Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Müslümanın Sıfatları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

27 Ramazan 1408 / 14.05.1988

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Müslümanda Bulunması Gereken Sıfatlar, Hakkın Bir Kısmını Bağışlamak, Geniş, Rahat Ve Sıhhatli İken Dua'dan Geri Kalmama | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Müslümanın Sıfatları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

27 Ramazan 1408 / 14.05.1988

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Müslümanda Bulunması Gereken Sıfatlar, Hakkın Bir Kısmını Bağışlamak, Geniş, Rahat Ve Sıhhatli İken Dua'dan Geri Kalmama | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdülillâhirabbi'l-âlemîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn şefîi'l-müznibînel-Hamdülillâhirabbi'l-âlemîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn şefîi'l-müznibîn tâc-i ruûsinâ ve tabîb-i kulûbinâ Muhammedini'l-Mustafâtâc-i ruûsinâ ve tabîb-i kulûbinâ Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve mentebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ. Emmâ ba'dü. ve âlihî ve sahbihî ve mentebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ.

Emmâ ba'dü.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-hadîs-i kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-hadîs-i kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'ahMuhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'ah ve külle bid'atin dalâle ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nârve külle bid'atin dalâle ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Hurrime ale'n-nâri külli heyyinin leyyinin sehlin karîbin mine'n-nâs. Hurrime ale'n-nâri külli heyyinin leyyinin sehlin karîbin mine'n-nâs.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Çok aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn! Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Çok aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn!

Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti, selamı, bereketi, ihsanı, ikramıAllahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti, selamı, bereketi, ihsanı, ikramı dünya ve âhirette sizlere ve bizlere ihsan olunsun.dünya ve âhirette sizlere ve bizlere ihsan olunsun. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi iki cihanda aziz eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi iki cihanda aziz eylesin.

Peygamberimiz Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerininPeygamberimiz Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyup taallüm eylemek, tefeyyüz etmek için toplanmış bulunuyoruz.mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyup taallüm eylemek, tefeyyüz etmek için toplanmış bulunuyoruz. Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamazdan önce başta Sevgili Efendimiz, Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamazdan önce başta Sevgili Efendimiz, Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem;Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem; onun cümle âl'inin, ashâbının, etbâının ve ahbâbının ruhlarına hediye olsun diye;onun cümle âl'inin, ashâbının, etbâının ve ahbâbının ruhlarına hediye olsun diye; sâir enbiyâ ve mürselîn, cümle evliyâullah ve mukarrabînin ruhlarına;sâir enbiyâ ve mürselîn, cümle evliyâullah ve mukarrabînin ruhlarına; hasseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan ulemâ-yı muhakkıkîn, verese-i Nebî,hasseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan ulemâ-yı muhakkıkîn, verese-i Nebî, sâdâd ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ayrı ayrı sahâbe-i kirâm rıdvanullâhi Teâlâ aleyhim ecmaîn;sâdâd ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ayrı ayrı sahâbe-i kirâm rıdvanullâhi Teâlâ aleyhim ecmaîn; Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyyü'l-Mürtezâ'dan, üstadımız Muhammed Zahid hazretlerine kadarEbû Bekr-i Sıddîk ve Aliyyü'l-Mürtezâ'dan, üstadımız Muhammed Zahid hazretlerine kadar güzerân eylemiş olan cümle mensuplarının ruhları için; bu beldeleri canlarını, mallarınıgüzerân eylemiş olan cümle mensuplarının ruhları için; bu beldeleri canlarını, mallarını ortaya koyarak rızâ-yi Bârî'yi kazanmak için cihat ederek fethetmiş olan sâdâd ve mücahitlerin;ortaya koyarak rızâ-yi Bârî'yi kazanmak için cihat ederek fethetmiş olan sâdâd ve mücahitlerin; şehitlerin, gazilerin ruhları için; cümle ashâb-ı hayrât u hasenâtınşehitlerin, gazilerin ruhları için; cümle ashâb-ı hayrât u hasenâtın ve hasseten bu caminin yapılmasına, yaşamasına yardımcı olanların ruhları için;ve hasseten bu caminin yapılmasına, yaşamasına yardımcı olanların ruhları için; uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelen siz kardeşlerimizinuzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelen siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhları için;âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhları için; bu hadîs-i şerîfleri nakil ve rivayet etmiş olan alimlerin, râvilerin ruhları için; bu hadîs-i şerîfleri nakil ve rivayet etmiş olan alimlerin, râvilerin ruhları için; bizim de dünya ve âhiret hayrına, selametine, saadetine nail olmamıza vesile olması içinbizim de dünya ve âhiret hayrına, selametine, saadetine nail olmamıza vesile olması için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup başlayalım. Bismillâhirrahmânirrahîm. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup başlayalım.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh; mezhep İmamı, Hanbelî mezhebinin kurucusu,Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh; mezhep İmamı, Hanbelî mezhebinin kurucusu, aynı zamanda büyük hadis alimi.aynı zamanda büyük hadis alimi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

Hurrime ale'n-nâri külli heyyinin leyyinin sehlin karîbin mine'n-nâs.Hurrime ale'n-nâri külli heyyinin leyyinin sehlin karîbin mine'n-nâs. "Her hafif, sakin tavırlı, yumuşak, ahbaplığı kolay, insanlara yakın, ülfet edilebilen,"Her hafif, sakin tavırlı, yumuşak, ahbaplığı kolay, insanlara yakın, ülfet edilebilen, sevimli, sempatik insan cehenneme haram kılındı." sevimli, sempatik insan cehenneme haram kılındı."

Bu hadîs-i şerîften anlıyoruz ki müslümanın bu sıfatlara sahip olması lazım.Bu hadîs-i şerîften anlıyoruz ki müslümanın bu sıfatlara sahip olması lazım. Çünkü böyle bir insan cehenneme girmeyecek.Çünkü böyle bir insan cehenneme girmeyecek. Yani cennete girecek, cehenneme girmesi yasak edilmiş, haram kılınmış. Yani cennete girecek, cehenneme girmesi yasak edilmiş, haram kılınmış.

"Hayır, böyle mübarek, böyle güzel huylu bir insan cehenneme giremez!" denmiş gibi oluyor."Hayır, böyle mübarek, böyle güzel huylu bir insan cehenneme giremez!" denmiş gibi oluyor. O bakımdan fevkalade önemli. O bakımdan fevkalade önemli.

Heyyin; "Kolay, hafif, bir problem olmayan insan" mânasını ifade ediyor. Heyyin; "Kolay, hafif, bir problem olmayan insan" mânasını ifade ediyor.

Leyyin; "Yumuşak" mânasını ifade ediyor. Sehl; "Kolay" mânasına geliyor. Leyyin; "Yumuşak" mânasını ifade ediyor.

Sehl; "Kolay" mânasına geliyor.

Karîbü'n-mine'n-nâs. "İnsanlara yakın, insanlardan bucak bucak kaçan,Karîbü'n-mine'n-nâs. "İnsanlara yakın, insanlardan bucak bucak kaçan, ülfet edilmez kimse değil de sevimli, sokulgan, yanına yaklaşılabilir,ülfet edilmez kimse değil de sevimli, sokulgan, yanına yaklaşılabilir, kendisiyle ahbaplık edilebilir yumuşak bir insan!" kendisiyle ahbaplık edilebilir yumuşak bir insan!"

Demek ki bu sıfat fevkalade önemli bir sıfat olmuş oluyor.Demek ki bu sıfat fevkalade önemli bir sıfat olmuş oluyor. Bizim bu vasıflara sahip olmaya özellikle dikkat etmemiz gerekiyor. Bazımızda şöyle bir kanaat var: Bizim bu vasıflara sahip olmaya özellikle dikkat etmemiz gerekiyor.

Bazımızda şöyle bir kanaat var:

"Ben Cenâb-ı Hakk'ın yolunda yürüyorum, bütün öteki insanlar yürürse ne âlâ, yürümezse kendileri bilir!" "Ben Cenâb-ı Hakk'ın yolunda yürüyorum, bütün öteki insanlar yürürse ne âlâ, yürümezse kendileri bilir!"

Kaşlarımızı çatıyoruz, gayet ciddi bir tavırla gidip geliyoruz. Kaşlarımızı çatıyoruz, gayet ciddi bir tavırla gidip geliyoruz.

Yahu mübarek, bir tebessüm et, kaşlarını bir kaldır birazcık yumuşak ol… Yahu mübarek, bir tebessüm et, kaşlarını bir kaldır birazcık yumuşak ol…

"Pas vermek" deniliyor ya; birazcık bir ahbaplık edelim, bir selam ver, bir selamımızı al."Pas vermek" deniliyor ya; birazcık bir ahbaplık edelim, bir selam ver, bir selamımızı al. Biraz bir dur bakalım, bir hâl hatır soralım, konuşalım… Biraz bir dur bakalım, bir hâl hatır soralım, konuşalım…

Sarp, hiç yanına yanaşmak mümkün değil, böyle,Sarp, hiç yanına yanaşmak mümkün değil, böyle, yalçın kayalık gibi dalgaların gelip çat diye vurup da geriye devrilip parça parça olduğu gibi sert oluyoruz!yalçın kayalık gibi dalgaların gelip çat diye vurup da geriye devrilip parça parça olduğu gibi sert oluyoruz! Lüzum yok! Eşiddâu ale'l-küffâri ruhemâu beynehüm. Lüzum yok!

Eşiddâu ale'l-küffâri ruhemâu beynehüm.

Kendi aralarında müslümanlar yumuşak olacak! "Peki, karşımızdaki günah işliyor?.." Kendi aralarında müslümanlar yumuşak olacak!

"Peki, karşımızdaki günah işliyor?.."

Günahını sevmeyeceksin, tabii günahı sevmek mümkün değil! Günahını sevmeyeceksin, tabii günahı sevmek mümkün değil!

Geçen gün bizim İskenderpaşa Camii'nde çok mübarek bir hoca efendi;Geçen gün bizim İskenderpaşa Camii'nde çok mübarek bir hoca efendi; yaşlı, beli iki kat olmuş, tam belini doğrultamıyor.yaşlı, beli iki kat olmuş, tam belini doğrultamıyor. Zamanında selvi gibi uzun da boyluymuş demek ki ama şimdi beli iki kat.Zamanında selvi gibi uzun da boyluymuş demek ki ama şimdi beli iki kat. Her namaza gelir, en ön safta namaz kılar. Çok da nüktedan, şakacı bir insan. Her namaza gelir, en ön safta namaz kılar. Çok da nüktedan, şakacı bir insan. Evvelki sene bana şöyle bir şaka yapmıştı: "Ben anlayamadım yahu, nedir bu?Evvelki sene bana şöyle bir şaka yapmıştı:

"Ben anlayamadım yahu, nedir bu?
Bıktım. Git, diyorum. Bir türlü gitmiyor…" filan dedi. Bıktım. Git, diyorum. Bir türlü gitmiyor…" filan dedi. Ben de "İhtiyar amca herhâlde biraz sapıttı…" filan dedim kendi kendime. Böyle gayet kaşları çatık: Ben de "İhtiyar amca herhâlde biraz sapıttı…" filan dedim kendi kendime. Böyle gayet kaşları çatık:

"Davet etmedim. Git, diyorum. Gitmiyor!.." filan dedi. "Davet etmedim. Git, diyorum. Gitmiyor!.." filan dedi.

"Yahu insan misafire böyle 'Git!' der mi?" filan diye ben adamakıllı daha çok şaşırdım."Yahu insan misafire böyle 'Git!' der mi?" filan diye ben adamakıllı daha çok şaşırdım. Meğer nezle olmuş, onu söylüyormuş. Şakacı bir insan, bembeyaz sakallı. Meğer nezle olmuş, onu söylüyormuş. Şakacı bir insan, bembeyaz sakallı.

"Ben davet etmedim. Git, diyorum da gitmiyor." diyor. Hastalıkmış. "Ben davet etmedim. Git, diyorum da gitmiyor." diyor. Hastalıkmış.

Bir sefer de namaz bitti, diyor ki; "Hocam, Allah bir kimseye lanet etmiş.Bir sefer de namaz bitti, diyor ki;

"Hocam, Allah bir kimseye lanet etmiş.
Allah lanet etmiş, biz şimdi ona rahmet mi okuyacağız? Allah lanet etmiş." Allah lanet etmiş, biz şimdi ona rahmet mi okuyacağız? Allah lanet etmiş."

Ben anlayamadım, tebessüm ettim. Yine taşın altından bir şey çıkacak, biliyorum.Ben anlayamadım, tebessüm ettim. Yine taşın altından bir şey çıkacak, biliyorum. Çünkü hocaefendi nüktedan bir insan, gönlü şen. Beli iki kat olmuş ama kendisi neşeli, genç, ruhu genç. Çünkü hocaefendi nüktedan bir insan, gönlü şen. Beli iki kat olmuş ama kendisi neşeli, genç, ruhu genç.

"Nedir?" filan diye baktı, bir kere daha söyledi: "Nedir?" filan diye baktı, bir kere daha söyledi:

"Allah bir insana lanet etse biz onu, o insanı koruyacak mıyız?" "Allah bir insana lanet etse biz onu, o insanı koruyacak mıyız?"

Allah lanet etmiş, korumak mümkün olur mu?!..Allah lanet etmiş, korumak mümkün olur mu?!.. Korumayız tabii, Allah'ın düşmanı bizim de düşmanımızdır. Allah'ın düşmanını dost edinmek olmaz. Korumayız tabii, Allah'ın düşmanı bizim de düşmanımızdır. Allah'ın düşmanını dost edinmek olmaz.

Meğer diyor ki; Tebbet yedâ ebî lehebin vetebb'. Meğer diyor ki;

Tebbet yedâ ebî lehebin vetebb'.

Kur'ân-ı Kerîm'de Ebû Leheb'e ve hanımına -hanımı da demek doğru değil- karısına lanet etti.Kur'ân-ı Kerîm'de Ebû Leheb'e ve hanımına -hanımı da demek doğru değil- karısına lanet etti. Kur'ân-ı Kerîm'de, Ebû Leheb Allah'ın sevmediği Peygamber Efendimiz'in sevmediği çok zalim,Kur'ân-ı Kerîm'de, Ebû Leheb Allah'ın sevmediği Peygamber Efendimiz'in sevmediği çok zalim, çok eşkıya, çok suçlu, günahkâr bir herif. Bu sûrenin içinde ondan bahsediliyor. çok eşkıya, çok suçlu, günahkâr bir herif. Bu sûrenin içinde ondan bahsediliyor.

"Niye burada o sûre okunmuyor? Ben İskenderpaşa'ya geldim, hiç bu sûre okunmuyor!.." diyor. "Niye burada o sûre okunmuyor? Ben İskenderpaşa'ya geldim, hiç bu sûre okunmuyor!.." diyor.

"Yanılıyorsun, burada hatim sürülür bu İskenderpaşa Camii'nde "Yanılıyorsun, burada hatim sürülür bu İskenderpaşa Camii'nde hatim sürülünce de tabii hatim devam ede ede geldi mi Tebbet sûresi de okunur.hatim sürülünce de tabii hatim devam ede ede geldi mi Tebbet sûresi de okunur. Demek ki okunuyormuş…" dedim. Ben de bir güldüm ona. Demek ki okunuyormuş…" dedim.

Ben de bir güldüm ona.

"Ama ayda bir defa [okunuyor]. Ben Balkanlar'dan Kafkasya'ya kadar her yerde dolaştım…" "Ama ayda bir defa [okunuyor]. Ben Balkanlar'dan Kafkasya'ya kadar her yerde dolaştım…"

Demek ki çok yerde vazife yapmış. Demek ki çok yerde vazife yapmış.

"Orada akşam namazlarında filan Tebbet yedâ sûresini çok okurlardı." diyor."Orada akşam namazlarında filan Tebbet yedâ sûresini çok okurlardı." diyor. Burada az okunuyor, demek istiyor. Fakat sevimli, sempatik.Burada az okunuyor, demek istiyor.

Fakat sevimli, sempatik.
Artık herkes onun etrafına halka oldu, sözünü gülerek dinliyorlar. Biliyor ki şaka, latife konuşuyor. Artık herkes onun etrafına halka oldu, sözünü gülerek dinliyorlar. Biliyor ki şaka, latife konuşuyor.

Demek ki insanın bir sevimli olması lazım, yumuşak olması lazım.Demek ki insanın bir sevimli olması lazım, yumuşak olması lazım. Peygamber Efendimiz'in de latife yaptığı mâlum.Peygamber Efendimiz'in de latife yaptığı mâlum. Kendi hanımlarına latife yaptığı, yaşlı akrabasına latife yaptığı;Kendi hanımlarına latife yaptığı, yaşlı akrabasına latife yaptığı; küçük çocuklarla ilgilendiği, onlara latife, tatlı söz söylediği biliniyor. küçük çocuklarla ilgilendiği, onlara latife, tatlı söz söylediği biliniyor.

Bir çocuğu görüyor yolda da soruyor: "Hani senin kuşun vardı, ne oldu?" Bir çocuğu görüyor yolda da soruyor:

"Hani senin kuşun vardı, ne oldu?"

Bir kuşu varmış, ölmüş. Onun derdiyle dertleniyor. Onun ilgisini çekecek şeylerle meşgul oluyor. Bir kuşu varmış, ölmüş. Onun derdiyle dertleniyor. Onun ilgisini çekecek şeylerle meşgul oluyor.

Bir hadîs-i şerîfinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki; Bir hadîs-i şerîfinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki;

el-Mü'minu e’lifun, me’lifun.el-Mü'minu e’lifun, me’lifun. "Müslüman kendisi başkalarıyla ülfet eder, başkaları kendisiyle ülfet edebilir bir kimsedir." "Müslüman kendisi başkalarıyla ülfet eder, başkaları kendisiyle ülfet edebilir bir kimsedir."

Kendisi başkalarına güleç yüzlü, sokulgan; başkaları da kendisinin yanına gelebiliyor.Kendisi başkalarına güleç yüzlü, sokulgan; başkaları da kendisinin yanına gelebiliyor. Kapıları açık, çevresi müsait, yüzü müsait; yanına sokulunabiliyor. Kapıları açık, çevresi müsait, yüzü müsait; yanına sokulunabiliyor.

Lâ hayra fî men lâ ya'lefu ve lâ yu'lefu.Lâ hayra fî men lâ ya'lefu ve lâ yu'lefu. "Kendisiyle geçinilmeyen, kendisi başkasına yanaşmayan, sokulmayan kimsede hiçbir hayır yoktur!" "Kendisiyle geçinilmeyen, kendisi başkasına yanaşmayan, sokulmayan kimsede hiçbir hayır yoktur!"

Lâ; lâm, lâ en-nâfiye li'l-cins. Lâ edatı bütün cinsi reddeden bir edattır: Lâ; lâm, lâ en-nâfiye li'l-cins.

Lâ edatı bütün cinsi reddeden bir edattır:

"Hiçbir hayır yok." diyor."Hiçbir hayır yok." diyor. Geçimsiz insanda, sokulmayan insanda, nobran, kimsenin yanına gelmeyen insanda bir hayır yok! Geçimsiz insanda, sokulmayan insanda, nobran, kimsenin yanına gelmeyen insanda bir hayır yok!

Demek ki müslümanlar birbirleriyle sohbet edecek.Demek ki müslümanlar birbirleriyle sohbet edecek. Demek ki müslümanlar birbirlerini sevecek, sevmenin şartı olan güleç yüzü de karşı taraf Demek ki müslümanlar birbirlerini sevecek, sevmenin şartı olan güleç yüzü de karşı taraf benim tarafa bu taraf öbür tarafa gösterecek. Sokulan olacaklar, yumuşak olacaklar.benim tarafa bu taraf öbür tarafa gösterecek. Sokulan olacaklar, yumuşak olacaklar. Problem çıkartmayacaklar, problemleri örtücü olacaklar, kusurları görmez olacaklar. Problem çıkartmayacaklar, problemleri örtücü olacaklar, kusurları görmez olacaklar. Bazı şeyleri görmemek iyidir, bazı şeyleri duymamak iyidir, bazı şeyleri söylememek iyidir…Bazı şeyleri görmemek iyidir, bazı şeyleri duymamak iyidir, bazı şeyleri söylememek iyidir… İyi ki söylememişim, diye insan sonunda memnun olur. İyi ki söylememişim, diye insan sonunda memnun olur.

Eskiden medresede birisi okumuş okumuş okumuş, tahsili bitmiş. İyi bir hoca olmuş.Eskiden medresede birisi okumuş okumuş okumuş, tahsili bitmiş. İyi bir hoca olmuş. Gidecek, dönecek; hocası ona birkaç nasihat etmiş. Nasihatlerinden birisinde demiş ki; Gidecek, dönecek; hocası ona birkaç nasihat etmiş. Nasihatlerinden birisinde demiş ki;

"Fevrî hareket etme, sinirlenme!" "Fevrî hareket etme, sinirlenme!"

Başka nasihatleri de var da kızmamasını, sakin olmasını, halim olmasını,Başka nasihatleri de var da kızmamasını, sakin olmasını, halim olmasını, teenniyle hareket etmesini iyice söyleyerek nasihatlemiş. Adam da kalkmış, memleketine gelmiş. teenniyle hareket etmesini iyice söyleyerek nasihatlemiş. Adam da kalkmış, memleketine gelmiş.

Ama kaç sene geçmiş. Memleketinden ilim için çıktı.Ama kaç sene geçmiş. Memleketinden ilim için çıktı. Demek ki yeni evlenmiş, düğün yapmış. Ondan sonra kalkmış gitmiş ilme.Demek ki yeni evlenmiş, düğün yapmış. Ondan sonra kalkmış gitmiş ilme. On sene mi on beş sene mi ne kadar geçtiyse aradan uzun bir zaman geçmiş. Köyüne, evine gelmiş.On sene mi on beş sene mi ne kadar geçtiyse aradan uzun bir zaman geçmiş. Köyüne, evine gelmiş. Evin camından bakmış ki hanımı var, hanımın yanında da bir delikanlı var. Hemen silahına sarılmış: Evin camından bakmış ki hanımı var, hanımın yanında da bir delikanlı var. Hemen silahına sarılmış:

"Ben bu delikanlıyı bir haklayayım!.." "Ben bu delikanlıyı bir haklayayım!.."

Ondan sonra hocasının nasihati gözünün önüne gelmiş. Neyse kapıyı çalmış, içeri girmiş. Ama kaşları çatık! Ondan sonra hocasının nasihati gözünün önüne gelmiş. Neyse kapıyı çalmış, içeri girmiş. Ama kaşları çatık!

Hanım; "Hoş geldin…" filan, bir hürmet… O yine kaşları çatık duruyor. Hanım;

"Hoş geldin…" filan, bir hürmet… O yine kaşları çatık duruyor.

Hanım demiş ki; "Bak, bu da bizim evladımız filan…" Hanım demiş ki;

"Bak, bu da bizim evladımız filan…"

Meğerse o küçük bebek olarak bıraktığı çocuk, koca delikanlı olmuş! Meğerse o küçük bebek olarak bıraktığı çocuk, koca delikanlı olmuş!

Şimdi kızgın olsaydı silahı hemen işletseydi hanımını da öldürecekti çocuğunu da öldürecekti!Şimdi kızgın olsaydı silahı hemen işletseydi hanımını da öldürecekti çocuğunu da öldürecekti! Ondan sonra oturup bir sürü pişman olacaktı.Ondan sonra oturup bir sürü pişman olacaktı. Demek ki insanın sakin, yumuşak, insanlara hoş tavırlı bir kimse olması icap ediyormuş.Demek ki insanın sakin, yumuşak, insanlara hoş tavırlı bir kimse olması icap ediyormuş. Dostluk ve muhabbet İslâm'da çok önemli olduğundan! Dostluk ve muhabbet İslâm'da çok önemli olduğundan!

İslâm'da dostluğun sevabı çok fazla!İslâm'da dostluğun sevabı çok fazla! İnsanların hepsi hesabın telaşında ruz-ı mahşerde sıkıntı çekip dururkenİnsanların hepsi hesabın telaşında ruz-ı mahşerde sıkıntı çekip dururken Allah birbirleriyle samimi dost ihvan kardeş olanları Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelendirecek!Allah birbirleriyle samimi dost ihvan kardeş olanları Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelendirecek! Bu tarikat kardeşliği de güzel yapılırsa demek ki samimi samimi dostluk olursaBu tarikat kardeşliği de güzel yapılırsa demek ki samimi samimi dostluk olursa o zaman Allahu Teâlâ hazretleri bizleri de arşının gölgesinde gölgelendirdiğio zaman Allahu Teâlâ hazretleri bizleri de arşının gölgesinde gölgelendirdiği bahtiyarların arasına dâhil edebilir. Bu güzel sıfata hepimiz sahip olalım. bahtiyarların arasına dâhil edebilir. Bu güzel sıfata hepimiz sahip olalım.

Güler yüzlü olalım, güleç yüzlü olalım, tatlı dilli olalım. Geçimli olalım.Güler yüzlü olalım, güleç yüzlü olalım, tatlı dilli olalım. Geçimli olalım. Arkadaşlarımızı sevelim, arkadaşlarımıza fırsat verelim, ahbaplığı tatlı yürütmek için güleç yüz gösterelim.Arkadaşlarımızı sevelim, arkadaşlarımıza fırsat verelim, ahbaplığı tatlı yürütmek için güleç yüz gösterelim. Biz onlara gidelim, onlar bize gelsin. Kavgacı gürültücü darılıcı kızıcı kimseler olmamaya itina edelim. Biz onlara gidelim, onlar bize gelsin. Kavgacı gürültücü darılıcı kızıcı kimseler olmamaya itina edelim. Komşularımıza da muamelelerimiz öyle olmalı. Komşularımıza da muamelelerimiz öyle olmalı.

İki Müslüman doğru düzgün ortaklık yapamıyor, iki komşu doğru düzgün geçinemiyor,İki Müslüman doğru düzgün ortaklık yapamıyor, iki komşu doğru düzgün geçinemiyor, iki kardeş birbirine düşman… Türkiye'de bu durum çok! "Neden?" iki kardeş birbirine düşman… Türkiye'de bu durum çok!

"Neden?"

"Umumiyetle İslâmî bilginin zayıf olmasından!" "Peki, bunu müslümanlarda da görüyoruz, neden?.." "Umumiyetle İslâmî bilginin zayıf olmasından!"

"Peki, bunu müslümanlarda da görüyoruz, neden?.."

Müslümanlar "Biz müslümanız!" diyorlar amaMüslümanlar "Biz müslümanız!" diyorlar ama Peygamber Efendimiz'in sallallahu aleyhi ve sellem hadîs-i şerîflerini çok iyi bilmiyorlar.Peygamber Efendimiz'in sallallahu aleyhi ve sellem hadîs-i şerîflerini çok iyi bilmiyorlar. Bilseler öyle olmayacak, daha başka türlü bir manzara ile karşılaşacağız. Bilseler öyle olmayacak, daha başka türlü bir manzara ile karşılaşacağız. Kötülük yapana iyilik yapmak, dargın durana gitmek, zulmedeni affetmek,Kötülük yapana iyilik yapmak, dargın durana gitmek, zulmedeni affetmek, güzel huylu olmak Müslümanlığın şiarı olmuş oluyor. güzel huylu olmak Müslümanlığın şiarı olmuş oluyor. İnşallah hepimiz bundan sonra öyle yapmaya söz verelim, gayret edelim. İnşallah hepimiz bundan sonra öyle yapmaya söz verelim, gayret edelim.

Hasbü'm-riin mine'l-buhli en yekûle âhuzü hakkî küllehû velâ edehu minhü şey'â. Hasbü'm-riin mine'l-buhli en yekûle âhuzü hakkî küllehû velâ edehu minhü şey'â.

Bu ikinci hadîs-i şerîf yeni bir konuyu gözümüzün önüne seriyor.Bu ikinci hadîs-i şerîf yeni bir konuyu gözümüzün önüne seriyor. Belki daha önce duymamışsanız çok hayret edeceksiniz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Belki daha önce duymamışsanız çok hayret edeceksiniz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Hasbü'm-riin mine'l-buhli en yekûle. "Kişinin cimrilikten yana nasibi olarak şöyle demesi yeter."Hasbü'm-riin mine'l-buhli en yekûle. "Kişinin cimrilikten yana nasibi olarak şöyle demesi yeter." Âhuzü hakkî küllehû velâ edehu minhü şey'â. "Bütün hakkımı ondan alacağım, hiç bir şey bırakmayacağım." Âhuzü hakkî küllehû velâ edehu minhü şey'â. "Bütün hakkımı ondan alacağım, hiç bir şey bırakmayacağım."

"Zırnık bırakmayacağım, zerre bırakmayacağım."Zırnık bırakmayacağım, zerre bırakmayacağım. Karşımdaki insandan kazıya kazıya, kökleye hakkımın tamamını alacağım." Karşımdaki insandan kazıya kazıya, kökleye hakkımın tamamını alacağım."

Peygamber Efendimiz; "Cimrilik olarak, cimrilikten nasip olarak bu yeter." diyor. Peygamber Efendimiz; "Cimrilik olarak, cimrilikten nasip olarak bu yeter." diyor.

Enteresan bir tavsiye, önemli bir hakikatin ifadesi.Enteresan bir tavsiye, önemli bir hakikatin ifadesi. Umumiyetle biz; "Hakkımız değil mi, alacağım!" deriz.Umumiyetle biz; "Hakkımız değil mi, alacağım!" deriz. En ince teferruatına varıncaya kadar işi takip ederiz. En ince teferruatına varıncaya kadar işi takip ederiz. Hâlbuki Peygamber Efendimiz ; "O kadar ince eleme, o kadar derinine daldırma; Hâlbuki Peygamber Efendimiz ; "O kadar ince eleme, o kadar derinine daldırma; biraz yumuşak ol." demiş oluyor bu hadîs-i şerîf'ten anladığımız biraz yumuşak ol." demiş oluyor bu hadîs-i şerîf'ten anladığımız hakkının bir kısmını bağışlayıver demiş oluyor.hakkının bir kısmını bağışlayıver demiş oluyor. Çünkü sonuna kadar alacağım derken bir takım dargınlıklar olur, sinirlenmeler, kızgınlıklar olur.Çünkü sonuna kadar alacağım derken bir takım dargınlıklar olur, sinirlenmeler, kızgınlıklar olur. Oradan da huzursuzluklar, kavgalar, gürültüler çıkabilir.Oradan da huzursuzluklar, kavgalar, gürültüler çıkabilir. "Sonuna kadar bu benim, zırnığını alacağım." derken"Sonuna kadar bu benim, zırnığını alacağım." derken bakarsın karşı taraf darılmış, o da sinirlenmiş, o da bir başka tavra geçmiş olabilir. bakarsın karşı taraf darılmış, o da sinirlenmiş, o da bir başka tavra geçmiş olabilir.

Yunus Emre rahmetuallahi aleyh galiba bizim bu dinî konularda bilmediğimiz pek çok şeyiYunus Emre rahmetuallahi aleyh galiba bizim bu dinî konularda bilmediğimiz pek çok şeyi hadisleri iyice hazmetmiş de güzel ahlâk olarak kendi üzerine güzelce sindirmiş. Kendi içine sindirmiş ki; hadisleri iyice hazmetmiş de güzel ahlâk olarak kendi üzerine güzelce sindirmiş. Kendi içine sindirmiş ki;

Nazar eyle itürü Bazar eyle götürü Yaradılanı hoş gör Yaradandan ötürü Nazar eyle itürü

Bazar eyle götürü

Yaradılanı hoş gör

Yaradandan ötürü

İtürü nazar etmek, "keskin nazar etmek" demek. " İtürü nazar etmek, "keskin nazar etmek" demek. "

Nazar eyle itürü "Baktığın şeye dikkatli bak, meseleyi hemen kavra.Nazar eyle itürü

"Baktığın şeye dikkatli bak, meseleyi hemen kavra.
Çok dikkatli bak, manzarayı hemen anla, durumu kavra." Çok dikkatli bak, manzarayı hemen anla, durumu kavra."

Bazar eyle götürü "Götürü pazarlık et, öyle küçük detayla uğraşma." Bazar eyle götürü

"Götürü pazarlık et, öyle küçük detayla uğraşma."

"Acaba on buçuk kilo mu gelir, on kilo yedi yüz elli gram mı gelir, on kilo sekiz yüz gram mı gelir?"Acaba on buçuk kilo mu gelir, on kilo yedi yüz elli gram mı gelir, on kilo sekiz yüz gram mı gelir? Bir kilosu iki yüz yetmiş beş lira olduğuna göre üç yüz gramı da şununla çarparsan şöyle mi olur?.." Bir kilosu iki yüz yetmiş beş lira olduğuna göre üç yüz gramı da şununla çarparsan şöyle mi olur?.."

Yahu işte yuvarlak on kilo hesabından şunu yapıversen kıyamet mi kopar!Yahu işte yuvarlak on kilo hesabından şunu yapıversen kıyamet mi kopar! Birazcık yuvarlak yapıver. Hayrını gör, filan deyiver… Olmaz mı? Olur, o zaman yumuşaklık olur. Birazcık yuvarlak yapıver. Hayrını gör, filan deyiver…

Olmaz mı?

Olur, o zaman yumuşaklık olur.

Bir profesör arkadaşla [giderken] -Allah selamet versin-Bir profesör arkadaşla [giderken] -Allah selamet versin- Evine bir şeyler lazımmış, dur, dedi."Arabadan inelim de şu pazardan birkaç bir şey alalım." dedi.Evine bir şeyler lazımmış, dur, dedi."Arabadan inelim de şu pazardan birkaç bir şey alalım." dedi. Yanında ben de indim. O bizden yaşça büyük. Yanında ben de indim. O bizden yaşça büyük.

Manava gittik, bir şey alacağız. Üstüne fiyat koymuş: 495 fiyat bu! Manava gittik, bir şey alacağız. Üstüne fiyat koymuş: 495 fiyat bu!

O arkadaş diyor ki; "500 olmaz mı?" 495, 500'den daha aşağı.O arkadaş diyor ki;

"500 olmaz mı?"

495, 500'den daha aşağı.
Umumiyetle biz alışveriş yapacağımız zaman tenzilat yaptırırız: Umumiyetle biz alışveriş yapacağımız zaman tenzilat yaptırırız:

"400 olmaz mı, 450 olmaz mı?.." demesi lazım. "500 olmaz mı?" diyor. "400 olmaz mı, 450 olmaz mı?.." demesi lazım. "500 olmaz mı?" diyor.

Adam şöyle bakıyor, yanlış mı söylüyor diye tereddüt etti… "500 olmaz mı?" Adam gülüyor. Adam şöyle bakıyor, yanlış mı söylüyor diye tereddüt etti…

"500 olmaz mı?"

Adam gülüyor.

"Canım 500 olsun." dedi, çıkarttı 500'ü verdi."Canım 500 olsun." dedi, çıkarttı 500'ü verdi. Bitti, çünkü 495, 5 lirayı arayacak, bulacak vs. Tersine pazarlık!Bitti, çünkü 495, 5 lirayı arayacak, bulacak vs. Tersine pazarlık! İlk defa o adamda gördüm ben, ilk defa! 495 olacak da ne olacak?!.. İlk defa o adamda gördüm ben, ilk defa! 495 olacak da ne olacak?!..

Vitrinlerde Avrupa'dan gelme bir kurnazlık olarak fiyat yazıyorlar: 1298 lira! Vitrinlerde Avrupa'dan gelme bir kurnazlık olarak fiyat yazıyorlar: 1298 lira!

Bin iki yüzlü ilk iki rakam dikkati çeksin, ucuz sayılsın! Hâlbuki bin üç yüz lira, demek.Bin iki yüzlü ilk iki rakam dikkati çeksin, ucuz sayılsın! Hâlbuki bin üç yüz lira, demek. İki lirasının ne lafı var; doksan dokuz, doksan dokuz… Bir sürü bir şey! İki lirasının ne lafı var; doksan dokuz, doksan dokuz… Bir sürü bir şey!

Almanya'dan muz alacağım. Orada, bizdeki elmanın bolluğu gibi çok bol.Almanya'dan muz alacağım. Orada, bizdeki elmanın bolluğu gibi çok bol. Pazarlarda sebil, yığınla! Traktörü getiririz, deviririz;Pazarlarda sebil, yığınla! Traktörü getiririz, deviririz; üç kilosu bilmem ne kadara filan diye, beş kilosu bilmem ne kadara diye satarız… Muz orada sebil, çok ucuz. üç kilosu bilmem ne kadara filan diye, beş kilosu bilmem ne kadara diye satarız… Muz orada sebil, çok ucuz.

Afrika ülkelerine mal gönderiyorlar şilep oradan gelirken Güney Amerika'dan, Orta Amerika'dan,Afrika ülkelerine mal gönderiyorlar şilep oradan gelirken Güney Amerika'dan, Orta Amerika'dan, Afrika'dan yığınla muzla geliyor. Satılıyor; çok ucuz, doksan dokuz fenik.Afrika'dan yığınla muzla geliyor. Satılıyor; çok ucuz, doksan dokuz fenik. Ben de şu kadar aldım, ceplerimi karıştırdım: Bir iki fenik eksiklik var. Ben de şu kadar aldım, ceplerimi karıştırdım: Bir iki fenik eksiklik var.

"Onu da saymayıverseniz olmaz mı?" dedim. "Yok, kuruşu kuruşuna!" "Onu da saymayıverseniz olmaz mı?" dedim.

"Yok, kuruşu kuruşuna!"

"Peki." dedim, o zaman çıkarttım bir para daha verdim. Onun üstünü kuruş kuruş verdi."Peki." dedim, o zaman çıkarttım bir para daha verdim. Onun üstünü kuruş kuruş verdi. Almanlar'ın da cimriliği! Bu kadar nekes! Almanlar'ın da cimriliği! Bu kadar nekes!

Yahu bu malı satıyorsun işte; bundan en aşağı yüzde otuz kazanırsın,Yahu bu malı satıyorsun işte; bundan en aşağı yüzde otuz kazanırsın, ne olur iki fenik [az] oluverse ama tabii terbiye noksanlığı: "Olmaz!" dedi. ne olur iki fenik [az] oluverse ama tabii terbiye noksanlığı: "Olmaz!" dedi.

Peki, olmazsa başına çalınsın. Sana hiçbir ihtiyacım yok! Ben de çıkarttım verdim.Peki, olmazsa başına çalınsın. Sana hiçbir ihtiyacım yok! Ben de çıkarttım verdim. Ama onların terbiyesi böyle! Ama onların terbiyesi böyle!

İki arkadaş bir yere gidecek, birisi ötekisine ikram edecek; etmiyor! Diyor ki; "Alman usulü yapalım!" İki arkadaş bir yere gidecek, birisi ötekisine ikram edecek; etmiyor! Diyor ki; "Alman usulü yapalım!"

O Alman usulü, bizim usulümüzde ikram!O Alman usulü, bizim usulümüzde ikram! Bizimki de müslüman usulünde ikram var, kardeşimize ikram etmek isteriz, Bizimki de müslüman usulünde ikram var, kardeşimize ikram etmek isteriz, ziyafet çekmek isteriz, sevap kazanmak isteriz!ziyafet çekmek isteriz, sevap kazanmak isteriz! Bizim [usulümüz] başka türlü, Almanlar'ınki daha başka türlü! Bizim [usulümüz] başka türlü, Almanlar'ınki daha başka türlü!

Demek ki; "Ben bütün hakkımı sonuna kadar alacağım, hiçbir şey bırakmayacağım!" demek doğru değilmiş. Demek ki;

"Ben bütün hakkımı sonuna kadar alacağım, hiçbir şey bırakmayacağım!" demek doğru değilmiş.

"Pekâlâ, öyle olsun." deyivermek, biraz yuvarlak [hesap] yapmak;"Pekâlâ, öyle olsun." deyivermek, biraz yuvarlak [hesap] yapmak; keskin nazar edip götürü pazar etmek daha iyi!keskin nazar edip götürü pazar etmek daha iyi! Yaratılanı yaratandan ötürü hoş görmek, Allah rızası için kulun kusurunu görmemek ne güzel! Yaratılanı yaratandan ötürü hoş görmek, Allah rızası için kulun kusurunu görmemek ne güzel!

Yaratılanı hoş gör Yaratandan ötürü Allah rızası için kusuruna bakma, kusurundan geçiver. Yaratılanı hoş gör

Yaratandan ötürü

Allah rızası için kusuruna bakma, kusurundan geçiver.

"Ben de zamanında cahildim, küçüktüm, benim de hayatımda bazı hatalarım olmuştu."Ben de zamanında cahildim, küçüktüm, benim de hayatımda bazı hatalarım olmuştu. Onları düşünüyorum da utanıyorum. Bu kardeşimiz de bir zaman gelir, bu hatasını anlar.Onları düşünüyorum da utanıyorum. Bu kardeşimiz de bir zaman gelir, bu hatasını anlar. Peki kardeşim tamam oldu Allah'a ısmarladık…" filan deyivermekPeki kardeşim tamam oldu Allah'a ısmarladık…" filan deyivermek demek ki İslâmî bakımdan daha uygun oluyor. Bu hadîs-i şerîf hatırınızda kalsın. demek ki İslâmî bakımdan daha uygun oluyor. Bu hadîs-i şerîf hatırınızda kalsın.

"Kişiye; 'Hakkımı sonuna kadar alacağım, karşımdaki herifin üstünde hiçbir şey bırakmam!' demesi"Kişiye; 'Hakkımı sonuna kadar alacağım, karşımdaki herifin üstünde hiçbir şey bırakmam!' demesi cimrilikten nasip olarak yeter de artar bile!" cimrilikten nasip olarak yeter de artar bile!"

Büyük bir cimrilik oluyor. Büyük bir cimrilik oluyor.

Üçüncü hadîs-i şerîf: Üçüncü hadîs-i şerîf:

Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîlü emânü külli hâifin. Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîlü emânü külli hâifin.

"Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîl sözü korkan her insana emandır, emniyet vesilesidir." "Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîl sözü korkan her insana emandır, emniyet vesilesidir."

Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîl sözü kurtuluş vesilesidir, korunma vesilesidir, sigortadır, garantidir.Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîl sözü kurtuluş vesilesidir, korunma vesilesidir, sigortadır, garantidir. O zaman bu sözün mânasını düşünelim: Hasbiyallah ne demek? O zaman bu sözün mânasını düşünelim:

Hasbiyallah ne demek?

"Allah celle celâlüh bana yeter, Allah kâfi demek, Allah bana kâfidir.""Allah celle celâlüh bana yeter, Allah kâfi demek, Allah bana kâfidir." Ve ni'me'l-vekîl. "O ne iyi vekildir." İnsan tutuyor bir avukata para veriyor, maaş veriyor. Ve ni'me'l-vekîl. "O ne iyi vekildir."

İnsan tutuyor bir avukata para veriyor, maaş veriyor.

"Filanca davayı sen benim namıma takip ediver." O onun vekili oluyor. "Filanca davayı sen benim namıma takip ediver."

O onun vekili oluyor.

Eskiden avukatın Türkçe'si, Osmanlıca'sı neydi? "Dava vekili" idi. Şimdi avukat diyoruz. Eskiden avukatın Türkçe'si, Osmanlıca'sı neydi?

"Dava vekili" idi. Şimdi avukat diyoruz.

Nerden gelmiş? Avukat kelimesi Batı'dan gelme.Nerden gelmiş?

Avukat kelimesi Batı'dan gelme.
Sanki dava vekili deseydik kıyamet kopardı!Sanki dava vekili deseydik kıyamet kopardı! Ne olurdu dava vekili demeye devam etseydik, dedelerimizin sözü! Dedemizin sözünü devam ettirmiş olurduk. Ne olurdu dava vekili demeye devam etseydik, dedelerimizin sözü! Dedemizin sözünü devam ettirmiş olurduk.

İnsan birçok kimseye böyle vekâlet verebilir: "Tamam, şu işi sen benim namıma yapıver…" İnsan birçok kimseye böyle vekâlet verebilir:

"Tamam, şu işi sen benim namıma yapıver…"

Notere gidersiniz, imzalattırırsınız. Vesikayı verirsiniz eline:Notere gidersiniz, imzalattırırsınız. Vesikayı verirsiniz eline: "Filanca işlemi yapmak üzere falanca şahıs sizin vekiliniz." "Filanca işlemi yapmak üzere falanca şahıs sizin vekiliniz."

Herkes birbirine vekil olabilir ama Allahu Teâlâ hazretleri bir insanın vekili oldu mu o insan yaşadı!Herkes birbirine vekil olabilir ama Allahu Teâlâ hazretleri bir insanın vekili oldu mu o insan yaşadı! En kuvvetli en güçlü, en sağlam insan odur. Çünkü vekili Allah oluyor. "Allah ne iyi vekildir!" En kuvvetli en güçlü, en sağlam insan odur. Çünkü vekili Allah oluyor.

"Allah ne iyi vekildir!"

Peki, insan Allah'ı nasıl vekil edinir? O'na tevekkül edince Allah insanın vekili olur. Peki, insan Allah'ı nasıl vekil edinir?

O'na tevekkül edince Allah insanın vekili olur.

"Yâ Rabbi! Sen bana kâfisin. Ben sana tevekkül ettim; ben sana dayandım,"Yâ Rabbi! Sen bana kâfisin. Ben sana tevekkül ettim; ben sana dayandım, sana inandım, sana güvendim, senden isterim. Gayrı bana gerekmez, bana sen gereksin. sana inandım, sana güvendim, senden isterim. Gayrı bana gerekmez, bana sen gereksin. Ben seni bilirim, sana dayanırım, sana ibadet ederim, senden isterim.Ben seni bilirim, sana dayanırım, sana ibadet ederim, senden isterim. Dilersen sen her türlü hayırları bana ihsan edersin, nasip edersin. Dilersen beni cezalara uğratırsın.Dilersen sen her türlü hayırları bana ihsan edersin, nasip edersin. Dilersen beni cezalara uğratırsın. Her türlü kaza, kader, takdir, mukadderat; başıma gelen olaylar, hadiseler sendendir.Her türlü kaza, kader, takdir, mukadderat; başıma gelen olaylar, hadiseler sendendir. Sebebi ben.Sebebi ben. Ben kötü kulluk etmişsem bazen ceza da verirsin, iyi kulluk etmişsem ibadet etmişsem o zaman lütfedersin…" Ben kötü kulluk etmişsem bazen ceza da verirsin, iyi kulluk etmişsem ibadet etmişsem o zaman lütfedersin…"

Bazen imtihan için sevdiği kullara da Allahu Teâlâ hazretleri bazı şeyler verir.Bazen imtihan için sevdiği kullara da Allahu Teâlâ hazretleri bazı şeyler verir. Eyüb aleyhisselam'ı Kur'ân-ı Kerîm'de kısaca ifade ediyor ki; Eyüb aleyhisselam'ı Kur'ân-ı Kerîm'de kısaca ifade ediyor ki;

Ni'me'l-abd. "Eyüb ne güzel kuldu, ne güzel kul!" diyor. Ne güzel kulmuş! Ni'me'l-abd. "Eyüb ne güzel kuldu, ne güzel kul!" diyor.

Ne güzel kulmuş!

Eyüb aleyhisselam nasılmış? Son derece zenginmiş.Eyüb aleyhisselam nasılmış?

Son derece zenginmiş.
Son derece geniş bir ailesi varmış, çoluğu çocuğu kavmi kabilesi; etrafı bayağı güçlü kuvvetli.Son derece geniş bir ailesi varmış, çoluğu çocuğu kavmi kabilesi; etrafı bayağı güçlü kuvvetli. Ovalar dolusu sürüleri, malları varmış. Sıhhatli bir bedeni varmış Ovalar dolusu sürüleri, malları varmış. Sıhhatli bir bedeni varmış

Allahu Teâlâ hazretleri mallarına telefat vermiş. Mallar bitmiş.Allahu Teâlâ hazretleri mallarına telefat vermiş. Mallar bitmiş. Evladı, çoluk çocuğu -Allah'ın takdiri- ölmüşler, kimsesiz kalmışlar. Ailesinden, yakınlarından az insan kalmış.Evladı, çoluk çocuğu -Allah'ın takdiri- ölmüşler, kimsesiz kalmışlar. Ailesinden, yakınlarından az insan kalmış. Vücuduna Allah hastalık vermiş, hastalıklardan bîtap duruma düşmüş. Vücudunu kurtlar sarmış.Vücuduna Allah hastalık vermiş, hastalıklardan bîtap duruma düşmüş. Vücudunu kurtlar sarmış. O zaman tabii böyle çeşitli ilaçlar, imkânlar yok. Yaralar her tarafında.O zaman tabii böyle çeşitli ilaçlar, imkânlar yok. Yaralar her tarafında. Tenini kurtlar yedi, diye anlatıyor. Yunus [Emre] çok enteresan bir insan.Tenini kurtlar yedi, diye anlatıyor.

Yunus [Emre] çok enteresan bir insan.
Her taşın altından çıkıyor mübarek: Tenini kurtlar yiyen Kurt yedikçe sabreden Her taşın altından çıkıyor mübarek:

Tenini kurtlar yiyen

Kurt yedikçe sabreden

Eyüb Peygamber… diye o ilahilerle ne güzel öğretmiş.Eyüb Peygamber…

diye o ilahilerle ne güzel öğretmiş.
Halkımıza öğrenmesi gereken bilgileri ne güzel sunmuş. O da bir hüner! Halkımıza öğrenmesi gereken bilgileri ne güzel sunmuş. O da bir hüner! Halkın anlayacağı tarzda seveceği şekilde dinî bilgileri ne güzel ambalaj yapmış! Halkın anlayacağı tarzda seveceği şekilde dinî bilgileri ne güzel ambalaj yapmış!

Geçen gün nar yiyoruz, subhanallah! Allahu Teâlâ hazretleri narı ne güzel ambalaj eylemiş!Geçen gün nar yiyoruz, subhanallah! Allahu Teâlâ hazretleri narı ne güzel ambalaj eylemiş! Taneler birbirlerini çürütmesin diye ne güzel aralarına zarlar koymuş. Hepsi ne güzel.Taneler birbirlerini çürütmesin diye ne güzel aralarına zarlar koymuş. Hepsi ne güzel. Güzel güzel dizmiş dizmiş dizmiş bir yuvarlak topun içine ne kadar güzel yerleştirmiş. Güzel güzel dizmiş dizmiş dizmiş bir yuvarlak topun içine ne kadar güzel yerleştirmiş.

Subhanallah Tebârekallâhu ahsenü'l-hâlıkîn. Subhanallah Tebârekallâhu ahsenü'l-hâlıkîn.

Ne kudret, ne kadar güzel bir yaratış, ne kadar güzel bir eser! Ne kudret, ne kadar güzel bir yaratış, ne kadar güzel bir eser!

İslâmî bilgileri de bizler ibret alalım. Akıllı bir insan her baktığından ibret alır.İslâmî bilgileri de bizler ibret alalım. Akıllı bir insan her baktığından ibret alır. Narın ambalajına bakıp ibret alalım, biz de konuşmamızı güzel bir ambalajla halka sunalım.Narın ambalajına bakıp ibret alalım, biz de konuşmamızı güzel bir ambalajla halka sunalım. O da bir ambalaj. Nasıl dükkâncı, vitrinciye şu kadar para veriyor: O da bir ambalaj. Nasıl dükkâncı, vitrinciye şu kadar para veriyor:

"Gel aman bizim vitrini tanzim et!.." "Gel aman bizim vitrini tanzim et!.."

Dükkânı mal sahibinden kiralamış, ondan sonra da seksen milyon lira vitrin dekorasyonuna para vermiş.Dükkânı mal sahibinden kiralamış, ondan sonra da seksen milyon lira vitrin dekorasyonuna para vermiş. Bizim doktor kardeşlerimiz vakıf kurmuşlardı. Biz de bir caminin altında bir yer verdik.Bizim doktor kardeşlerimiz vakıf kurmuşlardı. Biz de bir caminin altında bir yer verdik. Burası sizin polikliniğiniz olsun, filan dedik. Tabii genç, doktorlar. Burası sizin polikliniğiniz olsun, filan dedik. Tabii genç, doktorlar. İçlerinde zengin, milyonerlik, milyarderlik kimseler yok! Daha yeni fakülteden [mezun olmuşlar].İçlerinde zengin, milyonerlik, milyarderlik kimseler yok! Daha yeni fakülteden [mezun olmuşlar]. Zaten merhametli insanlar, hastalarından çok para almıyorlar… Zaten merhametli insanlar, hastalarından çok para almıyorlar…

"Otuz milyon lira para harcadık hocam." diyor. "Otuz milyon lira para harcadık hocam." diyor.

Caminin altında on-on beş tane poliklinik yapacaklar. Oraya hastalar gelecek.Caminin altında on-on beş tane poliklinik yapacaklar. Oraya hastalar gelecek. Bölmeler yapılacak, laboratuvar yapılacak… İnşaat vs. gider. Bölmeler yapılacak, laboratuvar yapılacak… İnşaat vs. gider. Dört yüz metrekare yeri sen öyle kullanacağım derken sıvası, badanası, boyası, Dört yüz metrekare yeri sen öyle kullanacağım derken sıvası, badanası, boyası, duvarı, kırması, tekrar yapması; alüminyum doğrama, malzeme, döşeme,duvarı, kırması, tekrar yapması; alüminyum doğrama, malzeme, döşeme, dekorasyon derken otuz da gider kırk da gider fazla da gider! Onlar onu çok buluyorlar. dekorasyon derken otuz da gider kırk da gider fazla da gider! Onlar onu çok buluyorlar. Otuz milyon çok, diyorlar. Dert yanıyorlardı. Bir profesör kardeşimiz bunun üzerine anlattı: Otuz milyon çok, diyorlar. Dert yanıyorlardı. Bir profesör kardeşimiz bunun üzerine anlattı:

Bir vitrin dekorasyonunda dükkânın kirasından ayrı seksen milyon lira dekorasyona harcamış ki vitrin güzel görünsün! Bir vitrin dekorasyonunda dükkânın kirasından ayrı seksen milyon lira dekorasyona harcamış ki vitrin güzel görünsün!

"Aynı malı satacak…" Aynı malı sıra sıra dizersen kimse almaz."Aynı malı satacak…"

Aynı malı sıra sıra dizersen kimse almaz.
Gayet güzel vitrin dekorasyonu içinde olunca "Aman ne kadar güzel…" [diye] müşteri içeriye giriyor,Gayet güzel vitrin dekorasyonu içinde olunca "Aman ne kadar güzel…" [diye] müşteri içeriye giriyor, istediği parayı veriyor, alıyor. Zaten o dekorasyonun parası müşteriden çıkıyor.istediği parayı veriyor, alıyor. Zaten o dekorasyonun parası müşteriden çıkıyor. Esasında caddenin iyi bir yerindeki bir dükkânın kirası, dekorasyonun kirası müşteriden çıkıyor. Esasında caddenin iyi bir yerindeki bir dükkânın kirası, dekorasyonun kirası müşteriden çıkıyor. Bunlar ibret işte! Demek ki insanoğlu güzel bir manzara içinde olan bir şeyi daha uygun olarak alıyor.Bunlar ibret işte!

Demek ki insanoğlu güzel bir manzara içinde olan bir şeyi daha uygun olarak alıyor.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de böyle hareket ederdi.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de böyle hareket ederdi. Kur'ân-ı Kerîm'de de dikkat edilirse bilgileri insanlara sunuş şekli hep son derece güzel. Kur'ân-ı Kerîm'de de dikkat edilirse bilgileri insanlara sunuş şekli hep son derece güzel.

Mesela Araplar tüccar bir kavim, ticarette fevkalade mahir.Mesela Araplar tüccar bir kavim, ticarette fevkalade mahir. Kervan işletiyorlar, mal alıyorlar mal satıyorlar… Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki; Kervan işletiyorlar, mal alıyorlar mal satıyorlar… Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki;

"Ey iman edenler! Ben size sizi elîm ve feci bir azaptan kurtaracak bir ticaret tavsiye edeyim mi?" "Ey iman edenler! Ben size sizi elîm ve feci bir azaptan kurtaracak bir ticaret tavsiye edeyim mi?"

Niye öyle diyor? Çünkü kavim tüccar kavim! Yunus Emre diyor ki; Niye öyle diyor?

Çünkü kavim tüccar kavim! Yunus Emre diyor ki;

Sordum sarı çiçeğe Neden boynun eğridir Niye çiçekten vs. bahsediyor? Sordum sarı çiçeğe

Neden boynun eğridir

Niye çiçekten vs. bahsediyor?

Çünkü muhatabı çiftçi kavim, çiçeklerle ilgili! Niye dertli dolaptan bahsediyor? Çünkü muhatabı çiftçi kavim, çiçeklerle ilgili!

Niye dertli dolaptan bahsediyor?

Dolap niçin inilersin Derdim vardır inilerim Oradan öbür tarafa intikal etmek için! Dolap niçin inilersin

Derdim vardır inilerim

Oradan öbür tarafa intikal etmek için!

"Ben haklıyım." demek kâfi değil, biz de söyleyiş tarzını güzel yaparsak kendimizi beğendirebiliriz."Ben haklıyım." demek kâfi değil, biz de söyleyiş tarzını güzel yaparsak kendimizi beğendirebiliriz. Güzel yapmazsak kimse beğenmez. Toplanmayabilir, sözümüzü dinlemeyebilir. Güzel yapmazsak kimse beğenmez. Toplanmayabilir, sözümüzü dinlemeyebilir.

Kâfirler bu işi öğrenmişler, ilerletmişler; milleti aldatıyorlar. Bir kitaptan bahsettiler.Kâfirler bu işi öğrenmişler, ilerletmişler; milleti aldatıyorlar. Bir kitaptan bahsettiler. Kadınlardan bahseden bir kitapmış ama hep içinde müstehcen şeyler varmış, Kadınlardan bahseden bir kitapmış ama hep içinde müstehcen şeyler varmış, seksoloji varmış, kötü şeyler varmış. Belki eve sokulması doğru değil. seksoloji varmış, kötü şeyler varmış. Belki eve sokulması doğru değil.

"Hocam, belki otuzuncu baskısını yaptı!" diyorlar. Otuzuncu baskı! "Hocam, belki otuzuncu baskısını yaptı!" diyorlar.

Otuzuncu baskı!

"O zaman bize de bir güzel başka eser yazıp bizim de o kadar tiraj sağlamamız mecburiyet oldu!" dedim. "O zaman bize de bir güzel başka eser yazıp bizim de o kadar tiraj sağlamamız mecburiyet oldu!" dedim.

Çünkü nasıl yapıyorlarsa yapıyorlar, beğendiriyorlar.Çünkü nasıl yapıyorlarsa yapıyorlar, beğendiriyorlar. Reklamını yapıyorlar, satıyorlar, okutturuyorlar. Ondan sonra da karşılarındaki kimselerin kafaları bozuluyor.Reklamını yapıyorlar, satıyorlar, okutturuyorlar. Ondan sonra da karşılarındaki kimselerin kafaları bozuluyor. Karşılarındaki insanların kafalarını, kendilerinin paralarını da alarak bozuyorlar; işin enteresan tarafı bu!Karşılarındaki insanların kafalarını, kendilerinin paralarını da alarak bozuyorlar; işin enteresan tarafı bu! Para ondan, zarar da yine kendisine; seve seve yapıyor! Sigara konusu da öyle!Para ondan, zarar da yine kendisine; seve seve yapıyor!

Sigara konusu da öyle!
Yurtdışına o kadar parası gidiyor, bu kadar sıhhati bozuluyor, bu kadar zararları var,Yurtdışına o kadar parası gidiyor, bu kadar sıhhati bozuluyor, bu kadar zararları var, kanser yapıyor, felç yapıyor vs. Parayı verip alıyor. Onu nasıl yapmışlarsa yapmışlar. kanser yapıyor, felç yapıyor vs. Parayı verip alıyor. Onu nasıl yapmışlarsa yapmışlar.

Bütün bunları nerden açtık? Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîlü emânü külli hâifin. Bütün bunları nerden açtık?

Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîlü emânü külli hâifin.

Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîl, "Allah bana kâfidir, O ne iyi vekildir!" demek;Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîl, "Allah bana kâfidir, O ne iyi vekildir!" demek; her korkan insan için garantidir, korkusunun geçmesine vesiledir. her korkan insan için garantidir, korkusunun geçmesine vesiledir.

Çünkü bir insan hasbiyallah, "O ne iyi vekildir!" derse Allah'ı vekil edinirse Allah onu korur.Çünkü bir insan hasbiyallah, "O ne iyi vekildir!" derse Allah'ı vekil edinirse Allah onu korur. Onun işini Allah takip eder, onun hasmının karşısına Allah çıkar, onun düşmanını Allah tepeler. Onun işini Allah takip eder, onun hasmının karşısına Allah çıkar, onun düşmanını Allah tepeler.

Olur mu böyle şey? Olur mu böyle şey?

Hem de öyle olur ki misalleri de var, yeter ki sen Allah'a hakkıyla tevekkül etmesini bil! Hem de öyle olur ki misalleri de var, yeter ki sen Allah'a hakkıyla tevekkül etmesini bil!

Büyüklerimiz; "Eğer kullar Allahu Teâlâ hazretlerine güzel bir tarzdaBüyüklerimiz; "Eğer kullar Allahu Teâlâ hazretlerine güzel bir tarzda hakkıyla tevekkül etmesini becerselerdi Allahu Teâlâ hazretlerihakkıyla tevekkül etmesini becerselerdi Allahu Teâlâ hazretleri onları kuşların yavrularının beslendiği gibi beslerdi!" diyor. onları kuşların yavrularının beslendiği gibi beslerdi!" diyor.

Kuş yavrusu nasıl besleniyor?Kuş yavrusu nasıl besleniyor? Kuşun kendisinin dükkânı mı var, çarşısı pazarı mı var, ticarethanesi mi var?!.. Kuşun kendisinin dükkânı mı var, çarşısı pazarı mı var, ticarethanesi mi var?!..

Sabahleyin evinden aç çıkıyor, akşamleyin yuvasına tekrar tok dönüyor; nasıl oluyor? Sabahleyin evinden aç çıkıyor, akşamleyin yuvasına tekrar tok dönüyor; nasıl oluyor?

Allah rızkını ihsan ediyor. Tevekkül ederse böyle olur.Allah rızkını ihsan ediyor. Tevekkül ederse böyle olur. Tevekkül ettiği zaman, Allah'a dayandığı zaman korunur, kurtulur.Tevekkül ettiği zaman, Allah'a dayandığı zaman korunur, kurtulur. Tüccardan birisi tek başına seyahat edermiş. O zaman da tabii yollarda tehlikeler var. Tüccardan birisi tek başına seyahat edermiş. O zaman da tabii yollarda tehlikeler var.

Biz yollardan geceleyin on ikide geldik. Bizimkilere dedim ki; Biz yollardan geceleyin on ikide geldik. Bizimkilere dedim ki;

"Bu yollardan bu araba olmasaydı geçebilir miydin?" "Mümkün değil!" "Bu yollardan bu araba olmasaydı geçebilir miydin?"

"Mümkün değil!"

Araba bozulsa kenarda kalsak bile korkarız, yollarda in yok cin yok!Araba bozulsa kenarda kalsak bile korkarız, yollarda in yok cin yok! Ağaçların arasında karanlık bir yoldan, sıcacık arabada kalkıp geliyorsun. Allah'ın büyük lütfu! Ağaçların arasında karanlık bir yoldan, sıcacık arabada kalkıp geliyorsun. Allah'ın büyük lütfu!

Allahu Teâlâ hazretlerine tevekkül edenin Allah yardımcısı olur; korunur, kurtulur. Allahu Teâlâ hazretlerine tevekkül edenin Allah yardımcısı olur; korunur, kurtulur.

O tüccar tek başına seyahat ediyormuş, demişler ki; "Kervana katıl, tek başına gitme!O tüccar tek başına seyahat ediyormuş, demişler ki;

"Kervana katıl, tek başına gitme!
Kervanda asker var, muhafızlar var, silahlılar var; Kervanda asker var, muhafızlar var, silahlılar var; yolları belli, gideceği yer belli, emniyet tedbirleri alınmış. Sen onunla gitsene…" yolları belli, gideceği yer belli, emniyet tedbirleri alınmış. Sen onunla gitsene…"

"Allah bana kâfi gelir, Allah'a tevekkül ederim yeter!" demiş. "Allah bana kâfi gelir, Allah'a tevekkül ederim yeter!" demiş.

Ama bir keresinde bir düşman karşısına çıkmış.Ama bir keresinde bir düşman karşısına çıkmış. Silahını almış, mallarını alacak, kendisini de öldürecek. O da demiş ki; Silahını almış, mallarını alacak, kendisini de öldürecek. O da demiş ki;

"Müsaade et, madem beni öldüreceksin, şurada iki rekât namaz kılayım da öyle canımı al!" "Müsaade et, madem beni öldüreceksin, şurada iki rekât namaz kılayım da öyle canımı al!"

O zamanın eşkıyasının da demek ki yine biraz bir insafı var.O zamanın eşkıyasının da demek ki yine biraz bir insafı var. Onu hemen tepelememiş, ona bir namaz kılma fırsatı vermiş. O namazı kılmış, elini açmış: Onu hemen tepelememiş, ona bir namaz kılma fırsatı vermiş. O namazı kılmış, elini açmış:

Yâ Vedûdü yâ Vedûdü yâze'l-arşi'l-mecîd yâ mübdiu yâ müîd… diye duaya bir başlamış.Yâ Vedûdü yâ Vedûdü yâze'l-arşi'l-mecîd yâ mübdiu yâ müîd… diye duaya bir başlamış. Allahu Teâlâ hazretlerinin Esmâ-i Hüsnâ'sını cân u gönülden zikrederekAllahu Teâlâ hazretlerinin Esmâ-i Hüsnâ'sını cân u gönülden zikrederek Allahu Teâlâ hazretlerine bir ilticâ eylemiş, bir dua etmiş.Allahu Teâlâ hazretlerine bir ilticâ eylemiş, bir dua etmiş. O anda uzaktan bir atlı peyda olmuş, onu çevirmiş olan o eşkıyayı tepelemiş. Onu kurtarmış. O anda uzaktan bir atlı peyda olmuş, onu çevirmiş olan o eşkıyayı tepelemiş. Onu kurtarmış.

Müsebbibü'l-esbâb olan Allahu Teâlâ hazretleri meleklerini gönderir, kurtarır.Müsebbibü'l-esbâb olan Allahu Teâlâ hazretleri meleklerini gönderir, kurtarır. Karşısındaki adamın başına yıldırım indirir, onu mahveder; yine kurtarır.Karşısındaki adamın başına yıldırım indirir, onu mahveder; yine kurtarır. Veyahut bir başka kimse gelir o esnada, kurtulur. Veyahut bir başka kimse gelir o esnada, kurtulur.

Bizim Doğu Anadolu'da eşkıya, bir adamı çevirmiş. Mallarını almış, paralarını cüzdanlarını soymuş. Bizim Doğu Anadolu'da eşkıya, bir adamı çevirmiş. Mallarını almış, paralarını cüzdanlarını soymuş.

Giderken adam arka cebinden para çıkartmış. Pantolonun cebinde de varmış.Giderken adam arka cebinden para çıkartmış. Pantolonun cebinde de varmış. Hep paralar aynı cepte değilmiş. Seslenmiş: Hep paralar aynı cepte değilmiş. Seslenmiş:

"Hey, bak pantolonumun cebinde de para varmış, bunları da gelin alın!" demiş. "Hey, bak pantolonumun cebinde de para varmış, bunları da gelin alın!" demiş.

Eşkıya bir gülmüş, bir şaşırmış. Ondan sonra yanına kadar gelmiş, elinde silah var.Eşkıya bir gülmüş, bir şaşırmış. Ondan sonra yanına kadar gelmiş, elinde silah var. Gelmiş bakmış, hakikaten bir demet para da yine arka cebinden çıkmış. Almış elinden, gitmiş. Gelmiş bakmış, hakikaten bir demet para da yine arka cebinden çıkmış. Almış elinden, gitmiş. Yanındaki arkadaşı diyor ki; "Yahu zaten gidiyorlardı,Yanındaki arkadaşı diyor ki;

"Yahu zaten gidiyorlardı,
arka cebindeki parayı görmemişlerdi; ne diye haber verdin?" arka cebindeki parayı görmemişlerdi; ne diye haber verdin?"

"Zulümleri tamam olsun da cezası çabuk olsun!" demiş. "Zulümleri tamam olsun da cezası çabuk olsun!" demiş.

Zulmediyorlar ya; yol kestiler, eşkıyalık büyük günah! Zulmediyorlar ya; yol kestiler, eşkıyalık büyük günah!

Hakikaten o anda emniyet kuvvetleri çıkmış gelmiş. Eşkıya orada yakalanmış!Hakikaten o anda emniyet kuvvetleri çıkmış gelmiş. Eşkıya orada yakalanmış! Bu, olmuş bir hadise de yılını filan pek iyi hatırlayamayacağım. Adamın şuuruna bak! Allah'a dayanıyor: Bu, olmuş bir hadise de yılını filan pek iyi hatırlayamayacağım.

Adamın şuuruna bak! Allah'a dayanıyor:

"Zalimi Allah elbette tepeler."Zalimi Allah elbette tepeler. Bu bana zulmediyor, beni yolda çevirdi, malımı alıyor…" diye düşünce tarzı da enteresan! Bu bana zulmediyor, beni yolda çevirdi, malımı alıyor…" diye düşünce tarzı da enteresan!

Biz de Allah'a hakkıyla tevekkül etmeyi öğrenelim.Biz de Allah'a hakkıyla tevekkül etmeyi öğrenelim. İmtihanımıza girerken tevekkül edelim, işlerimizde tevekkül edelim, her türlü hâlimizde Allah'a sığınalım,İmtihanımıza girerken tevekkül edelim, işlerimizde tevekkül edelim, her türlü hâlimizde Allah'a sığınalım, her korkumuzda Allahu Teâlâ hazretlerine ilticâ edelim. her korkumuzda Allahu Teâlâ hazretlerine ilticâ edelim.

Yalnız başka hadîs-i şerîflerden bildiğimiz bir gerçeği de size hatırlatmak isterim! Yalnız başka hadîs-i şerîflerden bildiğimiz bir gerçeği de size hatırlatmak isterim!

Muhterem kardeşlerim! Allahu Teâlâ hazretlerine sen geniş, rahat, sıhhatli,Muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerine sen geniş, rahat, sıhhatli,
zengin durumdayken duadan geri kalma! Şu anda sıhhatin yerinde mi, yerinde.zengin durumdayken duadan geri kalma! Şu anda sıhhatin yerinde mi, yerinde. Paran pulun var mı, var. Karnın tok mu, tok. Sırtın pek mi, pek… Paran pulun var mı, var. Karnın tok mu, tok. Sırtın pek mi, pek…

Her şeyin yerli yerinde, tıkırında ama bu anda duayı unutma! Her şeyin yerli yerinde, tıkırında ama bu anda duayı unutma!

Taarraf ilallâhi firreâh ve firrehâi ya'rifkellâhu fi'ş-şiddeti. Taarraf ilallâhi firreâh ve firrehâi ya'rifkellâhu fi'ş-şiddeti.

Sen geniş zamanında Allah'a kulluğu ihmal etmezsen unutmazsan Allahu Teâlâ hazretlerineSen geniş zamanında Allah'a kulluğu ihmal etmezsen unutmazsan Allahu Teâlâ hazretlerine ilticâdan geri durmazsan Allah sıkıntıya düştüğün zaman senin imdadına yetişir.ilticâdan geri durmazsan Allah sıkıntıya düştüğün zaman senin imdadına yetişir. Ama geniş zamanında hiç Allah'ı anmazsan hiç hatırlamazsan hiç o tarakta bezin olmazsa Ama geniş zamanında hiç Allah'ı anmazsan hiç hatırlamazsan hiç o tarakta bezin olmazsa vur patlasın çal oynasın eğlenip dururken o günahkâr gidişin sebebiyle vur patlasın çal oynasın eğlenip dururken o günahkâr gidişin sebebiyle Allah başına bir bela patlattığı zaman, bir ceza geldiği zamanAllah başına bir bela patlattığı zaman, bir ceza geldiği zaman yana yakıla artık yalvarmaya yakarmaya başlarsın.yana yakıla artık yalvarmaya yakarmaya başlarsın. Elinde tespih, başında takke; Eyüp Sultan'a kurbanlar adamak vs. bir sürü şeylere girişiyor.Elinde tespih, başında takke; Eyüp Sultan'a kurbanlar adamak vs. bir sürü şeylere girişiyor. Yine istediği olmadı. Neden? Geniş zamanında Allah'a ilticâ etmedi.Yine istediği olmadı.

Neden?

Geniş zamanında Allah'a ilticâ etmedi.
Başı sıkışınca ilticâ etti, ondan! O başından kalkmasını istediği şey zaten onun gafletinin cezasıydı. Başı sıkışınca ilticâ etti, ondan! O başından kalkmasını istediği şey zaten onun gafletinin cezasıydı.

Ceza geldikten sonra kalkmak olur mu? Ceza geldikten sonra kalkmak olur mu?

İdam mahkûmunu sehpaya getirmişler, "Son arzun nedir?" diye sormuşlar.İdam mahkûmunu sehpaya getirmişler, "Son arzun nedir?" diye sormuşlar. Demiş ki; "İlmeği boynuma geçirmeyin, gıdıklanıyorum da boynuma geçirmeyin."Demiş ki; "İlmeği boynuma geçirmeyin, gıdıklanıyorum da boynuma geçirmeyin." Artık orada; "İlmiği boynuma geçirmeyin." demenin [anlamı, faydası] yok, mahkeme bitmiş. Artık orada; "İlmiği boynuma geçirmeyin." demenin [anlamı, faydası] yok, mahkeme bitmiş. İdam hükmü tasdikten geçmiş. O olacak, başka bir çaresi yok! İdam hükmü tasdikten geçmiş. O olacak, başka bir çaresi yok!

Kula Allah cezayı veriyor: "Aman yâ Rabbi, affet yâ Rabbi!.." Geçmiş ola!Kula Allah cezayı veriyor:

"Aman yâ Rabbi, affet yâ Rabbi!.."

Geçmiş ola!
Sen evvelce iyi kulluk yapacaktın; şimdi bu onun cezası, yapmadığının cezası oluyor.Sen evvelce iyi kulluk yapacaktın; şimdi bu onun cezası, yapmadığının cezası oluyor. Onun için geniş zamanlarınızda Allah'ın nimetlerini düşünün, şükredin. Onun için geniş zamanlarınızda Allah'ın nimetlerini düşünün, şükredin.

"Yâ Rabbi! Çok şükür şu havaya, şu dışarıdaki güneşe!.. "Yâ Rabbi! Çok şükür şu havaya, şu dışarıdaki güneşe!..

Ben yarın İstanbul'a gidince; "Dün İstanbul'da hava bulutlu muydu güneşli miydi?" diye soracağım.Ben yarın İstanbul'a gidince; "Dün İstanbul'da hava bulutlu muydu güneşli miydi?" diye soracağım. Eğer güneşli değilse size birkaç rekât daha namaz kılmak gerekecek.Eğer güneşli değilse size birkaç rekât daha namaz kılmak gerekecek. Burada ne kadar güzel güneş var, tertemiz hava var.Burada ne kadar güzel güneş var, tertemiz hava var. Pırıl pırıl, limonata gibi hava; karşımızda göl, arkanızda dağ, dağda yeşillik; hava temiz.Pırıl pırıl, limonata gibi hava; karşımızda göl, arkanızda dağ, dağda yeşillik; hava temiz. Hava kirliliği yok, duman yok, fabrika isi yok vs. Siz daha çok tespih çekip daha çok ibadet etmelisiniz.Hava kirliliği yok, duman yok, fabrika isi yok vs. Siz daha çok tespih çekip daha çok ibadet etmelisiniz. Öbür taraflar öyle değil. Ben İstanbul'dan gelirken perişandı, arabanın içinde nefes alamıyordum.Öbür taraflar öyle değil.

Ben İstanbul'dan gelirken perişandı, arabanın içinde nefes alamıyordum.
O kadar kirli hava kokusu! Geldiğin yere göre, geçtiğin yere göre koku değişiyor: O kadar kirli hava kokusu! Geldiğin yere göre, geçtiğin yere göre koku değişiyor:

"Tamam, şimdi Marshall boyalarının kokusu, şimdi antibiyotik fabrikalarının yanından geçiyoruz…" "Tamam, şimdi Marshall boyalarının kokusu, şimdi antibiyotik fabrikalarının yanından geçiyoruz…"

Gözümü kapatsalar nerede olduğumu bilirim. Çünkü çevre kirliliği her yerden yayılıyor.Gözümü kapatsalar nerede olduğumu bilirim. Çünkü çevre kirliliği her yerden yayılıyor. Nereden geçse insan ne olduğunu biliyor. "Allahu Teâlâ hazretleri bize kâfidir, O ne iyi vekildir!" Nereden geçse insan ne olduğunu biliyor.

"Allahu Teâlâ hazretleri bize kâfidir, O ne iyi vekildir!"

Allah bizi her korktuğumuzdan emin eylesin, her umduğumuza nail eylesin.Allah bizi her korktuğumuzdan emin eylesin, her umduğumuza nail eylesin. Dünyada da âhirette de âfiyet, saadet ve selamet ihsan eylesin. Dünyada da âhirette de âfiyet, saadet ve selamet ihsan eylesin. Dünyada sıhhatle âfiyetle yaşayıp âhirette de cennetine cemâline nail olmayı nasip eylesin. Dünyada sıhhatle âfiyetle yaşayıp âhirette de cennetine cemâline nail olmayı nasip eylesin.

Hassinû emvâleküm bi'z-zekâti ve dâvû merdâküm bi's-sadakati ve eiddû li'l-belâi'd-duâe. Hassinû emvâleküm bi'z-zekâti ve dâvû merdâküm bi's-sadakati ve eiddû li'l-belâi'd-duâe.

İbn Mes'ud radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Bu hadîs-i şerîfi özel bir sevgiyle seviyorum.İbn Mes'ud radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Bu hadîs-i şerîfi özel bir sevgiyle seviyorum. Anlatması da hoşuma gidiyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki; Anlatması da hoşuma gidiyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki;

Hassinû emvâleküm. "Mallarınızı hisar altına, muhafaza altına alınız, kalenin içine koyunuz." Ne yaparak? Hassinû emvâleküm. "Mallarınızı hisar altına, muhafaza altına alınız, kalenin içine koyunuz."

Ne yaparak?

Bi'z-zekâti. "Zekât vererek." Mal meydanda kalsa ne olacağı belli olmaz.Bi'z-zekâti. "Zekât vererek."

Mal meydanda kalsa ne olacağı belli olmaz.
Hırsızlar tırtıklarlar, alırlar götürürler. Bir zarara uğrar. Hırsızlar tırtıklarlar, alırlar götürürler. Bir zarara uğrar.

"Akşamleyin ben böyle bırakmamıştım. Kaç tane çuval gitmiş…" Gider tabii."Akşamleyin ben böyle bırakmamıştım. Kaç tane çuval gitmiş…"

Gider tabii.
Etrafında bir muhafız yok, duvar yok bir şey yok.Etrafında bir muhafız yok, duvar yok bir şey yok. Namussuz insan, haram yiyen insan alır gider. Bir sürü insan var. Alır giderler. Etrafına ne lazım? Namussuz insan, haram yiyen insan alır gider. Bir sürü insan var. Alır giderler.

Etrafına ne lazım?

Yüksek duvarlar lazım. Kapı, demir kapı olmalı.Yüksek duvarlar lazım. Kapı, demir kapı olmalı. Kapıda bir kilit olmalı ki herkes anahtar uyduramasın, açamasın.Kapıda bir kilit olmalı ki herkes anahtar uyduramasın, açamasın. Ayrıca bekçisi olması, tel örgülü olması lazım. Alarmı olması lazım vs. Ayrıca bekçisi olması, tel örgülü olması lazım. Alarmı olması lazım vs.

Efendimiz öyle demiyor, kısaca söylüyor: "Zekât verin, mallarınız kalenin içine girmiş gibi korunsun!" Efendimiz öyle demiyor, kısaca söylüyor:

"Zekât verin, mallarınız kalenin içine girmiş gibi korunsun!"

Çok önemli! Zekâtını verdiğin mal korunur. Zekât bir malın garantisidir, korunma garantisidir.Çok önemli! Zekâtını verdiğin mal korunur. Zekât bir malın garantisidir, korunma garantisidir. Zekâtı verilmeyen mal gider. Bizim Kapalıçarşı'da büyük bir yangın olmuştu. Zekâtı verilmeyen mal gider.

Bizim Kapalıçarşı'da büyük bir yangın olmuştu.
Seneler seneler önce İstanbul'da Kapalıçarşı yandı.Seneler seneler önce İstanbul'da Kapalıçarşı yandı. Bizim ihvanımızdan bir terlikçi amca vardı, Allah mekânını cennet eylesin. Demişler ki; Bizim ihvanımızdan bir terlikçi amca vardı, Allah mekânını cennet eylesin. Demişler ki;

"Kapalıçarşı yanıyor!" "Yanabilir." demiş. "Kapalıçarşı yanıyor!"

"Yanabilir." demiş.

"Senin dükkânının oralar da yanıyormuş." "Peki, Rabbim bilir."Senin dükkânının oralar da yanıyormuş."

"Peki, Rabbim bilir.
Nasıl isterse öyle yapar. Ben zekâtımı verdim." demiş. Nasıl isterse öyle yapar. Ben zekâtımı verdim." demiş.

Yangın tam onun dükkânına kadar geldi, durdu.Yangın tam onun dükkânına kadar geldi, durdu. Yangının olduğu yeri tamir etmek için tahta perdeyle kapattılar.Yangının olduğu yeri tamir etmek için tahta perdeyle kapattılar. Emin olun tahta perde dükkânın duvarından çekildi, dükkânın duvarında tahta perde çekildi. Emin olun tahta perde dükkânın duvarından çekildi, dükkânın duvarında tahta perde çekildi. Bir tarafta onun dükkânı duruyordu, öbür tarafı yanmıştı. Beri tarafta onun dükkânı duruyordu. Bir tarafta onun dükkânı duruyordu, öbür tarafı yanmıştı. Beri tarafta onun dükkânı duruyordu.

Giderdik gelirdik, konuşurduk. Namaz vakti geldi mi kapıyı kapatır. Müşteri gelir: Giderdik gelirdik, konuşurduk. Namaz vakti geldi mi kapıyı kapatır. Müşteri gelir:

"Ustam, hacı baba, hacı amca!.. Şu terlik kaça?.." "Ustam, hacı baba, hacı amca!.. Şu terlik kaça?.."

"Namazdan sonra, namazdan sonra!" der, katiyen o dükkânın içine sokmazdı."Namazdan sonra, namazdan sonra!" der, katiyen o dükkânın içine sokmazdı. Zaten girmiş olan da çıkardı. "Namazı kılalım, öyle." derdi kapıyı kitler, yakınında mescide gider.Zaten girmiş olan da çıkardı. "Namazı kılalım, öyle." derdi kapıyı kitler, yakınında mescide gider. Evvel vaktinde cemaatle, en kıymetli zamanında namazını kılar, ondan sonra gelir; ne güzel. Evvel vaktinde cemaatle, en kıymetli zamanında namazını kılar, ondan sonra gelir; ne güzel.

İşte geldik işte gidiyoruz! İşte o gitti. Böyle güzel yapmış, sevap kazanmış olarak gitti. İşte geldik işte gidiyoruz! İşte o gitti. Böyle güzel yapmış, sevap kazanmış olarak gitti.

Yangın var; ne kadar müsterih!.. "Olabilir, ben malımın zekâtını verdim." Yangın var; ne kadar müsterih!..

"Olabilir, ben malımın zekâtını verdim."

Benimki yanmaz, demek istiyor. Yanarsa da kızmayacak çünkü Allah'ın takdiri, ne yapalım.Benimki yanmaz, demek istiyor. Yanarsa da kızmayacak çünkü Allah'ın takdiri, ne yapalım. Rabbimiz, kim bilir ne hikmetleri vardır. Yanarsa yanar. Ona da bir şey diyeceği yok!Rabbimiz, kim bilir ne hikmetleri vardır. Yanarsa yanar. Ona da bir şey diyeceği yok! Kul rabbinin takdirine rıza gösterir ama; "Ben malımın zekâtını verdim." demiş. Kul rabbinin takdirine rıza gösterir ama; "Ben malımın zekâtını verdim." demiş.

Siz de malınızı korumak istiyorsanız en büyük garanti zekât vermektir! Siz de malınızı korumak istiyorsanız en büyük garanti zekât vermektir!

Malınızın zekâtını hesaplayın! Muhterem kardeşlerim! Bizim yanlış bildiğimiz bir nokta var:Malınızın zekâtını hesaplayın!

Muhterem kardeşlerim!

Bizim yanlış bildiğimiz bir nokta var:
Zekât; malın hayrının asgarî seviyesidir, alt çizgisidir. Ondan daha fazla verebilirsiniz.Zekât; malın hayrının asgarî seviyesidir, alt çizgisidir. Ondan daha fazla verebilirsiniz. İlle hesaplayıp da [vermeyin]. Hani pazarlığı götür yapacaktık! İlle hesaplayıp da [vermeyin]. Hani pazarlığı götür yapacaktık!

"İki yüz kırk yedi bin lira yetmiş yedi kuruş…" Canım 250 bin lira deyiver, 300 bin lira deyiver."İki yüz kırk yedi bin lira yetmiş yedi kuruş…"

Canım 250 bin lira deyiver, 300 bin lira deyiver.
Fazla ver, biraz garantili olsun. Fakire gidecek, fakir istifade edecek. Fazla ver, biraz garantili olsun. Fakire gidecek, fakir istifade edecek.

İstanbul'da bir hacı kardeşimiz var. Yakınımız, sevdiğimiz bir kimse.İstanbul'da bir hacı kardeşimiz var. Yakınımız, sevdiğimiz bir kimse. oturuyordu, şimdi daha uzak bir semte gitti. Muhiti gecekondu muhiti. oturuyordu, şimdi daha uzak bir semte gitti. Muhiti gecekondu muhiti.

"Çok fukara var, o kadar fakir insan var ki hocam hepsi de bana geliyorlar, dert yanıyorlar..." diyor. "Çok fukara var, o kadar fakir insan var ki hocam hepsi de bana geliyorlar, dert yanıyorlar..." diyor.

Bir tanesi varmış; evin beyi hastaymış, veremmiş. Ciğeri rahatsızmış.Bir tanesi varmış; evin beyi hastaymış, veremmiş. Ciğeri rahatsızmış. Zaten gece bekçiliğinden altmış bin lira bir para alıyormuş, kaç tane çocuğu varmış… Zaten gece bekçiliğinden altmış bin lira bir para alıyormuş, kaç tane çocuğu varmış… Hanımı öyleymiş, evleri kiraymış, damı akıyormuş, çocuklar hastaymış. Hanımı öyleymiş, evleri kiraymış, damı akıyormuş, çocuklar hastaymış. Okuyacak altı yedi tane çocuk, her birisi bir tane ekmek yese şu kadar para eder; ekmek parası etmez… Okuyacak altı yedi tane çocuk, her birisi bir tane ekmek yese şu kadar para eder; ekmek parası etmez…

"Aman sen böyle muhtaç insanların hemen bir şeyini hazırla,"Aman sen böyle muhtaç insanların hemen bir şeyini hazırla, sana müracaat edenin hiç adresini boş bırakma.sana müracaat edenin hiç adresini boş bırakma. Senin orasını biz zekâtları dağıtma merkezi yapalım, hepsine dağıtalım.Senin orasını biz zekâtları dağıtma merkezi yapalım, hepsine dağıtalım. Fazla eşyalarımızı götürelim." dedim. Fazla eşyalarımızı götürelim." dedim.

Ben baktım, bizim evde gidecek bazı eşyalar var. Herkeste vardır.Ben baktım, bizim evde gidecek bazı eşyalar var. Herkeste vardır. Bilemiyoruz nereye vereceğimizi, çünkü biz kendimiz ayrı bir muhitteyiz.Bilemiyoruz nereye vereceğimizi, çünkü biz kendimiz ayrı bir muhitteyiz. Bu muhitte herkesin aşağı yukarı geçinecek bir hâli vardır. Bu muhitte herkesin aşağı yukarı geçinecek bir hâli vardır.

Ankara Mamak'ta namazdan çıktık. Ben biraz elbisesi, ceketi yıpranmış diye birisine çıkarttım, on bin lira zekât parası verdim.Ankara Mamak'ta namazdan çıktık. Ben biraz elbisesi, ceketi yıpranmış diye birisine çıkarttım, on bin lira zekât parası verdim. Kaşlarını çattı: "Ne bu?" dedi. "Zekât." dedim. "Ben fakir değilim ya!" dedi. Kaşlarını çattı:

"Ne bu?" dedi.

"Zekât." dedim.

"Ben fakir değilim ya!" dedi.

Ben de hemen toparladım vaziyeti: Ben de hemen toparladım vaziyeti:

"Amca, fakir değilsen çevrendeki fakirlere verirsin. Burada fakir çok…" filan dedim."Amca, fakir değilsen çevrendeki fakirlere verirsin. Burada fakir çok…" filan dedim. Ama adam sinirlendi. Ama adam sinirlendi.

Mübarek, madem zenginsin niye bu yırtık yakayla dolaşıyorsun, niye yırtık yenle dolaşıyorsun?Mübarek, madem zenginsin niye bu yırtık yakayla dolaşıyorsun, niye yırtık yenle dolaşıyorsun? Daha fakir bir kimseye ver, sen çiçek gibi giyin! Ben de senin zengin olduğunu bileyim.Daha fakir bir kimseye ver, sen çiçek gibi giyin! Ben de senin zengin olduğunu bileyim. Fakir de bilsin, gelsin; "Hacı baba, biraz para ver…" desin.Fakir de bilsin, gelsin; "Hacı baba, biraz para ver…" desin. İyi giyimli olduğun zaman gelir ister.İyi giyimli olduğun zaman gelir ister. Fakir [görününce] elini cebine sokuyorsun, para vermeye kalkıyorsun. Fakir [görününce] elini cebine sokuyorsun, para vermeye kalkıyorsun.

İmâm-ı Âzam hazretlerinin kendisi güzel giyinirmiş. İmâm-ı Âzam hazretlerinin kendisi güzel giyinirmiş.

"Allah celle celâlüh kuluna verdiği nimetin eserini kulu üzerinde görmeyi sever." "Allah celle celâlüh kuluna verdiği nimetin eserini kulu üzerinde görmeyi sever."

Zenginlik mi vermiş; hani nerede, nereden belli? Hırpanî giyiniyor, yamalı giyiyor…Zenginlik mi vermiş; hani nerede, nereden belli? Hırpanî giyiniyor, yamalı giyiyor… O yamalıyı başkası giysin, sen çiçek gibi giyin bakalım! O yamalıyı başkası giysin, sen çiçek gibi giyin bakalım!

İmâm-ı Âzam'ın mezhebinden misin? "Mezhebindenim." Çiçek gibi giyin bakalım, tertemiz giyin!İmâm-ı Âzam'ın mezhebinden misin?

"Mezhebindenim."

Çiçek gibi giyin bakalım, tertemiz giyin!
"Lüks giyin." demiyorum ama temiz, pak giyin! O yamalıyı da öteki fukaracığa ver. "Lüks giyin." demiyorum ama temiz, pak giyin! O yamalıyı da öteki fukaracığa ver. Bir yeni elbise alırsan ötesini ötekisine ver. Bir yeni elbise alırsan ötesini ötekisine ver.

Geçen haftalarda da bir yerlerde anlattım, burada da söyledim mi bilmiyorum. Geçen haftalarda da bir yerlerde anlattım, burada da söyledim mi bilmiyorum.

Tarikata intisap edeceği zaman Ali Haydar Efendi merhumu şeyh efendiye götürmüşler.Tarikata intisap edeceği zaman Ali Haydar Efendi merhumu şeyh efendiye götürmüşler. [Şeyh efendi] biraz istemiyor gibi, nefsi kırılsın diye sert muamele ediyor: [Şeyh efendi] biraz istemiyor gibi, nefsi kırılsın diye sert muamele ediyor:

"Tahsilli misin?" demiş. Tahsilli. "Eyvah, bu tahsillilerden neler çekiyoruz! İllallah…" "Tahsilli misin?" demiş.

Tahsilli.

"Eyvah, bu tahsillilerden neler çekiyoruz! İllallah…"

Tabii hocanın öyle azarı karşısında başından aşağı su dökülmüş gibi oluyor.Tabii hocanın öyle azarı karşısında başından aşağı su dökülmüş gibi oluyor. O da onu bakalım ne yapacak filan diye kolluyor. Yine kaşlar çatık: O da onu bakalım ne yapacak filan diye kolluyor. Yine kaşlar çatık:

"Hangi mezheptensin sen?" demiş. "Hanefî mezhebindenim." "Yalan, yalan söylüyorsun!" demiş. "Hangi mezheptensin sen?" demiş.

"Hanefî mezhebindenim."

"Yalan, yalan söylüyorsun!" demiş.

"Nerede okuyorsun?" dediği zaman, "Medresetü'l-Kuzâd'da, kadı mektebinde okuyorum." dedi. "Nerede okuyorsun?" dediği zaman, "Medresetü'l-Kuzâd'da, kadı mektebinde okuyorum." dedi.

Hâkim olacak, kadı olacak. Bitirmiş, kadı olmak üzere çıkmış.Hâkim olacak, kadı olacak. Bitirmiş, kadı olmak üzere çıkmış. Hukuk fakültesini bitirmiş, hâkim olmuş gibi. Hukuk fakültesini bitirmiş, hâkim olmuş gibi.

"Hangi mezheptensin?" diye soruyor. "Hanefî mezhebinden." "Yalan!" "Hangi mezheptensin?" diye soruyor.

"Hanefî mezhebinden."

"Yalan!"

Çünkü İmâm-ı Âzam'a kadılık teklif ettiler, o da kadılığı kabul etmedi. Hapsederim, dedi halife.Çünkü İmâm-ı Âzam'a kadılık teklif ettiler, o da kadılığı kabul etmedi. Hapsederim, dedi halife. Edersen et, dedi. Hapse girmeye razı oldu; veballi iş, mesuliyetli iş diye kadı olmaya razı olmadı. Edersen et, dedi. Hapse girmeye razı oldu; veballi iş, mesuliyetli iş diye kadı olmaya razı olmadı.

"Sen onun mezhebinden nasıl olursun, yalan!.." diyor. "Sen onun mezhebinden nasıl olursun, yalan!.." diyor.

Biz de mezhebimizin imamını tanıyalım: Çiçek gibi tertemiz giyinirmiş. Biz de mezhebimizin imamını tanıyalım: Çiçek gibi tertemiz giyinirmiş.

"Niye böyle temiz giyiniyorsun?" "Niye böyle temiz giyiniyorsun?"

"Allah kuluna verdiği nimetin eserini kulu üzerinde görmeyi sever." "Allah kuluna verdiği nimetin eserini kulu üzerinde görmeyi sever."

Bu hırpanî kılık sana yakışmaz.Bu hırpanî kılık sana yakışmaz. Olmasaydı o zaman yama üstüne yama yapardın, kırk yamalı aba giyerdin. Ama varken giymek olmaz. Olmasaydı o zaman yama üstüne yama yapardın, kırk yamalı aba giyerdin. Ama varken giymek olmaz.

Büyük mutasavvıflardan bir tanesi normal giyinmiş: Büyük mutasavvıflardan bir tanesi normal giyinmiş:

"Hani tasavvuf erbabının yün hırkaları, basit, mütevazıane kıyafetleri olur."Hani tasavvuf erbabının yün hırkaları, basit, mütevazıane kıyafetleri olur. Niye öyle yapmıyorsunuz?" diyorlar. Niye öyle yapmıyorsunuz?" diyorlar.

"Onda riya tehlikesi gördüm, onun için böyle yapıyorum." diyor. "Onda riya tehlikesi gördüm, onun için böyle yapıyorum." diyor.

Çünkü o zamanın modası o. Herkes öyle insanı alkışlıyor: Çünkü o zamanın modası o. Herkes öyle insanı alkışlıyor:

"Aferin be, maşallah ne kadar mütevazı giyiniyor yahu! Aşk olsun, bak ne kadar basit elbiseler giydi!.." "Aferin be, maşallah ne kadar mütevazı giyiniyor yahu! Aşk olsun, bak ne kadar basit elbiseler giydi!.."

O zaman o da normal giyinir. Normal giyinir ki halkın teveccühünü, şöhretini, alkışını çekmemiş olsun.O zaman o da normal giyinir. Normal giyinir ki halkın teveccühünü, şöhretini, alkışını çekmemiş olsun. Büyük insanlar böyle ince meselelere dikkat ederler. Büyük insanlar böyle ince meselelere dikkat ederler.

Büyük meşayihten zengin bir zata çıkartmış birisi bir para vermiş: "Buyur." Şöyle bir düşünmüş, almış.Büyük meşayihten zengin bir zata çıkartmış birisi bir para vermiş:

"Buyur."

Şöyle bir düşünmüş, almış.
Benim adam gibi reddetmemiş. Ben zenginim ya, filan diye reddetmemiş. Almış. Diyorlar ki; Benim adam gibi reddetmemiş. Ben zenginim ya, filan diye reddetmemiş. Almış. Diyorlar ki;

"Hocamız, efendimiz! Zât-ı âlîniz konağınız var, paranız pulunuz var, hayrınız hasenatınız geniş,"Hocamız, efendimiz! Zât-ı âlîniz konağınız var, paranız pulunuz var, hayrınız hasenatınız geniş, konağınızda nice fakirleri beslersiniz, derya gibi eliniz cömert, her tarafa yardımlar yaparsınız…konağınızda nice fakirleri beslersiniz, derya gibi eliniz cömert, her tarafa yardımlar yaparsınız… Bunu niye aldınız?" "Reddetsem nefsimin hoşuna gidecek, kabul etsem nefsim hor zelil olacak.Bunu niye aldınız?"

"Reddetsem nefsimin hoşuna gidecek, kabul etsem nefsim hor zelil olacak.
Nefsime ağır geldi. Nefsimin horlanmasını, nefsimin izzetlenmesine tercih ettim de ondan aldım!" diyor. Nefsime ağır geldi. Nefsimin horlanmasını, nefsimin izzetlenmesine tercih ettim de ondan aldım!" diyor.

Ondan alacak, sonra yine öbür tarafta başkasına verecek; onların hesapları başka!Ondan alacak, sonra yine öbür tarafta başkasına verecek; onların hesapları başka! Zaten cömert, zaten yanında para bulundurmuyor ama hesapları başka türlü oluyor. Zaten cömert, zaten yanında para bulundurmuyor ama hesapları başka türlü oluyor.

Demek ki Efendimiz bu hadîs-i şerîfte buyurdu: Demek ki Efendimiz bu hadîs-i şerîfte buyurdu:

Hassinû emvâleküm bi'z-zekâti. "Mallarınızı zekât vermekle koruyunuz." Hassinû emvâleküm bi'z-zekâti. "Mallarınızı zekât vermekle koruyunuz."

Cömert olacağız, zekâtımızı vereceğiz.Cömert olacağız, zekâtımızı vereceğiz. Zekâtımızı da kıt kıt vermeyeceğiz, kıtı kıtı, ucu ucuna vermeyeceğiz.Zekâtımızı da kıt kıt vermeyeceğiz, kıtı kıtı, ucu ucuna vermeyeceğiz. Çocukların misket oynarken bir karışı tutturacağım diye uğraşıp didindiği gibi lüzum yok. Çocukların misket oynarken bir karışı tutturacağım diye uğraşıp didindiği gibi lüzum yok. Tam ucu ucuna olmasına [gerek yok]. Bolca verirsin, olur biter. Çünkü Allah daha çok veriyor. Tam ucu ucuna olmasına [gerek yok]. Bolca verirsin, olur biter. Çünkü Allah daha çok veriyor.

Ve dâvû merdâküm bi's-sadakati. "Ve hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz." Ve dâvû merdâküm bi's-sadakati. "Ve hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz."

Hoppala! Yeni bir ilaç, sadaka ilacı! Hangi firmadan? Hadîs-i şerîf firmasından! Hoppala! Yeni bir ilaç, sadaka ilacı!

Hangi firmadan?

Hadîs-i şerîf firmasından!

Nasıl? Sen sadakayı fakire verirsin, Allah memnun olur. Allah da senin hastana şifa verir. Nasıl?

Sen sadakayı fakire verirsin, Allah memnun olur. Allah da senin hastana şifa verir.

"Sadaka vermek suretiyle hastanızı tedavi ediniz!" Bir hastalığa tutuldu."Sadaka vermek suretiyle hastanızı tedavi ediniz!"

Bir hastalığa tutuldu.
Hadi bakalım, İstanbul'a, İstanbul'daki büyük profesöre…Hadi bakalım, İstanbul'a, İstanbul'daki büyük profesöre… Orada biraz muayene oldu filan, hadi bakalım Avrupa'ya, Amerika'ya… Orada biraz muayene oldu filan, hadi bakalım Avrupa'ya, Amerika'ya…

Houston Hastanesi miydi; kalp hastalığı, derdi olan hemen Amerika'yı boyluyor.Houston Hastanesi miydi; kalp hastalığı, derdi olan hemen Amerika'yı boyluyor. Hadi bakalım orada baypas ameliyatı filan derken bir sürü ameliyat. Ama bu da bir başka tedavi!Hadi bakalım orada baypas ameliyatı filan derken bir sürü ameliyat. Ama bu da bir başka tedavi! Sen bir hastan bir için bir sadaka ver bakalım, birkaç fakiri bir sevindir bakalım ne olacak! Sen bir hastan bir için bir sadaka ver bakalım, birkaç fakiri bir sevindir bakalım ne olacak!

Hoşuma giden fıkralardan birisidir: Hoşuma giden fıkralardan birisidir:

Eski vezirlerden bir tanesi -galiba Hindistan tarafında-Eski vezirlerden bir tanesi -galiba Hindistan tarafında- zamanın padişahının vefatında ödenmek üzere herkese borç para verirmiş.zamanın padişahının vefatında ödenmek üzere herkese borç para verirmiş. Padişah öldüğü zaman borcu getirip bana ödersiniz, dermiş. Padişah öldüğü zaman borcu getirip bana ödersiniz, dermiş.

"Alın; on bin altın, beş bin altın, iki bin altın…" "Ne zaman ödeyeceğiz?" "Padişah ölünce ödersiniz." "Alın; on bin altın, beş bin altın, iki bin altın…"

"Ne zaman ödeyeceğiz?"

"Padişah ölünce ödersiniz."

Tabii bu duyulmuş, çünkü söylenen bir söz gizli kalmaz. Yerin kulağı vardır, gammazlayanlar giderler.Tabii bu duyulmuş, çünkü söylenen bir söz gizli kalmaz. Yerin kulağı vardır, gammazlayanlar giderler. Nemmamlar, dedikoducular, laf taşıyanlar gitmişler padişaha söylemişler. Nemmamlar, dedikoducular, laf taşıyanlar gitmişler padişaha söylemişler.

"Senin bu vezir senin ölümünü istiyor,"Senin bu vezir senin ölümünü istiyor, herkese borç para verirken 'Padişah öldüğü zaman verirsiniz.' diyor,herkese borç para verirken 'Padişah öldüğü zaman verirsiniz.' diyor, bu vezir hep sizin ölümünüzü anıyor!" demişler. O da bir gazaplanmış, bir kızmış, çağırmış.bu vezir hep sizin ölümünüzü anıyor!" demişler.

O da bir gazaplanmış, bir kızmış, çağırmış.
Kapıdan içeri girerken salondan ateş püskürüyor padişah: "Bre nankör, bre melun!Kapıdan içeri girerken salondan ateş püskürüyor padişah:

"Bre nankör, bre melun!
Ben seni şu kadar nimetlere gark ettim, seni kendime vezir yaptım, şu kadar maaş verdim,Ben seni şu kadar nimetlere gark ettim, seni kendime vezir yaptım, şu kadar maaş verdim, bu kadar imkân sağladım sana!bu kadar imkân sağladım sana! Sen bunların karşısında bana merbut olman, sadık olman,Sen bunların karşısında bana merbut olman, sadık olman, vefalı olman gerekirken ne yapıyorsun sen?!.." demiş. "Hayrola, ne yaptım?" vefalı olman gerekirken ne yapıyorsun sen?!.." demiş.

"Hayrola, ne yaptım?"

"Sen başkalarına borç para veriyormuşsun."Sen başkalarına borç para veriyormuşsun. Padişah öldüğü zaman verirsiniz, diyormuşsun…" Başını önüne eğmiş: Padişah öldüğü zaman verirsiniz, diyormuşsun…"

Başını önüne eğmiş:

"Doğru, böyle diyorum." demiş. "Vay, bir de itiraf ediyor melun!" "Doğru, böyle diyorum." demiş.

"Vay, bir de itiraf ediyor melun!"

"Ben böyle söyledim. [Padişah] vefat ettiği zaman ben bunun parasını sizden alırım, diyorum."Ben böyle söyledim. [Padişah] vefat ettiği zaman ben bunun parasını sizden alırım, diyorum. Paraları hep öyle veriyorum ama niyetim başka, başka bir niyetle böyle veriyorum." Paraları hep öyle veriyorum ama niyetim başka, başka bir niyetle böyle veriyorum."

"Niyetin nedir?" demiş. "Niyetin nedir?" demiş.

"Benim maksadım, hakiki muhtaç birtakım insanlara; padişahımız çok yaşasın, diye candan dua ettirmek!" "Benim maksadım, hakiki muhtaç birtakım insanlara; padişahımız çok yaşasın, diye candan dua ettirmek!"

Adam; "Borcu geç ödesin, vadesi uzasın diye; 'Aman yâ Rabbi!Adam; "Borcu geç ödesin, vadesi uzasın diye; 'Aman yâ Rabbi! Padişahımıza ömür ver yâ Rabbi, ölmesin de şu vezirin borcunu biraz daha geç ödeyelim!..' filan diyePadişahımıza ömür ver yâ Rabbi, ölmesin de şu vezirin borcunu biraz daha geç ödeyelim!..' filan diye candan dua etsinler, diye yapıyorum!" deyince padişah memnun kalmış. candan dua etsinler, diye yapıyorum!" deyince padişah memnun kalmış.

Hastalığın tedavisinde de sadaka, bir fakire candan bir hayır yaparsın.Hastalığın tedavisinde de sadaka, bir fakire candan bir hayır yaparsın. Ama on lira vermekle olmaz, bir hayır yaptın mı doyuracaksın! "Gel bakalım buraya, al şu parayı…" Ama on lira vermekle olmaz, bir hayır yaptın mı doyuracaksın!

"Gel bakalım buraya, al şu parayı…"

Adamın, şapkasını havaya atması lazım: Adamın, şapkasını havaya atması lazım:

"Vay be! Ne kadar para verdi adam, deli mi divane mi?!.." "Vay be! Ne kadar para verdi adam, deli mi divane mi?!.."

Deli değil divane değil ama işte Allah rızası için verdi mi doyuracak kadar vermek lazım.Deli değil divane değil ama işte Allah rızası için verdi mi doyuracak kadar vermek lazım. Az vermemek lazım. Başkasına muhtaç etmemek lazım. Az vermemek lazım. Başkasına muhtaç etmemek lazım.

Adana'da para toplamaya kalkmışlar. Zenginin birisine gelmişler: Adana'da para toplamaya kalkmışlar. Zenginin birisine gelmişler:

"Cami yapacağız, caminin yanında Kur'an kursu yapacağız."Cami yapacağız, caminin yanında Kur'an kursu yapacağız. İşte makbuzlar, tasdikli, diyanetten baskılı resmî dernek makbuzları…" İşte makbuzlar, tasdikli, diyanetten baskılı resmî dernek makbuzları…"

Onları almış bir kenara atmış: Onları almış bir kenara atmış:

"Bundan sonra kimseye gitmeyin, para toplamak için kimseye gitmeyin! Ne kadar topladınız?" "Bundan sonra kimseye gitmeyin, para toplamak için kimseye gitmeyin! Ne kadar topladınız?"

"Otuz bin lira kadar para topladık." "Otuz bin lira kadar para topladık."

"Bir daha kimseye para toplamaya gitmeyin, hepsini ben veriyorum." demiş. Bitti."Bir daha kimseye para toplamaya gitmeyin, hepsini ben veriyorum." demiş.

Bitti.
Bir sürü insana kıtı kıtı beş yüz lira al, bir makbuz, cart curt, uğraşıp didinecek yerde bir kişi verir geçer.Bir sürü insana kıtı kıtı beş yüz lira al, bir makbuz, cart curt, uğraşıp didinecek yerde bir kişi verir geçer. Verebilir, olmayacak bir şey değil. Afyon'da kubbeli bir cami!.. Verebilir, olmayacak bir şey değil.

Afyon'da kubbeli bir cami!..

Bizim hacı amca anlatıyor, demiş ki; "Gidelim para toplayalım." Bizim hacı amca anlatıyor, demiş ki;

"Gidelim para toplayalım."

Toplamaya gitmişler. Bir adamın kapısına gelmişler. "Girelim mi girmeyelim mi?.." Toplamaya gitmişler. Bir adamın kapısına gelmişler.

"Girelim mi girmeyelim mi?.."

Demiş ki; "Bu adam sarhoş, sonra öteki partiden, menfî bir adam… Girmeyelim!" Demiş ki;

"Bu adam sarhoş, sonra öteki partiden, menfî bir adam… Girmeyelim!"

Sırayla handa veya çarşıda dükkânları dolaşıyorlar daSırayla handa veya çarşıda dükkânları dolaşıyorlar da "Bu adam menfî, bunun yanına girmeyelim." filan demişler. Ötekisi; "Bu adam menfî, bunun yanına girmeyelim." filan demişler. Ötekisi;

"Yahu biz Allah rızası için cami yapılsın diye para topluyoruz."Yahu biz Allah rızası için cami yapılsın diye para topluyoruz. Girelim, azarlarsa azarlar, kovarsa kovar. Allah rızası için yapıyoruz, ne yapalım…" Girelim, azarlarsa azarlar, kovarsa kovar. Allah rızası için yapıyoruz, ne yapalım…"

Utana sıkıla korkarak filan girmişler içeriye, demişler ki; Utana sıkıla korkarak filan girmişler içeriye, demişler ki;

"Mahallemizde bir cami yok, ihtiyaç var. Bir cami yapmak istiyoruz…" Adam biraz dinlemiş: "Mahallemizde bir cami yok, ihtiyaç var. Bir cami yapmak istiyoruz…"

Adam biraz dinlemiş:

"Bundan sonra kimseden para istemeyin, camiyi ben yaptıracağım." demiş ve camiyi yaptırmış."Bundan sonra kimseden para istemeyin, camiyi ben yaptıracağım." demiş ve camiyi yaptırmış. Kubbeli, bizim camiden büyük, yolun kenarında kocaman bir cami! Kubbeli, bizim camiden büyük, yolun kenarında kocaman bir cami!

"Hocam, bunu bir kişi yaptırdı. Hem de umulmayan bir insan yaptırdı." dediler. "Hocam, bunu bir kişi yaptırdı. Hem de umulmayan bir insan yaptırdı." dediler.

Onun için belli olmaz. Parayla imanın kimde olduğu belli olmaz, derler.Onun için belli olmaz. Parayla imanın kimde olduğu belli olmaz, derler. Parası da vardır imanı da vardır. Yaptığı kabahatlerden, kusurlardan da içi zaten yanıktır. Parası da vardır imanı da vardır. Yaptığı kabahatlerden, kusurlardan da içi zaten yanıktır.

"Benim bu kadar kusurumu ancak bir büyük hayır belki paklar, benim suçum kabahatim çok…" diye"Benim bu kadar kusurumu ancak bir büyük hayır belki paklar, benim suçum kabahatim çok…" diye bir cami yaptırmaya heves etmiş, niyet etmiş, yapmış. bir cami yaptırmaya heves etmiş, niyet etmiş, yapmış.

Demek ki öyle yapar, hayır dua alır; Allah onu da dünya ve âhiretin hayırlarına erdirir.Demek ki öyle yapar, hayır dua alır; Allah onu da dünya ve âhiretin hayırlarına erdirir. Bir fakire verirsin doyurucu bir miktarda, kurtulur.Bir fakire verirsin doyurucu bir miktarda, kurtulur. Üç yüz veriyorsun beş yüz veriyorsun, üç yüz veriyorsun beş yüz veriyorsun; adam yine geliyor.Üç yüz veriyorsun beş yüz veriyorsun, üç yüz veriyorsun beş yüz veriyorsun; adam yine geliyor. İstiyor, yine istiyor, başka yerde de istiyor. İstiyor, yine istiyor, başka yerde de istiyor.

Sen evine git, durumunu gör, işini hallediver; ondan sonra bir daha istemez duruma gelsin.Sen evine git, durumunu gör, işini hallediver; ondan sonra bir daha istemez duruma gelsin. Hakikaten bir fakir bulduk mu onu yapabilirsek daha garantili olur. O da o zaman candan dua eder. Hakikaten bir fakir bulduk mu onu yapabilirsek daha garantili olur. O da o zaman candan dua eder.

Bir müslümanın bir müslümana arkasından, candan yaptığı dua makbuldür.Bir müslümanın bir müslümana arkasından, candan yaptığı dua makbuldür. Öyle dua ettirmeye çalışalım. Hastalarımızı sadakayla tedavi edelim. Efendimiz'in tavsiyesi böyle. Öyle dua ettirmeye çalışalım. Hastalarımızı sadakayla tedavi edelim. Efendimiz'in tavsiyesi böyle.

Ve eiddû ve'l-belâi'd-duâ. "Ve belaya dua hazırlayın!" Ve eiddû ve'l-belâi'd-duâ. "Ve belaya dua hazırlayın!"

Kur'ân-ı Kerîm'de bir âyet-i kerîme var. Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Kur'ân-ı Kerîm'de bir âyet-i kerîme var. Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;

Ve eiddû lehüm mesteta'tüm min kuvvetin. Ve eiddû lehüm mesteta'tüm min kuvvetin.

"Din düşmanlarına karşı gücünüzün yettiğince kuvvet, silah, malzeme hazırlayın!" "Din düşmanlarına karşı gücünüzün yettiğince kuvvet, silah, malzeme hazırlayın!"

Muhterem kardeşlerim! Biz burada güneşli havada oturmuşuz, rahat rahat hadîs-i şerîf okuyoruz.Muhterem kardeşlerim!

Biz burada güneşli havada oturmuşuz, rahat rahat hadîs-i şerîf okuyoruz.
Ama gazeteleri okudum. Yunanistan Kıbrıs'ı yine silah deposu hâline getirmiş. Ama gazeteleri okudum. Yunanistan Kıbrıs'ı yine silah deposu hâline getirmiş. Yüksek rütbeli askeri oraya göndermiş, şu kadar tank almış, bu kadar uçak almış, bu kadar bilmem ne almış…Yüksek rütbeli askeri oraya göndermiş, şu kadar tank almış, bu kadar uçak almış, bu kadar bilmem ne almış… Bunlar bir koku almayınca bu işi yapmazlar. Mutlaka bir yerden bir koku aldı, kokladı. Bunlar bir koku almayınca bu işi yapmazlar. Mutlaka bir yerden bir koku aldı, kokladı. Kurt dumanlı havayı sever, derler. Ortalık biraz karışık. Kurt dumanlı havayı sever, derler. Ortalık biraz karışık.

Amerika Basra Körfezi'ne donanmalarını getirdi, öteki milletler de getirdiler. Rusya'da getirdi.Amerika Basra Körfezi'ne donanmalarını getirdi, öteki milletler de getirdiler. Rusya'da getirdi. İsrail oradan kıpırdanıyor. İran, Irak'ı yenmek üzere; Irak hazırlanıyor.İsrail oradan kıpırdanıyor. İran, Irak'ı yenmek üzere; Irak hazırlanıyor. Baktı, ortalığı biraz dumanlı gördü; Türkiye'nin doğusunda birtakım hareketler var: Baktı, ortalığı biraz dumanlı gördü; Türkiye'nin doğusunda birtakım hareketler var:

"Acaba İran'la Türkiye kapışır mı, kapışırsa durum ne olur?.." Hemen hazırlanıyor."Acaba İran'la Türkiye kapışır mı, kapışırsa durum ne olur?.."

Hemen hazırlanıyor.
Fırsatı görüyor. Zaten geçenlerde de açıkça söyledi:Fırsatı görüyor. Zaten geçenlerde de açıkça söyledi: "Biz Türkiye'yle savaşacağız, yakın bir zamanda savaşacağız!" dedi. Bizim de hiç birimizin bir hazırlığı yok! "Biz Türkiye'yle savaşacağız, yakın bir zamanda savaşacağız!" dedi. Bizim de hiç birimizin bir hazırlığı yok!

Ben iktidara geçsem hepinizin evine bir tane roketatar mecburiyeti koyarım!Ben iktidara geçsem hepinizin evine bir tane roketatar mecburiyeti koyarım! Başbakan olsam elimde iktidar olsa her eve bir tane roketatar!Başbakan olsam elimde iktidar olsa her eve bir tane roketatar! Çok güzel bir silahtır. Boru gibidir. Hatta onların hazırları da var.Çok güzel bir silahtır. Boru gibidir. Hatta onların hazırları da var. Hemen hazır iğne gibi -bir iğne yapıyorsun, sonra çöpe atıyorsun- bir patlatıyorsun,Hemen hazır iğne gibi -bir iğne yapıyorsun, sonra çöpe atıyorsun- bir patlatıyorsun, ondan sonra at, yenisini alıyorsun! Soba borusu gibidir.ondan sonra at, yenisini alıyorsun! Soba borusu gibidir. Arkadan bir tanesi mermiyi koyar, bu taraftaki omzuna alır. Gözünü dürbününe yanaştırır…Arkadan bir tanesi mermiyi koyar, bu taraftaki omzuna alır. Gözünü dürbününe yanaştırır… Tetiği çekti mi tanka isabet etti mi tank gitti, binaya isabet etti mi bina gitti…Tetiği çekti mi tanka isabet etti mi tank gitti, binaya isabet etti mi bina gitti… Gümbürtüsü insanın kulağını patlatır. Uzaktan bir tane vurdun mu tankı filan mahveder! Gümbürtüsü insanın kulağını patlatır. Uzaktan bir tane vurdun mu tankı filan mahveder! Her eve bir tane oldu mu yeter!Her eve bir tane oldu mu yeter! İster Rusya yan baksın ister Bulgaristan yan baksın ister Yunanistan yan baksın… İster Rusya yan baksın ister Bulgaristan yan baksın ister Yunanistan yan baksın… Her eve bir tane bazuka, benim seçim sloganım! Her eve bir tane bazuka, benim seçim sloganım!

Neden? Namussuzlar zaten silahı kanunsuz olarak taşıyor, zaten taşıyor.Neden?

Namussuzlar zaten silahı kanunsuz olarak taşıyor, zaten taşıyor.
Hükümet istese de istemese de polis takip etse de etmese de çifte tabancayla geziyor.Hükümet istese de istemese de polis takip etse de etmese de çifte tabancayla geziyor. Bir tanesi de az geliyor, çifte tabancayla geziyor. En iyisi hazırlanmaktır. Bir tanesi de az geliyor, çifte tabancayla geziyor. En iyisi hazırlanmaktır.

Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri; Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri;

Ve eiddû lehüm mesteta'tüm min kuvvetin. "Gücünüzün yettiğince silah hazırlayın!" diyor. Ve eiddû lehüm mesteta'tüm min kuvvetin. "Gücünüzün yettiğince silah hazırlayın!" diyor.

Ben şimdi başka kalkınma [işine] bakmam; silah fabrikası yaparım, uçak fabrikası, tank fabrikası [yaparım]. Ben şimdi başka kalkınma [işine] bakmam; silah fabrikası yaparım, uçak fabrikası, tank fabrikası [yaparım].

Geçende gazetelerde İran'ı okudum.Geçende gazetelerde İran'ı okudum. Haberde; "Kendimiz özel, kendi kendimize tank yaptık!" diye yazmış.Haberde; "Kendimiz özel, kendi kendimize tank yaptık!" diye yazmış. "Çok gizli silahlarımız var!" filan diyor. Biz de dişimizi sıkarsak bu Avrupalılar'dan aşağı kalmayız. "Çok gizli silahlarımız var!" filan diyor. Biz de dişimizi sıkarsak bu Avrupalılar'dan aşağı kalmayız. Japonya nasıl Amerika'yı geçtiyse Avrupa'yı geçtiyse teknolojisiyle biz de geçebiliriz.Japonya nasıl Amerika'yı geçtiyse Avrupa'yı geçtiyse teknolojisiyle biz de geçebiliriz. Allahu Teâlâ hazretleri emrediyor, bizim boynumuzun borcu!Allahu Teâlâ hazretleri emrediyor, bizim boynumuzun borcu! Hazırlanmak, düşmana karış kuvvetli olmak bizim ecdadımızdan bize gelen bir şey! Biz ölümden korkmayız! Hazırlanmak, düşmana karış kuvvetli olmak bizim ecdadımızdan bize gelen bir şey! Biz ölümden korkmayız!

O istediği kadar silah yapacak, depo edecek, yedi kat koruganlar yapacak;O istediği kadar silah yapacak, depo edecek, yedi kat koruganlar yapacak; yine biz bir hücum ettiğimiz zaman korkup kaçacak! yine biz bir hücum ettiğimiz zaman korkup kaçacak! Çünkü onun savaştığı yerde buzdolabı var, televizyonu var, keyfi var...Çünkü onun savaştığı yerde buzdolabı var, televizyonu var, keyfi var... Adam öyle alışmış, o ölmek istemiyor; yaşamak istiyor. Biz saldırdığımız zaman ölmek isteriz.Adam öyle alışmış, o ölmek istemiyor; yaşamak istiyor. Biz saldırdığımız zaman ölmek isteriz. Biz şehit olmayı tercih ederiz, şehit olmadığımız zaman [üzülürüz]. Biz şehit olmayı tercih ederiz, şehit olmadığımız zaman [üzülürüz]. Ama biraz da hazırlıklı olalım. Elimizde birer tabanca! Ama biraz da hazırlıklı olalım. Elimizde birer tabanca!

Kırıkkale'nin dokuz milimetrelik tabancası pat diye patladığı zamanKırıkkale'nin dokuz milimetrelik tabancası pat diye patladığı zaman yirmi beş metre öteye gider, onla bir şey olmaz ki! Düşmana karşı hazırlanmak lazım.yirmi beş metre öteye gider, onla bir şey olmaz ki! Düşmana karşı hazırlanmak lazım. Âyet-i kerîme onu emrediyor. Biz de elimizden geldiğince hazırlanalım. Yine de hazırlanalım.Âyet-i kerîme onu emrediyor. Biz de elimizden geldiğince hazırlanalım. Yine de hazırlanalım. Çünkü adam "Savaşacağız!" diyor.Çünkü adam "Savaşacağız!" diyor. "Savaşacağız, bizim Türkiye'yle muhakkak savaşımız olacak!" diyor."Savaşacağız, bizim Türkiye'yle muhakkak savaşımız olacak!" diyor. Bulgaristan hazırlanıyor, Rusya hazırlanıyor… Rusya'nın haritaları var.Bulgaristan hazırlanıyor, Rusya hazırlanıyor…

Rusya'nın haritaları var.
Balkanlar'dan gelecek, Kafkasya'dan gelecek; biz de Toroslar'da hap edeceğiz!Balkanlar'dan gelecek, Kafkasya'dan gelecek; biz de Toroslar'da hap edeceğiz! Toroslar'da siper yapacağız, harp edeceğiz… Öyle şey olur mu? Toroslar'da siper yapacağız, harp edeceğiz…

Öyle şey olur mu?

Adam Afganistan'dan kaçacak delik arıyor. Ben onu Trakya'dan İstanbul'a bile getirtmem.Adam Afganistan'dan kaçacak delik arıyor. Ben onu Trakya'dan İstanbul'a bile getirtmem. Sinop'un dağlarında, daha Karadeniz'den bu tarafa gelirken önünde uzun deniz sahası var.Sinop'un dağlarında, daha Karadeniz'den bu tarafa gelirken önünde uzun deniz sahası var. Canına okurum ama silah olması lazım.Canına okurum ama silah olması lazım. Sivrisinek sürüsü gibi geldiği zaman bir tanesini düşürsen ötekisi gelir. Fazla hazırlanmak lazım.Sivrisinek sürüsü gibi geldiği zaman bir tanesini düşürsen ötekisi gelir. Fazla hazırlanmak lazım. Bizim elli beş milyon asker olmamız lazım. Kadına da silah öğretmemiz lazım.Bizim elli beş milyon asker olmamız lazım. Kadına da silah öğretmemiz lazım. Korkmasın, çekinmesin; silah atmayı öğrensin! Bu bizim vazifemiz! Korkmasın, çekinmesin; silah atmayı öğrensin! Bu bizim vazifemiz! Ve eiddû ve'l-belâi'd-duâ. Ve eiddû ve'l-belâi'd-duâ.

"Nasıl Kur'ân-ı Kerîm'de düşmanlara karşı kuvvet hazırlayın!" diyorsa âyet-i kerîme, onun gibi başlıyor."Nasıl Kur'ân-ı Kerîm'de düşmanlara karşı kuvvet hazırlayın!" diyorsa âyet-i kerîme, onun gibi başlıyor. Bu da; "Belaya karşı hazırlık yapın, tedbir alın!" O nedir? ed-Duâu. "Dua belayı ne def eder!" Bu da;

"Belaya karşı hazırlık yapın, tedbir alın!"

O nedir?

ed-Duâu.

"Dua belayı ne def eder!"

Allah bir bela musallat etse -Allah etmesin- onun çaresi nedir? Dua, duadır. Allah bir bela musallat etse -Allah etmesin- onun çaresi nedir?

Dua, duadır.

Çünkü; ed-Duâu yeruddu'l-kadâe ba'de en yübreme.Çünkü;

ed-Duâu yeruddu'l-kadâe ba'de en yübreme.
"Dua; Allah'ın hükmünü değiştirir, kesinleşmiş hükmü değiştirir." "Dua; Allah'ın hükmünü değiştirir, kesinleşmiş hükmü değiştirir."

Allahu Teâlâ hazretlerine yalvarırsın:Allahu Teâlâ hazretlerine yalvarırsın: "Yapma yâ Rabbi, bağışla yâ Rabbi, affeyle yâ Rabbi…" diye dua edersin. "Yapma yâ Rabbi, bağışla yâ Rabbi, affeyle yâ Rabbi…" diye dua edersin. Allah affeder, belayı döndürür, gelmiş belayı kaldırır; ama iyi kul olmak şart!Allah affeder, belayı döndürür, gelmiş belayı kaldırır; ama iyi kul olmak şart! İyi zamanda duayı unutmamak şart, Allah yolunda olmak şart! İyi zamanda duayı unutmamak şart, Allah yolunda olmak şart!

Onun için bu hadîs-i şerîfi bir daha tekrarlayalım iyice hatırınızda kalsın.Onun için bu hadîs-i şerîfi bir daha tekrarlayalım iyice hatırınızda kalsın. Çok önemli anahtarlar, ipuçları veriyor bize! Çok önemli anahtarlar, ipuçları veriyor bize!

"Mallarınızı zekât vererek koruyun, garantiye alın! Hastalarınızı sadaka vererek tedavi edin!"Mallarınızı zekât vererek koruyun, garantiye alın! Hastalarınızı sadaka vererek tedavi edin! Belaya karşı da dua hazırlığı yapın!" Belaya karşı da dua hazırlığı yapın!"

Dua; benim, "Roketatar hazırlığı yapın!" dediğim gibi. Belanın karşısında dua! Dua; benim, "Roketatar hazırlığı yapın!" dediğim gibi. Belanın karşısında dua!

Burada dikkat edilirse üç kademe zikredildi: İnsanın başına, malına bir şey gelir.Burada dikkat edilirse üç kademe zikredildi: İnsanın başına, malına bir şey gelir. Karadeniz'de gemileri batar, evinde deposunda elektrik kontağından yangın çıkar…Karadeniz'de gemileri batar, evinde deposunda elektrik kontağından yangın çıkar… Ya malına gelir ya canına bir zarar gelir. Ya malına gelir ya canına bir zarar gelir. Hastalanır, üzülür, amansız bir hastalığa yakalanır vs. Malı da canı da sağlam olsaHastalanır, üzülür, amansız bir hastalığa yakalanır vs. Malı da canı da sağlam olsa bir başka bir musibet bir bela gelir. Bu hadîs-i şerîf hepsine çareyi söylüyor: bir başka bir musibet bir bela gelir. Bu hadîs-i şerîf hepsine çareyi söylüyor:

"Malını korumak için zekâtını ver, hastalıktan korunmak için sadakanı ver,"Malını korumak için zekâtını ver, hastalıktan korunmak için sadakanı ver, belaya uğramamak için ağzı dualı bir kul ol!" demiş oluyor. belaya uğramamak için ağzı dualı bir kul ol!" demiş oluyor. Bunların da hepsi kolay şeyler, zor şeyler değil. Zekât malın fazlasından veriliyor.Bunların da hepsi kolay şeyler, zor şeyler değil.

Zekât malın fazlasından veriliyor.
Dinimiz yoksulun gırtlağına basıp da "Vereceksin!" demiyor. Mal sahibi olan zengin bir insan: Dinimiz yoksulun gırtlağına basıp da "Vereceksin!" demiyor. Mal sahibi olan zengin bir insan:

"Malının kırkta birini ver!" "Malının kırkta birini ver!"

Bir insan, kırk tane koyunun varsa bir tanesini Allah yolunda veremezse yazıklar olsun ona!Bir insan, kırk tane koyunun varsa bir tanesini Allah yolunda veremezse yazıklar olsun ona! Ne cimri adammış ki otuz dokuz tanesi kendisine kalacak, bir tanesini veremiyor! Ne cimri adammış ki otuz dokuz tanesi kendisine kalacak, bir tanesini veremiyor! Malın çoğundan veriliyor, fazla olduğu zaman veriliyor. Zekât kolay verilir. Malın çoğundan veriliyor, fazla olduğu zaman veriliyor. Zekât kolay verilir.

Sadaka her zaman verilir, zaten veriyoruz ama kıtı kıtı veriyoruz. Küçük küçük, azıcık azıcık veriyoruz.Sadaka her zaman verilir, zaten veriyoruz ama kıtı kıtı veriyoruz. Küçük küçük, azıcık azıcık veriyoruz. Biraz doyurucu verirsek candan dua etmesini sağlayacak tarzda verirsek iyi olur. Sağlam yere verelim. Biraz doyurucu verirsek candan dua etmesini sağlayacak tarzda verirsek iyi olur. Sağlam yere verelim.

Kimisi sadaka tüccarıdır. Aslında fakir değildir, dairesi vardır vs. Adam hastadır, dilenme hastasıdır.Kimisi sadaka tüccarıdır. Aslında fakir değildir, dairesi vardır vs. Adam hastadır, dilenme hastasıdır. Beyler, paşalar gibi yaşayacak parası olduğu hâlde kılık kıyafet değiştiriyor.Beyler, paşalar gibi yaşayacak parası olduğu hâlde kılık kıyafet değiştiriyor. Ondan sonra koluna ciğer sarıyor, üstüne de bilmem ne bilmem ne sarıyor…Ondan sonra koluna ciğer sarıyor, üstüne de bilmem ne bilmem ne sarıyor… Eyvah, sanki kanamış, sargıların üstüne kan çıkmış!.. Kolunu çözdüğü zaman bir şey yok! Eyvah, sanki kanamış, sargıların üstüne kan çıkmış!.. Kolunu çözdüğü zaman bir şey yok!

Bizim mühendis kardeşlerimizden birisi anlattı: Mekke-i Mükerreme'de;Bizim mühendis kardeşlerimizden birisi anlattı: Mekke-i Mükerreme'de; "Allah rızası için sadaka…" filan [diyorlarmış]. Bakmış, sahtekâr gibi görünmüş gözüne."Allah rızası için sadaka…" filan [diyorlarmış].

Bakmış, sahtekâr gibi görünmüş gözüne.
Durumu, kolu sakat gibi yapıyor filan. Yanına gelmiş, zorlamış. Açtırmış; hiç bir şeyi yok!Durumu, kolu sakat gibi yapıyor filan. Yanına gelmiş, zorlamış. Açtırmış; hiç bir şeyi yok! Hiç bir şeyi yok. Bu işin tüccarı var. Hiç bir şeyi yok. Bu işin tüccarı var. Tüccarına, sahtekârına değil; çevrenizdeki fukaradan, mahallenizdeki tanıdıklardan sorarakTüccarına, sahtekârına değil; çevrenizdeki fukaradan, mahallenizdeki tanıdıklardan sorarak köyünüzden kentinizden hakikaten muhtaç insanları bulun! köyünüzden kentinizden hakikaten muhtaç insanları bulun!

Asıl miskin, asıl muhtaç; kimseye bir şey söylemediği hâlde, için için fakirlikten kahrolan kimsedir.Asıl miskin, asıl muhtaç; kimseye bir şey söylemediği hâlde, için için fakirlikten kahrolan kimsedir. Onu bulmak esas. Çünkü hakikisi söylemeye utanır. Söyleyemez.Onu bulmak esas. Çünkü hakikisi söylemeye utanır. Söyleyemez. Benden daha fakirler vardır, diye de söyleyemez utandığı için de söyleyemez. Benden daha fakirler vardır, diye de söyleyemez utandığı için de söyleyemez.

"Elhamdülillah yine ayda altmış bin lira para alıyorum, elhamdülillah hâlim iyidir,"Elhamdülillah yine ayda altmış bin lira para alıyorum, elhamdülillah hâlim iyidir, daha onu da alamayan vardır…" der.daha onu da alamayan vardır…" der. Hâlbuki altmış bin liraya evin kirasını mı verecek yedi çocuğa mı bakacak ekmek mi alacakHâlbuki altmış bin liraya evin kirasını mı verecek yedi çocuğa mı bakacak ekmek mi alacak katık mı alacak giyim mi alacak yakacak mı alacak?.. Yetmez! katık mı alacak giyim mi alacak yakacak mı alacak?.. Yetmez!

Öyle gizli fakirleri bulmak, hakikaten yerine yardım etmek uygundur.Öyle gizli fakirleri bulmak, hakikaten yerine yardım etmek uygundur. Kimisi bu işin ticaretini yapıyor. Mümkün mertebe onlara vermemeye çalışın. Kimisi bu işin ticaretini yapıyor. Mümkün mertebe onlara vermemeye çalışın.

Gelen boş çevrilmez; ona azıcık bir şey verirsiniz, asıl fakirleri araştırırsınız. Araştırın.Gelen boş çevrilmez; ona azıcık bir şey verirsiniz, asıl fakirleri araştırırsınız. Araştırın. Kendi gücünüz yetmiyorsa bize de söyleyin.Kendi gücünüz yetmiyorsa bize de söyleyin. Biz de elimizden geldiğince zengini fakire sevk ederiz, yine ona yardımcı olmaya çalışırız. Biz de elimizden geldiğince zengini fakire sevk ederiz, yine ona yardımcı olmaya çalışırız.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi hayırlara muvaffak eylesin, şerlerden mahfuz eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi hayırlara muvaffak eylesin, şerlerden mahfuz eylesin. Cennetiyle cemâliyle cümlemizi müşerref eylesin. Fâtiha-yı Şerîfe mea'l-besmele! Cennetiyle cemâliyle cümlemizi müşerref eylesin.

Fâtiha-yı Şerîfe mea'l-besmele!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2