Namaz Vakitleri

26 Cemâziye'l-Âhir 1446
27 Aralık 2024
İmsak
06:49
Güneş
08:21
Öğle
13:10
İkindi
15:29
Akşam
17:49
Yatsı
19:16
Detaylı Arama

Orucun Özel Nitelikleri ve Faziletleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Ramazan 1421 / 01.12.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Oruç kalkandır, Oruçken Çirkin Söz Söylemek, Oruçlunun Ağzının Kokusu, Yapılan İyiliğin Mükâfâtı En Aşağı Bire Ondur, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Orucun Özel Nitelikleri ve Faziletleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Ramazan 1421 / 01.12.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Oruç kalkandır, Oruçken Çirkin Söz Söylemek, Oruçlunun Ağzının Kokusu, Yapılan İyiliğin Mükâfâtı En Aşağı Bire Ondur, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü âlâ seyyidinâ Muhammedin el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü âlâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd. Fe-kâle'n-nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem. Emmâ ba'd.

Fe-kâle'n-nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem.

Kala'llâhü azze ve celle; küllü ameli'bni Âdem lehû ille's-sıyâm fe-innehû lîKala'llâhü azze ve celle; küllü ameli'bni Âdem lehû ille's-sıyâm fe-innehû lî ve ene eczî bihî ve's-sıyâmü cünnetün fe iza kâne yevmü savmi ehadiküm. ve ene eczî bihî ve's-sıyâmü cünnetün fe iza kâne yevmü savmi ehadiküm. Fe lâ yerfüs ve lâ yeshab fe in sâbbehû ehadün, ev kâtelehû fe'l-yekul innî sâim. Fe lâ yerfüs ve lâ yeshab fe in sâbbehû ehadün, ev kâtelehû fe'l-yekul innî sâim. Ve'llezî nefsü Muhammedin bi yedih. Le halûfü femi's-sâimi atyebü indi'llâhi min rîhi'l-misk. Ve'llezî nefsü Muhammedin bi yedih. Le halûfü femi's-sâimi atyebü indi'llâhi min rîhi'l-misk. Ve li's-sâimi ferhatân yefrahuhümâ izâ eftara ferih abi fıtrihî.Ve li's-sâimi ferhatân yefrahuhümâ izâ eftara ferih abi fıtrihî. Ve izâ lekıye rabbehû feriha bi-savmihî.Ve izâ lekıye rabbehû feriha bi-savmihî. Müttefakün aleyh. Ve hâzâ lafzu rivâyeti'l-Buhârî. Müttefakün aleyh. Ve hâzâ lafzu rivâyeti'l-Buhârî. Ve fî rivâyetin lehû yetrükü taâmehû şerâbehû şehvetehû min eclî. Ve fî rivâyetin lehû yetrükü taâmehû şerâbehû şehvetehû min eclî. es-Sıyâmü lî ve ene eczî bihî ve'l-hasenetü bi aşri emsâlihâ.es-Sıyâmü lî ve ene eczî bihî ve'l-hasenetü bi aşri emsâlihâ. Ve fî rivâyeti Müslim: Ve fî rivâyeti Müslim: Küllü ameli'bni Âdeme yudaafü el-hasenetü bi aşri emsâlihâ ilâ seb'i mieti dı'fin. Küllü ameli'bni Âdeme yudaafü el-hasenetü bi aşri emsâlihâ ilâ seb'i mieti dı'fin. Kala'llâhu Teâlâ: İlle's-savme fe-innehû lî ve ene eczî bihî yedeu şehvetehû taâmehûKala'llâhu Teâlâ: İlle's-savme fe-innehû lî ve ene eczî bihî yedeu şehvetehû taâmehû min eclî li's-sâimi ferhatân.min eclî li's-sâimi ferhatân. Ferhatün inde fıtrihî ve ferhatün inde likâi rabbihî Ferhatün inde fıtrihî ve ferhatün inde likâi rabbihî ve le hulûfü fîhi atyebü inda'llâhi min rîhı'l-misk. ve le hulûfü fîhi atyebü inda'llâhi min rîhı'l-misk.

Sadaka Resûlullah, fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah, fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Bu uzun bir hadîs-i şerîf. Başka başka kitaplarda üç dört hadîs-i şerîf gibi Bu uzun bir hadîs-i şerîf. Başka başka kitaplarda üç dört hadîs-i şerîf gibi parça parça da rivayet edilmiştir. parça parça da rivayet edilmiştir. Onun için sadece bir tek hadîs-i şerîşfi izah edeceğim. Onun için sadece bir tek hadîs-i şerîşfi izah edeceğim. Bir hadis-i şerifle yetineceğiz. Ama bu hadîs-i şerîf çok cümleleri ihtiva ediyor. Bir hadis-i şerifle yetineceğiz. Ama bu hadîs-i şerîf çok cümleleri ihtiva ediyor. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz bize şöyle bildiriyor: Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz bize şöyle bildiriyor:

Kala'llâhü azze ve celle. "Çok izzetli, çok celalli olan Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki." Kala'llâhü azze ve celle. "Çok izzetli, çok celalli olan Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki." Küllü ameli'bni Âdeme lehû ille's-sıyâm. Küllü ameli'bni Âdeme lehû ille's-sıyâm. "Âdemoğlunun işlediği bütün icraat, faaliyat, ibadet ve taat, bunların hepsinin"Âdemoğlunun işlediği bütün icraat, faaliyat, ibadet ve taat, bunların hepsinin faydası kendisinedir, hepsi onun içindir. faydası kendisinedir, hepsi onun içindir. Ancak oruç müstesna." Fe-innehû lî. "Çünkü oruç benimdir, benim içindir."Ancak oruç müstesna." Fe-innehû lî. "Çünkü oruç benimdir, benim içindir." Ve ene eczî bihî. "Onun için mükâfâtını ben vereceğim." Ve ene eczî bihî. "Onun için mükâfâtını ben vereceğim."

Âdemoğlunun bütün amelleri, hepsi O'nun içindir.Âdemoğlunun bütün amelleri, hepsi O'nun içindir. Bütün ibadetlerinin, amellerinin hepsinin kendisi için bir faydalı tarafı vardır,Bütün ibadetlerinin, amellerinin hepsinin kendisi için bir faydalı tarafı vardır, kendisinin menfaati vardır. kendisinin menfaati vardır. Ama oruç öyle değil. Oruçta aç kalıyor, fedakârlığı var.Ama oruç öyle değil. Oruçta aç kalıyor, fedakârlığı var. O, Allah içindir ve onun için O, Allah içindir ve onun için Allahu Teâlâ hazretleri; "Onun mükâfâtını ben vereceğim." buyuruyor. Allahu Teâlâ hazretleri; "Onun mükâfâtını ben vereceğim." buyuruyor.

Ve's-sıyâmü cünnetün. Efendimiz bir söz daha söylüyor: Ve's-sıyâmü cünnetün.

Efendimiz bir söz daha söylüyor:

"Oruç kalkandır." Kalkanı ne için kullanırlar? "Oruç kalkandır."

Kalkanı ne için kullanırlar?

"Savaşta düşmanın oku, kılıcı, insanın vücudunu yaralamasın." diye"Savaşta düşmanın oku, kılıcı, insanın vücudunu yaralamasın." diye o zamanın imkânları ile kurdukları bir çare.o zamanın imkânları ile kurdukları bir çare. Ellerine tutarlar; karşı taraf kılıcını vurduğu zaman kaldırırlar. Ellerine tutarlar; karşı taraf kılıcını vurduğu zaman kaldırırlar. Ok attığı zaman arkasına saklanırlar. Siper. Oruç da bunun gibi bir kalkandır. Ok attığı zaman arkasına saklanırlar. Siper.

Oruç da bunun gibi bir kalkandır.
İnsana gelecek kötülükleri def eder, insana zarar gelmez. İnsana gelecek kötülükleri def eder, insana zarar gelmez.

Bu kötülükler nereden gelebilir? Şeytandan gelebilir.Bu kötülükler nereden gelebilir?

Şeytandan gelebilir.
Şeytandan gelecek tehlikeleri oruç engeller. İnsanın nefsinden gelebilir. Şeytandan gelecek tehlikeleri oruç engeller. İnsanın nefsinden gelebilir. Nefsinden gelecek tehlikeleri de oruç engeller. Nefsinden gelecek tehlikeleri de oruç engeller. Allah bir ceza olarak da bazı belalar gönderebilir. Allah bir ceza olarak da bazı belalar gönderebilir. Oruç tuttuğu için Allah sevdiğinden o belalar da gelmez. Oradan da korunur.Oruç tuttuğu için Allah sevdiğinden o belalar da gelmez. Oradan da korunur. Nereden ne tehlike gelecekse oruç, o oruç tutan insanı korur. Nereden ne tehlike gelecekse oruç, o oruç tutan insanı korur.

Bir bakıma aç kalıyor, bir bakıma yorgun düşüyor,Bir bakıma aç kalıyor, bir bakıma yorgun düşüyor, bir bakıma halsizleşiyor ama mânevî bakımdan arkasından çok büyük mükâfâtlar kazanıyor.bir bakıma halsizleşiyor ama mânevî bakımdan arkasından çok büyük mükâfâtlar kazanıyor. Her türlü tehlikeden korunuyor. "Ayrıca Cenâb-ı Hak; "Mükâfâtını ben vereceğim." diyor.Her türlü tehlikeden korunuyor. "Ayrıca Cenâb-ı Hak; "Mükâfâtını ben vereceğim." diyor. "Ben vereceğim." demek, "Çok fazla vereceğim." demek. "Ben vereceğim." demek, "Çok fazla vereceğim." demek. Çünkü Cenâb-ı Hak verdi mi hazineleri sonsuz olduğu için çok verir. Çünkü Cenâb-ı Hak verdi mi hazineleri sonsuz olduğu için çok verir.

Fe iza kâne yevmi savmi ehadiküm. "Sizden birinizin oruç günü olduğu zaman; Fe iza kâne yevmi savmi ehadiküm. "Sizden birinizin oruç günü olduğu zaman; oruç tuttuğu gün, oruçlu olduğu zaman." oruç tuttuğu gün, oruçlu olduğu zaman."

Fe lâ yerfüs ve la yeshab. Yerfüs, fe lâ yerfüs; refese, yerfüsü, Fe lâ yerfüs ve la yeshab.

Yerfüs, fe lâ yerfüs; refese, yerfüsü,
"küfürlü, çirkin sözler söylemek" demek."küfürlü, çirkin sözler söylemek" demek. "Ağzını bozmak" demek. "Küfretmek" demek. "Ağzını bozmak" demek. "Küfretmek" demek.

Hani Türkçede; "Filanca adam falanca adama sunturlu bir küfür savurdu." filan diyoruz.Hani Türkçede; "Filanca adam falanca adama sunturlu bir küfür savurdu." filan diyoruz. "Küfretmek." Sizden biriniz oruçlu olduğu zaman ağız bozmasın. "Küfretmek."

Sizden biriniz oruçlu olduğu zaman ağız bozmasın.
Müstehcen, kötü söz söylemesin. Çünkü sevabı kaçar. Müstehcen, kötü söz söylemesin. Çünkü sevabı kaçar. O zaman orucu tam tutmamış olur. Midesi oruç tuttu da dili oruç tutmadı; ileri geri konuşuyor.O zaman orucu tam tutmamış olur. Midesi oruç tuttu da dili oruç tutmadı; ileri geri konuşuyor. Ağır, kötü konuşuyor. O zaman demek ki dili oruç tutmadı. Ağır, kötü konuşuyor. O zaman demek ki dili oruç tutmadı.

Midesi; mübah olan, yemesi serbest olan yemekleri o gün yemedi; Midesi; mübah olan, yemesi serbest olan yemekleri o gün yemedi; içmesi serbest olan suyu o gün içmedi, halbuki dili yasak olan şeyi yaptı. içmesi serbest olan suyu o gün içmedi, halbuki dili yasak olan şeyi yaptı. Ötekiler yasak değildi. Yasağı bile yememiş iken,Ötekiler yasak değildi. Yasağı bile yememiş iken, bu sefer dili yasak olan şeyi yaptı; orucu zedelenir. bu sefer dili yasak olan şeyi yaptı; orucu zedelenir.

Onun için oruçlu olan kimse, ağzını bozacak söz söylemesin. Onun için oruçlu olan kimse, ağzını bozacak söz söylemesin.

Bu ne demek biliyor musun? Bu ne demek biliyor musun?

Ve lâ yashab. "Bağırıp çağırmasın." Ve lâ yashab. "Bağırıp çağırmasın."

"Hem ağzını bozmasın hem de yüksek sesle bağırıp çağırıp konuşmasın. "Hem ağzını bozmasın hem de yüksek sesle bağırıp çağırıp konuşmasın. Sizden biriniz oruçlu olduğu zaman diline sahip olsun." Sizden biriniz oruçlu olduğu zaman diline sahip olsun."

Fe in sâbbehû ehadün. "Eğer birisi ona söverse." Fe in sâbbehû ehadün. "Eğer birisi ona söverse."

Sabb, "karşılıklı birbirine sövmek" demek, "kavga etmek" demek, "ağız dalaşı" demek. Sabb, "karşılıklı birbirine sövmek" demek, "kavga etmek" demek, "ağız dalaşı" demek.

"Eğer birisi oruçlu kimseye çatarsa ağır laflar söylerse." "Eğer birisi oruçlu kimseye çatarsa ağır laflar söylerse."

Ev kâtelehû. "Veyahut da kavgaya kalkışırsa, savaşa kalkışırsa, itişme kakışmaya kalkışırsa." Ev kâtelehû. "Veyahut da kavgaya kalkışırsa, savaşa kalkışırsa, itişme kakışmaya kalkışırsa." Fe'l-yekul innî sâimün. "O desin ki 'bırak kardeşim, ben oruçluyum, ben seninle uğraşmam,Fe'l-yekul innî sâimün. "O desin ki 'bırak kardeşim, ben oruçluyum, ben seninle uğraşmam, ben sana uymam, ben seninle kavga etmem, boşuna uğraşma,ben sana uymam, ben seninle kavga etmem, boşuna uğraşma, ben sana uyup da kavga gürültü, dalaşma, küfürleşme yapmam.'" ben sana uyup da kavga gürültü, dalaşma, küfürleşme yapmam.'"

Tabi başkasına böyle diyecek. Evde karı koca arasında böyle şeyler serbest mi demek? Tabi başkasına böyle diyecek.

Evde karı koca arasında böyle şeyler serbest mi demek?

Hiç değil. Hiç yapmaması lazım. Halbuki biliriz, duyarız. Efendinin oruç başına vurmuştur.Hiç değil. Hiç yapmaması lazım. Halbuki biliriz, duyarız. Efendinin oruç başına vurmuştur. Eve gelir; pür hiddet, sinirli, çocuğa bağırır, hanıma bağırır, kusur bulur. Eve gelir; pür hiddet, sinirli, çocuğa bağırır, hanıma bağırır, kusur bulur.

Ne oldu? Sen dışarıda başkası ile bile bağrışmayacaktın çağrışmayacaktın. Ne oldu? Sen dışarıda başkası ile bile bağrışmayacaktın çağrışmayacaktın. Bu sefer evde çoluk çocuğa bağırıyorsun, onları üzüyorsun. Bu sefer evde çoluk çocuğa bağırıyorsun, onları üzüyorsun.

"Yemek nerede kaldı, bilmem bu tuzlu olmuş, ötekisi ekşi olmuş, niye şunu yapmadın, "Yemek nerede kaldı, bilmem bu tuzlu olmuş, ötekisi ekşi olmuş, niye şunu yapmadın, niye bunu böyle yaptın? niye bunu böyle yaptın? Bu ne haldir?" "Aman sesini çıkarma, oruç başına vurdu!" diyorlar. Bu ne haldir?"

"Aman sesini çıkarma, oruç başına vurdu!" diyorlar.

Öyle şey olur mu? Oruç; başına vurduğu zaman kendisini tutması gereken bir şey.Öyle şey olur mu?

Oruç; başına vurduğu zaman kendisini tutması gereken bir şey.
Onun için bir talim. Dışarıda yapmasa bile içeride bazıları yapıyor, duyuyoruz. Onun için bir talim. Dışarıda yapmasa bile içeride bazıları yapıyor, duyuyoruz.

Bazı insanların oruçlu olduğu zaman çok asabi olduğunu, Bazı insanların oruçlu olduğu zaman çok asabi olduğunu, eve geldiği zaman kavga ettiğini ben hatırlarım.eve geldiği zaman kavga ettiğini ben hatırlarım. Tabi evde hiç olmaz; dışarıda da olmayacak. Birisi kendisine çatarsa da uymayacak.Tabi evde hiç olmaz; dışarıda da olmayacak.

Birisi kendisine çatarsa da uymayacak.
Çünkü birisi uymadı mı kavga olmaz. Kavga ne zaman olur? Çünkü birisi uymadı mı kavga olmaz.

Kavga ne zaman olur?

Birisi diklendi mi ötekisi de dikleniyor; sonra. Birisi diklendi mi ötekisi de dikleniyor; sonra. Birisi horozlandı mı ötekisi de horozlanıyor; o zaman kavga olur.Birisi horozlandı mı ötekisi de horozlanıyor; o zaman kavga olur. Araya girdikleri halde onun omzundan, onun omzunu yumruklar,Araya girdikleri halde onun omzundan, onun omzunu yumruklar, ötekisi ötekisinin omzundan yumruklar; o zaman kavga olur. ötekisi ötekisinin omzundan yumruklar; o zaman kavga olur. Bir tanesi uymazsa; "Uymuyorum kardeşim ben, kavga etmeyeceğim." derse kavga olmaz. Bir tanesi uymazsa; "Uymuyorum kardeşim ben, kavga etmeyeceğim." derse kavga olmaz. Kavga iki tarafın istemesi ile olur. Kavga iki tarafın istemesi ile olur.

Ve'llezî nefsü Muhammedin bi yedihî. "Muhammed'in nefsi, canı elinde olana, Ve'llezî nefsü Muhammedin bi yedihî. "Muhammed'in nefsi, canı elinde olana, Allah'a yeminler olsun ki." diyor Peygamber Efendimiz; kendisinin Allah'a yeminler olsun ki." diyor Peygamber Efendimiz; kendisinin ismini söyleyerek yemin ediyor. ismini söyleyerek yemin ediyor.

Şu Muhammed'in; "Şu bendenizin,-ben Esad'ın-" der gibi,Şu Muhammed'in; "Şu bendenizin,-ben Esad'ın-" der gibi, "Muhammed'in canı elinde olan." Nefs ne demek? "Muhammed'in canı elinde olan."

Nefs ne demek?

"İnsanın ruhu, kendisi, canı" demek. Canı elinde olan... "Elinde olmak" ne demek? "İnsanın ruhu, kendisi, canı" demek.

Canı elinde olan...

"Elinde olmak" ne demek?

Canını isterse alır; cansız kalır, düşer. Hadi cenaze namazını kıl, kabre göm. Canını isterse alır; cansız kalır, düşer. Hadi cenaze namazını kıl, kabre göm. Allah Allah! İsterse alır, isterse yaşatır. Yaşatan kim? Allah. Allah Allah! İsterse alır, isterse yaşatır.

Yaşatan kim?

Allah.

Kırk tane savaşa girmiş, yüz tane savaşa girmiş, yine sağ çıkmış. Yaşatan kim? Kırk tane savaşa girmiş, yüz tane savaşa girmiş, yine sağ çıkmış.

Yaşatan kim?

Allah. Sahabeden Hâlid b. Velid radıyallahu anh. Suriye'nin Humus şehrinde kabri var. Allah.

Sahabeden Hâlid b. Velid radıyallahu anh. Suriye'nin Humus şehrinde kabri var.
Öleceği zaman yatakta demiş ki; Lekad şehidtü miete zahfin. Öleceği zaman yatakta demiş ki;

Lekad şehidtü miete zahfin.
"Hayatımda yüz tane savaşa girdim çıktım." Yüz tane. Çok savaştı, biliyorsunuz."Hayatımda yüz tane savaşa girdim çıktım."

Yüz tane. Çok savaştı, biliyorsunuz.
Allah'ın kılıcı, seyfullah. Adı öyle. Hz. Halid b. Velid'in adı seyfullah.Allah'ın kılıcı, seyfullah. Adı öyle. Hz. Halid b. Velid'in adı seyfullah. Çok mahir bir komutandı, çok iyi bir savaşçı idi.Çok mahir bir komutandı, çok iyi bir savaşçı idi. Düşmanı perişan ederdi. "Yüz savaşa katıldım." Düşmanı perişan ederdi.

"Yüz savaşa katıldım."

Lekad şehidtü miete zahfin. "Şu benim vücudumda bir karış yarasız yer yoktur." Lekad şehidtü miete zahfin. "Şu benim vücudumda bir karış yarasız yer yoktur."

Bir karış boş yer yoktur. Ya mızrak saplanması ya ok yarası ya kılıç darbesi, Bir karış boş yer yoktur. Ya mızrak saplanması ya ok yarası ya kılıç darbesi, şu vücudumda yarası olmayan bir karış boş yer yoktur.şu vücudumda yarası olmayan bir karış boş yer yoktur. Her tarafı yara bere. Neden? Her tarafı yara bere.

Neden?

Yüz tane savaşa girince elbette bir yerden yaralanmalar olmuş. Yüz tane savaşa girince elbette bir yerden yaralanmalar olmuş. Yüz tane savaşa girmiş. Vücudu delik deşik yara olmuş, parça parça izleri var.Yüz tane savaşa girmiş. Vücudu delik deşik yara olmuş, parça parça izleri var. Bir karış izsiz yer yok. Ve el-âne emûtü alâ firâşi.Bir karış izsiz yer yok.

Ve el-âne emûtü alâ firâşi.
"-İşte, şimdi gördüğünüz gibi yatağımda ölüyorum." diyor. "-İşte, şimdi gördüğünüz gibi yatağımda ölüyorum." diyor.

Yüz savaşa girdiği halde öldürmeyen kim? Yüz savaşa girdiği halde öldürmeyen kim?

Allah. Dilediğini öldürür, dilediğini yaşatır. Dilediğini şehit eder, şehitlik makamını verir. Allah. Dilediğini öldürür, dilediğini yaşatır. Dilediğini şehit eder, şehitlik makamını verir. Dilediğini gazi eder. Ama "Bir insan şehit olmayı isteyip de uğraşıp daDilediğini gazi eder. Ama "Bir insan şehit olmayı isteyip de uğraşıp da sonunda yatağında ölse bile Allah şehitliği candan isteyene yatağında ölse bilesonunda yatağında ölse bile Allah şehitliği candan isteyene yatağında ölse bile şehitlik makamını verir." diye Peygamber Efendimiz müjdeliyor.şehitlik makamını verir." diye Peygamber Efendimiz müjdeliyor. Tabi niyete göre mükâfâtı alıyor. Tabi niyete göre mükâfâtı alıyor.

"Muhammed'in canı elinde olan Allah'a yemin ederim ki." "Muhammed'in canı elinde olan Allah'a yemin ederim ki."

Le halûfü femi's-sâimi atyebü inda'llâhi min rîhi'l-misk. Le halûfü femi's-sâimi atyebü inda'llâhi min rîhi'l-misk. "Oruçlunun ağzının kokusu, Allah yanında, misk kokusundan daha hoş kokuludur,"Oruçlunun ağzının kokusu, Allah yanında, misk kokusundan daha hoş kokuludur, daha sevimlidir, daha kıymetlidir." daha sevimlidir, daha kıymetlidir."

Oruçlunun ağzı kokar, biliyorsunuz. Fakir birisini anlatırken ne derler? Oruçlunun ağzı kokar, biliyorsunuz.

Fakir birisini anlatırken ne derler?

"Bırak ya şu adamı. Öyle bir şey yapacağı yok, para filan vereceği yok."Bırak ya şu adamı. Öyle bir şey yapacağı yok, para filan vereceği yok. Adamın açlıktan nefesi kokuyor. Veremez, alamaz bu işi!" Adamın açlıktan nefesi kokuyor. Veremez, alamaz bu işi!"

Parası olmayana ne derler? Açlıktan nefesi kokuyor. Parası olmayana ne derler?

Açlıktan nefesi kokuyor.

Evet, oruçlu aç olduğu zaman nefesi kokar. Tatlı da kokmaz. Evet, oruçlu aç olduğu zaman nefesi kokar. Tatlı da kokmaz. Bize göre hoş bir koku değildir ama Allah sever. Bize göre hoş bir koku değildir ama Allah sever. Allah'ın katında oruçlunun ağzının kokusu misk kokusundan daha hoştur, daha kıymetlidir.Allah'ın katında oruçlunun ağzının kokusu misk kokusundan daha hoştur, daha kıymetlidir. Çünkü Allah için oruç tuttu. Allah için tuttuğundan dolayı, oruçtan dolayı, Çünkü Allah için oruç tuttu. Allah için tuttuğundan dolayı, oruçtan dolayı, açlığından dolayı ağzının kokusunu da Allah seviyor. açlığından dolayı ağzının kokusunu da Allah seviyor.

Sonra? Li's-sâimi ferhatan. "Orucun iki sevinç vakti vardır. Sonra?

Li's-sâimi ferhatan. "Orucun iki sevinç vakti vardır.
Oruçlunun, oruç tutan insanın iki neşeli zamanı olacak." Nedir onlar? Oruçlunun, oruç tutan insanın iki neşeli zamanı olacak."

Nedir onlar?

Yefrahuhümâ. "Oruçlu bu iki vakitte çok sevinir, çok ferahlanır." Yefrahuhümâ. "Oruçlu bu iki vakitte çok sevinir, çok ferahlanır."

Nedir o vakitler. İza eftara feriha. "Akşamleyin sofraya oturup da yemekler geldi, Nedir o vakitler.

İza eftara feriha. "Akşamleyin sofraya oturup da yemekler geldi,
yemekle iftar yaptı mı sevinir, keyfi yerine gelir." yemekle iftar yaptı mı sevinir, keyfi yerine gelir."

Beyefendi, deminki hâlin ne idi şimdiki halin ne? Beyefendi, deminki hâlin ne idi şimdiki halin ne?

Karnı doydu. Karnı doyunca keyfi yerine gelir. Benim de öyle oluyor.Karnı doydu. Karnı doyunca keyfi yerine gelir. Benim de öyle oluyor. Benim de bu akşam karnım doyunca gözüm açıldı. Sağa sola şaka yapmaya başladım. Benim de bu akşam karnım doyunca gözüm açıldı. Sağa sola şaka yapmaya başladım. "Tamam" dediler, "Karnı doymuş belli oluyor." "Tamam" dediler, "Karnı doymuş belli oluyor."

İnsan güzel yemekler karşısına gelince, karnı doyunca sevinir.İnsan güzel yemekler karşısına gelince, karnı doyunca sevinir. Bir de Ramazan'da elhamdülillah her akşam bayram oluyor. Bir de Ramazan'da elhamdülillah her akşam bayram oluyor. Hanımlar güzel güzel yemekler yapıyorlar, özeniyorlar. Düzenli, güzel yemekler oluyor.Hanımlar güzel güzel yemekler yapıyorlar, özeniyorlar. Düzenli, güzel yemekler oluyor. O zaman sevinir, iftar zamanında sevinir. Ve iaza lakiye rabbehû.O zaman sevinir, iftar zamanında sevinir.

Ve iaza lakiye rabbehû.
"Rabbine mülâkî olduğu zaman,"Rabbine mülâkî olduğu zaman, Mevlâ'sına kavuştuğu zaman; ölüp de âhirete gittiğinde Allah'a kavuştuğu zaman." Mevlâ'sına kavuştuğu zaman; ölüp de âhirete gittiğinde Allah'a kavuştuğu zaman." Feriha bi-savmihî. "Bir de orucundan dolayı mükâfâtları aldığı zaman sevinecek ama tam sevinecek." Feriha bi-savmihî. "Bir de orucundan dolayı mükâfâtları aldığı zaman sevinecek ama tam sevinecek."

Rabbi ile karşılaştığı zaman da çok sevinecek.Rabbi ile karşılaştığı zaman da çok sevinecek. Orucundan dolayı, mükâfâtları aldığından dolayı,Orucundan dolayı, mükâfâtları aldığından dolayı, Allah oruç tuttuğundan onu sevdiği için Allah ile karşılaştığı zaman da, Allah oruç tuttuğundan onu sevdiği için Allah ile karşılaştığı zaman da, Allah'ın huzuruna vardığı zaman da sevinecek. Allah'ın huzuruna vardığı zaman da sevinecek.

Oruçlunun ikinci sevinci, birinciden kat kat daha üstün. Oruçlunun ikinci sevinci, birinciden kat kat daha üstün. Birisi sofradaki maddî sevinç, ötekisi âhiretteki tam sevinç. Birisi sofradaki maddî sevinç, ötekisi âhiretteki tam sevinç.

Müttefekun aleyh. Bu hadîs-i şerîfi hem Buhârî hem Müslim rivayet etmiş. Müttefekun aleyh. Bu hadîs-i şerîfi hem Buhârî hem Müslim rivayet etmiş. İkisi de büyük alim. İkisi ittifak edip de bir hadisi söylerlerse "hadis çok sahih" demek. İkisi de büyük alim. İkisi ittifak edip de bir hadisi söylerlerse "hadis çok sahih" demek.

Hâzâ lafzu rivâyeti'l-Buhârî. Şimdi okuduğum kısmı "Buhârî'nin rivayeti." Hâzâ lafzu rivâyeti'l-Buhârî. Şimdi okuduğum kısmı "Buhârî'nin rivayeti."

Ve fî rivâyetin lehû. "Buhârî'nin bir başka rivayeti daha var." Ve fî rivâyetin lehû. "Buhârî'nin bir başka rivayeti daha var."

O rivayette şu ifadeler var: O rivayette şu ifadeler var:

Yetrük taâmehû ve şerâbehû ve şehvetehû min eclî, der, Cenâb-ı Hak. "Oruçlu, oruç tutan;Yetrük taâmehû ve şerâbehû ve şehvetehû min eclî, der, Cenâb-ı Hak. "Oruçlu, oruç tutan; yemek yemesini, meşrubat içmesini, şehvetini benim rızam için terk ediyor."yemek yemesini, meşrubat içmesini, şehvetini benim rızam için terk ediyor." es-Sıyâmü lî. "Onun için oruç benim içindir, benimdir." Ve ene eczî bihî.es-Sıyâmü lî. "Onun için oruç benim içindir, benimdir." Ve ene eczî bihî. "Onun mükâfâtını ben vereceğim." Ve'l-hasenetü bi aşri emsâlihâ."Onun mükâfâtını ben vereceğim." Ve'l-hasenetü bi aşri emsâlihâ. "Yapılan iyiliğin mükâfâtı en aşağı bire ondur." Allah bire bir vermez. "Yapılan iyiliğin mükâfâtı en aşağı bire ondur."

Allah bire bir vermez.
Bire on verir. Bunun fiyatı kaç? Yüz dolar. Al sana bin dolar. Bire on verir.

Bunun fiyatı kaç?

Yüz dolar.

Al sana bin dolar.

Bunun fiyatı yüz dolar! Allah bire on veriyor. Bire on misli veriyor.Bunun fiyatı yüz dolar!

Allah bire on veriyor. Bire on misli veriyor.
Eğer bin dolarlık bir iş yaptıysan yüz bin dolarlık bir iş yaptıysan en aşağı yedi yüz bin veriyor;Eğer bin dolarlık bir iş yaptıysan yüz bin dolarlık bir iş yaptıysan en aşağı yedi yüz bin veriyor; halbuki yüz binlik. halbuki yüz binlik.

Ve fî rivâyetin li Müslim. "İmam Müslim'in rivayetinde ise şu ifadeler var:" Ve fî rivâyetin li Müslim. "İmam Müslim'in rivayetinde ise şu ifadeler var:" Küllü ameli'bni Âdeme yüdaafü'l-hasenâtü bi aşri emsâlihâ.Küllü ameli'bni Âdeme yüdaafü'l-hasenâtü bi aşri emsâlihâ. "Âdemoğlunun işlediği ibadetlerin, taatlerin, sevapların hepsinin "Âdemoğlunun işlediği ibadetlerin, taatlerin, sevapların hepsinin iyiliği bire on olarak mükâfâtlandırılır."iyiliği bire on olarak mükâfâtlandırılır." İlâ seb'i mieti dı'fin. "Bu rakam yedi yüze kadar çıkar." İlâ seb'i mieti dı'fin. "Bu rakam yedi yüze kadar çıkar."

Bir milyon Avustralya doları verecekken, yedi yüz milyon Avustralya doları verir;Bir milyon Avustralya doları verecekken, yedi yüz milyon Avustralya doları verir; o kadar fazla verdiği de olabilir. o kadar fazla verdiği de olabilir.

Peki neden bazen bire on oluyor, bazen bire yedi yüze kadar veya daha fazlaya çıkıyor? Peki neden bazen bire on oluyor, bazen bire yedi yüze kadar veya daha fazlaya çıkıyor?

İşlediği işin güzelliğine ve işleyişteki mükemmelliğe göre... İşlediği işin güzelliğine ve işleyişteki mükemmelliğe göre... "Herkes tahtadan kaşık yontarmış ama sapını ortaya getiremezmiş." dedelerimiz öyle diyor. "Herkes tahtadan kaşık yontarmış ama sapını ortaya getiremezmiş." dedelerimiz öyle diyor. Sapı ortaya gelmedi mi de kaşık eğri oldu mu çarşıda pazarda para etmez. Sapı ortaya gelmedi mi de kaşık eğri oldu mu çarşıda pazarda para etmez. Eğri kaşıkla yemek yerken de zor olur. Eğri kaşığı kimse almaz. Eğri kaşıkla yemek yerken de zor olur. Eğri kaşığı kimse almaz. Atar kenara. Ama süslü Konya kaşığı olursa, işlemi güzelce yapılmışsa; Atar kenara. Ama süslü Konya kaşığı olursa, işlemi güzelce yapılmışsa; "Şu kaşık güzel, ben bunu alayım." der. Güzel yaptığı için mükâfâtı artabilir."Şu kaşık güzel, ben bunu alayım." der.

Güzel yaptığı için mükâfâtı artabilir.
Yaptığı iş hayırlı, faydalı, güzel bir iş olduğundan mükâfâtı artabilir. Yaptığı iş hayırlı, faydalı, güzel bir iş olduğundan mükâfâtı artabilir. Bire yedi yüze kadar çıkıyor. İlla bire on değil. Bazen daha fazla oluyor.Bire yedi yüze kadar çıkıyor. İlla bire on değil. Bazen daha fazla oluyor. Allah'ın çok hoşuna gittiği zaman mükâfât daha çok oluyor. Allah'ın çok hoşuna gittiği zaman mükâfât daha çok oluyor.

Kala'llâhu Teâlâ. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki." Kala'llâhu Teâlâ. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki."

İlle's-savm. Bu bire ondan, bire yedi yüze kadar olması tamam. İlle's-savm.

Bu bire ondan, bire yedi yüze kadar olması tamam.
"Öteki bütün icraatları, ibadetleri içindi ama oruç hariç. Oruç bu hükümlere dâhil değil." "Öteki bütün icraatları, ibadetleri içindi ama oruç hariç. Oruç bu hükümlere dâhil değil."

Fe innehû lî ve ene eczî bihî. "Çünkü oruç benimdir.Fe innehû lî ve ene eczî bihî. "Çünkü oruç benimdir. Onun mükâfâtını ben vereceğim." buyuruyor, Cenâb-ı Hak. Bu ne demek? Onun mükâfâtını ben vereceğim." buyuruyor, Cenâb-ı Hak.

Bu ne demek?

"Bire yedi yüzle de kalmaz." demek. "Bire yedi yüzle de kalmaz." demek.

"Orucun mükâfâtı bire yedi yüzle de kalmaz, daha da fazla olur." demek. "Orucun mükâfâtı bire yedi yüzle de kalmaz, daha da fazla olur." demek.

Yedeu şehvetehû ve taâmehû min eclî. "Kulum şehvetini, taamını, Yedeu şehvetehû ve taâmehû min eclî. "Kulum şehvetini, taamını, yemek yemesini benim için terk ediyor. yemek yemesini benim için terk ediyor. Onun için mükâfâtını çok vereceğim." Li's-sâimi ferhatan.Onun için mükâfâtını çok vereceğim." Li's-sâimi ferhatan. "Oruçlunun iki sevinçli, ferahlı zamanı olacak." Ferhatün inde fıtrihî."Oruçlunun iki sevinçli, ferahlı zamanı olacak." Ferhatün inde fıtrihî. "Birisi iftar ettiği zamanki sevinci." Ve ferhatün inde likâi rabbihî."Birisi iftar ettiği zamanki sevinci." Ve ferhatün inde likâi rabbihî. "İkincisi de Rabbinin huzuruna varıp kavuştuğu zamanki sevinci.""İkincisi de Rabbinin huzuruna varıp kavuştuğu zamanki sevinci." Ve le halûfü fîhi. "Oruçlunun ağzının kokusu." Atyebü inda'llâh.Ve le halûfü fîhi. "Oruçlunun ağzının kokusu." Atyebü inda'llâh. "Allah katında daha hoştur." Min rîhi'l-misk. "Misk kokusundan." "Allah katında daha hoştur." Min rîhi'l-misk. "Misk kokusundan."

Evet, işte oruçlunun mükâfâtları hakkında Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfi Evet, işte oruçlunun mükâfâtları hakkında Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfi ve Allahu Teâlâ hazretlerinin bize vereceği mükâfâtların müjdeleri...ve Allahu Teâlâ hazretlerinin bize vereceği mükâfâtların müjdeleri... Bu Ramazan'ın ne kadar önemli bir ay olduğunu, ne kadar büyük sevaplar kazanılabileceğini Bu Ramazan'ın ne kadar önemli bir ay olduğunu, ne kadar büyük sevaplar kazanılabileceğini buradan anlayabiliriz. buradan anlayabiliriz.

Onun için Ramazanımız'a mükemmel bir Ramazan olacak şekilde dikkat edelim. Onun için Ramazanımız'a mükemmel bir Ramazan olacak şekilde dikkat edelim. Orucumuzu güzel tutalım, camiye gelelim, Kur'ân-ı Kerîmleri okuyalım, tesbihleri çekelim,Orucumuzu güzel tutalım, camiye gelelim, Kur'ân-ı Kerîmleri okuyalım, tesbihleri çekelim, hayır hasenâtımızı, ikramımızı çok yapalım, fakirleri gözetelim. hayır hasenâtımızı, ikramımızı çok yapalım, fakirleri gözetelim.

Türkiye'ye gönderebilirsiniz; zelzelede, fırtınada, kışta kıyamette ihtiyacı olan çok kimseler var.Türkiye'ye gönderebilirsiniz; zelzelede, fırtınada, kışta kıyamette ihtiyacı olan çok kimseler var. Düzce'de, Adapazarı'nda, Gölcük'te biliyorsunuz. Düzce'de, Adapazarı'nda, Gölcük'te biliyorsunuz. Tanıdıklarınızla onlara zekâtlarınızı gönderebilirsiniz. Tanıdıklarınızla onlara zekâtlarınızı gönderebilirsiniz. Birisi vasıtası ile artık nasıl bir yolla gönderecekseniz. Birisi vasıtası ile artık nasıl bir yolla gönderecekseniz.

Bu ay yapılan iyiliklerin, verilen sadakaların mükâfâtı da çok fazladır. Bu ay yapılan iyiliklerin, verilen sadakaların mükâfâtı da çok fazladır. Bir ay sonra aynı bağışı yapacaksanız.Bir ay sonra aynı bağışı yapacaksanız. Diyelim ki bir aileye bin Avustralya doları vereceksiniz, tanıyorsunuz. Diyelim ki bir aileye bin Avustralya doları vereceksiniz, tanıyorsunuz.

"Bir ay sonra Ramazan geçtikten sonra tatil olunca Türkiye'ye gideceğim."Bir ay sonra Ramazan geçtikten sonra tatil olunca Türkiye'ye gideceğim. Kurbandan önce veririm." Tamam verirsin, Allah kabul eder. Kurbandan önce veririm."

Tamam verirsin, Allah kabul eder.
Mükâfât da verir ama Ramazan'da daha çok verir. Mükâfât da verir ama Ramazan'da daha çok verir. Ramazan'da yapılan hayırların mükâfâtı daha çoktur; bunu da bilin. Ramazan'da yapılan hayırların mükâfâtı daha çoktur; bunu da bilin. Aynı zekâtı Ramazan'da verirsen mükâfâtı daha çok, Aynı zekâtı Ramazan'da verirsen mükâfâtı daha çok, Ramazan geçtikten sonra verirsen o kadar değil. Bunu da unutmayın. Ramazan geçtikten sonra verirsen o kadar değil. Bunu da unutmayın.

Hayır ve hasenâtınızı çokça yapın. Hayır ve hasenâtınızı çokça yapın. Allahu Teâlâ hazretleri her türlü hayırları yapmaya fırsat versin, nasip eylesin, kolaylaştırsın.Allahu Teâlâ hazretleri her türlü hayırları yapmaya fırsat versin, nasip eylesin, kolaylaştırsın. Her türlü günahtan, haramdan kesilmeyi, çekilmeyi nasip eylesin. Her türlü günahtan, haramdan kesilmeyi, çekilmeyi nasip eylesin.

Ben bugün Türkiye'ye telefonla vaaz verdim. Orada birkaç hadîs-i şerîfte vardı. Ben bugün Türkiye'ye telefonla vaaz verdim. Orada birkaç hadîs-i şerîfte vardı. Bazı şeyler oruçlunun orucunun sevabını kaçırıyor. Bazı şeyler oruçlunun orucunun sevabını kaçırıyor. Onları yarın inşaallah yazayım da burada okuyayım. Onları yarın inşaallah yazayım da burada okuyayım.

Adam veya kadın hem oruç tutacak hem de akşama sevap almayacak. Adam veya kadın hem oruç tutacak hem de akşama sevap almayacak.

Ne yapacak? Hava alacak, boş, sevap yok. Ne yapacak?

Hava alacak, boş, sevap yok.

Peygamber Efendimiz; "Dört şeyi yaparsanız orucu daha rahat tutarsınız, Peygamber Efendimiz; "Dört şeyi yaparsanız orucu daha rahat tutarsınız, daha kuvvetli bir şekilde tutarsınız, halsizlik hissetmezsiniz." buyuruyor.daha kuvvetli bir şekilde tutarsınız, halsizlik hissetmezsiniz." buyuruyor. Onu da yarın okuyayım. Onu da yarın okuyayım.

"Beş şeyi de yaparsanız orucunuzun, sevabı, bereketi, hayrı gider. Elinize bir şey geçmez." "Beş şeyi de yaparsanız orucunuzun, sevabı, bereketi, hayrı gider. Elinize bir şey geçmez."

Bu kadar kıymetli ibadet, bu kadar mükâfâtlar, sevaplar var. Sevabı gider. Bu kadar kıymetli ibadet, bu kadar mükâfâtlar, sevaplar var. Sevabı gider. Onları yarın inşaallah, -yarın akşam ölmezsem, sağ kalırsam,Onları yarın inşaallah, -yarın akşam ölmezsem, sağ kalırsam, buraya gelebilirsem bu iki hadîs-i şerîfi- size okuyayım ki oruçlar havaya gitmesin.buraya gelebilirsem bu iki hadîs-i şerîfi- size okuyayım ki oruçlar havaya gitmesin. Boşa kürek sallamayalım, yerimizde saymayalım.Boşa kürek sallamayalım, yerimizde saymayalım. Hatta "Daha aşağıya düşme durumu olmasın." diye, onları öğrenelim, inşaallah. Hatta "Daha aşağıya düşme durumu olmasın." diye, onları öğrenelim, inşaallah.

Allah hepinizden razı olsun. el-Fâtiha... Allah hepinizden razı olsun.

el-Fâtiha...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2