Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Rabbimden İstedim

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

21 Cemâziye'l-Âhir 1401 / 26.04.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Müşriklerin Çocukları, Ashàb-ı Kiram Yıldızlar Gibidir, Hz. Ebû Bekr’in Üstün Oluşu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Rabbimden İstedim

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

21 Cemâziye'l-Âhir 1401 / 26.04.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Müşriklerin Çocukları, Ashàb-ı Kiram Yıldızlar Gibidir, Hz. Ebû Bekr’in Üstün Oluşu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm... Bismillâhirrahmânirrahîm...

El-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ hayri halkihîEl-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ hayri halkihî Muhammedin âl'ihî ve sahbihî ve men tebi'âhu bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Muhammedin âl'ihî ve sahbihî ve men tebi'âhu bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullahEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Seeltü Rabbî en lâ yuazzibe'l-lâhîne min zürriyyeti'l-beşer fe-â'tânîhim. Seeltü Rabbî en lâ yuazzibe'l-lâhîne min zürriyyeti'l-beşer fe-â'tânîhim.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabınınRâmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının –elhamdülillah- sîn bâbına gelmiş bulunuyoruz.–elhamdülillah- sîn bâbına gelmiş bulunuyoruz. Hadîs-i şerîflerin okunmasına geçmeden evvel;Hadîs-i şerîflerin okunmasına geçmeden evvel; başta sevgili Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz olmak üzere, başta sevgili Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz olmak üzere, cümle enbiyâ ve evliyânın ruhları için, cümle enbiyâ ve evliyânın ruhları için, Peygamber Efendimiz'in ashabının, etbâının ruhları için;Peygamber Efendimiz'in ashabının, etbâının ruhları için; bu eserin müellifi Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Efendi hocamızın bu eserin müellifi Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Efendi hocamızın ve eserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesinde emeği geçmiş olan râvilerinve eserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesinde emeği geçmiş olan râvilerin ve ulemanın ruhları için; bir de uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzereve ulemanın ruhları için; bir de uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere bu hadis meclisine teşrif eden siz kardeşlerimizin cümle geçmişlerinin ruhları için bu hadis meclisine teşrif eden siz kardeşlerimizin cümle geçmişlerinin ruhları için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım.

Peygamber aleyhissalâtü ve's-selam Efendimiz, Peygamber aleyhissalâtü ve's-selam Efendimiz, Enes b. Mâlik radıyallahu anh'in rivayet eylediğine göre; Enes b. Mâlik radıyallahu anh'in rivayet eylediğine göre; Se'eltü rabbî en lâ yuazzibe'l-lâhîne min zürriyyeti'l-beşer, buyuruyor. Se'eltü rabbî en lâ yuazzibe'l-lâhîne min zürriyyeti'l-beşer, buyuruyor.

"İnsanoğlu zürriyetinden, Âdemoğullarından"İnsanoğlu zürriyetinden, Âdemoğullarından lâhînlerin azaplanmamasını Mevlamdan, Rabbimden istedim." Fe â'tânîhim. lâhînlerin azaplanmamasını Mevlamdan, Rabbimden istedim." Fe â'tânîhim. "Ve onları azaplamamayı, azaplandırmamayı Cenâb-ı Mevlâ bana ihsan eyledi."Ve onları azaplamamayı, azaplandırmamayı Cenâb-ı Mevlâ bana ihsan eyledi. Benim bu duamı kabul eyledi." Bu nedir? Benim bu duamı kabul eyledi."

Bu nedir?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den bir başka -ricali güvenilir kimseler olan- Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den bir başka -ricali güvenilir kimseler olan- senetle, Taberânî'den nakledilen bir haberde;senetle, Taberânî'den nakledilen bir haberde; bir savaşta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e bir adam gelmiş ve demiş ki; bir savaşta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e bir adam gelmiş ve demiş ki;

Mâ tekûlû fî lâhîn? "Bu lahin, boşuna, eğlence gibi bir şey yapan,Mâ tekûlû fî lâhîn? "Bu lahin, boşuna, eğlence gibi bir şey yapan, gayri ciddi kimseler hakkında ne dersin?" gayri ciddi kimseler hakkında ne dersin?"

Fe-sekete. "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz sükût buyurmuş." Fe-sekete. "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz sükût buyurmuş."

Fe-lemmâ ferağa min ğazvetin. Savaş bitince müşrikler yenilmişler, gitmişler. Fe-lemmâ ferağa min ğazvetin.

Savaş bitince müşrikler yenilmişler, gitmişler.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz savaş meydanını gezmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz savaş meydanını gezmiş.

Yere bulanmış bir çocuk görmüş. Yere bulanmış bir çocuk görmüş.

Ğulâm diyor, "daha henüz büyümemiş bir çocuk." Ğulâm diyor, "daha henüz büyümemiş bir çocuk." Yaralanmış, ölmüş her halde. Fe-nâdâ munâdihî. "Onun üzerine bir münadiye nida ettirmiş." Yaralanmış, ölmüş her halde. Fe-nâdâ munâdihî. "Onun üzerine bir münadiye nida ettirmiş."

Eyne sâil an lâhîn? "O 'Boşuna, eğlence kabilinden bir şey yapanların durumu nedir?' diye Eyne sâil an lâhîn? "O 'Boşuna, eğlence kabilinden bir şey yapanların durumu nedir?' diye soran şahıs nerede?" diye nida ettirmiş. soran şahıs nerede?" diye nida ettirmiş.

O şahıs gelmiş. Peygamber Efendimiz çocukların harplerde öldürülmesini yasak etmiş; O şahıs gelmiş. Peygamber Efendimiz çocukların harplerde öldürülmesini yasak etmiş; sonra demiş ki; "İşte bu çocuk, senin sorduğun bu cümledendir." sonra demiş ki;

"İşte bu çocuk, senin sorduğun bu cümledendir."

Savaşta çocukları öldürmek yok.Savaşta çocukları öldürmek yok. Bizim örfümüzde kadınlara, çocuklara, ihtiyarlara dokunulmaz. Bizim örfümüzde kadınlara, çocuklara, ihtiyarlara dokunulmaz. Savaş sadece müslümanlara hücum edenlere, Savaş sadece müslümanlara hücum edenlere, müslümanlara silahıyla zarar verecek olanlara karşı yapılır ve onlara mukabele edilirmüslümanlara silahıyla zarar verecek olanlara karşı yapılır ve onlara mukabele edilir veyahut onlarla savaşılır. veyahut onlarla savaşılır.

Bu başka bir rivayet. Bu rivâyetten anlaşıldığına göre, çoluk çocuk, Bu başka bir rivayet. Bu rivâyetten anlaşıldığına göre, çoluk çocuk, daha aklı ermiyor, işin ciddiyetinden habersiz bir kimse;daha aklı ermiyor, işin ciddiyetinden habersiz bir kimse; o, işte "lâhîn"ler grubuna girmiş oluyor. o, işte "lâhîn"ler grubuna girmiş oluyor.

Demek ki bu hadîs-i şerîfte de bahsedilen; Demek ki bu hadîs-i şerîfte de bahsedilen; "Azaplandırılmamasını istediği kimseler çocuklar olabilir;"Azaplandırılmamasını istediği kimseler çocuklar olabilir; veyahut aptal, şuurunda eksiklik olan kimseler,veyahut aptal, şuurunda eksiklik olan kimseler, beleh-ebleh kimseler, gafil kimseler olur; veyahut da günahı kast etmeden, beleh-ebleh kimseler, gafil kimseler olur; veyahut da günahı kast etmeden, gayri ihtiyari elinden günah sâdır olmuş, gayri ihtiyari elinden günah sâdır olmuş, çıkmış olan kimseler olabilir." diye üç ihtimali zikretmiş. çıkmış olan kimseler olabilir." diye üç ihtimali zikretmiş.

Çocuklar da ihtimallerden birisi. Birisi şuuru tam teşekkül etmemiş bir insan, Çocuklar da ihtimallerden birisi. Birisi şuuru tam teşekkül etmemiş bir insan, müslümanlarla mücadele ediyor veyahut hata işliyor. müslümanlarla mücadele ediyor veyahut hata işliyor. "Onun günahını Allah affetsin." diye "Onun günahını Allah affetsin." diye Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şefkatinden ona dua etmiş olabilir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şefkatinden ona dua etmiş olabilir.

Veyahut günahı istemeyerek yapmış, elinde olmadan,Veyahut günahı istemeyerek yapmış, elinde olmadan, tam şuurla değil de bir gaflet anında birden, kast etmeden oluvermiş;tam şuurla değil de bir gaflet anında birden, kast etmeden oluvermiş; böyle kimsenin affedilmesi olabilir. böyle kimsenin affedilmesi olabilir. Unutarak, yanılarak, gafletle yapılmış veyahut çocuklar olabilir diye bilrdirmiş. Unutarak, yanılarak, gafletle yapılmış veyahut çocuklar olabilir diye bilrdirmiş.

Bu hadîs-i şerîf Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şefkatinin bir eseri. Bu hadîs-i şerîf Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şefkatinin bir eseri. Şefaat sahibi Peygamber Efendimiz; müteaddit yerlerde, müteaddit defalar şefaat edecek. Şefaat sahibi Peygamber Efendimiz; müteaddit yerlerde, müteaddit defalar şefaat edecek.

Hatta şefaatî li-ehli'l-kebâiri min ümmetî,Hatta şefaatî li-ehli'l-kebâiri min ümmetî, "Benim şefaatim, ümmetimin büyük günah işlemişlerine olacak." diyor. "Benim şefaatim, ümmetimin büyük günah işlemişlerine olacak." diyor.

İşte o şefaati var. İlk şefaati, mahşer yerinde insanların toplanıp da İşte o şefaati var.

İlk şefaati, mahşer yerinde insanların toplanıp da
hesabı bekledikleri zaman olacak. hesabı bekledikleri zaman olacak. Orada insanlar beklemekten o kadar bıkacaklar, o kadar rahatsız olacaklar,Orada insanlar beklemekten o kadar bıkacaklar, o kadar rahatsız olacaklar, o kadar sıkıntılara düşecekler ki hesabın başlaması onlar için bir nimet olacak.o kadar sıkıntılara düşecekler ki hesabın başlaması onlar için bir nimet olacak. Tabi kimse bir şey söylemeye cesaret edemiyor.Tabi kimse bir şey söylemeye cesaret edemiyor. Son derece müthiş bir gün. Peygamber Efendimiz o zaman bir şefaat edecek. Son derece müthiş bir gün. Peygamber Efendimiz o zaman bir şefaat edecek.

Ondan sonra, hesap anında şefaat edecek. Ondan sonra, hesap anında şefaat edecek.

Ondan sonra, cehenneme girmişleri kurtarmak için şefaat edecek. Çeşit çeşit şefaatleri var. Ondan sonra, cehenneme girmişleri kurtarmak için şefaat edecek. Çeşit çeşit şefaatleri var.

Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılan, onun has ümmetinden olan bahtiyarların arasına bizleri de dâhil eylesin. sımsıkı sarılan, onun has ümmetinden olan bahtiyarların arasına bizleri de dâhil eylesin. Her çeşit şefaatine de nâil ve mazhar eylesin.Her çeşit şefaatine de nâil ve mazhar eylesin. O havz-ı kevserin başında livâi'l-hamd'i altında cem olanO havz-ı kevserin başında livâi'l-hamd'i altında cem olan bahtiyarların arasına bizleri de dâhil eylesin. bahtiyarların arasına bizleri de dâhil eylesin.

İkinci hadîs-i şerîf: İkinci hadîs-i şerîf:

Seeltü Rabbî en yetecâveze lî an etfâli'l-müşrikîne fe-tecâveze anhüm ve edhalehümü'l-cenneh. Seeltü Rabbî en yetecâveze lî an etfâli'l-müşrikîne fe-tecâveze anhüm ve edhalehümü'l-cenneh.

Bu hadîs-i şerîf de yine çocuklarla ilgili. Bu hadîs-i şerîf de yine çocuklarla ilgili.

Seeltü rabbî. "Rabbimden istedim, talep eyledim." Seeltü rabbî. "Rabbimden istedim, talep eyledim."

Seele Arapça'da "istemek" demek. An harf-i ceriyle beraber kullanılırsa,Seele Arapça'da "istemek" demek. An harf-i ceriyle beraber kullanılırsa, o zaman "sormak" demek. Se'ele an şey'in.o zaman "sormak" demek. Se'ele an şey'in. "Bir şeyi sormak" demek. Ama an kullanılmazsa, o zaman "istemek" mânasına gelir. "Bir şeyi sormak" demek. Ama an kullanılmazsa, o zaman "istemek" mânasına gelir.

Onun için kapı kapı dolaşıp da yiyecek içecek, para pul isteyen kimseye de sâil derler,Onun için kapı kapı dolaşıp da yiyecek içecek, para pul isteyen kimseye de sâil derler, "isteyen, dilenci" mânasına. "isteyen, dilenci" mânasına.

Seeltü Rabbî. "Ben Rabbimden istedim." Seeltü Rabbî. "Ben Rabbimden istedim."

Cenâb-ı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem neyi istemiş? Cenâb-ı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem neyi istemiş?

En yetecâveze lî. "Benim hatırım için benim için affetmesini, En yetecâveze lî. "Benim hatırım için benim için affetmesini, günahlarından vazgeçmesini, günahlarından geçmesini istedim." günahlarından vazgeçmesini, günahlarından geçmesini istedim."

Kimin günahlarından? An etfâli'l-müşrikîn Kimin günahlarından?

An etfâli'l-müşrikîn
"Mevlamdan müşriklerin çocuklarının günahlarından ve onların azaplandırılmasından vazgeçmesini istedim." "Mevlamdan müşriklerin çocuklarının günahlarından ve onların azaplandırılmasından vazgeçmesini istedim." Fe-tecâveze anhüm. "Ve mevlam onların azaplandırılmasından vazgeçti." Fe-tecâveze anhüm. "Ve mevlam onların azaplandırılmasından vazgeçti." Ve edhalehümü'l-cenneh. "Ve onları cennetine dâhil eyledi." Ve edhalehümü'l-cenneh. "Ve onları cennetine dâhil eyledi."

Bu hadîs-i şerîften anlaşıldığına göre demek ki müşriklerin çocukları cennete girecek. Bu hadîs-i şerîften anlaşıldığına göre demek ki müşriklerin çocukları cennete girecek.

Bu müşriklerin çocuklarının ne olacağına dair kitaplarda ayrı bâblar açılmıştır: Bu müşriklerin çocuklarının ne olacağına dair kitaplarda ayrı bâblar açılmıştır:

Bir kısım demiş ki; "Müşriklerin çocukları babaları gibi olacak." Bir kısım demiş ki;

"Müşriklerin çocukları babaları gibi olacak."

Bir kısım demiş ki; "Onlar çocuktu, suç işlemedi, mükellef de değildi, Bir kısım demiş ki;

"Onlar çocuktu, suç işlemedi, mükellef de değildi,
akılları da yerinde değildi. -Ne olur o zaman?- akılları da yerinde değildi. -Ne olur o zaman?- Salih bir amel işlememiş ki cennete girsin; Salih bir amel işlememiş ki cennete girsin; ne cennete girer ne cehenneme girer; günah işlememiş ki cehenneme girsin. ne cennete girer ne cehenneme girer; günah işlememiş ki cehenneme girsin. Onlar cennetle cehennem arasında, a'raf'ta dururlar." demiş bazı kimseler. Onlar cennetle cehennem arasında, a'raf'ta dururlar." demiş bazı kimseler.

Fakat en kuvvetli kanaat ve rivayet bu ki; Fakat en kuvvetli kanaat ve rivayet bu ki;

"Bunlar cennete girecekler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şefaatiyle, "Bunlar cennete girecekler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şefaatiyle, şefkatiyle onlar da cennete girecekler, cennet ehlinin hizmetçileri olacaklar.şefkatiyle onlar da cennete girecekler, cennet ehlinin hizmetçileri olacaklar. Onlara ikramda bulunan kimseler olacaklar" diye rivâyet edilmiş. Onlara ikramda bulunan kimseler olacaklar" diye rivâyet edilmiş.

Uzun izahâtın hülasası budur. Uzun izahâtın hülasası budur.

Ve hâzâ mâ aleyhi'l-cumhûr, diye bitirmiş. Ve hâzâ mâ aleyhi'l-cumhûr, diye bitirmiş.

Bir sayfalık izahatın sonunda; işte ulemanın ekseriyetinin kanaati bu Bir sayfalık izahatın sonunda; işte ulemanın ekseriyetinin kanaati bu hadîs-i şerîfte de bildirildiği üzere, babaları müşrik, kâfir olan çocuklar dahadîs-i şerîfte de bildirildiği üzere, babaları müşrik, kâfir olan çocuklar da -tabi çocukken ölmüş oluyor, daha mükellef olmamış oluyor--tabi çocukken ölmüş oluyor, daha mükellef olmamış oluyor- onlar da cennete girecekler, cennet ehline hizmet edecekler. onlar da cennete girecekler, cennet ehline hizmet edecekler.

Burada da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Burada da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in -ilk hadîs-i şerîfte olduğu gibi- şefkati zâhir oluyor. -ilk hadîs-i şerîfte olduğu gibi- şefkati zâhir oluyor.

Peygamber Efendimiz Mekke'dekiler çok inat edince, çok zorluklar gösterince,Peygamber Efendimiz Mekke'dekiler çok inat edince, çok zorluklar gösterince, "İslâm'ı orada yayayım." diye Tâif'e gitti. "İslâm'ı orada yayayım." diye Tâif'e gitti.

Taifliler o kadar kötü bir şekilde karşıladılar ki şehre sokmadılar. Taifliler o kadar kötü bir şekilde karşıladılar ki şehre sokmadılar. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i çocuklarına taşlattırdılar! Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i çocuklarına taşlattırdılar!

Hatta taşlar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bazı yerlerine isabet etti. Hatta taşlar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bazı yerlerine isabet etti. Arkasını döndü, takip ettiler. Nihayet bir bağ evine girdi de oraya sığındı. Arkasını döndü, takip ettiler.

Nihayet bir bağ evine girdi de oraya sığındı.

O zaman Cebrail aleyhisselam gelip diyor ki; O zaman Cebrail aleyhisselam gelip diyor ki;

"Yâ Resûlallah! Emir buyur, şu şehrin altını üstüne getireyim!" "Yâ Resûlallah! Emir buyur, şu şehrin altını üstüne getireyim!"

Diyor ki; "Onlar bilmiyorlar." Diyor ki;

"Onlar bilmiyorlar."

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz razı olmuyor.Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz razı olmuyor. Halbuki biz olsak o kızgınlık anında, ter içinde,Halbuki biz olsak o kızgınlık anında, ter içinde, hakarete mâruz kalmış, taşlanmış bir insan olarak ne yapmazdık. hakarete mâruz kalmış, taşlanmış bir insan olarak ne yapmazdık.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ne kadar büyük ki; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ne kadar büyük ki;

"Onlar bilmiyorlar. Onlar benim kadrimi kıymetimi,"Onlar bilmiyorlar. Onlar benim kadrimi kıymetimi, hak peygamber olduğumu anlamadıkları için yapıyorlar.hak peygamber olduğumu anlamadıkları için yapıyorlar. Yok, yapma!" diye müsaade etmemiş. Yok, yapma!" diye müsaade etmemiş.

Tabi o nesil öyle oldu ama ondan sonraki nesil hepsi müslüman oldu.Tabi o nesil öyle oldu ama ondan sonraki nesil hepsi müslüman oldu. Onların çocukları, o Taif'te Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i Onların çocukları, o Taif'te Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i taşlayanların çocukları, belki de kendileri -o zaman çocuklardı- sonradan müslüman oldular. taşlayanların çocukları, belki de kendileri -o zaman çocuklardı- sonradan müslüman oldular.

Resûlullah Efendimiz böyle işte. Herkese karşı şefkatli, herkese karşı merhametli. Resûlullah Efendimiz böyle işte. Herkese karşı şefkatli, herkese karşı merhametli. Müşriklerin çocuklarını, gafletle günah işleyenleri, zekâsında noksanlık olanları düşünen;Müşriklerin çocuklarını, gafletle günah işleyenleri, zekâsında noksanlık olanları düşünen; fırsat buldukça insanlara şefaat edip onların hayırlara ermesinifırsat buldukça insanlara şefaat edip onların hayırlara ermesini Mevlâsından dileyen, şefkatli bir peygamber. Mevlâsından dileyen, şefkatli bir peygamber.

Onun için Tevbe suresinin son âyet-i kerîmesinde buyuruluyor ki; Onun için Tevbe suresinin son âyet-i kerîmesinde buyuruluyor ki;

Lekad câeküm resûlun min enfüsiküm. Lekad câeküm resûlun min enfüsiküm. "Size sizin içinizden sizin gibi beşer olan bir peygamber, bir elçi geldi. "Size sizin içinizden sizin gibi beşer olan bir peygamber, bir elçi geldi. Allah elçisi, Resûlullah geldi." Azîzun aleyhi mâ anittum. Allah elçisi, Resûlullah geldi." Azîzun aleyhi mâ anittum. "Sizi üzen, sıkan şeyler ona çok zor gelir, ağır gelir. "Sizi üzen, sıkan şeyler ona çok zor gelir, ağır gelir. Sizin sıkıntıya düşmenizi, üzüntüye düşmenizi hiç istemez." Harîsun aleyküm. "Size karşı haristir.Sizin sıkıntıya düşmenizi, üzüntüye düşmenizi hiç istemez." Harîsun aleyküm. "Size karşı haristir. Sizi korumak, sizi kollamak, sizi iyiliklere erdirmek hususunda içi titrer."Sizi korumak, sizi kollamak, sizi iyiliklere erdirmek hususunda içi titrer." Bi'l-mü'minîne raûfün rahîm. "Mü'minlere karşı çok yumuşak kalpli, Bi'l-mü'minîne raûfün rahîm. "Mü'minlere karşı çok yumuşak kalpli, kalbi çok re'fetli ve merhametlidir." diyekalbi çok re'fetli ve merhametlidir." diye âyet-i kerîmede Allahu Teâlâ hazretleri Resûlullah Efendimiz'i methediyor. âyet-i kerîmede Allahu Teâlâ hazretleri Resûlullah Efendimiz'i methediyor.

Raûf ve Rahîm sıfatları, Allahu Teâlâ hazretlerinin kendi esmâ-i hüsnâ'sından.Raûf ve Rahîm sıfatları, Allahu Teâlâ hazretlerinin kendi esmâ-i hüsnâ'sından. Allahu Teâlâ hazretleri esmâ-i hüsnasına ait sıfatları Kur'ân-ı Kerîm'inde kendi Resûlüne veriyor. Allahu Teâlâ hazretleri esmâ-i hüsnasına ait sıfatları Kur'ân-ı Kerîm'inde kendi Resûlüne veriyor.

Raûf ne demek? "Re'feti çok, kalbi çok yumuşak" demek. Raûf ne demek?

"Re'feti çok, kalbi çok yumuşak" demek.

Mübalağa sigasıyla. Rahîm ne demek? Mübalağa sigasıyla.

Rahîm ne demek?

"Merhameti çok fazla" demek. "Merhameti çok fazla" demek.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, son derece şefkatli ve merhametliydi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, son derece şefkatli ve merhametliydi.

Ufuktan bir kırmızı bulut belirse benzi sapsarı kesilirdi.Ufuktan bir kırmızı bulut belirse benzi sapsarı kesilirdi. Eski ümmetlerin helâk olduğuna dair âyet-i kerîmeler indi.Eski ümmetlerin helâk olduğuna dair âyet-i kerîmeler indi. Eski ümmetlerden kimisi uzaktan böyle bir bulut gördüler; Eski ümmetlerden kimisi uzaktan böyle bir bulut gördüler;

"Hah, bize yağmur yağdıracak bulut geliyor!" diye sevindiler; "Hah, bize yağmur yağdıracak bulut geliyor!" diye sevindiler; ama rîhun fîhâ azâbun elîm,ama rîhun fîhâ azâbun elîm, o bir rüzgârla beraber geliyordu ki içinde feci bir azap da vardı.o bir rüzgârla beraber geliyordu ki içinde feci bir azap da vardı. Onlar o azapla helâk oldular. Onlar o azapla helâk oldular.

"Acaba benim ümmetimin yaptığı suçlardan, günahlardan dolayı azap mı geliyor?" diye, "Acaba benim ümmetimin yaptığı suçlardan, günahlardan dolayı azap mı geliyor?" diye, şefkatinden, sevgisinden dolayı o bulutu gördüğü zaman benzi sararıp soluverirdi. şefkatinden, sevgisinden dolayı o bulutu gördüğü zaman benzi sararıp soluverirdi.

Resûlullah'ın sevgisini, evsafını tam olarak anlatmaya gücümüz yetmez.Resûlullah'ın sevgisini, evsafını tam olarak anlatmaya gücümüz yetmez. Bu kadarcıkla iktifa edelim. Bu kadarcıkla iktifa edelim.

Se'eltü rabbî fî mâ yahtelifü fîhi ashâbî min ba'dî.Se'eltü rabbî fî mâ yahtelifü fîhi ashâbî min ba'dî. "Rabbimden istedim ki 'Benim ashabım benden sonra hangi konularda ihtilaf ettilerse "Rabbimden istedim ki 'Benim ashabım benden sonra hangi konularda ihtilaf ettilerse o ihtilaf ettiği konuları Allahu Teâlâ hoş görsün, affeylesin.' diye, o ihtilaf ettiği konuları Allahu Teâlâ hoş görsün, affeylesin.' diye, ashabımın ihtilafı konusunda O'nun lütf u keremini talep eyledim." ashabımın ihtilafı konusunda O'nun lütf u keremini talep eyledim."

Fe-evhâ ileyye. "Allahu Teâlâ hazretleri bana vahyeyledi ki." Fe-evhâ ileyye. "Allahu Teâlâ hazretleri bana vahyeyledi ki." Yâ Muhammed. "Ey Muhammed!" İnne ashâbeke indî bi-menzileti'n-nücûmi fi's-semâi. Yâ Muhammed. "Ey Muhammed!" İnne ashâbeke indî bi-menzileti'n-nücûmi fi's-semâi. "Senin ashabın benim katımda, benim indimde gökteki yıldızlar gibidir." "Senin ashabın benim katımda, benim indimde gökteki yıldızlar gibidir." Ba'duhâ adveu min ba'd. "Onların bir kısmı bir kısmından daha nurlu, daha parlak olur." Ba'duhâ adveu min ba'd. "Onların bir kısmı bir kısmından daha nurlu, daha parlak olur."

Gökteki yıldızların, kimisinin ışığı çoktur kimisinin azdır. Gökteki yıldızların, kimisinin ışığı çoktur kimisinin azdır.

"Senin ashabın da o gökteki birbirinden farklı farklı nurlukta, pırıltıda olan yıldızlar gibidir." "Senin ashabın da o gökteki birbirinden farklı farklı nurlukta, pırıltıda olan yıldızlar gibidir."

Fe-men ehaze bi-şey'in min mâ hüm aleyhi min ihtilâfihim fe-hüve indî alâ hudâ. Fe-men ehaze bi-şey'in min mâ hüm aleyhi min ihtilâfihim fe-hüve indî alâ hudâ. "Kim onların ihtilaflarından, ihtiyar etmiş, "Kim onların ihtilaflarından, ihtiyar etmiş, seçmiş oldukları kanaatlerden bir şeye yapışırsa hangisinin hangi kanaatine yapışırsa yapışsın, seçmiş oldukları kanaatlerden bir şeye yapışırsa hangisinin hangi kanaatine yapışırsa yapışsın, hangi kanaatine taraftar olursa olsun, hangi kanaatine taraftar olursa olsun, hangisinin peşinde giderse gitsin; o benim nazarımda hidayet üzeredir." hangisinin peşinde giderse gitsin; o benim nazarımda hidayet üzeredir."

İnsan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ashabının hangisine, İnsan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ashabının hangisine, hangisinin sözüne, kanaatine sahip olursa, temessük ederse, hangisinin sözüne, kanaatine sahip olursa, temessük ederse, onun eteğini tutarsa, onun izini takip ederse;onun eteğini tutarsa, onun izini takip ederse; hepsi hidayettir, hiçbirisi yanlış değildir. hepsi hidayettir, hiçbirisi yanlış değildir.

Nitekim bir başka hadîs-i şerîfte Nitekim bir başka hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şöyle buyurduğu rivayet edilir: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şöyle buyurduğu rivayet edilir:

Ashâbî ke'n-nucûmi. "Benim ashabım yıldızlar gibidir." Bi-eyyihim ikdeteytüm ihdeteytüm.Ashâbî ke'n-nucûmi. "Benim ashabım yıldızlar gibidir." Bi-eyyihim ikdeteytüm ihdeteytüm. "Onlardan hangisine iktida ederseniz, uyarsanız hidayet bulursunuz." "Onlardan hangisine iktida ederseniz, uyarsanız hidayet bulursunuz."

Nasıl gökte yıldızlar vardır, -eskiden gemiciler bulut olmadığı zaman Nasıl gökte yıldızlar vardır, -eskiden gemiciler bulut olmadığı zaman yönlerini gökyüzüne bakıp yıldızlardan tespit ederlerdi- ashâb-ı kirâm da öyledir. yönlerini gökyüzüne bakıp yıldızlardan tespit ederlerdi- ashâb-ı kirâm da öyledir. Onlara bakıp sırât-ı müstakimi bulur. İnsan hangisine uyarsa doğru yolu bulur. Onlara bakıp sırât-ı müstakimi bulur. İnsan hangisine uyarsa doğru yolu bulur.

Tabi ashâb-ı kirâm hakkında bu çok büyük bir lütuftur. Tabi ashâb-ı kirâm hakkında bu çok büyük bir lütuftur. Ashâb-ı kirâmın derecesine hiç kimse erişemez. Ashâb-ı kirâmın derecesine hiç kimse erişemez. Allah'ın ne kadar yüksek kulu olursa olsun,Allah'ın ne kadar yüksek kulu olursa olsun, ne kadar ileri seviyede velîsi olursa olsun, ne kadar ileri seviyede velîsi olursa olsun, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ashabının derecesine yetişemez. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ashabının derecesine yetişemez.

Neden? O Resûlullah'ı gördü. Neden?

O Resûlullah'ı gördü.
Azıcık da olsa çok kısa müddetçe de olsa Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sohbetinde bulundu.Azıcık da olsa çok kısa müddetçe de olsa Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sohbetinde bulundu. O şerefi bir daha hiçbir şeyde elde etmek mümkün değil. O şerefi bir daha hiçbir şeyde elde etmek mümkün değil.

Onun için ashâb-ı kirâmın derecesi mukayese edilemeyecek kadar her şeyden daha yüksektir. Onun için ashâb-ı kirâmın derecesi mukayese edilemeyecek kadar her şeyden daha yüksektir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ümmeti olmak da öyle. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ümmeti olmak da öyle. Eski peygamberlerin hepsi; "Ah, keşke o âhir zaman peygamberine ümmet olsaydık!" diye Eski peygamberlerin hepsi;

"Ah, keşke o âhir zaman peygamberine ümmet olsaydık!" diye
temenni etmişlerdir. temenni etmişlerdir.

Çünkü methi kendilerine geliyordu. Hatta Âdem aleyhisselam bile Arş-ı Âlâ'da bakmış; Çünkü methi kendilerine geliyordu. Hatta Âdem aleyhisselam bile Arş-ı Âlâ'da bakmış; Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah yazıyor. Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah yazıyor.

Demiş ki; "Yâ Rabbi! Lâ ilâhe illallah senin ismin, senden başka mabud olmadığını bildiriyor.Demiş ki;

"Yâ Rabbi! Lâ ilâhe illallah senin ismin, senden başka mabud olmadığını bildiriyor.
Bu Muhammed kim?" Demiş ki; "O senin zürriyetinden gelecek âhir zaman peygamberidir." Bu Muhammed kim?"

Demiş ki;

"O senin zürriyetinden gelecek âhir zaman peygamberidir."

Bütün peygamberler, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz gelirse Bütün peygamberler, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz gelirse ona itaat etmek ve ona yardım etmek hususunda kendi ümmetlerine tenbihatta bulunmuşlardır. ona itaat etmek ve ona yardım etmek hususunda kendi ümmetlerine tenbihatta bulunmuşlardır.

"Sizin zamanınızda öyle bir peygamber çıkarsa ona uyun, tâbî olun." diye, "Sizin zamanınızda öyle bir peygamber çıkarsa ona uyun, tâbî olun." diye, Kur'ân-ı Kerîm âyetleriyle sabit. Kur'ân-ı Kerîm âyetleriyle sabit.

Elhamdülillah ve'ş-şükrü lillâh; o şânı yüce peygamberin ümmetiyiz. Elhamdülillah ve'ş-şükrü lillâh; o şânı yüce peygamberin ümmetiyiz. Ona ümmet olmanın kadrini kıymetini, şerefini bilip, ona göre vakarımızı, Ona ümmet olmanın kadrini kıymetini, şerefini bilip, ona göre vakarımızı, haysiyetimizi takınıp, onun sünnetine sımsıkı sarılıp,haysiyetimizi takınıp, onun sünnetine sımsıkı sarılıp, ona ümmetliğin icabını yapmayı Allah bize nasip eylesin. ona ümmetliğin icabını yapmayı Allah bize nasip eylesin.

Se'eltü'llâhe yâ Aliyyü fîke, hamsen fe-meneanî vâhideten ve a'tânî erbe'an. Se'eltü'llâhe yâ Aliyyü fîke, hamsen fe-meneanî vâhideten ve a'tânî erbe'an.

Burada görülüyor ki Peygamber Efendimiz Allahu Teâlâ hazretlerinden bir şeyler istiyor.Burada görülüyor ki Peygamber Efendimiz Allahu Teâlâ hazretlerinden bir şeyler istiyor. Buraya kadar okuduğumuz hadîs-i şerîflerden anlaşılıyor ki Buraya kadar okuduğumuz hadîs-i şerîflerden anlaşılıyor ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz başkaları için gıyabında dua ediyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz başkaları için gıyabında dua ediyor.

Biz biliyoruz ki bir müslüman gıyabında Biz biliyoruz ki bir müslüman gıyabında bir başka müslüman kardeşi için dua ederse o duası makbuldür. bir başka müslüman kardeşi için dua ederse o duası makbuldür. Siz Ahmet'e dua edin, Ahmet size dua etsin.Siz Ahmet'e dua edin, Ahmet size dua etsin. Ötekisi Veli'ye dua etsin, ötekisi Ali'ye dua etsin. Ötekisi Veli'ye dua etsin, ötekisi Ali'ye dua etsin. İnsan kendisine değil de başkasına dua ettiği zaman -muhabbetin bir semeresi, neticesi,İnsan kendisine değil de başkasına dua ettiği zaman -muhabbetin bir semeresi, neticesi, faydası bu- Allah o duayı reddetmiyor. faydası bu- Allah o duayı reddetmiyor.

Onun için birbirinize dua edin. Onun için birbirinize dua edin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kimlere dua etmiş? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kimlere dua etmiş?

Müşriklerin çocuklarına varıncaya kadar... Müşriklerin çocuklarına varıncaya kadar...

Tabi onun duası reddolunur mu? Elhamdülillah, reddolunmaz. Tabi onun duası reddolunur mu?

Elhamdülillah, reddolunmaz.

Bu hadîs-i şerîfte; "Yâ Ali, Bu hadîs-i şerîfte;

"Yâ Ali,
senin için Allahu Teâlâ hazretlerinden istedim." senin için Allahu Teâlâ hazretlerinden istedim." Hamsen. "Beş şey istedim." Fe-a'tâ fe-meneanî vâhideten. Hamsen. "Beş şey istedim." Fe-a'tâ fe-meneanî vâhideten. "-Allahu Teâlâ hazretleri- istediğim beş şeyden bir tanesini kabul eylemedi." "-Allahu Teâlâ hazretleri- istediğim beş şeyden bir tanesini kabul eylemedi." Ve a'tânî erbe'an. "Dört tanesini verdi." Ve a'tânî erbe'an. "Dört tanesini verdi." Beş şey istedim, bir tanesi hariç dört tanesini Allahu Teâlâ hazretleri ihsan eyledi. Beş şey istedim, bir tanesi hariç dört tanesini Allahu Teâlâ hazretleri ihsan eyledi.

Se'eltü'llâhe en yecmea aleyke ümmeti fe-ebâ.Se'eltü'llâhe en yecmea aleyke ümmeti fe-ebâ. "İstedim ki Allahu Teâlâ hazretleri senin üzerinde ümmetimi toplasın, "İstedim ki Allahu Teâlâ hazretleri senin üzerinde ümmetimi toplasın, ümmetim hepsi sana tâbi olsunlar; kabul etmedi." Demek ki ihtilaf olacak. ümmetim hepsi sana tâbi olsunlar; kabul etmedi."

Demek ki ihtilaf olacak.

"Resûlullah'ın damadı olduğu halde, kızıyla evli olduğu halde, "Resûlullah'ın damadı olduğu halde, kızıyla evli olduğu halde, amcasının çocuğu olduğu halde, küçük yaştan beri İslâm içinde yetişmiş,amcasının çocuğu olduğu halde, küçük yaştan beri İslâm içinde yetişmiş, büyümüş olduğu halde, cennetle müjdelenmiş olduğu halde, büyümüş olduğu halde, cennetle müjdelenmiş olduğu halde, 'Allah'ın arslanı' adını aldığı halde, 'Allah'ın arslanı' adını aldığı halde, Resûlullah'ın hayır dualarına her zaman mazhar olmuş olduğu halde,Resûlullah'ın hayır dualarına her zaman mazhar olmuş olduğu halde, Allah'ı sevdiği, Allah'ın da onu sevdiği hadîs-i şerîflerle bildirilmiş olduğu haldeAllah'ı sevdiği, Allah'ın da onu sevdiği hadîs-i şerîflerle bildirilmiş olduğu halde bir kısmı ona uymayacak." demektir. bir kısmı ona uymayacak." demektir.

Allahu Teâlâ hazretlerinin hikmeti... Allahu Teâlâ hazretlerinin hikmeti...

Bazıları Resûlü'ne de uymadı ya. Bazıları Resûlü'ne de uymadı ya. Bazıları Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e de uymadılar. Bazıları Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e de uymadılar.

"Mecnun" diyenler, "şair" diyenler, "Mecnun" diyenler, "şair" diyenler, "Akşam bir şeyler öğreniyor da sabah başkasına söylüyor." diyenler,"Akşam bir şeyler öğreniyor da sabah başkasına söylüyor." diyenler, "Eski masalları, efsaneleri anlatıyor." diyenler çıktı. "Eski masalları, efsaneleri anlatıyor." diyenler çıktı.

Çeşit çeşit, kavlen, fiilen eza edici insanlar çıktı. Çeşit çeşit, kavlen, fiilen eza edici insanlar çıktı.

Hayber gazasında, Hayber fethedilecek. Hayber gazasında, Hayber fethedilecek. Orada yahudiler var. Sarp bir kale, kolay kolay alınacak bir yer değil.Orada yahudiler var. Sarp bir kale, kolay kolay alınacak bir yer değil. Ama Hayber yahudileri de Resûlullah'a hıyanet etmişler,Ama Hayber yahudileri de Resûlullah'a hıyanet etmişler, düşmanları müslümanlara karşı kışkırtıyorlar.düşmanları müslümanlara karşı kışkırtıyorlar. İslâm ordusu gitmiş; orayı fethetmesi lazım. Askeri bir harekât başlamış. İslâm ordusu gitmiş; orayı fethetmesi lazım. Askeri bir harekât başlamış.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz demiş ki; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz demiş ki;

"Yarın sabah ben bu ordunun bayrağını öyle bir kimseye vereceğim ki "Yarın sabah ben bu ordunun bayrağını öyle bir kimseye vereceğim ki Allah o kimseyi sever, o kimse de Allah'ı sever." Allah o kimseyi sever, o kimse de Allah'ı sever."

Hz. Ömer radıyallahu anh diyor ki; Hz. Ömer radıyallahu anh diyor ki;

"'O bayrak bana verilsin.' diye, o gece o kadar istedim ki." "'O bayrak bana verilsin.' diye, o gece o kadar istedim ki."

Herkes heves etmiş. Çünkü Resûlullah Efendimiz methediyor. Herkes heves etmiş. Çünkü Resûlullah Efendimiz methediyor.

"Öyle bir kimseye vereceğim ki Allah onu sever, o Allah'ı sever." "Öyle bir kimseye vereceğim ki Allah onu sever, o Allah'ı sever."

"Bu bahtiyar ben olayım." diye hepsi gönlünden istemiş. "Bu bahtiyar ben olayım." diye hepsi gönlünden istemiş.

Hz. Ömer radıyallahu anh; "Ömrümde hiçbir şeyin peşine bu kadar düşmemiştim, o kadar candan istememiştim." diyor Hz. Ömer radıyallahu anh; "Ömrümde hiçbir şeyin peşine bu kadar düşmemiştim, o kadar candan istememiştim." diyor

Ertesi gün olmuş, herkes boynunu kaldırıyor ki "Acaba Resûlullah beni görür de;Ertesi gün olmuş, herkes boynunu kaldırıyor ki "Acaba Resûlullah beni görür de; 'Al bu bayrağı." der mi?" diye. Hiç birisine vermemiş. 'Al bu bayrağı." der mi?" diye. Hiç birisine vermemiş.

Sonra "Hz. Ali nerede?" diye sormuş. Demişler ki; Sonra "Hz. Ali nerede?" diye sormuş.

Demişler ki;

"Yâ Resûlallah! Gözü ağrıyor." Bir göz ağrısı vermiş Allah, Hz. Ali Efendimiz orada değil. "Yâ Resûlallah! Gözü ağrıyor."

Bir göz ağrısı vermiş Allah, Hz. Ali Efendimiz orada değil.

"Çağırın bana." demiş, çağırmışlar. "Çağırın bana." demiş, çağırmışlar.

Mübarek eliyle gözlerini meşhetmiş; gözünün ağrısı o anda geçmiş. Mübarek eliyle gözlerini meşhetmiş; gözünün ağrısı o anda geçmiş.

Ondan sonra da bayrağı ona vermiş. Ondan sonra da bayrağı ona vermiş.

İşte Hayber Kalesi o kahraman, o esedullâhi'l-ğâlib Ali İbn Ebî Talib radıyallahu anh, İşte Hayber Kalesi o kahraman, o esedullâhi'l-ğâlib Ali İbn Ebî Talib radıyallahu anh, Allah şefaatine mazhar etsin, onun eliyle fetholundu. Allah şefaatine mazhar etsin, onun eliyle fetholundu.

Herkes birleşip de ona, Hz. Ali Efendimiz'e tâbî olmadılar.Herkes birleşip de ona, Hz. Ali Efendimiz'e tâbî olmadılar. Onu istemiş ama Allahu Teâlâ hazretlerinin hikmeti sonsuz, o kabul olunmamış. Onu istemiş ama Allahu Teâlâ hazretlerinin hikmeti sonsuz, o kabul olunmamış.

Ve a'tânî fîke. Şimdi kabul olunan dört şeyin anlatılmasına geliyor. Ve a'tânî fîke.

Şimdi kabul olunan dört şeyin anlatılmasına geliyor.

Enne evvele men tenşakku anhü'l-ardu yevme'l-kıyâmeti ene ve ente ma'î.Enne evvele men tenşakku anhü'l-ardu yevme'l-kıyâmeti ene ve ente ma'î. "Kıyamet koptuğu zaman, insanlar kabirlerinden kalktıkları zaman ilk kim kalkacak?""Kıyamet koptuğu zaman, insanlar kabirlerinden kalktıkları zaman ilk kim kalkacak?" Enne evvele men tenşakku anhü'l-ard.Enne evvele men tenşakku anhü'l-ard. "Kıyamet gününde yerin 'kendisi çıksın' diye açıldığı ilk şahıs benim; "Kıyamet gününde yerin 'kendisi çıksın' diye açıldığı ilk şahıs benim; sen de benimle beraber olacaksın." diyor. sen de benimle beraber olacaksın." diyor.

Şerefinden dolayı öncelikle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kalkacak. Şerefinden dolayı öncelikle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kalkacak. İlk defa kabirde ba's olacak şahıs Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. İlk defa kabirde ba's olacak şahıs Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

"Yâ Ali! Sen de benimle berabersin. "Yâ Ali! Sen de benimle berabersin. Ben kalkacağım; ve ente ma'î, ve sen de benimle beraber olacaksın." Ben kalkacağım; ve ente ma'î, ve sen de benimle beraber olacaksın."

Bunu ihsan etmiş. Bunu ihsan etmiş.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ashabıyla Mekke-i Mükerreme'den Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ashabıyla Mekke-i Mükerreme'den Medine'ye geldiği zaman, Medine'nin ensarı ile Mekke-i Mükerreme'nin muhacirlerini kardeş etti. Medine'ye geldiği zaman, Medine'nin ensarı ile Mekke-i Mükerreme'nin muhacirlerini kardeş etti.

"Sen şuna kardeş ol, sen şununla kardeş ol, sen şununla kardeş ol." diye, "Sen şuna kardeş ol, sen şununla kardeş ol, sen şununla kardeş ol." diye, bir ensarı bir muhacir ile kardeş etti. bir ensarı bir muhacir ile kardeş etti.

Çift çift hepsi kardeş oldular. O kadar tatlı bir şekilde kardeş oldular ki;Çift çift hepsi kardeş oldular. O kadar tatlı bir şekilde kardeş oldular ki; "Al, mallarımın yarısını sana vereyim." diye"Al, mallarımın yarısını sana vereyim." diye tarlaları bölüşmek tarzında; o kadar kardeşlik yaptılar. tarlaları bölüşmek tarzında; o kadar kardeşlik yaptılar.

Ondan sonra bir müddet rahat edip de yerleştirdikten sonra o mal ile ilgili hususları kaldırdı Resûlullah Efendimiz. Ondan sonra bir müddet rahat edip de yerleştirdikten sonra o mal ile ilgili hususları kaldırdı Resûlullah Efendimiz.

Herkes birbiriyle ikişer ikişer kardeş oldu, Hz. Ali Efendimiz kenarda tek kaldı. Herkes birbiriyle ikişer ikişer kardeş oldu, Hz. Ali Efendimiz kenarda tek kaldı.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Hz. Ali Efendimiz'e; "Sen de benimle kardeşsin." dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Hz. Ali Efendimiz'e; "Sen de benimle kardeşsin." dedi.

Onu kendisi; hem damadı, hem amcazâdesi, hem kardeşliğe seçti. Onu kendisi; hem damadı, hem amcazâdesi, hem kardeşliğe seçti.

Kıyamet gününde ilk defa kalkacak olan Kıyamet gününde ilk defa kalkacak olan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; yanında da Hz. Ali Efendimiz olacak. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; yanında da Hz. Ali Efendimiz olacak.

Meake livâü'l-hamdi ve ente tahmilühû beyne yedeyye. Meake livâü'l-hamdi ve ente tahmilühû beyne yedeyye. "Kıyamet gününde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in "Kıyamet gününde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mahşer yerinde livâü'l-hamd'i olacak. Hamd bayrağı olacak." mahşer yerinde livâü'l-hamd'i olacak. Hamd bayrağı olacak."

Livâ' "bayrak, sancak" demek. "Hamd sancağı." Livâ' "bayrak, sancak" demek. "Hamd sancağı."

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in livâü'l-hamd sancağı olacak. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in livâü'l-hamd sancağı olacak. Düşünün, milyarlarca, daha büyük rakamlarca insanlar hepsi mahşer yerinde cem olmuş.Düşünün, milyarlarca, daha büyük rakamlarca insanlar hepsi mahşer yerinde cem olmuş. Grup grup ümmetler bayraklarıyla dizilecekler. Grup grup ümmetler bayraklarıyla dizilecekler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in de livâu'l-hamd'i olacak. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in de livâu'l-hamd'i olacak.

Onu kim taşıyacak? Ve ente tahmilühû beyne yedeyye. Onu kim taşıyacak?

Ve ente tahmilühû beyne yedeyye.
"O bayrağı benim önümde sen taşıyacaksın, ya Ali!" Sancaktarı. "O bayrağı benim önümde sen taşıyacaksın, ya Ali!"

Sancaktarı.

Tesbiku bihî'l-evvelîne ve'l-âhirîn.Tesbiku bihî'l-evvelîne ve'l-âhirîn. "Bu şerefle, sen gelmiş geçmiş insanların hepsinin önüne geçeceksin. "Bu şerefle, sen gelmiş geçmiş insanların hepsinin önüne geçeceksin. O livâ'u'l-hamdi taşımak şerefiyle, o fırsattan bilistifade gelmişlerin, O livâ'u'l-hamdi taşımak şerefiyle, o fırsattan bilistifade gelmişlerin, geçmişlerin, geleceklerin hepsinin önüne geçeceksin, hepsinden ileriye çıkacaksın."geçmişlerin, geleceklerin hepsinin önüne geçeceksin, hepsinden ileriye çıkacaksın." Ve a'tânî enneke veliyyü'l-mü'minîn ba'dî. "Ve sen benden sonra mü'minlerin velisi olacaksın.Ve a'tânî enneke veliyyü'l-mü'minîn ba'dî. "Ve sen benden sonra mü'minlerin velisi olacaksın. Müslümanların işlerini gördükleri, kendisinden yardım talep ettikleri kimse olacaksın. Müslümanların işlerini gördükleri, kendisinden yardım talep ettikleri kimse olacaksın. Onların yardımcısı olacaksın." Onların yardımcısı olacaksın."

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki bir başka hadîs-i şerîfinde kibir başka hadîs-i şerîfinde ki o Berâ b. Âzib radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş, o Berâ b. Âzib radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş, Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde geçiyor: Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde geçiyor:

Men küntü mevlâhüm fe Aliyyün mevlâhü. Men küntü mevlâhüm fe Aliyyün mevlâhü. "Ben kimin mevlâsıysam, anlaşmalısıysam, dostuysam, efendisiysem; "Ben kimin mevlâsıysam, anlaşmalısıysam, dostuysam, efendisiysem; 'Onun bir ihtiyacı olduğu zaman bana gelin, onun namına bana müracaat edin.' diye 'Onun bir ihtiyacı olduğu zaman bana gelin, onun namına bana müracaat edin.' diye kimi himayeme almışsam; Ali de onun mevlâsıdır."kimi himayeme almışsam; Ali de onun mevlâsıdır." "Ben kimin mevlâsıysam Ali de onun mevlâsıdır." diye bir hadisi şerifte buyurmuş. "Ben kimin mevlâsıysam Ali de onun mevlâsıdır." diye bir hadisi şerifte buyurmuş.

Müellif merhum bir âyet-i kerîmeyi naklediyor: Müellif merhum bir âyet-i kerîmeyi naklediyor:

"Allah, iman edenlerin mevlâsıdır. "Allah, iman edenlerin mevlâsıdır. Onların dostudur, yardımcısıdır, destekçisidir, hâmîsidir." Onların dostudur, yardımcısıdır, destekçisidir, hâmîsidir."

Ve enne'l-kâfirîne lâ mevlâ lehüm.Ve enne'l-kâfirîne lâ mevlâ lehüm. "Kâfirlere gelince; onların hiç hâmisi, hiçbir yardımcısı yoktur." diye"Kâfirlere gelince; onların hiç hâmisi, hiçbir yardımcısı yoktur." diye âyet-i kerîmede bildiriliyor. âyet-i kerîmede bildiriliyor.

Bu âyet-i kerîmenin sebeb-i nüzûlü hakkında denilmiş ki; Bu âyet-i kerîmenin sebeb-i nüzûlü hakkında denilmiş ki;

Enne Usâmete kâle Aliyyin. Üsâme radıyallahu anh isimli sahabi Hz. Ali Efendimiz'e demiş ki; Enne Usâmete kâle Aliyyin.

Üsâme radıyallahu anh isimli sahabi Hz. Ali Efendimiz'e demiş ki;

Leste mevlâye, innemâ mevlâye Rasûlullâh sallallahu aleyhi ve selem. Leste mevlâye, innemâ mevlâye Rasûlullâh sallallahu aleyhi ve selem. Hz. Ali efendimize: "Sen benim mevlam değilsin.Hz. Ali efendimize: "Sen benim mevlam değilsin. Benim mevlam sadece Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'dir." deyinceBenim mevlam sadece Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'dir." deyince Peygamber Efendimiz de demiş ki; Peygamber Efendimiz de demiş ki;

"Ben kimin mevlâsıysam Ali de onun mevlâsıdır." "Ben kimin mevlâsıysam Ali de onun mevlâsıdır."

"Benimle onun arasında bir fark yok." mânasında söylemiş. "Benimle onun arasında bir fark yok." mânasında söylemiş.

"'Sen mü'minlerin velîsi ol, mevlâsı ol.' diye istemiştim."'Sen mü'minlerin velîsi ol, mevlâsı ol.' diye istemiştim. Allahu Teâlâ hazretleri onu da bana ihsan eyledi." diye buyurmuş. Allahu Teâlâ hazretleri onu da bana ihsan eyledi." diye buyurmuş.

Bu, Hz. Ali Efendimiz'in fezâili hakkında vârid olmuş bir hadîs-i şerîf olmuş oluyor. Bu, Hz. Ali Efendimiz'in fezâili hakkında vârid olmuş bir hadîs-i şerîf olmuş oluyor. Mâlum bir kere Hz. Ali Efendimiz'in şecaati çok meşhurdur.Mâlum bir kere Hz. Ali Efendimiz'in şecaati çok meşhurdur. O şecaatinden, kahramanlığından, savaşlardaki cesaretinden dolayı esedullâh adını almış. O şecaatinden, kahramanlığından, savaşlardaki cesaretinden dolayı esedullâh adını almış.

Esed, Arapça'da "arslan" demek. Esedullâh, "Allah'ın arslanı, arslan gibi" demektir. Esed, Arapça'da "arslan" demek. Esedullâh, "Allah'ın arslanı, arslan gibi" demektir.

Savaş meydanına çıktı mı korkmuyor. Savaş meydanına çıktı mı korkmuyor. Bir keresinde kâfirin birisi demek ki boylu poslu, güçlü kuvvetli, pazulu bir kimse.Bir keresinde kâfirin birisi demek ki boylu poslu, güçlü kuvvetli, pazulu bir kimse. Var mı benimle çarpışacak?" diye çıkmış.Var mı benimle çarpışacak?" diye çıkmış. Kiminle çarpıştıysa alt etmiş.Kiminle çarpıştıysa alt etmiş. Kim bilir boyu iki metre miydi, daha mı güçlü, kuvvetli bir adam mı? Kim bilir boyu iki metre miydi, daha mı güçlü, kuvvetli bir adam mı?

Hz. Ali Efendimiz çıkmış, onu haklayıvermiş. Hz. Ali Efendimiz çıkmış, onu haklayıvermiş. Savaş tekniği, düşmanla çarpışmak bakımından fevkalade güçlü, kuvvetli bir kimseymiş.Savaş tekniği, düşmanla çarpışmak bakımından fevkalade güçlü, kuvvetli bir kimseymiş. Hayber'de de kahramanlıkları mâlum. Hayber'de de kahramanlıkları mâlum.

Sonra cömertliği meşhur. Sonra cömertliği meşhur.

Lâ fetâ illâ Aliyy ve lâ sevfe ilâ zülfikâr, diye söz var. Lâ fetâ illâ Aliyy ve lâ sevfe ilâ zülfikâr, diye söz var.

Cömertliği meşhur. Hz. Ali Efendimiz kendisi muhtaçken, evinde yiyecek yokken, el açıklığı, Cömertliği meşhur. Hz. Ali Efendimiz kendisi muhtaçken, evinde yiyecek yokken, el açıklığı, cömertliği, ziyafet vermesi, yemek yedirmesiyle tanınmış. cömertliği, ziyafet vermesi, yemek yedirmesiyle tanınmış.

Sonra ilmiyle meşhur. İlmi o kadar ileriymiş ki ene medînetü ilmin ve Aliyyün bâbühâ. Sonra ilmiyle meşhur. İlmi o kadar ileriymiş ki ene medînetü ilmin ve Aliyyün bâbühâ. "Ben ilim şehriyim, Ali de kapısıdır." diye bir söz nakledilir. "Ben ilim şehriyim, Ali de kapısıdır." diye bir söz nakledilir.

Fevkalade güzel sözleri var. O sözlerinden bir tanesini nakletmiştik. Fevkalade güzel sözleri var. O sözlerinden bir tanesini nakletmiştik. Yirminci yüzyılda dahi altın yaldızla duvara yazılacak,Yirminci yüzyılda dahi altın yaldızla duvara yazılacak, alimlerin alkışlayacağı güzel, hikmetli sözleri var. alimlerin alkışlayacağı güzel, hikmetli sözleri var. Allahu Teâlâ hazretlerinin ihsanı... Allahu Teâlâ hazretlerinin ihsanı...

Seeltü'llâhe azze ve celle en yukaddimeke selâsen fe-ebâ aleyye illâ takdîme Ebî Bekrin. Seeltü'llâhe azze ve celle en yukaddimeke selâsen fe-ebâ aleyye illâ takdîme Ebî Bekrin. Kâlehû li Aliyyin an Aliyyin. Kâlehû li Aliyyin an Aliyyin.

Hz. Ali Efendimiz'in bizzat kendisinden rivayet edildiğine göre Hz. Ali Efendimiz'in bizzat kendisinden rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz ona hitaben demiş ki; Peygamber Efendimiz ona hitaben demiş ki;

"Allahu azze ve celle hazretlerinden seni herkesin önüne geçirmesini talep eyledim, "Allahu azze ve celle hazretlerinden seni herkesin önüne geçirmesini talep eyledim, üç defa istedim." üç defa istedim." Resulullah efendimiz Hz.Ali'yi en öne geçirmesini istemiş.Resulullah efendimiz Hz.Ali'yi en öne geçirmesini istemiş. Fe-ebâ aleyye. "Benim bu talebime icabet buyurmadı, kabul eylemedi Fe-ebâ aleyye. "Benim bu talebime icabet buyurmadı, kabul eylemedi Allahu Teâlâ hazretleri." Allahu Teâlâ hazretleri." İllâ takdîme Ebî Bekrin. "Hz. Ebû Bekr'i takdim eyledi, Ebû Bekr'i öne geçirdi." İllâ takdîme Ebî Bekrin. "Hz. Ebû Bekr'i takdim eyledi, Ebû Bekr'i öne geçirdi."

Demek ki Peygamber Efendimiz onu istemiş, onun için dua etmiş ama Allahu Teâlâ hazretleri Demek ki Peygamber Efendimiz onu istemiş, onun için dua etmiş ama Allahu Teâlâ hazretleri Ebû Bekr'i öne geçirmiş. Ebû Bekr'i öne geçirmiş. Tabi Peygamber Efendimiz Ebû Bekr-i Sıddîk'ı da çok seviyor.Tabi Peygamber Efendimiz Ebû Bekr-i Sıddîk'ı da çok seviyor. Aşere-i mübeşşereden. Aşere-i mübeşşereden.

Kayınpederi durumunda çünkü kızıyla evlenmiş. Kayınpederi durumunda çünkü kızıyla evlenmiş. Hicrette yol arkadaşı. Malının hepsini Resûlullah'ın hizmetine ihsan edivermiş. Hicrette yol arkadaşı. Malının hepsini Resûlullah'ın hizmetine ihsan edivermiş. Gözü yaşlı, zarif, edîb bir zât-ı muhterem Ebû Bekr-i Sıddîk. Fevkalade zarif bir kimse. Gözü yaşlı, zarif, edîb bir zât-ı muhterem Ebû Bekr-i Sıddîk. Fevkalade zarif bir kimse.

Allahu Teâlâ hazretleri; "İlk önce o olacak." diye, takdir buyurmuş. Allahu Teâlâ hazretleri; "İlk önce o olacak." diye, takdir buyurmuş.

Tarikatlerin çoğu Hz. Ali Efendimiz'e kadar gider.Tarikatlerin çoğu Hz. Ali Efendimiz'e kadar gider. Mesela geçmiş zamanlardaki Kâdirîlik, Rıfâîlik gibi bir sürü tarikat var;Mesela geçmiş zamanlardaki Kâdirîlik, Rıfâîlik gibi bir sürü tarikat var; onların hepsinin kökü, zincir tutulursa, geriye doğru gidilirse Hz. Ali Efendimiz'e doğru gider. onların hepsinin kökü, zincir tutulursa, geriye doğru gidilirse Hz. Ali Efendimiz'e doğru gider. Hepsi ona bağlıdır. Nakşî tarikati, Tarîkat-ı Nakşibendiyye,Hepsi ona bağlıdır.

Nakşî tarikati, Tarîkat-ı Nakşibendiyye,
Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh'e bağlıdır.Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh'e bağlıdır. Onun üç silsilesi vardır.Onun üç silsilesi vardır. Bir tanesi Ebû Bekr-i Sıddîk'a gider, bir tanesi Hz. Ali Efendimiz'e de bağlanır. Bir tanesi Ebû Bekr-i Sıddîk'a gider, bir tanesi Hz. Ali Efendimiz'e de bağlanır. İki taraftan da bağlanmış. İki taraftan da bağlanmış.

Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh'in menâkıbı, fezâili, zarafeti üzerinde çok şey söylemek mümkün.Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh'in menâkıbı, fezâili, zarafeti üzerinde çok şey söylemek mümkün. Bizim Ümmet-i Muhammed'in alimlerinin kanaatine göre; Bizim Ümmet-i Muhammed'in alimlerinin kanaatine göre; "Allahu Teâlâ hazretlerinin takdirine göre hilafete sırayla kimler geçmişse"Allahu Teâlâ hazretlerinin takdirine göre hilafete sırayla kimler geçmişse ashabın fazilet sırası odur. ashabın fazilet sırası odur. İlk önce Ebû Bekr-i Sıddîk geçmiş; o halde Ebû Bekr-i Sıddîk en faziletlidir.İlk önce Ebû Bekr-i Sıddîk geçmiş; o halde Ebû Bekr-i Sıddîk en faziletlidir. Ondan sonra Hz. Ömer, ondan sonra Hz. Osman, ondan sonra Hz. Ali'dir;Ondan sonra Hz. Ömer, ondan sonra Hz. Osman, ondan sonra Hz. Ali'dir; bu sıra iledir." derler. bu sıra iledir." derler.

Ebû Bekr-i Sıddîk; Ebû Bekr-i Sıddîk; "Peygamberlerden sonra halkın en üstünüdür." "Peygamberlerden sonra halkın en üstünüdür."

Gerçekte bu böyledir. Böyle rivayet edilmiş ve kabul edilmiştir. Gerçekte bu böyledir. Böyle rivayet edilmiş ve kabul edilmiştir. Ebû Bekr-i Sıddîk geceleri çok az uyurmuş. Yatsı namazından sonra gelirmiş,Ebû Bekr-i Sıddîk geceleri çok az uyurmuş. Yatsı namazından sonra gelirmiş, biraz hane halkı ile meşgul olurmuş; biraz hane halkı ile meşgul olurmuş; ondan sonra sabahlara kadar ibadet ve taat ile iştigal edermiş. ondan sonra sabahlara kadar ibadet ve taat ile iştigal edermiş.

Sıddîk lakabını almasının sebebi de; miraç olduğu zaman Sıddîk lakabını almasının sebebi de; miraç olduğu zaman Peygamber aleyhissalâtü ve'sselam Efendimiz miracını bildirmiş. Peygamber aleyhissalâtü ve'sselam Efendimiz miracını bildirmiş.

Müşrikler; "Allah Allah! Müşrikler;

"Allah Allah!
Bir gecede, buradan Kudüs'e kadar gittin,oradan da semalara mı çıktın?" demişler,Bir gecede, buradan Kudüs'e kadar gittin,oradan da semalara mı çıktın?" demişler, tabi inanmamışlar. tabi inanmamışlar.

Allahu Teâlâ hazretlerinin kudreti her şeyi yapmaya kâdir. Allahu Teâlâ hazretlerinin kudreti her şeyi yapmaya kâdir. Bugün bir vasıtaya biniyorsun, ta nerelere gidiyorsun. Bugün bir vasıtaya biniyorsun, ta nerelere gidiyorsun. Adamlar göklere gidiyor; ondan sonra vasıtayla geri geliyor.Adamlar göklere gidiyor; ondan sonra vasıtayla geri geliyor. Bugünün tekniğiyle bu oluyor. Bugünün tekniğiyle bu oluyor.

Allahu Teâlâ hazretleri kâinatı yaratmış; kâinatın sahibi, mâliki, kudret-i külliye sahibi.Allahu Teâlâ hazretleri kâinatı yaratmış; kâinatın sahibi, mâliki, kudret-i külliye sahibi. Her şeye kâdir, her şeye muktedir olanHer şeye kâdir, her şeye muktedir olan Allahu Teâlâ hazretleri kulunu bir gecede Mekke-i Mükerreme'den, Allahu Teâlâ hazretleri kulunu bir gecede Mekke-i Mükerreme'den, Hicaz'dan Filistin'e, Kudüs'e getirmekten âciz olur mu? Hicaz'dan Filistin'e, Kudüs'e getirmekten âciz olur mu?

Hâşâ, sümme hâşâ! Göklere çıkarmaktan, dergâh-ı izzete celbetmekten âciz olur mu? Hâşâ, sümme hâşâ! Göklere çıkarmaktan, dergâh-ı izzete celbetmekten âciz olur mu?

Olmaz. Ama müşrikler kabul etmemiş. Olmaz.

Ama müşrikler kabul etmemiş.
Kabul etmeyince, yolda bir tanesi giderken Ebû Bekir radıyallahu anh'in yolunu kesmiş. Kabul etmeyince, yolda bir tanesi giderken Ebû Bekir radıyallahu anh'in yolunu kesmiş.

Demişler ki; "Şu arkadaşının söylediğine bak!" "Ne söyledi?" Demişler ki;

"Şu arkadaşının söylediğine bak!"

"Ne söyledi?"

"Şimdiye kadar söyledikleri neyse de, bugün bir şey söyledi ki güya Kudüs'e kadar gitmiş,"Şimdiye kadar söyledikleri neyse de, bugün bir şey söyledi ki güya Kudüs'e kadar gitmiş, oradan da semalara kadar yükselmiş, mirac eylemiş." diye bize bildirdi. oradan da semalara kadar yükselmiş, mirac eylemiş." diye bize bildirdi.

"O hakikaten öyle söyledi mi?" demiş Ebû Bekr-i Sıddîk. "Evet, söyledi." "O hakikaten öyle söyledi mi?" demiş Ebû Bekr-i Sıddîk.

"Evet, söyledi."

"O öyle söyledi ise doğrudur!" demiş. "O öyle söyledi ise doğrudur!" demiş. Sen uydurmuyorsan, o hakikaten söyledi ise, rivayetin sahih ise,Sen uydurmuyorsan, o hakikaten söyledi ise, rivayetin sahih ise, -Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i daha görmedi ama soruyor.--Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i daha görmedi ama soruyor.- "Hakikaten söyledi mi öyle?" "Söyledi.""Hakikaten söyledi mi öyle?" "Söyledi." "O söyledi ise doğrudur!" diyor. "O söyledi ise doğrudur!" diyor.

İşte oradan "Sıddîk" lakabını alıyor. İşte oradan "Sıddîk" lakabını alıyor. Tasdikte, doğrulamakta en ileri mertebede olan bir kimse.Tasdikte, doğrulamakta en ileri mertebede olan bir kimse. Arkadaşlıkta, sıdk-ı sadâkatte en ileri mertebede olan bir zât-ı muhterem. Arkadaşlıkta, sıdk-ı sadâkatte en ileri mertebede olan bir zât-ı muhterem.

Ebû Bekr-i Sıddîk, son derece kibar, son derece zarif, gönül sahibi, asil bir kimse imiş. Ebû Bekr-i Sıddîk, son derece kibar, son derece zarif, gönül sahibi, asil bir kimse imiş. Tabi çok zengin bir kimse imiş.Tabi çok zengin bir kimse imiş. Bütün malını Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hizmetine vermiş. Bütün malını Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hizmetine vermiş.

Diyor ki; "Ebû Bekir'in malının bana fayda verdiği kadar hiçbir mal bana fayda vermedi." Diyor ki;

"Ebû Bekir'in malının bana fayda verdiği kadar hiçbir mal bana fayda vermedi."

Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh, mâlum mağaraya girdikleri zaman Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh, mâlum mağaraya girdikleri zaman hicret esnasında, bütün delikleri elbisesini yırtıp yırtıp paçavrayla tıkamış da hicret esnasında, bütün delikleri elbisesini yırtıp yırtıp paçavrayla tıkamış da bir delik kalmış. bir delik kalmış. -Resûlullah Efendimiz uzun sıcak bir yolculuktan sonra tabi uyumuş.-Resûlullah Efendimiz uzun sıcak bir yolculuktan sonra tabi uyumuş. Ebû Bekr-i Sıddîk'ın dizinde yatıyor.- Ebû Bekr-i Sıddîk'ın dizinde yatıyor.-

"Acaba şuradan bir yılan çıkar, bir şey olur mu?" diye, deliğe de topuğunu dayamış."Acaba şuradan bir yılan çıkar, bir şey olur mu?" diye, deliğe de topuğunu dayamış. Topuğunu dayadığı yerden, yılan ısırmış. Fakat "Resûlullah'a zarar gelmesin." diye çekmiyor. Topuğunu dayadığı yerden, yılan ısırmış. Fakat "Resûlullah'a zarar gelmesin." diye çekmiyor.

Çekmemiş. Topuğu orada fakat gözünden yaş boşanmış, Çekmemiş. Topuğu orada fakat gözünden yaş boşanmış, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in yüzüne damlamış.Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in yüzüne damlamış. O uyanmış. Böyle de fedakâr, böyle de sevgisi has, halis bir kimse. O uyanmış. Böyle de fedakâr, böyle de sevgisi has, halis bir kimse.

Allahu Teâlâ hazretleri şefaatlerine nâil eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri şefaatlerine nâil eylesin. O salih, velî, makbul kulların, ashâb-ı kirâmın yolundan bizleri ayırmasın. O salih, velî, makbul kulların, ashâb-ı kirâmın yolundan bizleri ayırmasın.

Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh'in bir de duası var, meşhur; diyor ki; Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh'in bir de duası var, meşhur; diyor ki;

"Yâ Rabbi! Cehenneme sok beni, vücudumu da "Yâ Rabbi! Cehenneme sok beni, vücudumu da cehennemde o kadar büyüt ki başka kimseye yer kalmasın. cehennemde o kadar büyüt ki başka kimseye yer kalmasın. Hepsi kurtulsun da tek ben yanayım." diye öyle de bir fedakârlığı olan bir kimse. Hepsi kurtulsun da tek ben yanayım." diye öyle de bir fedakârlığı olan bir kimse.

Bu nakledilir. Bu nakledilir.

Seeltü Rabbî azze ve celle en lâ etezevvece ilâ ehadin min ümmetî Seeltü Rabbî azze ve celle en lâ etezevvece ilâ ehadin min ümmetî ve lâ yetezevvecü ileyye ehadün min ümmetî illâ ma'î fî'l-cenneti fe a'tânî zâlik. ve lâ yetezevvecü ileyye ehadün min ümmetî illâ ma'î fî'l-cenneti fe a'tânî zâlik.

Abdullah b. Amr radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre Abdullah b. Amr radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuşlar ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuşlar ki;

"Allahu Teâlâ hazretlerinden, Rabbim azze ve celle hazretlerinden istedim ki"Allahu Teâlâ hazretlerinden, Rabbim azze ve celle hazretlerinden istedim ki ümmetimden bir kimse ile evlenmeyeyim, evlilik bağı kurmayayım ümmetimden bir kimse ile evlenmeyeyim, evlilik bağı kurmayayım veya ümmetimden bir kimse benimle bir evlilik bağı kurmasın. veya ümmetimden bir kimse benimle bir evlilik bağı kurmasın. O kuran şahıs illa, muhakkak cennetlik olsun.O kuran şahıs illa, muhakkak cennetlik olsun. Kim bir evlenme münasebetiyle benimle bir bağlantı tesis ederse, Kim bir evlenme münasebetiyle benimle bir bağlantı tesis ederse, o cennetlik olsun, diye talep eyledim.o cennetlik olsun, diye talep eyledim. Allahu Teâlâ hazretleri benim bu talebimi kabul eyledi." Allahu Teâlâ hazretleri benim bu talebimi kabul eyledi."

Şerhte müellif; "Tezevvece, bi ile kullanılır; ilâ dediğine göre demek ki başka bir muhtevadır." diye, izah etmiş. Şerhte müellif; "Tezevvece, bi ile kullanılır; ilâ dediğine göre demek ki başka bir muhtevadır." diye, izah etmiş.

"Bu hüküm, Resûlullah ile evlenmiş zevcât-ı tâhirat için de cârîdir. "Bu hüküm, Resûlullah ile evlenmiş zevcât-ı tâhirat için de cârîdir. Resûlullah'ın evlâdı ile evlenmiş,Resûlullah'ın evlâdı ile evlenmiş, evlad-ı Resûl'den kimselerle evlenmiş kimseler için de cârîdir." diyor. evlad-ı Resûl'den kimselerle evlenmiş kimseler için de cârîdir." diyor.

Demek ki "Peygamber Efendimiz'in sülale-i tâhiresine bağlanıvermiş bir kimse, Demek ki "Peygamber Efendimiz'in sülale-i tâhiresine bağlanıvermiş bir kimse, onlarla evlilik kurmuş bir kimse bu duaya dâhildir." diye, şerhte açıklamasını yapıyor. onlarla evlilik kurmuş bir kimse bu duaya dâhildir." diye, şerhte açıklamasını yapıyor.

Seeltü Rabbî en lâ üzevvice illâ min ehli'l-cenneh. Seeltü Rabbî en lâ üzevvice illâ min ehli'l-cenneh. Ve lâ etezevvece illâ min ehli'l-cenneh. Ve lâ etezevvece illâ min ehli'l-cenneh.

İbn Abbas radıyallahu anh'ten de şöyle rivayet edilmiş: İbn Abbas radıyallahu anh'ten de şöyle rivayet edilmiş:

"Rabbim, Allahu Teâlâ hazretlerinden diledim ki"Rabbim, Allahu Teâlâ hazretlerinden diledim ki ben ancak cennet ehliyle evleneyim, benimle ancak cennet ehli evlensin." ben ancak cennet ehliyle evleneyim, benimle ancak cennet ehli evlensin."

Bu da aynı kapıya çıkıyor. Allah zaten cennetlik kimseye nasip ediyor Bu da aynı kapıya çıkıyor. Allah zaten cennetlik kimseye nasip ediyor veyahut evlenmişse onu cennetine sokuyor. veyahut evlenmişse onu cennetine sokuyor. Duanın böylesi de var, öteki türlüsü de var. Duanın böylesi de var, öteki türlüsü de var.

Demek ki bir insan, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ile onun sülalesi ile Demek ki bir insan, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ile onun sülalesi ile evlilik bakımından münasebet tesis etmişse; o zaman inşallah,evlilik bakımından münasebet tesis etmişse; o zaman inşallah, bu duanın bereketiyle cennet ehlinden olacak. bu duanın bereketiyle cennet ehlinden olacak.

Seeltü Cibrîle; hel terâ rabbeke? Kâle: Seeltü Cibrîle; hel terâ rabbeke? Kâle: İnne beynî ve beynehû seb'îne hicâben min nûrin lev raeytü ednâhâ le'hteraktu. İnne beynî ve beynehû seb'îne hicâben min nûrin lev raeytü ednâhâ le'hteraktu.

Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş ki Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor:

"Cebrail aleyhisselam'a sordum, 'Sen Rabbini gördün mü?'" "Cebrail aleyhisselam'a sordum, 'Sen Rabbini gördün mü?'"

Cebrail aleyhisselâm, melâike-i mukarrabîn'den. Cebrail aleyhisselâm, melâike-i mukarrabîn'den.

Meleklerin en büyükleri dört tane; Cebrail, Mikail, İsrafil, Azrail. Meleklerin en büyükleri dört tane; Cebrail, Mikail, İsrafil, Azrail.

Cebrail aleyhisselâm peygamberlere vahiy getiren büyük bir melek.Cebrail aleyhisselâm peygamberlere vahiy getiren büyük bir melek. O meleğe Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; O meleğe Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; "Sen Rabbimizi gördün mü?" diye soruyor. Diyor ki; "Sen Rabbimizi gördün mü?" diye soruyor.

Diyor ki;

"O'nunla benim aramda nurdan yetmiş perde vardır. "O'nunla benim aramda nurdan yetmiş perde vardır. Eğer ben o perdelerden bir tanesini görsem yanarım!" Eğer ben o perdelerden bir tanesini görsem yanarım!"

Miraç rivayetlerinde de geçer ki; Miraç rivayetlerinde de geçer ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i sidretü'l-müntehâ'ya kadar getirir; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i sidretü'l-müntehâ'ya kadar getirir; ondan sonrası için kendisine müsaade olmadığını, eğer bir adım daha atsa yanacağını söyler. ondan sonrası için kendisine müsaade olmadığını, eğer bir adım daha atsa yanacağını söyler.

İşte meleklerin giremediği o mıntıkadan öteye İşte meleklerin giremediği o mıntıkadan öteye Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz miracına kendisi devam etmiş. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz miracına kendisi devam etmiş.

Seeltü Rabbî li-eshârî'l-cennete fe-a'tânîhâ el-bettete. Seeltü Rabbî li-eshârî'l-cennete fe-a'tânîhâ el-bettete.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki;

"'Benim ashârıma, sıhriyet bağı olan kimselere "'Benim ashârıma, sıhriyet bağı olan kimselere Allah cenneti versin, onlar cennetlik olsunlar." diye dua ettim.Allah cenneti versin, onlar cennetlik olsunlar." diye dua ettim. Kati olarak bunu bana ihsan eyledi." Kati olarak bunu bana ihsan eyledi."

Bu "sıhriyet" "kadın tarafından olan akrabalık" demek. Bu "sıhriyet" "kadın tarafından olan akrabalık" demek.

Mesela insanın damadı sıhrî'dir. Kızından dolayı kendisine bir yakınlık peyda etmiş oluyor. Mesela insanın damadı sıhrî'dir. Kızından dolayı kendisine bir yakınlık peyda etmiş oluyor.

Erkek tarafından olursa karâbet denir, kadın tarafından olursa sıhriyet denilir. Erkek tarafından olursa karâbet denir, kadın tarafından olursa sıhriyet denilir.

Damadın adı da sıhr'dır; 'sad', iki gözlü 'he' ve 'ra' ile; sıhr. Damadın adı da sıhr'dır; 'sad', iki gözlü 'he' ve 'ra' ile; sıhr.

Mesela Hz. Ali Efendimiz sıhr'dır; aynı zamanda Peygamber Efendimiz'in damadıydı. Mesela Hz. Ali Efendimiz sıhr'dır; aynı zamanda Peygamber Efendimiz'in damadıydı.

Demek ki öyle bir mübarek aile ki Demek ki öyle bir mübarek aile ki insan nasıl, nereden bir bağlantı tesis ederse kendisine tutunanları, insan nasıl, nereden bir bağlantı tesis ederse kendisine tutunanları, bağlananları cennete götürüyor. bağlananları cennete götürüyor.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2