Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Namazın Kılınış Şekli

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Recep 1413 / 10.01.1993
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Rükûda ve Secdede Okunacaklar, Rükû Nasıl Yapılır?, Bindiğiniz Hayvanların Hakkını Verin!, Zalim Hükümdara Karşı Hakkı Söylemek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Namazın Kılınış Şekli

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Recep 1413 / 10.01.1993
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Rükûda ve Secdede Okunacaklar, Rükû Nasıl Yapılır?, Bindiğiniz Hayvanların Hakkını Verin!, Zalim Hükümdara Karşı Hakkı Söylemek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzubillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzubillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn.

Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihîVe's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân! Fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbu'llâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâFa'lemû eyyühe'l-ihvân! Fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbu'llâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atünVe şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sahibehâ fi'n-nâr. ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sahibehâ fi'n-nâr.

Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

İzâ rekea ehadüküm felyedehu alâ rükbeteyhi sümme yenkisu hattâ yetmeinneİzâ rekea ehadüküm felyedehu alâ rükbeteyhi sümme yenkisu hattâ yetmeinne küllü azmin fî mefâsılihî sümme sebbaha selâse merrâtin fe-innehû yüsebbihu li'llâhiküllü azmin fî mefâsılihî sümme sebbaha selâse merrâtin fe-innehû yüsebbihu li'llâhi min cesedihî selâsetün ve selâsûne ve selâsü mieti azmin ve selâsetün ve selâsûnemin cesedihî selâsetün ve selâsûne ve selâsü mieti azmin ve selâsetün ve selâsûne ve selâsü mieti irfin ve izâ secede fe'l-yüsebbih selâsenve selâsü mieti irfin ve izâ secede fe'l-yüsebbih selâsen fe-innehû yüsebbihu min cesedihî mislü zâlike. fe-innehû yüsebbihu min cesedihî mislü zâlike.

Sadaka resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Sadaka resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

Aziz, muhterem ve değerli mü'min kardeşlerim! Aziz, muhterem ve değerli mü'min kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı dünyada ve âhirette üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı dünyada ve âhirette üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretleri iki cihanda cümlenizi aziz ve bahtiyar eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri iki cihanda cümlenizi aziz ve bahtiyar eylesin.

Mutadımız veçhile Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inMutadımız veçhile Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okumak üzere toplanmış bulunuyoruz.hadîs-i şerîflerini okumak üzere toplanmış bulunuyoruz. Bu hadîs-i şerîflerin teberrüken okunmasına ve izahına başlamadan önce, evvelen ve hâssetenBu hadîs-i şerîflerin teberrüken okunmasına ve izahına başlamadan önce, evvelen ve hâsseten Peygamber Efendimiz'in rûh-i pâkine hediye olsun diye, sonra onun mübarek âl'inin, ashabının, Peygamber Efendimiz'in rûh-i pâkine hediye olsun diye, sonra onun mübarek âl'inin, ashabının, etbâının ruhlarına ve hâsseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri,etbâının ruhlarına ve hâsseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri, Peygamber Efendimiz'in mânevî varisleri sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin cümlesinin, Peygamber Efendimiz'in mânevî varisleri sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin cümlesinin, Ebû Bekr-i Sıddîk ve Ali el-Murtazâ'dan, bu eseri yazan Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin hocamızaEbû Bekr-i Sıddîk ve Ali el-Murtazâ'dan, bu eseri yazan Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin hocamıza ve ondan, kendisinden feyiz aldığımız Muhammed Zahid-i Bursevî hocamıza kadarve ondan, kendisinden feyiz aldığımız Muhammed Zahid-i Bursevî hocamıza kadar silsilemizden güzerân eylemiş olan sâdât ve meşâyihimizin ruhlarına, bu beldeleri fethedensilsilemizden güzerân eylemiş olan sâdât ve meşâyihimizin ruhlarına, bu beldeleri fetheden fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin, Fatih Sultan Muhammed Hân başta olmak üzerefatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin, Fatih Sultan Muhammed Hân başta olmak üzere hepsinin ruhlarına hediye olsun diye, beldemizin medâr-ı iftihârı büyüklerimizin,hepsinin ruhlarına hediye olsun diye, beldemizin medâr-ı iftihârı büyüklerimizin, Yûşâ aleyhisselam'ın, Ebû Eyyûb el-Ensarî hazretlerinin ve sair sahabe-i kirâmın, evliyâullahın Yûşâ aleyhisselam'ın, Ebû Eyyûb el-Ensarî hazretlerinin ve sair sahabe-i kirâmın, evliyâullahın ve salihlerin ruhlarına hediye olsun diye, camimizin bânîsi İskender Paşa'nın ve bu camiyive salihlerin ruhlarına hediye olsun diye, camimizin bânîsi İskender Paşa'nın ve bu camiyi hizmette tutmak için emek sarf etmiş, gayret etmiş, masraf etmiş, yardım etmiş olanhizmette tutmak için emek sarf etmiş, gayret etmiş, masraf etmiş, yardım etmiş olan bütün ashâb-ı hayrât u hasenâtın ruhlarına ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere bütün ashâb-ı hayrât u hasenâtın ruhlarına ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu derse katılmak için gelmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin şu derse katılmak için gelmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının müslüman olanlarının ruhlarına hediye olsun diye,ve yakınlarının müslüman olanlarının ruhlarına hediye olsun diye, bizler de Rabbimizin rızasına uygun yaşayalım, hayırlı uzun ömürle muammer olalım, bizler de Rabbimizin rızasına uygun yaşayalım, hayırlı uzun ömürle muammer olalım, hüsn ü hâtime ile âhirete göçelim, Rabbimizin huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak, hüsn ü hâtime ile âhirete göçelim, Rabbimizin huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak, yüzlerimiz ak alınlarımız açık sevgili kullar olarak varalım diye,yüzlerimiz ak alınlarımız açık sevgili kullar olarak varalım diye, bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup o büyüklerimizin ruhlarına bağışlayıp öyle başlayalım. bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup o büyüklerimizin ruhlarına bağışlayıp öyle başlayalım.

Râmûzü'l-ehâdîs kitabımızın 48. sayfasının 11. hadîs-i şerîfine gelmişiz.Râmûzü'l-ehâdîs kitabımızın 48. sayfasının 11. hadîs-i şerîfine gelmişiz. Ondan başlıyoruz, devam ediyoruz. Ebû Hureyre radıyallahu anh'ten İbnü'n-Neccâr ve Deylemî'nin Ondan başlıyoruz, devam ediyoruz. Ebû Hureyre radıyallahu anh'ten İbnü'n-Neccâr ve Deylemî'nin rivayet ettiğine göre -rahmetullahi aleyhim ecmaîn-,rivayet ettiğine göre -rahmetullahi aleyhim ecmaîn-, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor:

İzâ rekea ehadüküm. "Sizden biriniz namazda rükû yaptığı zaman, ayaktayken eğildiği zaman."İzâ rekea ehadüküm. "Sizden biriniz namazda rükû yaptığı zaman, ayaktayken eğildiği zaman." Felyedehû alâ rükbeteyhi. "Elini iki dizi üzerine koysun." Felyedehû alâ rükbeteyhi. "Elini iki dizi üzerine koysun."

Tabi bu; "İki elini iki dizi üzerine koyacak." demek. Tabi bu; "İki elini iki dizi üzerine koyacak." demek.

Sümme yenkisu hattâ yetmeinne küllü azmin fî mafâsılihî.Sümme yenkisu hattâ yetmeinne küllü azmin fî mafâsılihî. "Her eklemindeki her kemik sükûnete erinceye kadar o vaziyette dursun." "Her eklemindeki her kemik sükûnete erinceye kadar o vaziyette dursun."

Yani "Rahat bir vaziyette rükûda dursun." Yani "Rahat bir vaziyette rükûda dursun."

Ve sümme sebbaha selâse merrâtin "Üç defa tesbih eylesin." Ve sümme sebbaha selâse merrâtin "Üç defa tesbih eylesin."

Rükûda Sübhâne rabbiye'l-azîm deniliyor, secdede Sübhâne rabbiye'l-â'lâ deniliyor.Rükûda Sübhâne rabbiye'l-azîm deniliyor, secdede Sübhâne rabbiye'l-â'lâ deniliyor. Sübhâne rabbiye'l-azîm tesbihi Kur'ân-ı Kerîm'de; Sübhâne rabbiye'l-azîm tesbihi Kur'ân-ı Kerîm'de;

Fe-sebbih bi'smi-rabbike'l-azîm âyet-i kerîmesinden hâtıra ve yadigâr.Fe-sebbih bi'smi-rabbike'l-azîm âyet-i kerîmesinden hâtıra ve yadigâr. Ve yapılması hadîs-i şerîfle emredilmiş. Sübhâne rabbiye'l-âlâ tesbihi de; Ve yapılması hadîs-i şerîfle emredilmiş. Sübhâne rabbiye'l-âlâ tesbihi de;

Sebbihi'sme-rabbike'l-âlâ âyet-i kerîmesinden Peygamber Efendimiz tarafından emredilmiş.Sebbihi'sme-rabbike'l-âlâ âyet-i kerîmesinden Peygamber Efendimiz tarafından emredilmiş. Kur'ân-ı Kerîm'de olan emirler -namazda- böylece hayatta uygulamaya konulmuş oluyor. Kur'ân-ı Kerîm'de olan emirler -namazda- böylece hayatta uygulamaya konulmuş oluyor.

Demek ki tesbih edecek. Üç, beş veya yedi defa olarak Sübhâne rabbiye'l-azîm diyecek.Demek ki tesbih edecek. Üç, beş veya yedi defa olarak Sübhâne rabbiye'l-azîm diyecek. EKSİK METİNEKSİK METİN Ama burada "üç" diyor, onu belirtelim, üç defa böyle tesbih etsin. Ama burada "üç" diyor, onu belirtelim, üç defa böyle tesbih etsin.

Fe-innehû. "Çünkü" Yüsebbihu li'llâhi min cesedihî. "Onun vücudunda tebbih eder."Fe-innehû. "Çünkü" Yüsebbihu li'llâhi min cesedihî. "Onun vücudunda tebbih eder." Selâsetün ve selâsûne ve selâsü mieti azmin.Selâsetün ve selâsûne ve selâsü mieti azmin. "330 üç kemik." Ve selâsetün ve selâsûne ve selâsu mieti irfin. "333 damar." "330 üç kemik." Ve selâsetün ve selâsûne ve selâsu mieti irfin. "333 damar."

Allah için böylece tesbih eder.Allah için böylece tesbih eder. Rükûya varıp da üç defa tesbih ettiği, Sübhâne rabbiye'l-azîm dediği zamanRükûya varıp da üç defa tesbih ettiği, Sübhâne rabbiye'l-azîm dediği zaman vücudunda 333 kemiği, 333 damarı Allah'ı tesbih etmiş olur.vücudunda 333 kemiği, 333 damarı Allah'ı tesbih etmiş olur. Üç tanecik söylüyoruz ama hepsi tesbih etmiş oluyor. Üç tanecik söylüyoruz ama hepsi tesbih etmiş oluyor.

Mutmain oluncaya kadar, sükûna erinceye kadar demek;Mutmain oluncaya kadar, sükûna erinceye kadar demek; Allahu Ekber dedi rükûya vardı mı sakin bir şekilde duracak, Allahu Ekber dedi rükûya vardı mı sakin bir şekilde duracak, bekleyecek ve öyle üç tesbihini söyleyecek. bekleyecek ve öyle üç tesbihini söyleyecek.

Semia'llâhu limen-hâmideh dediği zaman sakin bir şekilde duracak, bekleyecek.Semia'llâhu limen-hâmideh dediği zaman sakin bir şekilde duracak, bekleyecek. Rabbenâ ve lekel-hamd diyecek, secdeye vardığı zaman herhangi bir işi yaptığı zaman duracak.Rabbenâ ve lekel-hamd diyecek, secdeye vardığı zaman herhangi bir işi yaptığı zaman duracak. Durmaz da devam ederse emre aykırı oluyor ve namazın tâdil-i erkânı yapılmamış oluyor. Durmaz da devam ederse emre aykırı oluyor ve namazın tâdil-i erkânı yapılmamış oluyor. "Tâdil-i erkân; hakkını vermek, adaletle hareket etmek" olmamış oluyor. Duracak."Tâdil-i erkân; hakkını vermek, adaletle hareket etmek" olmamış oluyor. Duracak. Demek ki bir kimse Allahu Ekber, Semia'llâhu limen-hamideh Rabbenâ ve leke'l-hamd,Demek ki bir kimse Allahu Ekber, Semia'llâhu limen-hamideh Rabbenâ ve leke'l-hamd, es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh, es-selâmü aleyküm ve rahmetullah diye peş peşe yaparsaes-selâmu aleyküm ve rahmetullâh, es-selâmü aleyküm ve rahmetullah diye peş peşe yaparsa Efendimiz'in emrine, tavsiyesine, takvâya, namazın tâdil-i erkân ileEfendimiz'in emrine, tavsiyesine, takvâya, namazın tâdil-i erkân ile kılınması emrine aykırı hareket etmiş olur. Duracak, sükûnet bulacak.kılınması emrine aykırı hareket etmiş olur. Duracak, sükûnet bulacak. Hareket birbirine bağlanmayacak, bir duruş olacak; bir poz, bir bekleme, bir donma durumu olacak.Hareket birbirine bağlanmayacak, bir duruş olacak; bir poz, bir bekleme, bir donma durumu olacak. Bunları yapacak, ondan sonra ötekine geçecek; onları yapacak ondan sonra ötekisine geçecek.Bunları yapacak, ondan sonra ötekine geçecek; onları yapacak ondan sonra ötekisine geçecek. Ama hepsi sakin, vakur, durmalı, dinlenmeli. Ama hepsi sakin, vakur, durmalı, dinlenmeli.

Hatta yetmainne. "İtminan buluncaya kadar, sükûnete erinceye kadar." Acele yok. Hatta yetmainne. "İtminan buluncaya kadar, sükûnete erinceye kadar."

Acele yok.

Secdede üç defa tesbih edince, Sübhâne rabbiye'l-âlâ deniliyor;Secdede üç defa tesbih edince, Sübhâne rabbiye'l-âlâ deniliyor; vücudu da yine aynı şekilde bütünüyle tesbih etmiş oluyor.vücudu da yine aynı şekilde bütünüyle tesbih etmiş oluyor. "333 kemik, 333 damar Allah'ı tesbih etmiş olur." diyor. "333 kemik, 333 damar Allah'ı tesbih etmiş olur." diyor.

Az söze ve az işe çok mükâfat vermek Allahu Teâlâ hazretlerinin lütfundan ve keremindendir. Az söze ve az işe çok mükâfat vermek Allahu Teâlâ hazretlerinin lütfundan ve keremindendir. Azımızı çoğa sayıyor. Hatta şairin birisi şöyle diyor: Azımızı çoğa sayıyor. Hatta şairin birisi şöyle diyor:

Rahmeteşrâ behâ nemî cûyed, Belki ûra behâne mî cûyed. Rahmeteşrâ behâ nemî cûyed,

Belki ûra behâne mî cûyed.

Güzel bir şiirdir, Farsça bir sözdür. Güzel bir şiirdir, Farsça bir sözdür.

"Allah; rahmetine bahâ, bedel, ücret talep etmiyor;"Allah; rahmetine bahâ, bedel, ücret talep etmiyor; belki rahmetine bahane talep ediyor, bahane arıyor; bir bahaneden rahmetini veriyor." belki rahmetine bahane talep ediyor, bahane arıyor; bir bahaneden rahmetini veriyor."

Yoksa zaten ücretini bahasını ödemeye kimsenin gücü yetmez.Yoksa zaten ücretini bahasını ödemeye kimsenin gücü yetmez. Baha istemiyor; bazı şeyleri bahane ediyor. Baha istemiyor; bazı şeyleri bahane ediyor.

"Kulum secde etti, hadi rahmetime erdireyim." "Kulum secde etti, hadi rahmetime erdireyim."

Nasıl olsa rahmetinin bahasını ödeyemeyiz. Nasıl olsa rahmetinin bahasını ödeyemeyiz.

"Kulum Allahu Ekber dedi, hadi şu kadar sevap vereyim." Bahane ediyor. "Kulum Allahu Ekber dedi, hadi şu kadar sevap vereyim."

Bahane ediyor.

"Kulum bir gün oruç tuttu, hadi şöyle yapayım." "Kulum bir gün oruç tuttu, hadi şöyle yapayım."

Az bir işe çok çok büyük lütuflar, çok çok büyük ikramlar! Az bir işe çok çok büyük lütuflar, çok çok büyük ikramlar!

Bir kez Allah dese aşk ile lisan, Dökülür cümle günah misli hazan. Bir kez Allah dese aşk ile lisan,

Dökülür cümle günah misli hazan.

Bir kere Allah deyince günahlar dökülüyor. Bir estağfirullah deyince affolunuyor.Bir kere Allah deyince günahlar dökülüyor. Bir estağfirullah deyince affolunuyor. Hâlis muhlis olarak, lâ ilâhe illallah diyen cennete giriyor.Hâlis muhlis olarak, lâ ilâhe illallah diyen cennete giriyor. Yoksa kim o cennetin bir karış toprağını alabilir?Yoksa kim o cennetin bir karış toprağını alabilir? Kim bir küçük taşının parçasının, bir anlık kokusunun bedelini ödeyebilir?Kim bir küçük taşının parçasının, bir anlık kokusunun bedelini ödeyebilir? Kokusu 500 yıllık mesafeden duyulurmuş, güzel cennet kokusu burunlara gelirmiş.Kokusu 500 yıllık mesafeden duyulurmuş, güzel cennet kokusu burunlara gelirmiş. "Kokusunu bir koklayabilsem." diye kokusunun bedelini koklamaya bile insanlar canlarını verirler."Kokusunu bir koklayabilsem." diye kokusunun bedelini koklamaya bile insanlar canlarını verirler. Bedelini, bahasını ödemeye imkân yoktur. Nasıl oluyor? Bedelini, bahasını ödemeye imkân yoktur.

Nasıl oluyor?

Allah baha istemiyor; bahaneler bulup rahmetini veriyor, bahane ediyor.Allah baha istemiyor; bahaneler bulup rahmetini veriyor, bahane ediyor. Hani biz; "Falanca adam filanca adama kızıyor da, falanca işi de bahane etti, patakladı." deriz ya.Hani biz; "Falanca adam filanca adama kızıyor da, falanca işi de bahane etti, patakladı." deriz ya. Aslında pataklayacak bir şey yok ama küçücük bir şeyden hır çıkardı, bahane etti, patakladı.Aslında pataklayacak bir şey yok ama küçücük bir şeyden hır çıkardı, bahane etti, patakladı. Aslında biz Allah'ın rahmetine layık değiliz, hak etmiş değiliz, karşılığını ödemiş değiliz amaAslında biz Allah'ın rahmetine layık değiliz, hak etmiş değiliz, karşılığını ödemiş değiliz ama rahmetine bahane ediyor da lütfunu veriyor. rahmetine bahane ediyor da lütfunu veriyor.

Lütfunun çokluğundan. Hamd olsun, şükrolsun, Rabbimiz'in ekremü'l-ekremîn'liğinden.Lütfunun çokluğundan. Hamd olsun, şükrolsun, Rabbimiz'in ekremü'l-ekremîn'liğinden. "Bunu bilelim, içimiz şükür dolsun." diye söylüyorum."Bunu bilelim, içimiz şükür dolsun." diye söylüyorum. Yoksa O'nun dergâhına layık bir ameli kimse yapamaz.Yoksa O'nun dergâhına layık bir ameli kimse yapamaz. Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyurur: Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyurur:

Sübhâneke mâ abednâke hakka ibâdetike yâ ma'bûd!Sübhâneke mâ abednâke hakka ibâdetike yâ ma'bûd! "Sen'i tesbih ederim yâ Rabbi! Sana layık ibadeti yapamadık." "Sen'i tesbih ederim yâ Rabbi! Sana layık ibadeti yapamadık."

Yapamaz, kimse yapamaz. Bütün ömrünü ibadetle geçirse bile bir şeyi ödeyemez. Yapamaz, kimse yapamaz. Bütün ömrünü ibadetle geçirse bile bir şeyi ödeyemez. Talebe bütün tahsili boyunca sekiz sene, 10 sene, 12 sene çalışıyor. Niçin? "Memur olacak." diye.Talebe bütün tahsili boyunca sekiz sene, 10 sene, 12 sene çalışıyor. Niçin? "Memur olacak." diye. Memur olunca karşılıksız para mı veriyorlar? Yine çalışacak da ondan sonra..Memur olunca karşılıksız para mı veriyorlar? Yine çalışacak da ondan sonra.. Sırf memur olabilmek için diploma almak için 12 sene, 14 sene çalışıyor.Sırf memur olabilmek için diploma almak için 12 sene, 14 sene çalışıyor. Emekliliği almak için 25 sene, 30 sene çalışıyor.Emekliliği almak için 25 sene, 30 sene çalışıyor. Menfaat sağlamak aslında ne kadar zor ve birçok kimse menfaat sağlayamıyor da geçim sıkıntısı çekiyor.Menfaat sağlamak aslında ne kadar zor ve birçok kimse menfaat sağlayamıyor da geçim sıkıntısı çekiyor. Kimisi aç kalıyor, kimisi açık kalıyor, kimisi yoksul kalıyor.Kimisi aç kalıyor, kimisi açık kalıyor, kimisi yoksul kalıyor. Çalıştığı halde yetmiyor, çoluk çocuğu çok oluyor, sıkıntı çekebiliyor. Çalıştığı halde yetmiyor, çoluk çocuğu çok oluyor, sıkıntı çekebiliyor.

Bunları neden söylüyorum? Bunları neden söylüyorum?

"Allah'ın rahmetinin karşılıksız olduğunu bilip şükür dolalım." diye. "Şükrümüz artsın." diye."Allah'ın rahmetinin karşılıksız olduğunu bilip şükür dolalım." diye. "Şükrümüz artsın." diye. Yoksa neyine layıkız? Bizim Allah'ın yanında makbul neyimiz var ki Allah bu kadar nimetleri bize veriyor?Yoksa neyine layıkız? Bizim Allah'ın yanında makbul neyimiz var ki Allah bu kadar nimetleri bize veriyor? Kendi lütfundan, kendi cömertliğinden, kendi kereminden, kendi rahmetinin enginliğinden veriyor.Kendi lütfundan, kendi cömertliğinden, kendi kereminden, kendi rahmetinin enginliğinden veriyor. Kul isyan ediyor, isyan ediyor, isyan ediyor… İsyan ettiği halde rahmetini kesmiyor.Kul isyan ediyor, isyan ediyor, isyan ediyor… İsyan ettiği halde rahmetini kesmiyor. Lütfunu, yiyeceğini içeceğini kesmiyor. Ancak bazı şartlarla. Tabi bazen de kesilir.Lütfunu, yiyeceğini içeceğini kesmiyor. Ancak bazı şartlarla. Tabi bazen de kesilir. "Hiç kesmiyor, hiç cezalandırmıyor." mânasına değil de; "rahmeti çok geniş" mânasına. "Hiç kesmiyor, hiç cezalandırmıyor." mânasına değil de; "rahmeti çok geniş" mânasına.

Onun için insan her vesile ile nimeti anlayacak,Onun için insan her vesile ile nimeti anlayacak, Allah'ın kendisine verdiği nimeti, rahmeti anlayacak, şükredecek. Allah'ın kendisine verdiği nimeti, rahmeti anlayacak, şükredecek.

Ve emmâ bi-ni'meti rabbike fe-haddis. "Rabbinin nimetini söyle, zikret, yâd et, bildir, duyur." Ve emmâ bi-ni'meti rabbike fe-haddis. "Rabbinin nimetini söyle, zikret, yâd et, bildir, duyur."

Rahmeti duymak için rahmete, nimete şükretmek için rahmeti idrak etmek lazım.Rahmeti duymak için rahmete, nimete şükretmek için rahmeti idrak etmek lazım. Rahmeti idrak etmek için rahmeti fark etmek lazım.Rahmeti idrak etmek için rahmeti fark etmek lazım. Rahmeti fark etmek için de o rahmete, o nimete erişmemiş insanlarla mukayese yapmak lazım. Rahmeti fark etmek için de o rahmete, o nimete erişmemiş insanlarla mukayese yapmak lazım.

Kendini Bosna'daki bir müslümanın yerine koy bakalım, bir düşün onun durumunu;Kendini Bosna'daki bir müslümanın yerine koy bakalım, bir düşün onun durumunu; kaç aydır muhasara altında, Birleşmiş Milletler hain, düşman, zalim.kaç aydır muhasara altında, Birleşmiş Milletler hain, düşman, zalim. Hava sert, su yok, içecek yok, yakacak yok, yiyecek yok. Can korkusu var.Hava sert, su yok, içecek yok, yakacak yok, yiyecek yok. Can korkusu var. Her aileden kimbilir kaç kişi öldü, kaç kişi yaralı? Izdırap, sıkıntı, dert, korku, bela...Her aileden kimbilir kaç kişi öldü, kaç kişi yaralı? Izdırap, sıkıntı, dert, korku, bela... Bak bir mukayesede nasıl çıkıyor. Burada beş parasız bir insan bile "Çok şükür yâ Rabbi!" demesi lazım.Bak bir mukayesede nasıl çıkıyor. Burada beş parasız bir insan bile "Çok şükür yâ Rabbi!" demesi lazım. Teneke kulübede yaşayan insan bile "Çok şükür yâ Rabbi!Teneke kulübede yaşayan insan bile "Çok şükür yâ Rabbi! Hanımım, çocuğum Sırp'ın eline düşmemiş.Hanımım, çocuğum Sırp'ın eline düşmemiş. Elhamdülillah, hamd olsun, verdiğin nimetlere şükrolsun." demesi lazım. Elhamdülillah, hamd olsun, verdiğin nimetlere şükrolsun." demesi lazım.

Çok şükür; bu huzur da nimet, sağlık da nimet. Sonra bu İslâm, en büyük nimet!Çok şükür; bu huzur da nimet, sağlık da nimet. Sonra bu İslâm, en büyük nimet! Müslüman olmuş olmak, mü'min olmak, bunlar büyük nimet!Müslüman olmuş olmak, mü'min olmak, bunlar büyük nimet! Mü'min olmayan kimsenin âhireti mahvolacak, isterse dünyası saraylarda geçsin.Mü'min olmayan kimsenin âhireti mahvolacak, isterse dünyası saraylarda geçsin. Mü'min olmak çok büyük nimet! Bu yeter zaten.Mü'min olmak çok büyük nimet! Bu yeter zaten. Onun için bazıları "Âhiretim kurtulsun da dünyada ne çekersem çekeyim." demişler. Onun için bazıları "Âhiretim kurtulsun da dünyada ne çekersem çekeyim." demişler.

Peygamber Efendimiz'in sahabesinden bazısı; "Ben ebediyen artık kadınlarla ilgilenmem,Peygamber Efendimiz'in sahabesinden bazısı; "Ben ebediyen artık kadınlarla ilgilenmem, evlenmem, zevk sefa peşinde koşmam." demiş.evlenmem, zevk sefa peşinde koşmam." demiş. Bazısı; "Ben bundan sonra ebediyen artık geceleri uyumam.Bazısı; "Ben bundan sonra ebediyen artık geceleri uyumam. Sabahlara kadar ibadet ederim."Sabahlara kadar ibadet ederim." Bir diğeri; "Ben bundan sonra her gün oruç tutarım, hiç yemek yemem." demiş. Bir diğeri; "Ben bundan sonra her gün oruç tutarım, hiç yemek yemem." demiş. Âhireti düşünen insan, dünyanın musibetlerine aldırmaz.Âhireti düşünen insan, dünyanın musibetlerine aldırmaz. "İki paralık dünya, bir göz yumup açıncaya kadar geçecek ömür." der, aldırmaz, âhirete rağbet eder. "İki paralık dünya, bir göz yumup açıncaya kadar geçecek ömür." der, aldırmaz, âhirete rağbet eder.

Ama Allah celle celâlüh "Böyle yapın." da demiyor.Ama Allah celle celâlüh "Böyle yapın." da demiyor. "Benim istediğim gibi yaşayın da yine nimetlerden de istifade edin." diyor."Benim istediğim gibi yaşayın da yine nimetlerden de istifade edin." diyor. "Dünyada hiçbir nimetten istifade etmeyin, hiçbir nimetin peşinde koşmayın." da demiyor. "Dünyada hiçbir nimetten istifade etmeyin, hiçbir nimetin peşinde koşmayın." da demiyor. "Helal çizgi içinde, şeriatin müsaade ettiği çizgi içinde nimetlerimi yiyin, istifade edin,"Helal çizgi içinde, şeriatin müsaade ettiği çizgi içinde nimetlerimi yiyin, istifade edin, rahat edin, lütfuma erin." buyuruyor; lütfunu da her zaman görüyoruz. rahat edin, lütfuma erin." buyuruyor; lütfunu da her zaman görüyoruz. Hayatımız boyunca karşılaştığımız lütuflar kahırlar, gelir gider cetveli gibi bir muhasebesi yapılıpHayatımız boyunca karşılaştığımız lütuflar kahırlar, gelir gider cetveli gibi bir muhasebesi yapılıp toplansa, görürüz ki ömrümüz lütufla geçiyor.toplansa, görürüz ki ömrümüz lütufla geçiyor. Bütün ömrümüz sıhhatli iken bir hafta hasta olmuşsun, ne olacak? İki gün dişin ağrımış, ne olacak?Bütün ömrümüz sıhhatli iken bir hafta hasta olmuşsun, ne olacak? İki gün dişin ağrımış, ne olacak? Çok az bir şey. Esas itibariyle insanların ömrü nimetlerle geçiyor.Çok az bir şey. Esas itibariyle insanların ömrü nimetlerle geçiyor. Bunları bilmek ve her nimete şükretmek lazım! "Çok şükür yâ Rabbi!" demek lazım. Bunları bilmek ve her nimete şükretmek lazım! "Çok şükür yâ Rabbi!" demek lazım.

Allah şükreden kulları, nimeti anlayıp da nimeti verene minnettarlık duyan kulları seviyor.Allah şükreden kulları, nimeti anlayıp da nimeti verene minnettarlık duyan kulları seviyor. Nankörleri sevmiyor. Nimetin kıymetini bilmeyeni sevmiyor.Nankörleri sevmiyor. Nimetin kıymetini bilmeyeni sevmiyor. Nimetin kadrini kıymetini bilmeyen insan sanki Cenâb-ı Hakk'ın dergâhına Nimetin kadrini kıymetini bilmeyen insan sanki Cenâb-ı Hakk'ın dergâhına "Ben bu nimeti istemiyorum, yâ Rabbi! Al bu nimeti benden." demiş gibi olur. "Ben bu nimeti istemiyorum, yâ Rabbi! Al bu nimeti benden." demiş gibi olur. Haris-i Muhâsibî öyle diyor. "Nimete şükretmeyen insan sankiHaris-i Muhâsibî öyle diyor. "Nimete şükretmeyen insan sanki dergâh-ı izzete dilekçe vermiş de ‘Al bu nimeti, ben bunu istemiyorum.' demiş olur." dergâh-ı izzete dilekçe vermiş de ‘Al bu nimeti, ben bunu istemiyorum.' demiş olur." Şükrünü bilecek, eda edecek. Şükrünü eda etmezse nimet elden kaçar. Şükrünü bilecek, eda edecek. Şükrünü eda etmezse nimet elden kaçar.

İslâm'ın iki büyük işi var. Çok önemli. Birisi şükür. İslâm'ın iki büyük işi var. Çok önemli. Birisi şükür. Nimetlere, izzetlere, ikramlara, ihsanlara şükür. Ötekisi sabır. Nimetlere, izzetlere, ikramlara, ihsanlara şükür. Ötekisi sabır. Hastalıklara, üzüntülere, musibetlere, dertlere, belalara sabır. Sabır, şükür; sabır, şükür…Hastalıklara, üzüntülere, musibetlere, dertlere, belalara sabır. Sabır, şükür; sabır, şükür… İnsan işte böyle tıkır tıkır, tıkır tıkır bu hayatı geçirecek. İnsan işte böyle tıkır tıkır, tıkır tıkır bu hayatı geçirecek. Sabırdan da sevap alır, şükürden de sevap alır. Sabırdan da sevap alır, şükürden de sevap alır. Musibet gelir, sabreder, sevap alır; nimet gelir, şükreder, sevap alır. Musibet gelir, sabreder, sevap alır; nimet gelir, şükreder, sevap alır.

Şuna benzetiyorum. Bu Avrupalılar akıllı.Şuna benzetiyorum. Bu Avrupalılar akıllı. Med cezir olayları oluyor; deniz kenarlarına büyük havuzlar yapmışlar,Med cezir olayları oluyor; deniz kenarlarına büyük havuzlar yapmışlar, havuzların ağzını dar yapmışlar, oraya makineleri koymuşlar.havuzların ağzını dar yapmışlar, oraya makineleri koymuşlar. Deniz yükseldiği zaman denizin, Deniz yükseldiği zaman denizin, o koca deryanın suyu şaldır şaldır büyük havuzlara akıyor da akıyor.o koca deryanın suyu şaldır şaldır büyük havuzlara akıyor da akıyor. Tribünleri döndürüyor; elektrik elde ediyorlar.Tribünleri döndürüyor; elektrik elde ediyorlar. Deniz geri çekildiği zaman havuza birikmiş olan sular geriye akıyor. Bu sefer yine elektrik elde ediyor.Deniz geri çekildiği zaman havuza birikmiş olan sular geriye akıyor. Bu sefer yine elektrik elde ediyor. Med halinde de cezir halinde de, su havuza dolarken de su havuzdan boşalırken deMed halinde de cezir halinde de, su havuza dolarken de su havuzdan boşalırken de elektrik hâsıl oluyor. Kurnaz, çare bulmuş. elektrik hâsıl oluyor. Kurnaz, çare bulmuş. Deniz bir yükseliyor bir alçalıyor, bir yükseliyor bir alçalıyor,Deniz bir yükseliyor bir alçalıyor, bir yükseliyor bir alçalıyor, oradaki med cezirden elektrik istihsal ediyorlar.oradaki med cezirden elektrik istihsal ediyorlar. Allah'ın nimeti de bir geliyor bir gidiyor; nimet gelince şükür, nimet gidince sabır.Allah'ın nimeti de bir geliyor bir gidiyor; nimet gelince şükür, nimet gidince sabır. Sabır şükür, sabır şükür, derken insan nur dolar.Sabır şükür, sabır şükür, derken insan nur dolar. İnsanın da jenaratörü çalışır; sabırla şükürle hem kendisi nur dolar hem etrafa nur saçar. İnsanın da jenaratörü çalışır; sabırla şükürle hem kendisi nur dolar hem etrafa nur saçar. Hatırınızda olsun. Hatırınızda olsun.

Diliniz şükürlü olsun; sabırlı olun, şükürlü olun. Tabi Allah'tan nimet isteyin. Birisi bana; Diliniz şükürlü olsun; sabırlı olun, şükürlü olun. Tabi Allah'tan nimet isteyin. Birisi bana;

"Allah sabrını arttırsın hocam." dedi. "Allah sabrını arttırsın hocam." dedi.

"Sabrını arttır demek, ‘Allah belanı versin' demek." dedim, şaşırdı, "Sabrını arttır demek, ‘Allah belanı versin' demek." dedim, şaşırdı,

"Neden?" dedi. "Neden?" dedi.

"Çünkü bir bela musibet gelecek ki ben de sabredeceğim, dişimi sıkacağım; sabır o."Çünkü bir bela musibet gelecek ki ben de sabredeceğim, dişimi sıkacağım; sabır o. Sen, "Şükrünü arttır." de, "nimet vermek" mânasına gelsin." dedim. Sen, "Şükrünü arttır." de, "nimet vermek" mânasına gelsin." dedim.

Birisi çok hastalanmış, Peygamber Efendimiz ziyaretine gitmiş.Birisi çok hastalanmış, Peygamber Efendimiz ziyaretine gitmiş. Adamcağız o kadar hasta, hastalıktan o kadar erimiş ki Adamcağız o kadar hasta, hastalıktan o kadar erimiş ki kuş yavrusu gibi kalmış, civciv gibi kalmış. Peygamber Efendimiz; kuş yavrusu gibi kalmış, civciv gibi kalmış. Peygamber Efendimiz;

"Yâ mübarek! Sen Allah'a dua etmesini bilmez miydin? Ağzın yok mu, dilin yok mu?"Yâ mübarek! Sen Allah'a dua etmesini bilmez miydin? Ağzın yok mu, dilin yok mu? Allah'tan sıhhat afiyet isteseydin ya." demiş. Allah'tan sıhhat afiyet isteseydin ya." demiş.

Dua ederse verir Allah; nimet de verir sıhhat de verir. Dua ederse verir Allah; nimet de verir sıhhat de verir.

"Biliyorum yâ Resûlallah! Bilmez olur muyum?"Biliyorum yâ Resûlallah! Bilmez olur muyum? ‘Yâ Rabbi! Bana ne vereceksen dünyada ver, âhirette rahat edeyim.' dedim." demiş. ‘Yâ Rabbi! Bana ne vereceksen dünyada ver, âhirette rahat edeyim.' dedim." demiş.

Peygamber Efendimiz: "Hayır, öyle istemeyin, Allah'tan bir şey isteyince âfiyet isteyin." buyurmuş. Peygamber Efendimiz:

"Hayır, öyle istemeyin, Allah'tan bir şey isteyince âfiyet isteyin." buyurmuş.

Neden? Allah'ın gayb hazineleri sonsuz, bitecek diye bir şey yok ki; nimeti iste. Neden?

Allah'ın gayb hazineleri sonsuz, bitecek diye bir şey yok ki; nimeti iste.

Biz [Mehmed Zahid] Hocamız'a dua ettik; Biz [Mehmed Zahid] Hocamız'a dua ettik;

"Yâ Rabbi! Bizim ömrümüzden al, Hocamız'ın ömrüne kat." "Yâ Rabbi! Bizim ömrümüzden al, Hocamız'ın ömrüne kat."

Allah'ın hazinelerinde ömür eksikliği mi var? Sana da versin ona da versin.Allah'ın hazinelerinde ömür eksikliği mi var? Sana da versin ona da versin. Böyle bir ince hesaba lüzum yok ki. Sana da ömrü o veriyor zaten, ötekisine de veren o. Böyle bir ince hesaba lüzum yok ki. Sana da ömrü o veriyor zaten, ötekisine de veren o.

On ikinci hadîs-i şerîf: On ikinci hadîs-i şerîf:

İzâ reka'te feda' keffeyke alâ rükbeteyke hattâ tetmainne ve izâ secedteİzâ reka'te feda' keffeyke alâ rükbeteyke hattâ tetmainne ve izâ secedte fe-emkin cebheteke mine'l-ardı hattâ tecide hacme'l-ard. fe-emkin cebheteke mine'l-ardı hattâ tecide hacme'l-ard.

İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş. İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş.

"Namazda rükûya vardığın zaman, rükû ettiğin zaman" "Namazda rükûya vardığın zaman, rükû ettiğin zaman"

Ayakta duruyoruz; Allahu Ekber deyip Sübhâneke, Fâtiha okuyoruz, bir sûre okuyoruz,Ayakta duruyoruz; Allahu Ekber deyip Sübhâneke, Fâtiha okuyoruz, bir sûre okuyoruz, rükûya varıyoruz ya, şöyle yarım eğiliyoruz. rükûya varıyoruz ya, şöyle yarım eğiliyoruz. İnsanın belden yukarısı doksan derece yere paralel olacak, öbür tarafı dik olacak.İnsanın belden yukarısı doksan derece yere paralel olacak, öbür tarafı dik olacak. Aşağı yukarı doksan derece olacak. Kambur olmayacak.Aşağı yukarı doksan derece olacak. Kambur olmayacak. Kadınlar çok eğilmez, kadınların öyle çok eğilme mecburiyeti yok. Erkek tam eğilecek. Tamam. Kadınlar çok eğilmez, kadınların öyle çok eğilme mecburiyeti yok. Erkek tam eğilecek. Tamam.

"İki dizine, diz kapağına iki elini koy, iki avucunu koy." "İki dizine, diz kapağına iki elini koy, iki avucunu koy."

Hattâ tetmainne. "Sükûna erinceye kadar." Yani hareket halinde değil, dur, öyle koy. Hattâ tetmainne. "Sükûna erinceye kadar."

Yani hareket halinde değil, dur, öyle koy.

Ve izâ secedte fe-emkin cebheteke mine'l-ard.Ve izâ secedte fe-emkin cebheteke mine'l-ard. "Secdeye vardığın zaman da yerin sertliğini duyacak gibi başını yere koy." "Secdeye vardığın zaman da yerin sertliğini duyacak gibi başını yere koy."

Bunlar ibadetin nasıl güzel yapılacağı ile ilgili.Bunlar ibadetin nasıl güzel yapılacağı ile ilgili. Bu hadîs-i şerîflerin hepsi birleşiyor; "Namaz nasıl güzel kılınacak?" ortaya çıkıyor.Bu hadîs-i şerîflerin hepsi birleşiyor; "Namaz nasıl güzel kılınacak?" ortaya çıkıyor. Başka hadisler birikiyor; "Oruç nasıl güzel tutulacak?" Başka hadîs-i şerîfler birikiyor,Başka hadisler birikiyor; "Oruç nasıl güzel tutulacak?" Başka hadîs-i şerîfler birikiyor, "Hac nasıl güzel yapılacak?" ortaya çıkıyor. Bunlar bu işin malzemesi, maddesi."Hac nasıl güzel yapılacak?" ortaya çıkıyor. Bunlar bu işin malzemesi, maddesi. "Tuğla ne işe yarar?" Evladım! Bu tuğlalar üst üste konulur, yan yana konulur, duvar yapılır; ev olur."Tuğla ne işe yarar?" Evladım! Bu tuğlalar üst üste konulur, yan yana konulur, duvar yapılır; ev olur. İşte bunlar da dinimizin ibadetlerinin malzemesi.İşte bunlar da dinimizin ibadetlerinin malzemesi. "Secdeyi nasıl yapacağız, rükûyu nasıl yapacağız, neler okuyacağız, nasıl okuyacağız?"Secdeyi nasıl yapacağız, rükûyu nasıl yapacağız, neler okuyacağız, nasıl okuyacağız? Peygamber Efendimiz bunların hepsini tarif etmiş. Peygamber Efendimiz bunların hepsini tarif etmiş.

Onun için Allah bu hadisleri toplayanlardan; fakihlerimizden, müçtehitlerimizden,Onun için Allah bu hadisleri toplayanlardan; fakihlerimizden, müçtehitlerimizden, din alimlerimizden razı olsun. Bunları toplamışlar.din alimlerimizden razı olsun. Bunları toplamışlar. Bize hazır malzeme, mâmul, mal, biçilmiş kaftan olarak getirmişler.Bize hazır malzeme, mâmul, mal, biçilmiş kaftan olarak getirmişler. Biz de eynimize giyiveriyoruz, gayet güzel, konfeksiyon, hazır, çok da yakıştı.Biz de eynimize giyiveriyoruz, gayet güzel, konfeksiyon, hazır, çok da yakıştı. Elhamdülillah, ibadetlerimizi yapıyoruz.Elhamdülillah, ibadetlerimizi yapıyoruz. Bunlar olmasaydı Rabbimiz'e nasıl ibadet edeceğimizi; Allah'ın huzuruna çıktığımız zaman, Bunlar olmasaydı Rabbimiz'e nasıl ibadet edeceğimizi; Allah'ın huzuruna çıktığımız zaman, Rabbü'l-âlemîn'in huzuruna vardığımız zaman ne gibi hareketler yapmamızRabbü'l-âlemîn'in huzuruna vardığımız zaman ne gibi hareketler yapmamız ve neler söylememiz gerektiğini bilemezdik.ve neler söylememiz gerektiğini bilemezdik. Rabbimiz bize lütfundan, kereminden;Rabbimiz bize lütfundan, kereminden; dergâh- ı izzetinin, sera-ı ulûhiyyetinin merasimini öğretiyor. dergâh- ı izzetinin, sera-ı ulûhiyyetinin merasimini öğretiyor.

"Kulum benim huzuruma böyle gelirsin, şöyle söylersin." diye"Kulum benim huzuruma böyle gelirsin, şöyle söylersin." diye Eh bir de insan biraz Arapça öğrenmeli değil mi?Eh bir de insan biraz Arapça öğrenmeli değil mi? Neler söylediğini bilmek, ağzından çıkanı akletmek, şuur etmek için Arapça bilmek lazım değil mi? Neler söylediğini bilmek, ağzından çıkanı akletmek, şuur etmek için Arapça bilmek lazım değil mi?

"Rabbimin huzuruna gittiğim zaman acaba ben ne diyorum?" "Rabbimin huzuruna gittiğim zaman acaba ben ne diyorum?"

"Vallahi bilmem, küçükken anamdan babamdan bir şey öğrendim. İyi ki öğrenmişim."Vallahi bilmem, küçükken anamdan babamdan bir şey öğrendim. İyi ki öğrenmişim. Mânasını da bilmem; doğru mu okuyorum yanlış mı okuyorum farkında değilim." demek mi iyiMânasını da bilmem; doğru mu okuyorum yanlış mı okuyorum farkında değilim." demek mi iyi yoksa Allahu Ekber deyince ürpermek titremek mi? yoksa Allahu Ekber deyince ürpermek titremek mi?

el-Hamdulillâhi Rabbi'l-âlemîn deyince mânasını anlamak mı?el-Hamdulillâhi Rabbi'l-âlemîn deyince mânasını anlamak mı? Dua edince "âmin" deyince neye "âmin" dediğini bilmek mi?Dua edince "âmin" deyince neye "âmin" dediğini bilmek mi? Rükûya eğilmenin ve rükûda söylediğinin ne mânaya geldiğini; Rükûya eğilmenin ve rükûda söylediğinin ne mânaya geldiğini; bu hareketinin ve bu sözlerinin ne olduğunu bilmek mi iyi? bu hareketinin ve bu sözlerinin ne olduğunu bilmek mi iyi?

Muhterem kardeşlerim! Çoğumuz bunları bilmiyoruzdur, değil mi? Kaç yaşındayız? Yeni mi müslüman olduk?Muhterem kardeşlerim!

Çoğumuz bunları bilmiyoruzdur, değil mi? Kaç yaşındayız? Yeni mi müslüman olduk?
Dün mü kelime-i şehâdet getirdik de İslâm'a geldik. Dün mü kelime-i şehâdet getirdik de İslâm'a geldik.

Hayır! Yaşlıyız, aksakallıyız, uzun yıllar İslâm üzere yaşadık. Hayır! Yaşlıyız, aksakallıyız, uzun yıllar İslâm üzere yaşadık.

Bu biraz gayretsizlik değil mi? Ayıp olmuyor mu birazcık?Bu biraz gayretsizlik değil mi? Ayıp olmuyor mu birazcık? Ben nezaketimden "birazcık" diyorum da çok ayıp olmuyor mu? Ben nezaketimden "birazcık" diyorum da çok ayıp olmuyor mu?

Aslında çok ayıp oluyor.Aslında çok ayıp oluyor. Hem Rabbinin kulu olacaksın hem O'na teslim olacaksın hem ben müslümanım diyeceksinHem Rabbinin kulu olacaksın hem O'na teslim olacaksın hem ben müslümanım diyeceksin eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû diyeceksineşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû diyeceksin hem de namazdan, duadan, Kur'an'dan haberin olmayacak.hem de namazdan, duadan, Kur'an'dan haberin olmayacak. "Böyle gelmiş böyle gider." diyerek gafil gelip gafil mi gideceğiz? "Böyle gelmiş böyle gider." diyerek gafil gelip gafil mi gideceğiz?

Bu gazeteleri mi hatmetmemiz lazım? Bu mecmuaları mı devirmemiz lazım?Bu gazeteleri mi hatmetmemiz lazım? Bu mecmuaları mı devirmemiz lazım? Yoksa Allah'ın yolunu mu öğrenmemiz lazım? Allah'a ibadetimizi mi öğrenmemiz lazım?Yoksa Allah'ın yolunu mu öğrenmemiz lazım? Allah'a ibadetimizi mi öğrenmemiz lazım? Ne mânaya geldiğini mi anlamamız lazım? İngilizce, Fransızca, Almanca mı lazım, Arapça mı lazım? Ne mânaya geldiğini mi anlamamız lazım? İngilizce, Fransızca, Almanca mı lazım, Arapça mı lazım?

Görülüyor ki Ümmet-i Muhammed daha her gün Allah'ın huzurundaGörülüyor ki Ümmet-i Muhammed daha her gün Allah'ın huzurunda yaptığı ibadetten sınıfta kalacak durumda. Böyle bir ümmet!yaptığı ibadetten sınıfta kalacak durumda. Böyle bir ümmet! Namaz gibi her gün beş defa yapılan ve çok önemli olan, dinin direği olan ve âhiretteNamaz gibi her gün beş defa yapılan ve çok önemli olan, dinin direği olan ve âhirette ilk sorgunun sualin açılacağı konu olan namazda bile sınıfta kalıyor. Nasıl bir tembellik!ilk sorgunun sualin açılacağı konu olan namazda bile sınıfta kalıyor. Nasıl bir tembellik! Asrımızın ümmet-i Muhammed'i nasıl tembelmiş, nasıl haylazmış!Asrımızın ümmet-i Muhammed'i nasıl tembelmiş, nasıl haylazmış! Nasıl sıfır üstüne sıfır, sıfır üstüne sıfır alıyormuş dinden. Nasıl sıfır üstüne sıfır, sıfır üstüne sıfır alıyormuş dinden.

Bosna'da, Hersek'de, Ermenistan'da şurada buradaBosna'da, Hersek'de, Ermenistan'da şurada burada müslümanların neden bu sıkıntıları çektiği anlaşılıyor mu? Anlaşılıyor. Neden anlaşılıyor? müslümanların neden bu sıkıntıları çektiği anlaşılıyor mu?

Anlaşılıyor.

Neden anlaşılıyor?

Bosna'daki müslüman da senin gibi. Onun da bir şeyden haberi yok. O da karısını dövüyordu.Bosna'daki müslüman da senin gibi. Onun da bir şeyden haberi yok. O da karısını dövüyordu. "Ne diye örtünüyorsun, biraz süslenip açık gezsene." diye. Bak şimdi neler geldi başına!"Ne diye örtünüyorsun, biraz süslenip açık gezsene." diye. Bak şimdi neler geldi başına! O da cahil, sen de cahilsin. Öteki memleketteki de cahil beriki memleketteki de. O da cahil, sen de cahilsin. Öteki memleketteki de cahil beriki memleketteki de. Dini vazifelerini bilmiyor, Kur'an'ın emrini bilmiyor, Allah'ın yolunu bilmiyor. Dini vazifelerini bilmiyor, Kur'an'ın emrini bilmiyor, Allah'ın yolunu bilmiyor. Ve öyle bir alışkanlık haline gelmiş ki İslâm'ı otomatiğe bağlamış.Ve öyle bir alışkanlık haline gelmiş ki İslâm'ı otomatiğe bağlamış. Vitesi takmış, kolu çevirmiş, şarteli indirmiş; İslâm arkada çalışıyor, beyzâdem dünya işi ile meşgul.Vitesi takmış, kolu çevirmiş, şarteli indirmiş; İslâm arkada çalışıyor, beyzâdem dünya işi ile meşgul. Ticaretiyle, zevkiyle, sefasıyla, televizyonuyla. Televizyonda bir boks maçı olsa kaçırmaz. Ticaretiyle, zevkiyle, sefasıyla, televizyonuyla. Televizyonda bir boks maçı olsa kaçırmaz.

Süleymanoğlu muydu? Naim Süleymanoğlu. Ben köydeydim, kıyamet kopuyor sandım.Süleymanoğlu muydu? Naim Süleymanoğlu. Ben köydeydim, kıyamet kopuyor sandım. Aşağıdan, çarşıdan pazardan bir gürültü koptu, "Eyvah! Bir harp mı çıktı, ne oldu?" dedim, Aşağıdan, çarşıdan pazardan bir gürültü koptu, "Eyvah! Bir harp mı çıktı, ne oldu?" dedim, çok olağanüstü bir olay. Köy yerinden oynuyor. Telaşlandım.çok olağanüstü bir olay. Köy yerinden oynuyor. Telaşlandım. Sonradan anlaşıldı ki Naim Süleymanoğlu 180 bilmem kaç kilo kaldırmış. Ne olacak?Sonradan anlaşıldı ki Naim Süleymanoğlu 180 bilmem kaç kilo kaldırmış. Ne olacak? O kadar kaldırdı, bu kadar indirdi.O kadar kaldırdı, bu kadar indirdi. Kaldırdığı kilodan dolayı Naim Süleymanoğlu için yer yerinden oynuyor, olimpiyat şampiyonu olmuş,Kaldırdığı kilodan dolayı Naim Süleymanoğlu için yer yerinden oynuyor, olimpiyat şampiyonu olmuş, üç tane altın madalya almış. üç tane altın madalya almış. Asıl mühim hususlarda müslümanların hiçbir şeyden haberi yok.Asıl mühim hususlarda müslümanların hiçbir şeyden haberi yok. Şimdi müslüman kardeşlerine yardım ediyor. İyi ama ölen öldü. Ölen geri gelmiyor. Şimdi müslüman kardeşlerine yardım ediyor. İyi ama ölen öldü. Ölen geri gelmiyor.

Herifler açıkgöz, kurnaz; ötekisinin 20 kuruşa aldığı kurşunu sana üç marka satıyor. Ticaretini yapıyor.Herifler açıkgöz, kurnaz; ötekisinin 20 kuruşa aldığı kurşunu sana üç marka satıyor. Ticaretini yapıyor. Hem öldürüyor hem paranı alıyor. Hırvat'ı da öyle, Sırp'ı da öyle.Hem öldürüyor hem paranı alıyor. Hırvat'ı da öyle, Sırp'ı da öyle. Birileri otomobille oraya yardım yapmaya gitmiş. Birileri otomobille oraya yardım yapmaya gitmiş. Sırplar değil Hırvatlar, otomobili çevirmişler;Sırplar değil Hırvatlar, otomobili çevirmişler; yanlarında oradaki mücahitlere götürecekleri 200 bin mark varmış.yanlarında oradaki mücahitlere götürecekleri 200 bin mark varmış. O parayı almışlar, arabalarını almışlar, üç gün de bunları hapse atmışlar.O parayı almışlar, arabalarını almışlar, üç gün de bunları hapse atmışlar. Paralar da gitti, hapis de oldular. Bunun bir usulü erkânı yok mu?Paralar da gitti, hapis de oldular. Bunun bir usulü erkânı yok mu? Bir başka genç de cebine sokmuş 15 bin mark, güya müslümanlarla beraber olan, Bir başka genç de cebine sokmuş 15 bin mark, güya müslümanlarla beraber olan, müttefik olan Hırvat askerleri onu da yakalamışlar, dövmüşler, parasını almışlar.müttefik olan Hırvat askerleri onu da yakalamışlar, dövmüşler, parasını almışlar. Zaten bu işler olmadan önce de Almanya'dan bir araba gelirken bir kaza yaptı mıZaten bu işler olmadan önce de Almanya'dan bir araba gelirken bir kaza yaptı mı Yugoslavya'da yağmalanıyordu.Yugoslavya'da yağmalanıyordu. Adam can derdinde; cebinden paralar, yüzükler, bilezikler hepsi gidiyordu.Adam can derdinde; cebinden paralar, yüzükler, bilezikler hepsi gidiyordu. Adamlar haydut, eşkıyâ, hırsız, arsız, yüzsüz, insafsız! Neden? "Mü'min değil hocam." Adamlar haydut, eşkıyâ, hırsız, arsız, yüzsüz, insafsız!

Neden?

"Mü'min değil hocam."

Kısaca söyle! Mü'min olmadı mı insan insan olmaz ki. Kısaca söyle! Mü'min olmadı mı insan insan olmaz ki.

Ülâike ke'l-en'âmi bel-hüm edal. "Onlar hayvanlar gibidir.Ülâike ke'l-en'âmi bel-hüm edal. "Onlar hayvanlar gibidir. Hayvanlardan daha sapıktır, daha şaşkındır." Hayvanlardan daha sapıktır, daha şaşkındır."

Hayvanın bile hayvanlığında bir asaleti vardır.Hayvanın bile hayvanlığında bir asaleti vardır. Atı seversin, kuzuyu seversin ama bu domuzdan beter. İslâm olmadı mı bir şey olmuyor. Atı seversin, kuzuyu seversin ama bu domuzdan beter. İslâm olmadı mı bir şey olmuyor.

Allah'ın düşmanı olan bu nursuz insanları Allah müslümanların başına niye musallat etti?Allah'ın düşmanı olan bu nursuz insanları Allah müslümanların başına niye musallat etti? Biraz düşünmek lazım, değil mi? Biraz düşünmek lazım, değil mi?

Ve kâne hakkan aleynâ nasru'l-mü'minîn. "Biz müslümanları kurtarırız. Biz müslümanlara yardım ederiz.Ve kâne hakkan aleynâ nasru'l-mü'minîn. "Biz müslümanları kurtarırız. Biz müslümanlara yardım ederiz. Müslümanlara yardım etmek bizim için haktır, vecibedir. Müslümanlara yardım etmek bizim için haktır, vecibedir. Biz Azîmü'ş-şan kullarımızı yardımsız bırakmayız, sonunda kurtarırız." buyuruyor âyet-i kerîmelerde. Biz Azîmü'ş-şan kullarımızı yardımsız bırakmayız, sonunda kurtarırız." buyuruyor âyet-i kerîmelerde.

Allah niye onlara yardım etmemiş? Ben bunu acı acı düşünüyorum. Neden? Allah niye onlara yardım etmemiş? Ben bunu acı acı düşünüyorum. Neden?

İşte bu sefil ve perişan manzaradan dolayı. Müslüman ama nasıl müslüman?İşte bu sefil ve perişan manzaradan dolayı. Müslüman ama nasıl müslüman? Müslümanlıktan habersiz bir müslüman.Müslümanlıktan habersiz bir müslüman. Cahil, gafil, günahkâr, âsî, mücrim ve yaptığı işlerden dolayıCahil, gafil, günahkâr, âsî, mücrim ve yaptığı işlerden dolayı Allah'ın gazabına müstehak olma durumuna düşmüş müslüman. Allah'ın gazabına müstehak olma durumuna düşmüş müslüman.

Beyefendi evlenecek kız arıyor, kız başörtülü; "Yok! Ben böyle tam başörtülü istemem." diyor. Beyefendi evlenecek kız arıyor, kız başörtülü;

"Yok! Ben böyle tam başörtülü istemem." diyor.

Nasıl olacak? Açılmalıymış. Nasıl olacak?

Açılmalıymış.

Dilenciye hıyar vermişler, eğri diye beğenmemiş. Açılmalıymış.Dilenciye hıyar vermişler, eğri diye beğenmemiş. Açılmalıymış. Sonra da Müslümanlığı kimseye bırakmıyor.Sonra da Müslümanlığı kimseye bırakmıyor. Tepeden tırnağa Müslümanlığa söven insanlara; "Vay kâfir vay!" diyorsun;Tepeden tırnağa Müslümanlığa söven insanlara; "Vay kâfir vay!" diyorsun; "Yok! Ben senden daha iyi müslümanım." diyor. Bu ne biçim Müslümanlık? Ne biçim şey? Acayip!"Yok! Ben senden daha iyi müslümanım." diyor. Bu ne biçim Müslümanlık? Ne biçim şey? Acayip! Adam Allah'ı inkâr ediyor; "Benim inancım daha kuvvetli, senden daha iyi.Adam Allah'ı inkâr ediyor; "Benim inancım daha kuvvetli, senden daha iyi. Sen yanlış anlıyorsun." diyor ama küfre düşüyor. Sen yanlış anlıyorsun." diyor ama küfre düşüyor.

Fakih bir kardeşimiz var. Sabahleyin ilerici bir kimseden bahsedildi de isim vermiyorum.Fakih bir kardeşimiz var. Sabahleyin ilerici bir kimseden bahsedildi de isim vermiyorum. Bir mecmuada yazı yazmış, o da okumuş. "Vallahu'l-azîm bu sözleriyle kâfir oldu." demiş." Bir mecmuada yazı yazmış, o da okumuş.

"Vallahu'l-azîm bu sözleriyle kâfir oldu." demiş."

İlericiyim derken kâfir oluyor.İlericiyim derken kâfir oluyor. O kadar ileriye gidiyor ki uçurumdan aşağı, cehenneme yuvarlanıyor.O kadar ileriye gidiyor ki uçurumdan aşağı, cehenneme yuvarlanıyor. "Benim aklım şuna ermez, benim aklım buna ermez."Benim aklım şuna ermez, benim aklım buna ermez. Ben bunu böyle yaparım, şunun şöyle olması lazımdır." diye Allah'ın haram kıldığı bir şeyi helal sayarsa,Ben bunu böyle yaparım, şunun şöyle olması lazımdır." diye Allah'ın haram kıldığı bir şeyi helal sayarsa, helal kıldığı bir şeye "olmaz" derse insan o zaman kâfir olur.helal kıldığı bir şeye "olmaz" derse insan o zaman kâfir olur. Allah'ın karşısına çıkmış, inkâr etmiş olur, Allah ile harp eden insan durumuna gelmiş olur.Allah'ın karşısına çıkmış, inkâr etmiş olur, Allah ile harp eden insan durumuna gelmiş olur. İki kere iki dört. Allah "şunu yapın" diyecek, birisi de çıkacak "yapmayın" diyecek. İki kere iki dört. Allah "şunu yapın" diyecek, birisi de çıkacak "yapmayın" diyecek.

Geçen gün bir polisle konuştum, üniversitede gençlerin birisi; "Hâkimiyet Allah'ındır." yazmış.Geçen gün bir polisle konuştum, üniversitede gençlerin birisi; "Hâkimiyet Allah'ındır." yazmış. Mücadeleler oluyor ya, gençlerin bir grubu; "Hâkimiyet Allah'ındır." diye yazmış.Mücadeleler oluyor ya, gençlerin bir grubu; "Hâkimiyet Allah'ındır." diye yazmış. Polisler gelmişler, indirmeye elleri varmamış. Tabi hâkimiyet Allah'ındır.Polisler gelmişler, indirmeye elleri varmamış. Tabi hâkimiyet Allah'ındır. Levhayı nasıl indirsinler. Rektör diyormuş ki; "Tarafgirlik oluyor, öteki tarafı kışkırtma oluyor." Levhayı nasıl indirsinler. Rektör diyormuş ki;

"Tarafgirlik oluyor, öteki tarafı kışkırtma oluyor."

"Ama hocam! Hâkimiyet Allah'ın değil mi?" Aferin! Allah adetlerini arttırsın. "Ama hocam! Hâkimiyet Allah'ın değil mi?"

Aferin! Allah adetlerini arttırsın.

Muhterem kardeşlerim! Bu sözlerin altından ne çıkıyor? Muhterem kardeşlerim!

Bu sözlerin altından ne çıkıyor?

Evet, tabi eve ekmek lazım, su lazım, belediyeye vergi lazım, su parası,Evet, tabi eve ekmek lazım, su lazım, belediyeye vergi lazım, su parası, elektrik parası, tamirat parası vesaire.elektrik parası, tamirat parası vesaire. Hadi onlar için çalışıyorsun ama bunun dışında ne gazete okuyacaksın, ne mecmua okuyacaksın,Hadi onlar için çalışıyorsun ama bunun dışında ne gazete okuyacaksın, ne mecmua okuyacaksın, ne radyo dinleyeceksin, ne televizyona bakacaksın, ne misafirliğe gideceksin,ne radyo dinleyeceksin, ne televizyona bakacaksın, ne misafirliğe gideceksin, ne başka malâyâni boş işle uğraşacaksın; önce, hemen dinini öğreneceksin. ne başka malâyâni boş işle uğraşacaksın; önce, hemen dinini öğreneceksin.

Başka çare yok! Öncelikle, derhal! Birisi gelse sana bir araba hediye etse; Başka çare yok! Öncelikle, derhal!

Birisi gelse sana bir araba hediye etse;

"Al sana bir araba veriyorum." dese, "Al sana bir araba veriyorum." dese,

"Ben parasını vermedim, bu arabayı nereden alıyorum?" dersiniz. Diyelim; "Ben parasını vermedim, bu arabayı nereden alıyorum?" dersiniz. Diyelim;

"İşte biz bu mağazanın kapısından giren 100 bininci insana bir araba vermeyi konuşmuştuk,"İşte biz bu mağazanın kapısından giren 100 bininci insana bir araba vermeyi konuşmuştuk, sen de 100 bininci insan olarak ayağını attın." dediler. Gazeteciler resimlerini çektiler. sen de 100 bininci insan olarak ayağını attın." dediler. Gazeteciler resimlerini çektiler.

"E benim ehliyetim yok, araba kullanmasını bilmiyorum." Ne yaparsın? "E benim ehliyetim yok, araba kullanmasını bilmiyorum."

Ne yaparsın?

Hemen hevesle gidersin, bir şoförlük öğrenme kursuna yazılırsın; bir kitap alırsın, çalışırsın.Hemen hevesle gidersin, bir şoförlük öğrenme kursuna yazılırsın; bir kitap alırsın, çalışırsın. Bir ay içinde hemen bir ehliyet alırsın; "Arabam oldu, artık araba kullanacağım." dersin. Bir ay içinde hemen bir ehliyet alırsın; "Arabam oldu, artık araba kullanacağım." dersin.

Müslümansın, cennetin yolunda gideceksin;Müslümansın, cennetin yolunda gideceksin; Allah'ın dinini öğrenmen lazım, her şeyden önemli!Allah'ın dinini öğrenmen lazım, her şeyden önemli! Tabi gazetenin İslâmî olanını, haberin önemlisini almak lazım.Tabi gazetenin İslâmî olanını, haberin önemlisini almak lazım. Radyonun televizyonun İslâmîsi varsa kurmak lazım, dinlemek lazım.Radyonun televizyonun İslâmîsi varsa kurmak lazım, dinlemek lazım. Zaten o da yine öğretmek için çalışmalı. Zaten o da yine öğretmek için çalışmalı.

Biz ahaliye yükleniyoruz, biraz da insaflı olalım, yöneticilere yüklenelim. Biz ahaliye yükleniyoruz, biraz da insaflı olalım, yöneticilere yüklenelim.

Millet bu kadar dinden imandan habersiz, sen bu radyoda televizyonda şarkı mı okutturuyorsun?Millet bu kadar dinden imandan habersiz, sen bu radyoda televizyonda şarkı mı okutturuyorsun? Yakışır mı sana? Milletin reyiyle başa geçmişsin.Yakışır mı sana? Milletin reyiyle başa geçmişsin. Bu millete bu kadar zamanı israf ettirmekten vicdanın sızlamıyor mu? Mü'min misin kâfir misin? Bu millete bu kadar zamanı israf ettirmekten vicdanın sızlamıyor mu? Mü'min misin kâfir misin?

"Yok, ben de mü'minim; benim dedem hocaydı, vaizdi." "Yok, ben de mü'minim; benim dedem hocaydı, vaizdi."

Bu halk İslâm'ı bilmiyor. Hani yaygın eğitim?Bu halk İslâm'ı bilmiyor. Hani yaygın eğitim? Sen buna yarı beline kadar çıplak şarkıcı kadını çıkardığın zaman aklı fıttırıp gidiyor.Sen buna yarı beline kadar çıplak şarkıcı kadını çıkardığın zaman aklı fıttırıp gidiyor. Nefsi kabarıyor, günaha giriyor. Nefsi kabarıyor, günaha giriyor.

Yapılır mı bu? İyi bir şey yapsana! Bu kadar televizyon kanalı var, kanalizasyon kanalı gibi! Yapılır mı bu? İyi bir şey yapsana! Bu kadar televizyon kanalı var, kanalizasyon kanalı gibi!

Allah'ın kulları perişan. Allah'ın kullarının dini imanı öğrenmeye ihtiyacı var.Allah'ın kulları perişan. Allah'ın kullarının dini imanı öğrenmeye ihtiyacı var. Vakit kıymetli, ömür aziz, bir saniyesinin bile boş geçmemesi lazım. Her şey boş.Vakit kıymetli, ömür aziz, bir saniyesinin bile boş geçmemesi lazım. Her şey boş. Gazetelerde üç sayfa, dört sayfa spor haberleri.Gazetelerde üç sayfa, dört sayfa spor haberleri. Yerin dibine batsın bu topu, sporu, bilmem nesi!Yerin dibine batsın bu topu, sporu, bilmem nesi! Adamın birisi gelmiş, bakmış ki 22 kişi sahada koşturuyor. Adamın birisi gelmiş, bakmış ki 22 kişi sahada koşturuyor.

"Bunlar niye top peşinde koşturuyorlar? Ben hepsine birer tane top alayım da koşturmasınlar." demiş."Bunlar niye top peşinde koşturuyorlar? Ben hepsine birer tane top alayım da koşturmasınlar." demiş. 22 kişi top oynuyor, 22 bin kişi betonun üstüne oturuyor; basur illetine tutuluyor, hasta oluyor.22 kişi top oynuyor, 22 bin kişi betonun üstüne oturuyor; basur illetine tutuluyor, hasta oluyor. Şimdi bu sporun memleket sağlığına faydası ne? Hepsi basur illetine tutuldu, hepsi ishal oldu,Şimdi bu sporun memleket sağlığına faydası ne? Hepsi basur illetine tutuldu, hepsi ishal oldu, midesine ülser, gastrit saplandı, falanca yerine araz geldi, ayakları romatizma oldu.midesine ülser, gastrit saplandı, falanca yerine araz geldi, ayakları romatizma oldu. Adam deli divane, takımının rengini giymiş; kazaklar, külahlar.Adam deli divane, takımının rengini giymiş; kazaklar, külahlar. Bilmem neyin maskotuymuş, filancanın fedaisiymiş! Bilmem neyin maskotuymuş, filancanın fedaisiymiş!

Bakanlık var, Gençlik ve Spor Bakanlığı.Bakanlık var, Gençlik ve Spor Bakanlığı. 22 kişi için spor sahaları yapacağına 22 bin kişinin spor yapması için22 kişi için spor sahaları yapacağına 22 bin kişinin spor yapması için yeşil sahalar yap, güzel yerler yap. yeşil sahalar yap, güzel yerler yap. Bu şehirleri böyle doldurmuşsun, evler 11 kat, 12 kat, 15 kat; aşağıyı, güneşi görmüyor. Bu şehirleri böyle doldurmuşsun, evler 11 kat, 12 kat, 15 kat; aşağıyı, güneşi görmüyor. Bu insanların hâli ne olacak? Bu insanların hâli ne olacak? Geniş sahalar yap, parklar bahçeler yap, havayı temizle, 22 bin kişi spor yapsın. 22 kişi koşmak!Geniş sahalar yap, parklar bahçeler yap, havayı temizle, 22 bin kişi spor yapsın. 22 kişi koşmak! Bu kumar gibi bir şey. 22 kişi koşuyor, ötekiler parasını veriyor. Bu kumar gibi bir şey. 22 kişi koşuyor, ötekiler parasını veriyor. Milletin parasını almak için bir oyun. Millî sağlık değil ki bu. Milletin sağlığını düzeltmek değil ki. Milletin parasını almak için bir oyun. Millî sağlık değil ki bu. Milletin sağlığını düzeltmek değil ki.

Demek ki buradan yöneticilere de seslenmiş oluyoruz; milletin vaktini boşa geçirmeyin,Demek ki buradan yöneticilere de seslenmiş oluyoruz; milletin vaktini boşa geçirmeyin, ömrünü harcamayın, sağlığıyla oynamayın. ömrünü harcamayın, sağlığıyla oynamayın. Millete hizmet edecekseniz, Allah'ın rızasını kazanmak istiyorsanız elinizdeki imkân ve vasıtalarıMillete hizmet edecekseniz, Allah'ın rızasını kazanmak istiyorsanız elinizdeki imkân ve vasıtaları Allah'ın rızasına uygun, milletin lehine ve faydasına kullanın. İşin doğrusu bu.Allah'ın rızasına uygun, milletin lehine ve faydasına kullanın. İşin doğrusu bu. Bir taraftan halkımıza çatıyoruz.Bir taraftan halkımıza çatıyoruz. Herhalde bizi kimse sevmez, dokuz köyden kovuluruz.Herhalde bizi kimse sevmez, dokuz köyden kovuluruz. Hem size çatıyoruz hem yukarıya hem aşağıya; bakalım. Hem size çatıyoruz hem yukarıya hem aşağıya; bakalım.

Allah hepimizi sevsin! Allah hepimizi sevsin!

Üçüncü hadîs-i şerîf. 49. sayfanın 1. hadisine geçmiş olduk. Üçüncü hadîs-i şerîf. 49. sayfanın 1. hadisine geçmiş olduk.

İzâ rakibtüm hâzihi'd-devâbbe fea'tûhâ hazzahâ mine'l-menâzili ve lâ tekûnû aleyhâ şeyâtîn. İzâ rakibtüm hâzihi'd-devâbbe fea'tûhâ hazzahâ mine'l-menâzili ve lâ tekûnû aleyhâ şeyâtîn.

Ebu Hüreyre radıyallahu anh'ten Deylemî ve Dârekutnî rivayet etmişlerEbu Hüreyre radıyallahu anh'ten Deylemî ve Dârekutnî rivayet etmişler -rahmetullahi aleyhimâ ve radıyallahu anhu-. -rahmetullahi aleyhimâ ve radıyallahu anhu-. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve âlihi ve selleme teslimen kesîrâ şöyle buyuruyor: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve âlihi ve selleme teslimen kesîrâ şöyle buyuruyor:

"Şu binek hayvanlarına bindiğiniz zaman, konaklama yerlerinde bu hayvancıkların nasiplerini verin."Şu binek hayvanlarına bindiğiniz zaman, konaklama yerlerinde bu hayvancıkların nasiplerini verin. Kendinizi bunların üzerinde şeytanlar durumuna düşürmeyin. Bunların üzerine binen şeytanlar olmayın." Kendinizi bunların üzerinde şeytanlar durumuna düşürmeyin. Bunların üzerine binen şeytanlar olmayın."

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ne demek istiyor? Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ne demek istiyor?

Bu bindiğiniz atların, merkeplerin, develerin -bulunulan yere ve zamana göre hangi hayvanı kullanıyorsaBu bindiğiniz atların, merkeplerin, develerin -bulunulan yere ve zamana göre hangi hayvanı kullanıyorsa o hayvanın- hakkını verin. Yolculukta, konaklama yerine geldiğiniz zaman o da dinlensin.o hayvanın- hakkını verin. Yolculukta, konaklama yerine geldiğiniz zaman o da dinlensin. Üstünden inin, yükünü indirin; sulayın, otlatın, dinlendirin.Üstünden inin, yükünü indirin; sulayın, otlatın, dinlendirin. Bu hayvancağızı da rahatlatın, bunun da hakkını verin.Bu hayvancağızı da rahatlatın, bunun da hakkını verin. Dinlenmede, konaklama yerinde nasibi neyse, hakkı neyse onu verin. Dinlenmede, konaklama yerinde nasibi neyse, hakkı neyse onu verin. Bunların üstüne binen şeytanlar durumuna gelmeyin. Efendimiz ne demiş oluyor? Bunların üstüne binen şeytanlar durumuna gelmeyin.

Efendimiz ne demiş oluyor?

Bir bineğe binip de hayvana merhamet etmeyen, -o devrin imkânlarına göre-Bir bineğe binip de hayvana merhamet etmeyen, -o devrin imkânlarına göre- ona hakkını vermeyen, onu dinlendirmeyen, onu sulamayan, onu doyurmayan süvari şeytan gibi oluyor. ona hakkını vermeyen, onu dinlendirmeyen, onu sulamayan, onu doyurmayan süvari şeytan gibi oluyor.

E hani müslümandı bu? E hani müslümandı bu?

Peygamber Efendimiz ona hitap ettiğine göre, nasihat ettiğine görePeygamber Efendimiz ona hitap ettiğine göre, nasihat ettiğine göre müslüman ama insanların da şeytanları olduğunu biliyoruz.müslüman ama insanların da şeytanları olduğunu biliyoruz. Demek ki şeytanî bir şey yapmış oluyor,Demek ki şeytanî bir şey yapmış oluyor, insanî bir şey yapmamış oluyor, rahmanî bir şey yapmamış oluyor. insanî bir şey yapmamış oluyor, rahmanî bir şey yapmamış oluyor.

İslâm'ı görüyor musunuz? İslâm'ın güzelliğini buradan anlıyor musunuz?İslâm'ı görüyor musunuz? İslâm'ın güzelliğini buradan anlıyor musunuz? Hayvanın hakkını bile nasıl koruyor.Hayvanın hakkını bile nasıl koruyor. Peygamber Efendimiz hayvanı koruyor da, hayvanın hukukuna riayet etmeyen insana;Peygamber Efendimiz hayvanı koruyor da, hayvanın hukukuna riayet etmeyen insana; "Şeytan gibi olursun ha!" diye tehditli söz söylemiş oluyor. İslâm böyle."Şeytan gibi olursun ha!" diye tehditli söz söylemiş oluyor. İslâm böyle. Eteğinin üstüne yatan bir kediyi bile yerinden etmemek içinEteğinin üstüne yatan bir kediyi bile yerinden etmemek için "hayvanın uykusu bölünmesin, bozulmasın" diye eteğini kesmiş. Şu zarafeti görebiliyor musunuz?"hayvanın uykusu bölünmesin, bozulmasın" diye eteğini kesmiş. Şu zarafeti görebiliyor musunuz? Kedi yatmış, eteğinin üstünde mışıl mışıl uyuyor.Kedi yatmış, eteğinin üstünde mışıl mışıl uyuyor. Çekiverse hayvan hop yuvarlanacak, başkaları da gülecek.Çekiverse hayvan hop yuvarlanacak, başkaları da gülecek. İnsanın hoşuna da gider; hayvan amma yuvarlandı be!İnsanın hoşuna da gider; hayvan amma yuvarlandı be! Ama öyle yapmıyor; "Bu hayvancağızın uykusunu bölmeyeyim." diye eteğini kesiyor.Ama öyle yapmıyor; "Bu hayvancağızın uykusunu bölmeyeyim." diye eteğini kesiyor. Şu insanlığı görüyor musunuz?Şu insanlığı görüyor musunuz? Uçamayan hayvanları korumak için ayağı kanadı kırık, yaralı leylekler için vakıf tesis ediyor.Uçamayan hayvanları korumak için ayağı kanadı kırık, yaralı leylekler için vakıf tesis ediyor. İslâm'ın güzelliğini, İslâm'ın merhametini düşünebiliyor musunuz? İslâm'ın güzelliğini, İslâm'ın merhametini düşünebiliyor musunuz?

Biz yedi asır Saray-Bosna'da hâkim olmuşuz. Yedi asır orada Bosna beylerbeyimiz bulunmuş,Biz yedi asır Saray-Bosna'da hâkim olmuşuz. Yedi asır orada Bosna beylerbeyimiz bulunmuş, ordugâh bulunmuş, oraları İslâm diyarı olarak kalmış ve oradan Macaristan'a Viyana'ya,ordugâh bulunmuş, oraları İslâm diyarı olarak kalmış ve oradan Macaristan'a Viyana'ya, Avusturya'ya kadar cihat etmişiz.Avusturya'ya kadar cihat etmişiz. İstanbul İslâm beldesi, Edirne hudut, öbür tarafı Bulgaristan gibiİstanbul İslâm beldesi, Edirne hudut, öbür tarafı Bulgaristan gibi -o zaman orası İslâm beldesiymiş.- -o zaman orası İslâm beldesiymiş.- Biz bu Sırplar'ın, bu vahşilerin, bu alçakların, bu hainlerin analarına babalarına, kiliselerine,Biz bu Sırplar'ın, bu vahşilerin, bu alçakların, bu hainlerin analarına babalarına, kiliselerine, dinlerine papazlarına hayat hakkı vermişiz; yaşamışlar, bu güne gelmişler.dinlerine papazlarına hayat hakkı vermişiz; yaşamışlar, bu güne gelmişler. Teşekkür etmeleri gerekirken şimdi yaptıklarına bak! Teşekkür etmeleri gerekirken şimdi yaptıklarına bak! Biz kuvvetliyken, Osmanlı ordusu mızrak ormanı gibi 200 bin kişilik ordu iken,Biz kuvvetliyken, Osmanlı ordusu mızrak ormanı gibi 200 bin kişilik ordu iken, rap rap rap geçip Saray Bosna'dan Budapeşte üzerine, rap rap rap geçip Saray Bosna'dan Budapeşte üzerine, Budin üzerine giderken buralarda hiçbir Sırp bırakmayabilirdi. Budin üzerine giderken buralarda hiçbir Sırp bırakmayabilirdi.

Doğrusu ben zaman zaman; "Keşke bırakmasaydı." diyorum.Doğrusu ben zaman zaman; "Keşke bırakmasaydı." diyorum. Yani şöyle yapabilirdi: Hepsini alırdı, Anadolu'ya sürerdi, Yani şöyle yapabilirdi: Hepsini alırdı, Anadolu'ya sürerdi, her bir köye üç tanesini, beş tanesini verirdi. "Bunları, bu kerataları müslüman edin." derdi; her bir köye üç tanesini, beş tanesini verirdi. "Bunları, bu kerataları müslüman edin." derdi; hepsi müslüman olurdu, âhiretleri de kurtulurdu. Böyle cehennem kütüğü, odunu olmazlardı.hepsi müslüman olurdu, âhiretleri de kurtulurdu. Böyle cehennem kütüğü, odunu olmazlardı. Yapmamışlar veya yapamamışlar veya kusur işlemişler veya başka sebepler var;Yapmamışlar veya yapamamışlar veya kusur işlemişler veya başka sebepler var; dinde zorlamak yok, din zorlamayla değil sevdirerek olacak. dinde zorlamak yok, din zorlamayla değil sevdirerek olacak.

Sahabeden birisinin iki çocuğu gayrimüslimmiş, hıristiyanmış.Sahabeden birisinin iki çocuğu gayrimüslimmiş, hıristiyanmış. Onları İslâm'a sokmak için "Babalık haklarımı helal etmem, müslüman olacaksınız." diye baskı yapmış.Onları İslâm'a sokmak için "Babalık haklarımı helal etmem, müslüman olacaksınız." diye baskı yapmış. Bu haber Resûlullah Efendimiz'e ulaşınca babaya şöyle buyurmuş: Bu haber Resûlullah Efendimiz'e ulaşınca babaya şöyle buyurmuş:

Lâ ikrâhe fi'd-dîn. "Dinde zorlama yoktur." Lâ ikrâhe fi'd-dîn. "Dinde zorlama yoktur."

"Zorlama! Kendi aklıyla anlarsa anlasın, anlamazsa zorlama." "Zorlama! Kendi aklıyla anlarsa anlasın, anlamazsa zorlama."

"Yâ Resûlallah! Ben kendi ciğerparem, kendi vücudumdan birer parça olan"Yâ Resûlallah! Ben kendi ciğerparem, kendi vücudumdan birer parça olan bu evlatlarımın cehennemde yanmasını istemiyorum." "E istemiyorsun ama zorlamak da yok." bu evlatlarımın cehennemde yanmasını istemiyorum."

"E istemiyorsun ama zorlamak da yok."

Zorlayınca iman olmaz. Kendisi anlayacak, kendisi imana gelecek.Zorlayınca iman olmaz. Kendisi anlayacak, kendisi imana gelecek. O zaman fayda görür. Taşıma suyla değirmen dönmez. Ama ne yapabilirdik? O zaman fayda görür. Taşıma suyla değirmen dönmez.

Ama ne yapabilirdik?

İslâm'ın güzelliğini anlatıp müslüman edebilirdik.İslâm'ın güzelliğini anlatıp müslüman edebilirdik. Her işi bırakırdık, insanları müslüman etmeye çalışırdık. İslâm'ı anlatmaya çalışırdık. Her işi bırakırdık, insanları müslüman etmeye çalışırdık. İslâm'ı anlatmaya çalışırdık. İslâm'ı anlatmaya çalışsak İslâm'ın güzelliğini gören müslüman olur,İslâm'ı anlatmaya çalışsak İslâm'ın güzelliğini gören müslüman olur, "Ha ben bu işi böyle bilmiyordum." der. Geçen gün bir mühendis talebem geldi. "Ha ben bu işi böyle bilmiyordum." der.

Geçen gün bir mühendis talebem geldi.

"Hocam! Benim çok yumuşak bir huyum var. Her şeye acırım."Hocam! Benim çok yumuşak bir huyum var. Her şeye acırım. Bir de tebliğci bir ruhum var, tebliğ ediyorum." diyor. Bir de tebliğci bir ruhum var, tebliğ ediyorum." diyor.

Modern bir dairede çalışıyor; mini etekli kızlar var, Avrupa, Amerika görmüş münevver kimseler var.Modern bir dairede çalışıyor; mini etekli kızlar var, Avrupa, Amerika görmüş münevver kimseler var. Herkese İslâm'ı anlata anlata birçok kimsenin doğru yola gelmesine vesile olmuş, sebep olmuş. Herkese İslâm'ı anlata anlata birçok kimsenin doğru yola gelmesine vesile olmuş, sebep olmuş.

Muhterem kardeşlerim! Çoğu kimse İslâm'ı bilmiyor.Muhterem kardeşlerim!

Çoğu kimse İslâm'ı bilmiyor.
İslâm deyince kafalarında yanlış şeyler var, onun için düşman oluyorlar.İslâm deyince kafalarında yanlış şeyler var, onun için düşman oluyorlar. İslâm'ın güzelliğini, İslâm'ın hakikatini, İslâmî gerçekleri onlara anlatmakta çok gayret etmemiz lazım. İslâm'ın güzelliğini, İslâm'ın hakikatini, İslâmî gerçekleri onlara anlatmakta çok gayret etmemiz lazım.

Biz Avustralya'da arabalarımızla bir şehirden bir şehre giderken mola verdik.Biz Avustralya'da arabalarımızla bir şehirden bir şehre giderken mola verdik. Oraya kovboy şapkası gibi koca şapkalı, uzun boylu bir adam geldi. Hıristiyan misyoneriymiş;Oraya kovboy şapkası gibi koca şapkalı, uzun boylu bir adam geldi. Hıristiyan misyoneriymiş; bize Hıristiyanlığı telkin etmeye kalktı.bize Hıristiyanlığı telkin etmeye kalktı. Biz dört-beş araba park bahçe gibi bir yerde mola vermişiz, abdest aldık namaz kılıyoruz.Biz dört-beş araba park bahçe gibi bir yerde mola vermişiz, abdest aldık namaz kılıyoruz. Bize Hıristiyanlığı telkin etmeye geldi. Böyle çalışıyorlar. Türkiye'nin birçok yerinde çalışıyorlar.Bize Hıristiyanlığı telkin etmeye geldi. Böyle çalışıyorlar. Türkiye'nin birçok yerinde çalışıyorlar. Kolejler açmışlar, üniversiteler açmışlar.Kolejler açmışlar, üniversiteler açmışlar. Şu Boğaziçi Üniversitesi'nin olduğu yer, Amerikan kız koleji, Amerikan erkek koleji, Şu Boğaziçi Üniversitesi'nin olduğu yer, Amerikan kız koleji, Amerikan erkek koleji, Robert koleji dediğimiz yerler misyoner okuluydu.Robert koleji dediğimiz yerler misyoner okuluydu. Açmışlar ve Sırp militanları, Bulgar militanları, Yunan militanları o mekteplerde yetiştirmişler.Açmışlar ve Sırp militanları, Bulgar militanları, Yunan militanları o mekteplerde yetiştirmişler. Memleketimizdeki azınlıkları azdırıp isyan ettirip kan döktürten onlar!Memleketimizdeki azınlıkları azdırıp isyan ettirip kan döktürten onlar! Çalışmış çabalamışlar. Müslümanlar çalışmıyor. Neden? Çalışmış çabalamışlar. Müslümanlar çalışmıyor.

Neden?

Dinini bilmiyor. Ne yapması gerektiğini bilmiyor. Feleğini şaşırmış.Dinini bilmiyor. Ne yapması gerektiğini bilmiyor. Feleğini şaşırmış. Müslümanın bir şeyden haberi yok. Müslümanın bir şeyden haberi yok. Lehine ve aleyhine olan şeyden, yarın kendisine bir zarar gelecek mi, ondan haberi yok. Lehine ve aleyhine olan şeyden, yarın kendisine bir zarar gelecek mi, ondan haberi yok.

Bak millet bir yerde şu fabrika kurulsun kurulmasın kıyameti koparıyor. Neden? Bak millet bir yerde şu fabrika kurulsun kurulmasın kıyameti koparıyor.

Neden?

"Yarın sıhhatimiz bozulur." diye. "Yarın sıhhatimiz bozulur." diye.

Müslüman dış politikayı takip etmez, iç politikayı takip etmez, ekonomiyi takip etmez,Müslüman dış politikayı takip etmez, iç politikayı takip etmez, ekonomiyi takip etmez, İslâm dininin esaslarını bilmez, müslümanların kardeş olduğunu düşünmez,İslâm dininin esaslarını bilmez, müslümanların kardeş olduğunu düşünmez, İslâm için çalışması gerektiğini düşünmez.İslâm için çalışması gerektiğini düşünmez. Böyle boş kafalı yığınlar; bir milyar, bir buçuk milyar müslüman var ama boş, şuurluları da var ama az.Böyle boş kafalı yığınlar; bir milyar, bir buçuk milyar müslüman var ama boş, şuurluları da var ama az. Hepsinin şuurlu olması lazım, hepsi şuurlu değil. Onun için ortada bir şey yok. Hepsinin şuurlu olması lazım, hepsi şuurlu değil. Onun için ortada bir şey yok.

Türkiye bir İslâm devleti, ahalisi müslüman ama birçok yerde yapılan işler İslâm'a uygun değil.Türkiye bir İslâm devleti, ahalisi müslüman ama birçok yerde yapılan işler İslâm'a uygun değil. Bir hanım, başı örtülü olarak derse giremiyor, avukat olsa avukatlık yapamıyor.Bir hanım, başı örtülü olarak derse giremiyor, avukat olsa avukatlık yapamıyor. Mesela en basit, bildiğiniz misalleri söylememiz gerekirse;Mesela en basit, bildiğiniz misalleri söylememiz gerekirse; Bunun yolu yöntemi nedir? Ahali bulamamış. Bunun yolu yöntemi nedir? Ahali bulamamış.

"Konaklama yerlerinde, üzerine bindiğiniz hayvanların haklarını, nasiplerini verin."Konaklama yerlerinde, üzerine bindiğiniz hayvanların haklarını, nasiplerini verin. Onların üzerlerine binen şeytanlar durumunda olmayın." diyor Peygamber Efendimiz.Onların üzerlerine binen şeytanlar durumunda olmayın." diyor Peygamber Efendimiz. Hayvanlara da insanlara da herkese hürmet, sevgi, saygı, acımak,Hayvanlara da insanlara da herkese hürmet, sevgi, saygı, acımak, her hak sahibine hakkını vermek; İslâm'ın ana şiarı bu. her hak sahibine hakkını vermek; İslâm'ın ana şiarı bu.

Bir de herkes İslâm'ın bu güzel tarafını söyler. Televizyonda benden konuşma isteseler; Bir de herkes İslâm'ın bu güzel tarafını söyler. Televizyonda benden konuşma isteseler;

"Hocam! Müsamahadan bahset, sevgiden bahset. Yunus ne demiş? Mevlânâ ne demiş?"Hocam! Müsamahadan bahset, sevgiden bahset. Yunus ne demiş? Mevlânâ ne demiş? Sevgi, muhabbet ve müsamahayı anlat." Sevgi, muhabbet ve müsamahayı anlat."

İyi ama o müsamaha senin anladığın mânada müsamaha değil ki!İyi ama o müsamaha senin anladığın mânada müsamaha değil ki! Yunus Emre sağ olsaydı seni sopayla kovalardı. Mevlânâ sağ olsaydı senin canına okurdu.Yunus Emre sağ olsaydı seni sopayla kovalardı. Mevlânâ sağ olsaydı senin canına okurdu. Mevlânâ'nın müsamahası sana değil ki! O küfrüne, içkisine, zinasına müsamaha istiyor. Mevlânâ'nın müsamahası sana değil ki! O küfrüne, içkisine, zinasına müsamaha istiyor.

Olmaz! İslâm'ın güzel taraflarından bir tanesi de şudur ki sosyete dini değildir.Olmaz! İslâm'ın güzel taraflarından bir tanesi de şudur ki sosyete dini değildir. El bebek gül bebek dini değildir. Haksızlık yapıldığı zaman onun cevabını verir. El bebek gül bebek dini değildir. Haksızlık yapıldığı zaman onun cevabını verir.

Sen misin Bosna başkanının yardımcısını öldüren? Ertesi gün cezasının verilmesi lazım. Sen misin Bosna başkanının yardımcısını öldüren? Ertesi gün cezasının verilmesi lazım.

"Ben bunun cezasının infazını görmek istiyorum." diye bir buçuk milyar İslâm âlemi"Ben bunun cezasının infazını görmek istiyorum." diye bir buçuk milyar İslâm âlemi ayağa kalkmıyorsa o İslâm alemi değil. Neden? ayağa kalkmıyorsa o İslâm alemi değil.

Neden?

Bak orada kardeşleri öldürülüyor, aldırmıyor.Bak orada kardeşleri öldürülüyor, aldırmıyor. Yarın kendisiyle ilgili bir şey olsa ötekiler aldırmayacaklar; Yarın kendisiyle ilgili bir şey olsa ötekiler aldırmayacaklar;

"Bunlar ne biçim müslüman kardeş, bizim yardımımıza koşmuyor." diyeceksin."Bunlar ne biçim müslüman kardeş, bizim yardımımıza koşmuyor." diyeceksin. Sen onların yardımına koşmadın ki onlar senin yardımına koşsun. Sen onların yardımına koşmadın ki onlar senin yardımına koşsun.

Hatta yıllar yılı aksini yapmışız. İsrail harp çıkarmış, Araplar'ın ülkelerini almış; İsrail'i tanımışız.Hatta yıllar yılı aksini yapmışız. İsrail harp çıkarmış, Araplar'ın ülkelerini almış; İsrail'i tanımışız. Fransa gelmiş, Cezayir'i işgal etmiş. Cezayir bizim topraklarımızdı. Fransa gelmiş, Cezayir'i işgal etmiş. Cezayir bizim topraklarımızdı. Cezayir ahalisi kurtuluş mücadelesi veriyor, Fransızlar'ı defetmeye kalkıyor,Cezayir ahalisi kurtuluş mücadelesi veriyor, Fransızlar'ı defetmeye kalkıyor, kendi istiklalini elde etmeye çalışıyor; biz Cezayir'in karşısında Fransızlar'ı tutuyoruz.kendi istiklalini elde etmeye çalışıyor; biz Cezayir'in karşısında Fransızlar'ı tutuyoruz. İnsan utanır, yerin dibine geçer! Bu senin eski ülken.İnsan utanır, yerin dibine geçer! Bu senin eski ülken. Bu da istila eden, senin eski düşmanın, senin ülkeni koparıp kendisine almıştı.Bu da istila eden, senin eski düşmanın, senin ülkeni koparıp kendisine almıştı. Sen şimdi nasıl Fransız'ı tutabilirsin? Nato'ymuş! Nato kafa, nato mermer! Böyle şey mi olur? Sen şimdi nasıl Fransız'ı tutabilirsin?

Nato'ymuş! Nato kafa, nato mermer! Böyle şey mi olur?

"Bu benim eski toprağımdır, hürriyetini istiyor, insanların hakları ve hürriyetleri önemlidir."Bu benim eski toprağımdır, hürriyetini istiyor, insanların hakları ve hürriyetleri önemlidir. Ben hak ve hürriyet taraftarıyım. Evet, böyle olacak. Çekil oradan!" diyeceksin. Ben hak ve hürriyet taraftarıyım. Evet, böyle olacak. Çekil oradan!" diyeceksin.

Velâ terkenû ile'l-lezîne zalemû fe-temessekümü'n-nâr.Velâ terkenû ile'l-lezîne zalemû fe-temessekümü'n-nâr. "Zalimlere meyletmeyin, sonra size de Allah'ın azabı erişir,"Zalimlere meyletmeyin, sonra size de Allah'ın azabı erişir, cehenneme düşerseniz, yanarsınız." buyuruyor. cehenneme düşerseniz, yanarsınız." buyuruyor.

Zalime iltifat yok, zalime meyletmek yok, zalime destek olmak yok!Zalime iltifat yok, zalime meyletmek yok, zalime destek olmak yok! Bir müslüman ölse, öleceğini bilse bile zalimi desteklemez. Bir müslüman ölse, öleceğini bilse bile zalimi desteklemez.

Peygamber Efendimiz'in mübarek ashabından -rıdvanullahi aleyhim ecmain-Peygamber Efendimiz'in mübarek ashabından -rıdvanullahi aleyhim ecmain- bir kadın bir yahudi kalesine mal satmaya gitmiş. bir kadın bir yahudi kalesine mal satmaya gitmiş. Artık çölde ne mal yapmışsa peynir mi, et mi, başka bir şey mi onu satmaya gitmiş.Artık çölde ne mal yapmışsa peynir mi, et mi, başka bir şey mi onu satmaya gitmiş. Açık pazarı var, kalenin kapıları açılmış. Kadın müslüman, kale yahudi kalesi.Açık pazarı var, kalenin kapıları açılmış. Kadın müslüman, kale yahudi kalesi. Medine'nin etrafında birçok yahudi kalesi vardı, onlardan birisi. Medine'nin etrafında birçok yahudi kalesi vardı, onlardan birisi. Kalenin kapıları açılmış, pazar kurulmuş, bedevî bir kadın da gelmiş, malını oraya koymuş.Kalenin kapıları açılmış, pazar kurulmuş, bedevî bir kadın da gelmiş, malını oraya koymuş. Çarşamba pazarı gibi bir yer, orada malını satacak. Çarşamba pazarı gibi bir yer, orada malını satacak.

Yahudi hainin birisi geliyor, arka taraftan kadının eteğini dikenle üst tarafa tutturuyor.Yahudi hainin birisi geliyor, arka taraftan kadının eteğini dikenle üst tarafa tutturuyor. Geçiyorlar karşısına, kadıncağızın kalkmasını bekliyorlar.Geçiyorlar karşısına, kadıncağızın kalkmasını bekliyorlar. Kadıncağız ayağa kalktığı zaman eteği yukarıya gizlice iliştirilmiş olduğundanKadıncağız ayağa kalktığı zaman eteği yukarıya gizlice iliştirilmiş olduğundan eteği açılıyor, ayakları görünüyor.eteği açılıyor, ayakları görünüyor. Onlar da yaptıkları bu rezalete edepsizliğe gülüşmeye başlıyorlar. Kadın bunun üzerine; Onlar da yaptıkları bu rezalete edepsizliğe gülüşmeye başlıyorlar. Kadın bunun üzerine;

"Bu ırz düşmanlarına, namus düşmanlarına karşı yok mu benim imdadıma yetişecek?" diyor, bağırıyor, imdat istiyor. "Bu ırz düşmanlarına, namus düşmanlarına karşı yok mu benim imdadıma yetişecek?" diyor, bağırıyor, imdat istiyor.

Orada bir müslüman erkek daha varmış; o pazar yerine, o yahudi kalesine mal satmaya gelmiş.Orada bir müslüman erkek daha varmış; o pazar yerine, o yahudi kalesine mal satmaya gelmiş. O imdadına yetişiyor. Ötekiler kalabalık, bu bir kişi; mücadele sonunda adam şehit oluyor.O imdadına yetişiyor. Ötekiler kalabalık, bu bir kişi; mücadele sonunda adam şehit oluyor. Ama şehit olacağını bile bile tek kişi olduğu halde haksızlığın karşısında duruyor. Ama şehit olacağını bile bile tek kişi olduğu halde haksızlığın karşısında duruyor.

Bu İslâm ahlâkı, sahabe ahlâkı.Bu İslâm ahlâkı, sahabe ahlâkı. Ve biz bu ahlâkı kaybettiğimiz için Allah bizden yardımını çekti ve düşmanlar bize galebe çalıyor.Ve biz bu ahlâkı kaybettiğimiz için Allah bizden yardımını çekti ve düşmanlar bize galebe çalıyor. Biz ölümden korkmasak; "Her ne pahasına olursa zalimin karşısına çıkarım, Biz ölümden korkmasak; "Her ne pahasına olursa zalimin karşısına çıkarım, ona haddini bildiririm, kafasını dağıtırım!" diyebilsek hiçbir yerde zalim yetişemez.ona haddini bildiririm, kafasını dağıtırım!" diyebilsek hiçbir yerde zalim yetişemez. Çünkü zulmün yetişmesi, yeşermesi, büyümesi için bir dalkavukluk ortamı olması lazım.Çünkü zulmün yetişmesi, yeşermesi, büyümesi için bir dalkavukluk ortamı olması lazım. Dalkavukluk olmayınca, zulümle mücadele ortamı olunca zulüm yetişmez.Dalkavukluk olmayınca, zulümle mücadele ortamı olunca zulüm yetişmez. Hastalıkla mikropla mücadele ortamında mikrobun üreyemediği gibi.Hastalıkla mikropla mücadele ortamında mikrobun üreyemediği gibi. İlacın dezenfektasyonunun yapıldığı yerde mikrobun öldüğü gibi, gelişemediği gibi. İlacın dezenfektasyonunun yapıldığı yerde mikrobun öldüğü gibi, gelişemediği gibi.

Müslüman zalimle uğraşacak, haksızlığın karşısına çıkacak.Müslüman zalimle uğraşacak, haksızlığın karşısına çıkacak. Bir haksızlık yapıldı mı bütün müslümanları ayakta göreceksin, konuşuyor göreceksin,Bir haksızlık yapıldı mı bütün müslümanları ayakta göreceksin, konuşuyor göreceksin, tenkit ediyor göreceksin, zalime nasihat ediyor göreceksin.tenkit ediyor göreceksin, zalime nasihat ediyor göreceksin. Zalimin yanında yer alırsa o da zalimle beraber cehenneme atılır ve yanar. Zalimin yanında yer alırsa o da zalimle beraber cehenneme atılır ve yanar.

Bir müslüman erkek ölüyor, kabre konuluyor.Bir müslüman erkek ölüyor, kabre konuluyor. Kabre girer girmez başına bir ateşten topuz vuruluyor, beyni parça parça dağılıyorKabre girer girmez başına bir ateşten topuz vuruluyor, beyni parça parça dağılıyor ve kabrin içi ateş doluyor, duman doluyor. ve kabrin içi ateş doluyor, duman doluyor.

"Ey melekler! Ben müslümanım niye beni azaplandırıyorsunuz?"Ey melekler! Ben müslümanım niye beni azaplandırıyorsunuz? Ben müslümanım, lâ ilâhe illallah ehliyim, kâfir değilim, müşrik değilim." diye itiraz ediyor. Ben müslümanım, lâ ilâhe illallah ehliyim, kâfir değilim, müşrik değilim." diye itiraz ediyor.

"Sen müslümandın ama bir yerden geçiyordun, orada müşrikler bir müslümana"Sen müslümandın ama bir yerden geçiyordun, orada müşrikler bir müslümana ezâ cefa ediyorlardı, sen zalimlere dur demedin, müslümanın yardımına koşmadın; ceza bundan." diyorlar. ezâ cefa ediyorlardı, sen zalimlere dur demedin, müslümanın yardımına koşmadın; ceza bundan." diyorlar.

Müslüman cehenneme girer mi? Müslüman kabir azabı görür mü? Müslüman cayır cayır yanar mı? Müslüman cehenneme girer mi? Müslüman kabir azabı görür mü? Müslüman cayır cayır yanar mı?

Yanar. Neden yanar? Yanar.

Neden yanar?

Vazifelerini yapmadığı için.Vazifelerini yapmadığı için. Yapılacak vazifeler var, o vazifeler mühim vazifeler, onlar yapılmadığı zamanYapılacak vazifeler var, o vazifeler mühim vazifeler, onlar yapılmadığı zaman insan sorumlu olur ve hatta bütün toplum sorumlu olur.insan sorumlu olur ve hatta bütün toplum sorumlu olur. Bela hepsine umumî gelir; zalime de gelir, zalime ses çıkarmayana da gelir,Bela hepsine umumî gelir; zalime de gelir, zalime ses çıkarmayana da gelir, zalime yardım edene de gelir, "Boşver, aldırma, neme lazım" diyene de gelir. zalime yardım edene de gelir, "Boşver, aldırma, neme lazım" diyene de gelir. Onun için durmamak lazım, söylemek lazım. Onun için durmamak lazım, söylemek lazım.

Müslümanlar cahil oldukları, koyun sürüsü gibi oldukları için bu anlayışa bu terbiyeye erememişler.Müslümanlar cahil oldukları, koyun sürüsü gibi oldukları için bu anlayışa bu terbiyeye erememişler. Eremedikleri için de -dünyanın hiçbir yerinde- ne yardımlaşabiliyorlar,Eremedikleri için de -dünyanın hiçbir yerinde- ne yardımlaşabiliyorlar, ne emperyalizmin baskısından kurtulabiliyorlar, ne de zalimlere dur diyebiliyorlar.ne emperyalizmin baskısından kurtulabiliyorlar, ne de zalimlere dur diyebiliyorlar. Böyle gümbürtü gidiyor. Böyle gümbürtü gidiyor.

Somali'de Amerikalılar çıkarma yapmış. Amerikalılar çıkarma yapmadan evvel nasıldı? Somali'de Amerikalılar çıkarma yapmış.

Amerikalılar çıkarma yapmadan evvel nasıldı?

Orada yine zalimler vardı, onlar da yine müslümanları eziyordu, öldürüyorlardı.Orada yine zalimler vardı, onlar da yine müslümanları eziyordu, öldürüyorlardı. Benim Avustralya'dan tanıdığım Somalililer var, Avustralya'ya kaçmışlar;Benim Avustralya'dan tanıdığım Somalililer var, Avustralya'ya kaçmışlar; "Memleketimizde zalim bir idare var, terör estiriyor, "Memleketimizde zalim bir idare var, terör estiriyor, biz orada barınamıyoruz." diye sığınma hakkı istemişler. biz orada barınamıyoruz." diye sığınma hakkı istemişler. Avustralya da bunları mülteci olarak kabul etmiş.Avustralya da bunları mülteci olarak kabul etmiş. Onlar söylüyorlardı. "Somali'nin başında gaddar, zalim insanlar var." diyordu. Onlar söylüyorlardı. "Somali'nin başında gaddar, zalim insanlar var." diyordu.

Bir vücut ki kesilen yarayı tedavi edemiyor, ölür.Bir vücut ki kesilen yarayı tedavi edemiyor, ölür. Bir teşkilat, bir toplum ki bir hastalığı tedavi edemiyor; başındaki bir uyuz, uyuşuk, zalim,Bir teşkilat, bir toplum ki bir hastalığı tedavi edemiyor; başındaki bir uyuz, uyuşuk, zalim, kendi menfaatlerine aykırı, kötü, istismarcı, rüşvetçikendi menfaatlerine aykırı, kötü, istismarcı, rüşvetçi veya menfi bir adamı değiştiremiyor; bunda hayır olmaz. veya menfi bir adamı değiştiremiyor; bunda hayır olmaz.

Efdalü'l-cihâdi men kâle kelimete hakkin inde sultânin câir.Efdalü'l-cihâdi men kâle kelimete hakkin inde sultânin câir. "En faziletli, en üstün, en sevaplı cihat zalim hükümdarın karşısında takır takır hakkı söylemektir." "En faziletli, en üstün, en sevaplı cihat zalim hükümdarın karşısında takır takır hakkı söylemektir."

Ölümden korkmamaktır, hapisten korkmamaktır. Söylemezsen o zalim zulme devam eder.Ölümden korkmamaktır, hapisten korkmamaktır. Söylemezsen o zalim zulme devam eder. Söyleyeceksin! Hiç kimse de destek olmayacak. Yüz bulamayacak, yüz bulamaması lazım. Söyleyeceksin! Hiç kimse de destek olmayacak. Yüz bulamayacak, yüz bulamaması lazım.

Emevî hükümdarlarından birisi Medine-i Münevvere'ye gelmiş. İyi, mâşaallah!Emevî hükümdarlarından birisi Medine-i Münevvere'ye gelmiş. İyi, mâşaallah! Medine'ye, Peygamber Efendimiz'in şehrini ziyarete gelmiş; o da bir derece.Medine'ye, Peygamber Efendimiz'in şehrini ziyarete gelmiş; o da bir derece. Sabahleyin tatlı yumuşak yatağından kalkmış; Sabahleyin tatlı yumuşak yatağından kalkmış;

"Bir alim bulun getirin de bana hadis okusun." demiş. "Bir alim bulun getirin de bana hadis okusun." demiş.

Beyzademize hadis okuyacak. Yatağından kalkmış, canı hadis istemiş.Beyzademize hadis okuyacak. Yatağından kalkmış, canı hadis istemiş. Elma da isteyebilirdi, başka şey de isteyebilirdi. Bu sefer –lütfen- hadis dinlemek istemiş.Elma da isteyebilirdi, başka şey de isteyebilirdi. Bu sefer –lütfen- hadis dinlemek istemiş. Adamı hemen sabah o vakitte Mescid-i Saadet'e gitmiş, şöyle etrafı dolaşmış bakmış,Adamı hemen sabah o vakitte Mescid-i Saadet'e gitmiş, şöyle etrafı dolaşmış bakmış, hiç öyle yakalayacak bir adam yok, alim kimse yok.hiç öyle yakalayacak bir adam yok, alim kimse yok. Fakat bakmış bir köşede bir mübarek zât, etrafında da ilimden anlayan,Fakat bakmış bir köşede bir mübarek zât, etrafında da ilimden anlayan, alimin kadrini kıymetini bilen üç-beş kimse, orada hadis okuyorlar. Ona işaret etmiş "gel" gibilerden.alimin kadrini kıymetini bilen üç-beş kimse, orada hadis okuyorlar. Ona işaret etmiş "gel" gibilerden. Adam hiç aldırmamış. Saraydan gelen şaşırmış.Adam hiç aldırmamış. Saraydan gelen şaşırmış. "Vay be!" demiş, "Allah Allah! Üzerimde saraylı elbisem var;"Vay be!" demiş, "Allah Allah! Üzerimde saraylı elbisem var; ne mal olduğum belli, kimin adamı olduğum belli. ne mal olduğum belli, kimin adamı olduğum belli. Ben işaret ediyorum da adam yerinden kalkıp gelmiyor. Bu ne biçim iş?" diye düşünmüş, afallamış.Ben işaret ediyorum da adam yerinden kalkıp gelmiyor. Bu ne biçim iş?" diye düşünmüş, afallamış. Ötekisi dersine devam ediyor, saraylıymış, kırmızı elbiseliymiş, kılıçlıymış, aldırdığı yok. Ötekisi dersine devam ediyor, saraylıymış, kırmızı elbiseliymiş, kılıçlıymış, aldırdığı yok.

Dersine devam ediyor. Biraz beklemiş, yanına gitmiş; Dersine devam ediyor. Biraz beklemiş, yanına gitmiş;

"Ben hükümdarın, halifenin adamıyım. Hadis okuyacak bir adam lazım olmuş kendisine, saraya gel." demiş. "Ben hükümdarın, halifenin adamıyım. Hadis okuyacak bir adam lazım olmuş kendisine, saraya gel." demiş.

"O kadar hadis dinlemek istiyorsa kendisi buraya gelsin." demiş. "O kadar hadis dinlemek istiyorsa kendisi buraya gelsin." demiş.

"Ben onun ayağına gideceğime o gelsin." demiş."Ben onun ayağına gideceğime o gelsin." demiş. Adam bir daha afallamış. Bakmış hiç pervası yok;Adam bir daha afallamış. Bakmış hiç pervası yok; dersini okutmaya, talebeleri ile ilgilenmeye devam ediyor. Saraya dönmüş, titreyerek; dersini okutmaya, talebeleri ile ilgilenmeye devam ediyor.

Saraya dönmüş, titreyerek;

"Efendim! Kimseyi bulamadım. Birisini buldum, işaret ettim, işaretime aldırmadı, hayret ettim."Efendim! Kimseyi bulamadım. Birisini buldum, işaret ettim, işaretime aldırmadı, hayret ettim. Yanına gittim, saraya çağırdım, gelmedi.Yanına gittim, saraya çağırdım, gelmedi. ‘Eğer o kadar hadis okumaya, dinlemeye hevesi varsa gelsin burada dinlesin.' diyor,‘Eğer o kadar hadis okumaya, dinlemeye hevesi varsa gelsin burada dinlesin.' diyor, bir acayip adam." demiş. Halife çok sinirlenmiş; hemen cellat gönderecek, kafasını kestirecek. bir acayip adam." demiş.

Halife çok sinirlenmiş; hemen cellat gönderecek, kafasını kestirecek.

"Kim bu?" diye sormuş. "Kim bu?" diye sormuş.

"Efendim! bu filanca adamdır. Bunun kimseye eyvallahı yoktur. Hiç kimseden pervası yoktur." demişler. "Efendim! bu filanca adamdır. Bunun kimseye eyvallahı yoktur. Hiç kimseden pervası yoktur." demişler.

Alim böyledir. Alim politikacının oyuncağı değildir. Alim Allah ile ahdetmiştir, hakka uyacak.Alim böyledir. Alim politikacının oyuncağı değildir. Alim Allah ile ahdetmiştir, hakka uyacak. Kibirlinin kibrini kıracak, hakkı söyleyecek, Allah'ın emrini öğretecek, Allah'ın emrini uygulayacak. Kibirlinin kibrini kıracak, hakkı söyleyecek, Allah'ın emrini öğretecek, Allah'ın emrini uygulayacak.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi kusurlardan kurtarsın. Çok kusurluyuz, pür-hatayız, pür-günahız.Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi kusurlardan kurtarsın. Çok kusurluyuz, pür-hatayız, pür-günahız. Allah günahlarımızı affetsin. Rızasına uygun yaşamayı nasip etsin. Sevdiği huylarla huylandırsın.Allah günahlarımızı affetsin. Rızasına uygun yaşamayı nasip etsin. Sevdiği huylarla huylandırsın. Sevdiği sıfatlarla sıfatlandırsın. Sevdiği kimselerle dost etsin. Sevdiği yollarda yürütsün.Sevdiği sıfatlarla sıfatlandırsın. Sevdiği kimselerle dost etsin. Sevdiği yollarda yürütsün. Sevdiği işleri, amelleri işlemeyi nasip eylesin. Sevdiği işleri, amelleri işlemeyi nasip eylesin. Huzuruna sevdiği, razı olduğu bir kul olarak varmayı nasip eylesin.Huzuruna sevdiği, razı olduğu bir kul olarak varmayı nasip eylesin. Cennetiyle cemaliyle cümlemizi cümlenizi müşerref eylesin. Cennetiyle cemaliyle cümlemizi cümlenizi müşerref eylesin.

Fâtiha-yı şerîfe ma'a'l-besmele. Fâtiha-yı şerîfe ma'a'l-besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2