Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Âhir 1446
21 Aralık 2024
İmsak
06:46
Güneş
08:19
Öğle
13:07
İkindi
15:25
Akşam
17:46
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Münâfık Kimseler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’ın Asr-ı Saadette Bile Münafıklara İslam’ı Nasip Etmeyişi, Muhakeme Yeteneğimizi Sürekli Kullanmamız Lazım, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Münâfık Kimseler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’ın Asr-ı Saadette Bile Münafıklara İslam’ı Nasip Etmeyişi, Muhakeme Yeteneğimizi Sürekli Kullanmamız Lazım, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. el-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Kemâ yenbağî li Celâli vechihî ve li azîmi sultânih.Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Kemâ yenbağî li Celâli vechihî ve li azîmi sultânih. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âl'ihî ve sahbihîVe's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âl'ihî ve sahbihî ve men tebi'ahû ilâ yevmi'd-dîn. Emma ba'd… ve men tebi'ahû ilâ yevmi'd-dîn.

Emma ba'd…

Enne racülen iste'zene ale'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem fe kâle: Enne racülen iste'zene ale'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem fe kâle: İ'zenû lehû fe le bi'se ibnü'l-aşîreti ev bi'se raculü'l-aşîreti. İ'zenû lehû fe le bi'se ibnü'l-aşîreti ev bi'se raculü'l-aşîreti.

Hz. Âişe-i Sıddîka validemizden rivayet olunmuş ki; Hz. Âişe-i Sıddîka validemizden rivayet olunmuş ki;

"Adamın birisi Peygamber Efendimiz'in yanına girmek için izin istemiş." "Adamın birisi Peygamber Efendimiz'in yanına girmek için izin istemiş."

Kapalı bir kapının arkasına; bir odaya, eve girerken sahibinden izin almak âdeti var. Kapalı bir kapının arkasına; bir odaya, eve girerken sahibinden izin almak âdeti var. Onun âdabını da görmüştük. "es-Selâmu aleyküm." denilecek. "Girebilir miyim?"Onun âdabını da görmüştük. "es-Selâmu aleyküm." denilecek. "Girebilir miyim?" E edhulu? denilecek. İzin verilirse girilecek verilmezse demek ki mazeret varmış, dönülecek.E edhulu? denilecek. İzin verilirse girilecek verilmezse demek ki mazeret varmış, dönülecek. Ve kapıya yüz çevrilmeyecek, bakılmayacak, kapıya yan dönülecek Ve kapıya yüz çevrilmeyecek, bakılmayacak, kapıya yan dönülecek veya arka dönülecek ki açan kimse birden görülmesin diye. veya arka dönülecek ki açan kimse birden görülmesin diye.

Adamın birisi Peygamber Efendimiz'in yanına girmek için izin istedi.Adamın birisi Peygamber Efendimiz'in yanına girmek için izin istedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki: İ'zenû lehû.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki: İ'zenû lehû. "Verin izni şuna." Bi'se ibnü'l-aşîreti. "Aşiretin, kavmin ne kötü bir mensubu o kimse."Verin izni şuna." Bi'se ibnü'l-aşîreti. "Aşiretin, kavmin ne kötü bir mensubu o kimse. Girsin bakalım hadi. Ne diyecekse desin." falan gibilerden. Girsin bakalım hadi. Ne diyecekse desin." falan gibilerden.

Demek ki münafık olursa, o gibi kimselerin hakkında böyle söz söylemekte mahsur yok ki Demek ki münafık olursa, o gibi kimselerin hakkında böyle söz söylemekte mahsur yok ki Efendimiz böyle diyor. Efendimiz böyle diyor.

"Peki, izin verin gelsin, bırakın gelsin bakalım. "Peki, izin verin gelsin, bırakın gelsin bakalım. Ama kavmin en berbatı, ne kötü bir mensubu." demiş. Ama kavmin en berbatı, ne kötü bir mensubu."

demiş.
Artık herhalde ne kusuru vardıysa, Artık herhalde ne kusuru vardıysa, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem çok kimseleri affeder ama Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem çok kimseleri affeder ama onun o halinden dolayı böyle söylemiş. onun o halinden dolayı böyle söylemiş.

Yine Hz. Âişe-i Sıddîka validemizden rivayet olunmuş ki; Kâlet. "Şöyle demiş."Yine Hz. Âişe-i Sıddîka validemizden rivayet olunmuş ki; Kâlet. "Şöyle demiş." Kâle'n-Nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem. "Peygamber Efendimiz buyurdu ki." Kâle'n-Nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem. "Peygamber Efendimiz buyurdu ki." Mâ ezunnu fülânen ve fülânen ya'rifâni min dîninâ şey'en. Mâ ezunnu fülânen ve fülânen ya'rifâni min dîninâ şey'en. Kâle'l-Leysü: Kâne raculeyni mine'l-münâfikîne. Kâle'l-Leysü: Kâne raculeyni mine'l-münâfikîne.

Yine Hz. Âişe validemiz anlatıyor.Yine Hz. Âişe validemiz anlatıyor. Çünkü evin ahalisinden olduğu için onun haber vermesi tabii.Çünkü evin ahalisinden olduğu için onun haber vermesi tabii. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Mâ ezunnu. "Sanmıyorum ki." Fülânen ve fülânen. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Mâ ezunnu. "Sanmıyorum ki." Fülânen ve fülânen. "Falanca adam ve falanca adam." Ya'rifâni min dîninâ şey'en. "Falanca adam ve falanca adam." Ya'rifâni min dîninâ şey'en. "Bizim bu dinimiz İslâm'dan bir şey biliyorlar sanmıyorum. "Bizim bu dinimiz İslâm'dan bir şey biliyorlar sanmıyorum. Sanmıyorum ki bir şey biliyorlar." Bir şey bilmiyorlar.Sanmıyorum ki bir şey biliyorlar." Bir şey bilmiyorlar. İslâm'ı anlamamışlar. Kafalarına girmemiş.İslâm'ı anlamamışlar. Kafalarına girmemiş. İslâm'ın ruhunu, mahiyetini, zihniyetini anlayamamış bu adamlar. İslâm'ın ruhunu, mahiyetini, zihniyetini anlayamamış bu adamlar.

Bu hadisi Buhâri hazretleri rivayet etmiş rahmetullahi aleyh. Bu hadisi Buhâri hazretleri rivayet etmiş rahmetullahi aleyh. Ve hadisin râvilerinden birisi olan el-Leysü'bnü Sa'd demiş ki; "Bu iki adam."Ve hadisin râvilerinden birisi olan el-Leysü'bnü Sa'd demiş ki; "Bu iki adam." İsimlerini söylediği Peygamber Efendimiz'in: İsimlerini söylediği Peygamber Efendimiz'in: Kâne raculeyni mine'l-münâfikîne. "Münafıklardandı." Kâne raculeyni mine'l-münâfikîne. "Münafıklardandı."

Biliyorsunuz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zamanında Biliyorsunuz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zamanında bazı insanlar toplumdan korktuğu için "müslüman olduk" diyorlardı.bazı insanlar toplumdan korktuğu için "müslüman olduk" diyorlardı. Ama içleri adam olmamıştı. İçleri, kalpleri bozuktu. Ama içleri adam olmamıştı. İçleri, kalpleri bozuktu.

Onlar, münafıklar; bozgunculuk yaparlar, fitne çıkartırlar, dedikodu yaparlar, Onlar, münafıklar; bozgunculuk yaparlar, fitne çıkartırlar, dedikodu yaparlar, yüze gülerler arkadan kuyu kazarlar.yüze gülerler arkadan kuyu kazarlar. Onlar hakkında diyor ki ikisi hakkında; Onlar hakkında diyor ki ikisi hakkında;

"Onların bizim dinimizden bir şey bildiklerini sanmıyorum." "Onların bizim dinimizden bir şey bildiklerini sanmıyorum."

Dini, Allah'ı, âhireti, cezayı, Mahkeme-i Kübrâ'yı bilse yapmaz öyle şeyler. Dini, Allah'ı, âhireti, cezayı, Mahkeme-i Kübrâ'yı bilse yapmaz öyle şeyler. Öğrenemiyorlar. Nasipsiz. Öğrenemiyorlar. Nasipsiz.

Peki, bir insan Peygamber Efendimiz'in Asr-ı Saadeti'nde yaşar daPeki, bir insan Peygamber Efendimiz'in Asr-ı Saadeti'nde yaşar da üstelik bir de şartlar zorladığı için "müslüman oldum" der de niye münafık olarak kalır hâlâ? üstelik bir de şartlar zorladığı için "müslüman oldum" der de niye münafık olarak kalır hâlâ?

Çok önemli bir şey! Demek ki nasipsiz, Allah nasip etmiyor. Çok önemli bir şey! Demek ki nasipsiz, Allah nasip etmiyor. Allahu Teâlâ hazretleri kimlere nasip etmez bu imanı, hidayeti? Allahu Teâlâ hazretleri kimlere nasip etmez bu imanı, hidayeti?

Vallâhu lâ yehdi'l-kavme'z-zâlimîn. "Zalim olursa zalime hidayet vermez Allah." Vallâhu lâ yehdi'l-kavme'z-zâlimîn.

"Zalim olursa zalime hidayet vermez Allah."

Çünkü hidayet cennetin anahtarıdır. Çünkü hidayet cennetin anahtarıdır. Cennetin anahtarını götürüp de sevmediği kişiye Allah vermez. Zalim adam. Cennetin anahtarını götürüp de sevmediği kişiye Allah vermez.

Zalim adam.
Zulmün çeşitleri vardır. Zulüm, insan günah işliyorsa o da zalimdir.Zulmün çeşitleri vardır. Zulüm, insan günah işliyorsa o da zalimdir. Nefsine zulmediyor, çünkü kendisini helak ediyor, âhirette başını derde sokuyor, Nefsine zulmediyor, çünkü kendisini helak ediyor, âhirette başını derde sokuyor, cehenneme girecek, yanacak. Nefsine zulmediyor. cehenneme girecek, yanacak. Nefsine zulmediyor.

Fe minhüm zâlimun li nefsihî. "İnsanların bir kısmı günah işler. Yani nefsine zulmeder." Fe minhüm zâlimun li nefsihî.

"İnsanların bir kısmı günah işler. Yani nefsine zulmeder."

Bazıları da başkalarına zulmeder. Kendisi günahı da işler de, Bazıları da başkalarına zulmeder. Kendisi günahı da işler de, bir de başkalarının haklarını çiğner; başkalarını inletir, ağlatır, üzer, zarara uğratır. bir de başkalarının haklarını çiğner; başkalarını inletir, ağlatır, üzer, zarara uğratır. Gadreder gasp eder, malını alır vesaire falan... O da bir zulüm. Gadreder gasp eder, malını alır vesaire falan... O da bir zulüm.

ez-Zulmü zulümâtün yevme'l-kıyâmeti. ez-Zulmü zulümâtün yevme'l-kıyâmeti.

"Kıyamet gününde o kara kara belalar dertler başına çökecek."Kıyamet gününde o kara kara belalar dertler başına çökecek. Kıyamet günü zulmet, karanlık olacak, o yaptığı zulümler." Kıyamet günü zulmet, karanlık olacak, o yaptığı zulümler."

Böyle bir şey olduğu zaman, mânevî liyakatsizliği olduğu için Allah hidayet vermiyor. Böyle bir şey olduğu zaman, mânevî liyakatsizliği olduğu için Allah hidayet vermiyor.

Yoksa edebi, pişmanlığı olsa; kusuru olsa nice nice nice insanlar sonunda mü'min olmuşlardır.Yoksa edebi, pişmanlığı olsa; kusuru olsa nice nice nice insanlar sonunda mü'min olmuşlardır. Hatta savaşlara girip şehit olarak ölmüşlerdir. Cennetlik olmuşlardır. Hatta savaşlara girip şehit olarak ölmüşlerdir. Cennetlik olmuşlardır. Ama başında İslâm'ın azılı düşmanlarıydı. Hz. Ömer bile öyle değil miydi? Ama başında İslâm'ın azılı düşmanlarıydı.

Hz. Ömer bile öyle değil miydi?
Nasıl kızıyordu müslümanlara? Nasıl eniştesini dövmüştü? Ağzını burnunu kanatmıştı? Nasıl kızıyordu müslümanlara? Nasıl eniştesini dövmüştü? Ağzını burnunu kanatmıştı?

Peygamber Efendimiz'i öldürmeye çıkıyor evden. "Şu adamı öldüreyim." Peygamber Efendimiz'i öldürmeye çıkıyor evden.

"Şu adamı öldüreyim."

Çünkü iri yarı güçlü kuvvetli bahadır. Hızlı hızlı giderken, Çünkü iri yarı güçlü kuvvetli bahadır. Hızlı hızlı giderken, birisi onun kılıcını kuşanmış ciddi ciddi gittiğini görünce; birisi onun kılıcını kuşanmış ciddi ciddi gittiğini görünce;

"Nereye gidiyorsun ya Ömer?" "Şu adamın işini bitireceğim." falan deyince. "Nereye gidiyorsun ya Ömer?"

"Şu adamın işini bitireceğim."

falan deyince.

"Sen onun işini bitiremezsin, onun yanında onu canından ziyade sevip koruyan insanlar,"Sen onun işini bitiremezsin, onun yanında onu canından ziyade sevip koruyan insanlar, muhafızlar var. muhafızlar var. Sen ona bir şey yapamazsın. Hem sen bir kere önce kendi ailene hâkim ol.Sen ona bir şey yapamazsın. Hem sen bir kere önce kendi ailene hâkim ol. Senin kız kardeşin, senin enişten müslüman olmuş. Sen ilk önce onları…" Senin kız kardeşin, senin enişten müslüman olmuş. Sen ilk önce onları…"

"Ne! Onlar müslüman mı oldu?" Hemen döndürüyor yolu. "Ne! Onlar müslüman mı oldu?"

Hemen döndürüyor yolu.
Doğru kız kardeşinin ve eniştesinin evine gidiyor. İçeride Kur' an okuyorlarmış. Doğru kız kardeşinin ve eniştesinin evine gidiyor. İçeride Kur' an okuyorlarmış. Dışarıdan geldiği zaman duyuluyor. Bakıyor Kur' an okuyorlar. Dışarıdan geldiği zaman duyuluyor. Bakıyor Kur' an okuyorlar.

Tak tak tak hızlı kapıyı vuruyor! Tak açıyor! Kapı varsa. Ben "kapıyı vuruyor" dedim Tak tak tak hızlı kapıyı vuruyor! Tak açıyor!

Kapı varsa. Ben "kapıyı vuruyor" dedim
ama laf olsun diye dedim. Belki kapıları yok perde var. ama laf olsun diye dedim. Belki kapıları yok perde var.

Öyle tahtayı nereden bulacaklar da 50 dolara kapı takacaklar? İçeri giriyor. Öyle tahtayı nereden bulacaklar da 50 dolara kapı takacaklar?

İçeri giriyor.

"Ne okuyordunuz?" "Yoktu moktu…" falan. "Çıkartın!" Bilmem ne… "Ne okuyordunuz?"

"Yoktu moktu…"

falan.

"Çıkartın!"

Bilmem ne…

"Siz de mi müslüman oldunuz?" diyerek eniştesini dövüyor. "Siz de mi müslüman oldunuz?"

diyerek eniştesini dövüyor.
Kız kardeşinin beyini dövüyor. Hırpalıyor, kanatıyor. Kız kardeşinin beyini dövüyor. Hırpalıyor, kanatıyor. O zaman artık kız kardeşi de sabrı taşıp söylüyor. Onun o böyle şiddetli şeyinden oturuyor; O zaman artık kız kardeşi de sabrı taşıp söylüyor. Onun o böyle şiddetli şeyinden oturuyor;

"Allah Allah! Bu ne haldir, getirin bakayım, ben de okuyayım." falan derken. "Allah Allah! Bu ne haldir, getirin bakayım, ben de okuyayım."

falan derken.
Kalbi yumuşuyor, yumuşuyor, yumuşuyor… İmana geliyor. Kalbi yumuşuyor, yumuşuyor, yumuşuyor… İmana geliyor.

Neden? Hz. Ömer niye müslüman oldu? Niye müslüman oldu biliyor musunuz? Neden?

Hz. Ömer niye müslüman oldu?

Niye müslüman oldu biliyor musunuz?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz dua ediyordu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz dua ediyordu.

"Yâ Rabbi! İki Ömer'den biriyle şu dini kuvvetlendir!" diye. "Yâ Rabbi! İki Ömer'den biriyle şu dini kuvvetlendir!"

diye.
Peygamber Efendimiz'in duasına erdi de ondan. Yoksa Allah herkese hidayeti vermez.Peygamber Efendimiz'in duasına erdi de ondan. Yoksa Allah herkese hidayeti vermez. Resûlü'nün hatırına, o kızını gömen kişiyi müslüman etti. Cennetlik eyledi. Resûlü'nün hatırına, o kızını gömen kişiyi müslüman etti. Cennetlik eyledi. Aşere-i Mübeşşere'den eyledi. İslâm'ın en yüksek şahsiyetlerinden oldu.Aşere-i Mübeşşere'den eyledi. İslâm'ın en yüksek şahsiyetlerinden oldu. Halîfe-i Sânî oldu Peygamber Efendimiz'den sonra. Halîfe-i Sânî oldu Peygamber Efendimiz'den sonra.

Bir insan eğer münafık olarak kalıyorsa Peygamber Efendimiz'in zamanında Bir insan eğer münafık olarak kalıyorsa Peygamber Efendimiz'in zamanında edepsizlikleri vardır. Edepsizlikleri, terbiyesizlikleri vardır. Ondan öyledir. edepsizlikleri vardır. Edepsizlikleri, terbiyesizlikleri vardır. Ondan öyledir.

Üçüncü hadîs-i şerîf: An Fâtıma binti Kaysin radıyallahu anhâ kâlet: Üçüncü hadîs-i şerîf:

An Fâtıma binti Kaysin radıyallahu anhâ kâlet:
Eteytü'n-Nebiyye sallallahu aleyhi ve sellem fe kultü: İnne Ebe'l-Cehmi ve Mu'âviyete hatebânî. Eteytü'n-Nebiyye sallallahu aleyhi ve sellem fe kultü: İnne Ebe'l-Cehmi ve Mu'âviyete hatebânî. Fe kâle Resûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ Mu'âviyetü fe su'lûkün lâ mâle lehûFe kâle Resûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ Mu'âviyetü fe su'lûkün lâ mâle lehû ve emmâ Ebû'l-Cehmi fe lâ yede'u'l-asâ an atikıhî. Müttefekun aleyh. ve emmâ Ebû'l-Cehmi fe lâ yede'u'l-asâ an atikıhî. Müttefekun aleyh. Ve fî rivâyetin li'l-Müslim: Ve emmâ Ebû'l-Cehmi fe darrâbun li'n-nisâi. Ve fî rivâyetin li'l-Müslim: Ve emmâ Ebû'l-Cehmi fe darrâbun li'n-nisâi.

Fâtıma binti Kays, ashabdan ve muhacirlerden bir mübarek hatun. Fâtıma binti Kays, ashabdan ve muhacirlerden bir mübarek hatun. Peygamber Efendimiz'den otuz dört hadis rivayet ettiği belirtiliyor. Peygamber Efendimiz'den otuz dört hadis rivayet ettiği belirtiliyor. Bu Fâtımat'übni Kays demiş ki; "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e vardım yanına. Bu Fâtımat'übni Kays demiş ki;

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e vardım yanına.
Ve ona dedim ki; Ebû'l-Cehim ve Muaviye beni evlenmek için istiyorlar." Ve ona dedim ki; Ebû'l-Cehim ve Muaviye beni evlenmek için istiyorlar."

Ebû'l-Cehim… Burada hakkında bilgi verilmemiş. Ben de elimde başka kaynaklar olmadığı içinEbû'l-Cehim… Burada hakkında bilgi verilmemiş. Ben de elimde başka kaynaklar olmadığı için geniş bilgi veremeyeceğim. Birkaç tane Muaviye var. geniş bilgi veremeyeceğim. Birkaç tane Muaviye var. Muaviyetü'bni Ebî Süfyân olabilir. Bir de Muaviye İbn Hakem es-Sülemî, Benî Süleym'den var. Muaviyetü'bni Ebî Süfyân olabilir. Bir de Muaviye İbn Hakem es-Sülemî, Benî Süleym'den var. Peygamber Efendimiz'den 13 hadis rivayet etmiş. Muaviye bin Hayde var, Peygamber Efendimiz'den 13 hadis rivayet etmiş. Muaviye bin Hayde var, Peygamber Efendimiz'den hadis rivayeti var. Horasan'da vefat etmiş. Peygamber Efendimiz'den hadis rivayeti var. Horasan'da vefat etmiş. Muaviye b. Ebî Süfyân var. Emevî sülalesinden biliyorsunuz.Muaviye b. Ebî Süfyân var. Emevî sülalesinden biliyorsunuz. Peygamber Efendimiz'in hanımının birisinin kardeşi oluyor. Meşhur Muaviye. Peygamber Efendimiz'in hanımının birisinin kardeşi oluyor. Meşhur Muaviye.

Onlardan hangisi olduğu burada belirtilmiyor. Onlardan hangisi olduğu burada belirtilmiyor. "Ebû Cehim ve Muaviye beni istediler" diye Peygamber Efendimiz'e danıştı Fâtıma binti Kays. "Ebû Cehim ve Muaviye beni istediler" diye Peygamber Efendimiz'e danıştı Fâtıma binti Kays. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: Emmâ Mu'âviye. "Muaviye'ye gelince, Muaviye malı bulunmayan bir fakirdir." Emmâ Mu'âviye. "Muaviye'ye gelince, Muaviye malı bulunmayan bir fakirdir."

Demek ki Muaviyeti'bni Ebî Süfyân değil. Çünkü o Kureyş'in zengini idi. O değil. Demek ki Muaviyeti'bni Ebî Süfyân değil. Çünkü o Kureyş'in zengini idi. O değil.

Muaviye parası pulu yok. Fukarâdır, malsız bir fakirdir. Muaviye parası pulu yok. Fukarâdır, malsız bir fakirdir.

"Ebû'l-Cehim'e gelince. Ebû Cehim omzundan sopasını yere bırakmaz."Ebû'l-Cehim'e gelince. Ebû Cehim omzundan sopasını yere bırakmaz. Hep sopası omuzunda gezer." Çapraz mı takıyordu, nasıl takıyorduysa, "eli sopalı" demek. Hep sopası omuzunda gezer."

Çapraz mı takıyordu, nasıl takıyorduysa, "eli sopalı" demek.
Bu mânayı İmam Müslim rahmetullahi aleyh kitabında açıklamış: Bu mânayı İmam Müslim rahmetullahi aleyh kitabında açıklamış: Emmâ Ebû'l-Cehmi fe darrâbun li'n-nisâi. "O kadınları çok döven bir herifti." Emmâ Ebû'l-Cehmi fe darrâbun li'n-nisâi. "O kadınları çok döven bir herifti." Darrâb "çok darbe vuran, döven" demek.Darrâb "çok darbe vuran, döven" demek. "Kadınları çok döven bir kimseydi." demiş Peygamber Efendimiz. "Kadınları çok döven bir kimseydi." demiş Peygamber Efendimiz.

Günahı âşikâre işleyen bir kimsenin onunla işi olacak Günahı âşikâre işleyen bir kimsenin onunla işi olacak bir kimseye durumunu söylemek câiz oluyor, gıybet olmuyor ya… Geldi sordu; bir kimseye durumunu söylemek câiz oluyor, gıybet olmuyor ya… Geldi sordu;

"Hangisine varayım? İkisi de istiyor beni. Talip oldular nikâhıma. "Hangisine varayım? İkisi de istiyor beni. Talip oldular nikâhıma. Ona mı varayım ona mı varayım?" "Bir tanesi fakirdir, malsız mülksüzdür, Ona mı varayım ona mı varayım?"

"Bir tanesi fakirdir, malsız mülksüzdür,
ötekisinin de sopa her zaman yanındadır, omuzundan sopası aşağıya inmez, bir yere bırakmaz. ötekisinin de sopa her zaman yanındadır, omuzundan sopası aşağıya inmez, bir yere bırakmaz. Eli sopalıdır." diyor. "Kadınları çok döver. Gidersen çok dayak yersin." Eli sopalıdır."

diyor.

"Kadınları çok döver. Gidersen çok dayak yersin."

demek istiyor. Çünkü evlenecek, söylemezse olmaz. demek istiyor. Çünkü evlenecek, söylemezse olmaz.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem böyle dediğine göre demek ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem böyle dediğine göre demek ki bu hikâyenin sonu aslında meraklı. Hangisine vardı acaba sonradan bu hikâyenin sonu aslında meraklı. Hangisine vardı acaba sonradan bu Fâtıma binti Kays bilmiyorum. Burada da bir açıklama yok. bu Fâtıma binti Kays bilmiyorum. Burada da bir açıklama yok.

Ama demek ki birisiyle birisinin bir işi olacaksa, o da sana gelip bu nasıldır diye sorduysa, Ama demek ki birisiyle birisinin bir işi olacaksa, o da sana gelip bu nasıldır diye sorduysa, o zaman doğruyu söylemek gerekiyor. o zaman doğruyu söylemek gerekiyor.

"Ben falancayla ticaret yapacağım, yapayım mı hocam?"Ben falancayla ticaret yapacağım, yapayım mı hocam? Ortaklık kuracağız, işime onu almak istiyorum." Ortaklık kuracağız, işime onu almak istiyorum."

"İyi ama o beş tane iş batırdı. Sekiz kişiyi dolandırdı. Bilmem kaç kişiyi aldattı." "İyi ama o beş tane iş batırdı. Sekiz kişiyi dolandırdı. Bilmem kaç kişiyi aldattı."

Bunu söylemezse o adam da onunla iş yapacak. Ondan sonra o da aldanacak. Bunu söylemezse o adam da onunla iş yapacak. Ondan sonra o da aldanacak. Onun için işi düşen kimsenin bilmesi bakımından söylenir. Onun için işi düşen kimsenin bilmesi bakımından söylenir.

Sair zamanlar umumî terbiye; müslümanların kusurlarını örtmeye çalışmaktır.Sair zamanlar umumî terbiye; müslümanların kusurlarını örtmeye çalışmaktır. Kim bir müslümanın bir ayıbını örterse, Allah da onun kıyamet günü bir ayıbını örter. Kim bir müslümanın bir ayıbını örterse, Allah da onun kıyamet günü bir ayıbını örter. Ama böyle kusuru yaygınlaşmış, artık fâsık-ı mücâhir olmuşsa, Ama böyle kusuru yaygınlaşmış, artık fâsık-ı mücâhir olmuşsa, artık pervasız bir günahkâr olmuşsa o zaman söylenir.artık pervasız bir günahkâr olmuşsa o zaman söylenir. Bir de işi olan kimseye işi icabı bilsin diye söylenir. Bir de işi olan kimseye işi icabı bilsin diye söylenir.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi güzel huylu, doğru sözlü, affedici, ayıpları örtücü, Allahu Teâlâ hazretleri bizi güzel huylu, doğru sözlü, affedici, ayıpları örtücü, dedikodu yapmayan kimselerden eylesin. dedikodu yapmayan kimselerden eylesin.

Ama her şeyin haddi, çizgisi, hududu, şartı var. Bunları da bilmemiz gerekiyor.Ama her şeyin haddi, çizgisi, hududu, şartı var. Bunları da bilmemiz gerekiyor. "Ben kusuru örteceğim" derken, iş yapacak adamın "Ben kusuru örteceğim" derken, iş yapacak adamın ortak olacağı kimsenin bildiğin kusurunu söylemezsen, canını yakmasına,ortak olacağı kimsenin bildiğin kusurunu söylemezsen, canını yakmasına, malını batırmasına sebep olursan orada yanlış olur.malını batırmasına sebep olursan orada yanlış olur. Düşüneceksin, makul olanı yapacaksın. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.Düşüneceksin, makul olanı yapacaksın.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.
Sa'd İbn Ebî Vakkas ve Utbe vesair rıdvanallahi aleyhim ecmaîn, sekiz sahabîyi;Sa'd İbn Ebî Vakkas ve Utbe vesair rıdvanallahi aleyhim ecmaîn, sekiz sahabîyi; "Şu Kureyşlilerin ne yaptıklarını öğrenin, gelin." diye Nahle'ye gönderdi. "Şu Kureyşlilerin ne yaptıklarını öğrenin, gelin." diye Nahle'ye gönderdi. Taif ile Mekke arasında mıntıka. Oraya gittiler onlar. Taif ile Mekke arasında mıntıka.

Oraya gittiler onlar.
Bir tanesini de başlarına, Utbe'yi de başkan, emîr tayin etti. Bir tanesini de başlarına, Utbe'yi de başkan, emîr tayin etti. "Sen bunların başkanı ol." dedi. Böyle meşakkate, açlığa, "Sen bunların başkanı ol." dedi. Böyle meşakkate, açlığa, susuzluğa tahammüllü sekiz kişiyi bilgi toplamak için gönderdi Kureyş tarafına.susuzluğa tahammüllü sekiz kişiyi bilgi toplamak için gönderdi Kureyş tarafına. Medine uzak ya, ne yapıyorlar, durumları nedir; bilgi almak için... Medine uzak ya, ne yapıyorlar, durumları nedir; bilgi almak için...

Onlar oraya vardılar. Baktılar dört kişilik bir kâfile bir sürü develerle geliyor. Onlar oraya vardılar. Baktılar dört kişilik bir kâfile bir sürü develerle geliyor. Dört kişi de var. Baktılar başlarındaki adamlar da azılı İslâm düşmanları. Dört kişi de var. Baktılar başlarındaki adamlar da azılı İslâm düşmanları.

"Ne yapalım ne edelim? Resûlullah bize buradan haber toplayın dedi ama"Ne yapalım ne edelim? Resûlullah bize buradan haber toplayın dedi ama bunlar da karşımıza geldiler." bunlar da karşımıza geldiler."

İstişare yaptılar; "Bunlara saldıralım." dediler. Mekke'ye yakın, Arafat tarafı, orada bir yerde.İstişare yaptılar;

"Bunlara saldıralım." dediler. Mekke'ye yakın, Arafat tarafı, orada bir yerde.
Nahle adlı, "hurmalık" demek. Saldırdılar. Bir tanesini öldürdüler. İki tanesini esir aldılar. Nahle adlı, "hurmalık" demek.

Saldırdılar. Bir tanesini öldürdüler. İki tanesini esir aldılar.
Bir tanesini kaçırdılar. Dört kişinin bir tanesini hakladılar. Bir tanesini kaçırdılar. Dört kişinin bir tanesini hakladılar. Ondan sonra iki tanesini de esir yakaladılar. Bir tanesi de kaçtı ellerinden, gitti.Ondan sonra iki tanesini de esir yakaladılar. Bir tanesi de kaçtı ellerinden, gitti. Ama haram aylardaydı. Savaşın, cidalin, Araplar arasında yapılmadığı zamanlardaydı. Ama haram aylardaydı. Savaşın, cidalin, Araplar arasında yapılmadığı zamanlardaydı.

Peygamber Efendimiz'e kervanı, ganimeti, esirleri getirdiler. Efendimiz çok üzüldü. Peygamber Efendimiz'e kervanı, ganimeti, esirleri getirdiler. Efendimiz çok üzüldü. Dedi ki; "Ben sizi oraya böyle adam öldürün, yol kesin, kervan vurun,Dedi ki;

"Ben sizi oraya böyle adam öldürün, yol kesin, kervan vurun,
ganimet alın diye göndermemiştim. Haber için göndermiştim." dedi çok üzüldüm. ganimet alın diye göndermemiştim. Haber için göndermiştim." dedi çok üzüldüm. Onlar da çok üzüldüler, dediler; "Resûlullah'ın talimatını tam uygulayamadık." filan diye.Onlar da çok üzüldüler, dediler; "Resûlullah'ın talimatını tam uygulayamadık." filan diye. Ama bir müddet geçtikten sonra, Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri âyet indirdi. Ama bir müddet geçtikten sonra, Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri âyet indirdi.

Evet, haram aylarda savaşmak doğru değildir amaEvet, haram aylarda savaşmak doğru değildir ama Harem mıntıkasından müslümanları çıkartmak da daha beterdir, fitne daha beterdir. Harem mıntıkasından müslümanları çıkartmak da daha beterdir, fitne daha beterdir. Müslümanları da onlar çıkarttılar onlar daha suçlu diye. Müslümanları da onlar çıkarttılar onlar daha suçlu diye.

Onlar Peygamber Efendimiz'i öldürmeye kast etmemişler miydi? Onlar Peygamber Efendimiz'i öldürmeye kast etmemişler miydi?

Niye hicret etti Peygamber Efendimiz? Âyet indirdi. Niye hicret etti Peygamber Efendimiz?

Âyet indirdi.
Ondan sonra Peygamber Efendimiz, onlara artık âyet indikten sonra bir şey demedi.Ondan sonra Peygamber Efendimiz, onlara artık âyet indikten sonra bir şey demedi. Onlar da sevindiler. Sıkıntı çekiyorlardı çünkü. "Yanlış bir iş yaptık mı?" falan diye.Onlar da sevindiler. Sıkıntı çekiyorlardı çünkü. "Yanlış bir iş yaptık mı?" falan diye. Kervanın içinde de epeyce kuru üzüm, deri, yiyecek içecek, epeyce işe yarayan malzeme de vardı. Kervanın içinde de epeyce kuru üzüm, deri, yiyecek içecek, epeyce işe yarayan malzeme de vardı.

Cenâb-ı Hak; "iyi yapmışsınız" demiş oldu sonuç itibariyle Allahu Teâlâ hazretleri. Cenâb-ı Hak; "iyi yapmışsınız" demiş oldu sonuç itibariyle Allahu Teâlâ hazretleri.

Bu vakayı niçin anlattım? Her zaman şu, Allah'ın bize verdiği muhakememizi, Bu vakayı niçin anlattım?

Her zaman şu, Allah'ın bize verdiği muhakememizi,
aklımızı, fikrimizi, ilmimizi, irfanımızı çalıştırıp yerine göre hareket etmek lazım.aklımızı, fikrimizi, ilmimizi, irfanımızı çalıştırıp yerine göre hareket etmek lazım. Yerine göre hareket edip Allah'ın rızasına uygun olanı bulmaya çalışıp onu yapmak lazım. Yerine göre hareket edip Allah'ın rızasına uygun olanı bulmaya çalışıp onu yapmak lazım. Yersiz, Keloğlan masalında olduğu gibi ters yapmamak lazım.Yersiz, Keloğlan masalında olduğu gibi ters yapmamak lazım. Yanlış nasihati yanlış yerde uygulamamak lazım. Bu da neyi gerektiriyor? Yanlış nasihati yanlış yerde uygulamamak lazım.

Bu da neyi gerektiriyor?

İrfan. Ârif olmayı gerektiriyor. Allahu Teâlâ hazretleri hepimize irfan versin, ariflik versin. İrfan. Ârif olmayı gerektiriyor.

Allahu Teâlâ hazretleri hepimize irfan versin, ariflik versin.
Hepimize hakkı göstersin, hakka uydursun, yolunda daim eylesin, cennetiyle, Hepimize hakkı göstersin, hakka uydursun, yolunda daim eylesin, cennetiyle, Cemâli'yle cümlemizi müşerref eylesin. Cemâli'yle cümlemizi müşerref eylesin.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2