Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Mütevazilik ve İnfak Anlayışı

Mehmed Zahid KOTKU

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn es-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. es-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. İ'lemû eyyühe'l-ihvân, enne efdale'l-kitâbı kitabu'llâh,İ'lemû eyyühe'l-ihvân, enne efdale'l-kitâbı kitabu'llâh, ve enne efdale'l-hedyi hedyü Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve enne efdale'l-hedyi hedyü Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ, ve külle muhtesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün, ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ, ve külle muhtesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün, ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ve ennehû kâle: ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ve ennehû kâle:

Tûbâ li-men tevâdaa fî-ğayri menkasatin ve zelle nefsehû fî-ğayri meskenetin Tûbâ li-men tevâdaa fî-ğayri menkasatin ve zelle nefsehû fî-ğayri meskenetin ve enfeka min-mâli cemeahû fî-ğayri ma'siyetin ve enfeka min-mâli cemeahû fî-ğayri ma'siyetin ve hâleta ehle'l-fıkhi ve'l-hikmeti ve rahime ehle'z-zilleti ve'l-meskeneti, ve hâleta ehle'l-fıkhi ve'l-hikmeti ve rahime ehle'z-zilleti ve'l-meskeneti, tûbâ li-men zelle nefsehû ve tâbe kesbühû ve hasünet serîretühû ve kerümet alâniyyetühû tûbâ li-men zelle nefsehû ve tâbe kesbühû ve hasünet serîretühû ve kerümet alâniyyetühû ve azele ani'n-nâsi şerrehû, tûbâ li-men amile bi-ilmihî ve azele ani'n-nâsi şerrehû, tûbâ li-men amile bi-ilmihî ve enfeka'l-fazle min-mâlihî ve emseke'l-fazle min-kavlihî. ve enfeka'l-fazle min-mâlihî ve emseke'l-fazle min-kavlihî.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Beraberce istiğfar edelim: Beraberce istiğfar edelim:

Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah el-Azîm el-Kerîm ellezî la ilahe illâ hû el-hayye'l-kayyûmüEstağfirullah el-Azîm el-Kerîm ellezî la ilahe illâ hû el-hayye'l-kayyûmü ve netûbü ileyh ve nes'elühü't-tevbete ve'l-mağfirate ve netûbü ileyh ve nes'elühü't-tevbete ve'l-mağfirate ve'l-hidâyete lenâ innehû hüve't-tevvâbü'r-rahîm.ve'l-hidâyete lenâ innehû hüve't-tevvâbü'r-rahîm. Tevbete abdin zâlimin li-nefsihî lâ yemlikü li-nefsihî mevten ve lâ hayâten ve lâ nüşûra. Tevbete abdin zâlimin li-nefsihî lâ yemlikü li-nefsihî mevten ve lâ hayâten ve lâ nüşûra.

Allahümme salli salâten kâmileten ve sellim selâmen tâmmen Allahümme salli salâten kâmileten ve sellim selâmen tâmmen alâ seyyidinâ Muhammedin'illezî tenhallu bihi'l-ugadü ve tenfericü bihi'l-kürabü alâ seyyidinâ Muhammedin'illezî tenhallu bihi'l-ugadü ve tenfericü bihi'l-kürabü ve tügdâ bihi'l-havâicü ve tünâlü bihi'r-rağâibü ve husnü'l-havâtimi ve tügdâ bihi'l-havâicü ve tünâlü bihi'r-rağâibü ve husnü'l-havâtimi ve yüstesga'l-ğamâmü bi-vechihi'l-Kerîmi ve alâ-âlihî ve sahbihî fî-külli lemhatinve yüstesga'l-ğamâmü bi-vechihi'l-Kerîmi ve alâ-âlihî ve sahbihî fî-külli lemhatin ve nefesin bi-adedi külli ma'lûmin lek. ve nefesin bi-adedi külli ma'lûmin lek.

Tûbâ, bir tebşir alametidir. Cennette bir ağaçtır. Tûbâ, bir tebşir alametidir. Cennette bir ağaçtır.

"Müjde olsun o insana ki kendisine noksan vermeden tevazu sahibidir."Müjde olsun o insana ki kendisine noksan vermeden tevazu sahibidir. Nefsini miskinlik derecesine düşürmemek üzere zelîl görür." Nefsini miskinlik derecesine düşürmemek üzere zelîl görür." Ve enfeka min-mâli cemeahû fî-ğayri ma'siyetin.Ve enfeka min-mâli cemeahû fî-ğayri ma'siyetin. "Günahları olmamak şartıyla malını hayırlara infak eder." Bunlara müjde olsun. "Günahları olmamak şartıyla malını hayırlara infak eder."

Bunlara müjde olsun.

"Bununla beraber ehl-i fıkıh ve ehl-i hikmete karışır, onlarla beraber oturup kalkar."Bununla beraber ehl-i fıkıh ve ehl-i hikmete karışır, onlarla beraber oturup kalkar. Zillet sahiplerine, miskinlere, gariplere, fukarâya, zuafâya acır." Zillet sahiplerine, miskinlere, gariplere, fukarâya, zuafâya acır."

"Yine müjde olsun o insana ki nefsini zelil kılmıştır ama içi temizdir, dışı da güzeldir."Yine müjde olsun o insana ki nefsini zelil kılmıştır ama içi temizdir, dışı da güzeldir. Ve şerrini insanlardan uzak etmiştir." Ve şerrini insanlardan uzak etmiştir."

"Yine müjde olsun o insana ki ilmiyle âmildir, malının fazlasını infak eder."Yine müjde olsun o insana ki ilmiyle âmildir, malının fazlasını infak eder. Sözünün fazlasını da tutar." Amasya'da bir Hocaefendi var. Sözünün fazlasını da tutar."

Amasya'da bir Hocaefendi var.
Ara sıra bize bazı şeyler yazar. İmâm-ı Şâfiî'nin bir şiirini yazmış.Ara sıra bize bazı şeyler yazar. İmâm-ı Şâfiî'nin bir şiirini yazmış. Ondan bazı kısımlarını size de duyurmak istedim. Ondan bazı kısımlarını size de duyurmak istedim. Bu şiirinde İmam Şafiî hazretleri dünyayı zemmediyor. Bu şiirinde İmam Şafiî hazretleri dünyayı zemmediyor.

Dünyayı zemmetmekle beraber diyor ki; Dünyayı zemmetmekle beraber diyor ki;

Fedâ anke fudulâtü'l-umûr. Fedâ anke fudulâtü'l-umûr. "Yaptığın işlerin lüzumsuz kısımlarını terk et." Çünkü; "Yaptığın işlerin lüzumsuz kısımlarını terk et."

Çünkü;

Harâmün ala nefsi'ttâkî irtikabuhâ. Harâmün ala nefsi'ttâkî irtikabuhâ. "Dünyanın fuzûlî işlerini terk etmemek müttakîlere haramdır." "Dünyanın fuzûlî işlerini terk etmemek müttakîlere haramdır."

"Dünyanın fazla işleriyle meşgul olmak müttakî insanlara haramdır." "Dünyanın fazla işleriyle meşgul olmak müttakî insanlara haramdır." Çünkü ömürlerini boşu boşuna zâyî etmiş olurlar. Çünkü ömürlerini boşu boşuna zâyî etmiş olurlar.

"Şunu da yapacağım, bunu da yapacağım; onu da yapayım, bunu da yapayım" derken "Şunu da yapacağım, bunu da yapacağım; onu da yapayım, bunu da yapayım" derken bir gün Hz. Azrail gelir, alır, götürür, vesselam. bir gün Hz. Azrail gelir, alır, götürür, vesselam.

Harâmün alâ nefsi't-tukâ irtikabuhâ. Harâmün alâ nefsi't-tukâ irtikabuhâ. "Bu dünyanın şusuna busuna iltifat ederek ömrünü zâyî etmek, müttâkî olan "Bu dünyanın şusuna busuna iltifat ederek ömrünü zâyî etmek, müttâkî olan Allah'ın sevgili kullarına haramdır." Allah'ın sevgili kullarına haramdır."

Vema hiye. "Bu senin dünya dediğin şey, taşıyla toprağıyla."Vema hiye. "Bu senin dünya dediğin şey, taşıyla toprağıyla." İllâ cîfe "Bir cîfeden ibarettir." Aleyhâ kitâbü'l hemme hünne İllâ cîfe "Bir cîfeden ibarettir." Aleyhâ kitâbü'l hemme hünne "Bu dünyanın içinde bir takım kelpler vardır ki onların bütün dertleri o dünyayı toplamaktır." "Bu dünyanın içinde bir takım kelpler vardır ki onların bütün dertleri o dünyayı toplamaktır."

Dünyayı toplamak, dünya ile meşgul olmak arzusunda bulunan bir takım kelpler vardır. Dünyayı toplamak, dünya ile meşgul olmak arzusunda bulunan bir takım kelpler vardır. Eğer sen bu dünyayı sahibine bırakırsan, teslim edersen, karışmazsan rahat edersin. Eğer sen bu dünyayı sahibine bırakırsan, teslim edersen, karışmazsan rahat edersin. Eğer "Ben de buradan nasibimi alacağım." diyerek uğraşırsan o kelpler seni rahat bırakmaz. Eğer "Ben de buradan nasibimi alacağım." diyerek uğraşırsan o kelpler seni rahat bırakmaz.

"Kelpler seni orada boş bırakmazlar." "Kelpler seni orada boş bırakmazlar."

Şu sözü iyi dinleyiniz. Şu sözü iyi dinleyiniz.

Fe tûbâ linefsin. "Tûbâ'dan olmak üzere okuduğum şey, Fe tûbâ linefsin. "Tûbâ'dan olmak üzere okuduğum şey,

Fe tûbâ linefsin. "O nefse müjdeler olsun ki." Fe tûbâ linefsin. "O nefse müjdeler olsun ki." "Evinin en derin köşesini vatan edindi." "Evinin en derin köşesini vatan edindi."

Evinden dışarıya çıkmıyor. İbadet-i taatiyle meşgul, dünyanın o cîfesinin içinde değil. Evinden dışarıya çıkmıyor. İbadet-i taatiyle meşgul, dünyanın o cîfesinin içinde değil.

"Hem kapısını kapatmış hem de perdesini indirmiş." "Hem kapısını kapatmış hem de perdesini indirmiş."

İnsanlarla alakasını kesmiş. İmâm Şâfiî'nin sözüdür. Tabi onlar çok tecrübeli insanlar. İnsanlarla alakasını kesmiş. İmâm Şâfiî'nin sözüdür. Tabi onlar çok tecrübeli insanlar. Bizim nefsimiz bunları kabul etmez. "Ya öyle olur mu hiç?Bizim nefsimiz bunları kabul etmez.

"Ya öyle olur mu hiç?
Biz vatana hizmet etmeyecek miyiz?" deriz. Biz vatana hizmet etmeyecek miyiz?" deriz.

"Bu insanlara hizmet etmeyelim mi? Fukaraya hizmet etmeyelim mi?"Bu insanlara hizmet etmeyelim mi? Fukaraya hizmet etmeyelim mi? Zuafaya hizmet etmeyelim mi? Kazanmayalım mı? Zuafaya hizmet etmeyelim mi? Kazanmayalım mı? Ne yapalım, böyle oturmakla olur mu hiç? Bak adam aya gidiyor, durmadan icatlar yapılıyor.Ne yapalım, böyle oturmakla olur mu hiç? Bak adam aya gidiyor, durmadan icatlar yapılıyor. Biz böyle kapıları kapatırsak, şundan bundan ünsiyetimiz, alakamız kesilirse Biz böyle kapıları kapatırsak, şundan bundan ünsiyetimiz, alakamız kesilirse sonra ne olur bizim hâlimiz? sonra ne olur bizim hâlimiz? Neslimiz ne der bize?" Sen de meydana çık, sen de o kelplerle uğraş bakalım.Neslimiz ne der bize?"

Sen de meydana çık, sen de o kelplerle uğraş bakalım.
Bakalım âhiretin mi güzel olur, dünyan mı güzel olur.Bakalım âhiretin mi güzel olur, dünyan mı güzel olur. Sana lazım olan dünya mıdır, âhiret midir? Sana lazım olan dünya mıdır, âhiret midir?

O aya gitsin. Onun gayesi dünyadır. O dünyalık bir adamdır. O aya gitsin. Onun gayesi dünyadır. O dünyalık bir adamdır. Bizim gayemiz âhirettir. Dünyadaki gayenin ne kıymeti olacak,Bizim gayemiz âhirettir. Dünyadaki gayenin ne kıymeti olacak, işte en nihayet 70-80 dedi mi alır, giderler adamı. işte en nihayet 70-80 dedi mi alır, giderler adamı. Ondan sonra ay da gök de yer de senin olsun, ne olacak? Ondan sonra ay da gök de yer de senin olsun, ne olacak?

Sana lazım olacak ebediyettir. Burası fânî alemdir. Sana lazım olacak ebediyettir. Burası fânî alemdir. Daha bu fânî âlemin fâniliğine inanamadıysan uğraş da dur. Daha bu fânî âlemin fâniliğine inanamadıysan uğraş da dur. Eğer buranın fâniliğini, âhiretin de bakiliğini anladıysan ona göre hareket edersin. Eğer buranın fâniliğini, âhiretin de bakiliğini anladıysan ona göre hareket edersin.

Onun için tûbâ'lar çoktur. Onun için tûbâ'lar çoktur.

Tûbâ li-men hüdiye li'l-İslâmi. "İslâm yoluna giren insana müjdeler olsun." Tûbâ li-men hüdiye li'l-İslâmi. "İslâm yoluna giren insana müjdeler olsun."

İslâm yoluna giren o insana ne mutlu! İslâm yoluna giren o insana ne mutlu! Onun için bu zât yine bir yazısında Fuzûlî'nin sözünden yazmış, onu buraya almamışım. Onun için bu zât yine bir yazısında Fuzûlî'nin sözünden yazmış, onu buraya almamışım.

Diyor ki; "Tabiat-ı insâniye rahat, zevk ister. Diyor ki;

"Tabiat-ı insâniye rahat, zevk ister.
İnsanın tabiati hilkat itibariyle yaşama ve sürura meyyaldir.İnsanın tabiati hilkat itibariyle yaşama ve sürura meyyaldir. Onun için ehli o tarafa doğru meyleder." Onun için ehli o tarafa doğru meyleder."

İbadet, taat, oruç, riyazet, bunlar zordur.İbadet, taat, oruç, riyazet, bunlar zordur. Onun için bunun ehli azdır, zevk-i sefânın ehli çoktur.Onun için bunun ehli azdır, zevk-i sefânın ehli çoktur. Böyle riyazet, ibadet, taat ehilleri de azdır. Onun için küfür çoktur. Böyle riyazet, ibadet, taat ehilleri de azdır. Onun için küfür çoktur. İslâm'a hâdim, tam müslüman azdır. Doğru mu, değil mi? Onun için; İslâm'a hâdim, tam müslüman azdır.

Doğru mu, değil mi?

Onun için;
Tûbâ li-men hüdiye li'l-İslâmi. Tûbâ li-men hüdiye li'l-İslâmi. "Ne güzel İslâm dininde hidayet bulmuş, Allah'ın yolunda yürüyen, iman etmiş, "Ne güzel İslâm dininde hidayet bulmuş, Allah'ın yolunda yürüyen, iman etmiş, İslâm'a girmiş, İslâm'ın emirlerine itaat etmiş İslâm'a girmiş, İslâm'ın emirlerine itaat etmiş İslâm olmak Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah demektir ama bu bir kapıdır.İslâm olmak Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah demektir ama bu bir kapıdır. Kapıdan içeriye girmektir. Ama asıl müslüman, Allahu Teâlâ'nın emirlerine bilâ itiraz boyun büken,Kapıdan içeriye girmektir. Ama asıl müslüman, Allahu Teâlâ'nın emirlerine bilâ itiraz boyun büken, yasaklarından bilâ itiraz uzak kalan adamdır. yasaklarından bilâ itiraz uzak kalan adamdır.

Müslümanlık, teslimiyettir. Müslüman Allah'ına teslim olmuştur. Müslümanlık, teslimiyettir. Müslüman Allah'ına teslim olmuştur. Allah'ının emirlerine mûtî, yasaklarından içtinap eden bir insan,Allah'ının emirlerine mûtî, yasaklarından içtinap eden bir insan, ne güzel bir müslümandır, ona müjde olsun! ne güzel bir müslümandır, ona müjde olsun!

Ve kâne ayşühû kefâfen ve kania bih. "Onun maişeti de kifaf miktarıdır." Ve kâne ayşühû kefâfen ve kania bih. "Onun maişeti de kifaf miktarıdır." Yeter miktarıdır, bol, fazla değildir. Yeter miktarıdır, bol, fazla değildir.

Ve enfakad fazle min mâlihî. "Eline fazla geçerse onu infak ediyor." Elinde tutmuyor.Ve enfakad fazle min mâlihî. "Eline fazla geçerse onu infak ediyor." Elinde tutmuyor. O tutmamak müjdeyi mucip oluyor, âhiret saadetini arttırıyor. O tutmamak müjdeyi mucip oluyor, âhiret saadetini arttırıyor. Topla, sakla, gözünü yum, mirasçıların güzelce yer.Topla, sakla, gözünü yum, mirasçıların güzelce yer. Nerede yerse yer. Sen onun vebalini taşırsın. Nerede yerse yer. Sen onun vebalini taşırsın.

Onun için ve kâne ayşühû kefâfen. Onun için ve kâne ayşühû kefâfen. "Benim param çok, malım çok" diye parasını zevk-ü sefa yoluna değil, "Benim param çok, malım çok" diye parasını zevk-ü sefa yoluna değil, Allah yoluna harcar.Allah yoluna harcar. Ve kâne ayşühû kefâfen. Ve kâne ayşühû kefâfen.

Ve kanıa bihî. "Allahu Teâlâ'nın verdiğine de kanaat eder." Ve kanıa bihî. "Allahu Teâlâ'nın verdiğine de kanaat eder."

Kimsenin malında mülkünde gözü olmaz. Kimsenin malında mülkünde gözü olmaz. "Vay bunun kocaman apartmanları olsun da bankalarda sürülerle parası olsun da"Vay bunun kocaman apartmanları olsun da bankalarda sürülerle parası olsun da ben böyle sürüneyim." ben böyle sürüneyim."

Olur mu bu? "Ben onun canına okurum." diyerek ormanları yakarlar, insanları öldürürler. Olur mu bu?

"Ben onun canına okurum." diyerek ormanları yakarlar, insanları öldürürler.
Çeşitli hileler yaparlar, bankaları soyarlar, bilmem ne yaparlar.Çeşitli hileler yaparlar, bankaları soyarlar, bilmem ne yaparlar. İşte bu kanaatsizliğin göstergesidir. Tûbâ bunlara değildir. İşte bu kanaatsizliğin göstergesidir.

Tûbâ bunlara değildir.

Tûbâ. "Müjde olsun o insana ki Allah onu İslâmiyet'le müşerref kılmış." Tûbâ. "Müjde olsun o insana ki Allah onu İslâmiyet'le müşerref kılmış." Bir de yaşayışı İslâm hayatı üzerinedir, fuzûlî değildir.Bir de yaşayışı İslâm hayatı üzerinedir, fuzûlî değildir. Artıkları varsa onları da ehl-i ihtiyacın ihtiyaçlarına verir. Artıkları varsa onları da ehl-i ihtiyacın ihtiyaçlarına verir.

Şurada dün akşam bir sünnet cemiyeti münasebetiyle komşu camiin Şurada dün akşam bir sünnet cemiyeti münasebetiyle komşu camiin otuz, otuz beş kadar hafız efendisi gelmişler.otuz, otuz beş kadar hafız efendisi gelmişler. Benim haberim olmadı. Burada sıralanmışlar. Benim haberim olmadı. Burada sıralanmışlar. Ben onları mahalle çocukları zannettim.Ben onları mahalle çocukları zannettim. Sünnet sahibinin komşuları zannettim. Halbuki onlar Kur'an kursunun talebeleriymiş. Sünnet sahibinin komşuları zannettim. Halbuki onlar Kur'an kursunun talebeleriymiş.

Bu çocuklara sordum; "Çocuklar nereden geliyorsunuz?" Bu çocuklara sordum;

"Çocuklar nereden geliyorsunuz?"

Onların kimisi Erzurum'dan, kimisi Çorum'dan, kimisi Konya'dan,Onların kimisi Erzurum'dan, kimisi Çorum'dan, kimisi Konya'dan, kimisi Hanya'dan toplanmış gelmişler.kimisi Hanya'dan toplanmış gelmişler. Yedi yaşından on beş yaşına kadar ufacık çocuklardı.Yedi yaşından on beş yaşına kadar ufacık çocuklardı. Kur'an okumaya devam ediyorlar, çalışıyorlar. Kur'an okumaya devam ediyorlar, çalışıyorlar.

Bunlar için dediler ki; "Çok zaruret ve meskenet içindeler.Bunlar için dediler ki;

"Çok zaruret ve meskenet içindeler.
Ona yalvaracağız, buna yalvaracağız. O beş kuruş verecek, o on kuruş verecek,Ona yalvaracağız, buna yalvaracağız. O beş kuruş verecek, o on kuruş verecek, biz de bu otuz beş tane çocuğu besleyeceğiz, orada Kur'an öğrenecekler." biz de bu otuz beş tane çocuğu besleyeceğiz, orada Kur'an öğrenecekler."

"Bu akşam getirin çocukları da yemek yesinler." dedim. "Bu akşam getirin çocukları da yemek yesinler." dedim.

Eyüp Sultan'ın imam efendisi yine geldi: Eyüp Sultan'ın imam efendisi yine geldi:

"Üç tane çocuğum var. Onlar yüksek tahsildeler. "Üç tane çocuğum var. Onlar yüksek tahsildeler. Fakat benim gücüm bunları okutmaya yetmiyor." dedi. Fakat benim gücüm bunları okutmaya yetmiyor." dedi.

"Şimdi bazı çocuklara burs veriyorlar. Bu çocuklara burs da alamadım. "Şimdi bazı çocuklara burs veriyorlar. Bu çocuklara burs da alamadım. Vermediler. Ne yapalım?" dedi, bizden bir medet bekledi. Vermediler. Ne yapalım?" dedi, bizden bir medet bekledi.

Tabi biz de hep âciz insanlarız. İçim sızladı ama elimden bir şey de gelmedi. Tabi biz de hep âciz insanlarız. İçim sızladı ama elimden bir şey de gelmedi. Çünkü böyle bir tutanağımız da yok. Çünkü böyle bir tutanağımız da yok.

Ne olur, bir mahallenin bir camisi var. Bir mahalle, bir de camisi var. Ne olur, bir mahallenin bir camisi var. Bir mahalle, bir de camisi var. Bir mahalle camisinin cemaati nasıl olur da beş on kişiye böyle bakamaz? Bir mahalle camisinin cemaati nasıl olur da beş on kişiye böyle bakamaz?

İşte bunlar hep bizim "ve kâne ayşühû kefâfen ve kanıa bihî" kanaatsizliğimizin baş delilidir. İşte bunlar hep bizim "ve kâne ayşühû kefâfen ve kanıa bihî" kanaatsizliğimizin baş delilidir. Bu iş zorla olmaz, severek olması lazımdır. Bu iş zorla olmaz, severek olması lazımdır.

Burada beş on çocuk var, barınıyor. Tabi kışın soğukta donuyorlar. Burada beş on çocuk var, barınıyor. Tabi kışın soğukta donuyorlar. "Bir kalorifer yapalım. Hem camiye de bir tane kol verelim." dediler. "Bir kalorifer yapalım. Hem camiye de bir tane kol verelim." dediler.

Camide biz de üşüyoruz tabi.Camide biz de üşüyoruz tabi. Hem camimiz sıcacık olur hem çocuklar rahat eder. Hem camimiz sıcacık olur hem çocuklar rahat eder. Eder ama onu getirip de kimse oraya koyuvermiyor ki.Eder ama onu getirip de kimse oraya koyuvermiyor ki. Hep para istiyorlar. Parayı vermek için beş kuruş, on kuruş, beş lira, on lira bu işi yapmıyor.Hep para istiyorlar. Parayı vermek için beş kuruş, on kuruş, beş lira, on lira bu işi yapmıyor. Şimdi en aşağı biner liradan kapı açılırsa arkası gelecek.Şimdi en aşağı biner liradan kapı açılırsa arkası gelecek. Fakat bunu da derken herkesinödü kopuyor. Fakat bunu da derken herkesinödü kopuyor.

Bir arkadaş kapıyı çalsa dese ki: "Bir hayır yapacağız, siz de bu hayra iştirak etmez misiniz?" Bir arkadaş kapıyı çalsa dese ki: "Bir hayır yapacağız, siz de bu hayra iştirak etmez misiniz?"

Hemen kapıyı üstüne kapatan oluyormuş, Allah esirgeye. Hemen kapıyı üstüne kapatan oluyormuş, Allah esirgeye.

Ama bunların içinde ashâb-ı mürüvvet de oluyor. Ama bunların içinde ashâb-ı mürüvvet de oluyor.

Geçen bir hanımefendi geldi; "Sizin camiyi çok kirli gördüm." -Bu bizim için bir ayıptır.-Geçen bir hanımefendi geldi; "Sizin camiyi çok kirli gördüm." -Bu bizim için bir ayıptır.- "Müsaade ederseniz ben bu camiyi bir sıvattırayım." dedi. "Müsaade ederseniz ben bu camiyi bir sıvattırayım." dedi.

Tabi cami de bizim değil. Evkâfa müracaat edip izin almak lazım. Tabi cami de bizim değil. Evkâfa müracaat edip izin almak lazım.

"Bir söyleyelim, bakalım." dedim: "Masrafı bana ait." dedi. "Bir söyleyelim, bakalım." dedim:

"Masrafı bana ait." dedi.

Şimdi Boğaz'ın bilmem ne tarafında oturan hanımefendi buraya gelsin de Şimdi Boğaz'ın bilmem ne tarafında oturan hanımefendi buraya gelsin de İskenderpaşa camiinin tamirine parasını koysun. İskenderpaşa camiinin tamirine parasını koysun. İskenderpaşa'nın cemaati de seyirci olsun. Bu insana acı geliyor.İskenderpaşa'nın cemaati de seyirci olsun. Bu insana acı geliyor. Biz ölmedik ki. Sen geliyorsun da bizim camimize hayır yapacaksın. Biz ölmedik ki. Sen geliyorsun da bizim camimize hayır yapacaksın. Bunu biz de yapabiliriz. Ama ortada yapan yok. Bunu biz de yapabiliriz. Ama ortada yapan yok. O gelmiş, bakmış, her taraf toz toprak içinde, kir pas içinde görmüş.O gelmiş, bakmış, her taraf toz toprak içinde, kir pas içinde görmüş. Bu İskenderpaşa'ya yakışmaz. "Buraya ben şu kadar parayı ayırdım." diyor. Bu İskenderpaşa'ya yakışmaz. "Buraya ben şu kadar parayı ayırdım." diyor. "Kim yapacaksa ortaya çıksın." Bu insanlarda bir cibilli-i hilkattir. "Kim yapacaksa ortaya çıksın."

Bu insanlarda bir cibilli-i hilkattir.
Bazı insanlardan zorla alamazsın bazısı da böyle getirir, zorla verir.Bazı insanlardan zorla alamazsın bazısı da böyle getirir, zorla verir. Allah yolunda onun için tûbâ buyurmuştur. Allah yolunda onun için tûbâ buyurmuştur.

Tûbâ li-men amile bi-ilmihî.Tûbâ li-men amile bi-ilmihî. "İlmiyle âmil olan ve fazla malını da infak eden adamlara müjde olsun." "İlmiyle âmil olan ve fazla malını da infak eden adamlara müjde olsun."

Onlar ne güzel insanlardır. Allah sayılarını çok etsin.Onlar ne güzel insanlardır. Allah sayılarını çok etsin. Malları mübarek olsun. Vücutlarına da âfiyetler versin. Malları mübarek olsun. Vücutlarına da âfiyetler versin.

Dün bir hikâye dinledim, hoşuma gitti; Dün bir hikâye dinledim, hoşuma gitti;

Bir vezir ödünç olarak para dağıtırmış. İhtiyaç sahipleri gelirmiş, para isterlermiş. Bir vezir ödünç olarak para dağıtırmış. İhtiyaç sahipleri gelirmiş, para isterlermiş. Demiş ki; "Veririm ama hükümdar ölünceye kadar size bunu veriyorum.Demiş ki; "Veririm ama hükümdar ölünceye kadar size bunu veriyorum. Hükümdar ölünce paranızı teslim edersiniz. Ama hükümdarın ne zaman öleceğini bilmem. Hükümdar ölünce paranızı teslim edersiniz. Ama hükümdarın ne zaman öleceğini bilmem. O ölünceye kadar bu para sizindir. O öldükten sonra getirin." demiş. O ölünceye kadar bu para sizindir. O öldükten sonra getirin." demiş.

Tabi herkes sevine sevine paraları almış. Bu da hükümdarın kulağına gitmiş. Tabi herkes sevine sevine paraları almış. Bu da hükümdarın kulağına gitmiş.

"Vay kepaze herif, ben buna bu kadar mevki vermişken benim ölümümü isteyerek"Vay kepaze herif, ben buna bu kadar mevki vermişken benim ölümümü isteyerek millete para dağıtıyor!" demiş. millete para dağıtıyor!" demiş.

Çağırmış adamı. "Ya sen böyle mi yapıyorsun? Çağırmış adamı.

"Ya sen böyle mi yapıyorsun?
Utanmıyor musun, sıkılmıyor musun?" demiş. Utanmıyor musun, sıkılmıyor musun?" demiş.

"Evet, yaptım ama o iş öyle sizin anladığınız gibi değil." demiş. "Evet, yaptım ama o iş öyle sizin anladığınız gibi değil." demiş.

"Ya?" O fakir fukara bu parayı alacak da vermemek için;"Ya?"

O fakir fukara bu parayı alacak da vermemek için;
"Ya Rabbi! Sen bu hükümdarı öldürme!" diyecekler. "Ya Rabbi! Sen bu hükümdarı öldürme!" diyecekler. "Sen yaşayacaksın. Bu senin ölümün için değil, yaşaman için. "Sen yaşayacaksın. Bu senin ölümün için değil, yaşaman için. Sen ters anlıyorsun yahut sana ters anlatmışlar." demiş. Sen ters anlıyorsun yahut sana ters anlatmışlar." demiş.

Onun için lafı tersine de anlamamak lazımdır. Allah kusurlarımızı affetsin. Onun için lafı tersine de anlamamak lazımdır. Allah kusurlarımızı affetsin.

Kifaf miktarı yaşamak bir hünerdir. İnsan parayı bulunca şımarır,Kifaf miktarı yaşamak bir hünerdir. İnsan parayı bulunca şımarır, şımarmasıyla parayı haram yollara harcar. şımarmasıyla parayı haram yollara harcar. Helâl haram tanımadan zevk-ü sefasına harcar. Helâl haram tanımadan zevk-ü sefasına harcar. Böyle yapmayın, onun mesuliyeti de ağırdır. Kanaat de büyük devlettir. Böyle yapmayın, onun mesuliyeti de ağırdır. Kanaat de büyük devlettir.

"Hazineler tükenir ama kanaat tükenmez." denmiş. "Hazineler tükenir ama kanaat tükenmez." denmiş.

el-Kanaatü kenzün. el-Kanaatü kenzün.

Tûbâ li'ş-Şâmi. "Şam şehri halkı için müjdeler olsun!" Tûbâ li'ş-Şâmi. "Şam şehri halkı için müjdeler olsun!"

Lienne melâikete'r-Rahmâni bâsitatün ecnihatehâ aleyhâ. Lienne melâikete'r-Rahmâni bâsitatün ecnihatehâ aleyhâ. "Şam'ın mübarekliğinden dolayı melekler oranın muhafazası için müvekkel olmuşlar, "Şam'ın mübarekliğinden dolayı melekler oranın muhafazası için müvekkel olmuşlar, Şam'ın muvazzafı olmuşlar." Oralar güzel bağlık, bahçelik, sulak yerlerdir. Şam'ın muvazzafı olmuşlar."

Oralar güzel bağlık, bahçelik, sulak yerlerdir.
Cenâb-ı Peygamber İslâm'ın eline geçmesi için de tebşiratta bulunmuştur.Cenâb-ı Peygamber İslâm'ın eline geçmesi için de tebşiratta bulunmuştur. Ve en nihayetinde İslâmların diyarı olmuştur, elhamdülillah.Ve en nihayetinde İslâmların diyarı olmuştur, elhamdülillah. Allah bugün orayı Yahudi'nin şerrinden muhafaza etsin. Allah bugün orayı Yahudi'nin şerrinden muhafaza etsin.

Tûbâ. "Müjdeler olsun!" Li-men raânî ve âmene bî. Tûbâ. "Müjdeler olsun!" Li-men raânî ve âmene bî. "Benim zamanımda yetişmiş, doğmuş, büyümüş, beni görmüş, bana da iman etmiş." "Benim zamanımda yetişmiş, doğmuş, büyümüş, beni görmüş, bana da iman etmiş." Ebû Cehiller de gördü, Firavunlar da gördü ama para etmedi. Ebû Cehiller de gördü, Firavunlar da gördü ama para etmedi. Görüp de iman edenlere müjde olsun! Görüp de iman edenlere müjde olsun!

Sümme tûbâ, sümme tûbâ, sümme tûbâ. Sümme tûbâ, sümme tûbâ, sümme tûbâ. "Tekrar müjde olsun. Tekrar müjde olsun. Tekrar müjde olsun!""Tekrar müjde olsun. Tekrar müjde olsun. Tekrar müjde olsun!" Li-men âmene bî ve lem yeranî. Li-men âmene bî ve lem yeranî. "Ben dünyadan ayrılmışım, ondan sonra bana iman etmiş yahut memleketi uzak,"Ben dünyadan ayrılmışım, ondan sonra bana iman etmiş yahut memleketi uzak, beni görmeden iman etmiş. Beni görmeden iman etmiş olanlara da müjdeler olsun!" beni görmeden iman etmiş. Beni görmeden iman etmiş olanlara da müjdeler olsun!" Hem de üç defa müjde ifadesi kullanılmış. Hem de üç defa müjde ifadesi kullanılmış.

Kîle: Ve mâ tûbâ? "Ya Resûlallah! Tûbâ nedir?" diye sordular. Kîle: Ve mâ tûbâ? "Ya Resûlallah! Tûbâ nedir?" diye sordular.

Buyurdu ki; Şeceretün fi'l-cenneti. "Cennette bir ağaçtır ki." Mesîretün mieti âmin. "Yüz sene Buyurdu ki;

Şeceretün fi'l-cenneti. "Cennette bir ağaçtır ki." Mesîretün mieti âmin. "Yüz sene
etrafını dolaşmaya gitsen yetiştiremezsin."etrafını dolaşmaya gitsen yetiştiremezsin." Siyâbü ehli'l-cenneti tahrücü min-ekmâmihâ. Siyâbü ehli'l-cenneti tahrücü min-ekmâmihâ. "Onun tomurcuk yerlerinden ehl-i cennet esvapları da akar." "Onun tomurcuk yerlerinden ehl-i cennet esvapları da akar."

Cennet esvapları hazırlanmış olarak çıkar. Öyle kudret-i İlâhî'dir. Cennet esvapları hazırlanmış olarak çıkar. Öyle kudret-i İlâhî'dir.

Tûbâ. "Müjdeler olsun!" Li-men eksera'l-cihâdi fi-sebîlil'lâhi. "Allah yolunda cihad edenlere." Tûbâ. "Müjdeler olsun!"

Li-men eksera'l-cihâdi fi-sebîlil'lâhi. "Allah yolunda cihad edenlere."
Ama cihadı da ekser, çok cihat ediyor. Oradan kalkıyor, öteki harbe gidiyor. Ama cihadı da ekser, çok cihat ediyor. Oradan kalkıyor, öteki harbe gidiyor. Öteki harpten, başka harbe geçiyor. Durmadan fî sebîlillah muharebelere gidiyor. Öteki harpten, başka harbe geçiyor. Durmadan fî sebîlillah muharebelere gidiyor.

Min zikril'lâhi "Allah'ın zikrini de dilinden bırakmıyor." Min zikril'lâhi "Allah'ın zikrini de dilinden bırakmıyor." Cihatta ama Allah'ın zikrini de dilinden bırakmıyor. Cihatta ama Allah'ın zikrini de dilinden bırakmıyor. Hem zâkir, hem mücahit. Hem zâkir, hem mücahit.

Fe-inne lehû bi-külli kelimetin. "Burada Allah demekle o mücahidin Allah demesi arasındaki fark."Fe-inne lehû bi-külli kelimetin. "Burada Allah demekle o mücahidin Allah demesi arasındaki fark." Bi-külli kelimetin seb'îne elfe hasenetin. Bi-külli kelimetin seb'îne elfe hasenetin. "Onun için Allah yolunda cihatta Allahu Teâlâ'nın zikriyle meşgul olanın her kelimesine 70 bin hasene veriliyor.""Onun için Allah yolunda cihatta Allahu Teâlâ'nın zikriyle meşgul olanın her kelimesine 70 bin hasene veriliyor." Külli hasenetin minhâ aşeratün ed'âfin.Külli hasenetin minhâ aşeratün ed'âfin. Bununla beraberBununla beraber "O 70 bin hasenenin her birisi "O 70 bin hasenenin her birisi 700 bin oluyor." Her kelimesine 700 bin hasene veriliyor. 700 bin oluyor." Her kelimesine 700 bin hasene veriliyor.

Bununla beraber mea'llezî lehû 'indal'lâhi mine'l-mezîdi. Bununla beraber mea'llezî lehû 'indal'lâhi mine'l-mezîdi. "Allahu Teâlâ'dan daha ziyade şeyler var ki." ellezîne ahsenü ve ziyâde. "Allahu Teâlâ'dan daha ziyade şeyler var ki." ellezîne ahsenü ve ziyâde. "Allahu Teâlâ'nın cemâlini müşâhededir.""Allahu Teâlâ'nın cemâlini müşâhededir." Ziyade, paranın pulun, malın mülkün artması değil, Ziyade, paranın pulun, malın mülkün artması değil, Allahu Teâlâ'nın cemâlini müşâhededir. Nefekatü alâ kaderi zâlik… Allahu Teâlâ'nın cemâlini müşâhededir.

Nefekatü alâ kaderi zâlik…

Hz. Muaz'dan rivayet olunmuştur. Hz. Muaz'dan rivayet olunmuştur.

Yine buyruluyor ki; Tûbâ. "Müjdeler olsun!" Kime? Yine buyruluyor ki;

Tûbâ. "Müjdeler olsun!"

Kime?

Li'l-muhlisîn. "İhlâs sahiplerine." Li'l-muhlisîn. "İhlâs sahiplerine."

Müslüman olmak kolay da ihlâs sahibi olmak kolay değildir. Müslüman olmak kolay da ihlâs sahibi olmak kolay değildir.

Niçin namaz kılıyorsun? Niçin Allah diyorsun? Niçin namaz kılıyorsun? Niçin Allah diyorsun? Niçin Lâ ilâhe illallah diyorsun? Niçin uzak yerlerden yorularak camiye geliyorsun? Niçin Lâ ilâhe illallah diyorsun? Niçin uzak yerlerden yorularak camiye geliyorsun?

Bugün dersi dinlemek için adam Bartın'dan buraya gelmiş. Bugün dersi dinlemek için adam Bartın'dan buraya gelmiş. Ders dinlemek için cumartesileri geliyor, pazar günü akşam da gidiyor. Ders dinlemek için cumartesileri geliyor, pazar günü akşam da gidiyor.

Komşudan gelenle o adamın buraya gelişinin arasında fark olmaz olur mu? Komşudan gelenle o adamın buraya gelişinin arasında fark olmaz olur mu?

Bunun için muhlis, ihlâs sahipleri azdır. "İhlâs" denilen şey de kolay bir şey değildir. Bunun için muhlis, ihlâs sahipleri azdır. "İhlâs" denilen şey de kolay bir şey değildir.

İhlâsın açık mânası da "katkısız, hâlisliktir." "Halis yağ" gibidir. İhlâsın açık mânası da "katkısız, hâlisliktir." "Halis yağ" gibidir. Bunun içine başka yağ karışmamıştır. Eğer bir damla karıştırırsan o hâlislikten çıkar.Bunun içine başka yağ karışmamıştır. Eğer bir damla karıştırırsan o hâlislikten çıkar. Hâlislikten çıkmaması için katkının olmaması lazımdır. Hâlislikten çıkmaması için katkının olmaması lazımdır.

Katkı nedir? Allah rızasından gayrı bir maksadın olmamasıdır. Katkı nedir?

Allah rızasından gayrı bir maksadın olmamasıdır.
Bütün gayenin Allahu Teâlâ'nın rızası olmasıdır. Bütün gayenin Allahu Teâlâ'nın rızası olmasıdır.

Belki çok defa dinlemişsinizdir; bunların bir misali var: Belki çok defa dinlemişsinizdir; bunların bir misali var:

Üç arkadaş gezmeye giderken, yağmurun, fırtınanın şiddetinden bir mağaraya ilticâ etmişler. Üç arkadaş gezmeye giderken, yağmurun, fırtınanın şiddetinden bir mağaraya ilticâ etmişler. Oradan da gelen büyük bir kaya mağaranın ağzını kapatmış. İçeride hapis kalmışlar.Oradan da gelen büyük bir kaya mağaranın ağzını kapatmış. İçeride hapis kalmışlar. Ölüme mahkûm durumdalarmış. Allah'a ilticâdan başka kurtulmanın çaresi de yokmuş. Ölüme mahkûm durumdalarmış. Allah'a ilticâdan başka kurtulmanın çaresi de yokmuş.

Demişler ki; "Yalvaralım, Allah duamızı kabul eder, kurtarırsa kurtuluruz. Demişler ki;

"Yalvaralım, Allah duamızı kabul eder, kurtarırsa kurtuluruz.
Kurtulamazsak ne yapalım, kaderimize razı oluruz." Kurtulamazsak ne yapalım, kaderimize razı oluruz."

Birisi demiş ki; "Ya Rabbi! Benim bir anamla bir babam vardı.Birisi demiş ki;

"Ya Rabbi! Benim bir anamla bir babam vardı.
Ben bunların karınlarını doyurmadıkça çocuklarımın karınlarını doyurmazdım.Ben bunların karınlarını doyurmadıkça çocuklarımın karınlarını doyurmazdım. Bir gün gittim, baktım, uyuyakalmışlar. Ben de anlaşılan biraz geç kalmışım. Bir gün gittim, baktım, uyuyakalmışlar. Ben de anlaşılan biraz geç kalmışım. Çocuklar da ayağımın altında dolaşıyorlar, ekmek istiyorlar, yemek istiyorlar. Çocuklar da ayağımın altında dolaşıyorlar, ekmek istiyorlar, yemek istiyorlar. Ben ana babamın karnını doyurmadan onlara yemek vermeyi de âdet edinmediğim için Ben ana babamın karnını doyurmadan onlara yemek vermeyi de âdet edinmediğim için onlar uyanıncaya kadar süt kapları elimde, ayakta bekledim." onlar uyanıncaya kadar süt kapları elimde, ayakta bekledim."

Burada iki tane nokta var. Birisi anaya babaya olan hürmet ve saygının yüksekliğidir. Burada iki tane nokta var. Birisi anaya babaya olan hürmet ve saygının yüksekliğidir. Onu uyandırsa; "Baba kalk, ana kalk, bak size yemek getirdim." dese bu terbiyeye muhalif olur. Onu uyandırsa; "Baba kalk, ana kalk, bak size yemek getirdim." dese bu terbiyeye muhalif olur.

"O terbiyesizliği yapmamak için onlar uyanıncaya kadar başlarında bekledim."O terbiyesizliği yapmamak için onlar uyanıncaya kadar başlarında bekledim. Çocuklar da ayağımın altında dolaşıyor. 'Baba, baba bizim yemeğimizi ver.' diye.Çocuklar da ayağımın altında dolaşıyor. 'Baba, baba bizim yemeğimizi ver.' diye. Onların sözüne iltifat etmedim, bekledim, uyandılar, ana babamın karnını doyurdum.Onların sözüne iltifat etmedim, bekledim, uyandılar, ana babamın karnını doyurdum. Eğer benim bu hareketimi kabul ettiysen bize buradan bir yol ver." Eğer benim bu hareketimi kabul ettiysen bize buradan bir yol ver."

Bu dua üzerine taş biraz kımıldamış, içeriye ışık girmiş. Bu dua üzerine taş biraz kımıldamış, içeriye ışık girmiş. Ama çıkmanın yine imkânı yokmuş. Öteki arkadaşları demiş ki; Ama çıkmanın yine imkânı yokmuş.

Öteki arkadaşları demiş ki;

"Ya Rabbi! Biliyorsun ya ben de varlıklı bir adamdım."Ya Rabbi! Biliyorsun ya ben de varlıklı bir adamdım. O varlık devrinde bir kıtlık oldu.O varlık devrinde bir kıtlık oldu. O kıtlık sırasında bizim akrabalardan bir hanım geldi, benden nafaka istedi, erzak istedi.O kıtlık sırasında bizim akrabalardan bir hanım geldi, benden nafaka istedi, erzak istedi. Ben de ondan kendisini bana teslim etmesini istedim. O da muhalefet etti.Ben de ondan kendisini bana teslim etmesini istedim. O da muhalefet etti. Sonra nafaka almak için kendisini bana teslim etmeye mecbur oldu.Sonra nafaka almak için kendisini bana teslim etmeye mecbur oldu. Fakat tam teslimiyet anında; 'Allah'tan kork, bu Allah'ın mührünü bozma!' dedi.Fakat tam teslimiyet anında; 'Allah'tan kork, bu Allah'ın mührünü bozma!' dedi. Ben de o korku üzerine titreyerek o kötü fiili terk ettim.Ben de o korku üzerine titreyerek o kötü fiili terk ettim. Verdiğim paraları da ona helâl ettim.Verdiğim paraları da ona helâl ettim. Eğer ondan dolayı benim de bu hareketimi kabul ettiysen bize buradan kurtuluş ver." Eğer ondan dolayı benim de bu hareketimi kabul ettiysen bize buradan kurtuluş ver."

Bunun üzerine taş biraz daha kımıldamış. Sıra üçüncüsüne gelmiş. O da demiş ki; Bunun üzerine taş biraz daha kımıldamış.

Sıra üçüncüsüne gelmiş. O da demiş ki;

"Ya Rabbi! Bana bir amele çalıştı. "Ya Rabbi! Bana bir amele çalıştı. Parasını vereceğim zaman da adam itiraz etti, parayı almadı, bıraktı, gitti. Parasını vereceğim zaman da adam itiraz etti, parayı almadı, bıraktı, gitti. Ben onun parasını çalıştırdım. Sürüler hâsıl oldu.Ben onun parasını çalıştırdım. Sürüler hâsıl oldu. Bir gün adam daralmış, geldi benden hakkını istedi. Bir gün adam daralmış, geldi benden hakkını istedi. Dedim ki: 'İşte, bunlar senin!' Adam; 'Eğlenme benimle,Dedim ki: 'İşte, bunlar senin!' Adam; 'Eğlenme benimle, benim senden bu kadar alacağım yok ki!' dedi. benim senden bu kadar alacağım yok ki!' dedi. 'Senin bu kadar alacağın yok ama ben senin paranı çalıştırdım, bu hâsıl oldu.'Senin bu kadar alacağın yok ama ben senin paranı çalıştırdım, bu hâsıl oldu. Bu mahsulat senindir.' dedim. Bir sürü koyunu ona verdim.Bu mahsulat senindir.' dedim. Bir sürü koyunu ona verdim. Adam sürüsünü aldı, gitti.Adam sürüsünü aldı, gitti. 'Sen de benim bu hareketimi kabul ettiysen bize yol ver.' deyince'Sen de benim bu hareketimi kabul ettiysen bize yol ver.' deyince taş yuvarlanıp gitti, biz de kurtulduk." taş yuvarlanıp gitti, biz de kurtulduk."

İhlâs ile yapılan amellerin insanların kurtuluşuna vesile olmasına bir misal olarak beyan olunmuş. İhlâs ile yapılan amellerin insanların kurtuluşuna vesile olmasına bir misal olarak beyan olunmuş. Allah cümlemizi o muhlisîn tabakasından eylesin. Allah cümlemizi o muhlisîn tabakasından eylesin.

Şimdi Kur'an'da da var ya. Şimdi Kur'an'da da var ya.

Muhlisîne lehü'd-dîn. "İhlâs ile amel ediniz!" buyrulmuş. Muhlisîne lehü'd-dîn. "İhlâs ile amel ediniz!" buyrulmuş.

Bunun için; Ülâike mesâbîhu'l-hüdâ. "Bunlar hidayet ışıklarıdırlar." Bunun için;

Ülâike mesâbîhu'l-hüdâ. "Bunlar hidayet ışıklarıdırlar."

Böyle ihlâs sahibi olan insanlar, karanlıkta kalmış insanlara ışık tutan, Böyle ihlâs sahibi olan insanlar, karanlıkta kalmış insanlara ışık tutan, onları selâmete götüren insanlardır. onları selâmete götüren insanlardır.

Tencelî anhüm küllü-fitnetin zulmâ'.Tencelî anhüm küllü-fitnetin zulmâ'. "Nasıl ki güneş doğduğu vakitte karanlık gider, aydınlık, selamet gelirse"Nasıl ki güneş doğduğu vakitte karanlık gider, aydınlık, selamet gelirse bu ihlâs sahiplerinin hareketleriyle de bütün fitneler, bütün karanlıklar yırtılır, aşılırbu ihlâs sahiplerinin hareketleriyle de bütün fitneler, bütün karanlıklar yırtılır, aşılır insan selamet içinde yaşar." insan selamet içinde yaşar."

Tûbâ leki yâ tayru, te'vî ile'ş-şeceri ve te'külü mine's-semeri ve tesîrü ilâ ğayri hisâb. Tûbâ leki yâ tayru, te'vî ile'ş-şeceri ve te'külü mine's-semeri ve tesîrü ilâ ğayri hisâb.

Bir kuşa hitaben buyruluyor ki; Tûbâ leki yâ tayru. "Ey kuş, sana müjde olsun!" Bir kuşa hitaben buyruluyor ki;

Tûbâ leki yâ tayru. "Ey kuş, sana müjde olsun!"

"Ağaçlara gidersin, o daldan o dala, o daldan o dala konar, meyvelerinden yersin."Ağaçlara gidersin, o daldan o dala, o daldan o dala konar, meyvelerinden yersin. Hesabın yok, bir şeyin yok. Sana hesap da yapılmaz; 'Niçin böyle yaptın?' diye de sorulmaz.Hesabın yok, bir şeyin yok. Sana hesap da yapılmaz; 'Niçin böyle yaptın?' diye de sorulmaz. 'Ne mutlu sana!' diyerek o kuşun hareketleri böyle taltif buyurulmuş. 'Ne mutlu sana!' diyerek o kuşun hareketleri böyle taltif buyurulmuş.

Tûbâ'yı anlatırken buyuruluyor ki; Tûbâ şeceretün ğareseha'llah bi-yedihî.Tûbâ'yı anlatırken buyuruluyor ki;

Tûbâ şeceretün ğareseha'llah bi-yedihî.
"Bu bir ağaçtır ki bu ağacı Allah celle ve alâ kendi eliyle dikmiştir." "Bu bir ağaçtır ki bu ağacı Allah celle ve alâ kendi eliyle dikmiştir." Buradaki el tabiri bizim eller gibi anlaşılmamalıdır. Buradaki el tabiri bizim eller gibi anlaşılmamalıdır.

Tebâreke'llezî bi-yedihi'l-mülk. "Mülk elindedir." Mülk elinde olunca, elinde tutmuyor yaTebâreke'llezî bi-yedihi'l-mülk. "Mülk elindedir." Mülk elinde olunca, elinde tutmuyor ya bu mülkü böyle değildir. Kudretinin altındadır.bu mülkü böyle değildir. Kudretinin altındadır. Bunu kudret elleriyle dikmiştir. Bunu kudret elleriyle dikmiştir.

Ve nefeha fîhâ min-rûhihî. "Bize nasıl ruh verdiyse o ağaca da öyle bir ruh vermiştir ki." Ve nefeha fîhâ min-rûhihî. "Bize nasıl ruh verdiyse o ağaca da öyle bir ruh vermiştir ki." Tenbitü bi'l-huliyyi ve'l-huleli. "Bütün ziynetler, esvaplar oradan yetişir, gelir."Tenbitü bi'l-huliyyi ve'l-huleli. "Bütün ziynetler, esvaplar oradan yetişir, gelir." Ve inne eğasânehâ le-türâ min-verâi sûri'l-cenneti.Ve inne eğasânehâ le-türâ min-verâi sûri'l-cenneti. "Bunun dalları cennet duvarlarının hudutlarının dışından da görülür." "Bunun dalları cennet duvarlarının hudutlarının dışından da görülür."

Bu kadar büyük bir ağaçtır. Şimdi bakalım bunu belleyebilecek miyiz? Bu kadar büyük bir ağaçtır. Şimdi bakalım bunu belleyebilecek miyiz?

Tûbâ. "Müjde olsun!" Li-men bâte hâcen. "Akşam hacı olarak yatıyor."Tûbâ. "Müjde olsun!" Li-men bâte hâcen. "Akşam hacı olarak yatıyor." Hepimiz hacca özeniriz. "Her sene gidelim." deriz. Hepimiz hacca özeniriz. "Her sene gidelim." deriz.

Bak, şimdi hacılık nasıl olacak? Tûbâ li-men bâte hâcen. "Biri hacı olarak yatmış."Bak, şimdi hacılık nasıl olacak?

Tûbâ li-men bâte hâcen. "Biri hacı olarak yatmış."
Ve asbeha ğâziyen. "Sabah da gâzi olarak uyanmış." Ve asbeha ğâziyen. "Sabah da gâzi olarak uyanmış."

Hem hacı, hem gazi olmuş. Kim bu şimdi? Hem hacı, hem gazi olmuş.

Kim bu şimdi?

Akşamdan hac sahibi, sabahtan da gazi ünvânını alıyor. Akşamdan hac sahibi, sabahtan da gazi ünvânını alıyor.

Racülün. "Bu bir adamdır ki." Mestûrün. "Hâli kapalı. Derdini kimseye açmaz.Racülün. "Bu bir adamdır ki." Mestûrün. "Hâli kapalı. Derdini kimseye açmaz. Zaruretinden kimseye bahsetmez." Zû-iyâlin. "Çoluğu çocuğu da çoktur." Zaruretinden kimseye bahsetmez." Zû-iyâlin. "Çoluğu çocuğu da çoktur."

Müteaffifûn. "Fakat bununla beraber iffet sahibidir." Müteaffifûn. "Fakat bununla beraber iffet sahibidir."

Hâlini kimseye şikâyet etmiyor. Kâniun bi'l-yesîri mine'd-dünyâ.Hâlini kimseye şikâyet etmiyor.

Kâniun bi'l-yesîri mine'd-dünyâ.
"Dünyadan az olan bir şeye kanaat ediyor.""Dünyadan az olan bir şeye kanaat ediyor." Yedhulü aleyhim dâhiken. "O, efrâd-ı iyâlinin yanına girerken gülümsüyor." Yedhulü aleyhim dâhiken. "O, efrâd-ı iyâlinin yanına girerken gülümsüyor."

Yedhulü aleyhim dâhiken. "Ben bugün size çok şey getiremedim;Yedhulü aleyhim dâhiken. "Ben bugün size çok şey getiremedim; onun için siz de kusura bakmayın." diye değil de gülerek, sevinç ve sürurla giriyor. onun için siz de kusura bakmayın." diye değil de gülerek, sevinç ve sürurla giriyor.

Onları ürkütücü, darıltıcı bir çehreyle değil de Onları ürkütücü, darıltıcı bir çehreyle değil de onları hoşnut etmek için, memnun edici bir çehre ile tebessümle eve geliyor. onları hoşnut etmek için, memnun edici bir çehre ile tebessümle eve geliyor.

Ve yahrücü minhüm dâhiken. "Evden ayrılırken, işine giderken de güle güle ayrılıyor."Ve yahrücü minhüm dâhiken. "Evden ayrılırken, işine giderken de güle güle ayrılıyor." Tatlı tatlı ayrılıyor. Tatlı tatlı evine giriyor. Tatlı tatlı evinden de çıkıp işine gidiyor. Tatlı tatlı ayrılıyor. Tatlı tatlı evine giriyor. Tatlı tatlı evinden de çıkıp işine gidiyor.

Bak, şimdi Cenâb-ı Peygamber ne diyor? Fe-vellezî nefsî bi-yedihî. Bak, şimdi Cenâb-ı Peygamber ne diyor?

Fe-vellezî nefsî bi-yedihî.
"Nefsim yed-i kudretinde olan Allahu celle ve alâ'ya kasem olsun ki" "Nefsim yed-i kudretinde olan Allahu celle ve alâ'ya kasem olsun ki" İnnehümü'l-hâccûne'l-ğâzûne.. "İşte bu evine böyle tatlı dillerle, güler yüzlerle giren insanlar, İnnehümü'l-hâccûne'l-ğâzûne.. "İşte bu evine böyle tatlı dillerle, güler yüzlerle giren insanlar, aza kanaat edip derdini başkalarına dökmeyip aza kanaat edip derdini başkalarına dökmeyip iffetle geçinenler 'hümü'l-hâccûne'l-ğâzûne' onlar hem her gün hacı hem de gazidir." iffetle geçinenler 'hümü'l-hâccûne'l-ğâzûne' onlar hem her gün hacı hem de gazidir."

Öyle senede bir kere gidip orada hacı olacaksın; böyle değildir.Öyle senede bir kere gidip orada hacı olacaksın; böyle değildir. Her gün hacı olmak istiyorsan her gün de gazilik unvanını kazanmak istiyorsan evine, Her gün hacı olmak istiyorsan her gün de gazilik unvanını kazanmak istiyorsan evine, efrâd-ı ailene ve bütün insanlara karşı güler yüzlü olman gerekir. efrâd-ı ailene ve bütün insanlara karşı güler yüzlü olman gerekir.

Güler yüz, tatlı dille işe git, güler yüz ve tatlı dil ile işten ayrıl. Güler yüz, tatlı dille işe git, güler yüz ve tatlı dil ile işten ayrıl. Yoksa abus bir vecih ile suratını asmış,Yoksa abus bir vecih ile suratını asmış, kavgacı, kırıcı, bağırıcı, çağırıcı olursan ona göre numara alırsın. kavgacı, kırıcı, bağırıcı, çağırıcı olursan ona göre numara alırsın.

İnnehümü'l-hâccûne'l-ğâzûne fî-sebîlillâhi azze ve celle. İnnehümü'l-hâccûne'l-ğâzûne fî-sebîlillâhi azze ve celle. "Allah yolunda gazi olan, Allah yolunda hacı olan işte bunlardır." buyuruyor. "Allah yolunda gazi olan, Allah yolunda hacı olan işte bunlardır." buyuruyor.

Tûbâ li-ayşin. "Şu hayat sahiplerine müjde olsun ki!" Tûbâ li-ayşin. "Şu hayat sahiplerine müjde olsun ki!" Ba'de'l-Mesîhi. "İsa aleyhisselam bir gün buraya muhakkak gelecek!" Ba'de'l-Mesîhi. "İsa aleyhisselam bir gün buraya muhakkak gelecek!"

"İsa aleyhisselam geldikten sonraki hayat sahiplerine müjdeler olsun ki!" "İsa aleyhisselam geldikten sonraki hayat sahiplerine müjdeler olsun ki!"

Yü'zenü li's-semâi fi'l-katri. "O gün yağmur bir yere yağıyor, bir yere yağmıyor." Yü'zenü li's-semâi fi'l-katri. "O gün yağmur bir yere yağıyor, bir yere yağmıyor."

Bugün Hindistan, Pakistan sulara boğuluyor. Bizim buralara her gün yağıyor. Bugün Hindistan, Pakistan sulara boğuluyor. Bizim buralara her gün yağıyor. İşte Konyası, Adanası diğer bazı memleketleri kuraklık içinde kıvranıyor. İşte Konyası, Adanası diğer bazı memleketleri kuraklık içinde kıvranıyor.

İsa aleyhisselam geldikten sonra ki zamanda; İsa aleyhisselam geldikten sonra ki zamanda;

Ve yü'zenü li'l-arzi fi'n-nebâti. "Göklere 'Sularını aşağıya dök.' denecek." Ve yü'zenü li'l-arzi fi'n-nebâti. "Göklere 'Sularını aşağıya dök.' denecek."

Sularını indir! Böyle ihtiyaç hâlinde yağmurlar mütemadiyen bol bol yağacak. Sularını indir!

Böyle ihtiyaç hâlinde yağmurlar mütemadiyen bol bol yağacak.

Li'l-arzi. "Arza da emir verilecek ki." Fi'n-nebâti. Li'l-arzi. "Arza da emir verilecek ki." Fi'n-nebâti. "Sen de dikilen tohumlarını bitir bakalım.""Sen de dikilen tohumlarını bitir bakalım." Fe-lev büziret habbeke ale's-safâ. "Eğer bir buğday tanesi dikilse."Fe-lev büziret habbeke ale's-safâ. "Eğer bir buğday tanesi dikilse." Ale's-safâ. "Bir mermerin üzerine." Bir mermerin üzerine buğday tanesini dikiyorsun. Ale's-safâ. "Bir mermerin üzerine." Bir mermerin üzerine buğday tanesini dikiyorsun.

Le-nebetet. "O da orada biter." Le-nebetet. "O da orada biter." Taşın üzerinde, mermerin üzerinde, topraksız, susuz yerde Allah onu bitirirdi. Taşın üzerinde, mermerin üzerinde, topraksız, susuz yerde Allah onu bitirirdi.

Ve lâ tebâğuda. "O gün hiç kimse kimseye darılmayacak." Buğz yok. Ve lâ tebâğuda. "O gün hiç kimse kimseye darılmayacak." Buğz yok. Herkes güler yüzlü, tatlı dilli olacak. Herkes birbirini sevecek, bağrına basacak,Herkes güler yüzlü, tatlı dilli olacak. Herkes birbirini sevecek, bağrına basacak, kimse kimseye karşı incinmeyecek. kimse kimseye karşı incinmeyecek.

Ve lâ tehâsüde. "Hiç kimse kimseye haset de etmeyecek." "Bunun çok, benim az" yok. Ve lâ tehâsüde. "Hiç kimse kimseye haset de etmeyecek." "Bunun çok, benim az" yok.

Hatta dünya hayatı o kadar güzel olacak ki, Hatta dünya hayatı o kadar güzel olacak ki,

Hattâ yemürre'r-racülü ale'l-esedi. "Dağda yürürken aslana rast geleceğiz." Hattâ yemürre'r-racülü ale'l-esedi. "Dağda yürürken aslana rast geleceğiz." Fe lâ yedurruhû. "Aslan bize bir şey yapmayacak."Fe lâ yedurruhû. "Aslan bize bir şey yapmayacak." Aslan kimseye zarar vermeyecek; o da kuzu gibi olacak. Aslan kimseye zarar vermeyecek; o da kuzu gibi olacak.

Ve yetâu alâ'l-hayyeti.. "Koca bir yılana basmışsın." Ve yetâu alâ'l-hayyeti.. "Koca bir yılana basmışsın." Tabi yılan sokmak isteyecek. Fe-lâ tedurruhû. "O da zarar vermeyecek!" Tabi yılan sokmak isteyecek. Fe-lâ tedurruhû. "O da zarar vermeyecek!"

Ne aslan ne de bunlar gibi başka canavar hiç birisi insana ve başka mahlûka zarar vermeyecek. Ne aslan ne de bunlar gibi başka canavar hiç birisi insana ve başka mahlûka zarar vermeyecek. İnsanlara eziyet eden yılan gibi ne kadar haşerat varsa onların hiç birisi de insanlara eziyet vermeyecek. İnsanlara eziyet eden yılan gibi ne kadar haşerat varsa onların hiç birisi de insanlara eziyet vermeyecek.

Bu ne zaman olacak? İsa aleyhisselam'dan sonraki hayatta olacak. Bu ne zaman olacak?

İsa aleyhisselam'dan sonraki hayatta olacak.
Onun gelişinden sonra olan bu hayatta gerçekleşecek. Onun gelişinden sonra olan bu hayatta gerçekleşecek. Bilmem o zamana yetişir miyiz ama Allah bizleri de o zamana yetişenlerden etsin. Bilmem o zamana yetişir miyiz ama Allah bizleri de o zamana yetişenlerden etsin.

Tûbâ li's-sâbikîne ilâ zılli'llâh. "Müjde olsun onlara ki Allah'ın gölgeliklerine sebkat ediyorlar."Tûbâ li's-sâbikîne ilâ zılli'llâh. "Müjde olsun onlara ki Allah'ın gölgeliklerine sebkat ediyorlar." Öncelik kazanıyorlar. Müsabakadan öncelik kazanmış. Öncelik kazanıyorlar. Müsabakadan öncelik kazanmış. O, Allah'ın hususi kıyamet günüdür; kıyamette hiç gölgelik, ağaç, bir şey yoktur.O, Allah'ın hususi kıyamet günüdür; kıyamette hiç gölgelik, ağaç, bir şey yoktur. Fakat hususi gölgelikler vardır. O gölgeliklere hak kazanmış olan insanlar girip oturur.Fakat hususi gölgelikler vardır. O gölgeliklere hak kazanmış olan insanlar girip oturur. Nasıl sinemalarda bazı hususi yerler var, oranın parası fazlaysaNasıl sinemalarda bazı hususi yerler var, oranın parası fazlaysa o gün âhiretin de hak edenler için böyle husûsi gölgelikleri vardır. o gün âhiretin de hak edenler için böyle husûsi gölgelikleri vardır.

Tûbâ li's-sâbikîne ilâ zılli'llâh. Bu sâbıkîn kimdir? Tûbâ li's-sâbikîne ilâ zılli'llâh.

Bu sâbıkîn kimdir?

Buraya, o gölgeliğe hak kazanmış insanlar kimlerdir? Buraya, o gölgeliğe hak kazanmış insanlar kimlerdir?

Ellezîne a'tû'l-Hakka kabîlühû. "Hakkı söylediğin vakitte kabul eden." Ellezîne a'tû'l-Hakka kabîlühû. "Hakkı söylediğin vakitte kabul eden." Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah. "En güzel din, İslâm dinidir." Diyen; Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah. "En güzel din, İslâm dinidir." Diyen;

Amennâ ve saddaknâ. Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah diyen, Amennâ ve saddaknâ. Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah diyen, İslâm'ın yolu üzerinde yürüyenlerdir. İslâm'ın yolu üzerinde yürüyenlerdir.

Şimdi insanlar Hakk'ı kabul etmekte o kadar inatçı ki.Şimdi insanlar Hakk'ı kabul etmekte o kadar inatçı ki. Hakkı kabul etmemekte o kadar ısrarcı ki karşısındaki hak sahibini ezmek içinHakkı kabul etmemekte o kadar ısrarcı ki karşısındaki hak sahibini ezmek için yok etmek için elinden gelen her canavarlığı yapıyor.yok etmek için elinden gelen her canavarlığı yapıyor. Aslanın yapamadığını, yılanın yapamadığını onlar yapıyor.Aslanın yapamadığını, yılanın yapamadığını onlar yapıyor. İftiranın bini bir para, yalanın bini bir para. İftiranın bini bir para, yalanın bini bir para.

Ya, o da senin kardeşin. Biz de bu memleketin insanıyız.Ya, o da senin kardeşin. Biz de bu memleketin insanıyız. Birbirimize neden bu kadar düşman olduk? Birbirimize neden bu kadar düşman olduk?

Müslümanlık sevgiyle olacak. Sevgide de saygı olacak. Sevgi saygıyı doğurur. Müslümanlık sevgiyle olacak. Sevgide de saygı olacak. Sevgi saygıyı doğurur. Saygı sevgiyi doğurur. Demek ki ne senin bana karşı sevgin var,Saygı sevgiyi doğurur.

Demek ki ne senin bana karşı sevgin var,
ne de benim sana karşı sevgim var ki sen bana karşı düşmansın, ben de sana karşı düşmanın. ne de benim sana karşı sevgim var ki sen bana karşı düşmansın, ben de sana karşı düşmanın.

Bunlarla Müslümanlık olur mu? Demek ki bu laf Müslümanlığıymış.Bunlarla Müslümanlık olur mu?

Demek ki bu laf Müslümanlığıymış.
Hakiki müslümanda bunların hiç birisinin olmaması lazımdır. Hakiki müslümanda bunların hiç birisinin olmaması lazımdır.

Ellezîne a'tû'l-Hakka kabîlühû. "Hak söylendiği vakitte 'Yahu doğru söylüyor.' der." Ellezîne a'tû'l-Hakka kabîlühû. "Hak söylendiği vakitte 'Yahu doğru söylüyor.' der."

"Doğru." Çünkü Allah akıl vermiş. O akılla ölçüyorsun; "doğru" diye kabul ediyorsun. "Doğru." Çünkü Allah akıl vermiş. O akılla ölçüyorsun; "doğru" diye kabul ediyorsun.

Demek ki sâbikûn bunlar. Hakkı kabul ederler. Demek ki sâbikûn bunlar. Hakkı kabul ederler.

İkincisi; Ve izâ seelûhü bezelûh. "Yahu, ben muhtacım. Bu işim var. İkincisi;

Ve izâ seelûhü bezelûh. "Yahu, ben muhtacım. Bu işim var.
Bu işim için de bana şu kadar yardım etmeniz lazım. Bu işim için de bana şu kadar yardım etmeniz lazım. Sana geldim ben de, seni de biliyorum, varidatın da var.Sana geldim ben de, seni de biliyorum, varidatın da var. Bana bunu yap." dediğimiz vakitte. Bana bunu yap." dediğimiz vakitte.

Bezelûhü. "Katiyen reddetmez." "İhtiyaç sahibinin ihtiyacını katiyen reddetmez." Bezelûhü. "Katiyen reddetmez." "İhtiyaç sahibinin ihtiyacını katiyen reddetmez." İşte bunlar o müsabakayı kazananlardır. İşte bunlar o müsabakayı kazananlardır. Herkes güneşin altında terleyip bunalırken onlar da o gölgeliklerde istirahat edeceklerdir. Herkes güneşin altında terleyip bunalırken onlar da o gölgeliklerde istirahat edeceklerdir.

Üçüncü bir vasıfları da; Vellezîne yahkümûne li'n-nâsi bi-hukmihim li-enfüsihim. Üçüncü bir vasıfları da;

Vellezîne yahkümûne li'n-nâsi bi-hukmihim li-enfüsihim.
"Bir hüküm verecekleri vakit evvela nefislerine müracaat ederler." "Bir hüküm verecekleri vakit evvela nefislerine müracaat ederler." O hükmü nefislerince nasıl kabul edeceklerse karşısındakine de öyle hüküm verirler.O hükmü nefislerince nasıl kabul edeceklerse karşısındakine de öyle hüküm verirler. Kendisi o hükmü kabul etmeyecek, başkasına onu nasıl desin.Kendisi o hükmü kabul etmeyecek, başkasına onu nasıl desin. Evvela kendisi kabul edecek, Evvela kendisi kabul edecek, kendisine o hükmü nasıl verecekse başkasına da o hükmü öyle verecek. kendisine o hükmü nasıl verecekse başkasına da o hükmü öyle verecek.

Allah cümlemizi bu zümreye dâhil olan kullarından eylesin. Allah cümlemizi bu zümreye dâhil olan kullarından eylesin. Her ne kadar bu zümrenin ehli değilsek deHer ne kadar bu zümrenin ehli değilsek de Cenâb-ı Hak onların hürmetine cümlemizi o zümreye dâhil olan kullarından etsin. Cenâb-ı Hak onların hürmetine cümlemizi o zümreye dâhil olan kullarından etsin.

Hakkı kabul eden, istenildiği vakitte istenilen şeyi veren Hakkı kabul eden, istenildiği vakitte istenilen şeyi veren ve hükmü verirken de kendi nefsine nasıl veriyorsa başkasına da öyle hükmedenlerden eylesin. ve hükmü verirken de kendi nefsine nasıl veriyorsa başkasına da öyle hükmedenlerden eylesin.

Tayyibû efvâheküm fe-inne efvâheküm tarîku'l-Kur'âni. Tayyibû efvâheküm fe-inne efvâheküm tarîku'l-Kur'âni.

Tayyibû efvâheküm. "Siz ağızlarınızı temizleyiniz." Efva. "Ağız." Tayyibû efvâheküm. "Siz ağızlarınızı temizleyiniz." Efva. "Ağız."

Feinne efvâheküm tarîku'l-Kur'ân. "Ağızlarınız ekmek yemek yeri değil, Kur'an'ın yoludur."Feinne efvâheküm tarîku'l-Kur'ân. "Ağızlarınız ekmek yemek yeri değil, Kur'an'ın yoludur." Dişlerinizden çıkacak o mahreçler, boğazınızdan çıkacak o sesler, Kur'an yoludur. Dişlerinizden çıkacak o mahreçler, boğazınızdan çıkacak o sesler, Kur'an yoludur.

Binâenaleyh Kur'an yolunu kirletmeyiniz, pisletmeyiniz. Binâenaleyh Kur'an yolunu kirletmeyiniz, pisletmeyiniz.

O zaman tabi ne sigara var ne başka şey var.O zaman tabi ne sigara var ne başka şey var. Fakat soğan, sarımsak ya da bilmediğimiz başka şeylerden ağzın kirlenmesinden dolayı gibi Fakat soğan, sarımsak ya da bilmediğimiz başka şeylerden ağzın kirlenmesinden dolayı gibi Cenâb-ı Peygamber işaret buyuruyorlar ki; Cenâb-ı Peygamber işaret buyuruyorlar ki;

Tayyibû efvâheküm. "Ağızlarınızı temizleyiniz." Bu emir yalnız o günkü insana değil, Tayyibû efvâheküm. "Ağızlarınızı temizleyiniz." Bu emir yalnız o günkü insana değil, kıyamete kadar gelecek müslümanlara şâmildir. kıyamete kadar gelecek müslümanlara şâmildir.

Siz ağızlarınızı temiz tutun. Ağzın temizliği sigara içen insan için mümkün değildir. Siz ağızlarınızı temiz tutun. Ağzın temizliği sigara içen insan için mümkün değildir. Ağzını ne kadar yıkarsa yıkasın, ne kadar misvaklarla,Ağzını ne kadar yıkarsa yıkasın, ne kadar misvaklarla, fırçalarla fırçalasın sigaranın kokusu bu ağza siniyor fırçalarla fırçalasın sigaranın kokusu bu ağza siniyor ve onu da ağızdan çıkarmak imkânı olmuyor. ve onu da ağızdan çıkarmak imkânı olmuyor.

Onun için geçen bir mecmuada dinledik. [okuduk.] Onun için geçen bir mecmuada dinledik. [okuduk.] Amerika'nın bu husustaki mütehassısları araştırma yapmışlar.Amerika'nın bu husustaki mütehassısları araştırma yapmışlar. Sigara içen insanlarla sigara içmeyen insanların boğazlarına Sigara içen insanlarla sigara içmeyen insanların boğazlarına ve vücutlarına makineler vasıtasıyla bakmışlar.ve vücutlarına makineler vasıtasıyla bakmışlar. Sigara içen insanın, ne kadar içiyorsa damarcıkları darala darala küçücük kalmış. Sigara içen insanın, ne kadar içiyorsa damarcıkları darala darala küçücük kalmış. Kan oradan geçerken çok zorlanıyormuş. Günün birinde de tıkanıp gürültüye gidiyor. Kan oradan geçerken çok zorlanıyormuş. Günün birinde de tıkanıp gürültüye gidiyor.

Sonra nispet dâhilinde bir de sigara içmeyeninkine bakıyorlar.Sonra nispet dâhilinde bir de sigara içmeyeninkine bakıyorlar. İçmeyeninki tertemiz. Su borusundan güzelce akıp gidiyor. Hiç rahatsızlığı yok. İçmeyeninki tertemiz. Su borusundan güzelce akıp gidiyor. Hiç rahatsızlığı yok.

Binâenaleyh birçok rahatsızlıkların, hastalıkların başı olarak sigarayı bulmuşlar. Binâenaleyh birçok rahatsızlıkların, hastalıkların başı olarak sigarayı bulmuşlar.

Sigara vücuda çok mazarratlı bir bela-ı azîmdir. Bu bir dert ki içimize girmiştir.Sigara vücuda çok mazarratlı bir bela-ı azîmdir. Bu bir dert ki içimize girmiştir. Ufacık yavrularımızdan tut, koskoca ihtiyarlarımıza kadar ağızlarında fosur fosur içerler,Ufacık yavrularımızdan tut, koskoca ihtiyarlarımıza kadar ağızlarında fosur fosur içerler, beş on lirasını da buna harcarlar. beş on lirasını da buna harcarlar. Bu paralar israftır. Kaç milyonuz? Aşağı yukarı bu sene kırk milyona geliyoruz. Bu paralar israftır.

Kaç milyonuz?

Aşağı yukarı bu sene kırk milyona geliyoruz.
Kırk milyon insandan on milyonu sigara içiyor diyelim. Asgari on milyonu içer. Kırk milyon insandan on milyonu sigara içiyor diyelim. Asgari on milyonu içer.

Her bir insan on lira harcasa. On milyon insan ne yapar? Her bir insan on lira harcasa. On milyon insan ne yapar?

Bir günde yüz milyon lira yapar, değil mi? On günde ne yapar? Bir günde yüz milyon lira yapar, değil mi?

On günde ne yapar?
Bir milyar olur mu yahu? Sahi mi? On günde bir milyar lira yapar. Bir milyar olur mu yahu? Sahi mi?

On günde bir milyar lira yapar.

Yüz günde? Bak bak, akıl durdu artık. Biz Amerika'nın bütçesini çoktan geçeriz. Yüz günde?

Bak bak, akıl durdu artık. Biz Amerika'nın bütçesini çoktan geçeriz.
Bizim sigara paralarıyla Amerika geride kalır. Ama Allah selamet versin, o zararı başkadır. Bizim sigara paralarıyla Amerika geride kalır. Ama Allah selamet versin, o zararı başkadır. Kanser oluyormuş, başka çeşit hastalıklar oluyormuş. Kanser oluyormuş, başka çeşit hastalıklar oluyormuş.

Şimdi tayyare cemiyeti bağırıyor; "Verin paraları, tayyare yaptıracağız." Şimdi tayyare cemiyeti bağırıyor; "Verin paraları, tayyare yaptıracağız."

Düşmanlar –tayyareden- sonra boğar bizi. Gemicilerimiz, donanmacılarımız; Düşmanlar –tayyareden- sonra boğar bizi. Gemicilerimiz, donanmacılarımız; "Para verin, donanma yapalım." diyor. Biz çok gerideyiz. "Para verin, donanma yapalım." diyor. Biz çok gerideyiz. Sonra o donanmalar bizim hudutlarımızda bizi yürütmezler. Sonra o donanmalar bizim hudutlarımızda bizi yürütmezler.

Biz onlara paraları veremiyoruz ama göklere uçurup gidiyoruz. Biz onlara paraları veremiyoruz ama göklere uçurup gidiyoruz. Bak kaç milyar para ediyor. Bir senede. On senede ne eder, yüz senede ne eder? Bak kaç milyar para ediyor. Bir senede. On senede ne eder, yüz senede ne eder?

Ne büyük israftır. Allah affetsin. Diğer israfları da ona katarsan artık hesap edilmez. Ne büyük israftır. Allah affetsin. Diğer israfları da ona katarsan artık hesap edilmez.

Cenâb-ı Peygamber "kanaat" dedi. Hayatının geçiminde kifaf miktarı olacak. Cenâb-ı Peygamber "kanaat" dedi. Hayatının geçiminde kifaf miktarı olacak. Bir çorba, bir ekmek yetiyor işte. Bir kap da yemek olursa yetiyor.Bir çorba, bir ekmek yetiyor işte. Bir kap da yemek olursa yetiyor. Onlara da kanaat ediyor. "Günde bir kere de yeter. İki kere bile fazla gelir." demiş. Onlara da kanaat ediyor.

"Günde bir kere de yeter. İki kere bile fazla gelir." demiş.

Üç çok fazladır. Allah kusurlarımızı affetsin. Üç çok fazladır. Allah kusurlarımızı affetsin.

Turûku'l-Kur'an olan ağızlarımızın temizliği içinTurûku'l-Kur'an olan ağızlarımızın temizliği için ağzımızı kirleten şeylerden uzak olmamız lazımdır. ağzımızı kirleten şeylerden uzak olmamız lazımdır.

Müslüman, beş vakit namazını kılıyor, aynı zamanda derviş. Müslüman, beş vakit namazını kılıyor, aynı zamanda derviş. Ama bakıyorsun ki sigara dumanından ağzı leş gibi kokuyor. Ama bakıyorsun ki sigara dumanından ağzı leş gibi kokuyor.

Bu nasıl Müslümandır? Allahu Ekber deyip divân-ı İlâhiye'ye duruyoruz; Bu nasıl Müslümandır?

Allahu Ekber deyip divân-ı İlâhiye'ye duruyoruz;
ağzımızın kokusundan melek bizim yanımıza sokulmaz. ağzımızın kokusundan melek bizim yanımıza sokulmaz.

Bakınız size en güzel misalini vereyim: Arı bulmuşlar. Arı bal yapmış.Bakınız size en güzel misalini vereyim:

Arı bulmuşlar. Arı bal yapmış.
Balı alacaklar ama bir türlü arıların yanına sokulamıyorlar. Şeytan sokulmuş.Balı alacaklar ama bir türlü arıların yanına sokulamıyorlar. Şeytan sokulmuş. O zaman şeytanın devri. Demiş ki; "Ben size bir şey öğreteyim.O zaman şeytanın devri.

Demiş ki;

"Ben size bir şey öğreteyim.
Onu yaparsanız bunlar buradan kaçar. Siz de balları güzelce toplarsınız." Onu yaparsanız bunlar buradan kaçar. Siz de balları güzelce toplarsınız."

"Ne yapalım?" "Şu otu yakın." demiş. Sigaranın yapraklarını, otlarını yaktırmış. "Ne yapalım?"

"Şu otu yakın." demiş.

Sigaranın yapraklarını, otlarını yaktırmış.
Arılar o otun kokusundan kaçışmışlar. Arılar o otun kokusundan kaçışmışlar. Arılar kaçışınca bunlar da balları güzelce toplayıp kefelerine, kaplarına doldurup götürmüşler. Arılar kaçışınca bunlar da balları güzelce toplayıp kefelerine, kaplarına doldurup götürmüşler.

Binâenaleyh arılar nasıl kaçarsa melekler de böyle kaçar. Binâenaleyh arılar nasıl kaçarsa melekler de böyle kaçar.

Arıların baldan kaçtığı gibi melekler de bizim ağız kokumuzdan kaçar.Arıların baldan kaçtığı gibi melekler de bizim ağız kokumuzdan kaçar. Onun için camilerimizde bahusus kandillerimizde görüyorsunuz, güzel kokular yakıyoruz. Onun için camilerimizde bahusus kandillerimizde görüyorsunuz, güzel kokular yakıyoruz.

Niçin o güzel kokuları yakıyoruz? "Melekler gelsin." diye yakıyoruz. Niçin o güzel kokuları yakıyoruz?

"Melekler gelsin." diye yakıyoruz.

Çünkü melek senin benim güzelliğime bakmaz, güzel kokulara bakar. Çünkü melek senin benim güzelliğime bakmaz, güzel kokulara bakar.

Allah'ın zikrinden daha güzel şey yoktur.Allah'ın zikrinden daha güzel şey yoktur. O güzel zikir yerlerini bir de maddi kokularla koklattığımız vakitte melekler oraya dolar. O güzel zikir yerlerini bir de maddi kokularla koklattığımız vakitte melekler oraya dolar. Dolduğu vakit orada rahmet-i İlâhi bol olur, gönüller yumuşar, kalpler yumuşar,Dolduğu vakit orada rahmet-i İlâhi bol olur, gönüller yumuşar, kalpler yumuşar, insan çeşitli nimetlere mazhar olur. Allah cümlemizi affetsin. insan çeşitli nimetlere mazhar olur.

Allah cümlemizi affetsin.

Müslümanlık nefse hâkimiyetle olur. "Müslümanlık teslimiyettir." dedik. Müslümanlık nefse hâkimiyetle olur.

"Müslümanlık teslimiyettir." dedik.

Teslimiyetin başı, nefse hâkim olmaktır. Nefsine hâkim olamayan insan tam müslüman sayılmaz. Teslimiyetin başı, nefse hâkim olmaktır. Nefsine hâkim olamayan insan tam müslüman sayılmaz. Tam Müslümanlık nefse hâkimiyetten sonra başlar. Tam Müslümanlık nefse hâkimiyetten sonra başlar.

Nefse hâkimiyeti nasıl yapacağız? Nefse hâkimiyeti nasıl yapacağız?

Onun istediklerini yaptığımız her an onun esiriyiz, nefsin esiriyiz, nefsin kölesiyiz. Onun istediklerini yaptığımız her an onun esiriyiz, nefsin esiriyiz, nefsin kölesiyiz. Nefis hiçbir zaman bizi hayra sevk etmez. Hep bizi şerre sokar. Nefis hiçbir zaman bizi hayra sevk etmez. Hep bizi şerre sokar.

İnne'n-nefse le emmâretün bi's-sûi. İnne'n-nefse le emmâretün bi's-sûi.

"Şimdi artık müslüman oldum." dedi. "Öyleyse namaz kılacaksın." dediler. "Şimdi artık müslüman oldum." dedi.

"Öyleyse namaz kılacaksın." dediler.

Zaharet lehümü's-salâh fe-kabîlûhâ. Zaharet lehümü's-salâh fe-kabîlûhâ.

"Peki." dedi. Tabi namaz kılmak cemaatle olacak. Müslüman olduysa cemaatin içine giriyor. "Peki." dedi.

Tabi namaz kılmak cemaatle olacak. Müslüman olduysa cemaatin içine giriyor.

Fe-kabîlûhâ. "Namazı kabul ettiler, 'kılalım' dediler." Fe-kabîlûhâ. "Namazı kabul ettiler, 'kılalım' dediler."

Ve hafiyet lehümü'z-zekât. "Ama zekâtı kendin vereceksin. Onu kimse görmeyecek." Ve hafiyet lehümü'z-zekât. "Ama zekâtı kendin vereceksin. Onu kimse görmeyecek."

Görmeyeceği için fe-ekelüha "Onu vermediler." Görmeyeceği için fe-ekelüha "Onu vermediler."

Namazı kılıyorlar ama zekâta gelince onu envai çeşit bahanelerle vermeyip kendileri yiyorlar. Namazı kılıyorlar ama zekâta gelince onu envai çeşit bahanelerle vermeyip kendileri yiyorlar.

Ülâike hümü'l-münâfikûn. "Bunlar ise münafıklardır." Ülâike hümü'l-münâfikûn. "Bunlar ise münafıklardır."

Namaza gelince kılıyor, zekâta gelince kaçıyor. Namaza gelince kılıyor, zekâta gelince kaçıyor.

Âidü'l-merîd. "Hastaları ziyaret ediniz." Hastaların ziyareti, fî-mahrafeti'l-cenneti. Âidü'l-merîd. "Hastaları ziyaret ediniz."

Hastaların ziyareti, fî-mahrafeti'l-cenneti.
"Cennet bahçelerinde oturmak gibidir." "Cennet bahçelerinde oturmak gibidir." "Bir hastanın ziyaretinde bulunduğun müddetçe sen cennet bahçelerinde oturuyorsun, gibidir." "Bir hastanın ziyaretinde bulunduğun müddetçe sen cennet bahçelerinde oturuyorsun, gibidir." "Bu gidişle cennet bahçesine gitmiş gibi oluyor." Fe-izâ celese indehû."Bu gidişle cennet bahçesine gitmiş gibi oluyor."

Fe-izâ celese indehû.
"Hastanın yanında oturduğu vakit." Ğamerathü'r-rahmeh. "Kendisi rahmet-i İlâhiye'ye kapılıyor." "Hastanın yanında oturduğu vakit." Ğamerathü'r-rahmeh. "Kendisi rahmet-i İlâhiye'ye kapılıyor."

Balık suyun içine nasıl gömüldüyse o da rahmet-i İlâhiye'ye öyle gömülüyor.Balık suyun içine nasıl gömüldüyse o da rahmet-i İlâhiye'ye öyle gömülüyor. Her tarafı rahmet-i İlâhiye oluyor. Her tarafı rahmet-i İlâhiye oluyor. Onun için mümkün mertebe siz hastalarınızı ziyaretten geri kalmayın. Onun için mümkün mertebe siz hastalarınızı ziyaretten geri kalmayın.

Âidü'l-merîd. "Hastayı ziyaret eden." Yehûdu fi'r-rahmeti. "Rahmet-i İlâhîye'ye dalar."Âidü'l-merîd. "Hastayı ziyaret eden." Yehûdu fi'r-rahmeti. "Rahmet-i İlâhîye'ye dalar." Rahmet-i İlâhiye havuz gibidir. Fe izâ celese indehû. "Hastanın yanında oturduğu vakitte de." Rahmet-i İlâhiye havuz gibidir.

Fe izâ celese indehû. "Hastanın yanında oturduğu vakitte de."
Ğamerathü'r-rahmetü. "Rahmet-i İlâhiye kendini kaplar."Ğamerathü'r-rahmetü. "Rahmet-i İlâhiye kendini kaplar." Ve min-temâmi iyâdeti'l-merîdi. "Hastayı ziyaretin tamamı." Ve min-temâmi iyâdeti'l-merîdi. "Hastayı ziyaretin tamamı." En-yedea ehadüküm yedehû alâ-vechihî. "Elini hastanın yüzüne koyar." En-yedea ehadüküm yedehû alâ-vechihî. "Elini hastanın yüzüne koyar." Ağzına, yüzüne bir yerine koyar. Ağzına, yüzüne bir yerine koyar.

Ev alâ-yedihî. "Veya hastanın elini tutar." Fe-yes'elehû keyfe hüve. Ev alâ-yedihî. "Veya hastanın elini tutar." Fe-yes'elehû keyfe hüve. "'Nasılsın kardeşim?' diye hâlini hatırını sorar." Ve temâmü"'Nasılsın kardeşim?' diye hâlini hatırını sorar." Ve temâmü beyneküm el-musâfahatü.beyneküm el-musâfahatü. "Sizin beyinlerinizde olan tahiyyenin en güzeli birbirilerinizle musafaha etmenizdir." "Sizin beyinlerinizde olan tahiyyenin en güzeli birbirilerinizle musafaha etmenizdir."

Musafahada çok fedâil vardır. Musafahada çok fedâil vardır. O fedâilden nâşidir ki elinde eldiven varken birbirinin elini tutmak kadar ayıp bir şey yoktur. O fedâilden nâşidir ki elinde eldiven varken birbirinin elini tutmak kadar ayıp bir şey yoktur. En büyük ayıp eline eldiven giydiğin halde kardeşinle musâfaha etmendir.En büyük ayıp eline eldiven giydiğin halde kardeşinle musâfaha etmendir. Tabi elinde bir hastalık varsa o ayrıdır. Tabi elinde bir hastalık varsa o ayrıdır. Hastalık olmadığı takdirde elinde eldivenle musafaha, karşı tarafa hakarettir. Hastalık olmadığı takdirde elinde eldivenle musafaha, karşı tarafa hakarettir.

Nasıl, neden hakâret oluyor? Çünkü o eldiven temaslara mâni oluyor.Nasıl, neden hakâret oluyor?

Çünkü o eldiven temaslara mâni oluyor.
O temaslarla iki tarafın birbirine muhabbeti geçecek. O temaslarla iki tarafın birbirine muhabbeti geçecek. Musâfahadan murad iki tarafın birbirine muhabbetlerinin arttırılmasıdır.Musâfahadan murad iki tarafın birbirine muhabbetlerinin arttırılmasıdır. O iki tarafın muhabbetinin içeriye akması en büyük devlettir. O iki tarafın muhabbetinin içeriye akması en büyük devlettir.

Onun için ona mâni olan eldivenler mezmumdur. 'Âda'llâhu men 'âdâ aliye. Onun için ona mâni olan eldivenler mezmumdur.

'Âda'llâhu men 'âdâ aliye.

Yine buyurmuş ki; Âlimün ada'llâhu men adâ aliye. "Hz. Ali'ye adavet eden, Allah'a adavet eder. Yine buyurmuş ki; Âlimün ada'llâhu men adâ aliye. "Hz. Ali'ye adavet eden, Allah'a adavet eder. Hz. Ali'ye düşmanlık eden Allah'a düşmanlık yapmış olur." Hz. Ali'ye düşmanlık eden Allah'a düşmanlık yapmış olur."

Âlimün. "Bir âlimdir ki" Yüntefeu bi-ilmihî. Âlimün. "Bir âlimdir ki" Yüntefeu bi-ilmihî. "İnsanlar onun ilminden intifa [istifade] ediyor, faydalanıyor." "İnsanlar onun ilminden intifa [istifade] ediyor, faydalanıyor." Âlimün yüntefeu bi-ilmihîÂlimün yüntefeu bi-ilmihî Hayrun min-elfi âbidin. "Bir alim, 1000 âbitten daha hayırlıdır." Hayrun min-elfi âbidin. "Bir alim, 1000 âbitten daha hayırlıdır."

Âlim, namazında daim olan, gece gündüz namaz içinde olan âbidden hayırldır demiş. Âlim, namazında daim olan, gece gündüz namaz içinde olan âbidden hayırldır demiş. Çünkü âbidin ibadetinden istifade ancak kendi nefsinedir. Ötekinin faydası ise âmmeyedir. Çünkü âbidin ibadetinden istifade ancak kendi nefsinedir. Ötekinin faydası ise âmmeyedir.

"Âmmeye taalluk ettiğinden dolayı bin âbidin ibadetinden,"Âmmeye taalluk ettiğinden dolayı bin âbidin ibadetinden, ilminden intifâ olunan, faydalanılan âlim hayırlıdır." buyurmuş. ilminden intifâ olunan, faydalanılan âlim hayırlıdır." buyurmuş.

Aceben li-emri'l-mü'mini. "Şu mü'minin işi, o kadar acayiptir ki." Aceben li-emri'l-mü'mini. "Şu mü'minin işi, o kadar acayiptir ki." İnne emrehû küllühû hayrun. "Onun her işi hayırdır."İnne emrehû küllühû hayrun. "Onun her işi hayırdır." Ve leyse zâke li-ehadin illâ li-mü'mini. "Bu her şeyi hayır olan hiç kimse için olmaz; Ve leyse zâke li-ehadin illâ li-mü'mini. "Bu her şeyi hayır olan hiç kimse için olmaz; bu ancak mü'minler için geçerlidir." Mü'minin her işi hayırdır. bu ancak mü'minler için geçerlidir." Mü'minin her işi hayırdır.

İn-esâbethü serrâü. "Mesebet isabet etmiş, kendisine nimetler geliyor, bolluklar geliyor."İn-esâbethü serrâü. "Mesebet isabet etmiş, kendisine nimetler geliyor, bolluklar geliyor." Sıhhati yerinde, varlığı yerinde, çoluk çocuğu yerinde, keyfi yerinde. Sıhhati yerinde, varlığı yerinde, çoluk çocuğu yerinde, keyfi yerinde.

Şekere. "'Allah'ım, sana çok şükür. Bunları veren sensin.' diye hamd ediyor, Şekere. "'Allah'ım, sana çok şükür. Bunları veren sensin.' diye hamd ediyor, Allah'a şükrediyor." O şükrettiği için hayırlı oluyor. Allah'a şükrediyor." O şükrettiği için hayırlı oluyor. Tabi yalnız diliyle değildir. Şükrün iktizası olan merhameti var, yardımı var, Tabi yalnız diliyle değildir. Şükrün iktizası olan merhameti var, yardımı var, ibadet-i taati var, her şeyi yerinde. ibadet-i taati var, her şeyi yerinde.

Fe-kâne hayran lehû. "Bu varlık, bu sürur, bu nimet, bu ihsan onun için hayırlıdır." Fe-kâne hayran lehû. "Bu varlık, bu sürur, bu nimet, bu ihsan onun için hayırlıdır."

Çünkü verilene şükrediyor. Ve in şekertüm ve le ezîdenneküm. Çünkü verilene şükrediyor.

Ve in şekertüm ve le ezîdenneküm.
"Daha da artmaya vesile oluyor." Ve in esâbethü darrâü. "Daha da artmaya vesile oluyor." Ve in esâbethü darrâü. "Sıkıntı geldi, yağmur yağmıyor, su yok." Darlık var, maişet yok,"Sıkıntı geldi, yağmur yağmıyor, su yok." Darlık var, maişet yok, kazanç az, bir sürü şeyler, sıkıntılar var. kazanç az, bir sürü şeyler, sıkıntılar var.

Sabere. "Bunun karşılığında da sabrediyor." "Bu kudret, kuvvet Allah'ındır." diyor.Sabere. "Bunun karşılığında da sabrediyor." "Bu kudret, kuvvet Allah'ındır." diyor. Bazen öyle yapar bazen de böyle yapar. Onun için İbrahim Hakkı der ki; Bazen öyle yapar bazen de böyle yapar.

Onun için İbrahim Hakkı der ki;

"Bazen verir, bazen vermez. Bazen indirir, bazen de çıkarır. Hepsi Allah'ındır." Onun için; "Bazen verir, bazen vermez. Bazen indirir, bazen de çıkarır. Hepsi Allah'ındır."

Onun için;

"Mevlâm görelim neyler, neyleyse güzel eyler." demiş."Mevlâm görelim neyler, neyleyse güzel eyler." demiş. Onun için bu sıkıntı zamanlarına da meşakkat zamanlarına da sabrediyor.Onun için bu sıkıntı zamanlarına da meşakkat zamanlarına da sabrediyor. Sabrettiğinden dolayı fe-kâne hayran leh. "Bu hâli de onun için hayırlı oluyor." Sabrettiğinden dolayı fe-kâne hayran leh. "Bu hâli de onun için hayırlı oluyor." Nimetteki hâli de hayırlı, darlık hâli de yine hayırlıdır. Nimetteki hâli de hayırlı, darlık hâli de yine hayırlıdır.

Bunu ikinci bir tabir de; Acibtü min-kadâi'llahi azze ve celle li'l-mü'min.Bunu ikinci bir tabir de;

Acibtü min-kadâi'llahi azze ve celle li'l-mü'min.
"Allahu Teâlâ'nın mü'min kullarına olan hükmüne taaccüp etmemek mümkün değildir." "Allahu Teâlâ'nın mü'min kullarına olan hükmüne taaccüp etmemek mümkün değildir."

Çünkü; İn esâbehû hayrun hamide. "Hayırlar geldiği vakitte hamd ediyor."Çünkü;

İn esâbehû hayrun hamide. "Hayırlar geldiği vakitte hamd ediyor."
Hamdinin icabı olan İslâm'ın iktizalarını yapıyor. Hamdinin icabı olan İslâm'ın iktizalarını yapıyor.

Ve şekere. "Şükrediyor." Hem hamd ediyor hem de şükrediyor. Ve şekere. "Şükrediyor." Hem hamd ediyor hem de şükrediyor.

Ve in esâbethü musîbetün. "Musibet geldiği vakitte de yine ona karşı da."Ve in esâbethü musîbetün. "Musibet geldiği vakitte de yine ona karşı da." Hamide Rabbehû. "Hamd ediyor." Ve hamideHamide Rabbehû. "Hamd ediyor." Ve hamide "Rabbine hamd ediyor, 'Veren sensin.' diyor."Rabbine hamd ediyor, 'Veren sensin.' diyor. Çocuğu verdin, bunu veren sensin. Bir de alıveriyor. Çocuğu verdin, bunu veren sensin. Bir de alıveriyor. Alırken, 'Alan da sensin.' diyor. 'Hamd olsun sana.' diyor. Ve sabera. "Sabrediyor." Alırken, 'Alan da sensin.' diyor. 'Hamd olsun sana.' diyor. Ve sabera. "Sabrediyor."

Yü'cerü'l-mü'minü fî-külli şey'in. "Mü'min onun için her şeyden dolayı me'cur olur." Yü'cerü'l-mü'minü fî-külli şey'in. "Mü'min onun için her şeyden dolayı me'cur olur." Yü'cerü'l-mü'minü fî-külli şey'inYü'cerü'l-mü'minü fî-külli şey'in Mü'min her şeyden dolayı ecir alır. Hiçbiri bedava değildir. Mü'min her şeyden dolayı ecir alır. Hiçbiri bedava değildir. Her şeyden dolayı Allah bize bol bol ecir verir. Her şeyden dolayı Allah bize bol bol ecir verir. Camiye gelirken her attığımız adıma mükâfât veriyor.Camiye gelirken her attığımız adıma mükâfât veriyor. Baksana bir abdest alıyoruz, bütün günahlarımız gidiyor. Baksana bir abdest alıyoruz, bütün günahlarımız gidiyor. Bu ne devlettir! Namaza geliyoruz, günahsız olarak çıkıyoruz. Bu ne devlettir! Namaza geliyoruz, günahsız olarak çıkıyoruz.

Yaptığımız her hayırda Cenâb-ı Hakk'ın bol bol mükâfâtları var. Yaptığımız her hayırda Cenâb-ı Hakk'ın bol bol mükâfâtları var. Onun için her şeyde mü'mine ecir veriyor. Onun için her şeyde mü'mine ecir veriyor.

Bu ecrinden dolayı hattâ fi'l-lokmati. "O kadar ki bir lokmanız var."Bu ecrinden dolayı hattâ fi'l-lokmati. "O kadar ki bir lokmanız var." Yerfeuhâ ilâ-fî imraetih. "O lokmayı hanımının ağzına iltifaten koyuveriyor. Yerfeuhâ ilâ-fî imraetih. "O lokmayı hanımının ağzına iltifaten koyuveriyor. Hanımının ağzına koyduğu bu lokmadan dolayı da Cenâb-ı Hak sana ecir veriyor. Hanımının ağzına koyduğu bu lokmadan dolayı da Cenâb-ı Hak sana ecir veriyor.

Niçin? Aradaki muhabbete vesile oluyor. Niçin?

Aradaki muhabbete vesile oluyor.
Eve güler yüzle girmen ve güler yüzle çıkmanın vesilelerinden birisi de oluyor.Eve güler yüzle girmen ve güler yüzle çıkmanın vesilelerinden birisi de oluyor. Ama sen suratını asar kimseye bakmazsan o da suratını asar, Ama sen suratını asar kimseye bakmazsan o da suratını asar, ondan sonra bu evde ne rahmet, ne bereket, ne de hayır olur. ondan sonra bu evde ne rahmet, ne bereket, ne de hayır olur.

Adedü dereci'l-cenneti adedü âyi'l-Kur'âni. "Cennetteki dereceler, Kur'an ayetleri kadardır." Adedü dereci'l-cenneti adedü âyi'l-Kur'âni. "Cennetteki dereceler, Kur'an ayetleri kadardır." Çünkü Kur'an'ı Allah rızası için okursun. Çünkü Kur'an'ı Allah rızası için okursun.

Fe-men dehale'l-cennete min-ehli'l-Kur'âni. "Bu ehl-i Kur'an'dan cennete giren insan."Fe-men dehale'l-cennete min-ehli'l-Kur'âni. "Bu ehl-i Kur'an'dan cennete giren insan." Fe-leyse fevkahû dereceh. "Onun üstünde daha başka kimse olmayacaktır." Fe-leyse fevkahû dereceh. "Onun üstünde daha başka kimse olmayacaktır."

En üstün dereceye ehl-i Kur'an ulaşır. Ehl-i Kur'an'dan murad, ehl-i ilimdir. En üstün dereceye ehl-i Kur'an ulaşır. Ehl-i Kur'an'dan murad, ehl-i ilimdir. Yalnız bunlar papağanın okuduğu gibi okuyanlar değil, Kur'an'ın ilmiyle âmil olanlardır. Yalnız bunlar papağanın okuduğu gibi okuyanlar değil, Kur'an'ın ilmiyle âmil olanlardır.

Yoksa ölüler için okuyan birçok kimseler vardır.Yoksa ölüler için okuyan birçok kimseler vardır. Bunların bütün işleri güçleri okumak, okuyunca da onu satmaktır. Bunların bütün işleri güçleri okumak, okuyunca da onu satmaktır. Üstün dereceler bunlara değildir. Üstün dereceler bunlara değildir.

Uridat aleyye ücûru ümmetî. "Benim ümmetimin sevapları, bana arz olundu." Uridat aleyye ücûru ümmetî. "Benim ümmetimin sevapları, bana arz olundu." Ümmetimin sevapları, ecirleri, yaptığı amelleri bana arz olundu. Ümmetimin sevapları, ecirleri, yaptığı amelleri bana arz olundu.

Hattâ el-kazâtü yuhricühe'r-racülü mine'l-mescidi.Hattâ el-kazâtü yuhricühe'r-racülü mine'l-mescidi. "Mescitten bir toz parçasını, bir kir parçasını almış, 'Cami temiz olsun.' diye dışarıya çıkarıyor." "Mescitten bir toz parçasını, bir kir parçasını almış, 'Cami temiz olsun.' diye dışarıya çıkarıyor." Bunun sevabı da bana arz olundu. Onu da gördüm. Çok büyük mükâfâtları vardır. Bunun sevabı da bana arz olundu. Onu da gördüm. Çok büyük mükâfâtları vardır.

Ve uridat aleyye zünûbi ümmetî. "Bir de ümmetimin günahları bana arz olundu."Ve uridat aleyye zünûbi ümmetî. "Bir de ümmetimin günahları bana arz olundu." Ecirleri de arz olundu, günahları da arz olundu. Yani bana gösterildi; "Bunlar ümmetinin sevapları, bunlar da günahları."Ecirleri de arz olundu, günahları da arz olundu. Yani bana gösterildi; "Bunlar ümmetinin sevapları, bunlar da günahları." Fe-lem era zenben a'zeme min-sûretin mine'l-Kur'âni ev âyetin ûtîhâ racülün sümme nüssîhâ.Fe-lem era zenben a'zeme min-sûretin mine'l-Kur'âni ev âyetin ûtîhâ racülün sümme nüssîhâ. "Bir müslümanın Kur'an'ı öğrendikten sonra öğrendiği kısmı unutması kadar büyük bir günah görmedim." "Bir müslümanın Kur'an'ı öğrendikten sonra öğrendiği kısmı unutması kadar büyük bir günah görmedim."

Kur'an'ı öğrenmiş yahut âyetinden bir âyet öğrenmiş. Sonra da onu unutmuş. Kur'an'ı öğrenmiş yahut âyetinden bir âyet öğrenmiş. Sonra da onu unutmuş. "Onu unutması kadar günah olan bir şey görmedim." diyor. "Onu unutması kadar günah olan bir şey görmedim." diyor.

Çünkü Kur'an; Esteîzü billâh. Fe-amû billâhi ve resûlihi ve'n-nûri'llezî enzelnâ.Çünkü Kur'an;

Esteîzü billâh. Fe-amû billâhi ve resûlihi ve'n-nûri'llezî enzelnâ.
"Hem Allah'a iman hem de Resûlü'ne imandan sonra Kur'an'a nur tesmiye olunuyor." "Hem Allah'a iman hem de Resûlü'ne imandan sonra Kur'an'a nur tesmiye olunuyor." Ve'n-nûri'llezî enzelnâ. "İnzâl etmiş olduğunuz nura." Nur, Kur'an'dır. Ve'n-nûri'llezî enzelnâ. "İnzâl etmiş olduğunuz nura." Nur, Kur'an'dır.

Demek Kur'an'a ehemmiyet vermiyor, kıymet vermiyor.Demek Kur'an'a ehemmiyet vermiyor, kıymet vermiyor. Başka dünya zevkleri, sefaları, işleriyle okuduğu, öğrendiği Kur'an'ı unutuyor. Başka dünya zevkleri, sefaları, işleriyle okuduğu, öğrendiği Kur'an'ı unutuyor.

Allah muhafaza etsin, birçok yavrumuz Kur'an'ı öğrenmeye heves ederler, gelirler, Allah muhafaza etsin, birçok yavrumuz Kur'an'ı öğrenmeye heves ederler, gelirler, bu aylarda öğrenirler. bu aylarda öğrenirler. Fakat ondan sonra bırakınca muhakkak unutulur.Fakat ondan sonra bırakınca muhakkak unutulur. Deveyi kazığından bıraktığın vakitte deve nasıl kaçarsa Deveyi kazığından bıraktığın vakitte deve nasıl kaçarsa Kur'an'ı bıraktığın vakitte Kur'an da öyle kaçar. Kur'an'ı bıraktığın vakitte Kur'an da öyle kaçar.

"Ay, ben bunu biliyorum." Biliyoruz ama bak, şimdi yok. Senin meşguliyetsizliğin. "Ay, ben bunu biliyorum."

Biliyoruz ama bak, şimdi yok. Senin meşguliyetsizliğin.
Dünya meşgalesini öne koyuyorsun, Kur'an ile olan meşguliyetin kalmıyor.Dünya meşgalesini öne koyuyorsun, Kur'an ile olan meşguliyetin kalmıyor. Kalmadığı için de bellediklerini unutuyorsun. Kalmadığı için de bellediklerini unutuyorsun.

Cenâb-ı Peygamber; "Bundan daha büyük günahı görmedim." diyor Cenâb-ı Peygamber; "Bundan daha büyük günahı görmedim." diyor

Onun için hepimize düşen büyük vazifelerden birisi, Kur'an'ı her gün okumak; Onun için hepimize düşen büyük vazifelerden birisi, Kur'an'ı her gün okumak; her gün hiç olmazsa bir âyet, iki âyet, üç âyet, beş âyet olmak üzere ezberlemeye çalışmaktır. her gün hiç olmazsa bir âyet, iki âyet, üç âyet, beş âyet olmak üzere ezberlemeye çalışmaktır. Bütün vaktini, bütün ömrünü harcayıp da Bütün vaktini, bütün ömrünü harcayıp da eli boş buradan gitmektense her gün Kur'an'ından bir miktarını oku ve okuduğunu da ezberle. eli boş buradan gitmektense her gün Kur'an'ından bir miktarını oku ve okuduğunu da ezberle. Ezberledikten sonra da tefsir kitaplarına bak. Ezberledikten sonra da tefsir kitaplarına bak.

Şimdi elhamdülillah birçok Türkçe kitaplar da beyan oluyor, mânaları da az çok yazılıyor.Şimdi elhamdülillah birçok Türkçe kitaplar da beyan oluyor, mânaları da az çok yazılıyor. Oraya da bakarsın; bu âyet ne diyormuş, öğrenirsin. Oraya da bakarsın; bu âyet ne diyormuş, öğrenirsin.

Bu camiye yardım etmek isteyen hanımın ikinci bir suali. Bu camiye yardım etmek isteyen hanımın ikinci bir suali.

Dedi ki; "Biz kazanç sahipleriyiz. Fabrika sahipleriyiz. Dedi ki;

"Biz kazanç sahipleriyiz. Fabrika sahipleriyiz.
Kur'an âyetlerini okudum, Türkçelerine de baktım, o faizle yiyenlerin hâli harap.Kur'an âyetlerini okudum, Türkçelerine de baktım, o faizle yiyenlerin hâli harap. Benim paralarıma da faiz karışmasından korkuyorum ama ondan kurtulmanın çaresi de pek yok. Benim paralarıma da faiz karışmasından korkuyorum ama ondan kurtulmanın çaresi de pek yok. Ne yapalım acaba?" Kazançlarımızın tıyb olması için, helâl hayırlı yerlere harcanması gerekir. Ne yapalım acaba?"

Kazançlarımızın tıyb olması için, helâl hayırlı yerlere harcanması gerekir.
Kazançta bozukluk varsa ne kadar zorlarsan zorla o kazançlar da hayırlara nasip olmaz. Kazançta bozukluk varsa ne kadar zorlarsan zorla o kazançlar da hayırlara nasip olmaz. Alamazsın adamdan. Ne yapalım; zorla gırtlağına basıp da alamazsın. Alamazsın adamdan. Ne yapalım; zorla gırtlağına basıp da alamazsın.

Li'llâhi'l-Fâtiha. Li'llâhi'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2