Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Peygamber Efendimizin Duaları ve Anlamları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Şa'bân 1421 / 01.11.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Yola Çıkarken Allah'a Sığınma, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Peygamber Efendimizin Duaları ve Anlamları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Şa'bân 1421 / 01.11.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Yola Çıkarken Allah'a Sığınma, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdülillahi rabbilalemin vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihîel-Hamdülillahi rabbilalemin vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahü bi-ihsânin ilâ yevmiddîn.ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahü bi-ihsânin ilâ yevmiddîn. Emmâ ba'dü; Riyâzüs-sâlihîn hadîs-i şerîflerinden üç hadîs-i şerîfi okumak üzere başlıyoruz. Emmâ ba'dü;

Riyâzüs-sâlihîn hadîs-i şerîflerinden üç hadîs-i şerîfi okumak üzere başlıyoruz.

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

"An ibni Ömere radıyallahu anhümâ enne rasûlallah sallallahu aleyhi ve sellem "An ibni Ömere radıyallahu anhümâ enne rasûlallah sallallahu aleyhi ve sellem kâne ize's-tevâ alâ ba'îrihi hâricen ilâ seferin kebbera selâsen kâne ize's-tevâ alâ ba'îrihi hâricen ilâ seferin kebbera selâsen sümme kâle -sübhânellezî sehhara lenâ hâzâ ve mâ künne lehû mukrinînsümme kâle -sübhânellezî sehhara lenâ hâzâ ve mâ künne lehû mukrinîn ve innâ ilâ rabbinâ le-munkalibûn.ve innâ ilâ rabbinâ le-munkalibûn. - Allâhümme innâ nes'elüke- Allâhümme innâ nes'elüke seferinâ hâzâ el-birra ve't-takvâ ve mine'l-ameli mâ terdâ.seferinâ hâzâ el-birra ve't-takvâ ve mine'l-ameli mâ terdâ. Allâhümme hevvin aleynâ seferenâ Allâhümme hevvin aleynâ seferenâ vatvi annâ bu'dehû.vatvi annâ bu'dehû. Allâhümme ente's-sâhibu fi's-seferi ve'l-halîfeti fi'l-ehli AllâhümmeAllâhümme ente's-sâhibu fi's-seferi ve'l-halîfeti fi'l-ehli Allâhümme ûzü bike min va'sâi's-seferiûzü bike min va'sâi's-seferi ve izâ race'a kâlehünne ve zâde fîhinne âyibûne tâibûne âbidûne li-rabbinâ hâmidûne.ve izâ race'a kâlehünne ve zâde fîhinne âyibûne tâibûne âbidûne li-rabbinâ hâmidûne. Ravâhu Müslim rahmetullahi aleyh. Ravâhu Müslim rahmetullahi aleyh.

Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre;Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre; "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz." Kâne ize's-tevâ alâ ba'îrihi. "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz." Kâne ize's-tevâ alâ ba'îrihi. "Bineğinin, devesinin üstüne oturduğu zaman." Hâricen ilâ seferin."Bineğinin, devesinin üstüne oturduğu zaman." Hâricen ilâ seferin. "Bir yolculuğa niyet edip çıkmak üzereyken." Kebbera selâsen. "Bir yolculuğa niyet edip çıkmak üzereyken." Kebbera selâsen. "Üç defa Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber derdi." Sümme kâle. "Üç defa Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber derdi." Sümme kâle. "Sonra şu duayı okurdu." Demin okuduğum duayı, manasını söyleyelim; "Sonra şu duayı okurdu."

Demin okuduğum duayı, manasını söyleyelim;

Sübhânellezî sehhara lenâ hâzâ. Sübhânellezî sehhara lenâ hâzâ. "Bize bu hayvanı kullanma imkanını bahşeden Allah'a tesbihler olsun, "Bize bu hayvanı kullanma imkanını bahşeden Allah'a tesbihler olsun, O'nun şânı ne kadar yücedir." O'nun şânı ne kadar yücedir." Ve mâ künne lehû mukrinîn. "Yoksa biz, Allah bize bu bineği nasip etmeseydi nereden elde edecektik, Ve mâ künne lehû mukrinîn. "Yoksa biz, Allah bize bu bineği nasip etmeseydi nereden elde edecektik, elde edemezdik." elde edemezdik." Yani yaklaşamazdık, böyle bir fırsatı yakalayamazdık.Yani yaklaşamazdık, böyle bir fırsatı yakalayamazdık. Ve innâ ilâ rabbinâ le-munkalibûn.Ve innâ ilâ rabbinâ le-munkalibûn. "Hiç şüphe yok ki biz Rabbimize muhakkak ki dönüp gideceğiz." "Hiç şüphe yok ki biz Rabbimize muhakkak ki dönüp gideceğiz."

Allâhümme. "Ey benim Rabbim, Mevlâ'm, Allah'ım!" İnnâ nes'elüke. Allâhümme. "Ey benim Rabbim, Mevlâ'm, Allah'ım!" İnnâ nes'elüke. "Biz isteriz." Fî-seferinâ hâzâ. "Bu yolculuğumuzda, çıkmak üzere olduğumuz, "Biz isteriz." Fî-seferinâ hâzâ. "Bu yolculuğumuzda, çıkmak üzere olduğumuz, şu başlamak üzere olduğumuz şu yolculuğumuzda senden isteriz." şu başlamak üzere olduğumuz şu yolculuğumuzda senden isteriz." el-Birra ve't-takvâ. "İyiliği ve müttakî olmayı,el-Birra ve't-takvâ. "İyiliği ve müttakî olmayı, iyi iş yapmayı ve müttakî olmayı senden dileriz." iyi iş yapmayı ve müttakî olmayı senden dileriz."

Birr, "iyilik yapmak" demek, özellikle anne-babaya iyilik yapmak, ama herkese karşı. Birr, "iyilik yapmak" demek, özellikle anne-babaya iyilik yapmak, ama herkese karşı. Yani genel olarak herkese karşı, bilhassa anne-babaya karşı iyilik yapmaya,Yani genel olarak herkese karşı, bilhassa anne-babaya karşı iyilik yapmaya, iyi davranmaya birr derler. iyi davranmaya birr derler.

"Bu seyahatimizde herkese karşı iyilik yapmaya." Ve't-takvâ. "Bu seyahatimizde herkese karşı iyilik yapmaya." Ve't-takvâ. "Ve müttakî olmaya yani haramlardan, günahlardan korunmaya senden tevfikini refik etmeni dileriz." "Ve müttakî olmaya yani haramlardan, günahlardan korunmaya senden tevfikini refik etmeni dileriz."

Ve mine'l-ameli mâ terdâ. "Ve senden bu yolculuğumuz boyunca yapacağımız işlerden Ve mine'l-ameli mâ terdâ. "Ve senden bu yolculuğumuz boyunca yapacağımız işlerden razı olacağın işleri yaptırmanı dileriz."razı olacağın işleri yaptırmanı dileriz." Hoşnut olacağın, razı olacağın işleri yaptırmanı dileriz yâ Rabbi!Hoşnut olacağın, razı olacağın işleri yaptırmanı dileriz yâ Rabbi! Allâhümme hevvin aleynâ seferenâ hâzâ.Allâhümme hevvin aleynâ seferenâ hâzâ. "Yâ Rabbi! Bu çıkmakta olduğumuz yolculuğumuzu bize kolaylaştır, hafifleştir.""Yâ Rabbi! Bu çıkmakta olduğumuz yolculuğumuzu bize kolaylaştır, hafifleştir." Vatvi annâ bu'dehû. "Gideceğimiz uzak mesafeleri bize kısalt."Vatvi annâ bu'dehû. "Gideceğimiz uzak mesafeleri bize kısalt." Katla, dür, kısalt, nasıl gittiğimizi bilmeyelim, çarçabuk varıverelim,Katla, dür, kısalt, nasıl gittiğimizi bilmeyelim, çarçabuk varıverelim, bitmez tükenmez gibi olmasın. bitmez tükenmez gibi olmasın.

Allâhümme ente's-sâhibu fi's-seferi.Allâhümme ente's-sâhibu fi's-seferi. "Yâ Rabbi! Yolculukta arkadaş sensin, yoldaş sensin, sohbetdaş sensin.." "Yâ Rabbi! Yolculukta arkadaş sensin, yoldaş sensin, sohbetdaş sensin.."

Sâhip, "bir insana yolda, bir yerde refakat eden, onunla sohbet eden kimse" demek. Sâhip, "bir insana yolda, bir yerde refakat eden, onunla sohbet eden kimse" demek. "Yolculuğumuzda yoldaşımız yâ Rabbi! sensin." "Yolculuğumuzda yoldaşımız yâ Rabbi! sensin."

Ve'l-halîfeti fi'l-ehli. "Çıkıp gidiyoruz, Ve'l-halîfeti fi'l-ehli. "Çıkıp gidiyoruz, geride bıraktığımız aile efradımız konusunda da vekilimiz sensin." geride bıraktığımız aile efradımız konusunda da vekilimiz sensin." Geride bıraktığımız, onlara bakacak olan da sensin. Geride bıraktığımız, onlara bakacak olan da sensin.

Kime bırakıyoruz? Sana bırakıyoruz yâ Rabbi! Kime bırakıyoruz?

Sana bırakıyoruz yâ Rabbi!

Allâhümme innî eûzü bike min va'sâi's-seferi. Allâhümme innî eûzü bike min va'sâi's-seferi. "Yâ Rabbi! Ben yolculuğumuzun sıkıntılarından, felaketlerinden, şiddetinden sana sığınırım.""Yâ Rabbi! Ben yolculuğumuzun sıkıntılarından, felaketlerinden, şiddetinden sana sığınırım." "Üzücü bir durumla karşılaşmaktan sana sığınırım yâ Rabbi!""Üzücü bir durumla karşılaşmaktan sana sığınırım yâ Rabbi!" "Malca, aile efradı bakımından ve çocuk bakımından geri döndüğümüz zaman"Malca, aile efradı bakımından ve çocuk bakımından geri döndüğümüz zaman kötü bir durumla karşılaşmaktan, onları kötü bir durumda bulmaktan da sana sığınırım yâ Rabbi!"kötü bir durumla karşılaşmaktan, onları kötü bir durumda bulmaktan da sana sığınırım yâ Rabbi!" Gidiyorum, döndüğüm zaman onları o konuda böyle kötü bir duruma düşmüş görmekten de Gidiyorum, döndüğüm zaman onları o konuda böyle kötü bir duruma düşmüş görmekten de sana sığınırım, yani o duruma düşürme diye dua ederdi. sana sığınırım, yani o duruma düşürme diye dua ederdi.

Ve izâ race'a kâlehünne. "Döndüğü zaman da bunları söylerdi, bu duayı ederdi." Ve izâ race'a kâlehünne. "Döndüğü zaman da bunları söylerdi, bu duayı ederdi." Ve zâde fîhinne "Bir de bu duasına şu sözleri eklerdi:"Ve zâde fîhinne "Bir de bu duasına şu sözleri eklerdi:" Âyibûne tâibûne âbidûne li-rabbinâ hâmidûne. Âyibûne. "Dönücüleriz, dönüyoruz." Âyibûne tâibûne âbidûne li-rabbinâ hâmidûne.

Âyibûne. "Dönücüleriz, dönüyoruz."
Tâibûne. "Tevbe ediciler olarak." Yani hatalarımız varsa, her ne türlü kusur işlemişsek,Tâibûne. "Tevbe ediciler olarak." Yani hatalarımız varsa, her ne türlü kusur işlemişsek, onlardan tevbe edici olarak sana dönücü olarak, sana sığınıcı olarak dönüyoruz yâ Rabbi! onlardan tevbe edici olarak sana dönücü olarak, sana sığınıcı olarak dönüyoruz yâ Rabbi! Âbidûne. "Sana ibadet edici olarak, ibadetini dileyerek." Li-rabbinâ hâmidûne.Âbidûne. "Sana ibadet edici olarak, ibadetini dileyerek." Li-rabbinâ hâmidûne. "Rabbimiz, Mevlâ'mıza da hamdedici olarak dönüyoruz." derdi. "Rabbimiz, Mevlâ'mıza da hamdedici olarak dönüyoruz." derdi.

Yani döndük, dönüyoruz ama nasıl? Tevbekâr olarak, ibadet edici olarak ve hamdedici,Yani döndük, dönüyoruz ama nasıl?

Tevbekâr olarak, ibadet edici olarak ve hamdedici,
hamdederek dönüyoruz, hamdler olsun demiş oluyor. hamdederek dönüyoruz, hamdler olsun demiş oluyor.

Bu sefer duasıdır. Bunu Allah razı olsun sebep olanlardan,Bu sefer duasıdır. Bunu Allah razı olsun sebep olanlardan, Suud Havayolları uçak kalktığı zaman yolcularına resmen okutturur. Suud Havayolları uçak kalktığı zaman yolcularına resmen okutturur. Okutturur, aferin, yani bir hadîs-i şerîfi okutturuyor, utanmıyor, sıkılmıyor, çekinmiyor. Okutturur, aferin, yani bir hadîs-i şerîfi okutturuyor, utanmıyor, sıkılmıyor, çekinmiyor. Brunei Havayolları da aynen okuyor.Brunei Havayolları da aynen okuyor. Bu yalnız dönüşte, Âyibûne tâibûne âbidûne li-rabbinâ hâmidûne.Bu yalnız dönüşte, Âyibûne tâibûne âbidûne li-rabbinâ hâmidûne. Onu da dönüşte kendimiz unutmayalım yani ekleyelim, ötekisini ezberlemişizdir. Onu da dönüşte kendimiz unutmayalım yani ekleyelim, ötekisini ezberlemişizdir.

İkinci hadîs-i şerîf; İkinci hadîs-i şerîf;

Ve an Abdillah ibni Sercise radıyallahu anhu kâle kâne resûlallah sallallahu aleyhi ve sellem Ve an Abdillah ibni Sercise radıyallahu anhu kâle kâne resûlallah sallallahu aleyhi ve sellem izâ sâfera yete'avvezu min va'sâi's-seferi ve keebeti'l-munkalebi izâ sâfera yete'avvezu min va'sâi's-seferi ve keebeti'l-munkalebi ve'l-hûrî ba'de'l-kûri ve da'veti'l mazlûmi ve sûi'l-manzari fi'l-ehli ve'l-mâli. ve'l-hûrî ba'de'l-kûri ve da'veti'l mazlûmi ve sûi'l-manzari fi'l-ehli ve'l-mâli.

Müslim rahmetullahi aleyh'in rivayetine göre ravisi Abdullah b. Sercis radıyallahu anh. Müslim rahmetullahi aleyh'in rivayetine göre ravisi Abdullah b. Sercis radıyallahu anh.

İzâ sâfera. "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz yola çıktığı zaman."İzâ sâfera. "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz yola çıktığı zaman." Yete'avvezu. "Allah'a sığınırdı." Min va'sâi's-seferi. "Seferin zorluklarından."Yete'avvezu. "Allah'a sığınırdı." Min va'sâi's-seferi. "Seferin zorluklarından." Ve keebeti'l-munkalebi. "Yürek yakıcı bir geri dönüşten, yani üzücü bir geri dönüşten." Ve keebeti'l-munkalebi. "Yürek yakıcı bir geri dönüşten, yani üzücü bir geri dönüşten." Ve'l-hûrî ba'de'l-kûri. "Yükseldikten sonra aşağı düşmekten."Ve'l-hûrî ba'de'l-kûri. "Yükseldikten sonra aşağı düşmekten." Ve da'veti'l mazlûmi. "Ve mazlumun bedduasına uğramaktan."Ve da'veti'l mazlûmi. "Ve mazlumun bedduasına uğramaktan." Ve sûi'l-manzari fi'l-ehli ve'l-mâli. "Aile efradı ve mal konusunda geri döndüğü zamanVe sûi'l-manzari fi'l-ehli ve'l-mâli. "Aile efradı ve mal konusunda geri döndüğü zaman kötü bir hal görmekten, onları kötü bir halde,kötü bir hal görmekten, onları kötü bir halde, bıraktığından daha kötü bir halde görmekten Allah'a sığınırdı." diye bildiriyor, bıraktığından daha kötü bir halde görmekten Allah'a sığınırdı." diye bildiriyor, sözlerini söylemiyor. sözlerini söylemiyor. Demin sözlerini söylemişti, nasıl dua ettiğini, burada böyle yapardı diye bildiriyorDemin sözlerini söylemişti, nasıl dua ettiğini, burada böyle yapardı diye bildiriyor ve bazı ufak farklar var. ve bazı ufak farklar var.

Mesela, burada mazlumun bedduasına uğramaktan, yani zulm edip de Mesela, burada mazlumun bedduasına uğramaktan, yani zulm edip de o da mazlum olup da karşısındaki bana beddua etmesinden de sığınırım diyormuş demek ki.o da mazlum olup da karşısındaki bana beddua etmesinden de sığınırım diyormuş demek ki. Sonra yükseldikten sonra alçalmaktan,Sonra yükseldikten sonra alçalmaktan, makbul olduktan sonra merdut olmaktan da sığınırmış, o da yok. makbul olduktan sonra merdut olmaktan da sığınırmış, o da yok.

Sonuncu hadîs-i şerîf; Sonuncu hadîs-i şerîf;

An Aliyy-ibni Rebî'ate kâle şehidtü Aliy-yebne ebî Tâlibin radıyallahu anhu An Aliyy-ibni Rebî'ate kâle şehidtü Aliy-yebne ebî Tâlibin radıyallahu anhu ütiye bi-dâbbetin li-yerkebehâ fe-lemmâ vada'a riclehû fi'r-rikâbi kâle bismillahiütiye bi-dâbbetin li-yerkebehâ fe-lemmâ vada'a riclehû fi'r-rikâbi kâle bismillahi fe-lemme'stevâ alâ zahrihâ kâle elhamdülillahillezî sehhara lenâ hâzâfe-lemme'stevâ alâ zahrihâ kâle elhamdülillahillezî sehhara lenâ hâzâ ve mâ künnâ lehû mukrinîn ve innâ ilâ rabbinâ le-munkalibûne sümme kâle ve mâ künnâ lehû mukrinîn ve innâ ilâ rabbinâ le-munkalibûne sümme kâle elhamdülillah selâse merrâtin sümme kâle Allahu Ekber elhamdülillah selâse merrâtin sümme kâle Allahu Ekber selâse merrâtin sümme kâle sübhâneke innî zalemtü nefsî fağfirlî innehû lâ selâse merrâtin sümme kâle sübhâneke innî zalemtü nefsî fağfirlî innehû lâ yağfiru'z-zunûbe illâ ente sümme dahike ve yağfiru'z-zunûbe illâ ente sümme dahike ve yâ emîra'l-mü'minîneyâ emîra'l-mü'minîne kâle reeytü sallallahu aleyhi ve sellem fe'ale kemâ fe'altükâle reeytü sallallahu aleyhi ve sellem fe'ale kemâ fe'altü fe-kultü yâ Resûlallahi min eyyi şey'in dahikte kâle inne rabbekefe-kultü yâ Resûlallahi min eyyi şey'in dahikte kâle inne rabbeke ya'cebu min abdihî izâ kâle iğfirlî zünûbî ya'lemü ennehû lâ yağfiru'z-zünûbe ğayrî. ya'cebu min abdihî izâ kâle iğfirlî zünûbî ya'lemü ennehû lâ yağfiru'z-zünûbe ğayrî.

Ravâhu Ebû Dâvûde ve't-Tirmiziyyü ve kâle hadîsun hasenün Ravâhu Ebû Dâvûde ve't-Tirmiziyyü ve kâle hadîsun hasenün ve fî ba'di'n-nusehı hasenün sahîhün ve hâzâ lafzu Ebî Dâvûd. ve fî ba'di'n-nusehı hasenün sahîhün ve hâzâ lafzu Ebî Dâvûd.

Bu hadis-i şerif Ali b. Rebî'a isimli kişiden rivayet edilmiş, o da demiş ki; Bu hadis-i şerif Ali b. Rebî'a isimli kişiden rivayet edilmiş, o da demiş ki;

Şehidtü Aliy-yebne ebî Tâlibin.Şehidtü Aliy-yebne ebî Tâlibin. "Ebû Talib'i gördüm, Hz. Ali radıyallahu anh ve kerremallahu veche Efendimizi gördüm.""Ebû Talib'i gördüm, Hz. Ali radıyallahu anh ve kerremallahu veche Efendimizi gördüm." Ütiye bi-dâbbetin li-yerkebehâ. "Binsin diye kendisine bir hayvan, at getirildi." Ütiye bi-dâbbetin li-yerkebehâ. "Binsin diye kendisine bir hayvan, at getirildi." Fe-lemmâ vada'a riclehû fi'r-rikâbi kâle bismillahi. "Özengiye ayağını koyduğu zaman bismillah dedi."Fe-lemmâ vada'a riclehû fi'r-rikâbi kâle bismillahi. "Özengiye ayağını koyduğu zaman bismillah dedi." Fe-lemme'stevâ alâ zahrihâ. "Hayvanın üstüne yerleşince de dedi ki;"Fe-lemme'stevâ alâ zahrihâ. "Hayvanın üstüne yerleşince de dedi ki;" Elhamdülillahillezî sehhara lenâ hâzâ ve mâ künnâ lehû mukrinîn Elhamdülillahillezî sehhara lenâ hâzâ ve mâ künnâ lehû mukrinîn ve innâ ilâ rabbinâ le-munkalibûne.ve innâ ilâ rabbinâ le-munkalibûne. "[Bineğin] üstüne oturunca bu âyet-i kerîmeyi dedi." "[Bineğin] üstüne oturunca bu âyet-i kerîmeyi dedi."

Sümme kâle elhamdülillah selâse merrâtin sümme kâle Allahu Ekber selâse merrâtin.Sümme kâle elhamdülillah selâse merrâtin sümme kâle Allahu Ekber selâse merrâtin. "Üç defa elhamdülillah demiş sonra, üç defa da"Üç defa elhamdülillah demiş sonra, üç defa da Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber demiş." Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber demiş." Sümme kâle. "Sonra da demiş ki;" Sübhâneke innî zalemtü nefsî. Sümme kâle. "Sonra da demiş ki;" Sübhâneke innî zalemtü nefsî. "Yâ Rabbi! Seni tesbih ederim ki sen noksandan münezzehsin." Zalemtü nefsî."Yâ Rabbi! Seni tesbih ederim ki sen noksandan münezzehsin." Zalemtü nefsî. "İtiraf ediyorum ki nefsime ben zulmettim." "İtiraf ediyorum ki nefsime ben zulmettim." Fağfirlî. "Benim günahımı afv ü mağfiret eyle."Fağfirlî. "Benim günahımı afv ü mağfiret eyle." Yani günah işledim, iyi kulluk yapmadım, böylece kendimi tehlikeye düşürdüm, Yani günah işledim, iyi kulluk yapmadım, böylece kendimi tehlikeye düşürdüm, nefsime kötülük getirecek bir durum yapmış oldum, beni afv ü mağfiret eyle.nefsime kötülük getirecek bir durum yapmış oldum, beni afv ü mağfiret eyle. İnnehû lâ yağfiru'z-zunûbe illâ ente. İnnehû lâ yağfiru'z-zunûbe illâ ente. "Hiç şüphe yok ki günahları senden başkası afv ü mağfiret edecek değildir,"Hiç şüphe yok ki günahları senden başkası afv ü mağfiret edecek değildir, sadece sen afv ü mağfiret edeceksin." sadece sen afv ü mağfiret edeceksin."

Sümme dahike. "Böyle dedikten sonra, bu zâtın gözü önünde ata binip bu sözleri,Sümme dahike. "Böyle dedikten sonra, bu zâtın gözü önünde ata binip bu sözleri, duaları yapınca Hz. Ali Efendimiz gülmüş."duaları yapınca Hz. Ali Efendimiz gülmüş." "Ona denmiş ki;" Yâ emîra'l-mü'minîne"Ona denmiş ki;" Yâ emîra'l-mü'minîne "Ne sebepten güldün ey mü'minlerin emiri?" "Ne sebepten güldün ey mü'minlerin emiri?"

Demek ki halife olduğu sırada böyle bu duayı yapmış, Demek ki halife olduğu sırada böyle bu duayı yapmış, Ali b. Rebî'a da o zaman duymuş demek ki.Ali b. Rebî'a da o zaman duymuş demek ki. "Ey emîra'l-mü'minîn! Ne sebepten güldün?" Kâle reeytü"Ey emîra'l-mü'minîn! Ne sebepten güldün?"

Kâle reeytü
sallallahu aleyhi ve sellem fe'ale kemâ fe'altü.sallallahu aleyhi ve sellem fe'ale kemâ fe'altü. "Diyor ki, görmüştüm ki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de "Diyor ki, görmüştüm ki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de benim yaptığım gibi yapmıştı." benim yaptığım gibi yapmıştı." "Sonra da gülmüştü." Bu sözleri söylemişti, böyle yapmıştı, sonra da gülmüştü. "Sonra da gülmüştü." Bu sözleri söylemişti, böyle yapmıştı, sonra da gülmüştü. Fe-kultü yâ Resûlallahi min eyyi şey'in dahikte.Fe-kultü yâ Resûlallahi min eyyi şey'in dahikte. "Ben de ona demiştim ki tıpkı sizin bana dediğiniz gibi, ne sebepten güldün yâ Resûlallah!"Ben de ona demiştim ki tıpkı sizin bana dediğiniz gibi, ne sebepten güldün yâ Resûlallah! 'Ey Allah'ın Resûlü ne sebepten güldün?' demiştim." Kâle. "Buyurmuştu ki," İnne rabbeke'Ey Allah'ın Resûlü ne sebepten güldün?' demiştim."

Kâle. "Buyurmuştu ki," İnne rabbeke
ya'cebu min abdihî izâ kâle iğfirlî zünûbî.ya'cebu min abdihî izâ kâle iğfirlî zünûbî. "Ey Ali! Rabbin sübhânehû ve Teâlâ hazretleri kulunun"Ey Ali! Rabbin sübhânehû ve Teâlâ hazretleri kulunun Allahümmağfirlî zünûbî demesini sever, hoşlanır."Allahümmağfirlî zünûbî demesini sever, hoşlanır." Ya'lemü ennehû lâ yağfiru'z-zünûbe ğayrî.Ya'lemü ennehû lâ yağfiru'z-zünûbe ğayrî. "Bu kulum benden başka birisinin günahları affetmeyeceğini biliyor der, ondan güldüm." "Bu kulum benden başka birisinin günahları affetmeyeceğini biliyor der, ondan güldüm."

Yani Allahu Teâlâ hazretleri Allahümmağfirlî zünûbî. Yani Allahu Teâlâ hazretleri Allahümmağfirlî zünûbî. "Yâ Rabbi! Benim günahlarımı afv ü mağfiret eyle." deyince kulunu seviyor."Yâ Rabbi! Benim günahlarımı afv ü mağfiret eyle." deyince kulunu seviyor. Kulum günahları benim affettiğimi, benden başkasının affetmediğini anladı diye kulunu seviyor.Kulum günahları benim affettiğimi, benden başkasının affetmediğini anladı diye kulunu seviyor. O sevdiğini Resûlullah Efendimiz bilince gülmüş. Çünkü duasında Allahümmağfirlî zünûbî dedi,O sevdiğini Resûlullah Efendimiz bilince gülmüş. Çünkü duasında Allahümmağfirlî zünûbî dedi, Allah'ın memnun olduğundan dolayı gülmüş, gülmesinin sebebi oymuş. Allah'ın memnun olduğundan dolayı gülmüş, gülmesinin sebebi oymuş.

Ravahu Ebû Davud ve't-Tirmizî. "Bu hadîs-i şerîfi Ebû Davud ve Tirmizî rivayet etmişler kiRavahu Ebû Davud ve't-Tirmizî. "Bu hadîs-i şerîfi Ebû Davud ve Tirmizî rivayet etmişler ki iki büyük hadis âlimi, üstadı, büyük allâmesi, imamı.iki büyük hadis âlimi, üstadı, büyük allâmesi, imamı. Ve Tirmizî hadîsün hasenün demiş. Bazı Tirmizî nüshalarında da hadîsün hasenün sahîhun. Ve Tirmizî hadîsün hasenün demiş. Bazı Tirmizî nüshalarında da hadîsün hasenün sahîhun. "Hasen ve sahih hadis." demiş. Ve hâzâ lafzu Ebî Davud. "Hasen ve sahih hadis." demiş. Ve hâzâ lafzu Ebî Davud. "Bu yukarda okuduğumuz metin Ebû Davud'un rivayeti." "Bu yukarda okuduğumuz metin Ebû Davud'un rivayeti."

Üç hadîs-i şerîf okuduk. Allahu Teâlâ hazretleri Efendimiz'in şefaatine erdirsin. Üç hadîs-i şerîf okuduk.

Allahu Teâlâ hazretleri Efendimiz'in şefaatine erdirsin.

Tabii sefer duasını öğrenmiş olduk. Hz. Ali Efendimiz'in rivayet ettiği hadisten deTabii sefer duasını öğrenmiş olduk. Hz. Ali Efendimiz'in rivayet ettiği hadisten de Allah'ın celle celâlühû ve tebâreke ve teâlâ hazretlerinin Allah'ın celle celâlühû ve tebâreke ve teâlâ hazretlerinin Allahümmağfirlî zünûbî deyince kulunu sevdiğini de öğrenmiş olduk. Allahümmağfirlî zünûbî deyince kulunu sevdiğini de öğrenmiş olduk.

Allahümmağfirlenâ zünûbenâ, Allahümmağfirlenâ zünûbenâ, [Allahümmağfirlenâ zünûbenâ.] Allahümmağfirlenâ zünûbenâ, Allahümmağfirlenâ zünûbenâ, [Allahümmağfirlenâ zünûbenâ.]

Sübhânekellâhümme ve bi-hamdik neşhedü en lâ ilâhe illâ ente Sübhânekellâhümme ve bi-hamdik neşhedü en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerîke leke nestağfiruke ve netûbu ileyke. vahdeke lâ şerîke leke nestağfiruke ve netûbu ileyke.

Sübhâne rabbinâ rabbi'l-ızzeti ammâ yasifûneSübhâne rabbinâ rabbi'l-ızzeti ammâ yasifûne ve selâmün ale'l-mürselîne ve'l-hamdülillâhi rabbi'l-âlemîne el-Fâtiha... ve selâmün ale'l-mürselîne ve'l-hamdülillâhi rabbi'l-âlemîne el-Fâtiha...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2