Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Peygamber Sas’in Önceden Bildirilmesi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Şa'bân 1403 / 29.05.1983
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ehl-i Kitabın Emanete Riayet Etmemesi, Anselmo Turmeda’nın Müslüman Oluşu, Bizden Başkasına Benzeyen Bizden Değildir, İlmin Önemi, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Peygamber Sas’in Önceden Bildirilmesi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Şa'bân 1403 / 29.05.1983
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ehl-i Kitabın Emanete Riayet Etmemesi, Anselmo Turmeda’nın Müslüman Oluşu, Bizden Başkasına Benzeyen Bizden Değildir, İlmin Önemi, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn. Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atün Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Leyse minnî illâ âlimün ev müteallimün. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Leyse minnî illâ âlimün ev müteallimün.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Çok aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim! Çok aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, lütfu, keremi cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, lütfu, keremi cümlenizin üzerine olsun.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet sizlere sunacağız. bir demet sizlere sunacağız.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasından ve mânasının açıklanmasından önce, Bu hadîs-i şerîflerin okunmasından ve mânasının açıklanmasından önce, evvelen ve hâsseten Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin ruh-i pâki için,evvelen ve hâsseten Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin ruh-i pâki için, ve sonra onun âl, ashâb ve etbâının ruhları için, ve sâir enbiyâ ve mürselînin, ve sonra onun âl, ashâb ve etbâının ruhları için, ve sâir enbiyâ ve mürselînin, evliyâullahın, mukarreb kulların ruhları için, onlara tâbi olan salihlerin, mü'minlerin ruhları için;evliyâullahın, mukarreb kulların ruhları için, onlara tâbi olan salihlerin, mü'minlerin ruhları için; ve hâssaten eseri telif eylemiş olan Gümüşhâneli Hocamız rahmetullâhi aleyh'in ruhu için, ve hâssaten eseri telif eylemiş olan Gümüşhâneli Hocamız rahmetullâhi aleyh'in ruhu için, onun hocalarının, talebelerinin ruhları için, Hocamız Mehmed Zâhid-i Bursevî'nin ruhu için, onun hocalarının, talebelerinin ruhları için, Hocamız Mehmed Zâhid-i Bursevî'nin ruhu için, bu kitabın içindeki bilgilerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olanbu kitabın içindeki bilgilerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olan ulemânın ve râvilerin ruhları için; uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere ulemânın ve râvilerin ruhları için; uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mübarek mescide cem' olmuş olan siz kardeşlerimizin de şu mübarek mescide cem' olmuş olan siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhları içinâhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhları için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf kıraat eyleyip hediye edelim. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf kıraat eyleyip hediye edelim.

Rivayet edilmiş sahih bir hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; Rivayet edilmiş sahih bir hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

Leyse minnâ men halefe bi'l-emâneti ve men habbebe Leyse minnâ men halefe bi'l-emâneti ve men habbebe ev memlûkehû fe-leyse minnâ. ev memlûkehû fe-leyse minnâ.

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde ; "Şu şu insanlar bizden değildir, bizim zümremizden değildir,; "Şu şu insanlar bizden değildir, bizim zümremizden değildir, ben onları bizim zümremizden kabul etmiyorum, bizim zümremizden hariç sayıyorum."ben onları bizim zümremizden kabul etmiyorum, bizim zümremizden hariç sayıyorum." mânasına iki hususa işaret eylemiş. mânasına iki hususa işaret eylemiş.

Birisi: Leyse minnâ. "Bizden değildir." Men halefe bi'l-emâneti.Birisi: Leyse minnâ. "Bizden değildir." Men halefe bi'l-emâneti. "Emanet üzerine yemin eden bizden değildir." Ve men habbebe ale'mriin zevcetehû."Emanet üzerine yemin eden bizden değildir."

Ve men habbebe ale'mriin zevcetehû.
"Ve kişiye karısını..." Ev memlûkehû. "Yahut hizmetçisini, kölesini kötüleyen, kışkırtan...""Ve kişiye karısını..." Ev memlûkehû. "Yahut hizmetçisini, kölesini kötüleyen, kışkırtan..." Fe-leyse minnâ. "Bizden değildir." Fe-leyse minnâ diye ikincide de zikrettiğine göre Fe-leyse minnâ. "Bizden değildir."

Fe-leyse minnâ diye ikincide de zikrettiğine göre
birincisi bu ikinciye bağlı değil gibi görünüyor. birincisi bu ikinciye bağlı değil gibi görünüyor. Bağlı olursa hangi mâna olur, bağlı olmazsa hangi mâna olur, onu söyleyeceğim. Bağlı olursa hangi mâna olur, bağlı olmazsa hangi mâna olur, onu söyleyeceğim.

"Emanete yemin eden, emanet ile yemin eden bizden değildir." "Emanete yemin eden, emanet ile yemin eden bizden değildir."

Bu sözün mânası ne olabilir? Bu sözün mânası ne olabilir?

Bir; "'Vallâhi billâhi ben güvenilir bir insanım, bana itimat et, benim [yalanım] yok.' gibi, Bir; "'Vallâhi billâhi ben güvenilir bir insanım, bana itimat et, benim [yalanım] yok.' gibi, kendisinin emniyetli, güvenilir bir insan olduğunu ileri süren kimse bizden değildir. kendisinin emniyetli, güvenilir bir insan olduğunu ileri süren kimse bizden değildir. Tevâzu takınmalı, mütevâzı konuşmalı, Tevâzu takınmalı, mütevâzı konuşmalı, Allah'tan gayri bir şeye yemin etmemeli." mânasına gelebilir. Allah'tan gayri bir şeye yemin etmemeli." mânasına gelebilir.

Eğer ikinci cümle ile alakalı olarak düşünürsek: Leyse minnâ Eğer ikinci cümle ile alakalı olarak düşünürsek: Leyse minnâ men halefe bi'l-emâneti ve men habbebe ale'mriin zevcetehû ev memlûkehû.men halefe bi'l-emâneti ve men habbebe ale'mriin zevcetehû ev memlûkehû. "Bizden değildir o kimse ki hem 'Ben emniyetli kimseyim.' diye yemin eder, "Bizden değildir o kimse ki hem 'Ben emniyetli kimseyim.' diye yemin eder, hem de karıyı kocasına, köleyi, hizmetçiyi efendisine karşı kışkırtır." O bizden değildir.hem de karıyı kocasına, köleyi, hizmetçiyi efendisine karşı kışkırtır." O bizden değildir. Bağlı olursa mâna böyle oluyor. Her iki halde de mâna doğrudur. İslâm'daBağlı olursa mâna böyle oluyor.

Her iki halde de mâna doğrudur.

İslâm'da
insanların arasını bozmak mühim, çok büyük bir günahtır, suçtur.insanların arasını bozmak mühim, çok büyük bir günahtır, suçtur. Aksine, insanların birbirleriyle muhabbetinin artmasına vesile olacakAksine, insanların birbirleriyle muhabbetinin artmasına vesile olacak bütün şeyler İslâm'da büyük mükâfatlar ile taltif edilmiş ve teşvik edilmiştir. bütün şeyler İslâm'da büyük mükâfatlar ile taltif edilmiş ve teşvik edilmiştir.

Selam vermek... Mesela Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Selam vermek... Mesela Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Bildiğiniz bilmediğiniz herkese selam verin." Neden? Selam verirsin, gülersin,"Bildiğiniz bilmediğiniz herkese selam verin."

Neden?

Selam verirsin, gülersin,
tebessüm edersin; arada buzlar erir, yabancılıklar kalkar, birbirinizle tanışırsınız, konuşursunuz, tebessüm edersin; arada buzlar erir, yabancılıklar kalkar, birbirinizle tanışırsınız, konuşursunuz, görüşürsünüz, bilişirsiniz. görüşürsünüz, bilişirsiniz.

Öyle olmazsa; aynı apartmanda yıllar yılı oturduğu halde birbirini tanımayan insanlar oluyor. Öyle olmazsa; aynı apartmanda yıllar yılı oturduğu halde birbirini tanımayan insanlar oluyor. Alt kapıya zili çalıyorsun; "Ya sizin apartmanda Ahmet Bey oturuyor mu?" Alt kapıya zili çalıyorsun;

"Ya sizin apartmanda Ahmet Bey oturuyor mu?"

"Bilmem!" Adamın komşularından haberi yok. Aynı kapıdan girip çıkıyorlar... "Bilmem!"

Adamın komşularından haberi yok. Aynı kapıdan girip çıkıyorlar...
Çok bu, yani mübalağa değil. Aynı apartmanda oturduğu halde birbirini bilmiyor. Neden? Çok bu, yani mübalağa değil. Aynı apartmanda oturduğu halde birbirini bilmiyor.

Neden?

İçlerinde böyle bir duygu yok. Halbuki iyi bir müslüman sokakta giderken, karşılaştıkça,İçlerinde böyle bir duygu yok.

Halbuki iyi bir müslüman sokakta giderken, karşılaştıkça,
kapıdan girerken, çıkarken birkaç tatlı söz bulur, söyler.kapıdan girerken, çıkarken birkaç tatlı söz bulur, söyler. "Selâmun aleyküm. Nasılsın komşum, iyi misin? Bir hizmetim olabilir mi sana?" filan gibi.. "Selâmun aleyküm. Nasılsın komşum, iyi misin? Bir hizmetim olabilir mi sana?" filan gibi.. Arabasını yanaştırmış, bir şey boşaltıyor; "Ben de yardım edebilir miyim?Arabasını yanaştırmış, bir şey boşaltıyor; "Ben de yardım edebilir miyim? Çıkartayım mı yukarıya?" Veyahut kapıdan [geçecek,] "Rica ederim, önce siz buyrun..."Çıkartayım mı yukarıya?" Veyahut kapıdan [geçecek,] "Rica ederim, önce siz buyrun..." Yani insan bir vesile, bir şey bulur, aradaki bağlar kuvvetlenir. Yani insan bir vesile, bir şey bulur, aradaki bağlar kuvvetlenir.

Sonra, ziyafet çekmek; çok makbul bir şey. Sonra, ziyafet çekmek; çok makbul bir şey. Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere'ye gittiği zaman teşvik etmişti. Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere'ye gittiği zaman teşvik etmişti. Zaten âyet-i kerîmede var: Zaten âyet-i kerîmede var:

Ve yut'imûne't-taâme alâ hubbihî miskînen ve yetîmenVe yut'imûne't-taâme alâ hubbihî miskînen ve yetîmen ve esîrâ innemâ nut'imuküm li-vechillâhi lâ nurîdu minküm cezâen ve lâ şükûrâ. ve esîrâ innemâ nut'imuküm li-vechillâhi lâ nurîdu minküm cezâen ve lâ şükûrâ.

Ziyafet çekiyorsun; birçok insan geliyor, senin malından sofranda yemek yiyor,Ziyafet çekiyorsun; birçok insan geliyor, senin malından sofranda yemek yiyor, tanışıklık kuvvetleniyor. Artık seni tanımaz mı o? tanışıklık kuvvetleniyor. Artık seni tanımaz mı o? "Haa, filanca Ahmet Efendi mi? Tamam, bildim canım; geçende bizi evine davet buyurdu,"Haa, filanca Ahmet Efendi mi? Tamam, bildim canım; geçende bizi evine davet buyurdu, beraber güzel bir yemek yedik, çay içtik, sohbet oldu. İyi bir arkadaş, mâşaallah...beraber güzel bir yemek yedik, çay içtik, sohbet oldu. İyi bir arkadaş, mâşaallah... Tanıdım, bizim hemşehriymiş, filancayla da yakınlığı varmış..." Böyle bir muhabbete vesile oluyor.Tanıdım, bizim hemşehriymiş, filancayla da yakınlığı varmış..." Böyle bir muhabbete vesile oluyor. Buna benzer şeyler makbul. Buna benzer şeyler makbul.

Sonra hediye vermek, hediyeleşmek...Sonra hediye vermek, hediyeleşmek... Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Tehâdev tehâbbû. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Tehâdev tehâbbû.
"Hediyeleşin, birbirinize muhabbetiniz artar." Sen ona bir kalem ikram edersin."Hediyeleşin, birbirinize muhabbetiniz artar."

Sen ona bir kalem ikram edersin.
"Bir seyahate çıkmıştım, dönüşümde [kalem almıştım.] "Bir seyahate çıkmıştım, dönüşümde [kalem almıştım.] Senin de çok kalemle işin oluyor, buyur komşu..." bir kalem verirsin. Senin de çok kalemle işin oluyor, buyur komşu..." bir kalem verirsin. O da alır, o da sana bir hediye verir, muhabbet artar. Buna benzer şeyler teşvik edilmiş. O da alır, o da sana bir hediye verir, muhabbet artar.

Buna benzer şeyler teşvik edilmiş.
Birkaç misalle zikretmiş olduk. Aksi de yasak.Birkaç misalle zikretmiş olduk.

Aksi de yasak.
Mesela bir kimsenin kusurunu söylemek doğru değil. Mesela bir kimsenin kusurunu söylemek doğru değil.

"Hocam hakikaten kusuru varsa da söylemeyecek miyiz?" Söylemeyeceksin. "Hocam hakikaten kusuru varsa da söylemeyecek miyiz?"

Söylemeyeceksin.
Hakikaten kusuru varsa da söylemeyeceksin, kusurunu saklayacaksın. Hakikaten kusuru varsa da söylemeyeceksin, kusurunu saklayacaksın.

"Kim bir müslüman kardeşinin kusurunu örterse Allah da kıyamet gününde,"Kim bir müslüman kardeşinin kusurunu örterse Allah da kıyamet gününde, onun çok muhtaç olduğu bir zamanda, başının dertte olduğu, işinin sıkışık olduğu zamanda onun çok muhtaç olduğu bir zamanda, başının dertte olduğu, işinin sıkışık olduğu zamanda onun günahını örter." diyor Peygamber Efendimiz. onun günahını örter." diyor Peygamber Efendimiz.

"Ama hakikaten öyle bir suçu var, yalan söylemiyorum, yanlış söylemiyorum." "Ama hakikaten öyle bir suçu var, yalan söylemiyorum, yanlış söylemiyorum."

Tamam. Mâlum, iki çeşit şey var: Bir, gıybet denilen kusuru zikretme hastalığı var. Tamam. Mâlum, iki çeşit şey var: Bir, gıybet denilen kusuru zikretme hastalığı var. Bir de iftira denilen söz günahı hastalığı var. Bir de iftira denilen söz günahı hastalığı var. Gıybet denilen hastalık, olan bir şeyi söyleyince tahakkuk ediyor.Gıybet denilen hastalık, olan bir şeyi söyleyince tahakkuk ediyor. Filanca arkadaşın bir kusur etmiş, sen onun olmadığı bir mecliste diyorsun ki; Filanca arkadaşın bir kusur etmiş, sen onun olmadığı bir mecliste diyorsun ki;

"Falanca Ahmet Efendi var ya, tüh yazıklar olsun, hem hacı hem de filanca gün ben onu"Falanca Ahmet Efendi var ya, tüh yazıklar olsun, hem hacı hem de filanca gün ben onu şöyle yaparken gördüm, şöyle ederken gördüm." şöyle yaparken gördüm, şöyle ederken gördüm."

Olan bir şeyi söylüyorsun; işte bu gıybet. Hakikaten olmuş bir şey. Olan bir şeyi söylüyorsun; işte bu gıybet. Hakikaten olmuş bir şey. Yalan söylemiyorsun, olmuşu söylüyorsun.Yalan söylemiyorsun, olmuşu söylüyorsun. Ama o adam orada olsaydı ona razı gelmeyecekti,Ama o adam orada olsaydı ona razı gelmeyecekti, kusurunun açılmasından memnun olmayacaktı.kusurunun açılmasından memnun olmayacaktı. Bu çeşit şeye "gıybet" derler. Bu çeşit şeye "gıybet" derler.

Hatta Peygamber Efendimiz; "Gıybet etmeyin!" diye söylediği zamanHatta Peygamber Efendimiz; "Gıybet etmeyin!" diye söylediği zaman sahabeden bazıları demişler ki; sahabeden bazıları demişler ki;

"Yâ Resûlallah! Peki söylediğimiz kusur hakikaten onda mevcutsa ne yapalım?" "Yâ Resûlallah! Peki söylediğimiz kusur hakikaten onda mevcutsa ne yapalım?"

"Zaten kusur mevcut olduğu zaman, yapıldığı, söylendiği zaman gıybet olur."Zaten kusur mevcut olduğu zaman, yapıldığı, söylendiği zaman gıybet olur. Olmayan bir şeyi ona söylersen o iftira olur!" diyor. Olmayan bir şeyi ona söylersen o iftira olur!" diyor.

O adam kusurlu değil de sen onun olmayan bir şeyini söylüyorsan daha berbat. O adam kusurlu değil de sen onun olmayan bir şeyini söylüyorsan daha berbat.

Buna "gıybet, dedikodu, iftira" derler. Bir de söz taşımak vardır. Buna "gıybet, dedikodu, iftira" derler.

Bir de söz taşımak vardır.
Ahmet Efendi ile gidersin bir şeyi konuşursun, gelirsin burada Mehmet Efendi'ye dersin ki; Ahmet Efendi ile gidersin bir şeyi konuşursun, gelirsin burada Mehmet Efendi'ye dersin ki;

"Geçen gün Ahmet Efendi ile konuşuyorduk, iyi güzel ama "Geçen gün Ahmet Efendi ile konuşuyorduk, iyi güzel ama söz arasında bir şey söyledi, çok canım sıkıldı.söz arasında bir şey söyledi, çok canım sıkıldı. Ona da bir şey diyemedim. Bilmiş ol ki senin aleyhinde şöyle diyor, böyle diyor..." Ona da bir şey diyemedim. Bilmiş ol ki senin aleyhinde şöyle diyor, böyle diyor..."

Olmadı! Buna "söz taşıma", nemîme derler. Nemmamlık, Allah'ın sevmediği huylardan birisi. Olmadı! Buna "söz taşıma", nemîme derler. Nemmamlık, Allah'ın sevmediği huylardan birisi.

Neden sevmiyor? O sözü o söylemedi mi; seninle konuşurken söylemiş de Neden sevmiyor?

O sözü o söylemedi mi; seninle konuşurken söylemiş de
sen söylenmiş sözü bu tarafta naklediyorsun. sen söylenmiş sözü bu tarafta naklediyorsun.

Neden sevmiyor Allah? Ara bozuluyor diye sevmiyor. Neden sevmiyor Allah?

Ara bozuluyor diye sevmiyor.
Allahu Teâlâ kulların aralarının bozulmasını istemiyor;Allahu Teâlâ kulların aralarının bozulmasını istemiyor; kulların aralarının yapılmasını, düzeltilmesini istiyor. kulların aralarının yapılmasını, düzeltilmesini istiyor.

Hatta bir hoş, zarif, latif hadîs-i şerîfte geçer ki: Hatta bir hoş, zarif, latif hadîs-i şerîfte geçer ki:

Allahu Teâlâ hazretleri kıyamet gününde kulların hesaplarını görürkenAllahu Teâlâ hazretleri kıyamet gününde kulların hesaplarını görürken iki kimse karşı karşıya gelecekler. Muhakeme oluyorlar. iki kimse karşı karşıya gelecekler. Muhakeme oluyorlar.

"Yâ Rabbi! Bu benim hakkımı çiğnemişti, ben bundan hakkımı isterim!" diyor. "Yâ Rabbi! Bu benim hakkımı çiğnemişti, ben bundan hakkımı isterim!" diyor.

Peki, muhakemede haklı çıkıyor.Peki, muhakemede haklı çıkıyor. Tamam, bu hakikaten bu tarafın hakkını çiğnemiş, üzerine bir hak geçirtmiş. Tamam, bu hakikaten bu tarafın hakkını çiğnemiş, üzerine bir hak geçirtmiş.

"Al hakkını." diyor. "Al hakkını." diyor.

Ama bu hak alan kimse onu alıyor, cehenneme gitmekten kurtuluyor,Ama bu hak alan kimse onu alıyor, cehenneme gitmekten kurtuluyor, hesabı doğruluyor, cennete gidecek.hesabı doğruluyor, cennete gidecek. Bu taraftaki ise öyle bir kritik noktaya gelmiş ki, hesaplar görülmüş görülmüş, Bu taraftaki ise öyle bir kritik noktaya gelmiş ki, hesaplar görülmüş görülmüş, elinde birazcık bir sermaye kalmıştı, sevap kalmıştı; bu adam da gelip elinde birazcık bir sermaye kalmıştı, sevap kalmıştı; bu adam da gelip "Hakkımı isterim!" deyince, o sermaye de alınınca zavallı sermayesiz kaldı. "Hakkımı isterim!" deyince, o sermaye de alınınca zavallı sermayesiz kaldı. Bu sefer onun da hesabı ters, menfî çıkıyor; o da cehenneme gidecek. Bu sefer onun da hesabı ters, menfî çıkıyor; o da cehenneme gidecek. Almasaydı kurtulacaktı ama alınca bu adamın sermayesi kalmadı; işi bitti,Almasaydı kurtulacaktı ama alınca bu adamın sermayesi kalmadı; işi bitti, cehenneme gidecek, ceza çekecek. cehenneme gidecek, ceza çekecek.

O cennete giden sevine sevine giderken Allah gözünden perdeyi kaldırıyor... O cennete giden sevine sevine giderken Allah gözünden perdeyi kaldırıyor... Cennetteki bazı köşkleri görecekmiş. Ama çok müstesna güzellikte... Cennetteki bazı köşkleri görecekmiş. Ama çok müstesna güzellikte...

"Bunlar kimin yâ Rabbi? Çok güzel köşkler!" diyecekmiş. "Bunlar kimin yâ Rabbi? Çok güzel köşkler!" diyecekmiş.

"Bunlar kardeşlerinin kusurlarını affeden, onlara suçlarını bağışlayan,"Bunlar kardeşlerinin kusurlarını affeden, onlara suçlarını bağışlayan, hakkını helal eden kimselere bahşedilmiş köşklerdir." denilecekmiş kendisine. hakkını helal eden kimselere bahşedilmiş köşklerdir." denilecekmiş kendisine.

Tabii o şahıs köşklere bakıp imrenecekmiş; Tabii o şahıs köşklere bakıp imrenecekmiş;

"Yâ Rabbi! Ben de kardeşimi affedersem bana da var mı bu köşklerden?" "Yâ Rabbi! Ben de kardeşimi affedersem bana da var mı bu köşklerden?"

"Evet, sana da var." deyince; "Peki, bu kardeşimi affettim!" diyecekmiş. "Evet, sana da var." deyince;

"Peki, bu kardeşimi affettim!" diyecekmiş.

Affetmek sevabından o köşke sahip olup cennete gidecek. Affetmek sevabından o köşke sahip olup cennete gidecek. Berikisi de kendisinin alınmış olan sevabı geri geldiği için, o da kös kös, boynu bükük,Berikisi de kendisinin alınmış olan sevabı geri geldiği için, o da kös kös, boynu bükük, hüzünlü cehenneme gidecekken, o da tekrar durumu düzeldiğinden hadi bakalımhüzünlü cehenneme gidecekken, o da tekrar durumu düzeldiğinden hadi bakalım kardeşinin elinden tutup beraber cennete gireceklermiş.kardeşinin elinden tutup beraber cennete gireceklermiş. Mahkeme-i kübrâda iki hasımdı, beraber cennete gideceklermiş. Mahkeme-i kübrâda iki hasımdı, beraber cennete gideceklermiş.

Resûlullah Efendimiz bunu anlatmış da arkasından da demiş ki; Resûlullah Efendimiz bunu anlatmış da arkasından da demiş ki;

"Ey insanlar! Allah'tan korkun! Allahu Teâlâ hazretleri bile kulların arasını buluşturuyor."Ey insanlar! Allah'tan korkun! Allahu Teâlâ hazretleri bile kulların arasını buluşturuyor. Arasını düzeltip de aralarını güzelleştirip, birbirine dost edip, Arasını düzeltip de aralarını güzelleştirip, birbirine dost edip, el ele tutuşturup cennete öyle sokuyor.el ele tutuşturup cennete öyle sokuyor. Siz de Allah'tan korkun da kardeşlerinizin arasını düzeltin!" diye [söylemiş.] Siz de Allah'tan korkun da kardeşlerinizin arasını düzeltin!" diye [söylemiş.]

Bunun aksine, işte buradaki günah: Bunun aksine, işte buradaki günah:

"Kim kişiye karısını kışkırtırsa veyahut kölesini kışkırtırsa..." "Kim kişiye karısını kışkırtırsa veyahut kölesini kışkırtırsa..."

Öyle tipler vardır, mâlum. Ticarî hayatta da çok olur. Öyle tipler vardır, mâlum. Ticarî hayatta da çok olur. Gidersin falancanın kalfasını, ustasını ayartırsın, kışkırtırsın. Gidersin falancanın kalfasını, ustasını ayartırsın, kışkırtırsın. "Ya senin patron da sana şöyle yapıyor böyle yapıyor..." Arayı bozarsın."Ya senin patron da sana şöyle yapıyor böyle yapıyor..." Arayı bozarsın. Maksat onu oradan çalıp kullanmaktır. Hayatın çeşitli safhalarında oluyor. Maksat onu oradan çalıp kullanmaktır. Hayatın çeşitli safhalarında oluyor. Bazıları da karıyı kocaya teşvik eder. Bazısı köleyi, hizmetçiyi efendiye teşvik eder. Bazıları da karıyı kocaya teşvik eder. Bazısı köleyi, hizmetçiyi efendiye teşvik eder. Kötü maksatlı, çeşitli şeyler düşünerek yapılmış olabilir. Kötü maksatlı, çeşitli şeyler düşünerek yapılmış olabilir.

"Bunlar bizden değildir." diyor Peygamber Efendimiz. "Bunlar bizden değildir." diyor Peygamber Efendimiz. Böyle şey yok, ara bozmak yok. Böyle şey yok, ara bozmak yok.

Hatta yutkunup yutkunup söylemeyeceksin.Hatta yutkunup yutkunup söylemeyeceksin. Bu karıyla bu kocanın arası bozulmasın diye söyleyeceğin sözleri bile süzgeçten geçireceksin, Bu karıyla bu kocanın arası bozulmasın diye söyleyeceğin sözleri bile süzgeçten geçireceksin, söylemeyeceksin ki aralar bozulmasın. söylemeyeceksin ki aralar bozulmasın. Sen o kabahati ona söylediğin zaman o orada akşam bir araba sopa yiyecekse mesela, olur mu? Sen o kabahati ona söylediğin zaman o orada akşam bir araba sopa yiyecekse mesela, olur mu?

Olmaz. İşte ona benzer şeyler... Olmaz. İşte ona benzer şeyler...

Eğer cümleler ayrıysa; "Emanet üzerine yemin eden bizden değildir." sözünden anlaşılıyor kiEğer cümleler ayrıysa; "Emanet üzerine yemin eden bizden değildir." sözünden anlaşılıyor ki Allah'tan gayri bir şeye yemin etmek doğru olmuyor. Allah'tan gayri bir şeye yemin etmek doğru olmuyor. Sonra insanın kendisinin böbürlenmesi doğru olmuyor. Sonra insanın kendisinin böbürlenmesi doğru olmuyor.

Şerhte bir de izah edilmiş, bir hadis alimi demiş ki; Şerhte bir de izah edilmiş, bir hadis alimi demiş ki;

"Bu ehl-i kitâbın aleyhine söylenmiş bir sözdür." "Bu ehl-i kitâbın aleyhine söylenmiş bir sözdür."

Ehl-i kitâb diye mâlum, kendilerine daha önce Ehl-i kitâb diye mâlum, kendilerine daha önce Allah tarafından mukaddes kitap indirilmiş kimselere denir.Allah tarafından mukaddes kitap indirilmiş kimselere denir. Mesela hıristiyanlara İncil indirilmişti, yahudilere Tevrat indirilmişti. Mesela hıristiyanlara İncil indirilmişti, yahudilere Tevrat indirilmişti. Onlar kitap ehli, kitapsız değil. Allah onlara zamanında kitap indirmiş ama şaşırmış, sapıtmışlar.Onlar kitap ehli, kitapsız değil. Allah onlara zamanında kitap indirmiş ama şaşırmış, sapıtmışlar. İtikatlarını sapıtmışlar, yani Allah'ın istemediği duruma getirmişler.İtikatlarını sapıtmışlar, yani Allah'ın istemediği duruma getirmişler. Hz. İsa Allah'ın peygamberi, "Allah'ın oğlu" demeye kalkmışlar. Hz. İsa Allah'ın peygamberi, "Allah'ın oğlu" demeye kalkmışlar. Allah'ın zevcesi mi var, ailesi mi var? Nedir bu? Sen kendinle mi kıyas ediyorsun? Allah'ın zevcesi mi var, ailesi mi var? Nedir bu? Sen kendinle mi kıyas ediyorsun?

Yanlış. Bunun yanlışlığı Kur'ân-ı Kerîm'de açıkça beyan ediliyor. Yanlış. Bunun yanlışlığı Kur'ân-ı Kerîm'de açıkça beyan ediliyor.

Yahudilerin de böyle [inançları] var. Bu onlar aleyhine bir tehdit cümlesidir; Yahudilerin de böyle [inançları] var.

Bu onlar aleyhine bir tehdit cümlesidir;
çünkü onlar "Biz emniyetli, güvenilir kimseleriz!" dediler. çünkü onlar "Biz emniyetli, güvenilir kimseleriz!" dediler. Ama kendilerine emanet edilen şeyleri yapmadılar ki... Kendilerine tavsiye edilmişti;Ama kendilerine emanet edilen şeyleri yapmadılar ki... Kendilerine tavsiye edilmişti; "Şu şu vasıfta bir peygamber çıkacak. Eğer onun zamanına erişirseniz hakkı saklamayın,"Şu şu vasıfta bir peygamber çıkacak. Eğer onun zamanına erişirseniz hakkı saklamayın, onu destekleyin, ona yardımcı olun." demişlerdi. onu destekleyin, ona yardımcı olun." demişlerdi. Nerede kaldı o bilgiye, o emanet olan bilgiye riayet? Çıkarıp söylemediler. Nerede kaldı o bilgiye, o emanet olan bilgiye riayet?

Çıkarıp söylemediler.

Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere'de yahudilerin havrasına gitti. Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere'de yahudilerin havrasına gitti. Şaşırıp kaldılar. Peygamber Efendimiz havraya çıktı geldi. Şaşırıp kaldılar. Peygamber Efendimiz havraya çıktı geldi. İçeride alimleriyle cemaat olarak yahudiler var. Dedi ki; İçeride alimleriyle cemaat olarak yahudiler var. Dedi ki;

"Ey yahudi cemaati! Ben Allah'ın hak peygamberiyim."Ey yahudi cemaati! Ben Allah'ın hak peygamberiyim. Tevrat'ta filanca âyet-i kerîmede şöyle denmiyor mu? Sizin kitabınızda şu sayfada,Tevrat'ta filanca âyet-i kerîmede şöyle denmiyor mu? Sizin kitabınızda şu sayfada, bu âyette böyle denmiyor mu? Filanca yerde böyle denmiyor mu?" diyebu âyette böyle denmiyor mu? Filanca yerde böyle denmiyor mu?" diye o ümmî peygamber Allah'ın bildirmesiyle Tevrat'ın içindeki [âyetleri] onlara bir bir sıraladı,o ümmî peygamber Allah'ın bildirmesiyle Tevrat'ın içindeki [âyetleri] onlara bir bir sıraladı, kendisiyle ilgili âyetleri onlara söyledi. kendisiyle ilgili âyetleri onlara söyledi. "Bak şurada şöyle denmiyor mu, burada böyle denmiyor mu?" diye... "Bak şurada şöyle denmiyor mu, burada böyle denmiyor mu?" diye...

Şaşırıp kaldılar. Peygamber Efendimiz kendi kitaplarından delil getirdi.Şaşırıp kaldılar. Peygamber Efendimiz kendi kitaplarından delil getirdi. Hiç ses çıkmadı. Peygamber Efendimiz üç defa tekrarladı. Neden? Hiç ses çıkmadı. Peygamber Efendimiz üç defa tekrarladı.

Neden?

Kim iman ederse kendisi kâr eder, kim kâfir olursa kendisi zarar eder.Kim iman ederse kendisi kâr eder, kim kâfir olursa kendisi zarar eder. Resûlullah'ın yaptığı sadece bildirmek. Bizim yaptığımız da öyle. Biz söylüyoruz.Resûlullah'ın yaptığı sadece bildirmek.

Bizim yaptığımız da öyle. Biz söylüyoruz.
Ulemânın yaptığı da öyle. Kitapların yaptığı da öyle. Kim iman eder hak yola girerse kâr eder.Ulemânın yaptığı da öyle. Kitapların yaptığı da öyle. Kim iman eder hak yola girerse kâr eder. Girmeyen bana bir zarar vermez ki!Girmeyen bana bir zarar vermez ki! Allah bana rızkımı vermiş, maaşımı vermiş, evim var, barkım var. Allah bana rızkımı vermiş, maaşımı vermiş, evim var, barkım var. İster o mü'min olsun, ister kâfir olsun. Bana bir zarar vermez. Kendisine zarar verir. İster o mü'min olsun, ister kâfir olsun. Bana bir zarar vermez. Kendisine zarar verir. Kendisi çok pişman olur. Onun için, Peygamber Efendimiz üç defa tebliğ etti ki şahitlik olsun.Kendisi çok pişman olur.

Onun için, Peygamber Efendimiz üç defa tebliğ etti ki şahitlik olsun.
Kıyamet gününde diyecek ki; "Tebliğ ettim yâ Rabbi!Kıyamet gününde diyecek ki; "Tebliğ ettim yâ Rabbi! Sor onlara, bakalım o tebliğden sonra niye inanmadılar?" "Bana 'Tebliğ etmedin.Sor onlara, bakalım o tebliğden sonra niye inanmadılar?"

"Bana 'Tebliğ etmedin.
Vazifeni yapmadın. Peygamberlik hizmetinde kusur ettin.' denmesin." diyeVazifeni yapmadın. Peygamberlik hizmetinde kusur ettin.' denmesin." diye Resûlullah üç defa söyledi, havradan çıktı. O zaman hiç ses çıkartmadılar. Resûlullah üç defa söyledi, havradan çıktı.

O zaman hiç ses çıkartmadılar.
"Yalan söylüyorsun, yanlış söylüyorsun, öyle değil!" diyemediler; çünkü doğru söylüyordu. "Yalan söylüyorsun, yanlış söylüyorsun, öyle değil!" diyemediler; çünkü doğru söylüyordu. Çıktılar, yürürken -Peygamber Efendimiz yanında bir iki kişiyle gitmişti-Çıktılar, yürürken -Peygamber Efendimiz yanında bir iki kişiyle gitmişti- arkasından bir tanesi koştu geldi. Yahudilerin ulemâsından...arkasından bir tanesi koştu geldi. Yahudilerin ulemâsından... Onlara ahbâr derler, yahudi ahbârı. Hibir, yani mukaddes kitaplarınınOnlara ahbâr derler, yahudi ahbârı. Hibir, yani mukaddes kitaplarının inceliklerini bilen kişilerden birisi geldi. Adı Abdullah b. Selam'dı. Dedi ki; inceliklerini bilen kişilerden birisi geldi. Adı Abdullah b. Selam'dı. Dedi ki;

"Yâ Resûlallah! Sen Allah'ın Resûlüsün. Senin dediklerin doğrudur. "Yâ Resûlallah! Sen Allah'ın Resûlüsün. Senin dediklerin doğrudur. Bizim kitabımızda o dediğin şeyler gerçekten vardır. Bizim cemaat kıskandığından 'evet' diyemedi.Bizim kitabımızda o dediğin şeyler gerçekten vardır. Bizim cemaat kıskandığından 'evet' diyemedi. Bunlar doğrudur, ben tasdik ediyorum." dedi, müslüman oldu. Bunlar doğrudur, ben tasdik ediyorum." dedi, müslüman oldu. Abdullah b. Selam radıyallahu anh. Allah şefaatine nâil etsin. Abdullah b. Selam radıyallahu anh.

Allah şefaatine nâil etsin.

İşte o emaneti yerine getirdi.İşte o emaneti yerine getirdi. Çünkü daha önceki haftalarda da geçmiş bir hadîs-i şerîften hatırlayacaksınız, Çünkü daha önceki haftalarda da geçmiş bir hadîs-i şerîften hatırlayacaksınız, Allahu Teâlâ hazretleri her ümmetten ahd ü misak aldı.Allahu Teâlâ hazretleri her ümmetten ahd ü misak aldı. "Kendinizden sonra, kendinizin yaşadığı devirde böyle bir peygamber gelirse ona iman edeceksiniz,"Kendinizden sonra, kendinizin yaşadığı devirde böyle bir peygamber gelirse ona iman edeceksiniz, ona yardımcı olacaksınız!" diye ümmetten ahd ü misak aldı.ona yardımcı olacaksınız!" diye ümmetten ahd ü misak aldı. Resûlullah Efendimiz o kadar kıymetli bir peygamber.Resûlullah Efendimiz o kadar kıymetli bir peygamber. Ve hepsine müslümanların evsâfını bildirdi. Ve hepsine müslümanların evsâfını bildirdi.

Mukaddes kitaplarda, hakiki bir peygambere Allah tarafından hakikaten indirilmiş Mukaddes kitaplarda, hakiki bir peygambere Allah tarafından hakikaten indirilmiş vahiylerden meydana gelen eski kitaplardavahiylerden meydana gelen eski kitaplarda Peygamber Efendimiz'le ilgili mâlumât var.Peygamber Efendimiz'le ilgili mâlumât var. Bunlara tebşirât, "müjdelemeler" derler.Bunlara tebşirât, "müjdelemeler" derler. "İleride böyle olacak." diye bir müjde var."İleride böyle olacak." diye bir müjde var. Hatta Zerdüştîlerin kitaplarında var. Hintlilerin mukaddes kitaplarında var. Hatta Zerdüştîlerin kitaplarında var. Hintlilerin mukaddes kitaplarında var. Budistlerin mukaddes kitaplarında var. Yahudilerin mukaddes kitaplarında var. Budistlerin mukaddes kitaplarında var. Yahudilerin mukaddes kitaplarında var. Hıristiyanların mukaddes kitaplarında var. Hıristiyanların mukaddes kitaplarında var. Fotokopilerini çekmişler, birisi İngilizce olarak neşretmiş; The Prophecies in the Old Books,Fotokopilerini çekmişler, birisi İngilizce olarak neşretmiş; The Prophecies in the Old Books, Eski Kitaplarda Peygamberlikle ilgili Haberler diye.Eski Kitaplarda Peygamberlikle ilgili Haberler diye. Fotoğraflarını çekmiş, onların aslî yazılarıyla tercümelerini yan yana koymuş, bahisler yazmış. Fotoğraflarını çekmiş, onların aslî yazılarıyla tercümelerini yan yana koymuş, bahisler yazmış.

Mesela, "Bir peygamber gelecek. İki tarafı dağlık olan bir şehirde yaşayacak. Mesela, "Bir peygamber gelecek. İki tarafı dağlık olan bir şehirde yaşayacak. Peygamber olduğu halde kılıç da kullanacak. Savaş yapacak...Peygamber olduğu halde kılıç da kullanacak. Savaş yapacak... Müşriklerle iki savaş yapacak..." diye savaşlarını bildiriyor. "Adı şu olacak." diye bildiriliyor.Müşriklerle iki savaş yapacak..." diye savaşlarını bildiriyor. "Adı şu olacak." diye bildiriliyor. Mesela İncil'de; "Adı Paracletus olacak." diye bildirmiş. Mesela İncil'de; "Adı Paracletus olacak." diye bildirmiş. Tabii İncil'in asıl nüshası elimizde yok da, Yunanca tercümesi var; asıl nüshası bilinemiyor,Tabii İncil'in asıl nüshası elimizde yok da, Yunanca tercümesi var; asıl nüshası bilinemiyor, bulunamıyor, tercümeleri var.bulunamıyor, tercümeleri var. Orada Paracletus [diye bildiriliyor.] Mânası ne? Orada Paracletus [diye bildiriliyor.]

Mânası ne?

"Çok övülen, methedilen, meth ü senâya layık" mânasına. "Çok övülen, methedilen, meth ü senâya layık" mânasına.

Ne oluyor o? Muhammed demek oluyor, Ahmed demek oluyor! Y Ne oluyor o?

Muhammed demek oluyor, Ahmed demek oluyor! Y
ani mânası tam verilmiş. "Adı şu olacak." denildiği önceden bildirilmiş. ani mânası tam verilmiş. "Adı şu olacak." denildiği önceden bildirilmiş.

Şimdi onlar diyorlar ki; "Yok, o Paracletus değil, Pericletus demek. Şimdi onlar diyorlar ki;

"Yok, o Paracletus değil, Pericletus demek.
O da 'mukaddes ruh' demek. Cebrail inecek de bizim kitabımız onu bildiriyor..." diyeO da 'mukaddes ruh' demek. Cebrail inecek de bizim kitabımız onu bildiriyor..." diye tevil ediyorlar, yani kıvırttırıyorlar. Hayır, o öyle değil. tevil ediyorlar, yani kıvırttırıyorlar.

Hayır, o öyle değil.
O Peygamber Efendimiz! Hatta meşhur, ondördüncü yüzyılda bir Dominik papazı galiba,O Peygamber Efendimiz!

Hatta meşhur, ondördüncü yüzyılda bir Dominik papazı galiba,
Anselm Turmeda diye birisi... Majorca adasında doğmuş.Anselm Turmeda diye birisi... Majorca adasında doğmuş. İspanya'da ve Fransa'da tahsil görmüş. Tarihî bir şahsiyet... İspanya'da ve Fransa'da tahsil görmüş. Tarihî bir şahsiyet... Dominiken papazlardan birisi. Anselm Turmeda Fransa'nın güneyindeki bir şehirde Dominiken papazlardan birisi. Anselm Turmeda Fransa'nın güneyindeki bir şehirde papazlık tahsilini ilerletirken çok büyük bir alimin hizmetinde bulunuyormuş. papazlık tahsilini ilerletirken çok büyük bir alimin hizmetinde bulunuyormuş. Bir gün o alim hastalanmış, derse gelememiş.Bir gün o alim hastalanmış, derse gelememiş. Onlar da kendi aralarında müzakerelerini yapmışlar.Onlar da kendi aralarında müzakerelerini yapmışlar. Akşam bu Anselm Turmeda -büyük- papazın yanına gitmiş; Akşam bu Anselm Turmeda -büyük- papazın yanına gitmiş;

"Nasıl geçti bugün durum?" "Efendim bekledik sizi fakat gelmeyince biz kitapları açtık,"Nasıl geçti bugün durum?"

"Efendim bekledik sizi fakat gelmeyince biz kitapları açtık,
eski kitapları okumak sûretiyle vakit geçirdik." eski kitapları okumak sûretiyle vakit geçirdik."

Hasta papaz; "Hangi bahsi okudunuz?" diyor. Hasta papaz;

"Hangi bahsi okudunuz?" diyor.

"Efendim işte meşhur, İncil'de hani "Efendim işte meşhur, İncil'de hani 'Paraklit gelecek' veya 'Periklet gelecek' diye bir âyet var ya, onu okuduk,'Paraklit gelecek' veya 'Periklet gelecek' diye bir âyet var ya, onu okuduk, onun üzerinde münâkaşalar cereyân etti." onun üzerinde münâkaşalar cereyân etti."

"Peki ne dediniz?" "Bizim arkadaşlarımızdan falanca papaz şöyle şöyle bir izahta bulundu." "Peki ne dediniz?"

"Bizim arkadaşlarımızdan falanca papaz şöyle şöyle bir izahta bulundu."

"Öyle değil." demiş. "Başka?" "Şu papaz arkadaşımız da şöyle bir izahta bulundu;"Öyle değil." demiş.

"Başka?"

"Şu papaz arkadaşımız da şöyle bir izahta bulundu;
'Cebrail'dir.' dedi." "Öyle değil." demiş. 'Cebrail'dir.' dedi."

"Öyle değil." demiş.

"Filanca papaz arkadaşımız şöyle bir izahta bulundu." "Eh biraz yaklaşmış ama değil..." "Filanca papaz arkadaşımız şöyle bir izahta bulundu."

"Eh biraz yaklaşmış ama değil..."

"Kıyamette gelecek, âhir zamanda gelecek bir büyük zattır." dedi. "Kıyamette gelecek, âhir zamanda gelecek bir büyük zattır." dedi.

"Yaklaşmış ama değil..." deyince,"Yaklaşmış ama değil..." deyince, "Hiçbiriniz bilemedi..." demeye gelince iş,"Hiçbiriniz bilemedi..." demeye gelince iş, Anselm Turmeda papazın eline ayağına sarılmış, demiş ki; Anselm Turmeda papazın eline ayağına sarılmış, demiş ki;

"Efendim ben sana burada senelerce hâlisâne hizmet ettim. "Efendim ben sana burada senelerce hâlisâne hizmet ettim. Dindar bir insanım. Bilmiyorum hizmetim sana makbul oldu mu? Dindar bir insanım. Bilmiyorum hizmetim sana makbul oldu mu? Bana bu âyetin esrârını ne olur, söyle. Bana bu âyetin esrârını ne olur, söyle. Madem o bilemedi, bu bilemedi; doğrusu neyse, esrârını, bu işin iç yüzünü bana bildir." Madem o bilemedi, bu bilemedi; doğrusu neyse, esrârını, bu işin iç yüzünü bana bildir."

Diyor ki; "Evlâdım, tahammül edemezsin ki, kaldıramazsın..." Diyor ki;

"Evlâdım, tahammül edemezsin ki, kaldıramazsın..."

"Kaldırırım efendim, söz!" Çok ısrar ediyor, and veriyor... "Kaldırırım efendim, söz!"

Çok ısrar ediyor, and veriyor...

"Peki, madem o kadar ısrar ediyorsun, mahrem olarak sana söylüyorum."Peki, madem o kadar ısrar ediyorsun, mahrem olarak sana söylüyorum. Sakın gidip başka yerde açıklama! Açıklarsan, ben inkâr ederim. Sakın gidip başka yerde açıklama! Açıklarsan, ben inkâr ederim. 'Yok böyle bir şey söylemedim, bu uyduruyor!' derim, sen cezaya uğrarsın, 'Yok böyle bir şey söylemedim, bu uyduruyor!' derim, sen cezaya uğrarsın, zarara uğrarsın. Kimseye açıklamamak şartıyla sırf sana söyleyeceğim. zarara uğrarsın. Kimseye açıklamamak şartıyla sırf sana söyleyeceğim. Kabul mu?" diyor. "Kabul." Diyor ki; Kabul mu?" diyor.

"Kabul."

Diyor ki;

"Evlâdım, bu âyet-i kerîmede bahsedilen müslümanların peygamberi Hz. Muhammed'dir." "Evlâdım, bu âyet-i kerîmede bahsedilen müslümanların peygamberi Hz. Muhammed'dir."

O zaman Anselm Turmeda diyor ki; O zaman Anselm Turmeda diyor ki;

"Üstâdım, peki madem öyle, neden sen müslüman olmadın? Niye hâlâ papazsın?" "Üstâdım, peki madem öyle, neden sen müslüman olmadın? Niye hâlâ papazsın?" Diyor ki; "Evlâdım, bu bilgi bana ihtiyarlığımda geldi. Bu bilgiye ihtiyarlığımda eriştim.Diyor ki;

"Evlâdım, bu bilgi bana ihtiyarlığımda geldi. Bu bilgiye ihtiyarlığımda eriştim.
İş işten geçti, ben şimdi ihtiyarım. Genç olsaydım müslümanların diyarına geçer,İş işten geçti, ben şimdi ihtiyarım. Genç olsaydım müslümanların diyarına geçer, orada müslüman olurdum, olurdu; ama şimdi ihtiyarım, gidecek hâlim yok, hastayım, orada müslüman olurdum, olurdu; ama şimdi ihtiyarım, gidecek hâlim yok, hastayım, elim ayağım tutmuyor, işte görüyorsun.elim ayağım tutmuyor, işte görüyorsun. Onun için burada böyle kalıyorum." "Peki ben ne yapayım efendim?" diyor. Onun için burada böyle kalıyorum."

"Peki ben ne yapayım efendim?" diyor.

"Sana tavsiye ederim ki müslüman bir diyara git, müslüman ol, hak din İslâm'dır!" diyor. "Sana tavsiye ederim ki müslüman bir diyara git, müslüman ol, hak din İslâm'dır!" diyor.

Onun üzerine Fransa'nın güneyinden, o şehirden yola çıkıyor, İtalya'dan Roma'ya geliyor, Onun üzerine Fransa'nın güneyinden, o şehirden yola çıkıyor, İtalya'dan Roma'ya geliyor, Roma'dan aşağı iniyor, Sicilya'ya kadar geliyor. Roma'dan aşağı iniyor, Sicilya'ya kadar geliyor. Oraları hıristiyan, vaazlar veriyor. Her geldiği yerde kendisine itibar ediyorlar;Oraları hıristiyan, vaazlar veriyor. Her geldiği yerde kendisine itibar ediyorlar; "Bizim alimlerimizden filanca zât şehrimizi teşrif eylemiş."Bizim alimlerimizden filanca zât şehrimizi teşrif eylemiş. Buyursun..." ziyafetler, konuşmalar, konferanslar, dinî toplantılar; böyle gidiyor... Buyursun..." ziyafetler, konuşmalar, konferanslar, dinî toplantılar; böyle gidiyor... Neticede Sicilya'dan bir ticaret gemisi buluyor, Tunus'a geçiyor. Tunus'ta da Neticede Sicilya'dan bir ticaret gemisi buluyor, Tunus'a geçiyor. Tunus'ta da yine tüccar hıristiyanlar var, onların arasında kalıyor. yine tüccar hıristiyanlar var, onların arasında kalıyor.

Ondan sonra zamanı, zemini gözetliyor, kolluyor. Ondan sonra zamanı, zemini gözetliyor, kolluyor. Tunus emiri -adı tarih kitaplarında var- bir zât var, onun yanına izin isteyip giriyor.Tunus emiri -adı tarih kitaplarında var- bir zât var, onun yanına izin isteyip giriyor. Girince diyor ki; "Efendim ben müslüman olmak istiyorum." Girince diyor ki;

"Efendim ben müslüman olmak istiyorum."

"Pekâlâ, Allah mübarek etsin." diyor. Ne desin emir?.. "Pekâlâ, ol!" "Pekâlâ, Allah mübarek etsin." diyor. Ne desin emir?..

"Pekâlâ, ol!"

"Yalnız sizden bir ricam var."Yalnız sizden bir ricam var. Şimdi benim müslüman olmam üzere arkamdan çok iftiralar edebilirler, bana çeşitli karalar sürerler. Şimdi benim müslüman olmam üzere arkamdan çok iftiralar edebilirler, bana çeşitli karalar sürerler. Sen önce benim kim olduğumu sor öğren, ben ondan sonra müslüman olacağım!" diyor. Sen önce benim kim olduğumu sor öğren, ben ondan sonra müslüman olacağım!" diyor.

"Peki, doğru. Sen Abdullah b. Selâm'ın Resûlullah'tan istediği şeyi benden istedin." diyor. "Peki, doğru. Sen Abdullah b. Selâm'ın Resûlullah'tan istediği şeyi benden istedin." diyor.

O da öyle demiş. "Ben müslüman olacağım yâ Resûlallah ama O da öyle demiş. "Ben müslüman olacağım yâ Resûlallah ama bu yahudiler sonra ben müslüman oldum diye bana kızdıklarından aleyhimde konuşurlar, bu yahudiler sonra ben müslüman oldum diye bana kızdıklarından aleyhimde konuşurlar, kötü sözler söylerler.kötü sözler söylerler. Sen ilk önce beni bir tahkik et, ondan sonra benim hakkımda ne söylediklerini gör, Sen ilk önce beni bir tahkik et, ondan sonra benim hakkımda ne söylediklerini gör, ondan sonra ben müslüman olacağım." demiş. ondan sonra ben müslüman olacağım." demiş.

Yahudi cemaatini çağırmış; "Abdullah b. Selam kimdir?" demiş. Yahudi cemaatini çağırmış;

"Abdullah b. Selam kimdir?" demiş.

"Bizim alimlerimizdendir." demişler. "Nasıl bir insandır?" "Bizim alimlerimizdendir." demişler.

"Nasıl bir insandır?"

"Doğru, dürüsttür." demişler. "Yalan söyler mi?" "Hayır." demişler. "Doğru, dürüsttür." demişler.

"Yalan söyler mi?"

"Hayır." demişler.

"İlmi nasıldır?" "İyidir." Her şeyi methetmişler. "İlmi nasıldır?"

"İyidir."

Her şeyi methetmişler.

"Müslüman olmak istese ne yaparsınız?" demişler. "Olmaz!" diye itiraz etmişler. "Müslüman olmak istese ne yaparsınız?" demişler.

"Olmaz!" diye itiraz etmişler.

O da oradan perdenin arkasından çıkmış, kelime-i şehâdeti getirmiş; O da oradan perdenin arkasından çıkmış, kelime-i şehâdeti getirmiş;

"Ey yahudiler! Hak din İslâm'dır! Bizim Tevratımız'da bahsedilen peygamber bu peygamberdir."Ey yahudiler! Hak din İslâm'dır! Bizim Tevratımız'da bahsedilen peygamber bu peygamberdir. Gelin buna uyun, alâmetleri doğrudur." demiş. Gelin buna uyun, alâmetleri doğrudur." demiş.

"İşte, sen de öyle onun gibi istedin benden ey Anselm Turmeda efendi!" diyor."İşte, sen de öyle onun gibi istedin benden ey Anselm Turmeda efendi!" diyor. Ve onu bir perdenin arkasına saklıyor. Ve onu bir perdenin arkasına saklıyor. Şehrin papazlarını, hıristiyan tüccarlarını huzuruna çağırtıyor. Geliyorlar. Diyor ki; Şehrin papazlarını, hıristiyan tüccarlarını huzuruna çağırtıyor. Geliyorlar. Diyor ki;

"Sizin bir Anselm Turmeda diye bir papazınız varmış, bugünlerde buraya gelmiş. Doğru mu?" "Sizin bir Anselm Turmeda diye bir papazınız varmış, bugünlerde buraya gelmiş. Doğru mu?"

"Doğru efendim." diyorlar. "Nasıl bir adamdır bu?" diyor. "Doğru efendim." diyorlar.

"Nasıl bir adamdır bu?" diyor.

"Efendim iyi adamdır. Biz kötülüğünü bilmiyoruz, dürüst bir insandır." diyorlar. "Efendim iyi adamdır. Biz kötülüğünü bilmiyoruz, dürüst bir insandır." diyorlar.

"Bilgisi nasıldır?" diyor. "Çok iyidir efendim, yüksek tahsil yapmıştır. "Bilgisi nasıldır?" diyor.

"Çok iyidir efendim, yüksek tahsil yapmıştır.
Bizim muteber papazlarımızdan birisidir. Fransa'da, İspanya'da yetişmiş,Bizim muteber papazlarımızdan birisidir. Fransa'da, İspanya'da yetişmiş, İtalya'da gezmiş, bilgisi görgüsü çoktur." diyorlar. "Dürüst müdür?" diyor. İtalya'da gezmiş, bilgisi görgüsü çoktur." diyorlar.

"Dürüst müdür?" diyor.

"Dürüsttür." "Dünyaya meyleder mi?" "Etmez." "Dürüsttür."

"Dünyaya meyleder mi?"

"Etmez."

"Bir kusuru var mı, söyleyin." "Bir kusuru var mı, söyleyin."

"Yok efendim, hiçbir kusuru yoktur, mükemmel bir insandır..." diye [söyleyince] diyor ki; "Yok efendim, hiçbir kusuru yoktur, mükemmel bir insandır..." diye [söyleyince] diyor ki;

"Peki müslüman olursa?" "Yoo, asla! Katiyen müslüman olmaz!" diyorlar. "Peki müslüman olursa?"

"Yoo, asla! Katiyen müslüman olmaz!" diyorlar.

O da saklandığı yerden bunların karşısına çıkıyor, diyor ki; O da saklandığı yerden bunların karşısına çıkıyor, diyor ki;

"İşin gerçeği böyledir, böyledir, böyledir. "İşin gerçeği böyledir, böyledir, böyledir. Hak din İslâm'dır! Hıristiyanlık da hak dindi ama işte şöyle oldu böyle oldu... Şimdi din budur.Hak din İslâm'dır! Hıristiyanlık da hak dindi ama işte şöyle oldu böyle oldu... Şimdi din budur. Gelin müslüman olun, ben müslüman oldum." diyor, kelime-i şehâdet getiriyor. Gelin müslüman olun, ben müslüman oldum." diyor, kelime-i şehâdet getiriyor.

Onlar huzurdan çıkıp gidiyorlar. Sonradan bir iftira yayıyorlar, diyorlar ki; Onlar huzurdan çıkıp gidiyorlar. Sonradan bir iftira yayıyorlar, diyorlar ki;

"Bizim hıristiyanların dini mesleğinde evlenmek yoktur."Bizim hıristiyanların dini mesleğinde evlenmek yoktur. Bu adam evlenmek istedi de ondan müslüman oldu." diyorlar. Bu adam evlenmek istedi de ondan müslüman oldu." diyorlar. Sonradan böyle bir iftira yapıştırıyorlar. İş böyle oluyor. Sonradan böyle bir iftira yapıştırıyorlar. İş böyle oluyor.

Bu adam sonradan bir eser yazmış. Kıymetli Arapça bir eserdir. Arapça öğrenmiş. Bu adam sonradan bir eser yazmış. Kıymetli Arapça bir eserdir. Arapça öğrenmiş. Tunus emirliğinde, Latince de bildiği için İtalyanlarla ticaretlerinde, Tunus emirliğinde, Latince de bildiği için İtalyanlarla ticaretlerinde, işlemlerinde tercüman olarak hizmet görmüş. Adını da Abdullah'la değiştirmiş.işlemlerinde tercüman olarak hizmet görmüş. Adını da Abdullah'la değiştirmiş. Ona Abdullah et-Tercüman derler. Ona Abdullah et-Tercüman derler. Bir eser yazmış, eserinin ismi Tuhfetü'l-erîb fi'r-reddi alâ ehli's-salîb,Bir eser yazmış, eserinin ismi Tuhfetü'l-erîb fi'r-reddi alâ ehli's-salîb, "Put ehli olan, ehl-i salîb olanlara reddiye mahiyetinde bilgili insanlara "Put ehli olan, ehl-i salîb olanlara reddiye mahiyetinde bilgili insanlara bir hediye olmak üzere bu kitabı yazdım." diye bir eser yazmış.bir hediye olmak üzere bu kitabı yazdım." diye bir eser yazmış. Bu eser de Türkçe'ye çevrildi. Büyük alimlerden Mehmed Zihni Efendi Osmanlıca'ya çevirdi, Bu eser de Türkçe'ye çevrildi. Büyük alimlerden Mehmed Zihni Efendi Osmanlıca'ya çevirdi, Osmanlıca'dan yeni harflere çevrildi. Olmuş bir hâdise. Bugün de var.Osmanlıca'dan yeni harflere çevrildi. Olmuş bir hâdise.

Bugün de var.
Bugün de pek çok kimse Hıristiyanlığı, papazlığı, İncil'i, Tevrat'ı inceliyor, müslüman oluyor. Bugün de pek çok kimse Hıristiyanlığı, papazlığı, İncil'i, Tevrat'ı inceliyor, müslüman oluyor.

Neden? Çünkü doğru bilgiler var. Çünkü onların kitaplarında da; Neden?

Çünkü doğru bilgiler var. Çünkü onların kitaplarında da;
"Böyle bir peygamber gelecek, ona uyun!" diye bilgiler var. "Böyle bir peygamber gelecek, ona uyun!" diye bilgiler var. Çünkü Allah evveli âhiri bildiği için eski insanlara da geleceği bildirmiş, bize de... Çünkü Allah evveli âhiri bildiği için eski insanlara da geleceği bildirmiş, bize de...

Bizim dinimizde de istikbale ait bilgiler yok mu? Bizim dinimizde de istikbale ait bilgiler yok mu? Kıyameti bildirmemiş mi bize Peygamber Efendimiz? İstanbul'un fethedileceğini bildirmemiş mi? Kıyameti bildirmemiş mi bize Peygamber Efendimiz? İstanbul'un fethedileceğini bildirmemiş mi?

Bak, bugün İstanbul'un fethinin yıldönümü. Fethedildi işte... Bak, bugün İstanbul'un fethinin yıldönümü. Fethedildi işte...

Onun için, "Kendilerinin yanında bir bilgi emanet olarak verilmiş olduğu haldeOnun için, "Kendilerinin yanında bir bilgi emanet olarak verilmiş olduğu halde ona riayet etmeyen, ondan sonra da 'Biz emniyetli insanlarız.' diyeona riayet etmeyen, ondan sonra da 'Biz emniyetli insanlarız.' diye yemin eden o ehli kitap aleyhindedir bu cümle." diye de söyleyenler var.yemin eden o ehli kitap aleyhindedir bu cümle." diye de söyleyenler var. Bunun izahını öyle yapanlar da var. Bunun izahını öyle yapanlar da var. Çünkü onlar o bilginin gereğini yerine getirmeyince emanete hıyanet etmiş oluyorlar.Çünkü onlar o bilginin gereğini yerine getirmeyince emanete hıyanet etmiş oluyorlar. O bilgi onlara emanetti. Allah razı gelmez. O bilgi onlara emanetti. Allah razı gelmez.

İnsan bildiği hak şeyi söyleyecek. Hakkı söylemekten geri durmayacak.İnsan bildiği hak şeyi söyleyecek. Hakkı söylemekten geri durmayacak. Bir hâdise gördün; şu adam şu adamın cebine elini soktu çaldı, kavga çıktı, karakolluk oldular.Bir hâdise gördün; şu adam şu adamın cebine elini soktu çaldı, kavga çıktı, karakolluk oldular. Yanlış şey söylüyor. Şahitlik edeceksin. Şahitlikten kaçmak yok. Hakkı söyleyeceksin. Yanlış şey söylüyor. Şahitlik edeceksin. Şahitlikten kaçmak yok. Hakkı söyleyeceksin. Hakkın engellenmesine mâni olacaksın. Hakkın izhârına çalışacaksın. Hakkın engellenmesine mâni olacaksın. Hakkın izhârına çalışacaksın. Yanında bir bilgi varsa onu söyleyeceksin. Yanında bir bilgi var,Yanında bir bilgi varsa onu söyleyeceksin. Yanında bir bilgi var, kimseye söylemeden öldün. Kıyamet gününde ateşten gemler ile insanların ağızları gemlenecek,kimseye söylemeden öldün. Kıyamet gününde ateşten gemler ile insanların ağızları gemlenecek, cehennemde öyle azap olacaklar. cehennemde öyle azap olacaklar.

Neden? "Senin yanında dinî bilgi vardı, mâlumât vardı, niye öğretmedin?" diye... Neden?

"Senin yanında dinî bilgi vardı, mâlumât vardı, niye öğretmedin?" diye...

Onun için, eskiden bazı kimseler hadîs-i şerîf nakletmeye korkmuşlar. Onun için, eskiden bazı kimseler hadîs-i şerîf nakletmeye korkmuşlar.

Neden? "Resûlullah Efendimiz'in tam ağzından çıktığı gibi söyleyemeyiz de Neden?

"Resûlullah Efendimiz'in tam ağzından çıktığı gibi söyleyemeyiz de
cezaya uğrarız." diye. cezaya uğrarız." diye.

Ama son zamanları yaklaşınca, hastalanınca adamları çağırmışlar; Ama son zamanları yaklaşınca, hastalanınca adamları çağırmışlar;

"Ben böyle bir hadis duymuştum, şöyledir böyledir..." diye söylemişler. "Ben böyle bir hadis duymuştum, şöyledir böyledir..." diye söylemişler.

Niye şimdi söyledin? "'Yanında ilim vardı da onu söylemeden gitti.'Niye şimdi söyledin?

"'Yanında ilim vardı da onu söylemeden gitti.'
Öyle gidince cehennemde ağzıma ateşten gem vururlar diye korktum,Öyle gidince cehennemde ağzıma ateşten gem vururlar diye korktum, öyle demesinler diye ondan söyledim." diyor. öyle demesinler diye ondan söyledim." diyor.

Bazıları hadîs-i şerîfleri ondan nakletmişlerdir. Bazıları hadîs-i şerîfleri ondan nakletmişlerdir. Kimin yanında hak bilgi varsa söyleyecek, her yerde hakkı söyleyeceğiz. Biz hakkın şâhitleriyiz.Kimin yanında hak bilgi varsa söyleyecek, her yerde hakkı söyleyeceğiz.

Biz hakkın şâhitleriyiz.
Allah bizi şâhitler olarak gönderdi. Allah bizi şâhitler olarak gönderdi.

Li-tekûnü şühedâe âle'n-nâsi. Pek çok âyet-i kerîme var... Li-tekûnü şühedâe âle'n-nâsi.

Pek çok âyet-i kerîme var...
Biz şâhidiz. İnsanlara şâhit olacağız. Allah bizi mahkeme-i kübrâda şâhit gösterecek. Biz şâhidiz. İnsanlara şâhit olacağız. Allah bizi mahkeme-i kübrâda şâhit gösterecek.

Biz mahkeme-i kübrâda neyiz? Şâhidiz. Hıristiyan gelecek, diyecek ki; Biz mahkeme-i kübrâda neyiz?

Şâhidiz.

Hıristiyan gelecek, diyecek ki;

"Yâ Rabbi! Ben bilemedim. Senin hakiki sıfatlarını bilemedim."Yâ Rabbi! Ben bilemedim. Senin hakiki sıfatlarını bilemedim. Hz. İsa hakkındaki bu yanlış bilgileri bana hocalarım söyledi, papazlarım söyledi. Ben bilemedim." Hz. İsa hakkındaki bu yanlış bilgileri bana hocalarım söyledi, papazlarım söyledi. Ben bilemedim."

O zaman biz şâhit olacağız. "Yok, bunlara tebliğ edildi, bu inadından [inanmadı!]" diye O zaman biz şâhit olacağız. "Yok, bunlara tebliğ edildi, bu inadından [inanmadı!]" diye bizim ümmet şâhit olacak. İşte "Bu mânayadır." diyen alimler de var.bizim ümmet şâhit olacak.

İşte "Bu mânayadır." diyen alimler de var.
Şimdi anladık. Demek ki insan yanında bir bilgi varsa onu saklamayacak. Şimdi anladık.

Demek ki insan yanında bir bilgi varsa onu saklamayacak.
İnsan ara bozmak için karıyı kocasına kışkırtmayacak, köleyi efendisine kışkırtmayacak. İnsan ara bozmak için karıyı kocasına kışkırtmayacak, köleyi efendisine kışkırtmayacak.

Fakat maalesef geçenlerdeFakat maalesef geçenlerde -şimdi kendi kendimize yanlışları düzelteceğiz ya- bir yayın dinledim,-şimdi kendi kendimize yanlışları düzelteceğiz ya- bir yayın dinledim, o yayında boyuna karıları kocalara teşvik ediyordu, kışkırtıyordu.o yayında boyuna karıları kocalara teşvik ediyordu, kışkırtıyordu. "Sakın kocanız şöyle yaparsa dinlemeyin de, şöyle yapmayın da, böyle yapmayın da..." diye. "Sakın kocanız şöyle yaparsa dinlemeyin de, şöyle yapmayın da, böyle yapmayın da..." diye.

Olmaz! Aile yuvasının [huzuruna] çok dikkat etmesi lazım.Olmaz! Aile yuvasının [huzuruna] çok dikkat etmesi lazım. Yayın yapan insanların çok dikkat etmesi lazım.Yayın yapan insanların çok dikkat etmesi lazım. Karı kocanın arasına girmek, onları birbirine düşürmekten zevk alınır mı? Karı kocanın arasına girmek, onları birbirine düşürmekten zevk alınır mı?

Şeytan sabahleyin bütün avanesini toplarmış, hepsini görevlendirirmiş; Şeytan sabahleyin bütün avanesini toplarmış, hepsini görevlendirirmiş; "Sen şuraya git, sen şuraya git, şeytanlık yapın, insanların arasında fesat çıkartın..." diye."Sen şuraya git, sen şuraya git, şeytanlık yapın, insanların arasında fesat çıkartın..." diye. Akşam da hepsinden rapor alırmış. "Sen ne yaptın?" Akşam da hepsinden rapor alırmış.

"Sen ne yaptın?"

"Ben şu adama hırsızlık yaptırdım." "Ben şu adama hırsızlık yaptırdım."

"Eh, iyi yapmışsın ama tam şeytanlık değil." Ötekisine soruyor: "Eh, iyi yapmışsın ama tam şeytanlık değil."

Ötekisine soruyor:

"Sen ne yaptın?" "Ben bir adamı içki içirttim." Ötekisine: "Sen ne yaptın?"

"Ben bir adamı içki içirttim."

Ötekisine:

"Sen ne yaptırttın?" "Ben o adamı anasına babasına âsi getirdim." "Sen ne yaptırttın?"

"Ben o adamı anasına babasına âsi getirdim."

"İyi hoş ama tam değil..." Nihayet şeytan küçük şeytanlardan bir tanesine soracakmış: "İyi hoş ama tam değil..."

Nihayet şeytan küçük şeytanlardan bir tanesine soracakmış:

"Sen ne yaptın?" "Efendim ben bugün karıyla kocayı birbirine bir kızıştırdım, "Sen ne yaptın?"

"Efendim ben bugün karıyla kocayı birbirine bir kızıştırdım,
birbirine düşürdüm, kavga ettirdim." birbirine düşürdüm, kavga ettirdim."

Ente ente! Diyecekmiş; "Tamam, sen gözüme girdin! Ente ente! Diyecekmiş; "Tamam, sen gözüme girdin! Asıl büyük şeytanlığı sen yaptın!" diye ona aferin verecekmiş. 'Aferin'in bir faydası yok ya... Asıl büyük şeytanlığı sen yaptın!" diye ona aferin verecekmiş.

'Aferin'in bir faydası yok ya...

Bu hadîs-i şerîften anlaşılıyor ki karıyla kocanın arasını bozmak şeytan işidir, Bu hadîs-i şerîften anlaşılıyor ki karıyla kocanın arasını bozmak şeytan işidir, en kötü günahlardan biridir. Öbür hadîs-i şerîflere geçelim: en kötü günahlardan biridir.

Öbür hadîs-i şerîflere geçelim:

Leyse minnâ men teşebbehe bi-ğayrinâ... Leyse minnâ men teşebbehe bi-ğayrinâ...

Bu hadîs-i şerîfi hepinizin kulağınıza küpe gibi mümkünse asmanız lazım. Bu hadîs-i şerîfi hepinizin kulağınıza küpe gibi mümkünse asmanız lazım.

Lâ teşebbehû bi'l-yehûdi ve lâ bi'n-nasârâ. Lâ teşebbehû bi'l-yehûdi ve lâ bi'n-nasârâ. Fe-inne teslîme'l-yehûdi el-işâretü bi'l-esâbii ve teslîme'l-nasârâ el-işâretü bi'l-eküffi. Fe-inne teslîme'l-yehûdi el-işâretü bi'l-esâbii ve teslîme'l-nasârâ el-işâretü bi'l-eküffi.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Bu bize çok önemli bir tâlimat veren hadîs-i şerîftir.Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Bu bize çok önemli bir tâlimat veren hadîs-i şerîftir.
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Leyse minnâ. "Bizden değildir." Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Leyse minnâ. "Bizden değildir."

"Bizim zümremize dâhil saymam, o kimseyi bizim zümremizden def eder, atarım." Kim o? "Bizim zümremize dâhil saymam, o kimseyi bizim zümremizden def eder, atarım."

Kim o?

Men teşebbehe bi-ğayrinâ. "Bizden gayrisine benzemeye çalışan..." Men teşebbehe bi-ğayrinâ. "Bizden gayrisine benzemeye çalışan..."

"Bizden gayrisine benzemeye çalışan bizden değildir." "Bizden gayrisine benzemeye çalışan bizden değildir."

Sen bıyıklarını kime göre tanzim ediyorsun? Sen bıyıklarını kime göre tanzim ediyorsun?

"İngiliz artistlerinden, Amerikan artistlerinden Clark Gable var, bıyıkları çok güzel. Douglas"İngiliz artistlerinden, Amerikan artistlerinden Clark Gable var, bıyıkları çok güzel. Douglas var, bıyıkları ince, çok güzel. Tam ona benzetiyorum." var, bıyıkları ince, çok güzel. Tam ona benzetiyorum."

Yazıklar olsun! Bak, bu hadisi dinle! Saçlarını kime göre yapıyorsun? Yazıklar olsun! Bak, bu hadisi dinle!

Saçlarını kime göre yapıyorsun?

"Marilyn Monroe var, bilmem kim var, işte filanca modası var..." "Marilyn Monroe var, bilmem kim var, işte filanca modası var..."

Yazıklar olsun! Senin şahsiyetin yok mu? Yazıklar olsun! Senin şahsiyetin yok mu?

"Bizden gayriye benzemeye çalışan bizden değildir." diyor Peygamber Efendimiz. "Bizden gayriye benzemeye çalışan bizden değildir." diyor Peygamber Efendimiz.

Biz neyiz? Biz müslümanız. Bizim özel şahsiyetimiz var. Bizim özel kültürümüz var. Biz neyiz?

Biz müslümanız. Bizim özel şahsiyetimiz var. Bizim özel kültürümüz var.
Resûlullah bizi özel terbiye etmiş. Resûlullah'ı da Allah özel terbiye etmiş. Resûlullah bizi özel terbiye etmiş. Resûlullah'ı da Allah özel terbiye etmiş.

Eddebenî rabbî fe-ahsene te'dîbî.Eddebenî rabbî fe-ahsene te'dîbî. "Beni Allahu Teâlâ hazretleri terbiye etti ve terbiyemi ne güzel yaptı!" diyor. "Beni Allahu Teâlâ hazretleri terbiye etti ve terbiyemi ne güzel yaptı!" diyor.

O güzel peygamber, seyyidü'l-evvelîne ve'l-âhirîn, gelmişin, geçmişin, geleceğin efendisi O güzel peygamber, seyyidü'l-evvelîne ve'l-âhirîn, gelmişin, geçmişin, geleceğin efendisi Peygamber Efendimiz bizi yetiştirdi. Peygamber Efendimiz bizi yetiştirdi.

Nasıl yetiştirdi? Ciltlere sığmayan bilgilerle... Ciltlere sığmaz. 20, 30, 50, 100 cilt...Nasıl yetiştirdi?

Ciltlere sığmayan bilgilerle... Ciltlere sığmaz. 20, 30, 50, 100 cilt...
Başka mesleği yok ki, sabahtan akşama bizim gibi dünya peşinde koşmamış ki Resûlullah;Başka mesleği yok ki, sabahtan akşama bizim gibi dünya peşinde koşmamış ki Resûlullah; insanları yetiştirmekle meşgul olmuş. Her gün bir şey söylemiş. insanları yetiştirmekle meşgul olmuş. Her gün bir şey söylemiş. Her gördüğü insanın bir kusurunu düzeltmiş. Onu bir hayra, fazilete teşvik etmiş. Her gördüğü insanın bir kusurunu düzeltmiş. Onu bir hayra, fazilete teşvik etmiş. Onun için, ciltlerle Resûlullah Efendimiz'in hadisleri var. 100 binlerce hadis var. Onun için, ciltlerle Resûlullah Efendimiz'in hadisleri var. 100 binlerce hadis var. Resûlullah Efendimiz'den milyonlarca söz var. Resûlullah Efendimiz'den milyonlarca söz var. Resûlullah Efendimiz 23 senede boyuna insanları hakka davet etmiş, hakkı tebliğ etmiş. Resûlullah Efendimiz 23 senede boyuna insanları hakka davet etmiş, hakkı tebliğ etmiş. Bizi yetiştirmiş. Nasıl yetiştirmiş? "Tırnaklarınızı uzatmayın, altına kir birikir." demiş. Bizi yetiştirmiş.

Nasıl yetiştirmiş?

"Tırnaklarınızı uzatmayın, altına kir birikir." demiş.

"Elinizi yıkamadan sofraya oturmayın." demiş. "Elinizi yıkamadan sofraya oturmayın." demiş.

"Yemek yedikten sonra dişlerinizi yıkayın, fırçalayın." demiş. "Yemek yedikten sonra dişlerinizi yıkayın, fırçalayın." demiş.

"Saçınız, sakalınız birbirine karışmasın, tarayın, tıraş olun." demiş. "Saçınız, sakalınız birbirine karışmasın, tarayın, tıraş olun." demiş.

"Sakalınızı kazımayın." demiş. "Bıyığınızı kısaltın, sakalınızı uzatın." demiş. "Sakalınızı kazımayın." demiş.

"Bıyığınızı kısaltın, sakalınızı uzatın." demiş.

"Elbiseniz şöyle olsun." demiş. "Namaz kılarken şöyle davranın." demiş. "Elbiseniz şöyle olsun." demiş.

"Namaz kılarken şöyle davranın." demiş.

"Haftada bir hiç olmazsa Cuma günü gusül abdesti alın, vücudunuzu yıkayın." demiş. "Haftada bir hiç olmazsa Cuma günü gusül abdesti alın, vücudunuzu yıkayın." demiş.

"Gusül icap ederse gusül abdesti alın. Namaz için namaz abdesti alın. "Gusül icap ederse gusül abdesti alın. Namaz için namaz abdesti alın. Elinizi yüzünüzü yıkayın, temiz giyinin, pak olun." demiş. Elinizi yüzünüzü yıkayın, temiz giyinin, pak olun." demiş.

"Ananıza babanıza saygı gösterin. Büyüklerinize hürmet edin. "Ananıza babanıza saygı gösterin. Büyüklerinize hürmet edin. Küçüklerinize şefkat besleyin, hoş görün." demiş. "Gazaplanmayın." demiş. Küçüklerinize şefkat besleyin, hoş görün." demiş.

"Gazaplanmayın." demiş.

Yani bizim tepemizden tırnağımıza kadar, Yani bizim tepemizden tırnağımıza kadar, ahlâkımıza kadarahlâkımıza kadar her hususta, aile geçimimize kadar, cemiyet içindeki vazifelerimize kadar,her hususta, aile geçimimize kadar, cemiyet içindeki vazifelerimize kadar, askerliğimize kadar her şeyde bize tâlimatı var. askerliğimize kadar her şeyde bize tâlimatı var.

Türkler savaşlarda neden muzaffer oluyor? Nasıl oldu da Kıbrıs o kadar tahkim edilmişken,Türkler savaşlarda neden muzaffer oluyor? Nasıl oldu da Kıbrıs o kadar tahkim edilmişken, Beşparmak dağları üzerinde altı-yedi katlı koridorlar, lüks buzdolaplı, kaloriferli,Beşparmak dağları üzerinde altı-yedi katlı koridorlar, lüks buzdolaplı, kaloriferli, her türlü tertibat alınmış askerî yığınla malzeme varken Türkler nasıl çıktılar oraya?her türlü tertibat alınmış askerî yığınla malzeme varken Türkler nasıl çıktılar oraya? Çıkabilir mi başkası? Çıkabilir mi başkası?

Çıkamaz. İman lazım! İnsan ölüme gider mi? Yaşamak herkesin gayesidir.Çıkamaz. İman lazım!

İnsan ölüme gider mi?

Yaşamak herkesin gayesidir.
Herkes "yaşam kavgası" diyor. Sabah akşam gazetelerde şurada burada duyduğumuz ne? Herkes "yaşam kavgası" diyor. Sabah akşam gazetelerde şurada burada duyduğumuz ne?

"Yaşam kavgası." Eskisi "hayat mücadelesi." "Yaşam kavgası." Eskisi "hayat mücadelesi."

Herkes yaşamak için çalışırken bu adamlar niye ölmeye gidiyorlar? Herkes yaşamak için çalışırken bu adamlar niye ölmeye gidiyorlar? Bir gül bahçesine girercesine şu kara toprağa niye giriyor bu şehitler? Bir gül bahçesine girercesine şu kara toprağa niye giriyor bu şehitler? Niye girmeye can atıyor? Niye giremediği zaman siperin içinde "Ben bugün şehit olamadım." diyeNiye girmeye can atıyor? Niye giremediği zaman siperin içinde "Ben bugün şehit olamadım." diye gözyaşı döküyor bu kahramanlar? gözyaşı döküyor bu kahramanlar?

İmandan! Kâfirler bunu biliyorlar. İmandan!

Kâfirler bunu biliyorlar.
Müslümanların gücünün kuvvetinin imandan geldiğini, İslâm'dan geldiğini biliyorlar.Müslümanların gücünün kuvvetinin imandan geldiğini, İslâm'dan geldiğini biliyorlar. Bunu her vesileyle söylüyorum. Neden? Bunu her vesileyle söylüyorum.

Neden?

Bizim memlekette de İslâm'ın kıymetini bilmeyen insanlar çoğaldı da ondan.Bizim memlekette de İslâm'ın kıymetini bilmeyen insanlar çoğaldı da ondan. İnsanları Müslümanlık'tan ayırınca onlara iyilik yapacaklarını sanan şaşkınlar var, aptallar var! İnsanları Müslümanlık'tan ayırınca onlara iyilik yapacaklarını sanan şaşkınlar var, aptallar var! Vay şaşkın vay! Sen insanı imanından ayırırsan ne olur o? Vay şaşkın vay!

Sen insanı imanından ayırırsan ne olur o?

Psikopatojik duruma düşer, rûhen hasta olur, ölür! Mânen ölür.Psikopatojik duruma düşer, rûhen hasta olur, ölür! Mânen ölür. Sen ona bir daha hudutta nöbet tutturabilir misin? Doğru düzgün askerlik yaptırabilir misin?Sen ona bir daha hudutta nöbet tutturabilir misin? Doğru düzgün askerlik yaptırabilir misin? "Yürüyün kahramanlar!" diyebilir misin? "Enayi miyim ben?" der. Koşar mı ileriye? "Yürüyün kahramanlar!" diyebilir misin?

"Enayi miyim ben?" der. Koşar mı ileriye?

Koşmaz. "Başkası ölsün, ben yaşayacağım.Koşmaz. "Başkası ölsün, ben yaşayacağım. Ben öldükten sonra başkası kıyılarda köşelerde safa sürecek, bana ne!" der. Ben öldükten sonra başkası kıyılarda köşelerde safa sürecek, bana ne!" der.

Biz neden öyle demiyoruz? İmanımız var. Resûlullah bize her şeyi öğretmiş. İmanımızdan... Biz neden öyle demiyoruz?

İmanımız var. Resûlullah bize her şeyi öğretmiş. İmanımızdan...

Niye kendimizi sıkıntılara sokuyoruz? Niye o kazandığımız sıcacık sıcacık, çil çil, Niye kendimizi sıkıntılara sokuyoruz? Niye o kazandığımız sıcacık sıcacık, çil çil, güzel güzel altınları, paraları hayra sarfediyoruz biz?güzel güzel altınları, paraları hayra sarfediyoruz biz? Niye cami yaptırıyoruz, niye çeşme yaptırıyoruz? Niye cami yaptırıyoruz, niye çeşme yaptırıyoruz?

"Belediye yaptırsın efendim, bana ne! Yolu belediye yaptırsın."Belediye yaptırsın efendim, bana ne! Yolu belediye yaptırsın. Çeşmeyi belediye getirsin. Vergi topluyor, bal gibi yapacak, mecbur." demiş mi dedelerimiz? Çeşmeyi belediye getirsin. Vergi topluyor, bal gibi yapacak, mecbur." demiş mi dedelerimiz?

Koşa koşa o biriktirdiği paraları götürmüş; çeşme yaptırmış, yol yaptırmış, ağaç diktirmiş. Koşa koşa o biriktirdiği paraları götürmüş; çeşme yaptırmış, yol yaptırmış, ağaç diktirmiş. Paraları kazanmış kazanmış, getirmiş vakfetmiş. Her taraf vakıf mal dolu.Paraları kazanmış kazanmış, getirmiş vakfetmiş. Her taraf vakıf mal dolu. "Bunlar hayra sarf edilsin, hayra kullanılsın." demiş. Bu adamlar bu paraları niye veriyor?"Bunlar hayra sarf edilsin, hayra kullanılsın." demiş.

Bu adamlar bu paraları niye veriyor?
Aptal mı ya? Herkes para kazanmak için koşup duruyor. O mu aptal, sen mi aptalsın? Aptal mı ya? Herkes para kazanmak için koşup duruyor. O mu aptal, sen mi aptalsın?

-İslâm'a muhalif insana hitaben soruyorum.- -İslâm'a muhalif insana hitaben soruyorum.-

O daha akıllı. Sen kendini akıllı sanıyorsun ama o daha akıllı. Ölünce göreceksin. O daha akıllı. Sen kendini akıllı sanıyorsun ama o daha akıllı. Ölünce göreceksin.

en-Nâsu niyâmun ve izâ mâtû tüntebehû.en-Nâsu niyâmun ve izâ mâtû tüntebehû. "İnsanların hepsi uykudadır, ölünce akılları başlarına gelecek." "İnsanların hepsi uykudadır, ölünce akılları başlarına gelecek."

Gözlerinden perde kalkacak. Sen Firavun'un hikayesini duymadın mı? Gözlerinden perde kalkacak.

Sen Firavun'un hikayesini duymadın mı?

Firavun boğulurken; Lâ ilâhe ille'llezî âmenet bihî benî isrâîle ve ene mine'l-müslimîn dedi. Firavun boğulurken;

Lâ ilâhe ille'llezî âmenet bihî benî isrâîle ve ene mine'l-müslimîn dedi.

Firavun Musa aleyhisselâm'ı, onun mü'minlerini kovalarken, boğulurken ne diyor bak; Firavun Musa aleyhisselâm'ı, onun mü'minlerini kovalarken, boğulurken ne diyor bak;

"Benî İsrail'in inandığı Allah'a ben de inandım, ben de müslümanlardanım!" diyor. "Benî İsrail'in inandığı Allah'a ben de inandım, ben de müslümanlardanım!" diyor.

Neden? Ölürken gözünden perde kalktı. Neden?

Ölürken gözünden perde kalktı.

Kâfirliği öğretmek için bedava çalışan yüzlerce kurum var. Kâfirliği öğretmek için bedava çalışan yüzlerce kurum var. Dünya kadar kurum var. Mümkün mü öğrenmemek? Dünya kadar kurum var. Mümkün mü öğrenmemek?

Küfrü sağır sultana duyurdular! Küfrün öğrenilmedik tarafı mı var? Küfrü sağır sultana duyurdular! Küfrün öğrenilmedik tarafı mı var?

Biz biliyoruz. Avrupa'da hangi filozof ne demiş, falanca yerdeki hangi kâfir nasıl konuşmuş, Biz biliyoruz. Avrupa'da hangi filozof ne demiş, falanca yerdeki hangi kâfir nasıl konuşmuş, filanca adam hangi bakımdan iman fukarâsı, ne laflar, helzeler yuvarlamış, hepsini biliyoruz.filanca adam hangi bakımdan iman fukarâsı, ne laflar, helzeler yuvarlamış, hepsini biliyoruz. İstersen sayalım, hepsini söyleyelim. Hepsinin cevabını da biliyoruz. İstersen sayalım, hepsini söyleyelim. Hepsinin cevabını da biliyoruz.

Peki sen imanı biliyor musun? O bilmiyor imanı; ama bizi zavallı sanıyor, aptal sanıyor. Peki sen imanı biliyor musun?

O bilmiyor imanı; ama bizi zavallı sanıyor, aptal sanıyor.
"Vah zavallılar vah! Parasını veriyor..." diyor."Vah zavallılar vah! Parasını veriyor..." diyor. "Ben para kazanmaya çalışıyorum; rüşvetle para toplamaya çalışıyorum, "Ben para kazanmaya çalışıyorum; rüşvetle para toplamaya çalışıyorum, adamları aldatıp, zulmedip, haksızlık edip para yığmaya çalışıyorum, günümü gün etmeye çalışıyorum; adamları aldatıp, zulmedip, haksızlık edip para yığmaya çalışıyorum, günümü gün etmeye çalışıyorum; şu aptallara bak, parasını saçıyor!" diyor. Görürsün... şu aptallara bak, parasını saçıyor!" diyor.

Görürsün...

Seya'lemûne ğaden meni'l-kezzâbü'l-eşîr. Yarın göreceksin. O bugünden anlaşılmaz. Seya'lemûne ğaden meni'l-kezzâbü'l-eşîr.

Yarın göreceksin. O bugünden anlaşılmaz.

Anlayan anlıyor. Biz anlıyoruz. Allah bize gösteriyor. Sana da gösterir.Anlayan anlıyor. Biz anlıyoruz. Allah bize gösteriyor. Sana da gösterir. Sen de gözünü aç, insaf ile gel, sana da gösterir. Sen de gözünü aç, insaf ile gel, sana da gösterir. Bu dünya öyle kör dövüşü değil, bir karanlık gidiş değil...Bu dünya öyle kör dövüşü değil, bir karanlık gidiş değil... Allah bu dünyada kendisine bağlanan kimseye hakikatleri gösteriyor. Allah bu dünyada kendisine bağlanan kimseye hakikatleri gösteriyor. Gösterir. Göstermemesi mümkün değil, adaletine uymaz.Gösterir. Göstermemesi mümkün değil, adaletine uymaz. Allahu Teâlâ hazretlerinin hidayet sıfatına yakışmaz, Hadîliğine yakışmaz,Allahu Teâlâ hazretlerinin hidayet sıfatına yakışmaz, Hadîliğine yakışmaz, Erhamü'r-râhimînliğine yakışmaz. Her kula delil gösteriyor. Erhamü'r-râhimînliğine yakışmaz. Her kula delil gösteriyor.

Adam inadından gelmiyor. O yahudi Hıristiyanlığın, Yahudiliğin fena olduğunu biliyor amaAdam inadından gelmiyor. O yahudi Hıristiyanlığın, Yahudiliğin fena olduğunu biliyor ama bıraksa menfaati gidecek diye bırakamıyor.bıraksa menfaati gidecek diye bırakamıyor. Bu adam arada duyuyor, yakını öldüğü zaman, camiye geldiği zaman, hastalandığı zaman,Bu adam arada duyuyor, yakını öldüğü zaman, camiye geldiği zaman, hastalandığı zaman, amansız hastalığa yakalandığı zaman arada içinden bir 'cız' ediyor.amansız hastalığa yakalandığı zaman arada içinden bir 'cız' ediyor. "Acaba müslümanlar mı haklı?" diyor; ama içindeki duyguyu bastırıyor. "Acaba müslümanlar mı haklı?" diyor; ama içindeki duyguyu bastırıyor. "Sus! İmana dair bana bir şeyler söyleme ey vicdanım!" diyor,"Sus! İmana dair bana bir şeyler söyleme ey vicdanım!" diyor, vicdanının tepesine çıkıyor, onu susturuyor, konuşturmak istemiyor. vicdanının tepesine çıkıyor, onu susturuyor, konuşturmak istemiyor.

Neden? Keyfi kaçacak sanıyor. Neden?

Keyfi kaçacak sanıyor.

Ya bu tarafın daha başka, daha hoş lezzetleri var...Ya bu tarafın daha başka, daha hoş lezzetleri var... Bir yetimin başını okşamak, bir dula yardım etmek, bir fakiri giydirmek, bir yoksulu doyurmak,Bir yetimin başını okşamak, bir dula yardım etmek, bir fakiri giydirmek, bir yoksulu doyurmak, malı "Arkadaşlara feda olsun!" ziyafet çekip onlarla hoşça yemek daha tatlı yahu!malı "Arkadaşlara feda olsun!" ziyafet çekip onlarla hoşça yemek daha tatlı yahu! İnsanları aldatıp aldatıp, gadredip, haksızlık edip de gayri kânunî, dine, imana, ahlâka, İnsanları aldatıp aldatıp, gadredip, haksızlık edip de gayri kânunî, dine, imana, ahlâka, vicdana sığmaz şekilde, herkesin ölmesi pahasına, vicdana sığmaz şekilde, herkesin ölmesi pahasına, herkesin cesetleri üstünde safa sürmekten daha güzel bu... herkesin cesetleri üstünde safa sürmekten daha güzel bu...

Biz onu da biliriz. Duyuyoruz, çünkü bildiriyorsunuz, bilmememiz mümkün değil. Biz onu da biliriz. Duyuyoruz, çünkü bildiriyorsunuz, bilmememiz mümkün değil. Bir köşede cahil kalmamız mümkün değil. Bize küfrün en ince detayını öğretiyorsunuz.Bir köşede cahil kalmamız mümkün değil. Bize küfrün en ince detayını öğretiyorsunuz. Felsefecilerden tanımadığımız kalmadı yahu! Felsefecilerden tanımadığımız kalmadı yahu! Yunanlılar'ın taptıkları tanrıların hepsinin adını bize öğrettiniz.Yunanlılar'ın taptıkları tanrıların hepsinin adını bize öğrettiniz. En büyükleri, kocamanları, büyük putları Zeus'muş, bilmem Baküs varmış, şarap tanrısıymış,En büyükleri, kocamanları, büyük putları Zeus'muş, bilmem Baküs varmış, şarap tanrısıymış, bilmem Venüs varmış, bilmem denizin içinde istiridyenin içinden çıkmış da bilmem Venüs varmış, bilmem denizin içinde istiridyenin içinden çıkmış da bilmem ne tanrısıymış, tanrıçasıymış.bilmem ne tanrısıymış, tanrıçasıymış. Hepsini bize öğrettiniz! Neyimize lazımdı bunlar?! İncir çekirdeğini doldurur muydu? Hepsini bize öğrettiniz! Neyimize lazımdı bunlar?! İncir çekirdeğini doldurur muydu?

Ne oldu? "Yunan felsefesini öğrensinler de müslümanların kafaları yontulsun." diyorlar. Ne oldu?

"Yunan felsefesini öğrensinler de müslümanların kafaları yontulsun." diyorlar.

Sanıyorlar ki bizim kafalarımız yontulmuş değil. Sanıyorlar ki bizim kafalarımız yontulmuş değil.

Sen hurafenin karşısında değil misin? Hurafâtla uğraşmak senin şiârın değil mi?Sen hurafenin karşısında değil misin? Hurafâtla uğraşmak senin şiârın değil mi? Öyle demiyor musun? Peki bize niye Yunan safsatalarını öğrettin? Öyle demiyor musun? Peki bize niye Yunan safsatalarını öğrettin?

Zeus bilmem kime kızmış da, kavga etmiş de ona yıldırımlar göndermiş. Zeus bilmem kime kızmış da, kavga etmiş de ona yıldırımlar göndermiş. Öteki tanrı Zeus'e karşı gelmiş de onun üzerine şu şöyle olmuş böyle olmuş...Öteki tanrı Zeus'e karşı gelmiş de onun üzerine şu şöyle olmuş böyle olmuş... Bunlar safsata değil mi ya? Bunlar safsata değil mi ya?

Bu safsataları, bu masalları, bu efsaneleri bu millete ne diye öğrettin? Bu safsataları, bu masalları, bu efsaneleri bu millete ne diye öğrettin?

"Efendim akılları doğrulsun." Yanlış şey öğretmekle akıl doğrulur mu? "Efendim akılları doğrulsun."

Yanlış şey öğretmekle akıl doğrulur mu?

"Arkadaşlar bunların hiç aslı esası yoktur." Aslı esası yoksa ben hiç bilmeyeydim, ne olurdu yani?"Arkadaşlar bunların hiç aslı esası yoktur."

Aslı esası yoksa ben hiç bilmeyeydim, ne olurdu yani?
Aslı esası olmayan bir şeyi bilmeyince bana ne gerekir? Aslı esası olmayan bir şeyi bilmeyince bana ne gerekir?

"Tefekkür efendim, tefekkür tarihi iyidir." Yahu İslâm tefekküre en büyük pâyeyi vermiş. "Tefekkür efendim, tefekkür tarihi iyidir."

Yahu İslâm tefekküre en büyük pâyeyi vermiş.
Sana Yunan filozoflarını tanıtan da İslâm alimleri... Sana Yunan filozoflarını tanıtan da İslâm alimleri... Onlar nakletmeselerdi Yunan felsefesini de doğru düzgün kimse bilemeyecekti.Onlar nakletmeselerdi Yunan felsefesini de doğru düzgün kimse bilemeyecekti. Sen bize Yunan felsefesinin işe yarar tarafını söylemiyorsun ki...Sen bize Yunan felsefesinin işe yarar tarafını söylemiyorsun ki... Oku Nedim el-Cisr'in kitabını, bak...Oku Nedim el-Cisr'in kitabını, bak... "Sen bu lafları niye söylüyorsun ya, bizim putlarımıza ne çatıyorsun?" diyorlar,"Sen bu lafları niye söylüyorsun ya, bizim putlarımıza ne çatıyorsun?" diyorlar, Yunanlılar'ın filozofu Sokrates'e soruyorlar. Yunanlılar'ın filozofu Sokrates'e soruyorlar.

Ama mektepte bunu bize öğretmediler. Ben üniversiteden sonra kendim okurken öğrendim.Ama mektepte bunu bize öğretmediler. Ben üniversiteden sonra kendim okurken öğrendim. Orasını vurgulamıyorlar, göstermiyorlar. Orasını vurgulamıyorlar, göstermiyorlar.

"Sen bu lafları niye söylüyorsun, bizim putlarımıza niye çatıyorsun?" diyorlar. "Sen bu lafları niye söylüyorsun, bizim putlarımıza niye çatıyorsun?" diyorlar. Sokrates demek ki onların putlarına çatmış. "Böyle şey olmaz!" demiş.Sokrates demek ki onların putlarına çatmış. "Böyle şey olmaz!" demiş. Zeus, Venüs, bilmem şunu bunu... Bir sürü put, seri halinde put...Zeus, Venüs, bilmem şunu bunu... Bir sürü put, seri halinde put... Futbol takımı gibi put, bir sürü ilahlar... "Olmaz böyle şey!" demiş. Futbol takımı gibi put, bir sürü ilahlar... "Olmaz böyle şey!" demiş.

"Aleyhinde ne konuşuyorsun?" diyorlar. "Bunları bana Allah emrediyor." diyor. "Aleyhinde ne konuşuyorsun?" diyorlar.

"Bunları bana Allah emrediyor." diyor.

"Bir insana gelen bilgilerin her çeşidiyle bu bilgiler bana geliyor da"Bir insana gelen bilgilerin her çeşidiyle bu bilgiler bana geliyor da ben ondan söylüyorum." diyor. ben ondan söylüyorum." diyor.

Bu tarafını söylemiyorlar. Yani orada da güzel şeyler var.Bu tarafını söylemiyorlar.

Yani orada da güzel şeyler var.
Ama güzel şeyi bulmak için güzellikten anlayan insan lazım.Ama güzel şeyi bulmak için güzellikten anlayan insan lazım. Güzellikten anlamayan insan şapı şekerden ne ayıracak, elması camdan ne ayıracak? Güzellikten anlamayan insan şapı şekerden ne ayıracak, elması camdan ne ayıracak?

"Yunan felsefesi" diyor, geliyor bize safsatayı öğretiyor. "Yunan felsefesi" diyor, geliyor bize safsatayı öğretiyor. "Latin felsefesi" diyor, geliyor bize safsatayı öğretiyor."Latin felsefesi" diyor, geliyor bize safsatayı öğretiyor. [Müfredâtta] İslâm felsefesinden bir bahis yoktur. Yeni yeni başladı. [Müfredâtta] İslâm felsefesinden bir bahis yoktur. Yeni yeni başladı. İslâm felsefesi yokmuş gibi adam müslümanların felsefesini hiç bahis konusu etmiyor, anlatmıyor. İslâm felsefesi yokmuş gibi adam müslümanların felsefesini hiç bahis konusu etmiyor, anlatmıyor. Olur mu ya; hani felsefe, hani tefekkür?.. Herkesin fikrini bize öğretiyorsun...Olur mu ya; hani felsefe, hani tefekkür?..

Herkesin fikrini bize öğretiyorsun...
Tarih boyunca ne kadar şüphe varsa hepsini öğretiyor; Tarih boyunca ne kadar şüphe varsa hepsini öğretiyor; insanı şüphelerle başbaşa bırakıyor, kenara çekiliyor, karşısına geçip kah kah gülüyor. insanı şüphelerle başbaşa bırakıyor, kenara çekiliyor, karşısına geçip kah kah gülüyor.

Neden? Adamın başına bir sürü şüpheyi sardı. Adamın kafasının içinde yılan çıyan kıvranır gibiNeden?

Adamın başına bir sürü şüpheyi sardı. Adamın kafasının içinde yılan çıyan kıvranır gibi
bir sürü şüphe kıvranıyor, hakikati de öğretmedi. Deli olacak adam! bir sürü şüphe kıvranıyor, hakikati de öğretmedi. Deli olacak adam!

Ne oluyor? Deli olmuyor ama anarşist oluyor. Daha beter! Deli olsa zincire bağlarlar. Ne oluyor?

Deli olmuyor ama anarşist oluyor. Daha beter! Deli olsa zincire bağlarlar.
Anarşisti bağlayamıyorsun çünkü öbür tarafta normalmiş gibi duruyor. Anarşisti bağlayamıyorsun çünkü öbür tarafta normalmiş gibi duruyor.

İslâm felsefesi, İslâm mütefekkirleri yok mu? Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ne diyor? İslâm felsefesi, İslâm mütefekkirleri yok mu?

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ne diyor?

Çün bi hâni hikmet-i Yunâniyân, Hikmet-i imâniyân ra hem-bidân. Çün bi hâni hikmet-i Yunâniyân,

Hikmet-i imâniyân ra hem-bidân.

"Hey şaşkın! Madem Yunan felsefesini okuyorsun, "Hey şaşkın! Madem Yunan felsefesini okuyorsun, gel imanlıların felsefesini de bir oku da gör." diyor, kitabında bahsediyor. gel imanlıların felsefesini de bir oku da gör." diyor, kitabında bahsediyor.

Sen iman felsefesini hiç müfredâtına almadın, seneler senesi anlatmadın, sakladın. Sen iman felsefesini hiç müfredâtına almadın, seneler senesi anlatmadın, sakladın. Benim dedemdi onlar ya...Benim dedemdi onlar ya... Benim kendi kültür tarihimi anlatmadın; bana Amerika'nın her şeyini öğrettin,Benim kendi kültür tarihimi anlatmadın; bana Amerika'nın her şeyini öğrettin, İtalya'nın her şeyini öğrettin, hasmım, düşmanım İtalya'nın her şeyini öğrettin, hasmım, düşmanım Yunanistan'ın her şeyini bana öğrettin ya! Hiçbirisi bana lazım değildi, hiç istemezdim.Yunanistan'ın her şeyini bana öğrettin ya! Hiçbirisi bana lazım değildi, hiç istemezdim. Her şeyini bana öğretti, bütün Yunan isimlerini... Her şeyini bana öğretti, bütün Yunan isimlerini... Neredeyse Yunanca da öğrenecektik. Her şeyi öğretti. Neredeyse Yunanca da öğrenecektik. Her şeyi öğretti.

Allah akıl fikir versin. Bir insan tek başına deli olursa deliliği kendisine olur.Allah akıl fikir versin. Bir insan tek başına deli olursa deliliği kendisine olur. Ama bir de idarî mevki sahibi olur da birçok insanlara da yanlış şeyler yaparsa ne olur? Ama bir de idarî mevki sahibi olur da birçok insanlara da yanlış şeyler yaparsa ne olur?

Çok fena olur. Bir sürü anarşist, bir sürü imansız, bir sürü mâneviyatsız içi boş insan... Çok fena olur.

Bir sürü anarşist, bir sürü imansız, bir sürü mâneviyatsız içi boş insan...

Vebali kimde? Onları yetiştirenlerde... O kafaları o tarzda yetiştirenlerde... Vebali kimde?

Onları yetiştirenlerde... O kafaları o tarzda yetiştirenlerde...

Eğitim, kültür, bir insanın insan olması onun yetişme tarzıyla ilgili.Eğitim, kültür, bir insanın insan olması onun yetişme tarzıyla ilgili. Adı Ali olur; adam papaz olur, senin aleyhinde çalışır. Adı Veli olur, Hasan olur, Adı Ali olur; adam papaz olur, senin aleyhinde çalışır. Adı Veli olur, Hasan olur, Hüseyin olur, Amerikalı ailenin yanında yetişir,Hüseyin olur, Amerikalı ailenin yanında yetişir, Amerikalı olur, Amerikalı olarak sana gelir, aleyhinde çalışır. Amerikalı olur, Amerikalı olarak sana gelir, aleyhinde çalışır. Çalışabilir, çalışıyor, çalışanlar var. İnsanı insan yapan kültürdür. Çalışabilir, çalışıyor, çalışanlar var. İnsanı insan yapan kültürdür.

Birisi; "Bir sene sonra mahsul almak istiyorsan yere tohum ek. Birisi; "Bir sene sonra mahsul almak istiyorsan yere tohum ek. On sene -takriben- müddetle hep mahsul almak istiyorsan ağaç dik.On sene -takriben- müddetle hep mahsul almak istiyorsan ağaç dik. Yüz sene mahsul almak istiyorsan insan yetiştir." diyor. Yüz sene mahsul almak istiyorsan insan yetiştir." diyor.

İnsan yetiştirirsen yüz sene o adamdan istifade edeceksin. İnsan yetiştirirsen yüz sene o adamdan istifade edeceksin. Ama insan yetiştirmezsen al başına yüz senelik bela! Yani hayatı bir bela, ölümü bir bela...Ama insan yetiştirmezsen al başına yüz senelik bela! Yani hayatı bir bela, ölümü bir bela... İşin yoksa uğraş. İşi gücü yıkıcılık; eline kazmayı küreği almış, milli kültürümüzü, tarihimizi, İşin yoksa uğraş. İşi gücü yıkıcılık; eline kazmayı küreği almış, milli kültürümüzü, tarihimizi, örfümüzü, dinimizi, imanımızı, mâneviyatımızı, aile yapımızı,örfümüzü, dinimizi, imanımızı, mâneviyatımızı, aile yapımızı, her şeyi yıkmakla meşgul bir sürü insan... her şeyi yıkmakla meşgul bir sürü insan... Yıkımcı! Kazma kürek, dinamit saldırıyor. Nesine saldırıyor? Yıkımcı! Kazma kürek, dinamit saldırıyor. Nesine saldırıyor?

Dünyanın en muhteşem medeniyetine, mânevî medeniyetine saldırıyor.Dünyanın en muhteşem medeniyetine, mânevî medeniyetine saldırıyor. En insânî, en faziletli medeniyetine saldırıyor, farkında değil.En insânî, en faziletli medeniyetine saldırıyor, farkında değil. Kendi dedesine saldırıyor, farkında değil. Kendi ailesine, kendisine, kendi bindiği dalı kesiyor, Kendi dedesine saldırıyor, farkında değil. Kendi ailesine, kendisine, kendi bindiği dalı kesiyor, -Nasreddin Hoca fıkrası gibi- farkında değil. -Nasreddin Hoca fıkrası gibi- farkında değil.

Leyse minnâ men teşebbehe bi-ğayrinâ. "Bizden gayrıya benzeyen bizden değildir." Leyse minnâ men teşebbehe bi-ğayrinâ. "Bizden gayrıya benzeyen bizden değildir."

Bizim kendi öz kültürümüz var. Biz biziz! Herkes bize benzesin, benzeyebilir. Bizim kendi öz kültürümüz var. Biz biziz! Herkes bize benzesin, benzeyebilir. Allah'ın benzemesini istediği tipte insanlarız biz. Ne varmış, ne kusurumuz var?Allah'ın benzemesini istediği tipte insanlarız biz. Ne varmış, ne kusurumuz var? Ne eksiğimiz var? Amerika'nın 250 yıllık tarihi var. Ne eksiğimiz var?

Amerika'nın 250 yıllık tarihi var.
Bizim binlerce yıllık tarihimiz var; örfümüz var, âdetimiz var, Bizim binlerce yıllık tarihimiz var; örfümüz var, âdetimiz var, nezaketimiz var, ev dekorasyon şeklimiz var, giyim özelliğimiz var. nezaketimiz var, ev dekorasyon şeklimiz var, giyim özelliğimiz var. Her şeyimiz var. Kimden ne eksikliğimiz var? Gelsin onlar bizden alsınlar. Her şeyimiz var. Kimden ne eksikliğimiz var?

Gelsin onlar bizden alsınlar.
Kimsenin karşısında bir eksikliğim yok, alnım açık, başım dik elhamdülillah,Kimsenin karşısında bir eksikliğim yok, alnım açık, başım dik elhamdülillah, müslüman olarak, Türk olarak... müslüman olarak, Türk olarak...

Ne eksikliğim var? Ne eksikliğim var?

Benim dedelerim kuşları bile düşünmüş de evlerinin kenarlarında kuşlara köşk yapmış. Benim dedelerim kuşları bile düşünmüş de evlerinin kenarlarında kuşlara köşk yapmış.

Ve lâ teşebbehû bi'l-yehûdi ve lâ bi'n-nasârâ. Ve lâ teşebbehû bi'l-yehûdi ve lâ bi'n-nasârâ. "Yahudilere ve nasranîlere de benzemeye çalışmayın." diyor Peygamber Efendimiz."Yahudilere ve nasranîlere de benzemeye çalışmayın." diyor Peygamber Efendimiz. O zamandan diyor. O zamandan diyor.

Şimdi sen kendini bir ölç bakalım; benzemeye çalışıyor musun, çalışmıyor musun? Şimdi sen kendini bir ölç bakalım; benzemeye çalışıyor musun, çalışmıyor musun?

Hadi sen benzemeye çalışmıyorsun, sen camiye geliyorsun, biraz hadîs-i şerîf kültürü almışsın, Hadi sen benzemeye çalışmıyorsun, sen camiye geliyorsun, biraz hadîs-i şerîf kültürü almışsın, Kur'ân-ı Kerîm kültürü almışsın. Bir git bakalım şu Kadıköy tarafına... Kur'ân-ı Kerîm kültürü almışsın. Bir git bakalım şu Kadıköy tarafına... Bir git bakalım, Adalar vapuruna bir gir... Bak bakalım; kafa yapılarını, Bir git bakalım, Adalar vapuruna bir gir... Bak bakalım; kafa yapılarını, zihniyetlerini, giyimlerini, kuşamlarını, anlayışlarını vesairelerini incele.zihniyetlerini, giyimlerini, kuşamlarını, anlayışlarını vesairelerini incele. 50 yıl, 100 yıl önceki [kültürümüzle] bir ilgisi var mı? Kime benzemişiz? 50 yıl, 100 yıl önceki [kültürümüzle] bir ilgisi var mı? Kime benzemişiz?

Yemede, içmede, konuşmada, el sıkmada, diğer hususlarda kime benzemişiz, bir bak. Yemede, içmede, konuşmada, el sıkmada, diğer hususlarda kime benzemişiz, bir bak.

Ben hiçbir şey demeyeyim. Yeter ki mukayese et. Ben hiçbir şey demeyeyim. Yeter ki mukayese et.

Ama mukayesede şu zihniyeti -müslümansan- tercih etmeye mecbursun: Ama mukayesede şu zihniyeti -müslümansan- tercih etmeye mecbursun: Yahudilere, hıristiyanlara benzemek yok. Peygamber Efendimiz; leyse minnâ.Yahudilere, hıristiyanlara benzemek yok. Peygamber Efendimiz; leyse minnâ. "O insan bizden değildir." buyuruyor. Kime benzeyeceğim? "O insan bizden değildir." buyuruyor.

Kime benzeyeceğim?

Resûlullah'ın tarif ettiği insan olmaya çalışacaksın, o tavırda olacaksın. Resûlullah'ın tarif ettiği insan olmaya çalışacaksın, o tavırda olacaksın.

Tabii bu bizim temel prensibimiz. Ama bir sürü adam da Resûlullah'ın sünnetine saldırıyor.Tabii bu bizim temel prensibimiz. Ama bir sürü adam da Resûlullah'ın sünnetine saldırıyor. Kur'an'a 'gık' diyemiyorlar. Kur'an'a saldıranlar da var, onlar dışarıda...Kur'an'a 'gık' diyemiyorlar. Kur'an'a saldıranlar da var, onlar dışarıda... "Kur'ân-ı Kerîm de neymiş canım, çöl kanunu!" diyenler de var. O ayrı da..."Kur'ân-ı Kerîm de neymiş canım, çöl kanunu!" diyenler de var. O ayrı da... Ekseriyet saldıramıyor; çünkü zor. Ama Peygamber Efendimiz'in sünnetine saldıran saldırana... Ekseriyet saldıramıyor; çünkü zor. Ama Peygamber Efendimiz'in sünnetine saldıran saldırana... Hatta sarıklı, cübbeli, hoca kılıklı insanlardan bile bir sürü saldıran var. Hatta sarıklı, cübbeli, hoca kılıklı insanlardan bile bir sürü saldıran var.

Ne diyor? "Her hadis sağlam mı ki?" "Kimisi zayıf, kimisi uydurma hadis olabiliyor." Ne diyor?

"Her hadis sağlam mı ki?"

"Kimisi zayıf, kimisi uydurma hadis olabiliyor."

Onu kimden öğrendin sen? Onu kim söyledi sana? Yine bizim hadis alimlerimiz söylemedi mi? Onu kimden öğrendin sen? Onu kim söyledi sana?

Yine bizim hadis alimlerimiz söylemedi mi?

Bozguncu adamın birisi bir ters laf söylemiş de hadis diye bir yerde bir laf söylemişseBozguncu adamın birisi bir ters laf söylemiş de hadis diye bir yerde bir laf söylemişse hadis alimleri yakalamışlar;hadis alimleri yakalamışlar; "Bu söz doğru değildir. Resûlullah böyle bir şey söylemedi."Bu söz doğru değildir. Resûlullah böyle bir şey söylemedi. Bunu bir yabancı adam aramızda bozgunculuk yapmak için uydurmuş.Bunu bir yabancı adam aramızda bozgunculuk yapmak için uydurmuş. Mevzu hadistir." demişler. Beyler mâşaallah ne akıllı! Mevzu hadistir." demişler.

Beyler mâşaallah ne akıllı!
Bizim hadis alimlerimizden duydukları şeyi söylüyorlar; ama sağlamları daBizim hadis alimlerimizden duydukları şeyi söylüyorlar; ama sağlamları da çürüğe çıkartmaya çalışıyorlar, "Arasında çürükler var..." diye. çürüğe çıkartmaya çalışıyorlar, "Arasında çürükler var..." diye.

Peki ben sana bir şey söyleyeyim. O misal hatırında iyi kalsın. Peki ben sana bir şey söyleyeyim. O misal hatırında iyi kalsın.

Yirminci yüzyılın insanları olarak altını nasıl elde ediyorsunuz acaba beyler?Yirminci yüzyılın insanları olarak altını nasıl elde ediyorsunuz acaba beyler? Demiri nasıl elde ediyorsunuz? Demiri nasıl elde ediyorsunuz?

Bloklar halinde, doğrudan doğruya demir olarak toprağın altına depo edilmiş de Bloklar halinde, doğrudan doğruya demir olarak toprağın altına depo edilmiş de kapısını açıyorsunuz, oradan mı alıyorsunuz? kapısını açıyorsunuz, oradan mı alıyorsunuz? Altın birer kiloluk [bloklar] halinde yerin altında kesme som altınlar var,Altın birer kiloluk [bloklar] halinde yerin altında kesme som altınlar var, kazdığın zaman kazmana takılıyor, alıyorsun, merkez bankasına götürüyorsun, üstü de damgalı. kazdığın zaman kazmana takılıyor, alıyorsun, merkez bankasına götürüyorsun, üstü de damgalı. Öyle mi alıyorsun? Bakırı öyle mi çıkartıyorsun? Öyle mi alıyorsun? Bakırı öyle mi çıkartıyorsun? Daha başka madenleri öyle mi çıkartıyorsun? "Hocam bırak, lafı uzatma, öyle olmadığı mâlum." Daha başka madenleri öyle mi çıkartıyorsun?

"Hocam bırak, lafı uzatma, öyle olmadığı mâlum."

Ne yapıyorsun? Ne yapıyorsun?

Biraz saflaştırma çalışması yapıyorum.Biraz saflaştırma çalışması yapıyorum. Çeşitli metotları var; alüminyumun, demirin, bakırın, kömürün kaynatması var, Çeşitli metotları var; alüminyumun, demirin, bakırın, kömürün kaynatması var, eritmesi var, saflaştırma yolları var. Madem bu dünya işlerinde bu kadar [çalışıyorsun, eritmesi var, saflaştırma yolları var.

Madem bu dünya işlerinde bu kadar [çalışıyorsun,
uğraşıyorsun,] dininin çok önemli olan [meselelerinde] ulemâmız zaten onu yapmış; uğraşıyorsun,] dininin çok önemli olan [meselelerinde] ulemâmız zaten onu yapmış; "Bu hadisler doğrudur, sahihtir. Bu hadisler de uydurmadır." diye"Bu hadisler doğrudur, sahihtir. Bu hadisler de uydurmadır." diye kitaplarda hepsini bildirmişler. kitaplarda hepsini bildirmişler.

Sen ne diye bozgunculuk yapıyorsun? Saf, çil çil altına "Bu kalp olabilir." diyorsun? Sen ne diye bozgunculuk yapıyorsun? Saf, çil çil altına "Bu kalp olabilir." diyorsun?

Altın, demir, kömür madeninde yaptığın işi burada da yapmış. Sen de yapacaksın. Altın, demir, kömür madeninde yaptığın işi burada da yapmış. Sen de yapacaksın.

Ben sana hiç "Çürük hadisleri öğren de onun yolunda git." der miyim? Ben sana hiç "Çürük hadisleri öğren de onun yolunda git." der miyim? Deli miyim ben? Âhiretimi tehlikeye sokar mıyım? Ne niye öyle bir şeyi diyeyim?Deli miyim ben? Âhiretimi tehlikeye sokar mıyım? Ne niye öyle bir şeyi diyeyim? Aklımı mı kaçırdım? Ben sana diyorum ki; Aklımı mı kaçırdım?

Ben sana diyorum ki;

"Resûlullah'ın pırıl pırıl, saf, tertemiz sünnet-i seniyyesine sarıl." "Resûlullah'ın pırıl pırıl, saf, tertemiz sünnet-i seniyyesine sarıl."

Ben sana "Mevzu hadislere sarıl." mı diyorum? Mevzu hadisleri tahkik et. Ben sana "Mevzu hadislere sarıl." mı diyorum?

Mevzu hadisleri tahkik et.
Mevzu olduğunu anlarsan peşinden gitme. Hiç kimse gitmesin, hiç kimse gitmiyor zaten. Mevzu olduğunu anlarsan peşinden gitme. Hiç kimse gitmesin, hiç kimse gitmiyor zaten.

Giden kim? Ulemâmız zaten bildirmiş. Giden kim?

Ulemâmız zaten bildirmiş.

Ama biz Ehl-i sünnet ve'l-cemaat olarak hadîs-i şerîfe sımsıkı sarıldığımız zaman Ama biz Ehl-i sünnet ve'l-cemaat olarak hadîs-i şerîfe sımsıkı sarıldığımız zaman karşımıza geçiyor birtakım insanlar, mızıkçılık ediyorlar. karşımıza geçiyor birtakım insanlar, mızıkçılık ediyorlar.

"Efendim hadislerin bir kısmı bozukmuş." "Efendim hadislerin bir kısmı bozukmuş."

Ya biz onu senden iyi biliyoruz, merak etme. Bizim Hocamız'ın bu hususta kitapları var.Ya biz onu senden iyi biliyoruz, merak etme. Bizim Hocamız'ın bu hususta kitapları var. Bizim ulemâmızın kitapları var. "Şunlar sahih hadistir, bunlar sağlam hadistir."Bizim ulemâmızın kitapları var. "Şunlar sahih hadistir, bunlar sağlam hadistir." Bu hadislerin rivayetçilerinin hepsinin hayatlarını incelemişler.Bu hadislerin rivayetçilerinin hepsinin hayatlarını incelemişler. Hayatlarındaki devreleri incelemişler.Hayatlarındaki devreleri incelemişler. "Bu adam bir zaman iyiydi ama 60 yaşından sonra zihninde hadisleri karıştırmaya başladı,"Bu adam bir zaman iyiydi ama 60 yaşından sonra zihninde hadisleri karıştırmaya başladı, müdellistir." diye yazıyorlar. müdellistir." diye yazıyorlar. Onu dahi [dikkate alıyorlar.] "Bundan gelen hadisleri ihtiyatla karşıla." diyorlar. Onu dahi [dikkate alıyorlar.] "Bundan gelen hadisleri ihtiyatla karşıla." diyorlar.

Onun için, hiçbir şey gizli kalmamıştır. Hiçbir şey eksik değildir. Onun için, hiçbir şey gizli kalmamıştır. Hiçbir şey eksik değildir. Siz onların o saldırmasına aldırmayın. Adam bizi biz olmaktan çıkarmak istiyor.Siz onların o saldırmasına aldırmayın. Adam bizi biz olmaktan çıkarmak istiyor. Bizim dayandığımız temelleri sökmek istiyor da hadise ondan çatıyor. Bizim dayandığımız temelleri sökmek istiyor da hadise ondan çatıyor.

Yahudiye benzemeyeceğiz. Nasrânîye benzemeyeceğiz. Resûlullah'a benzeyeceğiz. Yahudiye benzemeyeceğiz. Nasrânîye benzemeyeceğiz. Resûlullah'a benzeyeceğiz. Resûlullah'a benzemek demek, hadise sarılmak demektir. Resûlullah'a benzemek demek, hadise sarılmak demektir. Hadîs-i şerîfe sarılmak bahis konusu olduğu zaman senin yoluna dinamit koyuyor. Hadîs-i şerîfe sarılmak bahis konusu olduğu zaman senin yoluna dinamit koyuyor.

Sonra da Peygamber Efendimiz numune olsun diye buyuruyor ki; Sonra da Peygamber Efendimiz numune olsun diye buyuruyor ki;

Fe-inne teslîme'l-yehûdu bi'l-işâreti bi'l-esâbii. "Yahudilerin selamları parmaklarıyla işaretti." Fe-inne teslîme'l-yehûdu bi'l-işâreti bi'l-esâbii. "Yahudilerin selamları parmaklarıyla işaretti."

Nasıldıysa yahudilerin selâmı, parmaklarıyla işaretti... Nasıldıysa yahudilerin selâmı, parmaklarıyla işaretti...

Ve teslîme'l-nasârâ el-işâretü bi'l-eküffi. "Nasrânîlerin [selâmı] elleriyleydi." Ve teslîme'l-nasârâ el-işâretü bi'l-eküffi. "Nasrânîlerin [selâmı] elleriyleydi."

Onların da selamları öyleymiş. "Selamlarının şeklini bile taklit etmeyin." diyorOnların da selamları öyleymiş.

"Selamlarının şeklini bile taklit etmeyin." diyor
Peygamber Efendimiz.Peygamber Efendimiz. Bizim selâmımız başka türlü. Selâmımıza da çatarlar;Bizim selâmımız başka türlü.

Selâmımıza da çatarlar;
"Vay efendim ne lüzum varmış, Arab'ın selamıymış..." "Vay efendim ne lüzum varmış, Arab'ın selamıymış..."

Yani dikkat ederseniz her yerden tenkit var. İyi öğreneceğiz.Yani dikkat ederseniz her yerden tenkit var. İyi öğreneceğiz. Cevaplarını öğreneceğiz. Kendi şahsiyetimize sahip olacağız. Cevaplarını öğreneceğiz. Kendi şahsiyetimize sahip olacağız. Müslümanca yaşayacağız. İslâm'ın öz, görünüşü, huyu, ruh yapısı,Müslümanca yaşayacağız. İslâm'ın öz, görünüşü, huyu, ruh yapısı, kafa yapısı bizde mücessem görülecek. Bu adam ne? "Müslüman." kafa yapısı bizde mücessem görülecek.

Bu adam ne?

"Müslüman."

Nereden belli? "Canım işte kıyafetine baksana; İslâmî bir kıyafet. Nereden belli?

"Canım işte kıyafetine baksana; İslâmî bir kıyafet.
İşte sakal, işte tavır, saç sakal birbirine karışmış değil, işte elbisesinin şekli şemâili,İşte sakal, işte tavır, saç sakal birbirine karışmış değil, işte elbisesinin şekli şemâili, işte huyu, işte davranışı, işte temizliği paklığı..." işte huyu, işte davranışı, işte temizliği paklığı..."

Her şeyinden belli olacak. Her şeyinden belli olacak.

Leyse hünâke -ya'nî fi'l-cenneti- leylün ve innemâ hüve dav'un nûrun. Leyse hünâke -ya'nî fi'l-cenneti- leylün ve innemâ hüve dav'un nûrun.

Öbür hadîs-i şerîfe geçtik. Herhalde sözü biraz uzattık...Öbür hadîs-i şerîfe geçtik. Herhalde sözü biraz uzattık... Bunu da söyleyelim, keselim. Bunu da söyleyelim, keselim.

Leyse hünâke -ya'nî fi'l-cenneti- leylün. Leyse hünâke -ya'nî fi'l-cenneti- leylün. "Orada..." diyor Peygamber Efendimiz, -Ya'nî fi'l-cenneti. Cenneti kastederek söylüyor.- "Gece yok." "Orada..." diyor Peygamber Efendimiz, -Ya'nî fi'l-cenneti. Cenneti kastederek söylüyor.- "Gece yok."

Cennette gece var mı? Ortalık kararması var mı? Yok. Peki nasıl? Cennette gece var mı? Ortalık kararması var mı?

Yok.

Peki nasıl?

Ve innemâ hüve dav'un nûrun. "Cennet hep ışık ve nur." Ve innemâ hüve dav'un nûrun. "Cennet hep ışık ve nur."

Cennetin her tarafı ziya, ışık, nur, pırıl pırıl... Cennetin her tarafı ziya, ışık, nur, pırıl pırıl...

Yerüddü'l-ğuduvve ale'r-ravâhi ve'r-ravâha ale'l-ğuduvvi. Yerüddü'l-ğuduvve ale'r-ravâhi ve'r-ravâha ale'l-ğuduvvi. "Sabahı akşama, akşamı sabaha Allah "Sabahı akşama, akşamı sabaha Allah orada iade etmiş." Yani her taraf, akşamı yok, gecesi yok, hep böyle hoş...orada iade etmiş."

Yani her taraf, akşamı yok, gecesi yok, hep böyle hoş...
Yani sabahı ikindi vakti gibi, ikindi vaktini sabah vakti gibi yapıyor.Yani sabahı ikindi vakti gibi, ikindi vaktini sabah vakti gibi yapıyor. Gece yok demek. Karaltı yok. Her taraf hep nur... Gece yok demek. Karaltı yok. Her taraf hep nur...

Ve te'tîhim tarafu'l-hedâyâ. "Cennet ehline çeşit çeşit hediyeler gelir."Ve te'tîhim tarafu'l-hedâyâ. "Cennet ehline çeşit çeşit hediyeler gelir." Mina'llâhi. "Allah tarafından." Li-mevâkîti's-salâti.Mina'llâhi. "Allah tarafından." Li-mevâkîti's-salâti. "Dünyadaki namaz vakitlerine isabet eden zaman parçalarında gelir." "Dünyadaki namaz vakitlerine isabet eden zaman parçalarında gelir."

Öğlenin vakti geldi, Allah tarafından nimetler... İkindi vakti geldi, nimetler...Öğlenin vakti geldi, Allah tarafından nimetler... İkindi vakti geldi, nimetler... Akşam geldi, nimetler... Sabah geldi... O vakitlerde hediyeler gelir,Akşam geldi, nimetler... Sabah geldi... O vakitlerde hediyeler gelir, zamanın değişmesini öyle anlarlar. zamanın değişmesini öyle anlarlar. Yeni bir vaktin geldiğiniYeni bir vaktin geldiğini Allah tarafından kendilerine ihsan olunan çeşit çeşit o ikram ve hediyelerden anlarlar. Allah tarafından kendilerine ihsan olunan çeşit çeşit o ikram ve hediyelerden anlarlar.

Elletî kânû yusallûne fîhâ fi'd-dünyâ. Elletî kânû yusallûne fîhâ fi'd-dünyâ. "Dünyadayken namaz kılmış olduğu o vakitlere isabet eden "Dünyadayken namaz kılmış olduğu o vakitlere isabet eden zamanlarda kendilerine hediyeler gelir."zamanlarda kendilerine hediyeler gelir." Ve tüsellimu aleyhimü'l-melâiketü. "O hediyeleri kendilerine Ve tüsellimu aleyhimü'l-melâiketü. "O hediyeleri kendilerine melekler teslim ederler." melekler teslim ederler."

Bir hadîs-i şerîf daha söyleyelim, dersimizi burada bitirelim. Bir hadîs-i şerîf daha söyleyelim, dersimizi burada bitirelim.

Leyse minnî. "Benden değildir." Resûlullah söylüyor, ben söylemiyorum. Leyse minnî. "Benden değildir."

Resûlullah söylüyor, ben söylemiyorum.

"Benden değildir..." İllâ âlimün ev müteallimün."Benden değildir..."

İllâ âlimün ev müteallimün.
"Ancak alim olanlar veyahut öğrenici olanlar..." "Ancak alim olanlar veyahut öğrenici olanlar..."

"Öğreticiler ve öğreniciler bendendir, gayrisi benden değildir." diyor Peygamber Efendimiz. "Öğreticiler ve öğreniciler bendendir, gayrisi benden değildir." diyor Peygamber Efendimiz.

Yani Resûlullah zümresinden olmak için iki şık var,Yani Resûlullah zümresinden olmak için iki şık var, Resûlullah tarafından kabul edilmek için iki yol var:Resûlullah tarafından kabul edilmek için iki yol var: Ya öğretici olacaksın, ya öğrenici olacaksın. Ya öğretici olacaksın, ya öğrenici olacaksın.

Elhamdülillah, şurada öğrenme öğretme var, bu durum olacak. Elhamdülillah, şurada öğrenme öğretme var, bu durum olacak. Ya öğretici olacaksın, ya öğrenmekte olacaksın. Ya öğretici olacaksın, ya öğrenmekte olacaksın.

"Bunun dışında olan benden sayılmaz, ben onu reddediyorum,"Bunun dışında olan benden sayılmaz, ben onu reddediyorum, benim zümremden saymıyorum." diyor Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. benim zümremden saymıyorum." diyor Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.

Böyle bir tavsiyeyi alan insan cahil kalır mı? Böyle bir tavsiyeyi alan insan cahil kalır mı?

Ulûmun envâını öğrenir, maârifin envâını öğrenir, irfânın çeşitlerine sahip olur. Ulûmun envâını öğrenir, maârifin envâını öğrenir, irfânın çeşitlerine sahip olur.

Geçen gün Süleymaniye kütüphanesine gittik. Geçen gün Süleymaniye kütüphanesine gittik. Hattat Necmeddin Hoca için ayrı bir oda ayırmışlar... Hattat Necmeddin Hoca için ayrı bir oda ayırmışlar... Meşhur hattat Necmeddin Efendi... Nur gibi yüzü, resmini de koymuşlar oraya,Meşhur hattat Necmeddin Efendi... Nur gibi yüzü, resmini de koymuşlar oraya, bembeyaz sakalları var, hem de çember sakal.. bembeyaz sakalları var, hem de çember sakal..

Ne yapacağız şimdi? Ne olacak şimdi? Ne yapacağız şimdi? Ne olacak şimdi?

Bizim ilericiler çember sakallılara hücum edip duruyorlardı. Bizim ilericiler çember sakallılara hücum edip duruyorlardı. O adamcağızın da bembeyaz çember sakalı var. O adamcağızın da bembeyaz çember sakalı var.

Ama sanatkâr, emrine oda tahsis etmişler. Ama sanatkâr, emrine oda tahsis etmişler. Adamın güzel sanatlar sahasında buluşları var. Hattatlıkta bir tane.Adamın güzel sanatlar sahasında buluşları var. Hattatlıkta bir tane. Yazdığı yazıların binlerce lira kıymeti var. Yaptığı ebruların binlerce lira kıymeti var. Yazdığı yazıların binlerce lira kıymeti var. Yaptığı ebruların binlerce lira kıymeti var. Dehâ! Hat üstâdı, şâheserler sahibi bir insan. Dehâ! Hat üstâdı, şâheserler sahibi bir insan.

Hadi gel bakalım, şimdi çık işin içinden... Hadi gel bakalım, şimdi çık işin içinden... Bu zavallı devrimcilerin işleri harap... İşte bir çember sakallı... Bu zavallı devrimcilerin işleri harap... İşte bir çember sakallı...

Ama ârif... Elinde bir gül var...Ama ârif... Elinde bir gül var... "400 çeşit gülü latince adlarıyla bilirdi ve yetiştirirdi." diyor. "400 çeşit gülü latince adlarıyla bilirdi ve yetiştirirdi." diyor.

İşte bizim sanatkârlarımız böyledir. Senin çember sakallılar böyledir işte... İşte bizim sanatkârlarımız böyledir. Senin çember sakallılar böyledir işte...

Allah bizi ilmiyle âmil eylesin. İlim yolunda eylesin. Allah bizi ilmiyle âmil eylesin. İlim yolunda eylesin.

Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha. Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2