Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Nimetin Allah’tan Geldiğini Bilmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Recep 1402 / 25.04.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ademoğlu Nasıl Şükreder?, Mûsâ AS’ın Rabbiyle Konuşması, Mescide Gelene Allah’ın İkramı, Mescide Devam Etmenin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Nimetin Allah’tan Geldiğini Bilmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Recep 1402 / 25.04.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ademoğlu Nasıl Şükreder?, Mûsâ AS’ın Rabbiyle Konuşması, Mescide Gelene Allah’ın İkramı, Mescide Devam Etmenin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Ve'sselâtü ve'sselâmü ala hayrı halkıhî Muhammedin ve âlihî ve sahbihîVe'sselâtü ve'sselâmü ala hayrı halkıhî Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'ddîn. ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'ddîn.

Emma ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitabullah Emma ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitabullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallâhu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallâhu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtuhâve şerra'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bida'tin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'nnâr.ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bida'tin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'nnâr. Ve bi's-senedi'l-muttesıli ile'nnebiyyi sallallâhu aleyhi ve selleme ennehû kâle; Ve bi's-senedi'l-muttesıli ile'nnebiyyi sallallâhu aleyhi ve selleme ennehû kâle;

Kâle Mûsâ: Yâ Rabbi! Keyfe şekereke Âdem. Kâle: Alime enne zâlike minnî fe-kâne zâlike şükrehû. Kâle Mûsâ: Yâ Rabbi! Keyfe şekereke Âdem. Kâle: Alime enne zâlike minnî fe-kâne zâlike şükrehû.

Sadaka Resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve Muhterem müslüman kardeşlerim! Aziz ve Muhterem müslüman kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selameti, rahmeti, selamı, bereketi üzerinize olsun,Allahu Teâlâ hazretlerinin selameti, rahmeti, selamı, bereketi üzerinize olsun, Peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellemhazretlerininPeygamberimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellemhazretlerinin mübarek ehadîs-i şerîfesinden bir miktarını sizlere nakledeceğim. mübarek ehadîs-i şerîfesinden bir miktarını sizlere nakledeceğim.

Hadîs-i şerîflerin izahına geçmeden evvel hasseten Efendimiz, başımızın tâcı,Hadîs-i şerîflerin izahına geçmeden evvel hasseten Efendimiz, başımızın tâcı, Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem'in ruhu için; Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem'in ruhu için; sonra sâir enbiyâ ve mürselînin ervâhı için; sonra sâir enbiyâ ve mürselînin ervâhı için; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ashabından Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ashabından bize kadar gelmiş geçmiş sadât-ı meşâyih-i aliyye ruhları için; bize kadar gelmiş geçmiş sadât-ı meşâyih-i aliyye ruhları için; cümle evliyâullahın ruhları için,cümle evliyâullahın ruhları için, eserin müellifi Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddin Efendi Hocamız'ın ruhu için; eserin müellifi Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddin Efendi Hocamız'ın ruhu için; bu eserin içinde bulunan hadîs-i şerîflerin bize kadar intikalinde zahmet çekmiş,bu eserin içinde bulunan hadîs-i şerîflerin bize kadar intikalinde zahmet çekmiş, emek sarf etmiş olan ulemânın râvilerin cümlesinin ruhları için emek sarf etmiş olan ulemânın râvilerin cümlesinin ruhları için ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mübarek vakitte ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mübarek vakitte şu mescide cem olmuş olan, siz kardeşlerimizin şu mescide cem olmuş olan, siz kardeşlerimizin âhirete intikal ve irtihal eylemiş olan cümle sevdiklerinin, âhirete intikal ve irtihal eylemiş olan cümle sevdiklerinin, yakınlarının ruhları için, hayatta olan bizlerinde sıhhat,yakınlarının ruhları için, hayatta olan bizlerinde sıhhat, âfiyet ve selamet ve saadet üzere olmamız,âfiyet ve selamet ve saadet üzere olmamız, hüsn ü hâtimeye nâil ve olmamız için bir Fatiha-ı Şerîfe, üç İhlâs-ı Şerîfe kıraat edelim. hüsn ü hâtimeye nâil ve olmamız için bir Fatiha-ı Şerîfe, üç İhlâs-ı Şerîfe kıraat edelim.

Okumuş olduğum hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Okumuş olduğum hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize Musa aleyhisselam'ı anlatıyor. Hasan el-Basrî'den rivayet edilmiştir. bize Musa aleyhisselam'ı anlatıyor.

Hasan el-Basrî'den rivayet edilmiştir.

Kâle Mûsâ. "Musa aleyhisselam dedi ki." Yâ Rabbi! Keyfe şekereke Âdem. Kâle Mûsâ. "Musa aleyhisselam dedi ki." Yâ Rabbi! Keyfe şekereke Âdem. "Âdemoğlu, insanlar sana nasıl şükreder?""Âdemoğlu, insanlar sana nasıl şükreder?" Kâle: Alime enne zâlike minnî fe-kâne zâlike şükrehû. Kâle: Alime enne zâlike minnî fe-kâne zâlike şükrehû. "Nâil olduğu nimetin benden olduğunu bilir; bu da onun şükrüdür." "Nâil olduğu nimetin benden olduğunu bilir; bu da onun şükrüdür."

Buradaki "Âdem" sözünün, Âdem aleyhisselam atamız olması da mümkündür.Buradaki "Âdem" sözünün, Âdem aleyhisselam atamız olması da mümkündür. "Yâ Rabbi! Âdem aleyhisselam sana nasıl şükretti?" "Yâ Rabbi! Âdem aleyhisselam sana nasıl şükretti?"

"Nimetinin benden geldiğini bildi; o onun şükrü oldu." mânasına da alınır. "Nimetinin benden geldiğini bildi; o onun şükrü oldu." mânasına da alınır. Hz. Âdem'den itibaren onun evlatlarına da "âdem" denildiği için "Falanca adam gelmiş, Hz. Âdem'den itibaren onun evlatlarına da "âdem" denildiği için "Falanca adam gelmiş, filanca adam gelmiş." diye biz bugün dilimizde âdem kelimesini adam tarzında da kullanıyoruz. filanca adam gelmiş." diye biz bugün dilimizde âdem kelimesini adam tarzında da kullanıyoruz. "İnsanoğlu" demek mânasına da gelebilir. "İnsanoğlu" demek mânasına da gelebilir. Burada bize şükrün nasıl olacağını görme imkânı hâsıl oluyor. Burada bize şükrün nasıl olacağını görme imkânı hâsıl oluyor.

"Yâ Rabbi! Âdemoğlu sana nasıl şükreder?" "Yâ Rabbi! Âdemoğlu sana nasıl şükreder?"

İnsanın hatırına geliyor ki elini açacak, şu ibareleri kullanacak,İnsanın hatırına geliyor ki elini açacak, şu ibareleri kullanacak, şu cümleleri söyleyecek; işte bu tarzda şükretmiş olur. şu cümleleri söyleyecek; işte bu tarzda şükretmiş olur. Allahu Teâlâ hazretleri Musa aleyhisselam'a cevabında öyle demiyor.Allahu Teâlâ hazretleri Musa aleyhisselam'a cevabında öyle demiyor. "Nimetin benden geldiğini bilmesi şükürdür." buyuruyor. "Nimetin benden geldiğini bilmesi şükürdür." buyuruyor. Dile dökmeye lüzum yok. Allah'tan geldiğini biliyor mu? "Allahu Teâlâ hazretleri ihsan etmiş."Dile dökmeye lüzum yok. Allah'tan geldiğini biliyor mu? "Allahu Teâlâ hazretleri ihsan etmiş." diyor mu? İşte bu! Aksine Allah'tan geldiğini idrak etmezse işte o zaman şükretmemiş olur. diyor mu? İşte bu! Aksine Allah'tan geldiğini idrak etmezse işte o zaman şükretmemiş olur. O idrak içinde olmazsa "Şükür; nakıs, eksik, tamamlanmamış olur." diye de bir mâna çıkıyor. O idrak içinde olmazsa "Şükür; nakıs, eksik, tamamlanmamış olur." diye de bir mâna çıkıyor.

İnsan nimeti görür de Mün'im'i görmezse şükretmemiş olur. Eline ekmek geçmiş yiyor; İnsan nimeti görür de Mün'im'i görmezse şükretmemiş olur. Eline ekmek geçmiş yiyor; "Çok şükür." diyor. Veyahut sıhhati var; "Elhamdülillah sıhhatim var." diyor. Allah evlat vermiş; "Çok şükür." diyor. Veyahut sıhhati var; "Elhamdülillah sıhhatim var." diyor. Allah evlat vermiş;

"Elhamdülillah evladım var, elhamdülillah güzel bir evim var, iyi saliha bir hatunum var." Diyor. "Elhamdülillah evladım var, elhamdülillah güzel bir evim var, iyi saliha bir hatunum var." Diyor.

Nimeti görür de -elhamdülillah demeye alışmışız, öyle söylüyoruz-Nimeti görür de -elhamdülillah demeye alışmışız, öyle söylüyoruz- Mün'im'i, o nimeti göndereni görmezse olmaz. Bu düşünce tarzı Mün'im'i, o nimeti göndereni görmezse olmaz.

Bu düşünce tarzı
temellerin temeli bir duygudur. Bir kere bileceğiz kitemellerin temeli bir duygudur. Bir kere bileceğiz ki bu dünyada hiçbir şey Allahu Teâlâ'nın isteği dışında olmaz. bu dünyada hiçbir şey Allahu Teâlâ'nın isteği dışında olmaz. Bir yaprak, bir çöp dahi Allahu Teâlâ dilemeden kıpırdanmaz. Bir yaprak, bir çöp dahi Allahu Teâlâ dilemeden kıpırdanmaz.

Peki, kâfirler niye kâfirlik ediyor? Peki, kâfirler niye kâfirlik ediyor?

Yeryüzünde bunca kâfir var. Allahu Teâlâ hazretleri müsaade ediyor, fırsat ve imkân veriyor.Yeryüzünde bunca kâfir var. Allahu Teâlâ hazretleri müsaade ediyor, fırsat ve imkân veriyor. Burası imtihan dünyası olduğundan müsaade ediyor.Burası imtihan dünyası olduğundan müsaade ediyor. Etmezse başına yıldırım yağdırır, kolunu dilini kıpırdatamaz, nefes alıp veremez; mümkün değil! Etmezse başına yıldırım yağdırır, kolunu dilini kıpırdatamaz, nefes alıp veremez; mümkün değil!

Müsaade ediyor ama rızası yok, mânası çok ince. Yapmaya müsaadesi var, rızası yok. Müsaade ediyor ama rızası yok, mânası çok ince. Yapmaya müsaadesi var, rızası yok. Müsaade etmese yapması da mümkün değil. Müsaade etmese yapması da mümkün değil. İstemese kâfirin kâfirlik yapması, mü'minin mü'minlik yapması, İstemese kâfirin kâfirlik yapması, mü'minin mü'minlik yapması, rüzgârın esmesi hiçbir şey mümkün değil.rüzgârın esmesi hiçbir şey mümkün değil. Her şey Allahu Teâlâ hazretlerinin dileğiyle oluyor. Her şey Allahu Teâlâ hazretlerinin dileğiyle oluyor.

Mâşaallah ne demek? Her zaman söylüyoruz?Mâşaallah ne demek?

Her zaman söylüyoruz?
"Mâşaallah" demek mâ şâallâhu kâne demek, "Allah ne dilerse o olur." demek. "Mâşaallah" demek mâ şâallâhu kâne demek, "Allah ne dilerse o olur." demek.

Ve mâ lem yeşe' lem yekün. "Allahu Teâlâ hazretleri bir şeyi dilemedi mi olmaz." demek. Ve mâ lem yeşe' lem yekün. "Allahu Teâlâ hazretleri bir şeyi dilemedi mi olmaz." demek.

Allahu Teâlâ hazretleri bir şeyi diledi mi kün fe-yekûn, O "ol" der ve olur. Allahu Teâlâ hazretleri bir şeyi diledi mi kün fe-yekûn, O "ol" der ve olur.

Bu kâinatın sevk ü idaresinin yapılması güç gelmez.Bu kâinatın sevk ü idaresinin yapılması güç gelmez. Gücün kuvvetin sahibi Allahu Teâlâ hazretleridir. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.Gücün kuvvetin sahibi Allahu Teâlâ hazretleridir.

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.
"Allah'tan gayrı güç ve kuvvet sahibi yoktur." "Allah'tan gayrı güç ve kuvvet sahibi yoktur."

Bu kâinatı sevk eden, yöneten, idare eden Allahu Teâlâ hazretleridir. Bu kâinatı sevk eden, yöneten, idare eden Allahu Teâlâ hazretleridir. Esmâü'l-Hüsnâ'sını her sabah okuyoruz: Esmâü'l-Hüsnâ'sını her sabah okuyoruz:

Hüve yuhyî ve yümît. "Allahu Teâlâ hazretleri insanı diriltiyor, öldürüyor." Hüve yuhyî ve yümît. "Allahu Teâlâ hazretleri insanı diriltiyor, öldürüyor."

Hayatı veren O, alan O. Kâbıd, Râfi'. "Alçaltan O, yükselten O." Hayatı veren O, alan O.

Kâbıd, Râfi'. "Alçaltan O, yükselten O."

Mu'iz, Muzil. "İnsana izzet ikram veren, aziz kılan, hor zelil kılan -yine- O." Mu'iz, Muzil. "İnsana izzet ikram veren, aziz kılan, hor zelil kılan -yine- O."

Mukaddim, Muahhir. "Öne geçirten O, arkada bırakan O." Mukaddim, Muahhir. "Öne geçirten O, arkada bırakan O."

Her şey O'ndan. İnsan bunu görmezse ne anlarım ben onun Müslümanlığından. Her şey O'ndan. İnsan bunu görmezse ne anlarım ben onun Müslümanlığından. Nasıl Müslümanlık ki nimet eline gelmiş, haberi yok, dünyadan haberi yok,Nasıl Müslümanlık ki nimet eline gelmiş, haberi yok, dünyadan haberi yok, nimeti kendisine gönderenden haberdar değil! Haberi oldu mu zaten şükretmiş olur. nimeti kendisine gönderenden haberdar değil! Haberi oldu mu zaten şükretmiş olur.

Ve şükürde bir kaide vardır ki; Ve şükürde bir kaide vardır ki;

Le in şekertüm le-ezîdenneküm ve le in kefertüm inne azabî le-şedîd. Le in şekertüm le-ezîdenneküm ve le in kefertüm inne azabî le-şedîd.

âyet-i kerîmesinde bildirildiği üzere; âyet-i kerîmesinde bildirildiği üzere;

"İnsan Allahu Teâlâ hazretlerine şükretti mi şükredilen nimet muhakkak ve muhakkak arttırılır." "İnsan Allahu Teâlâ hazretlerine şükretti mi şükredilen nimet muhakkak ve muhakkak arttırılır."

Neden böyle iki defa muhakkak diyorum? Neden böyle iki defa muhakkak diyorum?

Çünkü le-in şekertüm le-ezîdenneküm, başında le harfi gelmiş de ondan.Çünkü le-in şekertüm le-ezîdenneküm, başında le harfi gelmiş de ondan. Bir de ezîdüküm demiyor ezîdenneküm diyor; "mutlaka ve mutlaka, muhakkak ve muhakkak" demek. Bir de ezîdüküm demiyor ezîdenneküm diyor; "mutlaka ve mutlaka, muhakkak ve muhakkak" demek.

Demek ki insan şükretti mi nimeti artar. Şükrün en güzel şekli de Demek ki insan şükretti mi nimeti artar. Şükrün en güzel şekli de şükredilen şeyin Allah'tan geldiğini bilip insanın Allah'a karşı minnet duygusu duymasıdır.şükredilen şeyin Allah'tan geldiğini bilip insanın Allah'a karşı minnet duygusu duymasıdır. Dile getirse de olur getirmese de olur. Dile getirmek daha iyi. Dile getirse de olur getirmese de olur. Dile getirmek daha iyi.

"Şükür yâ Rabbi! Bana bunu verdin. Sana sonsuz hamd ü senâlar olsun."Şükür yâ Rabbi! Bana bunu verdin. Sana sonsuz hamd ü senâlar olsun. Benim ne meziyetim var ne de bunu böyle iktisap etmek için bir hünerim var. Benim ne meziyetim var ne de bunu böyle iktisap etmek için bir hünerim var. Hiç bir hünerim yok.Hiç bir hünerim yok. Yüzüm kara, elim -salih amellerden- boş. Sen boyuna bana ikram ediyorsun,Yüzüm kara, elim -salih amellerden- boş. Sen boyuna bana ikram ediyorsun, ben boyuna sana isyan ediyorum. Sen boyuna bana lütfediyorsun,ben boyuna sana isyan ediyorum. Sen boyuna bana lütfediyorsun, ben boyuna gafletle vakit geçiriyorum. Hiç bir şeye liyakatim yok; her şey senden. ben boyuna gafletle vakit geçiriyorum. Hiç bir şeye liyakatim yok; her şey senden. Çok şükür yâ Rabbi! Bunca kulların arasında bana lütfetmişsin, göndermişsin. Çok şükür yâ Rabbi! Bunca kulların arasında bana lütfetmişsin, göndermişsin. Şu verdiğin nimetin şükrünü ödemeye gücüm yetmez." diye insan onu bilir de şükrederse artar. Şu verdiğin nimetin şükrünü ödemeye gücüm yetmez." diye insan onu bilir de şükrederse artar.

Aksi olursa ne olur? Aksi olursa ne olur?

Ve le-in kefertüm iünne azâbî le-şedîd.Ve le-in kefertüm iünne azâbî le-şedîd. "Nimetin kadr ü kıymetini bilmez de küfrân-ı nimet ederseniz,"Nimetin kadr ü kıymetini bilmez de küfrân-ı nimet ederseniz, nankörlük ederseniz o zaman Allah'ın azabı şiddetli olur." nankörlük ederseniz o zaman Allah'ın azabı şiddetli olur."

Nimetin kadrini bilmeyen insan azaba uğrar, bir. İkincisi; Nimetin kadrini bilmeyen insan azaba uğrar, bir. İkincisi; bir kâide-i İlâhiye'dir kibir kâide-i İlâhiye'dir ki kadri bilinmeyen, şükredilmeyen nimeti Allahu Teâlâ hazretleri kişinin elinden alır. kadri bilinmeyen, şükredilmeyen nimeti Allahu Teâlâ hazretleri kişinin elinden alır.

"Sen demek ki bu nimete layık değilsin; bunun nereden geldiğinden,"Sen demek ki bu nimete layık değilsin; bunun nereden geldiğinden, nereye gittiğinden haberin yok,nereye gittiğinden haberin yok, senin gibi cahil ve gafil bir insana nimet yaraşmaz." diye elinden nimeti alır. senin gibi cahil ve gafil bir insana nimet yaraşmaz." diye elinden nimeti alır.

Onun için küfrân-ı nimette, zevâl-i nimet vardır. Onun için küfrân-ı nimette, zevâl-i nimet vardır. Şükredilmez nankörlük edilirse nimet elden gider; daima böyle olmuştur. Şükredilmez nankörlük edilirse nimet elden gider; daima böyle olmuştur. -İnsan incelerse- tarih boyunca öyle olmuştur veya kendi hayatından-İnsan incelerse- tarih boyunca öyle olmuştur veya kendi hayatından misalleri düşünür arar bulursa öyle olduğunu görür. Sonra elinden gittiği zaman "eyvah" misalleri düşünür arar bulursa öyle olduğunu görür. Sonra elinden gittiği zaman "eyvah" der, ah vah eder ama iş işten geçmiştir. Şükrünü vaktinde eda etmeli! der, ah vah eder ama iş işten geçmiştir. Şükrünü vaktinde eda etmeli!

Allahu Teâlâ hazretleri bizi şükür erbabından eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi şükür erbabından eylesin.

Dinimizin iki temel direğinden birisi şükürdür, diğeri sabırdır. Dinimizin iki temel direğinden birisi şükürdür, diğeri sabırdır. Allahu Teâlâ hazretleri insanları bazen kahırla terbiye ederAllahu Teâlâ hazretleri insanları bazen kahırla terbiye eder bazen lütufla terbiye eder, imtihan eder. bazen lütufla terbiye eder, imtihan eder.

Bazen lütufla terbiye eder; "Bakalım lütfettiğim zaman şımaracak mı,Bazen lütufla terbiye eder; "Bakalım lütfettiğim zaman şımaracak mı, lütfumu bilecek mi, bana kulluk etmekte şevki iştiyakı artıp da şükreder hâle gelecek mi?"lütfumu bilecek mi, bana kulluk etmekte şevki iştiyakı artıp da şükreder hâle gelecek mi?" diye bir öyle imtihan eder. O zaman şükrederse imtihanı kazandı. diye bir öyle imtihan eder. O zaman şükrederse imtihanı kazandı.

Bir de kahırla imtihan eder. Bir sıkıntı verir, dert, üzüntü verir;Bir de kahırla imtihan eder. Bir sıkıntı verir, dert, üzüntü verir; o üzüntünün, sıkıntının cevabı da sabırdır. o üzüntünün, sıkıntının cevabı da sabırdır.

Eğer Allah bir insana malında veya vücudunda veya aile efradında Eğer Allah bir insana malında veya vücudunda veya aile efradında bir bela, hastalık, sıkıntı, üzüntü verirse ve o da onu sabr-ı cemîl ile karşılarsa, bir bela, hastalık, sıkıntı, üzüntü verirse ve o da onu sabr-ı cemîl ile karşılarsa, -yani terbiyesizleşmiyor, isyan etmiyor, feveran etmiyor, "Bu da mı başıma gelecekti?" diye-yani terbiyesizleşmiyor, isyan etmiyor, feveran etmiyor, "Bu da mı başıma gelecekti?" diye feryâd ü figânı basmıyor- feryâd ü figânı basmıyor- Allahu Teâlâ hazretleri; "Kıyamet gününde ben o kuluma defter açtırmaya, amellerini terazide tartmaya hayâ ederim." buyuruyor.Allahu Teâlâ hazretleri; "Kıyamet gününde ben o kuluma defter açtırmaya, amellerini terazide tartmaya hayâ ederim." buyuruyor. Sabrederse, "Bak benden geldiğini bildi, benden gelene sabretti." diyeSabrederse, "Bak benden geldiğini bildi, benden gelene sabretti." diye Allahu Teâlâ hazretlerinin ikramları var. Allahu Teâlâ hazretlerinin ikramları var.

Dinimizin iki kanadı var. Bir kimsenin insân-ı kâmil bir müslüman olabilmesi için Dinimizin iki kanadı var. Bir kimsenin insân-ı kâmil bir müslüman olabilmesi için -kuş nasıl iki kanadıyla uçuyorsa- iki kanadı var.-kuş nasıl iki kanadıyla uçuyorsa- iki kanadı var. Birisi şükür kanadı birisi sabır kanadı. İnsan onları çırpa çırpa Birisi şükür kanadı birisi sabır kanadı. İnsan onları çırpa çırpa Allahu Teâlâ hazretlerinin bahşetmiş olduğu yüksek mertebelere ulaşır. Allahu Teâlâ hazretlerinin bahşetmiş olduğu yüksek mertebelere ulaşır. Onun için gam eriştiği zaman üzüntü geldiği zaman nereden geldiğini bilin. Onun için gam eriştiği zaman üzüntü geldiği zaman nereden geldiğini bilin. O'ndan geliyor, başkasından değil. Dileseydi göndermezdi.O'ndan geliyor, başkasından değil. Dileseydi göndermezdi. O zaman sabret! O'na karşı nasıl davranacağınızı düşünün, sabredin.O zaman sabret! O'na karşı nasıl davranacağınızı düşünün, sabredin. Eğer bir nimet geldiyse o zaman da şükredin. Nimeti de gönderen O. Eğer bir nimet geldiyse o zaman da şükredin. Nimeti de gönderen O. Liyakatten göndermiyor. Çünkü hiçbirimiz hiçbir şekildeLiyakatten göndermiyor. Çünkü hiçbirimiz hiçbir şekilde Allahu Teâlâ hazretlerinin nimetlerini bedel verip karşılığında alma nimetine layık olamayız. Allahu Teâlâ hazretlerinin nimetlerini bedel verip karşılığında alma nimetine layık olamayız.

Eski ümmetlerin zahidlerinden birisinin hayatından anlatırlar: Eski ümmetlerin zahidlerinden birisinin hayatından anlatırlar:

Dağın başına çıkmış, bütün ömrünce Allah'a ibadet etmiş.Dağın başına çıkmış, bütün ömrünce Allah'a ibadet etmiş. İnsanların arasına hiç karışmamış, hiç günah işlememiş, İnsanların arasına hiç karışmamış, hiç günah işlememiş, daima ibadetle meşgul olmuş; rivayet bu ya.daima ibadetle meşgul olmuş; rivayet bu ya. Herhalde onların hâlini bilen peygamberlerin anlatmasıyla bilinmiş olacak.Herhalde onların hâlini bilen peygamberlerin anlatmasıyla bilinmiş olacak. Kitaplara ondan geçmiş olacak. Allahu Teâlâ hazretleri, ölünce bu kuluna demiş ki; Kitaplara ondan geçmiş olacak. Allahu Teâlâ hazretleri, ölünce bu kuluna demiş ki;

"Ey kulum! Ben sana yaptığın ibadetlerin karşılığını mı vereyim, "Ey kulum! Ben sana yaptığın ibadetlerin karşılığını mı vereyim, yoksa o ibadetleri hiç saymayıp da kendim ne dilersem onu mu vereyim?" yoksa o ibadetleri hiç saymayıp da kendim ne dilersem onu mu vereyim?"

Boynunu bükmüş, demiş ki; "Yâ Rabbi! İbadetlerimi senin için yaptım; onların karşılığını ver." Boynunu bükmüş, demiş ki;

"Yâ Rabbi! İbadetlerimi senin için yaptım; onların karşılığını ver."

"Peki." Teraziye koymuşlar; namazlar, oruçlar, tesbihler, zikirler... Neyse artık. "Peki."

Teraziye koymuşlar; namazlar, oruçlar, tesbihler, zikirler... Neyse artık.
Ömür boyunca yaptığı kullukları terazinin kefesine koymuşlar. "Peki" demiş, Ömür boyunca yaptığı kullukları terazinin kefesine koymuşlar. "Peki" demiş, "Şu kuluma verdiğim göz nimetimi getirin bakalım." "Şu kuluma verdiğim göz nimetimi getirin bakalım." Getirmişler göz nimetini, terazinin öbür kefesine koymuşlar, bütün ibadetleri bastırmış;Getirmişler göz nimetini, terazinin öbür kefesine koymuşlar, bütün ibadetleri bastırmış; amellerin hepsi yukarıda kalmış. Yaptığı ibadetler bir göz nimetini bile karşılayamadı. amellerin hepsi yukarıda kalmış. Yaptığı ibadetler bir göz nimetini bile karşılayamadı. Hakikaten de şu gözü insanın elinden gitmiş olsa onu geri almak için neleri vermez, düşünün.Hakikaten de şu gözü insanın elinden gitmiş olsa onu geri almak için neleri vermez, düşünün. "Olsun, yeniden kazanırım." der, "Her şeyim gitsin, yeter ki şu iki gözüm yerine gelsin." "Olsun, yeniden kazanırım." der, "Her şeyim gitsin, yeter ki şu iki gözüm yerine gelsin." diye düşünür. Biz Allahu Teâlâ hazretlerinin bir göz, bir akıl nimetini bile ödeyemeyiz. diye düşünür. Biz Allahu Teâlâ hazretlerinin bir göz, bir akıl nimetini bile ödeyemeyiz. Bir sıhhat nimetini ödeyemeyiz. Bir sıhhat nimetini ödeyemeyiz. Bunun gibi farkında olmadığımız ne nimetler vardır. İnsan bunu yokluğunda anlıyor. Bunun gibi farkında olmadığımız ne nimetler vardır. İnsan bunu yokluğunda anlıyor.

Ayak parmağının ucunda küçücük bir çıban çıkmış.Ayak parmağının ucunda küçücük bir çıban çıkmış. Adamda uyku durak yokmuş; uyku uyutmuyor. Adamda uyku durak yokmuş; uyku uyutmuyor.

"Şu parmağı kökünden kesseler de şu ağrıdan kurtulsam; varsın parmak olmasın,"Şu parmağı kökünden kesseler de şu ağrıdan kurtulsam; varsın parmak olmasın, şu ağrı da olmasın." diyormuş. şu ağrı da olmasın." diyormuş.

Bak şimdi bizim ağrımız yok da hiç hatırımıza gelmiyor;Bak şimdi bizim ağrımız yok da hiç hatırımıza gelmiyor; parmağın ağrısının olmamasının bir nimet olduğu hiç hatırımıza gelmiyor. parmağın ağrısının olmamasının bir nimet olduğu hiç hatırımıza gelmiyor.

Ne zaman aklına geliyor? Parmağında ağrı başladığı zaman. Ne zaman aklına geliyor?

Parmağında ağrı başladığı zaman.

Allah'ın Çeşitli hastalıklar var. Bir hasta ziyaret etmiştik de, Allah'ın Çeşitli hastalıklar var. Bir hasta ziyaret etmiştik de, elleri, ayakları parmak uçlarından çürümeye başlıyormuş. elleri, ayakları parmak uçlarından çürümeye başlıyormuş. Parmakları kesiyorlarmış, kemikleri kazıyorlarmış. Parmakları kesiyorlarmış, kemikleri kazıyorlarmış. Düzeldiyse düzeldi, düzelmediyse bu sefer daha yukarıdan kesiyorlarmış. Düzeldiyse düzeldi, düzelmediyse bu sefer daha yukarıdan kesiyorlarmış. "Orada yanımda yatan birisi vardı, ayağını kesmişler, şimdi kolunda" diyor. "Orada yanımda yatan birisi vardı, ayağını kesmişler, şimdi kolunda" diyor.

Demek ki insan nimeti hastanede anlayacak. Demek ki insan nimeti hastanede anlayacak. Hastaları ziyaret etmek lazım; o zaman anlayacağız. Hastaları ziyaret etmek lazım; o zaman anlayacağız.

"Nefes almam nimetmiş, hiç ağrım sızım olmaması nimetmiş, "Nefes almam nimetmiş, hiç ağrım sızım olmaması nimetmiş, aklımın başında olması nimetmiş, gözümün görmesi nimetmiş." diyeceğiz... aklımın başında olması nimetmiş, gözümün görmesi nimetmiş." diyeceğiz...

Sayıp tüketemeyiz mümkün değil. Sayıp tüketemeyiz mümkün değil.

Şeyh Sâdî mübarek, kitabının başına şöyle yazmış: Şeyh Sâdî mübarek, kitabının başına şöyle yazmış:

"İnsan bir nefes aldığı zaman bu nefes, onun ömrünü bir nefes daha uzatır. "İnsan bir nefes aldığı zaman bu nefes, onun ömrünü bir nefes daha uzatır. Nefes almasa yaşaması mümkün değil. Ömür bir nefes daha uzuyor. Nefes almasa yaşaması mümkün değil. Ömür bir nefes daha uzuyor. Nefes verdiği zaman ferahlık duyar. Aldığı nefesi içeride tutmak isterse patlar. Nefes verdiği zaman ferahlık duyar. Aldığı nefesi içeride tutmak isterse patlar. İlla dışarı verilecek. Almasa yine patlar; çünkü nefessiz kaldı, boğulur.İlla dışarı verilecek. Almasa yine patlar; çünkü nefessiz kaldı, boğulur. O halde bir nefeste iki nimet var." O halde bir nefeste iki nimet var."

Sen artık gerisini kıyas et. Bir nefes alış verişte iki nimet var. Sen artık gerisini kıyas et. Bir nefes alış verişte iki nimet var. Bir ömrünün uzaması bir de feraha ermek. Bir ömrünün uzaması bir de feraha ermek. Her nefeste Allah senin ömrünü hem uzatıyor hem de ferahlık veriyor. Her nefeste Allah senin ömrünü hem uzatıyor hem de ferahlık veriyor. Biraz uzatıyor, bir ferahlık veriyor. Gerisini oradan kıyas et. Göz nimetini, kulak nimetini... Biraz uzatıyor, bir ferahlık veriyor. Gerisini oradan kıyas et. Göz nimetini, kulak nimetini...

Hâsılı Benî İsrail'den o âbid, zahid şahsın yaptığı ibadetler, terazideHâsılı Benî İsrail'den o âbid, zahid şahsın yaptığı ibadetler, terazide Allah'ın bir nimetini bile karşılayamadı; "Aman yâ Rabbi!" demiş, "Senin lütfundan başka çare yok." Allah'ın bir nimetini bile karşılayamadı; "Aman yâ Rabbi!" demiş, "Senin lütfundan başka çare yok."

Peygamber Efendimiz buyuruyor: "Hiç kimseyi ameli cennete sokmayacak." Peygamber Efendimiz buyuruyor:

"Hiç kimseyi ameli cennete sokmayacak."

"Yâ Resûlallah! Seni de mi?" diye sorulunca; "Evet, beni de." buyuruyor. "Yâ Resûlallah! Seni de mi?" diye sorulunca; "Evet, beni de." buyuruyor.

Ancak Allahu Teâlâ hazretleri gark edecek, cennetine alacak, cennetine sokacak.Ancak Allahu Teâlâ hazretleri gark edecek, cennetine alacak, cennetine sokacak. Bizim cenneti hak etmemiz, Allah'ın âhiretteki nimetlerini hak etmemiz;Bizim cenneti hak etmemiz, Allah'ın âhiretteki nimetlerini hak etmemiz; bedelini ödediğimizden değil, bahaneler olduğundan.bedelini ödediğimizden değil, bahaneler olduğundan. Biz ibadetlerimizi yapıyoruz, bir şeyler yapıyoruz. Küçücük küçücük bahaneler var. Biz ibadetlerimizi yapıyoruz, bir şeyler yapıyoruz. Küçücük küçücük bahaneler var. Allah o bahanelerle o ibadetlerle karşılığı olmayacak Allah o bahanelerle o ibadetlerle karşılığı olmayacak büyük lütuflarla bize büyük ikramlarda bulunuyor. büyük lütuflarla bize büyük ikramlarda bulunuyor.

Dünyada da öyle. Aslında o kadar hatalı kuluzdur ki başımıza taş yağsa revadır.Dünyada da öyle. Aslında o kadar hatalı kuluzdur ki başımıza taş yağsa revadır. Ama yağdırmıyor, çoğunu affediyor. İstiğfar ederse bağışlıyor. Ama yağdırmıyor, çoğunu affediyor. İstiğfar ederse bağışlıyor. Rahmeti bol, şefkati bol Mevlâ'nın. Rahmeti bol, şefkati bol Mevlâ'nın.

Peygamber Efendimiz Allahu Teâlâ hazretlerinin kulunu cehenneme atmayı istemediğini şöyle anlatır: Peygamber Efendimiz Allahu Teâlâ hazretlerinin kulunu cehenneme atmayı istemediğini şöyle anlatır:

İslâm ile mücadele eden kabileler vardır. Adamlar müslümanlarla harp ediyor. İslâm ile mücadele eden kabileler vardır. Adamlar müslümanlarla harp ediyor. Harp olmuş, onların kabilesinden esirler alınmış, çoluk çocuğu toparlanmış, gelmiş.Harp olmuş, onların kabilesinden esirler alınmış, çoluk çocuğu toparlanmış, gelmiş. Çoluk çocuk, kadınlar filan getirilince Medine'ye gelen kafile içinden kadının birisi, Çoluk çocuk, kadınlar filan getirilince Medine'ye gelen kafile içinden kadının birisi, öteki kafileye doğru koşmuş. "Bu nereye koşuyor?" diye herkes bakıyor. öteki kafileye doğru koşmuş. "Bu nereye koşuyor?" diye herkes bakıyor. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem de orada. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem de orada. Ashabından da rıdvanullahi aleyhim ecmain bazıları arada. Ashabından da rıdvanullahi aleyhim ecmain bazıları arada. Kadın gitmiş, öbür kafileden küçücük bir çocuğu basmış bağrına, ondan sonra başlamış emzirmeye. Kadın gitmiş, öbür kafileden küçücük bir çocuğu basmış bağrına, ondan sonra başlamış emzirmeye.

Peygamber Efendimiz diyor ki; Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Ey ashabım! Bu kadın şu çocuğunu ateşe atar mı?" "Ey ashabım! Bu kadın şu çocuğunu ateşe atar mı?"

"Atar mı yâ Resûlallah! Şu şefkate bak, nasıl da bağrına bastı. "Atar mı yâ Resûlallah! Şu şefkate bak, nasıl da bağrına bastı. Nasıl öpüp kokluyor, nasıl seviyor yavrusunu; atar mı hiç!" diyorlar. Nasıl öpüp kokluyor, nasıl seviyor yavrusunu; atar mı hiç!" diyorlar.

Peygamber Efendimiz; "Bilin ki" diyor,Peygamber Efendimiz; "Bilin ki" diyor, "Allahu Teâlâ hazretleri "Allahu Teâlâ hazretleri kullarına, şu kadının çocuğuna gösterdiği şefkatten, merhametten çok daha fazla merhametlidir." kullarına, şu kadının çocuğuna gösterdiği şefkatten, merhametten çok daha fazla merhametlidir."

O zaman neden cehenneme gidiyor? O zaman neden cehenneme gidiyor?

İnsanlar zorla gidiyor. Zorla, inat ede ede, "illea gideceğim" diye gidiyor.İnsanlar zorla gidiyor. Zorla, inat ede ede, "illea gideceğim" diye gidiyor. Yoksa Allahu Teâlâ hazretleri affetmek için lütfetmek için çok bahaneler ihsan etmiş.Yoksa Allahu Teâlâ hazretleri affetmek için lütfetmek için çok bahaneler ihsan etmiş. Kulun hak yola gelmesinden de çok memnun oluyor, fevkalade memnun oluyor. Kulun hak yola gelmesinden de çok memnun oluyor, fevkalade memnun oluyor. Ama kullar bu dünyada Allah'ı unutuyorlar, bu dünyaya dalıyorlar,Ama kullar bu dünyada Allah'ı unutuyorlar, bu dünyaya dalıyorlar, nefse, şeytana uyuyorlar, doludizgin cehenneme doğru koşarcasına gidiyorlar. nefse, şeytana uyuyorlar, doludizgin cehenneme doğru koşarcasına gidiyorlar.

Peygamber Efendimiz; "Benim hâlim, ateş yakan bir insanın hâline benzer.Peygamber Efendimiz; "Benim hâlim, ateş yakan bir insanın hâline benzer. Malum, açık bir yerde ateş yakınca kelebekler, pervaneler ateşe gelir.Malum, açık bir yerde ateş yakınca kelebekler, pervaneler ateşe gelir. Işığın ne olduğunu bilmez gelir. Ne olur? Kanadı yanar, ateşin içine düşer.Işığın ne olduğunu bilmez gelir. Ne olur? Kanadı yanar, ateşin içine düşer. Benim hâlim ateş yakmış bir insanın hâline benzer ki Benim hâlim ateş yakmış bir insanın hâline benzer ki ateşe düşmeyesiniz diye sizleri böyle kolluyorum." ateşe düşmeyesiniz diye sizleri böyle kolluyorum."

Peygamber Efendimiz'in ümmetine yaptığı da budur: Peygamber Efendimiz'in ümmetine yaptığı da budur:

"Ey ümmetim! Etmeyin, eylemeyin, Allah'ın lütfu çok, keremi bol, cenneti güzel. "Ey ümmetim! Etmeyin, eylemeyin, Allah'ın lütfu çok, keremi bol, cenneti güzel. Ne diye cehennemine doğru koşturup gidiyorsunuz? Cehenneme gitmeyin." Ne diye cehennemine doğru koşturup gidiyorsunuz? Cehenneme gitmeyin." diye önümüzde durmuş, bize yol gösterip duruyor, hadîs-i şerîfleriyle hakkı tavsiye edip duruyor,diye önümüzde durmuş, bize yol gösterip duruyor, hadîs-i şerîfleriyle hakkı tavsiye edip duruyor, insanoğulları da illa cehenneme gitmek için doludizgin koşturuyorlar.insanoğulları da illa cehenneme gitmek için doludizgin koşturuyorlar. Allahu Teâlâ hazretleri gözlerimizden gaflet perdesini alsın.Allahu Teâlâ hazretleri gözlerimizden gaflet perdesini alsın. Hakkı olduğu gibi görmeyi nasip etsin. Hakkı olduğu gibi görmeyi nasip etsin.

Şu dünya hayatı kime kalmış? Kim duruyor? Parasıyla durmak mümkün mü? Şu dünya hayatı kime kalmış? Kim duruyor? Parasıyla durmak mümkün mü? Mevki ile makam ile durmak mümkün mü? Ne yapsan gidiyorsun.Mevki ile makam ile durmak mümkün mü? Ne yapsan gidiyorsun. Nereye gidiyorsun, düşünsene biraz. Nereye gittiğini bir düşünsene, Nereye gidiyorsun, düşünsene biraz. Nereye gittiğini bir düşünsene, o gittiğin yere göre biraz hazırlık yapsana. Yapmıyor işte. Duysa yapar da.o gittiğin yere göre biraz hazırlık yapsana. Yapmıyor işte. Duysa yapar da. "Elhamdülillah" der. Sizler gelmişsiniz, dinliyorsunuz. "Elhamdülillah" der. Sizler gelmişsiniz, dinliyorsunuz. Biz de okuduğumuz hadislerden sizlere naklediyoruz. Biz de okuduğumuz hadislerden sizlere naklediyoruz. O da duysa belki yapar da buraya yanaşmıyor, duymuyor.O da duysa belki yapar da buraya yanaşmıyor, duymuyor. Onun duyduğu radyo, televizyon, çalgı, türkü, gazetelerdeki renkli resimler vesaire. Onun duyduğu radyo, televizyon, çalgı, türkü, gazetelerdeki renkli resimler vesaire. Onun dünyası bu. Bu dünyaya bakmıyor ki işaret etsek.Onun dünyası bu. Bu dünyaya bakmıyor ki işaret etsek. "Gittiğin yol yanlış, aman dikkat et, önünde engel var." desek ama bu tarafa baktığı yok."Gittiğin yol yanlış, aman dikkat et, önünde engel var." desek ama bu tarafa baktığı yok. Allahu Teâlâ hazretleri lütfeylesin. Allahu Teâlâ hazretleri lütfeylesin.

Hepimize vazife düşüyor. Hepimize vazife düşüyor. Eğer biz merhametli insanlarsak hakikaten âhirete inanmış insanlarsak, Eğer biz merhametli insanlarsak hakikaten âhirete inanmış insanlarsak, akrabamızın ateşe düşmesine nasıl razı oluruz?akrabamızın ateşe düşmesine nasıl razı oluruz? Nasıl merhamettir ki sen akrabalarından, tanıdıklarından, komşularından, Nasıl merhamettir ki sen akrabalarından, tanıdıklarından, komşularından, sevdiğin arkadaşlarından insanların batılda yürüyüp koşup gitmesine hiç ses çıkarmıyorsun. sevdiğin arkadaşlarından insanların batılda yürüyüp koşup gitmesine hiç ses çıkarmıyorsun.

Bu nasıl merhamet? Yarın yanmayacak mı? Bu nasıl merhamet?

Yarın yanmayacak mı?

Ya yanmayacağına inanmıyorsun, imanın zayıf Ya yanmayacağına inanmıyorsun, imanın zayıf veyahut da imanın kuvvetliyse nasıl merhamet bu? İnsan bunu nasıl bilmez? veyahut da imanın kuvvetliyse nasıl merhamet bu? İnsan bunu nasıl bilmez?

Peygamber Efendimiz demiyor mu? Peygamber Efendimiz demiyor mu?

"'Ateşe girmeyin.' diye sizi engellemeye çalışan insan gibiyim." diyor. "'Ateşe girmeyin.' diye sizi engellemeye çalışan insan gibiyim." diyor.

Niye öyle yapmayalım? Niye öyle yapmayalım?

Ankara'da bizim hâkim arkadaşlardan, dostlardan tanıdık arkadaşlardan birisi kendisi anlattı. Ankara'da bizim hâkim arkadaşlardan, dostlardan tanıdık arkadaşlardan birisi kendisi anlattı. Birkaç defa anlattım ama "cemaat değiştikçe duymayanlar da olur onlar da bilsinler" Birkaç defa anlattım ama "cemaat değiştikçe duymayanlar da olur onlar da bilsinler" diye, tekrar anlatıyorum. Hem de ibretli bir şey! diye, tekrar anlatıyorum. Hem de ibretli bir şey!

Tanıdığı, akrabası olan bir yüksek zâta ziyarete gitmiş,Tanıdığı, akrabası olan bir yüksek zâta ziyarete gitmiş, kapıyı çalmış. Ötekisi çok yüksek bir şahıs, çok meşhur bir kimse. kapıyı çalmış. Ötekisi çok yüksek bir şahıs, çok meşhur bir kimse. Bu da hatırlı bir hâkim ama mü'min, mesuliyet duygusu var; Bu da hatırlı bir hâkim ama mü'min, mesuliyet duygusu var; âhireti, ilmi, İslâm'ı biliyor. O mesuliyet duygusuyla gitmiş, âhireti, ilmi, İslâm'ı biliyor. O mesuliyet duygusuyla gitmiş, kapısını çalmış. "Hoş geldin." demiş o. kapısını çalmış. "Hoş geldin." demiş o. "Hoş bulduk ağabey." demiş. Ötekisi ağabey gibi, yaşça büyük ama ikisi de yaşlı başlı insanlar. "Hoş bulduk ağabey." demiş. Ötekisi ağabey gibi, yaşça büyük ama ikisi de yaşlı başlı insanlar. "Hoş geldin, otur." demiş, oturmuşlar. "Hoş geldin, otur." demiş, oturmuşlar. "Ağabey, ben bugün buraya ciddi bir meseleyi konuşmaya geldim." demiş. "Ağabey, ben bugün buraya ciddi bir meseleyi konuşmaya geldim." demiş. "Nedir?" demiş, "Buyur, hayrola? Yapabileceğim bir şey varsa yardım edeyim.""Nedir?" demiş, "Buyur, hayrola? Yapabileceğim bir şey varsa yardım edeyim." Çünkü devlette nüfuzu olan bir kimse; yardım eder. Çünkü devlette nüfuzu olan bir kimse; yardım eder.

Diyor ki; "Ağabey, bu dünya bitecek, kimseye kalmıyor." Diyor ki; "Ağabey, bu dünya bitecek, kimseye kalmıyor."

İzâ mâte'l-insânu fe-kad kâmet kıyâmetühû. İzâ mâte'l-insânu fe-kad kâmet kıyâmetühû.

Bazı gafiller kıyamet gününün gelmesini bekliyor. Bazı gafiller kıyamet gününün gelmesini bekliyor. Kıyamet kopacak, alametleri yaklaştı falan filan... Sen öldün mü senin kıyametin zaten kopuyor,Kıyamet kopacak, alametleri yaklaştı falan filan... Sen öldün mü senin kıyametin zaten kopuyor, başka kıyameti beklemeye ne lüzum var? başka kıyameti beklemeye ne lüzum var?

İzâ mâte'l-insânu. "İnsan öldüğü zaman." Fe-kad kâmet kıyâmetühû. "Onun kıyameti kopmuş demektir." İzâ mâte'l-insânu. "İnsan öldüğü zaman." Fe-kad kâmet kıyâmetühû. "Onun kıyameti kopmuş demektir."

Başka kıyameti niye beklesin? Başka kıyameti niye beklesin?

Onun iş bitti. Demek ki hepimizin kıyameti bize, hangi nefesle geleceği bilinmeyecek kadar yakında.Onun iş bitti. Demek ki hepimizin kıyameti bize, hangi nefesle geleceği bilinmeyecek kadar yakında. Onu düşünmüyoruz da; "Kıyamet alametleri belirdi." diye düşünüyoruz. Onu düşünmüyoruz da; "Kıyamet alametleri belirdi." diye düşünüyoruz. Ona telaşlanıyoruz, ötekisine telaşlanmıyoruz. Ona telaşlanıyoruz, ötekisine telaşlanmıyoruz. Sanki ölüm bizden çok ötelerde de seksen doksan sene sonra gelecekmiş gibi.Sanki ölüm bizden çok ötelerde de seksen doksan sene sonra gelecekmiş gibi. O seksen doksan sene sonra gelirken, o seksen senenin içinde başıma kıyamet O seksen doksan sene sonra gelirken, o seksen senenin içinde başıma kıyamet koparsa o zaman telaşlanayım. Yarın öleceğini, koparsa o zaman telaşlanayım. Yarın öleceğini, biraz sonra ölebileceğini düşünmüyor da kıyamet alametlerini düşünüyor. Neyse... biraz sonra ölebileceğini düşünmüyor da kıyamet alametlerini düşünüyor. Neyse...

"Bak." demiş, "Bu dünya boş! Öleceğiz, gideceğiz."Bak." demiş, "Bu dünya boş! Öleceğiz, gideceğiz. Geçen gün otururken aklıma geldi. Geçen gün otururken aklıma geldi. Allahu Teâlâ hazretleri mahşerde kullarını toplayacak. Allahu Teâlâ hazretleri mahşerde kullarını toplayacak. Hepsinin hesabını görmeyecek mi? Görecek.Hepsinin hesabını görmeyecek mi? Görecek. Kur'an'da bildirmiyor mu? Bildiriyor. Resûlullah Efendimiz söylemedi mi? Söyledi. Kur'an'da bildirmiyor mu? Bildiriyor. Resûlullah Efendimiz söylemedi mi? Söyledi. Bu dünyada insan yaptığıyla kalacak mı, zalim yaptığıyla kalacak mı?Bu dünyada insan yaptığıyla kalacak mı, zalim yaptığıyla kalacak mı? Mazlum o zulmü sineye çekip kalacak mı? Hayır!Mazlum o zulmü sineye çekip kalacak mı? Hayır! Orada her şey inceden inceye hesaplanacak; kârı çok olanlar, salih amel işleyenler cennete girecek. Orada her şey inceden inceye hesaplanacak; kârı çok olanlar, salih amel işleyenler cennete girecek. Kâfirler cehenneme gidecek, zalimler cehenneme gidecek.Kâfirler cehenneme gidecek, zalimler cehenneme gidecek. Suçun nispetinde ya ebedî olarak ya muvakkat olarak cehenneme gidecek.Suçun nispetinde ya ebedî olarak ya muvakkat olarak cehenneme gidecek. Cezayı, korkunç azabı çekecek! Şöyle gözümün önüne geldi, hesaplarımız görüldü,Cezayı, korkunç azabı çekecek! Şöyle gözümün önüne geldi, hesaplarımız görüldü, biz elhamdülillah mü'min kimseler olarak Allahu Teâlâ hazretlerinin lütfuyla şu tarafa ayrıldık; biz elhamdülillah mü'min kimseler olarak Allahu Teâlâ hazretlerinin lütfuyla şu tarafa ayrıldık; 'Hadi bakalım siz cennetliksiniz." diye bizi cennete sevk edecekler. 'Hadi bakalım siz cennetliksiniz." diye bizi cennete sevk edecekler. Sen inanmıyorsun, mü'min değilsin. Mü'min olmadıktan sonra sende hesaba ne lüzum var? Sen inanmıyorsun, mü'min değilsin. Mü'min olmadıktan sonra sende hesaba ne lüzum var? Allah Teâlâ hazretleri her günahı affeder de: Allah Teâlâ hazretleri her günahı affeder de:

İnna'llâhe lâ yağfiru en yüşreke bihî ve yağfiru ma dûne zâlike li-men yeşâ'. İnna'llâhe lâ yağfiru en yüşreke bihî ve yağfiru ma dûne zâlike li-men yeşâ'. "Allahu Teâlâ her günahı affeder de kendisine şirk koşulmasını, kâfirliği, müşrikliği affetmiyor." "Allahu Teâlâ her günahı affeder de kendisine şirk koşulmasını, kâfirliği, müşrikliği affetmiyor."

'Hadi sen de cehenneme!' diyecek. O zaman kıyamet gününde sen şöyle bana baksan; 'Hadi sen de cehenneme!' diyecek. O zaman kıyamet gününde sen şöyle bana baksan; 'Yahu böyle akrabalık mı olur? Madem işin aslı böyleydi 'Yahu böyle akrabalık mı olur? Madem işin aslı böyleydi niye dünyadayken gelip bana bir fısıldamadın, söylemedin? Ağabey, âhirette durum böyle olacak. niye dünyadayken gelip bana bir fısıldamadın, söylemedin? Ağabey, âhirette durum böyle olacak. Sen böyle gidersen şu tarafa varacaksın. Aman ayağını denk al, Sen böyle gidersen şu tarafa varacaksın. Aman ayağını denk al, bak senin cehenneme gitmene razı olmam.' diye, niye dünyada haber vermedin? Böyle ahbaplık mı olur? bak senin cehenneme gitmene razı olmam.' diye, niye dünyada haber vermedin? Böyle ahbaplık mı olur? Yazıklar olsun sana! Bu işin benim başıma gelmesinin sebeplerinden bir tanesi de sensin.'Yazıklar olsun sana! Bu işin benim başıma gelmesinin sebeplerinden bir tanesi de sensin.' der gibi bakacaksın gibi bir duygu geldi içime. Onun için şimdi geldim, sana söylüyorum ağabey. der gibi bakacaksın gibi bir duygu geldi içime. Onun için şimdi geldim, sana söylüyorum ağabey. Gel etme eyleme, bu hayat muvakkat, sonunda hesap,Gel etme eyleme, bu hayat muvakkat, sonunda hesap, kitap, ikab, azap, sevap var. Etme, hak yola gir!" demiş, çıkmış. kitap, ikab, azap, sevap var. Etme, hak yola gir!" demiş, çıkmış.

Bak inanan insan nasıl hareket ediyor. İnanan insan böyle hareket eder.Bak inanan insan nasıl hareket ediyor. İnanan insan böyle hareket eder. Madem iş böyledir; bize de düşen en yakınlarımızdan başlamak. Madem iş böyledir; bize de düşen en yakınlarımızdan başlamak. Karımız mıdır, kızımız mıdır, çocuğumuz mudur, babamız mıdır, arkadaşımız mıdır,Karımız mıdır, kızımız mıdır, çocuğumuz mudur, babamız mıdır, arkadaşımız mıdır, akrabamız mıdır, bir ihtar edelim. İhbar edelim, haber verelim. akrabamız mıdır, bir ihtar edelim. İhbar edelim, haber verelim. "İşin sonunda bu böyle olacak." diye, hep hocaların haber vermesini beklemek olmaz. "İşin sonunda bu böyle olacak." diye, hep hocaların haber vermesini beklemek olmaz. Adam neden hocanın yanına gelmiyor ki? Hocanın yanına gelse dinleyecek. Adam neden hocanın yanına gelmiyor ki? Hocanın yanına gelse dinleyecek. Dinlerse Allah hidayet verdiyse kurtulacak. Ama hocanın yanına gelmiyor. Dinlerse Allah hidayet verdiyse kurtulacak. Ama hocanın yanına gelmiyor. Hocanın yanına gelmeyen insana siz söyleyeceksiniz. Hocanın yanına gelmeyen insana siz söyleyeceksiniz. Sizin yanınıza geliyor ama bizim yanımıza gelmiyor. Camiye girmiyor, camiden korkmuş.Sizin yanınıza geliyor ama bizim yanımıza gelmiyor. Camiye girmiyor, camiden korkmuş. Allah camiye yanaştırmıyor veyahut nasıl derseniz. Allah camiye yanaştırmıyor veyahut nasıl derseniz.

Onun için hepinize Allah'ın kullarına şefkat, merhamet edip yardım etmek,Onun için hepinize Allah'ın kullarına şefkat, merhamet edip yardım etmek, hak yolu göstermek vazifesi düşüyor. "Bu din hocalarındır." diyemeyiz. hak yolu göstermek vazifesi düşüyor. "Bu din hocalarındır." diyemeyiz. "İmamlarındır, vaizlerindir." diyemeyiz. Bu din hepimizin dini!"İmamlarındır, vaizlerindir." diyemeyiz. Bu din hepimizin dini! Bu kullar da Allah'ın kulları ve bizim tanıdıklarımız. Kimisi akrabamız Bu kullar da Allah'ın kulları ve bizim tanıdıklarımız. Kimisi akrabamız kimisi babamız kimisi çocuğumuz. Onun için onların üzerinde şefkatle çalışacağız. kimisi babamız kimisi çocuğumuz. Onun için onların üzerinde şefkatle çalışacağız. Yalnız bir hususu hatırlatayım ki bir insan birden bire doğru yola girmez.Yalnız bir hususu hatırlatayım ki bir insan birden bire doğru yola girmez. Giren girer de hatta kimisi yıldırım gibi girer ama bir de yavaş yavaş işlemek, öğretmek gerekir.Giren girer de hatta kimisi yıldırım gibi girer ama bir de yavaş yavaş işlemek, öğretmek gerekir. Bu devirde fitne, fesat, küfür, inkâr, vesvese çok, karıştıran insan çok. Bu devirde fitne, fesat, küfür, inkâr, vesvese çok, karıştıran insan çok. Çeşit çeşit bahanelerle, vesveselerle insanları kandırırlar. Çeşit çeşit bahanelerle, vesveselerle insanları kandırırlar. Onları yavaş yavaş işlemek lazım geliyor.Onları yavaş yavaş işlemek lazım geliyor. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi kendisi kurtulan, başkasının da kurtulması için şefkatle, Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi kendisi kurtulan, başkasının da kurtulması için şefkatle, merhametle çalışan kimseler eylesin! merhametle çalışan kimseler eylesin!

Sevban radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Sevban radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

"Musa aleyhisselam ne demiş?" Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize onu anlatıyor."Musa aleyhisselam ne demiş?" Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize onu anlatıyor. Kâle Mûsâ: Yâ Rabbi! E garîbun ente fe-ünâcîke. "Yâ Rabbi! Sen yakın mısın; sana fısıldayayım, Kâle Mûsâ: Yâ Rabbi! E garîbun ente fe-ünâcîke. "Yâ Rabbi! Sen yakın mısın; sana fısıldayayım, derdimi fısıldayarak anlatayım." Em ba'îdün fe-ünâdîke. "Yoksa uzakta mısın sesleneyim, çağırayım, derdimi fısıldayarak anlatayım." Em ba'îdün fe-ünâdîke. "Yoksa uzakta mısın sesleneyim, çağırayım, yüksek sesle nida edeyim." Fe-innî uhissu hissi savtike ve lâ erâke. yüksek sesle nida edeyim." Fe-innî uhissu hissi savtike ve lâ erâke. "Çünkü ben senin sesini işitiyorum, sesinin hissini duyuyorum ama seni göremiyorum." demiş. "Çünkü ben senin sesini işitiyorum, sesinin hissini duyuyorum ama seni göremiyorum." demiş.

Fe-kâle teâlâ. "Allahu Teâlâ hazretleri de Musa aleyhisselam'a buyurmuş ki." Fe-kâle teâlâ. "Allahu Teâlâ hazretleri de Musa aleyhisselam'a buyurmuş ki."

Bunları kim söylüyor? Bunları kim söylüyor?

Peygamber Efendimiz söylüyor. Peygamber Efendimiz, Allah'ın bildirdiği kadarıylaPeygamber Efendimiz söylüyor. Peygamber Efendimiz, Allah'ın bildirdiği kadarıyla eskiden olmuş, ileride olacak şeylerin hepsini söylemeye salahiyetli. eskiden olmuş, ileride olacak şeylerin hepsini söylemeye salahiyetli. Çünkü Allah öyle söylüyor. Allah'ın "söyle" dediğini söylemekle vazifeli. Çünkü Allah öyle söylüyor. Allah'ın "söyle" dediğini söylemekle vazifeli.

Fe-kâle teâlâ. "Allahu Teâlâ hazretleri de Musa aleyhisselam'ın o sözüne cevaben buyurdu ki."Fe-kâle teâlâ. "Allahu Teâlâ hazretleri de Musa aleyhisselam'ın o sözüne cevaben buyurdu ki." Ene halfeke ve emâmeke ve an-yemînike ve an-şimâlike.Ene halfeke ve emâmeke ve an-yemînike ve an-şimâlike. "Ben senin önündeyim, ardındayım, sağındayım, solundayım." Yâ Mûsâ ene celîsün abdî hîne yezkürunî. "Ben senin önündeyim, ardındayım, sağındayım, solundayım." Yâ Mûsâ ene celîsün abdî hîne yezkürunî. "Kulum beni andığı zaman ben onun yanı başındayım; onunla beraber oturuyor gibiyim." buyurmuş. "Kulum beni andığı zaman ben onun yanı başındayım; onunla beraber oturuyor gibiyim." buyurmuş.

Bir kere Musa aleyhisselam'ın; "Yâ Rabbi! Sen uzakta mısın, yakında mısın?" Bir kere Musa aleyhisselam'ın; "Yâ Rabbi! Sen uzakta mısın, yakında mısın?" demesi meselesine bir açıklık getirelim. Bu, şüpheden çıkma bir soru değil!demesi meselesine bir açıklık getirelim. Bu, şüpheden çıkma bir soru değil! "Yâ Rabbi! Sana nasıl kulluk etmemi istersin?" demek. O sözün altında yatan mâna bu. "Yâ Rabbi! Sana nasıl kulluk etmemi istersin?" demek. O sözün altında yatan mâna bu. "Ey benim Mevlâm! Sana nasıl kulluk edeyim, nasıl yalvarıp yakarayım,"Ey benim Mevlâm! Sana nasıl kulluk edeyim, nasıl yalvarıp yakarayım, nasıl zikredeyim seni ki o senin daha çok hoşuna gider; ben onu yapmak istiyorum." demek. nasıl zikredeyim seni ki o senin daha çok hoşuna gider; ben onu yapmak istiyorum." demek. Musa aleyhisselam Allahu Teâlâ hazretlerinin peygamberi, ulü'l-azm peygamberlerden. Musa aleyhisselam Allahu Teâlâ hazretlerinin peygamberi, ulü'l-azm peygamberlerden. Azim sahibi peygamberlerden, ulu peygamberlerden birisi. Azim sahibi peygamberlerden, ulu peygamberlerden birisi. "Yâ Rabbi! Sana kulluğu nasıl yapmamı uygun bulursun?" demek istiyor. "Yâ Rabbi! Sana kulluğu nasıl yapmamı uygun bulursun?" demek istiyor.

Açıklamada; "Bu vahyin başlangıcındadır." diye geçiyor. Açıklamada; "Bu vahyin başlangıcındadır." diye geçiyor. Tefsirinde nakledilmiş ki Tuva vadisine gittiği zaman, Tefsirinde nakledilmiş ki Tuva vadisine gittiği zaman, Tur dağında Musa aleyhisselam'ın kendisine "Yâ Musa!" diye bir ses gelmiş. Tur dağında Musa aleyhisselam'ın kendisine "Yâ Musa!" diye bir ses gelmiş.

Fe-ecâbe serî'an ve lâ yedrî men deâhu. Fe-ecâbe serî'an ve lâ yedrî men deâhu.

Seslenince cevap vermiş ama sesin nereden geldiğini bilememiş. Onun üzerine demiş ki; Seslenince cevap vermiş ama sesin nereden geldiğini bilememiş. Onun üzerine demiş ki;

Fe-kâle innî esmau savteke ve lâ erâ mekâneke. Fe-kâle innî esmau savteke ve lâ erâ mekâneke. "Ey sesin sahibi! Ben sesini duyuyorum ama nerede olduğunu bilemiyorum." "Ey sesin sahibi! Ben sesini duyuyorum ama nerede olduğunu bilemiyorum."

Fe-eyne ente. "Sen neredesin?" Fe-kâle teâlâ: Fe-eyne ente. "Sen neredesin?" Fe-kâle teâlâ: "Bunun üzerine Allahu Teâlâ hazretleri buyurmuş ki." "Bunun üzerine Allahu Teâlâ hazretleri buyurmuş ki." Ene fevkake ve me'ake ve emâmeke ve halfeke ve akrabü ileyke'l-minke. Ene fevkake ve me'ake ve emâmeke ve halfeke ve akrabü ileyke'l-minke. "Ey Musa! Ben senin üst yanındayım, yanındayım, arkandayım, önündeyim; sana senden daha yakınım." "Ey Musa! Ben senin üst yanındayım, yanındayım, arkandayım, önündeyim; sana senden daha yakınım."

Bütün bu sözler Kur'ân-ı Kerîm'de de âyet-i kerîmelerle bize bildirilmiştir. Birkaç misal: Bütün bu sözler Kur'ân-ı Kerîm'de de âyet-i kerîmelerle bize bildirilmiştir. Birkaç misal:

Ve hüve me'aküm eynemâ küntüm. "Nerede olursanız olun, Ve hüve me'aküm eynemâ küntüm. "Nerede olursanız olun, Allahu Teâlâ hazretleri sizin yanınızdadır, sizinle beraberdir." Allahu Teâlâ hazretleri sizin yanınızdadır, sizinle beraberdir."

Gafil, cahil, uzak değil. Dua etsen duanı duyar, hata etsen hatanı görür. Gafil, cahil, uzak değil. Dua etsen duanı duyar, hata etsen hatanı görür. İlmi ile gücü ile kudreti ile her yere hâkim, her yerde. İlmi ile gücü ile kudreti ile her yere hâkim, her yerde. Yerde gökte Allahu Teâlâ hazretlerinin hükmü cârî. Yerde gökte Allahu Teâlâ hazretlerinin hükmü cârî.

Rivayetin arkasından anlatıyor: Şeytan ona; Rivayetin arkasından anlatıyor: Şeytan ona;

"Ya bu Allahu Teâlâ hazretlerinin vahyi değilse ya başka bir ses ise?" "Ya bu Allahu Teâlâ hazretlerinin vahyi değilse ya başka bir ses ise?" diye oradan bir vesvese vermek istemiş. Musa aleyhisselam demiş ki; diye oradan bir vesvese vermek istemiş.

Musa aleyhisselam demiş ki;

Kâle araftü ennehû kelâmu'llâh li-ennî esme'uhû min cemî'l-cihât. Kâle araftü ennehû kelâmu'llâh li-ennî esme'uhû min cemî'l-cihât. "Boşuna vesvese vermek için uğraşma melun! Bunun Allah'ın kelamı olduğu belli; "Boşuna vesvese vermek için uğraşma melun! Bunun Allah'ın kelamı olduğu belli; çünkü her yerden geliyor, bir yerden değil." çünkü her yerden geliyor, bir yerden değil."

"'Şu cihetten geliyor.' denilecek tarzda değil, her cihetten geliyor"'Şu cihetten geliyor.' denilecek tarzda değil, her cihetten geliyor ve sadece kulakla değil bi-cemî'i'l-âzâi bütün azalarımla işitiyorum." demiş. ve sadece kulakla değil bi-cemî'i'l-âzâi bütün azalarımla işitiyorum." demiş.

"Bütün uzuvlarıyla her yerden duyuyorum, oradan anlaşılıyor." demiş. "Bütün uzuvlarıyla her yerden duyuyorum, oradan anlaşılıyor." demiş.

Bunun üzerine şeytan bir şey yapamadan dönmüş gitmiş. Bunun üzerine şeytan bir şey yapamadan dönmüş gitmiş.

Allahu Teâlâ hazretleri bize bizden yakındır; âyet-i kerîmede o da var: Allahu Teâlâ hazretleri bize bizden yakındır; âyet-i kerîmede o da var:

Ve nahnü akrabü ileyhi min habli'l-verîd. "Ben kuluma onun şah damarından daha yakınım." Ve nahnü akrabü ileyhi min habli'l-verîd. "Ben kuluma onun şah damarından daha yakınım."

Kalpten çıkan büyük bir damar var ya "şah damar" dediğimiz;Kalpten çıkan büyük bir damar var ya "şah damar" dediğimiz; "Ben kuluma ondan daha yakınım. Kuluma kulumdan daha yakınım." "Ben kuluma ondan daha yakınım. Kuluma kulumdan daha yakınım." buyuruyor Allahu Teâlâ hazretleri. Bundan iki şey çıkar: buyuruyor Allahu Teâlâ hazretleri.

Bundan iki şey çıkar:

Birincisi; insan, bu yakınlığı idrak edip aklını başına toplamalı. Birincisi; insan, bu yakınlığı idrak edip aklını başına toplamalı.

İnsan kabahati ne zaman yapıyor? Hiç kimsenin olmadığı zaman kimsenin olmadığı yerde. İnsan kabahati ne zaman yapıyor?

Hiç kimsenin olmadığı zaman kimsenin olmadığı yerde.

Yahu kimsenin olmadığı yer var mı? Hiç kimsenin olmadığı yer var mı? Yahu kimsenin olmadığı yer var mı?

Hiç kimsenin olmadığı yer var mı?

Evliyâullahtan birisi demiş ki; "Ey insanlar! Ben sizin imanınıza şaşıyorum. Evliyâullahtan birisi demiş ki;

"Ey insanlar! Ben sizin imanınıza şaşıyorum.
Siz 'Allah'a inandım.' diyorsunuz, Allah'a isyan ediyorsunuz." Nasıl isyan ediyorsunuz? Siz 'Allah'a inandım.' diyorsunuz, Allah'a isyan ediyorsunuz."

Nasıl isyan ediyorsunuz?

Allah'a inanan insan, Allah'ın kendisinin yanında olduğunu hâzır ve nâzır olduğunu bilen bir insanAllah'a inanan insan, Allah'ın kendisinin yanında olduğunu hâzır ve nâzır olduğunu bilen bir insan Allah'a âsi olabilir mi? Utanır. Bir başkasının yanında soyunabiliyor musun? Allah'a âsi olabilir mi? Utanır.

Bir başkasının yanında soyunabiliyor musun?

"Bu nasıl imandır?" diyor. "Sonra 'Allah'ın meleklerine inandım.' dersiniz,"Bu nasıl imandır?" diyor.

"Sonra 'Allah'ın meleklerine inandım.' dersiniz,
-bu nasıl imandır ki- insanların yanında hata etmezsiniz yalnız kaldığınızda -bu nasıl imandır ki- insanların yanında hata etmezsiniz yalnız kaldığınızda çeşitli günahları irtikâp edersiniz." çeşitli günahları irtikâp edersiniz."

"Senin yanında melek yok mu, hafaza melekleri yok mu,"Senin yanında melek yok mu, hafaza melekleri yok mu, Allahu Teâlâ senin vücuduna melekleri müvekkel kılmadı mı? Bu nasıl imandır?" diyor.Allahu Teâlâ senin vücuduna melekleri müvekkel kılmadı mı? Bu nasıl imandır?" diyor. İnsan düşünecek olunca neler buluyor, ne mânalar çıkarıyor; hakikaten de öyle. İnsan düşünecek olunca neler buluyor, ne mânalar çıkarıyor; hakikaten de öyle.

Ben odada yalnız kaldığım zaman yalnız mıyım? Ben odada yalnız kaldığım zaman yalnız mıyım?

"Allahu Teâlâ hazretleri görmüyor mu, melekleri yazmıyor mu?" diye düşünmesi lazım."Allahu Teâlâ hazretleri görmüyor mu, melekleri yazmıyor mu?" diye düşünmesi lazım. Aklını başına toplaması lazım. Ondan sonra ikincisi; Aklını başına toplaması lazım.

Ondan sonra ikincisi;
Mevlâ uzakta değil ki yakında, ne istersen dile. Mevlâ uzakta değil ki yakında, ne istersen dile. İçinden geçirdiğini dahi Allahu Teâlâ hazretleri ikram ve ihsan ediyor. İçinden geçirdiğini dahi Allahu Teâlâ hazretleri ikram ve ihsan ediyor. Bunlar lafla olmuyor. Bunların uzun uzun olması gerekiyor. Bunlar lafla olmuyor. Bunların uzun uzun olması gerekiyor. Bu lafları bir kulağından alıp gidiyor ama öbür kulağından dökülüp gidiyor. Cebin altı delik gibi.Bu lafları bir kulağından alıp gidiyor ama öbür kulağından dökülüp gidiyor. Cebin altı delik gibi. Dökülüp gidiyor. Bu sözün derinliğine intikal edemiyor. Dökülüp gidiyor. Bu sözün derinliğine intikal edemiyor.

Peygamber Efendimiz'e sormuşlar: "İyi kulluk nasıl olur?" Peygamber Efendimiz'e sormuşlar:

"İyi kulluk nasıl olur?"

Ve me'l-ihsân yâ Resûlallah. "İyi kulluğun en âlâsı, en üstünü nasıl olur?" Ve me'l-ihsân yâ Resûlallah. "İyi kulluğun en âlâsı, en üstünü nasıl olur?"

En-ta'büda'llâhe ke-enneke terâhü. En-ta'büda'llâhe ke-enneke terâhü. "Allahu Teâlâ hazretlerini görüyormuşçasına O'na taat ve ibadet edeceksin." "Allahu Teâlâ hazretlerini görüyormuşçasına O'na taat ve ibadet edeceksin."

Allahu Ekber dediğin zaman O'nu görsen nasıl olur? Nasıl iman edeceksin? Allahu Ekber dediğin zaman O'nu görsen nasıl olur?

Nasıl iman edeceksin?

Günlük hayatında nasıl kulluk edeceksin, nasıl konuşacaksın, yürüyeceksin, gezeceksin? Günlük hayatında nasıl kulluk edeceksin, nasıl konuşacaksın, yürüyeceksin, gezeceksin?

Görüyormuşçasına. Fe-in lem yekün terâhü fe-innehû yerâke.Görüyormuşçasına.

Fe-in lem yekün terâhü fe-innehû yerâke.
"Çünkü sen O'nu görmüyorsun ama O seni görüyor." "Çünkü sen O'nu görmüyorsun ama O seni görüyor."

Lâ tüdrikühü'l-ebsâru ve hüve yüdrikü'l-ebsâr.Lâ tüdrikühü'l-ebsâru ve hüve yüdrikü'l-ebsâr. "Gözler O'nu idrak edemez ama O, gözleri idrak eder." "Gözler O'nu idrak edemez ama O, gözleri idrak eder."

O, gözlerin sahibidir. Allah celle celâlüh hazretleri bize bu şuuru,O, gözlerin sahibidir.

Allah celle celâlüh hazretleri bize bu şuuru,
Allahu Teâlâ hazretlerinin yakınlığını ihsan eylesin. Allahu Teâlâ hazretlerinin yakınlığını ihsan eylesin.

Allahu Teâlâ hazretleri bize yakın da biz O'ndan uzağız. O bize yakın, biz O'na uzağız.Allahu Teâlâ hazretleri bize yakın da biz O'ndan uzağız. O bize yakın, biz O'na uzağız. Ne acayip bir tezattır ki O bize şahdamarımızdan bile yakın,Ne acayip bir tezattır ki O bize şahdamarımızdan bile yakın, biz O'ndan fersah fersah gafletimizle, perdelerin arkasında uzaktayız. biz O'ndan fersah fersah gafletimizle, perdelerin arkasında uzaktayız.

Sonra bu hadîs-i şerîften bir şey daha çıkıyor: Sonra bu hadîs-i şerîften bir şey daha çıkıyor:

Yâ Mûsâ! Ene celîsün abdî hîne yezkürunî. "Ey Musa! Ben kulumun hemmeclisiyim, Yâ Mûsâ! Ene celîsün abdî hîne yezkürunî. "Ey Musa! Ben kulumun hemmeclisiyim, meclisdaşıyım, aynı yerde oturan sohbetdaşı gibiyim." Hîne yezkürunî. "Beni zikrettiği zaman." meclisdaşıyım, aynı yerde oturan sohbetdaşı gibiyim." Hîne yezkürunî. "Beni zikrettiği zaman."

Demek ki insan tesbihi alıp da; "Allah, Allah" dediği zamanDemek ki insan tesbihi alıp da; "Allah, Allah" dediği zaman sanki Allahu Teâlâ hazretleriyle aynı meclisteymiş gibi olur, sanki Allahu Teâlâ hazretleriyle aynı meclisteymiş gibi olur, Allahu Teâlâ hazretleri onun yanında olur. Allahu Teâlâ hazretleri onun yanında olur.

Başka bir hadîs-i şerîfte de şöyle geçer: Başka bir hadîs-i şerîfte de şöyle geçer:

Ene celîsün men zekerenî. "Beni zikredenin meclisindeyim, onun yanındayım, Ene celîsün men zekerenî. "Beni zikredenin meclisindeyim, onun yanındayım, onunla beraberim, onun arkadaşı gibiyim." onunla beraberim, onun arkadaşı gibiyim."

Ne mutlu, ne güzel şey ki insan Allah Allah dedikçe Allah onun yanında!Ne mutlu, ne güzel şey ki insan Allah Allah dedikçe Allah onun yanında! O idrak ile yaparsa ne kadar tatlı olur. İnsan bildiği şeyin üzerinde durmalı,O idrak ile yaparsa ne kadar tatlı olur. İnsan bildiği şeyin üzerinde durmalı, düşünmeli, hemen atlayıp geçmemeli. düşünmeli, hemen atlayıp geçmemeli.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Ebû Zerr radıyallahu anh'in rivayet ettiğine göre buyurmuş ki: Ebû Zerr radıyallahu anh'in rivayet ettiğine göre buyurmuş ki:

Kâle Dâvûdü aleyhisselâm: Kâle Dâvûdü aleyhisselâm: İlâhî mâ hakku ibâdike aleyke izâ hüm zârûke fe-inne li-külli zâirin ale'l-mezûri hakka.İlâhî mâ hakku ibâdike aleyke izâ hüm zârûke fe-inne li-külli zâirin ale'l-mezûri hakka. "Dâvûd aleyhisselam şöyle dedi: 'Yâ Rabbi, ya İlâhî!"Dâvûd aleyhisselam şöyle dedi: 'Yâ Rabbi, ya İlâhî! Kulların seni ziyaret ettiği zaman o kulların hakkı ne olur, ikramı ne olur?Kulların seni ziyaret ettiği zaman o kulların hakkı ne olur, ikramı ne olur? Çünkü her ziyaret edilen kişi ziyaret edene bir ikramda bulunur. Çünkü her ziyaret edilen kişi ziyaret edene bir ikramda bulunur. Kulların seni ziyaret ettiği zaman onların hakkı ne olur? Kulların seni ziyaret ettiği zaman onların hakkı ne olur?

Kâle: Yâ Dâvûd. "Allahu Teâlâ hazretleri 'Ey Dâvûd!' buyurmuş. Kâle: Yâ Dâvûd. "Allahu Teâlâ hazretleri 'Ey Dâvûd!' buyurmuş. " Fe-inne lehüm aleyye en ü'âfiyehüm." Fe-inne lehüm aleyye en ü'âfiyehüm. "Benim onlara ikramım, onlara âfiyet ihsan etmemdir.""Benim onlara ikramım, onlara âfiyet ihsan etmemdir." Fî dünyâhüm. "Dünyalıklarında, dünya işlerinde; sıhhatlerinde, Fî dünyâhüm. "Dünyalıklarında, dünya işlerinde; sıhhatlerinde, işlerinde güçlerinde onlara afiyet ihsan etmemdir." Va'ğfire lehüm izâ lakîtüm. işlerinde güçlerinde onlara afiyet ihsan etmemdir." Va'ğfire lehüm izâ lakîtüm. "Onlar benim huzuruma geldikleri zaman benimle karşılaştıkları zaman da "Onlar benim huzuruma geldikleri zaman benimle karşılaştıkları zaman da onları mağfiret etmemdir, suçlarına bakmamamdır, suçlarını kapatıp örtmemdir." onları mağfiret etmemdir, suçlarına bakmamamdır, suçlarını kapatıp örtmemdir."

Mağfiretin mânası 'örtmek' demektir. Suç var, mevcut, kabahat işlenmiş ama örtersen görünmez. Mağfiretin mânası 'örtmek' demektir. Suç var, mevcut, kabahat işlenmiş ama örtersen görünmez. İnsanın başına giydiği şeye de başını örttüğü için "miğfer" diyorlar. İnsanın başına giydiği şeye de başını örttüğü için "miğfer" diyorlar.

"Askerin miğferi" ne demek? Başını örten başlık. "Askerin miğferi" ne demek?

Başını örten başlık.
"Başına kurşun filan gelmesin." diye başa giyilen miğfer. "Başına kurşun filan gelmesin." diye başa giyilen miğfer. "Mağfiret" de aynı mânadan çıkmış. Allah kullarının günahlarını örttüğü, "Mağfiret" de aynı mânadan çıkmış. Allah kullarının günahlarını örttüğü, yapılmış bir günahı görünmez hâle getirdiği, üstüne bir perde çektiği zamanyapılmış bir günahı görünmez hâle getirdiği, üstüne bir perde çektiği zaman ona "mağfiret etmek" deniliyor. ona "mağfiret etmek" deniliyor.

"Beni ziyaret eden kullarıma ikramım; dünyada onlara afiyet ihsan etmemdir, "Beni ziyaret eden kullarıma ikramım; dünyada onlara afiyet ihsan etmemdir, âhirette de mağfiret eylememdir." buyuruyor. âhirette de mağfiret eylememdir." buyuruyor.

Afiyet nedir? Hep duyarız da kesin mânası nedir? Afiyet nedir? Hep duyarız da kesin mânası nedir?

Afiyetin iki dalı var, iki şeye şamil. Birincisi vücutça sıhhatli olmak, ikincisi mesut olmaktır.Afiyetin iki dalı var, iki şeye şamil. Birincisi vücutça sıhhatli olmak, ikincisi mesut olmaktır. Neşeli, şen olmak. Birincisi hastalıklardan uzak olmayı ifade eder, ikincisi de gamlardan, Neşeli, şen olmak. Birincisi hastalıklardan uzak olmayı ifade eder, ikincisi de gamlardan, kederlerden, elemlerden uzak olmayı ifade eder. kederlerden, elemlerden uzak olmayı ifade eder. Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

"Allahu Teâlâ hazretlerine dua ederken, bir şey isterken afiyeti isteyin. "Allahu Teâlâ hazretlerine dua ederken, bir şey isterken afiyeti isteyin. 'Yâ Rabbi! Sen bana afiyet ver.' deyin." Çünkü o afiyet hem hastalıklardan korunmayı ifade ediyor 'Yâ Rabbi! Sen bana afiyet ver.' deyin." Çünkü o afiyet hem hastalıklardan korunmayı ifade ediyor hem de dertsiz olmayı, gamdan, kederden uzak, âzâde olmayı ifade ediyor. hem de dertsiz olmayı, gamdan, kederden uzak, âzâde olmayı ifade ediyor.

Burada da; '"Dünyada onları afiyete erdireceğim." ne demek? Burada da; '"Dünyada onları afiyete erdireceğim." ne demek?

"Hem sıhhatli edeceğim hem de üzecek şeyleri onlardan uzak edeceğim."Hem sıhhatli edeceğim hem de üzecek şeyleri onlardan uzak edeceğim. Sevindireceğim, mesut olacaklar." demek. "Âhirette de afv u mağfiret eyleyeceğim." Sevindireceğim, mesut olacaklar." demek. "Âhirette de afv u mağfiret eyleyeceğim."

Bu nasıl ziyaret? Bu nasıl ziyaret?

Dâvûd aleyhisselam; "Allahu Teâlâ hazretlerini ziyaret" derken burada ne demek istemiş. Dâvûd aleyhisselam; "Allahu Teâlâ hazretlerini ziyaret" derken burada ne demek istemiş.

Allahu Teâlâ hazretleri bir yerde değil ki insan onu ziyaret etsin. Allahu Teâlâ hazretleri bir yerde değil ki insan onu ziyaret etsin.

Ziyaretin çeşitleri var. Herkesin yaptığı ziyaretler var. Şu içinde oturduğumuz ev, bina. Ziyaretin çeşitleri var. Herkesin yaptığı ziyaretler var. Şu içinde oturduğumuz ev, bina. Nedir burası? Allah'ın evi değil midir? Neden? Nedir burası? Allah'ın evi değil midir?

Neden?

Burada Allah'a ibadet ediliyor; ibadethane, cami, mescit. Burası da Allah'ın evidir. Burada Allah'a ibadet ediliyor; ibadethane, cami, mescit. Burası da Allah'ın evidir.

Demek ki buraya gelen, Allahu Teâlâ hazretlerini ziyaret etmiş gibi olur. Demek ki buraya gelen, Allahu Teâlâ hazretlerini ziyaret etmiş gibi olur.

Mekke-i Mükerreme'de Kâbe'nin bulunduğu büyük mescit nedir? Mekke-i Mükerreme'de Kâbe'nin bulunduğu büyük mescit nedir?

Onun adı da "Beytullah"tır. Hepimiz biliriz ki "Allah'ın evi" demek. Bu da Mescid-i Haram. Onun adı da "Beytullah"tır. Hepimiz biliriz ki "Allah'ın evi" demek. Bu da Mescid-i Haram.

Demek ki insan böyle mescitleri ziyaret ettiği zamanDemek ki insan böyle mescitleri ziyaret ettiği zaman mükâfât olarak Allah ona afiyet veriyor, âhirette de mağfiret ediyor. mükâfât olarak Allah ona afiyet veriyor, âhirette de mağfiret ediyor.

Ziyaretin başka şekillerinden hatırıma gelenleri söyleyeyim: Ziyaretin başka şekillerinden hatırıma gelenleri söyleyeyim:

Allahu Teâlâ hazretleri bazı kullarına; Allahu Teâlâ hazretleri bazı kullarına;

"Ey kulum! Ben hastalandım, beni ziyaret etmedin." diyecekmiş. "Ey kulum! Ben hastalandım, beni ziyaret etmedin." diyecekmiş.

Hadîs-i şerîfte geçiyor. Bu sözleri ben söyleyemem, cesaret ister.Hadîs-i şerîfte geçiyor. Bu sözleri ben söyleyemem, cesaret ister. Bu sözler söylenmez de Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte böyle anlatıyor. Bu sözler söylenmez de Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte böyle anlatıyor.

Sizin şaşırdığınız gibi, benim şaşırdığım gibi o sözü işiten kul da şaşıracak ve diyecek ki; Sizin şaşırdığınız gibi, benim şaşırdığım gibi o sözü işiten kul da şaşıracak ve diyecek ki;

"Yâ Rabbi! Sen Rabbü'l-âlemîn'sin. Sen nasıl hastalanırsın, ben seni nasıl ziyaret ederim?"Yâ Rabbi! Sen Rabbü'l-âlemîn'sin. Sen nasıl hastalanırsın, ben seni nasıl ziyaret ederim? Bu nasıl olur, bu sözün hikmeti nedir?" Bu nasıl olur, bu sözün hikmeti nedir?"

"Ey kulum! Dünyada filanca zayıf, miskin, has, hâlis, benim sevdiğim mü'min kulum hastalandı; "Ey kulum! Dünyada filanca zayıf, miskin, has, hâlis, benim sevdiğim mü'min kulum hastalandı; onu ziyaret etmedin. Eğer onu ziyaret etseydin beni ziyaret etmiş gibi olurdun. onu ziyaret etmedin. Eğer onu ziyaret etseydin beni ziyaret etmiş gibi olurdun. Çünkü ben onu seviyorum; Çünkü ben onu seviyorum; o sevdiğim kul hastalandığı zaman ziyaret ettiğin zaman beni ziyaret etmiş olacaksın." o sevdiğim kul hastalandığı zaman ziyaret ettiğin zaman beni ziyaret etmiş olacaksın."

Demek ki burada ziyaretten maksat buydu. Demek ki burada ziyaretten maksat buydu. Ziyaretin bir çeşidi de işte öyle hasta, zayıf Allah'ın sevdiği kulları ziyaret etmek. Ziyaretin bir çeşidi de işte öyle hasta, zayıf Allah'ın sevdiği kulları ziyaret etmek.

"Ey kulum! Ben acıktım, beni doyurmadın." "Ey kulum! Ben acıktım, beni doyurmadın."

"Ya Rabbi! Sen âlemlerin Rabbisin. Seni ben nasıl doyurabilirim? Ben âciz bir kulum." "Ya Rabbi! Sen âlemlerin Rabbisin. Seni ben nasıl doyurabilirim? Ben âciz bir kulum."

"Dünyada filanca kulum aç kalmıştı hatta bir şey istemişti de ona vermedin "Dünyada filanca kulum aç kalmıştı hatta bir şey istemişti de ona vermedin veyahut onu doyurmadın; onu doyursaydın beni doyurmuş olacaktın." veyahut onu doyurmadın; onu doyursaydın beni doyurmuş olacaktın."

Bir de Benî İsrail hikâyelerinden şöyle naklederler: Allahu Teâlâ hazretleri Musa aleyhisselam'a; Bir de Benî İsrail hikâyelerinden şöyle naklederler:

Allahu Teâlâ hazretleri Musa aleyhisselam'a;

"Topla insanları, ziyarete geleceğim." demiş. "Topla insanları, ziyarete geleceğim." demiş.

Bu çeşit hikâyeler kitaplarda yazıyor da o kitaplar nereden gelmiş? Bu çeşit hikâyeler kitaplarda yazıyor da o kitaplar nereden gelmiş?

Peygamber Efendimiz nakletmiş de mi gelmiş? Bu sözün nereden geldiğini bilmiyoruz. Peygamber Efendimiz nakletmiş de mi gelmiş? Bu sözün nereden geldiğini bilmiyoruz.

"Allahu Teâlâ hazretleri teşrif edecek." diye, Musa aleyhisselam ziyafetler hazırlamış, büyük hazırlıklar yapmış."Allahu Teâlâ hazretleri teşrif edecek." diye, Musa aleyhisselam ziyafetler hazırlamış, büyük hazırlıklar yapmış. Beklemeye başlamış. Gelen giden yok. O arada fukaranın birisi gelmiş Beklemeye başlamış. Gelen giden yok. O arada fukaranın birisi gelmiş "Pişen yemeklerden biraz da bana versene." demiş."Pişen yemeklerden biraz da bana versene." demiş. "Hadi şimdi git. Mühim bir işimiz var, büyük telaşımız var." demişler. Beklemiş bir şey yok. "Hadi şimdi git. Mühim bir işimiz var, büyük telaşımız var." demişler. Beklemiş bir şey yok.

"Yâ Rabbi! Bekledik, gelmedin." Demiş ki: "Yâ Rabbi! Bekledik, gelmedin."

Demiş ki:

"Ben filanca kulumun gönlünde geldim, sen onu kovdun. "Ben filanca kulumun gönlünde geldim, sen onu kovdun. Yemek istedi, o kuluma ikram etmedin." demiş. Yemek istedi, o kuluma ikram etmedin." demiş.

Böyle hikâye edilir. Kıssalardan, ibret alınacak şeylerden anlaşılıyor ki Böyle hikâye edilir. Kıssalardan, ibret alınacak şeylerden anlaşılıyor ki Allah'ın sevdiği kullara veya mü'min kullaraAllah'ın sevdiği kullara veya mü'min kullara âciz nâçiz miskinlere yapılan o ziyaretler de Allah'ı ziyaret sayılıyor. âciz nâçiz miskinlere yapılan o ziyaretler de Allah'ı ziyaret sayılıyor.

Allahu Teâlâ hazretlerinin evleri olan ibadethanelere, Allahu Teâlâ hazretlerinin evleri olan ibadethanelere, mescitlere gidildiği zaman da ziyaret oluyor. mescitlere gidildiği zaman da ziyaret oluyor.

Buradan bize çıkan ders nedir? Buradan bize çıkan ders nedir?

Hocamız rahmetullahi aleyh bu hadisin izahında Müslim'den naklederek bu mânayı takviye eden bir başka hadîs-i şerîf de almış. Hocamız rahmetullahi aleyh bu hadisin izahında Müslim'den naklederek bu mânayı takviye eden bir başka hadîs-i şerîf de almış.

Men ğadâ ile'l-mescidi ev râha e'addallâhu lehû fi'l-cenneti nüzülen. Küllemâ ğadâ ev râha.Men ğadâ ile'l-mescidi ev râha e'addallâhu lehû fi'l-cenneti nüzülen. Küllemâ ğadâ ev râha. "Kim sabahleyin veyahut akşamleyin mescide giderse "Kim sabahleyin veyahut akşamleyin mescide giderse -sabah ya da akşam vakti ezan okundu, kalktı evinden, ibadethaneye,-sabah ya da akşam vakti ezan okundu, kalktı evinden, ibadethaneye, mescide gitti- Allah ona cennette ikram yerlerini, konaklarını hazırlar. mescide gitti- Allah ona cennette ikram yerlerini, konaklarını hazırlar. Cennette ikamet edeceği, konaklayacağı yerleri onlara ikram eder." Cennette ikamet edeceği, konaklayacağı yerleri onlara ikram eder."

Küllemâ ğadâ ev râha. "Allahu Teâlâ hazretleri, her gidişte hazırlar." Küllemâ ğadâ ev râha. "Allahu Teâlâ hazretleri, her gidişte hazırlar."

Demek ki Allahu Teâlâ hazretlerinin ibadethanelerine rağbet etmek, gayret etmek lazım, Demek ki Allahu Teâlâ hazretlerinin ibadethanelerine rağbet etmek, gayret etmek lazım, namazları evde de kılsan olur ama insan burada kıldığı zaman yirmi yedi kat daha sevaplı olur.namazları evde de kılsan olur ama insan burada kıldığı zaman yirmi yedi kat daha sevaplı olur. Şurada mescitte namaz kıldığı zaman evde kıldığından yirmi yedi kat daha sevaplı olur. Şurada mescitte namaz kıldığı zaman evde kıldığından yirmi yedi kat daha sevaplı olur. Her adım atışında bir günahı affolunur, hasene sevabı yazılır. Her adım atışında bir günahı affolunur, hasene sevabı yazılır. Mescide gelirken attığı her adımda ecir kazanır.Mescide gelirken attığı her adımda ecir kazanır. Mescide geldiği zaman da burası Allahu Teâlâ hazretlerinin evi olduğundanMescide geldiği zaman da burası Allahu Teâlâ hazretlerinin evi olduğundan biz de O'nun ziyaretçisi gibi olduğumuzdan Allahu Teâlâ hazretleri ikram olarak afiyet ihsan eder. biz de O'nun ziyaretçisi gibi olduğumuzdan Allahu Teâlâ hazretleri ikram olarak afiyet ihsan eder. Dünyada afiyet; vücuda sıhhat, gamdan, kederden selamet ihsan eder. Dünyada afiyet; vücuda sıhhat, gamdan, kederden selamet ihsan eder. Âhirette de suçlarımızı, kusurlarımızı afv u mağfiret eder. Âhirette de suçlarımızı, kusurlarımızı afv u mağfiret eder. O halde mescitlere sığınacağız, koşacağız. Selamet burada! O halde mescitlere sığınacağız, koşacağız. Selamet burada!

Allahu Teâlâ hazretleri bize maddî mânevî şifanın, Allahu Teâlâ hazretleri bize maddî mânevî şifanın, selametin yollarını hep öğretmiş ama okumaya okumaya unutmuşuz. selametin yollarını hep öğretmiş ama okumaya okumaya unutmuşuz. İşte safâ, şifa, hoşluk, saadet, selamet burada. İşte safâ, şifa, hoşluk, saadet, selamet burada. Çünkü burası insanın kalesidir.Allahu Teâlâ hazretlerinin kalesidir. Çünkü burası insanın kalesidir.Allahu Teâlâ hazretlerinin kalesidir.

Burası veya bir başka mescit hangisi olursa mescide girdin mi kaledir. Burası veya bir başka mescit hangisi olursa mescide girdin mi kaledir. Burada ezan okundu mu şeytan, ezanın duyulmadığı yere kadar gider.Burada ezan okundu mu şeytan, ezanın duyulmadığı yere kadar gider. Burada Allah denildikçe Allah'ın emniyetinde oluyorsun, emanetinde oluyorsun. Burada Allah denildikçe Allah'ın emniyetinde oluyorsun, emanetinde oluyorsun. Onun için bu mescitlerin kadr ü kıymetini bileceğiz. Onun için bu mescitlerin kadr ü kıymetini bileceğiz.

Ama şuna da dikkat edelim: Mescid bomboş olsa ne kıymeti olur? Ama şuna da dikkat edelim: Mescid bomboş olsa ne kıymeti olur? Onun da belki bir kıymeti olur ama mescitler içindeki insanlardan,Onun da belki bir kıymeti olur ama mescitler içindeki insanlardan, müslümanlardan dolayı kıymetleniyor. müslümanlardan dolayı kıymetleniyor. Mescide gelip de kaşlarını çatıp ön safa geç, namazı kıl, kaşlarını çatıp ayakkabılarını al,Mescide gelip de kaşlarını çatıp ön safa geç, namazı kıl, kaşlarını çatıp ayakkabılarını al, kimseyle konuşmadan çık git. Bu, Müslümanlığın icabı değil, güzel ahlâkın icabı değil.kimseyle konuşmadan çık git. Bu, Müslümanlığın icabı değil, güzel ahlâkın icabı değil. Burada bulunmaktan murat, etraftaki müslümanlarla ilgilenmek. Burada bulunmaktan murat, etraftaki müslümanlarla ilgilenmek.

Mahallende ki mescide geldin mi namaz kıldın, sevap aldın, "hadi kaçayım" gibiMahallende ki mescide geldin mi namaz kıldın, sevap aldın, "hadi kaçayım" gibi bir zihniyetle hareket etme. Oradaki müslümanlara bak, onlarla tanış; bir zihniyetle hareket etme. Oradaki müslümanlara bak, onlarla tanış; imamla tanış, cemaatteki insanlarla tanış. imamla tanış, cemaatteki insanlarla tanış. Dertlilerin derdine çare bulmaya, sevinçlilerin sevincine ortak olmaya çalış, Dertlilerin derdine çare bulmaya, sevinçlilerin sevincine ortak olmaya çalış, üzüntülülerin üzüntülerini paylaşmaya çalış. üzüntülülerin üzüntülerini paylaşmaya çalış. Mescit bir aile yuvası gibi olsun, bir muhabbet ocağı gibi olsun, Mescit bir aile yuvası gibi olsun, bir muhabbet ocağı gibi olsun, müslümanların birbirlerini tanımasına, sevmesine vesile olsun.müslümanların birbirlerini tanımasına, sevmesine vesile olsun. Öteki şekilde hareket tarzı yanlıştır. Öteki şekilde hareket tarzı yanlıştır.

Mescitlerde cemaatin her birinin birbiriyle bir aile gibi olması, tanıması, Mescitlerde cemaatin her birinin birbiriyle bir aile gibi olması, tanıması, birbirinin adını bilmesi lazım. "Hasan Efendi mi?" "Filanca memlekettendi, şu işi yapar, birbirinin adını bilmesi lazım. "Hasan Efendi mi?" "Filanca memlekettendi, şu işi yapar, bilirim iyi adamdır, hoş adamdır, bizim mahallede oturuyor, evi şurası." bilirim iyi adamdır, hoş adamdır, bizim mahallede oturuyor, evi şurası." Biri gelip sorduğu zaman insan mescitten o mahalledeki oturanı bilmeli, bulmalı. Biri gelip sorduğu zaman insan mescitten o mahalledeki oturanı bilmeli, bulmalı. Sonra gelmediği zaman hâli sorulmalı. "Hasan Efendi, üç gündür mescide gelmiyordu.Sonra gelmediği zaman hâli sorulmalı. "Hasan Efendi, üç gündür mescide gelmiyordu. Acaba başına bir hal mi geldi? Bir yere ziyaret gitti de ondan mı gelmiyor yoksaAcaba başına bir hal mi geldi? Bir yere ziyaret gitti de ondan mı gelmiyor yoksa hastalandı mı öldü kaldı mı?" diye aramalı, sormalı. hastalandı mı öldü kaldı mı?" diye aramalı, sormalı.

Eskiden mescide gelmeyenlerin evine sabah kahvaltısına filan gidilirmiş. Eskiden mescide gelmeyenlerin evine sabah kahvaltısına filan gidilirmiş. Hem de bir muhabbet oluyor. Hâsılı buradaki ibadetin makbul olması cemaatten dolayıdır, Hem de bir muhabbet oluyor. Hâsılı buradaki ibadetin makbul olması cemaatten dolayıdır, müslümanların kaynaşmasından dolayıdır. müslümanların kaynaşmasından dolayıdır.

el-Cemaatü rahmetün ve'l-firkatü azâbün. el-Cemaatü rahmetün ve'l-firkatü azâbün. "Cemaat hâlinde olmak Allah'ın rahmetidir, ayrılık da azaptır." "Cemaat hâlinde olmak Allah'ın rahmetidir, ayrılık da azaptır."

Müslümanlar buraya toplandığı için buranın adı "cami" oluyor. Müslümanlar buraya toplandığı için buranın adı "cami" oluyor. Belki başka sebepten cami oluyor ama öyle diyelim, cami insanları cem ediyor, topluyor.Belki başka sebepten cami oluyor ama öyle diyelim, cami insanları cem ediyor, topluyor. Oradaki cami; el-mescidü Cum'a, "Cuma namazı kılınan cami" demek ama Oradaki cami; el-mescidü Cum'a, "Cuma namazı kılınan cami" demek ama netice itibariyle camiden, cemaatten hikmet muhabbettir. Asıl sebebi odur. netice itibariyle camiden, cemaatten hikmet muhabbettir. Asıl sebebi odur.

Sen buradaki cemaate muhabbet etmezsen, cemaatle tanışmazsan, Sen buradaki cemaate muhabbet etmezsen, cemaatle tanışmazsan, kaynaşmazsan birleşemezsen tahmin ederim ki o cemaat sevabından çok şeyler kaybedersin. kaynaşmazsan birleşemezsen tahmin ederim ki o cemaat sevabından çok şeyler kaybedersin. Cemaatin sevap olması; insanların arasına karışıp onlara yardımcı olmanın,Cemaatin sevap olması; insanların arasına karışıp onlara yardımcı olmanın, faydalı olmanın hoş ve sevap olmasıyla ilgilidir. faydalı olmanın hoş ve sevap olmasıyla ilgilidir.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi şu dinimizin emirlerindeki hikmetleri kavrayacak Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi şu dinimizin emirlerindeki hikmetleri kavrayacak bir anlayışa erdirsin. Şeklen yapılan, şuursuzca yapılan ibadetlerin sevabı azdır. bir anlayışa erdirsin. Şeklen yapılan, şuursuzca yapılan ibadetlerin sevabı azdır. Şuurlu yapılan ibadetlerin hem sevabı çoktur hem de tadı çoktur.Şuurlu yapılan ibadetlerin hem sevabı çoktur hem de tadı çoktur. İnsan şuurla ne yaptığını bilerek yaptı mı başka olur. İnsan şuurla ne yaptığını bilerek yaptı mı başka olur.

Allahu Ekber derken; "Yâ Rabbi! Sen hiçbir şeyle mukayese edilmeyecek kadar ulusun,Allahu Ekber derken; "Yâ Rabbi! Sen hiçbir şeyle mukayese edilmeyecek kadar ulusun, azamet sahibisin, büyüksün, şu yerlerin göklerin sahibisin." diyorsun, azamet sahibisin, büyüksün, şu yerlerin göklerin sahibisin." diyorsun, mânasını bildi mi insan bir başka türlü oluyor. Allahu Teâlâ hazretlerine secde ettiğin zaman; " mânasını bildi mi insan bir başka türlü oluyor. Allahu Teâlâ hazretlerine secde ettiğin zaman; " Bak şu şerefli alnımı yere koyuyorum." şuurunda olmalı. Başkası alnını toprağa sürer mi?Bak şu şerefli alnımı yere koyuyorum." şuurunda olmalı.

Başkası alnını toprağa sürer mi?
"İşte şimdi elimi yüzümü yere sürüyorum, huzurunda eğiliyorum, kulluğumu ikrar ediyorum." "İşte şimdi elimi yüzümü yere sürüyorum, huzurunda eğiliyorum, kulluğumu ikrar ediyorum." mânasını düşündü mü çok tatlı olur. mânasını düşündü mü çok tatlı olur.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi gafletten îkâz eylesin, mânalara vâkıf eylesin, Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi gafletten îkâz eylesin, mânalara vâkıf eylesin, mânalardan cahil, gafil eylemesin. mânalardan cahil, gafil eylemesin.

Allahu Teâlâ hazretleri, hulûlü ile müşerref olduğumuz Allahu Teâlâ hazretleri, hulûlü ile müşerref olduğumuz şu haram aylardan Receb ve Şaban ayının bereketinden istifadeyi cümlemize nasip eylesin. şu haram aylardan Receb ve Şaban ayının bereketinden istifadeyi cümlemize nasip eylesin. Öyle hayırlı, bereketli bir mevsim başladı ki. "Hangi mevsim hocam?" diyeceksin.Öyle hayırlı, bereketli bir mevsim başladı ki. "Hangi mevsim hocam?" diyeceksin. Bu başka mevsim. Bu mevsim üç aylar mevsimi. Mânevî mevsim başladı, bahar başladı. Bu başka mevsim. Bu mevsim üç aylar mevsimi. Mânevî mevsim başladı, bahar başladı.

Kim bu Receb'e hürmet ederse, kim bu Şaban'a hürmet ederse Kim bu Receb'e hürmet ederse, kim bu Şaban'a hürmet ederse kim sıhhatle, afiyetle bu Ramazan'a erişirse çok büyük hayırlar elde etmiş olarak gider. kim sıhhatle, afiyetle bu Ramazan'a erişirse çok büyük hayırlar elde etmiş olarak gider.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: "Receb Allah'ın ayıdır, Peygamber Efendimiz buyurmuş ki:

"Receb Allah'ın ayıdır,
Şaban benim ayımdır, Ramazan ümmetimin ayıdır." Büyükler demişler ki; Şaban benim ayımdır, Ramazan ümmetimin ayıdır."

Büyükler demişler ki;

"Receb tevbe ayıdır, Şaban ibadet ayıdır, Ramazan kurbiyyet ayıdır." "Receb tevbe ayıdır, Şaban ibadet ayıdır, Ramazan kurbiyyet ayıdır."

İnsan burada tevbe eder; öbür tarafa yükseltir, yükseltir... İnsan burada tevbe eder; öbür tarafa yükseltir, yükseltir... Ramazan'da Allah'ın veli kulu olur, kurbiyyetine erer. Ramazan'da Allah'ın veli kulu olur, kurbiyyetine erer. Allah'a yakın kul olur, elhamdülillah selamete çıkar. Allah'a yakın kul olur, elhamdülillah selamete çıkar.

Hava meydanlarında uçak geliyor, pistin kenarına duruyor; Hava meydanlarında uçak geliyor, pistin kenarına duruyor; ondan sonra yavaş yavaş süratini artırıyor, ondan sonra uçuyor.ondan sonra yavaş yavaş süratini artırıyor, ondan sonra uçuyor. Şimdi pistin ucundayız. Receb başladı, hareket başlayacak.Şimdi pistin ucundayız. Receb başladı, hareket başlayacak. Ondan sonra inşaallah Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmetine dâhil olmak için Ondan sonra inşaallah Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmetine dâhil olmak için Peygamber Efendimiz bu ayda çok oruç tutmayı tavsiye ediyor. Peygamber Efendimiz bu ayda çok oruç tutmayı tavsiye ediyor. Bir kere tevbe edeceğiz; günahlardan, kusurlardan, pişmanlık, nedamet duyarak Bir kere tevbe edeceğiz; günahlardan, kusurlardan, pişmanlık, nedamet duyarak gözyaşı dökerek hakkın yoluna döneceğiz, iyi kul olmaya yöneleceğiz. Şimdi mahsul ekme ayı. gözyaşı dökerek hakkın yoluna döneceğiz, iyi kul olmaya yöneleceğiz. Şimdi mahsul ekme ayı.

Şaban ayı mahsulü yetiştirme ayı, Ramazan ayı da mahsulü biçme ayı. Şaban ayı mahsulü yetiştirme ayı, Ramazan ayı da mahsulü biçme ayı. İnsan Ramazan'a pattadak girmez, önceden hazırlanır; ondan sonra Ramazan geldiği zaman İnsan Ramazan'a pattadak girmez, önceden hazırlanır; ondan sonra Ramazan geldiği zaman gündüzleri oruç tutar, geceleri teravih namazı kılar, zikirler, Kur'ân-ı Kerîm hatimleri yapar.gündüzleri oruç tutar, geceleri teravih namazı kılar, zikirler, Kur'ân-ı Kerîm hatimleri yapar. Bakalım Allah, bir dahaki seneye eriştirir mi, eriştirmez mi? Bunlar vesiledir. Bakalım Allah, bir dahaki seneye eriştirir mi, eriştirmez mi? Bunlar vesiledir. Bu ayda insan ne kadar çok oruç tutarsa hayrı bereketi o kadar çok olur. Bu ayda insan ne kadar çok oruç tutarsa hayrı bereketi o kadar çok olur.

Perşembeyi cumaya bağlayan gece Peygamber Efendimiz'in çok metheylediği Perşembeyi cumaya bağlayan gece Peygamber Efendimiz'in çok metheylediği bir mübarek gecedir; Regaip kandili. Bugünden itibaren inşaallah hayrı bereketi, sadakayı; bir mübarek gecedir; Regaip kandili. Bugünden itibaren inşaallah hayrı bereketi, sadakayı; nafile olarak, tatavvuan, "sevap olsun" diye tutulan oruçları artırmaya çalışırsınız. nafile olarak, tatavvuan, "sevap olsun" diye tutulan oruçları artırmaya çalışırsınız. Regaib kandilinizi de Allah mübarek eylesin. Receb'inizi de mübarek etsin,Regaib kandilinizi de Allah mübarek eylesin. Receb'inizi de mübarek etsin, Şaban'ınızı da mübarek etsin.Şaban'ınızı da mübarek etsin. O mübarek Ramazan ayını da hazırlanmış olarak cümlemize nasip eylesin,O mübarek Ramazan ayını da hazırlanmış olarak cümlemize nasip eylesin, feyzinden cümlemizi müstefîd ve müstefîz eylesin. feyzinden cümlemizi müstefîd ve müstefîz eylesin.

Fatiha-ı şerife meal besmele. Fatiha-ı şerife meal besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2