Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Peygamber Sas'in Oruçları (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Şa'bân 1410 / 04.03.1990

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

Birkaç arkadaş tıp fakültesinde bir profesöre uğramışlar.Birkaç arkadaş tıp fakültesinde bir profesöre uğramışlar. Bu tıp profesörü; "Tasavvuf belki halk tabakası için faydalı olabilir amaBu tıp profesörü; "Tasavvuf belki halk tabakası için faydalı olabilir ama bir ilim adamı için böyle bir şey sakıncalı; hatta ayıptır. İlim adamının ufkunu daraltır." demiş.bir ilim adamı için böyle bir şey sakıncalı; hatta ayıptır. İlim adamının ufkunu daraltır." demiş. Ayrıca "Onlar hep israiliyatla uğraşıyorlar." demiş.Ayrıca "Onlar hep israiliyatla uğraşıyorlar." demiş. "Mesela sahih kaynaklar dururken Râmûzü'l-ehâdîs gibi içinde zayıf hadislerin bulunduğu"Mesela sahih kaynaklar dururken Râmûzü'l-ehâdîs gibi içinde zayıf hadislerin bulunduğu geleneksel metotlar izlerler." demiş.geleneksel metotlar izlerler." demiş. Arkadaşlar kaynak göstererek bu konuda bilgi vermenizi bekliyorlar. Arkadaşlar kaynak göstererek bu konuda bilgi vermenizi bekliyorlar.

Muhterem kardeşlerim! Bir kere bu, tıp fakültesi profesörüdür. Muhterem kardeşlerim!

Bir kere bu, tıp fakültesi profesörüdür.
Ne kadar olsa nihayet bir tıp fakültesi profesörüdür. Ne kadar olsa nihayet bir tıp fakültesi profesörüdür. Çizmeden yukarıya çıkmasın. İnsan çizme dikmesini bilir de veya kesmesini biçmesini bilir deÇizmeden yukarıya çıkmasın. İnsan çizme dikmesini bilir de veya kesmesini biçmesini bilir de bu dini konuyu da ilahiyat fakültesi profesörlerine bıraksın lütfen. Değil mi? bu dini konuyu da ilahiyat fakültesi profesörlerine bıraksın lütfen.

Değil mi?

Biz gidip de tıp fakültesindeki profesörlere;Biz gidip de tıp fakültesindeki profesörlere; "Bu adamları niye kesiyorsunuz ya, kanlarını akıtıyorsunuz."Bu adamları niye kesiyorsunuz ya, kanlarını akıtıyorsunuz. Ne diye sağlarına sollarına iğneleri batırıyorsunuz. Ne diye sağlarına sollarına iğneleri batırıyorsunuz. Dikiyorsunuz, biçiyorsunuz. Dikiyorsunuz, biçiyorsunuz. Burnuna koku dayıyorsunuz, zavallı adamları bayıltıyorsunuz." filan diyor muyuz? Burnuna koku dayıyorsunuz, zavallı adamları bayıltıyorsunuz." filan diyor muyuz?

Demiyoruz.Demiyoruz. Ne kadar ters göründüğü halde "Sonunda sıhhat verecek." diye yaptıkları şeylere müsaade ediliyor. Ne kadar ters göründüğü halde "Sonunda sıhhat verecek." diye yaptıkları şeylere müsaade ediliyor. Edebiyat fakültesinden, ilahiyat fakültesinden bir kimse de kalkıp Edebiyat fakültesinden, ilahiyat fakültesinden bir kimse de kalkıp "Sen bunu ameliyat etme!" demiyor. Neden? "Tıp ayrı bir daldır." diye. "Sen bunu ameliyat etme!" demiyor.

Neden?

"Tıp ayrı bir daldır." diye.

E şimdi sen orada profesör olmuşsan öteki kimseler de öbür tarafta, ilahiyatta profesör olmuş.E şimdi sen orada profesör olmuşsan öteki kimseler de öbür tarafta, ilahiyatta profesör olmuş. Herkesin bir bilgisi var. Herkesin bir bilgisi var.

Tıp dalında bile bir insanın yanına gidiyorsun da; "Ben kalp mütehassısıyım.Tıp dalında bile bir insanın yanına gidiyorsun da; "Ben kalp mütehassısıyım. Senin işin beyin işidir. Bir beyin cerrahına git." diyor.Senin işin beyin işidir. Bir beyin cerrahına git." diyor. Veyahut "Senin işin cildiyeyle ilgili" diyor.Veyahut "Senin işin cildiyeyle ilgili" diyor. Veyahut "Senin işin alerjiyle ilgili; oraya git." diyor. Veyahut "Senin işin alerjiyle ilgili; oraya git." diyor.

Bir kere bu, kendisinin dalı dışına çıkmış. Söylediği de cahilce; alimane değil cahilane. Bir kere bu, kendisinin dalı dışına çıkmış. Söylediği de cahilce; alimane değil cahilane.

Çünkü tasavvuf insana ne emrediyor? Nefsi terbiye etmeyi emrediyor. Çünkü tasavvuf insana ne emrediyor?

Nefsi terbiye etmeyi emrediyor.

O emir zaten Kur'an'dan alındığı için tasavvuf o ilimle meşgul oluyor.O emir zaten Kur'an'dan alındığı için tasavvuf o ilimle meşgul oluyor. Nefsin terbiyesi cahil adam kadar ilim adamına da lazımdır.Nefsin terbiyesi cahil adam kadar ilim adamına da lazımdır. Çünkü ilim adamının zararı daha fazla olur. İlim adamı yamuk oldu mu memleketi batırır.Çünkü ilim adamının zararı daha fazla olur. İlim adamı yamuk oldu mu memleketi batırır. Devlet adamı yamuk oldu mu bir milleti batırır.Devlet adamı yamuk oldu mu bir milleti batırır. Ama bir cahil burada yalan yanlış yetişmişse kendisine zarar verir.Ama bir cahil burada yalan yanlış yetişmişse kendisine zarar verir. Ateş olsa cürmü kadar yer yakar. Bir profesör ise bir çok insanı şaşırtır. Ateş olsa cürmü kadar yer yakar. Bir profesör ise bir çok insanı şaşırtır.

Onun için ona da nefis terbiyesi lazım, ahlâk eğitimi lazım.Onun için ona da nefis terbiyesi lazım, ahlâk eğitimi lazım. Devlet adamına da lazım, valiye de lazım, devlet başkanına da lazım.Devlet adamına da lazım, valiye de lazım, devlet başkanına da lazım. "Tasavvuf halk tabakası için faydalı olabilir."Tasavvuf halk tabakası için faydalı olabilir. İlim adamı için sakıncalı; hatta ayıptır!" demesi tasavvufu hiç bilmediğini gösteriyor. İlim adamı için sakıncalı; hatta ayıptır!" demesi tasavvufu hiç bilmediğini gösteriyor. Tabi bilmemesi normal; tıp profesörü nereden anlayacak? Bilmediği bir dal olduğu için yanılıyor. Tabi bilmemesi normal; tıp profesörü nereden anlayacak? Bilmediği bir dal olduğu için yanılıyor.

İlim adamına da lazımdır. Sakıncalı değil faydalıdır.İlim adamına da lazımdır. Sakıncalı değil faydalıdır. Tasavvufla ilgilenmek değil, ilgilenmemek ayıptır. Çünkü tasavvuf, ahlâk eğitimidir.Tasavvufla ilgilenmek değil, ilgilenmemek ayıptır. Çünkü tasavvuf, ahlâk eğitimidir. Tasavvuf, mârifetullahı tahsil ilmidir. Mârifetullahı bilmeden insan cahil gelir, cahil göçer.Tasavvuf, mârifetullahı tahsil ilmidir. Mârifetullahı bilmeden insan cahil gelir, cahil göçer. Ahirete bigâne gider. Ve men kâne hâzihî a'mâ fe-hüve fi'l-âhireti a'mâ ve edallü sebîlâ. Ahirete bigâne gider.

Ve men kâne hâzihî a'mâ fe-hüve fi'l-âhireti a'mâ ve edallü sebîlâ.

Bu dünyada mânevî bakımdan gözü kör giden,Bu dünyada mânevî bakımdan gözü kör giden, âhirette de gözünü kör olarak açıverecek ve daha fena duruma düşecek. âhirette de gözünü kör olarak açıverecek ve daha fena duruma düşecek. Onun için asıl tasavvufla ilgilenmemesi, ahlâkını düzeltmemesi ayıptır; onun yaptığı ayıptır. Onun için asıl tasavvufla ilgilenmemesi, ahlâkını düzeltmemesi ayıptır; onun yaptığı ayıptır.

Gelelim ikinci paragrafına... Gelelim ikinci paragrafına...

"Hep İsrailiyatla uğraşırlar." diyor. Misal de veriyor."Hep İsrailiyatla uğraşırlar." diyor. Misal de veriyor. "İsrailiyat" diye bizim Râmûzü'l-ehâdîs kitabını söylüyor. "İsrailiyat" diye bizim Râmûzü'l-ehâdîs kitabını söylüyor. Râmûzü'l-ehâdîs hadis kitabıdır. İmam Suyûtî'nin el-Camiu's-Sağir'i gibi bir kitaptır. Râmûzü'l-ehâdîs hadis kitabıdır. İmam Suyûtî'nin el-Camiu's-Sağir'i gibi bir kitaptır. Bunun içinde "israiliyat" yoktur. İsrailiyat tefsirde olur. Bunun içinde "israiliyat" yoktur. İsrailiyat tefsirde olur.

Bu; Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini içine alan bir kitaptır.Bu; Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini içine alan bir kitaptır. Hadîs-i şerîflerin ilmine vâkıf olan Gümüşhaneli Ahmet Ziyâeddîn hocaefendininHadîs-i şerîflerin ilmine vâkıf olan Gümüşhaneli Ahmet Ziyâeddîn hocaefendinin -ki son asrın en büyük hadis alimlerinden birisidir- eseridir.-ki son asrın en büyük hadis alimlerinden birisidir- eseridir. Bunun içinde çeşitli hadisler vardır. Sahih hadis vardır, şu vardır, bu vardır.Bunun içinde çeşitli hadisler vardır. Sahih hadis vardır, şu vardır, bu vardır. Zayıf hadis de olabilir ama Hocamız hadis alimi olduğu içinZayıf hadis de olabilir ama Hocamız hadis alimi olduğu için bir yerden zayıf gibi görünmesine rağmen arkasına daha başka rivayet ekliyor;bir yerden zayıf gibi görünmesine rağmen arkasına daha başka rivayet ekliyor; "Bak bu burada kuvvetleniyor." demek istiyor. "Bak bu burada kuvvetleniyor." demek istiyor.

Dirilten bir çalışma yapıyor. Bu bir hadis kitabı olduğundan "israiliyat" değildir! Dirilten bir çalışma yapıyor. Bu bir hadis kitabı olduğundan "israiliyat" değildir! O adam ne söylediğini bilmiyor. Neyin nereden geldiğini, nereye gittiğini bilmiyor. O adam ne söylediğini bilmiyor. Neyin nereden geldiğini, nereye gittiğini bilmiyor.

Zaten zayıf hadislerle ibadet konusunda amel olunabilir. Zaten zayıf hadislerle ibadet konusunda amel olunabilir.

Bir hadîs-i şerîfin rivayet bakımından bir kusuru olabilir amaBir hadîs-i şerîfin rivayet bakımından bir kusuru olabilir ama söylediği şeyin muhteviyatı güzel ise pekala uygulanabilir. Ancak itikatta bir delil olmaz.söylediği şeyin muhteviyatı güzel ise pekala uygulanabilir. Ancak itikatta bir delil olmaz. Bu gibi şeyler sağlam rivayet anlamına tam bağlamak için amaBu gibi şeyler sağlam rivayet anlamına tam bağlamak için ama ibadet ve taat konusunda olunca yapıverirsin. ibadet ve taat konusunda olunca yapıverirsin. "İnşaallah bu da sevaptır." diye yapmakta insan gayret gösterir. "İnşaallah bu da sevaptır." diye yapmakta insan gayret gösterir.

Râmûzü'l-ehâdîs kitabı bizim medâr-ı iftiharımızdır.Râmûzü'l-ehâdîs kitabı bizim medâr-ı iftiharımızdır. Ve bizim erbâb-ı tasavvuf içinde ta İmâm-ı Rabbânî'den beri gelen,Ve bizim erbâb-ı tasavvuf içinde ta İmâm-ı Rabbânî'den beri gelen, Bahâeddîn Nakşibendi hazretlerinden beri gelen, sonra Şehâbeddîn-i Sühreverdî Efendimiz, Bahâeddîn Nakşibendi hazretlerinden beri gelen, sonra Şehâbeddîn-i Sühreverdî Efendimiz, Necmeddîn-i Kübrâ Efendimiz, Hâlid-i Bağdâdî EfendimizNecmeddîn-i Kübrâ Efendimiz, Hâlid-i Bağdâdî Efendimiz şeriatin sağlam ahkâmına sımsıkı sarılmalarıyla tanınmış büyük mücahitlerdi.şeriatin sağlam ahkâmına sımsıkı sarılmalarıyla tanınmış büyük mücahitlerdi. Kur'an'ı en iyi bilen, hadîs-i şerîfi en iyi bilen insanlardır.Kur'an'ı en iyi bilen, hadîs-i şerîfi en iyi bilen insanlardır. İsrailiyatla bu zavallı profesörden çok daha kuvvetli mücadele etmiş insanlardır.İsrailiyatla bu zavallı profesörden çok daha kuvvetli mücadele etmiş insanlardır. Bunlar oldukları yerde dururken onlar devlet başkanlarıyla mücadele etmişlerdir, hapse girmişlerdir.Bunlar oldukları yerde dururken onlar devlet başkanlarıyla mücadele etmişlerdir, hapse girmişlerdir. İslâm'ı savunmuşlardır. İslâm'ı savunmuşlardır.

İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hayatı ortadadır.İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hayatı ortadadır. Şeyh Şamil hazretlerinin hayatı ortadadır.Şeyh Şamil hazretlerinin hayatı ortadadır. Hâlid-i Bağdâdî hazretleri zamanının en büyük alimlerindendir. Hâlid-i Bağdâdî hazretleri zamanının en büyük alimlerindendir. "İslâmî ilimlerin içine batıl şeyler girmesin; insanlar gerçek ilimlerle yetişsin.""İslâmî ilimlerin içine batıl şeyler girmesin; insanlar gerçek ilimlerle yetişsin." diye çalışmış, büyük mücahitlerdir. diye çalışmış, büyük mücahitlerdir.

Bu zâtın gidip onların ellerini, ayaklarını öpmesi lazım. Kabirlerini ziyaret etmesi lazım.Bu zâtın gidip onların ellerini, ayaklarını öpmesi lazım. Kabirlerini ziyaret etmesi lazım. Ruhlarına Fâtiha'lar okuması, hatimler indirmesi lazımdır ki dinin ahkâmını onlar korumuştur.Ruhlarına Fâtiha'lar okuması, hatimler indirmesi lazımdır ki dinin ahkâmını onlar korumuştur. Elhamdülillah. Elhamdülillah.

O tıp profesörüyse ben de ilahiyat profesörüyüm. Ben bu kitabı okutuyorum.O tıp profesörüyse ben de ilahiyat profesörüyüm. Ben bu kitabı okutuyorum. Bu da benim saham. Bu da benim saham. Lütfen bilmediği şeylere yalan yanlış cümlelerle karışıp da [fitne çıkarmasın.] Lütfen bilmediği şeylere yalan yanlış cümlelerle karışıp da [fitne çıkarmasın.]

Biz dinimizin en sağlam ölçülerine göre hareket etmeye çalışıyoruz da kâfirler en çok bize kızıyor.Biz dinimizin en sağlam ölçülerine göre hareket etmeye çalışıyoruz da kâfirler en çok bize kızıyor. En çok bizi hücuma alıyorlar.En çok bizi hücuma alıyorlar. Gazetelerinde mecmualarında, yazdıkları şeylerde; "İşte en mutaassıp bunlar.Gazetelerinde mecmualarında, yazdıkları şeylerde; "İşte en mutaassıp bunlar. Dine en bağlı bunlar. Toleranslı değiller. Peygamber Efendimiz'in yolundan zerre kadar ayrılmıyorlar. Dine en bağlı bunlar. Toleranslı değiller. Peygamber Efendimiz'in yolundan zerre kadar ayrılmıyorlar. Biraz hoşgörü sahibi değiller." diye bize çatıyorlar. Biraz hoşgörü sahibi değiller." diye bize çatıyorlar.

Dinin aslına bağlı olduğumuz için. Bu da işi bilmiyor. Bizim mücedelemiz israiliyatla.Dinin aslına bağlı olduğumuz için. Bu da işi bilmiyor. Bizim mücedelemiz israiliyatla. Bizim mücadelemiz bu tasavvuf tarikat konusunda bid'atlerle mücadele. Bizim mücadelemiz bu tasavvuf tarikat konusunda bid'atlerle mücadele. Bizim tarikatimiz, bizim tarikat-ı aliyyemiz şeriate bağlılığıyla tanınmış. Bizim tarikatimiz, bizim tarikat-ı aliyyemiz şeriate bağlılığıyla tanınmış.

İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hayatını okusunlar, Mektubâtını okusunlar.. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hayatını okusunlar, Mektubâtını okusunlar..

İmâm-ı Rabbânî hazretleri birisine "Çiçek toplayın." demiş.İmâm-ı Rabbânî hazretleri birisine "Çiçek toplayın." demiş. O kimse altı tane çiçek getirmiş. "Evladım, 'Allah tektir, teki sever.' diye hadîs-i şerîf var.O kimse altı tane çiçek getirmiş. "Evladım, 'Allah tektir, teki sever.' diye hadîs-i şerîf var. Ona uygun olarak 'yedi tane getir.' dedim. Veya 'Beş tane getirseydin.Ona uygun olarak 'yedi tane getir.' dedim. Veya 'Beş tane getirseydin. Niye tek getirmedin?'" diyor. Niye tek getirmedin?'" diyor.

Onu bile söylüyor. Zaman zaman coşuyor. Hz. Ömer'in soyundan gelmiş mübarek.Onu bile söylüyor. Zaman zaman coşuyor. Hz. Ömer'in soyundan gelmiş mübarek. Hz. Ömer'in şehâdeti, celâdeti şahlandı." diyor.Hz. Ömer'in şehâdeti, celâdeti şahlandı." diyor. "Yine şeriatçiliğim coşageldi." diyor; söyleyeceği sözleri öyle söylüyor. Şeriati müdafa etmek için. "Yine şeriatçiliğim coşageldi." diyor; söyleyeceği sözleri öyle söylüyor. Şeriati müdafa etmek için.

Gerçek tasavvuf, şeriatin kendisidir. Şeriatin ince ölçüsüdür. Şeriatin mânevî âdap tarafıdır.Gerçek tasavvuf, şeriatin kendisidir. Şeriatin ince ölçüsüdür. Şeriatin mânevî âdap tarafıdır. Tabi bunların asıl beğenip tasvip ettikleri çalgılı türkülü, kadınlı erkekli bazı tarikatler vardır.Tabi bunların asıl beğenip tasvip ettikleri çalgılı türkülü, kadınlı erkekli bazı tarikatler vardır. Gazeteler onları beğenir, alkışlar. "Toleranslı tarikat!" derler. Hatta içki içerler.Gazeteler onları beğenir, alkışlar. "Toleranslı tarikat!" derler. Hatta içki içerler. Bunlar onları beğenir. Bunlar onları beğenir.

Asıl bid'at yolunda olanlar onlardır. Biz onlarla mücadele ediyoruz.Asıl bid'at yolunda olanlar onlardır. Biz onlarla mücadele ediyoruz. Tutmuş bizim şu okuduğumuz kitabı, Râmûzü'l-ehâdîs'i beğenmiyor! Tutmuş bizim şu okuduğumuz kitabı, Râmûzü'l-ehâdîs'i beğenmiyor!

Peygamber Efendimiz'in bütün âdetlerini oraya yazmış, kaynaklarını göstermiş.Peygamber Efendimiz'in bütün âdetlerini oraya yazmış, kaynaklarını göstermiş. Nereden alındığını göstermiş. "Bozuk şeylerle uğraşıyorlar." diye bilmeden bizi tenkit ediyor. Nereden alındığını göstermiş. "Bozuk şeylerle uğraşıyorlar." diye bilmeden bizi tenkit ediyor.

Gel de bir dinle! Allah ıslah etsin. Gel de bir dinle!

Allah ıslah etsin.

el-İnsânü adüvvün li-cehele. "İnsanlar bilmediği şeylere uzaktan düşman olur." el-İnsânü adüvvün li-cehele. "İnsanlar bilmediği şeylere uzaktan düşman olur."

Ramûzü'l-ehâdîs'i bir al, oku. Baştan sona bir karşılaştır.Ramûzü'l-ehâdîs'i bir al, oku. Baştan sona bir karşılaştır. Bir kitabın içinde bazı hatalı şeyler olabilir. Senin tıp kitabının içinde bile bir sürü hata olabilir.Bir kitabın içinde bazı hatalı şeyler olabilir. Senin tıp kitabının içinde bile bir sürü hata olabilir. Bazı profesörler diyorlar ki: "Vitaminler faydalıdır." Bazı profesörler diyorlar ki:

"Vitaminler faydalıdır."

Bazı profesörler diyorlar ki: "Vitaminler zararlıdır." Hadi! Bazı profesörler diyorlar ki:

"Vitaminler zararlıdır."

Hadi!

Bazıları diyor ki; "Soya yağı insanın erkekliğini dumura uğratıyor; zararlı."Bazıları diyor ki; "Soya yağı insanın erkekliğini dumura uğratıyor; zararlı." Bazıları; "Soya yağını ekelim, çok faydalıdır." diye memlekette yaymaya çalışıyor.Bazıları; "Soya yağını ekelim, çok faydalıdır." diye memlekette yaymaya çalışıyor. Bilimsel münakaşa her yerde yapılabilir. O olmayacak bir şey değil. Münakaşa yaparsın.Bilimsel münakaşa her yerde yapılabilir. O olmayacak bir şey değil. Münakaşa yaparsın. Ama Ramûzü'l-ehâdîs kitabı elhamdülillah İmam Suyûtî'nin eseri gibidir.Ama Ramûzü'l-ehâdîs kitabı elhamdülillah İmam Suyûtî'nin eseri gibidir. El-camiu's-sağîr'i gibidir. Güzel bir kitaptır.El-camiu's-sağîr'i gibidir. Güzel bir kitaptır. Hele hele bir tekkede başka bir kitap değil de bir hadis kitabının okutulması çok güzel bir şeydir.Hele hele bir tekkede başka bir kitap değil de bir hadis kitabının okutulması çok güzel bir şeydir. "Dervişler Peygamber Efendimiz'in yoluna sımsıkı bağlansınlar." diye. "Dervişler Peygamber Efendimiz'in yoluna sımsıkı bağlansınlar." diye.

Biz burada her gün derse başladığımız zaman ne diyoruz? Biz burada her gün derse başladığımız zaman ne diyoruz?

"Sözlerin en güzeli Allah'ın kelamıdır." diyoruz;"Sözlerin en güzeli Allah'ın kelamıdır." diyoruz; "Yolların en güzeli Peygamber Efendimiz'in yoludur."Yolların en güzeli Peygamber Efendimiz'in yoludur. Peygamber Efendimiz'in sünnetine sarılan kişi şehit sevabı alacak.Peygamber Efendimiz'in sünnetine sarılan kişi şehit sevabı alacak. Aman Peygamber Efendimiz'in sünnetine uyalım!" diyoruz. Aman Peygamber Efendimiz'in sünnetine uyalım!" diyoruz.

Al bu kitabı, koy bir kenara! Al Diyanet'in neşrettiği Riyâzü's-sâlihîn kitabını oku.Al bu kitabı, koy bir kenara! Al Diyanet'in neşrettiği Riyâzü's-sâlihîn kitabını oku. Aynı kapıya çıkacaksın. Değişen bir şey yok ki.Aynı kapıya çıkacaksın. Değişen bir şey yok ki. Onda da bir çok şeyler var, aynı şeyler var; bunun içindeki şeyler var. Onda da bir çok şeyler var, aynı şeyler var; bunun içindeki şeyler var.

O İmam Nevevî'nin yazmış olduğu Riyâzü's-sâlihîn kitabı.O İmam Nevevî'nin yazmış olduğu Riyâzü's-sâlihîn kitabı. Bu da bizim Gümüşhaneli hocamızın yazmış olduğu bir hadis kitabı. Bu da bizim Gümüşhaneli hocamızın yazmış olduğu bir hadis kitabı. Kimisi 1001 hadis yazmış. Kimisi Riyâzü's-sâlihîn yazmış, konularına göre ayırmış.Kimisi 1001 hadis yazmış. Kimisi Riyâzü's-sâlihîn yazmış, konularına göre ayırmış. Kimisi alfabetik sıralamış. Her birinin çeşnisi başka. Kimisi alfabetik sıralamış. Her birinin çeşnisi başka.

Bu kitabın sıralaması alfabetiktir. Riyâzü's-sâlihîn'in sistematiktir.Bu kitabın sıralaması alfabetiktir. Riyâzü's-sâlihîn'in sistematiktir. Konu konu ayrılmıştır. Eh sen Riyâzü's-sâlihîn'i oku. Konu konu ayrılmıştır. Eh sen Riyâzü's-sâlihîn'i oku.

Riyâzü's-sâlihîn'i de okusan tasavvufa geleceksin şaşkın adam!Riyâzü's-sâlihîn'i de okusan tasavvufa geleceksin şaşkın adam! Riyâzü's-sâlihîn'i ben okudum, sen okumamışsın.Riyâzü's-sâlihîn'i ben okudum, sen okumamışsın. Okusan o da sana zikri tavsiye edecek, nefis terbiyesini tavsiye edecek;Okusan o da sana zikri tavsiye edecek, nefis terbiyesini tavsiye edecek; ahlâk-ı tasfiyeyi, kalbi nurlandırmayı tavsiye edecek. ahlâk-ı tasfiyeyi, kalbi nurlandırmayı tavsiye edecek.

"Günde şu kadar lâ ilâhe illallah de. Şu kadar Sübhânallah de."Günde şu kadar lâ ilâhe illallah de. Şu kadar Sübhânallah de. Şu kadar şöyle de. Bu kadar böyle de." diye orada da göreceksin. Değişen bir şey yok. Şu kadar şöyle de. Bu kadar böyle de." diye orada da göreceksin. Değişen bir şey yok.

Ha Kasap Ali, ha Ali Kasap. Ha o, ha bu. Değişen hiç bir şey yok.Ha Kasap Ali, ha Ali Kasap. Ha o, ha bu. Değişen hiç bir şey yok. Hadisin yolunu tutarsa başımızın tâcıdır. Bizde hadisin yolunu tutmuşuz.Hadisin yolunu tutarsa başımızın tâcıdır. Bizde hadisin yolunu tutmuşuz. Bazen Râmûzü'l-ehâdîs'ten okurum, bazen Muhtârü'l-ehâdîs'ten okurum. Bazen Râmûzü'l-ehâdîs'ten okurum, bazen Muhtârü'l-ehâdîs'ten okurum.

Bizim dervişlerimizden bir kısmı bazı yerlerde Müslim'i okutuyorlar.Bizim dervişlerimizden bir kısmı bazı yerlerde Müslim'i okutuyorlar. Bazı yerlerde bazı kardeşlerimize Riyâzü's-sâlihîn'i okutun, diyorum.Bazı yerlerde bazı kardeşlerimize Riyâzü's-sâlihîn'i okutun, diyorum. Biz hadise sarılmış bir ümmetiz, grubuz. Elhamdülillah, iftihar ediyoruz ve sapasağlam yoldayız.Biz hadise sarılmış bir ümmetiz, grubuz. Elhamdülillah, iftihar ediyoruz ve sapasağlam yoldayız. Başkaları derdine yansın, Allah ıslah etsin! Bilmeden ileri geri konuşuyorlar. Başkaları derdine yansın, Allah ıslah etsin! Bilmeden ileri geri konuşuyorlar.

Allah hepinizden razı olsun. Allah hepinizden razı olsun.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2