırtıcı bir durum arz eden varlıklar kimlerdir? Söyleyin." sizi hayran bırakan, şaşırtıcı bir durum arz eden varlıklar kimlerdir? Söyleyin."

Kâlû: el-Melâiketü. "Bu soru üzerine sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e cevaben dediler ki: Kâlû: el-Melâiketü. "Bu soru üzerine sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e cevaben dediler ki: Melekler. Meleklerin imanına hayret ederiz, en güzel onların imanıdır, kuvvetlidir imanı." Melekler. Meleklerin imanına hayret ederiz, en güzel onların imanıdır, kuvvetlidir imanı."

Çünkü günahsız varlıklar, hiç günahlar yok, suçları yok, bizim gibi Çünkü günahsız varlıklar, hiç günahlar yok, suçları yok, bizim gibi düşe kalka yolda yürümeye kalkışıp, yüzü gözü çamur olmuş insanlar gibi değil ki onlar;düşe kalka yolda yürümeye kalkışıp, yüzü gözü çamur olmuş insanlar gibi değil ki onlar; günahsız varlıklar diye onlar hatıra gelmiş şahısların. günahsız varlıklar diye onlar hatıra gelmiş şahısların. Sonra sorulduğu zaman, Peygamber Efendimiz bakın nasıl yerleştiriyor,Sonra sorulduğu zaman, Peygamber Efendimiz bakın nasıl yerleştiriyor, etrafındaki insanların zihnine mâlumâtı sorarak, cevaplarını alarak,etrafındaki insanların zihnine mâlumâtı sorarak, cevaplarını alarak, yoklayarak, onların yanlışlıklarını düzelterek. yoklayarak, onların yanlışlıklarını düzelterek. Buyurmuş ki; Ve mâ lehüm lâ yü'minûne ve hüm inde Rabbihim azze ve celle?Buyurmuş ki;

Ve mâ lehüm lâ yü'minûne ve hüm inde Rabbihim azze ve celle?
"Onların Rableri'nin yanındayken onlara ne oluyor ki inanmayacaklar?!"Onların Rableri'nin yanındayken onlara ne oluyor ki inanmayacaklar?! Mümkün mü? Melek, Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurlarında, onlar her şeyi görüyorlar, Mümkün mü? Melek, Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurlarında, onlar her şeyi görüyorlar, onlar inanmasın da kimler inansın?! Onların imanlarında şaşıracak bir şey yok." onlar inanmasın da kimler inansın?! Onların imanlarında şaşıracak bir şey yok."

Kâlû: Fe'n-nebiyyûne. "O halde madem melekler değilmiş,Kâlû: Fe'n-nebiyyûne. "O halde madem melekler değilmiş, onların imanlarında şaşıracak bir şey yok. onların imanlarında şaşıracak bir şey yok. Normal olarak inanmaları gerekiyor, elbette inanmaları gerekiyor. O halde peygamberlerdir." Normal olarak inanmaları gerekiyor, elbette inanmaları gerekiyor. O halde peygamberlerdir."

Ve mâ lehüm lâ yü'minûne ve'l-vahyu yenzilu aleyhim?Ve mâ lehüm lâ yü'minûne ve'l-vahyu yenzilu aleyhim? "Onlar nasıl inanmasınlar, vahiy kendilerine iniyor?!"Onlar nasıl inanmasınlar, vahiy kendilerine iniyor?! Allah'a iman etmemiş olurlar mı; vahiy iniyor kendilerine." Allah'a iman etmemiş olurlar mı; vahiy iniyor kendilerine."

Kâlû: Fe nahnu. "Bilemedik ya Resûlallah, yoksa biz miyiz?Kâlû: Fe nahnu. "Bilemedik ya Resûlallah, yoksa biz miyiz? Madem peygamberler değil, melekler değil, yoksa biz miyiz?" diyeMadem peygamberler değil, melekler değil, yoksa biz miyiz?" diye tereddütlü tereddütlü sormuşlar. tereddütlü tereddütlü sormuşlar. Peygamber Efendimiz buyurdu ki; Ve mâ leküm lâ tü'minûne ve ene beyne ezhüriküm? Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

Ve mâ leküm lâ tü'minûne ve ene beyne ezhüriküm?
"Siz niye inanmayacaksınız?! Ben sizin karşınızdayım."Siz niye inanmayacaksınız?! Ben sizin karşınızdayım. Peygamber pırıl pırıl nur içlerinde; inanmamak olur mu?"Peygamber pırıl pırıl nur içlerinde; inanmamak olur mu?" Fe kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.Fe kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. "Baktı ki cevap çıkmadı Peygamber Efendimiz o zaman buyurdu ki." "Baktı ki cevap çıkmadı Peygamber Efendimiz o zaman buyurdu ki."

E lâ inne a'cebe'l-halki ileyye îmânen le kavmün yekûnûne min ba'dikümE lâ inne a'cebe'l-halki ileyye îmânen le kavmün yekûnûne min ba'diküm yecidûne suhufen fîhâ kütübün. yecidûne suhufen fîhâ kütübün. "Benim nazarında iman bakımından hayran kalınacak insanlar o kimselerdir ki "Benim nazarında iman bakımından hayran kalınacak insanlar o kimselerdir ki onlar benden sonra gelirler. onlar benden sonra gelirler. Bazı yazılı sayfalar bulurlar, içinde yazılar vardır, Bazı yazılı sayfalar bulurlar, içinde yazılar vardır, bazı kitaplar vardır, içinde yazılmış, bilgiler vardır." bazı kitaplar vardır, içinde yazılmış, bilgiler vardır." Yü'minûne bimâ fîhâ. "O kitaplara iman ederler." Yü'minûne bimâ fîhâ. "O kitaplara iman ederler."

Peygamber yok karşılarında, başka kimse yok diye, Peygamber yok karşılarında, başka kimse yok diye, işte Kur'an diye öpüp başımıza koyuyoruz işte sallallahu aleyhi ve sellem'in hadisleri diyoruz.işte Kur'an diye öpüp başımıza koyuyoruz işte sallallahu aleyhi ve sellem'in hadisleri diyoruz. Dağları, dereleri, denizleri aşıp geliyoruz Dağları, dereleri, denizleri aşıp geliyoruz sallallahu aleyhi ve sellem hadisini dinleyeceğiz diye, elhamdülillah. sallallahu aleyhi ve sellem hadisini dinleyeceğiz diye, elhamdülillah.

Allah bizi taklîden yaptığımız şeyin hakikatine erenlerden eylesin, Allah bizi taklîden yaptığımız şeyin hakikatine erenlerden eylesin, o şuura sahip eylesin.o şuura sahip eylesin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ihvanı olmanın ne kadar şeref olduğunu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ihvanı olmanın ne kadar şeref olduğunu idrak edip de ona ihvanına aykırı iş yapmayan kullarından eylesin.idrak edip de ona ihvanına aykırı iş yapmayan kullarından eylesin. Yakışır mı; sallallahu aleyhi ve sellem'in ihvanı olalım, kardeşleri olalımYakışır mı; sallallahu aleyhi ve sellem'in ihvanı olalım, kardeşleri olalım o bize şevk duysun biz ondan uzak duralım,o bize şevk duysun biz ondan uzak duralım, biz onun yolundan ayrı yol çizelim, başka yollara gidelim? biz onun yolundan ayrı yol çizelim, başka yollara gidelim?

ABD'linin, Çin'in, Rus'un yolunda gidelim yakışır mı? ABD'linin, Çin'in, Rus'un yolunda gidelim yakışır mı?

Dünyanın neresinde bir fikir varsa Türkiye'de! Sübhanallah! Dünyanın neresinde bir fikir varsa Türkiye'de! Sübhanallah!

Ya dünyanın en sağlam fikri, en güzel fikri bizde, dünya mü'min olup geliyor, Ya dünyanın en sağlam fikri, en güzel fikri bizde, dünya mü'min olup geliyor, siz nereye gidiyorsunuz? siz nereye gidiyorsunuz?

Dünya dolaşıyor, müslüman oluyor aklı başında insanlar, biraz namusu, Dünya dolaşıyor, müslüman oluyor aklı başında insanlar, biraz namusu, biraz haysiyeti olanlar, biraz dünyanın boşluğunu hissedip debiraz haysiyeti olanlar, biraz dünyanın boşluğunu hissedip de bir gün gelip âhirete göçeceğini anlayanlar, hissedenler, aklını başına devşiriyor dabir gün gelip âhirete göçeceğini anlayanlar, hissedenler, aklını başına devşiriyor da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin kıymetini anlatıyor.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin kıymetini anlatıyor. Kur'ân-ı Kerîm'in şaşaası karşısında gözleri kamaşıyor, müslüman oluyor. Kur'ân-ı Kerîm'in şaşaası karşısında gözleri kamaşıyor, müslüman oluyor.

Kanadalı bir şahıs geldi kapıdan girdi oturduğumuz salona, Kanadalı bir şahıs geldi kapıdan girdi oturduğumuz salona, tipi zenci, giyinişi ABD'li, o taraftan. tipi zenci, giyinişi ABD'li, o taraftan.

"İsminiz nedir?" diye İngilizce sordum. "Yahya." "İsminiz nedir?"

diye İngilizce sordum.

"Yahya."

dedi. Ben "John" diyecek diye bekliyorum; "Yahya." dedi. dedi. Ben "John" diyecek diye bekliyorum;

"Yahya."

dedi.

"Ben yedi senedir müslümanım." dedi. "Peki, nasıl müslüman oldun?" "Ben yedi senedir müslümanım."

dedi.

"Peki, nasıl müslüman oldun?"

"Beni Kur'ân-ı Kerîm müslüman etti." dedi. "Beni Kur'ân-ı Kerîm müslüman etti."

dedi.

Kimisi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hadislerini okur, Kimisi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hadislerini okur, oradan yola gelir, kimisi Kur'ân-ı Kerîm'i okur doğru yola gelir.oradan yola gelir, kimisi Kur'ân-ı Kerîm'i okur doğru yola gelir. Biz de doğru yoldayken başka yol arıyoruz. Biz de doğru yoldayken başka yol arıyoruz.

Fe mâzâ ba'de'l-hakki ille'd-dalâl. Fe mâzâ ba'de'l-hakki ille'd-dalâl.

"Haktan sonra insan başka yol seçerse insan nereye gider?" "Haktan sonra insan başka yol seçerse insan nereye gider?"

Dalaletten başka yol var mı haktan başka? Hak yoldan çıkıyorsun, nereye gidiyorsun? Dalaletten başka yol var mı haktan başka? Hak yoldan çıkıyorsun, nereye gidiyorsun?

Oraya gidersin, buraya gidersin hakka gitmezsin, Oraya gidersin, buraya gidersin hakka gitmezsin, çünkü hak yolu bıraktın başka bir yere gidiyorsun. çünkü hak yolu bıraktın başka bir yere gidiyorsun.

Nereye gidersin? Hak yol bir tane.Nereye gidersin?

Hak yol bir tane.
Ondan sonra nereye tâbi olursan ol, kıymeti yok, hak yol bir tane,Ondan sonra nereye tâbi olursan ol, kıymeti yok, hak yol bir tane, o caddeyi bıraktıktan sonra gideceğin yere varamayacaksın. o caddeyi bıraktıktan sonra gideceğin yere varamayacaksın. Cennet o caddenin sonunda. Başka bir istikamete gidiyorsun. Cennet o caddenin sonunda. Başka bir istikamete gidiyorsun.

Allah akıl fikir versin, Allah şuur versin,Allah akıl fikir versin, Allah şuur versin, Allah imanının tadını dimağımıza yerleştirsin.Allah imanının tadını dimağımıza yerleştirsin. İmanımızın lezzetini duya duya yaşamayı nasip etsin. İmanımızın lezzetini duya duya yaşamayı nasip etsin.

O imanla fedakârlık da güzeldir, hasta olmak da güzeldir, ölmek de güzeldir,O imanla fedakârlık da güzeldir, hasta olmak da güzeldir, ölmek de güzeldir, yaşamak da güzeldir. Aç kalmak da güzeldir, tok olmak da güzeldir. yaşamak da güzeldir. Aç kalmak da güzeldir, tok olmak da güzeldir. Hepsi güzeldir, hepsi o imanla tatlanır. Hepsi güzeldir, hepsi o imanla tatlanır.

O iman olmadıktan sonra hiçbir şeyin kıymeti yok. Ne köşklerin kıymeti var,O iman olmadıktan sonra hiçbir şeyin kıymeti yok. Ne köşklerin kıymeti var, ne sarayların, ne mevkilerin, ne makamların… ne sarayların, ne mevkilerin, ne makamların…

İnsanın en büyük nimeti nedir? İnsanı en çok mutlu edecek şey nedir? Sıhhat… İnsanın en büyük nimeti nedir? İnsanı en çok mutlu edecek şey nedir?

Sıhhat…

Hayır! Hasta insandan olmaz mı? Yandın mı şap gibi? Hayır! Hasta insandan olmaz mı?

Yandın mı şap gibi?

İnsanın mutluluğu imanındadır. İmanı varsa hasta da olsa şey yapar.İnsanın mutluluğu imanındadır. İmanı varsa hasta da olsa şey yapar. Tenini kurtlar yiyen kurt yedikçe şükreden Eyyûb peygamber şu toprakta yatar.Tenini kurtlar yiyen kurt yedikçe şükreden Eyyûb peygamber şu toprakta yatar. Kurt yiyor, üstü kurtlanmış, yaralanmış berelenmiş, sabrediyor. Kurt yiyor, üstü kurtlanmış, yaralanmış berelenmiş, sabrediyor.

İnnâ vecednâhu sâbiran ni'me'l-abdü. İnnâ vecednâhu sâbiran ni'me'l-abdü.

"Biz onu sabırlı kul olarak bulduk, ne güzel kuldur!" "Biz onu sabırlı kul olarak bulduk, ne güzel kuldur!"

Eyyûb aleyhisselâm methediliyor.Eyyûb aleyhisselâm methediliyor. Biz de hemen küçücük şeyden açarız ağzımızı, basarız feryadı. Sabrın ecrini kaçırırız. Biz de hemen küçücük şeyden açarız ağzımızı, basarız feryadı. Sabrın ecrini kaçırırız.

İnne's-sabra inde's-sadmeti'l-ûlâ. İnne's-sabra inde's-sadmeti'l-ûlâ.

Meselü ashâbî ve ümmetî meselü'l-milhi fi't-ta'âm lâ yasluhu illâ bi'l-milhi. Meselü ashâbî ve ümmetî meselü'l-milhi fi't-ta'âm lâ yasluhu illâ bi'l-milhi.

Bu da Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Bu da Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Süyûtî 'hasen' demiş. Peygamber Efendimiz yine ashabını ve ümmetini methetmişSüyûtî 'hasen' demiş. Peygamber Efendimiz yine ashabını ve ümmetini methetmiş bu hadîs-i şerîfte.bu hadîs-i şerîfte. Buyuruyor ki; "Benim ashabımın ve ümmetimin durumu tuza benzer, Buyuruyor ki;

"Benim ashabımın ve ümmetimin durumu tuza benzer,
tuzun durumuna benzer. Malum yemek tuzsuz olunca tadı olmaz.tuzun durumuna benzer. Malum yemek tuzsuz olunca tadı olmaz. Nasıl yemeğin tadı tuz ekince geliyorsa benim ashabımın durumu da, Nasıl yemeğin tadı tuz ekince geliyorsa benim ashabımın durumu da, ümmetimin durumu da o tarzdadır." ümmetimin durumu da o tarzdadır."

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabı yıldızlar gibidir,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabı yıldızlar gibidir, hangisine uysa insan doğru yolu bulur.hangisine uysa insan doğru yolu bulur. Çünkü nurlarını o nûr-ı Nübevet'ten almışlardır, terbiyeyi o medresede görmüşlerdir.Çünkü nurlarını o nûr-ı Nübevet'ten almışlardır, terbiyeyi o medresede görmüşlerdir. Peygamberlik medresesinde, onun huzurunda diz çöküp görmüşler,Peygamberlik medresesinde, onun huzurunda diz çöküp görmüşler, hangisine uysa insan hak yolu bulur. hangisine uysa insan hak yolu bulur. Onların hayatlarını okumamız gerekiyor, onları kendimize örnek almamız gerekiyor. Onların hayatlarını okumamız gerekiyor, onları kendimize örnek almamız gerekiyor. Nasıl fedakârlıklar yapmışlar, nasıl çalışmışlar, nasıl yaşamışlar,Nasıl fedakârlıklar yapmışlar, nasıl çalışmışlar, nasıl yaşamışlar, nasıl harcamışlar, nasıl kazanmışlar? nasıl harcamışlar, nasıl kazanmışlar?

Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri Peygamber Efendimiz'in ashabından, İstanbul'da medfun. Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri Peygamber Efendimiz'in ashabından, İstanbul'da medfun.

Bu yollar biter mi yürümekle? Tâ Medîne-i Münevvere'lerden, Bu yollar biter mi yürümekle?

Tâ Medîne-i Münevvere'lerden,
Hicaz'lardan kalkmış burada medfun. Hicaz'lardan kalkmış burada medfun.

Kimisi Orta Asya'da, kimisi Anadolu'nun filan yerinde, kimisi dünyanın başka taraflarında...Kimisi Orta Asya'da, kimisi Anadolu'nun filan yerinde, kimisi dünyanın başka taraflarında... Her birisi bir tarafa dağılmışlar. Neden? Gaye; Allah'ın dinine hâdim olmak,Her birisi bir tarafa dağılmışlar.

Neden?

Gaye; Allah'ın dinine hâdim olmak,
hizmet etmek, Allahu Teâlâ hazretlerinin yolunda çalışmak. İhtiyar haliyle; hizmet etmek, Allahu Teâlâ hazretlerinin yolunda çalışmak. İhtiyar haliyle;

"Verin benim mızrağımı, kınımı, kılıcımı ben cihada gideceğim." demiş. "Verin benim mızrağımı, kınımı, kılıcımı ben cihada gideceğim."

demiş.
Derler ki; "Sen yaşlandın, sen artık otur." Derler ki;

"Sen yaşlandın, sen artık otur."

"İhtiyarlar müstesna kılınmış mı bu âyet-i kerîmede?"İhtiyarlar müstesna kılınmış mı bu âyet-i kerîmede? İhtiyarlar müstesna diyor mu? Onlar cihat yapmasınlar diyor mu? İhtiyarlar müstesna diyor mu? Onlar cihat yapmasınlar diyor mu? O halde ben cihada gideceğim." diyor. O halde ben cihada gideceğim."

diyor.

Şemseddîn Sivâsî hazretleri -Allah şefaatine nâil etsin- Şemseddîn Sivâsî hazretleri -Allah şefaatine nâil etsin- Osmanlı devrinin büyük evliyâlullah, büyük şahsiyetlerinden bir muhterem kişi,Osmanlı devrinin büyük evliyâlullah, büyük şahsiyetlerinden bir muhterem kişi, meşâyih-i izâmdan... Rüya görmüş, cihada gitmesi gerektiğine kâni olmuş,meşâyih-i izâmdan... Rüya görmüş, cihada gitmesi gerektiğine kâni olmuş, ihvanının uyanıklarından bir tanesine diyor ki; ihvanının uyanıklarından bir tanesine diyor ki;

"Ben rüyada şöyle şöyle gördüm. Bana cihat emrediliyor." Diyor ki: "Ben rüyada şöyle şöyle gördüm. Bana cihat emrediliyor."

Diyor ki:

"Üstadımız, Efendimiz, zât-ı âliniz daha iyi bilirsiniz ama yaşlandınız,"Üstadımız, Efendimiz, zât-ı âliniz daha iyi bilirsiniz ama yaşlandınız, vücudunuza zaaf geldi.vücudunuza zaaf geldi. Tâ Sivas'tan kalkacaksınız, İstanbul'a gideceksiniz atlar üstünde.Tâ Sivas'tan kalkacaksınız, İstanbul'a gideceksiniz atlar üstünde. Oradan kalkacaksınız tâ Macaristan'a, Avusturya'ya kadar gideceksiniz.Oradan kalkacaksınız tâ Macaristan'a, Avusturya'ya kadar gideceksiniz. Siz büyük cihadı yapın, nefis ile olan cihadı yapın.Siz büyük cihadı yapın, nefis ile olan cihadı yapın. Mâlum, Peygamber Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfinde geçiyor ya,Mâlum, Peygamber Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfinde geçiyor ya, bir grup sahâbe-i kirâm savaştan dönmüşler.bir grup sahâbe-i kirâm savaştan dönmüşler. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; 'Küçük cihattan büyük cihada geldik. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; 'Küçük cihattan büyük cihada geldik. Kişinin kendi nefsiyle mücahede etmesi meselesine geldik.'" Kişinin kendi nefsiyle mücahede etmesi meselesine geldik.'"

Medine'ye geldi savaş bitiyor mu? İnsanın içinde çeşitli duygular var, çeşitli fikirler var. Medine'ye geldi savaş bitiyor mu?

İnsanın içinde çeşitli duygular var, çeşitli fikirler var.

Şeytan herkesi bir başka türlü aldatır. Herkesin damarının içinde böyle kanın dolaştığı gibi Şeytan herkesi bir başka türlü aldatır. Herkesin damarının içinde böyle kanın dolaştığı gibi dolaştığı bildiriliyor.dolaştığı bildiriliyor. Bakar, nereden hoşlanıyor, neden hoşlanıyorsa o yoldan bir çaresini bulupBakar, nereden hoşlanıyor, neden hoşlanıyorsa o yoldan bir çaresini bulup onu alt etmeye çalışır, kusur ettirmeye çalışır, cehenneme düşürmeye çalışır.onu alt etmeye çalışır, kusur ettirmeye çalışır, cehenneme düşürmeye çalışır. Onun için insan onun nefse ve şeytana fırsat vermemesi gerekiyor. Onun için insan onun nefse ve şeytana fırsat vermemesi gerekiyor.

Bu; tasavvuf, bu tarikat dediğimiz şey nedir? Bu; tasavvuf, bu tarikat dediğimiz şey nedir?

"İnsanın kendi nefsine fırsat vermemesi, Allah'ın emrine râm olması,"İnsanın kendi nefsine fırsat vermemesi, Allah'ın emrine râm olması, nefsin şeytanın söylediği yoldan gitmemesi demek.nefsin şeytanın söylediği yoldan gitmemesi demek. Yoksa taç değil, hırka, tesbih, seccade değildir." diye büyükler söylüyor.Yoksa taç değil, hırka, tesbih, seccade değildir."

diye büyükler söylüyor.
Huydur, davranış tarzıdır, hareket tarzıdır. Nasıl yaşıyorsun, nasıl davranıyorsun? Huydur, davranış tarzıdır, hareket tarzıdır.

Nasıl yaşıyorsun, nasıl davranıyorsun?
Etraf ile muamelen nasıl? Nasıl geçiyor günün? Etraf ile muamelen nasıl? Nasıl geçiyor günün?

Aldatmasın kimse kendisini; işte cihat, büyük cihat oluyor. Aldatmasın kimse kendisini; işte cihat, büyük cihat oluyor.

"İnsanın kendi nefsiyle mücadele etmesi, zât-ı âli haliniz büyük cihatla meşgul olun. "İnsanın kendi nefsiyle mücadele etmesi, zât-ı âli haliniz büyük cihatla meşgul olun. Ötekisi küçük cihat, düşmana gidip düşmanla mücadele etmek." "Yok.Ötekisi küçük cihat, düşmana gidip düşmanla mücadele etmek."

"Yok.
Rüyada gördüğüm işaretler benim fiilen orada düşmanla çarpışmam gerektiğini gösteriyor,Rüyada gördüğüm işaretler benim fiilen orada düşmanla çarpışmam gerektiğini gösteriyor, onun için hazırlık yapalım." demiş.onun için hazırlık yapalım."

demiş.
Başlamışlar kılıç yapmaya, ok, zırh yaptırmaya savaş için, cihat için ne gerekiyorsaBaşlamışlar kılıç yapmaya, ok, zırh yaptırmaya savaş için, cihat için ne gerekiyorsa onları hazırlamaya başlamışlar. Hazırlamaya başlamışlar.onları hazırlamaya başlamışlar. Hazırlamaya başlamışlar. İki sene sürmüş hazırlık, iki sene sürmüş kılıçlar, kamalar, kınlar, İki sene sürmüş hazırlık, iki sene sürmüş kılıçlar, kamalar, kınlar, oklar, mızraklar yapılacak diye iki sene hazırlık sürmüş. oklar, mızraklar yapılacak diye iki sene hazırlık sürmüş. İki sene sonra padişahtan bir ulak, bir haberci geliyor Sivas'a. Diyorlar ki; İki sene sonra padişahtan bir ulak, bir haberci geliyor Sivas'a. Diyorlar ki;

"Efendim, padişahtan bir haberci geldi." Geliyor huzuruna şeyh efendinin; "Efendim, padişahtan bir haberci geldi."

Geliyor huzuruna şeyh efendinin;

"Padişah hazretlerinin zât-ı âlinize selamı var Avusturya üzerine sefer açmayı düşünüyor,"Padişah hazretlerinin zât-ı âlinize selamı var Avusturya üzerine sefer açmayı düşünüyor, zât-ı âlinizin de bu seferde bulunmanızı rica ediyor." zât-ı âlinizin de bu seferde bulunmanızı rica ediyor."

"Zaten iki senedir hazırlık yapıyorduk." demiş. "Zaten iki senedir hazırlık yapıyorduk."

demiş.
Ondan sonra kalkıyorlar İstanbul'a geliyorlar, İstanbul'da padişah diyor kiOndan sonra kalkıyorlar İstanbul'a geliyorlar, İstanbul'da padişah diyor ki Şemseddîn-i Sivâsî kuddise sırruhu hazretlerine; Şemseddîn-i Sivâsî kuddise sırruhu hazretlerine;

"Efendim siz, biz size haber göndermeden iki sene önceden cihat hazırlığına girişmişsiniz. "Efendim siz, biz size haber göndermeden iki sene önceden cihat hazırlığına girişmişsiniz. Bunun böylece önceden hazırlanmağa başlanmasından Bunun böylece önceden hazırlanmağa başlanmasından başka acaba yanınızda bu gideceğiniz seferin sonu ne olacak diyebaşka acaba yanınızda bu gideceğiniz seferin sonu ne olacak diye bir bilgide var mı, bir işaret var mı? bir bilgide var mı, bir işaret var mı? Acaba nasıl olacak bu seferde düşmanın karşısına çıkacağız, ne olacak olan halimiz?" Acaba nasıl olacak bu seferde düşmanın karşısına çıkacağız, ne olacak olan halimiz?"

"Allah'ın lütf u keremiyle zafer bizimdir padişahım, telaşlanmayın." "Allah'ın lütf u keremiyle zafer bizimdir padişahım, telaşlanmayın."

diyor. Buradan çıkıyorlar tâ Bulgaristan, Yunanistan, Yugoslavya,diyor.

Buradan çıkıyorlar tâ Bulgaristan, Yunanistan, Yugoslavya,
Avusturya'ya kadar varıyorlar. Eğri kalesi önlerinde düşman deniz gibi…Avusturya'ya kadar varıyorlar. Eğri kalesi önlerinde düşman deniz gibi… 700 bin mi, daha fazla mı; bakacağım tarih kitaplarına, rakamını öğreneceğim.700 bin mi, daha fazla mı; bakacağım tarih kitaplarına, rakamını öğreneceğim. Düşman çok, çok da iyi hazırlanmış toplar, silahlar, vesaireler teçhizatı çok kuvvetli.Düşman çok, çok da iyi hazırlanmış toplar, silahlar, vesaireler teçhizatı çok kuvvetli. Osmanlı ordusunun bir kanadına saldırıyor, o kanadı geriletiyor;Osmanlı ordusunun bir kanadına saldırıyor, o kanadı geriletiyor; öbür kanadına bir top atışı arkasından bir saldırıyor, o kanadı geriletiyor. öbür kanadına bir top atışı arkasından bir saldırıyor, o kanadı geriletiyor. Padişahın Hazîne-i Hümâyûn'u yağmalanmaya başlanıyor. Padişahın Hazîne-i Hümâyûn'u yağmalanmaya başlanıyor. Orta tarafta gidiyor. Padişah ümitsizliğe düşmüş ve çok perişan olmuş. Orta tarafta gidiyor. Padişah ümitsizliğe düşmüş ve çok perişan olmuş. Diyor ki; "Çağırın şu şeyh efendiyi!" Çağırıyorlar. Diyor ki;

"Çağırın şu şeyh efendiyi!"

Çağırıyorlar.

"Hoca efendi ne oldu, hani zafer bizim olacaktı? Nedir bu hal?" "Hoca efendi ne oldu, hani zafer bizim olacaktı? Nedir bu hal?"

Bozgun başladı, padişahın hazinesi de yanındaki teçhizat, levazımât, para pul, Bozgun başladı, padişahın hazinesi de yanındaki teçhizat, levazımât, para pul, askere verilecek, alınacak şeyler onlarda gidiyor elden. askere verilecek, alınacak şeyler onlarda gidiyor elden.

"Merak etmeyin padişahım. Biraz sonra Behram Paşa diye birisi gelecek."Merak etmeyin padişahım. Biraz sonra Behram Paşa diye birisi gelecek. Bir yerden o şey yapacak, ondan sonra durum değişecek, hiç telaşlanma. Metin ol." Bir yerden o şey yapacak, ondan sonra durum değişecek, hiç telaşlanma. Metin ol."

diyor. Hakikaten biraz sonra Behram Paşa diye birisi imdada geliyor.diyor. Hakikaten biraz sonra Behram Paşa diye birisi imdada geliyor. Arkasından bu yaşlı pîr-i fâni eline kılıcı alıp fiilen savaşın içine giriyor.Arkasından bu yaşlı pîr-i fâni eline kılıcı alıp fiilen savaşın içine giriyor. Arkasından askerler toparlanıyorlar filan. Bir büyük zafer: Eğri zaferi. Arkasından askerler toparlanıyorlar filan. Bir büyük zafer: Eğri zaferi.

Osmanlıların Eğri zaferi. Geçtiğimiz sene Avusturya'da şey yapmışlar Osmanlıların Eğri zaferi. Geçtiğimiz sene Avusturya'da şey yapmışlar II. Viyana'da biz geri çekilmek zorunda kaldık diye düğün,II. Viyana'da biz geri çekilmek zorunda kaldık diye düğün, bayram, merasimler, şunlar bunlar, papa bile gitmiş oraya "Türkler burada geri çekildiler" diye. bayram, merasimler, şunlar bunlar, papa bile gitmiş oraya "Türkler burada geri çekildiler" diye.

Bak, âlem kendi tarihine nasıl bağlı! Bir defa biz kuşatmışız. Bak, âlem kendi tarihine nasıl bağlı! Bir defa biz kuşatmışız. İkinci defa aramızda ihtilaf çıkmış, Kırım'dan gelen asker ileİkinci defa aramızda ihtilaf çıkmış, Kırım'dan gelen asker ile buradan giden asker arasında ihtilaf çıkmış, Kırım askeri katılmayıvermiş savaşa.buradan giden asker arasında ihtilaf çıkmış, Kırım askeri katılmayıvermiş savaşa. Yoksa Viyana'nın Kahlenberg tepesine kadar gelmişler. Yoksa Viyana'nın Kahlenberg tepesine kadar gelmişler.

Şehir, surlar böyle ayaklarının altında.Şehir, surlar böyle ayaklarının altında. Oraya otağ kurmuşlar, şimdi orada bir kilise var. Oraya otağ kurmuşlar, şimdi orada bir kilise var. Kiliseye de bir resim yapmışlar, yukarıya;Kiliseye de bir resim yapmışlar, yukarıya; Lâ ilâhe illallâh bayrağı aşağı inmiş haç yukarıya çıkmış. Öyle resim yapmışlar. Lâ ilâhe illallâh bayrağı aşağı inmiş haç yukarıya çıkmış. Öyle resim yapmışlar.

Bak ihtilaflardan neler oluyor? Bak ihtilaflardan neler oluyor?

Ve adamlar şehrin, Viyana'nın en büyük caddesine Maria Hilfert Strasse diyeVe adamlar şehrin, Viyana'nın en büyük caddesine Maria Hilfert Strasse diye isim koymuşlar. isim koymuşlar. Maria Hilfert Strasse; yani "bize yardım eden Meryem". "Meryem yardım etmiş deMaria Hilfert Strasse; yani "bize yardım eden Meryem". "Meryem yardım etmiş de Türkleri def etmişler" diye. Türkleri def etmişler" diye.

Papa geliyor, kutlama yapıyorlar orada. Öyle büyük bir merasim yapmışlar. Papa geliyor, kutlama yapıyorlar orada. Öyle büyük bir merasim yapmışlar. Viyana bozgunu veyahut II. Viyana muhasarasının kaldırılışında. Viyana bozgunu veyahut II. Viyana muhasarasının kaldırılışında.

Biz İstanbul'umuzu almayı kutlayamadık. "Yunanlı komşularımız darılmasın" diye. Biz İstanbul'umuzu almayı kutlayamadık. "Yunanlı komşularımız darılmasın" diye.

Onlar hiç bizi darıltmayı düşünüyorlar mı? Onlar hiç bizi darıltmayı düşünüyorlar mı?

Bak, tarihe nasıl bağlı.Bak, tarihe nasıl bağlı. Caddelerine o ismi koymuş, hatıraları öyle yapmış.Caddelerine o ismi koymuş, hatıraları öyle yapmış. Oraya bizim padişahın otağının olduğu yere kilise dikmiş.Oraya bizim padişahın otağının olduğu yere kilise dikmiş. Herkes tarihine sımsıkı bağlı! Senin tarihin nerede?! Herkes tarihine sımsıkı bağlı!

Senin tarihin nerede?!
Tarihle marihle, coğrafyayla işimiz mi var: Biz müslümanız. Tarihle marihle, coğrafyayla işimiz mi var: Biz müslümanız.

Eski kavmiyetçilik şeyleri ile ilgin ne? Eski kavmiyetçilik şeyleri ile ilgin ne?

Kavmiyetçilik şeyiyle ilgim yok da yani dedelerin yanlış yolda olsa neyse. Kavmiyetçilik şeyiyle ilgim yok da yani dedelerin yanlış yolda olsa neyse. Dedelerine bir vefa borcun yok mu? Dedelerine bir vefa borcun yok mu?

Sen de aleyhinde konuş, karala. Kim anlayacak başka? İşte öyle bir zafer kazanılmış, Sen de aleyhinde konuş, karala. Kim anlayacak başka?

İşte öyle bir zafer kazanılmış,
Eğri zaferi. Hiç kimsenin haberi yoktur. Nerelerde ne zaferler kazanılmış? Eğri zaferi. Hiç kimsenin haberi yoktur. Nerelerde ne zaferler kazanılmış?

Ne zaferlerimizden haberimiz var, ne bozgunlarımızdan, Ne zaferlerimizden haberimiz var, ne bozgunlarımızdan, ne de bozgunlarımızın neden olduğundan haberimiz var!ne de bozgunlarımızın neden olduğundan haberimiz var! Ne de zaferlerimizi nasıl kazandığımızdan haberimiz var. Ne de zaferlerimizi nasıl kazandığımızdan haberimiz var.

Sanıyoruz ki sayı üstünlüğü; düşman daha fazla, sanıyoruz ki teçhizat üstünlüğü. Sanıyoruz ki sayı üstünlüğü; düşman daha fazla, sanıyoruz ki teçhizat üstünlüğü.

Değil! Teçhizatı daha kuvvetli onun. Ne? İman! Değil! Teçhizatı daha kuvvetli onun.

Ne?

İman!
Allah yolunda şehit olamadığı, geri döndüğü zaman üzüntü duyan insanların hâlet-i rûhiyesi. Allah yolunda şehit olamadığı, geri döndüğü zaman üzüntü duyan insanların hâlet-i rûhiyesi.

"Ben Allah yolunda ne kusur işledim ki canımı veremeden geliyorum…" diye"Ben Allah yolunda ne kusur işledim ki canımı veremeden geliyorum…"

diye
düşünen zihniyet. İslâm, iman gücü! düşünen zihniyet.

İslâm, iman gücü!

Sen şimdi bunu soyup atıyorsun ama gâvur Armagedon savaşına hazırlık yapıyor. Sen şimdi bunu soyup atıyorsun ama gâvur Armagedon savaşına hazırlık yapıyor. "Bir büyük savaş olacak" diye boyuna hazırlık yapıp duruyor. "Bir büyük savaş olacak" diye boyuna hazırlık yapıp duruyor. Bizim içimize de yayıyor, bizim içimizde de sizlerden, Bizim içimize de yayıyor, bizim içimizde de sizlerden, bizlerden adam toplayıp kandırmaya çalışıyor.bizlerden adam toplayıp kandırmaya çalışıyor. Kendi tarafına çekmeye çalışıyor, bayrak aleyhinde neşriyat yapıyor,Kendi tarafına çekmeye çalışıyor, bayrak aleyhinde neşriyat yapıyor, ordu aleyhinde neşriyat yapıyor. ordu aleyhinde neşriyat yapıyor.

Bilmem başka şeyler aleyhinde, askerlik aleyhinde neşriyat yapıyor. Bilmem başka şeyler aleyhinde, askerlik aleyhinde neşriyat yapıyor. Bizim dinimiz askerliği, cihadı, silahı vesaireyi, hepsini takviye ediyor.Bizim dinimiz askerliği, cihadı, silahı vesaireyi, hepsini takviye ediyor. Bizim dinimizin; memleketimizin hayatiyeti için ehemmiyeti var.Bizim dinimizin; memleketimizin hayatiyeti için ehemmiyeti var. O öyle değil; herkesin gözünde hor hakir. Dinimiz; o bayrağın, O öyle değil; herkesin gözünde hor hakir. Dinimiz; o bayrağın, imanın, askerin Allah yolunda cihat etmenin aleyhinde şeklindeki zihniyet yayılıyor. imanın, askerin Allah yolunda cihat etmenin aleyhinde şeklindeki zihniyet yayılıyor.

Almanya'da bizim işçilerimizden "o zihniyete tâbi olanlara 400 mark vereceğiz" diyorlarmış. Almanya'da bizim işçilerimizden "o zihniyete tâbi olanlara 400 mark vereceğiz" diyorlarmış. "Gel gir 400 mark…" Hesaplarsan 45-50 bin lira para eder. Hadi giriyor oraya. "Gel gir 400 mark…" Hesaplarsan 45-50 bin lira para eder. Hadi giriyor oraya.

Aklınızı başınıza toplayın! Aklınızı başınıza toplayın! İman bizi bu hâle getirdi! İmansız gidersek hasereti'd-dünyâ ve'l-âhiret.İman bizi bu hâle getirdi! İmansız gidersek hasereti'd-dünyâ ve'l-âhiret. "Dünyamız da mahvolur âhiretimiz de mahvolur." Bu imanın kadr ü kıymetini bilelim. "Dünyamız da mahvolur âhiretimiz de mahvolur." Bu imanın kadr ü kıymetini bilelim.

Bak, Resûllullah bize asırların ötesinden nasıl iltifat ediyor? Bak, Resûllullah bize asırların ötesinden nasıl iltifat ediyor? Canımız hoş olsun diye nasıl ihvanım diye iltifat ediyor asırların ötesinden? Canımız hoş olsun diye nasıl ihvanım diye iltifat ediyor asırların ötesinden?

Onun için Allahu Teâlâ hazretlerine vefa gösterin.Onun için Allahu Teâlâ hazretlerine vefa gösterin. Ahdinize sâdık kalın, bu yoldan ayrılmayın, bu imanın kadr ü kıymetini bilin! Ahdinize sâdık kalın, bu yoldan ayrılmayın, bu imanın kadr ü kıymetini bilin!

Meselü'l-mü'minü izâ lekiye'l-mü'mine fe selleme aleyhi ke meseli'l-bünyâni yeşüddü ba'dühû ba'den. Meselü'l-mü'minü izâ lekiye'l-mü'mine fe selleme aleyhi ke meseli'l-bünyâni yeşüddü ba'dühû ba'den.

Ebû Mûsâ el-Eş'arî hazretlerinden müslümanların nasıl olması gerektiğini anlatan Ebû Mûsâ el-Eş'arî hazretlerinden müslümanların nasıl olması gerektiğini anlatan bir hadîs-i şerîf. bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Meselü'l-mü'minü izâ lekiye'l-mü'mine.Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Meselü'l-mü'minü izâ lekiye'l-mü'mine.
"Bir başka müslüman ile karşılaştığı zaman müslümanın durumu,"Bir başka müslüman ile karşılaştığı zaman müslümanın durumu, misali neye benzer, ne gibidir?" misali neye benzer, ne gibidir?" fe selleme aleyhi. "Ve es-selâmu aleyküm der de selam verirse…"fe selleme aleyhi. "Ve es-selâmu aleyküm der de selam verirse…" Bir mü'min öteki mü'min ile karşılaşır ona selam verirse bu neye benzer? Bir mü'min öteki mü'min ile karşılaşır ona selam verirse bu neye benzer?

Ke meseli'l-bünyâni yeşüddü ba'dühû ba'den.Ke meseli'l-bünyâni yeşüddü ba'dühû ba'den. "Binanın kilit gibi birbirlerine kenetlenmiş taşları gibidir. Birisi ötekini takviye ediyor." "Binanın kilit gibi birbirlerine kenetlenmiş taşları gibidir. Birisi ötekini takviye ediyor."

Taşlar da koca duvar oluyor ya; şu camiin bakın mihrabına taşlar nasıl kenetlenmiş, Taşlar da koca duvar oluyor ya; şu camiin bakın mihrabına taşlar nasıl kenetlenmiş, aralarında hiç şey yok. Nasıl sağlam, o taraftan bir yıkılacak gibi hal var mı? aralarında hiç şey yok. Nasıl sağlam, o taraftan bir yıkılacak gibi hal var mı?

Duvarlara bakın, camların içindeki kalınlıklardan, kalın yukarıya kadar. Duvarlara bakın, camların içindeki kalınlıklardan, kalın yukarıya kadar. Altında emniyetle oturuyoruz, üstümüz taş ama bu kubbe üstümüze düşecek diyeAltında emniyetle oturuyoruz, üstümüz taş ama bu kubbe üstümüze düşecek diye korkmuyoruz. Neden? korkmuyoruz.

Neden?

Taşlar birbirine kenetlenmiş. Yeşüddü ba'dühû ba'den. "Bağlar, birisi ötekini destekliyor, takviye ediyor." Taşlar birbirine kenetlenmiş. Yeşüddü ba'dühû ba'den. "Bağlar, birisi ötekini destekliyor, takviye ediyor."

"Sımsıkı hocam, hiçbir şey olmaz, bu kubbenin üstü taş ama meraklanma, tasalanma, "Sımsıkı hocam, hiçbir şey olmaz, bu kubbenin üstü taş ama meraklanma, tasalanma, bu kemer bir şey olmaz." diyoruz değil mi?bu kemer bir şey olmaz."

diyoruz değil mi?
Bir bina gibi birbirine kenetlenmiş karşılaşıp da es-selâmu aleyküm dediği, Bir bina gibi birbirine kenetlenmiş karşılaşıp da es-selâmu aleyküm dediği, yani muhabbet olduğu zaman, birbirini sevdiği zaman... yani muhabbet olduğu zaman, birbirini sevdiği zaman...

Ama bu zamanın mü'minleri dinlerinin inceliklerini unutmuşlar.Ama bu zamanın mü'minleri dinlerinin inceliklerini unutmuşlar. Birbirlerini sevmek değil, hocalarını sevmiyorlar. Gel de uğraş bunlarla! Birbirlerini sevmek değil, hocalarını sevmiyorlar. Gel de uğraş bunlarla!

Meselü'l-mü'mine ke meseli'l-attâr in câlestehû nefe'ake Meselü'l-mü'mine ke meseli'l-attâr in câlestehû nefe'ake ve in mâ şeytehû nefe'ake ve in şârektehû nefe'ake. ve in mâ şeytehû nefe'ake ve in şârektehû nefe'ake.

İbn Ömer radıyallahu anh'ten. Yine iman sahibi mü'mini anlatıyor. İbn Ömer radıyallahu anh'ten. Yine iman sahibi mü'mini anlatıyor. Mü'min hoş koku satan attar gibidir. Mü'min attara benzer.Mü'min hoş koku satan attar gibidir. Mü'min attara benzer. Attar, ıtır kelimesinden geliyor. Itır "güzel koku" demek. Attar, ıtır kelimesinden geliyor. Itır "güzel koku" demek. Attar da "o güzel kokuları satan" demek.Attar da "o güzel kokuları satan" demek. Biz dilimize bozmuş "aktar" yapmışız ke le halbuki t harfiyle olacak, iki tane t ile.Biz dilimize bozmuş "aktar" yapmışız ke le halbuki t harfiyle olacak, iki tane t ile. Mesleği ıtır satmak, "güzel koku satan kimse" demek. Mesleği ıtır satmak, "güzel koku satan kimse" demek.

Müslüman neye benzer? Hoş koku satan kimseye benzer. Müslüman neye benzer?

Hoş koku satan kimseye benzer.
Yanında gül kokusu, sümbül kokusu, şebboy kokusu var, yasemin kokusu var, hoş kokuların her çeşidi var, satıyor.Yanında gül kokusu, sümbül kokusu, şebboy kokusu var, yasemin kokusu var, hoş kokuların her çeşidi var, satıyor. İn câlestehû nefe'ake. "Otursan sana fayda verir, güzel kokusunu duyarsın, mest olursun. İn câlestehû nefe'ake. "Otursan sana fayda verir, güzel kokusunu duyarsın, mest olursun. Oh ne güzel kokuyor şu adamın üstündeki esans, parfüm ne kadar güzel diye hoşuna gider." Oh ne güzel kokuyor şu adamın üstündeki esans, parfüm ne kadar güzel diye hoşuna gider."

Bir de aksini düşün; çirkin koksa, ağzı burnu koksa, üstü başı koksa filan…Bir de aksini düşün; çirkin koksa, ağzı burnu koksa, üstü başı koksa filan… Hani bir derici dükkânının yanından geçecek olsan kapalı çarşısının orasındanHani bir derici dükkânının yanından geçecek olsan kapalı çarşısının orasından veya debbağlar çarşısından geçecek olsan nasıl fena oluyor.veya debbağlar çarşısından geçecek olsan nasıl fena oluyor. Kasapların, bozulmuş etlerinin yanından insan burnunu kapatıp geçmek istiyor. Kasapların, bozulmuş etlerinin yanından insan burnunu kapatıp geçmek istiyor.

Öyle değil mü'min kimse; attar gibidir, güzel koku satan kimse gibidir. Öyle değil mü'min kimse; attar gibidir, güzel koku satan kimse gibidir. Yanında otursa sana fayda verir, kokusu hoşuna gider. Yanında otursa sana fayda verir, kokusu hoşuna gider. Ve in mâ şeytehû nefe'ake. "Yürüsen hoşuna gider beraber, yanına gitsen hoşuna gider,Ve in mâ şeytehû nefe'ake. "Yürüsen hoşuna gider beraber, yanına gitsen hoşuna gider, beraber gitsen hoşuna gider."beraber gitsen hoşuna gider." Ve in şârektehû nefe'ake. "Ortak olsan yine fayda verir." Ve in şârektehû nefe'ake. "Ortak olsan yine fayda verir."

Müslüman her halde öteki kimselere zarar vermez. Hayrı dokunur. Müslüman her halde öteki kimselere zarar vermez. Hayrı dokunur. Otursan müslümandan fayda görürsün. Neden? Otursan müslümandan fayda görürsün.

Neden?

Tatlı söyler, hayır söyler, Allah'ın emrini söyler.Tatlı söyler, hayır söyler, Allah'ın emrini söyler. Acı da olsa dost acı söyler, düşman güldürür;Acı da olsa dost acı söyler, düşman güldürür; "Kardeşim senin bu yaptığın günahtır; yapma, etme, bu yaptığın gıybet oluyor, dedikodu oluyor,"Kardeşim senin bu yaptığın günahtır; yapma, etme, bu yaptığın gıybet oluyor, dedikodu oluyor, şöyle etme, böyle etme" demesi gerekiyor. şöyle etme, böyle etme" demesi gerekiyor.

Hz. Âişe validemiz hakkında işte bir şeyler söylenmiş, dedikodular çıkmış.Hz. Âişe validemiz hakkında işte bir şeyler söylenmiş, dedikodular çıkmış. "Kendilerine bu sözler nakledildiği zaman sübhanallah böyle şey olmaz"Kendilerine bu sözler nakledildiği zaman sübhanallah böyle şey olmaz bu büyük bir iftiradır, değil miydi?!" diyor Kur'ân-ı Kerîm. bu büyük bir iftiradır, değil miydi?!" diyor Kur'ân-ı Kerîm.

Ortaklık yapsan, beraber yolculuk yapsan. Ortaklık yapsan, beraber yolculuk yapsan. Mâ şeytehû. "Yürüsen" demek, "yolculuk yapsan". Mâ şeytehû. "Yürüsen" demek, "yolculuk yapsan". Müslümana yol arkadaşı olsan, yürüsen hayır görürsün.Müslümana yol arkadaşı olsan, yürüsen hayır görürsün. Kendisini tercih etmez, yemeğin tatlı tarafını kendisine almaz. Kendisini tercih etmez, yemeğin tatlı tarafını kendisine almaz. Kendisi keyif tarafına bakmaz. Daima yolculuk arkadaşlığında güzel huylar görürsün.Kendisi keyif tarafına bakmaz. Daima yolculuk arkadaşlığında güzel huylar görürsün. Sana fayda sağlar. Ortaklık yapsan yine fayda sağlar.Sana fayda sağlar. Ortaklık yapsan yine fayda sağlar. Hile etmez, aldatmaz, kârı az göstermez,Hile etmez, aldatmaz, kârı az göstermez, kasaya giren paranın bir kısmını cebine atmaz.kasaya giren paranın bir kısmını cebine atmaz. Müslüman böyledir, mü'min böyledir. Neden böyledir? Müslüman böyledir, mü'min böyledir.

Neden böyledir?

Çünkü mü'minin kalbinde bir polis var. Bir de müfettiş var, kontrolör, Çünkü mü'minin kalbinde bir polis var. Bir de müfettiş var, kontrolör, hâkim, savcı var, bir sürü şey var kalbinde mü'minin.hâkim, savcı var, bir sürü şey var kalbinde mü'minin. Onlar onu men ediyorlar, yaptırtmıyorlar. "Alamazsın bu parayı, bu işi yapamazsın" diyeOnlar onu men ediyorlar, yaptırtmıyorlar. "Alamazsın bu parayı, bu işi yapamazsın" diye kötü şeyleri men ediyorlar. kötü şeyleri men ediyorlar. Yarın bunun hesabı var diye almıyor. Yarın bunun haram olduğundan karşılığını veremem, Yarın bunun hesabı var diye almıyor. Yarın bunun haram olduğundan karşılığını veremem, ben bu işe bulaşmayayım. Teklif ediyorlar; ben bu işe bulaşmayayım. Teklif ediyorlar;

"Bak sana, şu işi görme, şu kadar para var." "Olmaz! Yapamam." diyor. "Bak sana, şu işi görme, şu kadar para var."

"Olmaz! Yapamam."

diyor.
Kızıyorlar öteki memurlar; ya ne biçim adam, nereden geldi bu bizim aramıza,Kızıyorlar öteki memurlar; ya ne biçim adam, nereden geldi bu bizim aramıza, ne güzel rüşvet alıyorduk, bu adam geldi şimdi işimiz bozuldu. ne güzel rüşvet alıyorduk, bu adam geldi şimdi işimiz bozuldu. Sevmiyorlar ama alamıyor. Biliyor ki âhirette hesabı var, Sevmiyorlar ama alamıyor. Biliyor ki âhirette hesabı var, dünyada da ne kendisi hayrını görür, ne çoluk çocuğu.dünyada da ne kendisi hayrını görür, ne çoluk çocuğu. Bu iman herkesin başına bir polis takmaktan daha önemli.Bu iman herkesin başına bir polis takmaktan daha önemli. Bunu herkesin desteklemesi gerekiyor. Bunu herkesin desteklemesi gerekiyor.

Meselü'l-mü'mini ke meseli'z-zer'i lâ tezâlü'r-riyâhu tüfeyyihühû Meselü'l-mü'mini ke meseli'z-zer'i lâ tezâlü'r-riyâhu tüfeyyihühû ve lâ yezâlü'l-mü'minü yusîbuhû belâün ve lâ yezâlü'l-mü'minü yusîbuhû belâün ve meselü'l-münâfiki meselü şecereti'l-ürzi lâ tehtezzü hattâ tüstahsade. ve meselü'l-münâfiki meselü şecereti'l-ürzi lâ tehtezzü hattâ tüstahsade.

Bu Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Bu Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz mü'min ile münafığı mukayese ediyor bu hadîs-i şerîfte. Mü'min neye benzer? Peygamber Efendimiz mü'min ile münafığı mukayese ediyor bu hadîs-i şerîfte.

Mü'min neye benzer?

Mü'min ekine benzer; ekin, buğday, arpa vesaire gibi ekine benzer.Mü'min ekine benzer; ekin, buğday, arpa vesaire gibi ekine benzer. Lâ tezâlü'r-riyâhu tüfeyyihühû. "Rüzgâr esti mi daima onu o tarafa kıvırır.Lâ tezâlü'r-riyâhu tüfeyyihühû. "Rüzgâr esti mi daima onu o tarafa kıvırır. Rüzgâr estiği zaman ekini bir o tarafa yatırır." Kırılır mı? Rüzgâr estiği zaman ekini bir o tarafa yatırır."

Kırılır mı?

Kavak ağaçları devrilir de çınar ağaçları kopar. Kavak ağaçları devrilir de çınar ağaçları kopar. Buğdaylar yatar kalkar, yatar kalkar. Böyle rüzgârda sallanır, ondan sonra doğrulur.Buğdaylar yatar kalkar, yatar kalkar. Böyle rüzgârda sallanır, ondan sonra doğrulur. Rüzgâr bastırınca eğilir, ondan sonra doğrulur. Rüzgâr bastırınca eğilir, ondan sonra doğrulur. Buna neden benzetmiş Peygamber Efendimiz arkasından izah ediyor; Buna neden benzetmiş Peygamber Efendimiz arkasından izah ediyor;

Ve lâ yezâlü'l-mü'minü yusîbuhû belâün. "Daima onlara imtihanlar, belalar isabet eder.Ve lâ yezâlü'l-mü'minü yusîbuhû belâün. "Daima onlara imtihanlar, belalar isabet eder. Bela isabet eder." Bela aslında bizim Türkçedeki mânaya değildir.Bela isabet eder."

Bela aslında bizim Türkçedeki mânaya değildir.
Arapçada belâ "imtihan" demek. İmtihanlara uğrar, başımıza gelen o sıkıntılı işler de Arapçada belâ "imtihan" demek. İmtihanlara uğrar, başımıza gelen o sıkıntılı işler de hep bela dedikleri şeyler de imtihan için geldiğinden büyüklerimiz onu kullanmışlar. hep bela dedikleri şeyler de imtihan için geldiğinden büyüklerimiz onu kullanmışlar. Biz de belayı o mânasıyla dilimize yerleştirmişiz. Biz de belayı o mânasıyla dilimize yerleştirmişiz.

Müslümana daima bela gelir, imtihan gelir. Müslümana daima bela gelir, imtihan gelir. Çocuğu hastalanır, başı ağrır, kolu ağrır, malı telef olur.Çocuğu hastalanır, başı ağrır, kolu ağrır, malı telef olur. Ticareti biraz kesat gider, işlerinde sıkıntı olur. Ticareti biraz kesat gider, işlerinde sıkıntı olur. Karşısındaki ona haksızlık eder, hakaret eder. Karşısındaki ona haksızlık eder, hakaret eder. Yapmadığı şeyleri yapmış gibi gösterirler. Daha başka örnek, çeşit çeşit şeyler olur.Yapmadığı şeyleri yapmış gibi gösterirler. Daha başka örnek, çeşit çeşit şeyler olur. "İmtihan dünyası ne yapalım?!" Sabrederse ne mutlu! "İmtihan dünyası ne yapalım?!" Sabrederse ne mutlu!

Hele rüzgârın ekini eğdiği gibi eğilip doğrulur. Hele rüzgârın ekini eğdiği gibi eğilip doğrulur. Rüzgârın ekini eğdiği gibi eğilir, doğrulur, kırılmaz. Mütevâzı olduğu için kırılmaz. Rüzgârın ekini eğdiği gibi eğilir, doğrulur, kırılmaz. Mütevâzı olduğu için kırılmaz. Münafığa gelince; Ve meselü'l-münâfiki meselü şecereti'l-ürzi.Münafığa gelince;

Ve meselü'l-münâfiki meselü şecereti'l-ürzi.
"Münafığın durumu, misali ise pirinç bitkisi gibidir." Pirinç, ürz "pirinç bitkisi" demek."Münafığın durumu, misali ise pirinç bitkisi gibidir."

Pirinç, ürz "pirinç bitkisi" demek.
Pirinç bitkisi gibidir. Dimdik durur. Kıpırdamaya pek durumu yoktur.Pirinç bitkisi gibidir. Dimdik durur. Kıpırdamaya pek durumu yoktur. Öyle fazla bastırmağa gelmez. Lâ tehtezzü hattâ tüstahsade.Öyle fazla bastırmağa gelmez. Lâ tehtezzü hattâ tüstahsade. "Sallandığı zaman köklenecek gibi oluverir. Kökleninceye kadar sallamaya gelmez. "Sallandığı zaman köklenecek gibi oluverir. Kökleninceye kadar sallamaya gelmez. Bir bastırıverdin mi çat kırılıp yatar. İşe yaramaz duruma gelir." Bir bastırıverdin mi çat kırılıp yatar. İşe yaramaz duruma gelir."

"Münafık tahammülsüzdür" demek yani. Münafık olan kimse Allah'a imanı olmadığı için,"Münafık tahammülsüzdür" demek yani. Münafık olan kimse Allah'a imanı olmadığı için, içi başka dışı başka, kendisine bir hadise geldi mi; çat kırılıp yere yatan bitki gibi olur. içi başka dışı başka, kendisine bir hadise geldi mi; çat kırılıp yere yatan bitki gibi olur. Eğilme kabiliyeti olmayan pirinç bitkisi kökü gibi olur.Eğilme kabiliyeti olmayan pirinç bitkisi kökü gibi olur. Doğrulmaz bir daha, bitti. Kırıldı, kök bir işe yaramaz.Doğrulmaz bir daha, bitti. Kırıldı, kök bir işe yaramaz. Ama müslüman, mü'min kimse ekin gibi böyle diker, onu oraya oraya sallar, meylettirir, eğdirir.Ama müslüman, mü'min kimse ekin gibi böyle diker, onu oraya oraya sallar, meylettirir, eğdirir. Çeşitli hadiselerden geçer. İmanı sayesinde kırılmaz yürür, gider. Çeşitli hadiselerden geçer. İmanı sayesinde kırılmaz yürür, gider.

Bu hadîs-i şerîfte bize teselli vardır ki başımıza bir şeyler gelebilir. Bu hadîs-i şerîfte bize teselli vardır ki başımıza bir şeyler gelebilir.

Aldırma demek! Mevlâ bunu böyle nasip etmiş, ne yapalım...Aldırma demek! Mevlâ bunu böyle nasip etmiş, ne yapalım... Benim başıma gelmiş hastalık, üzüntü, keder; müslüman bundan selametle çıkar.Benim başıma gelmiş hastalık, üzüntü, keder; müslüman bundan selametle çıkar. Kâfir tahmin edemezsin, tabancayı alır, şakağına dayar. İntihar eder, gider cehenneme.Kâfir tahmin edemezsin, tabancayı alır, şakağına dayar. İntihar eder, gider cehenneme. Tahammül edemedi. Demek ki müslüman; Tahammül edemedi. Demek ki müslüman;

"Ben Allah'ın has halis kuluyum bana bu belalar nereden geliyor?" demeyecek. "Ben Allah'ın has halis kuluyum bana bu belalar nereden geliyor?"

demeyecek.
Geliyor. Veyahut; "Allah Allah! Ben Allah'ın kötü kulu muyum ki belalar başıma yağıyor." Geliyor. Veyahut;

"Allah Allah! Ben Allah'ın kötü kulu muyum ki belalar başıma yağıyor."

Hayır.Hayır. En büyük imtihanlar, belalar peygamberlere gelmiştir.En büyük imtihanlar, belalar peygamberlere gelmiştir. Mertebesinin yüksekliğine göre derece derece öteki insanlara öyle gelir.Mertebesinin yüksekliğine göre derece derece öteki insanlara öyle gelir. O, Allah'ın iyi kullarına daha çok geliyor, sabrettikçe derecesi artıyor. O, Allah'ın iyi kullarına daha çok geliyor, sabrettikçe derecesi artıyor.

Adamacağızın birisi son nefesinde bir yudum su istemiş. Adamacağızın birisi son nefesinde bir yudum su istemiş. Tam getirmişler, suyu içecek, melek gelmiş, kanadıyla vurmuş, Tam getirmişler, suyu içecek, melek gelmiş, kanadıyla vurmuş, su dökülmüş,kitaplar öyle yazıyor. su dökülmüş,kitaplar öyle yazıyor. Su dökülmüş, içememiş o sırada da ruhunu teslim etmiş. Su dökülmüş, içememiş o sırada da ruhunu teslim etmiş. En sonunda, zamanında ruhunu teslim etmiş.En sonunda, zamanında ruhunu teslim etmiş. Suyu içememiş en sonunda, en son zamanında öyle susuz, suya hasret, öylece teslim etmiş ruhunu. Suyu içememiş en sonunda, en son zamanında öyle susuz, suya hasret, öylece teslim etmiş ruhunu.

Öbür taraftan Allah'ın azılı düşmanı birisi en son demlerini yaşıyormuş olmadık bir meyve istemiş, Öbür taraftan Allah'ın azılı düşmanı birisi en son demlerini yaşıyormuş olmadık bir meyve istemiş, yani o memlekette bulunmayan, zor bulunan mevsim dışı bir meyve istemiş. yani o memlekette bulunmayan, zor bulunan mevsim dışı bir meyve istemiş. "Ona tedarik edin nereden tedarik edilecekse" denilmiş."Ona tedarik edin nereden tedarik edilecekse" denilmiş. Getirmişler o meyveyi vermişler, onu yemiş, rahatlamış, canı öyle çıkmış. Getirmişler o meyveyi vermişler, onu yemiş, rahatlamış, canı öyle çıkmış.

Evliyâullahtan birisi -yahut nasılsa-; Evliyâullahtan birisi -yahut nasılsa-;

"Yâ Rabbi! Bunu anlayamadım, senin velî kulun son nefeste bir damla su içemedi."Yâ Rabbi! Bunu anlayamadım, senin velî kulun son nefeste bir damla su içemedi. Öteki de azılı düşmanın, akılda hayalde olmayan o şeyi yedirdin, öyle canını aldın?" Öteki de azılı düşmanın, akılda hayalde olmayan o şeyi yedirdin, öyle canını aldın?"

"Öteki velî kulumun bir derece daha yükselmesini istedim,"Öteki velî kulumun bir derece daha yükselmesini istedim, bir derece daha vereyim diye onu da mahrum eyledim, ona vermedim. bir derece daha vereyim diye onu da mahrum eyledim, ona vermedim. Suyu da vermedim, o hasretle gittiğinden derecesi daha yüksek oldu.Suyu da vermedim, o hasretle gittiğinden derecesi daha yüksek oldu. Diğerine de al bu azığını da verdim diye onu da verdim, derecesi bir derece aşağı düştü." Diğerine de al bu azığını da verdim diye onu da verdim, derecesi bir derece aşağı düştü."

O kadar nimete, o nimetin sahibine yönelip de insanın kulluk etmesi gerekmez mi? Etmiyor. O kadar nimete, o nimetin sahibine yönelip de insanın kulluk etmesi gerekmez mi?

Etmiyor.
Al, bunu da al bakalım, hadi dünyanın bütün nimetleri yıkıldı başına. Al, bunu da al bakalım, hadi dünyanın bütün nimetleri yıkıldı başına.

Ne olacak? "Eğer müslümanlara ağır gelmeseNe olacak?

"Eğer müslümanlara ağır gelmese
Allah kâfirlerin çatılarının kenarlarını altından yapardım." buyuruyor.Allah kâfirlerin çatılarının kenarlarını altından yapardım."

buyuruyor.
Ne olacak?! İki paralık dünya, hepsi gidiyor. Ne olacak?! İki paralık dünya, hepsi gidiyor. Biz kendimizi çocuk bilirken işte sakalımıza ak düştü, dede olduk. Biz kendimizi çocuk bilirken işte sakalımıza ak düştü, dede olduk.

Allah akıl fikir versin geride kalanlara, uyanıklık versin, gelip geçiyor bu fâni dünya,Allah akıl fikir versin geride kalanlara, uyanıklık versin, gelip geçiyor bu fâni dünya, fâniliğini anlarsa insan uyanık demektir. Anlamazsa kendisini ebedî yaşayacak gibi sanıp da fâniliğini anlarsa insan uyanık demektir. Anlamazsa kendisini ebedî yaşayacak gibi sanıp da birden bire ölümle karşılaşıverirse gafil demektir. birden bire ölümle karşılaşıverirse gafil demektir.

Meselü ümmetî meselü'l-matari lâ yüdrâ evvelühû hayrun em âhirühû. Meselü ümmetî meselü'l-matari lâ yüdrâ evvelühû hayrun em âhirühû.

Peygamber Efendimiz; "Benim ümmetim yağmura benzer, önü mü hayırlı arkası mı hayırlı belli olmaz." diyor. Peygamber Efendimiz; "Benim ümmetim yağmura benzer, önü mü hayırlı arkası mı hayırlı belli olmaz." diyor.

Bu demektir ki son zamanlarda yaşadığı halde,Bu demektir ki son zamanlarda yaşadığı halde, Peygamber Efendimiz'e yakın devirlerde gelmediği halde Allah'ın çok yüksek dereceler verdiğiPeygamber Efendimiz'e yakın devirlerde gelmediği halde Allah'ın çok yüksek dereceler verdiği nice kullar vardır. nice kullar vardır. Çok dereceler ihsan ettiği nice kullar vardır. Çok dereceler ihsan ettiği nice kullar vardır. Sonradan gelmez diye bir şey yok. Yüce Allah'ın hoş, halis kulları vardır ki…Sonradan gelmez diye bir şey yok. Yüce Allah'ın hoş, halis kulları vardır ki… Bu devirde de vardır. Allah bu yeryüzünü iyi kulsuz bırakmaz.Bu devirde de vardır. Allah bu yeryüzünü iyi kulsuz bırakmaz. Daima Allah'ın iyi kulları vardır. Ama alnına yazılacak değil ya kimse bilmez.Daima Allah'ın iyi kulları vardır.

Ama alnına yazılacak değil ya kimse bilmez.
Dışarıdakiler onun halini anlamaz, belki hakaret eder.Dışarıdakiler onun halini anlamaz, belki hakaret eder. Belki iter kalkar, belki kalbini kırar. Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki; Belki iter kalkar, belki kalbini kırar. Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki;

"Nice başı dağınık, toz toprak içinde insan vardır ki; "Nice başı dağınık, toz toprak içinde insan vardır ki; Allah'ın sevgili kuludur ama kimse bilmez. Konuşsa kimse sözüne itibar etmez." Allah'ın sevgili kuludur ama kimse bilmez. Konuşsa kimse sözüne itibar etmez."

Sen de kimsin ya mevkiin, makamın var mı? Sen de kimsin ya mevkiin, makamın var mı?

Rütben var mı, paran var mı? Hiçbir şey yok, görünmüyor. Kimse sözüne itibar etmez. Rütben var mı, paran var mı?

Hiçbir şey yok, görünmüyor. Kimse sözüne itibar etmez.

"Kız istese kimse kız vermez." Neyle geçindireceksin benim kızımı? "Kız istese kimse kız vermez."

Neyle geçindireceksin benim kızımı?
Evin var mı, barkın var mı, geçimin ne? Ne kadar para alıyorsun? Kız vermez. Evin var mı, barkın var mı, geçimin ne? Ne kadar para alıyorsun? Kız vermez.

Ama; lev akseme ale'llâhi le eberrehû. "Eğer bir mesele de yemin etse Ama; lev akseme ale'llâhi le eberrehû. "Eğer bir mesele de yemin etse Allah onun yemini doğru çıksın diye o işi öyle yapar.Allah onun yemini doğru çıksın diye o işi öyle yapar. Yemini boşa çıkarttırmaz. Doğru çıkarttırır." Yemini boşa çıkarttırmaz. Doğru çıkarttırır."

Demek ki Allah'ın sevdiği nazlı kullar. Kırmıyor Allahu Teâlâ hazretleri kalbini.Demek ki Allah'ın sevdiği nazlı kullar. Kırmıyor Allahu Teâlâ hazretleri kalbini. Ne derse dediğini yapıyor. Ama dışarıdaki insanlar bilmez. Ne derse dediğini yapıyor. Ama dışarıdaki insanlar bilmez. Onun için büyüklerimiz demişler ki; Her geceni kadir bil, her gördüğünü Hızır bil.Onun için büyüklerimiz demişler ki;

Her geceni kadir bil, her gördüğünü Hızır bil.
Karşındaki adamı hakir görme. Defter-i dîvâna sığmaz söz gelir dîvâneden. Karşındaki adamı hakir görme.

Defter-i dîvâna sığmaz söz gelir dîvâneden.

Meselü'l-celîsi's-sâlihi meselü'l attâri. İn lem yu'tike min ıtrihî esabeke min rîhıhî.Meselü'l-celîsi's-sâlihi meselü'l attâri. İn lem yu'tike min ıtrihî esabeke min rîhıhî. yuhrik sevbeke esâbeke min rîhihî. yuhrik sevbeke esâbeke min rîhihî.

Ve meselü'l-celîsi's-sûi meselü'l-kayni izâ lem Ve meselü'l-celîsi's-sûi meselü'l-kayni izâ lem Bu hadîs-i şerîf de Enes İbn Mâlik'ten yine insanların vasıflarıyla ilgili. Bu hadîs-i şerîf de Enes İbn Mâlik'ten yine insanların vasıflarıyla ilgili. Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz; "Sâlih arkadaşın misali güzel koku satan insana benzer.Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz;

"Sâlih arkadaşın misali güzel koku satan insana benzer.
Sâlih arkadaş oturup kalktığın,Sâlih arkadaş oturup kalktığın, düşüp kalktığın sâlih kimse hoş koku satan attara benzer. düşüp kalktığın sâlih kimse hoş koku satan attara benzer. Eğer sana kokusundan vermese bile hoş kokusu sana gelir. Eğer sana kokusundan vermese bile hoş kokusu sana gelir. Hiç olmazsa tatlı tatlı kokar, hoş kokar.Hiç olmazsa tatlı tatlı kokar, hoş kokar. Sana buyur diye ikram etmese sen onun kokusundan faydalanırsın." Sana buyur diye ikram etmese sen onun kokusundan faydalanırsın."

Sen alsaydın ne yapacaktın? Sen de üstüne, eline sürecektin, kokacaktı.Sen alsaydın ne yapacaktın?

Sen de üstüne, eline sürecektin, kokacaktı.
İşte onun kokusu yine gelir sana, "sâlih olan kimseden her kimse faydalanır" demek. İşte onun kokusu yine gelir sana, "sâlih olan kimseden her kimse faydalanır" demek.

Kötü arkadaş, kötü yoldaş ise demirciye benzer eğer senin elbiseni yakmasa da pis kokusu gelir.Kötü arkadaş, kötü yoldaş ise demirciye benzer eğer senin elbiseni yakmasa da pis kokusu gelir. Biliyorsunuz demirin kömürle şey yapılması, kükürt kokuları, dumanlar, isler,Biliyorsunuz demirin kömürle şey yapılması, kükürt kokuları, dumanlar, isler, paslar demirci dükkânı böyle çirkin kokar.paslar demirci dükkânı böyle çirkin kokar. İşte kötü arkadaş da demirciye benzer. Eğer sana sıçrayıp bir kıvılcım elbiseni yakmazsa bile, İşte kötü arkadaş da demirciye benzer. Eğer sana sıçrayıp bir kıvılcım elbiseni yakmazsa bile, o kötü koku pis duman vesaire seni rahatsız etmeye yeter. o kötü koku pis duman vesaire seni rahatsız etmeye yeter.

Demek ki insan iyi arkadaş edinmeye çalışmalı. Kötüsünden uzak durmaya çalışmalı. Demek ki insan iyi arkadaş edinmeye çalışmalı. Kötüsünden uzak durmaya çalışmalı. İyi arkadaş edinirse mutlaka bir faydası olur. Hiç kendisine bir şey öğretip İyi arkadaş edinirse mutlaka bir faydası olur. Hiç kendisine bir şey öğretip vermezse bile onun güzelliğinden istifade eder insan.vermezse bile onun güzelliğinden istifade eder insan. Kendisinin güzel olmasından, o arkadaşın. Kendisinin güzel olmasından, o arkadaşın.

Ama kötü bir kimse ise kötü bir kimse ise, ona doğrudan doğruya bir kötülük yaptıramazsa bile Ama kötü bir kimse ise kötü bir kimse ise, ona doğrudan doğruya bir kötülük yaptıramazsa bile onun kötülüğünün ezâsı insanı rahatsız etmeye yeter. onun kötülüğünün ezâsı insanı rahatsız etmeye yeter.

Onun için arkadaşı seçmeli. İyi arkadaş seçmeye çalışmalı. Onun için arkadaşı seçmeli. İyi arkadaş seçmeye çalışmalı. Kiminle konuştuğunu, kiminle ahbaplık, arkadaşlık ettiğine bakmalı insan. Kiminle konuştuğunu, kiminle ahbaplık, arkadaşlık ettiğine bakmalı insan. Bu gibi hadîs-i şerîflerden hareketle tasavvufta denmiştir ki; Bu gibi hadîs-i şerîflerden hareketle tasavvufta denmiştir ki;

"Gafil insanlarla oturup kalkılmasın. Çünkü gaflet sirayet eder, kalpten kalbe akseder."Gafil insanlarla oturup kalkılmasın. Çünkü gaflet sirayet eder, kalpten kalbe akseder. Onun için uyanık, iyi kimselerle arif kâmil kimselerle düşüp kalkmaya çalışsın ki; Onun için uyanık, iyi kimselerle arif kâmil kimselerle düşüp kalkmaya çalışsın ki; insan onların iyiliği kendisine aksetsin, fayda görsün." insan onların iyiliği kendisine aksetsin, fayda görsün."

Bunu böyle söylerler kitaplarda. Fakat bazen yanlış tatbikatı da oluyor bu işin. Bunu böyle söylerler kitaplarda. Fakat bazen yanlış tatbikatı da oluyor bu işin.

Geçen gün gittim bir şehre, kâmil bir hacı efendi, hoş halde, mütevâzı, boynu bükük,Geçen gün gittim bir şehre, kâmil bir hacı efendi, hoş halde, mütevâzı, boynu bükük, beyaz sakallı, iyi bir insan. beyaz sakallı, iyi bir insan. Komşularının hüsn-i şehâdet ettiği tatlı bir kimse. Komşularının hüsn-i şehâdet ettiği tatlı bir kimse. Filanca gün filanca bir köye gittik oturuyorlarmış. "Sen çık!" demişler dışarıya.Filanca gün filanca bir köye gittik oturuyorlarmış. "Sen çık!" demişler dışarıya. Neden?Neden? "Sen bizim arkadaşlarımızdan değilsin. Çık dışarı." "Sen bizim arkadaşlarımızdan değilsin. Çık dışarı."

Olduğu odadan çıkartmışlar, onlar orada tesbih çekmiş, bunu almamışlar tesbih halkalarına. Olduğu odadan çıkartmışlar, onlar orada tesbih çekmiş, bunu almamışlar tesbih halkalarına.

Dedim; "Sen ehl-i tarîk misin?" diye sordum. Dedim;

"Sen ehl-i tarîk misin?"

diye sordum.

"Bolu'da rahmetli filanca şeyh efendi vardı. "Bolu'da rahmetli filanca şeyh efendi vardı. Ondan el almıştım. İşte Nakşî yolundanım." dedi. Ondan el almıştım. İşte Nakşî yolundanım."

dedi.

"Peki, seni çıkartanlar?" Onlar da Nakşî yolundanmış ama "Peki, seni çıkartanlar?"

Onlar da Nakşî yolundanmış ama
filanca hoca efendiye bağlılarmış yine de çıkartmışlar. filanca hoca efendiye bağlılarmış yine de çıkartmışlar.

Sübhanallah! Kıyamet alameti! Allah'ın zikrinden, tesbihinden, ibadetinden çıkarıyorlar. Sübhanallah! Kıyamet alameti!

Allah'ın zikrinden, tesbihinden, ibadetinden çıkarıyorlar.
Yanlış bir tatbikat, olmaz böyle bir şey!Yanlış bir tatbikat, olmaz böyle bir şey! Bu kadar ayrımcılık, karşısındakini hasım gibi görüp de…Bu kadar ayrımcılık, karşısındakini hasım gibi görüp de… Allah bizi müslümanlara kardeş etmiş. Ne biçim şeyler, anlayamadım ki?! Allah bizi müslümanlara kardeş etmiş. Ne biçim şeyler, anlayamadım ki?! Allah akıl fikir versin, uyanıklık versin! Allah akıl fikir versin, uyanıklık versin!

Meselü'l-mücâhidi fî sebîlillâhi vallâhu a'lemü bi men yücâhidüMeselü'l-mücâhidi fî sebîlillâhi vallâhu a'lemü bi men yücâhidü fî sebîlihî ke meseli's-sâimi'l-kâimi'l-hâşi'i'r-râki'i's-sâcidi. fî sebîlihî ke meseli's-sâimi'l-kâimi'l-hâşi'i'r-râki'i's-sâcidi.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten cihadın sevabına dair bir hadîs-i şerîf. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten cihadın sevabına dair bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz buyurmuş; Meselü'l-mücâhidi fî sebîlillâhi.Peygamber Efendimiz buyurmuş;

Meselü'l-mücâhidi fî sebîlillâhi.
"Allah yolunda cihat eden kimsenin misali." "Allah yolunda cihat eden kimsenin misali." -Arada bir cümle söylemiş Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem çok önemli:-Arada bir cümle söylemiş Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem çok önemli: Vallâhu a'lemü bi men yücâhidü fî sebîlihî.Vallâhu a'lemü bi men yücâhidü fî sebîlihî. "Kimin kendi yolunda cihat ettiğini Allah daha iyi bilir." "Kimin kendi yolunda cihat ettiğini Allah daha iyi bilir."

Her gördüğünü o gruba sokma. Kimin hakikî mücahit olduğunu Allah daha iyi bilir. Her gördüğünü o gruba sokma. Kimin hakikî mücahit olduğunu Allah daha iyi bilir.

Ama Allah yolunda cihat eden kimsenin misali neye benzer? Ama Allah yolunda cihat eden kimsenin misali neye benzer?

Ke meseli's-sâimi'l-kâimi'l-hâşi'i'r-râki'i's-sâcidi. "Oruç tutan, geceleri kalkıp namaz kılan, Ke meseli's-sâimi'l-kâimi'l-hâşi'i'r-râki'i's-sâcidi. "Oruç tutan, geceleri kalkıp namaz kılan, huşu sahibi rükûlu, secdeli âbid insana benzer." huşu sahibi rükûlu, secdeli âbid insana benzer."

Başka çok rivayetler var bu hususta. Hiç orucunu bozmayan kimse, Başka çok rivayetler var bu hususta. Hiç orucunu bozmayan kimse, devamlı oruç tutmuş gibi olur. devamlı oruç tutmuş gibi olur.

Lâ yefturu min sıyâmin ve lâ sadakatin hattâ yerci'a ve tevekkel ale'llâh. Lâ yefturu min sıyâmin ve lâ sadakatin hattâ yerci'a ve tevekkel ale'llâh.

"Cihat için çıkmış olan bir kimse evine dönünceye kadar orucunu bozmadan oruçluymuş gibi ecir alır."Cihat için çıkmış olan bir kimse evine dönünceye kadar orucunu bozmadan oruçluymuş gibi ecir alır. Hep sadaka veriyor gibi ecir alır. Hep namaz kılıyormuş gibi ecir alır. Hep sadaka veriyor gibi ecir alır. Hep namaz kılıyormuş gibi ecir alır. Hep geceleri kalkıp gecelerini ihyâ ediyormuş gibi, Hep geceleri kalkıp gecelerini ihyâ ediyormuş gibi, sabahlara kadar yana yakıla ibadet ediyormuş gibi ecir alır." sabahlara kadar yana yakıla ibadet ediyormuş gibi ecir alır."

Onun için Allah yolunda cihadın ecri çok yüksektir. Onun için Allah yolunda cihadın ecri çok yüksektir.

Rahatı, evi barkı terk ediyorsun. Su bulunur mu bulunmaz mı, üstün başın kirleniyor,Rahatı, evi barkı terk ediyorsun. Su bulunur mu bulunmaz mı, üstün başın kirleniyor, hamam yok, başını, elbiselerini yıkayamıyorsun. hamam yok, başını, elbiselerini yıkayamıyorsun. Karnın tam doymuyor, istediğin gıdaları bulamıyorsun. Karnın tam doymuyor, istediğin gıdaları bulamıyorsun. Acaba düşman saldırır mı, şöyle olur mu, böyle olur mu diye geceleri korkuyla yatıyorsun.Acaba düşman saldırır mı, şöyle olur mu, böyle olur mu diye geceleri korkuyla yatıyorsun. Düşmanla karşılaşsan senden zorlusu mu gelecek, yaralanacak mısın, Düşmanla karşılaşsan senden zorlusu mu gelecek, yaralanacak mısın, ayakaltına mı düşeceksin, işkenceye mi uğrayacaksın. Zor iş! ayakaltına mı düşeceksin, işkenceye mi uğrayacaksın. Zor iş!

Neden yapıyor bunu? Fî sebîlillâh. "Allah yolunda yapıyor insan." Neden yapıyor bunu?

Fî sebîlillâh. "Allah yolunda yapıyor insan."

"İşte böyle bir insan sabahlara kadar namaz kılan, her gün oruç tutan, huşûlu, "İşte böyle bir insan sabahlara kadar namaz kılan, her gün oruç tutan, huşûlu, rükûlu, secdeli insan gibidir." buyurmuş Peygamber Efendimiz. rükûlu, secdeli insan gibidir."

buyurmuş Peygamber Efendimiz.

Onun için eskiden beri bizim dedelerimiz, büyüklerimiz bu gibi şeylere can atmışlar. Onun için eskiden beri bizim dedelerimiz, büyüklerimiz bu gibi şeylere can atmışlar.

"Rahat bir köşe bulup da orada keyfime bakayım, parayı kazanayım, gelsin çalgılar, "Rahat bir köşe bulup da orada keyfime bakayım, parayı kazanayım, gelsin çalgılar, gelsin içkiler vesaireler…" diyen de olmuş.gelsin içkiler vesaireler…"

diyen de olmuş.
Hâlâ da var ama… Allah rızası için gecesini gündüzünü böyle zahmetlere Hâlâ da var ama…

Allah rızası için gecesini gündüzünü böyle zahmetlere
katlanarak Allah yolunda harcayan kimseler de olmuş.katlanarak Allah yolunda harcayan kimseler de olmuş. Hâlâ vardır ileriye doğru da olacaktır. Allah bizi -kendisi biliyor ya kendisi yolunda çarpışan Hâlâ vardır ileriye doğru da olacaktır. Allah bizi -kendisi biliyor ya kendisi yolunda çarpışan kimileri- kendisi yolunda çarpışanlardan, cihat edenlerden eylesin. kimileri- kendisi yolunda çarpışanlardan, cihat edenlerden eylesin.

Burada geçmiyor ama Hocamız'ın kitabının bu ciltlerinde geçmiştir.Burada geçmiyor ama Hocamız'ın kitabının bu ciltlerinde geçmiştir. Fî sebîlillâh cihadı herkes anladım sanır ama izah edilmesi gereken bir sözdür. Fî sebîlillâh cihadı herkes anladım sanır ama izah edilmesi gereken bir sözdür.

Allah yolunda cihat ne demek? Hemen aklımıza şu geliyor; silahı eline alıyorsun, Allah yolunda cihat ne demek?

Hemen aklımıza şu geliyor; silahı eline alıyorsun,
düşmana "Allah Allah" diye saldırıyorsun.düşmana "Allah Allah" diye saldırıyorsun. Vuruşuyorsun, kanlar akıyor, böyle bir şey akla geliyor ilk başta. Vuruşuyorsun, kanlar akıyor, böyle bir şey akla geliyor ilk başta. Tamam, doğru, bu böyle bir cihattır, doğrudur. Bu böyle olmasaydı şu memlekette,Tamam, doğru, bu böyle bir cihattır, doğrudur. Bu böyle olmasaydı şu memlekette, camilerde namaz kılamazdık.camilerde namaz kılamazdık. Hadis okuyamazdık, çünkü buralar bir ara düşman istilasına uğradı. Hadis okuyamazdık, çünkü buralar bir ara düşman istilasına uğradı.

Uğramadı mı? Uğradı, buralara düşman gemileri geldi, buralara demirledi.Uğramadı mı?

Uğradı, buralara düşman gemileri geldi, buralara demirledi.
Toplarını çevirdi şehre. Şu Şehzâdebaşı'nda bir karakol, orada basmışlar,Toplarını çevirdi şehre. Şu Şehzâdebaşı'nda bir karakol, orada basmışlar, öldürmüşler o karakol kalktı şimdi. Oraya üniversite yapılacak diye. öldürmüşler o karakol kalktı şimdi. Oraya üniversite yapılacak diye.

Halbuki tarihî eser, onun orada kalması gerekiyordu ki o işi yapanların hoşuna gitmezdi.Halbuki tarihî eser, onun orada kalması gerekiyordu ki o işi yapanların hoşuna gitmezdi. Oradan kalktı. Başka yer mi yok, başka tarafa yap. Orası dursun. Oradan kalktı. Başka yer mi yok, başka tarafa yap. Orası dursun. Oradan öbür tarafa atla onu orada bırak. Neden? Oradan öbür tarafa atla onu orada bırak.

Neden?

Bu millet bilsin dostunu düşmanını. Unutuveriyor; kim dost kim düşman. Bu millet bilsin dostunu düşmanını. Unutuveriyor; kim dost kim düşman. Hani o sıkıntılı zamanlarda "Allah Allah" deyip de bu memleketi korumak için çalışmış,Hani o sıkıntılı zamanlarda "Allah Allah" deyip de bu memleketi korumak için çalışmış, çarpışmış insanlar? çarpışmış insanlar? Unutuluveriyor sonra. Olur mu? Unutuluveriyor sonra.

Olur mu?

Biz burada nasıl duruyoruz? Onların sayesinde.Biz burada nasıl duruyoruz?

Onların sayesinde.
Kadınlar, erkekler çalışmış, yerlerinden yurtlarından olmuşlar. Kadınlar, erkekler çalışmış, yerlerinden yurtlarından olmuşlar. Geçen sefer anlattım galiba. "Gümüşhane'den otuz iki kişi olarak çıktık." dedi.Geçen sefer anlattım galiba.

"Gümüşhane'den otuz iki kişi olarak çıktık." dedi.
Bir hacı amcamız Ankara'da. "Otuz iki kişi çıktık, Ankara civarına geldik, üç kişi kaldık hocam. Bir hacı amcamız Ankara'da.

"Otuz iki kişi çıktık, Ankara civarına geldik, üç kişi kaldık hocam.
Otların her çeşidini otladım. Nerede, buğdayı filan bulacaksın da onu çiğneyeceksin. Otların her çeşidini otladım. Nerede, buğdayı filan bulacaksın da onu çiğneyeceksin. Otların her çeşidini otladım. Hani şu şöyle kırıldığı zaman içinden süt çıkan otlar,Otların her çeşidini otladım. Hani şu şöyle kırıldığı zaman içinden süt çıkan otlar, zehirli filan derler, değil hocam, değil; onların hepsini yedim.zehirli filan derler, değil hocam, değil; onların hepsini yedim. Buralarım, ağızlarım yara oldu. Şimdi ekmeğini beğenmeyiz, biraz kurudu mu atarız." dedi. Buralarım, ağızlarım yara oldu. Şimdi ekmeğini beğenmeyiz, biraz kurudu mu atarız." dedi.

Git biraz lokantaların önüne dolaş, şehrin, şu apartmanların kapılarındaki şeylere bir bak… Git biraz lokantaların önüne dolaş, şehrin, şu apartmanların kapılarındaki şeylere bir bak… Bizim profesör rahmetli Hocam bir gün yürüyoruz, fakülteden çıktık; Bizim profesör rahmetli Hocam bir gün yürüyoruz, fakülteden çıktık; "Gel Es'ad" dedi. Yaşlı adam, bembeyazdı saçı sakalı."Gel Es'ad" dedi. Yaşlı adam, bembeyazdı saçı sakalı. "Gel buraya bak" dedi, beni bidonun yanına kadar götürdü. "Gel buraya bak" dedi, beni bidonun yanına kadar götürdü. Apartmanın önünde bidon var. Ağzına kadar gıda dolu çöp.Apartmanın önünde bidon var. Ağzına kadar gıda dolu çöp. Bilir o kıymetini, harp gördü, sıkıntı gördü, üzüntü gördü… Bilir o kıymetini, harp gördü, sıkıntı gördü, üzüntü gördü…

Bu nesil bilmez ki! Bu nesil babasının parasıyla araba alır,Bu nesil bilmez ki! Bu nesil babasının parasıyla araba alır, Moda caddesinde tokuşturmasını bilir. Babası zengin; parayı alır, bir araba alır,Moda caddesinde tokuşturmasını bilir. Babası zengin; parayı alır, bir araba alır, hangimizin arabası daha iyi tokuşacak? Yapıyorlarmış bunu, masal değil! hangimizin arabası daha iyi tokuşacak?

Yapıyorlarmış bunu, masal değil!
Hızlı, birbirlerine çarpıştırıyorlar yumurta kırar gibi.Hızlı, birbirlerine çarpıştırıyorlar yumurta kırar gibi. Bakalım hangisi daha dayanıklı olacak. Bu nesil bilmez ki; düşman, sıkıntı, açlık,Bakalım hangisi daha dayanıklı olacak. Bu nesil bilmez ki; düşman, sıkıntı, açlık, elem, susuzluk nedir, düşmanın hakaretine uğramak nedir… elem, susuzluk nedir, düşmanın hakaretine uğramak nedir…

Çalıları yakmışlar, hadi bakalım gir içine diye kırbaçla… Çalıları yakmışlar, hadi bakalım gir içine diye kırbaçla…

"Babam, dedem alim insandı." diyor anlatan, Yunanistan'da astsubay emeklisi. "Babam, dedem alim insandı." diyor anlatan, Yunanistan'da astsubay emeklisi.

"Gir bakalım şu ateşin içine demişler, kırbaçla itmişler ama ateşin üstüne basıyor,"Gir bakalım şu ateşin içine demişler, kırbaçla itmişler ama ateşin üstüne basıyor, korların üstüne basıyor, düşmüş dizleri üstü." korların üstüne basıyor, düşmüş dizleri üstü."

Ondan sonrası ne olmuş bilmiyorum, anlatamadı. Çünkü ağladı. Ondan sonrası ne olmuş bilmiyorum, anlatamadı. Çünkü ağladı.

Bu nesil bilmez ki! Alır gazeteleri, müstehcen yayınları, onları okur, keyfine bakar. Bu nesil bilmez ki! Alır gazeteleri, müstehcen yayınları, onları okur, keyfine bakar.

"Acaba Boğaziçi'ne mi gitsem filanca yere mi gitsem?"Acaba Boğaziçi'ne mi gitsem filanca yere mi gitsem? Filanca yerden bir eğlence mi bulsam…" Hacivat Karagöz sahnesi gibi:Filanca yerden bir eğlence mi bulsam…"

Hacivat Karagöz sahnesi gibi:
Yâr bana bir eğlence. Sabah oldu, yemeğini yiyip anasının babasının kesesindenYâr bana bir eğlence. Sabah oldu, yemeğini yiyip anasının babasının kesesinden dışarı çıktı mı bunu düşünür. dışarı çıktı mı bunu düşünür.

Bunu böyle kim düşünmez? Mü'min insan düşünmez. Mü'min yetiştirmek gerekiyor çocuklarımızı. Bunu böyle kim düşünmez?

Mü'min insan düşünmez. Mü'min yetiştirmek gerekiyor çocuklarımızı.
Ötekisi mesuliyetsiz. O da düzelir, o da yola gelir ama anlatırsan, anlatma fırsatı vereceksin,Ötekisi mesuliyetsiz. O da düzelir, o da yola gelir ama anlatırsan, anlatma fırsatı vereceksin, anlatacaksın o da yola gelecek, bağlanacak. anlatacaksın o da yola gelecek, bağlanacak.

Acıyorum şu memleketin haline. Sokaklarına bakıyorum, caddelerine bakıyorum, Acıyorum şu memleketin haline. Sokaklarına bakıyorum, caddelerine bakıyorum, Boğaziçi'ne bakıyorum… Şu camiin çevresini dolaştım, Boğaziçi'ne bakıyorum… Şu camiin çevresini dolaştım, kadınların vaaz verdiği yerleri dolaştım, çok utandım.kadınların vaaz verdiği yerleri dolaştım, çok utandım. Fevkalade utandım. Müslümanın ilk vazifesi temizliktir. Fevkalade utandım. Müslümanın ilk vazifesi temizliktir.

Temizlik olmayınca namaz oluyor mu? Temizlik olmayınca namaz oluyor mu?

Kur'an okuyabilir misin abdest almasan, boy abdestini almazsan namaz kılabilir misin? Kur'an okuyabilir misin abdest almasan, boy abdestini almazsan namaz kılabilir misin?

Olmaz! İlk vazifesi temizlik. Kendi üstünü temizleyecek, kalbini temizleyecek,Olmaz! İlk vazifesi temizlik. Kendi üstünü temizleyecek, kalbini temizleyecek, evini barkını, bulunduğu yeri temizleyecek. Su kıtlığı yok ki; işte şadırvan, su akıyor.evini barkını, bulunduğu yeri temizleyecek. Su kıtlığı yok ki; işte şadırvan, su akıyor. Her şeyimiz var. Ama hakikî Müslümanlık zayıflamış içimizde. Her şeyimiz var. Ama hakikî Müslümanlık zayıflamış içimizde. Çiçek gibi olması gerekiyor. Şu çepeçevre camimiz ve camimizin çevresi ve içi, duvarları…Çiçek gibi olması gerekiyor. Şu çepeçevre camimiz ve camimizin çevresi ve içi, duvarları… Benim gönlüm öyle istiyor. Baktığın zaman çiçek gibi olması,Benim gönlüm öyle istiyor. Baktığın zaman çiçek gibi olması, bir yere bal damladığı zaman yalanabilir derecede olması gerekiyor.bir yere bal damladığı zaman yalanabilir derecede olması gerekiyor. O kadar temiz olması gerekiyor. Pis kokar, dağılır, isli, paslı çirkin, düzensiz, çöplüdür. O kadar temiz olması gerekiyor.

Pis kokar, dağılır, isli, paslı çirkin, düzensiz, çöplüdür.

"Bir evin içinde çöp olduğu zaman rızkı az olur." diyor "Bir evin içinde çöp olduğu zaman rızkı az olur."

diyor
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem.Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem. Yani evin içinde süpürmediğin çöp rızkın azalmasına sebep olur. Yani evin içinde süpürmediğin çöp rızkın azalmasına sebep olur.

Bir başka yerde gezdik, dolaştık, sonra bizim şu karşı taraftaki kalorifer Bir başka yerde gezdik, dolaştık, sonra bizim şu karşı taraftaki kalorifer dairesini vesairesini gezdik. Dedik ki; dairesini vesairesini gezdik. Dedik ki;

"Uğraşın, çabalayın, şuraları biraz derleyin, toparlayın dosta düşmana karşı. "Uğraşın, çabalayın, şuraları biraz derleyin, toparlayın dosta düşmana karşı. Çiçek gibi, tertemiz olsun." Tertemiz olmamız gerekiyor. Çiçek gibi, tertemiz olsun."

Tertemiz olmamız gerekiyor.
Camie geliyoruz gidiyoruz. Bu camie kim bakacak? Camie geliyoruz gidiyoruz.

Bu camie kim bakacak?

Kendim dâhil bu camiin sahibi kim? Cemaat. Kendim dâhil bu camiin sahibi kim?

Cemaat.
Cami güzel oldu, cemaat çok oldu mu; gül gülistan olur.Cami güzel oldu, cemaat çok oldu mu; gül gülistan olur. Bak, bu arka taraflar mezbelelikti. Şu şadırvanın arkasındaki binalar, aşağı tarafındaki binalar. Bak, bu arka taraflar mezbelelikti. Şu şadırvanın arkasındaki binalar, aşağı tarafındaki binalar.

Hocamız rahmetullahi aleyh yaptırdı. "Yapın" denildi, para toplattırdı. Hocamız rahmetullahi aleyh yaptırdı. "Yapın" denildi, para toplattırdı. O arka taraflar mezbelelikti. Çöp dökülürdü. Mahallenin çöpleri dökülürdü oraya.O arka taraflar mezbelelikti. Çöp dökülürdü. Mahallenin çöpleri dökülürdü oraya. O harabe temizlendi, buraya bu camiin etrafı güzel bir hale geldi.O harabe temizlendi, buraya bu camiin etrafı güzel bir hale geldi. Şu tarafı değil, sokaklarımız değil, şu Kıztaşı'ndan bu tarafa doğru gelinceye kadar Şu tarafı değil, sokaklarımız değil, şu Kıztaşı'ndan bu tarafa doğru gelinceye kadar deniz gibi dalgalanır.deniz gibi dalgalanır. Her şeyimizin muntazam olması gerekiyor. Her şeyimizin muntazam olması gerekiyor.

Peygamber Efendimiz o zamanlarda dişlerimizi fırçalamayı söylemiş. Peygamber Efendimiz o zamanlarda dişlerimizi fırçalamayı söylemiş. Diş fırçası yok, naylon yok, şu yok, bu yok. Diş fırçası yok, naylon yok, şu yok, bu yok. Ağaç kökünün liflerinden, liflendirip dişleri fırçalamak suretiyle temizliği söylemiş.Ağaç kökünün liflerinden, liflendirip dişleri fırçalamak suretiyle temizliği söylemiş. Benim karşıma ağzın kokarak, dişleriniz sararak gelmeyin buyurmuş.Benim karşıma ağzın kokarak, dişleriniz sararak gelmeyin buyurmuş. Müslümanlık o yani. Cihat; bir düşmanla olur, Allah'ın emrini yapmak için Müslümanlık o yani.

Cihat; bir düşmanla olur, Allah'ın emrini yapmak için
gittiğin seyahatler fî sebîlillâh olur. gittiğin seyahatler fî sebîlillâh olur.

Hacca gidiyorsun, nedir bu? Bu da bir fî sebîlillâh'tır. Hacca gidiyorsun, nedir bu?

Bu da bir fî sebîlillâh'tır.
Çünkü "Allah emretti" diye o sıkıntıları çekerek tâ hacca kadar varıyorsun. Çünkü "Allah emretti" diye o sıkıntıları çekerek tâ hacca kadar varıyorsun.

Sonra dinimizin öğretilmesi, geliştirilmesi, yüceltilmesi, müslümanların rahat etmesi için Sonra dinimizin öğretilmesi, geliştirilmesi, yüceltilmesi, müslümanların rahat etmesi için yapılan şeyler; onlar da fî sebîlillâh'tır. yapılan şeyler; onlar da fî sebîlillâh'tır.

Onun için sadece savaşı anlamayalım. Şu anda savaş yok, yat! Onun için sadece savaşı anlamayalım. Şu anda savaş yok, yat!

Hayır! Şu anda evimizde, kendi içimizde, çevremizde yapacak işler var.Hayır! Şu anda evimizde, kendi içimizde, çevremizde yapacak işler var. Sabahtan akşama çalışmamız gerekiyor. Çalışkanlık vasfına sahip olmalıyız.Sabahtan akşama çalışmamız gerekiyor. Çalışkanlık vasfına sahip olmalıyız. Sabahtan akşama kadar kahvede oturuyoruz veya evimizde oturuyoruzSabahtan akşama kadar kahvede oturuyoruz veya evimizde oturuyoruz veyahut sohbet ederek geçiriyoruz vakti.veyahut sohbet ederek geçiriyoruz vakti. Günler akşam oluyor, bugünde akşam oldu etrafımızdaki işlerin hepsi bekliyor. Günler akşam oluyor, bugünde akşam oldu etrafımızdaki işlerin hepsi bekliyor.

Başkaları çalışırsa sen çalışmazsan ne olur? Başkaları çalışırsa sen çalışmazsan ne olur?

Onlar ileri gider, sen geri kalırsın. Şimdi Boğaziçi'ne baktım,Onlar ileri gider, sen geri kalırsın. Şimdi Boğaziçi'ne baktım, her seferinde yüreğim öyle parça parçalanıyor.her seferinde yüreğim öyle parça parçalanıyor. Boğaz'ın içini dolduruyor Rus gemileri geçerken. Koca gemiler.Boğaz'ın içini dolduruyor Rus gemileri geçerken. Koca gemiler. Peş peşe bakıyorsun orak çekiç, orak çekiç geçip duruyor…Peş peşe bakıyorsun orak çekiç, orak çekiç geçip duruyor… "Orak tarım, çekiç sanayi" demiş adam, koca koca gemiler... "Orak tarım, çekiç sanayi" demiş adam, koca koca gemiler...

Biz ne yapacağız? Biz de çalışacağız. Onlar öyle çalışıp gelişiyorlar. Biz ne yapacağız?

Biz de çalışacağız. Onlar öyle çalışıp gelişiyorlar.

Biz durursak ondan sonra ne olur? İşte bunun ki gibi duruma düşeriz.Biz durursak ondan sonra ne olur?

İşte bunun ki gibi duruma düşeriz.
Allah uyanıklık versin. Müslümanlık sadece namaz kılmak değil. Allah uyanıklık versin. Müslümanlık sadece namaz kılmak değil. Dervişlik de o değil. Bunu çok iyi öğrendim, çok net olarak öğrendim.Dervişlik de o değil. Bunu çok iyi öğrendim, çok net olarak öğrendim. Bir insanın dervişliği işinden belli olur.Bir insanın dervişliği işinden belli olur. Müslümanlığı işinden belli olur, konuşmasından belli olur. Müslümanlığı işinden belli olur, konuşmasından belli olur.

Ne işe yarıyorsun, muzır adam mısın, faydalı adam mısın? Ne işe yarıyorsun, muzır adam mısın, faydalı adam mısın? Diğer insanlar senden bir fayda görüyor mu? Diğer insanlar senden bir fayda görüyor mu? Yoksa diğer insanların sırtına binmiş öyle mi geçiniyorsun? Yoksa diğer insanların sırtına binmiş öyle mi geçiniyorsun?

O kadar basit ölçersin, biçersin faydalı ise o insan iyidir. O kadar basit ölçersin, biçersin faydalı ise o insan iyidir. Dilenmeyi yasaklamış Peygamber Efendimiz. Dilenmeyi yasaklamış Peygamber Efendimiz.

"Git, bir şeyin varsa sat, odun topla kırlardan bayırlardan, "Git, bir şeyin varsa sat, odun topla kırlardan bayırlardan, sat, işte onun geliriyle şöyle yap böyle yap." sat, işte onun geliriyle şöyle yap böyle yap."

İşte İslâm budur! Kimseden bir şey istemek yok, talep etmek yok, çalışırsın, İşte İslâm budur! Kimseden bir şey istemek yok, talep etmek yok, çalışırsın, çabalarsın güzel yaparsın. çabalarsın güzel yaparsın.

Emekliyim, işim yok? Camiin etrafını temizle, camiin bir işini yap.Emekliyim, işim yok?

Camiin etrafını temizle, camiin bir işini yap.
Ortalığı derle toparla. Biraz bilgin varsa oturt şurayaOrtalığı derle toparla. Biraz bilgin varsa oturt şuraya üç tane çocuğu İslâm'ın inceliklerini öğret. üç tane çocuğu İslâm'ın inceliklerini öğret. Kur'an okumasını öğret; "bak dinimiz şöyle böyle" de.Kur'an okumasını öğret; "bak dinimiz şöyle böyle" de. Çalışmak, gayret ve gayretinin yöneldiği istikamettir. Çalışmak, gayret ve gayretinin yöneldiği istikamettir. Allah bize uyanıklık nasip etsin. Hak ve hakikî müslüman etsin. Allah bize uyanıklık nasip etsin. Hak ve hakikî müslüman etsin.

Hepimizin hastalıkları birikiyor. Memleket çapında bir böyle revir gibi memleket. Hepimizin hastalıkları birikiyor. Memleket çapında bir böyle revir gibi memleket. Bir hastane gibi… Tepeden tırnağa. Doğudan batıya bir hastane gibi...Bir hastane gibi… Tepeden tırnağa. Doğudan batıya bir hastane gibi... Hepimizin hastalığı birikiyor, sıhhatli insan yok ki öbürlerine hizmet etsin. Hepimizin hastalığı birikiyor, sıhhatli insan yok ki öbürlerine hizmet etsin.

"Bir tane ayık yok ki dışarı çıksan da içeridekiler sarhoş desin." diyor Şeyh Sâdî; "Bir tane ayık yok ki dışarı çıksan da içeridekiler sarhoş desin." diyor Şeyh Sâdî; "Yok ki bir tanesi gelip de zabıtaya içeride sarhoşlar var desin. "Yok ki bir tanesi gelip de zabıtaya içeride sarhoşlar var desin. Bir ayık yok ki hepsi sarhoş." Bir ayık yok ki hepsi sarhoş."

"Dışarı çıkıp içeride sarhoşlar toplandı diyecek kimse yok." diyor. "Dışarı çıkıp içeride sarhoşlar toplandı diyecek kimse yok." diyor. Böyle olunca cemiyetin hali de böyle olacak. Fâtiha-i Şerîfe me'al besmele-i şerife. Böyle olunca cemiyetin hali de böyle olacak.

Fâtiha-i Şerîfe me'al besmele-i şerife.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2