Namaz Vakitleri
İstanbul
28 Zilhicce 1445
04 Temmuz 2024
İmsak
03:31
Güneş
05:30
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Müslümanı Sıkıntıdan Kurtarmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

27 Safer 1406 / 10.11.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînel-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaînseyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmid-dîn. ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmid-dîn.

Emma ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmma ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atünVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Men nesiye salâten felem yezkürhâ illâ ve hüve mea'l-imâmi fe'l-yusalli mea'l-imâmi Men nesiye salâten felem yezkürhâ illâ ve hüve mea'l-imâmi fe'l-yusalli mea'l-imâmi fe-izâ ferağa min salâtihî fe'l-yuidi's-salât elletî nesiye sümmefe-izâ ferağa min salâtihî fe'l-yuidi's-salât elletî nesiye sümme yuîdu's-salât elletî sallâhâ mea'l-imâmi. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. yuîdu's-salât elletî sallâhâ mea'l-imâmi. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretleri ibadet ve taatlerinizi kabul eyleyipAllahu Teâlâ hazretleri ibadet ve taatlerinizi kabul eyleyip dünya ve âhirete müteâllik muradlarınıza cümlenizi nâil eylesin. dünya ve âhirete müteâllik muradlarınıza cümlenizi nâil eylesin.

Şurada Efendimiz, Peygamberimiz, başımızın tacı, rehberimiz, numûne-i imtisâlimizŞurada Efendimiz, Peygamberimiz, başımızın tacı, rehberimiz, numûne-i imtisâlimiz Muhammed-i Mustafâ aleyhi efdalü's-salavât ve ekmelü't-tahiyyât ve't-teslimâtMuhammed-i Mustafâ aleyhi efdalü's-salavât ve ekmelü't-tahiyyât ve't-teslimât hazretlerinin mübarek hadislerinden bir nebze okumaya devam edeceğiz. hazretlerinin mübarek hadislerinden bir nebze okumaya devam edeceğiz.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, buyurun beraberce,Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, buyurun beraberce, evvela Efendimiz'in ruh-i pâkine hürmetlerimizi, tazimlerimizi ifadeye vesile olsun diye sunmak üzere,evvela Efendimiz'in ruh-i pâkine hürmetlerimizi, tazimlerimizi ifadeye vesile olsun diye sunmak üzere, sonra onun cümle âl'inin, ashabının, etbâının, ahbabının, sâir enbiyâ ve mürselînin,sonra onun cümle âl'inin, ashabının, etbâının, ahbabının, sâir enbiyâ ve mürselînin, cümle evliyâullahın, Ümmet-i Muhammed'in mürşit ve mürebbîleri olancümle evliyâullahın, Ümmet-i Muhammed'in mürşit ve mürebbîleri olan sâdât ve meşâyih-i turûk-u aliyyemizinsâdât ve meşâyih-i turûk-u aliyyemizin ve onlara bağlı halifelerinin, müritlerinin, muhiplerinin ruhlarına;ve onlara bağlı halifelerinin, müritlerinin, muhiplerinin ruhlarına; bu beldeleri fetheden fatihlerin, ashâb-ı hayrât u hasenâtın, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin,bu beldeleri fetheden fatihlerin, ashâb-ı hayrât u hasenâtın, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin, caminin bânisinin ve tamircilerinin, içinden gelip geçen cemaatlerin, imamların, müezzinlerin;caminin bânisinin ve tamircilerinin, içinden gelip geçen cemaatlerin, imamların, müezzinlerin; okuduğumuz eseri yazan Gümüşhaneli Hocamız Ahmed Ziyâeddîn hazretlerinin,okuduğumuz eseri yazan Gümüşhaneli Hocamız Ahmed Ziyâeddîn hazretlerinin, bu içindeki hadislerin bize kadar ulaşmasına emek sarf etmiş olan râvilerin ve alimlerin;bu içindeki hadislerin bize kadar ulaşmasına emek sarf etmiş olan râvilerin ve alimlerin; uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mecliseuzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu meclise toplanmış, gelmiş olan siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş bütün sevdiklerinintoplanmış, gelmiş olan siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olmasıve yakınlarının ruhlarına hediye olması ve biz yaşayan müslümanların da Rabbimiz'in rızasına vâsıl olup dünya ve âhiretteve biz yaşayan müslümanların da Rabbimiz'in rızasına vâsıl olup dünya ve âhirette bahtiyar olmamıza vesile olması için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım. bahtiyar olmamıza vesile olması için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım.

Hadîs-i şerîf Râmûzü'l-ehâdîs'in 445. sayfasının sonlarındadır.Hadîs-i şerîf Râmûzü'l-ehâdîs'in 445. sayfasının sonlarındadır. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Men nesiye salâten felem yezkürhâ. "Kim bir namaz kılmayı unutursa, hatırlamazsa..."Men nesiye salâten felem yezkürhâ. "Kim bir namaz kılmayı unutursa, hatırlamazsa..." İllâ ve hüve mea'l-imâm. "Ancak öteki namazı, müteakip namazı imamla kılarken hatırına gelirse..." İllâ ve hüve mea'l-imâm. "Ancak öteki namazı, müteakip namazı imamla kılarken hatırına gelirse..."

"Ya ben bir önceki namazı kılmamıştım, hay Allah!.." diye o zaman hatırlarsa... "Ya ben bir önceki namazı kılmamıştım, hay Allah!.." diye o zaman hatırlarsa...

"İmamla namazını kılsın."İmamla namazını kılsın. O namazdan fâriğ olduktan sonra o unutmuş olduğu namazı iade etsin, onu kılsın." O namazdan fâriğ olduktan sonra o unutmuş olduğu namazı iade etsin, onu kılsın."

Sümme yuîdu's-salât elletî sallâhâ mea'l-imâmi. "Ondan sonra daSümme yuîdu's-salât elletî sallâhâ mea'l-imâmi. "Ondan sonra da imamla beraber kıldığı namazı iade etsin." buyurmuş Efendimiz. imamla beraber kıldığı namazı iade etsin." buyurmuş Efendimiz.

Bunlar sâhib-i tertip olan kimseler hakkında.Bunlar sâhib-i tertip olan kimseler hakkında. Tertibe riâyet etme mecburiyetinden olan bir tavsiye. Tertibe riâyet etme mecburiyetinden olan bir tavsiye.

Diğer hadîs-i şerîf: Diğer hadîs-i şerîf:

Men nazara ilâ avreti ahîhi müteammiden lem yakbeli'llâhu lehû salâte erbaîne leyletin. Men nazara ilâ avreti ahîhi müteammiden lem yakbeli'llâhu lehû salâte erbaîne leyletin.

İbn Asâkir'in Ebû Hüreyre radıyallahu anh'tenİbn Asâkir'in Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten naklen kaydettiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyorlar ki; naklen kaydettiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyorlar ki;

"Kim kardeşinin avret yerine bakarsa...""Kim kardeşinin avret yerine bakarsa..." Müteammiden. "Tesadüfen, kazâra değil de kasten bakarsa..." Müteammiden. "Tesadüfen, kazâra değil de kasten bakarsa..."

"Allahu Teâlâ hazretleri onun kırk gecelik namazını kabul etmez." "Allahu Teâlâ hazretleri onun kırk gecelik namazını kabul etmez."

Avret yerinin görülmesi, o devirlerin biraz şartlarıyla ilgili.Avret yerinin görülmesi, o devirlerin biraz şartlarıyla ilgili. Kıyafetler, dikiş imkânları yok, terzi, kumaş yok, imkânları mahdut.Kıyafetler, dikiş imkânları yok, terzi, kumaş yok, imkânları mahdut. Kendilerini hamamdaki gibi bir peştemalle koruyabilirlese o bile bir kâr oluyor. Kendilerini hamamdaki gibi bir peştemalle koruyabilirlese o bile bir kâr oluyor.

Mâlum, hacca giden insanlar bilirler.Mâlum, hacca giden insanlar bilirler. Hacda alt tarafa bir ihram, bir parça, üst tarafa bir parça örtünülür.Hacda alt tarafa bir ihram, bir parça, üst tarafa bir parça örtünülür. İnsanın kendisini koruması lazım. Kimisi de pek dikkat etmiyor, oturmasına kalkmasına itina etmiyor.İnsanın kendisini koruması lazım. Kimisi de pek dikkat etmiyor, oturmasına kalkmasına itina etmiyor. Hâlbuki dikkat etmek lazım.Hâlbuki dikkat etmek lazım. Gerek o gibi durumlarda gerek sâir zamanlarda dikkat etmesi lazım, etmiyorlar. Gerek o gibi durumlarda gerek sâir zamanlarda dikkat etmesi lazım, etmiyorlar.

Şer'an örtülmesi gereken yeri açılırsa, ötekisi de ona bilerek bakarsa Şer'an örtülmesi gereken yeri açılırsa, ötekisi de ona bilerek bakarsa -Gözü takılmak suretiyle, kazâra, istemeye istemeye oluverdi, öyle değil de bilerek bakarsa--Gözü takılmak suretiyle, kazâra, istemeye istemeye oluverdi, öyle değil de bilerek bakarsa- Allah onun kırk gece namazını kabul etmez. Allah onun kırk gece namazını kabul etmez.

Demek ki bu gözün bize çok zararları dokunabilir. Demek ki bu gözün bize çok zararları dokunabilir.

Bu hadîs-i şerîf her ne kadar müslüman kardeşi önünde namaz kılan insan gibi "kardeşinin avreti" diyorsa daBu hadîs-i şerîf her ne kadar müslüman kardeşi önünde namaz kılan insan gibi "kardeşinin avreti" diyorsa da bizim için bu devirde bu göze çok dikkat etmek gerektiğinin de bir işareti oluyor. bizim için bu devirde bu göze çok dikkat etmek gerektiğinin de bir işareti oluyor.

Bu devirde eskisinden farklı olarak bazı insanlar adeta kendilerini göstermek hevesinde oluyorlar.Bu devirde eskisinden farklı olarak bazı insanlar adeta kendilerini göstermek hevesinde oluyorlar. İşin zor tarafı orasıdır. Çok dikkat etmemiz lazım. Gözümüze hakim olmamız lazım. İşin zor tarafı orasıdır. Çok dikkat etmemiz lazım. Gözümüze hakim olmamız lazım.

Peygamber Efendimiz arefe gününde İbn Abbas radıyallahu anhümâ'ya dönüp demiş ki; Peygamber Efendimiz arefe gününde İbn Abbas radıyallahu anhümâ'ya dönüp demiş ki;

"Ey oğul, yapma. -Gözü bir tarafa baktığı zaman-"Ey oğul, yapma. -Gözü bir tarafa baktığı zaman- Bakma çünkü bugün kim gözüne ve diline sahip olursa Allah onun günahlarını afv u mağfiret eder." Bakma çünkü bugün kim gözüne ve diline sahip olursa Allah onun günahlarını afv u mağfiret eder."

Demek ki bu göz çok dikkat etmemiz gereken, üzerine ciddiyetle eğilmemiz gereken,Demek ki bu göz çok dikkat etmemiz gereken, üzerine ciddiyetle eğilmemiz gereken, günahlara insanı bulaştırabilecek bir uzuvdur. Gözümüze sahip olalım! günahlara insanı bulaştırabilecek bir uzuvdur. Gözümüze sahip olalım!

Büyüklerimiz bu işin çaresini şu prensibi koymakta bulmuşlar: Büyüklerimiz bu işin çaresini şu prensibi koymakta bulmuşlar:

Nazar ber kadem. "Müslümanın bakışı ayağının üzerine olacak." Nazar ber kadem. "Müslümanın bakışı ayağının üzerine olacak."

Pabucunun ucuna bakarak yürüyecek, başı yerde, gözü yerde yürüyecek.Pabucunun ucuna bakarak yürüyecek, başı yerde, gözü yerde yürüyecek. Nazar ber kadem; bakışı ayağı üzerinde. Etrafa bakarsa gözü takılır.Nazar ber kadem; bakışı ayağı üzerinde. Etrafa bakarsa gözü takılır. İsteyerek istemeyerek takılır.İsteyerek istemeyerek takılır. Peygamber Efendimiz; "Tesadüfen takılmanın, ilk görünmenin bir mahzuru yoktur. İkinci bakış şeytandandır." diyor. Peygamber Efendimiz;

"Tesadüfen takılmanın, ilk görünmenin bir mahzuru yoktur. İkinci bakış şeytandandır." diyor.

Bitip bir daha dönüp baktı, bir daha gözünü kaldırdı baktı, o şeytandandır. Bitip bir daha dönüp baktı, bir daha gözünü kaldırdı baktı, o şeytandandır.

Onun için bu devirde insanlar gözden çok şeyler kaybediyor.Onun için bu devirde insanlar gözden çok şeyler kaybediyor. Açık saçık insan çok olduğu için gözden çok kayıplar oluyor.Açık saçık insan çok olduğu için gözden çok kayıplar oluyor. Kış mevsiminde kapatıyorlar soğuğun zoruyla, yazın daha zor oluyor. Kış mevsiminde kapatıyorlar soğuğun zoruyla, yazın daha zor oluyor.

Allah akıl fikir versin. Bizlere de sağlam irade nasip eylesin. Allah akıl fikir versin. Bizlere de sağlam irade nasip eylesin.

446. sayfanın ilk hadîs-i şerîfi: 446. sayfanın ilk hadîs-i şerîfi:

Men neffese an mü'minin kürbeten neffesa'llâhu anhu kürbete yevmi'l-kıyâmetiMen neffese an mü'minin kürbeten neffesa'llâhu anhu kürbete yevmi'l-kıyâmeti ve men setere alâ mü'minin avreten setera'llâhu aleyhi avretehûve men setere alâ mü'minin avreten setera'llâhu aleyhi avretehû ve men ferrece an mü'minin kürbeten ferreca'llâhu anhu kürbetehû. ve men ferrece an mü'minin kürbeten ferreca'llâhu anhu kürbetehû.

Bu hadîs-i şerîf geçen haftalarda da geçmiş olan müslümanın müslümanaBu hadîs-i şerîf geçen haftalarda da geçmiş olan müslümanın müslümana hizmeti, yardımı, el uzatması hususuna işaret eden bir hadîs-i şerîftir. Buyurmuş ki Efendimiz: hizmeti, yardımı, el uzatması hususuna işaret eden bir hadîs-i şerîftir. Buyurmuş ki Efendimiz:

Men neffese an mü'minin kürbeten.Men neffese an mü'minin kürbeten. "Kim bir müslümanı uğradığı bir sıkıntıdan nefes alacak bir rahatlığa kavuşturursa...""Kim bir müslümanı uğradığı bir sıkıntıdan nefes alacak bir rahatlığa kavuşturursa..." Başına bir sıkıntı gelmiş; malî, bedenî, sosyal, herhangi bir şekilde bir derde uğramış,Başına bir sıkıntı gelmiş; malî, bedenî, sosyal, herhangi bir şekilde bir derde uğramış, o da onun imdadına yetişiyor bir rahat nefes aldırtıyor, rahatlattırıyor.o da onun imdadına yetişiyor bir rahat nefes aldırtıyor, rahatlattırıyor. "Böyle yapan bir kimseye Allahu Teâlâ hazretleri kıyamet gününün sıkıntısını giderir,"Böyle yapan bir kimseye Allahu Teâlâ hazretleri kıyamet gününün sıkıntısını giderir, o günde ona rahatlık verir." o günde ona rahatlık verir."

"Sen mü'min kuluma kardeşliğinin gereği olarak böyle bir güzel davranışta bulundun." diye"Sen mü'min kuluma kardeşliğinin gereği olarak böyle bir güzel davranışta bulundun." diye kıyamet günü Allah da onun sıkıntısını giderir. kıyamet günü Allah da onun sıkıntısını giderir.

Ve men setere alâ mü'minin avreten. "Kim bir müslümanın avretini kapatıverirse, örtüverirse"Ve men setere alâ mü'minin avreten. "Kim bir müslümanın avretini kapatıverirse, örtüverirse" Setera'llâhu aleyhi avretehû. "Allah da onun avretini kapatıverir."Setera'llâhu aleyhi avretehû. "Allah da onun avretini kapatıverir." Şimdi bu avretten maksat, yani insanın avret yerleri dediğimiz yerler mesela nedir? Şimdi bu avretten maksat, yani insanın avret yerleri dediğimiz yerler mesela nedir?

Kimseye göstermediği, giyinip örttüğü yerlerdir.Kimseye göstermediği, giyinip örttüğü yerlerdir. İnsanların başkasına anlatmak istemediği,İnsanların başkasına anlatmak istemediği, duyurmak istemediği, duysalar utanacağı hâlleri de avrettir. duyurmak istemediği, duysalar utanacağı hâlleri de avrettir.

Bir müslüman böyle bir başka müslümanın öyle bir ayıbını, öyle bir kusurunu,Bir müslüman böyle bir başka müslümanın öyle bir ayıbını, öyle bir kusurunu, öyle bir hâlini yani yayılmasını istemez ama yapıvermiş işte, bir hata, bir hata olarak,öyle bir hâlini yani yayılmasını istemez ama yapıvermiş işte, bir hata, bir hata olarak, beşer hâlidir, insanoğlu aynı kuvvette duramıyor, ya şeytana yeniliyor ya nefse yeniliyor.beşer hâlidir, insanoğlu aynı kuvvette duramıyor, ya şeytana yeniliyor ya nefse yeniliyor. Bir hata işlemiş ama pişman, işte onun ayıbını örterse... Bir hata işlemiş ama pişman, işte onun ayıbını örterse...

Yatmış olsa mesela bir insan, yatarken ayağını oraya buraya atarken örtüsü açılsaYatmış olsa mesela bir insan, yatarken ayağını oraya buraya atarken örtüsü açılsa sen de onun örtüsünü örtüversen...sen de onun örtüsünü örtüversen... Uyuyor çünkü farkında değil ne olduğunun, örtüversen; bu maddî bir örtme.Uyuyor çünkü farkında değil ne olduğunun, örtüversen; bu maddî bir örtme. Bir de mânevî örtme vardır ki, arkadaşın kusurlu bir hâli vardır, söylemiyorsun kimseye.Bir de mânevî örtme vardır ki, arkadaşın kusurlu bir hâli vardır, söylemiyorsun kimseye. Bir kabahat işlemiş, kimseye duyurmuyorsun.Bir kabahat işlemiş, kimseye duyurmuyorsun. Çünkü duyurulursa çok üzülecek, zaten yaptığından pişman, örtüveriyorsun, tamam… Çünkü duyurulursa çok üzülecek, zaten yaptığından pişman, örtüveriyorsun, tamam…

İşte böyle maddî bir durumu veya mânevî bir hâliniİşte böyle maddî bir durumu veya mânevî bir hâlini ona acıdığından, merhametinden, sevginden dolayı başkalarından örtüverirsen...ona acıdığından, merhametinden, sevginden dolayı başkalarından örtüverirsen... "Sen kusursuz musun?" Allah da senin kusurunu kıyamet gününde örter,"Sen kusursuz musun?" Allah da senin kusurunu kıyamet gününde örter, senin ayıbını başkasına göstermez. senin ayıbını başkasına göstermez.

Malum pekçok kimse rûz-u mahşerde çok çok utançlara düşecekler;Malum pekçok kimse rûz-u mahşerde çok çok utançlara düşecekler; hesaplar açıldığı zaman, defterler açıldığı zaman ki hesaplar açıldığı zaman, defterler açıldığı zaman ki karşılarında böyle amel defterlerini yazılı görünce insanlar diyecek ki: karşılarında böyle amel defterlerini yazılı görünce insanlar diyecek ki:

Bismillâhirrahmânirrahîm. Mâ li hâze'l-kitâb.Bismillâhirrahmânirrahîm.

Mâ li hâze'l-kitâb.
"Allah Allah, bu kitap nasıl bir kitap ki amel defteri..." "Allah Allah, bu kitap nasıl bir kitap ki amel defteri..." Lâ yugâdiru sağîraten ve lâ kebîraten illâ ahsâhâ.Lâ yugâdiru sağîraten ve lâ kebîraten illâ ahsâhâ. "Ne küçük ne büyük hiçbir şey bırakmamış, hepsini buraya sıralamış saymış.""Ne küçük ne büyük hiçbir şey bırakmamış, hepsini buraya sıralamış saymış." Ve vecedû mâ amilû hâzırâ. Ve vecedû mâ amilû hâzırâ. "Dünyada ne işlemişlerse karşılarında onları hazır görürler, hiç unutulmamış görürler." "Dünyada ne işlemişlerse karşılarında onları hazır görürler, hiç unutulmamış görürler."

O ayıplar faş olunca mahşer halkına rezil rüsva olurlar.O ayıplar faş olunca mahşer halkına rezil rüsva olurlar. İyi biliniyordu; mahşer halkı ayıpları görünce rezil rüsva olur. İyi biliniyordu; mahşer halkı ayıpları görünce rezil rüsva olur.

Allahu Teâlâ hazretlerinin Settâr ismi; kullarının ayıplarını örtücüdür, başkasına duyurmaz. Allahu Teâlâ hazretlerinin Settâr ismi; kullarının ayıplarını örtücüdür, başkasına duyurmaz.

Bir hadîs-i şerîfte "Mü'min kuluna Allahu Teâlâ hazretleri yanaşır." diyor, "Fısıl fısıl ona: Bir hadîs-i şerîfte "Mü'min kuluna Allahu Teâlâ hazretleri yanaşır." diyor, "Fısıl fısıl ona:

'Sen dünyada şu kabahati işlemedin mi, bu kabahati işlemedin mi, şunu işlemedin mi?' diye söyler. 'Sen dünyada şu kabahati işlemedin mi, bu kabahati işlemedin mi, şunu işlemedin mi?' diye söyler.

Kul o yaptığı kabahatlerden dolayı kıpkırmızı olur. Kul o yaptığı kabahatlerden dolayı kıpkırmızı olur.

Allahu Teâlâ hazretleri; 'Ben onu dünyada örttüm, burada açacak değilim, meraklanma.' der." diyor. Allahu Teâlâ hazretleri;

'Ben onu dünyada örttüm, burada açacak değilim, meraklanma.' der." diyor.

Allah bizi bir kere edepli kul eylesin, edepsiz etmesin,Allah bizi bir kere edepli kul eylesin, edepsiz etmesin, ârif eylesin, kâmil eylesin, güzel huylu eylesin.ârif eylesin, kâmil eylesin, güzel huylu eylesin. Ama ne kadar uğraşsak yine bir hatadan kurtulamayız;Ama ne kadar uğraşsak yine bir hatadan kurtulamayız; ayıplarımızı da setreylesin, günahlarımızı da mağfiret eylesin. ayıplarımızı da setreylesin, günahlarımızı da mağfiret eylesin.

Ve men ferrece an mü'minin kürbeten ferreca'llâhu anhu kürbetehû.Ve men ferrece an mü'minin kürbeten ferreca'llâhu anhu kürbetehû. "Kim müslümanın sıkıntısında üzüntüsünü sevince çevirtirse"Kim müslümanın sıkıntısında üzüntüsünü sevince çevirtirse -teselli verip, mükâfat verip, para verip, destek olup onu sevindirirse--teselli verip, mükâfat verip, para verip, destek olup onu sevindirirse- Allah da onu onun sıkıntılı zamanında sevindirir." Karşılıklı... Allah da onu onun sıkıntılı zamanında sevindirir."

Karşılıklı...

Peygamber Efendimiz bir başka hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki: Peygamber Efendimiz bir başka hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki:

Karada veya denizde müslümanın bir malı telef oldu, gemisi battı, arabası çarptı,Karada veya denizde müslümanın bir malı telef oldu, gemisi battı, arabası çarptı, yangın çıktı, dolu geldi, meyvelere hastalık düştü, ağaçlara kurt sardı... yangın çıktı, dolu geldi, meyvelere hastalık düştü, ağaçlara kurt sardı...

"Karada veya denizde müslümanın malına bir telef gelmişse bu ancak zekâtın verilmemesindendir." "Karada veya denizde müslümanın malına bir telef gelmişse bu ancak zekâtın verilmemesindendir."

Onun için mallarınızı zekât vermek suretiyle teleften koruyun.Onun için mallarınızı zekât vermek suretiyle teleften koruyun. Zekât vermek suretiyle mallarınızı koruyun. Hastalarınızı sadaka vererek tedavi edin. Zekât vermek suretiyle mallarınızı koruyun. Hastalarınızı sadaka vererek tedavi edin.

Hastanın tedavisi normal olarak doktora gitmektir, ilaç almaktır,Hastanın tedavisi normal olarak doktora gitmektir, ilaç almaktır, istirahâttir ama bu da mânevî bir çare. Çünkü şifayı Allah veriyor.istirahâttir ama bu da mânevî bir çare. Çünkü şifayı Allah veriyor. Şifa ilaçta değil, doktorda değil; şifayı Allah veriyor, dilerse verir dilemezse vermez.Şifa ilaçta değil, doktorda değil; şifayı Allah veriyor, dilerse verir dilemezse vermez. Sadaka verdiğin zaman o sadakanın hürmetine sıhhat verebilir.Sadaka verdiğin zaman o sadakanın hürmetine sıhhat verebilir. Peygamber Efendimiz "Sadakayla hastalarınızı tedavi ediniz." buyuruyor. Peygamber Efendimiz "Sadakayla hastalarınızı tedavi ediniz." buyuruyor.

"İnen, başınıza gelip musallat olmuş olan veya henüz gelmemiş de"İnen, başınıza gelip musallat olmuş olan veya henüz gelmemiş de size gelmekte olan belalara karşı dua ile kendinizi müdafaa edin.size gelmekte olan belalara karşı dua ile kendinizi müdafaa edin. Çünkü dua hem başa geleni hem de gelmekte olanı, henüz gelmemiş de yolda olanı çevirir.Çünkü dua hem başa geleni hem de gelmekte olanı, henüz gelmemiş de yolda olanı çevirir. Geleni kaldırır, gelmekte olanı yoldan çevirir." diyor. Geleni kaldırır, gelmekte olanı yoldan çevirir." diyor.

Bunlar mânevî tedbirlerdir.Bunlar mânevî tedbirlerdir. Bu mânevî tedbirlerin en kıymetlilerinden bir serisi de müslümana hizmettir.Bu mânevî tedbirlerin en kıymetlilerinden bir serisi de müslümana hizmettir. Sen müslümanın derdine çare olursun, Allah senin derdine çare olur.Sen müslümanın derdine çare olursun, Allah senin derdine çare olur. Sen müslümanın üzüntüsünü feraha çevirtirsin, Allah senin üzüntünü feraha çevirttirir.Sen müslümanın üzüntüsünü feraha çevirtirsin, Allah senin üzüntünü feraha çevirttirir. Sen müslümanın ayıbını örtersin, Allah senin ayıbını örter.Sen müslümanın ayıbını örtersin, Allah senin ayıbını örter. Sen müslümanın imdadına koşarsın, Allah senin imdadına koşar. Bu böyle. Sen müslümanın imdadına koşarsın, Allah senin imdadına koşar. Bu böyle.

Bu imtihan dünyasında müslümanların yapacakları en kurnazca, en akıllıca, en basiretlice iş;Bu imtihan dünyasında müslümanların yapacakları en kurnazca, en akıllıca, en basiretlice iş; müslüman kardeşlerinin hizmetinde olmaktır. müslüman kardeşlerinin hizmetinde olmaktır.

Hizmet ehli olmak kadar kârlı, faydalı, kestirme bir yol yoktur. Hizmet ehli olmak kadar kârlı, faydalı, kestirme bir yol yoktur.

Hastalık da geçer, sıkıntı da geçer, üzüntü de geçer.Hastalık da geçer, sıkıntı da geçer, üzüntü de geçer. Sen ona merhamet edince, sen onun yardımına koşunca aynı muameleyi Allah sana yapar.Sen ona merhamet edince, sen onun yardımına koşunca aynı muameleyi Allah sana yapar. Sana nasıl muamele yapılmasını istiyorsan sen etrafındakilere öyle yap. Sana nasıl muamele yapılmasını istiyorsan sen etrafındakilere öyle yap.

Bir arkadaş anlatıyordu; Hindistan'da gezmiş.Bir arkadaş anlatıyordu;

Hindistan'da gezmiş.
Bir adamın serkeş bir oğlu var, babası salih kimse, oğlu berbat.Bir adamın serkeş bir oğlu var, babası salih kimse, oğlu berbat. "Oğlum, etme eyleme, yakışmaz." Söz dinlemiyor. "Namaz kıl." kılmıyor; "Yola gel." gelmiyor."Oğlum, etme eyleme, yakışmaz." Söz dinlemiyor. "Namaz kıl." kılmıyor; "Yola gel." gelmiyor. Babası bir arkadaş grubuyla başka bir beldeye va'z u nasihat etmeye gitmiş,Babası bir arkadaş grubuyla başka bir beldeye va'z u nasihat etmeye gitmiş, İslâm'ı tebliğ edelim, nasihat edelim diye gitmiş.İslâm'ı tebliğ edelim, nasihat edelim diye gitmiş. Memleketten haber geliyor: "Çocuğun ıslah oldu." diye.Memleketten haber geliyor: "Çocuğun ıslah oldu." diye. Söyleye söyleye, bağıra çağıra yaptıramadığı şey, kendisi hak yolda hizmete gidinceSöyleye söyleye, bağıra çağıra yaptıramadığı şey, kendisi hak yolda hizmete gidince öbür başka beldeye, oradan haber geliyor ki çocuk kendiliğinden ıslah oldu. öbür başka beldeye, oradan haber geliyor ki çocuk kendiliğinden ıslah oldu.

Kendiliğinden ıslah olmadı; Allah o babanın Allah'ın dinini yaymak için,Kendiliğinden ıslah olmadı; Allah o babanın Allah'ın dinini yaymak için, İslâm'ı tebliğ etmek için, başka insanları ıslah etmek içinİslâm'ı tebliğ etmek için, başka insanları ıslah etmek için yaptığı seyahatten razı oldu da onun ailesine o iyiliği ihsan eyledi. yaptığı seyahatten razı oldu da onun ailesine o iyiliği ihsan eyledi.

Onun için Allah yolunda çalışmaya, müslümanlara hizmet etmeye büyük gayret edin.Onun için Allah yolunda çalışmaya, müslümanlara hizmet etmeye büyük gayret edin. Öyle olalım, gayretli olalım inşaallah. Öyle olalım, gayretli olalım inşaallah.

Arkasındaki hadîs-i şerîf de bu vadide, bu mânayı takviye eden bir hadîs-i şerîf. Arkasındaki hadîs-i şerîf de bu vadide, bu mânayı takviye eden bir hadîs-i şerîf.

Enes radıyallahu anh'ın rivayet ettiğine göre, Beyhakî'de yazılmış, Efendimiz buyurmuş ki; Enes radıyallahu anh'ın rivayet ettiğine göre, Beyhakî'de yazılmış, Efendimiz buyurmuş ki;

Men nasara ehâhu bi-zahri'l-ğaybi nasarahu'llâhu fi'd-dünyâ ve'l-âhireti. Men nasara ehâhu bi-zahri'l-ğaybi nasarahu'llâhu fi'd-dünyâ ve'l-âhireti.

"Kim bir müslüman kardeşine o yokken, arkasından, gıyabında, mevcut değilken yardım ederse"Kim bir müslüman kardeşine o yokken, arkasından, gıyabında, mevcut değilken yardım ederse Allahu Teâlâ hazretleri de ona dünyada âhirette yardım eyler." Allahu Teâlâ hazretleri de ona dünyada âhirette yardım eyler."

Arkadaş yokken ben ona nasıl yardım ederim? Arkadaş yokken ben ona nasıl yardım ederim?

Gıybeti yapılıyorsa yanında, "Yapmayın, iyi insandır." derim, karşısına çıkarım, müdafaa ederim.Gıybeti yapılıyorsa yanında, "Yapmayın, iyi insandır." derim, karşısına çıkarım, müdafaa ederim. Bu ona bir yardımdır.Bu ona bir yardımdır. Veyahut birisi ona zulmediyorsa o zulmedene giderim; "Bana bak, o arkadaşa zulmetme.Veyahut birisi ona zulmediyorsa o zulmedene giderim; "Bana bak, o arkadaşa zulmetme. Bak ben de senin âmirinim, senden üstünüm, sonra senin canına okurum, bırak bu edepsizliği!"Bak ben de senin âmirinim, senden üstünüm, sonra senin canına okurum, bırak bu edepsizliği!" Onun zulmünü engelledim, tamam. Bu da bir yardımdır.Onun zulmünü engelledim, tamam. Bu da bir yardımdır. Yani böyle haysiyetine tecavüz, malına tecavüz, canına tecavüz...Yani böyle haysiyetine tecavüz, malına tecavüz, canına tecavüz... Mesela adam bırakmış evini gitmiş seyahate; başkası onun malını evini yağmalamak istiyor,Mesela adam bırakmış evini gitmiş seyahate; başkası onun malını evini yağmalamak istiyor, tarlasının mahsülünü almak istiyor, onu bir zarara uğratmak istiyor;tarlasının mahsülünü almak istiyor, onu bir zarara uğratmak istiyor; komşusu karşı çıkıyor, yaptırtmıyor. Böyle olur.komşusu karşı çıkıyor, yaptırtmıyor. Böyle olur. Mala karşı, mal hususunda olabilir, haysiyet, şeref, ırz, namus hususunda olur,Mala karşı, mal hususunda olabilir, haysiyet, şeref, ırz, namus hususunda olur, daha başka hususlarda olur. daha başka hususlarda olur.

"Kardeşine o yokken kim yardım ederse Allah da ona hem dünyada hem âhirette yardım eder." "Kardeşine o yokken kim yardım ederse Allah da ona hem dünyada hem âhirette yardım eder."

Onun için etrafa dikkatli dikkatli bakacağız; "Acaba elime bir yardım fırsatı geçer mi,Onun için etrafa dikkatli dikkatli bakacağız; "Acaba elime bir yardım fırsatı geçer mi, bir hizmet imkânı olur mu?" diye hizmeti vesile edineceğiz, hizmete vesileler arayacağız.bir hizmet imkânı olur mu?" diye hizmeti vesile edineceğiz, hizmete vesileler arayacağız. Bu tarzda hareket ede ede Allahu Teâlâ hazretlerinin lütuflarına ereceğiz inşaallah. Bu tarzda hareket ede ede Allahu Teâlâ hazretlerinin lütuflarına ereceğiz inşaallah.

Üçüncü hadîs-i şerîf -bu sayfanın üçüncü hadisi-Üçüncü hadîs-i şerîf -bu sayfanın üçüncü hadisi- zamanımızın meşhur, yaygın bir edepsizliği ve illeti ile ilgili. zamanımızın meşhur, yaygın bir edepsizliği ve illeti ile ilgili.

İbn Abbas radıyallahu anhümâ -babası da sahabe kendisi de- rivayet etmişİbn Abbas radıyallahu anhümâ -babası da sahabe kendisi de- rivayet etmiş ve İbn Cerîr "sahih bir hadistir" diye rivayet eylemiş, tavsif eylemiş. ve İbn Cerîr "sahih bir hadistir" diye rivayet eylemiş, tavsif eylemiş.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Men vecedtümûhu ya'melu amele kavmi Lûtin faktulu'l-fâile ve'l-mef'ûle bihî. Men vecedtümûhu ya'melu amele kavmi Lûtin faktulu'l-fâile ve'l-mef'ûle bihî.

"Her kim ki siz onu Lût kavminin o edepsizliğini yaparken görürseniz, bulursanız,"Her kim ki siz onu Lût kavminin o edepsizliğini yaparken görürseniz, bulursanız, hem o yapanı hem yapılanı öldürün." hem o yapanı hem yapılanı öldürün."

Lût kavmi helak olan kavimlerden,Lût kavmi helak olan kavimlerden, edepsizliğinden dolayı yerin dibine geçirilen kavimlerden birisidir.edepsizliğinden dolayı yerin dibine geçirilen kavimlerden birisidir. Bu kavmin içinde, Allah uzak eylesin,Bu kavmin içinde, Allah uzak eylesin, "homoseksüellik" denilen, şimdi "eşcinsellik" diyorlar, almış yürümüş."homoseksüellik" denilen, şimdi "eşcinsellik" diyorlar, almış yürümüş. Bu Yunanlılar'ın eski bir illetidir. Yunanistan'da yaygındır.Bu Yunanlılar'ın eski bir illetidir. Yunanistan'da yaygındır. Kitaplar yazmışlar, o kitapları Türkçe'ye tercüme etmişler.Kitaplar yazmışlar, o kitapları Türkçe'ye tercüme etmişler. Büyük tanınan filozofların edepsizlikleri var. Avrupa'ya geçmiştir. Büyük tanınan filozofların edepsizlikleri var. Avrupa'ya geçmiştir. Lût diyarı tabii Suriye'de, o civarda ama oralara da gelmiş çünkü Akdeniz havzası.Lût diyarı tabii Suriye'de, o civarda ama oralara da gelmiş çünkü Akdeniz havzası. Oralara da gelmiş. Oralara da gelmiş.

Oranın ahâlisi bu işte azıtmışlar, adamakıllı edepsizlikte ilerlemişler.Oranın ahâlisi bu işte azıtmışlar, adamakıllı edepsizlikte ilerlemişler. Şehirlerini Allahu Teâlâ hazretleri Lût gölünün içine batırmış.Şehirlerini Allahu Teâlâ hazretleri Lût gölünün içine batırmış. Şehirlerini bütünüyle Lût gölünün içine batırmış, o kavmi helak eylemiş. Şehirlerini bütünüyle Lût gölünün içine batırmış, o kavmi helak eylemiş.

Bu hususta Peygamber Efendimiz böyle buyuruyor. Bu hususta Peygamber Efendimiz böyle buyuruyor.

Men vecedtümûhu vaka'a alâ behîmetin faktulûhu vaktulu'l-behîmete. Men vecedtümûhu vaka'a alâ behîmetin faktulûhu vaktulu'l-behîmete.

İbn Abbas radıyallahu anh'ten. Tirmizî'de, Beyhakî'de, Müstedrek'te yazılmış bir hadîs-i şerîf: İbn Abbas radıyallahu anh'ten. Tirmizî'de, Beyhakî'de, Müstedrek'te yazılmış bir hadîs-i şerîf:

"Kim ki bir hayvan ile münasebet-i cinsiyyede bulunur, onu ve o hayvanı öldürün." "Kim ki bir hayvan ile münasebet-i cinsiyyede bulunur, onu ve o hayvanı öldürün."

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

İnsan tabii hadis diye, sırada geldi diye bunu okuyor, yüzü kızara kızara okuyor. Zor bir iş. İnsan tabii hadis diye, sırada geldi diye bunu okuyor, yüzü kızara kızara okuyor. Zor bir iş.

Bu insanoğullarının bir özel hayatı, cinsel hayatı denilen bir hayatı var.Bu insanoğullarının bir özel hayatı, cinsel hayatı denilen bir hayatı var. Perdeli, evinin içinde, gizli olan bir hayat. Herkesin gözü önünde değil.Perdeli, evinin içinde, gizli olan bir hayat. Herkesin gözü önünde değil. Fakat burada çok kuvvetli duygular hakim oluyor. Şeytan insanları parmağında oynatıyor.Fakat burada çok kuvvetli duygular hakim oluyor. Şeytan insanları parmağında oynatıyor. Bu duyguları kullanıp insanları parmağında oynatıyor, Allah'a âsi ediyor.Bu duyguları kullanıp insanları parmağında oynatıyor, Allah'a âsi ediyor. Bu kuvvetli duygudan faydalanarak Allah'a âsi ettiriyor. Bu kuvvetli duygudan faydalanarak Allah'a âsi ettiriyor.

Allahu Teâlâ hazretleri insanın mayasına bu arzuyu koymuş, neden? Allahu Teâlâ hazretleri insanın mayasına bu arzuyu koymuş, neden?

Bu arzuyu başka mahluklarına da koymuş; nesiller devam etsin diye.Bu arzuyu başka mahluklarına da koymuş; nesiller devam etsin diye. İnsanoğlunun nesli devam etsin, ağaçların, hayvanların, balıkların, kuşların nesli devam etsin diyeİnsanoğlunun nesli devam etsin, ağaçların, hayvanların, balıkların, kuşların nesli devam etsin diye Allahu Teâlâ hazretlerinin bu kâinatta koyduğu bir nizam. Nizam olduğuna göre normal, tabiî.Allahu Teâlâ hazretlerinin bu kâinatta koyduğu bir nizam. Nizam olduğuna göre normal, tabiî. Ama normal yollarla, Allah'ın müsaade ettiği yollarla olunca normal.Ama normal yollarla, Allah'ın müsaade ettiği yollarla olunca normal. Onun dışında olduğu zaman insanları çok perişan ediyor, çok rezil rüsva ediyor. Onun dışında olduğu zaman insanları çok perişan ediyor, çok rezil rüsva ediyor.

Son günlerde gazetelerde okudunuz.Son günlerde gazetelerde okudunuz. Cihan halkı perişan, yerlerin içinde solucan gibi sürünüyorlar... Çok perişan... Cihan halkı perişan, yerlerin içinde solucan gibi sürünüyorlar... Çok perişan...

Dikkat edin ki bu duygu sizi de perişan etmesin! Dikkat edin ki bu duygu sizi de perişan etmesin!

Kuvvetli bir duygudur. Allah evlatlarına baksın diye analara babalara bu duyguyu kuvvetli vermiştir.Kuvvetli bir duygudur. Allah evlatlarına baksın diye analara babalara bu duyguyu kuvvetli vermiştir. Bu duyguyu iyi kontrol etmek lazım. Bu duyguyu iyi kontrol etmek lazım.

Meşru yoldan, nikâh yoluyla evlenirsiniz. Hatta sevaptır. Peygamber Efendimiz: Meşru yoldan, nikâh yoluyla evlenirsiniz. Hatta sevaptır. Peygamber Efendimiz:

"Benim sünnetime uymayan benden değildir." buyuruyor, nikâha teşvik ediyor. "Benim sünnetime uymayan benden değildir." buyuruyor, nikâha teşvik ediyor.

Kendisi de evlenmiş ki "Bak, peygamber de evlenir." diyeKendisi de evlenmiş ki "Bak, peygamber de evlenir." diye insanlar çekinmesin, numune olarak görsünler diye. insanlar çekinmesin, numune olarak görsünler diye.

Evlilik insanın sevaplarını artırır, dinini kurtarır.Evlilik insanın sevaplarını artırır, dinini kurtarır. Hatta Peygamber Efendimiz bu evlilik münasebetlerineHatta Peygamber Efendimiz bu evlilik münasebetlerine Allahu Teâlâ hazretlerinin sevap ve mükâfat verdiğini bildirmiş. Demişler ki; Allahu Teâlâ hazretlerinin sevap ve mükâfat verdiğini bildirmiş. Demişler ki;

"Ya Resûlallah, Allah Allah, böyle şey olur mu?"Ya Resûlallah, Allah Allah, böyle şey olur mu? İnsan hem şehvetini teskin ediyor hem de sevapmış." İnsan hem şehvetini teskin ediyor hem de sevapmış."

"Gayrimeşru yolda sarf etseydi günah olacaktı ya, meşru yolda olunca sevap oluyor." diyor. "Gayrimeşru yolda sarf etseydi günah olacaktı ya, meşru yolda olunca sevap oluyor." diyor.

Bunun böyle olduğunu bilin ve bu duygunun çok kuvvetli bir duygu olduğunu bilin.Bunun böyle olduğunu bilin ve bu duygunun çok kuvvetli bir duygu olduğunu bilin. Bu duygu sizi yerden yere çalmasın, dikkat edin! İnsanlar perişan oluyor. Bu duygu sizi yerden yere çalmasın, dikkat edin! İnsanlar perişan oluyor.

Çocuklarınızı çabuk evlendirin. Sokakta haylaz haylaz gezmesin.Çocuklarınızı çabuk evlendirin. Sokakta haylaz haylaz gezmesin. Çünkü evlilik çağına gelen bir çocuğu anası babası evlendirmez ise,Çünkü evlilik çağına gelen bir çocuğu anası babası evlendirmez ise, o çocuk da bir cahillik yaparsa vebali evlendirmeyen babasının annesinindir.o çocuk da bir cahillik yaparsa vebali evlendirmeyen babasının annesinindir. Burada hadisi okuduk, evvelki derslerde geçti. Çocukları evlendirin.Burada hadisi okuduk, evvelki derslerde geçti. Çocukları evlendirin. Tamam, genç yaşta bak işte genç bir gelin, genç bir güvey.Tamam, genç yaşta bak işte genç bir gelin, genç bir güvey. Bir güzel küçük ev verin, tamam.Bir güzel küçük ev verin, tamam. "Bak evladım, ev bark sahibi oldun, ciddiyetini takın." dersininiz,"Bak evladım, ev bark sahibi oldun, ciddiyetini takın." dersininiz, o da günahtan kurtulur, Allah'ın yoluna güzel hizmet eder. o da günahtan kurtulur, Allah'ın yoluna güzel hizmet eder.

Kırk yaşına geliyor, elli yaşına geliyor, hâlâ evlenmiyor! Kırk yaşına geliyor, elli yaşına geliyor, hâlâ evlenmiyor!

Evlenmiyor da bu coşkun duygu ne oluyor? Evlenmiyor da bu coşkun duygu ne oluyor?

"Hocam orayı ne sen sor ne ben söyleyeyim..." Orada insanlar ne günahlara giriyor... "Hocam orayı ne sen sor ne ben söyleyeyim..."

Orada insanlar ne günahlara giriyor...

Kırk yaşına kadar evlenmezse olur mu? Kırk yaşına kadar evlenmezse olur mu?

Ya içine ata ata, bastıra bastıra ruh hastası oluyor;Ya içine ata ata, bastıra bastıra ruh hastası oluyor; ya da içine atmayıp da gayrimeşru yollardan tatmin edinceya da içine atmayıp da gayrimeşru yollardan tatmin edince boyundan büyük veballere, günahlara düşüyor. boyundan büyük veballere, günahlara düşüyor.

Onun için evlilik ictimâî nizamı, dinî nizamı sağlayan çok kıymetli, kuvvetli bir müessesedir.Onun için evlilik ictimâî nizamı, dinî nizamı sağlayan çok kıymetli, kuvvetli bir müessesedir. Çocuklarınızı erkence evlendirin, bu tür günahlara fırsat vermeyin. Çocuklarınızı erkence evlendirin, bu tür günahlara fırsat vermeyin.

Çok acayip şeyler oluyor.Çok acayip şeyler oluyor. Bir gazetede okudum ki, birisi demiş, söylemeye de dilim varmıyor, öyle aşırı şeyler söylemiş ki... Bir gazetede okudum ki, birisi demiş, söylemeye de dilim varmıyor, öyle aşırı şeyler söylemiş ki...

"Şu şöyle olsa ne olurmuş, bu böyle olsa ne olurmuş,"Şu şöyle olsa ne olurmuş, bu böyle olsa ne olurmuş, şu şöyle olsa ne olurmuş, bu böyle olsa ne olurmuş?.." şu şöyle olsa ne olurmuş, bu böyle olsa ne olurmuş?.."

Söylemeye bak utanıyorum, biliyorum, size söyleyemiyorum. Ne olacak? Söylemeye bak utanıyorum, biliyorum, size söyleyemiyorum.

Ne olacak?

Avrupalılar zina ettiler, frengi hastalığı oldu. İşte öyle oldu.Avrupalılar zina ettiler, frengi hastalığı oldu. İşte öyle oldu. Lût kavminin işini yaptılar, AIDS hastalığı oldu, öyle oldu.Lût kavminin işini yaptılar, AIDS hastalığı oldu, öyle oldu. Öteki şeyleri de yaparsa daha ne belalar gelir, ne belalar gelir... Öteki şeyleri de yaparsa daha ne belalar gelir, ne belalar gelir...

Yol, Allah'ın koyduğu yoldur. En güzel nizam, İslâm nizamıdır. Yol, Allah'ın koyduğu yoldur. En güzel nizam, İslâm nizamıdır.

İnsanların ictimaî nizamı, bedenî nizamı, cinsî nizamı, ırkî nizamı;İnsanların ictimaî nizamı, bedenî nizamı, cinsî nizamı, ırkî nizamı; her şeyi İslâm güzel tanzim etmiştir.her şeyi İslâm güzel tanzim etmiştir. Çünkü bizi yaratanımız Allahu Teâlâ, bizim her şeyimizi en iyi O biliyor. Çünkü bizi yaratanımız Allahu Teâlâ, bizim her şeyimizi en iyi O biliyor. Nasıl olursa iyi olacağımızı O biliyor. Nasıl olursa iyi olacağımızı O biliyor.

Bu söylenmeyen, gizli kapaklı, perde arkasındaki hayatınıza çok dikkat edinBu söylenmeyen, gizli kapaklı, perde arkasındaki hayatınıza çok dikkat edin ki nefis ve şeytan Allah'ın yolundan ayırıp da sizi cehennemlere düşürmesin. ki nefis ve şeytan Allah'ın yolundan ayırıp da sizi cehennemlere düşürmesin.

Men vessea alâ iyâlihî fî yevmi âşurâe vessea'llâhu aleyhi fî senetihî küllihâ. Men vessea alâ iyâlihî fî yevmi âşurâe vessea'llâhu aleyhi fî senetihî küllihâ.

Ebû Said el-Hudrî'den İbn Hibban ve Tayâlisî kaydetmiş.Ebû Said el-Hudrî'den İbn Hibban ve Tayâlisî kaydetmiş. Aşure gününün faziletine dair bir hadîs-i şerîf ve o günde yapılacak ikrama ait bir tavsiye. Aşure gününün faziletine dair bir hadîs-i şerîf ve o günde yapılacak ikrama ait bir tavsiye.

Efendimiz buyurmuş ki; "Kim ki çoluk çocuğuna, bakımıyla mükellef olduğu hanesi halkınaEfendimiz buyurmuş ki;

"Kim ki çoluk çocuğuna, bakımıyla mükellef olduğu hanesi halkına
Aşure gününde bir bolluk sağlarsa..." Aşure gününde bir bolluk sağlarsa..."

Fileler doldu, kucaklar dolu eve meyve, et, sebze, şunu bunu getirdi.Fileler doldu, kucaklar dolu eve meyve, et, sebze, şunu bunu getirdi. Aşure gününde, Muharrem'in 10'unda. Aşure gününde, Muharrem'in 10'unda.

Muharrem geçti, Safer geçti. Bir-iki ay oldu.Muharrem geçti, Safer geçti. Bir-iki ay oldu. Mevlid ayı geliyor, Peygamber Efendimiz'in doğum ayı, Rebiü'l-evvel geliyor.Mevlid ayı geliyor, Peygamber Efendimiz'in doğum ayı, Rebiü'l-evvel geliyor. Geçti ama hatırınızda olsun ki; Geçti ama hatırınızda olsun ki;

"Kim Aşure gününü bolluk bereket ile doldurursa, evini, hanesi halkını ihyâ ederse"Kim Aşure gününü bolluk bereket ile doldurursa, evini, hanesi halkını ihyâ ederse Allah ona bütün senesi boyunca bir bolluk, genişlik verir." Allah ona bütün senesi boyunca bir bolluk, genişlik verir."

Bütün sene... Aşure gününün mübarekliğinden dolayı. Bütün sene... Aşure gününün mübarekliğinden dolayı.

O günde eve kucaklarımız dolu gideceğiz;O günde eve kucaklarımız dolu gideceğiz; meyveler, sebzeler, kuru yemişler, kuru yiyecekler, etler, sütler, neyse...meyveler, sebzeler, kuru yemişler, kuru yiyecekler, etler, sütler, neyse... Dolu gideceğiz ki bütün sene hoş olacak. Dolu gideceğiz ki bütün sene hoş olacak.

Arkasındaki hadîs-i şerîf: Arkasındaki hadîs-i şerîf:

Men vakara sâhibe bid'atin fekad eâne alâ hedmi'l-İslâmi. Men vakara sâhibe bid'atin fekad eâne alâ hedmi'l-İslâmi.

Aşure günüyle ilgili iki tane hadismiş. Mânası ikisinin de aynı.Aşure günüyle ilgili iki tane hadismiş. Mânası ikisinin de aynı. Bir tanesini söylemiş olduk, ikisinin de mânası aynı kapıya çıkıyor. Bir tanesini söylemiş olduk, ikisinin de mânası aynı kapıya çıkıyor.

Diyor ki ikinci hadîs-i şerîfte; Diyor ki ikinci hadîs-i şerîfte;

"Kim Aşure gününde kendisine ve ailesine genişlik bolluk sağlarsa..." "Kim Aşure gününde kendisine ve ailesine genişlik bolluk sağlarsa..."

Demek ki kendisine de biraz bolca ikram edecek. Demek ki kendisine de biraz bolca ikram edecek.

"O zaman Allah bütün senesi boyunca,"O zaman Allah bütün senesi boyunca, Aşureden sonraki bütün senesinde ona bolluk nasip eder." diye ikinci hadis öyle. Aşureden sonraki bütün senesinde ona bolluk nasip eder." diye ikinci hadis öyle.

Demin okuduğum hadîs-i şerîf: Demin okuduğum hadîs-i şerîf:

Men vakara sâhibe bid'atin.Men vakara sâhibe bid'atin. "Kim bir bid'at sahibine ihtiram ederse, hürmet gösterirse,"Kim bir bid'at sahibine ihtiram ederse, hürmet gösterirse, saygı gösterirse dinin yıkılmasına yardım etmiş olur." saygı gösterirse dinin yıkılmasına yardım etmiş olur."

Bid'at, dinde aslı esası olmayan;Bid'at, dinde aslı esası olmayan; keyiften, kafadan, işkembeden insanların çıkarmış olduğu yalan yanlış usûller.keyiften, kafadan, işkembeden insanların çıkarmış olduğu yalan yanlış usûller. Bizim bütün gayretimizle dinin asliyetini korumaya çalışmamız gerekir. Bizim bütün gayretimizle dinin asliyetini korumaya çalışmamız gerekir.

Duvarcılar duvar yaparken ne yaparlar?Duvarcılar duvar yaparken ne yaparlar? Bir tarafa bir kazık çakarlar, oraya bir ip bağlarlar,Bir tarafa bir kazık çakarlar, oraya bir ip bağlarlar, bu tarafa da bir kazık çakarlar, o ipe göre tuğlalarını dizerler.bu tarafa da bir kazık çakarlar, o ipe göre tuğlalarını dizerler. Birkaç tuğla yükselttikten sonra yukarıdan bir çekül sarkıtırlar,Birkaç tuğla yükselttikten sonra yukarıdan bir çekül sarkıtırlar, tuğlaları hep o çeküle göre yerleştirirler, duvar muntazam olur. tuğlaları hep o çeküle göre yerleştirirler, duvar muntazam olur.

Öyle yapmasa? Öyle yapmasa?

Öyle yapmasa, ona bakmasa, hizaya bakmasa duvarın bir yeri girinti olur bir yeri çıkıntı olur,Öyle yapmasa, ona bakmasa, hizaya bakmasa duvarın bir yeri girinti olur bir yeri çıkıntı olur, bir yeri içe doğru olur bir yeri dışa doğru olur, eğri büğrü olur… bir yeri içe doğru olur bir yeri dışa doğru olur, eğri büğrü olur…

Biz de bu duvar işçiliği gibi İslâm'ı neye göre yapacağız? Biz de bu duvar işçiliği gibi İslâm'ı neye göre yapacağız?

Peygamber Efendimiz'in tarifine göre, Peygamber Efendimiz'in sünneti göre,Peygamber Efendimiz'in tarifine göre, Peygamber Efendimiz'in sünneti göre, Kur'ân-ı Kerîm'in ahkâmına göre yaşayacağız. Kur'ân-ı Kerîm'in ahkâmına göre yaşayacağız.

Herkes aklından "Bu iyi olsa gerek, kanaatimce bu doğrudur." diye bir yol tuttursa ne olur? Herkes aklından "Bu iyi olsa gerek, kanaatimce bu doğrudur." diye bir yol tuttursa ne olur?

Her tuğlada bir santim bir santim oynaya oynaya duvarın yıkıldığı gibi bu din yıkılır.Her tuğlada bir santim bir santim oynaya oynaya duvarın yıkıldığı gibi bu din yıkılır. Hepimiz bütün gayretimizle sünnet-i seniyyeye sarılacağız. Hepimiz bütün gayretimizle sünnet-i seniyyeye sarılacağız.

Sünnetin zıddı bid'attır. Bid'atın doğrusu sünnettir. Sünnetin zıddı bid'attır. Bid'atın doğrusu sünnettir.

Efendimiz'in yoluna bağlanacağız, sünnete bağlanacağız.Efendimiz'in yoluna bağlanacağız, sünnete bağlanacağız. Dinde yeni bir usûl çıkartmamaya dikkat edeceğiz. Dinde yeni bir usûl çıkartmamaya dikkat edeceğiz.

Şimdi hatırıma geldi: Din büyüklerimizden bir tanesi; Şimdi hatırıma geldi:

Din büyüklerimizden bir tanesi;

"Ramazan'ın hilali göründü mü görünmedi mi, yarın oruç tutalım mı tutmayalım mı,"Ramazan'ın hilali göründü mü görünmedi mi, yarın oruç tutalım mı tutmayalım mı, acaba Şaban'ın 30'u mu olacak yoksa Şaban 29'da kalıp da yarın Ramazan mı olacak?"acaba Şaban'ın 30'u mu olacak yoksa Şaban 29'da kalıp da yarın Ramazan mı olacak?" diye bir tereddütlü gün var, ona yevm-i şek derler, "Acaba Ramazan mı değil mi?" diye. diye bir tereddütlü gün var, ona yevm-i şek derler, "Acaba Ramazan mı değil mi?" diye.

"İhtiyaten acaba oruç tutsak mı?" "İhtiyaten acaba oruç tutsak mı?"

O büyük zât diyor ki; "Vallâhi tutmam!" O büyük zât diyor ki;

"Vallâhi tutmam!"

"Çünkü hıristiyanlar öyle yapa yapa, yapa yapa dinlerini bozdular."Çünkü hıristiyanlar öyle yapa yapa, yapa yapa dinlerini bozdular. Usûl neyse o usûlü aynen yaparım, ne az yaparım ne fazla yaparım, dinin özünü muhafaza ederim." Usûl neyse o usûlü aynen yaparım, ne az yaparım ne fazla yaparım, dinin özünü muhafaza ederim."

Hepimiz o titizlikte olacağız. Sünnetten fazla yapmak da doğru değil az yapmak da doğru değil.Hepimiz o titizlikte olacağız. Sünnetten fazla yapmak da doğru değil az yapmak da doğru değil. Sünnete uygun yapmak esas. Sünnete uygun yapmak esas.

Bursa'nın valiliğini yapmış merhum paşalardan bir tanesi demiş ki; Bursa'nın valiliğini yapmış merhum paşalardan bir tanesi demiş ki;

"Bu caddeyi başından şu türbenin yanına kadar ağaçlandırın!" "Bu caddeyi başından şu türbenin yanına kadar ağaçlandırın!"

Emrindeki şahıslar girişmişler çalışmaya. Bir zaman sonra teftişe gitmiş.Emrindeki şahıslar girişmişler çalışmaya. Bir zaman sonra teftişe gitmiş. Paşa binmiş faytonuna, o caddeden yürümüş, türbenin yanına kadar gelmiş,Paşa binmiş faytonuna, o caddeden yürümüş, türbenin yanına kadar gelmiş, bakmış ağaçlar daha ileriye kadar dikilmiş. bakmış ağaçlar daha ileriye kadar dikilmiş.

"Buradan ilerideki ağaçları sökün." demiş. "Buradan ilerideki ağaçları sökün." demiş.

"Neden efendim?" demişler. "Dediğinden de fazlasını yaptık, ileriye doğru." "Neden efendim?" demişler.

"Dediğinden de fazlasını yaptık, ileriye doğru."

Demiş: "Ben sizi bilirim; bugün bir bahane bulursunuz fazlasını yaparsınız,Demiş:

"Ben sizi bilirim; bugün bir bahane bulursunuz fazlasını yaparsınız,
yarın bir bahane bulursunuz dediğim kadar da yapmazsınız. Tam söz dinlemeye alışın!" yarın bir bahane bulursunuz dediğim kadar da yapmazsınız. Tam söz dinlemeye alışın!"

Bu bir fıkra ama güzel bir şeydir. Tam yapmaya alışmak lazım. Bu bir fıkra ama güzel bir şeydir. Tam yapmaya alışmak lazım.

Nasreddin Hoca'nın kazan-tencere hikayesine döner. Nasreddin Hoca'nın kazan-tencere hikayesine döner.

Komşudan ödünç kazan almış.Komşudan ödünç kazan almış. Ondan sonra verirken içine bir tencere koymuş öyle vermiş. Komşusu soruyor: Ondan sonra verirken içine bir tencere koymuş öyle vermiş. Komşusu soruyor:

"Ne oldu, bu tencere ne oluyor?" "Ne oldu, bu tencere ne oluyor?"

"Sizin kazan bizdeyken doğurdu. Bu tencere onun yavrusu, doğurdu, al." demiş. "Sizin kazan bizdeyken doğurdu. Bu tencere onun yavrusu, doğurdu, al." demiş.

Adam bir kazanla beraber bir de tencere geldi diye sevinmiş.Adam bir kazanla beraber bir de tencere geldi diye sevinmiş. Bir zaman sonra Nasreddin Hoca yine kazan istemiş. Bir zaman sonra Nasreddin Hoca yine kazan istemiş.

Bildiğiniz fıkra ama [konuya] uyuyor. Bildiğiniz fıkra ama [konuya] uyuyor.

Seve seve vermiş, "Oh bir tencere daha gelecek" diye.Seve seve vermiş, "Oh bir tencere daha gelecek" diye. Beklemiş, beklemiş, beklemiş, kazan geri gelmiyor. Beklemiş, beklemiş, beklemiş, kazan geri gelmiyor.

"Hocaefendi biz size bir kazan vermiştik." "Hocaefendi biz size bir kazan vermiştik."

"Ha, sorma, innâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn, kazan öldü." demiş. "Ha, sorma, innâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn, kazan öldü." demiş.

"E hoca kazan ölür mü?" "Doğurduğuna inandın da öldüğüne niye inanmıyorsun?" demiş. "E hoca kazan ölür mü?"

"Doğurduğuna inandın da öldüğüne niye inanmıyorsun?" demiş.

Böyle bir şeyi yapmamıştır ama bir fıkra, güzel bir şey.Böyle bir şeyi yapmamıştır ama bir fıkra, güzel bir şey. İnsanoğlu kendi tarafına geldi mi istiyor, aleyhine oldu mu istemiyor. İnsanoğlu kendi tarafına geldi mi istiyor, aleyhine oldu mu istemiyor.

Sünneti tam [uygulayacağız]; az da değil fazla da değil. Sünneti tam [uygulayacağız]; az da değil fazla da değil.

Peygamber Efendimiz "Dört rekât kılın." demiş; "Ben sekiz, on altı, otuz iki rekât [kılarım.]" Peygamber Efendimiz "Dört rekât kılın." demiş; "Ben sekiz, on altı, otuz iki rekât [kılarım.]"

Olmaz. "Daha fazla yapıyorum!" Hayır.Olmaz.

"Daha fazla yapıyorum!"

Hayır.
Ne kadar dediyse o kadar yap. Ölçüye uygun olsun çünkü onun ölçüsünde [hikmet] vardır. Ne kadar dediyse o kadar yap. Ölçüye uygun olsun çünkü onun ölçüsünde [hikmet] vardır.

Resûlullah Efendimiz "33 sübhanallah deyin." demiş; "Ben daha fazla derim." Resûlullah Efendimiz "33 sübhanallah deyin." demiş; "Ben daha fazla derim."

Hayır. Tam diyelim diye bak dedelerimiz tesbih çıkartmışlar.Hayır. Tam diyelim diye bak dedelerimiz tesbih çıkartmışlar. 33 rakamı tam olsun diye dedelerimiz tesbih yapmışlar.33 rakamı tam olsun diye dedelerimiz tesbih yapmışlar. 33 Sübhanallah, 33 Elhamdülillah, 33 Allahu ekber.33 Sübhanallah, 33 Elhamdülillah, 33 Allahu ekber. Rakam tutsun diye, şaşırmayalım diye tesbih yapmışlar. Sözü tam tutmak için. Rakam tutsun diye, şaşırmayalım diye tesbih yapmışlar. Sözü tam tutmak için.

"Efendim 33 yerine 35 olsa ne olur?" Söz yerini bulmamış olur. "Efendim 33 yerine 35 olsa ne olur?"

Söz yerini bulmamış olur.

Söz dinlemeye alışacağız, işi muntazam yapmaya alışacağız.Söz dinlemeye alışacağız, işi muntazam yapmaya alışacağız. Bir yere gideceksek saatinde gitmeye alışacağız. Bir yere gideceksek saatinde gitmeye alışacağız.

"Yarın saat üçte seninle buluşacağım." Tamam. "Yarın saat üçte seninle buluşacağım." Tamam.

Üçte, başına taş yağmadığı takdirde orada buluş, sözünü yerine getir. Üçte, başına taş yağmadığı takdirde orada buluş, sözünü yerine getir.

"Yarın sana şunu vereceğim, şunu yapacağım." "Yarın sana şunu vereceğim, şunu yapacağım."

Ya vaad etme, ya "inşaallah" de, ya şüpheli söyle, ya da yap!Ya vaad etme, ya "inşaallah" de, ya şüpheli söyle, ya da yap! Yapamazsan da elinde olmayan sebepten büyük bir özür olsun;Yapamazsan da elinde olmayan sebepten büyük bir özür olsun; "Ne yapayım arabaya bindim, araba kaza yaptı. Hastaneye gittim, kendimde değilim...""Ne yapayım arabaya bindim, araba kaza yaptı. Hastaneye gittim, kendimde değilim..." O zaman karşı taraf da "tamam" der, "haklısın" der. Ama kendimizi bu intizama alıştırmalıyız. O zaman karşı taraf da "tamam" der, "haklısın" der.

Ama kendimizi bu intizama alıştırmalıyız.

Umumiyetle bizi tenkit ediyorlar, diyorlar ki; "Bu müslümanlar zamanın kıymetini bilmez." Umumiyetle bizi tenkit ediyorlar, diyorlar ki;

"Bu müslümanlar zamanın kıymetini bilmez."

Hâlbuki ne demek bilmemek; bizden önceki müslümanlar zamanın kıymetini çok iyi biliyordu. Hâlbuki ne demek bilmemek; bizden önceki müslümanlar zamanın kıymetini çok iyi biliyordu.

"Zaman bir kılıç gibidir, iyi kullanmazsan seni keser." demiş. "Zaman bir kılıç gibidir, iyi kullanmazsan seni keser." demiş.

Zamanın kıymetini bilmeyi asıl bizim büyüklerimiz tavsiye etmişler amaZamanın kıymetini bilmeyi asıl bizim büyüklerimiz tavsiye etmişler ama biz o büyüklerin iyi talebeleri değiliz de ondan. Biz gevşedik.biz o büyüklerin iyi talebeleri değiliz de ondan. Biz gevşedik. Sosyal yapımız sarsıldı, eski töreyi kaybettik, yeni töreyi almadık;Sosyal yapımız sarsıldı, eski töreyi kaybettik, yeni töreyi almadık; iki cami arasında beynamaz durumuna düştük. iki cami arasında beynamaz durumuna düştük.

Sünnete sımsıkı sarılacağız. Bid'atlerden korunacağız.Sünnete sımsıkı sarılacağız. Bid'atlerden korunacağız. Yaptığımız işin bir aslı esası, delili var mı, ona göre yapacağız. Yaptığımız işin bir aslı esası, delili var mı, ona göre yapacağız.

Bana soruyorlar: "Hocam, Âyete'l-kürsî'yi okuduktan sonra tesbihe bir üfleniyor, neden?" Bana soruyorlar:

"Hocam, Âyete'l-kürsî'yi okuduktan sonra tesbihe bir üfleniyor, neden?"

Dedim ki; Dedim ki;

"Tesbihe üflemek yok ki; o üfleme Âyete'l-kürsî'den sonra kendisini hıfz etmek için olan üflemedir."Tesbihe üflemek yok ki; o üfleme Âyete'l-kürsî'den sonra kendisini hıfz etmek için olan üflemedir. Okuduğu duanın, Âyete'l-kürsî, tesbihe üflemek değil o." Okuduğu duanın, Âyete'l-kürsî, tesbihe üflemek değil o."

Ama kimse bilmiyor; öyle tutturmuş öyle gidiyor. Ama kimse bilmiyor; öyle tutturmuş öyle gidiyor.

Peygamber Efedimiz hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki; Peygamber Efedimiz hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki;

"Sabah namazının arkasından her kim üç defa"Sabah namazının arkasından her kim üç defa Eûzü billâhi's-semîi'l-alîmi mine'ş-şeytâni'r-racîm dedikten sonra Bismillâhirrahmânirrahîm,Eûzü billâhi's-semîi'l-alîmi mine'ş-şeytâni'r-racîm dedikten sonra Bismillâhirrahmânirrahîm, Sûre-i Haşr'ın sonundaki üç âyeti, Hüvallâhüllezî'yi okursaSûre-i Haşr'ın sonundaki üç âyeti, Hüvallâhüllezî'yi okursa yetmiş bin melek ona akşama kadar dua eder." yetmiş bin melek ona akşama kadar dua eder."

Kimisi başlıyor: Eûzü billâhi's-semîi'l-alîmi mine'ş-şeytâni'r-racîm, estağîzü billâhi...Kimisi başlıyor: Eûzü billâhi's-semîi'l-alîmi mine'ş-şeytâni'r-racîm, estağîzü billâhi... bilmem ne, ondan sonra bilmem ne, ondan sonra bilmem ne... E peki Efendimiz böyle demedi ki! bilmem ne, ondan sonra bilmem ne, ondan sonra bilmem ne...

E peki Efendimiz böyle demedi ki!

Efendimiz'in dediğini yapmak lazım. Başına âyet ekliyor, sonuna âyet ekliyor…Efendimiz'in dediğini yapmak lazım. Başına âyet ekliyor, sonuna âyet ekliyor… Efendimiz söylemedi ki...Efendimiz söylemedi ki... Daha gerideki Hadid sûresinin âyetlerini ekliyor sonuna… daha evvelki şeylerin Daha gerideki Hadid sûresinin âyetlerini ekliyor sonuna… daha evvelki şeylerin

Her şeyimiz sünnete uyacak.Her şeyimiz sünnete uyacak. Bid'at olmayacak. Hele itikatta bid'at olmamasına, amelde de bid'at olmamasına çok itina edeceğiz. Bid'at olmayacak. Hele itikatta bid'at olmamasına, amelde de bid'at olmamasına çok itina edeceğiz.

Titiz müslüman olun, saat gibi; ne az ne fazla. Titiz müslüman olun, saat gibi; ne az ne fazla.

Bir fabrikatör tanıdık anlatıyordu: Bir fabrikatör tanıdık anlatıyordu:

Askeriye ihâle açmış, 110 dirençli battaniye alacak. Askeriye ihâle açmış, 110 dirençli battaniye alacak.

"Bizim battaniyemizi biz götürüyoruz, ölçüyor, vuruyor, 125 çıkıyor. Adam alıyor."Bizim battaniyemizi biz götürüyoruz, ölçüyor, vuruyor, 125 çıkıyor. Adam alıyor. Tabii 125 daha sağlam demek. 125 kilo taksan bile battaniye yırtılmıyor.Tabii 125 daha sağlam demek. 125 kilo taksan bile battaniye yırtılmıyor. 130 çıkıyor, daha sağlam oluyor. Ama biz ziyan ediyoruz, daha çok iplik harcamışız.130 çıkıyor, daha sağlam oluyor. Ama biz ziyan ediyoruz, daha çok iplik harcamışız. Zarar bizden, o alıyor tabii. Ölçüyor, 90 olursa 'Bu zayıf.' diye almıyor.Zarar bizden, o alıyor tabii. Ölçüyor, 90 olursa 'Bu zayıf.' diye almıyor. Bizimki bir öyle geliyor bir öyle geliyor; kimisi ıskataya çıkıyor, kimisi iyi oluyor.Bizimki bir öyle geliyor bir öyle geliyor; kimisi ıskataya çıkıyor, kimisi iyi oluyor. Filanca efendi, fabrikası ciddi, o geldi, battaniyeleri koydu;Filanca efendi, fabrikası ciddi, o geldi, battaniyeleri koydu; tartıyorlar 110, tartıyorlar 110, tartıyorlar 110, tartıyorlar 110..." tartıyorlar 110, tartıyorlar 110, tartıyorlar 110, tartıyorlar 110..."

Geçen gün bilmem nereden kuzu gelmiş, hepsi şu kiloda gelmiş. Adamlar nasıl...Geçen gün bilmem nereden kuzu gelmiş, hepsi şu kiloda gelmiş. Adamlar nasıl... Kuzu birazcık şişman olur, birazcık zayıf olur. Hayır.Kuzu birazcık şişman olur, birazcık zayıf olur. Hayır. Hepsinin kilosu tartıya vurmuşlar, tıkır tıkır aynı. İntizam müslümana yakışır. Hepsinin kilosu tartıya vurmuşlar, tıkır tıkır aynı.

İntizam müslümana yakışır.

Çünkü Allah bize intizamı öğrenelim diye namaz vakitleri koymuş,Çünkü Allah bize intizamı öğrenelim diye namaz vakitleri koymuş, belirli vakitlerde ibadetler koymuş. Bizim her şeyimiz saat gibi çalışmalı. belirli vakitlerde ibadetler koymuş. Bizim her şeyimiz saat gibi çalışmalı.

Onun için kim bir bid'at sahibine hürmet ederse dinin yıkılmasına yardım etmiş olur.Onun için kim bir bid'at sahibine hürmet ederse dinin yıkılmasına yardım etmiş olur. Çünkü o bir bid'at çıkartır, alkış toplar, beğenilir; ötekisi bir bid'at çıkartır, alkış toplanır, beğenilir;Çünkü o bir bid'at çıkartır, alkış toplar, beğenilir; ötekisi bir bid'at çıkartır, alkış toplanır, beğenilir; ötekisi bir bid'at çıkartır, sonunda bu dinin doğrusu kalmaz ortada. ötekisi bir bid'at çıkartır, sonunda bu dinin doğrusu kalmaz ortada.

Arnavutluk'ta adamlar -Cumhuriyet gazetesinden röportajcılar gitmiş de orada okumuştum-Arnavutluk'ta adamlar -Cumhuriyet gazetesinden röportajcılar gitmiş de orada okumuştum- tekke varmış, gidenlere rakı ikram etmişler. Böyle şey olur mu? tekke varmış, gidenlere rakı ikram etmişler.

Böyle şey olur mu?

Nereden nereye gitmiş... Tekke ne, içki ne! İslâm nerede, içki nerede! O kadar bozulmuş. Nereden nereye gitmiş... Tekke ne, içki ne! İslâm nerede, içki nerede! O kadar bozulmuş.

Onun için sünnete sımsıkı sarılacağız.Onun için sünnete sımsıkı sarılacağız. Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılacağız.Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılacağız. Bid'atten uzak duracağız. Bid'at ehli bir insana da hürmet etmeyeceğiz.Bid'atten uzak duracağız. Bid'at ehli bir insana da hürmet etmeyeceğiz. "Senin bu yaptığın doğru değil, hizaya gel."Senin bu yaptığın doğru değil, hizaya gel. Benim sana sevgim senin dindarlığından, iyi hâlliliğinden, ahlâkından..." Benim sana sevgim senin dindarlığından, iyi hâlliliğinden, ahlâkından..."

Edepsiz bir kimseyi alkışlarsanız edepsizliğini artırır. Hatta çocuklara bile... Edepsiz bir kimseyi alkışlarsanız edepsizliğini artırır. Hatta çocuklara bile... Hatta ben çocuklara bile söylüyorum. Annesine babasına söylüyorum. Hatta ben çocuklara bile söylüyorum. Annesine babasına söylüyorum.

"Kızım gülme şu çocuğa... Yanlış bir şey yaptığı zaman gülme!" "Kızım gülme şu çocuğa... Yanlış bir şey yaptığı zaman gülme!"

Küçük çocuktur diye gülüyorlar, ondan sonra huyu bozuluyor. Küçük çocuktur diye gülüyorlar, ondan sonra huyu bozuluyor.

Bir yerde çocuk babasının sigarasını almış, tüttürüyor; bütün ahâli gülüyor. Bir yerde çocuk babasının sigarasını almış, tüttürüyor; bütün ahâli gülüyor.

Ya niye gülüyorsunuz? Ya niye gülüyorsunuz?

Men veliye [Burada harekelemiş ama vüliye de olabilir bu kelime]Men veliye [Burada harekelemiş ama vüliye de olabilir bu kelime] min emri'n-nâsi şey'en fe-ağlaka bâbehû dûne'l-miskîni evi'l-mazlûmi ev zevi'l-hâcetimin emri'n-nâsi şey'en fe-ağlaka bâbehû dûne'l-miskîni evi'l-mazlûmi ev zevi'l-hâceti ağlaka'llâhu dûnehû ebvâbe rahmetihî inde hâcetihî ve fakrihî efkare mâ yekûnu ileyhi. ağlaka'llâhu dûnehû ebvâbe rahmetihî inde hâcetihî ve fakrihî efkare mâ yekûnu ileyhi.

Bu hadîs-i şerîfi İbn Asâkir ve Ahmed b. Hanbel yazmışlar. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Bu hadîs-i şerîfi İbn Asâkir ve Ahmed b. Hanbel yazmışlar.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

"İnsanların başına bir memuriyetle bir insan getirilmişse..." "İnsanların başına bir memuriyetle bir insan getirilmişse..."

"Sen git falanca yere, şu vazifenin başına geç,"Sen git falanca yere, şu vazifenin başına geç, insanların tepesine çık, idareci ol." diye bir vazifeye getirilmişse bir kimse... insanların tepesine çık, idareci ol." diye bir vazifeye getirilmişse bir kimse...

Fe-ağlaka bâbehû. "O da kapısını kapatmışsa..." Kime karşı? Fe-ağlaka bâbehû. "O da kapısını kapatmışsa..."

Kime karşı?

Dûne'l-miskîni evi'l-mazlûmi ev zevi'l-hâceti.Dûne'l-miskîni evi'l-mazlûmi ev zevi'l-hâceti. "Fakir ve miskinlere, zulüm gören insanlara, ihtiyaç sahibi kimselere karşı kapatmışsa." "Fakir ve miskinlere, zulüm gören insanlara, ihtiyaç sahibi kimselere karşı kapatmışsa."

Fakir geldiği zaman "Ben açım açığım, sen de buranın reisisin, valisisin, beyisin, paşasısın.Fakir geldiği zaman "Ben açım açığım, sen de buranın reisisin, valisisin, beyisin, paşasısın. İşte ihtiyacım var, ver." diyemiyor ki, kapı kapalı.İşte ihtiyacım var, ver." diyemiyor ki, kapı kapalı. Veyahut mazlum, birisi onu dövmüş, elinden malını almış, Veyahut mazlum, birisi onu dövmüş, elinden malını almış, "Nereye şikâyet edersen et, korkmuyorum!" diyor."Nereye şikâyet edersen et, korkmuyorum!" diyor. O da gelmiş o yüksek adama şikâyet edecek; kapı kapalı, adamın yanına giremiyor,O da gelmiş o yüksek adama şikâyet edecek; kapı kapalı, adamın yanına giremiyor, derdini anlatamıyor. Zulme uğramış, derdini anlatacak yer yok.derdini anlatamıyor. Zulme uğramış, derdini anlatacak yer yok. Veyahut bir başka işi var, başka bir ihtiyacı var; kapısı kapalı... Veyahut bir başka işi var, başka bir ihtiyacı var; kapısı kapalı...

"Sen misin hem memuriyete geçmişsin, bir vazife ile vazifelendirilmişsin hem de"Sen misin hem memuriyete geçmişsin, bir vazife ile vazifelendirilmişsin hem de yanına adam yanaştırmıyorsun, kapıları kapatmışsın,yanına adam yanaştırmıyorsun, kapıları kapatmışsın, nöbetçileri dikmişsin, kimseyi yanına sokmuyorsun..." nöbetçileri dikmişsin, kimseyi yanına sokmuyorsun..."

"Allah da ona rahmetinin kapılarını kapatır." Ne zaman? "Allah da ona rahmetinin kapılarını kapatır."

Ne zaman?

İnde hâcetihî ve fakrihî.İnde hâcetihî ve fakrihî. "Allah'ın rahmetine çok ihtiyacı olduğu zaman, çok muhtaç olduğu zaman, çok sıkıntıda olduğu zaman" "Allah'ın rahmetine çok ihtiyacı olduğu zaman, çok muhtaç olduğu zaman, çok sıkıntıda olduğu zaman" Allah da ona kapısını kapatır. Allah da ona kapısını kapatır.

"Sana rahmetimi vermiyorum, nasip etmiyorum."Sana rahmetimi vermiyorum, nasip etmiyorum. Sen o zaman ihtiyaç sahiplerine karşı kapını kapattın." diye. Sen o zaman ihtiyaç sahiplerine karşı kapını kapattın." diye.

Efkare mâ yekûnu ileyhi.Efkare mâ yekûnu ileyhi. "En çok muhtaç olduğu zamanda Allah da ona rahmetinin kapılarını kapatır." "En çok muhtaç olduğu zamanda Allah da ona rahmetinin kapılarını kapatır."

Bu da deminki hani o müslümanların hizmetine koşmanın karşılığında bir hadîs-i şerîf;Bu da deminki hani o müslümanların hizmetine koşmanın karşılığında bir hadîs-i şerîf; koşmamanın cezası…koşmamanın cezası… Demek ki memuriyetler, âmirlikler, idarecilikler halka hizmet içindir;Demek ki memuriyetler, âmirlikler, idarecilikler halka hizmet içindir; halka hizmet için koşacaklar, gayret edecekler ve şikâyetleri dinleyecekler, halka hizmet için koşacaklar, gayret edecekler ve şikâyetleri dinleyecekler, ihtiyaç sahibinin kendisine ulaşmasına yardım edecekler. ihtiyaç sahibinin kendisine ulaşmasına yardım edecekler.

Çünkü bu makamların hastalıklarından birisidir; kişi, etrafına toplanan dalkavukları aşamaz.Çünkü bu makamların hastalıklarından birisidir; kişi, etrafına toplanan dalkavukları aşamaz. Etrafını bir halka çevirir; "Haa falanca yere falanca yüksek dereceli şahıs geldi.Etrafını bir halka çevirir; "Haa falanca yere falanca yüksek dereceli şahıs geldi. Tamam, biz bunun etrafını alalım.Tamam, biz bunun etrafını alalım. Bunu yağlarız ballarız, işimizi yürütürüz, bütün çıkarları bizim tarafımıza döndürürüz.Bunu yağlarız ballarız, işimizi yürütürüz, bütün çıkarları bizim tarafımıza döndürürüz. Ötekileri de yanına sokmayız." Etrafını alırlar. O da hak sözleri, şikâyetleri vesaireleri duymaz.Ötekileri de yanına sokmayız." Etrafını alırlar. O da hak sözleri, şikâyetleri vesaireleri duymaz. Aracılar bu tarafa getirmezler. Aracılar bu tarafa getirmezler.

Onları aşabilmek lazım. Halka inebilmek lazım. Halktan dinleyebilmek lazım.Onları aşabilmek lazım. Halka inebilmek lazım. Halktan dinleyebilmek lazım. Söylediği zaman kızmamak ve koşmak lazım, takip ettirmek lazım. Söylediği zaman kızmamak ve koşmak lazım, takip ettirmek lazım.

Yüksek makamların tehlikesi, etrafını saran dalkavuklardır ve halktan kesilmesidir.Yüksek makamların tehlikesi, etrafını saran dalkavuklardır ve halktan kesilmesidir. Halktan kesilmeyecek, hizmete koşacak. İnsanların efendisi hizmet edenidir.Halktan kesilmeyecek, hizmete koşacak. İnsanların efendisi hizmet edenidir. Efendilik diye bir şey yok, hizmet var, hizmetten şeref kazanmak var. Efendilik diye bir şey yok, hizmet var, hizmetten şeref kazanmak var.

Bu mânanın bir-iki hadîs-i şerîfle daha devamı var,Bu mânanın bir-iki hadîs-i şerîfle daha devamı var, bir tanesini daha okuyalım, ötekisi öbür haftaya kalsın. bir tanesini daha okuyalım, ötekisi öbür haftaya kalsın.

Men vülliye minküm amilen [diye bunu da harekelemiş amelen olabilir] fe-erâda'llâhu bihî hayranMen vülliye minküm amilen [diye bunu da harekelemiş amelen olabilir] fe-erâda'llâhu bihî hayran ceale lehû vezîran sâlihan izâ nesiye zekkerehû ve in zekere eânehû. ceale lehû vezîran sâlihan izâ nesiye zekkerehû ve in zekere eânehû.

Hz. Âişe validemizden rivayet. Beyhakî kitabında rivayet etmiş. Hz. Âişe validemizden rivayet. Beyhakî kitabında rivayet etmiş.

"Sizden biriniz bir işe tayin olunursa veyahut devlet memuru olarak tayin edilirse"Sizden biriniz bir işe tayin olunursa veyahut devlet memuru olarak tayin edilirse -iki okunuşa göre mâna böyle- ve Allah da o kimsenin hayrını istiyorsa,-iki okunuşa göre mâna böyle- ve Allah da o kimsenin hayrını istiyorsa, o kimseyi seviyor da ona hayır murad ediyorsa Mevlâmız..." o kimseyi seviyor da ona hayır murad ediyorsa Mevlâmız..."

Ne yapar? Ceâle lehû vezîran sâlihan. "O adama bir salih vezir nasip eder." Ne yapar?

Ceâle lehû vezîran sâlihan. "O adama bir salih vezir nasip eder."

Vezir, "vizr ü vebali taşımakta yardımcı olan muavin" demek.Vezir, "vizr ü vebali taşımakta yardımcı olan muavin" demek. İlle padişahın sadrazamı veziri mânasına değil. İlle padişahın sadrazamı veziri mânasına değil.

"O kimseye o vebali, mesuliyeti taşımakta yardımcı olacak bir hayırlı muavin tayin eder." "O kimseye o vebali, mesuliyeti taşımakta yardımcı olacak bir hayırlı muavin tayin eder."

"Bir işin başına gelen kimsenin hayrını istiyorsa Allah,"Bir işin başına gelen kimsenin hayrını istiyorsa Allah, ona güzel bir yardımcı, salih bir yardımcı nasip eder.ona güzel bir yardımcı, salih bir yardımcı nasip eder. O salih yardımcı eğer o âmir hayrı unutursa hatırlatır." O salih yardımcı eğer o âmir hayrı unutursa hatırlatır."

"Efendim şöyle yapacaktık, şöyle yapmamız doğru olurdu." "Efendim şöyle yapacaktık, şöyle yapmamız doğru olurdu."

"Haa, iyi hatırlattın, öyle yapalım." Unutursa hatırlatır. "Haa, iyi hatırlattın, öyle yapalım." Unutursa hatırlatır.

Ve in zekere eânehu. "Eğer hatırındaysa..." Ve in zekere eânehu. "Eğer hatırındaysa..."

"Hadi, ey muavin bey, hani şu işi yapacaktık bugün?" "Hadi, ey muavin bey, hani şu işi yapacaktık bugün?"

"Tamam efendim, müdür bey, beraberce koşturalım, gidelim..." yapılışına yardım eder. "Tamam efendim, müdür bey, beraberce koşturalım, gidelim..." yapılışına yardım eder.

İnsanın yanındaki muavininin, yardımcısının salih bir kimse olması Allah'ın hayır murad etmesinin emaresidir. İnsanın yanındaki muavininin, yardımcısının salih bir kimse olması Allah'ın hayır murad etmesinin emaresidir.

Allah cümlemize her hususta, her yerde salih arkadaşlar, unuttuğumuz zaman bize hatırlatacak,Allah cümlemize her hususta, her yerde salih arkadaşlar, unuttuğumuz zaman bize hatırlatacak, hatırladığımız zaman onu yapmakta yardımcı olacak güzel dostlar nasip eylesin.hatırladığımız zaman onu yapmakta yardımcı olacak güzel dostlar nasip eylesin. İşleri şevk ile zevk ile yapıp Allah'ın rızasını kazanmayı cümlemize nasip ve müyesser eylesin. İşleri şevk ile zevk ile yapıp Allah'ın rızasını kazanmayı cümlemize nasip ve müyesser eylesin.

Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2