Namaz Vakitleri

6 Cemâziye'l-Evvel 1446
08 Kasım 2024
İmsak
06:08
Güneş
07:35
Öğle
12:53
İkindi
15:35
Akşam
18:00
Yatsı
19:22
Detaylı Arama

Nazara Kur'an'ın Şifası ve Koruyucu Ayetler (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

6 Şa'bân 1410 / 03.03.1990

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Şeyhe intisap etmenin hükmü nedir? Bey'at nedir? Bey'at mı yoksa şeyhe intisap mı önemlidir?, "Cuma kılmayanlara ne dersiniz?" | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Nazara Kur'an'ın Şifası ve Koruyucu Ayetler (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

6 Şa'bân 1410 / 03.03.1990

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Şeyhe intisap etmenin hükmü nedir? Bey'at nedir? Bey'at mı yoksa şeyhe intisap mı önemlidir?, "Cuma kılmayanlara ne dersiniz?" | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Şeyhe intisap etmenin hükmü nedir? Bey'at nedir? Bey'at mı yoksa şeyhe intisap mı önemlidir? Şeyhe intisap etmenin hükmü nedir? Bey'at nedir? Bey'at mı yoksa şeyhe intisap mı önemlidir?

Muhterem kardeşlerim! Bu bey'at ve intisap arasında eskiden fark yoktu.Muhterem kardeşlerim! Bu bey'at ve intisap arasında eskiden fark yoktu. Peygamber Efendimiz'in zamanındaki insanların bağlılığı bir tek yereydi.Peygamber Efendimiz'in zamanındaki insanların bağlılığı bir tek yereydi. Kimeydi? Peygamber Efendimiz'eydi.Kimeydi? Peygamber Efendimiz'eydi. Peygamber Efendimiz'in vefatından sonra, âhirete irtihalinden sonra kime oldu?Peygamber Efendimiz'in vefatından sonra, âhirete irtihalinden sonra kime oldu? Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e oldu. Ondan sonra kime oldu?Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e oldu. Ondan sonra kime oldu? Hulefâ-i Râşidîn'e oldu. Ondan sonra kimlere geldi?Hulefâ-i Râşidîn'e oldu. Ondan sonra kimlere geldi? Bazı zalim insanlar başa geçtiler; "İlla bize itaat edeceksiniz." dediler.Bazı zalim insanlar başa geçtiler; "İlla bize itaat edeceksiniz." dediler. Mescid-i Nebevî'nin kapılarını tutmuşlar; sahabe-i kirâmın kendilerine tâbi olmayacağını biliyorlar.Mescid-i Nebevî'nin kapılarını tutmuşlar; sahabe-i kirâmın kendilerine tâbi olmayacağını biliyorlar. "Bey'at etmeyenin kafasını keseriz." demişler, zorla Emevîler'e bey'at ettirmişler. Zorla."Bey'at etmeyenin kafasını keseriz." demişler, zorla Emevîler'e bey'at ettirmişler. Zorla. Ama hakikatte onlar tâbi olmadı. Kimisi şehit oldu kimisi öldürüldü, şehit edildi.Ama hakikatte onlar tâbi olmadı. Kimisi şehit oldu kimisi öldürüldü, şehit edildi. Hakikatte tâbi olmadı ama "Fitne çıkmasın." diye ses çıkarmadılar. Hakikatte tâbi olmadı ama "Fitne çıkmasın." diye ses çıkarmadılar.

Bey'atla intisap arasında fark yoktur.Bey'atla intisap arasında fark yoktur. Müslümanların bey'ati, intisabı evliyâullaha bağlanarak devam etti. Zamanımıza kadar geldi.Müslümanların bey'ati, intisabı evliyâullaha bağlanarak devam etti. Zamanımıza kadar geldi. Çünkü evliyâullah, alimler ve fakihler peygamberlerin emanetçileridir.Çünkü evliyâullah, alimler ve fakihler peygamberlerin emanetçileridir. Allah ümmeti onlara emanet bırakmıştı, onlara vermişti.Allah ümmeti onlara emanet bırakmıştı, onlara vermişti. Ümmetin hakiki sahipleri, yöneticileri alimlerdir. "Ulü'l emr" deniliyor. Ulü'l emr de alimlerdir.Ümmetin hakiki sahipleri, yöneticileri alimlerdir. "Ulü'l emr" deniliyor. Ulü'l emr de alimlerdir. İşlerin başındaki kimselerin de, ulü'l emrin de âlimlerden olması gerekiyor.İşlerin başındaki kimselerin de, ulü'l emrin de âlimlerden olması gerekiyor. Alim değil de bir zalim var. Falanca yerdeki ulü'l-emr zalimin teki. Ha o yanlış gelmiş.Alim değil de bir zalim var. Falanca yerdeki ulü'l-emr zalimin teki. Ha o yanlış gelmiş. Oraya yanlışlıkla gelmiş, zorbalıkla gelmiş. Zulümle gelmiş o ayrı; ama aslındaOraya yanlışlıkla gelmiş, zorbalıkla gelmiş. Zulümle gelmiş o ayrı; ama aslında ulü'l-emr de yani işleri de alim kimselere vermek lazım, ârif kimselere vermek lazım,ulü'l-emr de yani işleri de alim kimselere vermek lazım, ârif kimselere vermek lazım, mü'min-i kâmil kimselere vermek lazım. Kur'an'ı en çok bilen kimseye vermek lazım. mü'min-i kâmil kimselere vermek lazım. Kur'an'ı en çok bilen kimseye vermek lazım.

Peygamber Efendimiz bir yere bir grup asker gönderiyordu.Peygamber Efendimiz bir yere bir grup asker gönderiyordu. "Kur'ân-ı Kerîm'i hanginiz, ne kadar biliyor?" diye hepsine sordu. Bir gence sıra geldi."Kur'ân-ı Kerîm'i hanginiz, ne kadar biliyor?" diye hepsine sordu. Bir gence sıra geldi. O gence de sordu; "Sen ne kadar biliyorsun? Kur'an'dan ezberinde ne kadar var?" O gence de sordu; "Sen ne kadar biliyorsun? Kur'an'dan ezberinde ne kadar var?"

"Şunlar şunlar şunlar var yâ Resûlallah! Bir de Bakara sûresini ezbere biliyorum." dedi."Şunlar şunlar şunlar var yâ Resûlallah! Bir de Bakara sûresini ezbere biliyorum." dedi. Bakara sûresi büyük bir sûredir. 286 âyettir. İki buçuk cüz devam eder. Herkes bilmez. Bakara sûresi büyük bir sûredir. 286 âyettir. İki buçuk cüz devam eder. Herkes bilmez.

"Hakikaten sen onu biliyor musun?" dedi. "Biliyorum yâ Resûlallah!" "Hakikaten sen onu biliyor musun?" dedi.

"Biliyorum yâ Resûlallah!"

"O halde sen onların emirisin." dedi. "O halde sen onların emirisin." dedi.

Emir, ulü'l-emr; "işin başına geçen kimse."Emir, ulü'l-emr; "işin başına geçen kimse." Yaşı küçük olduğu halde "Kur'an'ı en çok biliyor." diye başa o geçti. Yaşı küçük olduğu halde "Kur'an'ı en çok biliyor." diye başa o geçti.

Bir başka hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: Bir başka hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:

"Bir topluluk, bir kavim bir yerde bulunuyorsa bunun birisi imam olacak namaz kıldıracaksa"Bir topluluk, bir kavim bir yerde bulunuyorsa bunun birisi imam olacak namaz kıldıracaksa Kur'an'ı en iyi bileni, dini en iyi bileni, en alim olanı imam olsun." Kur'an'ı en iyi bileni, dini en iyi bileni, en alim olanı imam olsun."

Fe-izâ emmehüm fe-hüve emîrun diyor. Burası da çok hoşuma gidiyor: Fe-izâ emmehüm fe-hüve emîrun diyor. Burası da çok hoşuma gidiyor:

"Kur'an'ı en iyi biliyor." diye o şahıs o topluluğa imam oldu mu; "Emiri de odur." diyor. "Kur'an'ı en iyi biliyor." diye o şahıs o topluluğa imam oldu mu; "Emiri de odur." diyor.

Onun için söz alimlerindir. Herkes alimlere itaat edecek, herkes onun buyruğunu tutacak. Onun için söz alimlerindir. Herkes alimlere itaat edecek, herkes onun buyruğunu tutacak. Bağlılık da onadır. Alim, ilmiyle âmil, ârif kimselere itaat edecektir. İkilik yoktur.Bağlılık da onadır. Alim, ilmiyle âmil, ârif kimselere itaat edecektir. İkilik yoktur. Şimdiki zamanda bir şaşılık var. Hani bazı insanlar şaşılıktan çift görürmüş.Şimdiki zamanda bir şaşılık var. Hani bazı insanlar şaşılıktan çift görürmüş. Ben bunu olmaz sanıyordum; önüme bazı şeyler geldiği zaman gözlüksüz baktım mı iki görüyorum.Ben bunu olmaz sanıyordum; önüme bazı şeyler geldiği zaman gözlüksüz baktım mı iki görüyorum. Mesela bir elif olsa iki tane elif gibi görüyorum. İnsanın gözü bazen böyle oluyor.Mesela bir elif olsa iki tane elif gibi görüyorum. İnsanın gözü bazen böyle oluyor. Halbuki bir tane elif. İşte öyle ayrılık gayrılık yoktur.Halbuki bir tane elif. İşte öyle ayrılık gayrılık yoktur. Zaten akıl ve mantık da bir tane olmasını gerektirir.Zaten akıl ve mantık da bir tane olmasını gerektirir. Çünkü insan iki yerden emir aldı mı "Ona mı uyacağım buna mı uyacağım?" diye şaşırır. Çünkü insan iki yerden emir aldı mı "Ona mı uyacağım buna mı uyacağım?" diye şaşırır.

"Bana uy. Ne diye alime uyuyorsun?" Peki, ama sen kimsin? "Bana uy. Ne diye alime uyuyorsun?"

Peki, ama sen kimsin?

Sana uyayım ama sen kimsin? Kur'an bilir misin? İlim bilir misin? İrfan bilir misin? Sana uyayım ama sen kimsin?

Kur'an bilir misin?

İlim bilir misin?

İrfan bilir misin?

Allah'ın yolunu iyi bilmiyorsan sonunda gelip deAllah'ın yolunu iyi bilmiyorsan sonunda gelip de "Şu nasıl olacak hocam?" diye gelip bana soracaksan millet niye sana uysun?"Şu nasıl olacak hocam?" diye gelip bana soracaksan millet niye sana uysun? Doğrudan doğruya uymak varken ne diye dolaylı yoldan önce sana tâbi olsun da başını derde soksun. Doğrudan doğruya uymak varken ne diye dolaylı yoldan önce sana tâbi olsun da başını derde soksun. Öyle şey yoktur. Bunu bilmiyor. Bu lafları söyleyenler de bilmiyorlar, hata ediyorlar. Öyle şey yoktur. Bunu bilmiyor. Bu lafları söyleyenler de bilmiyorlar, hata ediyorlar.

Mecmualarda yazdık. "Bak bu böyledir." diye âyetler, hadisler gösterdik.Mecmualarda yazdık. "Bak bu böyledir." diye âyetler, hadisler gösterdik. Bilmiyor. Yaygın bir cehalet var. Bu onun için yaygın bir hata. Bilmiyor. Yaygın bir cehalet var. Bu onun için yaygın bir hata.

Tarikatten mı hakikat doğar, hakikatten mi? İlim ihlas tarikatle.Tarikatten mı hakikat doğar, hakikatten mi? İlim ihlas tarikatle. Cuma kılmayanlara ne dersiniz? Cuma kılmayanlara ne dersiniz?

Muhterem kardeşlerim! Arapça'da tarikat "yol" demek. Muhterem kardeşlerim! Arapça'da tarikat "yol" demek. Tabi yol; maddî, topraklı, parkeli, asfaltlı yol." mânasına değil de "usül" mânasına, metot mânasına.Tabi yol; maddî, topraklı, parkeli, asfaltlı yol." mânasına değil de "usül" mânasına, metot mânasına. "Metot" demek. "Metot" demek. İnsanın iyi müslüman olması için takip etmesi gereken metoda, yola "tarikat" demişler. İnsanın iyi müslüman olması için takip etmesi gereken metoda, yola "tarikat" demişler.

Neden tarikat demişler? Neden tarikat demişler?

Çeşitli metotlar olduğu için. Abdülkadir-i Geylânî hazretleri bir metot geliştirmiş.Çeşitli metotlar olduğu için. Abdülkadir-i Geylânî hazretleri bir metot geliştirmiş. Bahâeddin-i Nakşibend Efendimiz bir başka terbiye usulüyle terbiye etmiş.Bahâeddin-i Nakşibend Efendimiz bir başka terbiye usulüyle terbiye etmiş. Nasıl herkesin, her yiğidin yoğurt yiyişi farklı oluyorsa Nasıl herkesin, her yiğidin yoğurt yiyişi farklı oluyorsa kimisi meşakkatle terbiye ettirmiş, kimisi zikirle terbiye ettirmiş.kimisi meşakkatle terbiye ettirmiş, kimisi zikirle terbiye ettirmiş. Kimisi seyahatle terbiye ettirmiş. Bunlar; nefsi yola getirmek, güzel ahlâkı öğretmek, edebi öğretmek,Kimisi seyahatle terbiye ettirmiş. Bunlar; nefsi yola getirmek, güzel ahlâkı öğretmek, edebi öğretmek, dinin hakikatine vâsıl etmek, Allah'ın rızasına kavuşturmak için takip edilen yollar.dinin hakikatine vâsıl etmek, Allah'ın rızasına kavuşturmak için takip edilen yollar. İşte onun için bu metotlara "tarikat" demişler. Tabi bunlar çoktur. Metotların sonu gelmez.İşte onun için bu metotlara "tarikat" demişler. Tabi bunlar çoktur. Metotların sonu gelmez. Mesela inşaat metotları. Cami inşa metotları. Çeşit çeşit cami var.Mesela inşaat metotları. Cami inşa metotları. Çeşit çeşit cami var. Hiç olmazsa bir kubbeli cami vardır, bir çatılı cami vardır. Çok çeşitli olabilir.Hiç olmazsa bir kubbeli cami vardır, bir çatılı cami vardır. Çok çeşitli olabilir. Hepsi camidir, hepsi ibadethânedir, hepsi makbuldür. Kimisi bir kubbelidir kimisi 20 kubbelidir.Hepsi camidir, hepsi ibadethânedir, hepsi makbuldür. Kimisi bir kubbelidir kimisi 20 kubbelidir. Mesela Bursa'daki Ulucami 20 kubbeden meydana gelmiştir. Bu bir kubbeden.Mesela Bursa'daki Ulucami 20 kubbeden meydana gelmiştir. Bu bir kubbeden. Onun etrafındaki de dört tane yarım kubbeden meydana gelmiş.Onun etrafındaki de dört tane yarım kubbeden meydana gelmiş. Mimarın çizdiğine göre değişebilir. Bu; mimarın cami inşa etme metodudur. Bir metot uygulamış.Mimarın çizdiğine göre değişebilir. Bu; mimarın cami inşa etme metodudur. Bir metot uygulamış. Tarikatler de birer metottur. Tarikatlerin gayesi, götürmek istediği nokta;Tarikatler de birer metottur. Tarikatlerin gayesi, götürmek istediği nokta; insanları Allah'ın rızasına götürmektir, Allah'ın rızasına uygun yaşayan bir kul haline getirmektir.insanları Allah'ın rızasına götürmektir, Allah'ın rızasına uygun yaşayan bir kul haline getirmektir. İşin aslı budur. O da sünnet-i seniyyeye,İşin aslı budur. O da sünnet-i seniyyeye, Peygamber Efendimiz'in yoluna bağlamak Peygamber Efendimiz'e tâbi kılmakla sağlanır. Peygamber Efendimiz'in yoluna bağlamak Peygamber Efendimiz'e tâbi kılmakla sağlanır.

Eğer bir tarikat Peygamber Efendimiz'e bağlayamazsa o yol çıkmaz yoldur.Eğer bir tarikat Peygamber Efendimiz'e bağlayamazsa o yol çıkmaz yoldur. Bu yoldan gidiyorsun. Gidiyorsun ama bitti. Yol daha öteye gitmiyor.Bu yoldan gidiyorsun. Gidiyorsun ama bitti. Yol daha öteye gitmiyor. Arabayla bir yola giriyorsun; "Hay Allah! Burada bitti." diyorsun, meğerse çıkmazmış.Arabayla bir yola giriyorsun; "Hay Allah! Burada bitti." diyorsun, meğerse çıkmazmış. Geri dönüyorsun. Geri dönüyorsun.

Resûlullah'a bağlamayan yol, yol değildir; çıkmaz sokaktır. Öyle şey olmaz!Resûlullah'a bağlamayan yol, yol değildir; çıkmaz sokaktır. Öyle şey olmaz! Kendi keyfinden ortaya atılan metot bid'attir. O da çıkmaz yoldur. Onun da kıymeti yoktur.Kendi keyfinden ortaya atılan metot bid'attir. O da çıkmaz yoldur. Onun da kıymeti yoktur. Yolu yine Peygamber Efendimiz söylemiştir.Yolu yine Peygamber Efendimiz söylemiştir. Peygamber Efendimiz'in sözlerini en iyi tutan, en iyi uygulayan, en iyi gösterenPeygamber Efendimiz'in sözlerini en iyi tutan, en iyi uygulayan, en iyi gösteren yol Tarikat-i Muhammediyye'den giden fırka-ı nâciyedir. Onlar fevz u felâh bulurlar.yol Tarikat-i Muhammediyye'den giden fırka-ı nâciyedir. Onlar fevz u felâh bulurlar. Mârifetullaha ererler, hakikati bulurlar. İlim ve ihlâs; birisi tarikatin aletidir birisi gayesidir.Mârifetullaha ererler, hakikati bulurlar. İlim ve ihlâs; birisi tarikatin aletidir birisi gayesidir. İnsan ilmi bilecek, ilmiyle amel edip ihlâsa sahip olacak.İnsan ilmi bilecek, ilmiyle amel edip ihlâsa sahip olacak. İyi kulluk edecek, Allah'ın sevgili kulu olacak.İyi kulluk edecek, Allah'ın sevgili kulu olacak. İslâmiyet tek şey değildir, iki tanecik şeyden ibaret değildir. İslâmiyet tek şey değildir, iki tanecik şeyden ibaret değildir.

"Cuma kılmayanlara ne dersiniz?" diyor. "Cuma kılmayanlara ne dersiniz?" diyor.

"Allah hidayet versin." derim. Allah akıl fikir versin."Allah hidayet versin." derim. Allah akıl fikir versin. Allahu Teâlâ hazretleri, Kur'ân-ı Kerîm'de Cuma sûresinde şöyle buyuruyor: Allahu Teâlâ hazretleri, Kur'ân-ı Kerîm'de Cuma sûresinde şöyle buyuruyor:

Yâ eyyühe'llezîne âmenû izâ nûdiye li's-salâti min yevmi'l-cumuati fe's'av ilâ zikri'llâhi Yâ eyyühe'llezîne âmenû izâ nûdiye li's-salâti min yevmi'l-cumuati fe's'av ilâ zikri'llâhi ve zeru'l bey' zâliküm hayrün lekum in küntüm ta'lemûn.ve zeru'l bey' zâliküm hayrün lekum in küntüm ta'lemûn. "Ey iman edenler! "Ey iman edenler! Cuma günü olup da Cuma namazı için ezan okunup nida olunduktan sonra alışverişi terk edin.Cuma günü olup da Cuma namazı için ezan okunup nida olunduktan sonra alışverişi terk edin. Koşarak camiye gelin. Koşarak Allah'ın emrettiği o farz olan Cuma namazını kılmaya gelin.Koşarak camiye gelin. Koşarak Allah'ın emrettiği o farz olan Cuma namazını kılmaya gelin. Bilirseniz bu sizin için çok daha hayırlıdır." Oradan bilmeyenlerin olacağını anlıyoruz. Bilirseniz bu sizin için çok daha hayırlıdır."

Oradan bilmeyenlerin olacağını anlıyoruz.

"Bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır." "Bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır."

Bilmeyen cahiller de var. Hayırlı yolu bilmiyorlar. Ya bu Cuma.Bilmeyen cahiller de var. Hayırlı yolu bilmiyorlar. Ya bu Cuma. İnsanlar camiye toplanıyor, Allah'ın huzurunda namaz kılıyor, vaaz dinliyor, hutbe dinliyor.İnsanlar camiye toplanıyor, Allah'ın huzurunda namaz kılıyor, vaaz dinliyor, hutbe dinliyor. Bunların hepsi sevap. Bu mu hayırlı?Bunların hepsi sevap. Bu mu hayırlı? Sokaklarda aylak aylak "Ben Cuma kılmayacağım!" diye öküz gibi burnundan solumak mı hayırlı? Sokaklarda aylak aylak "Ben Cuma kılmayacağım!" diye öküz gibi burnundan solumak mı hayırlı?

"Ben cihat ediyorum." Cihat ediyorsan Cuma'ya ne diye tosluyorsun? Cuma'yı ne diye çiğniyorsun?"Ben cihat ediyorum."

Cihat ediyorsan Cuma'ya ne diye tosluyorsun? Cuma'yı ne diye çiğniyorsun?
Camileri yıkarak mı cihat edeceksin? Farzları çiğneyerek mi cihat edeceksin?Camileri yıkarak mı cihat edeceksin? Farzları çiğneyerek mi cihat edeceksin? Farzları çiğneyerek cihat olur mu? Değil farzlar edepleri bile çiğnersen cihat etmiş olmazsın. Farzları çiğneyerek cihat olur mu? Değil farzlar edepleri bile çiğnersen cihat etmiş olmazsın. Edebe bile riayet etmesen Allah yolundan çıkar gidersin.Edebe bile riayet etmesen Allah yolundan çıkar gidersin. Farzlar büyük âbidelerdir. Ufacık tefecik şeyleri bile ihmal etsen mahrum kalırsın. Farzlar büyük âbidelerdir. Ufacık tefecik şeyleri bile ihmal etsen mahrum kalırsın.

"Edepsiz insan Rabbinin lütfundan mahrum kalıverir. Cascavlak ortada kalır." "Edepsiz insan Rabbinin lütfundan mahrum kalıverir. Cascavlak ortada kalır."

Baktı ki edepsiz; Allah ondan rahmetini kesiverir. Baktı ki edepsiz; Allah ondan rahmetini kesiverir. Rahmet-i Rahman kesilince insan orta yerde nursuz kalıverir.Rahmet-i Rahman kesilince insan orta yerde nursuz kalıverir. Onun için "Her şeyin aslı esası edeptir." demişler. Onun için "Her şeyin aslı esası edeptir." demişler.

Kur'an; "Ey iman edenler! Cuma namazına gelin." deyip dururkenKur'an; "Ey iman edenler! Cuma namazına gelin." deyip dururken hangi edepsiz çıkıp da "Ey insanlar! Cuma namazına gitmeyin." diyebilir. hangi edepsiz çıkıp da "Ey insanlar! Cuma namazına gitmeyin." diyebilir.

Derse ne olur? Çok yanlış bir iş olur. Allah hidayet versin.Derse ne olur?

Çok yanlış bir iş olur. Allah hidayet versin.
Hem de bunu Müslümanlık namına diyorsa cihat namına diyorsaHem de bunu Müslümanlık namına diyorsa cihat namına diyorsa "İslâm'a hizmet edeceğim." diye diyorsa Allah şifa versin. Demek ki tahtaları iyice eksilmiş, oynamış."İslâm'a hizmet edeceğim." diye diyorsa Allah şifa versin. Demek ki tahtaları iyice eksilmiş, oynamış. Büyük şaşkınlık içinde. O kadar basit şey ki o kadar kolay şey ki. Büyük şaşkınlık içinde. O kadar basit şey ki o kadar kolay şey ki.

Sen bir müslümana nasihat edecek olsan nasıl nasihat edersin? Sen bir müslümana nasihat edecek olsan nasıl nasihat edersin?

"Evladım! Kur'an'ı oku, Kur'an'ın ahkamına uy."Evladım! Kur'an'ı oku, Kur'an'ın ahkamına uy. Resûlullah'ın hadislerini oku, onları uygula." dersin.Resûlullah'ın hadislerini oku, onları uygula." dersin. Kur'an diyor yahu! Kur'an; "Cuma namazı kıl." diyor.Kur'an diyor yahu! Kur'an; "Cuma namazı kıl." diyor. Ötesi var mı bunun? Aklın bu kadarda mı çalışamıyor. Ötesi var mı bunun? Aklın bu kadarda mı çalışamıyor.

"Çok ince çalışıyor hocam!" "Çok ince çalışıyor hocam!"

Çok ince çalışıyor ama yamuk çalışıyor, eğri çalışıyor, ters çalışıyor. Çok ince çalışıyor ama yamuk çalışıyor, eğri çalışıyor, ters çalışıyor. Ters ayarlanmış, ters tarafa çalışıyor.Ters ayarlanmış, ters tarafa çalışıyor. İstanbul Bizanslılar'ın elindeyken müslümanlar orada cami kurmuşlar.İstanbul Bizanslılar'ın elindeyken müslümanlar orada cami kurmuşlar. Henüz İstanbul fethedilmeden önce orada cami kurmuşlar. Orada bile namaz kılmışlar. Kılınır.Henüz İstanbul fethedilmeden önce orada cami kurmuşlar. Orada bile namaz kılmışlar. Kılınır. Bir kâfir beldesinde müslümanlar cem olursa Cuma namazı kılarlar.Bir kâfir beldesinde müslümanlar cem olursa Cuma namazı kılarlar. Almanya'da kılıyorlar, Amerika'da kılıyorlar. Ben gittim Amerika'da kaç tane camide gördüm.Almanya'da kılıyorlar, Amerika'da kılıyorlar. Ben gittim Amerika'da kaç tane camide gördüm. Allah razı olsun. Bizim Amerika'da okuyan mühendis kardeşlerimiz,Allah razı olsun. Bizim Amerika'da okuyan mühendis kardeşlerimiz, doktor kardeşlerimiz, doçent kardeşlerimiz eline kâğıdı alıyor, çıkıyor. Hutbeyi okuyor. doktor kardeşlerimiz, doçent kardeşlerimiz eline kâğıdı alıyor, çıkıyor. Hutbeyi okuyor. Her hafta birisi okuyor, maşaallah! Bir Arapçasını okuyor.Her hafta birisi okuyor, maşaallah! Bir Arapçasını okuyor. Bir vaaz ve nasihat ediyor. Bir İngilizce özetini yapıyor, iniyor. Fena mı oluyor? Bir vaaz ve nasihat ediyor. Bir İngilizce özetini yapıyor, iniyor.

Fena mı oluyor?

Güzel oluyor. Güzel oluyor.

Kılmamak yanlıştır. Öteki türlü düşünen kardeşlerimizi Allah ıslah etsin, Allah onlara akıl fikir versin. Kılmamak yanlıştır. Öteki türlü düşünen kardeşlerimizi Allah ıslah etsin, Allah onlara akıl fikir versin.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2