Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

Müslümanın Cenazesi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Cemâziye'l-Evvel 1414 / 24.10.1993
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İnsan Ölünce Amelleri Yanına Gelir, Müslüman Ölünce Yeryüzü Onu İster, Cennetlik Bir Kimsenin Cenazesi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Müslümanın Cenazesi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Cemâziye'l-Evvel 1414 / 24.10.1993
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İnsan Ölünce Amelleri Yanına Gelir, Müslüman Ölünce Yeryüzü Onu İster, Cennetlik Bir Kimsenin Cenazesi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm Bismillâhirrahmânirrahîm

El-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn.El-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. Kemâ yenbağî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih.Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. Kemâ yenbağî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Es-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn. Es-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-hadîsi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-hadîsi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ
Muhammedin sallallahu aleyhi ve âlihî ve selleme teslîman kesîra. Muhammedin sallallahu aleyhi ve âlihî ve selleme teslîman kesîra. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'ah ve külle bid'atin dalâlehVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

İzâ mâte'l-mü'minu kâneti's-salâtu inde re'sihî ve's-sadakatü inde yemînihî ve's-sıyâmu inde sadrihî. İzâ mâte'l-mü'minu kâneti's-salâtu inde re'sihî ve's-sadakatü inde yemînihî ve's-sıyâmu inde sadrihî.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi,Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi,
ihsanı, ikramı, dünyada âhirette lütfu üzerinize olsun. ihsanı, ikramı, dünyada âhirette lütfu üzerinize olsun. Rabbim Teâlâ ve Tekaddes hazretleri iki cihanda cümlenizi bahtiyar eylesin. Rabbim Teâlâ ve Tekaddes hazretleri iki cihanda cümlenizi bahtiyar eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerininPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin hadîs-i şerîflerinden okumak üzere toplanmış bulunuyoruz.hadîs-i şerîflerinden okumak üzere toplanmış bulunuyoruz. Hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önce başta Sevgili Peygamberimiz, rehberimiz,Hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önce başta Sevgili Peygamberimiz, rehberimiz, önderimiz Muhammed-i Mustafâ aleyhi efdalü's-salavat ve ekmelü't-tahiyyât ve't-teslimâtönderimiz Muhammed-i Mustafâ aleyhi efdalü's-salavat ve ekmelü't-tahiyyât ve't-teslimât Efendimiz'in rûh-i pâki peygamberîleri olmak üzere; Ebû Bekir es-Sıddîk ve Aliyy-ü Murtazâ'danEfendimiz'in rûh-i pâki peygamberîleri olmak üzere; Ebû Bekir es-Sıddîk ve Aliyy-ü Murtazâ'dan Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar turuk-u aliyyemiz silsilelerinden güzeran eylemiş olanHocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar turuk-u aliyyemiz silsilelerinden güzeran eylemiş olan mürşitlerimizin, evliyâullah pirlerimizin, büyüklerimizin ashâb-ı kirâmın tabiinin eimme-i dîn,mürşitlerimizin, evliyâullah pirlerimizin, büyüklerimizin ashâb-ı kirâmın tabiinin eimme-i dîn, ulemâ-i âlimîn, meşâyıh-ı vâsılînimiz için; bu hadîs-i şerîflerin bize kadar nakline emeği geçmiş olanulemâ-i âlimîn, meşâyıh-ı vâsılînimiz için; bu hadîs-i şerîflerin bize kadar nakline emeği geçmiş olan alimlerin ve râvilerin, bu kitabı yazan Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Hocamız hazretlerinin;alimlerin ve râvilerin, bu kitabı yazan Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Hocamız hazretlerinin; bu beldeleri fetheden fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin;bu beldeleri fetheden fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin; şu caminin ilk binasını yapan ve sonradan tekrar tekrar tamir, tecdit ve tevsi eyleyipşu caminin ilk binasını yapan ve sonradan tekrar tekrar tamir, tecdit ve tevsi eyleyip hizmette kalmasına sebep olan bütün hayır sahiplerinin, cümle hayrât u hasenât ve mebarrât sahiplerinin;hizmette kalmasına sebep olan bütün hayır sahiplerinin, cümle hayrât u hasenât ve mebarrât sahiplerinin; uzaktan yakından hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere gelmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüşuzaktan yakından hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere gelmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün müslüman sevdiklerinin, geçmişlerinin, yakınlarının ruhları için; ruhları şad olsun,bütün müslüman sevdiklerinin, geçmişlerinin, yakınlarının ruhları için; ruhları şad olsun, kabirleri pürnûr olsun, makamları âlâ olsun, dereceleri yücelsin, kabirlerinde nurları, kabirleri pürnûr olsun, makamları âlâ olsun, dereceleri yücelsin, kabirlerinde nurları, sürurları ziyade olsun, kabirleri cennet bahçesi olsun diye; biz yaşamakta olan müslümanlar dasürurları ziyade olsun, kabirleri cennet bahçesi olsun diye; biz yaşamakta olan müslümanlar da Rabbimiz'in rızasına uygun yaşayalım, ömrümüzü hayırlı yolda geçirelim;Rabbimiz'in rızasına uygun yaşayalım, ömrümüzü hayırlı yolda geçirelim; Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna sevdiği, razı olduğu, yüzü ak, alnı açık kullar olarak varalım diyeAllahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna sevdiği, razı olduğu, yüzü ak, alnı açık kullar olarak varalım diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım.

Okuduğumuz hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs kitabımızın 63. sayfasında. Okuduğumuz hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs kitabımızın 63. sayfasında.

Peygamber Efendimiz Sevban radıyallahu anh'ın rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuş: Peygamber Efendimiz Sevban radıyallahu anh'ın rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuş:

İzâ mâte'l-mü'minu kâneti's-salâtu inde re'sihî ve's-sadakatü inde yemînihî ve's-sıyâmu inde sadrihî.İzâ mâte'l-mü'minu kâneti's-salâtu inde re'sihî ve's-sadakatü inde yemînihî ve's-sıyâmu inde sadrihî. "Mü'min kul vefat ettiği, öldüğü zaman kıldığı namazlar başucuna gelir, başucunda durur."Mü'min kul vefat ettiği, öldüğü zaman kıldığı namazlar başucuna gelir, başucunda durur. Verdiği hayırlar, zekâtlar, sadakalar sağ yanında durur. Oruç, göğsü hizasında durur." Verdiği hayırlar, zekâtlar, sadakalar sağ yanında durur. Oruç, göğsü hizasında durur."

Peygamber Efendimiz bu kadar ibadet sayıyor.Peygamber Efendimiz bu kadar ibadet sayıyor. Dünyada yapmış olduğu ibadetleri o kulun etrafına çepeçevre alırlar,Dünyada yapmış olduğu ibadetleri o kulun etrafına çepeçevre alırlar, şeytan onun yanına sokulamaz ve her bakımdan her türlü şerden korunmuş olur. şeytan onun yanına sokulamaz ve her bakımdan her türlü şerden korunmuş olur.

İzâ mâte'l-meyyitü's-tipşure lehû bikâul ard ve leyse min buk'atin illâ ve hiye tetemennâİzâ mâte'l-meyyitü's-tipşure lehû bikâul ard ve leyse min buk'atin illâ ve hiye tetemennâ en yütfene fî hâ ve izâ mâte'l-kâfirûn uzîmeti'l-ardu fe leyse min buk'atin illâen yütfene fî hâ ve izâ mâte'l-kâfirûn uzîmeti'l-ardu fe leyse min buk'atin illâ ve hiye testehîzu billâhi en yütfene fî hâ. İbn Ömer radıyallahu anh'ten. ve hiye testehîzu billâhi en yütfene fî hâ.

İbn Ömer radıyallahu anh'ten.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

İzâ mâte'l-meyyitü. "Müslüman bir kimse vefat ettiği zaman…" Meyyit, "ölü" demek.İzâ mâte'l-meyyitü. "Müslüman bir kimse vefat ettiği zaman…"

Meyyit, "ölü" demek.
Ama arkasından ikinci cümlede "kâfir öldüğü zaman" dediğine göre oradan birinci meyyitin,Ama arkasından ikinci cümlede "kâfir öldüğü zaman" dediğine göre oradan birinci meyyitin, ilk anılan kişinin müslüman olduğunu anlıyoruz. ilk anılan kişinin müslüman olduğunu anlıyoruz.

İzâ mâte'l-meyyitü üstipşure lehû bikâul ard. "Ölü öldüğü zamanİzâ mâte'l-meyyitü üstipşure lehû bikâul ard. "Ölü öldüğü zaman onun vefatından yeryüzünün bütün her tarafı müjdelenir."onun vefatından yeryüzünün bütün her tarafı müjdelenir." Ve leyse min buk'atin illâ ve hiye tetemennâ en yütfene fî hâ.Ve leyse min buk'atin illâ ve hiye tetemennâ en yütfene fî hâ. "Hiçbir yeryüzü parçası olmasın ki bu mübarek kul benim içime gömülsün diye temenni etmesin!" "Hiçbir yeryüzü parçası olmasın ki bu mübarek kul benim içime gömülsün diye temenni etmesin!"

Ve izâ mâte'l-kâfirûn uzîmeti'l-ardu. "Kâfir öldüğü zaman ise -demek ki birincisi mü'minmiş-Ve izâ mâte'l-kâfirûn uzîmeti'l-ardu. "Kâfir öldüğü zaman ise -demek ki birincisi mü'minmiş- yeryüzü kapkara kesilir, kararır! yeryüzü kapkara kesilir, kararır! Fe leyse min buk'atin illâ ve hiye testehîzu billâhi en yütfene fî hâ. "Hiçbir arazi parçası yoktur ki Fe leyse min buk'atin illâ ve hiye testehîzu billâhi en yütfene fî hâ. "Hiçbir arazi parçası yoktur ki kâfirin kendisine gömülmesinden Allah'a sığınmasın!" kâfirin kendisine gömülmesinden Allah'a sığınmasın!"

"Hepsi Allah'a sığınır! Aman Yâ Rabbi, ne olur bana gömülmesin de defolsun,"Hepsi Allah'a sığınır! Aman Yâ Rabbi, ne olur bana gömülmesin de defolsun, nereye giderse gitsin…" gibi kâfirin kendisine gömülmesinden Allah'a sığınırlar. Neden? nereye giderse gitsin…" gibi kâfirin kendisine gömülmesinden Allah'a sığınırlar.

Neden?

Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin bildirmesiyle biliyoruz kiÇünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin bildirmesiyle biliyoruz ki kabirde günahkârlar ve kâfirler azap görecek. Bu bakımdan; kabirde günahkârlar ve kâfirler azap görecek. Bu bakımdan;

el-Kabru ravdatün min riyâdi'l-cennetî ev hufretün min huferin nînâr.el-Kabru ravdatün min riyâdi'l-cennetî ev hufretün min huferin nînâr. "Adamına göre kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçedir ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur!"Adamına göre kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçedir ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur! Mü'minse cennet bahçesi, kâfirse cehennem çukurudur." Mü'minse cennet bahçesi, kâfirse cehennem çukurudur."

Azap görecek ve onun azabından ehl-i hâl olanlar, dışarıdakiler haberdar olurlar! Azap görecek ve onun azabından ehl-i hâl olanlar, dışarıdakiler haberdar olurlar!

Nitekim Peygamber Efendimiz iki kabrin yanından geçerken dedi ki; Nitekim Peygamber Efendimiz iki kabrin yanından geçerken dedi ki;

"Dikkat edin, bu iki kabirdeki şahıs şu anda azap görüyor hem de büyük bir şeyden değil!"Dikkat edin, bu iki kabirdeki şahıs şu anda azap görüyor hem de büyük bir şeyden değil! Önemsemeyebilirsiniz, azap görmesi size göre mühim görünmeyen bir şey ama azap görüyorlar!.." Önemsemeyebilirsiniz, azap görmesi size göre mühim görünmeyen bir şey ama azap görüyorlar!.."

Birisi laf götürüp getirir, birisinin lafını ötekisine taşırdı.Birisi laf götürüp getirir, birisinin lafını ötekisine taşırdı. Nemmamlık, nemime yapıyordu, Türkçe "kovuculuk" derler, laf götürüp getiriyordu;böylece ara bozuluyor.Nemmamlık, nemime yapıyordu, Türkçe "kovuculuk" derler, laf götürüp getiriyordu;böylece ara bozuluyor. Ötekisi de küçük abdestini yaparken sakınmıyordu, saklamıyordu. Ötekisi de küçük abdestini yaparken sakınmıyordu, saklamıyordu. Hem avret yeri görünüyordu hem idrarı etrafa sıçrayıp kendisinin üstüne başına geliyordu! Hem avret yeri görünüyordu hem idrarı etrafa sıçrayıp kendisinin üstüne başına geliyordu!

Demek ki her şeye dikkat etmemiz lazım, temizliğe de dikkat etmemiz,Demek ki her şeye dikkat etmemiz lazım, temizliğe de dikkat etmemiz, sözümüze de dikkat etmemiz lazım; kabirde azap görebilir. sözümüze de dikkat etmemiz lazım; kabirde azap görebilir.

Bir mü'min kabre giriyor da kabre girer girmez azap melekleri kafasına bir tokmak vuruyorlar kiBir mü'min kabre giriyor da kabre girer girmez azap melekleri kafasına bir tokmak vuruyorlar ki kabrin içi ateş ve duman doluyor. Diyor ki; "Ben müslümanım, bana niye vuruyorsunuz,kabrin içi ateş ve duman doluyor. Diyor ki; "Ben müslümanım, bana niye vuruyorsunuz, ben niye bu azabı görüyorum?" "Bir müslüman işkence görüyordu. ben niye bu azabı görüyorum?" "Bir müslüman işkence görüyordu. Sen onun yanından geçtin, müslümanın yardımına koşmadın; bu azap görmen ondan dolayı!" denilecek. Sen onun yanından geçtin, müslümanın yardımına koşmadın; bu azap görmen ondan dolayı!" denilecek.

Demek ki müslüman müslümanla ilgilenmeli, müslüman müslümanın yardımına koşmalı,Demek ki müslüman müslümanla ilgilenmeli, müslüman müslümanın yardımına koşmalı, müslüman ara düzeltmeye gayret etmeli, ara bozmamaya çalışmalı, laf taşımamalı,müslüman ara düzeltmeye gayret etmeli, ara bozmamaya çalışmalı, laf taşımamalı, temizliğine dikkat etmeli, terbiyeli olmalı, edepli olmalı, avret yerlerini sakınmalı, saklamalı,temizliğine dikkat etmeli, terbiyeli olmalı, edepli olmalı, avret yerlerini sakınmalı, saklamalı, idrardan vs. pisliklerden iyice korunmalı… Yapılması gereken pek çok şey var. idrardan vs. pisliklerden iyice korunmalı… Yapılması gereken pek çok şey var.

Yanındaki kabirlerin sahipleri de onun azap görürken feryad u figanından rahatsız olurlar.Yanındaki kabirlerin sahipleri de onun azap görürken feryad u figanından rahatsız olurlar. Onun için mü'minlerin kabirleri, kâfirlerin kabirlerin ayrılıyor:Onun için mü'minlerin kabirleri, kâfirlerin kabirlerin ayrılıyor: Bu Ermeni mezarlığı, bu yahudi maşhatlığı, bu hristiyan kabristanı, Bu Ermeni mezarlığı, bu yahudi maşhatlığı, bu hristiyan kabristanı, bu da müslümanların kabristanı diye eskiden ayrılıyordu. Sonra bir moda çıkartmışlar: bu da müslümanların kabristanı diye eskiden ayrılıyordu. Sonra bir moda çıkartmışlar:

"Hepsi T.C. vatandaşı değil mi?!.." "Hepsi T.C. vatandaşı değil mi?!.."

Hepsini bir yere tıkmışlar. Adına da asrî mezarlık demişler, asrî mezarlık! Hepsini bir yere tıkmışlar. Adına da asrî mezarlık demişler, asrî mezarlık!

Mezarlığın asrîsi ne demek, mermerleri modern desenlerle mi yapılıyor? Hayır.Mezarlığın asrîsi ne demek, mermerleri modern desenlerle mi yapılıyor?

Hayır.
İçinde kâfirin, mü'minin ayrılmadığı, harman edilip gelişigüzel gömüldüğü mezarlık, demek.İçinde kâfirin, mü'minin ayrılmadığı, harman edilip gelişigüzel gömüldüğü mezarlık, demek. Eskiden ayrılırdı, müslümanın kabristanı ayrıydı, yahudininki ayrıydı, hristiyanınki ayrıydı.Eskiden ayrılırdı, müslümanın kabristanı ayrıydı, yahudininki ayrıydı, hristiyanınki ayrıydı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bildiriyor: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bildiriyor:

"Topraklar bile 'Aman kâfir bize gömülmesin!..' diye Allah'a sığınıyorlar!" "Topraklar bile 'Aman kâfir bize gömülmesin!..' diye Allah'a sığınıyorlar!"

Çünkü orada boyuna azap görecek. Feryad u figanını insanlardan gayrı bütün mahlûkat duyarmış.Çünkü orada boyuna azap görecek. Feryad u figanını insanlardan gayrı bütün mahlûkat duyarmış. Hayvanlar ürker, kuşlar kaçar ama insanoğlu; duymayanı duymuyor! Hayvanlar ürker, kuşlar kaçar ama insanoğlu; duymayanı duymuyor!

Allah bizi kabri cennet bahçesi olanlardan eylesin.Allah bizi kabri cennet bahçesi olanlardan eylesin. Azap gören kimselerin yanına bile gömülmemeye dikkat etmek lazım.Azap gören kimselerin yanına bile gömülmemeye dikkat etmek lazım. Düşünmek lazım, Allah kabir arkadaşlarımızı da salih kimseler eylesin.Düşünmek lazım, Allah kabir arkadaşlarımızı da salih kimseler eylesin. Kabirde etrafımızdaki insanları da salih, mü'min-i kâmil insanlardan eylesin. Kabirde etrafımızdaki insanları da salih, mü'min-i kâmil insanlardan eylesin.

İzâ mâte'r-raculü min ehli'l-cenneti istahyallâhu azze ve celleİzâ mâte'r-raculü min ehli'l-cenneti istahyallâhu azze ve celle en yuazzibe men hamelehû ve mentebiahû ve men sallâ aleyhi. en yuazzibe men hamelehû ve mentebiahû ve men sallâ aleyhi.

Cabir radıyallahu anh'ten, Cabir İbn Abdillah el-Ensârî'dir. Cabir radıyallahu anh'ten, Cabir İbn Abdillah el-Ensârî'dir.

Peygamber Efendimiz; Peygamber Efendimiz;

İzâ mâte'r-raculü min ehli'l-cenneti istahyallâhu azze ve celle en yuazzibe men hamelehû ve mentebiahû ve men sallâ aleyhi.İzâ mâte'r-raculü min ehli'l-cenneti istahyallâhu azze ve celle en yuazzibe men hamelehû ve mentebiahû ve men sallâ aleyhi. "Ehl-i cennet bir adam vefat ettiği zaman Aziz ve Celil olan Allahu Teâlâ hazretleri"Ehl-i cennet bir adam vefat ettiği zaman Aziz ve Celil olan Allahu Teâlâ hazretleri bu cenazeyi taşıyanı, arkasından yürüyeni ve onun üzerine cenaze namazı kılanı azaplandırmaktan hayâ eder!" bu cenazeyi taşıyanı, arkasından yürüyeni ve onun üzerine cenaze namazı kılanı azaplandırmaktan hayâ eder!"

"Bu cennetlik kuluma, bunlar son vazifelerini yapıyorlar, sırtlarına aldılar, taşıyorlar."Bu cennetlik kuluma, bunlar son vazifelerini yapıyorlar, sırtlarına aldılar, taşıyorlar. Kimisi arkasından yürüyor, kimisi namazlarını kıldı, o cennetlik kulun hatırına onlara azap etmez.Kimisi arkasından yürüyor, kimisi namazlarını kıldı, o cennetlik kulun hatırına onlara azap etmez. Böylece arkada kalanlar, böyle bir mübarek insanın cenazesinde bulunmak dolayısıylaBöylece arkada kalanlar, böyle bir mübarek insanın cenazesinde bulunmak dolayısıyla Allah'ın azabından kurtulmuş oluyorlar. Allah'ın azabından kurtulmuş oluyorlar.

Şeyh Sâdî Gülistan'ında kitabının münasip bir yerine güzel bir hadisi yerleştirmiş.Şeyh Sâdî Gülistan'ında kitabının münasip bir yerine güzel bir hadisi yerleştirmiş. O hadîs-i şerîf, muteber hadis kitaplarında da vardır. Peygamber Efendimiz diyor ki; O hadîs-i şerîf, muteber hadis kitaplarında da vardır. Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Kusurlu günahkâr mü'min bir kul, 'Yâ Rabbi!' der, Allah nazar etmez; 'Yâ Rabbi!..' yine yalvarıyor,"Kusurlu günahkâr mü'min bir kul, 'Yâ Rabbi!' der, Allah nazar etmez; 'Yâ Rabbi!..' yine yalvarıyor, "Yâ Rabbi!" der, nazar etmez, yine Allah'a Rabbi olduğunu bilerek, hitap ederek"Yâ Rabbi!" der, nazar etmez, yine Allah'a Rabbi olduğunu bilerek, hitap ederek "Yâ Rabbi!" diye nida eder. O zaman Allahu Teâlâ hazretleri meleklerine der ki; "Yâ Rabbi!" diye nida eder. O zaman Allahu Teâlâ hazretleri meleklerine der ki;

Yâ melâiketî kad isteyheytü min abdî. 'Ey benim meleklerim! Ben şu kulumdan utandım.Yâ melâiketî kad isteyheytü min abdî. 'Ey benim meleklerim! Ben şu kulumdan utandım. O benden başka Rabbi olmadığına inanmış, biliyor; bana el açmış, boyun bükmüş,O benden başka Rabbi olmadığına inanmış, biliyor; bana el açmış, boyun bükmüş, 'Yâ Rabbi, yâ Rabbi…' diye yalvarıyor.'Yâ Rabbi, yâ Rabbi…' diye yalvarıyor. O bunu bilmişken, benim dergâhıma dönmüş, benden affını isterken ben onu affetmemeye utandım,O bunu bilmişken, benim dergâhıma dönmüş, benden affını isterken ben onu affetmemeye utandım, şahit olun; onu affediyorum!' buyurur, diyor. şahit olun; onu affediyorum!' buyurur, diyor.

Şeyh Sâdî hadîs-i şerîfin alt tarafına yazmış, Şeyh Sâdî'nin sözü de güzel, diyor ki; Şeyh Sâdî hadîs-i şerîfin alt tarafına yazmış, Şeyh Sâdî'nin sözü de güzel, diyor ki;

"Allahu Teâlâ hazretlerinin, Rabbimiz'in lütfunun, kereminin, ihsanının ne kadar çok olduğunu gör, bak;"Allahu Teâlâ hazretlerinin, Rabbimiz'in lütfunun, kereminin, ihsanının ne kadar çok olduğunu gör, bak; anla ki günahı kul işliyor, affetmemeye Allah utanıyor!" anla ki günahı kul işliyor, affetmemeye Allah utanıyor!"

Subhanallah! Halbuki kulun utanıp "Beni yaradan, bana nimetleri veren Allah'a karşıSubhanallah! Halbuki kulun utanıp "Beni yaradan, bana nimetleri veren Allah'a karşı ben günah işlemeyeyim, edepsizlik yapmayayım!.." demesi lazımdı. ben günah işlemeyeyim, edepsizlik yapmayayım!.." demesi lazımdı.

Günahı kul işliyor, Allah affetmemeye utanıyor; Allahu Teâlâ hazretlerinin keremine,Günahı kul işliyor, Allah affetmemeye utanıyor; Allahu Teâlâ hazretlerinin keremine, lütfuna, ikramına, ihsanına erhamurrâhimînliğine bak! lütfuna, ikramına, ihsanına erhamurrâhimînliğine bak!

Demek ki burada da yine bu istihya, hayâ etmek sözü geçiyor. Bu nasıl bir hayâ, ne demek? Demek ki burada da yine bu istihya, hayâ etmek sözü geçiyor.

Bu nasıl bir hayâ, ne demek?

Bunun mânası şu demek ki; mutlaka affedecek, affetmemek durumu bahis konusu yok, demek!Bunun mânası şu demek ki; mutlaka affedecek, affetmemek durumu bahis konusu yok, demek! Bizim anlayacağımız kelimelerle öyle ifade etmiş. Yoksa Allahu Teâlâ hazretleri; Bizim anlayacağımız kelimelerle öyle ifade etmiş. Yoksa Allahu Teâlâ hazretleri;

Lâ yus'elu ammâ yef'âlu. "Kimse kendisine sorgu sual açamaz, 'Niye böyle yaptın?' diyemez!"Lâ yus'elu ammâ yef'âlu. "Kimse kendisine sorgu sual açamaz, 'Niye böyle yaptın?' diyemez!" Zaten yaptığı her şey adalettir, haktır, doğrudur, adaletlidir. Allahu Teâlâ hazretleri hakem ü Adl'dir.Zaten yaptığı her şey adalettir, haktır, doğrudur, adaletlidir. Allahu Teâlâ hazretleri hakem ü Adl'dir. Hakem ve Adl masdarla tasvif edilmiş ki mübalağa mânasıyla. Hakem ve Adl masdarla tasvif edilmiş ki mübalağa mânasıyla. Hükmünde çok isabetli, adaleti tamdır, tam olandır.Hükmünde çok isabetli, adaleti tamdır, tam olandır. Adaletiyle muamele ettiği zaman azaplarsa suç yine kulun.Adaletiyle muamele ettiği zaman azaplarsa suç yine kulun. Çünkü peygamber gönderdi, kitap indirdi, çeşitli ikazlarla o kulu ikaz etti;Çünkü peygamber gönderdi, kitap indirdi, çeşitli ikazlarla o kulu ikaz etti; rüyasında, uyanıklığında, arkadaşlarında, sağdan soldan, çeşitli haberler ömür boyu o kula geldi.rüyasında, uyanıklığında, arkadaşlarında, sağdan soldan, çeşitli haberler ömür boyu o kula geldi. "Şu günahtır yapma, bu sevaptır kaçırma! Allah'a itaat et, şeytana uyma, nefsine esir olma, "Şu günahtır yapma, bu sevaptır kaçırma! Allah'a itaat et, şeytana uyma, nefsine esir olma, haramlara dalma…" diye Hz. Âdem atamız aleyhisselam'dan Peygamber Efendimiz'e kadarharamlara dalma…" diye Hz. Âdem atamız aleyhisselam'dan Peygamber Efendimiz'e kadar -124 bin deniliyor- sayısını, hakiki miktarını Allah bilir: -124 bin deniliyor- sayısını, hakiki miktarını Allah bilir:

Ve in min ümmeti illâ halâ fî hâ nezîr.Ve in min ümmeti illâ halâ fî hâ nezîr. "Hiçbir yer yok ki oraya Allah bir peygamber, bir haberci göndermiş olmasın!" "Hiçbir yer yok ki oraya Allah bir peygamber, bir haberci göndermiş olmasın!"

Bütün insanların sevaptan, günahtan, haramdan haberi vardır ama dinlememiş.Bütün insanların sevaptan, günahtan, haramdan haberi vardır ama dinlememiş. Dinlemeyince ceza kendisinden!Dinlemeyince ceza kendisinden! Allahu Teâlâ hazretleri; Ve mâ ene bi-zallâmin lil-abîd. "Ben kullarıma zulmedici değilim!" diyor. Allahu Teâlâ hazretleri;

Ve mâ ene bi-zallâmin lil-abîd. "Ben kullarıma zulmedici değilim!" diyor.

Zulmetse kim hesap soracak?!.. Hesap sorma [durumumuz] yok ama zulmedici değil.Zulmetse kim hesap soracak?!.. Hesap sorma [durumumuz] yok ama zulmedici değil. Erhamurrâhimîn, merhametlilerin en merhametlisi.Erhamurrâhimîn, merhametlilerin en merhametlisi. Hatta bir hadîs-i şerîf var, Hatta bir hadîs-i şerîf var, Peygamber Efendimiz; "Bir kulu yanlış yola bıraksa, tevbe etse, doğru yola girse Allahu Teâlâ hazretleriPeygamber Efendimiz;

"Bir kulu yanlış yola bıraksa, tevbe etse, doğru yola girse Allahu Teâlâ hazretleri
o kadar sevinir ki!.." Ne kadar sevinir? o kadar sevinir ki!.."

Ne kadar sevinir?

Çölde kervanı kaybetmiş, güneşten, sıcaktan, susuzluktan, açlıktan ölmek üzere olanÇölde kervanı kaybetmiş, güneşten, sıcaktan, susuzluktan, açlıktan ölmek üzere olan bir insanın bir pınar bulduğu zamanki [sevinci] kadar sevinir. bir insanın bir pınar bulduğu zamanki [sevinci] kadar sevinir. Çocuğu olmayan bir karı koca, beklemişler, yıllarca uğraşmışlar uğraşmışlar…Çocuğu olmayan bir karı koca, beklemişler, yıllarca uğraşmışlar uğraşmışlar… Doktorlar, hastaneler, ilaçlar, tedaviler, çocukları olmamış; canları çok istiyor,Doktorlar, hastaneler, ilaçlar, tedaviler, çocukları olmamış; canları çok istiyor, zengin, paraları var, her şeyleri var; çocukları olmuyor. Olmamış, olmamış sonra Allah bir çocuk vermiş… zengin, paraları var, her şeyleri var; çocukları olmuyor. Olmamış, olmamış sonra Allah bir çocuk vermiş…

Nasıl sevinirler? Onun gibi sevinir.Nasıl sevinirler?

Onun gibi sevinir.
Mesela bir insan devesini kaybetmiş; parası pulu, yiyeceği içeceği her şeyi üzerinde…Mesela bir insan devesini kaybetmiş; parası pulu, yiyeceği içeceği her şeyi üzerinde… Çölde deveyi kaybetmek arabayı kaybetmek gibi bir şey. Sonra buluverince nasıl sevinir?! Çölde deveyi kaybetmek arabayı kaybetmek gibi bir şey. Sonra buluverince nasıl sevinir?!

İşte öyle sevinir, diye misallerle anlatıyor. İşte öyle sevinir, diye misallerle anlatıyor.

Anlıyoruz ki Allahu Teâlâ hazretleri kulu tevbe etti mi çok çok seviniyor.Anlıyoruz ki Allahu Teâlâ hazretleri kulu tevbe etti mi çok çok seviniyor. Ve tevbe edenleri çok seviyor. İnnellâhe yuhibbu't-tevvâbîne ve yuhibbu'l-mütetahhirîn.Ve tevbe edenleri çok seviyor.

İnnellâhe yuhibbu't-tevvâbîne ve yuhibbu'l-mütetahhirîn.
"Allah tevbe edenleri sever. Maddeten, manen tertemiz, içi dışı pak, kalbi pak olanları sever!" "Allah tevbe edenleri sever. Maddeten, manen tertemiz, içi dışı pak, kalbi pak olanları sever!"

Allah'ın sevgisini kazanıyor günahkârdı; Allah sevmiyordu. Tevbe etti, pişman oldu, seviyor. Allah'ın sevgisini kazanıyor günahkârdı; Allah sevmiyordu. Tevbe etti, pişman oldu, seviyor.

Aziz ve kıymetli kardeşlerim! O bakımdan Allah'a aşk, sıdk, ihlâs ve samimiyetle tevbe edelim.Aziz ve kıymetli kardeşlerim!

O bakımdan Allah'a aşk, sıdk, ihlâs ve samimiyetle tevbe edelim.
Allahu Teâlâ hazretlerine daima [dilimiz] tevbeli, istiğfarlı,Allahu Teâlâ hazretlerine daima [dilimiz] tevbeli, istiğfarlı, "Affet Allah'ım, estağfirullah el-Azîm, tevbe Yâ Rabbim!.." diye daima hatalarımızı düşünüp "Affet Allah'ım, estağfirullah el-Azîm, tevbe Yâ Rabbim!.." diye daima hatalarımızı düşünüp Allah'a iltica edici, tevbe edici olalım. Çünkü Rabbimiz erhamurrâhimîn. Allah'a iltica edici, tevbe edici olalım. Çünkü Rabbimiz erhamurrâhimîn.

Demek ki bir cennetlik insan vefat ettiği zaman onun cenazesine koşmak lazım,Demek ki bir cennetlik insan vefat ettiği zaman onun cenazesine koşmak lazım, mümkünse taşımak, taşıyamazsa peşinden yürümek ve namazını kılmak lazım! mümkünse taşımak, taşıyamazsa peşinden yürümek ve namazını kılmak lazım!

Burada namaz kılmayı sonda söylemiş.Burada namaz kılmayı sonda söylemiş. Demek ki cenazeyi evden alacak, namaz kılınacak yere kadar götürecek diye düşünmüş.Demek ki cenazeyi evden alacak, namaz kılınacak yere kadar götürecek diye düşünmüş. Hâlbuki namazlar Türkiye'de -veya hiç olmazsa İstanbul'da, bu bölgede- namaz camide kılınıyor,Hâlbuki namazlar Türkiye'de -veya hiç olmazsa İstanbul'da, bu bölgede- namaz camide kılınıyor, ondan sonra vasıtalara bindiriliyor veya yakınsa da omuz üstünde kabristana götürülüyor.ondan sonra vasıtalara bindiriliyor veya yakınsa da omuz üstünde kabristana götürülüyor. Bu âdetlerin farklılığından dolayıdır veyahut evden almayı düşünmüştür, evde yıkandı, taşındı diyeBu âdetlerin farklılığından dolayıdır veyahut evden almayı düşünmüştür, evde yıkandı, taşındı diye ondan öyle söylenmiş olabilir. ondan öyle söylenmiş olabilir. Önce taşıyan, sonra arkasından yürüyen, ondan sonra da namaz kılan zikrediliyor! Önce taşıyan, sonra arkasından yürüyen, ondan sonra da namaz kılan zikrediliyor!

Yunus Emre'yi de çok seviyorum, herkes seviyor ya; Namaz için üstümüze Duranlara selâm olsun Yunus Emre'yi de çok seviyorum, herkes seviyor ya;

Namaz için üstümüze

Duranlara selâm olsun

diyor, çok güzel. diyor, çok güzel.

İzâ mâte ehadüküm fekad kâmet kıyâmetuhû ve âbudullâhe ke enneküm terevnehû vestağfirûhu külle sa'a. İzâ mâte ehadüküm fekad kâmet kıyâmetuhû ve âbudullâhe ke enneküm terevnehû vestağfirûhu külle sa'a.

Ne güzel! Bunları sadece kâğıda yazmamak;Ne güzel! Bunları sadece kâğıda yazmamak; iyice de ezberlemek, Arapça'sını da ezberlemek lazım. iyice de ezberlemek, Arapça'sını da ezberlemek lazım. Zor da değil, küçücük bir cümle ama hayatımızda bize ömür boyu bitmeyen bir ışık tutacak, çok mühim! Zor da değil, küçücük bir cümle ama hayatımızda bize ömür boyu bitmeyen bir ışık tutacak, çok mühim!

Pil alıyorsun bitiyor, cereyanlar kesiliyorPil alıyorsun bitiyor, cereyanlar kesiliyor ama bitmeyen hayat, sonuna kadar bitmeyen bir ışık!..ama bitmeyen hayat, sonuna kadar bitmeyen bir ışık!.. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte ne buyurmuş? Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte ne buyurmuş?

İzâ mâte ehadüküm fekad kâmet kıyâmetuhû. "Sizden biriniz öldü mü onun kıyameti kopmuş demektir!" İzâ mâte ehadüküm fekad kâmet kıyâmetuhû. "Sizden biriniz öldü mü onun kıyameti kopmuş demektir!"

Bitti, öldü mü; öldü. Onun kıyameti koptu.Bitti, öldü mü; öldü. Onun kıyameti koptu. Artık dünyanın bozulmasına, dağların hallaç pamuğu gibi atılmasına,Artık dünyanın bozulmasına, dağların hallaç pamuğu gibi atılmasına, yıldızların sapır sapır dökülmesine hacet yok; onun işi bitti, onun kıyameti koptu!yıldızların sapır sapır dökülmesine hacet yok; onun işi bitti, onun kıyameti koptu! Özel kıyameti, şahsî kıyameti kopmuş oldu. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Özel kıyameti, şahsî kıyameti kopmuş oldu.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Bu, çok mühim bir hadîs-i şerîf. Hepsi mühim de bu fevkalade, benim tüylerimi diken diken ediyor. Bu, çok mühim bir hadîs-i şerîf. Hepsi mühim de bu fevkalade, benim tüylerimi diken diken ediyor.

İzâ mâte ehadüküm fekad kâmet kıyâmetuhû. "Sizden biriniz öldünüz mü onun kıyameti kopmuş demektir!" İzâ mâte ehadüküm fekad kâmet kıyâmetuhû. "Sizden biriniz öldünüz mü onun kıyameti kopmuş demektir!"

Arkasından Peygamber Efendimiz emri veriyor: Arkasından Peygamber Efendimiz emri veriyor:

Ve âbudullâhe ke enneküm terevnehû. "Allah'a ibadet ediniz,Ve âbudullâhe ke enneküm terevnehû. "Allah'a ibadet ediniz, sanki görüyormuşcasına, karşınızdaymış da görüyormuş gibi ibadet edin!" sanki görüyormuşcasına, karşınızdaymış da görüyormuş gibi ibadet edin!"

Savruk değil, gafil, cahil değil, aklınız başınızda, yerde olarak değil, sanki görüyormuş gibi.Savruk değil, gafil, cahil değil, aklınız başınızda, yerde olarak değil, sanki görüyormuş gibi. Müşahede ediyormuş gibi, müşahede makamındaymış gibi, öyle görüyor gibi Allah'a ibadet edin! Müşahede ediyormuş gibi, müşahede makamındaymış gibi, öyle görüyor gibi Allah'a ibadet edin!

Bu ihsan makamıdır, tasavvuf makamıdır.Bu ihsan makamıdır, tasavvuf makamıdır. Tarikatta da derviş zikredecek, ondan sonra murakabe çalışmaları yapacak!Tarikatta da derviş zikredecek, ondan sonra murakabe çalışmaları yapacak! Daima Allah'ın kendisini gördüğü fikri üzerinde derinleşecek! Daima Allah'ın kendisini gördüğü fikri üzerinde derinleşecek!

Vestağfirûhu külle sa'atin "Her zaman Allah'a tevbe edin!" Vestağfirûhu külle sa'atin "Her zaman Allah'a tevbe edin!"

Burada saat 60 dakikalık zaman mânasında değil, her zaman!.. Burada saat 60 dakikalık zaman mânasında değil, her zaman!..

Neden? Her zaman bir hata yapıyorsunuzdur da ondan!Neden?

Her zaman bir hata yapıyorsunuzdur da ondan!
Namaz kılıyoruz, es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah, es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah diyoruz. Namaz kılıyoruz, es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah, es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah diyoruz.

Peygamber Efendimiz tavsiye buyurmuş ki; "Üç defa estağfirullah!" deyiniz." Neden? Peygamber Efendimiz tavsiye buyurmuş ki; "Üç defa estağfirullah!" deyiniz."

Neden?

Allah'ın huzurunu girdiniz çıktınız, kim bilir, güzel yapabildiniz mi acaba?Allah'ın huzurunu girdiniz çıktınız, kim bilir, güzel yapabildiniz mi acaba? Huzûr-u ilâhîde acaba vazifelerinizi güzel yapabildiniz mi?!.. Huzûr-u ilâhîde acaba vazifelerinizi güzel yapabildiniz mi?!..

Muhakkak yapamadınız, onun için üç defa estağfirullah denilecek! Muhterem kardeşlerim! Muhakkak yapamadınız, onun için üç defa estağfirullah denilecek!

Muhterem kardeşlerim!

Şimdi düşünün ki gazetelerde birer karış harflerle bir haber çıksa;Şimdi düşünün ki gazetelerde birer karış harflerle bir haber çıksa; "Bir yıldız üstümüze doğru geliyor, yarın 00.00'da [dünyaya] çarpacak!"Bir yıldız üstümüze doğru geliyor, yarın 00.00'da [dünyaya] çarpacak! Kıyamet kopacak, dünyanın sonu! Kesin bu, ilim adamları böyle söylüyor!" filan deseler ne yaparsınız? Kıyamet kopacak, dünyanın sonu! Kesin bu, ilim adamları böyle söylüyor!" filan deseler ne yaparsınız? Nereye kaçacaksınız? Ne yapacaksınız? Günahkârlar ne yapacak?!.. Nereye kaçacaksınız? Ne yapacaksınız? Günahkârlar ne yapacak?!..

O yıldız gelip çarpıncaya kadar o kıyametin kopmaya başladığı zamanO yıldız gelip çarpıncaya kadar o kıyametin kopmaya başladığı zaman onun heyecanından insanlar ne yapacak? Ağlaşacak, birbirlerine sarılacak, onun heyecanından insanlar ne yapacak?

Ağlaşacak, birbirlerine sarılacak,
"Haklarını helal et, ben zorla aldığım şeyi geri [veriyorum], kusuruma bakma!.." demeye çalışacak."Haklarını helal et, ben zorla aldığım şeyi geri [veriyorum], kusuruma bakma!.." demeye çalışacak. İnsan bir sürü acıklı sahne görecek. İnsan bir sürü acıklı sahne görecek.

Kıyamet, şerlilerin başına kopacakmış!Kıyamet, şerlilerin başına kopacakmış! Allah kıyameti bizim başımıza kopartmasın, o kötü günleri göstermesin!Allah kıyameti bizim başımıza kopartmasın, o kötü günleri göstermesin! Güneşin nuru kararacak, yıldızlar sapır sapır dökülecek, dağlar hallaç pamuğu gibi atılacak,Güneşin nuru kararacak, yıldızlar sapır sapır dökülecek, dağlar hallaç pamuğu gibi atılacak, denizler yarılacak, hayvanlar kaçışacak… Âyet-i kerîmede nasıl buyuruluyor? denizler yarılacak, hayvanlar kaçışacak…

Âyet-i kerîmede nasıl buyuruluyor?

İnne zelzelete sâ'ati şey'ün-azîm. "Kıyametin zelzelesi çok muazzam, çok korkunç bir şeydir!"İnne zelzelete sâ'ati şey'ün-azîm. "Kıyametin zelzelesi çok muazzam, çok korkunç bir şeydir!" Yevme tezhelü küllü murdıatin ammâ erdaat. "Kucağında emzikli çocuğu olan anne, çocuğunu unutacak!" Yevme tezhelü küllü murdıatin ammâ erdaat. "Kucağında emzikli çocuğu olan anne, çocuğunu unutacak!"

Çocuğuna kim bakar, kıyamet kopuyor! Hâlbuki anne şefkati çocuğu bir yere bırakır mıydı? Çocuğuna kim bakar, kıyamet kopuyor!

Hâlbuki anne şefkati çocuğu bir yere bırakır mıydı?

Bırakmazdı ama çocuğu aklına gelmeyecek, çocuğu bir kenarda kalacak! Bırakmazdı ama çocuğu aklına gelmeyecek, çocuğu bir kenarda kalacak!

Ve teda'u külli zâti hamlin hamlehâ. "Her hamile kadın, hamilesi olduğu çocuğu düşürecek, düşük yapacak!"Ve teda'u külli zâti hamlin hamlehâ. "Her hamile kadın, hamilesi olduğu çocuğu düşürecek, düşük yapacak!" Korkudan ödü patlayacak, düşük yapacak! Korkudan ödü patlayacak, düşük yapacak!

Ve terannâsi sükâra ve mâhüm bi-sükâra. "İnsanları sarhoş gibi göreceksin.Ve terannâsi sükâra ve mâhüm bi-sükâra. "İnsanları sarhoş gibi göreceksin. Sarhoş değiller ama sarhoş gibi göreceksin." Hepsi bir tarafta sallanıyorlar. Sarhoş değiller ama sarhoş gibi göreceksin."

Hepsi bir tarafta sallanıyorlar.

Ve lakinna azâbellâhi şedîd. "Çünkü Allah'ın azabı şiddetli, kıyamet korkunç bir olay!" Ve lakinna azâbellâhi şedîd. "Çünkü Allah'ın azabı şiddetli, kıyamet korkunç bir olay!"

Bu korkunç olayı biliyoruz. "Kıyamet yaklaştı!" denince tüylerimiz diken diken oluyor. Bu korkunç olayı biliyoruz. "Kıyamet yaklaştı!" denince tüylerimiz diken diken oluyor.

"Mehdi çıktı, çıkacak, kıyamet alameti, büyük alâmet, küçük alâmet…" derken"Mehdi çıktı, çıkacak, kıyamet alameti, büyük alâmet, küçük alâmet…" derken herkeste şafak atıyor biliyorum, ben dâhil!herkeste şafak atıyor biliyorum, ben dâhil! [Yapmayın,] bu şakaya gelecek bir şey değil korkunç bir şey![Yapmayın,] bu şakaya gelecek bir şey değil korkunç bir şey! Bundan şafak atıyor da insanlar bundan korkuyor da; Bundan şafak atıyor da insanlar bundan korkuyor da;

İzâ mâte ehadüküm fekad kâmet kıyâmetuhû. "Kendisi öldüğü zaman onun kıyameti kopmuştur!" İzâ mâte ehadüküm fekad kâmet kıyâmetuhû. "Kendisi öldüğü zaman onun kıyameti kopmuştur!"

Bundan hiç şafak atmıyor. Hiç bundan korkmuyor, hâlbuki en yakını bu!Bundan hiç şafak atmıyor. Hiç bundan korkmuyor, hâlbuki en yakını bu! Ötekisi [için] ne kadar vakit geçer bilmiyoruz; tevbe kapısı kapanacak,Ötekisi [için] ne kadar vakit geçer bilmiyoruz; tevbe kapısı kapanacak, güneş üç gün doğudan doğmayacak, batıdan doğacak, birtakım alametler vs.güneş üç gün doğudan doğmayacak, batıdan doğacak, birtakım alametler vs. Millet ne haller görecekse görecek ama bu [ölüm] bir anda! Millet ne haller görecekse görecek ama bu [ölüm] bir anda!

Medine-i Münevvere'de bir mimar arkadaşımız var, bir inşaatın başında, sorumlusu. Medine-i Münevvere'de bir mimar arkadaşımız var, bir inşaatın başında, sorumlusu. Yandaki bina çökmesin diye kazmışlar, hafriyat yapmışlar oraya kazık çakıyorlar. Yandaki bina çökmesin diye kazmışlar, hafriyat yapmışlar oraya kazık çakıyorlar. Kazık için makineyle yedi metre çukuru kazmışlar, demirleri koyacaklar, beton dökecekler.Kazık için makineyle yedi metre çukuru kazmışlar, demirleri koyacaklar, beton dökecekler. [İşçilerden birisi] demirlerin ıvır zıvırını yapmaya aşağı inmiş.[İşçilerden birisi] demirlerin ıvır zıvırını yapmaya aşağı inmiş. Konuşuyorken "Kerpeteni ver, ipi, teli al, hadi çık…" derken, yanındaki toprak üstüne bir kapanıyor!.. Konuşuyorken "Kerpeteni ver, ipi, teli al, hadi çık…" derken, yanındaki toprak üstüne bir kapanıyor!..

"Hocam, bir anda konuşup dururken kesildi, bitti iş! O öbür âleme gitti, biz bu âlemde kaldık."Hocam, bir anda konuşup dururken kesildi, bitti iş! O öbür âleme gitti, biz bu âlemde kaldık. Ömrü gitti!" diyor. Bir anda; az evvel öğle yemeğini beraber yemişlerdi,Ömrü gitti!" diyor. Bir anda; az evvel öğle yemeğini beraber yemişlerdi, konuşuyorlardı, şakalaşıyorlardı, bir anda bitti! konuşuyorlardı, şakalaşıyorlardı, bir anda bitti!

Bu hadîs-i şerîfi hiç hatırımızdan çıkartmayın, hiç çıkartmayalım:Bu hadîs-i şerîfi hiç hatırımızdan çıkartmayın, hiç çıkartmayalım: Hiç yarım hesap bırakmayın, hiç kimsenin hakkını üzerinizde bırakmayın! Hiç yarım hesap bırakmayın, hiç kimsenin hakkını üzerinizde bırakmayın! Hiçbir kimseye verilmedik bir hesabınız kalmasın, her şeyiniz tamam olsun! Hiçbir kimseye verilmedik bir hesabınız kalmasın, her şeyiniz tamam olsun! Borçlarınızı ödeyin, işlerinizi tamamlayın, kul haklarını ödeyin; Borçlarınızı ödeyin, işlerinizi tamamlayın, kul haklarını ödeyin; namaz, oruç borçlarınızı ödeyin, hazırlıklı olun! Çünkü umumi kıyametin saati bilinmez! namaz, oruç borçlarınızı ödeyin, hazırlıklı olun! Çünkü umumi kıyametin saati bilinmez!

Dünyanın hakiki kıyameti ne zaman kopacak bilinir mi? Bilinmez! Dünyanın hakiki kıyameti ne zaman kopacak bilinir mi?

Bilinmez!

Cebrail aleyhisselam bembeyaz elbiselerle gelmiş, Peygamber Efendimiz'in yanına oturmuş,Cebrail aleyhisselam bembeyaz elbiselerle gelmiş, Peygamber Efendimiz'in yanına oturmuş, dizini dizine dayamış. "Bu ne samimiyet, bu kim?.." Herkes de bakıyor; gelmiş,dizini dizine dayamış. "Bu ne samimiyet, bu kim?.." Herkes de bakıyor; gelmiş, Peygamber Efendimiz'in yanına kadar sokulmuş: Peygamber Efendimiz'in yanına kadar sokulmuş:

Yâ Resûlallah ahbirnî ali'l-İslâm. "Yâ Resûlallah, İslâm nedir bana bildir!" diyor.Yâ Resûlallah ahbirnî ali'l-İslâm. "Yâ Resûlallah, İslâm nedir bana bildir!" diyor. Efendimiz de; İslâm şudur [diye] söylüyor. Sadakte. "Doğru söyledin!" diyor. Şaşırmışlar: Efendimiz de; İslâm şudur [diye] söylüyor.

Sadakte. "Doğru söyledin!" diyor. Şaşırmışlar:

"Allah Allah! Bu ne biçim insan ki Peygamber Efendimiz'e bir şey soruyor, ondan sonra da tasdik ediyor;"Allah Allah! Bu ne biçim insan ki Peygamber Efendimiz'e bir şey soruyor, ondan sonra da tasdik ediyor; "Doğru söyledin!" diyor. Sen kim oluyorsun!" "Doğru söyledin!" diyor. Sen kim oluyorsun!"

Bilmeyen insan; "Ya, öyle mi, bilmiyordum, öğrendim, teşekkür ederim…" filan der.Bilmeyen insan; "Ya, öyle mi, bilmiyordum, öğrendim, teşekkür ederim…" filan der. "Doğru söylüyorsun, tamam!" diyor. Allah Allah, şaşırıyorlar. Tanıdıkları bir insan değil."Doğru söylüyorsun, tamam!" diyor. Allah Allah, şaşırıyorlar. Tanıdıkları bir insan değil. Uzaktan geldiği belli fakat üstündeki elbiseler bembeyaz, yolculuk çekmiş bir hâl de yok.Uzaktan geldiği belli fakat üstündeki elbiseler bembeyaz, yolculuk çekmiş bir hâl de yok. Yolculuktan gelseydi toza toprağa bulanırdı.Yolculuktan gelseydi toza toprağa bulanırdı. Günlerce devenin üstünde Medine'ye gelinceye kadar bu beyazlar kalmazdı.Günlerce devenin üstünde Medine'ye gelinceye kadar bu beyazlar kalmazdı. Ama pırıl pırıl, tertemiz, müstesna, göz alıcı, bembeyaz kıyafet, tertemiz bir yüz,Ama pırıl pırıl, tertemiz, müstesna, göz alıcı, bembeyaz kıyafet, tertemiz bir yüz, Resûlullah Efendimiz'in yanına kadar da cesaretle yürümüş yanaşmış, dizini dizine dayamış; Resûlullah Efendimiz'in yanına kadar da cesaretle yürümüş yanaşmış, dizini dizine dayamış;

"Yâ Resûlullah, söyle bakalım İslâm nedir?" diyor."Yâ Resûlullah, söyle bakalım İslâm nedir?" diyor. Ondan sonra da; "Doğru söyledin!" diyor. Herkes şaşırıyor. Ondan sonra da; "Doğru söyledin!" diyor. Herkes şaşırıyor.

[Sahâbe-i kirâm] Peygamber Efendimiz'in heybetinden,[Sahâbe-i kirâm] Peygamber Efendimiz'in heybetinden, ona olan saygılarından sevgilerinden başlarını kaldırıp da Peygamber Efendimiz'in yüzüne doya doya bakamamışlar.ona olan saygılarından sevgilerinden başlarını kaldırıp da Peygamber Efendimiz'in yüzüne doya doya bakamamışlar. Sahabeden bazıları "Ömründe yüzüne doya doya bakamadım!" diyor. Sahabeden bazıları "Ömründe yüzüne doya doya bakamadım!" diyor. Camiye geldiği zaman "Resûlullah geliyor." diye herkes başı önünde, tüyleri diken diken dururmuş.Camiye geldiği zaman "Resûlullah geliyor." diye herkes başı önünde, tüyleri diken diken dururmuş. Ebû Bekir es-Sıddîk Efendimiz bakabilirmiş, Ömer Efendimiz bakabilirmiş. Sonra: Ebû Bekir es-Sıddîk Efendimiz bakabilirmiş, Ömer Efendimiz bakabilirmiş. Sonra:

Ahbir niani'l-îmân. "Peki, iman nedir?" "Meleklere, kitaplarına… iman!" Onları da sayıyor. Ahbir niani'l-îmân. "Peki, iman nedir?"

"Meleklere, kitaplarına… iman!" Onları da sayıyor.

"Tamam, doğru söylüyorsun. Peki, ihsandan haber ver?.." "Tamam, doğru söylüyorsun. Peki, ihsandan haber ver?.."

Enta'budallâhe ke enneke terâhu fe izlemtekün terâhu fe innehû yerâke. Enta'budallâhe ke enneke terâhu fe izlemtekün terâhu fe innehû yerâke.

"İbadeti güzel yapmak nasıl olacak, bu işin yüksek mertebesi nasıl olacak?" "İbadeti güzel yapmak nasıl olacak, bu işin yüksek mertebesi nasıl olacak?"

"Allah'ı görüyormuş gibi ibadet edeceksin çünkü her ne kadar sen onu görmüyorsan da o seni görüyor."Allah'ı görüyormuş gibi ibadet edeceksin çünkü her ne kadar sen onu görmüyorsan da o seni görüyor. Bu da ibadetin en yüksek seviyesi!" İbadetin en yüksek seviyesi neymiş? Bu da ibadetin en yüksek seviyesi!"

İbadetin en yüksek seviyesi neymiş?

Biz Allah'ı görüyormuşuz gibi ona ibadeti öyle yapmak!Biz Allah'ı görüyormuşuz gibi ona ibadeti öyle yapmak! Allahu ekber, huzurundayım, Allahu ekber, önünde secdeye vardım… görüyormuş gibi.Allahu ekber, huzurundayım, Allahu ekber, önünde secdeye vardım… görüyormuş gibi. İbadetin en kalitelisi, en yüksek derecesi bu! Peygamber Efendimiz bunu da cevaplandırmış.İbadetin en kalitelisi, en yüksek derecesi bu! Peygamber Efendimiz bunu da cevaplandırmış. Ondan sonra [gelen kişi] sormuş: "Kıyamet ne zaman kopacak?" Efendimiz gülüyor, diyor ki; Ondan sonra [gelen kişi] sormuş:

"Kıyamet ne zaman kopacak?"

Efendimiz gülüyor, diyor ki;

"Onu ne soran biliyor ne sorulan biliyor! Bu hususta; soru sorulan, soru sorandan daha bilgili değil! "Onu ne soran biliyor ne sorulan biliyor! Bu hususta; soru sorulan, soru sorandan daha bilgili değil!

Çünkü Allah saklamış, insanlar bilse yemek yemeye, su içmeye hâlleri kalmaz, sudan lezzet almaz olurlar.Çünkü Allah saklamış, insanlar bilse yemek yemeye, su içmeye hâlleri kalmaz, sudan lezzet almaz olurlar. Feleklerini şaşırırlar, ağızlarının tadı kaçar. Allah bildirmemiş, hikmeti var, her işin hikmeti! Feleklerini şaşırırlar, ağızlarının tadı kaçar. Allah bildirmemiş, hikmeti var, her işin hikmeti! Kimse bilmiyor. Büyük kıyametin ne zaman kopacağını bilmiyor ama alametleri var, alametleri belirmiş:Kimse bilmiyor. Büyük kıyametin ne zaman kopacağını bilmiyor ama alametleri var, alametleri belirmiş: Ahlâk bozulacak, bina artacak, zina artacak, çocuklar âsi olacak,Ahlâk bozulacak, bina artacak, zina artacak, çocuklar âsi olacak, talebeler hocalarına karşı gelecekler, iyilikler kötülük sayılacak, kötülükler iyilik sayılacak,talebeler hocalarına karşı gelecekler, iyilikler kötülük sayılacak, kötülükler iyilik sayılacak, kötü insanlar başa geçecek, iyi insanlar ayaklar altında kalacak… kötü insanlar başa geçecek, iyi insanlar ayaklar altında kalacak… Hadîs-i şerîflerde bir sürü alametler sayılmış. Ama bizim kendi ölümümüz daha yakın. Hadîs-i şerîflerde bir sürü alametler sayılmış. Ama bizim kendi ölümümüz daha yakın. Ne zaman öleceğimizi bilmiyoruz: Araba kaza yapabilir, üstümüze duvar devrilebilir, Ne zaman öleceğimizi bilmiyoruz: Araba kaza yapabilir, üstümüze duvar devrilebilir, gemi batabilir, kalbimiz sekte-i kalp olur, şu olur bu olur, bin bir türlü sebep! gemi batabilir, kalbimiz sekte-i kalp olur, şu olur bu olur, bin bir türlü sebep!

Hiç unutmuyorum; Ankara'da evin kapı zilini tamir ediyordum, evin camı da tam manzaralı,Hiç unutmuyorum; Ankara'da evin kapı zilini tamir ediyordum, evin camı da tam manzaralı, ovanın öbür tarafında kaleyi görüyor. Bizim evin manzarası çok güzel.ovanın öbür tarafında kaleyi görüyor. Bizim evin manzarası çok güzel. Ben zili tamir ediyorum, bir tangırtı tıngırtı koptu, metal çarpışması…Ben zili tamir ediyorum, bir tangırtı tıngırtı koptu, metal çarpışması… Ne oluyor diye başımı çevirdim: Havada bir uçak; kanadı kırılmış, aşağı düştü.Ne oluyor diye başımı çevirdim: Havada bir uçak; kanadı kırılmış, aşağı düştü. Seneler önce Ankara'da iki uçak çarpıştı ya, ben onu gördüm. Seneler önce Ankara'da iki uçak çarpıştı ya, ben onu gördüm.

Tıngırtıdan sonra başımı çevirip aşağı baktığımdaTıngırtıdan sonra başımı çevirip aşağı baktığımda uçağı kırık kanatla aşağı düşerken gördüm, aşağı düştü.uçağı kırık kanatla aşağı düşerken gördüm, aşağı düştü. Düştüğü yerden bir kara duman çıktı, ondan sonra alevler!.. Sonra artık haberleri duyduk.Düştüğü yerden bir kara duman çıktı, ondan sonra alevler!.. Sonra artık haberleri duyduk. Sümerbank Genel Müdürlüğü'nün penceresinden bakan bir arkadaş anlatıyor: Sümerbank Genel Müdürlüğü'nün penceresinden bakan bir arkadaş anlatıyor:

"Hocam, benzine bulaşmış adamı alevler içinde koşarken gördüm,"Hocam, benzine bulaşmış adamı alevler içinde koşarken gördüm, yıkıldığını, cayır cayır yandığını gördüm!" diyor. Bu ölüm nereden geldi? Pattadak tepeden geldi. yıkıldığını, cayır cayır yandığını gördüm!" diyor.

Bu ölüm nereden geldi?

Pattadak tepeden geldi.

Adam köşede ayakkabı boyacılığı yapıyormuş, ezan okundu diye Zincirli Camii'ne gitmiş.Adam köşede ayakkabı boyacılığı yapıyormuş, ezan okundu diye Zincirli Camii'ne gitmiş. O köşeye uçak düşüyor, kurtuluyor. Kurtulan kurtuluyor, ölen de ölüyor.O köşeye uçak düşüyor, kurtuluyor. Kurtulan kurtuluyor, ölen de ölüyor. Bir anda benzinlere bulaşıyor; abdestli miydi, gusüllü müydü cünüp müydü, temiz miydi pis miydi,Bir anda benzinlere bulaşıyor; abdestli miydi, gusüllü müydü cünüp müydü, temiz miydi pis miydi, iyi miydi kötü müydü, hayırlı mıydı hayırsız yolda mıydı, fitne fesat mı düşünüyordu, iyi miydi kötü müydü, hayırlı mıydı hayırsız yolda mıydı, fitne fesat mı düşünüyordu, hırsız mıydı yüzsüz müydü, namazlı niyazlı mıydı… Ne olduğu belli değil! Erzincan'da ne oldu? hırsız mıydı yüzsüz müydü, namazlı niyazlı mıydı… Ne olduğu belli değil!

Erzincan'da ne oldu?

Sabah namazı kılarken zelzele oldu, bazı kimseler caminin içinde şehit oldu. Neden şehit oldu diyoruz? Sabah namazı kılarken zelzele oldu, bazı kimseler caminin içinde şehit oldu.

Neden şehit oldu diyoruz?

Çünkü üstüne duvar yıkılarak ölenler şehit sayılıyor!Çünkü üstüne duvar yıkılarak ölenler şehit sayılıyor! Benim lafım değil; o mü'minse hedim altında, inhidam altında kalanlar şehit sayılıyor. Benim lafım değil; o mü'minse hedim altında, inhidam altında kalanlar şehit sayılıyor. Toprak altında ölenler şehit sayılıyor! Kardeşlerim! Toprak altında ölenler şehit sayılıyor!

Kardeşlerim!

Ecelin ne zaman olacağı bilinmiyor, kıyametimizin bize ne kadar yakın olduğunu bilmiyoruz,Ecelin ne zaman olacağı bilinmiyor, kıyametimizin bize ne kadar yakın olduğunu bilmiyoruz, belki bize bir karış mesafede, belki bize biraz uzak. Uzak saymak mı doğru yakın saymak mı doğru? belki bize bir karış mesafede, belki bize biraz uzak.

Uzak saymak mı doğru yakın saymak mı doğru?

Uzak saymak çok günah, çok yanlış! Neden? Uzak saymaya tûl-i emel derler:Uzak saymak çok günah, çok yanlış!

Neden?

Uzak saymaya tûl-i emel derler:
Adam sanıyor ki ömrü çok uzun olacak, çok yaşayacak, çok işler yapacak.Adam sanıyor ki ömrü çok uzun olacak, çok yaşayacak, çok işler yapacak. Emekli olacak, hacca gidecek, sakal bırakacak… -cek -cak, -cek -cak derken bir gün ecel geliveriyor! Emekli olacak, hacca gidecek, sakal bırakacak… -cek -cak, -cek -cak derken bir gün ecel geliveriyor!

Tûl-i emel; ümit ediyor ki; "Daha çok yaşarım!.." Bu çok yanlış! Tûl-i emel insanı aldatır. Tûl-i emel; ümit ediyor ki; "Daha çok yaşarım!.."

Bu çok yanlış! Tûl-i emel insanı aldatır.

"Herhalde daha çok yaşarım…" Ne mâlum? "Ben gencim…" "Herhalde daha çok yaşarım…"

Ne mâlum?

"Ben gencim…"

Biz çok dedeleri biliyoruz torunları ölmüş, dede sağ, torunlar gitmiş!Biz çok dedeleri biliyoruz torunları ölmüş, dede sağ, torunlar gitmiş! Çok anneleri biliyoruz, yavruları önceden gitmiş.Çok anneleri biliyoruz, yavruları önceden gitmiş. Benim ilâhiyatta okuttuğum kaç tane talebem var, benden önce gitti!Benim ilâhiyatta okuttuğum kaç tane talebem var, benden önce gitti! Hâlbuki yaşça ben onlardan daha yaşlıyım ama belli olmuyor, yaşa bakmıyor.Hâlbuki yaşça ben onlardan daha yaşlıyım ama belli olmuyor, yaşa bakmıyor. O bakımdan bu hadîs-i şerîfi de aklınıza yazın, defterinize yazın;O bakımdan bu hadîs-i şerîfi de aklınıza yazın, defterinize yazın; hattata yazdırın, evinizin misafir odasına, yatak odasına koyun! hattata yazdırın, evinizin misafir odasına, yatak odasına koyun!

İzâ mâte ehadüküm fe-kad kâmet kıyâmetuhû. "Sizden biriniz öldüğü zaman onun kıyameti kopmuş demektir!"İzâ mâte ehadüküm fe-kad kâmet kıyâmetuhû. "Sizden biriniz öldüğü zaman onun kıyameti kopmuş demektir!" Ve a'budullâhe ke enneküm terevnehû. "Allah'ı sanki görüyormuş gibi ibadet edin!"Ve a'budullâhe ke enneküm terevnehû. "Allah'ı sanki görüyormuş gibi ibadet edin!" Yine benim heyecanlandığım bir şey var:Yine benim heyecanlandığım bir şey var: Vestağfirûhu külle sâ'atin. "Her an Allah'a istiğfar edin! Vestağfirûhu külle sâ'atin. "Her an Allah'a istiğfar edin! 'Affet Allah'ım, kusurlarımı bağışla, tevbe yâ Rabbi, estağfirullah yâ Rabbi…' [deyin]!" 'Affet Allah'ım, kusurlarımı bağışla, tevbe yâ Rabbi, estağfirullah yâ Rabbi…' [deyin]!"

Zaman zaman da söylerim, benim heyecanlandığım şeylerden birisi; Zaman zaman da söylerim, benim heyecanlandığım şeylerden birisi; "Hâcer-i Esved'i öpmek, oraya el sürmek Allah'la musafaha yapmak gibiymiş!" [sözüdür]. "Hâcer-i Esved'i öpmek, oraya el sürmek Allah'la musafaha yapmak gibiymiş!" [sözüdür]. İnsanın tüyleri diken diken oluyor. İnsanın tüyleri diken diken oluyor.

Ve Hâcer-i Esved['e dokununca] söz veriyor; "Ya Rabbi, ben senin bundan sonra iyi kulun olacağım.Ve Hâcer-i Esved['e dokununca] söz veriyor; "Ya Rabbi, ben senin bundan sonra iyi kulun olacağım. Tam istediğin gibi müslüman olacağım!" El tutup söz vermiş oluyor. Bu beni heyecanlandırıyor. Tam istediğin gibi müslüman olacağım!" El tutup söz vermiş oluyor. Bu beni heyecanlandırıyor.

Bir de; "İnsan secdeye vardı mı Rahman'ın ayaklarına kapanmış gibi oluyor!" diye bir hadîs-i şerîf var.Bir de; "İnsan secdeye vardı mı Rahman'ın ayaklarına kapanmış gibi oluyor!" diye bir hadîs-i şerîf var. Oradan da çok heyecanlanıyorum,Oradan da çok heyecanlanıyorum, insanın tüyleri diken diken oluyor. insanın tüyleri diken diken oluyor.

İzâ mâte hâmilün kur'âni ev Allahu Teâlâ ile'l-ardı ellâ te'külû fe ellâ te'külİzâ mâte hâmilün kur'âni ev Allahu Teâlâ ile'l-ardı ellâ te'külû fe ellâ te'kül lahmehû kâlet ilâhî keyfe âkülü lahmehû ve kelâmike fî-cevfihî. Câbir radıyallahu anh'ten. lahmehû kâlet ilâhî keyfe âkülü lahmehû ve kelâmike fî-cevfihî.

Câbir radıyallahu anh'ten.

Bu herkese değil, hafızlara müjde! Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hadîs-i şerîfinde ne diyor? Bu herkese değil, hafızlara müjde!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hadîs-i şerîfinde ne diyor?

İzâ mâte hâmilün kur'ân. "Kur'ân-ı Kerîm'i taşıyan, hamele-i Kur'an'dan olan…" İzâ mâte hâmilün kur'ân. "Kur'ân-ı Kerîm'i taşıyan, hamele-i Kur'an'dan olan…"

"Hafızasında taşımak, hafız" demek, yoksa eline mushafı cüssesinden omzuna almış, taşıyor; o değil!"Hafızasında taşımak, hafız" demek, yoksa eline mushafı cüssesinden omzuna almış, taşıyor; o değil! Ezberlemiş olan hâmil-i Kur'an. Ezberlemiş olan hâmil-i Kur'an.

İzâ mâte hâmilün kur'âni ev Allahu Teâlâ ile'l-ardı ellâ te'külû fe ellâ te'kül lahmehûİzâ mâte hâmilün kur'âni ev Allahu Teâlâ ile'l-ardı ellâ te'külû fe ellâ te'kül lahmehû "Hamele-i Kur'an'dan, hafızlardan birisi öldüğü zaman Allah toprağa, yeryüzüne vahyeder ki;"Hamele-i Kur'an'dan, hafızlardan birisi öldüğü zaman Allah toprağa, yeryüzüne vahyeder ki; 'Bu kulumun etini yeme, bu kulumun etini çürütme, kabirde olduğu gibi kalsın, toprak olmasın!'" 'Bu kulumun etini yeme, bu kulumun etini çürütme, kabirde olduğu gibi kalsın, toprak olmasın!'"

Kâlet ilâhî keyfe âkülü lahmehû ve kelâmike fî-cevfihî. "Toprak cevap olarak der ki;Kâlet ilâhî keyfe âkülü lahmehû ve kelâmike fî-cevfihî. "Toprak cevap olarak der ki; 'Ey benim rabbim! Ben onun etini nasıl yiyebilirim, çürütebilirim ki! 'Ey benim rabbim! Ben onun etini nasıl yiyebilirim, çürütebilirim ki! Senin kelamın onun içindeyken ben onu ne cesaretle, nasıl çürütebilirim!'" Senin kelamın onun içindeyken ben onu ne cesaretle, nasıl çürütebilirim!'"

Çürütmem mümkün mü, çürütemem! Çünkü senin kelamını ezberlemiş, hafızasında o var, demek oluyor. Çürütmem mümkün mü, çürütemem! Çünkü senin kelamını ezberlemiş, hafızasında o var, demek oluyor.

Sasani hükümdarları arasında Enûşirvan veya Nûşirevan adlı, adaletli bir hükümdar varmış.Sasani hükümdarları arasında Enûşirvan veya Nûşirevan adlı, adaletli bir hükümdar varmış. Adaletiyle tanınmış, tarih kitaplarında "Enûşirvan -ı âdil" derler.Adaletiyle tanınmış, tarih kitaplarında "Enûşirvan -ı âdil" derler. Peygamber Efendimiz'den biraz önce yaşamış, o çağa yetişmemiş görmemiş. Peygamber Efendimiz'den biraz önce yaşamış, o çağa yetişmemiş görmemiş.

Peygamber Efendimiz'in zamanındaki Sasani hükümdarı, Peygamber Efendimiz'in elçisini öldürmüş,Peygamber Efendimiz'in zamanındaki Sasani hükümdarı, Peygamber Efendimiz'in elçisini öldürmüş, mektubunu yırtmış o kâfir. Peygamber Efendimiz de; "O mektubu yırtıp parçaladığı gibimektubunu yırtmış o kâfir. Peygamber Efendimiz de; "O mektubu yırtıp parçaladığı gibi Allah da onun mülkünü parça parça etsin!" diye beddua etmiş.Allah da onun mülkünü parça parça etsin!" diye beddua etmiş. O Sasani hükümdarını,O Sasani hükümdarını, o kâfiri oğlu öldürüyor! Allah'ın [işine] bakın!o kâfiri oğlu öldürüyor! Allah'ın [işine] bakın! Peygamberin bedduasına uğradığı için oğlu katletmiş.Peygamberin bedduasına uğradığı için oğlu katletmiş. Ondan sonra da o mülkü Peygamber Efendimiz'in mektubunu yırttığı gibi parça parça parçalanmış. Ondan sonra da o mülkü Peygamber Efendimiz'in mektubunu yırttığı gibi parça parça parçalanmış.

Şimdi bu Enûşirvan-ı âdil, ava çıkmış da yemek pişirmişler, avladıkları avı odunla pişirmişler.Şimdi bu Enûşirvan-ı âdil, ava çıkmış da yemek pişirmişler, avladıkları avı odunla pişirmişler. Tuz lazım. "Gidin, karşı köyden tuzu alın ama parasıyla alın!" demiş. Tuz lazım.

"Gidin, karşı köyden tuzu alın ama parasıyla alın!" demiş.

"Tuzdan ucuz, bol ne var, tuza da para mı?.." demişler. "Tuzdan ucuz, bol ne var, tuza da para mı?.." demişler.

"Hayır, hükümdar ne olacak diye tebaadan parasız tuz alırsa hükümdarın memurları halkın derisini yüzer!"Hayır, hükümdar ne olacak diye tebaadan parasız tuz alırsa hükümdarın memurları halkın derisini yüzer! Ondan öyle gördüler mi fırsat buldular mı derisini yüzer, parasıyla alacaksınız!.." demiş. Ondan öyle gördüler mi fırsat buldular mı derisini yüzer, parasıyla alacaksınız!.." demiş.

Öyle adaletliymiş. Hadîs-i şerîf de geçiyor ki;Öyle adaletliymiş.

Hadîs-i şerîf de geçiyor ki;
"Adaletli hükümdarla ilmiyle âmil olan alimin etini toprak yemez, çürümez!" İlmiyle amil olan! "Adaletli hükümdarla ilmiyle âmil olan alimin etini toprak yemez, çürümez!" İlmiyle amil olan!

Burada da "Kur'an'ı ezbere bilen" deniliyor.Burada da "Kur'an'ı ezbere bilen" deniliyor. Demek ki insan; Kur'ân-ı Kerîm'i bilip de onunla amel etti mi, Demek ki insan; Kur'ân-ı Kerîm'i bilip de onunla amel etti mi, Kur'an'ı taşıyan insan oluyor, Kur'an'ın ehli olmuş oluyor. Kur'an'ı taşıyan insan oluyor, Kur'an'ın ehli olmuş oluyor.

Müslümanın kabri açılmaz ama Harun er-Reşîd'in yanında bu hadîs-i şerîfi okumuşlar, okuyunca demiş ki; Müslümanın kabri açılmaz ama Harun er-Reşîd'in yanında bu hadîs-i şerîfi okumuşlar, okuyunca demiş ki;

"İlmiyle âmil müslüman alimin kabrini açamayız ama madem adaletli hükümdarın da [etini]"İlmiyle âmil müslüman alimin kabrini açamayız ama madem adaletli hükümdarın da [etini] toprak yemiyormuş, Nûşirevân'ın kabrini açalım, acaba yemiyor mu?!.."toprak yemiyormuş, Nûşirevân'ın kabrini açalım, acaba yemiyor mu?!.." İslâm'dan önce gelmiş birisi[ni kast ederek]; "Onun kabrini bir açalım bakalım!" demiş. İslâm'dan önce gelmiş birisi[ni kast ederek]; "Onun kabrini bir açalım bakalım!" demiş.

Harun er-Reşîd'in yanında alimler bu hadîs-i şerîfi okumuş daHarun er-Reşîd'in yanında alimler bu hadîs-i şerîfi okumuş da onun üzerine açmışlar, bakmışlar ki ter ü taze, aynen duruyor! onun üzerine açmışlar, bakmışlar ki ter ü taze, aynen duruyor!

[Mehmed Zahid Kotku] Hocamız cennetmekân anlatmıştı: Gelmişler, demişler ki;[Mehmed Zahid Kotku] Hocamız cennetmekân anlatmıştı: Gelmişler, demişler ki; "Süleymaniye'de kabirlerin yerini naklediyoruz, sizin [Mustafa Feyzi Efendi] Hocanız'ın da "Süleymaniye'de kabirlerin yerini naklediyoruz, sizin [Mustafa Feyzi Efendi] Hocanız'ın da kabrini şu tarafa alacağız, gelin cenazenin naklinde bulunun!" kabrini şu tarafa alacağız, gelin cenazenin naklinde bulunun!"

[Mehmed Zahid] Hocamız da oraya gitmiş. Kendisinden halvet çıkarttığı Mustafa Feyzi Efendi[Mehmed Zahid] Hocamız da oraya gitmiş. Kendisinden halvet çıkarttığı Mustafa Feyzi Efendi ve diğer[leri için]; "Teni sanki canlı gibi, o kadar sene geçtiği hâlde hiçbir şey olmamıştı! ve diğer[leri için]; "Teni sanki canlı gibi, o kadar sene geçtiği hâlde hiçbir şey olmamıştı! Oradan aldık, öbür tarafa, öbür kabre yatırdık!" diyor. Neden? Oradan aldık, öbür tarafa, öbür kabre yatırdık!" diyor.

Neden?

Demek ki ilmiyle âmil olan ehlullah olan, ehl-î Kur'an olan insanların [bedenini]Demek ki ilmiyle âmil olan ehlullah olan, ehl-î Kur'an olan insanların [bedenini] hakikaten, toprak çürütmüyor. Allah'ın böyle hikmeti! hakikaten, toprak çürütmüyor. Allah'ın böyle hikmeti!

İzâ mâteti'l-mer'atü maa'r-ricâli leyse meahüm imreetün gayrahâ ev racülü mea'n-nisâiİzâ mâteti'l-mer'atü maa'r-ricâli leyse meahüm imreetün gayrahâ ev racülü mea'n-nisâi leyse maahünne gayruhû fe innehû mâ müteyemmemâni ve yütfenâni ve hümâ bi-menzileti leyse maahünne gayruhû fe innehû mâ müteyemmemâni ve yütfenâni ve hümâ bi-menzileti men lâ yecidü'l-ma'. "Bir seyahat esnasında bir kadın ölse,men lâ yecidü'l-ma'. "Bir seyahat esnasında bir kadın ölse, kafilede onu yıkayacak başka hiç kadın yok; hep erkekler var. Bir tek kadındı öldü. kafilede onu yıkayacak başka hiç kadın yok; hep erkekler var. Bir tek kadındı öldü. Yahut bir başka kafile ki [sadece] kadınlar var, başlarında bir adam vardı, öldü.Yahut bir başka kafile ki [sadece] kadınlar var, başlarında bir adam vardı, öldü. Birincisinde bir kadın yok ki o ölen kadını yıkayacak, ikincisinde bir adam yok ki bu ölen adamı yıkayacak!Birincisinde bir kadın yok ki o ölen kadını yıkayacak, ikincisinde bir adam yok ki bu ölen adamı yıkayacak! Bu durumda teyemmüm ettirilir!" Bu durumda teyemmüm ettirilir!"

Çünkü bu Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem; "Cenazeler suyu bulamamış hükmünde sayılırlar!" diyor. Çünkü bu Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem; "Cenazeler suyu bulamamış hükmünde sayılırlar!" diyor.

İzâ mittü ene ve Ebû Bekri'l-ve Umeru ve Usmânu fe enisteta'te ente mûte femut.İzâ mittü ene ve Ebû Bekri'l-ve Umeru ve Usmânu fe enisteta'te ente mûte femut. Muhatabı olan zata Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Muhatabı olan zata Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; "Ben vefat ettiğim zaman, Ebû Bekir de vefat ettikten sonra,"Ben vefat ettiğim zaman, Ebû Bekir de vefat ettikten sonra, Ömer de vefat ettikten sonra -öldüğümüz zaman-Ömer de vefat ettikten sonra -öldüğümüz zaman- artık ölmeye gücün yeterse sen de öl!" artık ölmeye gücün yeterse sen de öl!"

Bunun mânası ne? Allahualem, o zaman çok fitneler çıkacak, işler karışacak,Bunun mânası ne?

Allahualem, o zaman çok fitneler çıkacak, işler karışacak,
bazı insanlar o tarafa tutacak bazı insanlar bu tarafa tutacak, bir şeyler olacak… demek. bazı insanlar o tarafa tutacak bazı insanlar bu tarafa tutacak, bir şeyler olacak… demek. Hakikaten de Hz. Osman Efendimiz'i şehit ettiler.Hakikaten de Hz. Osman Efendimiz'i şehit ettiler. Ebû Lü'lü' isimli bir Mecusi, ateşperest köle; Hz. Ömer Efendimizi de şehit etti, hançerledi.Ebû Lü'lü' isimli bir Mecusi, ateşperest köle; Hz. Ömer Efendimizi de şehit etti, hançerledi. Ömer Efendimiz şehit oldu. Kargaşa çıktı, anarşi çıktı, Osman Zinnûreyn Efendimiz'iÖmer Efendimiz şehit oldu.

Kargaşa çıktı, anarşi çıktı, Osman Zinnûreyn Efendimiz'i
Kur'an okurken öyle şehit ettiler. Hatta okuduğu Kur'an'ın üzerine kanları damladı,Kur'an okurken öyle şehit ettiler. Hatta okuduğu Kur'an'ın üzerine kanları damladı, o Kur'ân-ı Kerîm bizim müzelerde! o Kur'ân-ı Kerîm bizim müzelerde!

Emevîler ve bazı aile mensupları o kadar düşmanlık etmişler kiEmevîler ve bazı aile mensupları o kadar düşmanlık etmişler ki hışımlarından, kızgınlıklarından kaç gün cenazesini kaldırtmamışlar.hışımlarından, kızgınlıklarından kaç gün cenazesini kaldırtmamışlar. Hâlbuki aşere-i mübeşşereden, Peygamber Efendimiz'in damadı,Hâlbuki aşere-i mübeşşereden, Peygamber Efendimiz'in damadı, iki kızı ile evlilik nasip olmuş, zinnûreyn lakabını almış!.. Fitneler çıktı, öldürenler katil…iki kızı ile evlilik nasip olmuş, zinnûreyn lakabını almış!.. Fitneler çıktı, öldürenler katil… Ondan sonra da çok hadiseler çıktı, birçok insanlar yalan yanlış işler yaptılar. Ondan sonra da çok hadiseler çıktı, birçok insanlar yalan yanlış işler yaptılar.

Hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "Ben öldüm mü, Ebû Bekir öldü mü,Hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "Ben öldüm mü, Ebû Bekir öldü mü, Ömer öldü mü, Osman öldü mü ondan sonra gücün yetiyorsa sen de öl!" Ömer öldü mü, Osman öldü mü ondan sonra gücün yetiyorsa sen de öl!"

Çünkü karmakarışık işleri görmektense, bir tarafı tutup da günah işlemektense,Çünkü karmakarışık işleri görmektense, bir tarafı tutup da günah işlemektense, âhirette vebal altında kalmaktansa iman selametliği içinde ölmek daha iyi! âhirette vebal altında kalmaktansa iman selametliği içinde ölmek daha iyi!

İzâ menrabiküm ehlü'l-yemeni yesûkûne nisaehum ve yahmelûne ebnâehumİzâ menrabiküm ehlü'l-yemeni yesûkûne nisaehum ve yahmelûne ebnâehum alâ avâtıkıhım fe innehum minnî ve ene minhüm.alâ avâtıkıhım fe innehum minnî ve ene minhüm. "Yemen halkı sizin yanınızdan geçerken Yemenliler hanımlarını etrafına,"Yemen halkı sizin yanınızdan geçerken Yemenliler hanımlarını etrafına, evlatlarını omuzlarına almışlarken, sevk ediyorken, sizin yanınızdan geçerken;evlatlarını omuzlarına almışlarken, sevk ediyorken, sizin yanınızdan geçerken; bilin ki onlar bendendir ben de onlardanım!" Bu ne demek? "Ben Yemenlileri seviyorum. bilin ki onlar bendendir ben de onlardanım!"

Bu ne demek?

"Ben Yemenlileri seviyorum.
Hanımlarını koruyan, himaye eden, çocuklarını omzuna alan öyle insanları, Yemenliler'i seviyorum.Hanımlarını koruyan, himaye eden, çocuklarını omzuna alan öyle insanları, Yemenliler'i seviyorum. Benim sevdiğimi bilin, onlara iyi muamele edin, misafirperverlik gösterin, acıyın…" filan demek. Benim sevdiğimi bilin, onlara iyi muamele edin, misafirperverlik gösterin, acıyın…" filan demek.

Çünkü yemen halkı fukara ama âşık, dindarlıkları kuvvetli! Veysel Karânî hazretleri de onlardan birisi.Çünkü yemen halkı fukara ama âşık, dindarlıkları kuvvetli! Veysel Karânî hazretleri de onlardan birisi. Peygamber Efendimiz onları böyle methetmiş. Hakikaten de hac yapanlar bilirler. Peygamber Efendimiz onları böyle methetmiş. Hakikaten de hac yapanlar bilirler.

Irak harbinde Irak'ın tarafını tuttu diye Suud'la arası açıldı;Irak harbinde Irak'ın tarafını tuttu diye Suud'la arası açıldı; Suudlar Yemenliler'i sürdüler, dışarıya çıkarttılar.Suudlar Yemenliler'i sürdüler, dışarıya çıkarttılar. Bunlar memleketlerine dönmüş oldu, eskisi kadar Yemenli kalmadı. Bunlar memleketlerine dönmüş oldu, eskisi kadar Yemenli kalmadı. Eskiden oturumsuz olanları filan müsamaha ediyorlardı, şimdi hiç etmiyorlar.Eskiden oturumsuz olanları filan müsamaha ediyorlardı, şimdi hiç etmiyorlar. Hoş insanlardı, gayretli insanlardı, ufak tefek, koşturan insanlardı; Allah selamet versin. Hoş insanlardı, gayretli insanlardı, ufak tefek, koşturan insanlardı; Allah selamet versin.

İzâ merre ricâlün bi-kavmin fe selleme racülün minellezîne merrû ale'l-cülûsîİzâ merre ricâlün bi-kavmin fe selleme racülün minellezîne merrû ale'l-cülûsî ve reddeminhâ ülâhi vahidunve reddeminhâ ülâhi vahidun Selamla ilgili bir hadîs-i şerîf! Selamla ilgili bir hadîs-i şerîf!

"Bir grup insan bir topluluğun yanından geçiyorken, kalabalık birkaç kişi, kalabalık oturmuş olan"Bir grup insan bir topluluğun yanından geçiyorken, kalabalık birkaç kişi, kalabalık oturmuş olan birkaç kişinin yanından geçiyorken geçenlerden bir tanesi bu oturanlardan bir tanesinebirkaç kişinin yanından geçiyorken geçenlerden bir tanesi bu oturanlardan bir tanesine es-Selâmu aleyküm dese, oturanlardan bir tanesi de ve aleyküm selam dese kâfi gelir! es-Selâmu aleyküm dese, oturanlardan bir tanesi de ve aleyküm selam dese kâfi gelir! Hepsinin ayrı ayrı selam vermesine, hepsinin ayrı ayrı selam almasına mecburiyet kalmaz,Hepsinin ayrı ayrı selam vermesine, hepsinin ayrı ayrı selam almasına mecburiyet kalmaz, hacet kalmaz; bu da kifayet eder!" hacet kalmaz; bu da kifayet eder!"

Biliyorsunuz selam almak vermekten daha önemlidir, selâmı almak bir mecburiyet oluyor. Biliyorsunuz selam almak vermekten daha önemlidir, selâmı almak bir mecburiyet oluyor.

Ötekiler vebal altında kalır mı? Kalmaz. "Bir tanesi aldı mı iş tamam olmuş oluyor." demek. Ötekiler vebal altında kalır mı?

Kalmaz. "Bir tanesi aldı mı iş tamam olmuş oluyor." demek.

Cülûs; câlis kelimesinin çoğulu. Cülûs; câlis kelimesinin çoğulu.

İzâ merre ricâlün bi-kavmin fe selleme racülün minellezîne merrû ale'l-cülûsî ve reddeminhâ ülâhi vahidun. İzâ merre ricâlün bi-kavmin fe selleme racülün minellezîne merrû ale'l-cülûsî ve reddeminhâ ülâhi vahidun.

İzâ midiha'l-fâsıku gadıbe'-rabbû vehtezze li-zâlike'l-arş. İzâ midiha'l-fâsıku gadıbe'-rabbû vehtezze li-zâlike'l-arş.

Enes radıyallahu anh'ten, Ebû Hüreyre radıyallahu anhüm ecmaîn rivayet eylemiş. Enes radıyallahu anh'ten, Ebû Hüreyre radıyallahu anhüm ecmaîn rivayet eylemiş.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; İzâ midiha'l-fâsıku gadıbe'-rabbû.Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

İzâ midiha'l-fâsıku gadıbe'-rabbû.
"Fasık methedilirse övülürse Allahu Teâlâ hazretleri bu işe gazap eder!" Fasık ne demek? "Fasık methedilirse övülürse Allahu Teâlâ hazretleri bu işe gazap eder!"

Fasık ne demek?

"Allah'ın emrinden, doğru yoldan sapmış, günah işlemeye dalmış insan" demek. "Allah'ın emrinden, doğru yoldan sapmış, günah işlemeye dalmış insan" demek.

"Aman sen aslansın, ağasın, paşasın, iyisin, hoşsun, şöyledir, böyledir…" diye methedilirse"Aman sen aslansın, ağasın, paşasın, iyisin, hoşsun, şöyledir, böyledir…" diye methedilirse "Fasıkı ne methediyorsun?!" diye methedene gazap eder! "Fasıkı ne methediyorsun?!" diye methedene gazap eder!

Vehtezze li-zâlike'l-arş.Vehtezze li-zâlike'l-arş. "Allahu Teâlâ hazretlerinin arş-ı azamı bu medihten dolayı titrer, sallanır, ihtizaz eder!" "Allahu Teâlâ hazretlerinin arş-ı azamı bu medihten dolayı titrer, sallanır, ihtizaz eder!"

"Aman yâ Rabbi, Allah'ın sevmediği bir günahkâr methediliyor!" diye arş titrer."Aman yâ Rabbi, Allah'ın sevmediği bir günahkâr methediliyor!" diye arş titrer. Bu hatırınızda kalsın.Bu hatırınızda kalsın. Allah kızar, Allah kızdı diye korkudan Allah'ın arşı titrer. Allah gazap etti diye korkuyor.Allah kızar, Allah kızdı diye korkudan Allah'ın arşı titrer. Allah gazap etti diye korkuyor. Fasıka lüzumsuz yere medih yok! Fasıka lüzumsuz yere medih yok!

Bir insan doğru yolda yürüyorsa elini öp, ayağını öp; iyi, güzel ama günahkârı ne diye övüyorsun?!..Bir insan doğru yolda yürüyorsa elini öp, ayağını öp; iyi, güzel ama günahkârı ne diye övüyorsun?!.. Hatta azarla ki hatasını bilsin, dönsün; örnek olmasın!Hatta azarla ki hatasını bilsin, dönsün; örnek olmasın! Hem günahkâr hem fasık, hem hatalı hem yanlış yolda, hem de mevkii makamı, parası pulu var diyeHem günahkâr hem fasık, hem hatalı hem yanlış yolda, hem de mevkii makamı, parası pulu var diye etrafındakiler dalkavukluk yapıyor, övüyor. Allah kızar, Arş-ı âlâ titrer! etrafındakiler dalkavukluk yapıyor, övüyor. Allah kızar, Arş-ı âlâ titrer!

Öyle yapmayın, müslüman dobra dobra konuşacak! Öyle yapmayın, müslüman dobra dobra konuşacak!

Hoşuma gitti,Hoşuma gitti, Osmanlı sultanlarından birisi bir alime dinî ders versin diye haber göndermiş: Osmanlı sultanlarından birisi bir alime dinî ders versin diye haber göndermiş:

Âlim; "O kadar dinî ilimlere aşıksa gelsin burada dinlesin.Âlim; "O kadar dinî ilimlere aşıksa gelsin burada dinlesin. Ona söyle, avcılığı filan bıraksın. Devletin işlerine iyi baksın.Ona söyle, avcılığı filan bıraksın. Devletin işlerine iyi baksın. Bu kadar insanın vebali omzunda!" demiş, nasihatler etmiş. Bu kadar insanın vebali omzunda!" demiş, nasihatler etmiş.

Gelen adam onu gidip padişaha söyleyemez diye;Gelen adam onu gidip padişaha söyleyemez diye; "Yemin et, aynen söylediklerimi nakledeceksin değil mi?" diye bir de yemin ettirmiş, öyle göndermiş."Yemin et, aynen söylediklerimi nakledeceksin değil mi?" diye bir de yemin ettirmiş, öyle göndermiş. Başka bir alime gitmiş, o da aynı şekilde, "Avı filan bıraksın da devlet işlerine baksın, ciddi olsun,Başka bir alime gitmiş, o da aynı şekilde, "Avı filan bıraksın da devlet işlerine baksın, ciddi olsun, ümmetin işlerinde ihmalkârlık göstermesin!" demiş. ümmetin işlerinde ihmalkârlık göstermesin!" demiş.

Padişah olduğu hâlde övmemişler. Fatih Sultan Mehmed, Akşemseddin'in çadırına gelmiş;Padişah olduğu hâlde övmemişler. Fatih Sultan Mehmed, Akşemseddin'in çadırına gelmiş; [Akşemseddin] yattığı yerden kalkmamış. Kalkılmaz mı? Normal olarak kalkılır.[Akşemseddin] yattığı yerden kalkmamış.

Kalkılmaz mı?

Normal olarak kalkılır.
Yatıyormuş, kibirlenmesin diye uzandığı yerden kalkmamış.Yatıyormuş, kibirlenmesin diye uzandığı yerden kalkmamış. Hocası nasihat edecek, aklını başına toplasın, hatalı iş yapmasın. Hocası nasihat edecek, aklını başına toplasın, hatalı iş yapmasın.

Fatih'in bir hocası daha var: Molla Gürânî.Fatih'in bir hocası daha var: Molla Gürânî. Ak sakallı ehl-i Kur'an, alim bir kimse, Fatih'i yetiştiren kimse.Ak sakallı ehl-i Kur'an, alim bir kimse, Fatih'i yetiştiren kimse. Fatih hizaya girmiyormuş, eli avuca sığmıyormuş, haşarıymış; Kur'an öğrenmiyormuş,Fatih hizaya girmiyormuş, eli avuca sığmıyormuş, haşarıymış; Kur'an öğrenmiyormuş, hocaları saymıyormuş… Küçük, haşarı, yaramaz bir çocuk. Babası II. Murad, vezirlerine; hocaları saymıyormuş… Küçük, haşarı, yaramaz bir çocuk. Babası II. Murad, vezirlerine;

"Bizim oğlan hâlâ Kur'ân-ı Kerîm'i sökmedi, elif-be'yi öğrenmedi, hocaları saymıyor…" demiş. "Bizim oğlan hâlâ Kur'ân-ı Kerîm'i sökmedi, elif-be'yi öğrenmedi, hocaları saymıyor…" demiş.

"Aman! Mısır'dan Molla Gürânî diye bir alim geldi. Çok ciddi, çok alim; onu hoca yapalım." "Aman! Mısır'dan Molla Gürânî diye bir alim geldi. Çok ciddi, çok alim; onu hoca yapalım."

"Çağırın" demiş. "Hocam, bizim mahdum sultan Şehzade Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenemedi,"Çağırın" demiş. "Hocam, bizim mahdum sultan Şehzade Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenemedi, yazıya geçemedi, hocalığını yapar mısınız lütfen, Allah rızası için, Müslümanlığı öğrensin…" yazıya geçemedi, hocalığını yapar mısınız lütfen, Allah rızası için, Müslümanlığı öğrensin…"

Bir insanı yetiştirecek; alimin vazifesi hakkı söylemek, öğretmek! Bir insanı yetiştirecek; alimin vazifesi hakkı söylemek, öğretmek!

"Yaparım ama hak ettiği zaman da çakarım, döverim!" demiş. "Eh, nasıl istersen öyle yap." "Yaparım ama hak ettiği zaman da çakarım, döverim!" demiş.

"Eh, nasıl istersen öyle yap."

Elinde değnek, Manisa'ya gitmiş. Manisa'da şehzâde lalası yanında;Elinde değnek, Manisa'ya gitmiş. Manisa'da şehzâde lalası yanında; küçük, "Hocam geldi." diye karşılamış, oturmuşlar. Haşarı, ele avuca sığmıyor.küçük, "Hocam geldi." diye karşılamış, oturmuşlar. Haşarı, ele avuca sığmıyor. Gözümün önüne geliyor gibi oluyor. Kaşını kaldırmış, "Hocam, o yanınızdaki sopa ne?" demiş. Gözümün önüne geliyor gibi oluyor. Kaşını kaldırmış, "Hocam, o yanınızdaki sopa ne?" demiş.

Başkaları sopayla gelmiyorlar, bir şey sezinlemiş. Başkaları sopayla gelmiyorlar, bir şey sezinlemiş.

Ötekisi gayet ciddi, hiç gülmüyor: "Bu te'dip sopasıdır, adam etme, dövme sopasıdır.Ötekisi gayet ciddi, hiç gülmüyor: "Bu te'dip sopasıdır, adam etme, dövme sopasıdır. Eğer derslerine çalışmazsan seni bununla döverim!" demiş. O yine kaşını kaldırmış: Eğer derslerine çalışmazsan seni bununla döverim!" demiş. O yine kaşını kaldırmış:

"Hocam, ben ki padişah çocuğuyum, şehzadesiyim, beni dövmek nasıl mümkün olur,"Hocam, ben ki padişah çocuğuyum, şehzadesiyim, beni dövmek nasıl mümkün olur, reva mıdır?.." derken çat çat değnek bir-iki inmiş, bakmış ki bu hoca başka türlü hoca, reva mıdır?.." derken çat çat değnek bir-iki inmiş, bakmış ki bu hoca başka türlü hoca, öteki hocalara benzemiyor; kısa zamanda Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmiş, daha nice şeyler öğrenmiş. öteki hocalara benzemiyor; kısa zamanda Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmiş, daha nice şeyler öğrenmiş.

"İstanbul'u fetheden ne iyi komutandır…" diye Resûlullah'ın methettiği bir insan olmuş."İstanbul'u fetheden ne iyi komutandır…" diye Resûlullah'ın methettiği bir insan olmuş. Mübarekler öyle yetişmişler. Mübarekler öyle yetişmişler.

Fasık bir insan methedildiği zaman Allah kızar, Arş-ı Azâm titrer. Biz nasıl olacağız? Fasık bir insan methedildiği zaman Allah kızar, Arş-ı Azâm titrer.

Biz nasıl olacağız?

Dosdoğru sözlü olacağız, dobra dobra olacağız, hakkı söyleyeceğiz.Dosdoğru sözlü olacağız, dobra dobra olacağız, hakkı söyleyeceğiz. Ama yumuşak söyle ama sert söyle… Tabii yumuşak söylemek daha iyidir.Ama yumuşak söyle ama sert söyle… Tabii yumuşak söylemek daha iyidir. Karşı taraftaki adamı doğru yola getirmek daha iyidir. Nush ile uslanmayana etmeli tekdir Karşı taraftaki adamı doğru yola getirmek daha iyidir.

Nush ile uslanmayana etmeli tekdir

Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötektir Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötektir

İlk önce nasihat, ondan sonra tekdîr;İlk önce nasihat, ondan sonra tekdîr; ondan sonra da uslanmıyorsa o zaman biraz da ceza gerekiyor, demek ki ceza olunca iyi oluyor. ondan sonra da uslanmıyorsa o zaman biraz da ceza gerekiyor, demek ki ceza olunca iyi oluyor.

Allah bizi her işi kendi rızası için yapanlardan eylesin. Allah bizi her işi kendi rızası için yapanlardan eylesin. Kimseye dalkavukluk ettirmesin, kimsenin önünde hor zelil etmesin, mağlup mahcup etmesin.Kimseye dalkavukluk ettirmesin, kimsenin önünde hor zelil etmesin, mağlup mahcup etmesin. İslâm'ın izzetini yaşamayı ve temsil etmeyi nasip eylesin. Ömrümüzü rızasına uygun geçirmeyi nasip etsin.İslâm'ın izzetini yaşamayı ve temsil etmeyi nasip eylesin. Ömrümüzü rızasına uygun geçirmeyi nasip etsin. Huzuruna sevdiği, razı olduğu bir kul olarak varmayı nasip eylesin.Huzuruna sevdiği, razı olduğu bir kul olarak varmayı nasip eylesin. Cennetiyle, cemâliyle cümlenizi müşerref eylesin. Fâtiha-yı şerîfe mea'l-Besmele… Cennetiyle, cemâliyle cümlenizi müşerref eylesin.

Fâtiha-yı şerîfe mea'l-Besmele…

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2