Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Ölüme Hazırlıklı Olun!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Recep 1401 / 17.05.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sübhàna’llàh’ın Anlamı, Bazı Tesbihlerin Faydası, Dünya Hayatı Geçici, Çok Sevaplı İki | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Ölüme Hazırlıklı Olun!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Recep 1401 / 17.05.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sübhàna’llàh’ın Anlamı, Bazı Tesbihlerin Faydası, Dünya Hayatı Geçici, Çok Sevaplı İki | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkıhıel-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkıhı Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'du fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâEmmâ ba'du fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'ahMuhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'ah bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nârbid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr Sübhânallâhi tenzîhu'llâhi min külli sûin.

Sübhânallâhi tenzîhu'llâhi min külli sûin.

ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasıli ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl;

ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasıli ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl;

Sadaka Resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Sadaka Resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Muhterem müslümanlar!

Muhterem müslümanlar!

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inPeygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ehâdîs-i şerîfesini Râmûzu'l-ehâdîs isimli hadis kitabından okumaya devam edeceğiz.

ehâdîs-i şerîfesini Râmûzu'l-ehâdîs isimli hadis kitabından okumaya devam edeceğiz.

Dersimize başlamadan önceDersimize başlamadan önce evvela Sevgili Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerininevvela Sevgili Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin mübarek ruh-u saadeti için, sonra cümle enbiyâ ve evliyânın ve hâsseten mübarek ruh-u saadeti için, sonra cümle enbiyâ ve evliyânın ve hâsseten Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in âlinin,Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in âlinin, ezvâcının, ashâbının, etbâının, sülâle-i tâhiresinin ruhları için; ezvâcının, ashâbının, etbâının, sülâle-i tâhiresinin ruhları için; sâdâtımızın, meşâyihimızın ruhları için; kitabın müellifi Ahmed Ziyâeddin-i Gümüşhanevî hazretlerinin ruhu için; sâdâtımızın, meşâyihimızın ruhları için; kitabın müellifi Ahmed Ziyâeddin-i Gümüşhanevî hazretlerinin ruhu için; kitabın içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, kitabın içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, ruvâtın ruhları için; ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere buraya gelmiş olan ruvâtın ruhları için; ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere buraya gelmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete irtihal etmiş olan cümle geçmişlerinin ruhları içinsiz kardeşlerimizin âhirete irtihal etmiş olan cümle geçmişlerinin ruhları için bir Fâtiha-ı şerîfe, üç İhlâs-ı Şerîf hediye edelim.

bir Fâtiha-ı şerîfe, üç İhlâs-ı Şerîf hediye edelim.

Talhâ radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göreTalhâ radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyorlar ki;

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyorlar ki;

Sübhânallâhi tenzîhu'llâhi min külli sûin.

Sübhânallâhi tenzîhu'llâhi min külli sûin.

Subhânallah sözü; "Allahu Teâlâ hazretlerini her çeşit,Subhânallah sözü; "Allahu Teâlâ hazretlerini her çeşit, her cins kötülükten pak ve münezzeh kılmak" demektir.

her cins kötülükten pak ve münezzeh kılmak" demektir.

"Yâ Rabbi! Senin hiç eksiğin, kusurun, noksanlığın, kötü vasfın yok." demek.

"Yâ Rabbi! Senin hiç eksiğin, kusurun, noksanlığın, kötü vasfın yok." demek.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Subhânallah'ın mânasını izah ediyor.Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Subhânallah'ın mânasını izah ediyor. Rükuda sübhâne rabbiye'l-azîm; secdede subhâne rabbiye'l-alâ diyoruz.

Rükuda sübhâne rabbiye'l-azîm; secdede subhâne rabbiye'l-alâ diyoruz.

Müezzin efendi namazlarda çeşitli vesilelerleMüezzin efendi namazlarda çeşitli vesilelerle Sübhânallahi ve'l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallah diyor. Sübhânallahi ve'l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallah diyor. İşte bu sübhanallâh kelimesinin mânasını izah ediyor.

İşte bu sübhanallâh kelimesinin mânasını izah ediyor.

Subhânallah sözü Arapça bir tabirdir.Subhânallah sözü Arapça bir tabirdir. Normal bir gramere uygun, hemen kolay anlaşılır bir cümle değil, bir tabir olarak kullanılıyor. Normal bir gramere uygun, hemen kolay anlaşılır bir cümle değil, bir tabir olarak kullanılıyor. Sübhân kelimesi üstünlü olarak okunuyor, subhâneh diye. Ondan sonra Allah kelimesine vaslediliyor. Sübhân kelimesi üstünlü olarak okunuyor, subhâneh diye. Ondan sonra Allah kelimesine vaslediliyor. Subhânallâhi diyoruz, Allah kelimesinin sonu esreli okunuyor.Subhânallâhi diyoruz, Allah kelimesinin sonu esreli okunuyor. Demek ki okunması bir izafet ile icrâ ediliyor, izafet var. Sübhân kelimesi fu'lân vezninde mastar.

Demek ki okunması bir izafet ile icrâ ediliyor, izafet var. Sübhân kelimesi fu'lân vezninde mastar.

Mastar nasıl kullanılmış?

Mastar nasıl kullanılmış?

Gizli bir fiil var, o gizli fiilin mef'ul-u mutlak'ı olarak kullanılmış. Üsebbihu subhânallah demek.Gizli bir fiil var, o gizli fiilin mef'ul-u mutlak'ı olarak kullanılmış. Üsebbihu subhânallah demek. Veyahut kullanan şahsın sîgasına göre değişir. Sebbehahû, sebbeha, subhânallah demek olur.

Veyahut kullanan şahsın sîgasına göre değişir. Sebbehahû, sebbeha, subhânallah demek olur.

"Yâ Rabbi! Ben seni her türlü noksanlıktan, eksiklikten,"Yâ Rabbi! Ben seni her türlü noksanlıktan, eksiklikten, kusurdan uzak bir Zât-ı Celîl olduğunu bilerek öyle anıyorum." demek.

kusurdan uzak bir Zât-ı Celîl olduğunu bilerek öyle anıyorum." demek.

Allahu Teâlâ hazretleri bu kâinatın hâlikıdır. Bizim hâlıkımızdır. Bu kâinatı O var etmiştir. Allahu Teâlâ hazretleri bu kâinatın hâlikıdır. Bizim hâlıkımızdır. Bu kâinatı O var etmiştir. Allahu Teâlâ hazretleri, bu kâinatın mutasarrıfıdır. Allahu Teâlâ hazretleri, bu kâinatın mutasarrıfıdır. Bi-yedihi'l-mülk; "Mülk O'nundur, egemenlik O'nundur."

Bi-yedihi'l-mülk; "Mülk O'nundur, egemenlik O'nundur."

"Mülk O'nundur." demek, "Mal, mülk O'nundur." mânasında değil.

"Mülk O'nundur." demek, "Mal, mülk O'nundur." mânasında değil.

Hâkimiyet O'nundur. Hâkimiyet, şu kâinattaki işler, cümle işler Hâlık'ındır.Hâkimiyet O'nundur. Hâkimiyet, şu kâinattaki işler, cümle işler Hâlık'ındır. Hepsi Allahu Teâlâ hazretlerinindir. Hâkimiyet O'nda. "Ol!" derse istediği şey hemen anında olur. Hepsi Allahu Teâlâ hazretlerinindir. Hâkimiyet O'nda. "Ol!" derse istediği şey hemen anında olur. "Olma!" dediği şey, "Yok ol!" dediği şey anında yok olur. "Olma!" dediği şey, "Yok ol!" dediği şey anında yok olur. Sonsuz, eksiksiz, noksansız; insanın aklına sığmayacak derecede kudret sahibi. Sonsuz, eksiksiz, noksansız; insanın aklına sığmayacak derecede kudret sahibi. İnsan idrakinin kaplayamayacağı, kavrayamayacağı derecede sanat sahibi.

İnsan idrakinin kaplayamayacağı, kavrayamayacağı derecede sanat sahibi.

Mühendisler mühendisliği öğrensinler Allah'ın mahlûkatına baksınlar da...Mühendisler mühendisliği öğrensinler Allah'ın mahlûkatına baksınlar da... İnsan vücudundaki, ağaçlardaki, dağlardaki, taşlardaki nizama baksınlar daİnsan vücudundaki, ağaçlardaki, dağlardaki, taşlardaki nizama baksınlar da matematikçiler matematik öğrensin, mühendisler mühendislik öğrensin, sanatkârlar sanat öğrensin.

matematikçiler matematik öğrensin, mühendisler mühendislik öğrensin, sanatkârlar sanat öğrensin.

Bir nebatın yaprağı, vazifesi bir tane; nebata lazım olacak olan malzemeyi hazırlamak.Bir nebatın yaprağı, vazifesi bir tane; nebata lazım olacak olan malzemeyi hazırlamak. Laboratuar; aşağıdan suyu alacak, yukarıdan güneş ışığını alacak, ikisini birleştirecek; Laboratuar; aşağıdan suyu alacak, yukarıdan güneş ışığını alacak, ikisini birleştirecek; ağaca, o bitkiye ne lazımsa bütün malzemeyi oradan yapacak. Dışarıdan başka bir şey gelmiyor. ağaca, o bitkiye ne lazımsa bütün malzemeyi oradan yapacak. Dışarıdan başka bir şey gelmiyor. Kökten su ile karışık madenler, malzeme geliyor, Kökten su ile karışık madenler, malzeme geliyor, ondan sonra yukarıda güneş ışığı var; bu ikisinden oluyor. ondan sonra yukarıda güneş ışığı var; bu ikisinden oluyor. Toprağın içinden geçmiş, süzülmüş su, artık içine neler girmiş, erimişse su ve güneş ışığı...

Toprağın içinden geçmiş, süzülmüş su, artık içine neler girmiş, erimişse su ve güneş ışığı...

Hadi bakalım Amerikası, Rusyası, İngilteresi, Fransası, Almanyası bir araya gelsinler;Hadi bakalım Amerikası, Rusyası, İngilteresi, Fransası, Almanyası bir araya gelsinler; işte sana su, işte toprak, işte güneş... Hepsini Allah hazırlamış, karşında hazır duruyor. işte sana su, işte toprak, işte güneş... Hepsini Allah hazırlamış, karşında hazır duruyor. Hadi göreyim seni de, sen bu toprağın içinden geçen suyla,Hadi göreyim seni de, sen bu toprağın içinden geçen suyla, bu güneş ışığıyla şu bitkinin küçücük yapracığının bu güneş ışığıyla şu bitkinin küçücük yapracığının bir toplu iğne başı kadar klorofil hücresinin yaptığı şeyi yap bakalım.

bir toplu iğne başı kadar klorofil hücresinin yaptığı şeyi yap bakalım.

Mümkün değil yapması! O yaprağın içinde o neler yapıyor?Mümkün değil yapması! O yaprağın içinde o neler yapıyor? Aşağıdan suyu alıyor, yukarıdan güneşi alıyor, şeker yapıyor.

Aşağıdan suyu alıyor, yukarıdan güneşi alıyor, şeker yapıyor.

Elmanın, üzümün tadı nereden geliyor?

Elmanın, üzümün tadı nereden geliyor?

Her çeşit şeyi yapıyor.

Her çeşit şeyi yapıyor.

Ondan sonra bu bitki oluyor.Ondan sonra bu bitki oluyor. Ben toprağın içine küçücük bir çekirdek ektim, büyüdü kocaman bir ağaç oldu.

Ben toprağın içine küçücük bir çekirdek ektim, büyüdü kocaman bir ağaç oldu.

Nereden oldu?

Nereden oldu?

Çekirdek kök saldı, kök topraktan suyu emdi;Çekirdek kök saldı, kök topraktan suyu emdi; ondan sonra toprağın üstüne çıktı, güneş ışığına kavuştu.ondan sonra toprağın üstüne çıktı, güneş ışığına kavuştu. Oradan güneş ışığıyla laboratuvar çalışmaya başladı;Oradan güneş ışığıyla laboratuvar çalışmaya başladı; bütün bu ağacın odunu, dalı, budağı, yaprağı hep kendi bu laboratuvarında yapıldı. bütün bu ağacın odunu, dalı, budağı, yaprağı hep kendi bu laboratuvarında yapıldı. Dışarıdan biz yapıştırmıyoruz, eklemiyoruz. Kendisi o laboratuvarında yapıyor.

Dışarıdan biz yapıştırmıyoruz, eklemiyoruz. Kendisi o laboratuvarında yapıyor.

Sanata bak! Var mı böyle bir sanat sahibi?

Sanata bak! Var mı böyle bir sanat sahibi?

Şu insan vücuduna bak... İnsan vücudunda derece derece ne tabakalar var. Bir kere kemik tabakası var. Şu insan vücuduna bak... İnsan vücudunda derece derece ne tabakalar var. Bir kere kemik tabakası var. İnsanın bütün etini soy, geriye ne kaldı? Kemikler kaldı. Eğri büğrü kemikler.İnsanın bütün etini soy, geriye ne kaldı? Kemikler kaldı. Eğri büğrü kemikler. O eğri büğrülüğün her eğriliğinde, her çıkıntısında bir hikmet var.O eğri büğrülüğün her eğriliğinde, her çıkıntısında bir hikmet var. Her çıkıntısı bir işe yarıyor, her girintisi bir başka işe yarıyor. Bütün yapmamış da parça parça yapmış.Her çıkıntısı bir işe yarıyor, her girintisi bir başka işe yarıyor. Bütün yapmamış da parça parça yapmış. O parça parça yapmalarındaki hikmetleriO parça parça yapmalarındaki hikmetleri cihanın doktorları bir araya geliyor da güzelliğini izah edemiyorlar.

cihanın doktorları bir araya geliyor da güzelliğini izah edemiyorlar.

O parça parça eklendiği için sen güzel güzel hareketleri yapıyorsun;O parça parça eklendiği için sen güzel güzel hareketleri yapıyorsun; yürüyorsun, oturuyorsun, kalkıyorsun, eğiliyorsun, her şeyi yapıyorsun.yürüyorsun, oturuyorsun, kalkıyorsun, eğiliyorsun, her şeyi yapıyorsun. Allah o kemikleri o şekilde yaratmış ki üstüne gelecek adalelerin eklenme yerlerini,Allah o kemikleri o şekilde yaratmış ki üstüne gelecek adalelerin eklenme yerlerini, girme yerlerini, çıkma yerlerini hazırlamış; hazır.girme yerlerini, çıkma yerlerini hazırlamış; hazır. Onun üstüne adaleleri eklemiş.Onun üstüne adaleleri eklemiş. Adalelerin her birisi iplik yumakları, iplik demetleri gibi ucu sivri, ortası geniş; Adalelerin her birisi iplik yumakları, iplik demetleri gibi ucu sivri, ortası geniş; bir yerden bir yere uzanıyor, öbür taraftan öbür tarafa uzanıyor. bir yerden bir yere uzanıyor, öbür taraftan öbür tarafa uzanıyor. Çapraz uzanıyor, yan uzanıyor, yuvarlak uzanıyor. Çapraz uzanıyor, yan uzanıyor, yuvarlak uzanıyor. Onların her birisi kasılıp genişlemek suretiyleOnların her birisi kasılıp genişlemek suretiyle senin hareketlerini yapıyorlar ki o hareketlerin her birisi bir şaheser!

senin hareketlerini yapıyorlar ki o hareketlerin her birisi bir şaheser!

Senin şu beğenmediğin, kıymetini anlamadığın elinin yaptığı şeyi yapmak içinSenin şu beğenmediğin, kıymetini anlamadığın elinin yaptığı şeyi yapmak için bugün mühendisler bir araya geliyorlar da,bugün mühendisler bir araya geliyorlar da, milyarlarca lira harcayıp o işi yapacak edevâtı yapabiliyorlar.milyarlarca lira harcayıp o işi yapacak edevâtı yapabiliyorlar. Çünkü orada kaç çeşit iş var. Onu böyle tespit etmek kolay değil.

Çünkü orada kaç çeşit iş var. Onu böyle tespit etmek kolay değil.

Bir göz kapağının işi, bir göz bebeğinin işi; ışık çok gelir, daralır; ışık az gelir, açılır. Bir göz kapağının işi, bir göz bebeğinin işi; ışık çok gelir, daralır; ışık az gelir, açılır. Gözün içinde merceği vardır; ışığın, baktığın yerin yakınlığına, uzaklığına göre şişer, incelir. Gözün içinde merceği vardır; ışığın, baktığın yerin yakınlığına, uzaklığına göre şişer, incelir. Işığı tam arka tarafta, görme noktasının üstüne düşürmek için hareket eder. Işığı tam arka tarafta, görme noktasının üstüne düşürmek için hareket eder. Mühendisler hayran, matematikçiler hayran, doktorlar hayran, kimyagerler hayran...

Mühendisler hayran, matematikçiler hayran, doktorlar hayran, kimyagerler hayran...

İnsan nereye baksa serâpâ hayret, serâpâ hayranlık içinde aklını kaybeder. İnsan nereye baksa serâpâ hayret, serâpâ hayranlık içinde aklını kaybeder. Bunların hepsini Allahu Teâlâ hazretleri yaratmış. Yaratmış, bırakmış mı? Her an yürütüyor.

Bunların hepsini Allahu Teâlâ hazretleri yaratmış. Yaratmış, bırakmış mı? Her an yürütüyor.

Külle yevmin hüve fî şe'n. "Her anda bir işte."

Külle yevmin hüve fî şe'n. "Her anda bir işte."

Her anda tecellisi devam etmese bir şey durur mu? Desteğini çekersen bir şey havada durur mu?Her anda tecellisi devam etmese bir şey durur mu? Desteğini çekersen bir şey havada durur mu? Her an tecellide, her an kudretini izhar etmekte. Her an tecellide, her an kudretini izhar etmekte. İnsana bir akıl nimeti vermiş, bir gönül nimeti vermiş. O akıl nimeti, o hafıza nimeti...

İnsana bir akıl nimeti vermiş, bir gönül nimeti vermiş. O akıl nimeti, o hafıza nimeti...

Küçüklükte yaptığını hatırlıyorsun, unutmuyorsun.Küçüklükte yaptığını hatırlıyorsun, unutmuyorsun. Hafızan istediğin şeyi bir sürü bilginin arasından çekip çıkarıyor.

Hafızan istediğin şeyi bir sürü bilginin arasından çekip çıkarıyor.

"Dur bakalım, ben beş yaşındayken ne yapmıştım?" diyorsun.

"Dur bakalım, ben beş yaşındayken ne yapmıştım?" diyorsun.

Hafızanın içinde ne dolaşıyor da nereden buluyor, o bilgiyi hangi raftan çıkartıyor?Hafızanın içinde ne dolaşıyor da nereden buluyor, o bilgiyi hangi raftan çıkartıyor? Hayran olmamak mümkün değil...

Hayran olmamak mümkün değil...

Bir insan iyi doktor olsun da iyi müslüman olmasın;Bir insan iyi doktor olsun da iyi müslüman olmasın; çok yazık! Bir insan iyi mühendis olsun da iyi müslüman olmasın;çok yazık! Bir insan iyi mühendis olsun da iyi müslüman olmasın; yazıklar olsun onun iyiliğine, tuh! yazıklar olsun onun iyiliğine, tuh! İyi ziraatçi olsun da Allahu Teâlâ hazretlerinin kudretine hayran olmasın!

İyi ziraatçi olsun da Allahu Teâlâ hazretlerinin kudretine hayran olmasın!

Yahu bunca bilgi karşısında insan hayranlıktan aklını kaybeder, oturduğu yere yığılı kalır.Yahu bunca bilgi karşısında insan hayranlıktan aklını kaybeder, oturduğu yere yığılı kalır. Allahu Teâlâ hazretleri böyle kudretli! İşte sübhânallah bu demek.

Allahu Teâlâ hazretleri böyle kudretli! İşte sübhânallah bu demek.

"Yâ Rabbi! Senin hiçbir şeyde noksanın yok, her şeyin tam."

"Yâ Rabbi! Senin hiçbir şeyde noksanın yok, her şeyin tam."

"Ama bazı işler görüyoruz ki şöyle oluyor, böyle oluyor."

"Ama bazı işler görüyoruz ki şöyle oluyor, böyle oluyor."

Allah sana basiret versin, gönül gözünü açsın da onların arkasındaki hikmetleri gör.Allah sana basiret versin, gönül gözünü açsın da onların arkasındaki hikmetleri gör. Hepsi nice hikmetlerle oluyor. Onlara da hayran kalırsın, onlarla da yığılır kalırsın.

Hepsi nice hikmetlerle oluyor. Onlara da hayran kalırsın, onlarla da yığılır kalırsın.

İşte bir sübhânallah sözünün arkasında bu mânalar yatıyor ki ben âciz bir kulum,İşte bir sübhânallah sözünün arkasında bu mânalar yatıyor ki ben âciz bir kulum, o sübhânallah'ın mânasını ben nasıl anlatayım? Mümkün değil, anlatamam.

o sübhânallah'ın mânasını ben nasıl anlatayım? Mümkün değil, anlatamam.

Ama "Her kötülükten münezzeh, her türlü kemâl sıfatıyla muttasıf Allahu Teâlâ hazretleri." demek.Ama "Her kötülükten münezzeh, her türlü kemâl sıfatıyla muttasıf Allahu Teâlâ hazretleri." demek. O kadar kıymetli bir söz ki tarifi mümkün değil.

O kadar kıymetli bir söz ki tarifi mümkün değil.

Müteakip hadîs-i şerîfe geçiyoruz.Müteakip hadîs-i şerîfe geçiyoruz. Çünkü bu ikinci hadîs-i şerîf de biraz aynı mevzuyu devam ettiriyor.

Çünkü bu ikinci hadîs-i şerîf de biraz aynı mevzuyu devam ettiriyor.

Sübhânallâhi ve'l-hamdü li'llâhi ve lâ ilâhe illallahuSübhânallâhi ve'l-hamdü li'llâhi ve lâ ilâhe illallahu va'llâhu ekber fî zenbi'l-müslimi mislü'l-âkileti fî cenbi'bni Âdem.

va'llâhu ekber fî zenbi'l-müslimi mislü'l-âkileti fî cenbi'bni Âdem.

İbn Abbas radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizİbn Abbas radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde de yine bizim her zaman söylediğimiz bazı sözlerin değerini bize bildiriyor.

bu hadîs-i şerîfinde de yine bizim her zaman söylediğimiz bazı sözlerin değerini bize bildiriyor.

Ne buyurmuş?

Ne buyurmuş?

Sübhânallah sözü, bir; ve'l-hamdülillâh, elhamdülillah sözü, iki;Sübhânallah sözü, bir; ve'l-hamdülillâh, elhamdülillah sözü, iki; ve lâ ilâhe illallâh sözü, üç; vallâhu ekber, Allâhu ekber sözü, dört…

ve lâ ilâhe illallâh sözü, üç; vallâhu ekber, Allâhu ekber sözü, dört…

Sübhânallah, elhamdülillah, lâ ilâhe illallah, Allâhu ekber; bu dört söz,Sübhânallah, elhamdülillah, lâ ilâhe illallah, Allâhu ekber; bu dört söz, bunlara Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri el-kelimetü't-tayyibetü buyuruyor.

bunlara Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri el-kelimetü't-tayyibetü buyuruyor.

"Güzel, tayyip sözler bunlar." diye Kur'ân-ı Kerîm'de metheylemiş.

"Güzel, tayyip sözler bunlar." diye Kur'ân-ı Kerîm'de metheylemiş.

Müslüman kulun işlemiş olduğu günahların yanında bu sözler,Müslüman kulun işlemiş olduğu günahların yanında bu sözler, insanoğlunun tutulmuş olduğu ve insan vücudunu, uzvunu yiyip bitiren,insanoğlunun tutulmuş olduğu ve insan vücudunu, uzvunu yiyip bitiren, tüketen, eriten âkile denilen yiyici hastalık gibidir. tüketen, eriten âkile denilen yiyici hastalık gibidir. O yiyici hastalık nasıl insan vücudunu yer bitirirse; bu dualar, bu tesbihler, O yiyici hastalık nasıl insan vücudunu yer bitirirse; bu dualar, bu tesbihler, bu sözler söylendiği zaman bunlar müslüman kulun günahlarını yer bitirir. bu sözler söylendiği zaman bunlar müslüman kulun günahlarını yer bitirir. Günah kalmaz, hepsini yer bitirir.

Günah kalmaz, hepsini yer bitirir.

Müslüman günah işlemiş, suç işlemiş, Allahu Teâlâ hazretlerine âsi gelmiş,Müslüman günah işlemiş, suç işlemiş, Allahu Teâlâ hazretlerine âsi gelmiş, hata etmiş, ayağı sürçmüş, bir kabahat işlemiş; hata etmiş, ayağı sürçmüş, bir kabahat işlemiş; bunları dediği zaman bu sözler o günahları yer bitirir.

bunları dediği zaman bu sözler o günahları yer bitirir.

Mânaları nedir? Niye yiyip bitiriyor?

Mânaları nedir? Niye yiyip bitiriyor?

Sübhânallah'ın mânasını biraz izah ettik.

Sübhânallah'ın mânasını biraz izah ettik.

"Yâ Rabbi! Senin hiç noksanın yok."Yâ Rabbi! Senin hiç noksanın yok. Sen tamsın, kâmilsin, olgunsun, her vasfın hiçbir mahlûk ile mukayese edilemeyecek kadar âlî,Sen tamsın, kâmilsin, olgunsun, her vasfın hiçbir mahlûk ile mukayese edilemeyecek kadar âlî, yüksek, yüce, her şeyin en mükemmel, en olgun."

yüksek, yüce, her şeyin en mükemmel, en olgun."

Sübhânallah bu demek.

Sübhânallah bu demek.

Elhamdülillah demek, "Yâ Rabbi! Seni överim. Övgü, medih, sena, hepsi sana." demek.

Elhamdülillah demek, "Yâ Rabbi! Seni överim. Övgü, medih, sena, hepsi sana." demek.

Kim övülür, övgüye kim layıktır?

Kim övülür, övgüye kim layıktır?

Mükemmel olan övülür.

Mükemmel olan övülür.

Çocuğa niye "Aferin" deriz, filanca insanı niye alkışlarız, falanca insanı niye beğeniriz?

Çocuğa niye "Aferin" deriz, filanca insanı niye alkışlarız, falanca insanı niye beğeniriz?

Bir vasfı güzeldir de onun için.

Bir vasfı güzeldir de onun için.

"Filanca insan çok çok büyük bir insan."

"Filanca insan çok çok büyük bir insan."

Neden?

Neden?

Çok bilgisi var da ondan. Onu bilgi vasfından dolayı övdün.

Çok bilgisi var da ondan. Onu bilgi vasfından dolayı övdün.

"Filanca adam çok babayiğit, bileğini büken bir kimse çıkmamış."

"Filanca adam çok babayiğit, bileğini büken bir kimse çıkmamış."

Onun nesini övüyorsun?

Onun nesini övüyorsun?

Gücünü, kuvvetini övüyorsun.

Gücünü, kuvvetini övüyorsun.

"Filanca kimse çok tatlı dilli, güler yüzlü."

"Filanca kimse çok tatlı dilli, güler yüzlü."

Nesini övüyorsun?

Nesini övüyorsun?

Ahlâkını, iyi niyetini, iyilik yapma duygusunu övüyorsun.

Ahlâkını, iyi niyetini, iyilik yapma duygusunu övüyorsun.

"Falanca insan çok yakışıklı, yüzüne bakmaya kıyamazsın."

"Falanca insan çok yakışıklı, yüzüne bakmaya kıyamazsın."

Nesini övüyorsun?

Nesini övüyorsun?

Yüzünü, gözünü, yaratılışını, hilkatini övüyorsun.

Yüzünü, gözünü, yaratılışını, hilkatini övüyorsun.

"Filanca adam derya gibi, umman gibi cömert; etrafına yaklaşan insan muhakkak istifade eder."Filanca adam derya gibi, umman gibi cömert; etrafına yaklaşan insan muhakkak istifade eder. Yağmur gibi mübarek; herkese lütfediyor, parasıyla puluyla yardım ediyor."

Yağmur gibi mübarek; herkese lütfediyor, parasıyla puluyla yardım ediyor."

Nesini övüyorsun?

Nesini övüyorsun?

Cömertliğini övüyorsun. Bunu sonsuza kadar düşün, her şeyi, kimi, niçin methettiğini...

Cömertliğini övüyorsun. Bunu sonsuza kadar düşün, her şeyi, kimi, niçin methettiğini...

Bu vasıfların hepsi neden?

Bu vasıfların hepsi neden?

O adamda o iş fazlaca da ondan övüyorsun.

O adamda o iş fazlaca da ondan övüyorsun.

"Filanca adam bir girdi düşman ordusunun içine, elli kişiyi birden öldürdü."Filanca adam bir girdi düşman ordusunun içine, elli kişiyi birden öldürdü. Ne kahraman adam, ne bahadır adam!"

Ne kahraman adam, ne bahadır adam!"

Nesini övüyorsun?

Nesini övüyorsun?

Cesaretini, bahadırlığını övüyorsun.

Cesaretini, bahadırlığını övüyorsun.

Dünya üzerinde ne kadar övülecek, insan aklının beğenip çokluğundan dolayı hayran kaldığı şey varsa Dünya üzerinde ne kadar övülecek, insan aklının beğenip çokluğundan dolayı hayran kaldığı şey varsa Allahu Teâlâ hazretleri bunların hepsinde kullarla mukayese Allahu Teâlâ hazretleri bunların hepsinde kullarla mukayese mümkün olmayacak derecede hepsinden daha fazla, hepsine sahip. mümkün olmayacak derecede hepsinden daha fazla, hepsine sahip. Allahu Teâlâ hazretleri cömertlerin cömerdi.

Allahu Teâlâ hazretleri cömertlerin cömerdi.

Kul günah işliyor, Allahu Teâlâ lütfediyor.Kul günah işliyor, Allahu Teâlâ lütfediyor. Biz olsak hizmetçimiz bize birazcık karşı gelse, maaşını keseriz; amir olsak, memuriyetinden atarız.

Biz olsak hizmetçimiz bize birazcık karşı gelse, maaşını keseriz; amir olsak, memuriyetinden atarız.

"Kerata, sen benim sözümü dinlemiyorsun, defol! Gözüm görmesin seni!" deriz.

"Kerata, sen benim sözümü dinlemiyorsun, defol! Gözüm görmesin seni!" deriz.

İşçimizi, tezgâhtarımızı derhal atarız.İşçimizi, tezgâhtarımızı derhal atarız. Her gün sabah akşam Allahu Teâlâ hazretlerine karşı günah işliyoruz da rızkımızı kesmiyor, Her gün sabah akşam Allahu Teâlâ hazretlerine karşı günah işliyoruz da rızkımızı kesmiyor, başımıza taş yağdırmıyor.

başımıza taş yağdırmıyor.

Ben bir yaz gününde; "Bir kayığa binelim, motorla filanca yerden falanca yere gidelim." dediler,Ben bir yaz gününde; "Bir kayığa binelim, motorla filanca yerden falanca yere gidelim." dediler, yolumuz plajın önünden geçiverdi. yolumuz plajın önünden geçiverdi. Aklımı kaybedecektim; aklım başımdan çıkıp başka yerlere gidiverecekti! Aklımı kaybedecektim; aklım başımdan çıkıp başka yerlere gidiverecekti! Karınca düğünü gibi insanlar suyun içine doluşmuş; yüzecek yer kalmamış. Karınca düğünü gibi insanlar suyun içine doluşmuş; yüzecek yer kalmamış. Kasap dükkânından daha fena!

Kasap dükkânından daha fena!

Her taraf et ama erkek-kadın, çoluk-çocuk, büyük-küçük… Kıpkırmızı oldu yüzüm, utandım.

Her taraf et ama erkek-kadın, çoluk-çocuk, büyük-küçük… Kıpkırmızı oldu yüzüm, utandım.

"Hemen buradan kaçalım, yukarıdan taş filan yağabilir!" dedim.

"Hemen buradan kaçalım, yukarıdan taş filan yağabilir!" dedim.

Denizin kenarı ama dağ dibi değil,Denizin kenarı ama dağ dibi değil, kayanın alt tarafı değil ama yukarıdan taş, ateş yağıverecek gibi geldi bana. kayanın alt tarafı değil ama yukarıdan taş, ateş yağıverecek gibi geldi bana. Her gün kullar böyle günah işliyor, yine de estağfirullah dese affediveriyor. Her gün kullar böyle günah işliyor, yine de estağfirullah dese affediveriyor. Lütfu, cömertliği böyle...

Lütfu, cömertliği böyle...

Güzelliği cennete girenler görecek.Güzelliği cennete girenler görecek. Şimdi dünyada da gönlü olanlar güzelliği görüyor da, cennete girince kullar Şimdi dünyada da gönlü olanlar güzelliği görüyor da, cennete girince kullar Allahu Teâlâ hazretlerini mehtaplı gecede Allahu Teâlâ hazretlerini mehtaplı gecede insanların mehtabı gördüğü gibi görecekler ve akılları başlarından gidecek.

insanların mehtabı gördüğü gibi görecekler ve akılları başlarından gidecek.

Cennetin en büyük nimeti ne?

Cennetin en büyük nimeti ne?

Ru'yetullah. Allahu Teâlâ hazretlerinin cemâl-i bâ kemâlini,Ru'yetullah. Allahu Teâlâ hazretlerinin cemâl-i bâ kemâlini, sonsuz güzelliğe sahip cemalini seyredecek, hayran kalacaklar, mest olacaklar. sonsuz güzelliğe sahip cemalini seyredecek, hayran kalacaklar, mest olacaklar. Kendilerinden geçeceklerler. O güzelliği biz tarif edemeyiz; Allahu Teâlâ hazretlerinin güzelliği!

Kendilerinden geçeceklerler. O güzelliği biz tarif edemeyiz; Allahu Teâlâ hazretlerinin güzelliği!

Kudretine nihayet mi var? "Ol!" dediği zaman olur.

Kudretine nihayet mi var? "Ol!" dediği zaman olur.

Kün fe-yekûn.

Kün fe-yekûn.

Yâsîn suresinde, daha başka surelerde var.

Yâsîn suresinde, daha başka surelerde var.

Ne demek?

Ne demek?

Kün. "Ol." Yekûn. "Olur."

Kün. "Ol." Yekûn. "Olur."

Allahu Teâlâ hazretleri bir şeyin olmasını isterse "Ol!" der, olur. Hadi bakalım olmasın!

Allahu Teâlâ hazretleri bir şeyin olmasını isterse "Ol!" der, olur. Hadi bakalım olmasın!

Ol dedi bir kerre, var oldu cihân,

Ol dedi bir kerre, var oldu cihân,

Olma derse mahvolur ol dem hemân.

Olma derse mahvolur ol dem hemân.

O anda yok olur. Allah "Şu cihan yok olsun!" desin, şu anda yok olur. O kadar kudreti sonsuz.

O anda yok olur. Allah "Şu cihan yok olsun!" desin, şu anda yok olur. O kadar kudreti sonsuz.

Yuhricü'l-hayye mine'l-meyyiti ve yuhricü'l-meyyite mine'l-hayy.Yuhricü'l-hayye mine'l-meyyiti ve yuhricü'l-meyyite mine'l-hayy. "Ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır."

"Ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır."

Dilediğini aziz eder, hor eder; istediğini zelil eder.Dilediğini aziz eder, hor eder; istediğini zelil eder. İstediğini aziz eder; istediğini zengin eder, istediğini fakir eder. Her şeye kudreti var.İstediğini aziz eder; istediğini zengin eder, istediğini fakir eder. Her şeye kudreti var. En olmayacak anda, hiç ummadığın sırada dua edersin, duanı kabul eder. Olmayacak işi yapar.En olmayacak anda, hiç ummadığın sırada dua edersin, duanı kabul eder. Olmayacak işi yapar. Yapamayacağı şey yok, kudreti sonsuz.

Yapamayacağı şey yok, kudreti sonsuz.

Demek ki ne düşünsek Allahu Teâlâ hazretlerinin ilmine nihayet yok.Demek ki ne düşünsek Allahu Teâlâ hazretlerinin ilmine nihayet yok. Her şeyden; şu kâinatın işleyişinden, şu atomun nizamından, şu tabiatın hâlinden, Her şeyden; şu kâinatın işleyişinden, şu atomun nizamından, şu tabiatın hâlinden, insan vücudundan bak da ilminin sonsuzluğunu oradan anla.

insan vücudundan bak da ilminin sonsuzluğunu oradan anla.

Her şeyi bilen Allahu Teâlâ hazretleri ete gördürüyor.Her şeyi bilen Allahu Teâlâ hazretleri ete gördürüyor. Et görüyor, et! Küçücük bir hücreden hâsıl olmuş olan et görüyor. Et düşünüyor. Et görüyor, et! Küçücük bir hücreden hâsıl olmuş olan et görüyor. Et düşünüyor. Et söylüyor, güzel sesler çıkarıyor. Et dinliyor. Et dinlediğini muhafaza ediyor. Et söylüyor, güzel sesler çıkarıyor. Et dinliyor. Et dinlediğini muhafaza ediyor. Et dinlediğini istediği zaman tekrar başkalarına söylüyor. Et dinlediğini istediği zaman tekrar başkalarına söylüyor. Şu kudrete bak! Allahu Teâlâ hazretleri bir ete neler yaptırmış.

Şu kudrete bak! Allahu Teâlâ hazretleri bir ete neler yaptırmış.

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de bunların üzerinde düşünmemizi bize emrediyor.Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de bunların üzerinde düşünmemizi bize emrediyor. Bir hücreden insanoğlu kocaman bir insan oluyor.

Bir hücreden insanoğlu kocaman bir insan oluyor.

İnsanın içinde şimdi ne kadar hücresi var?

İnsanın içinde şimdi ne kadar hücresi var?

Sayısını bilmem; bilmem kaç milyar diyorlar. İnsanın saymakla bitmeyecek kadar hücresi var.Sayısını bilmem; bilmem kaç milyar diyorlar. İnsanın saymakla bitmeyecek kadar hücresi var. Şimdi akıl almaz iş şu; bir hücre nasıl oluyor da kemik hücresi oluyor, sinir hücresi oluyor, Şimdi akıl almaz iş şu; bir hücre nasıl oluyor da kemik hücresi oluyor, sinir hücresi oluyor, göz hücresi oluyor, böbrek hücresi oluyor, yerli yerine nasıl gidiyor da nasıl yerleşiyor da…

göz hücresi oluyor, böbrek hücresi oluyor, yerli yerine nasıl gidiyor da nasıl yerleşiyor da…

Şu ilme bak!

Şu ilme bak!

Sırasını nasıl buluyor?

Sırasını nasıl buluyor?

Biz dünyanın gayretini sarf ediyoruz, ışıklar koyuyoruz,Biz dünyanın gayretini sarf ediyoruz, ışıklar koyuyoruz, polisler koyuyoruz da bir trafiği düzenleyemiyoruz. polisler koyuyoruz da bir trafiği düzenleyemiyoruz. Bir caddede bir bu taraftaki adam geçecek, bir bu taraftaki adam geçecek, dört yolda intizam olacak. Bir caddede bir bu taraftaki adam geçecek, bir bu taraftaki adam geçecek, dört yolda intizam olacak. Onu bile yapamıyoruz da... Kavşaklara gidin bakın, yerlerde cam kırıkları dolu.

Onu bile yapamıyoruz da... Kavşaklara gidin bakın, yerlerde cam kırıkları dolu.

Neden?

Neden?

O araba ona tokuştu, o ona çarptı. Sağlayamıyoruz, birbiri ile çarpışıyor. Biz yapamıyoruz.

O araba ona tokuştu, o ona çarptı. Sağlayamıyoruz, birbiri ile çarpışıyor. Biz yapamıyoruz.

Şu kâinatı Allahu Teâlâ hazretleri nasıl yaratmış?

Şu kâinatı Allahu Teâlâ hazretleri nasıl yaratmış?

Şu insan da bir kâinat.

Şu insan da bir kâinat.

İnsan küçük bir varlık mı?

İnsan küçük bir varlık mı?

Ve tez'umu enneke cirmün sağîrun, ve fîke'nteve'l-âlemü'l-ekberü.

Ve tez'umu enneke cirmün sağîrun, ve fîke'nteve'l-âlemü'l-ekberü.

Sen kendini küçük bir şey mi sanıyorsun? Neler var sende? Bir kere milyarlarca hücre var.

Sen kendini küçük bir şey mi sanıyorsun? Neler var sende? Bir kere milyarlarca hücre var.

Bunların arasındaki bu irtibat nereden oluyor, nasıl oluyor?

Bunların arasındaki bu irtibat nereden oluyor, nasıl oluyor?

Bu sinir hücreleri, bu kalp seksen sene-yüz sene nasıl çalışır; tık tık tık tık tık.Bu sinir hücreleri, bu kalp seksen sene-yüz sene nasıl çalışır; tık tık tık tık tık. Yağ istemez, aşınmaz, kendi kendisini tamir eder. Kendisi için çarpma arasında dinlenir.

Yağ istemez, aşınmaz, kendi kendisini tamir eder. Kendisi için çarpma arasında dinlenir.

Ne biçim bir şeydir bu?

Ne biçim bir şeydir bu?

İşte bütün bunlardan sözü nereye getireceğim?

İşte bütün bunlardan sözü nereye getireceğim?

Övgülerin hepsi Allah'a gider. Kimi översen öv, neyi översen öv yaratanına gider. O yarattı.Övgülerin hepsi Allah'a gider. Kimi översen öv, neyi översen öv yaratanına gider. O yarattı. Neyi beğenirsen, neyin karşısında hayran kalıyorsan Allah'a hayran kalıyorsun. Neyi beğenirsen, neyin karşısında hayran kalıyorsan Allah'a hayran kalıyorsun. Allah yarattı, Allah onu o hâle getirdi.

Allah yarattı, Allah onu o hâle getirdi.

O halde elhamdülillah, her türlü övgü Allah'adır. Övgü Allah'adır.

O halde elhamdülillah, her türlü övgü Allah'adır. Övgü Allah'adır.

Allah'tan başkası ne olacak?

Allah'tan başkası ne olacak?

Âciz, nâçiz mahlûklar; bir gün var, bir gün yok. Bir varmış bir yokmuş gibi, masal hepsi.Âciz, nâçiz mahlûklar; bir gün var, bir gün yok. Bir varmış bir yokmuş gibi, masal hepsi. Göz yumup açıncaya kadar geçip gidiyor. Göz yumup açıncaya kadar geçip gidiyor. O halde elhamdülillah; övgüler, medihler, senâlar hepsi Allahu Teâlâ hazretlerine.O halde elhamdülillah; övgüler, medihler, senâlar hepsi Allahu Teâlâ hazretlerine. Elhamdülillah da bu demek.

Elhamdülillah da bu demek.

Bir şey güzelse övüyoruz.Bir şey güzelse övüyoruz. Allahu Teâlâ hazretleri güzel, eksiksiz, noksansız, her şeyi tam; onun için sübhânallah diyoruz.Allahu Teâlâ hazretleri güzel, eksiksiz, noksansız, her şeyi tam; onun için sübhânallah diyoruz. Sübhânallah dediğimiz için elhamdülillah demeye mecburuz. Sübhânallah'ın arkasından elhamdülillah gelir.

Sübhânallah dediğimiz için elhamdülillah demeye mecburuz. Sübhânallah'ın arkasından elhamdülillah gelir.

Madem kusursuz; övmeye mecbursun.Madem kusursuz; övmeye mecbursun. İster istemez, çırpınmaya hiç gerek yok. En mükemmel, en güzel şey elhamdülillah.

İster istemez, çırpınmaya hiç gerek yok. En mükemmel, en güzel şey elhamdülillah.

"Yâ Rabbi! Hamd ü senâlar sana, medihler sana, övgülerin hepsi sana."

"Yâ Rabbi! Hamd ü senâlar sana, medihler sana, övgülerin hepsi sana."

Elhamdülillah'ın mânası da bu. İnsan bu şuurla bunu derse böyle söz günah bırakır mı?Elhamdülillah'ın mânası da bu. İnsan bu şuurla bunu derse böyle söz günah bırakır mı? Şu sözün muazzamlığına bakın; iki sözü izah etmek on beş dakikamızı aldı.

Şu sözün muazzamlığına bakın; iki sözü izah etmek on beş dakikamızı aldı.

Üçüncü söz; lâ ilâhe illallâh. "Allah'tan başka mabud yok, ilah yok, tapınılacak şey yok."

Üçüncü söz; lâ ilâhe illallâh. "Allah'tan başka mabud yok, ilah yok, tapınılacak şey yok."

Biliyoruz, yok.

Biliyoruz, yok.

Ne biliyorsun?

Ne biliyorsun?

Hiç bilmiyorsun.

Hiç bilmiyorsun.

Gözünden perde kalksa bu insanoğlu nelere tapıyor?

Gözünden perde kalksa bu insanoğlu nelere tapıyor?

"Eskiden tapıyormuş hocam, şimdi tapmıyorlar."Eskiden tapıyormuş hocam, şimdi tapmıyorlar. Eskiden ağaçtan put, taştan put yapıyorlarmış, tapıyorlarmış.Eskiden ağaçtan put, taştan put yapıyorlarmış, tapıyorlarmış. Şimdi tapmıyorlar artık, eskide kaldı o. Totemler varmış. Şimdi insanlar medenîleşti, tapmıyor."

Şimdi tapmıyorlar artık, eskide kaldı o. Totemler varmış. Şimdi insanlar medenîleşti, tapmıyor."

Onu biz de biliyoruz. Şimdiki insanlar daha başka şeylere tapıyor. Eskiden de öyleydi zaten.Onu biz de biliyoruz. Şimdiki insanlar daha başka şeylere tapıyor. Eskiden de öyleydi zaten. Şimdi de nefsine, paraya, mevkiye makama, dünyaya tapıyor.Şimdi de nefsine, paraya, mevkiye makama, dünyaya tapıyor. Şeytan, nefis aldatmış; Allah'tan gayrı her şeye tapınıp duruyor. İnsanoğlunun gözünden perdeyi kaldır;Şeytan, nefis aldatmış; Allah'tan gayrı her şeye tapınıp duruyor. İnsanoğlunun gözünden perdeyi kaldır; nelere tapınıyor insan, nelerin peşinde ömrünü tüketiyor?

nelere tapınıyor insan, nelerin peşinde ömrünü tüketiyor?

Bizim bir tanıdığımız hoca vardı, kitaplar yazmış bir kimse. Felsefeci, mü'min insan.Bizim bir tanıdığımız hoca vardı, kitaplar yazmış bir kimse. Felsefeci, mü'min insan. Allah rahmet eylesin. Mü'min insan da, ömrünün sonuna gelmiş;

Allah rahmet eylesin. Mü'min insan da, ömrünün sonuna gelmiş;

"Ah! Ömrü bomboş geçirmişiz. Ömrü başka türlü geçirmek varmış." demiş.

"Ah! Ömrü bomboş geçirmişiz. Ömrü başka türlü geçirmek varmış." demiş.

Sonunda insan anlıyor.Sonunda insan anlıyor. Bu ömrü nasıl boş şeylerin peşinde harcadığını, geçirdiğini, imkânları insan sonunda anlıyor.Bu ömrü nasıl boş şeylerin peşinde harcadığını, geçirdiğini, imkânları insan sonunda anlıyor. Şimdi anlamıyor, gençken anlamıyor. Şimdi anlamıyor, gençken anlamıyor. Futbola gidiyor, maça gidiyor, televizyonun karşısında geçiriyor vaktini. Futbola gidiyor, maça gidiyor, televizyonun karşısında geçiriyor vaktini. Boş bir ideal uğrunda geçiriyor.

Boş bir ideal uğrunda geçiriyor.

Kimisi var; ırkçılık yapar. Ya yaşıyorsun işte sıhhatle, afiyetle.

Kimisi var; ırkçılık yapar. Ya yaşıyorsun işte sıhhatle, afiyetle.

"Yok, ben burayı yıkacağım, ayrı devlet kuracağım."

"Yok, ben burayı yıkacağım, ayrı devlet kuracağım."

Kimisi var; paraya tapar. Yiyecek buldun, geçimin iyi.

Kimisi var; paraya tapar. Yiyecek buldun, geçimin iyi.

"Yok, daha fazla kazanacağım."

"Yok, daha fazla kazanacağım."

Daha fazla kazandın, bak üç apartmanın var, sekiz tane dairen var; şu şöyledir, bu böyledir...

Daha fazla kazandın, bak üç apartmanın var, sekiz tane dairen var; şu şöyledir, bu böyledir...

"Yok, daha fazla kazanacağım. Yok, daha fazla kazanacağım."

"Yok, daha fazla kazanacağım. Yok, daha fazla kazanacağım."

Oturur sayar, kalkar sayar, hesabından âciz kalır. Karun, hazinesinin anahtarlarını taşıyamazmış.Oturur sayar, kalkar sayar, hesabından âciz kalır. Karun, hazinesinin anahtarlarını taşıyamazmış. Hazinelerinin kapılarının anahtarlarını bir topluluk taşırmış. Anahtarları o kadar çok ki.

Hazinelerinin kapılarının anahtarlarını bir topluluk taşırmış. Anahtarları o kadar çok ki.

Lâ ilâhe illallah demek kolay değil.Lâ ilâhe illallah demek kolay değil. Kolay gibi görünüyor; "Allah'tan başkasına tapmıyorum." diyor ama fiilen tapıyorsun.

Kolay gibi görünüyor; "Allah'tan başkasına tapmıyorum." diyor ama fiilen tapıyorsun.

Ağzınla, dilinle söylüyorsun ama fiilen hayatını nerede geçiriyorsun?Ağzınla, dilinle söylüyorsun ama fiilen hayatını nerede geçiriyorsun? Sabah kalktın, akşama kadar ne yaptın? Hangi gaye uğrunda koşuştun? En çok neyi beğeniyorsun?

Sabah kalktın, akşama kadar ne yaptın? Hangi gaye uğrunda koşuştun? En çok neyi beğeniyorsun?

Şimdi ben Sakarya'da ders veriyorum, buraya geliyorum.Şimdi ben Sakarya'da ders veriyorum, buraya geliyorum. Geçende Sakarya'ya gittim; her taraf bayraklarla donanmış. Geçende Sakarya'ya gittim; her taraf bayraklarla donanmış. Yollar, kenarlar, evler, bulvarlar; bezler yeşil bayraklar, beyaz bayraklar bilmem neler. Yollar, kenarlar, evler, bulvarlar; bezler yeşil bayraklar, beyaz bayraklar bilmem neler. Milyonlar harcamışlar.

Milyonlar harcamışlar.

"Altmış-yetmiş milyon, şu kadar, bu kadar." diyorlar.

"Altmış-yetmiş milyon, şu kadar, bu kadar." diyorlar.

Sakaryaspormuş!

Sakaryaspormuş!

Sakaryaspor lige mi girmiş, ligden mi çıkmış,Sakaryaspor lige mi girmiş, ligden mi çıkmış, galip mi gelmiş, mağlup mu olmuş, şampiyon mu olmuş? Milyonlar, milyonlar.

galip mi gelmiş, mağlup mu olmuş, şampiyon mu olmuş? Milyonlar, milyonlar.

Dedim ki; "Yâ Rabbi!Dedim ki; "Yâ Rabbi! Sen biz müslümanlara, şu kullarına dinimize karşı şu futbola, şunlara verdiğin sevgi kadar sevgi ver."

Sen biz müslümanlara, şu kullarına dinimize karşı şu futbola, şunlara verdiğin sevgi kadar sevgi ver."

Bir futbol sevgisi kadar dinimizi sevsek, memleketimiz kalkınacak, gül gülistan olacak.Bir futbol sevgisi kadar dinimizi sevsek, memleketimiz kalkınacak, gül gülistan olacak. Çünkü Sakarya bayraklardan yemyeşil olmuştu. Çünkü Sakarya bayraklardan yemyeşil olmuştu. Sakarya'ya baksan yollar, her taraf yemyeşil olmuştu. Milyonlar harcamışlar.

Sakarya'ya baksan yollar, her taraf yemyeşil olmuştu. Milyonlar harcamışlar.

Hatta Örfi İdare Komutanı;Hatta Örfi İdare Komutanı; "İnsanlar eğlensin, Sakaryaspor'un başarısını kutlasın." diye gece yasağını kaldırmış.

"İnsanlar eğlensin, Sakaryaspor'un başarısını kutlasın." diye gece yasağını kaldırmış.

Günlerce sürmüş. Hani masallarda kırk gün kırk gece düğün vs. deniliyor ya onun gibi.

Günlerce sürmüş. Hani masallarda kırk gün kırk gece düğün vs. deniliyor ya onun gibi.

Hadi bakalım, Sakaryaspor peşinde koşanlar...Hadi bakalım, Sakaryaspor peşinde koşanlar... O bir remiz, Sakaryaspor'a düşmanlığım yok benim de;O bir remiz, Sakaryaspor'a düşmanlığım yok benim de; insanların nelerin peşinde koştuğunu anlatmak istiyorum.insanların nelerin peşinde koştuğunu anlatmak istiyorum. Sakaryaspor'a milyonları verenler, Sakaryaspor için ölüp ölüp dirilenler, gece uykusuz kalanlar, Sakaryaspor'a milyonları verenler, Sakaryaspor için ölüp ölüp dirilenler, gece uykusuz kalanlar, gündüz koşturanlar; hadi bakalım o âhirette insana ne kadar kazandıracak?

gündüz koşturanlar; hadi bakalım o âhirette insana ne kadar kazandıracak?

Onun sonunda nihayet bir futbol oynuyorsun, bir takım galip gelmiş; bana ne?Onun sonunda nihayet bir futbol oynuyorsun, bir takım galip gelmiş; bana ne? Ha Sakarya şampiyon olmuş, ha Eskişehir, ha Trabzon, ha Fenerbahçe.

Ha Sakarya şampiyon olmuş, ha Eskişehir, ha Trabzon, ha Fenerbahçe.

Bundan ne hâsıl olur?

Bundan ne hâsıl olur?

Bundan hangi insan ne kazanç sağlıyor?

Bundan hangi insan ne kazanç sağlıyor?

Bazıları sağlıyor tabi, bir çark dönüyor.Bazıları sağlıyor tabi, bir çark dönüyor. Ama bu memlekete, bu insanlığa, insanlara asıl fayda nereden gelecek,Ama bu memlekete, bu insanlığa, insanlara asıl fayda nereden gelecek, âhirette asıl fayda nereden gelecek?

âhirette asıl fayda nereden gelecek?

Allahu Teâlâ hazretleri memnun mu?

Allahu Teâlâ hazretleri memnun mu?

Sakaryasporlulara yardım edenlere Allahu Teâlâ hazretleri hesap sormayacak mı?Sakaryasporlulara yardım edenlere Allahu Teâlâ hazretleri hesap sormayacak mı? Sırat köprüsünü uçarak mı geçecekler, yıldırım gibi mi geçecekler? Sırat köprüsünü uçarak mı geçecekler, yıldırım gibi mi geçecekler? Cennete dühûl-i evvelîn ile mi girecekler?Cennete dühûl-i evvelîn ile mi girecekler? İlk girenler ile mi girecekler? Onu hesapla mübarek. Bu hayat gelip geçer.

İlk girenler ile mi girecekler? Onu hesapla mübarek. Bu hayat gelip geçer.

Sakaryaspor bir sembol. Sen de Fenerbahçe'nin peşinde koşarsın, ötekisi de Beşiktaş'ın peşinde koşar,Sakaryaspor bir sembol. Sen de Fenerbahçe'nin peşinde koşarsın, ötekisi de Beşiktaş'ın peşinde koşar, berikisi de ticaretinin peşinde koşar, daha ötekisi de sporun peşinde koşar. berikisi de ticaretinin peşinde koşar, daha ötekisi de sporun peşinde koşar. Herkes ömrünü hak yoldan başka ne kadar bâtıl yol varsa, hak yoldan gayrı ne kadar oyalayıcı âlet edevat,Herkes ömrünü hak yoldan başka ne kadar bâtıl yol varsa, hak yoldan gayrı ne kadar oyalayıcı âlet edevat, oyuncak varsa; şeytan insanın önüne dizmiş, oyuncak varsa; şeytan insanın önüne dizmiş, hak yola gitmesini engelleyecek ne varsa hepsi bir şeyle oyalanıyor.

hak yola gitmesini engelleyecek ne varsa hepsi bir şeyle oyalanıyor.

Bir şey müstesna; hak yol müstesna.Bir şey müstesna; hak yol müstesna. İnsanlar hak yolla oyalanmıyor, hak yolla meşgul olmuyor. Bâtılla ömrünün sonuna kadar oyalanıyor.

İnsanlar hak yolla oyalanmıyor, hak yolla meşgul olmuyor. Bâtılla ömrünün sonuna kadar oyalanıyor.

Dünya hayatı kimisine altmış yıl, kimisine seksen yıl, kimisine yüz yıl.Dünya hayatı kimisine altmış yıl, kimisine seksen yıl, kimisine yüz yıl. Bir Zaro Ağa varmış bir zamanlar, 156 yıl yaşamış.

Bir Zaro Ağa varmış bir zamanlar, 156 yıl yaşamış.

Diyelim ki sen de -Allah cümlemize hayırlı uzun ömür versin- iki yüzer yıl yaşayın.

Diyelim ki sen de -Allah cümlemize hayırlı uzun ömür versin- iki yüzer yıl yaşayın.

Ne olacak sonra?

Ne olacak sonra?

Sonunda bir gün,

Sonunda bir gün,

İrciî ilâ rabbiki. "Hadi bakalım Rabbine dön." diyecekler.

İrciî ilâ rabbiki. "Hadi bakalım Rabbine dön." diyecekler.

Meleku'l-mevt dikilecek karşına, "Ver bakalım emaneti, vaden yetti, ömür bitti,Meleku'l-mevt dikilecek karşına, "Ver bakalım emaneti, vaden yetti, ömür bitti, emaneti teslim almaya geldim, ruhunu kabzetmeye geldim, ver bakalım!" diyecek.

emaneti teslim almaya geldim, ruhunu kabzetmeye geldim, ver bakalım!" diyecek.

Vereceksin, amel defterin kapanacak.Vereceksin, amel defterin kapanacak. Ondan sonra iki yüz yıllık ömrün hesabı başlayacak.

Ondan sonra iki yüz yıllık ömrün hesabı başlayacak.

"Söyle bakalım; bu ömrü nerede sarf ettin, nerelere harcadın,"Söyle bakalım; bu ömrü nerede sarf ettin, nerelere harcadın, neyin peşinde koştun?" diyecek Allahu teâlâ hazretleri.

neyin peşinde koştun?" diyecek Allahu teâlâ hazretleri.

Öyle bir dehşetli hesap ki öyle bir dehşetli gün ki;

Öyle bir dehşetli hesap ki öyle bir dehşetli gün ki;

Yec'alü'l-vildâne şîbâ. "Genç çocukların saçını ağartıp ihtiyarlatacak."

Yec'alü'l-vildâne şîbâ. "Genç çocukların saçını ağartıp ihtiyarlatacak."

Öyle bir gün; genci ihtiyarlatacak.Öyle bir gün; genci ihtiyarlatacak. Kur'ân-ı Kerîm'de böyle diyor. Ben demiyorum, Allahu Teâlâ hazretleri diyor:

Kur'ân-ı Kerîm'de böyle diyor. Ben demiyorum, Allahu Teâlâ hazretleri diyor:

Yec'alü'l-vildâne şîbâ.Yec'alü'l-vildâne şîbâ. "Dehşetinden, zorluğundan, ağırlığından genç çocuğu ak saçlı ihtiyar hâline getirecek."

"Dehşetinden, zorluğundan, ağırlığından genç çocuğu ak saçlı ihtiyar hâline getirecek."

Nasıl ömür geçirirsen geçir, ben gayrısını demiyorum.

Nasıl ömür geçirirsen geçir, ben gayrısını demiyorum.

Onun için lâ ilâhe illallah, "Allah'tan başka mabud yok."

Onun için lâ ilâhe illallah, "Allah'tan başka mabud yok."

Sadece Allah'a tapacaksın. Günde kırk defa diyorsun ya;

Sadece Allah'a tapacaksın. Günde kırk defa diyorsun ya;

İyyâke na'büdü ve iyyâke nesteîn.

İyyâke na'büdü ve iyyâke nesteîn.

Bir günde kıldığımız namazlar kırk rekât ediyor.Bir günde kıldığımız namazlar kırk rekât ediyor. Dört sabah, on öğle, on dört; sekiz ikindi, yirmi iki; beş akşam, yirmi yedi; on üç yatsı, kırk rekât.

Dört sabah, on öğle, on dört; sekiz ikindi, yirmi iki; beş akşam, yirmi yedi; on üç yatsı, kırk rekât.

Kırk defa fiilen hep bu rekâtı kılıyoruz. Kırk defa ne diyoruz?

Kırk defa fiilen hep bu rekâtı kılıyoruz. Kırk defa ne diyoruz?

İyyâke na'büdü ve iyyâke neste'în.İyyâke na'büdü ve iyyâke neste'în. "Yâ Rabbi! Sadece ve sadece, yalnız ve yalnız sana ibadet ederiz;"Yâ Rabbi! Sadece ve sadece, yalnız ve yalnız sana ibadet ederiz; sadece ve sadece, yalnız ve yalnız senden yardım talep ederiz."

sadece ve sadece, yalnız ve yalnız senden yardım talep ederiz."

Doğru mu bu söz?

Doğru mu bu söz?

İnşaallah doğrudur. İnşaallah sadece Allah'a ibadet ediyoruzdur da,İnşaallah doğrudur. İnşaallah sadece Allah'a ibadet ediyoruzdur da, başka şeylerin, bâtılların peşinde koşmuyoruzdur. başka şeylerin, bâtılların peşinde koşmuyoruzdur. Partiydi pırtıydı, şunuydu bunuydu...

Partiydi pırtıydı, şunuydu bunuydu...

Bakalım belli olacak, âhirette belli olacak. Hesabı doğru yaparsan yaparsak...

Bakalım belli olacak, âhirette belli olacak. Hesabı doğru yaparsan yaparsak...

Ben müstesna mıyım?

Ben müstesna mıyım?

Ben de hepinizden biriyim işte, şu kalabalıktan bir tanesi de benim.Ben de hepinizden biriyim işte, şu kalabalıktan bir tanesi de benim. Hesabı doğru yaparsak hesabımız doğruysa kurtuluruz.Hesabı doğru yaparsak hesabımız doğruysa kurtuluruz. Hesabımız yanlışsa istediğin kadar oyala, kendini aldat.

Hesabımız yanlışsa istediğin kadar oyala, kendini aldat.

Ben bunu daima şuna benzetiyorum:

Ben bunu daima şuna benzetiyorum:

Evde priz arızalandı; "Prizi yapıver." dediler. Açtım, elime tornavidayı aldım.Evde priz arızalandı; "Prizi yapıver." dediler. Açtım, elime tornavidayı aldım. Prizi açtın, tamir ediyorsun.

Prizi açtın, tamir ediyorsun.

Elektrik hata affeder mi?

Elektrik hata affeder mi?

"Sen iyi adamsın, iyi çocuksun, başkalarına da hayır, iyilik yaptın; ben seni çarpmam." der mi?

"Sen iyi adamsın, iyi çocuksun, başkalarına da hayır, iyilik yaptın; ben seni çarpmam." der mi?

Demez.

Demez.

Cereyanlı teli tuttun mu, bir hatalı iş yaptın mı çarpar. Elektrik çarpar.Cereyanlı teli tuttun mu, bir hatalı iş yaptın mı çarpar. Elektrik çarpar. O halde istersen elektrik bilgisine sahip olmadan tellere dokun bakalım.O halde istersen elektrik bilgisine sahip olmadan tellere dokun bakalım. O aleti edevâtı bilmeden istersen elini burnunu sok bakalım... Sokamazsın! Çünkü sonu fena gelir.

O aleti edevâtı bilmeden istersen elini burnunu sok bakalım... Sokamazsın! Çünkü sonu fena gelir.

İşte âhiret işi de böyle. Hesabı yanlış yaptın mı çarpılacak.İşte âhiret işi de böyle. Hesabı yanlış yaptın mı çarpılacak. Sonunda elektriğin çarptığı gibi çarpılmak var. Ne yapıp yapıp hesabı doğru yapmak lazım.

Sonunda elektriğin çarptığı gibi çarpılmak var. Ne yapıp yapıp hesabı doğru yapmak lazım.

Onun için buyrulmuş ki;

Onun için buyrulmuş ki;

Hâsibû enfüseküm kable en tuhâsebû. "Hesaba çekilmezden evvel hesabı şimdiden yapın."

Hâsibû enfüseküm kable en tuhâsebû. "Hesaba çekilmezden evvel hesabı şimdiden yapın."

Bu, dünyada kolay. Akşama baktın zarar ettin, yarına kâr etmek için çalışırsın.Bu, dünyada kolay. Akşama baktın zarar ettin, yarına kâr etmek için çalışırsın. Ta o zamana bırakırsan, iki yüz sene geçtikten sonra öldün, âhirete gittin. Ta o zamana bırakırsan, iki yüz sene geçtikten sonra öldün, âhirete gittin. Amel terazisinin tartılmasının sonunda;

Amel terazisinin tartılmasının sonunda;

"Eyvah! Ya ben hiç kar etmemişim, hep günahlar dolu. Sevaplar hepsi de boşmuş."Eyvah! Ya ben hiç kar etmemişim, hep günahlar dolu. Sevaplar hepsi de boşmuş. Namaz kıldım, demek ki abdesti iyi almamışım, namazım kabul olmamış.Namaz kıldım, demek ki abdesti iyi almamışım, namazım kabul olmamış. Veyahut şöyle yapmışım, şu olmamış; böyle yapmışım, bu olmamış. Vah!.."

Veyahut şöyle yapmışım, şu olmamış; böyle yapmışım, bu olmamış. Vah!.."

Orada pişmanlığın bir faydası var mı?

Orada pişmanlığın bir faydası var mı?

Yok. Pişmanlığın burada faydası var.

Yok. Pişmanlığın burada faydası var.

Onun için ölümü düşün. Hadislerde geçti:

Onun için ölümü düşün. Hadislerde geçti:

Zikrü'l-mevti sadakatün. "Ölümü düşünmek sadakadır."

Zikrü'l-mevti sadakatün. "Ölümü düşünmek sadakadır."

Âhireti düşün, hesabı düşün, mizanı düşün, teraziyi düşün, cennetin nimetlerini düşün.Âhireti düşün, hesabı düşün, mizanı düşün, teraziyi düşün, cennetin nimetlerini düşün. Ahbap, yâran, sevdiğin, gönül bağladığın kimselerin hepsi cennette; onlardan ayrılığı düşün.Ahbap, yâran, sevdiğin, gönül bağladığın kimselerin hepsi cennette; onlardan ayrılığı düşün. Onlar girecek, sen giremeyeceksin. Cehennemin dehşetini düşün, alevleri düşün, katranları düşün, Onlar girecek, sen giremeyeceksin. Cehennemin dehşetini düşün, alevleri düşün, katranları düşün, akrepleri düşün, çıyanları düşün, hamîm'i düşün, ğassâk'ı düşün.akrepleri düşün, çıyanları düşün, hamîm'i düşün, ğassâk'ı düşün. Cehennemin çeşit çeşit ıstıraplarını, sıkıntılarını düşün.

Cehennemin çeşit çeşit ıstıraplarını, sıkıntılarını düşün.

Şimdiden tedbirini al. Şimdi fırsat elde. İnsanın ömrü hitama erinceye kadar tevbe imkânı var.Şimdiden tedbirini al. Şimdi fırsat elde. İnsanın ömrü hitama erinceye kadar tevbe imkânı var. Allahu Teâlâ hazretlerine sonsuz hamd u senâlar olsun ki Allahu Teâlâ hazretlerine sonsuz hamd u senâlar olsun ki Allahu Teâlâ hazretleri kendisine şirk koşulması hariç her günahı affediyor.

Allahu Teâlâ hazretleri kendisine şirk koşulması hariç her günahı affediyor.

Estağfirullâh el-azîm ve etûbu ileyh dedin mi, "Yâ Rabbi! Ben hata ettiğimi anladım.Estağfirullâh el-azîm ve etûbu ileyh dedin mi, "Yâ Rabbi! Ben hata ettiğimi anladım. Şimdiye kadar boş vakit geçirdiğimi anladım. Yanıldığımı anladım.Şimdiye kadar boş vakit geçirdiğimi anladım. Yanıldığımı anladım. Lâ ilâhe illallah deyip de başka şeylere taptığımı şimdi sezdim. Boş gayeler peşinde koştuğumu anladım. Lâ ilâhe illallah deyip de başka şeylere taptığımı şimdi sezdim. Boş gayeler peşinde koştuğumu anladım. Tevbe yâ Rabbi! Dönüyorum, şu anda döndüm. Bundan sonra bir daha o tarafa bakmayacağım. Tevbe yâ Rabbi! Dönüyorum, şu anda döndüm. Bundan sonra bir daha o tarafa bakmayacağım. Senin yolunda yürüyeceğim. Senin istikametinde gideceğim. Sırât-ı müstakîmden sapmayacağım. Senin yolunda yürüyeceğim. Senin istikametinde gideceğim. Sırât-ı müstakîmden sapmayacağım. Ayağımı başka tarafa atmayacağım yâ Rabbi!" dedin; affeder Allah.

Ayağımı başka tarafa atmayacağım yâ Rabbi!" dedin; affeder Allah.

Hatta "Beni Allah affetmez." desen, günaha girersin.

Hatta "Beni Allah affetmez." desen, günaha girersin.

Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruluyor ki;

Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruluyor ki;

Kul yâ ibâdiye'llezîne esrefû alâ enfüsihim lâ taknetû min rahmetillâhKul yâ ibâdiye'llezîne esrefû alâ enfüsihim lâ taknetû min rahmetillâh "Ey nefislerine zulmetmiş olan kullarım, Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin"Ey nefislerine zulmetmiş olan kullarım, Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin 'Artık ben affolunmam.' diye ümidinizi bir tarafa bırakmayın."'Artık ben affolunmam.' diye ümidinizi bir tarafa bırakmayın." innallâhe yağfirü'z-zunûbe cemîâ. İnnehû hüve'l-ğafûru'r-rahîm.

innallâhe yağfirü'z-zunûbe cemîâ. İnnehû hüve'l-ğafûru'r-rahîm.

"Affedilmem." diye düşünmek günahtır, insanın ümidini kesmesi günahtır. Öyle şey yok."Affedilmem." diye düşünmek günahtır, insanın ümidini kesmesi günahtır. Öyle şey yok. Dönüşün tam oldu mu Allah affeder. Yalancıktan olunca affetmez. Dönüşün tam oldu mu Allah affeder. Yalancıktan olunca affetmez. "Döndüm." diyorsun, yine yapıyorsun. "Döndüm." diyorsun, aslında dönmemişsin.

"Döndüm." diyorsun, yine yapıyorsun. "Döndüm." diyorsun, aslında dönmemişsin.

Tabi insan hata ederse yine Allah affeder de, bir de insanın kendi kendisini aldatması var.Tabi insan hata ederse yine Allah affeder de, bir de insanın kendi kendisini aldatması var. "Canım Allah ğafurun rahîm'dir, işte bu kadar dönüş yeter."

"Canım Allah ğafurun rahîm'dir, işte bu kadar dönüş yeter."

Döndüm sanıyorsun, daha dönmedin.Döndüm sanıyorsun, daha dönmedin. Burnunun doğrultusunda uçuruma doğru dosdoğru gidiyorsun. O zaman zarar.

Burnunun doğrultusunda uçuruma doğru dosdoğru gidiyorsun. O zaman zarar.

Demek ki lâ ilâhe illallah'ın da mânasına çok dikkat edeceğiz.

Demek ki lâ ilâhe illallah'ın da mânasına çok dikkat edeceğiz.

Lâ ilâhe illallah da böyle.

Lâ ilâhe illallah da böyle.

Hakikaten Allah'a mı tapıyoruz? Allah'tan başka şeylere tapıyor muyuz?

Hakikaten Allah'a mı tapıyoruz? Allah'tan başka şeylere tapıyor muyuz?

"Allah'tan başka şeylere tapmaktan Kur'ân-ı Kerîm bahsediyor mu hocam?"

"Allah'tan başka şeylere tapmaktan Kur'ân-ı Kerîm bahsediyor mu hocam?"

Ediyor.

Ediyor.

E fe ra'eyte meni'ttehaze ilâhehû hevâhü.E fe ra'eyte meni'ttehaze ilâhehû hevâhü. "Sen görmedin mi hevâ-i nefsini, nefsinin süflî arzularını,"Sen görmedin mi hevâ-i nefsini, nefsinin süflî arzularını, isteklerini mabud edinen kimseyi?" diyor Kur'ân-ı Kerîm.

isteklerini mabud edinen kimseyi?" diyor Kur'ân-ı Kerîm.

Demek ki insanın nefsinin istekleri var.

Demek ki insanın nefsinin istekleri var.

"Şu kızın peşinde koşayım, kumar oynayayım, içki içeyim, yan gelip yatayım, falancayı aldatayım."

"Şu kızın peşinde koşayım, kumar oynayayım, içki içeyim, yan gelip yatayım, falancayı aldatayım."

Kötü istekler, hevâ-i nefs. Onlar demek ki put oluyormuş, âyet-i kerîmede öyle diyor.

Kötü istekler, hevâ-i nefs. Onlar demek ki put oluyormuş, âyet-i kerîmede öyle diyor.

İttehaze ilâhehû hevâhü.

İttehaze ilâhehû hevâhü.

Putu, ilahı olarak neyi koyuyor, karşısına neyi ikame ediyor?

Putu, ilahı olarak neyi koyuyor, karşısına neyi ikame ediyor?

Hevâ-i nefsini.

Hevâ-i nefsini.

Velilerden birisi demiş ya;

Velilerden birisi demiş ya;

"Taptığınız, ayağımın altında."

"Taptığınız, ayağımın altında."

Kızmışlar adama. Ama bastığı yeri kazmışlar, para çıkmış. Paraya tapıyor kimisi, dini-imanı para.Kızmışlar adama. Ama bastığı yeri kazmışlar, para çıkmış. Paraya tapıyor kimisi, dini-imanı para. Onun için babasını kırar, onun için kardeşini kırar, onun için arkadaşını kırar.

Onun için babasını kırar, onun için kardeşini kırar, onun için arkadaşını kırar.

Neden?

Neden?

Menfaat var.

Menfaat var.

Bana birisi anlatıyor, diyor ki;

Bana birisi anlatıyor, diyor ki;

"Mukavele yaptık, anlaştık, üçlü bir ortaklık kurduk."Mukavele yaptık, anlaştık, üçlü bir ortaklık kurduk. Başladık kâr etmeye. Hepimize ayda şu kadar veyahut kamyon başına şu kadar kâr geliyor."

Başladık kâr etmeye. Hepimize ayda şu kadar veyahut kamyon başına şu kadar kâr geliyor."

Diyelim ki dört yüzer bin lira kâr geliyor. Bir kamyonluk bir mal ihraç ediyorlar, o kadar kâr geliyor.Diyelim ki dört yüzer bin lira kâr geliyor. Bir kamyonluk bir mal ihraç ediyorlar, o kadar kâr geliyor. Kâr gelmeye başladı ya; "Ortaklar ahdi bozmaya başladılar. Kâr gelmeye başladı ya; "Ortaklar ahdi bozmaya başladılar. Şimdi iki kişiyi bertaraf ettiler, tek başlarına kaldılar." diyor.

Şimdi iki kişiyi bertaraf ettiler, tek başlarına kaldılar." diyor.

Hani ne oldu ahbaplık? Hani ilk baştaki o kağıttaki imzalar, hani o sözleşme?

Hani ne oldu ahbaplık? Hani ilk baştaki o kağıttaki imzalar, hani o sözleşme?

Para mühim, arkadaşlık da neymiş? Her şey parayla oluyor.Para mühim, arkadaşlık da neymiş? Her şey parayla oluyor. İstediğiniz zaman otomobil alıyorsunuz, istediğiniz zaman deniz kenarında köşk alıyorsunuz, İstediğiniz zaman otomobil alıyorsunuz, istediğiniz zaman deniz kenarında köşk alıyorsunuz, plajlarda geziyorsunuz, Avrupa'yı dolaşıyorsunuz.plajlarda geziyorsunuz, Avrupa'yı dolaşıyorsunuz. Her şey parayla oluyor. Arkadaşlık filan lazım değil, mühim olan para. Her şey parayla oluyor. Arkadaşlık filan lazım değil, mühim olan para. Ama görürsün bakalım ne mühimmiş.

Ama görürsün bakalım ne mühimmiş.

Demek ki lâ ilâhe illallah da bu. Lâ ilâhe illallah, "Allah'tan başka mabud yoktur, ilah yoktur." demekDemek ki lâ ilâhe illallah da bu. Lâ ilâhe illallah, "Allah'tan başka mabud yoktur, ilah yoktur." demek ve her türlü başka gayeler bununla siliniyor. Sadece Allah, sadece Allah'ın rızası.

ve her türlü başka gayeler bununla siliniyor. Sadece Allah, sadece Allah'ın rızası.

Müslüman olarak bizim bayrağımız, sloganımız, şiarımız nedir?

Müslüman olarak bizim bayrağımız, sloganımız, şiarımız nedir?

İlâhî, ente maksûdî ve rıdâke matlûbî. "Yâ Rabbi, maksadım sensin, hedefim sensin;İlâhî, ente maksûdî ve rıdâke matlûbî. "Yâ Rabbi, maksadım sensin, hedefim sensin; ben seni istiyorum, seni özlüyorum, senin yoluna gitmek istiyorum." ben seni istiyorum, seni özlüyorum, senin yoluna gitmek istiyorum." Ve rıdâke matlûbî. "Gayem senin rızâ-ı şerîfini kazanmak, sen benden razı ol da, beni sev de, Ve rıdâke matlûbî. "Gayem senin rızâ-ı şerîfini kazanmak, sen benden razı ol da, beni sev de, işte onu istiyorum, başka bir şey istemiyorum."

işte onu istiyorum, başka bir şey istemiyorum."

Gayemiz bu olacak. Bu olmadıktan sonra lâ ilâhe illallah doğru değil, Fâtiha'yı okuyuşun doğru değil.Gayemiz bu olacak. Bu olmadıktan sonra lâ ilâhe illallah doğru değil, Fâtiha'yı okuyuşun doğru değil. Günde kırk defa iyyâke na'büdü ve iyyâke nesteîn diyorsun, yalan söylüyorsun.

Günde kırk defa iyyâke na'büdü ve iyyâke nesteîn diyorsun, yalan söylüyorsun.

Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna çıkıp çıkıp da yalan söylüyorsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna çıkıp çıkıp da yalan söylüyorsun. Allahu Teâlâ cümlemizi afv u mağfiret eylesin.

Allahu Teâlâ cümlemizi afv u mağfiret eylesin.

Dördüncü cümle; vallâhu ekber.Dördüncü cümle; vallâhu ekber. Allah hiçbir şeyle mukayese kabul etmez derecede uludur, azamet sahibidir.

Allah hiçbir şeyle mukayese kabul etmez derecede uludur, azamet sahibidir.

Ekber, "en büyük" demek ama ne kadar büyük?

Ekber, "en büyük" demek ama ne kadar büyük?

Hiçbir şeyle mukayese edilemeyecek kadar.

Hiçbir şeyle mukayese edilemeyecek kadar.

"Hocam, ben Allahu Teâlâ hazretlerinin azametini, büyüklüğünü nasıl anlayabilirim?"Hocam, ben Allahu Teâlâ hazretlerinin azametini, büyüklüğünü nasıl anlayabilirim? 'Büyük' sözünü söylüyor insan ama gönlüme o mânayı yerleştirip de 'Büyük' sözünü söylüyor insan ama gönlüme o mânayı yerleştirip de tüylerimin diken diken olmasını istiyorum. Nasıl olur?"

tüylerimin diken diken olmasını istiyorum. Nasıl olur?"

Geceleyin gökyüzüne bak; gökyüzünün derinliğine bak, ne kadar derin!Geceleyin gökyüzüne bak; gökyüzünün derinliğine bak, ne kadar derin! Öyle yıldızlar var ki astronomlar, matematik bilen, âlet-edevât kullanan,Öyle yıldızlar var ki astronomlar, matematik bilen, âlet-edevât kullanan, üniversite bitirmiş profesör olmuş adamlar söylüyorlar; "Işığı beş milyon yılda geliyor." diyor.

üniversite bitirmiş profesör olmuş adamlar söylüyorlar; "Işığı beş milyon yılda geliyor." diyor.

"Işık" dediğin şey bir saniyede, sen "bir" deyinceye kadar dünyanın etrafını yedi defa dolanıyor."Işık" dediğin şey bir saniyede, sen "bir" deyinceye kadar dünyanın etrafını yedi defa dolanıyor. Öyle hızlı giden bir şey. Işık hızı, saniyede üç yüz bin.

Öyle hızlı giden bir şey. Işık hızı, saniyede üç yüz bin.

Şimdi bununla bir saniye geçecek, bir dakika geçecek, bir saat geçecek,Şimdi bununla bir saniye geçecek, bir dakika geçecek, bir saat geçecek, bir gün geçecek, bir yıl geçecek; bir yıldızın ışığı beş milyon yılda geliyormuş.bir gün geçecek, bir yıl geçecek; bir yıldızın ışığı beş milyon yılda geliyormuş. Daha ötede olanları da var.

Daha ötede olanları da var.

Bu, kâinatın nesini gösteriyor?

Bu, kâinatın nesini gösteriyor?

Akıl almaz büyüklüğünü, azametini gösteriyor.

Akıl almaz büyüklüğünü, azametini gösteriyor.

Peki, Allahu Teâlâ hazretlerinin bu kâinatın neresine kadar hükümranlığı var da neresinden sonra yok?

Peki, Allahu Teâlâ hazretlerinin bu kâinatın neresine kadar hükümranlığı var da neresinden sonra yok?

Öyle şey olur mu? Hâşâ sümme hâşâ! Bu kâinat O'nun, O yarattı. Bu kâinatın her yerinde Hâlık O.Öyle şey olur mu? Hâşâ sümme hâşâ! Bu kâinat O'nun, O yarattı. Bu kâinatın her yerinde Hâlık O. Kâdir-i mutlak O. Her şeyi bilen, her şeye sahip olan O. Yıldızların sahibi O. Kâdir-i mutlak O. Her şeyi bilen, her şeye sahip olan O. Yıldızların sahibi O. Göğün, yerin sahibi, rabbü's-semâvâti ve'l-ard, semaların, göğün sahibi Allahu Teâlâ hazretleri.

Göğün, yerin sahibi, rabbü's-semâvâti ve'l-ard, semaların, göğün sahibi Allahu Teâlâ hazretleri.

"Bu engin, uçsuz bucaksız kâinatın sahibi Allahu Teâlâ hazretleri olduğuna göre,"Bu engin, uçsuz bucaksız kâinatın sahibi Allahu Teâlâ hazretleri olduğuna göre, Allahu Teâlâ hazretlerinin azametini şimdi anladım." der, insan hemen secdeye varır.Allahu Teâlâ hazretlerinin azametini şimdi anladım." der, insan hemen secdeye varır. Ayakta kalmaz ki kalamaz artık; secdeye varır.

Ayakta kalmaz ki kalamaz artık; secdeye varır.

"Allâhu ekber, mukayese kabul etmeyecek derecede büyüksün yâ Rabbi!"

"Allâhu ekber, mukayese kabul etmeyecek derecede büyüksün yâ Rabbi!"

İşte sen bu sözleri, bu mânaları düşünerek söyle de, o kulda günah kalır mı? Günaha mecal kalır mı?İşte sen bu sözleri, bu mânaları düşünerek söyle de, o kulda günah kalır mı? Günaha mecal kalır mı? İnsan bu mânaları düşündükten sonra acaba günah işlemeye mecali kalır mı, hâli kalır mı?

İnsan bu mânaları düşündükten sonra acaba günah işlemeye mecali kalır mı, hâli kalır mı?

Demek ki biz neden iyi müslüman değiliz?

Demek ki biz neden iyi müslüman değiliz?

Daha biz Müslümanlığın dört cümlesini öğrenememişiz de ondan.Daha biz Müslümanlığın dört cümlesini öğrenememişiz de ondan. Her gün Allahu ekber diyoruz, Allahu ekber'i bilmiyoruz.Her gün Allahu ekber diyoruz, Allahu ekber'i bilmiyoruz. Her gün elhamdülillah diyoruz kaç defa, elhamdülillah'ı bilmiyoruz. Her gün elhamdülillah diyoruz kaç defa, elhamdülillah'ı bilmiyoruz. Kızınca sübhânallah diyoruz, hoşumuza gidince sübhânallah diyoruz, mânasını bilmiyoruz.Kızınca sübhânallah diyoruz, hoşumuza gidince sübhânallah diyoruz, mânasını bilmiyoruz. Ondanmış demek ki.

Ondanmış demek ki.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize hayırlı, faydalı ilim ihsan etsin.Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize hayırlı, faydalı ilim ihsan etsin. Hayırlı ilim, insana fayda veren ilim, laf yığını değil, Hayırlı ilim, insana fayda veren ilim, laf yığını değil, başkalarına gösteriş yapmak için ona buna satmak için söylenilen, öğrenilen ilim değil. başkalarına gösteriş yapmak için ona buna satmak için söylenilen, öğrenilen ilim değil. Bize fayda sağlasın, bizi yola getirsin, bizi Allah'ın sevdiği kul hâline getirecek ilim nasip eylesin.Bize fayda sağlasın, bizi yola getirsin, bizi Allah'ın sevdiği kul hâline getirecek ilim nasip eylesin. Böyle olursa insan bu sözleri söylerse günah kalmaz.

Böyle olursa insan bu sözleri söylerse günah kalmaz.

Günaha mecal de kalmaz, eski işlenmiş günahlar da kalmaz. Bunlar yer bitirir.

Günaha mecal de kalmaz, eski işlenmiş günahlar da kalmaz. Bunlar yer bitirir.

Bu hususta başka hadîs-i şerîfler var. Bu sözler insanda hafife alınmasın, küçük görünmesin.Bu hususta başka hadîs-i şerîfler var. Bu sözler insanda hafife alınmasın, küçük görünmesin. Sahih hadîs-i şerîf var, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki;

Sahih hadîs-i şerîf var, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki;

Kelimetâni hafîfetâni alâ'l-lisân. "Dile söylemesi hafif, kolay iki söz vardır."Kelimetâni hafîfetâni alâ'l-lisân. "Dile söylemesi hafif, kolay iki söz vardır." Habîbetâni ile'r-rahmân. "Allahu Teâlâ hazretleri sever, Allah indinde makbuldür."Habîbetâni ile'r-rahmân. "Allahu Teâlâ hazretleri sever, Allah indinde makbuldür." Sakîletâni fî'l-mîzân. "Mizanda, amel terazisinde, âhirette hesap görülürken ağır çeker."

Sakîletâni fî'l-mîzân. "Mizanda, amel terazisinde, âhirette hesap görülürken ağır çeker."

Onlar nedir?

Onlar nedir?

"Sübhânallâhi ve bi-hamdihî, sübhânallâhi'l-azîm'dir." diyor bir hadîs-i şerîfte.

"Sübhânallâhi ve bi-hamdihî, sübhânallâhi'l-azîm'dir." diyor bir hadîs-i şerîfte.

Demek ki sözü küçük görme.

Demek ki sözü küçük görme.

Bir kitapta okumuştum ki kıyamet gününde bir zâtın hesabı yapılmış. Vah zavallı, cehennemlik.Bir kitapta okumuştum ki kıyamet gününde bir zâtın hesabı yapılmış. Vah zavallı, cehennemlik. Melekler cehenneme götürürken demiş ki;

Melekler cehenneme götürürken demiş ki;

"Kulum bir şey demişti, onu hesaplamadınız."

"Kulum bir şey demişti, onu hesaplamadınız."

Bir yaprak düşmüş, melekler almışlar bakmışlar, üzerinde lâ ilâhe illallah diyor.Bir yaprak düşmüş, melekler almışlar bakmışlar, üzerinde lâ ilâhe illallah diyor. Lâ ilâhe illallah demiş o kul, teraziye koymuşlar. Lâ ilâhe illallah demiş o kul, teraziye koymuşlar. Öyle bir ağır bastırmış ki öbür tarafta hepsi yukarı çıkmış. Bunlar az söz değil. Öyle bir ağır bastırmış ki öbür tarafta hepsi yukarı çıkmış. Bunlar az söz değil. Ama insan işte mü'min olsa. Bunu kâfir de kitapta okuyor da lâ ilâhe illallah diyor.

Ama insan işte mü'min olsa. Bunu kâfir de kitapta okuyor da lâ ilâhe illallah diyor.

Bir faydası var mı?

Bir faydası var mı?

İnsan inanarak söyleyecek.

İnsan inanarak söyleyecek.

Bu sözlerin arkasından burada Hocamız'ın hocası merhum Gümüşhaneli hazretleri diyor ki;

Bu sözlerin arkasından burada Hocamız'ın hocası merhum Gümüşhaneli hazretleri diyor ki;

Lâkinne. "Şu kadar var ki."Lâkinne. "Şu kadar var ki." İnne mâ yekûnü kezâlike izâ hasenet maânîha fî'l-kalbi.İnne mâ yekûnü kezâlike izâ hasenet maânîha fî'l-kalbi. "Bu sözler bu tesiri yapar, mânası gönüle yerleştiği zaman, gönülde hâsıl olduğu zaman yapar."

"Bu sözler bu tesiri yapar, mânası gönüle yerleştiği zaman, gönülde hâsıl olduğu zaman yapar."

Gönülde hâsıl olmadığı zaman olmaz. Gönülde mânası hâsıl olduğu zaman yapar.

Gönülde hâsıl olmadığı zaman olmaz. Gönülde mânası hâsıl olduğu zaman yapar.

Emmâ mucerredü tahrîki'l-lisâni bihâ me'a'l-ğafleti an maânîha fe leyse mine'l-mukeffirât.Emmâ mucerredü tahrîki'l-lisâni bihâ me'a'l-ğafleti an maânîha fe leyse mine'l-mukeffirât. "Sadece dili mücerret kıpırdatmak, gaflete devam etmek, gafletle söylemek, "Sadece dili mücerret kıpırdatmak, gaflete devam etmek, gafletle söylemek, mânasından gafil olarak söylemek hiç insanın günahlarını affettirici bir şey değildir.mânasından gafil olarak söylemek hiç insanın günahlarını affettirici bir şey değildir. Onun faydası yoktur."

Onun faydası yoktur."

Demek ki mühim olan mâna.

Demek ki mühim olan mâna.

Biz papağana ezberletsek. Papağanlar kelimeleri öğreniyorlar ve söylüyorlar.Biz papağana ezberletsek. Papağanlar kelimeleri öğreniyorlar ve söylüyorlar. Ben gri renkli, çizgili bir papağan gördüm. Üç defa peş peşe lâ ilâhe illallah dedi.Ben gri renkli, çizgili bir papağan gördüm. Üç defa peş peşe lâ ilâhe illallah dedi. Sahibi öğretmiş. Hem de bayağı güzel söylüyor.

Sahibi öğretmiş. Hem de bayağı güzel söylüyor.

Lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, peşpeşe üç tanesini söyleyebiliyor.

Lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, peşpeşe üç tanesini söyleyebiliyor.

Sonra baktım bülbül ötüyor veyahut saka kuşu ötüyor. Saka kuşu yok ortada.Sonra baktım bülbül ötüyor veyahut saka kuşu ötüyor. Saka kuşu yok ortada. Onu da karşısına saka kuşu koymuşlar. Onu da dinlemiş, papağan onu da taklit ediyor.Onu da karşısına saka kuşu koymuşlar. Onu da dinlemiş, papağan onu da taklit ediyor. Aynen taklit ediyor. O kuş orada yok. O kuşun sesini taklit ediyor.

Aynen taklit ediyor. O kuş orada yok. O kuşun sesini taklit ediyor.

Şimdi papağanın söylediği gibi bu sözleri söylemenin bir faydası var mı?

Şimdi papağanın söylediği gibi bu sözleri söylemenin bir faydası var mı?

Yok.

Yok.

Teyp söylese teybe bir şey var mı? Teyp kendisi bu sözü söylese bir kıymeti var mı?

Teyp söylese teybe bir şey var mı? Teyp kendisi bu sözü söylese bir kıymeti var mı?

Mühim olan mâna. Mühim olan, o mânanın insanın gönlüne yerleşmesi.Mühim olan mâna. Mühim olan, o mânanın insanın gönlüne yerleşmesi. Gönül dediğimiz şey var ya, insanın gönlüne girecek, Gönül dediğimiz şey var ya, insanın gönlüne girecek, bu gafletten kurtulacak insan, bunun mânasını yaşayacak.

bu gafletten kurtulacak insan, bunun mânasını yaşayacak.

Müteakip hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuşlar ki;

Müteakip hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuşlar ki;

Sübhânallah inneke lâ tütîkuhû ve lâ testetîuhû hel lâ kulteSübhânallah inneke lâ tütîkuhû ve lâ testetîuhû hel lâ kulte 'Allâhümme âtinâ fî'd-dünyâ haseneten ve fî'l-âhirati haseneten ve kınâ âzâbe'n-nâr.'

'Allâhümme âtinâ fî'd-dünyâ haseneten ve fî'l-âhirati haseneten ve kınâ âzâbe'n-nâr.'

Sübhânallah. Buradaki sübhânallah, "Allah'ı tesbih ederim,Sübhânallah. Buradaki sübhânallah, "Allah'ı tesbih ederim, Allah her türlü noksandan münezzehtir." demek ama şaşırmış da ondan söylemiş Peygamber Efendimiz.

Allah her türlü noksandan münezzehtir." demek ama şaşırmış da ondan söylemiş Peygamber Efendimiz.

Hayret etmiş. Hani biz de fe sübhânallah, Allah Allah deriz, öyle söylemiş.Hayret etmiş. Hani biz de fe sübhânallah, Allah Allah deriz, öyle söylemiş. Sübhânallah demiş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir kimsenin karşısında.

Sübhânallah demiş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir kimsenin karşısında.

Ondan sonra da demiş ki;

Ondan sonra da demiş ki;

İnneke lâ tu'tîkuhû. "Sen buna tahammül edemezsin."İnneke lâ tu'tîkuhû. "Sen buna tahammül edemezsin." Ve lâ testetî'uhû. "İstitâat getiremezsin, gücün yetmez bunu yüklenmeye, omuzların dayanmaz bu yüke."Ve lâ testetî'uhû. "İstitâat getiremezsin, gücün yetmez bunu yüklenmeye, omuzların dayanmaz bu yüke." Hel lâ kulte. "Şöyle deseydin ya, şöyle demen mümkün olmaz mıydı?" Hel lâ kulte. "Şöyle deseydin ya, şöyle demen mümkün olmaz mıydı?" Allâhümme âtinâ fî'd-dünyâ haseneten. "Ey Allahım, ey Rabbim! Bize dünyada iyilik ver."Allâhümme âtinâ fî'd-dünyâ haseneten. "Ey Allahım, ey Rabbim! Bize dünyada iyilik ver." Ve fî'l-âhireti haseneten. "Âhirette de iyilik ver." Ve fî'l-âhireti haseneten. "Âhirette de iyilik ver." Ve kınâ âzâbe'n-nâr. "'Bizi cehennemin azabından hıfz eyle, koru, sakla yâ Rabbi.' deseydin ya." demiş.

Ve kınâ âzâbe'n-nâr. "'Bizi cehennemin azabından hıfz eyle, koru, sakla yâ Rabbi.' deseydin ya." demiş.

Ne zaman demiş bunu?

Ne zaman demiş bunu?

Peygamber Efendimiz'in hizmetinde bulunan sahâbi Enes b. Mâlik radıyallahu anh diyor ki;Peygamber Efendimiz'in hizmetinde bulunan sahâbi Enes b. Mâlik radıyallahu anh diyor ki; enne'n-nebiyye sallallahu aleyhi ve sellem âde racülen. enne'n-nebiyye sallallahu aleyhi ve sellem âde racülen. "Peygamber Efendimiz bir hasta ziyaretine gitti." "Peygamber Efendimiz bir hasta ziyaretine gitti." İâdetu'l-merîd. "Hasta ziyaret etmek." Âde racülen. "Bir adamı ziyarete gitti." İâdetu'l-merîd. "Hasta ziyaret etmek." Âde racülen. "Bir adamı ziyarete gitti." Kad cuhide. "Erimiş, takati tükenmiş, bitmiş bir adam."Kad cuhide. "Erimiş, takati tükenmiş, bitmiş bir adam." Hattâ sâra misle ferhin. "Kuş yavrusu gibi, civciv gibi kalmış."

Hattâ sâra misle ferhin. "Kuş yavrusu gibi, civciv gibi kalmış."

O kadar küçük değil ama hastalıktan, sıkıntıdan erimiş; ufalmış ufalmış, neredeyse insanlıktan çıkmış.O kadar küçük değil ama hastalıktan, sıkıntıdan erimiş; ufalmış ufalmış, neredeyse insanlıktan çıkmış. O kadar küçülmüş. Bir deri bir kemik kalmış; böyle bir hasta. O zaman şaşırmış.

O kadar küçülmüş. Bir deri bir kemik kalmış; böyle bir hasta. O zaman şaşırmış.

Fe kâle lehû.

Fe kâle lehû.

Peygamber aleyhissalâtu ve'sselâm ona demiş ki;

Peygamber aleyhissalâtu ve'sselâm ona demiş ki;

E mâ künte ted'û, e mâ künte tus'elü rabbeke'l-âfiyete. E mâ künte ted'û.E mâ künte ted'û, e mâ künte tus'elü rabbeke'l-âfiyete. E mâ künte ted'û. "Allahu Teâlâ hazretlerine dua etmez miydin sen? Bu ne hal?" "Allahu Teâlâ hazretlerine dua etmez miydin sen? Bu ne hal?" E mâ künte tes'elü rabbeke'l-âfiye. "Rabbinden âfiyet istemez miydin? Bu ne hal? E mâ künte tes'elü rabbeke'l-âfiye. "Rabbinden âfiyet istemez miydin? Bu ne hal? Nasıl düştün bu hâle?" diye sormuş.

Nasıl düştün bu hâle?" diye sormuş.

Kâle. "O hasta demiş ki." Küntü ekûlu. "Ben diyordum ki yâ Resûlallah!"Kâle. "O hasta demiş ki." Küntü ekûlu. "Ben diyordum ki yâ Resûlallah!" Allâhümme. "Ey Rabbim, ey Allahım!" Mâ künte muâkibî fî'l-âhireti fe accil lî fî'd-dünyâ.Allâhümme. "Ey Rabbim, ey Allahım!" Mâ künte muâkibî fî'l-âhireti fe accil lî fî'd-dünyâ. "Yâ Rabbi! Sen beni âhirette ne sebepten cezalandıracaksan, "Yâ Rabbi! Sen beni âhirette ne sebepten cezalandıracaksan, cehenneme atacaksan bana o cezayı dünyada ver de bu dünyada çekeyim, âhirette kurtulayım.cehenneme atacaksan bana o cezayı dünyada ver de bu dünyada çekeyim, âhirette kurtulayım. Âhirette dayanamam, bu dünya hayatı nasıl olsa geçici, sen bana ceza olarak âhirette ne vereceksen."Âhirette dayanamam, bu dünya hayatı nasıl olsa geçici, sen bana ceza olarak âhirette ne vereceksen." Fe-accil lî fî'd-dünyâ, Fe-accil lî fî'd-dünyâ, "Acele et, bana o belayı, o sıkıntıyı bu dünyada ver de âhiretim rahat olsun." demiş.

"Acele et, bana o belayı, o sıkıntıyı bu dünyada ver de âhiretim rahat olsun." demiş.

Bunun düşüncesi doğru mu?

Bunun düşüncesi doğru mu?

Yanlış.

Yanlış.

Yanlış olduğunu Peygamber Efendimiz söylüyor.

Yanlış olduğunu Peygamber Efendimiz söylüyor.

Böyle dua olur mu?

Böyle dua olur mu?

Allahu Teâlâ hazretlerinin hazinelerinden lütfundan, kereminden, şefkatinden ümit kesilir mi mübarek?Allahu Teâlâ hazretlerinin hazinelerinden lütfundan, kereminden, şefkatinden ümit kesilir mi mübarek? Ne biçim şey böyle?

Ne biçim şey böyle?

Allahu Teâlâ hazretlerinin hazinesinden eksilir mi? Âhirette de hayır iste, dünyada da iste.Allahu Teâlâ hazretlerinin hazinesinden eksilir mi? Âhirette de hayır iste, dünyada da iste. Sana dünyada hayır verdiği zaman Allahu Teâlâ hazretleri; "Âhirete kalmadı mı?" diyecek?Sana dünyada hayır verdiği zaman Allahu Teâlâ hazretleri; "Âhirete kalmadı mı?" diyecek? Hazinesi sonsuz.

Hazinesi sonsuz.

"Yâ Rabbi! Evet, ben yüzü kara bir kulum, müflis bir kulum."Yâ Rabbi! Evet, ben yüzü kara bir kulum, müflis bir kulum. Şimdiye kadar sana hiç iyi kulluk edemedim yâ Rabbi! Cezayı hak ettim. Şimdiye kadar sana hiç iyi kulluk edemedim yâ Rabbi! Cezayı hak ettim. Cehennemim ta dibini boylayacak kadar bir kusurlu kulum ama senin rahmetin çok.Cehennemim ta dibini boylayacak kadar bir kusurlu kulum ama senin rahmetin çok. Bana dünyada da âhirette de iyilik ver yâ Rabbi!Bana dünyada da âhirette de iyilik ver yâ Rabbi! Beni sevdiğin huylarla huylandır, sevdiğin amellere muvaffak et. Sevdiğin yollarda yürüt.Beni sevdiğin huylarla huylandır, sevdiğin amellere muvaffak et. Sevdiğin yollarda yürüt. Sevdiğin kullarla arkadaş et. Bundan sonra bari beni koru. Sevdiğin kullarla arkadaş et. Bundan sonra bari beni koru. Sen korursan, elimden tutarsan ben doğru yolu bulurum, hak yolda giderim. Sen korursan, elimden tutarsan ben doğru yolu bulurum, hak yolda giderim. Aman yâ Rabbi! Ben hatamı bildim. Hakkım, haddim değil senden iyi bir şey,Aman yâ Rabbi! Ben hatamı bildim. Hakkım, haddim değil senden iyi bir şey, lütuf istemek ama ne yapayım ki senin hazinen sonsuz, keremin, lütfun sonsuz!" lütuf istemek ama ne yapayım ki senin hazinen sonsuz, keremin, lütfun sonsuz!" dese insan; dünyada da âhirette de iyilik istese daha iyi.

dese insan; dünyada da âhirette de iyilik istese daha iyi.

Doğrusu bu.

Doğrusu bu.

Peygamber Efendimiz öyle diyor.

Peygamber Efendimiz öyle diyor.

Sübhânallah demiş o zaman. "Allah Allah! Ne acayip iş yapmışsın." diye şaşırmış.Sübhânallah demiş o zaman. "Allah Allah! Ne acayip iş yapmışsın." diye şaşırmış. "Sen buna takat getiremezsin."

"Sen buna takat getiremezsin."

Âhiretin cezasını dünyada çekmeye insan takat getiremez. Bundan bir ders daha çıkıyor.Âhiretin cezasını dünyada çekmeye insan takat getiremez. Bundan bir ders daha çıkıyor. Vah başımıza gelecekler, Allah korusun! Vah başımıza gelecekler, Allah korusun! Âhiretin cezasına bak ki bir adamcağız böyle demiş diye kuş yavrusuna dönmüş, Âhiretin cezasına bak ki bir adamcağız böyle demiş diye kuş yavrusuna dönmüş, insanlıktan çıkmış da küçülmüş, erimiş.

insanlıktan çıkmış da küçülmüş, erimiş.

Estağfirullâh el-azîm ve etûbu ileyh.

Estağfirullâh el-azîm ve etûbu ileyh.

Aman yâ Rabbi! Sen bizi affeyle, sevdiğin huylarla huylandır, sevdiğin amellere muvaffak eyle.Aman yâ Rabbi! Sen bizi affeyle, sevdiğin huylarla huylandır, sevdiğin amellere muvaffak eyle. Sevdiğin yollarda yürüt, âhirette de dünyada da iyilikler, hoşluklar ver. Sevdiğin yollarda yürüt, âhirette de dünyada da iyilikler, hoşluklar ver. Bizi iki cihanda mesut, bahtiyar eyle. Hazinelerin sonsuz yâ Rabbi!

Bizi iki cihanda mesut, bahtiyar eyle. Hazinelerin sonsuz yâ Rabbi!

Fâtiha-ı Şerîfe mea'l-Besmele.

Fâtiha-ı Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2