Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 Aralık 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Müslüman Toplumunda Eğitim

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

3 Safer 1421 / 07.05.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kıyamet Gününde Cennete İlk Çağırılacak Olanlar Hamd Edenlerdir, Mümin Olan Dünyaya Aldanmaz, Mal İle Yapılacak Vazifeler, Lale Devrinden | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Müslüman Toplumunda Eğitim

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

3 Safer 1421 / 07.05.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kıyamet Gününde Cennete İlk Çağırılacak Olanlar Hamd Edenlerdir, Mümin Olan Dünyaya Aldanmaz, Mal İle Yapılacak Vazifeler, Lale Devrinden | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Kardeşlerimizden bir tanesi sormuş: Kardeşlerimizden bir tanesi sormuş:

"Çocuğumu Katolik kolejine göndereyim mi?" Olmaz ya... "Oradaki eğitim daha güzel!" "Çocuğumu Katolik kolejine göndereyim mi?"

Olmaz ya...

"Oradaki eğitim daha güzel!"

Eğitim daha güzel ama senin küçücük çocuğun allâme-i cihan değil ki oradaki sözlere kanar,Eğitim daha güzel ama senin küçücük çocuğun allâme-i cihan değil ki oradaki sözlere kanar, aldanır, gerçekleri öğrenemez. aldanır, gerçekleri öğrenemez.

Bir hıristiyan bizim müslümanların açtığı bir internet sayfasına yazı göndermiş;Bir hıristiyan bizim müslümanların açtığı bir internet sayfasına yazı göndermiş; ona cevap vereceğiz inşaallah. Onu basalım da internette ona cevap yazalım; cevapsız kalmaz o.ona cevap vereceğiz inşaallah. Onu basalım da internette ona cevap yazalım; cevapsız kalmaz o. Bizim sitelerimize giriyorlar. Bizim sitelerimize giriyorlar.

Mesela tasavvuf sayfası; biz kendimiz müslümanlar olarak yapıyoruz.Mesela tasavvuf sayfası; biz kendimiz müslümanlar olarak yapıyoruz. O giriyor, orada inkâr ediyor; "Şu şöyle, bu böyle.O giriyor, orada inkâr ediyor; "Şu şöyle, bu böyle. Yalan, yanlış" bilmem ne, bir sürü laf söylüyor.Yalan, yanlış" bilmem ne, bir sürü laf söylüyor. Ama o işi; "Bilmeyen belki kanar." diye yapıyor, saldırıyor.Ama o işi; "Bilmeyen belki kanar." diye yapıyor, saldırıyor. Oraya bile gelmiş, evimizin içine bile girmiş. Zaten hepimizin evinde televizyon var mı? Oraya bile gelmiş, evimizin içine bile girmiş.

Zaten hepimizin evinde televizyon var mı?

Tamam, var, girdi çünkü.Tamam, var, girdi çünkü. Televizyonda kaç tane hıristiyan kanalı var, sabahları vaaz yapıyor,Televizyonda kaç tane hıristiyan kanalı var, sabahları vaaz yapıyor, vaazlardan ayrı da başka zamanlarda Hıristiyanlığı övecek, Müslümanlığı kötüleyecek,vaazlardan ayrı da başka zamanlarda Hıristiyanlığı övecek, Müslümanlığı kötüleyecek, kendi işini ilerletecek, halkı kendisine çekecek çalışmalar yapıyor. kendi işini ilerletecek, halkı kendisine çekecek çalışmalar yapıyor.

Çocuğun başını severken papanın resmini çekiyor.Çocuğun başını severken papanın resmini çekiyor. Öbür tarafta Sırpın müslümanı öldürdüğü zaman, topluca mezara gömdüğü zamanın resmini çekmiyor. Öbür tarafta Sırpın müslümanı öldürdüğü zaman, topluca mezara gömdüğü zamanın resmini çekmiyor.

Nedir bu? Kanal elinde, istediği şeyi gösteriyor, istediği şeyi saklıyor; bilmeyen de aldanıyor. Nedir bu?

Kanal elinde, istediği şeyi gösteriyor, istediği şeyi saklıyor; bilmeyen de aldanıyor.

Allahu Teâlâ hazretleri uyanıklık nasip etsin, gayret nasip etsin;Allahu Teâlâ hazretleri uyanıklık nasip etsin, gayret nasip etsin; güzel çalışıp da bu fırsatta, bu imtihanda Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanmayı cümlemize nasip etsin. güzel çalışıp da bu fırsatta, bu imtihanda Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanmayı cümlemize nasip etsin.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Bu hadîs-i şerîf, kaynaklarda İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet olunmuş. Bu hadîs-i şerîf, kaynaklarda İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet olunmuş.

Efendimiz müjdeliyor ki bildiriyor ki; Efendimiz müjdeliyor ki bildiriyor ki;

"Kıyamet gününde cennete ilk çağrılacak olanlar;"Kıyamet gününde cennete ilk çağrılacak olanlar; 'Buyurun, cennete girin.' diye ilk çağrılacak olanlar hamd edicilerdir, Cenâb-ı Hakk'a hamd edicilerdir." 'Buyurun, cennete girin.' diye ilk çağrılacak olanlar hamd edicilerdir, Cenâb-ı Hakk'a hamd edicilerdir."

Ellezîne yahmedûnallahi yünfikûne fi's-serrâi ve'd-darrâ'.Ellezîne yahmedûnallahi yünfikûne fi's-serrâi ve'd-darrâ'. "Sevinçli zamanlarında da Allah'a hamd eden, zarara uğradıkları meşakkatli, "Sevinçli zamanlarında da Allah'a hamd eden, zarara uğradıkları meşakkatli, sıkıntılı zamanlarında da Allah'a hamd edenlerdir." sıkıntılı zamanlarında da Allah'a hamd edenlerdir."

"Çok şükür verdiğin nimetlere yâ Rabbi!" "Çok şükür verdiğin nimetlere yâ Rabbi!"

Bak işte senin işin bozulmuş, şöyle olmuş, böyle olmuş, şu dert, bu dert... Elhamdülillah... Bak işte senin işin bozulmuş, şöyle olmuş, böyle olmuş, şu dert, bu dert... Elhamdülillah...

Nimete şükredilir de müslüman kötü bir durumda da yine hamd eder. Hamd ne demek? Nimete şükredilir de müslüman kötü bir durumda da yine hamd eder.

Hamd ne demek?

"Övgü Allah'adır, her işi övülmeye layıktır." Eh, öyle takdir eylemiş. "Övgü Allah'adır, her işi övülmeye layıktır."

Eh, öyle takdir eylemiş.

İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn. Hamd edenler... Cennete ilk önce onlar girecek. İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn.

Hamd edenler... Cennete ilk önce onlar girecek.

Onun için Cenâb-ı Hakk bizi hammâdlar'an eylesin. Onun için Cenâb-ı Hakk bizi hammâdlar'an eylesin.

Hammad ne demek? "Hamdi çok yapanlar" demek. Hammad ne demek?

"Hamdi çok yapanlar" demek.

Hâmid olursa, -bazen isim Hâmid olur- "hamd eden" demek. Hâmid olursa, -bazen isim Hâmid olur- "hamd eden" demek.

Hammad olursa "çok çok çok hamd eden, hamdi meslek edinmiş olan" demek,Hammad olursa "çok çok çok hamd eden, hamdi meslek edinmiş olan" demek, "artık işi gücü hamd olmuş" demek. Allah bizi hammadlar'dan eylesin. "artık işi gücü hamd olmuş" demek. Allah bizi hammadlar'dan eylesin.

Üçüncü hadîs-i şerîf: Evvelü men âneka İbrâhîmü ve kâne kable's-sücûdi yescüdüÜçüncü hadîs-i şerîf:

Evvelü men âneka İbrâhîmü ve kâne kable's-sücûdi yescüdü
hâzâ li hâzâ ve hâzâ li hâzâ fe-ceale'l-İslâmü bi'l-musâfehah. hâzâ li hâzâ ve hâzâ li hâzâ fe-ceale'l-İslâmü bi'l-musâfehah.

İlk defa kardeşini kucaklayıp da selamlaşan, muânaka yapan,İlk defa kardeşini kucaklayıp da selamlaşan, muânaka yapan, boynuna sarılarak selamlama âdetini ilk yapan İbrahim aleyhisselam'dır.boynuna sarılarak selamlama âdetini ilk yapan İbrahim aleyhisselam'dır. Ondan evvel birisi ötekisiyle karşılaştığı zaman, o ona secde ederdi, o ona secde ederdi;Ondan evvel birisi ötekisiyle karşılaştığı zaman, o ona secde ederdi, o ona secde ederdi; hürmeti öyle gösterirlerdi. İbrahim aleyhisselam o secdeyi uygun görmemiş. hürmeti öyle gösterirlerdi.

İbrahim aleyhisselam o secdeyi uygun görmemiş.
İşte "canım kardeşim" diye boynuna sarılmayı ilk defa o yapmış. İşte "canım kardeşim" diye boynuna sarılmayı ilk defa o yapmış.

Fe-ceale İslâmü bi'l-musâfahah. "İslâm da musafahayı getirmiş." Fe-ceale İslâmü bi'l-musâfahah. "İslâm da musafahayı getirmiş."

"es-Selâmü aleyküm ve rahmetullah, nasılsın kardeşim?" El sıkışma, musafaha. "es-Selâmü aleyküm ve rahmetullah, nasılsın kardeşim?"

El sıkışma, musafaha.

Ama böyle değil de böyle. Parmaklar aşağı doğru değil, yukarı doğru.Ama böyle değil de böyle. Parmaklar aşağı doğru değil, yukarı doğru. Böyle tutuluyor İslâm'da, iki elle tutuluyor. Böyle değil, böyle oluyor. Böyle tutuluyor İslâm'da, iki elle tutuluyor. Böyle değil, böyle oluyor.

İslâm'da kadınlarla musafaha yok, Peygamber Efendimiz musafaha etmemiş.İslâm'da kadınlarla musafaha yok, Peygamber Efendimiz musafaha etmemiş. Onun için kadınlarla musafaha edilmiyor. "İslâm musafahayı getirmiştir." diyor. Onun için kadınlarla musafaha edilmiyor.

"İslâm musafahayı getirmiştir." diyor.

Tabi İslâm, selâmı da getirmiştir. es-Selâmü aleyküm ve rahmetullah, selamlaşmanın en güzeli.Tabi İslâm, selâmı da getirmiştir. es-Selâmü aleyküm ve rahmetullah, selamlaşmanın en güzeli. En güzel temenni, en güzel dilek, en güzel istek; onun dünya ve âhirette selamette olması,En güzel temenni, en güzel dilek, en güzel istek; onun dünya ve âhirette selamette olması, cennete girmesi, darü's-selâm olan cennete girmesi. cennete girmesi, darü's-selâm olan cennete girmesi.

Allahu Teâlâ hazretleri her davranışımızı da İslâm'a uygun yapmaya bizi muvaffak eylesin,Allahu Teâlâ hazretleri her davranışımızı da İslâm'a uygun yapmaya bizi muvaffak eylesin, İslâmî âdeti uygulamayı, İslâmî olmayan âdetleri bırakmayı nasip eylesin. el-Fâtiha. İslâmî âdeti uygulamayı, İslâmî olmayan âdetleri bırakmayı nasip eylesin.

el-Fâtiha.

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemin hamden kesîren tayyiben mübâreken fîhi âlâ külli hâlin ve fî külli hîn.el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemin hamden kesîren tayyiben mübâreken fîhi âlâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü âlâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Emma ba'd: Ve's-salâtü ve's-selâmü âlâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.

Emma ba'd:

Fe-kâle Resûlullah sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem: Fe-kâle Resûlullah sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem:

İnna'llâhe azze ve celle halaka'd-dünyâ münzü halkıhâ fe lem yenzur ileyhâ ba'düİnna'llâhe azze ve celle halaka'd-dünyâ münzü halkıhâ fe lem yenzur ileyhâ ba'dü illâ bi mekane'l-müteabbidîne minhâ ve leyse bi nâzırin ileyhâ ilâ yevmi yünfehu fi's-sûri illâ bi mekane'l-müteabbidîne minhâ ve leyse bi nâzırin ileyhâ ilâ yevmi yünfehu fi's-sûri ve ye'zenü fî helâkihâ makten bihâ ve lem yü'sirhâ ale'l-âhireh. ve ye'zenü fî helâkihâ makten bihâ ve lem yü'sirhâ ale'l-âhireh.

Bu hadîs-i şerîfi, İbn Asâkir kaydetmiş. Râvisi Ebû Hüreyre radıyallahu anh.Bu hadîs-i şerîfi, İbn Asâkir kaydetmiş. Râvisi Ebû Hüreyre radıyallahu anh. Peygamber Efendimiz'den o duymuş, naklediyor. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz'den o duymuş, naklediyor.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

İnna'llâhe azze ve celle. "Çok azîz ve celîl olan Allahu Teâlâ hazretleri." Halaka'd-dünyâ.İnna'llâhe azze ve celle. "Çok azîz ve celîl olan Allahu Teâlâ hazretleri." Halaka'd-dünyâ. "Dünyayı yarattı.""Dünyayı yarattı." Münzü halkıhâ.Münzü halkıhâ. "Yarattığı zamandan beri.""Yarattığı zamandan beri." Fe lem yenzur ileyhâ. "Dünyaya nazar eylemedi." Fe lem yenzur ileyhâ. "Dünyaya nazar eylemedi."

Cenâb-ı Hakk her şeyi görücüdür. Bimâ ta'melûne basîr. Her şeyi görür, her şeyi bilir. Cenâb-ı Hakk her şeyi görücüdür.

Bimâ ta'melûne basîr.

Her şeyi görür, her şeyi bilir.

"Allah dünyaya bakmadı." demekten murat, "Rahmet nazarıyla, severek nazar eylemedi." demek. "Allah dünyaya bakmadı." demekten murat, "Rahmet nazarıyla, severek nazar eylemedi." demek.

Dünyanın kıymeti yok. Allah dünyayı sevmiyor. Ba'dü. O yarattığı zamandan beri... Dünyanın kıymeti yok. Allah dünyayı sevmiyor. Ba'dü. O yarattığı zamandan beri...

"Dünyayı yarattı ama Cenâb-ı Hakk dünyaya nazar eylemedi, nazar buyurmadı,"Dünyayı yarattı ama Cenâb-ı Hakk dünyaya nazar eylemedi, nazar buyurmadı, teveccüh nazarıyla nazar buyurmadı." İllâ bi mekâne'l-müteabbidîne minhâ.teveccüh nazarıyla nazar buyurmadı."

İllâ bi mekâne'l-müteabbidîne minhâ.
"Ancak içinde abid kullarının ibadet ettikleri mekânlar hariç." Allah oraları seviyor."Ancak içinde abid kullarının ibadet ettikleri mekânlar hariç."

Allah oraları seviyor.
İbadet yerlerini, kulların ibadet için toplandığı yerleri seviyor, İbadet yerlerini, kulların ibadet için toplandığı yerleri seviyor, oraya rahmet nazarıyla nazar ediyor. oraya rahmet nazarıyla nazar ediyor. Ama başka bir yere sevgi gözüyle, değer vererek, rahmet nazarıyla bakıp teveccüh eylemiyor. Ama başka bir yere sevgi gözüyle, değer vererek, rahmet nazarıyla bakıp teveccüh eylemiyor.

Ve leyse bi nâzırin ileyhâ ilâ yevmi yünfehu fi's-sûr.Ve leyse bi nâzırin ileyhâ ilâ yevmi yünfehu fi's-sûr. "Sûr'a üfürüleceği zamana kadar da yine öyle dünyaya rahmet nazarıyla bakacak değildir." "Sûr'a üfürüleceği zamana kadar da yine öyle dünyaya rahmet nazarıyla bakacak değildir."

Sûr'a üfürülme neyin alametidir? "Kıyametin kopması" alametidir. Sûr'a üfürülme neyin alametidir?

"Kıyametin kopması" alametidir.

İsrafil aleyhisselam sûr'a üfürdüğü zaman kıyamet kopmaya başlayacaktır. İsrafil aleyhisselam sûr'a üfürdüğü zaman kıyamet kopmaya başlayacaktır.

"Dünyanın yaratıldığı zamandan, kıyametin kopacağı zamana kadar,"Dünyanın yaratıldığı zamandan, kıyametin kopacağı zamana kadar, Allahu Teâlâ hazretleri dünyaya teveccüh nazarıyla nazar eylememiştir.Allahu Teâlâ hazretleri dünyaya teveccüh nazarıyla nazar eylememiştir. Dünyanın kıymeti olmadığından, sevimli bir tarafı olmadığından, değeri olmadığından... Dünyanın kıymeti olmadığından, sevimli bir tarafı olmadığından, değeri olmadığından... Ama ibadet yerleri müstesna; oraları seviyor.Ama ibadet yerleri müstesna; oraları seviyor. Mekke, Mescid-i Haram, Kâbe-i Müşerrefe, Medine-i Münevvere, Kuds-ü Şerîf,Mekke, Mescid-i Haram, Kâbe-i Müşerrefe, Medine-i Münevvere, Kuds-ü Şerîf, Mescid-i Aksâ, mescitler, ibadet yerleri hariç." Mescid-i Aksâ, mescitler, ibadet yerleri hariç."

Tabi kendisine ibadet edilen yerler, putlara ibadet edilen yerler değil. Tabi kendisine ibadet edilen yerler, putlara ibadet edilen yerler değil.

Ye'zenü fî helâkihâ makten bihâ. "Ona olan kızgınlığından dolayı, onun helâkine de izin verecektir." Ye'zenü fî helâkihâ makten bihâ. "Ona olan kızgınlığından dolayı, onun helâkine de izin verecektir."

Cenâb-ı Hakk, dünyayı sevmediğinden kıyamet kopup daCenâb-ı Hakk, dünyayı sevmediğinden kıyamet kopup da dünyanın mahvolmasına da izin verecektir.dünyanın mahvolmasına da izin verecektir. Çünkü bu dünya, kulları Cenâb-ı Hakk'ın yolundan alıkoyuyor, aldatıyor, saptırıyor.Çünkü bu dünya, kulları Cenâb-ı Hakk'ın yolundan alıkoyuyor, aldatıyor, saptırıyor. Dünyayı seviyorlar, Allah'ın yolunda gitmiyorlar, dünyalık için birbirlerine zulmediyorlar,Dünyayı seviyorlar, Allah'ın yolunda gitmiyorlar, dünyalık için birbirlerine zulmediyorlar, dünyalık için savaş ediyorlar, dünyalık için kalp kırıyorlar, neler yapıyorlar… dünyalık için savaş ediyorlar, dünyalık için kalp kırıyorlar, neler yapıyorlar…

Onun için kızgınlığından, gazabından dolayı helâkını da emredecek, "Helâk olsun bu dünya!Onun için kızgınlığından, gazabından dolayı helâkını da emredecek, "Helâk olsun bu dünya! Helâk edin, ey meleklerim!" diyecek ve kıyamet kopacak, dünya helâk olacak. Helâk edin, ey meleklerim!" diyecek ve kıyamet kopacak, dünya helâk olacak.

Ve lem yû'sirhâ ale'l-âhireh.Ve lem yû'sirhâ ale'l-âhireh. "Ve Allah dünyayı âhirete, âhiretin yanında, karşısında değer vererek tercih de etmedi." "Ve Allah dünyayı âhirete, âhiretin yanında, karşısında değer vererek tercih de etmedi."

Hiçbir zaman tercih etmedi ve etmeyecek. Dünyanın bir değeri yok.Hiçbir zaman tercih etmedi ve etmeyecek. Dünyanın bir değeri yok. Dünyanın Allah indinde bir hoş tarafı yok. O halde ne oluyor? Mü'min olan dünyaya aldanmaz.Dünyanın Allah indinde bir hoş tarafı yok.

O halde ne oluyor?

Mü'min olan dünyaya aldanmaz.
Mü'min olan dünyaya kapılıp âhireti unutmaz.Mü'min olan dünyaya kapılıp âhireti unutmaz. Mü'min olan dünyayı tercih edip âhiretini mahvetmez.Mü'min olan dünyayı tercih edip âhiretini mahvetmez. Mü'min olan hubb u dünyaya kapılıp, hubb u sivâya kapılıp Allah sevgisinden mahrum kalmaz. Mü'min olan hubb u dünyaya kapılıp, hubb u sivâya kapılıp Allah sevgisinden mahrum kalmaz.

Mü'min olan kalbine dünya sevgisini doldurup daMü'min olan kalbine dünya sevgisini doldurup da kendisini Allah'ın kızdığı bir kul durumuna düşürmez.kendisini Allah'ın kızdığı bir kul durumuna düşürmez. Dünyaya karşı zühd sahibi olur, metelik vermez, aldırmaz. "Dünya geçici.Dünyaya karşı zühd sahibi olur, metelik vermez, aldırmaz. "Dünya geçici. Ne kıymeti var?" der, zühd sahibi olur. Ne kıymeti var?" der, zühd sahibi olur. İbadetine bakar, âhiretini kazanmaya bakar, Allah'ın rızasını kazanmaya bakar. İbadetine bakar, âhiretini kazanmaya bakar, Allah'ın rızasını kazanmaya bakar.

Malı vermek gerekiyorsa Allah yolunda verir.Malı vermek gerekiyorsa Allah yolunda verir. Canı vermek gerekiyorsa Cenâb-ı Hakk'ın uğrunda fî sebîlillah canını feda eder,Canı vermek gerekiyorsa Cenâb-ı Hakk'ın uğrunda fî sebîlillah canını feda eder, hayatına son verecek bir işe seve seve koyulur, aşk ile şevk ile cihada girer, hayatına son verecek bir işe seve seve koyulur, aşk ile şevk ile cihada girer, aşk ile şevk ile harp meydanına atılır, aşk ile şevk ile düşmanla çarpışır. aşk ile şevk ile harp meydanına atılır, aşk ile şevk ile düşmanla çarpışır.

Allahu Teâlâ hazretleri bu gerçeği iyi anlayıp da buradayken âhireti kazanmayı bizlere nasip eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bu gerçeği iyi anlayıp da buradayken âhireti kazanmayı bizlere nasip eylesin. Tabi kolay değil. Çünkü dünya süslüdür, dünya süslenmiştir, dünya bir tuzaktır; Tabi kolay değil. Çünkü dünya süslüdür, dünya süslenmiştir, dünya bir tuzaktır; tuzağı bilmeyenler düşerler. Dünya aldatıcı bir tuzaktır ve başarılı bir baştan çıkarıcıdır.tuzağı bilmeyenler düşerler.

Dünya aldatıcı bir tuzaktır ve başarılı bir baştan çıkarıcıdır.
Çünkü Hz. Âdem atamızın zamanından bu zamana kadar nice insanları baştan çıkarmayı başarmıştır. Çünkü Hz. Âdem atamızın zamanından bu zamana kadar nice insanları baştan çıkarmayı başarmıştır.

Hatta Hz. Âdem'in oğulları bile birbirleri ile kavga etmişlerdir.Hatta Hz. Âdem'in oğulları bile birbirleri ile kavga etmişlerdir. Birisi ötekisini öldürmüştür, katil olmuştur. Birisi ötekisini öldürmüştür, katil olmuştur.

Onun için bu acayip gerçeği, ilk başta çok şaşırtıcı olan gerçeği iyi anlamamız lazım.Onun için bu acayip gerçeği, ilk başta çok şaşırtıcı olan gerçeği iyi anlamamız lazım. Bunu sahabe-i kirâm anlamıştır, selef-i sâlihînimiz anlamıştır, hakiki ârif kullar anlamıştır. Bunu sahabe-i kirâm anlamıştır, selef-i sâlihînimiz anlamıştır, hakiki ârif kullar anlamıştır.

Anlamayan; "Hadi ya, olur mu öyle şey? Ben bu dünyaya bir defa geldim.Anlamayan; "Hadi ya, olur mu öyle şey? Ben bu dünyaya bir defa geldim. Benim burada ne kadar mümkünse o kadar zevk etmem, sefa sürmem lazım." der,Benim burada ne kadar mümkünse o kadar zevk etmem, sefa sürmem lazım." der, "Şu ölümlü dünyada vur patlasın çal oynasın." der, "Ölmeden evvel ne yaparsam yapayım." diye düşünür. "Şu ölümlü dünyada vur patlasın çal oynasın." der, "Ölmeden evvel ne yaparsam yapayım." diye düşünür.

Bu da bir hayat görüşü, bu da bir felsefe. Böyle düşünenler de var.Bu da bir hayat görüşü, bu da bir felsefe. Böyle düşünenler de var. "Ye iç, yan gel, keyfine bak" diyenler var. "İçkiyi getir; çalsın sazlar oynasın kızlar" diyenler var. "Ye iç, yan gel, keyfine bak" diyenler var. "İçkiyi getir; çalsın sazlar oynasın kızlar" diyenler var.

Yok değil; bunlar da gerçek. Onları da ondan vazgeçiremiyorsun. Yok değil; bunlar da gerçek. Onları da ondan vazgeçiremiyorsun.

"Bırak içkiyi!" Bırakamıyor. "Gitme şu kadının peşine!" Bırakamıyor. "Bırak içkiyi!"

Bırakamıyor.

"Gitme şu kadının peşine!"

Bırakamıyor.

"Yapma şu işi, kumarı bırak!" Bırakamıyor. "Yapma şu işi, kumarı bırak!"

Bırakamıyor.

Onların da zevki var, onların da bir çeşit zevki var ve aldanıyorlar.Onların da zevki var, onların da bir çeşit zevki var ve aldanıyorlar. Birçok insan bu zevklere takılıyor ve kendisini yenemiyor, kendisinin ona olan meylini yenemiyor. Birçok insan bu zevklere takılıyor ve kendisini yenemiyor, kendisinin ona olan meylini yenemiyor.

Bazısı da inanmadığı için; "hadi ya!" diyor, "İnsan öldükten sonra dirilir mi?" Bazısı da inanmadığı için; "hadi ya!" diyor, "İnsan öldükten sonra dirilir mi?"

Eline kemiği almış, Peygamber Efendimiz'in karşısına geçmiş, kemiği ufalamış: Eline kemiği almış, Peygamber Efendimiz'in karşısına geçmiş, kemiği ufalamış:

"Bu kemik böyle kum olduktan sonra mı Allah bu kemiği diriltecek?" diyor. "Bu kemik böyle kum olduktan sonra mı Allah bu kemiği diriltecek?" diyor.

Böyle inkâr edenler de var. Bu devirde de öyle.Böyle inkâr edenler de var. Bu devirde de öyle. Şu anda da bu İngilizlerin ağızlarını kurcalasan, konuşsan,Şu anda da bu İngilizlerin ağızlarını kurcalasan, konuşsan, Türkiye'deki Türkçe bilen kâfircikleri bir takip etsen, gazeteleri, filmleri bir seyretsen,Türkiye'deki Türkçe bilen kâfircikleri bir takip etsen, gazeteleri, filmleri bir seyretsen, bir dolmuşa binsen de bir arabesk mûsikî parçası dinlesen aklın başından gider, neler neler, ne küfürler… bir dolmuşa binsen de bir arabesk mûsikî parçası dinlesen aklın başından gider, neler neler, ne küfürler…

Kâfir durumuna düşüren ne kadar iman dışı laflar, saygısızlıklar, Cenâb-ı Hakk'a isyanlar,Kâfir durumuna düşüren ne kadar iman dışı laflar, saygısızlıklar, Cenâb-ı Hakk'a isyanlar, nice nice günahlara alkış tutanlar, seve seve yapanlar... nice nice günahlara alkış tutanlar, seve seve yapanlar...

Bir de yapmayanlara "yuh, enayi, yaşamasını bilmiyor, hayattan kâm almasını bilmiyor.Bir de yapmayanlara "yuh, enayi, yaşamasını bilmiyor, hayattan kâm almasını bilmiyor. Halbuki parası var, pulu var." diye ayıplayanlar, tip tip insanlar var. Halbuki parası var, pulu var." diye ayıplayanlar, tip tip insanlar var.

Hepsini gördük, hepsinin içinde yaşadık.Hepsini gördük, hepsinin içinde yaşadık. Allah bizi İstanbul'a nasip etti, İstanbul'da yetişmeyi nasip etti,Allah bizi İstanbul'a nasip etti, İstanbul'da yetişmeyi nasip etti, İstanbul'da tahsil görmeyi nasip etti; İstanbul'da her çeşit adamı bulabilirsin; İstanbul'da tahsil görmeyi nasip etti; İstanbul'da her çeşit adamı bulabilirsin; kabadayısını, zorbasını, haydudunu, kumarbazını, yankesicisini,kabadayısını, zorbasını, haydudunu, kumarbazını, yankesicisini, züppesini, sosyetiğini, çıtkırıldımını, her çeşidini görürsün. züppesini, sosyetiğini, çıtkırıldımını, her çeşidini görürsün.

Kadıköy tarafında da oturduk, Fatih tarafında da oturduk; lüks semtlerini de biliyoruz,Kadıköy tarafında da oturduk, Fatih tarafında da oturduk; lüks semtlerini de biliyoruz, oranın boyalı insanlarını da biliyoruz, beri tarafın fukarasını da biliyoruz, oranın boyalı insanlarını da biliyoruz, beri tarafın fukarasını da biliyoruz, gecekondu muhitini de biliyoruz; hepsini gördük. gecekondu muhitini de biliyoruz; hepsini gördük.

Ama işin doğrusu, bu dâr-ı dünya, bir fâni dünyadır. Bu dünyaya değer vermeye değmez.Ama işin doğrusu, bu dâr-ı dünya, bir fâni dünyadır. Bu dünyaya değer vermeye değmez. Gözünü aç, Allah'ın rızasını kazanmaya çalış, âhiretine hazırlan, cenneti elinden kaçırma. Gözünü aç, Allah'ın rızasını kazanmaya çalış, âhiretine hazırlan, cenneti elinden kaçırma.

Doğrusu budur ama çok kimse cenneti kaçırıyor, çok kimse güle oynaya cehenneme gidiyor. Doğrusu budur ama çok kimse cenneti kaçırıyor, çok kimse güle oynaya cehenneme gidiyor.

Allah bizi, çoluk çocuğumuzu ve sevdiklerimizi şaşırtmasın, şaşıranları doğru yola sevk eylesin,Allah bizi, çoluk çocuğumuzu ve sevdiklerimizi şaşırtmasın, şaşıranları doğru yola sevk eylesin, tevfîkini refik eylesin, hidayet ihsan eylesin. tevfîkini refik eylesin, hidayet ihsan eylesin.

Allah'ın sevmediği bir şey bu ama insanlar seviyorlar çünkü dünya boyalı boyalı, aldatıyor.. Allah'ın sevmediği bir şey bu ama insanlar seviyorlar çünkü dünya boyalı boyalı, aldatıyor..

Dünyayı eski şairler bir kocakarıya benzetmişler. Neden? Dünyayı eski şairler bir kocakarıya benzetmişler.

Neden?

Köhne dünya da ondan. Kaç bin seneden beri… Yaşlı dünya… Köhne dünya da ondan. Kaç bin seneden beri… Yaşlı dünya…

Kocakarı... Niye karıya benzetmişler? Çünkü erkek mert olur, sözünde durur,Kocakarı... Niye karıya benzetmişler?

Çünkü erkek mert olur, sözünde durur,
kadın durmaz diye oradan karıya benzetmişler. Karı gibi yan çiziyor, yamuk işler yapıyor. kadın durmaz diye oradan karıya benzetmişler. Karı gibi yan çiziyor, yamuk işler yapıyor.

Ama öyle bir boya çalmış ki yüzüne; pudraları sürmüş, üstüne allıkları sürmüş,Ama öyle bir boya çalmış ki yüzüne; pudraları sürmüş, üstüne allıkları sürmüş, gözünün etrafına kalemlerle boyamış, kaşlarını boyamış, kirpiklerini kıvırmış,gözünün etrafına kalemlerle boyamış, kaşlarını boyamış, kirpiklerini kıvırmış, saçlarını taramış, giyinmiş, donanmış; uzaktan bakan bebek gibi görüyor,saçlarını taramış, giyinmiş, donanmış; uzaktan bakan bebek gibi görüyor, "Aman şunun güzelliğine bak..." peşine takılıyor. "Kocakarı bu! Düşme bunun peşine!"Aman şunun güzelliğine bak..." peşine takılıyor. "Kocakarı bu! Düşme bunun peşine! Kaç bin yıllık bu… Sen bunun boyalı olduğuna bakma; bu bir yüzünü yıkadı mı, Kaç bin yıllık bu… Sen bunun boyalı olduğuna bakma; bu bir yüzünü yıkadı mı, boyaları gitti mi altından cadaloz yüzü çıkacak. boyaları gitti mi altından cadaloz yüzü çıkacak.

Fettan, hilekâr, aldatıcı, boyalı, vefasız bir kocakarı fahişeye benzetmişler.Fettan, hilekâr, aldatıcı, boyalı, vefasız bir kocakarı fahişeye benzetmişler. Çünkü vefasız; aldatıyor, ona gönül verenleri bırakıyor, başkasını aldatıyor,Çünkü vefasız; aldatıyor, ona gönül verenleri bırakıyor, başkasını aldatıyor, kendisine bağlıyor, onu da bırakıyor. kendisine bağlıyor, onu da bırakıyor.

Kime yâr oldu bu fâni dünya? Bu köhne dünya şimdiye kadar kime yâr olmuş? Kime yâr oldu bu fâni dünya? Bu köhne dünya şimdiye kadar kime yâr olmuş?

Hiç kimseye yâr olmamış; yoldan çıkartmış, aldatmış, ondan sonra yüzüstü bırakıp gitmiş.Hiç kimseye yâr olmamış; yoldan çıkartmış, aldatmış, ondan sonra yüzüstü bırakıp gitmiş. "Ben senin için her türlü fedakârlığı yaptım, peşinden geldim." Hiç aldırdığı yok."Ben senin için her türlü fedakârlığı yaptım, peşinden geldim." Hiç aldırdığı yok. Firavunlar, Nemrudlar, Karunlar... Firavunlar, Nemrudlar, Karunlar...

Karun ki hazinelerinin kapılarının anahtarlarını bir grup insan taşırmış, bir insan taşıyamazmış.Karun ki hazinelerinin kapılarının anahtarlarını bir grup insan taşırmış, bir insan taşıyamazmış. Hazineleri var; ne oldu? Hazineleri var; ne oldu?

Onu da, sarayını da Cenâb-ı Hak yerin dibine geçirdi. Onu da, sarayını da Cenâb-ı Hak yerin dibine geçirdi.

Koca saray yerin dibine geçer mi? Öyle bir geçer ki...Koca saray yerin dibine geçer mi?

Öyle bir geçer ki...
İşte Gölcük; deniz kenarında askerî masrafla yapılmış betonarme bina nasıl göçtü? İşte Gölcük; deniz kenarında askerî masrafla yapılmış betonarme bina nasıl göçtü? Apartmanlar nasıl suyun altına geçti? Suyun altında nasıl resimlerini görüyoruz?Apartmanlar nasıl suyun altına geçti? Suyun altında nasıl resimlerini görüyoruz? Şu sokak bu sokak diyor, levha suyun altında... Ne sokağı... Nasıl geçti yerin altına?Şu sokak bu sokak diyor, levha suyun altında... Ne sokağı... Nasıl geçti yerin altına? Lut kavmini Cenâb-ı Hak nasıl helâk etti? Olur.Lut kavmini Cenâb-ı Hak nasıl helâk etti?

Olur.
Dünya hiç kimseye de vefa göstermemiştir, herkesi de aldatmıştır, hâlâ da aldatıyor;Dünya hiç kimseye de vefa göstermemiştir, herkesi de aldatmıştır, hâlâ da aldatıyor; hem de ihtiyar, ama boyalı olduğu için uzaktan bakan onu güzel, genç sanıyor.hem de ihtiyar, ama boyalı olduğu için uzaktan bakan onu güzel, genç sanıyor. Genç değil, ihtiyar, buruşuk, köhne; ama aldatıyor. Genç değil, ihtiyar, buruşuk, köhne; ama aldatıyor.

İkinci hadîs-i şerîf: İnna'llâhe azze ve celle kâle:İkinci hadîs-i şerîf:

İnna'llâhe azze ve celle kâle:
"Çok aziz ve pek celil olan Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki." diyor Peygamber Efendimiz. "Çok aziz ve pek celil olan Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki." diyor Peygamber Efendimiz.

İnnâ enzelne'l-mâle li-ikâmi's-salâti ve îtâi'z-zekâti.İnnâ enzelne'l-mâle li-ikâmi's-salâti ve îtâi'z-zekâti. "Ben Azîmüşşan malı yeryüzüne namazlar kılınsın, zekâtlar verilsin diye indirdim." "Ben Azîmüşşan malı yeryüzüne namazlar kılınsın, zekâtlar verilsin diye indirdim."

"İnsanlara malı ondan verdim. Dinî görevler yapılsın diye verdim."İnsanlara malı ondan verdim. Dinî görevler yapılsın diye verdim. Ama insanlar böyle yapmıyorlar, malı yerine sarf etmiyorlar." Ama insanlar böyle yapmıyorlar, malı yerine sarf etmiyorlar."

Velev kâne li'bni Âdeme vâdin. "Eğer şu âdemoğlu için bir vadi olsaydı..."Velev kâne li'bni Âdeme vâdin. "Eğer şu âdemoğlu için bir vadi olsaydı..." Le-ehabbe en yekûne lehû sânin. "İkinci bir vadisi olmasını isterdi."Le-ehabbe en yekûne lehû sânin. "İkinci bir vadisi olmasını isterdi." Velev kâne lehû vâdiyâni. "İki vadisi olsaydı..." Le-ehabbe en yekûne 's-sâliseti. Velev kâne lehû vâdiyâni. "İki vadisi olsaydı..." Le-ehabbe en yekûne 's-sâliseti. "Bunlara üçüncü bir vadinin eklenmesini isterdi, temenni ederdi." "Bunlara üçüncü bir vadinin eklenmesini isterdi, temenni ederdi." Ve lâ yemleu cevfe'bni Âdeme ille't-turâbu.Ve lâ yemleu cevfe'bni Âdeme ille't-turâbu. "Bu âdemoğlunun gözünü, içini, karnını topraktan başka bir şey doyuramaz, dolduramaz." "Bu âdemoğlunun gözünü, içini, karnını topraktan başka bir şey doyuramaz, dolduramaz."

Çünkü bir vadisi olsa öteki vadiyi ister, iki tane vadisi olsa üçüncüyü ister.Çünkü bir vadisi olsa öteki vadiyi ister, iki tane vadisi olsa üçüncüyü ister. Başka bir hadîs-i şerîfe göre de; "Bir vadi dolusu altını olsa iki vadi dolusu altın ister." diye geçiyor. Başka bir hadîs-i şerîfe göre de; "Bir vadi dolusu altını olsa iki vadi dolusu altın ister." diye geçiyor.

Bir vadiyi düşünün; akıp giden bir geniş nehir, etrafı yeşillikleriyle,Bir vadiyi düşünün; akıp giden bir geniş nehir, etrafı yeşillikleriyle, yamaçlarıyla uçsuz bucaksız uzayıp gidiyor. Arazi de demek olur. yamaçlarıyla uçsuz bucaksız uzayıp gidiyor. Arazi de demek olur.

Lev kâne li'bni Âdeme vâdiyâni min zehebin.Lev kâne li'bni Âdeme vâdiyâni min zehebin. Altın ile dolu iki vadisi olsa…" Lebteğâ ileyhime's-sâlise. "Üçüncüyü biriktirmeye uğraşır." Altın ile dolu iki vadisi olsa…" Lebteğâ ileyhime's-sâlise. "Üçüncüyü biriktirmeye uğraşır."

"Ve âdemoğlunun gözünü, gönlünü, -cevfe'bni Âdem, cevf "iç" demek- içini…""Ve âdemoğlunun gözünü, gönlünü, -cevfe'bni Âdem, cevf "iç" demek- içini…" İlle't-turâb. "Ancak toprak doldurur." Gözünü ancak toprak doldurur.İlle't-turâb. "Ancak toprak doldurur."

Gözünü ancak toprak doldurur.
Gözü başka türlü doymaz. Ne kadar gelse, "daha gelsin" der. Gözü başka türlü doymaz. Ne kadar gelse, "daha gelsin" der.

Sümme yetûbu'llâhu alâ men tâbe. "Allah dilediğine teveccüh buyurur.Sümme yetûbu'llâhu alâ men tâbe. "Allah dilediğine teveccüh buyurur. Allahu Teâlâ hazretleri dilediğine tevbe nasip eyler, onu iyi kul eder." Allahu Teâlâ hazretleri dilediğine tevbe nasip eyler, onu iyi kul eder."

Yoksa ötekiler maldan mülkten uğraşırken vadeleri yeter, ömürleri biter,Yoksa ötekiler maldan mülkten uğraşırken vadeleri yeter, ömürleri biter, Azrail gelir canını alır, götürür. Tevbe nasip olmaz. "O vadi senin bu vadi benim...Azrail gelir canını alır, götürür. Tevbe nasip olmaz. "O vadi senin bu vadi benim... Kazanacağım da kazanacağım da kazanacağım… Biriktireceğim de biriktireceğim de biriktireceğim…Kazanacağım da kazanacağım da kazanacağım… Biriktireceğim de biriktireceğim de biriktireceğim… Altınlarımı odalara dolduracağım, anahtarlarını adamlarım taşıyacak..." derken yerin dibine batar. Altınlarımı odalara dolduracağım, anahtarlarını adamlarım taşıyacak..." derken yerin dibine batar.

Ne yapmak lazım? Aldanmamak lazım. Görevleri yapmak lazım. Ne yapmak lazım?

Aldanmamak lazım. Görevleri yapmak lazım.

Allahu Teâlâ hazretleri bu malı insanlara ibadet için ihsan etmiş.Allahu Teâlâ hazretleri bu malı insanlara ibadet için ihsan etmiş. Namazı kılsınlar, zekâtı versinler, hayrı hasenâtı yapsınlar,Namazı kılsınlar, zekâtı versinler, hayrı hasenâtı yapsınlar, Allah'a iyi kul olsunlar diye bu mal bir vasıtadır. Allah'a iyi kul olsunlar diye bu mal bir vasıtadır. Oyalayıcı bir oyuncak. Akıllı olan onu Allah yoluna sarf eder, akıllı olmayan biriktirmeye kalkar. Oyalayıcı bir oyuncak. Akıllı olan onu Allah yoluna sarf eder, akıllı olmayan biriktirmeye kalkar.

Mal da yalan mülk de yalan. İster apartman olsun, ister tarla olsun,Mal da yalan mülk de yalan.

İster apartman olsun, ister tarla olsun,
ister para olsun, ister altın gümüş olsun; hepsi yalan. Ama insanları oyalıyor.ister para olsun, ister altın gümüş olsun; hepsi yalan. Ama insanları oyalıyor. Hadi var biraz da sen oyalan… Mal sahibi mülk sahibi, Hani bunun ilk sahibi? Hadi var biraz da sen oyalan…

Mal sahibi mülk sahibi,

Hani bunun ilk sahibi?

Mal da yalan mülk de yalan, Var biraz da sen oyalan. Yunus Emre kısaca söyleyivermiş.Mal da yalan mülk de yalan,

Var biraz da sen oyalan.

Yunus Emre kısaca söyleyivermiş.
Mal da yalan mülk de yalan. Yalan dünya… Evliyâullah ilahilerde az mı söylemiş; Mal da yalan mülk de yalan. Yalan dünya… Evliyâullah ilahilerde az mı söylemiş; "Yalan dünyasın, yalan dünyasın, evliyâullahı alan dünyasın..." diye. "Yalan dünyasın, yalan dünyasın, evliyâullahı alan dünyasın..." diye.

Parayı Allah vermişse "Ben bu parayla ne vazife yapmalıyım?Parayı Allah vermişse "Ben bu parayla ne vazife yapmalıyım? Âhiretime yarar neler yapabilirim?" diye insanın onu yapmaya çalışması lazım. Âhiretime yarar neler yapabilirim?" diye insanın onu yapmaya çalışması lazım.

Malla ne yapılır? Malla sadaka verilir. Fakirlerin duası alınır. Açlar doyurulur.Malla ne yapılır?

Malla sadaka verilir. Fakirlerin duası alınır. Açlar doyurulur.
Çıplaklar giydirilir. Yetimler gözetilir. Dullar gözetilir. Mektepler yapılır. Camiler yapılır.Çıplaklar giydirilir. Yetimler gözetilir. Dullar gözetilir. Mektepler yapılır. Camiler yapılır. Kur'an öğretecek yerler, dâru'l-Kur'anlar yapılır. Cihat yapılır.Kur'an öğretecek yerler, dâru'l-Kur'anlar yapılır. Cihat yapılır. Mal İslâm'ın yayılması uğruna harcanır, sarf edilir, silah alınır, asker tutulur, ordu kurulur,Mal İslâm'ın yayılması uğruna harcanır, sarf edilir, silah alınır, asker tutulur, ordu kurulur, İslâm korunur. Bunlara para sarf edilmediği zaman İslâm zayıf kalır, düşmanlar gelir,İslâm korunur. Bunlara para sarf edilmediği zaman İslâm zayıf kalır, düşmanlar gelir, İslâm ülkelerini istila ederler, müslümanları esir ederler, kadınları kızları perişan ederler,İslâm ülkelerini istila ederler, müslümanları esir ederler, kadınları kızları perişan ederler, evleri barkları yıkarlar, adamlara işkence ederler, iğdiş ederler, hadım ederler, kulağını keserler,evleri barkları yıkarlar, adamlara işkence ederler, iğdiş ederler, hadım ederler, kulağını keserler, burnunu keserler, her şeyi yaparlar. Çünkü insafı yok, imanı yok. burnunu keserler, her şeyi yaparlar. Çünkü insafı yok, imanı yok.

Allahu Teâlâ hazretleri hayırlı helal mal versin. Malla yapılacak vazifeleri göstersin.Allahu Teâlâ hazretleri hayırlı helal mal versin. Malla yapılacak vazifeleri göstersin. Gereken görevleri yapmayı nasip etsin. Rızasını kazanmayı, sevapları almayı nasip etsin.Gereken görevleri yapmayı nasip etsin. Rızasını kazanmayı, sevapları almayı nasip etsin. Vefatımızdan sonra da sevap kazanacak eserleri arkada bırakmayı nasip etsin.Vefatımızdan sonra da sevap kazanacak eserleri arkada bırakmayı nasip etsin. Hayır duayla anılmamızı nasip eylesin. Cennetiyle cemâliyle cümlemizi müşerref eylesin. Hayır duayla anılmamızı nasip eylesin. Cennetiyle cemâliyle cümlemizi müşerref eylesin.

Üçüncü hadîs-i şerîf: İnna'llâhe teâlâ kâle:Üçüncü hadîs-i şerîf:

İnna'llâhe teâlâ kâle:
Men intedebe hâricen fî sebîlî ğâziyen ibtiğâe vechî ve tasdîka va'dî Men intedebe hâricen fî sebîlî ğâziyen ibtiğâe vechî ve tasdîka va'dî ve imânen bi-rusulî fe-hüve dâminun ala'llâhi azze ve celle immâ en yeteveffâhuve imânen bi-rusulî fe-hüve dâminun ala'llâhi azze ve celle immâ en yeteveffâhu fi'l-ceyşi bi-eyyi hatfin şâe fe-yudhiluhu'l-cennete ve immâ yesîhu fî damâni'llâhifi'l-ceyşi bi-eyyi hatfin şâe fe-yudhiluhu'l-cennete ve immâ yesîhu fî damâni'llâhi ve in tâlet ğaybetuhû hattâ yerüddehu'llâhu ilâ ehlihî mea mâlin nâle min ecrin ve ğanîmetin. ve in tâlet ğaybetuhû hattâ yerüddehu'llâhu ilâ ehlihî mea mâlin nâle min ecrin ve ğanîmetin.

Bu hadîs-i şerîf Ebî Mâlik el-Eş'arî'den. Bu hadîs-i şerîf Ebî Mâlik el-Eş'arî'den.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem cihadı övüyor. Buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem cihadı övüyor. Buyuruyor ki;

İnna'llâhe teâlâ kâle: "Aziz, yüce Allah buyurdu ki;" Men intedebe hâricen fî sebîlî.İnna'llâhe teâlâ kâle: "Aziz, yüce Allah buyurdu ki;" Men intedebe hâricen fî sebîlî. "Bir kimse benim yolumda sevap kazanmaya niyet ederek evinden yurdundan çıkarsa...""Bir kimse benim yolumda sevap kazanmaya niyet ederek evinden yurdundan çıkarsa..." İbtiğâe vechî. "Benim teveccühümü kazanmayı, rızamı elde etmeyi düşünerek bunu yaparsa..."İbtiğâe vechî. "Benim teveccühümü kazanmayı, rızamı elde etmeyi düşünerek bunu yaparsa..." Ve tasdîka va'dî. "Ve benim vaat ettiğim, 'Şehit olursan sana şu mükâfatları vereceğim.' diyeVe tasdîka va'dî. "Ve benim vaat ettiğim, 'Şehit olursan sana şu mükâfatları vereceğim.' diye vaadim doğru olduğuna inanarak, onu tasdik ederek yaparsa..." vaadim doğru olduğuna inanarak, onu tasdik ederek yaparsa..." Ve imânen bi-rusulî. "Benim gönderdiğim peygamberlere inanarak bu cihadı yaparsa, cihada çıkarsa…"Ve imânen bi-rusulî. "Benim gönderdiğim peygamberlere inanarak bu cihadı yaparsa, cihada çıkarsa…" Fe-hüve dâminun ala'llâhi azze ve celle. Fe-hüve dâminun ala'llâhi azze ve celle. "Bu Allahu Teâlâ hazretlerinin kefâleti altındadır,"Bu Allahu Teâlâ hazretlerinin kefâleti altındadır, Cenâb-ı Hak buna muhakkak teminat vermiştir ki mükâfatlandıracak." Cenâb-ı Hak buna muhakkak teminat vermiştir ki mükâfatlandıracak."

Nasıl mükâfatlandıracak? İmmâ en yeteveffâhu fi'l-ceyşi bi-eyyi hatfin şâe.Nasıl mükâfatlandıracak?

İmmâ en yeteveffâhu fi'l-ceyşi bi-eyyi hatfin şâe.
"Ya ordudayken nasıl bir şekildeyse ona ölümü nasip eder, böylece şehit olur…" "Ya ordudayken nasıl bir şekildeyse ona ölümü nasip eder, böylece şehit olur…"

Ya da gazâ yolunda giderse yine şehit olmak maksadıyla yolda bile yorulsa,Ya da gazâ yolunda giderse yine şehit olmak maksadıyla yolda bile yorulsa, hastalansa, ölse, ne şekilde olursa olsun öyle… hastalansa, ölse, ne şekilde olursa olsun öyle…

Fe-yudhiluhu'l-cennete.Fe-yudhiluhu'l-cennete. "Vefat ettirir, ondan sonra cennete sokar." Ya böyle yapar, [ya] da; "Vefat ettirir, ondan sonra cennete sokar."

Ya böyle yapar, [ya] da;

Ve immâ yesîhu fî damâni'llâhi. "Allahu Teâlâ hazretlerinin teminatı altındaVe immâ yesîhu fî damâni'llâhi. "Allahu Teâlâ hazretlerinin teminatı altında rahat bir şekilde rahatlığa erdirir." Ve in tâlet ğaybetuhû.rahat bir şekilde rahatlığa erdirir." Ve in tâlet ğaybetuhû. "Ülkesinden, evinden ayrılması çok zaman önce olmuş bile olsa Allah'ın emniyeti, emaneti,"Ülkesinden, evinden ayrılması çok zaman önce olmuş bile olsa Allah'ın emniyeti, emaneti, kefâleti, himayesi altında Allah onu döndürür." Hattâ yerüddehu'llâhu ilâ ehlihî.kefâleti, himayesi altında Allah onu döndürür." Hattâ yerüddehu'llâhu ilâ ehlihî. "Allah onu ailesine kavuşturur." Mea mâlin. "Mal ile savaşmış, ganimet elde etmiş olarak...""Allah onu ailesine kavuşturur." Mea mâlin. "Mal ile savaşmış, ganimet elde etmiş olarak..." Nâle min ecrin ve ğanîmetin. "Kazandığı malla, sevapla, ganimetle Allah ailesine döndürür." Nâle min ecrin ve ğanîmetin. "Kazandığı malla, sevapla, ganimetle Allah ailesine döndürür."

İyi niyetle, Peygamber'in vaadine inanarak, Allah'ın vereceği mükâfatları düşünerek,İyi niyetle, Peygamber'in vaadine inanarak, Allah'ın vereceği mükâfatları düşünerek, Allah'ın rızasını kazanmak maksadıyla evinden çıkarsa bir insan, şöyle de olsa böyle de olsaAllah'ın rızasını kazanmak maksadıyla evinden çıkarsa bir insan, şöyle de olsa böyle de olsa cennetlik, kazançlı; ya ölürse Allah onu cennete sokar, ya dönerse malla, ganimetle ailesine kavuşur. cennetlik, kazançlı; ya ölürse Allah onu cennete sokar, ya dönerse malla, ganimetle ailesine kavuşur.

Onun için, ecdâdımız, mübarekler yakınlarıyla vedalaşmışlarOnun için, ecdâdımız, mübarekler yakınlarıyla vedalaşmışlar ve Allah'ın rızasını kazanmak için orduya katılmışlar, savaşmışlar.ve Allah'ın rızasını kazanmak için orduya katılmışlar, savaşmışlar. Orta Asyalar'dan başlamış, Alparslanlar'la Anadolu'ya gelmişler.Orta Asyalar'dan başlamış, Alparslanlar'la Anadolu'ya gelmişler. Oradan Süleyman Şahlar'la salların üstünde Gelibolu'dan geçmişler.Oradan Süleyman Şahlar'la salların üstünde Gelibolu'dan geçmişler. Ondan sonra Trakya'yı, Balkanlar'ı fethetmişler; Bulgaristan, Yunanistan, Mora, Romanya fetholunmuş.Ondan sonra Trakya'yı, Balkanlar'ı fethetmişler; Bulgaristan, Yunanistan, Mora, Romanya fetholunmuş. Kâfilelerle Tuna'yı geçmişler. Belgrad'ı almışlar. Bosna'yı, Hersek'i almışlar. Kâfilelerle Tuna'yı geçmişler. Belgrad'ı almışlar. Bosna'yı, Hersek'i almışlar. Bavyara'ya ulaşmışlar. Avusturya'nın birçok yerlerini almışlar.Bavyara'ya ulaşmışlar. Avusturya'nın birçok yerlerini almışlar. Macaristan ovalarında koşturmuşlar. Almanya içlerine akınlar yapmışlar. Macaristan ovalarında koşturmuşlar. Almanya içlerine akınlar yapmışlar. Polanya'nın güneyini zapt etmişler.Polanya'nın güneyini zapt etmişler. Romanya'dan Beserabya'dan, Beyaz Rusya'dan Ukrayna'yı almışlar.Romanya'dan Beserabya'dan, Beyaz Rusya'dan Ukrayna'yı almışlar. Kırım'ı kuşatmışlar, almışlar. Karadeniz'i bir müslüman denizi, gölü hâline getirmişler. Kırım'ı kuşatmışlar, almışlar. Karadeniz'i bir müslüman denizi, gölü hâline getirmişler. Ege'yi bir müslüman gölü hâline getirmişler. Cezayir'den ileri geçmişler.Ege'yi bir müslüman gölü hâline getirmişler. Cezayir'den ileri geçmişler. İtalya'dan bu tarafa düşman gemisi geçirtmemişler. Allah rızası için çalışmışlar. İtalya'dan bu tarafa düşman gemisi geçirtmemişler. Allah rızası için çalışmışlar.

Onlardan evvel de Araplar, Arap ırkından olan müslümanlar Mısır'ı, Libya'yı, Tunus'u,Onlardan evvel de Araplar, Arap ırkından olan müslümanlar Mısır'ı, Libya'yı, Tunus'u, Cezayir'i, İspanya'yı, Fransa'nın ortasını, İsviçre'nin dağlarını, Sicilya'yı, Malta'yı fethetmişler.Cezayir'i, İspanya'yı, Fransa'nın ortasını, İsviçre'nin dağlarını, Sicilya'yı, Malta'yı fethetmişler. Sicilya üç asır müslüman kalmış.Sicilya üç asır müslüman kalmış. Koskocaman ada uzun zaman müslümanların elinde kalmış.Koskocaman ada uzun zaman müslümanların elinde kalmış. Malta adası müslümanların elinde kalmış. Ege'deki bütün adalar, Girit adası vs.Malta adası müslümanların elinde kalmış. Ege'deki bütün adalar, Girit adası vs. müslümanların elinde. Mora yarımadası, Dalmaçya sahilleri, Bosna Hersek, Dubrovnik vs. hep oraları [almışlar.]müslümanların elinde. Mora yarımadası, Dalmaçya sahilleri, Bosna Hersek, Dubrovnik vs. hep oraları [almışlar.] İtalya'nın güneyinde Otranto kalesi, çizme şeklindeki yarımadanın ökçe kısmını almışlar. İtalya'nın güneyinde Otranto kalesi, çizme şeklindeki yarımadanın ökçe kısmını almışlar. Hep Allah rızası için... Çünkü Allah yolunda yola çıktığı zaman ziyan yok;Hep Allah rızası için...

Çünkü Allah yolunda yola çıktığı zaman ziyan yok;
ya şehit olacak, cennete girecek, ya da malla, ganimetleya şehit olacak, cennete girecek, ya da malla, ganimetle yerine yurduna aradan seneler geçse de Allah döndürecek. yerine yurduna aradan seneler geçse de Allah döndürecek.

Müslümanlar Allah'ın dinine hizmeti bırakınca Allah da onlara yardımı bırakmış.Müslümanlar Allah'ın dinine hizmeti bırakınca Allah da onlara yardımı bırakmış. Allah'ın yolunda yürümeyi bırakınca, şeytanın yoluna girince Allah da onlara cezayı vermiş.Allah'ın yolunda yürümeyi bırakınca, şeytanın yoluna girince Allah da onlara cezayı vermiş. "Siz içki mi içersiniz? Siz şarap üzerine gazel mi yazarsınız? "Siz içki mi içersiniz? Siz şarap üzerine gazel mi yazarsınız? Siz Sadabâd eğlenceleri mi yaparsınız?Siz Sadabâd eğlenceleri mi yaparsınız? Kaplumbağaların üstlerine mumlar dikerek, şarkıcıları ağaçların kenarlarına diplerine çekerek,Kaplumbağaların üstlerine mumlar dikerek, şarkıcıları ağaçların kenarlarına diplerine çekerek, sazlar çalarak, hânendeler şarkı okuyarak, sâzendeler saz çalarak, köçekler oynayarak,sazlar çalarak, hânendeler şarkı okuyarak, sâzendeler saz çalarak, köçekler oynayarak, davullar çalarak eğlenceye mi dalarsınız?davullar çalarak eğlenceye mi dalarsınız? Ben sizin lale devrinizi bir döndüreyim de bir görün bu eğlencelerin sonunun nasıl olduğunu!" diyeBen sizin lale devrinizi bir döndüreyim de bir görün bu eğlencelerin sonunun nasıl olduğunu!" diye bir döndürüverdi Cenâb-ı Hak; milletin ne şarabın erguvan rengini düşünecek halleri kaldı,bir döndürüverdi Cenâb-ı Hak; milletin ne şarabın erguvan rengini düşünecek halleri kaldı, ne de çengiyi çalgıyı...ne de çengiyi çalgıyı... Ama uzun asırlar zamanlar öyle zevk ü sefayla geçti. Ama uzun asırlar zamanlar öyle zevk ü sefayla geçti.

Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd'e. Ne demek serv-i revan? "Servi boylum" demek. Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd'e.

Ne demek serv-i revan?

"Servi boylum" demek.

Ne olacak? Ne olacak?

Sâdabat o zaman eğlence yeri. Haliç pis kokulu değil. Çünkü çevre kirlenmesi o boyutlarda değil.Sâdabat o zaman eğlence yeri. Haliç pis kokulu değil. Çünkü çevre kirlenmesi o boyutlarda değil. Bağlık, bahçelik güzel bir yer. Bir sen ü bir ben ü bir mutrib-i pakize-eda Bağlık, bahçelik güzel bir yer.

Bir sen ü bir ben ü bir mutrib-i pakize-eda

İznin olursa eğer bir de Nedîm-i şeyda Gayrı yârânı bugün edip ey şuh feda Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd'e İznin olursa eğer bir de Nedîm-i şeyda

Gayrı yârânı bugün edip ey şuh feda

Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd'e

Geh varıp havz kenarında hırâman olalım Geh varıp havz kenarında hırâman olalım

"Geh gidip havuzun kenarında salına salına yürüyelim, kol kola, yan yana..." "Geh gidip havuzun kenarında salına salına yürüyelim, kol kola, yan yana..."

Geh gelip kasr-ı cinan seyrine hayran olalım Geh gelip kasr-ı cinan seyrine hayran olalım

"Cennet köşkünün, -Paşanın birisi Kasr-ı Cinan diye köşk mü yaptı, ne yaptıysa…-"Cennet köşkünün, -Paşanın birisi Kasr-ı Cinan diye köşk mü yaptı, ne yaptıysa…- şu kasr-ı cinanın seyrine bakıp hayran kalalım." şu kasr-ı cinanın seyrine bakıp hayran kalalım."

Gâh şarkı okuyup gâh gazelhan olalım Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd'e Gâh şarkı okuyup gâh gazelhan olalım

Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd'e

Bak, Nedim nasıl manzaralar çiziyor… Nedim nasıl öldü? Bak, Nedim nasıl manzaralar çiziyor…

Nedim nasıl öldü?

Fena bir şekilde öldü ama nasıl öldüğünü unuttum. Edebiyat kitaplarında vardır. Fena bir şekilde öldü ama nasıl öldüğünü unuttum. Edebiyat kitaplarında vardır.

Gülelim, eğlenelim, kâm alalım dünyadan Gülelim, eğlenelim, kâm alalım dünyadan

Mâ-i tesnim içelim çeşme-i nev-peydâdan Mâ-i tesnim içelim çeşme-i nev-peydâdan

"Oradaki falanca çeşmeden cennetteki su gibi suyu içelim." "Oradaki falanca çeşmeden cennetteki su gibi suyu içelim."

Görelim âb-ı hayat aktığın ejderhadan Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd'e Görelim âb-ı hayat aktığın ejderhadan

Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd'e

Ejderhanın ağzından sular şıldır şıldır akıyor.Ejderhanın ağzından sular şıldır şıldır akıyor. Demek ejderha, yılan şeklinde oraya havuz yapmışlar. "Onu seyredelim. Gel, yürü gidelim.Demek ejderha, yılan şeklinde oraya havuz yapmışlar. "Onu seyredelim. Gel, yürü gidelim. Bir sen ol, bir ben olayım, ey servi boylum, bir de Nedim olsun..." Bir sen ol, bir ben olayım, ey servi boylum, bir de Nedim olsun..." Zaten şiiri yazan Nedim. "İkimiz olalım" demek istiyor ama Nedim'i üçüncü gibi söylüyor. Zaten şiiri yazan Nedim. "İkimiz olalım" demek istiyor ama Nedim'i üçüncü gibi söylüyor.

"Bir seni, bir beni, bir de Nedîm-i şeyda -aklı başından gitmiş olan Nedim-" "Bir seni, bir beni, bir de Nedîm-i şeyda -aklı başından gitmiş olan Nedim-"

Gayrı yârânı bugün edip ey şuh feda Gayrı yârânı bugün edip ey şuh feda

"Başka ahbapları bugün atlatıp, feda edip ikimiz gidelim." diyor. "Başka ahbapları bugün atlatıp, feda edip ikimiz gidelim." diyor.

İşte o günahlar, işte o içkiler, işte o meyhaneler, işte o vaizlere çatmak... Vaizlere çatar. Diyor ki; İşte o günahlar, işte o içkiler, işte o meyhaneler, işte o vaizlere çatmak... Vaizlere çatar. Diyor ki;

"Ey vaiz! Ne diye meyhanenin aleyhinde bulunuyorsun? Sen o meyhanenin içine girdin mi?"Ey vaiz! Ne diye meyhanenin aleyhinde bulunuyorsun? Sen o meyhanenin içine girdin mi? Orada ne güzel hava var." Orada ne güzel hava var."

"Ne güzel hava"yı sen cehennemde görürsün! Orada cehennemin havası var. "Ne güzel hava"yı sen cehennemde görürsün! Orada cehennemin havası var.

Vaizlere çatmak... Hoca "çalgı çalmak günah" demiş, saz şairi diyor ki; Vaizlere çatmak... Hoca "çalgı çalmak günah" demiş, saz şairi diyor ki;

"Şeytan bunun neresinde? İçinde mi dışında mı, püskülünün ucunda mı?" "Şeytan bunun neresinde? İçinde mi dışında mı, püskülünün ucunda mı?"

Elinin körü! Şeytan sende! Vaizle alay ediyor.Elinin körü! Şeytan sende! Vaizle alay ediyor. Hem halk şiirinde hem divan şiirinde vaizle alay ediyorlar. Hem halk şiirinde hem divan şiirinde vaizle alay ediyorlar.

Fuzûlî diyor ki; Vaiz bize dün dûzahı vasf etti Fuzûlî "Dün vaiz bize cehennemi anlattı." diyor. Fuzûlî diyor ki;

Vaiz bize dün dûzahı vasf etti Fuzûlî

"Dün vaiz bize cehennemi anlattı." diyor.

Vaizlere çatmışlar. "Bize dokunmayın. Keyfimize ilişmeyin. Bizi tenkit etmeyin. Bize vaaz geçmeyin.Vaizlere çatmışlar. "Bize dokunmayın. Keyfimize ilişmeyin. Bizi tenkit etmeyin. Bize vaaz geçmeyin. Âyet hadis okutmayın." Ne olacak? Âyet hadis okutmayın."

Ne olacak?

Koca devlet-i aliyye-i Osmaniyye gümbür gümbür yıkıldı. Koca devlet-i aliyye-i Osmaniyye gümbür gümbür yıkıldı.

Allahu Teâlâ hazretleri çalışmayınca [yardım etmiyor.] Allahu Teâlâ hazretleri çalışmayınca [yardım etmiyor.]

Nerede Fatih'in çalışması, gayreti, himmeti, uyanıklığı ve -toplar döktürmüş- asrından ileriliği;Nerede Fatih'in çalışması, gayreti, himmeti, uyanıklığı ve -toplar döktürmüş- asrından ileriliği; nerede ötekilerin ahâlinin perişanlığı... Allah bizi gaflet uykusundan uyandırsın.nerede ötekilerin ahâlinin perişanlığı...

Allah bizi gaflet uykusundan uyandırsın.
Malımızla canımızla İslâm'a güzel hizmetler etmeyi nasip eylesin. Malımızla canımızla İslâm'a güzel hizmetler etmeyi nasip eylesin. Cennetiyle cemâliyle cümlemizi müşerref eylesin. Fırsatı kaçırtmasın. Cennetiyle cemâliyle cümlemizi müşerref eylesin. Fırsatı kaçırtmasın. Şeytana aldananlardan etmesin. Şeytana aldananlardan etmesin. Allı pullu dünyaya kananlardan, o kocakarının peşine takılanlardan,Allı pullu dünyaya kananlardan, o kocakarının peşine takılanlardan, ondan vefa umanlardan eylemesin.ondan vefa umanlardan eylemesin. Âhirete güzel hazırlanıp imtihanı başarmayı Allah cümlemize nasip eylesin. Âhirete güzel hazırlanıp imtihanı başarmayı Allah cümlemize nasip eylesin.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2