Namaz Vakitleri

28 Cemâziye'l-Âhir 1446
29 Aralık 2024
İmsak
06:49
Güneş
08:22
Öğle
13:11
İkindi
15:30
Akşam
17:51
Yatsı
19:17
Detaylı Arama

Peygamber Efendimiz’in Dua Ettiği Kimseler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Cemâziye'l-Evvel 1401 / 22.03.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ehl-i Kıble Aleyhinde Konuşmayan Kimse, Hayır Söyleyen veya Susan, Müslümanların Şerefine Zarar Vermeyen, Birkaç Farz | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Peygamber Efendimiz’in Dua Ettiği Kimseler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Cemâziye'l-Evvel 1401 / 22.03.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ehl-i Kıble Aleyhinde Konuşmayan Kimse, Hayır Söyleyen veya Susan, Müslümanların Şerefine Zarar Vermeyen, Birkaç Farz | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ hayri halkihî Muhammedin el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ hayri halkihî Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve âlihi ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân. Fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullâh. Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân. Fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullâh.
Ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesetin bid'atün. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesetin bid'atün. Ve külle bid'atin dalâletün. Ve külle dalâletin ve sâhibihâ fi'n-nâr.Ve külle bid'atin dalâletün. Ve külle dalâletin ve sâhibihâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Rahimellâhu men keffe lisânehû an ehli'l-kıbleh. İllâ bi-ahseni mâ yakdiru aleyh. Rahimellâhu men keffe lisânehû an ehli'l-kıbleh. İllâ bi-ahseni mâ yakdiru aleyh.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Muhterem cemaat-i müslimîn! Muhterem cemaat-i müslimîn!

Üstadımız Ahmed Ziyâeddîn-i Gümüşhanevî hazretlerinin cem etmiş olduğu Üstadımız Ahmed Ziyâeddîn-i Gümüşhanevî hazretlerinin cem etmiş olduğu Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından hadîs-i şerîflerin kıraatine geçmeden önce, Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından hadîs-i şerîflerin kıraatine geçmeden önce, başta başımızın tâcı Peygamberimiz başta başımızın tâcı Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz olmak üzere,Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz olmak üzere, cümle enbiyânın ve evliyânın ve hâsseten sâdât ve meşâyihimizin ruhları için, cümle enbiyânın ve evliyânın ve hâsseten sâdât ve meşâyihimizin ruhları için, eserin müellifi Hocamız'ın ruhu için, eserin müellifi Hocamız'ın ruhu için, bu eserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar vâsıl olmasında emeği geçmiş bu eserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar vâsıl olmasında emeği geçmiş ulemâ ve ruvât-ı muhteremenin ruhları için, ulemâ ve ruvât-ı muhteremenin ruhları için, hocamız Muhammed Zahid hazretlerinin ruhu için, uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek içinhocamız Muhammed Zahid hazretlerinin ruhu için, uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek için sünnet-i seniyyeye muhabbetinden, sünnet-i seniyyeye muhabbetinden, hadîs-i şerîflere şevkinden dolayı bu meclise teşrif etmiş olan hadîs-i şerîflere şevkinden dolayı bu meclise teşrif etmiş olan siz kardeşlerimizin cümle geçmişlerinin ruhları için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerîf okuyalım. siz kardeşlerimizin cümle geçmişlerinin ruhları için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerîf okuyalım.

Rahime'llâhu men keffe lisânehû an ehli'l-kıbleti illâ bi-ahseni mâ yakdiru aleyhi. Rahime'llâhu men keffe lisânehû an ehli'l-kıbleti illâ bi-ahseni mâ yakdiru aleyhi. "Allahu Teâlâ hazretleri şu kimseyi rahmetine mazhar etsin, "Allahu Teâlâ hazretleri şu kimseyi rahmetine mazhar etsin, rahmetine erdirsin ki dilini kıble ehlinin aleyhinde kullanmaktan alıkoyar, zabt eder.rahmetine erdirsin ki dilini kıble ehlinin aleyhinde kullanmaktan alıkoyar, zabt eder. Diline hâkim ve sahip olur, dilini men eder de ehl-i kıble aleyhinde söz söylemez. Diline hâkim ve sahip olur, dilini men eder de ehl-i kıble aleyhinde söz söylemez. Ancak konuşacağı zaman kâdir olduğu şeyin en güzelini söyler." Ancak konuşacağı zaman kâdir olduğu şeyin en güzelini söyler."

Konuşmayla ilgili hadîs-i şerîfler burada ard arda gelmiş. Konuşmayla ilgili hadîs-i şerîfler burada ard arda gelmiş.

Peygamber Efendimiz, bugünkü cemiyetimiz için Peygamber Efendimiz, bugünkü cemiyetimiz için bir panzehir, bir kat'î tesirli ilacı bize tavsiye ediyor: bir panzehir, bir kat'î tesirli ilacı bize tavsiye ediyor:

Bir kimse kıbleye yöneliyor mu, ehli kıble mi? Namaz vakti geldiği zaman Bir kimse kıbleye yöneliyor mu, ehli kıble mi? Namaz vakti geldiği zaman Kâbe-i Müşerrefe'ye yönelip de namaz kılıyor mu, alnını yere koyuyor mu, Kâbe-i Müşerrefe'ye yönelip de namaz kılıyor mu, alnını yere koyuyor mu, Allahu Teâlâ hazretlerine secde ediyor mu? Allahu Teâlâ hazretlerine secde ediyor mu?

"Yâ Rabbi! Sen benim Rabbimsin, ben senin kulunum."Yâ Rabbi! Sen benim Rabbimsin, ben senin kulunum. Seni her türlü noksandan tenzih ederim." diye Seni her türlü noksandan tenzih ederim." diye alnını yere koyup Allahu Teâlâ hazretlerine ubûdiyetini arz ediyor mu? Ne güzel! alnını yere koyup Allahu Teâlâ hazretlerine ubûdiyetini arz ediyor mu?

Ne güzel!

Onun aleyhinde konuşma! "Ama efendim şu kusuru var, bu kusuru var,Onun aleyhinde konuşma!

"Ama efendim şu kusuru var, bu kusuru var,
filanca taifeye mensup, filanca kusurlu zümreye dâhil.filanca taifeye mensup, filanca kusurlu zümreye dâhil. O zümre de bizim zümreyle şöyleydi böyleydi..." O zümre de bizim zümreyle şöyleydi böyleydi..."

Bir sürü söz. Artık o sözleri kes! Şu andan itibaren o sözler bitsin. Bir sürü söz. Artık o sözleri kes! Şu andan itibaren o sözler bitsin. Çünkü Peygamber Efendimiz umumi bir vasıf söylüyor. Çünkü Peygamber Efendimiz umumi bir vasıf söylüyor.

"İyi müslüman olanlardan, "İyi müslüman olanlardan, Müslümanlığı kemâl derecesinde olan kimselerden dilini çek!" demiyor. Müslümanlığı kemâl derecesinde olan kimselerden dilini çek!" demiyor.

Kâmil müslümana zaten ne söyleyeceksin? Baştan aşağıya kemâl ehli. Kâmil müslümana zaten ne söyleyeceksin?

Baştan aşağıya kemâl ehli.
Hiç kusuru yok ki. Neresinden baksan meziyet.Hiç kusuru yok ki. Neresinden baksan meziyet. Öyle bir kimsenin aleyhinde konuşmak iftira olur, cinayet olur, insanın kendi aleyhine olur.Öyle bir kimsenin aleyhinde konuşmak iftira olur, cinayet olur, insanın kendi aleyhine olur. Elbette öyle kimseler için değil. Ne kadar umumi bir vasıf söylüyor; ehl-i kıble! Elbette öyle kimseler için değil.

Ne kadar umumi bir vasıf söylüyor; ehl-i kıble!
Burada ne kadar güzel işaretler var, seçilen kelimelerde ne kadar zerafetler var!Burada ne kadar güzel işaretler var, seçilen kelimelerde ne kadar zerafetler var! Kıbleye dönmüş insanı kast ediyor. Buradan şu çıkıyor: Kıbleye dönmüş insanı kast ediyor.

Buradan şu çıkıyor:

Demek ki insanlar kusurlu olabilir. Namaz kıldıkları halde eksiklikleri, kusurları olur. Demek ki insanlar kusurlu olabilir. Namaz kıldıkları halde eksiklikleri, kusurları olur. Bize düşen, o kusurları ortaya sermek değildir.Bize düşen, o kusurları ortaya sermek değildir. Adamın kirli çamaşırlarının hepsini ortaya atıp Adamın kirli çamaşırlarının hepsini ortaya atıp ne kadar ciğerinin iki para etmediğini insanlara ispat etmek değil! ne kadar ciğerinin iki para etmediğini insanlara ispat etmek değil! Bu değil bizim vazifemiz, müfettişlik değil! İnsanları batırmak, çamurun içine sokmak değil. Bu değil bizim vazifemiz, müfettişlik değil! İnsanları batırmak, çamurun içine sokmak değil.

Ya? Gücü yettiği kadar lehinde güzel söz söylemek. Hüsnü zan etmek. Ya?

Gücü yettiği kadar lehinde güzel söz söylemek. Hüsnü zan etmek.

Hatta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Hatta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir keresinde ashâb-ı kirâmı ile bir yerden geçiyorlarmış.bir keresinde ashâb-ı kirâmı ile bir yerden geçiyorlarmış. Köpeğin birisi kenarda ölmüş, leş.. Kaç gün olduysa kokuşmuş.Köpeğin birisi kenarda ölmüş, leş.. Kaç gün olduysa kokuşmuş. Ashâb-ı kirâm burunlarını tutmuşlar, başlarını öbür tarafa çevirmişler; Ashâb-ı kirâm burunlarını tutmuşlar, başlarını öbür tarafa çevirmişler;

"Aman ne kadar fena kokuyor!" diyerek oradan öyle geçmişler. "Aman ne kadar fena kokuyor!" diyerek oradan öyle geçmişler. Ders verecek ya Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, sükutu ders. Ders verecek ya Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, sükutu ders. Sükutuna bile takrîrî sünnet diyoruz. Sükutuna bile takrîrî sünnet diyoruz.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir şeye susmuşsa; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir şeye susmuşsa; "Yanında şu şey yapıldı da ses çıkarmadı, sustu." diye o da sünnet oluyor. "Yanında şu şey yapıldı da ses çıkarmadı, sustu." diye o da sünnet oluyor.

Ona dahi bir mâna veriyoruz biz. Sükutu da mâna.Ona dahi bir mâna veriyoruz biz. Sükutu da mâna. Tekellümü şaheser zaten. Her sözü inci mercan. Tekellümü şaheser zaten. Her sözü inci mercan.

Ashâb-ı kirâm kötü kokuyu, kötü manzarayı gördüler, başlarını çevirdiler, Ashâb-ı kirâm kötü kokuyu, kötü manzarayı gördüler, başlarını çevirdiler, burunlarını tıkadılar ya, diyor ki; burunlarını tıkadılar ya, diyor ki;

"Ama dişleri ne kadar güzel!" Tabi derisi çekilmiş, dişleri, ağzı meydana çıkmış. "Ama dişleri ne kadar güzel!"

Tabi derisi çekilmiş, dişleri, ağzı meydana çıkmış.
Bembeyaz dizilmişler. Köpeğin dişinden ne olacak? Bembeyaz dizilmişler.

Köpeğin dişinden ne olacak?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bunu niçin söyledi? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bunu niçin söyledi?

Demek istiyor ki "Her kötülüğün yanında bir güzellik de vardır.Demek istiyor ki "Her kötülüğün yanında bir güzellik de vardır. Sen güzelliği görücü ol. Senin gözlerin güzelliği görücü olsun!" Sen güzelliği görücü ol. Senin gözlerin güzelliği görücü olsun!"

"Efendim ben Arabistan'a gittim. Araplar şöyle pis de, şöyle kötü de, "Efendim ben Arabistan'a gittim. Araplar şöyle pis de, şöyle kötü de, şunu şöyle de, bunu böyle de…" şunu şöyle de, bunu böyle de…"

Yanlış! Sen hep kötülükleri görmeye alışmışsın. Yanlış!

Sen hep kötülükleri görmeye alışmışsın.
Bir bardağa yarısına kadar su doldursalar kötü niyetli, Bir bardağa yarısına kadar su doldursalar kötü niyetli, içi ters görmeye alışmış bir insana gösterseler; içi ters görmeye alışmış bir insana gösterseler; "Bu bardağın yarısı boş." der. Hüsn ü zanna alışmış, iyi niyetli bir insana gösterseler; "Bu bardağın yarısı boş." der.

Hüsn ü zanna alışmış, iyi niyetli bir insana gösterseler;
"Bardak yarısına kadar dolu." der. İkisi de aynı şey. "Bardak yarısına kadar dolu." der.

İkisi de aynı şey.
Birisi boş olduğunu görüyor, ötekisi dolu olduğunu görüyor. Birisi boş olduğunu görüyor, ötekisi dolu olduğunu görüyor.

Birisine bir gülfidanını gösterseler, üzerinde güzel güller açmış; Birisine bir gülfidanını gösterseler, üzerinde güzel güller açmış;

"Yahu, ne kadar fena bir çalı, elimi de kanattı. Ne kadar fena dikenler var." da diyebilir; "Yahu, ne kadar fena bir çalı, elimi de kanattı. Ne kadar fena dikenler var." da diyebilir;

"Aman yâ Rabbi, şu çiçeğin güzelliğine bak. "Aman yâ Rabbi, şu çiçeğin güzelliğine bak. Üzerindeki şu zerafete, taravete bak. Şu kokunun nefasetine bak! Üzerindeki şu zerafete, taravete bak. Şu kokunun nefasetine bak! Allahu Teâlâ neler yaratmış! Şu dikenli çalıdan çıkan şu çiçeğin güzelliğine bak! Allahu Teâlâ neler yaratmış! Şu dikenli çalıdan çıkan şu çiçeğin güzelliğine bak! Sübhânallâh, tebâreke'llâhu ahsene'l-hâlikîn." der, hayran olur. Sübhânallâh, tebâreke'llâhu ahsene'l-hâlikîn." der, hayran olur.

Hayranlığıyla belki de ibret alan bir insan düşer de, bayılır da... Hayranlığıyla belki de ibret alan bir insan düşer de, bayılır da... Çünkü bütün mesele ibret alabilmekte. Çünkü bütün mesele ibret alabilmekte. İnsan neye bakarsa ibret gözüyle baktı mı onun altından neler, ne ibretler çıkar. İnsan neye bakarsa ibret gözüyle baktı mı onun altından neler, ne ibretler çıkar.

Ehl-i kıbleyse susacaksın. Ehl-i kıbleyse susacaksın.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz müslümanların ayıplarını görmemek, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz müslümanların ayıplarını görmemek, kusurlarını örtmek hususunda pek çok tavsiyelerde bulunmuş. kusurlarını örtmek hususunda pek çok tavsiyelerde bulunmuş.

Hatta bir yerde gördüm, ulemâmızdan birisi; Hatta bir yerde gördüm, ulemâmızdan birisi; -Allah ona rahmet eylesin--Allah ona rahmet eylesin- Kırk hadis toplamış, hep müslümanların yardımına koşmak,Kırk hadis toplamış, hep müslümanların yardımına koşmak, kusurlarını örtmek, bağışlamak, kimseye ayıbını açmamak mevzuunda. kusurlarını örtmek, bağışlamak, kimseye ayıbını açmamak mevzuunda.

Bir kimse bu dünyada iken bir müslüman kardeşinin bir ayıbını örterse -ayıbı var, Bir kimse bu dünyada iken bir müslüman kardeşinin bir ayıbını örterse -ayıbı var, hakikaten bir ayıp etmiş, o ayıbını örterse- Allah da kıyamet günü onun o ayıbını örter. hakikaten bir ayıp etmiş, o ayıbını örterse- Allah da kıyamet günü onun o ayıbını örter.

Onun o ayıbının örtülmesine ihtiyacımız yok mu? Onun o ayıbının örtülmesine ihtiyacımız yok mu?

Şu cami elhamdülillah ağzına kadar dolu, kalabalık.Şu cami elhamdülillah ağzına kadar dolu, kalabalık. Burada bir insanın kulağından tutup kaldırsalar; Burada bir insanın kulağından tutup kaldırsalar;

"Bu rezil adam şu haltı yaptı, bunu işledi!" deseler, başkalarına karşı o adam ne kadar mahcup olur. "Bu rezil adam şu haltı yaptı, bunu işledi!" deseler, başkalarına karşı o adam ne kadar mahcup olur.

Kıyamet gününde de her hâlimizi bilen Allahu Teâlâ hazretleri bizi,Kıyamet gününde de her hâlimizi bilen Allahu Teâlâ hazretleri bizi, -alâ ruûsi'l-eşhâd deniliyor- o kadar bakanların gözü önünde;-alâ ruûsi'l-eşhâd deniliyor- o kadar bakanların gözü önünde; "Şu kusuru işledin, bu kusuru işledin." diye amel defterlerimiz açılıp da "Şu kusuru işledin, bu kusuru işledin." diye amel defterlerimiz açılıp da kusurlarımız ortaya çıktığı zaman rezil ederse hoşumuza gider mi? kusurlarımız ortaya çıktığı zaman rezil ederse hoşumuza gider mi?

Gitmez. "Ah, çok kusur işledim ama Allah biliyor, keşke hiç kimse bilmese. Gitmez.

"Ah, çok kusur işledim ama Allah biliyor, keşke hiç kimse bilmese.
Ya Settâr! Ey ayıpları örtücü! Çok çok ayıpları örten Mevlâm!Ya Settâr! Ey ayıpları örtücü! Çok çok ayıpları örten Mevlâm! Aman yâ Rabbi! Ben ettim, sen eyleme.Aman yâ Rabbi! Ben ettim, sen eyleme. Sen benim kusurlarımı affet, ört, kimse bilmesin." diye dua etmez miyiz? Sen benim kusurlarımı affet, ört, kimse bilmesin." diye dua etmez miyiz?

Adın senin Gaffâr iken. Ayb örtücü Settâr iken. Kime varam sen var iken? Adın senin Gaffâr iken.

Ayb örtücü Settâr iken.

Kime varam sen var iken?

Cürmüm ile geldim sana. diyor Kuddûsî merhum. Cürmüm ile geldim sana.

diyor Kuddûsî merhum.

Affolunmanı, günahlarının kimseye gösterilmemesini istiyorsan Affolunmanı, günahlarının kimseye gösterilmemesini istiyorsan sen de bu dünyada kardeşlerinin günahlarını ört. sen de bu dünyada kardeşlerinin günahlarını ört.

Dervişe, mutasavvıfa, ehl-i hâl kimseye başkasının ayıbını konuşmak, açmak yakışmaz. Dervişe, mutasavvıfa, ehl-i hâl kimseye başkasının ayıbını konuşmak, açmak yakışmaz.

"Efendim, hakikaten kusurlu kimse!" "Efendim, hakikaten kusurlu kimse!"

Zaten kusurlu kimsenin ayıbını açmayacaksın. Zaten kusurlu kimsenin ayıbını açmayacaksın. Kusursuz bir kimsenin ayıbını söylersen iftira ediyorsun. Kusursuz bir kimsenin ayıbını söylersen iftira ediyorsun. O daha beter, daha büyük bir suç. Biraz kendimizi alıştıralım. O daha beter, daha büyük bir suç. Biraz kendimizi alıştıralım.

Eski kâmil zatlardan birisinin huzurunda -çok kâmil bir zâtmış ki cevabının güzelliğinden belli. Eski kâmil zatlardan birisinin huzurunda -çok kâmil bir zâtmış ki cevabının güzelliğinden belli. Allah rahmet eylesin. Cümlemizi şefaatine nâil eylesin - birisi bir şahsı çekiştirmeye başlamış. Allah rahmet eylesin. Cümlemizi şefaatine nâil eylesin - birisi bir şahsı çekiştirmeye başlamış.

Kâmil olunca insan ayıbını da ne kadar zarif bir şekilde söylüyor. Kâmil olunca insan ayıbını da ne kadar zarif bir şekilde söylüyor.

"Sus, başkasını aleyhinde konuşma!" dese, ona da hakkı var. "Sus, başkasını aleyhinde konuşma!" dese, ona da hakkı var.

Birden durduruyor, diyor ki; "Sen diyar-ı Hind'e gazaya gittin mi kardeşim? Birden durduruyor, diyor ki;

"Sen diyar-ı Hind'e gazaya gittin mi kardeşim?

"Gitmedim efendim." diyor. Birisini çekiştirip dururken karşıdan bir soru sorulunca şaşırıyor, afallıyor. "Gitmedim efendim." diyor.

Birisini çekiştirip dururken karşıdan bir soru sorulunca şaşırıyor, afallıyor.

"Hint diyarına cihat için giden orduların içine katıldın mı? "Katılmadım." "Hint diyarına cihat için giden orduların içine katıldın mı?

"Katılmadım."

"Afrika tarafına?" "Gitmedim." "Diyar-ı Rum'a?" "Gitmedim." "Afrika tarafına?"

"Gitmedim."

"Diyar-ı Rum'a?"

"Gitmedim."

O zaman müslüman orduları cihat etmek için nerelere gitmişse oraları bir bir sayıyor. O zaman müslüman orduları cihat etmek için nerelere gitmişse oraları bir bir sayıyor. O da "Gitmedim, gitmedim, gitmedim" diye cevap veriyor.O da "Gitmedim, gitmedim, gitmedim" diye cevap veriyor. Arkasından cevabı yapıştırıyor: "Peki a canım kardeşim!Arkasından cevabı yapıştırıyor:

"Peki a canım kardeşim!
O Hind'in, Çin'in, Rum'un, Afrika'nın kâfirleri senden bir zarar görmüyorlar da, O Hind'in, Çin'in, Rum'un, Afrika'nın kâfirleri senden bir zarar görmüyorlar da, senin elinden selamette bulunuyorlar da; şu müslüman kardeşinden ne istiyorsun?" diyor. senin elinden selamette bulunuyorlar da; şu müslüman kardeşinden ne istiyorsun?" diyor.

"Eğer içinde bir mücadele ruhun varsa, birisinin yakasına yapışıp vurmak, kırmak istiyorsan; "Eğer içinde bir mücadele ruhun varsa, birisinin yakasına yapışıp vurmak, kırmak istiyorsan; işte kafirler, işte cihat. Buyur! işte kafirler, işte cihat. Buyur! Daha cihat edilecek nice insanlar var. Daha cihat edilecek nice insanlar var. Git onlarla cihat et! Sıra gelirse müslüman kardeşine en sonra gelir." demiş oluyor. Git onlarla cihat et! Sıra gelirse müslüman kardeşine en sonra gelir." demiş oluyor.

Bu hadîs-i şerîfte de bu mâna gayet veciz bir şekilde ifade edilmiş: Bu hadîs-i şerîfte de bu mâna gayet veciz bir şekilde ifade edilmiş:

Birisi demiş ki; "'Allah' diyenin kölesi olurum, ayağının altını öperim." Birisi demiş ki;

"'Allah' diyenin kölesi olurum, ayağının altını öperim."

"Yalan söylüyorsa?" "Ben karışmam." demiş. "Yalan söylüyorsa?"

"Ben karışmam." demiş.

İnanmadan söylüyorsa Allah diyen, kıbleye yönelen bir insanın kusurunu örtmeye, İnanmadan söylüyorsa Allah diyen, kıbleye yönelen bir insanın kusurunu örtmeye, korumaya, muhafaza etmeye, ırzına tecavüz etmemeye, namusuna dil uzatmamaya değer. korumaya, muhafaza etmeye, ırzına tecavüz etmemeye, namusuna dil uzatmamaya değer.

Şimdiye kadar biz bu huya sahip olamadık. Şimdiye kadar biz bu huya sahip olamadık. Allah bundan sonra cümlemizi ıslah etsin.Allah bundan sonra cümlemizi ıslah etsin. Bundan sonra inşaallah Resûlullah'ın bu tavsiyesine, işaretine uygun hareket edelim. Bundan sonra inşaallah Resûlullah'ın bu tavsiyesine, işaretine uygun hareket edelim. Eğer biz bu tavsiyeye uygun hareket etseydik, müslümanlar olarak kale gibi bir bütün olurduk,Eğer biz bu tavsiyeye uygun hareket etseydik, müslümanlar olarak kale gibi bir bütün olurduk, bu hallere de düşmezdik. bu hallere de düşmezdik.

Ta Viyana'dan Sudan'a kadar, Kırım'dan Fas'a kadar, İran hududundan taTa Viyana'dan Sudan'a kadar, Kırım'dan Fas'a kadar, İran hududundan ta Adriyatik Denizi'ne kadar topraklar bizimdi.Adriyatik Denizi'ne kadar topraklar bizimdi. Ama elden çıktı. Oradaki kardeşlerimiz de ne sıkıntılar çektiler. Ama elden çıktı. Oradaki kardeşlerimiz de ne sıkıntılar çektiler. Oradaki o kadınlar, o çocuklar, o insanlar… Oradaki o kadınlar, o çocuklar, o insanlar…

"Onlar elimizden çıktı." deyiveriyoruz ama neler çektiler, neler çekiyorlar, neler çekmekteler? "Onlar elimizden çıktı." deyiveriyoruz ama neler çektiler, neler çekiyorlar, neler çekmekteler?

İşte birleşemedik. Geçtiğimiz zamanlarda da birleşemedik. İşte birleşemedik. Geçtiğimiz zamanlarda da birleşemedik.

12 Eylül'den önceki devreyi bir düşünün. 12 Eylül'den önceki devreyi bir düşünün. O da Müslüman, bu da müslüman; o da öyle, bu da öyle. Birbirlerini yerler. O da Müslüman, bu da müslüman; o da öyle, bu da öyle. Birbirlerini yerler.

"Onu bana teslim etseler kör testere ile keserim." diyenler var birbirlerine. "Onu bana teslim etseler kör testere ile keserim." diyenler var birbirlerine.

Öyle dersen o zaman birlik beraberlik olmaz. Resûlullah'ın tavsiyesine uyarsak o zaman olur. Öyle dersen o zaman birlik beraberlik olmaz. Resûlullah'ın tavsiyesine uyarsak o zaman olur.

Ehl-i kıble ise aleyhinde söz söylemeyeceksin, aleyhinde konuşmayacaksın, iyiliğini göreceksin. Ehl-i kıble ise aleyhinde söz söylemeyeceksin, aleyhinde konuşmayacaksın, iyiliğini göreceksin.

Resûlullah; köpek için bile; "Dişleri ne kadar güzel." demiş. Resûlullah; köpek için bile; "Dişleri ne kadar güzel." demiş.

İyi tarafını hiç bulamayacak mısın? İyi taraflarını say, say, say. Söz zaten biter. İyi tarafını hiç bulamayacak mısın?

İyi taraflarını say, say, say. Söz zaten biter.
Şeytan insanı dürtüyor; illa aleyhte konuşturmak istiyor.Şeytan insanı dürtüyor; illa aleyhte konuşturmak istiyor. Bir mecliste birisini çekiştirmek, gıybet etmek öyle zevkli oluyor ki. Bir mecliste birisini çekiştirmek, gıybet etmek öyle zevkli oluyor ki.

Sekiz on kişi bir meclise oturur, birazcık durur, bir iki yutkunurlar,Sekiz on kişi bir meclise oturur, birazcık durur, bir iki yutkunurlar, ondan sonra bir şahsın adını ortaya atarlar, onu çekiştirirler.ondan sonra bir şahsın adını ortaya atarlar, onu çekiştirirler. Çok tatlı gelir. Neden? Şeytan o kötü ameli süslüyor, yağlıyor, ballıyor, Çok tatlı gelir.

Neden?

Şeytan o kötü ameli süslüyor, yağlıyor, ballıyor,
insana hoş gösteriyor da ondan yaptırıyor. insana hoş gösteriyor da ondan yaptırıyor. Kötü olduğunu bilse insanlar yanına yanaşmazlar. Kötü olduğunu bilse insanlar yanına yanaşmazlar.

Şairin birisi demiş ki; "Ah keşke, her günahın şu içki günahı gibi sarhoşluğu olsaydı!" Şairin birisi demiş ki;

"Ah keşke, her günahın şu içki günahı gibi sarhoşluğu olsaydı!"

İçki içiyorsun, sarhoş oluyorsun. O zaman herkes biliyor; İçki içiyorsun, sarhoş oluyorsun. O zaman herkes biliyor;

"Bak şu sarhoşa yerinde duramıyor, sallanıyor, abuk sabuk konuşuyor." diyor. "Bak şu sarhoşa yerinde duramıyor, sallanıyor, abuk sabuk konuşuyor." diyor.

"Her günahın böyle sarhoşluğu olsaydı; gıybet ettin, sarhoşluğu olsaydı; "Her günahın böyle sarhoşluğu olsaydı; gıybet ettin, sarhoşluğu olsaydı; yalan söyledin, sarhoşluğu olsaydı; aldattın, sarhoşluğu olsaydı;yalan söyledin, sarhoşluğu olsaydı; aldattın, sarhoşluğu olsaydı; zulmettin, sarhoşluğu olsaydı; o zaman kimin ayık dolaştığını görürdün?" diyor. zulmettin, sarhoşluğu olsaydı; o zaman kimin ayık dolaştığını görürdün?" diyor.

Herkes etrafta salım salım sallanıyor. O gözle bakarsan, o zaman herkes sarhoş. Herkes etrafta salım salım sallanıyor. O gözle bakarsan, o zaman herkes sarhoş. Çünkü hepsi günahların içinde. Çünkü hepsi günahların içinde.

Allahu Teâlâ hazretleri, kendi günahıyla meşgul olup Allahu Teâlâ hazretleri, kendi günahıyla meşgul olup başkasının günahıyla uğraşmaya yönelmeyen kimselerden eylesin. başkasının günahıyla uğraşmaya yönelmeyen kimselerden eylesin.

Kendi kusurumuz yok mu? Dünya kadar kusurumuz vardır. Kendi kusurlarımızı tespit etsek de; Kendi kusurumuz yok mu?

Dünya kadar kusurumuz vardır. Kendi kusurlarımızı tespit etsek de;

"Benim şu kusurum var. Ben bunu bir daha işlemeyeyim. "Benim şu kusurum var. Ben bunu bir daha işlemeyeyim. Kendime, attığım adıma dikkat edeyim." desek, her gün bir kusurumuzu düzeltsek,Kendime, attığım adıma dikkat edeyim." desek, her gün bir kusurumuzu düzeltsek, -koca bir ömür yaşıyoruz; altmış, yetmiş, seksen yıl -koca bir ömür yaşıyoruz; altmış, yetmiş, seksen yıl - sonuna doğru melek gibi olmamız, melekleşmemiz lazım. - sonuna doğru melek gibi olmamız, melekleşmemiz lazım.

Ama hiç kendi huyumuza bakmayız. Ama hiç kendi huyumuza bakmayız. Kendi gözümüzün önündeki çöpü görmeyiz, karşımızdakinin küçük bir kusurunu görürüz. Kendi gözümüzün önündeki çöpü görmeyiz, karşımızdakinin küçük bir kusurunu görürüz.

Bundan sonra inşaallah ehl-i kıbleden dilimizi çekelim.Bundan sonra inşaallah ehl-i kıbleden dilimizi çekelim. Buyur; kafirler, müşrikler hakkında ne söyleyeceksen söyle. Onlar hakkında konuş. Buyur; kafirler, müşrikler hakkında ne söyleyeceksen söyle. Onlar hakkında konuş. Dilini o sahada kullan. Müslümana kahramanlık yapma.Dilini o sahada kullan. Müslümana kahramanlık yapma. Bir cümlelik dilinle onu perişan etmeyi mârifet sanma. Sanmayalım. Bir cümlelik dilinle onu perişan etmeyi mârifet sanma. Sanmayalım.

Birbirimizin lehinde konuşalım, iyi taraflarını söyleyelim. İyi taraflarını söylemek iyiliğe teşvik olur. Birbirimizin lehinde konuşalım, iyi taraflarını söyleyelim. İyi taraflarını söylemek iyiliğe teşvik olur. Bir kimsenin iyiliğini söylersin söylersin, hatta ona iyiymiş gibi muamele yaparsın, o da iyileşir.Bir kimsenin iyiliğini söylersin söylersin, hatta ona iyiymiş gibi muamele yaparsın, o da iyileşir. Kötüymüş gibi muamele yaparsan olmaz. Kötüymüş gibi muamele yaparsan olmaz.

Ben bazen hayret ediyorum, bakıyorum; benim gül gibi geçindiğim, iyi gördüğüm bazı kimseler var, Ben bazen hayret ediyorum, bakıyorum; benim gül gibi geçindiğim, iyi gördüğüm bazı kimseler var, başkalarıyla kanlı bıçaklı. Birbirlerine ters ters girişmişler.başkalarıyla kanlı bıçaklı. Birbirlerine ters ters girişmişler. O daima onun kusurunu görmüş.O daima onun kusurunu görmüş. Halbuki geçimli bir insan, iyi bir insan ama işe ters başladıkları için bir türlü düzeltemiyorlar. Halbuki geçimli bir insan, iyi bir insan ama işe ters başladıkları için bir türlü düzeltemiyorlar.

Demek ki insanları iyi tarafından görüp de öyle yanaşınca,Demek ki insanları iyi tarafından görüp de öyle yanaşınca, insan onların da iyileşmesine vesile oluyor. insan onların da iyileşmesine vesile oluyor. "Onun kusurunu söylemedin." diye bir zarar etmiyorsun. "Onun kusurunu söylemedin." diye bir zarar etmiyorsun.

O insan yavaş yavaş kurtuluyor. Mânevî bereketi, sevabı da ayrı. O insan yavaş yavaş kurtuluyor. Mânevî bereketi, sevabı da ayrı.

Rahime'llâhu abden tekelleme fe-ğanime ev sekete fe-selime. Rahime'llâhu abden tekelleme fe-ğanime ev sekete fe-selime.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz yine dua ediyor: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz yine dua ediyor:

"Allahu Teâlâ hazretleri şu kulu rahmetine erdirsin, rahmetine gark etsin, ona rahmet eylesin ki.""Allahu Teâlâ hazretleri şu kulu rahmetine erdirsin, rahmetine gark etsin, ona rahmet eylesin ki." Tekelleme fe-ğanime. "Konuşur ve ganimet elde eder."Tekelleme fe-ğanime. "Konuşur ve ganimet elde eder." Ev sekete fe-selime. "Veyahut susar, selamette olur." Ev sekete fe-selime. "Veyahut susar, selamette olur."

Konuşur, ganimet elde eder, ne demek? Konuştuğu zaman hayır söyler. Konuşur, ganimet elde eder, ne demek?

Konuştuğu zaman hayır söyler.
Hayır söylediği için sevap kazanır. Sanki bir düşman ülkesinde bir düşmanla çarpışmış da Hayır söylediği için sevap kazanır. Sanki bir düşman ülkesinde bir düşmanla çarpışmış da onun malını ganimet almış gibi büyük ecirlere nâil olur. onun malını ganimet almış gibi büyük ecirlere nâil olur.

Böylece konuştu, kazandı. Konuşup kazanır. Böylece konuştu, kazandı. Konuşup kazanır.

Veyahut da susar, selime "selamette olur." Veyahut da susar, selime "selamette olur."

Çünkü insan yersiz konuştuğu zaman günaha girer. Çünkü insan yersiz konuştuğu zaman günaha girer. Günaha girdi mi, onun muhakkak cezasını görecek. Günaha girdi mi, onun muhakkak cezasını görecek. Yersiz konuştuğu zaman ya birisinin kalbini kıracak, onu incitecek; Yersiz konuştuğu zaman ya birisinin kalbini kıracak, onu incitecek; veyahut iftira edecek, gıybet edecek, dedikodu yapacak, söz taşıyıcılık yapacak;veyahut iftira edecek, gıybet edecek, dedikodu yapacak, söz taşıyıcılık yapacak; veyahut da karşı taraftakini kızdıracak, kendisinin başını derde sokacak. veyahut da karşı taraftakini kızdıracak, kendisinin başını derde sokacak.

"Bülbülün çektiği dili belasıdır." derler. Bülbülü, öten kuşları neden kafese koyuyorlar? "Bülbülün çektiği dili belasıdır." derler.

Bülbülü, öten kuşları neden kafese koyuyorlar?

"Dilinin belası." diyorlar, "Güzel ötüyor." diye yakalıyorlar, kafesin içine sokuyorlar. "Dilinin belası." diyorlar, "Güzel ötüyor." diye yakalıyorlar, kafesin içine sokuyorlar.

Onun için insan bu ölçü ile hareket etmeli. Konuştuğu zaman kâr edeceği sözü söylemeli. Onun için insan bu ölçü ile hareket etmeli. Konuştuğu zaman kâr edeceği sözü söylemeli. Yahut da susmalı; o zaman günahlardan selamette olmalı. Yahut da susmalı; o zaman günahlardan selamette olmalı.

Burada büyük alimlerden birisinden naklederek bir ölçü veriyor: Burada büyük alimlerden birisinden naklederek bir ölçü veriyor:

Bir kimse ne zaman konuşmalı? En lâ tetekelleme izâ'şteheyte en tetekelleme. Bir kimse ne zaman konuşmalı?

En lâ tetekelleme izâ'şteheyte en tetekelleme.
"Konuşmak içinden geldiği zaman, konuşmak hevesi, arzusu içine geldiği zaman konuşma!" "Konuşmak içinden geldiği zaman, konuşmak hevesi, arzusu içine geldiği zaman konuşma!"

Çünkü kendin heves ediyorsun, istiyorsun. O içinden gelen hevesten dolayı konuşma. Çünkü kendin heves ediyorsun, istiyorsun. O içinden gelen hevesten dolayı konuşma.

Ve âharu en lâ yetekelleme illâ fî mâ'i sekete anhü asayte. Ve âharu en lâ yetekelleme illâ fî mâ'i sekete anhü asayte. "Veyahut da, sustuğun zaman Allah'a âsi olacaksın,"Veyahut da, sustuğun zaman Allah'a âsi olacaksın, bir günah işlenecek, 'Sustun.' diye sana hesap soracaklar.bir günah işlenecek, 'Sustun.' diye sana hesap soracaklar. 'Niye orada sustun? Tam hakkı söylemek sırasıydı. Gel bakalım buraya! 'Niye orada sustun? Tam hakkı söylemek sırasıydı. Gel bakalım buraya! Senin dilin yok muydu? Niye o hak sözü orada söylemedin?' diyecekleri bir yerde konuş." Senin dilin yok muydu? Niye o hak sözü orada söylemedin?' diyecekleri bir yerde konuş."

Kendi içinden gelen nefsanî bir arzu ile; "Konuşayım da herkes bana hayran kalsın." diye konuşma. Kendi içinden gelen nefsanî bir arzu ile; "Konuşayım da herkes bana hayran kalsın." diye konuşma.

Konuşmadığın takdirde âhirette, yakana yapışılacağı; "Niye o zaman söylemedin?" Konuşmadığın takdirde âhirette, yakana yapışılacağı; "Niye o zaman söylemedin?" denileceği durumda konuş. denileceği durumda konuş.

Konuşmadığı zaman insanın yakasına nasıl yapışırlar? Konuşmadığı zaman insanın yakasına nasıl yapışırlar?

Bir hadiseye şahit olur. Şu haklıdır, ötekisi haksızdır. Bir hadiseye şahit olur. Şu haklıdır, ötekisi haksızdır. Ama o haksız adamın adamları vardır; rüşvet yedirir, şöyle yapar, böyle yapar,Ama o haksız adamın adamları vardır; rüşvet yedirir, şöyle yapar, böyle yapar, öteki zavallı mazlumun tepesine çıkar. öteki zavallı mazlumun tepesine çıkar.

Sen şahitsin ki o haklı, bu haksız. Ama bunun nüfuzu var, etrafında bir sürü amelesi var.Sen şahitsin ki o haklı, bu haksız. Ama bunun nüfuzu var, etrafında bir sürü amelesi var. Gidip şahitlik yapıversen; "Ben bunu gördüm, bu haklı, bu haksız;Gidip şahitlik yapıversen;

"Ben bunu gördüm, bu haklı, bu haksız;
bu bunu aldatmaya çalışıyor, ezmeye çalışıyor." desen kurtulacak. bu bunu aldatmaya çalışıyor, ezmeye çalışıyor." desen kurtulacak.

Söylemedin. "Gel o zaman. Sen bu hadiseyi gördün de niye söylemedin, niye sustun?" derler. Söylemedin.

"Gel o zaman. Sen bu hadiseyi gördün de niye söylemedin, niye sustun?" derler.

"Hak sözü söyleyecek yerde susan kimse, dilsiz şeytandır." diyor Peygamber Efendimiz. "Hak sözü söyleyecek yerde susan kimse, dilsiz şeytandır." diyor Peygamber Efendimiz.

Hakkı söyleyeceksin. Bâtıl konuşuluyor, konuşuluyor, konuşuluyor; Hakkı söyleyeceksin. Bâtıl konuşuluyor, konuşuluyor, konuşuluyor; hiç hakkı söyleyen bir adam çıkmıyor. hiç hakkı söyleyen bir adam çıkmıyor.

Koskoca bir mecliste yüz elli tane adam oraya dolmuş;Koskoca bir mecliste yüz elli tane adam oraya dolmuş; hep çıkıyorlar, bâtıl konuşuyorlar. hep çıkıyorlar, bâtıl konuşuyorlar. Yok mu bir babayiğit, sözüne sâdık bir erkek çıksın da hakkı söylesin. Yok mu bir babayiğit, sözüne sâdık bir erkek çıksın da hakkı söylesin.

"Yahu siz ne yapıyorsunuz? Söylediğiniz yanlış, işin gerçeği şudur, hak şudur!" diyebilsin. "Yahu siz ne yapıyorsunuz? Söylediğiniz yanlış, işin gerçeği şudur, hak şudur!" diyebilsin.

Tabi bunun da ölçüsü var; canına bir zarar gelecekse o zaman söylemeyebilirsin. Tabi bunun da ölçüsü var; canına bir zarar gelecekse o zaman söylemeyebilirsin. Ama her şeyin usûlü ile hakkı söylemek lazım.Ama her şeyin usûlü ile hakkı söylemek lazım. Hakkı söyleyecek yerde susarsan o zaman hesaba çekerler. Hakkı söyleyecek yerde susarsan o zaman hesaba çekerler.

Rahime'llâhu'mraen keffe lisânehû an a'râdı'l-müslimîn. Rahime'llâhu'mraen keffe lisânehû an a'râdı'l-müslimîn. "Allah o kişiye rahmet eylesin, rahmetine onu mazhar eylesin ki "Allah o kişiye rahmet eylesin, rahmetine onu mazhar eylesin ki müslümanların şereflerinden dilini tutuyor." müslümanların şereflerinden dilini tutuyor."

Şereflerine zarar verdirtmiyor, diline hâkim oluyor. Şereflerine zarar verdirtmiyor, diline hâkim oluyor.

Demek ki Peygamber Efendimiz; konuştuğu zaman onun bunun ırzına, şerefine, Demek ki Peygamber Efendimiz; konuştuğu zaman onun bunun ırzına, şerefine, haysiyetine dokunacak sözler söylememeyi tavsiye ediyor ve ona dua ediyor. haysiyetine dokunacak sözler söylememeyi tavsiye ediyor ve ona dua ediyor.

Demek ki bir kimseyi küçük düşürecek söz söylemeyeceğiz. Demek ki bir kimseyi küçük düşürecek söz söylemeyeceğiz.

Yukarıdaki hadîs-i şerifte; "Kıble ehli, kıbleye yönelen insanlar." demişti, burada;Yukarıdaki hadîs-i şerifte; "Kıble ehli, kıbleye yönelen insanlar." demişti, burada; "müslümanlar, müslümanların ırzları" dedi. "müslümanlar, müslümanların ırzları" dedi.

Irz demek, bizim Türkçe'deki gibi sadece "namus" demek değil; "şeref, haysiyet" demek. Irz demek, bizim Türkçe'deki gibi sadece "namus" demek değil; "şeref, haysiyet" demek.

Bir kimsenin haysiyetine dokunacak, onu kıracak, üzecek, Bir kimsenin haysiyetine dokunacak, onu kıracak, üzecek, küçük düşürecek her şey onun ırzına bir çeşit tecavüzdür. küçük düşürecek her şey onun ırzına bir çeşit tecavüzdür. Arapça'da mâna budur. Arapça'da mâna budur.

"Müslümanların haysiyet ve şereflerine tecavüz etmekten dilini men eyleyen, "Müslümanların haysiyet ve şereflerine tecavüz etmekten dilini men eyleyen, tutabilen kimseye Allah rahmetini ihsan eylesin, o kulu rahmetine gark etsin." diyor. tutabilen kimseye Allah rahmetini ihsan eylesin, o kulu rahmetine gark etsin." diyor.

Lâ tehillu şefâatî. Bakın, ne kadar büyük tehdit ki bizi dilimizi kullanma konusunda Lâ tehillu şefâatî.

Bakın, ne kadar büyük tehdit ki bizi dilimizi kullanma konusunda
ne kadar uyanık tutmaya sevk edecek. ne kadar uyanık tutmaya sevk edecek.

Lâ tehillu. "Helal olmaz." Şefâatî. "Benim şefaatim." Lâ tehillu. "Helal olmaz." Şefâatî. "Benim şefaatim."

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz en büyük şefaati edecek;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz en büyük şefaati edecek; müteaddit yerlerde şefaat edecek. müteaddit yerlerde şefaat edecek.

Bazı kimseler duyuyorum ki şefaati inkâr ediyorlarmış. Bazı kimseler duyuyorum ki şefaati inkâr ediyorlarmış. Neye dayanarak inkâr ederler, nasıl inkâr ederler, akıl almaz! Neye dayanarak inkâr ederler, nasıl inkâr ederler, akıl almaz!

Her gün okudukları Âyete'l-Kürsî'de "Kimse şefaat edemez, illâ bi iznihî." diyor. Her gün okudukları Âyete'l-Kürsî'de "Kimse şefaat edemez, illâ bi iznihî." diyor.

İzin verdiği kimseler olduğu oradan çıkmıyor mu? İzin verdiği kimseler olduğu oradan çıkmıyor mu?

Şefaate dair pek çok âyet-i kerîme var. Şefaate dair pek çok âyet-i kerîme var.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in kendisinin bizzat Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in kendisinin bizzat müteaddit yerlerde şefaati olacak. müteaddit yerlerde şefaati olacak.

Bir kere mahşer halkı hesabı beklemekten bunalacaklar.Bir kere mahşer halkı hesabı beklemekten bunalacaklar. O mahşerde hesabın beklenmesi o kadar ağır gelecek ki; O mahşerde hesabın beklenmesi o kadar ağır gelecek ki;

"Hesap görülsün de cennete gideceksek cennete, "Hesap görülsün de cennete gideceksek cennete, cehenneme gideceksek cehenneme gidelim!" demeye başlayacaklar. cehenneme gideceksek cehenneme gidelim!" demeye başlayacaklar. Hesabın başlaması için şefaati olacak. Müslümanların bağışlanması için şefaati olacak.Hesabın başlaması için şefaati olacak. Müslümanların bağışlanması için şefaati olacak. Cehennemi hak edip cehenneme girmişler için şefaati olacak. Cehennemi hak edip cehenneme girmişler için şefaati olacak.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazineler hazinesi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazineler hazinesi. Öyle bir peygambere ümmet olmamızın şükrünü hiçbir şekilde ödeyemeyiz. Öyle bir peygambere ümmet olmamızın şükrünü hiçbir şekilde ödeyemeyiz.

Bir tek çare var; sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılmak, onun ümmetine faydalı olmak,Bir tek çare var; sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılmak, onun ümmetine faydalı olmak, onun yolunda şaşmadan muhabbetle yürümek. onun yolunda şaşmadan muhabbetle yürümek.

O kadar büyük bir nimete sahibiz ki eski devirlerin peygamberleri; O kadar büyük bir nimete sahibiz ki eski devirlerin peygamberleri;

"Keşke âhir zamanda gelseydik de "Keşke âhir zamanda gelseydik de o mübarek peygamberin ümmeti olsaydık!" diye temenni etmişler. o mübarek peygamberin ümmeti olsaydık!" diye temenni etmişler.

Çünkü Peygamber Efendimiz'in şânı daha öncelerden beri biliniyordu: Çünkü Peygamber Efendimiz'in şânı daha öncelerden beri biliniyordu:

"Şöyle bir peygamber gelecek." diye bütün ârifler, kâmil kimseler, hepsi biliyorlardı. "Şöyle bir peygamber gelecek." diye bütün ârifler, kâmil kimseler, hepsi biliyorlardı.

Allahu Teâlâ hazretlerinin kendisini seyyidü'l-evvelin ve'l-âhirin;Allahu Teâlâ hazretlerinin kendisini seyyidü'l-evvelin ve'l-âhirin; evvellerin ve âhirlerin, evvelkilerin ve sonrakilerin efendisi kılacağı, evvellerin ve âhirlerin, evvelkilerin ve sonrakilerin efendisi kılacağı, insanların en yüksek mertebelisi bir peygamber geleceğini hepsi biliyordu.insanların en yüksek mertebelisi bir peygamber geleceğini hepsi biliyordu. Hepsi de temenni ediyorlardı. Kendileri de peygamberHepsi de temenni ediyorlardı. Kendileri de peygamber ama bizim Peygamberimiz'in ümmetinden olmayı temenni ediyorlardı. ama bizim Peygamberimiz'in ümmetinden olmayı temenni ediyorlardı.

Ne kadar büyük bir devlete sahibiz elhamdülillah!Ne kadar büyük bir devlete sahibiz elhamdülillah! Ne kadar büyük bir nimete sahibiz de farkında değiliz! Ne kadar büyük bir nimete sahibiz de farkında değiliz!

"Şefaatim o kimseye helal olmaz." diyor. Kime? "Şefaatim o kimseye helal olmaz." diyor.

Kime?

Bi-ta'ânin ve lâ li'l-le'ânin. "Tan edici kimselere şefaatim helal olmaz. Bi-ta'ânin ve lâ li'l-le'ânin. "Tan edici kimselere şefaatim helal olmaz. Lanet edici kimselere şefaatim helal olmaz." İki zümre zikrediyor. Lanet edici kimselere şefaatim helal olmaz."

İki zümre zikrediyor.

Birisi ta'ân, mübalağa-i ism-i fâil ile, "tan edici" demek.Birisi ta'ân, mübalağa-i ism-i fâil ile, "tan edici" demek. "Onun bunun haysiyetine, şerefine dokunacak, onları kötüleyecek, kusurlarını ifade edecek, "Onun bunun haysiyetine, şerefine dokunacak, onları kötüleyecek, kusurlarını ifade edecek, kalbini kıracak, mütecavizâne konuşmak, tan etmek." kalbini kıracak, mütecavizâne konuşmak, tan etmek."

"Filanca kimse filanca kimseye ta'n etti." deriz. "Sözle hücum etmek" demek. "Filanca kimse filanca kimseye ta'n etti." deriz.

"Sözle hücum etmek" demek.

Ta'ân demek de, bunu meslek hâline getirmiş,Ta'ân demek de, bunu meslek hâline getirmiş, "mübalağa-i ism-i fâil" mübalağa ile işi gücü ona buna çatmak, hücum etmek,"mübalağa-i ism-i fâil" mübalağa ile işi gücü ona buna çatmak, hücum etmek, tan etmek, taş atmak, onu bunu diliyle incitmek. tan etmek, taş atmak, onu bunu diliyle incitmek.

Birisi ötekisine demiş ki; "Sen yazarken yılan dişi mi kullanıyorsun?" Birisi ötekisine demiş ki;

"Sen yazarken yılan dişi mi kullanıyorsun?"

Ne demek istiyor? Ne demek istiyor?

Yılanın dişinin ortasında bir delik varmış; ısırdığı zaman oradan zehrini akıtırmış. Yılanın dişinin ortasında bir delik varmış; ısırdığı zaman oradan zehrini akıtırmış.

"Sen sanki kalem ucu kullanmıyorsun, yılanın dişini kullanıyorsun."Sen sanki kalem ucu kullanmıyorsun, yılanın dişini kullanıyorsun. Yazdığında kağıdın üstüne zehir akıyor. Zehir zemberek!" Yazdığında kağıdın üstüne zehir akıyor. Zehir zemberek!"

Demek herkesi hicvediyor; herkesin ırzına, şerefine mütecavizâne konuşuyor. Demek herkesi hicvediyor; herkesin ırzına, şerefine mütecavizâne konuşuyor.

Sözü böyle olanlara Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; Sözü böyle olanlara Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; "Şefaatim helal olmaz." diyor. "Şefaatim helal olmaz." diyor.

"Şefaat etmem!" diyor. Başka? La'ân, çok lanet edici. "Şefaat etmem!" diyor.

Başka?

La'ân, çok lanet edici.

"Allah bunu kahretsin. Allah şunu kahretsin. Allah onu kahretsin!" "Allah bunu kahretsin. Allah şunu kahretsin. Allah onu kahretsin!"

Dur mübarek, ne oluyorsun? Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti geniş. Dur mübarek, ne oluyorsun?

Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti geniş.

Sen hiç günah işlemedin mi?Sen hiç günah işlemedin mi? Sen sanki baştan aşağıya gökten zembille inmiş, pak, sağlam bir insan mısın? Sen sanki baştan aşağıya gökten zembille inmiş, pak, sağlam bir insan mısın?

Hepimiz Allah'ın âciz, nâçiz, karıncadan değersiz bîçare kullarıyız. Hepimiz Allah'ın âciz, nâçiz, karıncadan değersiz bîçare kullarıyız. Hepimizin kusurları var. Bakarsın yarın bir tevbe eder, dur bakalım.Hepimizin kusurları var. Bakarsın yarın bir tevbe eder, dur bakalım. Ne lanet ediyorsun? Islahı için dua et! Ne lanet ediyorsun? Islahı için dua et!

"Yâ Rabbi! Şu kardeşimi ıslah et, doğru yola getir." de;"Yâ Rabbi! Şu kardeşimi ıslah et, doğru yola getir." de; doğru yola gelmesi için yalvar, yakar, gayret sarf et, uğraş, didin. doğru yola gelmesi için yalvar, yakar, gayret sarf et, uğraş, didin.

Nasıl olsa sen lanet etsen de etmesen de Allahu Teâlâ hazretleri istediğini yapacak. Nasıl olsa sen lanet etsen de etmesen de Allahu Teâlâ hazretleri istediğini yapacak. Ama iyiliğini istersen bir zarar etmezsin. Ama iyiliğini istersen bir zarar etmezsin.

"Hidayete gelsin, doğru yola gelsin yâ Rabbi!" deyiversen sen kâr edersin. "Hidayete gelsin, doğru yola gelsin yâ Rabbi!" deyiversen sen kâr edersin.

Onun için lanet edici, başkalarına dilimizle hücum edici olmayalım. Onun için lanet edici, başkalarına dilimizle hücum edici olmayalım. Bu huylar insanda meslek hâline gelirse şefaat-i peygamberiyyeden mahrum olma tehlikesi var. Bu huylar insanda meslek hâline gelirse şefaat-i peygamberiyyeden mahrum olma tehlikesi var.

Şu dil denilen şey çok önemli. Sabahleyin bütün âzâlar dile yalvarırlarmış: Şu dil denilen şey çok önemli. Sabahleyin bütün âzâlar dile yalvarırlarmış:

"Aman, ne olursun kendine dikkat et. "Aman, ne olursun kendine dikkat et. Sen kendine dikkat etmeyip de günahlı şeyler yapınca hepimizin başı derde girer." Sen kendine dikkat etmeyip de günahlı şeyler yapınca hepimizin başı derde girer."

Bunlardan hep ince bir ders çıktı bize ki bundan sonra Bunlardan hep ince bir ders çıktı bize ki bundan sonra inşaallah içimizden gelen sözü hemen dışarıya vurmayacağız, inşaallah içimizden gelen sözü hemen dışarıya vurmayacağız, bir kontrolden geçireceğiz, yutkunacağız. bir kontrolden geçireceğiz, yutkunacağız.

Diyorlar ki; "Boğazın birçok boğumlukları var. Diyorlar ki;

"Boğazın birçok boğumlukları var.
Bu nefes yukarı çıkıncaya kadar bir sürü boğumdan geçiyor.Bu nefes yukarı çıkıncaya kadar bir sürü boğumdan geçiyor. Her boğumda bir kere sözü dinlendirmek lazım." Ne demek? Her boğumda bir kere sözü dinlendirmek lazım."

Ne demek?

"İyice düşün de öyle söyle." demek. Ölç, biç, dikkat et, öyle söyle. "İyice düşün de öyle söyle." demek.

Ölç, biç, dikkat et, öyle söyle.
Zarar gelecekse, seni günaha sokacaksa, başına bir dert çıkaracaksa söyleme. Zarar gelecekse, seni günaha sokacaksa, başına bir dert çıkaracaksa söyleme. Hayırlı bir şey olacaksa, o zaman söylersin. Hayırlı bir şey olacaksa, o zaman söylersin.

"Ya hayır söyle, ya sus." "Ya hayır söyle, ya sus."

Rahime'llâhu racülen. "Allah şu kişiye rahmetini ihsan eylesin, onu rahmetine erdirsin,Rahime'llâhu racülen. "Allah şu kişiye rahmetini ihsan eylesin, onu rahmetine erdirsin, o kişiye rahmet eylesin ki." o kişiye rahmet eylesin ki." Tealleme ferîdaten. "Allah'ın farzlarından bir farzı öğrenmiş." Tealleme ferîdaten. "Allah'ın farzlarından bir farzı öğrenmiş."

Allah'ın farzı ya farz-ı ayn olur, ya farz-ı kifâye olur. Allah'ın farzı ya farz-ı ayn olur, ya farz-ı kifâye olur. Hangisi olursa olsun, bunlardan bir tanesini öğrenen bir kimseyeHangisi olursa olsun, bunlardan bir tanesini öğrenen bir kimseye Peygamber Efendimiz rahmetle dua ediyor.Peygamber Efendimiz rahmetle dua ediyor. Allah'ın farzlarından bir farzı öğrenen kimseye Allah rahmet eylesin. Allah'ın farzlarından bir farzı öğrenen kimseye Allah rahmet eylesin.

Ev ferîdateyni. "Veyahut iki farz öğrenmiş." Ev ferîdateyni. "Veyahut iki farz öğrenmiş."

Bir iki tane. Bundan maksat ne? Az bir şey olsa da kâfi. Bir iki tane.

Bundan maksat ne?

Az bir şey olsa da kâfi.

"Ben alim değilim, çok şey bilmiyorum." diyen bir insana da bunun faydası gelir. "Ben alim değilim, çok şey bilmiyorum." diyen bir insana da bunun faydası gelir.

İnsan iki şey öğrense; "Bir farz veya iki farz" diyor. İnsan iki şey öğrense; "Bir farz veya iki farz" diyor.

Ev amile bi-himâ. Buradaki ev 've' mânasına. "Ve bununla amel etse." Ev amile bi-himâ.

Buradaki ev 've' mânasına.

"Ve bununla amel etse."
Allah'ın bir farzı öğrendi veya iki farzını öğrendi. Bununla amel etse. Allah'ın bir farzı öğrendi veya iki farzını öğrendi. Bununla amel etse.

Mesela şu dili Allah'ın rızasına uygun kullanmayı öğrendik, Mesela şu dili Allah'ın rızasına uygun kullanmayı öğrendik, bundan sonra bununla amel ettik. bundan sonra bununla amel ettik.

Ev allemehümâ. "Veyahut bu öğrendiği farzları başkalarına öğretse." Ev allemehümâ. "Veyahut bu öğrendiği farzları başkalarına öğretse."

"Kimse benim sözümü dinlemez!" Dinlerler. Hiç dinlemezse evine gittiğin zaman "Kimse benim sözümü dinlemez!"

Dinlerler.

Hiç dinlemezse evine gittiğin zaman
çoluk çocuğun dinler.çoluk çocuğun dinler. Çocuğuna, hanımına söylersin hiç kimseye söylemezsen. Çocuğuna, hanımına söylersin hiç kimseye söylemezsen.

"Bir başkasına öğretse." Kime? Allemehümâ men ya'melu bi-himâ. "Bir başkasına öğretse."

Kime?

Allemehümâ men ya'melu bi-himâ.
"Bu öğrendiği şeyleri tutabilecek, o işleri yapabilecek kimselere onu öğretse"Bu öğrendiği şeyleri tutabilecek, o işleri yapabilecek kimselere onu öğretse o kimselere Allah rahmet eylesin." o kimselere Allah rahmet eylesin."

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

Demek ki buradan ne çıkıyor? Demek ki buradan ne çıkıyor?

Allah'ın dininin emirlerini öğrenmemiz lazım. Allah'ın dininin emirlerini öğrenmemiz lazım. Bir tanecik de olsa, bir farz da olsa, iki tanecik de olsa bunu öğrenmemiz lazım, bir. Bir tanecik de olsa, bir farz da olsa, iki tanecik de olsa bunu öğrenmemiz lazım, bir. Öğrendiğimizi kendi hayatımızda tatbik etmemiz lazım, iki. Öğrendiğimizi kendi hayatımızda tatbik etmemiz lazım, iki. Bunu tatbik edebilmesi mümkün, muhtemel olan başka kimselere de öğretmemiz lazım, üç. Bunu tatbik edebilmesi mümkün, muhtemel olan başka kimselere de öğretmemiz lazım, üç.

Böyle olursa Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Böyle olursa Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in duasına mazhar oluruz ki o sultan dua etsin de o dua kabul olmaz mı? duasına mazhar oluruz ki o sultan dua etsin de o dua kabul olmaz mı?

Mesela "Ananın, babanın duası reddolunmaz." deniliyor. Mesela "Ananın, babanın duası reddolunmaz." deniliyor.

"Müslüman kardeşin müslüman kardeşine gıyabında "Müslüman kardeşin müslüman kardeşine gıyabında onun arkasından yaptığı hayır dua kabul olur." deniliyor. onun arkasından yaptığı hayır dua kabul olur." deniliyor.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz rahmet talep ediyor, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz rahmet talep ediyor, rahmet için dua ediyor da o kabul olunmaz olur mu? rahmet için dua ediyor da o kabul olunmaz olur mu?

Hemen anında insan feyzini, faydasını görür. Hemen anında insan feyzini, faydasını görür.

O halde ilimleri de alıcı gözle, dikkatli kulakla dinlemeliyiz O halde ilimleri de alıcı gözle, dikkatli kulakla dinlemeliyiz ve ondan sonra onu başkalarına nakletmeliyiz. ve ondan sonra onu başkalarına nakletmeliyiz.

Farzların başında ilmihal bilgisi gelir. Farzların başında ilmihal bilgisi gelir. İlmihal, "insana günlük hayatında her zaman lazım olacak bilgiler" demek. İlmihal, "insana günlük hayatında her zaman lazım olacak bilgiler" demek. İlmihal bilgilerini öğrenmek farz-ı ayn'dır. İlmihal bilgilerini öğrenmek farz-ı ayn'dır.

Ne demek? İlmihalin içindeki malumatı bilmek her müslümana farzdır. Ne demek?

İlmihalin içindeki malumatı bilmek her müslümana farzdır.

"Efendim ben alim değilim ki esnafım, işçiyim!" Ne olursan ol. "Efendim ben alim değilim ki esnafım, işçiyim!"

Ne olursan ol.

Mâ lâ budde min hudur. İlmihal bilgisinden hiç mazeret yok. İlmihali bileceksin. Mâ lâ budde min hudur.

İlmihal bilgisinden hiç mazeret yok. İlmihali bileceksin.

Namaz nasıl kılınır, namazı neler bozar, abdest nasıl alınır,Namaz nasıl kılınır, namazı neler bozar, abdest nasıl alınır, gusül icap ederse gusül abdesti nasıl alınır, hangi hallerde gusül icap eder? gusül icap ederse gusül abdesti nasıl alınır, hangi hallerde gusül icap eder?

Öyle insanlar var ki aklınız durur, bilmiyorlar. Öyle insanlar var ki aklınız durur, bilmiyorlar. Mevkiini, rütbesini söylemeyeyim. Birisi bir yere gitmiş, Mevkiini, rütbesini söylemeyeyim. Birisi bir yere gitmiş, besmeleyi görmüş de ne olduğunu bilememiş. besmeleyi görmüş de ne olduğunu bilememiş.

"Suç bu." diyor. "Bu besmeledir." diyorlar. "Nedir bunun mânası?" "Suç bu." diyor.

"Bu besmeledir." diyorlar.

"Nedir bunun mânası?"

"'Bu işe Rahmân ve Rahîm olan Allahu Teâlâ hazretlerinin adıyla başlarım.'"'Bu işe Rahmân ve Rahîm olan Allahu Teâlâ hazretlerinin adıyla başlarım.' mânasına gelir." diyorlar. mânasına gelir." diyorlar.

"Öyleyse suç değilmiş!" diyor. "Öyleyse suç değilmiş!" diyor.

Yoksa besmeleden dolayı adamı yakalayıp alıp götürecek.Yoksa besmeleden dolayı adamı yakalayıp alıp götürecek. Şaştım kaldım. Besmeleyi bilmeyecek kadar cahil düşmüş insan. Şaştım kaldım. Besmeleyi bilmeyecek kadar cahil düşmüş insan.

Demek ki o, ne zaman gusül icap eder, onu da bilmez; namaz nasıl kılınacak, onu da bilmez. Demek ki o, ne zaman gusül icap eder, onu da bilmez; namaz nasıl kılınacak, onu da bilmez.

Hiç unutmuyorum. Almanya'dan bir işçi kardeşimiz gelmiş, Hiç unutmuyorum. Almanya'dan bir işçi kardeşimiz gelmiş, Harem-i Şerîf'te, kravat boynunda, ceket sırtında, elinde bavul, Harem-i Şerîf'te, kravat boynunda, ceket sırtında, elinde bavul, beni gördü, hemen sevindi, yanıma geldi. beni gördü, hemen sevindi, yanıma geldi.

"Selamün aleyküm." "Aleyküm selam." "Ben haccetmeye geldim." dedi. "Selamün aleyküm."

"Aleyküm selam."

"Ben haccetmeye geldim." dedi.

Haccetmeye gelen adam Harem-i Şerîf'e ceketle, kravatla, paltoyla giremez ki...Haccetmeye gelen adam Harem-i Şerîf'e ceketle, kravatla, paltoyla giremez ki... Orası mukaddes mahal. Onun hududu var. Orası mukaddes mahal. Onun hududu var. O huduttan beri tarafa ihramsız girersen cezaya layıksın, cinayet işliyorsun. O huduttan beri tarafa ihramsız girersen cezaya layıksın, cinayet işliyorsun. Haccın cinayetlerinden birisi o. Oraya öyle girilir mi?Haccın cinayetlerinden birisi o.

Oraya öyle girilir mi?
Ne kadar cahil! Ne kadar cahil!

İyi niyetli; Almanya'dan haccetmeye gelmiş. Parası var.İyi niyetli; Almanya'dan haccetmeye gelmiş. Parası var. Alnının teriyle çalışmış, kazanmış. Helal olsun, Allah kabul etsin. Atlamış uçağa, gelmiş. Alnının teriyle çalışmış, kazanmış. Helal olsun, Allah kabul etsin. Atlamış uçağa, gelmiş.

Ama Harem-i Şerif'e kadar turist gibi elinde bavul öyle girmiş. Ama Harem-i Şerif'e kadar turist gibi elinde bavul öyle girmiş.

Bir başkasını gördük; albay. Arafat'ta biz dua için hazırlık yapıyoruz. Bir başkasını gördük; albay. Arafat'ta biz dua için hazırlık yapıyoruz. Herkes ihram giymiş. Çadırların arasındaki çeşmenin üstüne aynayı dayamış, Herkes ihram giymiş. Çadırların arasındaki çeşmenin üstüne aynayı dayamış, boyuna sakalını köpürtüyor.boyuna sakalını köpürtüyor. Elinde ustura. Orada tıraş olacak. Elinde ustura. Orada tıraş olacak.

"Yahu, olmaz. Bu hac bir ibadettir. Bu ibadetin bir usûlü, erkânı var. "Yahu, olmaz. Bu hac bir ibadettir. Bu ibadetin bir usûlü, erkânı var. Burada tıraş olursan şöyle cezası var, böyle cezası var." dedik. Burada tıraş olursan şöyle cezası var, böyle cezası var." dedik.

"Öyle şeyi benim aklım almaz." dedi. "Sen bilirsin o zaman." dedik. "Öyle şeyi benim aklım almaz." dedi.

"Sen bilirsin o zaman." dedik.

İbadetleri değiştirecek misin? İbadetleri değiştirecek misin?

Orada hac yapan bir insan kılını koparamaz; orası muhterem bir mahal. Orada hac yapan bir insan kılını koparamaz; orası muhterem bir mahal.

O mahal öyle müthiş bir mahal ki kılını koparttın mı cezaya müstehaksın. O mahal öyle müthiş bir mahal ki kılını koparttın mı cezaya müstehaksın. Boynunu bükeceksin, o kefen gibi beyaz şeylere sarılacaksın, Boynunu bükeceksin, o kefen gibi beyaz şeylere sarılacaksın, orası yalvarma yakarma mahalli. Süslenme mahalli değil ki... orası yalvarma yakarma mahalli. Süslenme mahalli değil ki...

Saçın, başın dağılacak, boynun bükülecek.Saçın, başın dağılacak, boynun bükülecek. Orası; "Yâ Rabbi! Ben senin dergâhına geldim, dilenci gibi geldim, kefene sarılmış ölü gibi geldim.Orası;

"Yâ Rabbi! Ben senin dergâhına geldim, dilenci gibi geldim, kefene sarılmış ölü gibi geldim.
Hiçbir şeyim yok; ancak senin rahmetine bel bağladım." diye boyun bükme yeri. Hiçbir şeyim yok; ancak senin rahmetine bel bağladım." diye boyun bükme yeri.

Sen orada süslen, püslen, emre aykırı hareket et; olmaz! Sen orada süslen, püslen, emre aykırı hareket et; olmaz!

Şu benim hayatımdan geçmiş birkaç misal mübalağa değil, bu misaller gösteriyor kiŞu benim hayatımdan geçmiş birkaç misal mübalağa değil, bu misaller gösteriyor ki şu hadîs-i şerîfin ifade ettiği şekilde hareket etmek zorundayız. şu hadîs-i şerîfin ifade ettiği şekilde hareket etmek zorundayız.

Müslümancıklar, zavallılar, acıyorum da, çok cahil kalmışlar. Müslümancıklar, zavallılar, acıyorum da, çok cahil kalmışlar. O kadar cahil kalmış ki; "Peygamberin kim?" diyorsun, "Hz. Ali." diyor. O kadar cahil kalmış ki; "Peygamberin kim?" diyorsun, "Hz. Ali." diyor.

Hz. Ali bizim başımızın tâcıdır. Hz. Ali Efendimiz için canımızı veririz ama o peygamber değil;Hz. Ali bizim başımızın tâcıdır. Hz. Ali Efendimiz için canımızı veririz ama o peygamber değil; o Peygamber Efendimiz'in amcazâdesi ve damadı.o Peygamber Efendimiz'in amcazâdesi ve damadı. Onu da severiz ama peygamber o değil. Cahil.Onu da severiz ama peygamber o değil. Cahil. "Peygamberin kim?" diyorsun, "Hz. Ali." diyor. "Peygamberin kim?" diyorsun, "Hz. Ali." diyor.

"Peygamber Efendimiz nerede medfun?" diyorsun. "Peygamber Efendimiz nerede medfun?" diyorsun.

Tabi o dinin ahkâmından değil ama Kâbe'nin içinde sanıyor. Tabi o dinin ahkâmından değil ama Kâbe'nin içinde sanıyor. Biz namaz kılarken, sanıyor ki Peygamber Efendimiz'e dönüp namaz kılıyoruz. Biz namaz kılarken, sanıyor ki Peygamber Efendimiz'e dönüp namaz kılıyoruz.

Öyle şey olur mu? Peygamber Efendimiz ta yedi yüz kilometre uzaktaÖyle şey olur mu?

Peygamber Efendimiz ta yedi yüz kilometre uzakta
Medine şehrindeki türbesinde istirahat eyliyor.Medine şehrindeki türbesinde istirahat eyliyor. Mekke-i Mükerreme, Kâbe başka. Kâbe, Beytullah. Mekke-i Mükerreme, Kâbe başka. Kâbe, Beytullah. Onun içinde kabir yok. Yaygın bir cehalet var. O halde bize düşen ne? Onun içinde kabir yok. Yaygın bir cehalet var.

O halde bize düşen ne?

Hepimiz hoca olacağız. Sadece cami hocaları, müezzinleri değil; hepimiz hoca olacağız! Hepimiz hoca olacağız. Sadece cami hocaları, müezzinleri değil; hepimiz hoca olacağız!

"Efendim ben cahilim, okuma-yazma bilmem!" "Efendim ben cahilim, okuma-yazma bilmem!"

Öyle şey yok! Bak bir tane fariza öğrendin, başkasına öğreteceksin. Öyle şey yok! Bak bir tane fariza öğrendin, başkasına öğreteceksin. İki tane fariza öğrendin, başkasına öğreteceksin. İki tane fariza öğrendin, başkasına öğreteceksin. Hiç olmazsa çocuğuna öğreteceksin, nazının geçtiği kimseye öğreteceksin.Hiç olmazsa çocuğuna öğreteceksin, nazının geçtiği kimseye öğreteceksin. Erkek kardeşine öğreteceksin. Bir müslüman bir senede bir insanı yola getirse, Erkek kardeşine öğreteceksin.

Bir müslüman bir senede bir insanı yola getirse,
her müslüman böyle hareket etse;her müslüman böyle hareket etse; bir sene geçince Türkiye'deki hakiki müslüman sayısı iki misli oluyor.bir sene geçince Türkiye'deki hakiki müslüman sayısı iki misli oluyor. Onlar da aynı şekilde çalışsalar, bir sene uğraşıp bir insanı yola getirseler,Onlar da aynı şekilde çalışsalar, bir sene uğraşıp bir insanı yola getirseler, ikinci senenin sonunda şimdiki nüfusun dört misli hakiki müslüman oluyor. ikinci senenin sonunda şimdiki nüfusun dört misli hakiki müslüman oluyor. Üçüncü senenin sonunda sekiz misli hakiki müslüman oluyor.Üçüncü senenin sonunda sekiz misli hakiki müslüman oluyor. Üçüncü senenin sonunda on altı misli oluyor.Üçüncü senenin sonunda on altı misli oluyor. Dördüncü sene geçip beşinci seneye girdin mi Dördüncü sene geçip beşinci seneye girdin mi şimdiki müslüman sayısının otuz iki misli fazla has müslüman oluyor. şimdiki müslüman sayısının otuz iki misli fazla has müslüman oluyor.

Ne kadar tembellik etmişiz... Bütün bu plajlara gidenler, bu haram yiyenler, rüşvet alanlar, Ne kadar tembellik etmişiz...

Bütün bu plajlara gidenler, bu haram yiyenler, rüşvet alanlar,
haksızlık edenler, zulmedenler, adam dövenler, insan kesenler, para çalanlar,haksızlık edenler, zulmedenler, adam dövenler, insan kesenler, para çalanlar, otomobilin camını kıranlar, eşya aşıranlar; bunlar hep cahillikten değil mi? otomobilin camını kıranlar, eşya aşıranlar; bunlar hep cahillikten değil mi?

Bunların ne kadar kötü olduğunu, Bunların ne kadar kötü olduğunu, âhirette bunun muhakkak hesabını göreceğini bilseydi yapmazdı. âhirette bunun muhakkak hesabını göreceğini bilseydi yapmazdı.

Sen neden yapmıyorsun, ben neden yapmıyorum? Sen neden yapmıyorsun, ben neden yapmıyorum?

Ben bir şey buldum mu götürüp teslim ediyorum da, Ben bir şey buldum mu götürüp teslim ediyorum da, elime fırsat geçtiği zaman haram yemiyorum da o neden yapıyor? elime fırsat geçtiği zaman haram yemiyorum da o neden yapıyor?

İmanı eksik; hesap göreceğini bilmiyor, inanmıyor. İmanı eksik; hesap göreceğini bilmiyor, inanmıyor. Hem de kurnaz kurnaz, açıkgöz açıkgöz bize bakıyor; bizi saf sanıyor, Hem de kurnaz kurnaz, açıkgöz açıkgöz bize bakıyor; bizi saf sanıyor, biz bir şey anlamayız sanıyor.biz bir şey anlamayız sanıyor. Hatta bize de acıyarak bakıyor. "Oho.. Dünya çok daha başka türlü!" demek istiyor amaHatta bize de acıyarak bakıyor. "Oho.. Dünya çok daha başka türlü!" demek istiyor ama aslında aptalın aptalı o. aslında aptalın aptalı o.

Kendisini açıkgöz sanan aptal! Kendisini açıkgöz sanan aptal!

Elhamdülillah, müslümanlar dünyadaki insanların en akıllıları. Neden? Elhamdülillah, müslümanlar dünyadaki insanların en akıllıları.

Neden?

Hem dünyalarını mamur ediyorlar, mesut, bahtiyar oluyorlar,Hem dünyalarını mamur ediyorlar, mesut, bahtiyar oluyorlar, rahat ediyorlar, tertemiz yaşıyorlar; hem de âhirette ebedî hayatı kazanıyorlar. rahat ediyorlar, tertemiz yaşıyorlar; hem de âhirette ebedî hayatı kazanıyorlar.

Bundan büyük açıkgözlülük olur mu? Bundan büyük açıkgözlülük olur mu?

Öteki açıkgöz güya, açıkgöz görünüşlü aptal. Öteki açıkgöz güya, açıkgöz görünüşlü aptal. Hem dünyasını tehlikeye sokuyor hem de ölümden itibaren başlayacak azabı,Hem dünyasını tehlikeye sokuyor hem de ölümden itibaren başlayacak azabı, zaten dünyada başlıyor. zaten dünyada başlıyor.

Allahu Teâlâ hazretlerinin kanunudur ki Allah bu dünyada da haine fırsat vermez. Allahu Teâlâ hazretlerinin kanunudur ki Allah bu dünyada da haine fırsat vermez. Bu dünyada kıvranmaya başlar. Zaten kırk, elli yaşını geçti mi o delikanlılık çağı gider. Bu dünyada kıvranmaya başlar. Zaten kırk, elli yaşını geçti mi o delikanlılık çağı gider.

Ondan sonra o kötü kadınların hâlini, o hırsızların, arsızların halini görür; Ondan sonra o kötü kadınların hâlini, o hırsızların, arsızların halini görür; sonunda ne kadar rezil, rüsvay, perişan, sefil ölürler.sonunda ne kadar rezil, rüsvay, perişan, sefil ölürler. Zaten bu dünyaları da dünya olmaz. O öyle sanır. Zaten bu dünyaları da dünya olmaz. O öyle sanır.

Nice artist, bar kadını biliyoruz, gazetelerde okuyoruz ki bir zamanlar, Nice artist, bar kadını biliyoruz, gazetelerde okuyoruz ki bir zamanlar, yirmi beş, otuz, kırk yaşındayken, gençken, zerafeti, yirmi beş, otuz, kırk yaşındayken, gençken, zerafeti, tazeliği üzerindeyken herkes alkış tutmuş; kırkı, elliyi geçti mi herkes unutmuş,tazeliği üzerindeyken herkes alkış tutmuş; kırkı, elliyi geçti mi herkes unutmuş, buruşmuş muşmula gibi bir köşede kalmış. buruşmuş muşmula gibi bir köşede kalmış. Ondan sonra da yiyecek lokmaya muhtaç durumda sefil, perişan ölüyor. Ondan sonra da yiyecek lokmaya muhtaç durumda sefil, perişan ölüyor.

Hadi bu dünya hayatı öyle de geçer böyle de geçer. Hadi bu dünya hayatı öyle de geçer böyle de geçer. Âhiret, ebedî hayat gidiyor. Daha kabre girer girmez Münker ve Nekir geliyorlar; Âhiret, ebedî hayat gidiyor. Daha kabre girer girmez Münker ve Nekir geliyorlar; "Söyle bakalım Rabbin kim?" Bilmez ki dünyada söylemeyen insan orada cevabı nasıl bilir? "Söyle bakalım Rabbin kim?"

Bilmez ki dünyada söylemeyen insan orada cevabı nasıl bilir?

Başlıyor kabir azabı. Kabir daraldıkça daralıyor. Feryat figan! Başlıyor kabir azabı. Kabir daraldıkça daralıyor. Feryat figan!

Bir gün Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz iki kabrin yanından geçiyordu. Bir gün Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz iki kabrin yanından geçiyordu. Dedi ki; "Bakın bu iki kabrin içindekiler azap görüyorlar." Dedi ki; "Bakın bu iki kabrin içindekiler azap görüyorlar."

Resûlullah, Allahu Teâlâ hazretleri onun basiretini açmış. Resûlullah, Allahu Teâlâ hazretleri onun basiretini açmış. Bizim görmediğimiz şeyleri görüyor. Bizim görmediğimiz şeyleri görüyor. "Hem de azabı büyük bir şeyden dolayı görmüyorlar." diyor. "Hem de azabı büyük bir şeyden dolayı görmüyorlar." diyor.

"Birisi laf götürür getirirdi, söz taşırdı." Dille ilgili günah. Ali'nin sözünü Veli'ye taşırdı. "Birisi laf götürür getirirdi, söz taşırdı."

Dille ilgili günah. Ali'nin sözünü Veli'ye taşırdı.

"Birisi de küçük abdestini yaparken temizliğe dikkat etmezdi. "Birisi de küçük abdestini yaparken temizliğe dikkat etmezdi. Üstüne başına sıçratırdı, dikkat etmezdi." diyor. Üstüne başına sıçratırdı, dikkat etmezdi." diyor.

Pis tabi, pis olunca ibadetlerin de olsa makbul olmuyor.Pis tabi, pis olunca ibadetlerin de olsa makbul olmuyor. Yaptığı şeyler sevap olmuyor. Ondanmış. Yaptığı şeyler sevap olmuyor. Ondanmış.

Müslüman olduğu halde kötü huylulara bile kabir azabı gelirse ya o kâfirlere ne olur? Müslüman olduğu halde kötü huylulara bile kabir azabı gelirse ya o kâfirlere ne olur?

O kâfir bu dünya hayatını çok arayacak. ed-Dünyâ sicnü'l-mü'mini ve cennetü'l-kâfir. O kâfir bu dünya hayatını çok arayacak.

ed-Dünyâ sicnü'l-mü'mini ve cennetü'l-kâfir.

Kâfirin cenneti burası. Burayı çok arayacak, çok arayacak ama... Fırsat işte. Kâfirin cenneti burası. Burayı çok arayacak, çok arayacak ama... Fırsat işte. Şeytan ona dünyayı biraz süsler, aldatır.Şeytan ona dünyayı biraz süsler, aldatır. Aldattıktan sonra da; Melun, kâfir edinceye kadar, insanın peşine takılır. Aldattıktan sonra da;

Melun, kâfir edinceye kadar, insanın peşine takılır.
Felemmâ kefere. "Kâfir etti mi bir insanı, kandırdı mı, o kimse kâfir oldu mu." Felemmâ kefere. "Kâfir etti mi bir insanı, kandırdı mı, o kimse kâfir oldu mu."

İnnî berîün minke. "Ben senden berîyim, ben senden uzağım." der. İnnî berîün minke. "Ben senden berîyim, ben senden uzağım." der.

İnnî ehâfu'llâhe Rabbe'l-âlemîn. İnnî ehâfu'llâhe Rabbe'l-âlemîn. "Ben âlemlerin rabbi olan Allahu Teâlâ hazretlerinden korkarım." der."Ben âlemlerin rabbi olan Allahu Teâlâ hazretlerinden korkarım." der. "Benim seninle ilgim yok." der, çekilir; "Benim seninle ilgim yok." der, çekilir; şeytan aleyhi'l-le'ane o azdırdığı, saptırdığı insanı orta yerde bırakıverir. şeytan aleyhi'l-le'ane o azdırdığı, saptırdığı insanı orta yerde bırakıverir.

Hain ya, hainliği öyle yapar. Aldatıncaya kadar günahı süsler, püsler; Hain ya, hainliği öyle yapar. Aldatıncaya kadar günahı süsler, püsler; işlettirdikten sonra; işlettirdikten sonra;

"Ben senden berîyim." der." "Ben senden berîyim." der."

Fe-kâne âkibetehümâ ennehümâ fî'n-nâri hâlideyni fîhâ. "Ama ikisinin akibeti değişmeyecek. Fe-kâne âkibetehümâ ennehümâ fî'n-nâri hâlideyni fîhâ. "Ama ikisinin akibeti değişmeyecek. Şeytan da, o azdırdığı, saptırdığı insan da oraya gidecek." Şeytan da, o azdırdığı, saptırdığı insan da oraya gidecek."

Onun için şeytana uymamak lazım. Onun için şeytana uymamak lazım.

Demek ki öğreneceğiz, tatbik edeceğiz, öğreteceğiz. Hepimizin vazifesi bu. Demek ki öğreneceğiz, tatbik edeceğiz, öğreteceğiz. Hepimizin vazifesi bu. İnsan böyle yapınca hem kendisi de daha iyi öğrenmiş olur. İnsan böyle yapınca hem kendisi de daha iyi öğrenmiş olur.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir şey söylemiş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir şey söylemiş ki hep ona gıpta ediyor ve ona heves ediyorum.hep ona gıpta ediyor ve ona heves ediyorum. Allah cümlemizi öyle eylesin. Allah cümlemizi öyle eylesin.

Kıyamete kadar bir taife olacak ki kınayanların kınamasına hiç aldırmayacaklar,Kıyamete kadar bir taife olacak ki kınayanların kınamasına hiç aldırmayacaklar, perva etmeyecekler, hep hakkı destekleyecekler, Allah yolunda yürüyecekler. perva etmeyecekler, hep hakkı destekleyecekler, Allah yolunda yürüyecekler. Kıyamet kopuncaya kadar dosdoğru gidecek insanlar olacak.Kıyamet kopuncaya kadar dosdoğru gidecek insanlar olacak. Allah bizi bu fitneli devirlerde o doğru gidenlerden eylesin ve yolundan ayırmasın. Allah bizi bu fitneli devirlerde o doğru gidenlerden eylesin ve yolundan ayırmasın.

Rahime'llâhu men hafize lisânehû ve arefe zemânehû ve'stekâmet tarîkatühû. Rahime'llâhu men hafize lisânehû ve arefe zemânehû ve'stekâmet tarîkatühû.

İbni Abbâs radıyallahu anh Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şöyle dediğini nakletmiş: İbni Abbâs radıyallahu anh Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şöyle dediğini nakletmiş:

Rahime'llâhu. "Allah rahmet eylesin, rahmetine mazhar eylesin." Rahime'llâhu. "Allah rahmet eylesin, rahmetine mazhar eylesin." Men. "O kimseyi ki." Hafize lisânehû. "Diline sahip oluyor, tutuyor."Men. "O kimseyi ki." Hafize lisânehû. "Diline sahip oluyor, tutuyor." Ve arefe zemânehû. "Zamanını bilen kimseye Allah rahmet etsin." Ve arefe zemânehû. "Zamanını bilen kimseye Allah rahmet etsin."

Bu ne demek? Bu ne demek?

Bu demek ki bir kere insan içinde yaşadığı zamanın kadr u kıymetini bilecek. Bu demek ki bir kere insan içinde yaşadığı zamanın kadr u kıymetini bilecek. "Vakit nakittir." demişler. Bu sözün kıymetini hiç bilmeden söyleriz. "Vakit nakittir." demişler. Bu sözün kıymetini hiç bilmeden söyleriz.

İnsanın cebinde yüz bin lira parası olsa nasıl böbürlenir? İnsanın cebinde yüz bin lira parası olsa nasıl böbürlenir?

İşte herkesin elinde öyle bir hazine var. Yüz binleri var, milyonları var. İşte herkesin elinde öyle bir hazine var. Yüz binleri var, milyonları var.

Nedir o? Vakit. Şu vakit, hani şu harcadığımız, boş boş harcadığımız, yan gelip, Nedir o?

Vakit.

Şu vakit, hani şu harcadığımız, boş boş harcadığımız, yan gelip,
kahvehanede sigara tüttürüp, bacak bacak üstüne atıp, tavla oynayıp, iskambil oynayıp,kahvehanede sigara tüttürüp, bacak bacak üstüne atıp, tavla oynayıp, iskambil oynayıp, boş boş konuşup da geçirdiğimiz şu vakit var ya, en kıymetli hazine! boş boş konuşup da geçirdiğimiz şu vakit var ya, en kıymetli hazine!

Neden? Padişahlar, milyonerler, milyarderler bile giden bir dakikayı telafi edemezler.Neden?

Padişahlar, milyonerler, milyarderler bile giden bir dakikayı telafi edemezler.
Gitti. Geçti mi o dakika bitti.Gitti. Geçti mi o dakika bitti. Bir kere insanın zamanın bu kadar kıymetli şey olduğunu bilmesi lazım, bir.Bir kere insanın zamanın bu kadar kıymetli şey olduğunu bilmesi lazım, bir. Çünkü bilmezsin ki bir ay sonra mı öleceksin, on sene sonra mı öleceksin. Çünkü bilmezsin ki bir ay sonra mı öleceksin, on sene sonra mı öleceksin. Ne kadar yaşayacağını bilmiyorsun. Sermayemiz bizim ömrümüzdür.Ne kadar yaşayacağını bilmiyorsun.

Sermayemiz bizim ömrümüzdür.
Ömür, sermaye. O sermayenin kadr u kıymetini bilmek lazım. Ömür, sermaye. O sermayenin kadr u kıymetini bilmek lazım.

Eskiden şeyh efendilerden bir tanesi müridleriyle Eskiden şeyh efendilerden bir tanesi müridleriyle Arabistan'da sıcak güneşin altında bir yerden bir yere gidiyormuş.Arabistan'da sıcak güneşin altında bir yerden bir yere gidiyormuş. Bir insan neden şeyh oluyor, neden yükseliyor, bu hikâyeden o da çıkıyor. Bir insan neden şeyh oluyor, neden yükseliyor, bu hikâyeden o da çıkıyor. Karşı taraftan bir buz satıcısı geçiyormuş.Karşı taraftan bir buz satıcısı geçiyormuş. Sıcak memleket olunca insanların canları serin şey ister.Sıcak memleket olunca insanların canları serin şey ister. O zaman buzdolabı yok, şerbetin içine buz koyar, serinler.O zaman buzdolabı yok, şerbetin içine buz koyar, serinler. Serin serin içince; "Oh yâ Rabbi, çok şükür!" der. Serin serin içince; "Oh yâ Rabbi, çok şükür!" der. Hoşuna gider; sıcak yerde serinlik aranır. Hoşuna gider; sıcak yerde serinlik aranır.

Buzcu buzunu satmak için bağırıyor. Ama "Buzum var, yok mu alan?" diye bağırmıyor. Buzcu buzunu satmak için bağırıyor. Ama "Buzum var, yok mu alan?" diye bağırmıyor. Adam şakacı bir satıcıymış demek ki diyor ki; Adam şakacı bir satıcıymış demek ki diyor ki;

İrhamû men yezûku re'si mâlehu fe'su mâlihî yâ muslimûn. Ne demek? İrhamû men yezûku re'si mâlehu fe'su mâlihî yâ muslimûn.

Ne demek?

"Ey müslümanlar! Sermayesi eriyip giden şu adama acıyın." "Ey müslümanlar! Sermayesi eriyip giden şu adama acıyın."

Sermayesi buz; tabi güneşten de daima eriyor, damlıyor. Sermayesi buz; tabi güneşten de daima eriyor, damlıyor.

"Şu buzu çabuk alın da kurtulayım. "Şu buzu çabuk alın da kurtulayım. Çünkü sermayem damlayıp bitince satacak şey kalmayacak.Çünkü sermayem damlayıp bitince satacak şey kalmayacak. Acıyın bana da çarçabuk müşteri olun, alın bu buzu satayım." diyor. Acıyın bana da çarçabuk müşteri olun, alın bu buzu satayım." diyor.

Biz şimdi bunu duysak güler geçeriz. Biz şimdi bunu duysak güler geçeriz. O zât, şeyh efendi bir "Allah!" diye bağırıyor, baygın yere düşüyor.O zât, şeyh efendi bir "Allah!" diye bağırıyor, baygın yere düşüyor. Hemen su getiriyorlar, şakaklarını, ellerini ovuyorlar, yüzünü serinlettiriyorlar, uyandırıyorlar.Hemen su getiriyorlar, şakaklarını, ellerini ovuyorlar, yüzünü serinlettiriyorlar, uyandırıyorlar. Baygınlığı geçiyor. Diyorlar ki; Baygınlığı geçiyor.

Diyorlar ki;

"Efendimiz, zât-ı âlinize ne oldu böyle? Yolda normal gidiyorduk. "Efendimiz, zât-ı âlinize ne oldu böyle? Yolda normal gidiyorduk. Hiçbir şeyiniz yoktu. Buzcu bir söz söyleyince bunu duydunuz, bir feryad edip yere yığıldınız." Hiçbir şeyiniz yoktu. Buzcu bir söz söyleyince bunu duydunuz, bir feryad edip yere yığıldınız."

Diyor ki; "Ey gafiller! Sanki sermayesi eriyip giden sadece o mu? Diyor ki;

"Ey gafiller! Sanki sermayesi eriyip giden sadece o mu?
Sadece o buzcunun buzları mı, sermayesi mi eriyip gidiyor?Sadece o buzcunun buzları mı, sermayesi mi eriyip gidiyor? Bizim sermayemiz de gidiyor. Bizim de ömrümüz sermayemiz; günler,Bizim sermayemiz de gidiyor. Bizim de ömrümüz sermayemiz; günler, haftalar, aylar, yıllar onu alıp gidiyor.haftalar, aylar, yıllar onu alıp gidiyor. Bizim sermayemiz de damlayıp eriyip gidiyor." Bizim sermayemiz de damlayıp eriyip gidiyor."

Oradan onu düşünüvermiş. Aklı başından gitmiş. Oradan onu düşünüvermiş. Aklı başından gitmiş. Allah'tan öyle korkan, etrafına öyle ibretle bakan,Allah'tan öyle korkan, etrafına öyle ibretle bakan, duyduğu şeyi öyle ibretle değerlendiren insan yüksek insan oluyor. duyduğu şeyi öyle ibretle değerlendiren insan yüksek insan oluyor. Bir buzcunun şaka için söylediği bir söz erbabını ne kadar uyandırıyor.Bir buzcunun şaka için söylediği bir söz erbabını ne kadar uyandırıyor. Allah bize gören göz, işiten kulak, anlayan akıl, izan, irfan ihsan eylesin. Allah bize gören göz, işiten kulak, anlayan akıl, izan, irfan ihsan eylesin.

Demek ki zamanın kadrini bilecek, bir. Arefe zemânehû. Demek ki zamanın kadrini bilecek, bir.

Arefe zemânehû.

Zamanın kadrini, zamanı bilmek. Hangi zamanda ne iş yapacağını bilecek insan.Zamanın kadrini, zamanı bilmek. Hangi zamanda ne iş yapacağını bilecek insan. Her zamanda bir iş var. Gündüz çalışıyorsun, neden çalışıyorsun? Her zamanda bir iş var.

Gündüz çalışıyorsun, neden çalışıyorsun?

"Evde çoluk çocuk var. Nâmerde muhtaç olmasın, alnımın teriyle kazanayım,"Evde çoluk çocuk var. Nâmerde muhtaç olmasın, alnımın teriyle kazanayım, helâlinden doyurayım." diye çalışıyorsun. helâlinden doyurayım." diye çalışıyorsun.

Güzel! O zaman gece de ibadet et. Geceden mazaretin var mı? Yok. Güzel!

O zaman gece de ibadet et.

Geceden mazaretin var mı?

Yok.

"Biraz yoruluyorum da, yatayım. Hem de biraz televizyon seyredeyim, "Biraz yoruluyorum da, yatayım. Hem de biraz televizyon seyredeyim, biraz da eğleneyim, biraz da oynayayım." biraz da eğleneyim, biraz da oynayayım."

Zamana göre her zamanın kadr u kıymetini bilip o zamanda ne yapmak gerekliyse onu yapmak. Zamana göre her zamanın kadr u kıymetini bilip o zamanda ne yapmak gerekliyse onu yapmak.

Mesela ikindi geldi, akşam yaklaşıyor. Mesela ikindi geldi, akşam yaklaşıyor.

"İkindi ile akşam arasında dualar çok makbuldür. "İkindi ile akşam arasında dualar çok makbuldür. Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de bu akşam vaktinde tesbih eylemeyi,Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de bu akşam vaktinde tesbih eylemeyi, zikretmeyi, dua etmeyi tavsiye eylemiş.zikretmeyi, dua etmeyi tavsiye eylemiş. Binâenaleyh, şimdi Allah'a dua ve niyaz edeyim." diyor. Binâenaleyh, şimdi Allah'a dua ve niyaz edeyim." diyor.

Bu kişi zamanı, o zaman içinde ne yapılması gerektiğini bildi. Bu kişi zamanı, o zaman içinde ne yapılması gerektiğini bildi.

"Şimdi şu vakitte kalkıp namazımı camide kılayım, ondan sonra işrak vaktine kadar oturayım."Şimdi şu vakitte kalkıp namazımı camide kılayım, ondan sonra işrak vaktine kadar oturayım. Kabul olunmuş bir hac ve umre sevabı var." diyor. Kabul olunmuş bir hac ve umre sevabı var." diyor.

Bu kişi zamanın kadrini bildi. "Geceleyin duaların kabul olduğu zamandır. Bu kişi zamanın kadrini bildi.

"Geceleyin duaların kabul olduğu zamandır.
Kalkayım da şu vakitte iki rekât namaz kılayım. Kalkayım da şu vakitte iki rekât namaz kılayım. Çünkü 'Bir gecede Allah rızası için kılınan iki rekât namaz,Çünkü 'Bir gecede Allah rızası için kılınan iki rekât namaz, hayrun mine'd-dünyâ ve mâ fîhâ, dünyadan ve içindekilerin hepsinden hayırlıdır.' diyor Peygamber Efendimiz." hayrun mine'd-dünyâ ve mâ fîhâ, dünyadan ve içindekilerin hepsinden hayırlıdır.' diyor Peygamber Efendimiz."

İşte o vakitte horul horul uyuyorsan kardeşim, İşte o vakitte horul horul uyuyorsan kardeşim, o zaman demek ki sen zamanını bilmiyorsun.o zaman demek ki sen zamanını bilmiyorsun. Ama kalkıp da ibadet ediyorsan o zaman o zamanı değerlendirmeyi biliyorsun.Ama kalkıp da ibadet ediyorsan o zaman o zamanı değerlendirmeyi biliyorsun. Böyle de anlaşılabilir. Hâsılı zamanın önemini anlayıp insan her anda; Böyle de anlaşılabilir.

Hâsılı zamanın önemini anlayıp insan her anda;
"Bu zaman içinde ben Allah'ın rızasına uygun ne yapabilirim?" diye düşünecek, onu yapacak. "Bu zaman içinde ben Allah'ın rızasına uygun ne yapabilirim?" diye düşünecek, onu yapacak.

Ve'stekâmet tarîkatühû. "Allah o kimseye rahmetini ihsan eylesin ki Ve'stekâmet tarîkatühû. "Allah o kimseye rahmetini ihsan eylesin ki o kimse dilini korumasını, tutmasını bilir, hıfz eder.o kimse dilini korumasını, tutmasını bilir, hıfz eder. Zamanını, zamanının kadr u kıymetini bilir ve yolu dosdoğru olur." Zamanını, zamanının kadr u kıymetini bilir ve yolu dosdoğru olur."

Yolu dosdoğru olmayı; "Doğru yolda gider." mânasında anlamak mümkün. Yolu dosdoğru olmayı; "Doğru yolda gider." mânasında anlamak mümkün.

Bir de gidilmesi gereken yolun, orta yolun sağı, solu var. Bir de gidilmesi gereken yolun, orta yolun sağı, solu var.

Ne demek? Bir insan aşırılık yaparsa ifrat olur. Çok eksiklik yaparsa tefrit olur. Ne demek?

Bir insan aşırılık yaparsa ifrat olur. Çok eksiklik yaparsa tefrit olur.

Mesela bir insan para kazanıyor, elhamdülillah. Çoluk çocuğuna yediriyor, içiriyor. Mesela bir insan para kazanıyor, elhamdülillah. Çoluk çocuğuna yediriyor, içiriyor. Hayır yapacak, bütün parasını götürüp hayra verirse olmaz. Hayır yapacak, bütün parasını götürüp hayra verirse olmaz.

Ve lâ tubezzir tebzîrâ. Öyle saçmayacaksın, çünkü senin üzerindeVe lâ tubezzir tebzîrâ.

Öyle saçmayacaksın, çünkü senin üzerinde
başka birçok kimselerin de hukuku var. Her hak sahibinin hukukunu kollamak lazım. başka birçok kimselerin de hukuku var. Her hak sahibinin hukukunu kollamak lazım.

Demek ki bütün paranı oraya verir de ay sonuna kadar nefesin kokacak şekildeDemek ki bütün paranı oraya verir de ay sonuna kadar nefesin kokacak şekilde muhtaç duruma düşer, ondan bundan borç istersen olmadı, bilemedin, ifrata kaçtın. muhtaç duruma düşer, ondan bundan borç istersen olmadı, bilemedin, ifrata kaçtın.

Veyahut da; "Aman evde çoluğum çocuğum var. Aman ileride para lazım olabilir." Veyahut da;

"Aman evde çoluğum çocuğum var. Aman ileride para lazım olabilir."

Paranın üstüne yatıyorsun, tavuğun yumurta üstüne yattığı gibi, kuluçkaya yatar gibi, Paranın üstüne yatıyorsun, tavuğun yumurta üstüne yattığı gibi, kuluçkaya yatar gibi, başkasına paranın zırnığını koklatmıyorsun. başkasına paranın zırnığını koklatmıyorsun.

Ne olacak? "Efendim ileride belki bir tehlike olur da, belki bir para lazım olur da... Ne olacak?

"Efendim ileride belki bir tehlike olur da, belki bir para lazım olur da...
Her ne kadar iki tane dairem varsa da belki bir çocuğum daha olur da, Her ne kadar iki tane dairem varsa da belki bir çocuğum daha olur da, ona da bir daire daha alırım." ona da bir daire daha alırım."

Bitmez, bunun sonu gelmez. Bu da aşırı cimrilik, bu da tefrit. Böyle de olmayacak. Bitmez, bunun sonu gelmez. Bu da aşırı cimrilik, bu da tefrit. Böyle de olmayacak. İnsan ölçülü bir şekilde hayrını yapacak. İnsan ölçülü bir şekilde hayrını yapacak.

"Yolu müstakim olur, dosdoğru olur" dan maksat, "ifrata ve tefrite düşmeden, "Yolu müstakim olur, dosdoğru olur" dan maksat, "ifrata ve tefrite düşmeden, ortadan ölçülü bir şekilde gitmek, mânasındadır." demiş Şârih. ortadan ölçülü bir şekilde gitmek, mânasındadır." demiş Şârih.

Rahime'llâhu ehî Yahyâ. Rahime'llâhu ehî Yahyâ.

Peygamber Efendimiz Yahya aleyhisselam'ı methediyor. Peygamberlerin hepsi kardeş gibidir. Peygamber Efendimiz Yahya aleyhisselam'ı methediyor. Peygamberlerin hepsi kardeş gibidir. "Sanki anneleri farklı kardeşler gibidir.""Sanki anneleri farklı kardeşler gibidir." diye bir benzetme de yapılmıştır hadîs-i şerîfte. diye bir benzetme de yapılmıştır hadîs-i şerîfte.

Peygamberlerin hepsi kardeştir. Neden? Peygamberlerin hepsi kardeştir.

Neden?

Hepsini Allah gönderdi, hepsinin Mevlâsı bir, hepsi aynı Mevlâ'nın peygamberi. Hepsini Allah gönderdi, hepsinin Mevlâsı bir, hepsi aynı Mevlâ'nın peygamberi.

Bu Avrupalılar bizim bu inancımızı bilmezler.Bu Avrupalılar bizim bu inancımızı bilmezler. Biz onların İsa Peygamberine de "peygamberimiz" diye hürmet ederiz. Biz onların İsa Peygamberine de "peygamberimiz" diye hürmet ederiz. Yahudilerin Musa Peygamberine de "peygamberimiz" diye hürmet ederiz.Yahudilerin Musa Peygamberine de "peygamberimiz" diye hürmet ederiz. Onların İncillerinde geçen peygamberlerin hepsi bizim de başımızın tâcıdır.Onların İncillerinde geçen peygamberlerin hepsi bizim de başımızın tâcıdır. Çünkü onlar bizim Mevlâmız'ın peygamberidir.Çünkü onlar bizim Mevlâmız'ın peygamberidir. Bilmez ama zavallılar. Bilmez ama zavallılar.

Peygamber Efendimiz Yahya aleyhisselam için ahî diyor, "Kardeşim." Peygamber Efendimiz Yahya aleyhisselam için ahî diyor, "Kardeşim."

"Allah, kardeşim Yahya'ya rahmetini ihsan eylesin." diye dua ediyor. "Allah, kardeşim Yahya'ya rahmetini ihsan eylesin." diye dua ediyor.

Neden Peygamberimiz Yahya aleyhisselâm'a dua etmiş? Neden Peygamberimiz Yahya aleyhisselâm'a dua etmiş?

Hîne deâhu sıbyânü ile'l-lu'bi. Hîne deâhu sıbyânü ile'l-lu'bi ve hüve sağîrun. Hîne deâhu sıbyânü ile'l-lu'bi.

Hîne deâhu sıbyânü ile'l-lu'bi ve hüve sağîrun.
Fe-kâle e li'l-lu'bi huliktu? "Yahya aleyhisselâm yedi-sekiz yaşında çocukmuş. Fe-kâle e li'l-lu'bi huliktu? "Yahya aleyhisselâm yedi-sekiz yaşında çocukmuş. Geçerken mahalledeki öteki çocuklar demişler ki; Geçerken mahalledeki öteki çocuklar demişler ki; 'Gel sen de aramıza katıl, beraber oynayalım.' Daha çocukken ne diyor Yahya aleyhisselam?'Gel sen de aramıza katıl, beraber oynayalım.' Daha çocukken ne diyor Yahya aleyhisselam? E li'l-lu'bi huliktu? 'Ben oyun için mi yaratıldım?'" E li'l-lu'bi huliktu? 'Ben oyun için mi yaratıldım?'"

"Çocuklar kendisini oyuna davet ettikleri zaman ve kendisi yaşça küçük iken,"Çocuklar kendisini oyuna davet ettikleri zaman ve kendisi yaşça küçük iken, 'Ben oyun için mi yaratıldım?' diyen kardeşim Yahya aleyhisselam'a Allah rahmet eylesin." 'Ben oyun için mi yaratıldım?' diyen kardeşim Yahya aleyhisselam'a Allah rahmet eylesin."

Söze bakın. Yedi sekiz yaşında çocuk ama peygamber olacak. Söze bakın. Yedi sekiz yaşında çocuk ama peygamber olacak. Allah'ın seçmiş, tertemiz bir nesilden getirmiş olduğu mübarek, muhterem bir insan.Allah'ın seçmiş, tertemiz bir nesilden getirmiş olduğu mübarek, muhterem bir insan. Çocukluğu bile farklı oluyor. "Ben oyun için mi yaratıldım?" diyor. Çocukluğu bile farklı oluyor.

"Ben oyun için mi yaratıldım?" diyor.

Arkasından Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Fe-keyfe men edreke'l-hinse min mekâlihî?Arkasından Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Fe-keyfe men edreke'l-hinse min mekâlihî?
"Onun sözü, büluğa ermiş insanlar nazarında nerede?" Ne demek? "Onun sözü, büluğa ermiş insanlar nazarında nerede?"

Ne demek?

Çocukken böyle söylerse -çocuk o- büyüklerin de söylemesi lazım. Çocukken böyle söylerse -çocuk o- büyüklerin de söylemesi lazım.

Böyle bir durumda büyüklerin ne yapması lazım? Böyle bir durumda büyüklerin ne yapması lazım?

O küçük, çocuk, akıllıca hareket etmesi beklenmez. Çocuklar oyuna kayıverirler. O küçük, çocuk, akıllıca hareket etmesi beklenmez. Çocuklar oyuna kayıverirler.

"O öyle demişken, artık günah işleyecek, sevap işleyecek çağa gelmiş bir insanın "O öyle demişken, artık günah işleyecek, sevap işleyecek çağa gelmiş bir insanın haydi haydi buna benzer bir mantığa sahip olması lazım." diyor Peygamber Efendimiz. haydi haydi buna benzer bir mantığa sahip olması lazım." diyor Peygamber Efendimiz.

O halde biz de şimdi her çocuk oyunu oynayan O halde biz de şimdi her çocuk oyunu oynayan kimsenin gözlerinin önüne bu hadîs-i şerîfi seriyoruz. kimsenin gözlerinin önüne bu hadîs-i şerîfi seriyoruz.

"Oyun için mi yaratıldın? Kahvede iskambil, domino, tavla, şu bu veyahut başka şeyler..." "Oyun için mi yaratıldın? Kahvede iskambil, domino, tavla, şu bu veyahut başka şeyler..."

Bu hayatın arkasından başka bir ebedî hayat var. Bu hayatın arkasından başka bir ebedî hayat var. O ebedî hayatta insanlar bu dünyada yaptıklarının hesabını çekecekler. O ebedî hayatta insanlar bu dünyada yaptıklarının hesabını çekecekler.

Bu dünya hayatı bir imtihan yeridir. Bu dünya hayatı bir imtihan yeridir. Bu dünya hayatında insan nasıl hareket ettiyseBu dünya hayatında insan nasıl hareket ettiyse öbür tarafta onun mukabelesinde ceza veya mükâfât görecek. öbür tarafta onun mukabelesinde ceza veya mükâfât görecek. O halde niçin yaratıldığını bilip insan ona göre hareket etmeli. O halde niçin yaratıldığını bilip insan ona göre hareket etmeli.

Elhamdülillahi hakka hamdih ve's-salatü ve's-selamü alâ hayra halgıhî Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecma'în.Elhamdülillahi hakka hamdih ve's-salatü ve's-selamü alâ hayra halgıhî Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecma'în. Allahümme yâ Rabbenâ tekabbe'l-minnâ inneke ente's-semi'u'l-alîm.Allahümme yâ Rabbenâ tekabbe'l-minnâ inneke ente's-semi'u'l-alîm. Allahümme bellığ ve evsıl misle sevâbi mâ kara'nâ ve nûra mâ televnâ ba'de'l-kabûli minnâAllahümme bellığ ve evsıl misle sevâbi mâ kara'nâ ve nûra mâ televnâ ba'de'l-kabûli minnâ bi'l-fazli ve'l-ihsân hediyyeten vâsıleten ilâ rûhi nebiyyinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellembi'l-fazli ve'l-ihsân hediyyeten vâsıleten ilâ rûhi nebiyyinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve ilâ ervâhi âlihî ve ezvâcihî ve ashâbihî ve evladihî ve etbâihî rıdvânullahi teâlâ aleyhimve ilâ ervâhi âlihî ve ezvâcihî ve ashâbihî ve evladihî ve etbâihî rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma'în ve ilâ ervâhi cemî'i enbiyâike ve evliyâike ve asfiyâike ve etkıyâike ve ulemâike ve sulehâikeecma'în ve ilâ ervâhi cemî'i enbiyâike ve evliyâike ve asfiyâike ve etkıyâike ve ulemâike ve sulehâike ve ehli tâatike ve etbâihim ve ila ervâhi küllü meşâyihinâ sâdâti silsileti turukı aliyyeti'n-Nakşibendiyyetive ehli tâatike ve etbâihim ve ila ervâhi küllü meşâyihinâ sâdâti silsileti turukı aliyyeti'n-Nakşibendiyyeti ve'l-Kâdiriyyeti ve'l-Kübreviyyeti ve's-Sühreverdiyye. Rabbenâ tekabbel minnâve'l-Kâdiriyyeti ve'l-Kübreviyyeti ve's-Sühreverdiyye. Rabbenâ tekabbel minnâ bi hürmeti esmaike'l-hüsnâ ve Resûlike'l-müctebâ ve bi hürmeti esrâri sûreti'l-fâtiha. bi hürmeti esmaike'l-hüsnâ ve Resûlike'l-müctebâ ve bi hürmeti esrâri sûreti'l-fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2