Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Rahmetin Kâinatta Tecellisi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Şevvâl 1421 / 02.01.2001

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah'ın Mahlukata Taksim Ettiği Rahmet, Maddi İmkanların Verilme Sebebi, Allah Rızası İçin Cihad Etmek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Rahmetin Kâinatta Tecellisi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Şevvâl 1421 / 02.01.2001

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah'ın Mahlukata Taksim Ettiği Rahmet, Maddi İmkanların Verilme Sebebi, Allah Rızası İçin Cihad Etmek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn, hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh,el-Hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn, hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh, âlâ külli hâlin ve fi-külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne âlâ külli hâlin ve fi-külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn ve-imâmi'l müttekîn, ve-şefii'l müznibîn, Muhammedini'l Mustafâve'l-âhirîn ve-imâmi'l müttekîn, ve-şefii'l müznibîn, Muhammedini'l Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn, et-tayyibîn et-tâhirîn.ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn, et-tayyibîn et-tâhirîn. Emma badü: Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. Emma badü: Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.

İnnallâhe teâlâ halaka miete rahmetin küllü rahmetin mil'ü mâ beyne's-semâi ve'l-ardi.İnnallâhe teâlâ halaka miete rahmetin küllü rahmetin mil'ü mâ beyne's-semâi ve'l-ardi. Kaseme minhâ rahmeten beyne'l-halâiki bihâ ta'tıfü'l-vâlidetü alâ velidihâKaseme minhâ rahmeten beyne'l-halâiki bihâ ta'tıfü'l-vâlidetü alâ velidihâ ve bihâ teşrabü'l-vahşü ve't-tayru'l-mâe ve bihâ teterâhamu'l-halâiku. ve bihâ teşrabü'l-vahşü ve't-tayru'l-mâe ve bihâ teterâhamu'l-halâiku. Fe izâ kâne yevmü'l-kıyâmeti kasarahâ ale'l-müttekîne ve zâdehüm tis'an ve tis'îne. Fe izâ kâne yevmü'l-kıyâmeti kasarahâ ale'l-müttekîne ve zâdehüm tis'an ve tis'îne.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten Hâkim,Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten Hâkim, Müstedrek isimli kitabına kaydetmiş ki Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: Müstedrek isimli kitabına kaydetmiş ki Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:

İnnallâhe teâlâ halaka miete rahmetin. "Allahu Teâlâ hazretleri yüz rahmet yarattı.İnnallâhe teâlâ halaka miete rahmetin. "Allahu Teâlâ hazretleri yüz rahmet yarattı. Yüz acıma, yüz bölük merhamet yarattı."Yüz acıma, yüz bölük merhamet yarattı." Halaka miete rahmetin küllü rahmetin mil'ü mâ beyne's-semâi ve'l-ardi.Halaka miete rahmetin küllü rahmetin mil'ü mâ beyne's-semâi ve'l-ardi. "Bu rahmet ile merhamet, acıma duygusu az değil. "Bu rahmet ile merhamet, acıma duygusu az değil. Bu yüz tane rahmetin her biri yerle göğün arasını doldurur.Bu yüz tane rahmetin her biri yerle göğün arasını doldurur. Yerle göklerin arasını dolduracak kadar çok, yüz rahmet yarattı." Yerle göklerin arasını dolduracak kadar çok, yüz rahmet yarattı." Kaseme minhâ rahmeten beyne'l-halâiki.Kaseme minhâ rahmeten beyne'l-halâiki. "Bu rahmet, acıma, merhamet duygusunu bir tanesini -yüz taneden bir tanesini,"Bu rahmet, acıma, merhamet duygusunu bir tanesini -yüz taneden bir tanesini, doksan dokuzu duruyor- mahlûkatının arasında taksim etti." doksan dokuzu duruyor- mahlûkatının arasında taksim etti."

"Sana şu kadar rahmet merhamet, sana şu kadar rahmet, merhamet…" diye mahlûkatına bir tanesini dağıttı."Sana şu kadar rahmet merhamet, sana şu kadar rahmet, merhamet…" diye mahlûkatına bir tanesini dağıttı. Onlar işte o duygu ile merhamet ediyorlar, dağıtılan duygu ile merhametleşiyorlar. Onlar işte o duygu ile merhamet ediyorlar, dağıtılan duygu ile merhametleşiyorlar.

Bihâ ta'tıfü'l-vâlidetü alâ velidihâ. "İşte bu rahmetten nasibi olduğu içinBihâ ta'tıfü'l-vâlidetü alâ velidihâ. "İşte bu rahmetten nasibi olduğu için anne evlâdına şefkat gösterir, merhamet eder, korumaya çalışır." anne evlâdına şefkat gösterir, merhamet eder, korumaya çalışır."

Bağrına basar. Uykusuz kalır, gece gündüz peşinden koşar. Sokakta "Aman ne oluyor?.." diye bakar.Bağrına basar. Uykusuz kalır, gece gündüz peşinden koşar. Sokakta "Aman ne oluyor?.." diye bakar. İşte o taksim edilenden, onun hissesine düşenden evlâdına o merhameti! İşte o taksim edilenden, onun hissesine düşenden evlâdına o merhameti!

Ve bihâ teşrabü'l-vahşü ve't-tayru'l-mâe.Ve bihâ teşrabü'l-vahşü ve't-tayru'l-mâe. "Yine bu acıma, rahmet sebebiyle çeşitli vahşi hayvanlar, kuşlar su içerler." "Yine bu acıma, rahmet sebebiyle çeşitli vahşi hayvanlar, kuşlar su içerler."

Allah acıyor da su indiriyordu. Su buluyorlar da içiyorlar da susuzluktan kırılmıyorlar. Allah acıyor da su indiriyordu. Su buluyorlar da içiyorlar da susuzluktan kırılmıyorlar.

Ve bihâ teterâhamu'l-halâiku.Ve bihâ teterâhamu'l-halâiku. "Ve yine bu taksim edilen merhametten, rahmetten dolayı insanlar birbirlerine acır." "Ve yine bu taksim edilen merhametten, rahmetten dolayı insanlar birbirlerine acır."

"Yazık, Ahmet Efendi çok fena hastalanmış yahu! Duydun mu kardeş?.." "Duydum." "Yazık, Ahmet Efendi çok fena hastalanmış yahu! Duydun mu kardeş?.."

"Duydum."

"Vah vah vah, tuh tuh tuh… Hay Allah, gördün mü filanca dul kadıncağız neler çekmiş…" "Vah vah vah, tuh tuh tuh… Hay Allah, gördün mü filanca dul kadıncağız neler çekmiş…"

Mahlûkatın, halkın birbirlerine acıması yine hep bu yüzde birdendir.Mahlûkatın, halkın birbirlerine acıması yine hep bu yüzde birdendir. Hepsi; hayvanların, kuşların insanların acımaları;Hepsi; hayvanların, kuşların insanların acımaları; annelerin sevmeleri, acımaları hep bu yüzde birin taksim edilmişinin kendi hissesine düşenindendir.annelerin sevmeleri, acımaları hep bu yüzde birin taksim edilmişinin kendi hissesine düşenindendir. Geriye 99 tane var. Geriye 99 tane var.

Fe izâ kâne yevmü'l-kıyâmetiFe izâ kâne yevmü'l-kıyâmeti kasarahâ ale'l-müttekîne. "Kıyamet günü olduğu zaman bu, yüzde bir rahmeti müttakîlere verir." kasarahâ ale'l-müttekîne. "Kıyamet günü olduğu zaman bu, yüzde bir rahmeti müttakîlere verir."

Başkasına yok! Dünyadaki gibi öyle hayvanlara, kuşlara her insana; kâfir, mü'min, hepsine öyle yok.Başkasına yok! Dünyadaki gibi öyle hayvanlara, kuşlara her insana; kâfir, mü'min, hepsine öyle yok. Sadece müttakîlere verir. Ve zâdehüm tis'an ve tis'îne. "Doksan dokuzu da onlara ekler." Sadece müttakîlere verir.

Ve zâdehüm tis'an ve tis'îne. "Doksan dokuzu da onlara ekler."

Yüz rahmetten geriye doksan dokuz kalmıştı ya; yüzde biriyle bu kadar işler, merhametler oluyordu.Yüz rahmetten geriye doksan dokuz kalmıştı ya; yüzde biriyle bu kadar işler, merhametler oluyordu. Âhirette o, yüzde biri kâfirlerden, müşriklerden çeker. Sadece mü'minlere verir.Âhirette o, yüzde biri kâfirlerden, müşriklerden çeker. Sadece mü'minlere verir. Doksan dokuzu da onlara verir. Allahu ekber! Allahu ekber! Doksan dokuzu da onlara verir.

Allahu ekber! Allahu ekber!

Bizim Boşnak Efendi olsaydıBizim Boşnak Efendi olsaydı Allahu ekber Allahu ekber'ci Seyyit Efendi!.. Duyduğu zaman basardı Allahu ekber'i! Allahu ekber Allahu ekber'ci Seyyit Efendi!.. Duyduğu zaman basardı Allahu ekber'i!

Dedik ki; "İnsan Ramazan'dan sonra altı gün oruç tutarsa bütün sene oruç tutmuş gibi olur."Dedik ki; "İnsan Ramazan'dan sonra altı gün oruç tutarsa bütün sene oruç tutmuş gibi olur." Bastı Allahu ekber'i hemen! Hoşuna gitti, duymamış galiba. Bastı Allahu ekber'i hemen! Hoşuna gitti, duymamış galiba.

İkinci hadîs-i şerîf: İkinci hadîs-i şerîf:

İnnallâhe azze ve celle kâle:İnnallâhe azze ve celle kâle: İnnâ enzelnâ el-mâle li-ikâmi's-salâti ve îtâi'z-zekâti ve lev kâne li-bni âdeme vâdin İnnâ enzelnâ el-mâle li-ikâmi's-salâti ve îtâi'z-zekâti ve lev kâne li-bni âdeme vâdin le-ehabbe en yekûne lehu sânin ve lev kâne lehu vâdiyâni le-ehabbe en yekûne ileyhimâ sâlisünle-ehabbe en yekûne lehu sânin ve lev kâne lehu vâdiyâni le-ehabbe en yekûne ileyhimâ sâlisün ve lâ yemleü cevfe'bni âdeme ille't-türâbü sümme yetûbullâhu alâ men tâbe. ve lâ yemleü cevfe'bni âdeme ille't-türâbü sümme yetûbullâhu alâ men tâbe.

Ebû Vâkid radıyallahu anh'ten Ahmet b. Hanbel ve Taberânî rivayet etmiş. İkinci hadîs-i şerîf. Ebû Vâkid radıyallahu anh'ten Ahmet b. Hanbel ve Taberânî rivayet etmiş. İkinci hadîs-i şerîf.

Sabah tayınınız bu! Sabah tayını, bir; akşam tayını, iki.Sabah tayınınız bu! Sabah tayını, bir; akşam tayını, iki. Ama dün akşam hasta olduğumuzdan neredeyse yapmayacaktık. Evde bir yorgunluk bastırdı... Ama dün akşam hasta olduğumuzdan neredeyse yapmayacaktık. Evde bir yorgunluk bastırdı...

"Camiye gitmeyip burada kılıvereyim…" Şeytan bastırıyor. Yok, hadi gidelim, [dedik], geldik camiye."Camiye gitmeyip burada kılıvereyim…" Şeytan bastırıyor. Yok, hadi gidelim, [dedik], geldik camiye. Şimdi namaz kılıyorum. İçimden diyorum ki; "Farzı kılayım. Şimdi namaz kılıyorum. İçimden diyorum ki; "Farzı kılayım. Cemaate; 'Kusura bakmayın, hastayım.' diyeyim. Farzı kıldıktan sonra gideyim evde kılayım.Cemaate; 'Kusura bakmayın, hastayım.' diyeyim. Farzı kıldıktan sonra gideyim evde kılayım. Son sünnetle vitr-i vâcibi evde kılayım." Son sünnetle vitr-i vâcibi evde kılayım."

İmamlığa geçtik, olmaz böyle. Neyse, son sünneti, vitr-i vacibi de kıldık. İmamlığa geçtik, olmaz böyle. Neyse, son sünneti, vitr-i vacibi de kıldık.

"Bugün hastayım, ders yapmayayım." diyeyim eve gideyim. "Bugün hastayım, ders yapmayayım." diyeyim eve gideyim.

Şeytanı görüyor musun? Bir yerden kurtarıyorsun, yakanı öbür eliyle bir daha yakalıyor.Şeytanı görüyor musun? Bir yerden kurtarıyorsun, yakanı öbür eliyle bir daha yakalıyor. Baktım oraya tezgâhı kurmuş. Teşkilatın dürbününü bu tarafa döndürmüş.. Hadi ders yapayım, dedim.Baktım oraya tezgâhı kurmuş. Teşkilatın dürbününü bu tarafa döndürmüş.. Hadi ders yapayım, dedim. Ondan sonrada eve gittik, oturduk. Ondan sonrada eve gittik, oturduk.

Kamuran İnan; "Türk milletinin hâli budur!" diyor. "Saatte 200-240 km sürat yapar.Kamuran İnan; "Türk milletinin hâli budur!" diyor. "Saatte 200-240 km sürat yapar. Kendisinin hayatını tehlikeye atar, yoldakilerin hayatını tehlikeye atar. Trafik canavarı! Son hızla gider.Kendisinin hayatını tehlikeye atar, yoldakilerin hayatını tehlikeye atar. Trafik canavarı! Son hızla gider. Sonra kahvenin kenarına arabasına çeker; 'Bir kahve getir, bir çay getir…' Orada içer." Sonra kahvenin kenarına arabasına çeker; 'Bir kahve getir, bir çay getir…' Orada içer."

Madem durumun bu kadar serbestti, bu acelen ne? İşte huy! Madem durumun bu kadar serbestti, bu acelen ne? İşte huy!

Şeytan kimisini hızlandırıyor kimisini yavaşlatıyor.Şeytan kimisini hızlandırıyor kimisini yavaşlatıyor. Kimisini kandırıyor kimisini kandırmaya uğraşıyor. Allah şerrinden korusun. Kimisini kandırıyor kimisini kandırmaya uğraşıyor. Allah şerrinden korusun.

Neûzübillâhimineşşeytânirracîm. "Şeytanın şerrinden Allah'a sığınırız." Neûzübillâhimineşşeytânirracîm. "Şeytanın şerrinden Allah'a sığınırız."

Hiç gevşemeye gelmez. Alimallah bir oyun yapar, küt yere vurur. Ben ilkokuldayken köye gittim.Hiç gevşemeye gelmez. Alimallah bir oyun yapar, küt yere vurur. Ben ilkokuldayken köye gittim. Küçük çocuğum. Bir de ufak tefektim. Sınıfın en ufak tefeklerindendim. Sırada en öne gelirdik.Küçük çocuğum. Bir de ufak tefektim. Sınıfın en ufak tefeklerindendim. Sırada en öne gelirdik. Ön sıralarda, miniklerde oturduk.Ön sıralarda, miniklerde oturduk. Şimdi bizim köyden bir abi, bıyıklı, boylu poslu; alışmadığım şekilde bir şey yapıyor.Şimdi bizim köyden bir abi, bıyıklı, boylu poslu; alışmadığım şekilde bir şey yapıyor. Elle el ense çeker filan gibi bir şeyler. El şakasına alışkın değilim, hoşlanmıyorum. Ama yapıyor.Elle el ense çeker filan gibi bir şeyler. El şakasına alışkın değilim, hoşlanmıyorum. Ama yapıyor. "Hoş geldin, ne haber…" filan. Elin adamını anası babası terbiye etmemişse sen ne yapacaksın!"Hoş geldin, ne haber…" filan. Elin adamını anası babası terbiye etmemişse sen ne yapacaksın! Ben buna bir çelme taktım. Ben buna bir çelme taktım.

Ayağımı arka tarafına koydum. Belinden ittiriverdim. Benim için çok basit.Ayağımı arka tarafına koydum. Belinden ittiriverdim. Benim için çok basit. Koca selvi gibi adam kesilmiş ağaç gibi yere düştü. Ben de tabii kaçtım gittim. Koca selvi gibi adam kesilmiş ağaç gibi yere düştü. Ben de tabii kaçtım gittim. O arada oralarda durmak iyi değildi. O arada oralarda durmak iyi değildi.

Şimdi o düştüğüne yanmıyor! "Yahu sen bana ne yaptın da beni düşürdün?" diyor.Şimdi o düştüğüne yanmıyor! "Yahu sen bana ne yaptın da beni düşürdün?" diyor. Nasıl düşürdüğümü anlayamadı. Şeytan da böyle düşürür!Nasıl düşürdüğümü anlayamadı.

Şeytan da böyle düşürür!
Kocaman müslümanı hiç anlaşılmaz nasıl düşüreceği. Bir de bakarsın düşürmüş.Kocaman müslümanı hiç anlaşılmaz nasıl düşüreceği. Bir de bakarsın düşürmüş. Pat diye sırtını yere getirmiş. Allah hepimizi korusun. Bizi ve çoluk çocuğumuzu ve müslümanları korusun. Pat diye sırtını yere getirmiş. Allah hepimizi korusun. Bizi ve çoluk çocuğumuzu ve müslümanları korusun.

Adam doğru doğru gidiyor gidiyor, şeytan bir fit veriyor, bir kızdırıyor.Adam doğru doğru gidiyor gidiyor, şeytan bir fit veriyor, bir kızdırıyor. Ondan sonra kırıp geçiriyor ortalığı. Kırk yıl yaptığını bir anda berbat ediyor. Ondan sonra kırıp geçiriyor ortalığı. Kırk yıl yaptığını bir anda berbat ediyor. Son nefeste kötü bir şekilde gidiyor. Allah saklasın. Bilmem kaç yıl dağda ibadet etmiş.Son nefeste kötü bir şekilde gidiyor. Allah saklasın. Bilmem kaç yıl dağda ibadet etmiş. İhtiyaç için şehre inmiş. Şeytan âbidi kandıracak, peşinde. Önce içki içirmiş.İhtiyaç için şehre inmiş. Şeytan âbidi kandıracak, peşinde. Önce içki içirmiş. Eskiden içki eski ümmetlerde yasak değildi. İçki içince akıl gitti mi? İrade zayıfladı mı? Zayıfladı.Eskiden içki eski ümmetlerde yasak değildi. İçki içince akıl gitti mi? İrade zayıfladı mı? Zayıfladı. Ondan sonrada şunu yaptırmış, bunu yaptırmış, şunu yaptırmış, bunu yaptırmış…Ondan sonrada şunu yaptırmış, bunu yaptırmış, şunu yaptırmış, bunu yaptırmış… Eski ümmetlerden böyle bir zahidi aldatması var. Haklamış, cehennemlik etmiş. Eski ümmetlerden böyle bir zahidi aldatması var. Haklamış, cehennemlik etmiş. Bütün ömrü mağarada ibadetle geçmiş adamı bir şehre inince mahvetmiş. Bütün ömrü mağarada ibadetle geçmiş adamı bir şehre inince mahvetmiş.

Şehirde şeytanın ahbapları çok!Şehirde şeytanın ahbapları çok! Biz burada biraz kenardayız, şehirden ne kadar uzak olursan o kadar rahatsın! Biz burada biraz kenardayız, şehirden ne kadar uzak olursan o kadar rahatsın! Ne kadar şehrin göbeğine doğru gidersen merkezine gidersen… Hele geceleyin!Ne kadar şehrin göbeğine doğru gidersen merkezine gidersen… Hele geceleyin! Biz bir kere New Castle'da camiyi arayalım derken yolu şaşırdık, bir merkeze düştük.Biz bir kere New Castle'da camiyi arayalım derken yolu şaşırdık, bir merkeze düştük. Aklım başımdan gitti benim. Oradaki o sokaklardaki manzaraları görünce Aman Allah'ım!..Aklım başımdan gitti benim. Oradaki o sokaklardaki manzaraları görünce Aman Allah'ım!.. Biz burada çok güzel yerdeyiz. Ağaçlık, tenha, kimseyi görmüyoruz. Görürsek az görüyoruz filan. Biz burada çok güzel yerdeyiz. Ağaçlık, tenha, kimseyi görmüyoruz. Görürsek az görüyoruz filan.

Hani sabah-akşam tayını, dedik. Akşamleyin nerdeyse olmayacaktı, dedik.Hani sabah-akşam tayını, dedik. Akşamleyin nerdeyse olmayacaktı, dedik. Bak nereden nereye, laflar nerelere gitti. Bir sabah tayını bir akşam tayını, dedik. Bak nereden nereye, laflar nerelere gitti. Bir sabah tayını bir akşam tayını, dedik. Akşamleyin nerdeyse olmayacaktı, dedik. Bu kadar sohbet oradan çıktı. Akşamleyin nerdeyse olmayacaktı, dedik. Bu kadar sohbet oradan çıktı.

İkinci hadîs-i şerîf, sabah tayınınızın ikinci gıdası ama güzel gıda! Öyle az buz filan değil kocaman süslü tabak.İkinci hadîs-i şerîf, sabah tayınınızın ikinci gıdası ama güzel gıda! Öyle az buz filan değil kocaman süslü tabak. En nadide, en kıymetli yemekler en lezzetli. İnsan parmaklarını yer. O kadar tatlı! Sıradan değil çok güzel! En nadide, en kıymetli yemekler en lezzetli. İnsan parmaklarını yer. O kadar tatlı! Sıradan değil çok güzel!

İnnallâhe azze ve celle kâle. "Çok aziz ve pek celil olan Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki,İnnallâhe azze ve celle kâle. "Çok aziz ve pek celil olan Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki, İnnâ enzelnâ el-mâle li-ikâmi's-salâti ve îtâi'z-zekâti. İnnâ enzelnâ el-mâle li-ikâmi's-salâti ve îtâi'z-zekâti. "Ben azîmüşşân malı insanların arasına namazlarını kılsınlar, zekâtlarını versinler diye indirdim; "Ben azîmüşşân malı insanların arasına namazlarını kılsınlar, zekâtlarını versinler diye indirdim; malı onlara ondan verdim." Allah bize para vermiş mi? Vermiş.malı onlara ondan verdim."

Allah bize para vermiş mi? Vermiş.
Ev bark, mal mülk, çoluk çocuk, dolar, mark neyse çok çok vermiş. Elhamdülillah. Arabamız var…Ev bark, mal mülk, çoluk çocuk, dolar, mark neyse çok çok vermiş. Elhamdülillah. Arabamız var… Anadolu'da birçok kimse bizim hâlimizi görse ağzının suyu akar. Ağzının suyunu tutamaz.Anadolu'da birçok kimse bizim hâlimizi görse ağzının suyu akar. Ağzının suyunu tutamaz. "Vay be!.." derken ağzının uyu akar. Araba var, ev var. Evin havuzu var... "Vay be!.." derken ağzının uyu akar. Araba var, ev var. Evin havuzu var... Ben Stockholm'de evlere baktım. Şu kadar [küçücük] yere bir ev sığdırmışlar. Her şey az. Ben Stockholm'de evlere baktım. Şu kadar [küçücük] yere bir ev sığdırmışlar. Her şey az.

Şimdi Stockholm'de arkadaşı buraya getirdik, Sidney'e kaçırdık.Şimdi Stockholm'de arkadaşı buraya getirdik, Sidney'e kaçırdık. Tabii geniş arazileri filan görünce burada o şaşırdı. Tabii geniş arazileri filan görünce burada o şaşırdı.

Allah bu kadar malı mülkü insanlara neden veriyor? Allah bu kadar malı mülkü insanlara neden veriyor?

Şükretsinler, namaz kılsınlar, bir de zekât versinler diye! Fukarâcıklara acısınlar, zekât versinler diye! Şükretsinler, namaz kılsınlar, bir de zekât versinler diye! Fukarâcıklara acısınlar, zekât versinler diye!

Ve lev kâne li-bni âdeme vâdinVe lev kâne li-bni âdeme vâdin le-ehabbe en yekûne lehu sânin. "Eğer insanoğlunun bir vadisi olsaydı ikinci bir vadisinin olmasını isterdi." le-ehabbe en yekûne lehu sânin. "Eğer insanoğlunun bir vadisi olsaydı ikinci bir vadisinin olmasını isterdi."

"Bu vadi senin yahu, şu dağla şu dağın arası şu kadar uzunlukta kilometre senin Ahmet Efendi!.." "Bu vadi senin yahu, şu dağla şu dağın arası şu kadar uzunlukta kilometre senin Ahmet Efendi!.."

Böyle bir vadisi olsa ikincisini ister. Bu konuda bu konuyla ilgili bir başka hadîs-i şerifte; Böyle bir vadisi olsa ikincisini ister. Bu konuda bu konuyla ilgili bir başka hadîs-i şerifte;

"Bir vadi dolusu altını olsa yine ikincisini ister!" diyor. Yetmez mi yahu?.. Bir tane daha ister. "Bir vadi dolusu altını olsa yine ikincisini ister!" diyor.

Yetmez mi yahu?.. Bir tane daha ister.

Ve lev kâne lehu vâdiyâni le-ehabbe en yekûne ileyhimâ sâlisün. "İki vadisi olsa pekâlâ üçüncüsü olmasını ister." Ve lev kâne lehu vâdiyâni le-ehabbe en yekûne ileyhimâ sâlisün. "İki vadisi olsa pekâlâ üçüncüsü olmasını ister."

"Hiç olmazsa üç tanecik olsun…" Üçüncüyü ister. "Hiç olmazsa üç tanecik olsun…" Üçüncüyü ister.

Ve lâ yemleü cevfe'bni âdeme ille't-türâbü. "İnsanoğlunun içini topraktan başka bir şey dolduramaz." Ve lâ yemleü cevfe'bni âdeme ille't-türâbü. "İnsanoğlunun içini topraktan başka bir şey dolduramaz."

İki vadi mal, üç vadi altın… Dolmaz. Ha babam de babam, ver babam ye babam, boyuna ister.İki vadi mal, üç vadi altın… Dolmaz. Ha babam de babam, ver babam ye babam, boyuna ister. Bu âdemoğlunun içini malla doldurup tıklım tıklım doldurmak mümkün olmaz. O mal oldu mu çok geniş.Bu âdemoğlunun içini malla doldurup tıklım tıklım doldurmak mümkün olmaz. O mal oldu mu çok geniş. Ancak toprak doldurur. Yani ölünce! Ölmeyince gözü doymuyor. Gözü gönlü dolmuyor. Ancak toprak doldurur. Yani ölünce! Ölmeyince gözü doymuyor. Gözü gönlü dolmuyor. Ver daha ver, daha ver, daha ver… Ver daha ver, daha ver, daha ver…

İnsanoğlunun iki tane vadisi olsa, başka rivayete göre vadilerde altın dolu olsaİnsanoğlunun iki tane vadisi olsa, başka rivayete göre vadilerde altın dolu olsa ağzına kadar vadinin iki tarafı yüksek, altın dolu olsa üçüncüyü ister.ağzına kadar vadinin iki tarafı yüksek, altın dolu olsa üçüncüyü ister. Topraktan başka bir şey insanoğlunun gözünü gönlünü dolduramaz. Ölünce artık arzuları biter. Yoksa bitmez.Topraktan başka bir şey insanoğlunun gözünü gönlünü dolduramaz. Ölünce artık arzuları biter. Yoksa bitmez. İster de ister. "Ver de ver…" "Yetmez mi kulum?" "Yok, daha ver yâ Rabbi!.." "Yiyemiyorsun." İster de ister.

"Ver de ver…"

"Yetmez mi kulum?"

"Yok, daha ver yâ Rabbi!.."

"Yiyemiyorsun."

"Yiyemesem de ver yâ Rabbi!" "Dağıtmıyorsun…" "Yiyemesem de ver yâ Rabbi!"

"Dağıtmıyorsun…"

Sümme yetûbullâhu alâ men tâbe. "Ölünce de böyle devam eder de insanın iç boşluğunu toprak doldurur." Sümme yetûbullâhu alâ men tâbe. "Ölünce de böyle devam eder de insanın iç boşluğunu toprak doldurur."

İşte Allah dilediğine de teveccüh eder, tevbe nasip eder. İşte Allah dilediğine de teveccüh eder, tevbe nasip eder.

Allah bizi helâl para kazananlardan eylesin.Allah bizi helâl para kazananlardan eylesin. Helal, tertemiz, helal parayla hayırlı işler yapmaya muvaffak eylesin.Helal, tertemiz, helal parayla hayırlı işler yapmaya muvaffak eylesin. Zekâtımızı sadakamızı vermeyi nasip eylesin. Sonra hayrât ü hasenât yapmayı nasip eylesin. Zekâtımızı sadakamızı vermeyi nasip eylesin. Sonra hayrât ü hasenât yapmayı nasip eylesin. Rızasını kazanmayı nasip eylesin. Rızasını kazanmayı nasip eylesin.

Üçüncü hadîs-i şerîf: Üçüncü hadîs-i şerîf:

İnnallâhe teâlâ kâle meni'btedebe haricen fî sebîlî ğâziyen ibtiğâe vechîİnnallâhe teâlâ kâle meni'btedebe haricen fî sebîlî ğâziyen ibtiğâe vechî ve tasdîka va'dî ve îmânen bi-rusulî fe hüve dâminün alellâhi azze ve celle:ve tasdîka va'dî ve îmânen bi-rusulî fe hüve dâminün alellâhi azze ve celle: immâ en yeteveffehu fi'l-ceyşi bi-eyyi hatfin şâe fe yüdhilehu'l-cennete ve immâ en yesîha fî damânillâhiimmâ en yeteveffehu fi'l-ceyşi bi-eyyi hatfin şâe fe yüdhilehu'l-cennete ve immâ en yesîha fî damânillâhi ve in tâlet ğaybetühu hattâ yeruddehullâhu ilâ ehlihi mea mâ nâle min ecrin ve ğanîmetin. ve in tâlet ğaybetühu hattâ yeruddehullâhu ilâ ehlihi mea mâ nâle min ecrin ve ğanîmetin.

Ebû Mâlik el-Eş'ârî'den radıyallahu anh Taberânî rivayet etmiş.Ebû Mâlik el-Eş'ârî'den radıyallahu anh Taberânî rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

İnnallâhe teâlâ kâle. "Hiç şüphe yok ki muhakkak ki Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;"İnnallâhe teâlâ kâle. "Hiç şüphe yok ki muhakkak ki Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;" Meni'btedebe haricen fî sebîlî.Meni'btedebe haricen fî sebîlî. "Kim benim yolumda emrime icabet ederek buyruğumu kabul ederek evinden, "Kim benim yolumda emrime icabet ederek buyruğumu kabul ederek evinden, beldesinden savaşa çıkarsa benim yolumda evinden şehrinden yerinden yurdundan çıktı." beldesinden savaşa çıkarsa benim yolumda evinden şehrinden yerinden yurdundan çıktı."

Nereye gidiyor? Savaşa gidiyor. Neden? Nereye gidiyor?

Savaşa gidiyor.

Neden?

Allah "Savaşın!" diye emretmiş ondan, savaşmaya gidiyor. Allah "Savaşın!" diye emretmiş ondan, savaşmaya gidiyor.

İbtiğâe vechî. "Benim rızamı kazanmak niyetiyle, başka sebeple değil!" İbtiğâe vechî. "Benim rızamı kazanmak niyetiyle, başka sebeple değil!"

Her yapılan iş yapılırsa Allah rızası için yapılır. Yapılırsa Allah rızası için ecir ve sevap verir Allah. Her yapılan iş yapılırsa Allah rızası için yapılır. Yapılırsa Allah rızası için ecir ve sevap verir Allah.

"Hem Allah rızası için hem de şu işim için, Hem Allah'ın rızasını da düşünüyorum"Hem Allah rızası için hem de şu işim için, Hem Allah'ın rızasını da düşünüyorum ama bir de şu da var işin içinde, karışık, bir o var bir de başka bir şey var…" ama bir de şu da var işin içinde, karışık, bir o var bir de başka bir şey var…"

O zaman Allah karışığı kabul etmez. Çünkü diyor ki; O zaman Allah karışığı kabul etmez. Çünkü diyor ki;

"Ben ortakların, şerîklerin en zenginiyim!"Ben ortakların, şerîklerin en zenginiyim! Kim yaptığı işte bana bir ortak düşünür, bu işi şirk koşarak yaparsa Kim yaptığı işte bana bir ortak düşünür, bu işi şirk koşarak yaparsa hepsini ortağına veririm, ben hiçbirini almam!" "Sen o maksatla mı yaptın? Hadi bakalım, hiç kıymeti yok…" hepsini ortağına veririm, ben hiçbirini almam!"

"Sen o maksatla mı yaptın? Hadi bakalım, hiç kıymeti yok…"

İbtiğâe vechî. "Bu savaşa gitme işini benim zât-ı pâkimi,İbtiğâe vechî. "Bu savaşa gitme işini benim zât-ı pâkimi, vech-i pâkimi murad ederek yapıyor, başka maksatla değil." vech-i pâkimi murad ederek yapıyor, başka maksatla değil."

Ve tasdîka va'dî. "Vaadimi tasdik etmek için yapıyor." Ve tasdîka va'dî. "Vaadimi tasdik etmek için yapıyor."

Allahu Teâlâ hazretleri Allah yolunda çarpışıp ölene ne vaad ediyor? Allahu Teâlâ hazretleri Allah yolunda çarpışıp ölene ne vaad ediyor?

Cenneti vaadediyor. Evet, Allah cenneti verir. Allah'ın rızasını isteyerek; "Ben cenneti istiyorum.Cenneti vaadediyor. Evet, Allah cenneti verir. Allah'ın rızasını isteyerek; "Ben cenneti istiyorum. Vaadi haktır, muhakkak şehidlere mükâfat verecektir." diyerek çıkıyor. Vaadi haktır, muhakkak şehidlere mükâfat verecektir." diyerek çıkıyor.

Ve îmânen bi-rusulî. "Peygamberlerime inanarak yapıyor.Ve îmânen bi-rusulî. "Peygamberlerime inanarak yapıyor. Peygamberin izinde Peygamberin emriyle peygamberlerimin emriyle yapıyor." Peygamberin izinde Peygamberin emriyle peygamberlerimin emriyle yapıyor." Fe hüve dâminün alellâhi azze ve celle. Fe hüve dâminün alellâhi azze ve celle. "Böyle hareket eden bir kimse aziz ve celil olan Allahu Teâlâ hazretlerinin himayesine girer. Himayesine alınır."Böyle hareket eden bir kimse aziz ve celil olan Allahu Teâlâ hazretlerinin himayesine girer. Himayesine alınır. Allah tarafından korumaya alınır." Allah tarafından korumaya alınır."

Cenâb-ı Hak; "Gel kulum! Sen benim için mi yola çıktın?" der, onu kendi himayesine alıverir. Cenâb-ı Hak; "Gel kulum! Sen benim için mi yola çıktın?" der, onu kendi himayesine alıverir.

İmmâ en yeteveffehu fi'l-ceyşi bi-eyyi hatfin şâe.İmmâ en yeteveffehu fi'l-ceyşi bi-eyyi hatfin şâe. "Ya onu orduda herhangi bir şekille öldürür. Herhangi bir esnada öldürür. Herhangi bir olayla öldürür."Ya onu orduda herhangi bir şekille öldürür. Herhangi bir esnada öldürür. Herhangi bir olayla öldürür. Ya da düşmana giderken hastalandırır öldürür. Ya da atından düşer veyahut ezilir…" Ya da düşmana giderken hastalandırır öldürür. Ya da atından düşer veyahut ezilir…"

Herhangi bir şekilde öldürür. Ama hepsinde sevap aynıdır. Herhangi bir şekilde öldürür. Ama hepsinde sevap aynıdır.

Cihada giderken bir insan atından düşse ölse ne olur? Yine şehiddir.Cihada giderken bir insan atından düşse ölse ne olur?

Yine şehiddir.
Cihada gidiyor, cihad yolundaydı. Hastalandı öldü. Yine aynı sevabı alır. Neden? Cihada gidiyor, cihad yolundaydı. Hastalandı öldü. Yine aynı sevabı alır.

Neden?

Âyet-i kerîme var: Ve men yahruc min beytihî muhâciran ilallâhi ve resûlihî. Âyet-i kerîme var:

Ve men yahruc min beytihî muhâciran ilallâhi ve resûlihî.

"Kim evinden 'Allah ve Resûlü'ne kavuşacağım.' diye çıktı, yolda ölüm yakaladı." "Kim evinden 'Allah ve Resûlü'ne kavuşacağım.' diye çıktı, yolda ölüm yakaladı."

Azrail aleyhisselam dedi ki; "Nereye gidiyorsun yahu, senin ömrün bu kadar!" Azrail aleyhisselam dedi ki; "Nereye gidiyorsun yahu, senin ömrün bu kadar!"

"Ben Resûlullah'ın yanına gideceğim." "Gideceğim, diye niyetlendin ama senin vaden doldu, mümkün değil." "Ben Resûlullah'ın yanına gideceğim."

"Gideceğim, diye niyetlendin ama senin vaden doldu, mümkün değil."

"Tehir mümkün değil mi?" "Değil." "Azıcık müsaade?" "Öyle şey yok!" "Tehir mümkün değil mi?"

"Değil."

"Azıcık müsaade?"

"Öyle şey yok!"

Sümme yüdrikü'l mevtü. "Ölüm onu yakalarsa…" Azrail aleyhisselam yakaladı. Ölüm geldi mi; Sümme yüdrikü'l mevtü. "Ölüm onu yakalarsa…"

Azrail aleyhisselam yakaladı. Ölüm geldi mi;

Fe izâ câe ecelühüm lâ yeste'hirûne sâaten ve lâ yestakdimûn.Fe izâ câe ecelühüm lâ yeste'hirûne sâaten ve lâ yestakdimûn. "Birazcık bir ileriye de gitmez biraz öne de gelmez." "Daha evvel öldür de artık kurtulayım." "Birazcık bir ileriye de gitmez biraz öne de gelmez."

"Daha evvel öldür de artık kurtulayım."

Dur bakalım. Daha birkaç dakikan var. Önce de yok. "Hadi sonra yap." Dur bakalım. Daha birkaç dakikan var. Önce de yok.

"Hadi sonra yap."

Sonra da yok, tam vaktinde! Vakti geldi mi ölecek! Sonra da yok, tam vaktinde! Vakti geldi mi ölecek!

Sümme yüdrikül mevtü fe kad vakaa ecruhû alallah. "Ecri tahakkuk eder. Allah onun ecrini mutlaka verir." Sümme yüdrikül mevtü fe kad vakaa ecruhû alallah. "Ecri tahakkuk eder. Allah onun ecrini mutlaka verir."

Ama bu Resûlullah'a ulaşamadı, Resûlullah'ın hizmetinde bulunamadı,Ama bu Resûlullah'a ulaşamadı, Resûlullah'ın hizmetinde bulunamadı, Resûlullah'la beraber İslâmî hizmetleri cihadları yapamadı?.. Olsun. Resûlullah'la beraber İslâmî hizmetleri cihadları yapamadı?..

Olsun.

Fe kad vakaa ecruhû. "Ecri vâki olur, tahakkuk eder." Alallah. "Allah tarafından."Fe kad vakaa ecruhû. "Ecri vâki olur, tahakkuk eder." Alallah. "Allah tarafından." Ve kânallâhu gafûran rahîmâ. Âyet-i kerîme var, kesin!Ve kânallâhu gafûran rahîmâ.

Âyet-i kerîme var, kesin!
Yapamasa da yolunda oldu mu sevabı alıyor. Şek şüphe yok! Yapamasa da yolunda oldu mu sevabı alıyor. Şek şüphe yok!

"Ya herhangi bir şekilde ordudayken yoldayken seferdeyken öldürür." "Ya herhangi bir şekilde ordudayken yoldayken seferdeyken öldürür."

Fe yüdhilehu'l-cennete. "Cennete sokar." Fe yüdhilehu'l-cennete. "Cennete sokar."

Burada da cennete sokacağını bildiriyor. Burada da cennete sokacağını bildiriyor.

Ve immâ en yesîha fî damânillâhi. "Yahut da Cenâb-ı Hakk'ın himayesinde devam eder."Ve immâ en yesîha fî damânillâhi. "Yahut da Cenâb-ı Hakk'ın himayesinde devam eder." Ve in tâlet ğaybetühu. "Memleketinden, yerinden yurdundan, çoluğundan çocuğundan, akrabasından,Ve in tâlet ğaybetühu. "Memleketinden, yerinden yurdundan, çoluğundan çocuğundan, akrabasından, eşinden dostundan ayrılığı epeyce bir uzamış bile olsa eşinden dostundan ayrılığı epeyce bir uzamış bile olsa 3 yıl, 5 yıl, 7 yıl, 9 yıl uzamış bile olsa! Hattâ yeruddehullâhu ilâ ehlihi. 3 yıl, 5 yıl, 7 yıl, 9 yıl uzamış bile olsa!

Hattâ yeruddehullâhu ilâ ehlihi.

Ailesine Allah onu kavuşturana kadar Cenâb-ı Hakk'ın himayesinde devam ediyor. Ailesine Allah onu kavuşturana kadar Cenâb-ı Hakk'ın himayesinde devam ediyor.

Himayedeki kul, koruma altındaki kul nasıl ailesine gidiyor? Himayedeki kul, koruma altındaki kul nasıl ailesine gidiyor?

Mea mâ nâle. "Mal ile!" Gazilere ganimet dağıtıldı. Mea mâ nâle. "Mal ile!"

Gazilere ganimet dağıtıldı.

Mea mâ nâle. "Sahip olduğu nâil olduğu malla!" Min ecrin ve ğanîmetin. "Sevap da alıyor ganimet de alıyor." Mea mâ nâle. "Sahip olduğu nâil olduğu malla!" Min ecrin ve ğanîmetin. "Sevap da alıyor ganimet de alıyor."

Maddî tarafa da faydası var mânevî tarafa da var. Öyle himayesi altında olarak döndürür.Maddî tarafa da faydası var mânevî tarafa da var. Öyle himayesi altında olarak döndürür. Ya gazi olarak evine kadar himayesi altında döndürürYa gazi olarak evine kadar himayesi altında döndürür ya da herhangi bir safhasında bu askerî seyahatin eceli gelmişse vefat eder. O zaman da cennete sokar.ya da herhangi bir safhasında bu askerî seyahatin eceli gelmişse vefat eder. O zaman da cennete sokar. Ya şehid olur cennete sokar. Ya da gazi olur, hem ecir hem ganimet almış olarak döner. Ya şehid olur cennete sokar. Ya da gazi olur, hem ecir hem ganimet almış olarak döner.

Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri İstanbul'a geldi, orada vefat etti. Savaşa girmedi.Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri İstanbul'a geldi, orada vefat etti. Savaşa girmedi. Savaşta ok, kılıç yarası alarak ölmedi. Rahatsızlandı. İhtiyardı. Mübarek, Allah şefaatine erdirsin. Savaşta ok, kılıç yarası alarak ölmedi. Rahatsızlandı. İhtiyardı. Mübarek, Allah şefaatine erdirsin.

Oraya kadar gelmek de kolay değil. Yolculuk var.Oraya kadar gelmek de kolay değil. Yolculuk var. Biz uçakların içinde meşrubat içerek, yemek yiyerek;Biz uçakların içinde meşrubat içerek, yemek yiyerek; etli, sütlü, tatlı her şeyi yiyerek, oturarak yatarak, üstümüzü örtüleri örterek geliyoruz.etli, sütlü, tatlı her şeyi yiyerek, oturarak yatarak, üstümüzü örtüleri örterek geliyoruz. Ondan sonra geldikten sonra bir hafta hasta yatıyoruz. Ondan sonra geldikten sonra bir hafta hasta yatıyoruz.

"Amma nane molla ha! Amma nazlı nazenin!.." Ah mübarek vah. Anasının kuzusu süt kuzusu."Amma nane molla ha! Amma nazlı nazenin!.."

Ah mübarek vah.

Anasının kuzusu süt kuzusu.
Dayanamıyoruz hasta oluyoruz. Onlar at üstünde gidiyorlar. Hem de aylarca sürüyor.Dayanamıyoruz hasta oluyoruz. Onlar at üstünde gidiyorlar. Hem de aylarca sürüyor. Ben şu koltukta otururken oturma yerlerim acımaya başlıyor. Atla giderken ne olur? Yara olur.Ben şu koltukta otururken oturma yerlerim acımaya başlıyor. Atla giderken ne olur? Yara olur. Erbabı bilir bu işi. Dıgıdık dıgıdık, hopuduk hopuduk, yara olur. Yaraları acır. Ayakları acır. Nasırlaşır. Erbabı bilir bu işi. Dıgıdık dıgıdık, hopuduk hopuduk, yara olur. Yaraları acır. Ayakları acır. Nasırlaşır. Düşerler kalkarlar, inerler binerler… Aylarca sefere giderler. Düşmanla karşılaşırlar.Düşerler kalkarlar, inerler binerler… Aylarca sefere giderler. Düşmanla karşılaşırlar. İstediği gibi evindeki gibi yiyecek yok. "Hanım, bugün canım şu yemeği istedi, hadi yapıver." İstediği gibi evindeki gibi yiyecek yok.

"Hanım, bugün canım şu yemeği istedi, hadi yapıver."

"Olur efendi, hay hay. Misafir de çağır, camidekileri çağır. Gelsinler…" Ziyafet! "Olur efendi, hay hay. Misafir de çağır, camidekileri çağır. Gelsinler…" Ziyafet!

Evde rahat çok. Kilerde, mutfakta yemek dolu. Buzdolabının bir tanesi yetmiyor bir de derin dondurucu oluyor.Evde rahat çok. Kilerde, mutfakta yemek dolu. Buzdolabının bir tanesi yetmiyor bir de derin dondurucu oluyor. Bir de arka tarafta oluyor. Ha babam ye babam. Orada öyle değil. Mahrumiyet, vefat ediverir.Bir de arka tarafta oluyor. Ha babam ye babam. Orada öyle değil. Mahrumiyet, vefat ediverir. Kolay değil. Ateşlenir, üşür, terler. Sabahleyin kalkacaksın, namaz kılacaksın. Ayazı var.Kolay değil. Ateşlenir, üşür, terler. Sabahleyin kalkacaksın, namaz kılacaksın. Ayazı var. Geceleyin soğuğu var. Abdest bozacaksın, abdest alacaksın… Geceleyin soğuğu var. Abdest bozacaksın, abdest alacaksın…

es-Seferu kıt'atun min sakar. "Sefer, sakardan bir parçadır." Sakar ne demek? es-Seferu kıt'atun min sakar. "Sefer, sakardan bir parçadır."

Sakar ne demek?

"Cehennem, ateş" demek. "Sefer ateşten gömlektir. Ateşten bir parçadır." Kolay değildir."Cehennem, ateş" demek. "Sefer ateşten gömlektir. Ateşten bir parçadır." Kolay değildir. Yirmibirinci yüzyılda biz çok rahatız elhamdülillah. Arabalarımızla uçaklarla çok rahatız.Yirmibirinci yüzyılda biz çok rahatız elhamdülillah. Arabalarımızla uçaklarla çok rahatız. Eskiden öyle değildi. Ya yolda herhangi bir şekilde, herhangi bir yerde ölür. Eskiden öyle değildi.

Ya yolda herhangi bir şekilde, herhangi bir yerde ölür.
Cennete sokar Allah! Cennete sokar Allah! Ya da malla, ganimetle, şanla şerefle, izzetle itibarla sevapları kazanmış olarakYa da malla, ganimetle, şanla şerefle, izzetle itibarla sevapları kazanmış olarak çoluk çocuğunun yanına döner. "Hoş geldin! Mübarek olsun gazan! Maşallah maşallah!.." çoluk çocuğunun yanına döner.

"Hoş geldin! Mübarek olsun gazan! Maşallah maşallah!.."

Artık o da sevincinden, "Elhamdülillah! Dostlarıma kavuştum." diye gelir. Artık o da sevincinden, "Elhamdülillah! Dostlarıma kavuştum." diye gelir.

Allahu Teâlâ hazretleri bizleri sevdiği amelleri işlemeye muvaffak eylesin. Sevdiği kul eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizleri sevdiği amelleri işlemeye muvaffak eylesin. Sevdiği kul eylesin. Hem dünyada hem âhirette ecirlere sevaplara nâil eylesin. Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin. Hem dünyada hem âhirette ecirlere sevaplara nâil eylesin. Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin.

el-Fâtiha! el-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2