Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 Aralık 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Namazın Değeri: Cüreyc'in Sabrı ve İbadeti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Zilhicce 1417 / 21.04.1997
MEDİNE

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Peygamber Efendimiz'in Sünnetini Öğreneceğiz ve Başkasına da Anlatacağız, İslâm'ı Bilen İnsan Kalmadı; Bir Sen Varsın! Diye Düşünüp | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Namazın Değeri: Cüreyc'in Sabrı ve İbadeti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Zilhicce 1417 / 21.04.1997
MEDİNE

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Peygamber Efendimiz'in Sünnetini Öğreneceğiz ve Başkasına da Anlatacağız, İslâm'ı Bilen İnsan Kalmadı; Bir Sen Varsın! Diye Düşünüp | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Peygamber Efendimiz ümmetine İslâm'ı öğretirken arada eski ümmetlerden hikâyeler anlatırdı.Peygamber Efendimiz ümmetine İslâm'ı öğretirken arada eski ümmetlerden hikâyeler anlatırdı. Bu hikâyeler ibretli hikâyeler olduğu için dinleyenler kıssadan hisse alsınlar, Bu hikâyeler ibretli hikâyeler olduğu için dinleyenler kıssadan hisse alsınlar, anlatılan hikâyeden ibret çıkarsınlar, istifade etsinler diye Efendimiz'in terbiye usûlü içinde anlatılan hikâyeden ibret çıkarsınlar, istifade etsinler diye Efendimiz'in terbiye usûlü içinde bir de böyle eski ümmetlerden olmuş hadiseleri, Allah'ın kendisine bildirdiği hadiseleribir de böyle eski ümmetlerden olmuş hadiseleri, Allah'ın kendisine bildirdiği hadiseleri anlatma usûlü vardır. Onlardan birisinin misali: anlatma usûlü vardır. Onlardan birisinin misali:

An Ebî Hüreyrete radıyallahu anhü ani'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl. An Ebî Hüreyrete radıyallahu anhü ani'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den rivayet ettiğine göre Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; rivayet ettiğine göre Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

Lem yetekellem fi'l-mehdi illâ selâsetün. "Beşikte şu üç kişiden başkası konuşmadı." Lem yetekellem fi'l-mehdi illâ selâsetün. "Beşikte şu üç kişiden başkası konuşmadı."

Beşikteyken çocuk daha küçük, hiçbir şey bilmiyor, konuşamaz ama üç kişi konuştu.Beşikteyken çocuk daha küçük, hiçbir şey bilmiyor, konuşamaz ama üç kişi konuştu. Şu üç kişiden başkası konuşmamıştır: Îsebnü Meryeme.Şu üç kişiden başkası konuşmamıştır:

Îsebnü Meryeme.
"Beşikteyken konuşanlardan birisi Hz. İsa aleyhisselam." "Beşikteyken konuşanlardan birisi Hz. İsa aleyhisselam."

Ve sâhibu Cüreycin. "Cüreyc isimli rahibin hikâyesinde geçen bebek de konuştu." Ve sâhibu Cüreycin. "Cüreyc isimli rahibin hikâyesinde geçen bebek de konuştu." Ve kâne cüreycün racülen âbidan. "Cüreyc ibadet ehli bir kişiydi. Dindar, ibadetkâr bir kişiydi." Ve kâne cüreycün racülen âbidan. "Cüreyc ibadet ehli bir kişiydi. Dindar, ibadetkâr bir kişiydi." Fettehaza savmeaten fe kâne fîhâ. "Kendisine bir ibadetgâh yapmıştı. Fettehaza savmeaten fe kâne fîhâ. "Kendisine bir ibadetgâh yapmıştı. Orada ibadetine taatine devam ediyordu." Feetethü ümmühû ve hüve yusallî.Orada ibadetine taatine devam ediyordu." Feetethü ümmühû ve hüve yusallî. "Orada ibadetine devam ederken namaz kılmaktayken annesi geldi.""Orada ibadetine devam ederken namaz kılmaktayken annesi geldi." Fe kâlet yâ Cüreycü. "Annesi oğluna; 'Ey Cüreyc' diye seslendi."Fe kâlet yâ Cüreycü. "Annesi oğluna; 'Ey Cüreyc' diye seslendi." Fe kâle yâ Rabbî! Ümmî ve salâtî fe akbela alâ salâtihî fensalefat. "O da namazın içindeyken; 'Yâ Rabbi!Fe kâle yâ Rabbî! Ümmî ve salâtî fe akbela alâ salâtihî fensalefat. "O da namazın içindeyken; 'Yâ Rabbi! Şimdi ben ne yapayım? Bir tarafta namaz bir tarafta da annem çağırıyor. Şimdi ben ne yapayım? Bir tarafta namaz bir tarafta da annem çağırıyor. Hadi ibadettir, ibadetime devam edeyim!' dedi." Namaza devam etti. Hadi ibadettir, ibadetime devam edeyim!' dedi."

Namaza devam etti.

Felemmâ kâne mine'l-ğadi etethü ve hüve yusallî fe kâlet yâ Cüreycü. Felemmâ kâne mine'l-ğadi etethü ve hüve yusallî fe kâlet yâ Cüreycü. "Ertesi gün anası tekrar geldi. O sırada yine namazdaydı. Yine 'Ey Cüreyc!' diye seslendi.""Ertesi gün anası tekrar geldi. O sırada yine namazdaydı. Yine 'Ey Cüreyc!' diye seslendi." Fe kâle ey Rabbi ümmî ve salâtî fe akbela alâ salâtihî. Fe kâle ey Rabbi ümmî ve salâtî fe akbela alâ salâtihî. "Yâ Rabbi! Yine namazdayım, bir taraftan da anam sesleniyor; ben ne yapayım?" dedi. "Yâ Rabbi! Yine namazdayım, bir taraftan da anam sesleniyor; ben ne yapayım?" dedi.

"Hadi, namaza devam edeyim…" Yine namaza devam etti. "Hadi, namaza devam edeyim…"

Yine namaza devam etti.

Fe kâlet Allahümme lâ tütimmehû hattâ yenzura ilâ vücûhi'l-mûmisâti ve tezâkera benû İsrâîle. Fe kâlet Allahümme lâ tütimmehû hattâ yenzura ilâ vücûhi'l-mûmisâti ve tezâkera benû İsrâîle. "Annesi bu sefer; 'Yâ Rabbi! Zani kadınlar, zaniye kadınların yüzlerine bakmadıkça"Annesi bu sefer; 'Yâ Rabbi! Zani kadınlar, zaniye kadınların yüzlerine bakmadıkça sen bunun canını alma, ömrünü tamamlatma!' diye beddua etti." sen bunun canını alma, ömrünü tamamlatma!' diye beddua etti."

"Şu zinakâr kadınların yüzlerini görmedikçe bunun canını alma!" diye beddua etti. "Şu zinakâr kadınların yüzlerini görmedikçe bunun canını alma!" diye beddua etti.

Ve tezâkera benû İsrâîle Cüreycen ve ibâdetehû. "Cüreyc, benî İsrâil kavminden idi.Ve tezâkera benû İsrâîle Cüreycen ve ibâdetehû. "Cüreyc, benî İsrâil kavminden idi. Ahâli bunun ibadetlerini, rahipliğini, iyiliğini konuşur oldular."Ahâli bunun ibadetlerini, rahipliğini, iyiliğini konuşur oldular." Ve kâne timraatün bağiyyün yütemesselü bi-hüsnihâ.Ve kâne timraatün bağiyyün yütemesselü bi-hüsnihâ. "Bir tane kötü kadın, namusunu satarak geçinen bir kötü kadın vardı. Ama güzelliği dillere destan idi." "Bir tane kötü kadın, namusunu satarak geçinen bir kötü kadın vardı. Ama güzelliği dillere destan idi."

Birisinin güzelliğinden bahsedileceği zaman "Onun gibi güzel!.." filan diye o ileri sürülürdü. Birisinin güzelliğinden bahsedileceği zaman "Onun gibi güzel!.." filan diye o ileri sürülürdü. Çok güzel bir kötü, fahişe kadındı. Çok güzel bir kötü, fahişe kadındı.

Fe kâlet inşi'tüm le eftinennehû. "İsterseniz ben onu baştan çıkartayım, dedi." Fe kâlet inşi'tüm le eftinennehû. "İsterseniz ben onu baştan çıkartayım, dedi."

Benî İsrâil; "Cüreyc çok âbid, çok dindar, çok salih bir insan!.." diye söyleyince;Benî İsrâil; "Cüreyc çok âbid, çok dindar, çok salih bir insan!.." diye söyleyince; "İsterseniz ben onu baştan çıkartıvereyim görün bakalım ibadet ehli miymiş, dedi." "İsterseniz ben onu baştan çıkartıvereyim görün bakalım ibadet ehli miymiş, dedi."

Fetearredat lehû felem yeltefit ileyhâ. "Gitti, önüne çıktı, gözünün önünde filan gezindi. Fetearredat lehû felem yeltefit ileyhâ. "Gitti, önüne çıktı, gözünün önünde filan gezindi. Cüreyc ona bakmadı. İltifat etmedi. Onun o davetkâr davranışlarına karşılık vermedi."Cüreyc ona bakmadı. İltifat etmedi. Onun o davetkâr davranışlarına karşılık vermedi." Feetet râiyen kâne ye'vî ilâ savmaatihî.Feetet râiyen kâne ye'vî ilâ savmaatihî. "Onun ibadethanesine zaman zaman gelip geceleyen çobanın yanına gitti." "Onun ibadethanesine zaman zaman gelip geceleyen çobanın yanına gitti." Fe emkenethü min nefsihâ fevekaa aleyhâ fe hamelet.Fe emkenethü min nefsihâ fevekaa aleyhâ fe hamelet. "Bu kadın o çobana fırsat verdi, teslim oldu! Onunla o çoban zina etti ve kadın hamile aldı!""Bu kadın o çobana fırsat verdi, teslim oldu! Onunla o çoban zina etti ve kadın hamile aldı!" Felemmâ veledet kâlet hüve min Cüreycin. "Çocuk doğunca da; Felemmâ veledet kâlet hüve min Cüreycin. "Çocuk doğunca da; 'Bu Cüreyc'ten oldu!' diye Cüreyc'e iftira etti!"'Bu Cüreyc'ten oldu!' diye Cüreyc'e iftira etti!" Fe etevhü festenzelûhü ve hedemû savmeatehû. "Ahali çok kızdı. Geldiler, hakaret ettiler. Fe etevhü festenzelûhü ve hedemû savmeatehû. "Ahali çok kızdı. Geldiler, hakaret ettiler. [İbadetgâhından] çıkarttılar, ibadethanesini yıktılar!" [İbadetgâhından] çıkarttılar, ibadethanesini yıktılar!" Ve cealû yadribûnehû. "Vurmaya başladılar." "Seni sahtekâr! Ve cealû yadribûnehû. "Vurmaya başladılar."

"Seni sahtekâr!
Âbid gibi görünüyorsun da böyle haltlar karıştırdın!.." diyerek dövmeye başladılar. Âbid gibi görünüyorsun da böyle haltlar karıştırdın!.." diyerek dövmeye başladılar.

Fe kâle mâşe'nüküm. "Cüreyc; 'Yahu ne oluyorsunuz?!..' dedi." Fe kâle mâşe'nüküm. "Cüreyc; 'Yahu ne oluyorsunuz?!..' dedi."

Farkında değil, bunu dışarı indirdiler, çıkarttılar… Festenzelûhü diyor, aşağı indirmişler.Farkında değil, bunu dışarı indirdiler, çıkarttılar…

Festenzelûhü diyor, aşağı indirmişler.
Herhalde dağ, belki bir mağaraydı. Aşağı indirdiler ibadethanesini yıktılar. Dövüyorlar. Herhalde dağ, belki bir mağaraydı. Aşağı indirdiler ibadethanesini yıktılar. Dövüyorlar.

Fe kâle mâşe'nüküm. "Ne oluyor, işiniz ne, sebep ne?" diye sordu. Fe kâle mâşe'nüküm. "Ne oluyor, işiniz ne, sebep ne?" diye sordu.

Kâlu zeneyte bi-hazihi'l-bağiy. "Bu fahişeyle sen zina ettin!" Fe veledet minke.Kâlu zeneyte bi-hazihi'l-bağiy. "Bu fahişeyle sen zina ettin!" Fe veledet minke. "Bunun, senden bir çocuğu oldu!" dediler. "Bunun, senden bir çocuğu oldu!" dediler.

Kâle eyne's-sabiyyü. "Cüreyc dedi ki: Nerede o doğan çocuk?" Kâle eyne's-sabiyyü. "Cüreyc dedi ki: Nerede o doğan çocuk?" Fecâû bihî. "Doğan çocuğu getirdiler."Fecâû bihî. "Doğan çocuğu getirdiler." Fe kâle daûnî hattâ usallî. "Beni bırakın da biraz namaz kılayım, dedi." Namaz kıldı. Fe kâle daûnî hattâ usallî. "Beni bırakın da biraz namaz kılayım, dedi."

Namaz kıldı.

Fe sallâ felemmâ ensarafa ete's-sabiyy. "Namazı bitirince çocuğun yanına geldi."Fe sallâ felemmâ ensarafa ete's-sabiyy. "Namazı bitirince çocuğun yanına geldi." Fe teanehû fî batnihî. "Çocuğun, uyuyan ya da yatan bebeğin karnına vurdu." Fe teanehû fî batnihî. "Çocuğun, uyuyan ya da yatan bebeğin karnına vurdu."

Daha bebek, sargıda bebek! Fe kâle yâ gulâm men ebûke.Daha bebek, sargıda bebek!

Fe kâle yâ gulâm men ebûke.
"Eliyle karnına vurdu, dedi ki: Ey bebek! Senin baban kim, söyle?!.." "Eliyle karnına vurdu, dedi ki: Ey bebek! Senin baban kim, söyle?!.."

Çocuk daha yeni doğmuş, konuşacak şeyde değil! "Senin baban kim?" diye sordu. Çocuk daha yeni doğmuş, konuşacak şeyde değil!

"Senin baban kim?" diye sordu.

Fe kâle fülânün er-râî. "Benim babam şu isimli çobandır, diye konuştu." Fe kâle fülânün er-râî. "Benim babam şu isimli çobandır, diye konuştu."

O bebek konuştu! Mutat değil, bebek konuşmaz ama Allah Cüreyc'i sevdiğindenO bebek konuştu! Mutat değil, bebek konuşmaz ama Allah Cüreyc'i sevdiğinden iftira olduğunu anlatmak için kerâmet olarak o bebek konuştu. iftira olduğunu anlatmak için kerâmet olarak o bebek konuştu.

İsa aleyhisselam da Meryem validemizin masum olduğunu belirtmek bakımından konuşmuştur! İsa aleyhisselam da Meryem validemizin masum olduğunu belirtmek bakımından konuşmuştur!

Fe akbelû alâ Cüreyc yukabbilûnehû ve yetemessehûne bihî.Fe akbelû alâ Cüreyc yukabbilûnehû ve yetemessehûne bihî. "Adamlar hatalarını anlayınca bir de bebeğin öyle konuştuğunu görünce işi anladılar. "Adamlar hatalarını anlayınca bir de bebeğin öyle konuştuğunu görünce işi anladılar. 'Bir iftira olmuş, bu mübarek adam! Allah bunun hatırına bu bebeği konuşturdu!..' diye'Bir iftira olmuş, bu mübarek adam! Allah bunun hatırına bu bebeği konuşturdu!..' diye öpmeye başladılar. Elleriyle mesh etmeye başladılar. öpmeye başladılar. Elleriyle mesh etmeye başladılar. 'Mübarek adam, artık el sürmek kârdır!' diye Cüreyc'in vücuduna ellerini sürmeye başladılar."'Mübarek adam, artık el sürmek kârdır!' diye Cüreyc'in vücuduna ellerini sürmeye başladılar." Ve kâlû nebnî leke savmeateke min zehebin.Ve kâlû nebnî leke savmeateke min zehebin. "Senin ibadethaneni altından yapalım yıkmıştık ama bu sefer altından yapalım, dediler." "Senin ibadethaneni altından yapalım yıkmıştık ama bu sefer altından yapalım, dediler."

Kâle lâ eîdühâ min tînin kemâ kânet fefealû. "Hayır, altın istemiyorum!Kâle lâ eîdühâ min tînin kemâ kânet fefealû. "Hayır, altın istemiyorum! Çamurdan, eskiden olduğu gibi yapın, dedi ve yaptılar." Bu bir hikâye, böyle anlattı. Çamurdan, eskiden olduğu gibi yapın, dedi ve yaptılar."

Bu bir hikâye, böyle anlattı.

Buraya not koymuş, demiş ki; "Bu konuşanların üçüncüsüydü." Buraya not koymuş, demiş ki; "Bu konuşanların üçüncüsüydü."

Hadîs-i şerîfte "üç kişi" demişti. Hâlbuki "İsa aleyhisselam" dedi, "Cüreyc" dedi, üçüncüyü söylemedi. Hadîs-i şerîfte "üç kişi" demişti. Hâlbuki "İsa aleyhisselam" dedi, "Cüreyc" dedi, üçüncüyü söylemedi. "İkinci" demesi lazım. "İkinci" demesi lazım.

Mevlid kıssasında bir güzel beyit var. Biz Mevlid'in her beytini okumuyoruz.Mevlid kıssasında bir güzel beyit var. Biz Mevlid'in her beytini okumuyoruz. Mevlithanlar seçme kısımlarını okuyorlar, asıl Mevlid manzumesinin her tarafını birden okumuyorlar. Mevlithanlar seçme kısımlarını okuyorlar, asıl Mevlid manzumesinin her tarafını birden okumuyorlar. Orada Velâdet, "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Doğumu" bölümünde Orada Velâdet, "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Doğumu" bölümünde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz doğduğu zaman bir şeyler söylüyormuş, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz doğduğu zaman bir şeyler söylüyormuş, ağzından sesler çıkıyormuş. Ne söylüyor, diye kulak vermişler: Ümmetî, ümmetî, ümmetî... ağzından sesler çıkıyormuş.

Ne söylüyor, diye kulak vermişler:

Ümmetî, ümmetî, ümmetî...
"Yâ Rabbi! Ümmetimi isterim. Yâ Rabbi! Ümmetimi afv u mağfiret eyle!"Yâ Rabbi! Ümmetimi isterim. Yâ Rabbi! Ümmetimi afv u mağfiret eyle! Yâ Rabbi! Ümmetimi bana bağışla!.." diyormuş. Ümmetini istiyormuş, diye Mevlid'de böyle geçiyor. Yâ Rabbi! Ümmetimi bana bağışla!.." diyormuş. Ümmetini istiyormuş, diye Mevlid'de böyle geçiyor.

Ama Süleyman Çelebi oraya bir beyit eklemiş, asıl o hoşuma gidiyor. Diyor ki; Ama Süleyman Çelebi oraya bir beyit eklemiş, asıl o hoşuma gidiyor. Diyor ki;

Ol beşikte diler idi ümmetin Sen kocaldın terk edersin sünnetin Ol beşikte diler idi ümmetin

Sen kocaldın terk edersin sünnetin

"O beşikteyken seni düşünüyordu, 'Ümmetim, ümmetim…' diyordu. "O beşikteyken seni düşünüyordu, 'Ümmetim, ümmetim…' diyordu. Sen ihtiyarladın gittin, Resûlullah'ın sünnetini tutmuyorsun! Sen ihtiyarladın gittin, Resûlullah'ın sünnetini tutmuyorsun! O beşikteyken seni düşünüyor, sen kocamış, ihtiyarlamışsın, adam olmuşsun, kartlaşmışsın;O beşikteyken seni düşünüyor, sen kocamış, ihtiyarlamışsın, adam olmuşsun, kartlaşmışsın; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i gerektiği gibi sevmiyorsun saymıyorsun!Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i gerektiği gibi sevmiyorsun saymıyorsun! Sünnetine sarılmıyorsun, yolunca gitmiyorsun!.." Camiden çıktık, adam bizimle beraber camiden çıktı.Sünnetine sarılmıyorsun, yolunca gitmiyorsun!.."

Camiden çıktık, adam bizimle beraber camiden çıktı.
Şişeyi sol eline aldı, ayaküstü lıkır lıkır sol eliyle içti!.. Şişeyi sol eline aldı, ayaküstü lıkır lıkır sol eliyle içti!..

Peygamber Efendimiz; "Sağ elinle ye, iç!" diye tavsiye buyurmuş. Peygamber Efendimiz; "Sağ elinle ye, iç!" diye tavsiye buyurmuş.

Kül bi-yemînike veşreb bi-yemînike, diye tavsiyesi var. Kül bi-yemînike veşreb bi-yemînike, diye tavsiyesi var. Sağ eli kullanmasını istiyor, sol elle yemeyi içmeyi uygun görmüyor. Ayakta içmek de mekruh! Sağ eli kullanmasını istiyor, sol elle yemeyi içmeyi uygun görmüyor. Ayakta içmek de mekruh!

Bu ümmet Peygamber Efendimiz'in ümmeti. Bu ümmet Peygamber Efendimiz'in ümmeti. Hepsi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i sever sayar. Hepsi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i sever sayar.

Ümmeti ama Resûlullah'ın tavsiyesini tutmuyor! Resûlullah'ın dediklerini öğrenmemiş! Ümmeti ama Resûlullah'ın tavsiyesini tutmuyor! Resûlullah'ın dediklerini öğrenmemiş! "Peygamberim bana ne demiş?" diye merak etmemiş, sünnet-i seniyyeye sarılmamış!.. "Peygamberim bana ne demiş?" diye merak etmemiş, sünnet-i seniyyeye sarılmamış!..

Allahu Teâlâ hazretleri Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnetine sarılırsak Allahu Teâlâ hazretleri Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnetine sarılırsak bizi seviyor, sünnetini öğreneceğiz! bizi seviyor, sünnetini öğreneceğiz!

Bu devirde maalesef biz çok ahım şahım insanlar değiliz.Bu devirde maalesef biz çok ahım şahım insanlar değiliz. Ama hiç olmazsa bunların böyle olması gerektiğini bilen insanlarız.Ama hiç olmazsa bunların böyle olması gerektiğini bilen insanlarız. Bizden ötekiler bu konulardan daha da habersiz. Hiç bir şey bilmiyor. Bizden ötekiler bu konulardan daha da habersiz. Hiç bir şey bilmiyor. Günah işliyor; "Allah affeder!" diyor. Bira içiyor, faiz yiyor… "Biranın içinde alkol miktarı az.Günah işliyor; "Allah affeder!" diyor. Bira içiyor, faiz yiyor… "Biranın içinde alkol miktarı az. Faiz bu kadar az olunca ziyanı yok…" diyor filan. Bir sürü hatalar, günahlar var! Faiz bu kadar az olunca ziyanı yok…" diyor filan.

Bir sürü hatalar, günahlar var!

Biz haramları helalleri iyi öğreneceğiz. Bir de tatlı tatlı, güzel güzel başkalarına daBiz haramları helalleri iyi öğreneceğiz. Bir de tatlı tatlı, güzel güzel başkalarına da emr-i mâruf nehy-i münker yaparak Allah'ın dinini öğreteceğiz. emr-i mâruf nehy-i münker yaparak Allah'ın dinini öğreteceğiz.

Çünkü Peygamber Efendimiz herkese öğretti. Çünkü Peygamber Efendimiz herkese öğretti. Çekiyordu yanına, çağırıyordu karşısına, yumuşak yumuşak söylüyordu. Ümmet bir şey bilmiyordu! Çekiyordu yanına, çağırıyordu karşısına, yumuşak yumuşak söylüyordu.

Ümmet bir şey bilmiyordu!

Peygamber Efendimiz'in zamanındaki insanlar cahildi.Peygamber Efendimiz'in zamanındaki insanlar cahildi. O kadar cahildi ki bir tanesi mescidin kenarına küçük abdestini yaptı. O kadar cahildi ki bir tanesi mescidin kenarına küçük abdestini yaptı. Mescidin içinde mescidin kenarına eğildi, küçük abdestini yapmaya kalktı. Cahil, bilmediği için! Mescidin içinde mescidin kenarına eğildi, küçük abdestini yapmaya kalktı. Cahil, bilmediği için!

[Birisi] Efendimiz'in yakasına yapışmış: "Yâ Resûlallah! Bana dua et, dua et!.." diye [Birisi] Efendimiz'in yakasına yapışmış:

"Yâ Resûlallah! Bana dua et, dua et!.." diye
[boğazını] öyle sıkıyor ki kızarmış! O kadar sıkıyor. Cahil! Mübarek, ne oluyorsun?!.. Çek elini. [boğazını] öyle sıkıyor ki kızarmış! O kadar sıkıyor. Cahil!

Mübarek, ne oluyorsun?!.. Çek elini.
Kızaracak kadar sıkmış da hiç ses çıkartmıyor. Birisi bir elbise getirmiş: Kızaracak kadar sıkmış da hiç ses çıkartmıyor.

Birisi bir elbise getirmiş:

"Yâ Resûlallah! Bunu senin için diktim. Güzel bir elbise, buyur giy…" Giymiş, çok güzel! "Yâ Resûlallah! Bunu senin için diktim. Güzel bir elbise, buyur giy…"

Giymiş, çok güzel!

Hemen birisi geliyor: "Yâ Resûlallah, bu elbiseyi bana ver!" Çıkartmış vermiş. Hemen birisi geliyor:

"Yâ Resûlallah, bu elbiseyi bana ver!"

Çıkartmış vermiş.
Etraftaki ashâbı da adama yanaşmışlar, demişler ki; Etraftaki ashâbı da adama yanaşmışlar, demişler ki;

"Yahu ayıp ettin! Resûlallah Efendimiz daha yeni giydi, yahu bırak biraz eskisin, ne oluyor hemen!.." "Yahu ayıp ettin! Resûlallah Efendimiz daha yeni giydi, yahu bırak biraz eskisin, ne oluyor hemen!.."

Demiş ki; "Yahu ben de Resûlullah'ın elbisesini kefen olarak kullanmayı düşündüm, Demiş ki;

"Yahu ben de Resûlullah'ın elbisesini kefen olarak kullanmayı düşündüm,
ölürsem ona sarılayım, kabir azabı görmeyim diye düşündüm." ölürsem ona sarılayım, kabir azabı görmeyim diye düşündüm."

Netice itibariyle bilen de var bilmeyen de var! İslâm'ı öğreneceğiz, Kur'an'ı öğreneceğiz! Netice itibariyle bilen de var bilmeyen de var!

İslâm'ı öğreneceğiz, Kur'an'ı öğreneceğiz!
Peygamber Efendimiz'in sünnetini öğreneceğiz ve başkasına da anlatacağız.Peygamber Efendimiz'in sünnetini öğreneceğiz ve başkasına da anlatacağız. Kendimiz iyi insan olacağız, başkasına da anlatacağız. Kendimiz iyi insan olacağız, başkasına da anlatacağız.

Bu kitabı yazan şahıs bir başka kitabında diyor ki; Mefâhin yecibu en tusahhah. Bu kitabı yazan şahıs bir başka kitabında diyor ki;

Mefâhin yecibu en tusahhah.

"Düzeltilmesi gereken kavramlar; akidede, amelde, inançta birçok hatalar var."Düzeltilmesi gereken kavramlar; akidede, amelde, inançta birçok hatalar var. Bunları düzeltmemiz lazım!" Bu hataları işleyenler kimler? Bayağı Arapça filan bilen insanlar! Bunları düzeltmemiz lazım!"

Bu hataları işleyenler kimler?

Bayağı Arapça filan bilen insanlar!

Onların hatalarına işaret ediyor: "Şurasını şöyle yapmayın, şurada aşırı gidiyorsunuz!.." Onların hatalarına işaret ediyor: "Şurasını şöyle yapmayın, şurada aşırı gidiyorsunuz!.."

Peygamber Efendimiz'in kabrini ziyaret, orada dua etmek vs. [doğrusunu] güzelce anlatmış. Peygamber Efendimiz'in kabrini ziyaret, orada dua etmek vs. [doğrusunu] güzelce anlatmış.

İslâm'ı öğrenmemiz lazım! Bu dünyada şu anda yaşıyoruz ya, hepimiz bir yaşa gelmişiz; İslâm'ı öğrenmemiz lazım!

Bu dünyada şu anda yaşıyoruz ya, hepimiz bir yaşa gelmişiz;
20-30-40-50-60-70… Hepimiz bir yaşa gelmişiz, hepimiz bir meslek tutmuşuz, 20-30-40-50-60-70… Hepimiz bir yaşa gelmişiz, hepimiz bir meslek tutmuşuz, hepimiz yanlış yoldayız! Neden? Bizim işimiz buraya gelip meslek tutmak değildi ki!.. hepimiz yanlış yoldayız!

Neden?

Bizim işimiz buraya gelip meslek tutmak değildi ki!..

Dâr-ı dünya dâr-ı imtihan değil mi, biz buraya imtihana gelmedik mi? Dâr-ı dünya dâr-ı imtihan değil mi, biz buraya imtihana gelmedik mi?

Bizim burada Allah'ın dinine hizmet etmemiz lazım! Bizim burada Allah'ın dinine hizmet etmemiz lazım!

İşimizin gücümüzün, çalışmamızın hepsi tamamen Allah'ın dinine hizmet olması lazımdı.İşimizin gücümüzün, çalışmamızın hepsi tamamen Allah'ın dinine hizmet olması lazımdı. Biz Allah'ın memurları olmalıydık. Maaşlı memurları, vazifeli kadrosu olmalıydık biz. Biz Allah'ın memurları olmalıydık. Maaşlı memurları, vazifeli kadrosu olmalıydık biz.

Öyle yapmadık! Kimimiz demirle kimimiz kömürle kimimiz gıdayla kimimiz işle aziz ömrü harcadık! Öyle yapmadık! Kimimiz demirle kimimiz kömürle kimimiz gıdayla kimimiz işle aziz ömrü harcadık!

Ömr-i giranmâye der in sarf şûd Tâ çihûrem sayf çipûşem şitâ. Ömr-i giranmâye der in sarf şûd

Tâ çihûrem sayf çipûşem şitâ.

"Yahu yazın ne yiyeceğiz, kışın ne bürüneceğiz… diye aziz ömür geçti gitti!" "Yahu yazın ne yiyeceğiz, kışın ne bürüneceğiz… diye aziz ömür geçti gitti!"

Biz sevabı nasıl kazanacağız? Allah'ın huzuruna nasıl varacağız. Biz sevabı nasıl kazanacağız?

Allah'ın huzuruna nasıl varacağız.

Ne yüzle varacağız? Nasıl hesap vereceğiz?.. Çok çalışmamız lazım! Kâfirler çalışıyor. Ne yüzle varacağız? Nasıl hesap vereceğiz?..

Çok çalışmamız lazım!

Kâfirler çalışıyor.
İslâm'ı yıkmak için yok etmek için kâfirler harıl harıl çalışıyorlar. Budistler çalışıyor.İslâm'ı yıkmak için yok etmek için kâfirler harıl harıl çalışıyorlar. Budistler çalışıyor. Wollongong'ta, Güney yarımkürenin en büyük Budist mabedini yapmışlar.Wollongong'ta, Güney yarımkürenin en büyük Budist mabedini yapmışlar. Kuzeyde kendilerinin bilmem nerede puthaneleri varmış da Wollongong'ta Kuzeyde kendilerinin bilmem nerede puthaneleri varmış da Wollongong'ta güney yarımkürenin en büyük puthanesini yapmışlar. Koca göbekli, şişko putları oraya dikmişler!güney yarımkürenin en büyük puthanesini yapmışlar. Koca göbekli, şişko putları oraya dikmişler! Kaç tane kaç tane put?!.. Puthane yapmışlar! Yirminci yüzyılda ölmüş eski tarihte Kaç tane kaç tane put?!..

Puthane yapmışlar!

Yirminci yüzyılda ölmüş eski tarihte
yaşamış bir adamın putunun karşısına gözümüzün önünde birisi diz çöktü,yaşamış bir adamın putunun karşısına gözümüzün önünde birisi diz çöktü, ibadet etti de iğrendim, midem bulandı! Yirminci yüzyıl yahu!ibadet etti de iğrendim, midem bulandı! Yirminci yüzyıl yahu! Bunu [heykeli, putu] birisi yaptı, buraya getirdi. Bunun malzemesi tuğla, çimento veyahut alçı!.. Bunu [heykeli, putu] birisi yaptı, buraya getirdi. Bunun malzemesi tuğla, çimento veyahut alçı!..

Yahu bunun karşısında ne duruyorsun, niye eğiliyorsun, niye secde ediyorsun?!.. Yahu bunun karşısında ne duruyorsun, niye eğiliyorsun, niye secde ediyorsun?!..

İslâm'ın anlatılması lazım! Gayrimüslimler çalışıyor, İslâm diyarlarına müessese kuruyorlar. İslâm'ın anlatılması lazım!

Gayrimüslimler çalışıyor, İslâm diyarlarına müessese kuruyorlar.

Kim çalışacak? Sen çalışacaksın! "Birisi çalışır…" diyor. Kim çalışacak?

Sen çalışacaksın!

"Birisi çalışır…" diyor.
Herkesin kafasında; "Elbette İslâm için çalışan birisi vardır." [düşüncesi var]. Herkesin kafasında; "Elbette İslâm için çalışan birisi vardır." [düşüncesi var].

Hayır, İslâm için senden başka çalışacak dünyada hiç insan kalmadı, diye düşüneceksin!Hayır, İslâm için senden başka çalışacak dünyada hiç insan kalmadı, diye düşüneceksin! Bir sen kaldın! İslâm gitti, İslâm'ı bilen insan kalmadı; bir sen varsın! Öyle çalışacaksın.Bir sen kaldın!

İslâm gitti, İslâm'ı bilen insan kalmadı; bir sen varsın! Öyle çalışacaksın.
Paranla pulunla, aklınla fikrinle öyle çalışacaksın ki İslâm yayılacak! Aldırmıyoruz! Konuşmuyoruz! Paranla pulunla, aklınla fikrinle öyle çalışacaksın ki İslâm yayılacak!

Aldırmıyoruz! Konuşmuyoruz!
Anlamıyoruz! Okumuyoruz! Anlatmıyoruz! Gayret etmiyoruz! Çalışmıyoruz!.. Adam istiyor: Anlamıyoruz! Okumuyoruz! Anlatmıyoruz! Gayret etmiyoruz! Çalışmıyoruz!..

Adam istiyor:

Avustralya'da Broken Hill isimli şehirde; "Yahu bizim dedelerimiz Müslümanmış. Avustralya'da Broken Hill isimli şehirde;

"Yahu bizim dedelerimiz Müslümanmış.
Birisi gelsin bize İslâm'ı öğretsin, biz hristiyan olduk, nesiller geçtikten sonra bilemedik!.." Birisi gelsin bize İslâm'ı öğretsin, biz hristiyan olduk, nesiller geçtikten sonra bilemedik!.." diye bizden hoca istiyor. Perth şehrine gittir! diye bizden hoca istiyor.

Perth şehrine gittir!

"Perth şehrinde, 'Biz İngiliz hâkimlere müracaat edip de "Perth şehrinde, 'Biz İngiliz hâkimlere müracaat edip de bizim aramızdaki ihtilafı çözün!' demeye utanıyoruz. Bize kadı gönder, hâkim gönder!.." bizim aramızdaki ihtilafı çözün!' demeye utanıyoruz. Bize kadı gönder, hâkim gönder!.."

"Hocam, İslâm'ın ahkâmına göre bizim aramızda hükmedecek hâkim gönder." diyor. "Hocam, İslâm'ın ahkâmına göre bizim aramızda hükmedecek hâkim gönder." diyor.

Her yerde talep var ihtiyaç var, herkes çalışacak! Her yerde talep var ihtiyaç var, herkes çalışacak!

Allah aşkına, sahâbe-i kirâm hepsi ilâhiyat fakültesi mezunu muydu? Allah aşkına, sahâbe-i kirâm hepsi ilâhiyat fakültesi mezunu muydu? Hepsi Diyanetin kadrolu memuru muydu?.. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz manifaturacıydı, bezzazdı.Hepsi Diyanetin kadrolu memuru muydu?..

Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz manifaturacıydı, bezzazdı.
Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz kumaş ticareti yapardı. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz kumaş ticareti yapardı.

Her birinin bir başka mesleği vardı: Süheyb-i Rûmî sanatkârdı, çeşitli güzel şeyler yapardı. Her birinin bir başka mesleği vardı: Süheyb-i Rûmî sanatkârdı, çeşitli güzel şeyler yapardı. Herkesin bir mesleği vardı ama hepsi sahabeydi. Hepsi İslâm'ı anlatmak için çalışmışlardı. Herkesin bir mesleği vardı ama hepsi sahabeydi. Hepsi İslâm'ı anlatmak için çalışmışlardı.

Allah bize de gayret kuvvet versin. İki cihanda aziz olun. Allah bize de gayret kuvvet versin. İki cihanda aziz olun. Allah İslâm için çalışmayı cümlenize nasip eylesin. Rızasını kazanmayı nasip eylesin.Allah İslâm için çalışmayı cümlenize nasip eylesin. Rızasını kazanmayı nasip eylesin. Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin. el-Fâtiha! Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin.

el-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2