Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Nazar İçin Okunacak Dualar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Cemâziye'l-Âhir 1409 / 21.01.1989
Sapanca/ Sakarya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bu sohbette hocamız Muhtârü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasından hadîs-i şerîfler okumuştur. Müellifi Peygamber Efendimiz'in sülalesinden, seyitlerden bir alim kişidir.

Nazar İçin Okunacak Dualar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Cemâziye'l-Âhir 1409 / 21.01.1989
Sapanca/ Sakarya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bu sohbette hocamız Muhtârü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasından hadîs-i şerîfler okumuştur. Müellifi Peygamber Efendimiz'in sülalesinden, seyitlerden bir alim kişidir.

Konuşma Metni

Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

Elhamdülillâhi rabbi'l-âlemin. es-Salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne Elhamdülillâhi rabbi'l-âlemin.

es-Salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne
Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emma bâ'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-kitâbi kitâbullah Emma bâ'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-kitâbi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyû seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. ve efdale'l-hedyi hedyû seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibihâ fi'n-nâr. ve külle dalâletin ve sâhibihâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Fi kitâbillâhi semânu âyâtin li'l-ayni el-fâtihatü ve âyetü'l-kürsiyy. Fi kitâbillâhi semânu âyâtin li'l-ayni el-fâtihatü ve âyetü'l-kürsiyy.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi ihsanı ve ikramı dünyada ve âhirette üzerinize olsun. Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi ihsanı ve ikramı dünyada ve âhirette üzerinize olsun. Rabbimiz iki cihan saadetine cümlenizi nail eylesin. Rabbimiz iki cihan saadetine cümlenizi nail eylesin.

Nice uzak diyarlardan zahmetler çekerek masraflar ederek Peygamber Efendimiz'inNice uzak diyarlardan zahmetler çekerek masraflar ederek Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini dinlemeye, kardeşleri ziyarete geldiniz;hadîs-i şerîflerini dinlemeye, kardeşleri ziyarete geldiniz; Allah cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin. Allah cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sözleri beşer sözlerinin en güzeli olduğundan, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sözleri beşer sözlerinin en güzeli olduğundan, namazımızın arkasından hadîs-i şerîflerden okuyarak taallüm ve tefeyyüz etmek istiyoruz. namazımızın arkasından hadîs-i şerîflerden okuyarak taallüm ve tefeyyüz etmek istiyoruz. Hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamazdan önceHadîs-i şerîflerin okunmasına başlamazdan önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e bağlılığımızın, ümmetliğimizin, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e bağlılığımızın, ümmetliğimizin, sevgimizin saygımızın âcizane naçizane bir küçük işareti, nişanesi olmak üzeresevgimizin saygımızın âcizane naçizane bir küçük işareti, nişanesi olmak üzere rûh-u pâkine hediye olsun diye; onun mübarek âl'inin, rûh-u pâkine hediye olsun diye; onun mübarek âl'inin, pak ashâbının ve cümle etbâ' ve ahbâbının ruhlarına dereceleri üzere hediye olsun diye;pak ashâbının ve cümle etbâ' ve ahbâbının ruhlarına dereceleri üzere hediye olsun diye; Hz. Âdem atamız aleyhisselam'dan Peygamber Efendimiz Muhammed-i Mustafâ Hz. Âdem atamız aleyhisselam'dan Peygamber Efendimiz Muhammed-i Mustafâ aleyhimü's-salavâtü ve't-teslimât cümle enbiyâ ve mürselînin ruhlarına hediye olsun diye; aleyhimü's-salavâtü ve't-teslimât cümle enbiyâ ve mürselînin ruhlarına hediye olsun diye; cümle evliyâullahın, mukarrabînin, müttakînin, salihîninin, muhsinînin, mürşidinin,cümle evliyâullahın, mukarrabînin, müttakînin, salihîninin, muhsinînin, mürşidinin, kâmilînin ruhlarına hediye olsun diye; kâmilînin ruhlarına hediye olsun diye; hasseten Peygamber Efendimiz'den sonra ümmetin irşadıyla vazifeli olan hasseten Peygamber Efendimiz'den sonra ümmetin irşadıyla vazifeli olan verese-i Nebî, ulemâ-ı muhakkıkîn, meşâyih-i vâsilîn, sadât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizinverese-i Nebî, ulemâ-ı muhakkıkîn, meşâyih-i vâsilîn, sadât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ruhlarına ayrı ayrı hediye olsun diye; ruhlarına ayrı ayrı hediye olsun diye; Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyy-i Mürtezâ'dan Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyy-i Mürtezâ'dan Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar turuk-u aliyyemiz silsilesine mensup zâtların ruhlarına hediye olsun diye;turuk-u aliyyemiz silsilesine mensup zâtların ruhlarına hediye olsun diye; şu beldeleri Allah Allah diyerek mallarını canlarını ortaya koyarakşu beldeleri Allah Allah diyerek mallarını canlarını ortaya koyarak her türlü imkânlarıyla Allah yolunda cihat ederek fethetmiş olan mübarek fatihlerin, şehitlerin,her türlü imkânlarıyla Allah yolunda cihat ederek fethetmiş olan mübarek fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin, cümle hayır ve hasenat sahiplerinin ruhlarına hediye olsun diye;gazilerin, mücahitlerin, cümle hayır ve hasenat sahiplerinin ruhlarına hediye olsun diye; içinde oturduğumuz, ibadet ettiğimiz, hadisleri okuduğumuz şu caminin yapılmasına,içinde oturduğumuz, ibadet ettiğimiz, hadisleri okuduğumuz şu caminin yapılmasına, yaşamasına, genişlemesine, tecdidine, tamirine küçük de olsa bir yardımda bulunanların,yaşamasına, genişlemesine, tecdidine, tamirine küçük de olsa bir yardımda bulunanların, vesile olanların, kendilerinin ve geçmişlerinin ruhları şad olsun diye;vesile olanların, kendilerinin ve geçmişlerinin ruhları şad olsun diye; bu camiden güzeran eylemiş olan eimme, hutabâ, müezzinîn ve cemaatin ruhları şad olsun diye;bu camiden güzeran eylemiş olan eimme, hutabâ, müezzinîn ve cemaatin ruhları şad olsun diye; uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelen siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş olanuzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelen siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olsun,bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olsun, kabirleri pürnûr olsun, ruhları mesrûr olsun, makamları âlâ, dereceleri yüksek olsun diye;kabirleri pürnûr olsun, ruhları mesrûr olsun, makamları âlâ, dereceleri yüksek olsun diye; biz yaşayan müslümanlar da Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürelim, biz yaşayan müslümanlar da Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürelim, Kur'ân-ı Kerîm'in yolunda yürüyelim,Kur'ân-ı Kerîm'in yolunda yürüyelim, Peygamber Efendimiz'in sünnetine uyalım, sünnet-i seniyyeyi şaşkın insanların yaşadığı asırda Peygamber Efendimiz'in sünnetine uyalım, sünnet-i seniyyeyi şaşkın insanların yaşadığı asırda ihya eyleyip şehit sevaplarına nail olalım diye ihya eyleyip şehit sevaplarına nail olalım diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, öyle başlayalım. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, öyle başlayalım.

Bismillâhirrahmânirrahîm Bismillâhirrahmânirrahîm

Okuduğumuz hadîs-i şerîfler Muhtârü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasındandır. Okuduğumuz hadîs-i şerîfler Muhtârü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasındandır. Müellifi Peygamber Efendimiz'in sülalesinden, seyitlerden bir alim kişidir. Müellifi Peygamber Efendimiz'in sülalesinden, seyitlerden bir alim kişidir.

Hadîs-i şerîf İmrân b. Husayn radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Hadîs-i şerîf İmrân b. Husayn radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Nazar değmesi hakkında, nazara karşı alınacak tedbirin ne olduğuna dair bir hadîs-i şerîf. Nazar değmesi hakkında, nazara karşı alınacak tedbirin ne olduğuna dair bir hadîs-i şerîf.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuşlar ki; Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuşlar ki;

Fi kitâbillâhi semânu âyâtin li'l-ayni. "Allah'ın kitabı Kur'ân-ı Kerîm'inde sekiz âyet vardır. Fi kitâbillâhi semânu âyâtin li'l-ayni. "Allah'ın kitabı Kur'ân-ı Kerîm'inde sekiz âyet vardır. Nazar değmesine karşı okunacak, onu önleyecek sekiz âyet vardır." Nazar değmesine karşı okunacak, onu önleyecek sekiz âyet vardır." el-Fâtihatü ve âyetü'l-kürsiyy. "Elham, Fâtiha sûresi yedi âyettir ve sekizincisi de Âyete'l-kürsî." el-Fâtihatü ve âyetü'l-kürsiyy. "Elham, Fâtiha sûresi yedi âyettir ve sekizincisi de Âyete'l-kürsî."

Bakara sûresinin içinde müstakil, uzun bir âyettir ki biz namazların arkasından Bakara sûresinin içinde müstakil, uzun bir âyettir ki biz namazların arkasından tesbihlerin evvelinde bu Âyete'l-kürsî'yi okuyoruz.tesbihlerin evvelinde bu Âyete'l-kürsî'yi okuyoruz. Aşağı yukarı hepimiz ezbere biliriz. Aşağı yukarı hepimiz ezbere biliriz. Fâtiha'nın kendisi ve Âyete'l-kürsî nazar değmesine karşı mü'mini korur.Fâtiha'nın kendisi ve Âyete'l-kürsî nazar değmesine karşı mü'mini korur. Nazar değmesini engeller. Nazar değmesini engeller.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinde bildirdiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinde bildirdiğine göre nazar değmesi haktır! Bir insanın hasetle, kıskançlıkla baktığı zaman;nazar değmesi haktır! Bir insanın hasetle, kıskançlıkla baktığı zaman; o haset edilen, gıpta edilen, imrenilen, kıskanılan kişinin başına bir hâl gelmesi,o haset edilen, gıpta edilen, imrenilen, kıskanılan kişinin başına bir hâl gelmesi, bir zarara uğraması vardır. bir zarara uğraması vardır. Böyle bir mânevî hadise vardır. Bunun engellenmesi için bir kere bakan kimse Böyle bir mânevî hadise vardır. Bunun engellenmesi için bir kere bakan kimse eğer iyi niyetliyse nazarı değmesin diye düşünüyorsa "Mâşaallah!" diyecek:eğer iyi niyetliyse nazarı değmesin diye düşünüyorsa "Mâşaallah!" diyecek: "Allah yaratmış, Allah ihsan etmiş, Allah ne takdir ettiyse o olur!" "Allah yaratmış, Allah ihsan etmiş, Allah ne takdir ettiyse o olur!"

"Allah; kullarına çeşit çeşit ikramlarda, ihsanlarda bulunuyor. "Allah; kullarına çeşit çeşit ikramlarda, ihsanlarda bulunuyor. Bu kardeşimize de verdiği bu güzellik bu hâl, bu mal mülk mübarek olsun…" filan diyeBu kardeşimize de verdiği bu güzellik bu hâl, bu mal mülk mübarek olsun…" filan diye temiz bir niyetle "Mâşaallah!" derse o zaman kendisinin nazarı değmez. temiz bir niyetle "Mâşaallah!" derse o zaman kendisinin nazarı değmez.

Kişinin kendisine kendisinin nazarı da değer! Bir şeyi beğenerek giydiği,Kişinin kendisine kendisinin nazarı da değer! Bir şeyi beğenerek giydiği, taktığı, beğenerek kullandığı zaman, beğendiği istediği zaman kendisinin nazarı da değer. taktığı, beğenerek kullandığı zaman, beğendiği istediği zaman kendisinin nazarı da değer. Arabasına nazarı değer, elbisesine nazarı değer, pabucuna nazarı değer; başına bir hâl gelir.Arabasına nazarı değer, elbisesine nazarı değer, pabucuna nazarı değer; başına bir hâl gelir. Onun için bir şeyi beğendiğiniz zaman mâşaallah diyeceksiniz. Onun için bir şeyi beğendiğiniz zaman mâşaallah diyeceksiniz.

Mâşaallah: "Allah yaratmış!" Yarın için bir vaatte bulunacağız zaman inşaallah diyeceksiniz;Mâşaallah: "Allah yaratmış!"

Yarın için bir vaatte bulunacağız zaman inşaallah diyeceksiniz;
o da "Allah dilerse…" demek. o da "Allah dilerse…" demek.

Çünkü Peygamber Efendimiz'e ehl-i kitaptan bazı kimseler tarafından sual soruldu.Çünkü Peygamber Efendimiz'e ehl-i kitaptan bazı kimseler tarafından sual soruldu. O da; "Ben bunun cevabını size yarın veririm." dedi ama yarına vahiy gelmedi, öbür güne gelmedi… O da; "Ben bunun cevabını size yarın veririm." dedi ama yarına vahiy gelmedi, öbür güne gelmedi…

Ondan sonra Kehf sûresindeki âyet-i kerîme nazil oldu: Ondan sonra Kehf sûresindeki âyet-i kerîme nazil oldu:

Ve lâ tekûlenne li-şey'in innî fâilün zâlike ğaden illâ en yeşâallâhü. Ve lâ tekûlenne li-şey'in innî fâilün zâlike ğaden illâ en yeşâallâhü.

"Sakın İnşaallah, 'Allah dilerse, Allah'ın izniyle…' demeden "Sakın İnşaallah, 'Allah dilerse, Allah'ın izniyle…' demeden istikbale ait bir şeyi 'Şöyle yapacağım, böyle yapacağım…' demeyin!" istikbale ait bir şeyi 'Şöyle yapacağım, böyle yapacağım…' demeyin!"

Çünkü elinizde değil ki! Yaşamak elinizde değil, yarına çıkmak elinizde değil. Çünkü elinizde değil ki! Yaşamak elinizde değil, yarına çıkmak elinizde değil. Vücudunuzun sıhhatini korumak elinizde değil;Vücudunuzun sıhhatini korumak elinizde değil; Allah bir felç ederse ne gözünüzü açıp kapayabilirsiniz, ne ağzınızı kıpırdatabiliriz,Allah bir felç ederse ne gözünüzü açıp kapayabilirsiniz, ne ağzınızı kıpırdatabiliriz, ne eliniz parmağınız oynar ne ayağınız gider… ne eliniz parmağınız oynar ne ayağınız gider… Başınıza bir felaket gelse, yolda arabanıza bir olay gelse ne gitmeye kâdir olabilirsinizBaşınıza bir felaket gelse, yolda arabanıza bir olay gelse ne gitmeye kâdir olabilirsiniz ne yapmaya kâdir ne yaşamaya kadir olabilirsiniz! ne yapmaya kâdir ne yaşamaya kadir olabilirsiniz!

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh'tır. Çünkü her güç kuvvet Allah'tandır.Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh'tır.

Çünkü her güç kuvvet Allah'tandır.
Yaşıyorsak Allah'ın yaşatmasıyla yaşıyoruz,Yaşıyorsak Allah'ın yaşatmasıyla yaşıyoruz, yürüyorsak Allah'ın güç kuvvet vermesiyle yürüyoruz, yürüyorsak Allah'ın güç kuvvet vermesiyle yürüyoruz, görüyorsak Allah'ın güç kuvvet vermesiyle görüyoruz…görüyorsak Allah'ın güç kuvvet vermesiyle görüyoruz… Her şeyimiz Allah'tan, bunu bilelim, bunun idrakinde olalım.Her şeyimiz Allah'tan, bunu bilelim, bunun idrakinde olalım. Bundan cahil ve gafil olmayalım. Nimetleri yiyip yiyip de Allah'a âsi olmayalım.Bundan cahil ve gafil olmayalım. Nimetleri yiyip yiyip de Allah'a âsi olmayalım. Hediyeleri alıp alıp da hediyeyi gönderene karşı küstahlık yapmak mürüvvet ehline yakışmaz;Hediyeleri alıp alıp da hediyeyi gönderene karşı küstahlık yapmak mürüvvet ehline yakışmaz; ayıptır, günahtır.ayıptır, günahtır. Dünyada bile; "Bu adam sana bu kadar hediyeler gönderiyor, senin şuna yaptığına bak!.." derler. Dünyada bile; "Bu adam sana bu kadar hediyeler gönderiyor, senin şuna yaptığına bak!.." derler. Birisi insana iyilik yapsa iyilik yapsa; o da o iyiliğe karşı ona bir kötülük yapsaBirisi insana iyilik yapsa iyilik yapsa; o da o iyiliğe karşı ona bir kötülük yapsa cümle cihan halkı kendisine kızar, tenkit eder, ayıplar.cümle cihan halkı kendisine kızar, tenkit eder, ayıplar. "Yahu utanmıyor musun? Bu sana ömrü boyunca hizmet etti, yardım etti, "Yahu utanmıyor musun? Bu sana ömrü boyunca hizmet etti, yardım etti, ömrü boyunca seni en zor zamanlarında kolladı gözetti, yardımıyla teyit etti, ömrü boyunca seni en zor zamanlarında kolladı gözetti, yardımıyla teyit etti, takviye etti, baktı, besledi.takviye etti, baktı, besledi. Seni nankör, seni nankör seni!.." diye herkes ayıplar. Seni nankör, seni nankör seni!.." diye herkes ayıplar.

Nankörlüğün en büyüğü Allah'a karşı olur. Kul âsi oldu mu, Nankörlüğün en büyüğü Allah'a karşı olur. Kul âsi oldu mu, kul Allah'ı tanımadı mı en büyük nankörlüğü yapmış olur. kul Allah'ı tanımadı mı en büyük nankörlüğü yapmış olur. Çünkü en büyük nimetler, her türlü nimetler, her türlü imkânlar, güçler kuvvetler, Çünkü en büyük nimetler, her türlü nimetler, her türlü imkânlar, güçler kuvvetler, rahatlar, huzurlar Allah'tan geliyor!rahatlar, huzurlar Allah'tan geliyor! İstersen aksini iddia edersen yap bakalım. İstersen aksini iddia edersen yap bakalım.

Hani demiş ki; "Benim Rabbim yaratır, yaşatır ve öldürür!" Firavun da demiş ki; Hani demiş ki;

"Benim Rabbim yaratır, yaşatır ve öldürür!"

Firavun da demiş ki;

"Ben de yaşatırım, ben de öldürürüm. "Ben de yaşatırım, ben de öldürürüm. Çağırırım bir adamı; 'Kesin şunun kafasını!' derim işte öldü.Çağırırım bir adamı; 'Kesin şunun kafasını!' derim işte öldü. 'Hayır, kesmeyin.' derim, durdururum, işte yaşadı." 'Hayır, kesmeyin.' derim, durdururum, işte yaşadı."

Ama sen var olan şeyleri karşına getiriyorsun da onlara emrediyorsun, yine ona da gücün yetmez! Ama sen var olan şeyleri karşına getiriyorsun da onlara emrediyorsun, yine ona da gücün yetmez!

Mesela Musa aleyhisselam'ı yok etmeye gücü yetti mi, Mesela Musa aleyhisselam'ı yok etmeye gücü yetti mi, ordusunu yenmeye yok etmeye gücü yetti mi? ordusunu yenmeye yok etmeye gücü yetti mi?

Yetmedi. Onun üzerine bakmış mugalata yapıyor, diyor ki; Yetmedi. Onun üzerine bakmış mugalata yapıyor, diyor ki;

"Benim Rabbim güneşi şarktan doğurur, garptan batırır; hadi bakalım sen de tersini yap. "Benim Rabbim güneşi şarktan doğurur, garptan batırır; hadi bakalım sen de tersini yap. Güneşi batıdan doğdur, doğudan batırt bakalım. Bu nizamı Allah kurdu, değiştir bakalım!" Güneşi batıdan doğdur, doğudan batırt bakalım. Bu nizamı Allah kurdu, değiştir bakalım!"

Fe bühitellezî kefera. Kâfir olanlar, münkir olanlar bu sefer şapa oturup kaldılar, Fe bühitellezî kefera.

Kâfir olanlar, münkir olanlar bu sefer şapa oturup kaldılar,
yapacak bir şeyleri kalmadı. yapacak bir şeyleri kalmadı.

Her şeyin Allah'tan olduğunu gerçekten öyle olduğundan ve teşekkür borcumuz olduğundan bilmeliyiz. Her şeyin Allah'tan olduğunu gerçekten öyle olduğundan ve teşekkür borcumuz olduğundan bilmeliyiz.

Şeyh Sâdî ne kadar güzel söylüyor: Şeyh Sâdî ne kadar güzel söylüyor:

"Bir nefes alıyorsun, hayatın bir nefeslik daha uzamış oluyor." "Bir nefes alıyorsun, hayatın bir nefeslik daha uzamış oluyor."

Çünkü almasan yaşayamayacaksın. Çünkü almasan yaşayamayacaksın. Ağzını burnunu tıkasalar veya bir şey olsa alamazsan Ağzını burnunu tıkasalar veya bir şey olsa alamazsan nefes alamıyorum diye çırpına çırpına ölürsün. nefes alamıyorum diye çırpına çırpına ölürsün.

"Nefes alamıyorum nefes alamıyorum, boğuluyorum…" "Nefes alamıyorum nefes alamıyorum, boğuluyorum…"

İnsan çırpına çırpına, tepine tepine ölür. İnsan çırpına çırpına, tepine tepine ölür.

Demek ki bir nefes aldı mı ömrü biraz uzuyor. Demek ki bir nefes aldı mı ömrü biraz uzuyor. Aldığı nefesi geri verdiği zaman, o zaman içi bir ferahlıyor.Aldığı nefesi geri verdiği zaman, o zaman içi bir ferahlıyor. Nefesi tutsa o da fena! İçeriye aldın ya, hadi dursun içerde bakalım… Nefesi tutsa o da fena!

İçeriye aldın ya, hadi dursun içerde bakalım…

Durduğu zaman patlayacak gibi olur. Nefesi içine aldığı zaman adamın ağzını burnunu kapatsan,Durduğu zaman patlayacak gibi olur. Nefesi içine aldığı zaman adamın ağzını burnunu kapatsan, biraz sonra kıpkırmızı olur, patlayacak hâle gelir. biraz sonra kıpkırmızı olur, patlayacak hâle gelir.

Şeyh Sâdî; "Demek ki bir nefeste iki nimet vardır!" diyor. Şeyh Sâdî; "Demek ki bir nefeste iki nimet vardır!" diyor. Güzel bir mâna yakalamış, onu söylüyor. Her nefeste iki nimet var; bir hayatın uzaması, Güzel bir mâna yakalamış, onu söylüyor. Her nefeste iki nimet var; bir hayatın uzaması, bir için ferahlaması.bir için ferahlaması. Hakikaten birtakım şeyleri yiyoruz, birtakım fena şeyleri dışarı çıkartıyoruz. Hakikaten birtakım şeyleri yiyoruz, birtakım fena şeyleri dışarı çıkartıyoruz. Nefesi alıyoruz, kullanılmış gazları nefes olarak karbondioksit olarak dışarı veriyoruz. Nefesi alıyoruz, kullanılmış gazları nefes olarak karbondioksit olarak dışarı veriyoruz. Gelmesi de güzel gitmesi de güzel! Gelmesi de güzel gitmesi de güzel!

O hâlde her nefeste bile iki tane nimet olduğuna göre, O hâlde her nefeste bile iki tane nimet olduğuna göre, her nimete de şükür gerektiğine göre anlayın ki Rabbimiz'e neler neler neler borçluyuz daher nimete de şükür gerektiğine göre anlayın ki Rabbimiz'e neler neler neler borçluyuz da hiç farkında değiliz! Boyuna nefes alıp veriyor da Allah'tan bir nimet olduğunu bilmiyoruz; hiç farkında değiliz! Boyuna nefes alıp veriyor da Allah'tan bir nimet olduğunu bilmiyoruz; kalbimiz tık tık tık tık çalışıyor da, her azamız tıkır tıkır işliyor da onların hepsinin kalbimiz tık tık tık tık çalışıyor da, her azamız tıkır tıkır işliyor da onların hepsinin Allah'tan bir nimet olduğunu bilmiyoruz. Allah'tan bir nimet olduğunu bilmiyoruz.

Ne zamana kadar? Hastaneye gidip de bizim gibi elli ayaklı gözlü kulaklı hemcinsimiz olanNe zamana kadar?

Hastaneye gidip de bizim gibi elli ayaklı gözlü kulaklı hemcinsimiz olan
âdemoğullarının bazısının hasta olduğunu, bazı azalarının çalışmadığını gördüğümüz zamanâdemoğullarının bazısının hasta olduğunu, bazı azalarının çalışmadığını gördüğümüz zaman aklımız başımıza geliyor.aklımız başımıza geliyor. "Vay, demek ki bu da bir nimetmiş!" diye insanın aklı başına geliyor. "Vay, demek ki bu da bir nimetmiş!" diye insanın aklı başına geliyor.

Her şey Allah'tan olduğuna göreHer şey Allah'tan olduğuna göre Allah'tan olduğunu bildiğimiz için ona göre davranırsak Rabbimiz bize lütfeder. Allah'tan olduğunu bildiğimiz için ona göre davranırsak Rabbimiz bize lütfeder.

Bir şeyi beğendik mi "Mâşaallah! diyeceğiz. Beğendik, mâşaallah. Bir şeyi beğendik mi "Mâşaallah! diyeceğiz. Beğendik, mâşaallah. Allah ne güzel yaratmış, mâşaallah. Yarına dair bir söz söyleyeceğimiz zaman Allah ne güzel yaratmış, mâşaallah. Yarına dair bir söz söyleyeceğimiz zaman "İnşaallah!" diyeceğiz. "İnşaallah!" diyeceğiz.

İnşaallah demek; "Ya yaparım ya yapmam, belli olmaz…" [gibi] kaypak bir cevap mânasına değil. İnşaallah demek; "Ya yaparım ya yapmam, belli olmaz…" [gibi] kaypak bir cevap mânasına değil.

İnşaallah demek; "Allah'a imanın bir gereği yarının ne olacağını ben bilmiyorum, İnşaallah demek; "Allah'a imanın bir gereği yarının ne olacağını ben bilmiyorum, ben bir kulum, acizim; Allah nasip ederse yarın o işi yapacağım ama ben bir kulum, acizim; Allah nasip ederse yarın o işi yapacağım ama nasip etmezse ne yapayım, elimden ne gelir…" [mânasına]. nasip etmezse ne yapayım, elimden ne gelir…" [mânasına].

"Yâ Resûlallah! Sana tâbi olacağız, buyruğunu tutacağız, emrinde çalışacağız."Yâ Resûlallah! Sana tâbi olacağız, buyruğunu tutacağız, emrinde çalışacağız. Gerekirse çatışacağız, çarpışacağız…" dedikleri zamanGerekirse çatışacağız, çarpışacağız…" dedikleri zaman mesteta'tü, "gücüm yettiğince" kaydını ilave ettirmiş.mesteta'tü, "gücüm yettiğince" kaydını ilave ettirmiş. Çünkü kul zayıftır, eksiği gediği çoktur. "Gücüm yettiğince, elimden geldiğince…" diyecek. Çünkü kul zayıftır, eksiği gediği çoktur. "Gücüm yettiğince, elimden geldiğince…" diyecek. Haddimizi, aczimizi bilelim, Rabbimiz'e sığınalım; Haddimizi, aczimizi bilelim, Rabbimiz'e sığınalım; o zaman Allah bizim vekilimiz olur, O bize yeter. o zaman Allah bizim vekilimiz olur, O bize yeter. Ne iyi vekildir! Hasbünallâhu ve ni'me'l-vekîl. Ne iyi vekildir!

Hasbünallâhu ve ni'me'l-vekîl.

Göz değmesi gibi mânevî birtakım şeylere karşı da Göz değmesi gibi mânevî birtakım şeylere karşı da Fâtiha sûresini -herkes biliyor- okusun kurtulsun! Fâtiha sûresini -herkes biliyor- okusun kurtulsun!

Hocaya gidiyor, hacıya gidiyor, belirli üfürükçü denilen kimselere gidiyor; lüzum yok!Hocaya gidiyor, hacıya gidiyor, belirli üfürükçü denilen kimselere gidiyor; lüzum yok! İşte ilaç, işte kul! Allahu Teâlâ hazretleri duaları kabul ediyor, İşte ilaç, işte kul!

Allahu Teâlâ hazretleri duaları kabul ediyor,
kulu kendisine bağlandığı zaman memnun oluyor, kendisine dua ettiği zaman kulunu seviyor.kulu kendisine bağlandığı zaman memnun oluyor, kendisine dua ettiği zaman kulunu seviyor. Dua etmediği zaman gazap ediyor: Dua etmediği zaman gazap ediyor:

"Vay edepsiz kul, vay edepsiz vay! Bana dua bile etmiyor…" diye dua etmediği,"Vay edepsiz kul, vay edepsiz vay! Bana dua bile etmiyor…" diye dua etmediği, istemediği zaman Rabbimiz kızıyor. istemediği zaman Rabbimiz kızıyor. Onun için Rabbimiz'den isteyeceğiz. Fâtiha'yı okuruz.Onun için Rabbimiz'den isteyeceğiz. Fâtiha'yı okuruz. Âyete'l-kürsî'yi okuruz. Ne göz değer ne nazar değer ne başımıza bir sıkıntı gelir!Âyete'l-kürsî'yi okuruz. Ne göz değer ne nazar değer ne başımıza bir sıkıntı gelir! Kâfirlerin hepsi toplansa cümle cihan hücum etse insan;Kâfirlerin hepsi toplansa cümle cihan hücum etse insan; Hasbünallâhu ve ni'me'l-vekîl dedi mi kurtulur. Hasbünallâhu ve ni'me'l-vekîl dedi mi kurtulur.

Allah'a sığındı mı Allah korur. "Olur mu hocam, cümle cihan halkı insanın kötülüğünü isterseAllah'a sığındı mı Allah korur.

"Olur mu hocam, cümle cihan halkı insanın kötülüğünü isterse
Allah kurtarır mı?" Allah kurtarır mı?"

Sen Kur'an'da İbrahim aleyhisselam'ın kıssasını okumadın mı, hocalardan duymadın mı? Sen Kur'an'da İbrahim aleyhisselam'ın kıssasını okumadın mı, hocalardan duymadın mı?

Din kitaplarında gözüne ilişmedi mi ki İbrahim aleyhisselam koca bir cemiyetin karşısına Din kitaplarında gözüne ilişmedi mi ki İbrahim aleyhisselam koca bir cemiyetin karşısına koca bir toplumun, bir hükümetin karşısına;koca bir toplumun, bir hükümetin karşısına; puta tapanların karşısına tek başına mertçe, yiğitçe çıktı da; puta tapanların karşısına tek başına mertçe, yiğitçe çıktı da; "Ben sizin taptıklarınıza tapmam ve onların da hakkından gelirim!" dedi,"Ben sizin taptıklarınıza tapmam ve onların da hakkından gelirim!" dedi, onların putlarını parçaladı da onlar onu öldürmek istediler. onların putlarını parçaladı da onlar onu öldürmek istediler.

Harrikûhu vensurû âliheteküm. "Yakın onu da tanrılarınıza yardım olsun!" Harrikûhu vensurû âliheteküm. "Yakın onu da tanrılarınıza yardım olsun!"

Yahu kuldan yardım alan tanrının tanrılığı mı olur?!.. Yahu kuldan yardım alan tanrının tanrılığı mı olur?!..

Müşrikler, putperestler İbrahim aleyhisselam'ı yakacaklar da putlarına yardımcı olacaklar!.. Müşrikler, putperestler İbrahim aleyhisselam'ı yakacaklar da putlarına yardımcı olacaklar!..

Yakabildiler mi? Allahu Teâlâ hazretleri yaktırmayınca ateşin içine atsalar bile insan yanmaz,Yakabildiler mi?

Allahu Teâlâ hazretleri yaktırmayınca ateşin içine atsalar bile insan yanmaz,
denizin içine sürseler bile insan boğulmaz. denizin içine sürseler bile insan boğulmaz. Allah bir çaresini bulur; ihsan eder, ikram eder, lütfeder, korur, kurtarır.Allah bir çaresini bulur; ihsan eder, ikram eder, lütfeder, korur, kurtarır. Has bir müslümanın bu imana sahip olması lazım. Has bir müslümanın bu imana sahip olması lazım.

Bunların dışında Medine-i Münevverede nazil olmuş sûrelerden bazı sûreler de vardır ki Bunların dışında Medine-i Münevverede nazil olmuş sûrelerden bazı sûreler de vardır ki Âyete'l-kürsî'den, Fâtiha'dan sonra nazil olmuştur.Âyete'l-kürsî'den, Fâtiha'dan sonra nazil olmuştur. O sûreler de nazar için iyi gelir. Onlar nedir? O sûreler de nazar için iyi gelir.

Onlar nedir?

Hepimizin bildiği Kul eûzü bi-rabbi'l-felak ve Kul eûzü bi-rabbi'n-nâs sûresi. Hepimizin bildiği Kul eûzü bi-rabbi'l-felak ve Kul eûzü bi-rabbi'n-nâs sûresi. Bu ikisine muavvizeteyn [denir]. İnsanı şeytanın şerrinden, sihrin şerrinden,Bu ikisine muavvizeteyn [denir]. İnsanı şeytanın şerrinden, sihrin şerrinden, okumalardan üflemelerden fitnelerden fesatlardan koruyan,okumalardan üflemelerden fitnelerden fesatlardan koruyan, koruma gücü olan sûre manasına geliyor.koruma gücü olan sûre manasına geliyor. Bunlar nazil oldu. Kul huvallâhü ehad da koruyucu bir sûredir.Bunlar nazil oldu. Kul huvallâhü ehad da koruyucu bir sûredir. Kul huvallâh, Kul eûzü bi-rabbi'l-felak, Kul eûzü bi-rabbi'n-nâs; üçüne bir,Kul huvallâh, Kul eûzü bi-rabbi'l-felak, Kul eûzü bi-rabbi'n-nâs; üçüne bir, "insanları koruyan sûreler" diye muavvizât denilir."insanları koruyan sûreler" diye muavvizât denilir. Herkesin bildiği sûrelerdir. İnsan bunlarla okur da Allah'a, Herkesin bildiği sûrelerdir.

İnsan bunlarla okur da Allah'a,
Rabbine iltica ederse rahat rahat yürüsün. Rabbine iltica ederse rahat rahat yürüsün. Rahat rahat yürüsün, varsın gitsin. Çünkü Allah bir insanın yardımcısı oldu muRahat rahat yürüsün, varsın gitsin. Çünkü Allah bir insanın yardımcısı oldu mu cümle cihan halkı cümle mahlûkat başına üşüşse zarar veremez! cümle cihan halkı cümle mahlûkat başına üşüşse zarar veremez! Allah bir kimsenin hasmı oldu mu kimse ona yardım edemez! Kendisini koruyacak orduları olsa,Allah bir kimsenin hasmı oldu mu kimse ona yardım edemez! Kendisini koruyacak orduları olsa, başına yine felaket gelir, olacak olur.başına yine felaket gelir, olacak olur. Onun için asıl güç kuvvet sahibi olan Allah'a sımsıkı tevekkül etmeyi,Onun için asıl güç kuvvet sahibi olan Allah'a sımsıkı tevekkül etmeyi, sarılmayı onun emrine buyruğuna gönül vermeyi boyun vermeyisarılmayı onun emrine buyruğuna gönül vermeyi boyun vermeyi Allah cümlemize nasip eylesin. Has, hakiki müslüman olmayı Allah cümlemize nasip eylesin. Allah cümlemize nasip eylesin. Has, hakiki müslüman olmayı Allah cümlemize nasip eylesin.

Demek ki başımıza bir hâl gelirse ne yapacağız? Demek ki başımıza bir hâl gelirse ne yapacağız?

Fâtiha okuruz, Âyete'l-kürsî, Kul huvallah, Kul eûzü bi-rabbi'l-felak, Fâtiha okuruz, Âyete'l-kürsî, Kul huvallah, Kul eûzü bi-rabbi'l-felak, Kul eûzü bi-rabbi'n-nâs okuruz; Kul eûzü bi-rabbi'n-nâs okuruz; Allah'a sığınırız, kurtuluruz. Yalnız işin bir kurnazlık tarafı vardır. Allah'a sığınırız, kurtuluruz. Yalnız işin bir kurnazlık tarafı vardır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bildirmiş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bildirmiş ki;

"Mü'min kardeşin mü'min kardeşe onun gıyabında yapmış olduğu dua çabuk tutar. "Mü'min kardeşin mü'min kardeşe onun gıyabında yapmış olduğu dua çabuk tutar. Makbuldür en süratle kabul olan dualardan birisi kardeşin kardeşe gıyabında yaptığı duadır!" Makbuldür en süratle kabul olan dualardan birisi kardeşin kardeşe gıyabında yaptığı duadır!"

Onun için mü'min kardeşinden dua istemeli. Hastanın duası makbuldür; Onun için mü'min kardeşinden dua istemeli. Hastanın duası makbuldür; hastayı ziyaret etmeli, hastadan dua istemeli. hastayı ziyaret etmeli, hastadan dua istemeli. Ananın babanın duası makbuldür; ananın babanın eli öpülmeli gönlü hoş edilmeli,Ananın babanın duası makbuldür; ananın babanın eli öpülmeli gönlü hoş edilmeli, oradan istifade edilmeli. Hocanın duası makbuldür;oradan istifade edilmeli. Hocanın duası makbuldür; hocasının duasını almaya çalışmalı, ondan istifade etmeli. hocasının duasını almaya çalışmalı, ondan istifade etmeli. Cuma günü, Cuma gecesi, seher, sahur vakitlerinde daha imsak kesilmezdenCuma günü, Cuma gecesi, seher, sahur vakitlerinde daha imsak kesilmezden önceki zamanlarda yapılan dualar makbuldür.önceki zamanlarda yapılan dualar makbuldür. Ezan ile ikamet arasında yapılan dualar makbuldür.Ezan ile ikamet arasında yapılan dualar makbuldür. Böyle çareler aranmalı.Böyle çareler aranmalı. Mazlumun duası makbuldür,Mazlumun duası makbuldür, Allahu Teâlâ hazretleri mazlumun duasını süratle hemen kabul ederAllahu Teâlâ hazretleri mazlumun duasını süratle hemen kabul eder mazlumun bedduasını alan kahrolur, mahvolur.mazlumun bedduasını alan kahrolur, mahvolur. Mazluma yardım edip de onun duasını alan da ihya olur. Mazluma yardım edip de onun duasını alan da ihya olur.

Onun için mü'minler mazlumun yanında yer almalı, zalimin karşısına çıkmalı. Onun için mü'minler mazlumun yanında yer almalı, zalimin karşısına çıkmalı. Merhum Mehmet Akif'in; Adam aldırma da geç git diyemem aldırırım Çiğnerim çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım dediği gibiMerhum Mehmet Akif'in;

Adam aldırma da geç git diyemem aldırırım

Çiğnerim çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım

dediği gibi
çiğneyip çiğnenip hakkı tutup kaldırmaya çalışmak lazım. çiğneyip çiğnenip hakkı tutup kaldırmaya çalışmak lazım.

el-Fâcirü'r- râcî li-rahmetillâhi teâlâ akrabu minhâ mine'l-âbidi'l-muknıti. el-Fâcirü'r- râcî li-rahmetillâhi teâlâ akrabu minhâ mine'l-âbidi'l-muknıti.

Hadîs-i şerîfte Allah'tan ümidi kesmemek konusu bizlere anlatılmış oluyor. Hadîs-i şerîfte Allah'tan ümidi kesmemek konusu bizlere anlatılmış oluyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki;

"Allah'ın rahmetini ümit eden kimse fâcir, kusurlu, günahkâr bir kimse bile olsa o; "Allah'ın rahmetini ümit eden kimse fâcir, kusurlu, günahkâr bir kimse bile olsa o; Allah'ın rahmetine Allah'tan ümidini kesmiş, Allah affetmez sanan âbidden daha yakındır." Allah'ın rahmetine Allah'tan ümidini kesmiş, Allah affetmez sanan âbidden daha yakındır."

Bir tarafta bir âbid var ama Allah'ın rahmetinin genişliğini bilmiyor. Bir tarafta bir âbid var ama Allah'ın rahmetinin genişliğini bilmiyor. Allah'ın rahmetinden ümit kesmenin yasak olduğunu, haram olduğunu Allah'ın rahmetinden ümit kesmenin yasak olduğunu, haram olduğunu Kur'ân-ı Kerîm'de men edildiğini bilmiyor, af olmaz, affedilmez sanıyor.Kur'ân-ı Kerîm'de men edildiğini bilmiyor, af olmaz, affedilmez sanıyor. Kendisi için değil de belki başkasını öyle sanıyor. "Artık Allah bunu affetmez…" Kendisi için değil de belki başkasını öyle sanıyor.

"Artık Allah bunu affetmez…"

Muhterem kardeşlerim! Umumiyetle ibadet insana bir gurur verir:Muhterem kardeşlerim!

Umumiyetle ibadet insana bir gurur verir:
"Ben geceleri tesbih çekiyorum ya, ben Kur'an'ı ezberlemişim ya, "Ben geceleri tesbih çekiyorum ya, ben Kur'an'ı ezberlemişim ya, ben Kur'an'ı okuyorum ya, ben şu hayrı yaptım ya, ben namazımı kılıyorum ya, ben Kur'an'ı okuyorum ya, ben şu hayrı yaptım ya, ben namazımı kılıyorum ya, Ramazan'da da işte orucu tuttum ya, Ramazan'ın son on gününde de itikâfa girdim ya, Ramazan'da da işte orucu tuttum ya, Ramazan'ın son on gününde de itikâfa girdim ya, hacca da gitmiştim, umre de yapmıştım ya…" diye hacca da gitmiştim, umre de yapmıştım ya…" diye insana umumiyetle bir emniyet, bir gurur gelir. insana umumiyetle bir emniyet, bir gurur gelir. Hâlbuki ibadete güvenmek doğru değildir! Bakalım Allah ibadetini kabul etti mi etmedi mi? Hâlbuki ibadete güvenmek doğru değildir!

Bakalım Allah ibadetini kabul etti mi etmedi mi?

Belki bir kusur yaptın, iptal oldu. Belki Allah ona hiç sevap vermedi, Belki bir kusur yaptın, iptal oldu. Belki Allah ona hiç sevap vermedi, belki haramla yaptığın için hiç faydasını görmedin; bilemezsin! belki haramla yaptığın için hiç faydasını görmedin; bilemezsin! Allah'ın kabulüne bağlıdır. Kabulü elle tutulan gözle görülen bir şey değildir, insan onu anlayamaz. Allah'ın kabulüne bağlıdır. Kabulü elle tutulan gözle görülen bir şey değildir, insan onu anlayamaz.

Bir Ramazan oruç tuttun ama bakalım kabul oldu mu? Bir Ramazan oruç tuttun ama bakalım kabul oldu mu?

Ramazan orucunun kabulünün alameti, Ramazan orucunun kabulünün alameti, Ramazan'dan sonra insanın Ramazan'daki meleklik hâlinin devam etmesidir.Ramazan'dan sonra insanın Ramazan'daki meleklik hâlinin devam etmesidir. Devam etmiyorsa demek ki kabul olmamış. Yemiş içmiş, yan gelip yatmış;Devam etmiyorsa demek ki kabul olmamış. Yemiş içmiş, yan gelip yatmış; Ramazan'ı boş geçirmiş, kaçırmış oluyor. Ramazan'ı boş geçirmiş, kaçırmış oluyor.

İbadete güvenmek doğru değildir. Adam kendisi ibadete güvenir,İbadete güvenmek doğru değildir. Adam kendisi ibadete güvenir, kendisi hakkında ümitsizliğe düşmez de daha ziyade başka günahkârlara tepeden bakar,kendisi hakkında ümitsizliğe düşmez de daha ziyade başka günahkârlara tepeden bakar, onları hor görür: "Allah seni affetmez, sen mahvoldun, senin işin bitik!.." filan gibionları hor görür: "Allah seni affetmez, sen mahvoldun, senin işin bitik!.." filan gibi karşı tarafın moralini bozucu tarzda bir tavır takınır.karşı tarafın moralini bozucu tarzda bir tavır takınır. Bu, bir çeşit kendini beğenmişliktir. Tahlil edilirse işin aslı, özü; ibadetine güvenmektir,Bu, bir çeşit kendini beğenmişliktir. Tahlil edilirse işin aslı, özü; ibadetine güvenmektir, kendini beğenmişliktir. Hâlbuki Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti o kadar geniştir, engindir, kendini beğenmişliktir.

Hâlbuki Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti o kadar geniştir, engindir,
o kadar çok rahmet eder ki o kadar çok rahmet eder ki bir Berat gecesinde filanca kabilenin koyunlarının tüyleri sayısınca günahkârı affediyor, affeder!bir Berat gecesinde filanca kabilenin koyunlarının tüyleri sayısınca günahkârı affediyor, affeder! Estağfirullah deyince affediyor, estağfirullah demeden pişmanlık duyunca affediyor,Estağfirullah deyince affediyor, estağfirullah demeden pişmanlık duyunca affediyor, rahmet deryası cûşa geldi, mi taştı mı Rahmet-i ilâhiye kulları da kaplar, hayırlara erebilir. rahmet deryası cûşa geldi, mi taştı mı Rahmet-i ilâhiye kulları da kaplar, hayırlara erebilir.

Nerden biliyorsun sen Allah'ın affetmeyeceğini, nasıl moral bozarsın, Nerden biliyorsun sen Allah'ın affetmeyeceğini, nasıl moral bozarsın, nasıl ümitsizliğe düşürürsün?.. nasıl ümitsizliğe düşürürsün?..

Doğru değil. O bakımdan ibadetkâr ama ümitsiz,Doğru değil. O bakımdan ibadetkâr ama ümitsiz, Allah affetmez diye düşünen insandan; kusurlu, günahkâr amaAllah affetmez diye düşünen insandan; kusurlu, günahkâr ama Allah'ın rahmeti geniştir, inşaallah affeder, diye Allah'ın rahmeti geniştir, inşaallah affeder, diye hüsn-ü zan ile Allahu Teâlâ hazretlerine yönelen kusurlu kul rahmete daha yakındır.hüsn-ü zan ile Allahu Teâlâ hazretlerine yönelen kusurlu kul rahmete daha yakındır. Allah affeder. Ötekisi daha uzaktır çünkü Allah rahmetinden ümit kesilmesini yasaklamış. Allah affeder. Ötekisi daha uzaktır çünkü Allah rahmetinden ümit kesilmesini yasaklamış.

Kul yâ ibâdiyyellezîne esrefû alâ enfüsihim lâ taknetû min rahmetillâh. Kul yâ ibâdiyyellezîne esrefû alâ enfüsihim lâ taknetû min rahmetillâh.

"Ey Resûlüm! Onlara; 'Ey nefislerine zulmetmiş, günah işlemiş kullarım! "Ey Resûlüm! Onlara; 'Ey nefislerine zulmetmiş, günah işlemiş kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidi kesmeyiniz. Allah'ın rahmetinden ümitsizliğe düşmeyiniz.' de!" Allah'ın rahmetinden ümidi kesmeyiniz. Allah'ın rahmetinden ümitsizliğe düşmeyiniz.' de!"

Onun için ümit, Arapça'sında recâ denilir. İşin önemli taraflarından birisidir. Onun için ümit, Arapça'sında recâ denilir. İşin önemli taraflarından birisidir. Bir de havf tarafı vardır, havf ve reca. Alimlerimiz hadîs-i şerîfleri incelemişlerdirBir de havf tarafı vardır, havf ve reca. Alimlerimiz hadîs-i şerîfleri incelemişlerdir ve sonunda karar vermişlerdir ki insan beyne'l havfi ve'r-recâi korku ile ümit arasında dengeli,ve sonunda karar vermişlerdir ki insan beyne'l havfi ve'r-recâi korku ile ümit arasında dengeli, dikkatli, titiz yürüyecek. dikkatli, titiz yürüyecek. Ne Allah'tan ümidini kesip mahvolacak, karamsarlığa düşecekNe Allah'tan ümidini kesip mahvolacak, karamsarlığa düşecek ne de Allah'ın rahmetine bel bağlayıp tembelliğe, yan gelip yatmaya kayacak! ne de Allah'ın rahmetine bel bağlayıp tembelliğe, yan gelip yatmaya kayacak! İkisi ortasında, hem ümit besleyerek hem de; İkisi ortasında, hem ümit besleyerek hem de; "Belli de olmaz ha Allah'ın rahmeti geniş ama bakarsın bir büyük edepsizlikten dolayı "Belli de olmaz ha Allah'ın rahmeti geniş ama bakarsın bir büyük edepsizlikten dolayı bir silleye uğrarım, başıma bir hâl gelir…" diye korkarak takvâ ile hareket ederse iyi olur. bir silleye uğrarım, başıma bir hâl gelir…" diye korkarak takvâ ile hareket ederse iyi olur. Beyne'l-havfi ve'r-recâ yaşamak en doğrusudur. Beyne'l-havfi ve'r-recâ yaşamak en doğrusudur.

Kulun, yaşlandığı zaman ömrünün sonuna doğru Allah'a olan hüsn-ü zannını artırması lazım geliyor. Kulun, yaşlandığı zaman ömrünün sonuna doğru Allah'a olan hüsn-ü zannını artırması lazım geliyor. Peygamber Efendimiz öyle emretmiştir, yaşlılara müjdeler olsun! Peygamber Efendimiz öyle emretmiştir, yaşlılara müjdeler olsun!

"Allah'ın rahmeti çok geniştir inşaallah beni de affeder…" "Allah'ın rahmeti çok geniştir inşaallah beni de affeder…"

Hatta müjdeleri vardır: "Altmış yaşını geçince şu mükâfatlar var, Hatta müjdeleri vardır: "Altmış yaşını geçince şu mükâfatlar var, yetmiş yaşını geçince şu mükâfatlar, seksen yaşını geçince şu mükâfatlar,yetmiş yaşını geçince şu mükâfatlar, seksen yaşını geçince şu mükâfatlar, doksan yaşını geçince Allah'ın şöyle büyük lütfuna mazhar oluyor…" diye mükâfatlar vardır. doksan yaşını geçince Allah'ın şöyle büyük lütfuna mazhar oluyor…" diye mükâfatlar vardır.

Ahir ömrüne doğru yaklaştığını; vefatının, ömrünün sona ermesinin yakınlaştığını hissettiği zaman Ahir ömrüne doğru yaklaştığını; vefatının, ömrünün sona ermesinin yakınlaştığını hissettiği zaman insanların ne yapması gerekiyor? insanların ne yapması gerekiyor?

Ümidini çoğaltması, ümit tarafının galip gelmesi gerekiyor: Ümidini çoğaltması, ümit tarafının galip gelmesi gerekiyor: "İnşaallah Rabbimiz'in engin rahmeti ben yüzü kara kulunu da bu günahlardan kurtaracak, "İnşaallah Rabbimiz'in engin rahmeti ben yüzü kara kulunu da bu günahlardan kurtaracak, rahmetine erdirecek…" diye o zaman o rahmet tarafını daha çok düşünmesi lazım. rahmetine erdirecek…" diye o zaman o rahmet tarafını daha çok düşünmesi lazım.

el-Fukahâu ümenâu'r-rusuli mâ lem yedhulû fi'd-dünyâel-Fukahâu ümenâu'r-rusuli mâ lem yedhulû fi'd-dünyâ ve yettebiû's-sultâne fe izâ fealû zâlike fahzerûhüm. ve yettebiû's-sultâne fe izâ fealû zâlike fahzerûhüm.

Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anh ve kerremallâhu vechehûHz. Ali Efendimiz radıyallahu anh ve kerremallâhu vechehû Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den rivayet eylemiş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den rivayet eylemiş ki;

"Fakihler, din alimleri, dinde bilgisi, sezgisi derin olan mü'minler "Fakihler, din alimleri, dinde bilgisi, sezgisi derin olan mü'minler Allah'ın Resûlü'nün emînleridirler, güvenilir adamlarıdırlar, güvenilir vekilleridir.Allah'ın Resûlü'nün emînleridirler, güvenilir adamlarıdırlar, güvenilir vekilleridir. Fakihler Resûlullah'ın güvenilir, itimada şâyân vekilleridir, adamlarıdır." Fakihler Resûlullah'ın güvenilir, itimada şâyân vekilleridir, adamlarıdır."

Ama bir şart var veya iki şart var: Ama bir şart var veya iki şart var:

Mâ lem yedhulû fi'd-dünyâ. "Dünya, dünyalık kazanma fikrine düşmedikleri takdirde; Mâ lem yedhulû fi'd-dünyâ. "Dünya, dünyalık kazanma fikrine düşmedikleri takdirde; âhiretini satıp da dünyalığı doğrultmak, cebini doldurmak filan gibi âhiretini satıp da dünyalığı doğrultmak, cebini doldurmak filan gibi bir süflî tarafa kaymadığı müddetçe." bir süflî tarafa kaymadığı müddetçe."

Üçüncü şart nedir? Üçüncü şart nedir?

Ve yettebiû's-sultânü. "Sultanlara, hükümet erkânına, Ve yettebiû's-sultânü. "Sultanlara, hükümet erkânına, devlet ricaline tâbi olmadığı müddetçedir!" devlet ricaline tâbi olmadığı müddetçedir!"

Din alimlerinin Allah'ın sevgili kulu olmaları, Resûlullah'ın güvenilir adamları,Din alimlerinin Allah'ın sevgili kulu olmaları, Resûlullah'ın güvenilir adamları, vekilleri olmaları durumu hangi zamandır? vekilleri olmaları durumu hangi zamandır?

Dünyalığa meyletmedikleri, sultanların emirlerine keyiflerine tâbi olmadıkları zamandır.Dünyalığa meyletmedikleri, sultanların emirlerine keyiflerine tâbi olmadıkları zamandır. Eğer dünyaya meylederlerse eğer para toplamak, mal devşirmek filan yolunda çalışırlarsaEğer dünyaya meylederlerse eğer para toplamak, mal devşirmek filan yolunda çalışırlarsa açgözlü ve haris olurlarsa bunun yine bir neticesi gibidir veya korkudandır.açgözlü ve haris olurlarsa bunun yine bir neticesi gibidir veya korkudandır. Bir de sultanlara hükümdarlara boyun eğerler ve tâbi olurlarsa! Bir de sultanlara hükümdarlara boyun eğerler ve tâbi olurlarsa!

Demek ki alimlerin, fakihlerin, hükümdarlara tâbi olmaları yoktur! Demek ki alimlerin, fakihlerin, hükümdarlara tâbi olmaları yoktur!

Ne vardır? Onlara nasihat etmeleri vardır, onlara hakkı göstermeleri,Ne vardır?

Onlara nasihat etmeleri vardır, onlara hakkı göstermeleri,
dobra dobra hakkı söylemeleri vardır. dobra dobra hakkı söylemeleri vardır.

Böyle bir mübarek adam bir köşk yaptırmış, birisini götürmüş, köşkünü göstermiş.Böyle bir mübarek adam bir köşk yaptırmış, birisini götürmüş, köşkünü göstermiş. "Nasıl, iyi buldun mu?" demiş."Nasıl, iyi buldun mu?" demiş. Çok sözleri var da hepsi aklımda kalmadı.Çok sözleri var da hepsi aklımda kalmadı. Diyor ki; "Yazık etmişsin!" Diyor ki;

"Yazık etmişsin!"

Bu kadar güzel köşk yapmış, nasıl yazık oluyor? Bu kadar güzel köşk yapmış, nasıl yazık oluyor?

"Yazık etmişsin, çünkü bu paralar kendi paran değildi."Yazık etmişsin, çünkü bu paralar kendi paran değildi. Beytülmalden aldın, bu köşkü böyle yaptın, hâlbuki daha basit, sade bir ev sana yetecekti. Beytülmalden aldın, bu köşkü böyle yaptın, hâlbuki daha basit, sade bir ev sana yetecekti. Büyük masraflar harcadın, vebal altında kaldın.Büyük masraflar harcadın, vebal altında kaldın. Sonra bu dünyada ev yaptın, âhirette ev yapmak daha önemli; Sonra bu dünyada ev yaptın, âhirette ev yapmak daha önemli; âhirette, cennette bir köşk kazanmaya çalışmak daha önemliydi. âhirette, cennette bir köşk kazanmaya çalışmak daha önemliydi. Keşke âhirette bir ev yapmaya baksaydın.Keşke âhirette bir ev yapmaya baksaydın. Sevaplı işler yaparak dünyada haram yemeden, beytülmalden lüzumsuz yere harcamadanSevaplı işler yaparak dünyada haram yemeden, beytülmalden lüzumsuz yere harcamadan vergileri toplayıp toplayıp da keyfe,vergileri toplayıp toplayıp da keyfe, çalgıya çengiye harcamadan yapsaydın…" diye nasihat etmiş. çalgıya çengiye harcamadan yapsaydın…" diye nasihat etmiş. Hakiki alim böyledir. Hakiki alim böyledir.

Alimlerin kıymetlileri sultanların yanına yanaşmayanlardır! Alimlerin kıymetlileri sultanların yanına yanaşmayanlardır! Dalkavukluk yapmıyor, eyvallah etmiyor; işte bu kıymetli alimdir.Dalkavukluk yapmıyor, eyvallah etmiyor; işte bu kıymetli alimdir. Sultanların hayırlıları da alimlere hürmet edip onların yanına gelenlerdir! Sultanların hayırlıları da alimlere hürmet edip onların yanına gelenlerdir! O da tevazuundan ve din alimlerinin kıymetini bildiğinden,O da tevazuundan ve din alimlerinin kıymetini bildiğinden, Allah'tan korktuğundan onun yanına geliyor, onun elini öpüyor, ona hürmet ve izzet ediyor. Allah'tan korktuğundan onun yanına geliyor, onun elini öpüyor, ona hürmet ve izzet ediyor.

Bizim meşayihimizden, silsilemizden meşhur bir zât var, Bizim meşayihimizden, silsilemizden meşhur bir zât var, galiba Abdülhâlık-ı Gücdüvânî hazretleri onun huzuruna girdiği zamangaliba Abdülhâlık-ı Gücdüvânî hazretleri onun huzuruna girdiği zaman Meşhur Selçuklu hükümdarı Sultan Sencer; İran kendisinin, Irak kendisinin,Meşhur Selçuklu hükümdarı Sultan Sencer; İran kendisinin, Irak kendisinin, Orta Asya kendisinin, Afganistan kendisinin; çok geniş topraklara sahip büyük bir sultan.Orta Asya kendisinin, Afganistan kendisinin; çok geniş topraklara sahip büyük bir sultan. Sultan ayağa kalkarmış, bu gelen şahsı tahtına oturturmuş,Sultan ayağa kalkarmış, bu gelen şahsı tahtına oturturmuş, o da onu çocuk azarlar gibi azarlarmış: o da onu çocuk azarlar gibi azarlarmış:

"Şunu yapma, bunu yapma, şuna dikkat et, buna dikkat et, âhireti unutma, "Şunu yapma, bunu yapma, şuna dikkat et, buna dikkat et, âhireti unutma, Allah'tan kork, zulmetme, haksızlık etme, gafletle vakit geçirme…" Allah'tan kork, zulmetme, haksızlık etme, gafletle vakit geçirme…"

O öyle onu azarladığı hâlde onu götürtüp tahtına oturturmuş, izzet ikram edermiş, elini öpermiş. O öyle onu azarladığı hâlde onu götürtüp tahtına oturturmuş, izzet ikram edermiş, elini öpermiş.

Bir tanesi diyor ki; "Sultan! Biz şöyle şöyle kitaplar yazdık, Bir tanesi diyor ki; "Sultan! Biz şöyle şöyle kitaplar yazdık, böyle böyle meşhur kişiyiz, tanınmış alimiz.böyle böyle meşhur kişiyiz, tanınmış alimiz. Herkesin bize saygısı sonsuz, herkes biliyor ki şöyle bilgin kimseyiz böyle bilgin kimseyiz.Herkesin bize saygısı sonsuz, herkes biliyor ki şöyle bilgin kimseyiz böyle bilgin kimseyiz. Bu da biraz ümmî kimse gibi, sen bunu tahtına oturtuyorsun izzet ikram ediyorsun Bu da biraz ümmî kimse gibi, sen bunu tahtına oturtuyorsun izzet ikram ediyorsun ama bize o kadar itibar etmiyorsun?.."ama bize o kadar itibar etmiyorsun?.." Böyle duygular intikal etmiş. Sultan diyor ki; Böyle duygular intikal etmiş. Sultan diyor ki;

"Siz, ben ne söylersem beni tasdik ediyorsunuz. "Siz, ben ne söylersem beni tasdik ediyorsunuz. Bu beni tenkit ediyor, bana doğruyu gösteriyor.Bu beni tenkit ediyor, bana doğruyu gösteriyor. Siz; 'Evet sultanım, doğrudur sultanım, gerçektir, münasiptir…' diye dalkavukluk ediyorsunuz. Siz; 'Evet sultanım, doğrudur sultanım, gerçektir, münasiptir…' diye dalkavukluk ediyorsunuz. Bu bana âhiret yolunu, gerçekleri gösteriyor!" diyormuş. Bu bana âhiret yolunu, gerçekleri gösteriyor!" diyormuş.

İşte hakiki alimin vasfı budur! İşte hakiki alimin vasfı budur!

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi dinde fakih eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi dinde fakih eylesin. Bilhassa kardeşlerimiz içinde umumiyetle biz müslümanlar evlatlarımızı Bilhassa kardeşlerimiz içinde umumiyetle biz müslümanlar evlatlarımızı böyle yetiştirmek istediğimizden din adamı yetişsin diye çocuklarımızı imam-hatibe göndermişizdir, böyle yetiştirmek istediğimizden din adamı yetişsin diye çocuklarımızı imam-hatibe göndermişizdir, hafız yapmışızdır, kurslarda okutmuşuzdur; güzel. hafız yapmışızdır, kurslarda okutmuşuzdur; güzel. Bunlara dünyaya meyletmeme, dünyalık kazanma hırsına düşmeme duygusunu vermeliyiz. Bunlara dünyaya meyletmeme, dünyalık kazanma hırsına düşmeme duygusunu vermeliyiz.

"Evladım, korkma, çekinme, hakkı söyle!"Evladım, korkma, çekinme, hakkı söyle! Hiç korkma, dünyalık elden gidecek diye korkma, başına bir şey gelecek diye korkma, Hiç korkma, dünyalık elden gidecek diye korkma, başına bir şey gelecek diye korkma, ben senin baban olarak seni garanti ediyorum,ben senin baban olarak seni garanti ediyorum, senin malî bakımdan bir endişen olmasın…" demek lazım. senin malî bakımdan bir endişen olmasın…" demek lazım.

Ben istiyorum ki -tabii herkes din yolunda tahsil yapsın da-Ben istiyorum ki -tabii herkes din yolunda tahsil yapsın da- bilhassa zengin aileler çocuklarından bir tanesini din alimi yetiştirsin.bilhassa zengin aileler çocuklarından bir tanesini din alimi yetiştirsin. Onun her türlü maddî ihtiyacını karşılasın, çocuk tok olsun.Onun her türlü maddî ihtiyacını karşılasın, çocuk tok olsun. Dinini satıp dünyalık devşirmeye kalkan bir kimse durumuna düşmesinDinini satıp dünyalık devşirmeye kalkan bir kimse durumuna düşmesin veyahut bir zenginin karşısında veyahut bir mevki makam sahibi insanın karşısındaveyahut bir zenginin karşısında veyahut bir mevki makam sahibi insanın karşısında boynu bükük kalıp da onun karşısında hakkı söylemekten geri durmasın diyeboynu bükük kalıp da onun karşısında hakkı söylemekten geri durmasın diye görgülü olması lazım! görgülü olması lazım!

Dikkat ediyor musunuz Allahu Teâlâ hazretleri Musa aleyhisselam'ı Dikkat ediyor musunuz Allahu Teâlâ hazretleri Musa aleyhisselam'ı Firavun'un sarayında yetiştirtti.Firavun'un sarayında yetiştirtti. Her türlü imkânlarla ne kaliteli eğitim görmüştür kim bilir! Her türlü imkânlarla ne kaliteli eğitim görmüştür kim bilir! Mısır'ın en yüksek mahfillerinde, yerlerinde bulunmuş oldu. Mısır'ın en yüksek mahfillerinde, yerlerinde bulunmuş oldu.

Din adamının her şeyi bilmesi, her bakımdan müstağni olması, Din adamının her şeyi bilmesi, her bakımdan müstağni olması, kendisine nasihat ettiği halktan bir şey ummaması, kendisine nasihat ettiği halktan bir şey ummaması, gerçekleri söylemekten çekinmesinin şartlarını hazırlamak çok önemli oluyor! gerçekleri söylemekten çekinmesinin şartlarını hazırlamak çok önemli oluyor! Evlatlarımızı din yoluna gönderelim, dinî tahsil verdirtelim. Evlatlarımızı din yoluna gönderelim, dinî tahsil verdirtelim. Fakat dünyaya meyletmeme, haktan ayrılmama,Fakat dünyaya meyletmeme, haktan ayrılmama, harama kaymama duygularını da zihinlerine iyice, adamakıllı yerleştirmeli. harama kaymama duygularını da zihinlerine iyice, adamakıllı yerleştirmeli.

Bir de sultanlara tâbi olmamak! Bir de sultanlara tâbi olmamak!

Kimin gücü kuvveti var, kimin parası pulu var; onun dümen suyuna gitmesin, dobra dobra olsun.Kimin gücü kuvveti var, kimin parası pulu var; onun dümen suyuna gitmesin, dobra dobra olsun. Çünkü alimlere Allah celle celâlüh ahdetmiştir, onlardan söz almıştır ki hakkı söyleyecekler, Çünkü alimlere Allah celle celâlüh ahdetmiştir, onlardan söz almıştır ki hakkı söyleyecekler, Allah'ın hizmetinde olacaklar! Dünya ehlinin hizmetinde olmaları onlara yakışık almaz, uygun düşmez.Allah'ın hizmetinde olacaklar! Dünya ehlinin hizmetinde olmaları onlara yakışık almaz, uygun düşmez. Onlar her yerde hakkı söylemelidir. Velev hapse girecek olsalar bile Onlar her yerde hakkı söylemelidir. Velev hapse girecek olsalar bile velev başlarına bir sıkıntı bir şey gelecek olsa bile! velev başlarına bir sıkıntı bir şey gelecek olsa bile!

Bu hususta bir hikâye anlatıvereyim: Bu hususta bir hikâye anlatıvereyim:

Râfızîler Mısır tarafından Dımaşk şehrine gelmişler, Râfızîler Mısır tarafından Dımaşk şehrine gelmişler, Şam şehrini müslümanların elinden almışlar. Akideleri bozuk olduğu için deŞam şehrini müslümanların elinden almışlar. Akideleri bozuk olduğu için de Cuma hutbesinde Ebû Bekir es-Sıddîk Efendimiz'e, Ömer Efendimiz'e, Osman Efendimiz'e hakaret etmeyi teklif ediyorlarmış. Cuma hutbesinde Ebû Bekir es-Sıddîk Efendimiz'e, Ömer Efendimiz'e, Osman Efendimiz'e hakaret etmeyi teklif ediyorlarmış. Şam'daki Emeviye Camii'nin hatibine demişler ki; Şam'daki Emeviye Camii'nin hatibine demişler ki;

"Cuma günü hutbeye çıktığın zaman bizim prensibimize göre -ama ehl-i sünnet prensibine aykırı-"Cuma günü hutbeye çıktığın zaman bizim prensibimize göre -ama ehl-i sünnet prensibine aykırı- bu halifelere ağır hakaret edeceksin, hutbede kötü söz söyleyeceksin.bu halifelere ağır hakaret edeceksin, hutbede kötü söz söyleyeceksin. Hz. Ali Efendimiz'i methedeceksin de ötekilerin aleyhine ağır söz sözlerde bulunacaksın…" Hz. Ali Efendimiz'i methedeceksin de ötekilerin aleyhine ağır söz sözlerde bulunacaksın…"

Hâlbuki o mübarekler de Peygamber Efendimiz'in en sevgili sahabilerinden; Hâlbuki o mübarekler de Peygamber Efendimiz'in en sevgili sahabilerinden; Hz. Ali Efendimiz de başımızın tacı, onlar da mübarek! Peygamber Efendimiz'in en yakın sahabileri, Hz. Ali Efendimiz de başımızın tacı, onlar da mübarek! Peygamber Efendimiz'in en yakın sahabileri, hiç birisine kötü söz söylemeyiz. hiç birisine kötü söz söylemeyiz. Sahabenin hepsi başımızın tacıdır, yıldızlar gibidir, hangisine uysakSahabenin hepsi başımızın tacıdır, yıldızlar gibidir, hangisine uysak hidayet yolunu bulacağımız muhakkaktır! hidayet yolunu bulacağımız muhakkaktır!

Onlar kızgınlıklarından eski Emeviler'le Hz. Ali Efendimiz'in arasında olan Yezid ileOnlar kızgınlıklarından eski Emeviler'le Hz. Ali Efendimiz'in arasında olan Yezid ile Hz. Hüseyin Efendimiz arasında olan hadiselerin kızgınlığından artık işi başka taraflara döküyorlar. Hz. Hüseyin Efendimiz arasında olan hadiselerin kızgınlığından artık işi başka taraflara döküyorlar.

Emeviye Camii'nin hatibine; "Ya böyle yaparsın ya da senin kelleni keseriz!" demişler. Emeviye Camii'nin hatibine; "Ya böyle yaparsın ya da senin kelleni keseriz!" demişler.

Askerler istila etmiş. Cuma günü, bakalım hatip ne söyleyecek, Askerler istila etmiş.

Cuma günü, bakalım hatip ne söyleyecek,
bizim dediğimiz gibi mi hutbe verecek yoksa ehl-i sünnete göre mi hutbe verecek? bizim dediğimiz gibi mi hutbe verecek yoksa ehl-i sünnete göre mi hutbe verecek?

Mesele müftüsüne de sorulmuş. Mesele müftüsüne de sorulmuş. Müftüsü de; "Canını kaybetmek durumu olunca serbesttir, söyleyebilir." gibi bir fetva vermiş. Müftüsü de; "Canını kaybetmek durumu olunca serbesttir, söyleyebilir." gibi bir fetva vermiş. Ama hatip minbere çıkmış: Ebû Bekir es-Sıddîk Efendimiz'i methetmiş: Ama hatip minbere çıkmış:

Ebû Bekir es-Sıddîk Efendimiz'i methetmiş:
"Ashabının en ilerilerindendir." Peygamber Efendimiz'in birinci halifesi olduğunu [söylemiş]. "Ashabının en ilerilerindendir." Peygamber Efendimiz'in birinci halifesi olduğunu [söylemiş]. Hz. Ömer Efendimiz'i methetmiş: "Şöyle adaletliydi, şöyle mübarekti.Hz. Ömer Efendimiz'i methetmiş: "Şöyle adaletliydi, şöyle mübarekti. Ebû Bekir es-Sıddîk da Hz. Ömer Efendimiz de Peygamber Efendimiz'in kayınpederi olduğu için hatta türbeleri bile aynı yerde,Ebû Bekir es-Sıddîk da Hz. Ömer Efendimiz de Peygamber Efendimiz'in kayınpederi olduğu için hatta türbeleri bile aynı yerde, Peygamber Efendimiz ile aynı kubbenin altında metfunlar; Peygamber Efendimiz ile aynı kubbenin altında metfunlar; ne büyük şeref!" ne büyük şeref!" Hz. Osman Efendimiz'i methetmiş, Hz. Ali Efendimiz'i de methedecek tabii ama Hz. Osman Efendimiz'i methetmiş, Hz. Ali Efendimiz'i de methedecek tabii ama daha o sözleri söylerken şehit etmişler.daha o sözleri söylerken şehit etmişler. Hemen haklamışlar, oradan indirmişler; şehit etmişler! Hemen haklamışlar, oradan indirmişler; şehit etmişler!

Ertesi hafta; "Müftü böyle fetva verdi, müftüyü hatip yapalım." demişler. Ertesi hafta; "Müftü böyle fetva verdi, müftüyü hatip yapalım." demişler. "Emeviye camiinin Cuma hutbesini sen oku!" diye müftüye emretmişler."Emeviye camiinin Cuma hutbesini sen oku!" diye müftüye emretmişler. Müftü çıkmış. Herkes; "Bakalım bu müftü Ebû Bekr-i Sıddîk aleyhinde,Müftü çıkmış. Herkes;

"Bakalım bu müftü Ebû Bekr-i Sıddîk aleyhinde,
Ömer aleyhinde radıyallahu anhümâ, ötekiler aleyhinde nasıl sözler söyleyecek?.. Ömer aleyhinde radıyallahu anhümâ, ötekiler aleyhinde nasıl sözler söyleyecek?.. Hâlbuki iyi müftüydü. Müftü efendi ötekisine de fetva verdiği için herhalde biraz bir şeyler söyleyecek." diye bekliyorlar. Hâlbuki iyi müftüydü. Müftü efendi ötekisine de fetva verdiği için herhalde biraz bir şeyler söyleyecek." diye bekliyorlar.

Müftü efendi de çıkmış: Ebû Bekri Sıddık Efendimiz'i bir methetmiş, Müftü efendi de çıkmış: Ebû Bekri Sıddık Efendimiz'i bir methetmiş, Ömer Efendimiz'i bir başka türlü methetmiş, Ömer Efendimiz'i bir başka türlü methetmiş, Osman Efendimiz'i bir başka türlü methetmiş.Osman Efendimiz'i bir başka türlü methetmiş. Askerler bakmışlar ki kimi çıkartsalar o zamanın müslümanları sağlam müslümanlar; Askerler bakmışlar ki kimi çıkartsalar o zamanın müslümanları sağlam müslümanlar; kuru tazyikten, can tehdidinden dolayı değişmeyecekler.kuru tazyikten, can tehdidinden dolayı değişmeyecekler. Müftüye belki de ahali galeyana gelir diye diyememişler. Müftüye belki de ahali galeyana gelir diye diyememişler. Sonra çekmişler sormuşlar: "Sen ötekisine fetva verdin de niye kendin uymadın?" Sonra çekmişler sormuşlar:

"Sen ötekisine fetva verdin de niye kendin uymadın?"

Demiş ki; "Ben müftü olarak halka kolaylığı göstermekle vazifeliyim ama Demiş ki;

"Ben müftü olarak halka kolaylığı göstermekle vazifeliyim ama
kendim hakkımda daha faziletli olanı seçme hakkına sahibim. kendim hakkımda daha faziletli olanı seçme hakkına sahibim. Halka kolaylık göstermek vazifem ama kendim bahis konusu olduğu zaman daHalka kolaylık göstermek vazifem ama kendim bahis konusu olduğu zaman da daha faziletli olan yolu tercih etmek [hakkımdır]. Onun için böyle yaptım." demiş.daha faziletli olan yolu tercih etmek [hakkımdır]. Onun için böyle yaptım." demiş. Onlar da bakmışlar ki o zamanın uleması hangisi olsa kale gibi, Onlar da bakmışlar ki o zamanın uleması hangisi olsa kale gibi, hiç değmek mümkün değil; bu iddiadan vazgeçmişler. hiç değmek mümkün değil; bu iddiadan vazgeçmişler.

Yine oranın sultanlarından bir tanesi -ismini söylemeyelim belki gıybet bâbına girmesin- Yine oranın sultanlarından bir tanesi -ismini söylemeyelim belki gıybet bâbına girmesin- zekâtları ordu teçhizi için toplamak hakkında ulemadan fetva istemiş. zekâtları ordu teçhizi için toplamak hakkında ulemadan fetva istemiş. Alimler de fetvayı vermişler, demişler ki; Alimler de fetvayı vermişler, demişler ki;

"Düşman var, düşmana karşı silahlanmak, orduyu güçlendirmek, teçhiz etmek için tamam, "Düşman var, düşmana karşı silahlanmak, orduyu güçlendirmek, teçhiz etmek için tamam, zekât paraları buraya verilebilir." zekât paraları buraya verilebilir."

Büyük alimlerden muhaddislerden, takvâ ehli, meyletmeyen dünya malı filan olmayan ama Büyük alimlerden muhaddislerden, takvâ ehli, meyletmeyen dünya malı filan olmayan ama dobra dobra konuşacak geniş engin bilgisi olan, ilmi, ahlâkı olan meşhur bir hadis alimi var.dobra dobra konuşacak geniş engin bilgisi olan, ilmi, ahlâkı olan meşhur bir hadis alimi var. Kitapları da basılmıştır, belki her evde vardır, okunur. O hadis alimi de; Kitapları da basılmıştır, belki her evde vardır, okunur. O hadis alimi de;

"Hayır!" demiş. "Para cihada sarf edilecek, niye?" demişler? "Hayır!" demiş.

"Para cihada sarf edilecek, niye?" demişler?

"Hayır, zekât öncelikle fakirin hakkıdır. Memlekette bu kadar fakir var, "Hayır, zekât öncelikle fakirin hakkıdır. Memlekette bu kadar fakir var, o zekâtı o fakirlere vermek daha uygundur.o zekâtı o fakirlere vermek daha uygundur. Eğer cihat için kendisine para lazımsa hareminde şu kadar cariye var,Eğer cihat için kendisine para lazımsa hareminde şu kadar cariye var, her birinin kolunda şu kadar altın bilezik, boynunda bu kadar gerdanlık var. her birinin kolunda şu kadar altın bilezik, boynunda bu kadar gerdanlık var. Onları alsın! Elinde o kadar mal mülk varken oralardan yapmıyor da Onları alsın! Elinde o kadar mal mülk varken oralardan yapmıyor da fakirin hakkını bu tarafa transfer ettiriyor, kaydırıyor. fakirin hakkını bu tarafa transfer ettiriyor, kaydırıyor. Olmaz böyle şey!" diye o karşı çıkmış. O karşı çıkınca hükümdar onu öldürememiş ama; Olmaz böyle şey!" diye o karşı çıkmış.

O karşı çıkınca hükümdar onu öldürememiş ama;
"Defol! Benim şehrimde durma!" demiş, kovmuş. O da kalkmış başka bir şehre gitmiş. "Defol! Benim şehrimde durma!" demiş, kovmuş. O da kalkmış başka bir şehre gitmiş. Bir zaman sonra hatasını anlamış veyahut halk çok mu söyledi, rica etti ne olduysa; Bir zaman sonra hatasını anlamış veyahut halk çok mu söyledi, rica etti ne olduysa;

"Hadi, gel geriye, seni affettim…" demiş. Haberci gelip diyor ki; "Hadi, gel geriye, seni affettim…" demiş.

Haberci gelip diyor ki;
"Hükümdar seni affetti, hadi bizim şehre gidelim. "Hükümdar seni affetti, hadi bizim şehre gidelim. Talebelerin seni bekliyor, senin ilminden mahrum kaldık, ne olursun gel…" Talebelerin seni bekliyor, senin ilminden mahrum kaldık, ne olursun gel…"

O da diyor ki; "O zalim ordayken o şehre katiyen gitmem, O da diyor ki; "O zalim ordayken o şehre katiyen gitmem, o zalim orada hükümdarken o şehre katiyen gitmem!" o zalim orada hükümdarken o şehre katiyen gitmem!"

O gün Allah, o hükümdarın canını almış, o gün ölüyor.O gün Allah, o hükümdarın canını almış, o gün ölüyor. Ondan sonra ölümü haberi geliyor; kalkıyor, gidiyor. Ondan sonra ölümü haberi geliyor; kalkıyor, gidiyor. Allah sevdiği bazı kulları naz makamındadır. Allah öyle kulların dileğini, ,Allah sevdiği bazı kulları naz makamındadır. Allah öyle kulların dileğini, , gönlünden geçeni bir dediğini iki etmez, öyle verir. gönlünden geçeni bir dediğini iki etmez, öyle verir.

"O zalim ordayken gitmem!" deyince zalimi öldürüyor, "O zalim ordayken gitmem!" deyince zalimi öldürüyor, "Gel sen buraya, sen buraya lazımsın, gel." demek istiyor."Gel sen buraya, sen buraya lazımsın, gel." demek istiyor. Zalimi bertaraf ediyor. Muhterem kardeşlerim! Zalimi bertaraf ediyor.

Muhterem kardeşlerim!

Bizim de bugün zekât meselesinde filan çok hassas olmamız gerekiyor. Bizim de bugün zekât meselesinde filan çok hassas olmamız gerekiyor. Asıl fakirin hakkı olan şeyi ordu teçhizinde bile;Asıl fakirin hakkı olan şeyi ordu teçhizinde bile; "Sen bunu öteki mallarınla yap, öyle şey olmaz!" diye dobra dobra söylemiş. "Sen bunu öteki mallarınla yap, öyle şey olmaz!" diye dobra dobra söylemiş.

Alimlerimizin dobra sözlü, dobra olması lazım. Alimlerimizin dobra sözlü, dobra olması lazım. Her şeyi yerli yerince, ilme uygun bir tarzda yapmak gerekiyor.Her şeyi yerli yerince, ilme uygun bir tarzda yapmak gerekiyor. Dışarıdan, yukarıdan gelen baskılara da kuru gürültülere de pabuç bırakmamak Dışarıdan, yukarıdan gelen baskılara da kuru gürültülere de pabuç bırakmamak Müslümanlığın şanından ve şiarından, alimliğin önemli şartlarından biri oluyor. Müslümanlığın şanından ve şiarından, alimliğin önemli şartlarından biri oluyor. Buna riayet etmek lazım. Buna riayet etmek lazım.

Fe izâ fealû zâlike. "Eğer alimler bu hâle riayet etmezse dünyaya dalarlar,Fe izâ fealû zâlike. "Eğer alimler bu hâle riayet etmezse dünyaya dalarlar, dünyalık peşinde koşarlar, hırs sahibi olurlar." dünyalık peşinde koşarlar, hırs sahibi olurlar." Fahzerûhüm. "Sultana tâbi olurlarsa o zaman onlardan çekinin, kaçının, Fahzerûhüm. "Sultana tâbi olurlarsa o zaman onlardan çekinin, kaçının, onların etrafına toplayın, onlara itibar etmeyin!" onların etrafına toplayın, onlara itibar etmeyin!"

Çünkü bu sefer sultanların aleti, maşası, ajanı olur; sizi aldatır. Çünkü bu sefer sultanların aleti, maşası, ajanı olur; sizi aldatır. Allah'tan korktuğu için söylemez de sultanın buyruğu yerine gelsin diye size yanlışı gösterir." Allah'tan korktuğu için söylemez de sultanın buyruğu yerine gelsin diye size yanlışı gösterir."

Peygamber Efendimiz; "Demek ki terazisi bozulmuş, demek ki hakkı görme ve göstermePeygamber Efendimiz; "Demek ki terazisi bozulmuş, demek ki hakkı görme ve gösterme kabiliyeti kalmamış diye o zaman onlardan çekinin!" diyor. kabiliyeti kalmamış diye o zaman onlardan çekinin!" diyor.

Allah hepimizi dünyaya dalmaktan ve birtakım baskılar yüzünden dinin gerçeklerini değiştirmekten, Allah hepimizi dünyaya dalmaktan ve birtakım baskılar yüzünden dinin gerçeklerini değiştirmekten, başka türlü söylemekten, başka türlü kabul etmekten hıfz eylesin.başka türlü söylemekten, başka türlü kabul etmekten hıfz eylesin. Sapasağlam müslümanlar eylesin. Sapasağlam müslümanlar eylesin.

el-Felaku sicnün fî cehenneme yuhbesu fîhi'l-cebbârûne el-Felaku sicnün fî cehenneme yuhbesu fîhi'l-cebbârûne ve'l-mütekebbirûne ve inne cehenneme le teteavvezu billâhi minhü. ve'l-mütekebbirûne ve inne cehenneme le teteavvezu billâhi minhü.

Kur'ân-ı Kerîm'in sonuna Felak sûresi var. Muavvizeteynden birincisi olan Felak sûresi: Kur'ân-ı Kerîm'in sonuna Felak sûresi var. Muavvizeteynden birincisi olan Felak sûresi:

Kul eûzü bi-Rabbi'l-felak min şerri mâ halak ve min şerri ğasikın izâ vekabKul eûzü bi-Rabbi'l-felak min şerri mâ halak ve min şerri ğasikın izâ vekab ve min şerri'n-neffâsâti fi'l-ukad ve min şerri hâsidin izâ hased. ve min şerri'n-neffâsâti fi'l-ukad ve min şerri hâsidin izâ hased.

Kul eûzü bi-Rabbi'l-felak ne demek? Kul eûzü bi-Rabbi'l-felak ne demek?

"Ey kulum, ey Resûlüm; 'Felakın Rabbi'ne sığınırım.' diye söyle!" diye bildiriliyor ya,"Ey kulum, ey Resûlüm; 'Felakın Rabbi'ne sığınırım.' diye söyle!" diye bildiriliyor ya, "Felakın Rabbi" ne demek? "Felakın Rabbi" ne demek?

Eûzü billah. "Allah'a sığınırım." demek. Eûzü bi-Rabbi'l-felak. "Felakın Rabbi'ne sığınırım." Eûzü billah. "Allah'a sığınırım." demek.

Eûzü bi-Rabbi'l-felak. "Felakın Rabbi'ne sığınırım."

Peygamber Efendimiz etrafındakilere; "Felak ne demek, felakın ne demek olduğunu biliyor musunuz?" diye sormuş. Peygamber Efendimiz etrafındakilere; "Felak ne demek, felakın ne demek olduğunu biliyor musunuz?" diye sormuş.

Bilemediklerinden, Allah ve Resûlü daha iyi bilir diye açıklamasını beklediklerinden;Bilemediklerinden, Allah ve Resûlü daha iyi bilir diye açıklamasını beklediklerinden; "Buyur yâ Resûlallah!" dedikleri zaman buyurmuş: "Buyur yâ Resûlallah!" dedikleri zaman buyurmuş:

"Felak cehennemde, cehennemin içinde bir hapishanedir!" "Felak cehennemde, cehennemin içinde bir hapishanedir!"

yuhbesu fîhi'l-cebbârûne ve'l-mütekebbirûne. "Bir bölümdür ki yuhbesu fîhi'l-cebbârûne ve'l-mütekebbirûne. "Bir bölümdür ki buraya dünyada cebbar olanlar, mütekebbir olan kullar tıkılırlar.buraya dünyada cebbar olanlar, mütekebbir olan kullar tıkılırlar. Burada onlar azap görürler." Burada onlar azap görürler." Ve inne cehenneme le teteavvezu billâhi minhü. "Fakat burası öyle fena bir yerdir ki Ve inne cehenneme le teteavvezu billâhi minhü. "Fakat burası öyle fena bir yerdir ki cehennemin kendisi bile bu felak kısmındaki kısmından Allah'a sığınır!cehennemin kendisi bile bu felak kısmındaki kısmından Allah'a sığınır! O felakın kapısı bir açılsa cehennem ehli ayrıca feryada başlarlarmış.O felakın kapısı bir açılsa cehennem ehli ayrıca feryada başlarlarmış. Felakın kapısı açıldığı zaman oradan gelen azabın, ateşin şiddetinden cehennemin öbür tarafında duranlar ayrı bir feryada başlarlarmış!" Felakın kapısı açıldığı zaman oradan gelen azabın, ateşin şiddetinden cehennemin öbür tarafında duranlar ayrı bir feryada başlarlarmış!"

Felak kelimesi hakkında bu hadîs-i şerîf böyle rivayet edilmiş. Felak kelimesi hakkında bu hadîs-i şerîf böyle rivayet edilmiş. Bu, Taberânî'de vs. böyle geçiyor diye Elmalılı Tefsirinde deBu, Taberânî'de vs. böyle geçiyor diye Elmalılı Tefsirinde de felakın mânalarından birisi olarak zikredilmiştir. felakın mânalarından birisi olarak zikredilmiştir.

Felak'ın kelime mânası; "iki dağ arasında düz, geniş bir yer" filan demek oluyor. Felak'ın kelime mânası; "iki dağ arasında düz, geniş bir yer" filan demek oluyor.

Demek ki cehennemde öyle bir mıntıka varsa öyle iki şey arasında daha derin, Demek ki cehennemde öyle bir mıntıka varsa öyle iki şey arasında daha derin, ateşi daha şiddetli, azabı daha korkunç! ateşi daha şiddetli, azabı daha korkunç! Allah saklasın, ondan dolayı bu ismi almış olabilir. Felak'ın daha başka mânaları var: Allah saklasın, ondan dolayı bu ismi almış olabilir. Felak'ın daha başka mânaları var:

Mesela geceyi parçalayıp açtığı için sabaha felak derler. Mesela geceyi parçalayıp açtığı için sabaha felak derler. Aydınlık gecenin içinden çıktığı için; "açılan, parçalı, yırtık, çatlak" filan mânasına geliyor.Aydınlık gecenin içinden çıktığı için; "açılan, parçalı, yırtık, çatlak" filan mânasına geliyor. Sabaha o bakımdan felak diyorlar. Felak-ı subh, sabahın felakı,Sabaha o bakımdan felak diyorlar. Felak-ı subh, sabahın felakı, karanlığının yarılıp açılması filan mânasına. karanlığının yarılıp açılması filan mânasına.

Mahlûkata da yokluktan varlık âlemine sanki çatlaktan bir şeyden açılıp geliyorlarmış gibi Mahlûkata da yokluktan varlık âlemine sanki çatlaktan bir şeyden açılıp geliyorlarmış gibi geldiklerinden felak deniliyor.geldiklerinden felak deniliyor. Daha başka mânaları da var. Kul eûzü bi-Rabbi'l-felak.Daha başka mânaları da var.

Kul eûzü bi-Rabbi'l-felak.
"Mahkûkâtın Rabbi olan Allah'a sığınırım!" demek olabilir, "Mahkûkâtın Rabbi olan Allah'a sığınırım!" demek olabilir, "Sabahın Rabbi olan Allah'a sığınırım!" demek olabilir. "Sabahın Rabbi olan Allah'a sığınırım!" demek olabilir.

Cehennemde mücrimlerin, âsilerin, cebbar, mütekebbir olanlarını Allah'ın kahrettiği,Cehennemde mücrimlerin, âsilerin, cebbar, mütekebbir olanlarını Allah'ın kahrettiği, azaplandırdığı kısım.azaplandırdığı kısım. Orada kâfirler feci şekilde azap görecekler,Orada kâfirler feci şekilde azap görecekler, o durumlara düşmekten oranın Rabbi olan Allah'a sığınırım, filan mânasına gelebilmiş olabilir. o durumlara düşmekten oranın Rabbi olan Allah'a sığınırım, filan mânasına gelebilmiş olabilir.

Tabii Resûlullah Efendimiz böyle bildirdiğine göre kelime mânasından ziyadeTabii Resûlullah Efendimiz böyle bildirdiğine göre kelime mânasından ziyade Resûlullah Efendimiz'in bildirdiği bu mânayı göz önünde bulundurmak gerekli!Resûlullah Efendimiz'in bildirdiği bu mânayı göz önünde bulundurmak gerekli! Evet kelime mânası iki dağ arasındaki düzlük demek ama felak burada;Evet kelime mânası iki dağ arasındaki düzlük demek ama felak burada; "cehennemde bir özel bir mıntıka, bir ayrı hapishane, mahbes" mânasına geliyor. "cehennemde bir özel bir mıntıka, bir ayrı hapishane, mahbes" mânasına geliyor.

Cebbâr; "çok cebreden, çok baskı yapan, çok zalim" mânasına geliyor. Cebbâr; "çok cebreden, çok baskı yapan, çok zalim" mânasına geliyor. Hatta Kur'ân-ı Kerîm'de geçiyor ki Musa aleyhisselam iki kişiyi ayırmak istemiş. Hatta Kur'ân-ı Kerîm'de geçiyor ki Musa aleyhisselam iki kişiyi ayırmak istemiş. Birisi kendi zümresinden birisi Firavunun tarafından kavgaya tutuşmuşlar. Birisi kendi zümresinden birisi Firavunun tarafından kavgaya tutuşmuşlar. Kendi tarafından olan bunun yardımını istemiş: Kendi tarafından olan bunun yardımını istemiş:

"İmdat yâ Musa, gel kurtar beni…" filan deyince o da oradan geçiyorken ayırmaya çalışmış."İmdat yâ Musa, gel kurtar beni…" filan deyince o da oradan geçiyorken ayırmaya çalışmış. Ayırırken de bir yumruk atmış. Ayırırken de bir yumruk atmış.

Fe kadâ aleyhi. "Musa aleyhisselam, ölümüne sebep olmuş!" Fe kadâ aleyhi. "Musa aleyhisselam, ölümüne sebep olmuş!"

Vuruşuyla öteki tarafın ölümüne sebep olmuş. "Kim öldürdü?" filan diye herkes de merak ediyor. Vuruşuyla öteki tarafın ölümüne sebep olmuş. "Kim öldürdü?" filan diye herkes de merak ediyor. Musa aleyhisselam da kendisinin kazaen bir kavganın içinde olmasından dolayı üzüntüde, korkuda! Musa aleyhisselam da kendisinin kazaen bir kavganın içinde olmasından dolayı üzüntüde, korkuda!

Ertesi gün de gene böyle bir başka olayda birisinin yakasını dürdüğü, yapıştığı zaman; Ertesi gün de gene böyle bir başka olayda birisinin yakasını dürdüğü, yapıştığı zaman; "Sen yeryüzünde cebbar mı olmak istiyorsun?" diye ona cevap veriyor. "Sen yeryüzünde cebbar mı olmak istiyorsun?" diye ona cevap veriyor.

"Dün birisini öldürdün. Sen artık iyice bir zalim mi, "Dün birisini öldürdün. Sen artık iyice bir zalim mi, önüne gelene baskı yapan bir kimse mi oldun?.." demek istiyor diyeönüne gelene baskı yapan bir kimse mi oldun?.." demek istiyor diye Musa aleyhisselam hakkında da Kur'ân-ı Kerîm'in âyet-i kerîmesinde böyle bir ifade var. Musa aleyhisselam hakkında da Kur'ân-ı Kerîm'in âyet-i kerîmesinde böyle bir ifade var.

Cebbâr; "çok cebreden, baskı yapan, sağa sola çatan, azılı zorba" filan demek oluyor. Cebbâr; "çok cebreden, baskı yapan, sağa sola çatan, azılı zorba" filan demek oluyor.

Böyle cebbarlar cehennemdeki bu azap yerine tıkılacak. Böyle cebbarlar cehennemdeki bu azap yerine tıkılacak. Bir de mütekebbirler; kibirli, mevkiinden makamından, malından mülkünden,Bir de mütekebbirler; kibirli, mevkiinden makamından, malından mülkünden, kuvvetinden gücünden dolayı, mazlumlara tepeden bakankuvvetinden gücünden dolayı, mazlumlara tepeden bakan ve onlara böbürlenen, büyüklenen kimseler. ve onlara böbürlenen, büyüklenen kimseler. Büyüklük Allah'a mahsus olduğundan tevazu kullara daha çok yakıştığından, Büyüklük Allah'a mahsus olduğundan tevazu kullara daha çok yakıştığından, bunu yapmadıklarından dolayı bu gibiler cehennemin bunu yapmadıklarından dolayı bu gibiler cehennemin bu mıntıkasında şiddetli azaba uğrayacaklar. bu mıntıkasında şiddetli azaba uğrayacaklar.

Bir de Resûlullah Efendimiz'in mütekebbir sözü ile ilgili bir hadîs-i şerîfini söylemek deBir de Resûlullah Efendimiz'in mütekebbir sözü ile ilgili bir hadîs-i şerîfini söylemek de buradaki mânanın daha iyi anlaşılması için uygun olur.buradaki mânanın daha iyi anlaşılması için uygun olur. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki;

"Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete girmeyecek, kibir oldu mu cennete girmeyecek!" "Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete girmeyecek, kibir oldu mu cennete girmeyecek!"

"Aman yâ Resûlallah! İnsan temiz giyinmek ister güzel elbiseler giymek ister, "Aman yâ Resûlallah! İnsan temiz giyinmek ister güzel elbiseler giymek ister, güzel yemekler yemek ister… güzel yemekler yemek ister… Ayakkabısı çamursuz olsun, elbisesi temiz olsun, yırtıksız yamasız olsun filan ister.Ayakkabısı çamursuz olsun, elbisesi temiz olsun, yırtıksız yamasız olsun filan ister. İnsan yeni giydiği zaman memnun olur. Bu da kibirden midir?" diyorlar. İnsan yeni giydiği zaman memnun olur. Bu da kibirden midir?" diyorlar. Peygamber Efendimiz; "Hayır! Allah güzeldir, güzelliği sever!" Peygamber Efendimiz;

"Hayır! Allah güzeldir, güzelliği sever!"

Demek ki elimizden geldiğince temiz, pak, hoş hâlli olmaya gayret edeceğiz:Demek ki elimizden geldiğince temiz, pak, hoş hâlli olmaya gayret edeceğiz: Allah güzeldir, güzelliği sever! "Kibir, hak söz söylendiği zaman kabul etmemektir." diye Allah güzeldir, güzelliği sever!

"Kibir, hak söz söylendiği zaman kabul etmemektir." diye
kibri bir başka mânasıyla bize tarif ediyor. kibri bir başka mânasıyla bize tarif ediyor. Adama söylüyorsun: "Allah vardır, birdir; şerîki, nazîri yoktur. İslâm hak dindir!" Adama söylüyorsun:

"Allah vardır, birdir; şerîki, nazîri yoktur. İslâm hak dindir!"

Adam burnunu kaldırıyor, kabul etmiyor gidiyor. Neden? Adam burnunu kaldırıyor, kabul etmiyor gidiyor.

Neden?

Kibirlendi, kendisini adam yerine koydu, bir şey sandı. Kibirlendi, kendisini adam yerine koydu, bir şey sandı. Hak sözü kabul etmedi, burnunu kaldırdı gitti. Hak sözü kabul etmedi, burnunu kaldırdı gitti. Peygamber Efendimiz'in zamanında da mucizeleri gördükleri hâlde,Peygamber Efendimiz'in zamanında da mucizeleri gördükleri hâlde, Allah'ın âyetlerini dinledikleri, o mübarek Resûlullah Efendimiz'in sohbetini,Allah'ın âyetlerini dinledikleri, o mübarek Resûlullah Efendimiz'in sohbetini, işitmek mümkün olduğu hâlde gördükleri hâlde kabul etmeyenler [oldu]. işitmek mümkün olduğu hâlde gördükleri hâlde kabul etmeyenler [oldu].

Neden? Kibirlerinden kabul etmediler. Onurlarına yediremediler, hakkı kabul etmediler.Neden?

Kibirlerinden kabul etmediler. Onurlarına yediremediler, hakkı kabul etmediler.
Onların bazıları Peygamber Efendimiz'in hak peygamber olduğunu kendi evlatlarınınOnların bazıları Peygamber Efendimiz'in hak peygamber olduğunu kendi evlatlarının kendi evlatları oldukları bilir gibi biliyorlardı! kendi evlatları oldukları bilir gibi biliyorlardı! "Bu hak peygamberdir." diye o kadar kesin biliyorlardı. "Bu hak peygamberdir." diye o kadar kesin biliyorlardı. Hatta; "Aman aman bunun aleyhinde konuşmayın, sonra bildirilir!" diyorlardı. Hatta; "Aman aman bunun aleyhinde konuşmayın, sonra bildirilir!" diyorlardı. Bildirdiğini Allah'ın kendisine bildirmesiyle söylemesinden çekiniyorlardı. Bildirdiğini Allah'ın kendisine bildirmesiyle söylemesinden çekiniyorlardı.

Sonra bir şey yaptıkları zaman başlarına bir felaket geleceklerini biliyorlardı ama Sonra bir şey yaptıkları zaman başlarına bir felaket geleceklerini biliyorlardı ama kimisi tâbi olmadı. kimisi tâbi olmadı. Kibirlerinden tâbi olmadılar. Tabii bilmek yetmiyor, tâbi olacak ve yardım edecekti. Kibirlerinden tâbi olmadılar. Tabii bilmek yetmiyor, tâbi olacak ve yardım edecekti. Ondan dolayı burada bu mütekebbir sözü; Ondan dolayı burada bu mütekebbir sözü; inkâr edip de gerçeği gördükleri hâlde onurlarına yedirmedikleri [mânasına]. inkâr edip de gerçeği gördükleri hâlde onurlarına yedirmedikleri [mânasına]. Yanlıştan dönmeye onurları razı olmuyor,Yanlıştan dönmeye onurları razı olmuyor, izzet-i nefislerini kıramadıklarından bâtıl yolda kalan kimseler ve zalimler, izzet-i nefislerini kıramadıklarından bâtıl yolda kalan kimseler ve zalimler, cebbarlar olduğu, bu iki huyun çok kötü olduğu anlaşılıyor. cebbarlar olduğu, bu iki huyun çok kötü olduğu anlaşılıyor.

Müslümanın, kendi hatasını birisi gösterse onu hemen kabul etmesi lazım. Müslümanın, kendi hatasını birisi gösterse onu hemen kabul etmesi lazım. İster çocuk göstersin ister kadın, ister düşmanı göstersin: İster çocuk göstersin ister kadın, ister düşmanı göstersin:

"Sen şu konuda yanılıyorsun, şu işin yanlış!.." "Sen şu konuda yanılıyorsun, şu işin yanlış!.."

Bir düşünecek; "Haklısın, bu konuda haklısın." diyecek. Bir düşünecek; "Haklısın, bu konuda haklısın." diyecek.

Bâtılda ısrar etmek kibir sayılır! Bâtılda ısrar olmayacak. Bâtılda ısrar etmek kibir sayılır! Bâtılda ısrar olmayacak.

Allah bizi cebbar olmaktan, zalim olmaktan, sağa sola sataşan,Allah bizi cebbar olmaktan, zalim olmaktan, sağa sola sataşan, eza cefa veren zorba olmaktan, hakkı kabul etmeyen onurlu kibirli burnu büyük,eza cefa veren zorba olmaktan, hakkı kabul etmeyen onurlu kibirli burnu büyük, mütekebbir kimse olmaktan korusun.mütekebbir kimse olmaktan korusun. Cehenneme düşmekten korusun. Sırat köprüsünü yıldırım gibi geçip cennete varıpCehenneme düşmekten korusun. Sırat köprüsünü yıldırım gibi geçip cennete varıp ebedî saadete erenlerden eylesin. ebedî saadete erenlerden eylesin.

Katlü'l-mü'mini a'zamu indallâhi min zevâli'd-dünyâ. Katlü'l-mü'mini a'zamu indallâhi min zevâli'd-dünyâ.

"Müslümanın öldürülmesi, katledilmesi;"Müslümanın öldürülmesi, katledilmesi; Allah nazarında, Allah indinde dünyanın yok olmasından daha büyük bir suçtur. Allah nazarında, Allah indinde dünyanın yok olmasından daha büyük bir suçtur. Dünya yıkılmış gibi, dünya yerinden kaymış gitmiş yok olmuş gibidir!" Dünya yıkılmış gibi, dünya yerinden kaymış gitmiş yok olmuş gibidir!"

Bir müslümanın öldürülmesi o kadar kötü bir şeydir. Bir müslümanın öldürülmesi o kadar kötü bir şeydir. Onun için müslüman müslümanı öldürmez. Müslüman müslümana kılıç ve silah çekmez,Onun için müslüman müslümanı öldürmez. Müslüman müslümana kılıç ve silah çekmez, müslüman müslümana sataşmaz, savaşmaz, uğraşmaz. müslüman müslümana sataşmaz, savaşmaz, uğraşmaz. Müslüman müslümanı korur kollar. Müslüman müslümanı korur kollar.

Kim bir müslümanı hata yoluyla, hataen, bilmeden, kazaen, kaza yoluyla öldürürse Kim bir müslümanı hata yoluyla, hataen, bilmeden, kazaen, kaza yoluyla öldürürse o zaman diyetini ödemesi lazım geliyor. o zaman diyetini ödemesi lazım geliyor.

Ama kasten öldürürse; Ama kasten öldürürse;

Ve men yektü'l-mü'minen müteammiden fe cezâuhû cehennemü hâliden fîhâ. Ve men yektü'l-mü'minen müteammiden fe cezâuhû cehennemü hâliden fîhâ.

"Kim bir mü'mini kasten, mü'min olduğunu bilerek öldürürse"Kim bir mü'mini kasten, mü'min olduğunu bilerek öldürürse cezası ebediyen cehennemde kalmaktır!" cezası ebediyen cehennemde kalmaktır!"

Onun için hem dünyada dünyanın sanki yok olması kadar büyük bir suçtur Onun için hem dünyada dünyanın sanki yok olması kadar büyük bir suçtur hem de âhirette insanın ebedî cehennemde yanmasına sebep olacak bir suçtur.hem de âhirette insanın ebedî cehennemde yanmasına sebep olacak bir suçtur. Müslümanı öldürmek çok büyük günahtır. Müslümanı öldürmek çok büyük günahtır.

Aslında cana kıymak doğru değildir ama kâfir çarpıştığı için onunla, müslümanları korumak için Aslında cana kıymak doğru değildir ama kâfir çarpıştığı için onunla, müslümanları korumak için yine canı korumak için savaşmak meşru oluyor. yine canı korumak için savaşmak meşru oluyor. Kâfir müslümana kast ettiği için onun karşısına çıkmak o zaman meşru oluyor. Kâfir müslümana kast ettiği için onun karşısına çıkmak o zaman meşru oluyor.

Aslında mü'minin hiçbir cana kıymaması, herkesin canını kollaması, Aslında mü'minin hiçbir cana kıymaması, herkesin canını kollaması, cana kıymet vermesi hatta can bile yakmaması lazım. cana kıymet vermesi hatta can bile yakmaması lazım. Can almak, öldürmek değil can bile yakmaması lazım. Can almak, öldürmek değil can bile yakmaması lazım. Hatta kalp bile kırmaması lazım, hatta mümkün oldukça karınca bile ezmemesi lazım kiHatta kalp bile kırmaması lazım, hatta mümkün oldukça karınca bile ezmemesi lazım ki asıl Müslümanlık bu! asıl Müslümanlık bu!

Bütün mahlûkata şefkat göstermek Müslümanlığın şiarıdır. Bütün mahlûkata şefkat göstermek Müslümanlığın şiarıdır. Müslüman, esas itibariyle kimseye zarar vermeyen [olmalıdır]. Müslüman, esas itibariyle kimseye zarar vermeyen [olmalıdır].

Peygamber Efendimiz balarısına benzetiyor. Peygamber Efendimiz balarısına benzetiyor. Balarısı çiçeğin üstüne konar; ne çiçeğe bir zarar verir ne de yapraklarını, dallarını kırar,Balarısı çiçeğin üstüne konar; ne çiçeğe bir zarar verir ne de yapraklarını, dallarını kırar, öbür tarafta bal yapar. öbür tarafta bal yapar. Mü'min böyledir. Gittiği yere fayda sağlar, zarar sağlamaz. Mü'min böyledir. Gittiği yere fayda sağlar, zarar sağlamaz.

Arıların çiçeklere faydası nedir? Arılar çiçeklerin tozlaşmasını sağlıyor.Arıların çiçeklere faydası nedir?

Arılar çiçeklerin tozlaşmasını sağlıyor.
Oranın tozunu, çiçek tozu dediğimiz ilkah, döllenme malzemesini alıyor,Oranın tozunu, çiçek tozu dediğimiz ilkah, döllenme malzemesini alıyor, öbür taraftaki çiçeğe onu taşıyor. öbür taraftaki çiçeğe onu taşıyor. Böylece meyvelerin olmasını sağlıyor. Faydalı bir hizmet görüyor. Böylece meyvelerin olmasını sağlıyor. Faydalı bir hizmet görüyor.

Arının yaptığı şey fevkalade faydalı bir şey!Arının yaptığı şey fevkalade faydalı bir şey! Allahu Teâlâ hazretleri onu öyle güzel bir hizmet için yaratmış,Allahu Teâlâ hazretleri onu öyle güzel bir hizmet için yaratmış, mü'min kulunu da arıya benzetiyor. mü'min kulunu da arıya benzetiyor. Bal gibi tatlı malzeme yapar. Çiçekten çiçeğe dolaşır, hepsinden güzel şeyi alır. Bal gibi tatlı malzeme yapar. Çiçekten çiçeğe dolaşır, hepsinden güzel şeyi alır.

Demek ki biz müslümanlar da kendimizi arıya benzetecek olursak nasıl olacağız? Demek ki biz müslümanlar da kendimizi arıya benzetecek olursak nasıl olacağız?

Her yerden hikmeti alacağız. Arının her bir çiçekten ayrı bir çiçek balı aldığı gibiHer yerden hikmeti alacağız. Arının her bir çiçekten ayrı bir çiçek balı aldığı gibi her yerden güzel bilgileri, İslâmî bilgileri, hikmetleri, hadisleri, âyetleri, mânaları alacağız.her yerden güzel bilgileri, İslâmî bilgileri, hikmetleri, hadisleri, âyetleri, mânaları alacağız. Arının onlardan bal yaptığı gibi biz de zihnimizde imâl-i fikr edeceğiz, tefekkür edeceğiz. Arının onlardan bal yaptığı gibi biz de zihnimizde imâl-i fikr edeceğiz, tefekkür edeceğiz. Sonra onu yeri geldikçe nasihat olarak mev'ize olarak başkalarına anlatacağız.Sonra onu yeri geldikçe nasihat olarak mev'ize olarak başkalarına anlatacağız. Hakkı söyleyeceğiz, öğüt olarak söyleyeceğiz. Hakkı söyleyeceğiz, öğüt olarak söyleyeceğiz. Arının bal yaptığı gibi olacağız. Sonra Peygamber Efendimiz müslümanı altına benzetiyor.Arının bal yaptığı gibi olacağız.

Sonra Peygamber Efendimiz müslümanı altına benzetiyor.
Hiçbir şekilde paslanmaz, rengi bozulmaz. Hiçbir şekilde okside olmaz, hiçbir şekilde değeri düşmez.Hiçbir şekilde paslanmaz, rengi bozulmaz. Hiçbir şekilde okside olmaz, hiçbir şekilde değeri düşmez. İstersen altını erit, erittiğin zaman da bozulmaz. Gramı şu kadar, yine aynı kıymettedir. İstersen altını erit, erittiğin zaman da bozulmaz. Gramı şu kadar, yine aynı kıymettedir. İster yüzük olsun ister bilezik, ister eritilmiş altın, ister levha ister varak olsun. İster yüzük olsun ister bilezik, ister eritilmiş altın, ister levha ister varak olsun.

"Altın her zaman kıymetli olduğu gibi mü'min de öyledir!" buyuruyor. "Altın her zaman kıymetli olduğu gibi mü'min de öyledir!" buyuruyor.

Biz de o şuurda olacağız ama bir zorba çıkıp da bize çatarsa Biz de o şuurda olacağız ama bir zorba çıkıp da bize çatarsa bir zalim bize hücum ederse velev memleketin içinde olsun!.. bir zalim bize hücum ederse velev memleketin içinde olsun!..

Mesela ben okuduğum zaman şu hadîs-i şerîfin çok etkisi altında kalmıştım. Mesela ben okuduğum zaman şu hadîs-i şerîfin çok etkisi altında kalmıştım. Peygamber Efendimiz; "Mü'min; malını korumak, ailesini korumak,Peygamber Efendimiz;

"Mü'min; malını korumak, ailesini korumak,
canını korumak için mücadele ederken ölürse şehittir!" diyor. canını korumak için mücadele ederken ölürse şehittir!" diyor.

Demek ki malı bile başkasına boş yere kaptırmak yok. Demek ki malı bile başkasına boş yere kaptırmak yok. Dağ başında harami yolunu kesse hemen ona pabuç bırakmak yok.Dağ başında harami yolunu kesse hemen ona pabuç bırakmak yok. O hadîs-i şerîfi İlk okuduğum onu öğrenince zaman çok duygulanmıştım. O hadîs-i şerîfi İlk okuduğum onu öğrenince zaman çok duygulanmıştım.

Bir de dışardan kâfir gelecek, hem dini bozuk hem yolu, hem kafası, hem niyeti bozuk;Bir de dışardan kâfir gelecek, hem dini bozuk hem yolu, hem kafası, hem niyeti bozuk; hem zalim hem kâfir hem müşrik gelecek de benim memleketime sataşacak!hem zalim hem kâfir hem müşrik gelecek de benim memleketime sataşacak! Tabii ben onun karşısında dururum, elbette ona haddini bildiririm.Tabii ben onun karşısında dururum, elbette ona haddini bildiririm. Müslüman öyle olur. Ama onun dışında sulhen İslâm'ı anlatmaya,Müslüman öyle olur. Ama onun dışında sulhen İslâm'ı anlatmaya, İslâm'ın güzelliklerini söylemeye çalışırız. İslâm'ın güzelliklerini söylemeye çalışırız.

Lâ ikrâhe fi'd-din. "Dinde zorlama yoktur!" Lâ ikrâhe fi'd-din. "Dinde zorlama yoktur!"

İkna olursa olur, olmazsa cehenneme gider! İkna olursa olur, olmazsa cehenneme gider! Ne yapalım, bizden vazife bitmiş olur, diye ehl-i kitaba karşı muamele böyle. Ne yapalım, bizden vazife bitmiş olur, diye ehl-i kitaba karşı muamele böyle.

İslâm'da küfre müsaade yok da ehli kitaba yine bir peygamber gönderilmiş, İslâm'da küfre müsaade yok da ehli kitaba yine bir peygamber gönderilmiş, bir kitap indirilmiş kimseler olduğu için özel bir muamele var.bir kitap indirilmiş kimseler olduğu için özel bir muamele var. Ama İslâm'da kâfire hiç söz hakkı yoktur.Ama İslâm'da kâfire hiç söz hakkı yoktur. İslam diyarında kâfir olmak mümkün değildir, kâfir olarak yaşamak mümkün değildir; imana gelecek! İslam diyarında kâfir olmak mümkün değildir, kâfir olarak yaşamak mümkün değildir; imana gelecek!

Dinde zorlama olmama kime karşıdır? Dinde zorlama olmama kime karşıdır?

Ancak ehl-i kitap zorlanmaz. Onlara da peygamber inmiş, kitap inmiş; Ancak ehl-i kitap zorlanmaz. Onlara da peygamber inmiş, kitap inmiş; akıllarını başlarına alsınlar, kendileri İslâm'ı seçerlerse seçsinler. akıllarını başlarına alsınlar, kendileri İslâm'ı seçerlerse seçsinler. Seçmezlerse yine Allah'ın varlığını biliyorlar, ne hâlleri varsa görürler. Seçmezlerse yine Allah'ın varlığını biliyorlar, ne hâlleri varsa görürler. Ama İslâm'da puta tapana, aya, güneşe yıldıza tapanlara öyle bir hak tanınmamıştır, Ama İslâm'da puta tapana, aya, güneşe yıldıza tapanlara öyle bir hak tanınmamıştır, bunu da hatırlatırım! bunu da hatırlatırım!

Kâlallâhu Teâlâ inne'l-cinne ve'l-inse fî nebein azîm ehlaku ve yu'bedü ğayrîKâlallâhu Teâlâ inne'l-cinne ve'l-inse fî nebein azîm ehlaku ve yu'bedü ğayrî ve erzüku ve yuşkerü ğayrî. ve erzüku ve yuşkerü ğayrî.

Ebu'd-Derda radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.Ebu'd-Derda radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. İnsanı ürperten bir hadîs-i şerîf. İnsanı ürperten bir hadîs-i şerîf.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize; Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurur, diye nakletmiş, bildirmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize; Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurur, diye nakletmiş, bildirmiş. Allahu Teâlâ hazretlerinin nasıl buyurduğunu söylüyor. Allahu Teâlâ hazretlerinin nasıl buyurduğunu söylüyor.

Kâlallâhu Teâlâ. "Şöyle buyurdu:" Kâlallâhu Teâlâ. "Şöyle buyurdu:"

İnne'l-cinne ve'l-inse fî nebein azîm. İnne'l-cinne ve'l-inse fî nebein azîm. "Hiç şüphe yok ki şu cin denilen varlıklar ve insanoğlu denilen varlıklar ulu, mühim bir haber, "Hiç şüphe yok ki şu cin denilen varlıklar ve insanoğlu denilen varlıklar ulu, mühim bir haber, bir olay ile karşılaşacaklar. bir olay ile karşılaşacaklar. Başlarına kıyamet kopacak, kıyametten sonra hesapları görülecek, Başlarına kıyamet kopacak, kıyametten sonra hesapları görülecek, dünyada yaptıklarının cezasını çekecekler;dünyada yaptıklarının cezasını çekecekler; bu kıyamet müthiş bir hadise olacak ve sonra mücrimlerin başına gelecek mühim şeyler var,bu kıyamet müthiş bir hadise olacak ve sonra mücrimlerin başına gelecek mühim şeyler var, bu ulu önemli dehşetli bir haberdir!" bu ulu önemli dehşetli bir haberdir!"

Neden? Ehlaku ve yu'bedü ğayrî. Neden?

Ehlaku ve yu'bedü ğayrî.

Allahu Teâlâ hazretleri; "Hem yaratan benimAllahu Teâlâ hazretleri; "Hem yaratan benim hem de kullar yine benden gayrıya tapınıyorlar, onlar görürler.hem de kullar yine benden gayrıya tapınıyorlar, onlar görürler. Bu haber, büyük kıyamet vakti geldiği zaman başlarına gelecekleri görürler!" buyuruyor. Bu haber, büyük kıyamet vakti geldiği zaman başlarına gelecekleri görürler!" buyuruyor.

Ve erzüku ve yuşkerü ğayrî. "Rızkı onlara ben veriyorum, yaşatıyorum, besliyorum.Ve erzüku ve yuşkerü ğayrî. "Rızkı onlara ben veriyorum, yaşatıyorum, besliyorum. Benden gayrıya şükrederler, görürler!" diye bir hadîs-i şerîfi böyle buyrulduğunuBenden gayrıya şükrederler, görürler!" diye bir hadîs-i şerîfi böyle buyrulduğunu Peygamber Efendimiz nakletmiş oluyor. Peygamber Efendimiz nakletmiş oluyor.

Muhterem kardeşlerim! Gerçekten bu yenilir yutulur, dayanılır bir saçmalık değildir!Muhterem kardeşlerim!

Gerçekten bu yenilir yutulur, dayanılır bir saçmalık değildir!
Bu insanoğlunun yaptığı çok korkunç bir saçmalıktır, çok büyük bir densizliktir, Bu insanoğlunun yaptığı çok korkunç bir saçmalıktır, çok büyük bir densizliktir, çok acayip bir yanlış yoldur! çok acayip bir yanlış yoldur! Allah yaratıyor da Allah'tan gayrıya tapıyorlar! Bilip duruyorlar!Allah yaratıyor da Allah'tan gayrıya tapıyorlar!

Bilip duruyorlar!
Bilip duruyorlar ki bu bir taştı, bunu dağdan getirdiler.Bilip duruyorlar ki bu bir taştı, bunu dağdan getirdiler. Sonra heykeltıraşlar buna çekiç sallaya sallaya ağız, burun, şekil, göz, kulak verdiler. Sonra heykeltıraşlar buna çekiç sallaya sallaya ağız, burun, şekil, göz, kulak verdiler. Sonra da diktiler karşılarına; kıpırdamaz, hareket etmez bir şey yapmaz.Sonra da diktiler karşılarına; kıpırdamaz, hareket etmez bir şey yapmaz. Bunun önüne geçiyorlar, secde ediyorlar, tapınıyorlar! Bunun önüne geçiyorlar, secde ediyorlar, tapınıyorlar!

Hübel putu, Lât, Uzza, Menât putu… Hübel putu, Lât, Uzza, Menât putu… Eskiden Araplar Kâbe'nin etrafını bir sürü putlarla doldurmuşlar.Eskiden Araplar Kâbe'nin etrafını bir sürü putlarla doldurmuşlar. Hindistan'da bir sürü put var. Buda'nın heykeli; bilmem kaç tane kolu var,Hindistan'da bir sürü put var. Buda'nın heykeli; bilmem kaç tane kolu var, her bir kolu bir tarafa yengeç gibi [uzanmış], kendisi bağdaş kurmuş, saçma sapan bir şey!her bir kolu bir tarafa yengeç gibi [uzanmış], kendisi bağdaş kurmuş, saçma sapan bir şey! Yunanlılar'ın bir sürü putları var: Şarap tanrısı, aşk tanrısı… Yunanlılar'ın bir sürü putları var: Şarap tanrısı, aşk tanrısı… Bir sürü saçmalıklar! Bir sürü saçmalıklar! İnsanoğlu için bundan büyük rezalet olmaz, bundan daha büyük bir saçmalık olmaz! İnsanoğlu için bundan büyük rezalet olmaz, bundan daha büyük bir saçmalık olmaz!

Elbette Allahu Teâlâ hazretleri bunların başına ne büyük cezalar geleceğini Elbette Allahu Teâlâ hazretleri bunların başına ne büyük cezalar geleceğini Kur'ân-ı Kerîm'de bildirmiş.Kur'ân-ı Kerîm'de bildirmiş. O haberler tahakkuk edecek, onlar o belalara uğrayacaklar. O haberler tahakkuk edecek, onlar o belalara uğrayacaklar.

Allah yaratıyor da onlar Allah'tan gayrıya mı tapınıyorlar?!.. Allah yaratıyor da onlar Allah'tan gayrıya mı tapınıyorlar?!..

Elbette başlarına gelecekler var. Elbette başlarına gelecekler var. Allah onları rızıklandırıyor ve onlar rızkın Allah'tan geldiğini bildikleri hâlde Allah onları rızıklandırıyor ve onlar rızkın Allah'tan geldiğini bildikleri hâlde Allah'a şükretmiyorlar da gayrıya şükrediyorlar!Allah'a şükretmiyorlar da gayrıya şükrediyorlar! Tabii bu son derece yanlış bir şey oluyor. Muhterem kardeşlerim! Tabii bu son derece yanlış bir şey oluyor.

Muhterem kardeşlerim!

Bir şeyi de bu hadîs-i şerîf münasebetiyle anlatıp sözümü bitireceğim. Bir şeyi de bu hadîs-i şerîf münasebetiyle anlatıp sözümü bitireceğim.

Biz şimdi elbette ayıplıyoruz. Bir insanın putun karşısına geçip de ona tapınmasını ayıplıyoruz. Biz şimdi elbette ayıplıyoruz. Bir insanın putun karşısına geçip de ona tapınmasını ayıplıyoruz. Şu caminin içinde değil şu Türkiye'nin içinde bile putun karşısına geçen bir insanı,Şu caminin içinde değil şu Türkiye'nin içinde bile putun karşısına geçen bir insanı, secde eden bir insanı gülerek kızarak karşılamayan insan yoktur. secde eden bir insanı gülerek kızarak karşılamayan insan yoktur.

"Ya bu taş işte, ben şunun başına bir balyoz vursam darmadağın dağılacak. "Ya bu taş işte, ben şunun başına bir balyoz vursam darmadağın dağılacak. Ne putu, kendisini korumaya gücü yetmez!.." Ne putu, kendisini korumaya gücü yetmez!.."

İbrahim aleyhisselam parçalamış, bir şey yapamamışlar. İbrahim aleyhisselam parçalamış, bir şey yapamamışlar.

Fakat insanların taptığı başka başka şeyler de var.Fakat insanların taptığı başka başka şeyler de var. Hatta biz de tapıyoruz, Allah saklasın müslümanlar da bazen acayip şeylere tapıyorlar. Hatta biz de tapıyoruz, Allah saklasın müslümanlar da bazen acayip şeylere tapıyorlar.

Nasıl, ne demek? Bu, Kur'ân-ı Kerîm'den alınmış bir söz. Nasıl, ne demek?

Bu, Kur'ân-ı Kerîm'den alınmış bir söz.
Bazı kimseler hevâ-yı nefsini put edinirler. Hevâ-yı nefs hepimizde var; içimizdeki arzular, Bazı kimseler hevâ-yı nefsini put edinirler. Hevâ-yı nefs hepimizde var; içimizdeki arzular, istekler, saçma sapan hırslar, emeller, düşünceler vs. istekler, saçma sapan hırslar, emeller, düşünceler vs. Bazı kimseler bunların peşinde sürüklenip gidiyor ya, bu da bir çeşit tapınmadır. Bazı kimseler bunların peşinde sürüklenip gidiyor ya, bu da bir çeşit tapınmadır. İşin doğrusuna bakılacak olursa bu da bir çeşit tapınmadır. Nefsi ne derse onu dinliyor. İşin doğrusuna bakılacak olursa bu da bir çeşit tapınmadır. Nefsi ne derse onu dinliyor.

Mesela dinimiz emretmiş, hadîs-i şerîflerde belirlenmiş:Mesela dinimiz emretmiş, hadîs-i şerîflerde belirlenmiş: Sabahleyin namaza çağırıyor; Hayye ale's-salâh diye müezzin camiden bağırıyor. Sabahleyin namaza çağırıyor; Hayye ale's-salâh diye müezzin camiden bağırıyor.

"Hadi namaza gelin!" Herkese sesleniyor, ezanın sesinin gittiği her yerdeki insana"Hadi namaza gelin!"

Herkese sesleniyor, ezanın sesinin gittiği her yerdeki insana
"Hadi, gelin bakalım. Sabah namazına, felaha, namaza gelin!" diye bu davet gidiyor. "Hadi, gelin bakalım. Sabah namazına, felaha, namaza gelin!" diye bu davet gidiyor.

Nefsi ne diyor? "Kış gününde bu sıcak yatağın içinden kalkacaksın, Nefsi ne diyor?

"Kış gününde bu sıcak yatağın içinden kalkacaksın,
soğuk soğuk sularla abdest alacaksın, namaz kılacaksın; yat aşağı!.." diyor. soğuk soğuk sularla abdest alacaksın, namaz kılacaksın; yat aşağı!.." diyor.

Müezzin; "Camiye gel." diyor. Nefis ne diyor? Müezzin; "Camiye gel." diyor.

Nefis ne diyor?

"Yat yattığın yerde, çek yorganı, ezanı duyma!" diyor; o yorganı başından aşağı çekiyor. "Yat yattığın yerde, çek yorganı, ezanı duyma!" diyor; o yorganı başından aşağı çekiyor.

Kimi dinledi, Allah'ı mı dinledi nefsini mi dinledi? Nefsini dinledi. Kimi dinledi, Allah'ı mı dinledi nefsini mi dinledi?

Nefsini dinledi.

Filanca günahı işliyor. Yılbaşında çam ağacını süslüyor, Filanca günahı işliyor. Yılbaşında çam ağacını süslüyor, ondan sonra müslüman evladı olduğu hâlde gidiyor içkiyi alıyor, evine getiriyor içiyor,ondan sonra müslüman evladı olduğu hâlde gidiyor içkiyi alıyor, evine getiriyor içiyor, gözleri kan çanağına dönüyor. gözleri kan çanağına dönüyor.

Bunu Allah mı emretti? Hayır, Allah yasak etti. Nefsi istedi. Bunu Allah mı emretti?

Hayır, Allah yasak etti. Nefsi istedi.
Onun tadını almış bir yerden. Tatmaz olsaydı, zehir zıkkım olaydı da öyle acı geleydi deOnun tadını almış bir yerden. Tatmaz olsaydı, zehir zıkkım olaydı da öyle acı geleydi de hiç yanına yanaşmasaydı. hiç yanına yanaşmasaydı. Ama onu nefsi arzu ettiği için yapıyor, demek ki nefsine tapıyor! Ama onu nefsi arzu ettiği için yapıyor, demek ki nefsine tapıyor!

Kimisi paraya tapar kimisi kadına tapar, kimisi nefsine kimisi mevkie makama tapar… Kimisi paraya tapar kimisi kadına tapar, kimisi nefsine kimisi mevkie makama tapar… Böyle mânevî tapınmalar da vardır. Kimisi şeytana tapar, şeytanın bir dediğini iki etmez. Böyle mânevî tapınmalar da vardır. Kimisi şeytana tapar, şeytanın bir dediğini iki etmez.

Şeytana tapan bir sürü insan var. Güneydoğu Anadolu'da Yezidîler diye bir zümre var; Şeytana tapan bir sürü insan var. Güneydoğu Anadolu'da Yezidîler diye bir zümre var; onlar şeytana bayağı tapıyorlar.onlar şeytana bayağı tapıyorlar. "Niye şeytana tapıyorsunuz?" denildiği zaman; "Niye şeytana tapıyorsunuz?" denildiği zaman;

"Allah'tan bize zarar gelmez. Şeytan muzır bir mahlûk, "Allah'tan bize zarar gelmez. Şeytan muzır bir mahlûk, ondan zarar gelmesin diye tapıyoruz!" diyorlarmış.ondan zarar gelmesin diye tapıyoruz!" diyorlarmış. Kafaya bak, mantığın sakatlığına bak! Kafaya bak, mantığın sakatlığına bak!

Sen Allah'a kul olursan Allah sana hiç bir şeyin zararını dokundurtmaz, onu anlayamıyor! Sen Allah'a kul olursan Allah sana hiç bir şeyin zararını dokundurtmaz, onu anlayamıyor!

Bizzat şeytana tapanlar var! Bir de bizzat şeytana tapmayıp güya adı müslüman olup Bizzat şeytana tapanlar var!

Bir de bizzat şeytana tapmayıp güya adı müslüman olup
kendisini müslüman sanıp da şeytanın dediğini dinlemek suretiyle ona tapanlar var.kendisini müslüman sanıp da şeytanın dediğini dinlemek suretiyle ona tapanlar var. Günahları, haramları işleyenler, Allah'ın yasak ettiği şeyleri yapanlar tabii tapınmış oluyor. Günahları, haramları işleyenler, Allah'ın yasak ettiği şeyleri yapanlar tabii tapınmış oluyor.

Muhterem kardeşlerim! O bakımdan eski zamanın veya bu zamanın putperestlerini ayıplıyoruz. Muhterem kardeşlerim!

O bakımdan eski zamanın veya bu zamanın putperestlerini ayıplıyoruz.
Öküze tapmışlar ya, öküze tapılır mı?!.. Ayıplıyoruz. Güneşe tapmışlar ya, güneşe tapılır mı?!.. Öküze tapmışlar ya, öküze tapılır mı?!.. Ayıplıyoruz. Güneşe tapmışlar ya, güneşe tapılır mı?!.. Ayıplıyoruz. Aya tapmışlar, ayıplıyoruz ama biz de kendimize dikkat edelim kiAyıplıyoruz. Aya tapmışlar, ayıplıyoruz ama biz de kendimize dikkat edelim ki hevâ-yı nefsimize tapınanlardan olmayalım.hevâ-yı nefsimize tapınanlardan olmayalım. Şeytana tapınanlardan, paraya tapınanlardan, daha başka şeylere,Şeytana tapınanlardan, paraya tapınanlardan, daha başka şeylere, Allah'tan gayrı olan şeye [tapınmayalım]. İnsan neye gönül bağlarsa ona tapınmış oluyor,Allah'tan gayrı olan şeye [tapınmayalım]. İnsan neye gönül bağlarsa ona tapınmış oluyor, o duruma düşmeyelim.o duruma düşmeyelim. Allah'a ibadet edelim ancak halisane, muhlisane; Allah'a ibadet edelim ancak halisane, muhlisane;

İyyâke na'budü ve iyyâke nesteîn. İyyâke na'budü ve iyyâke nesteîn. "Ancak sana ibadet ederiz, ancak senden yardım bekleriz!" diyoruz, gerçekten öyle!"Ancak sana ibadet ederiz, ancak senden yardım bekleriz!" diyoruz, gerçekten öyle! Ancak ona ibadet edelim; o bizi rızıklandırıyor, o sıhhat afiyet ve her türlü nimetleri vermiş.Ancak ona ibadet edelim; o bizi rızıklandırıyor, o sıhhat afiyet ve her türlü nimetleri vermiş. Ona şükredelim, ona kulluk edelim, nimetin ondan geldiğini bilelim, Ona şükredelim, ona kulluk edelim, nimetin ondan geldiğini bilelim, gayrıya minnettarlık duymayalım. gayrıya minnettarlık duymayalım.

Allahu Teâlâ hepimizi dinde anlayışlı, sezgili, ârif kullar eylesin. Allahu Teâlâ hepimizi dinde anlayışlı, sezgili, ârif kullar eylesin. Gerçekleri gören ve cân-ı gönülden, seve seve, Gerçekleri gören ve cân-ı gönülden, seve seve, aşk ile şevk ile Rabbine ibadet eden has müslümanlardan eylesin. aşk ile şevk ile Rabbine ibadet eden has müslümanlardan eylesin.

Fâtiha-yı Şerîfe mea'l-besmele… Fâtiha-yı Şerîfe mea'l-besmele…

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2