Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Ramazan Ayında Niyetin Önemi ve İnfak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Ramazan 1421 / 27.11.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Yapılan Bir İyiliğin Mükâfâtı Bire Ondur, Orucun Sevabı Ne Kadar?, Kim Haccı Veya Umreyi Yaptığı Senede Ölürse, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Ramazan Ayında Niyetin Önemi ve İnfak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Ramazan 1421 / 27.11.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Yapılan Bir İyiliğin Mükâfâtı Bire Ondur, Orucun Sevabı Ne Kadar?, Kim Haccı Veya Umreyi Yaptığı Senede Ölürse, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîren, tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlinel-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîren, tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn.ve fî külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedini'l-Mustafâ Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ. ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ.

Emma ba'd. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Emma ba'd.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Ramazan-ı şerîfle ilgili hadîs-i şerîflerden birisi, Ramazan-ı şerîfle ilgili hadîs-i şerîflerden birisi, Abdullah İbn Mesud radıyallahu anh tarafından rivayet olunmuş. Abdullah İbn Mesud radıyallahu anh tarafından rivayet olunmuş.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Câeküm şehrü ramadânü'l-mübârekü. Fe-kaddimû fîhi'n-niyyete ve vessiû fîhi'n-nefaka. Câeküm şehrü ramadânü'l-mübârekü. Fe-kaddimû fîhi'n-niyyete ve vessiû fîhi'n-nefaka.

Câeküm. "Size geldi." Şehrü ramadânü'l-mübârek. "Mübarek Ramazan ayı" size geldi. Câeküm. "Size geldi." Şehrü ramadânü'l-mübârek. "Mübarek Ramazan ayı" size geldi.

Zaman geçti, aylar değişti. Nihayet Ramazan ayı geldi. Zaman geçti, aylar değişti. Nihayet Ramazan ayı geldi.

Ramazan ayı hangi mevsimde olur, ne zaman gelir? Ramazan ayı hangi mevsimde olur, ne zaman gelir?

Bu Arap ayları mevsimlere bağlı değil, bağımsızdır. Çünkü bunlar dolaşır, döner.Bu Arap ayları mevsimlere bağlı değil, bağımsızdır. Çünkü bunlar dolaşır, döner. Bazen yaza gelir bazen kışa gelir. Burada uzun zaman yaşayanlar bilirler ki iftar etmişlerdir. Bazen yaza gelir bazen kışa gelir. Burada uzun zaman yaşayanlar bilirler ki iftar etmişlerdir. Hemen akşam namazını kılmışlardır. Arkasından hemen yatsı vakti gelmiştir, hemen teravihi kılmıştır.Hemen akşam namazını kılmışlardır. Arkasından hemen yatsı vakti gelmiştir, hemen teravihi kılmıştır. Arkasından hemen sahur yapmıştır. Niyet edip oruca başlamıştır. Arkasından hemen sahur yapmıştır. Niyet edip oruca başlamıştır. Çok kısa bir gece, çok uzun bir gündüz. Çok kısa bir gece, çok uzun bir gündüz.

Şimdi de döndü dolaştı, adım adım bir yılda on bir gün yer değiştiriyor.Şimdi de döndü dolaştı, adım adım bir yılda on bir gün yer değiştiriyor. Bir yılda on bir gün değişiyor. Bir yılda on bir gün, yazdan kışa doğru geliyor. Bir yılda on bir gün değişiyor. Bir yılda on bir gün, yazdan kışa doğru geliyor. İlkbahar, kış, kıştan sonra sonbahar ve yaza doğru dönüyor. İlkbahar, kış, kıştan sonra sonbahar ve yaza doğru dönüyor. Yazın günler uzunken namaz kılınıyordu. Yazın günler uzunken namaz kılınıyordu. On on beş yıl önce gelenler burada bugünleri yaşamışlardır.On on beş yıl önce gelenler burada bugünleri yaşamışlardır. "Bahara geldi; Haziran'a geldi, Mayıs'a geldi, Mart'a geldi, Şubat'a geldi." derken döndü dolaştı, "Bahara geldi; Haziran'a geldi, Mayıs'a geldi, Mart'a geldi, Şubat'a geldi." derken döndü dolaştı, senenin yarısını da geçti, şu anda Kasım ayındayız. senenin yarısını da geçti, şu anda Kasım ayındayız.

Şimdi de gündüzler kısacık. 11.50'de öğle oluyor. Şimdi de gündüzler kısacık. 11.50'de öğle oluyor. Bir civarında ikindi oluyor, üç civarında iftar oluyor. Gündüzler çok kısa oldu. Bir civarında ikindi oluyor, üç civarında iftar oluyor. Gündüzler çok kısa oldu.

Döner. Bayramlar da döner, Ramazanlar da döner, hac da döner. Döner. Bayramlar da döner, Ramazanlar da döner, hac da döner. Hac yaparsınız, bazen çok sıcak olur; çok sıcaklarda bayılanlar olur.Hac yaparsınız, bazen çok sıcak olur; çok sıcaklarda bayılanlar olur. Güneş çarpar, ölür. Arabistan'da hacı, hac vazifesini yaparken güneş çarpar,Güneş çarpar, ölür. Arabistan'da hacı, hac vazifesini yaparken güneş çarpar, güneşte fazla durur korunmaz; haydi güneş çarpar, ölür!güneşte fazla durur korunmaz; haydi güneş çarpar, ölür! Öldürücü bir rahatsızlıktır. Hastaneye götürdükleri zaman da buzların içine yatırıyorlarmış;Öldürücü bir rahatsızlıktır. Hastaneye götürdükleri zaman da buzların içine yatırıyorlarmış; o zaman ancak toparlayabiliyormuş.o zaman ancak toparlayabiliyormuş. Bir de ilaçlar veriyorlarmış; öyle toparlayabiliyormuş. Bir de ilaçlar veriyorlarmış; öyle toparlayabiliyormuş.

Bu Ramazan'ın gelişi böyle. Bir bakıma şöyle diyebiliriz: Bu Ramazan'ın gelişi böyle. Bir bakıma şöyle diyebiliriz:

Senenin bütün mevsimlerini şereflendiriyor. Hepsine uğruyor. Senenin bütün mevsimlerini şereflendiriyor. Hepsine uğruyor. Hepsinin gönlünü ediyor mübarek. Çünkü mübarek bir ay. Hepsinin gönlünü ediyor mübarek. Çünkü mübarek bir ay. "Kibar, güzel bir ay, hepsinin gönlünü alıyor." diyebilirsiniz. Mübarek ne demek? "Kibar, güzel bir ay, hepsinin gönlünü alıyor." diyebilirsiniz.

Mübarek ne demek?

"Bereketli" demek. Her şeyde bir bolluk bereket olur. Maddî işlerde de olur."Bereketli" demek. Her şeyde bir bolluk bereket olur. Maddî işlerde de olur. Mesela sofrası bereketlenir, kazancı bereketlenir, ömrü bereketlenir.Mesela sofrası bereketlenir, kazancı bereketlenir, ömrü bereketlenir. Ondan sonra mânevî bakımdan da sevabı artar. Kat kat muazzam sevap alır. Ondan sonra mânevî bakımdan da sevabı artar. Kat kat muazzam sevap alır.

Çünkü Cenâb-ı Hak orucun sevabını hesaba girmeyecek şekilde sayısız olarak çok bol veriyor.Çünkü Cenâb-ı Hak orucun sevabını hesaba girmeyecek şekilde sayısız olarak çok bol veriyor. Her şeyin ölçüsü belli, rakamını söyleyebiliyorsunuz. el-Hasenetü bi aşri emsâlihâ.Her şeyin ölçüsü belli, rakamını söyleyebiliyorsunuz.

el-Hasenetü bi aşri emsâlihâ.
"Yapılan bir iyiliğin mükâfâtı bire ondur." On misli sevap alıyorsunuz. "Yapılan bir iyiliğin mükâfâtı bire ondur."

On misli sevap alıyorsunuz.
Ondan sonra Allah yolunda sarfiyat yapmak, infakta bulunmak, para harcamak… Ondan sonra Allah yolunda sarfiyat yapmak, infakta bulunmak, para harcamak…

Allah yolu ne demek? Cihada harcamak. Allah yolu ne demek? Allah yolu ne demek?

Cihada harcamak.

Allah yolu ne demek?

İlim yoluna harcamak; bu da Allah yoludur. Allah yolu başka neye denir? İlim yoluna harcamak; bu da Allah yoludur.

Allah yolu başka neye denir?

Hacca ve umreye para harcamak; bunlar da Allah yolunda. Hacca ve umreye para harcamak; bunlar da Allah yolunda.

Meselü'l'lezîne yünfikûne emvâlehüm fî sebîlillâh. "Mallarını Allah yolunda sarf edenlerin misali..." Meselü'l'lezîne yünfikûne emvâlehüm fî sebîlillâh. "Mallarını Allah yolunda sarf edenlerin misali..."

Neye benzer? Ke meseli habbetin. Neye benzer?

Ke meseli habbetin.
"Bir tohuma, taneye benzer ki." Enbetet seb'a senâbile."Bir tohuma, taneye benzer ki." Enbetet seb'a senâbile. "-Gömmüşler toprağa- yedi başak vermiş bir tohum." "-Gömmüşler toprağa- yedi başak vermiş bir tohum."

Buğday işi ile arpa işi ile uğraşanlar bilirler ki böyle bir şey olmaz. Buğday işi ile arpa işi ile uğraşanlar bilirler ki böyle bir şey olmaz. Bir tohumdan yedi başak çok zor olur. Veya hiç olmaz; ben bilmiyorum.Bir tohumdan yedi başak çok zor olur. Veya hiç olmaz; ben bilmiyorum. Bir tohumdan bir sap çıkar, bir sapta da bir başak olur, biliyorum. Bir tohumdan bir sap çıkar, bir sapta da bir başak olur, biliyorum. Belki çatalda çıkıp iki başak olabiliyor mu? Belki çatalda çıkıp iki başak olabiliyor mu? Yeni oyunlarla laboratuvarlarda inceleyip genlerle oynayıp yapıyorlar mı bilmiyorum.Yeni oyunlarla laboratuvarlarda inceleyip genlerle oynayıp yapıyorlar mı bilmiyorum. Yedi başak veriyor. Yedi başak veriyor.

Fi külli sünbületin mietü habbe. Her başakta da yüz tane" Fi külli sünbületin mietü habbe. Her başakta da yüz tane" ektiğin tohuma benzer yüz tane tohum var. ektiğin tohuma benzer yüz tane tohum var.

Ne eder? Yedi başak, yedi yüz. Allah yoluna para sarf edenlerin sevabı; Ne eder?

Yedi başak, yedi yüz.

Allah yoluna para sarf edenlerin sevabı;
bir tohum ekip de yedi yüz tane, bir tohum ekip de yedi yüz tohum almış gibi çok olur.bir tohum ekip de yedi yüz tane, bir tohum ekip de yedi yüz tohum almış gibi çok olur. Anlıyoruz ki Allah yolunda sarf edilen paranın mükâfâtı bire yedi yüzmüş. Güzel. Anlıyoruz ki Allah yolunda sarf edilen paranın mükâfâtı bire yedi yüzmüş. Güzel. Daha güzel. Allah daha çok mükâfât versin. Daha güzel. Allah daha çok mükâfât versin.

Zikrullahın mükâfâtı, bunun yüz katı daha fazla; bire yetmiş bin. Bir kere "Allah" diyorsun.Zikrullahın mükâfâtı, bunun yüz katı daha fazla; bire yetmiş bin. Bir kere "Allah" diyorsun. "Yetmiş bin defa Allah" demiş kadar sevap veriyor. Yetmiş bin kat sayısı. "Yetmiş bin defa Allah" demiş kadar sevap veriyor. Yetmiş bin kat sayısı. Bir kere lâ ilâhe illallah diyorsun. Yetmiş bin lâ ilâhe illallah demiş gibi sevap alıyorsun. Bir kere lâ ilâhe illallah diyorsun. Yetmiş bin lâ ilâhe illallah demiş gibi sevap alıyorsun.

Sonra mesela Medine'de namaz kılanın sevabını biliyoruz. Sonra mesela Medine'de namaz kılanın sevabını biliyoruz. Oraya duvarlara da yazılmış bir hadîs-i şerîf: Oraya duvarlara da yazılmış bir hadîs-i şerîf:

"Burada namaz kılanın, benim şu mescidimde namaz kılanın "Burada namaz kılanın, benim şu mescidimde namaz kılanın sevabı başka yerdeki namaza göre bin mislidir.sevabı başka yerdeki namaza göre bin mislidir. O kadar sevap kazanıyor." Salâtün fî mescidi hâzâ ke elfi salâtin fîmâ sivâhü. O kadar sevap kazanıyor."

Salâtün fî mescidi hâzâ ke elfi salâtin fîmâ sivâhü.
"Peygamber Efendimiz'in mescidinde kılınan bir namaz, bunun dışındaki mescidlerde kılınan namazın bin tanesi gibidir." "Peygamber Efendimiz'in mescidinde kılınan bir namaz, bunun dışındaki mescidlerde kılınan namazın bin tanesi gibidir."

O halde bir insan bir umreye gitse Peygamber Efendimiz'in Medine-i Münevveresi'nde O halde bir insan bir umreye gitse Peygamber Efendimiz'in Medine-i Münevveresi'nde Mescid-i Nebevî'sine uğrasa, bir namaz kılsa bütün masraflarının hepsi kâra dönmüş oluyor. Mescid-i Nebevî'sine uğrasa, bir namaz kılsa bütün masraflarının hepsi kâra dönmüş oluyor. Bir namaz bin misli. Beş vakit, beş bin namaz.Bir namaz bin misli. Beş vakit, beş bin namaz. Sekiz gün kalsa, kırk bin, dört yüz bin. Allahu Ekber! Sekiz gün kalsa, kırk bin, dört yüz bin.

Allahu Ekber!

Ama Kâbe'nin karşısında kılınan namaz daha fazla. Peygamber Efendimiz öyle bildiriyor. Ama Kâbe'nin karşısında kılınan namaz daha fazla. Peygamber Efendimiz öyle bildiriyor.

İlle'l-mescide. "Mescid-i Haram hariç" diyor. Çünkü onun sevabı bire yüz bindir. İlle'l-mescide. "Mescid-i Haram hariç" diyor. Çünkü onun sevabı bire yüz bindir. Bir namaz kılıyorsun, yüz bin kılmış gibi sevap.Bir namaz kılıyorsun, yüz bin kılmış gibi sevap. Orada bir umre yapıyorsun, bir namaz kılıyorsun. Yüz bin namaz gibi sevap alıyorsun.Orada bir umre yapıyorsun, bir namaz kılıyorsun. Yüz bin namaz gibi sevap alıyorsun. Yüz bini beşe böl. Yirmi bin. Yirmi bin gün. Yirmi bini de 365'e böl. Yüz bini beşe böl. Yirmi bin. Yirmi bin gün. Yirmi bini de 365'e böl. İnsan bir seferde yüz elli, iki yüz yıl beş vakit namaz kılmış gibi sevap kazanıyor.İnsan bir seferde yüz elli, iki yüz yıl beş vakit namaz kılmış gibi sevap kazanıyor. Gel de gitme şimdi, geride dur. Bağlasalar durmaz insan, kalkar hacca umreye gider. Gel de gitme şimdi, geride dur. Bağlasalar durmaz insan, kalkar hacca umreye gider.

Ama oruç... Orucun sevabı ne kadar? Ama oruç...

Orucun sevabı ne kadar?

Onun mükâfâtını kulun orucunu tutuşundaki güzelliğe göre çok fazla veriyor. Onun mükâfâtını kulun orucunu tutuşundaki güzelliğe göre çok fazla veriyor. Güzelliğe göre yalnız. Orucu şuurlu ve güzel tutmasına göre... Güzelliğe göre yalnız. Orucu şuurlu ve güzel tutmasına göre...

Güzel oruç nasıl olur, çirkin oruç nasıl olur? Güzel oruç nasıl olur, çirkin oruç nasıl olur?

Güzel oruç; ahlâkla, âdapla, takvâ ile tutulan oruçtur. Güzel oruç; ahlâkla, âdapla, takvâ ile tutulan oruçtur.

Çirkin oruç nasıldır? Hem oruç tutuyor hem küfrediyor. Çirkin oruç nasıldır?

Hem oruç tutuyor hem küfrediyor.
Hem oruç tutuyor hem harama bakıyor. Hem oruç tutuyor hem kötü sözler dinliyor.Hem oruç tutuyor hem harama bakıyor. Hem oruç tutuyor hem kötü sözler dinliyor. Hem oruç tutuyor hem sağa sola saldırıyor, kırıyor geçiriyor. Hem oruç tutuyor hem sağa sola saldırıyor, kırıyor geçiriyor. Hem oruç tutuyor hem de kumarhaneye gidiyor.Hem oruç tutuyor hem de kumarhaneye gidiyor. Bu çirkin oruç; orucu tam ve güzel tutmamış oluyor. Orucu güzel tuttu mu ona göre mükâfâtı var.Bu çirkin oruç; orucu tam ve güzel tutmamış oluyor. Orucu güzel tuttu mu ona göre mükâfâtı var. Evet, bu ay onun için bereketlidir. Câeküm şehrü Ramazânü mübârek. Evet, bu ay onun için bereketlidir.

Câeküm şehrü Ramazânü mübârek.

Fe kaddimû fîhi'n-niyyete. "Burada niyetinizi önden yapınız. Fe kaddimû fîhi'n-niyyete. "Burada niyetinizi önden yapınız. Evvelden yapınız, önden sununuz." buyuruyor. Evvelden yapınız, önden sununuz." buyuruyor.

Niyeti önden sunmanın şekli nasıldır? Peygamber Efendimiz öyle buyuruyor: Niyeti önden sunmanın şekli nasıldır?

Peygamber Efendimiz öyle buyuruyor:

"Niyeti önceden sununuz, takdim ediniz." Bu ne demek? "Niyeti önceden sununuz, takdim ediniz."

Bu ne demek?

"Bir kere ben şu Ramazan'ı Allah'ın izni ile güzel bir Ramazan olarak tutacağım. "Bir kere ben şu Ramazan'ı Allah'ın izni ile güzel bir Ramazan olarak tutacağım. Tam Resûlullah Efendimiz'in tarif ettiği gibi. İnşaallah son on günde de itikâfa gireceğim. Tam Resûlullah Efendimiz'in tarif ettiği gibi. İnşaallah son on günde de itikâfa gireceğim. İnşallah bu Ramazan'da zekâtımı da vereceğim." İnşallah bu Ramazan'da zekâtımı da vereceğim."

Çünkü Ramazan'da verildiği zaman mükâfâtı başka aylarda verildiğinin yetmiş kat fazlası oluyor. Çünkü Ramazan'da verildiği zaman mükâfâtı başka aylarda verildiğinin yetmiş kat fazlası oluyor. Yapacağı şeyleri önceden tasarlayıp iyi niyetle dolu olarak aya girmek... Yapacağı şeyleri önceden tasarlayıp iyi niyetle dolu olarak aya girmek...

"Kur'an'ı hatmedeceğim, ezberleyeceğim, ezberimi artıracağım." "Kur'an'ı hatmedeceğim, ezberleyeceğim, ezberimi artıracağım."

Bütün güzel ibadetlerle ilgili tasarılarını, niyetlerini önceden tespit etmek. Bütün güzel ibadetlerle ilgili tasarılarını, niyetlerini önceden tespit etmek.

Başka? Oruç tutacağı zaman önceden; Başka?

Oruç tutacağı zaman önceden;
"Yâ Rabbi! Ben yarın oruç tutacağım." diye niyet etmek... "Yâ Rabbi! Ben yarın oruç tutacağım." diye niyet etmek...

Sahura kalktı; "'Ben yarın Ramazan'ı tutmaya niyet ettim.' diye Sahura kalktı; "'Ben yarın Ramazan'ı tutmaya niyet ettim.' diye önceden niyet etmeyeyim de dur bakalım. önceden niyet etmeyeyim de dur bakalım. Uygun düşerse rüzgâr müsait yerden eserse, yelkenlerim dolarsa, yarın oruç tutarım.Uygun düşerse rüzgâr müsait yerden eserse, yelkenlerim dolarsa, yarın oruç tutarım. Olmazsa belki de tutmam. Bakarsın canım sigara isteyiverir, elim ayağım titremeye başlar!" Olmazsa belki de tutmam. Bakarsın canım sigara isteyiverir, elim ayağım titremeye başlar!"

Sigara da çok sevgili, çok muhterem, çok kıymetli; onun hatırı kırılmaz! Sigara da çok sevgili, çok muhterem, çok kıymetli; onun hatırı kırılmaz! Ama İslâm'ın kaşı gözü, başı yarılır. Hiç ona aldıran yok. Bakalım, belli değil. Ama İslâm'ın kaşı gözü, başı yarılır. Hiç ona aldıran yok. Bakalım, belli değil.

Yarın oruç tutacak mısın? "Dur bakalım. Hele bir sabaha çıkalım!" Öyle şey olmaz. Yarın oruç tutacak mısın?

"Dur bakalım. Hele bir sabaha çıkalım!"

Öyle şey olmaz.
Önceden niyetini güzelce yapacak gibi anlaşılabilir. Niyetlerimizi önceden sağlam yapacağız. Önceden niyetini güzelce yapacak gibi anlaşılabilir. Niyetlerimizi önceden sağlam yapacağız. Bol bol, güzel şeylerin niyetlerini yapalım. Bol bol, güzel şeylerin niyetlerini yapalım.

Bu da tamam, anladık, inşaallah yapacağız. Niyet ettik. Sonra? Bu da tamam, anladık, inşaallah yapacağız. Niyet ettik.

Sonra?

Ve vessiû fîhi'n-nafakate. "Bu ayda çoluk çocuğunuza geniş nafaka verin." Ve vessiû fîhi'n-nafakate. "Bu ayda çoluk çocuğunuza geniş nafaka verin."

Evinize bol yiyecek getirin, çoluk çocuğunuzun önüne bol yiyecek koyun.Evinize bol yiyecek getirin, çoluk çocuğunuzun önüne bol yiyecek koyun. Evde genişlik olsun. Vessi'û. "Genişletin." demek. Nafakayı genişletin.Evde genişlik olsun.

Vessi'û. "Genişletin." demek.

Nafakayı genişletin.
Evinizin, çoluk çocuğunuzun nafakasını, yiyeceğini içeceğini bu ayda bol yapacaksınız. Evinizin, çoluk çocuğunuzun nafakasını, yiyeceğini içeceğini bu ayda bol yapacaksınız. Çarşıya uğrayacaksınız, fileleri dolduracaksınız. File sonradan çıkma. Çarşıya uğrayacaksınız, fileleri dolduracaksınız. File sonradan çıkma. Bizim dedelerimiz file kullanmazlardı. File incecik bir şey ama file bizim örfümüz âdetimiz değil. Bizim dedelerimiz file kullanmazlardı. File incecik bir şey ama file bizim örfümüz âdetimiz değil.

Bizim örfümüz âdetimiz, -yaşlı olanlarımız iyi bilir, yaşlı yok ya burada hepsi Bizim örfümüz âdetimiz, -yaşlı olanlarımız iyi bilir, yaşlı yok ya burada hepsi genç- bizde zembil vardı, torba vardı. genç- bizde zembil vardı, torba vardı. Bezden torba dikerlerdi. Çarşıya gidildiği zaman torbanın içine konulurdu. Neden. Bezden torba dikerlerdi. Çarşıya gidildiği zaman torbanın içine konulurdu.

Neden.

"İçindeki görünmesin." diye. "İçindeki görünmesin." diye. "Birisi görür de canı çekerse günah olur." diye saklı olurdu, kapalı olurdu. "Birisi görür de canı çekerse günah olur." diye saklı olurdu, kapalı olurdu. Filede her şey ortada: Adam patlıcan almış, ay havuçlara bak!Filede her şey ortada:

Adam patlıcan almış, ay havuçlara bak!
Meyveler pırıl pırıl, aman salata içim bayıldı; görenin ağzının suyu akıyor. Meyveler pırıl pırıl, aman salata içim bayıldı; görenin ağzının suyu akıyor.

Olmaz! Öyle göstere göstere taşımak yok İslâm'da. Olmaz! Öyle göstere göstere taşımak yok İslâm'da. Gösterdin mi vereceksin ya da göstermeyeceksin!Gösterdin mi vereceksin ya da göstermeyeceksin! Can çektirmek, istetmek, iştah kabartmak; İslâm'da böyle şeyler yoktur. Can çektirmek, istetmek, iştah kabartmak; İslâm'da böyle şeyler yoktur.

Onun için eskiden "zembil" diye bir şey vardı. Onun için eskiden "zembil" diye bir şey vardı. "Zembil" demek, "dıştan görünmeyen bir torba" ki içine yiyecek içecek konulur. "Zembil" demek, "dıştan görünmeyen bir torba" ki içine yiyecek içecek konulur.

Zembilli Ali Cemali Hoca varmış, Osmanlılarda şeyhülislammış. Zembilli Ali Cemali Hoca varmış, Osmanlılarda şeyhülislammış.

Onun zembilliği nereden geliyor. Torbaları. Evinin camından aşağıya torbayı sarkıtırmış. Onun zembilliği nereden geliyor. Torbaları. Evinin camından aşağıya torbayı sarkıtırmış.

"Sorusu olan kâğıda yazsın, buraya koysun." dermiş. "Sorusu olan kâğıda yazsın, buraya koysun." dermiş.

Gelen de sarkık torbaya; "Hocam, efendim, şeyh efendi, şeyhülislam efendi, Gelen de sarkık torbaya; "Hocam, efendim, şeyh efendi, şeyhülislam efendi, müftü efendi, şöyle bir müşkülüm var, bunun cevabı nedir?" diye, sorusunu sorarmış. müftü efendi, şöyle bir müşkülüm var, bunun cevabı nedir?" diye, sorusunu sorarmış.

O da gece mum ışığında çalışırmış; bu soruların hepsinin cevaplarını kitaplardan bulur, O da gece mum ışığında çalışırmış; bu soruların hepsinin cevaplarını kitaplardan bulur, bir kâğıda yazıp koyar, aşağıya sarkıtırmış. bir kâğıda yazıp koyar, aşağıya sarkıtırmış. Ertesi günü zembilden cevabını alırlarmış. Çeker alırmış. Ertesi günü zembilden cevabını alırlarmış. Çeker alırmış.

Onun için "Zembilli Ali Cemali Efendi" diye bir alim, şeyhülislam da var.Onun için "Zembilli Ali Cemali Efendi" diye bir alim, şeyhülislam da var. "Zembil" demek, "torba" demek. Bezden veya deriden olabilir; torba. "Zembil" demek, "torba" demek. Bezden veya deriden olabilir; torba.

Bizde başka ne vardı? Heybe vardı. Heybe atın üstüne de konulur, omuza da konulur. Bizde başka ne vardı?

Heybe vardı. Heybe atın üstüne de konulur, omuza da konulur.
Atın üstüne koyarsan bir kısmı o tarafta kalır, bir kısmı bu tarafta kalır; dengeli bir şekilde.Atın üstüne koyarsan bir kısmı o tarafta kalır, bir kısmı bu tarafta kalır; dengeli bir şekilde. Adam da atın üstüne biner, pazardan aldığı şeyler heybede olur.Adam da atın üstüne biner, pazardan aldığı şeyler heybede olur. Ya da fukaranın garibanın atı yoksa heybeyi sırtına alır. Ya da fukaranın garibanın atı yoksa heybeyi sırtına alır. Bir torbası öne gelir, bir torbası arkaya gelir, öyle giderdi. Bir torbası öne gelir, bir torbası arkaya gelir, öyle giderdi.

Omzundan kayıyorsa heybenin orta kısmı yarıktır, başından geçirir. Omzundan kayıyorsa heybenin orta kısmı yarıktır, başından geçirir. Hiçbir yere de sallanmaz, kayıp gitmez.Hiçbir yere de sallanmaz, kayıp gitmez. Böylece önü arkası torbalı, dolu, yürür gider; eli, ayağı serbest olur, böyle taşınırdı. Böylece önü arkası torbalı, dolu, yürür gider; eli, ayağı serbest olur, böyle taşınırdı.

Taşımak için güzel şeylerden birisi de sepettir. Sepet hafiftir, hava da alır. Kapaklıdır; Taşımak için güzel şeylerden birisi de sepettir. Sepet hafiftir, hava da alır. Kapaklıdır; kapağını çevirdiğin zaman açılır. kapağını çevirdiğin zaman açılır. Kapaklı sepetler iyi olur. "Sepet yok hocam." Kapaklı sepetler iyi olur.

"Sepet yok hocam."

Etrafı küfe ama o zaman üstüne yaprak gibi bir şeyler örterlerdi. Etrafı küfe ama o zaman üstüne yaprak gibi bir şeyler örterlerdi. "İçindeki görünmesin." diye örtü örterlerdi. Âdap böyle idi."İçindeki görünmesin." diye örtü örterlerdi. Âdap böyle idi. Gördüğü zaman da görene verirlerdi.Gördüğü zaman da görene verirlerdi. Birisi gördü mü; "Gel bakalım, buyur, şunun bir tadına bak." diye Birisi gördü mü; "Gel bakalım, buyur, şunun bir tadına bak." diye almış olduğu şey ne ise -bir salkım üzümse- verirlerdi. almış olduğu şey ne ise -bir salkım üzümse- verirlerdi.

Diğer hadîs-i şerîf. Diğer hadîs-i şerîf. Bu çok büyük bir müjde. Bu çok büyük bir müjde.

Bu hadîs-i şerîf, Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden. Bu hadîs-i şerîf, Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden. Müsnedü'l-firdevs isimli eserinde Deylemî rivayet etmiş. Müsnedü'l-firdevs isimli eserinde Deylemî rivayet etmiş.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir rivayete göre diyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir rivayete göre diyor ki;

Men hacce va'temere fe-mâte min senetihî dehale'l-cenneh. Men hacce va'temere fe-mâte min senetihî dehale'l-cenneh. Ve men sâme ramazâne sümme mâte dehale'l-cenneh. Ve men sâme ramazâne sümme mâte dehale'l-cenneh. Ve men ğazâ fe-mâte min senetihî dehale'l-cenneh. Ve men ğazâ fe-mâte min senetihî dehale'l-cenneh.

Müjde ne? Müjde şu: Kim bir hac veya umre yaparsa... Müjde ne?

Müjde şu: Kim bir hac veya umre yaparsa...
Gitti o sene hac yaptı veyahut hac değil de umre yaptı, umreye gitti. Gitti o sene hac yaptı veyahut hac değil de umre yaptı, umreye gitti.

Fe-mâte min senetihî. "O haccı veya umreyi yaptığı senede ölürse..." Fe-mâte min senetihî. "O haccı veya umreyi yaptığı senede ölürse..."

Men hacce va'temera. "Kim hac ve umreyi beraber yaparsa hac ve umre yaparsa" mânasına da gelebilir.Men hacce va'temera. "Kim hac ve umreyi beraber yaparsa hac ve umre yaparsa" mânasına da gelebilir. "Ayrı ayrı" da mânası mümkün, "ikisini birlikte yapmış olmak" mânası da mümkün. "Ayrı ayrı" da mânası mümkün, "ikisini birlikte yapmış olmak" mânası da mümkün.

"O sene ölürse..." Dehale'l-cenneh. "Cennete girer." Neden? "O sene ölürse..."

Dehale'l-cenneh. "Cennete girer."

Neden?

Çünkü hac, bütün eski günahları siler. Onun için cennete girer. Çünkü hac, bütün eski günahları siler. Onun için cennete girer. Hac ve umre konumuz değil. Hacca giden kardeşlere, gidecek kardeşlere müjde olabilir. Hac ve umre konumuz değil. Hacca giden kardeşlere, gidecek kardeşlere müjde olabilir.

Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'in ikinci cümlesi: Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'in ikinci cümlesi:

Men sâme ramazâne sümme mâte dehale'l cenneh. "Kim Ramazan orucunu tutarsa" Men sâme ramazâne sümme mâte dehale'l cenneh. "Kim Ramazan orucunu tutarsa"

Tabi yine "güzel tutarsa" demek. Güzel tutmak esas; güzel tutmazsa Allah kabul etmeyebilir. Tabi yine "güzel tutarsa" demek. Güzel tutmak esas; güzel tutmazsa Allah kabul etmeyebilir.

"Kim Ramazan orucunu tutarsa..." Sümme mâte. "Sonra ölürse..." "Kim Ramazan orucunu tutarsa..."

Sümme mâte. "Sonra ölürse..."

Ramazan orucunu tuttu, öldü. Herkes ölecek. Ramazan orucunu tuttu, öldü. Herkes ölecek.

"Biz daha ölmeyiz de, bizim daha çok seneler var da!" "Biz daha ölmeyiz de, bizim daha çok seneler var da!"

Bilmiyoruz ama herkes öyle düşünüyor. Kimin nerede nasıl öleceği belli olmaz. Bilmiyoruz ama herkes öyle düşünüyor. Kimin nerede nasıl öleceği belli olmaz. Çünkü trafik canavarı var; götürüverir insanı. Her yerde dolaşıyor. Çünkü trafik canavarı var; götürüverir insanı. Her yerde dolaşıyor.

Sen trafik canavarını gördün mü? Ben gördüm, çok gördüm; kocaman dişleri var, kocaman ağzı var.Sen trafik canavarını gördün mü?

Ben gördüm, çok gördüm; kocaman dişleri var, kocaman ağzı var.
Kamyonları bile içine alıyor. Yutuverir; gider insan. Kamyonları bile içine alıyor. Yutuverir; gider insan. Genç de gider, yaşlı da gider, bir aile toptan da gider, Allah korusun!Genç de gider, yaşlı da gider, bir aile toptan da gider, Allah korusun! Çoluk, çocuğuyla da gidebilir. Genç de ölebilir yaşlı da ölebilir. Çoluk, çocuğuyla da gidebilir. Genç de ölebilir yaşlı da ölebilir.

Ama biz diyoruz ki; "Yâ Rabbi! Bize hayırlı uzun ömür ver. Ama biz diyoruz ki;

"Yâ Rabbi! Bize hayırlı uzun ömür ver.
Sağlıkla, âfiyetle, mutlu, güzel hayırlı ömür ver." Sağlıkla, âfiyetle, mutlu, güzel hayırlı ömür ver."

Neden? Çok sevap işleyelim, çok ibadet yapalım. Ümmet-i Muhammed'e çok faydalı olalım. Neden?

Çok sevap işleyelim, çok ibadet yapalım. Ümmet-i Muhammed'e çok faydalı olalım.
Rızanı kazanalım. Onun için çok yaşamak istiyoruz. Müslüman çok yaşamayı isteyecek. Rızanı kazanalım. Onun için çok yaşamak istiyoruz. Müslüman çok yaşamayı isteyecek.

Neden? Müslüman hayırlı insandır, etrafına çok fayda sağlar. Ölecekse ötekiler ölsün.Neden?

Müslüman hayırlı insandır, etrafına çok fayda sağlar. Ölecekse ötekiler ölsün.
Çünkü muzur. Yaşadıkça muzurluk yapıyor; adam öldürüyor, adam dövüyor, Çünkü muzur. Yaşadıkça muzurluk yapıyor; adam öldürüyor, adam dövüyor, hırsızlık yapıyor, arsızlık, yapıyor, ortalığı karıştırıyor.hırsızlık yapıyor, arsızlık, yapıyor, ortalığı karıştırıyor. Anarşi, terör, tedhiş. Tedhişterör aynı; terörü sileceğiz. Anarşi, terör, tedhiş. Tedhişterör aynı; terörü sileceğiz.

Tedhiş, "dehşet vermek" demek. Anarşi de "kargaşa" demek, Türkçesi var.Tedhiş, "dehşet vermek" demek. Anarşi de "kargaşa" demek, Türkçesi var. Anarşi aslında "idaresizlik" demek. "İdare edememek, idarenin zayıf olması,Anarşi aslında "idaresizlik" demek. "İdare edememek, idarenin zayıf olması, devletin milleti idare edememesi, hükümetin acizliği ve idaresizliği" demek.devletin milleti idare edememesi, hükümetin acizliği ve idaresizliği" demek. Şu veya bu sebep neyse... "Ramazan'ı tutmuş da ölen bir insan cennete girer." Şu veya bu sebep neyse...

"Ramazan'ı tutmuş da ölen bir insan cennete girer."

Dehale'l-cenneh. "Cennete girdi." demektir. Neden? Dehale'l-cenneh. "Cennete girdi." demektir.

Neden?

Ramazan günahları siliyor da ondan. Allah büyük sevaplar veriyor da ondan. Ramazan günahları siliyor da ondan. Allah büyük sevaplar veriyor da ondan. Çok önemli. Bunu elde etmeye çalışalım. Ramazan'ı güzel tutalım. Çok önemli. Bunu elde etmeye çalışalım. Ramazan'ı güzel tutalım.

Ve men ğazâ ve mâte min senetihî dehale'l-cenneh. "Kim gazaya giderse..."Ve men ğazâ ve mâte min senetihî dehale'l-cenneh. "Kim gazaya giderse..." "Kazaya" değil. Hu ğ harfi, k harfi Arapçada farklı farklı harfler. "Kazaya" değil. Hu ğ harfi, k harfi Arapçada farklı farklı harfler.

"Kim gazaya giderse…" Gazâ ne demek? "Cihad" demek. Gaza yapana ne derler? "Kim gazaya giderse…"

Gazâ ne demek?

"Cihad" demek.

Gaza yapana ne derler?

"Gazi" derler. "Kim gazi olmaya giderse, savaşa giderse..." "Gazi" derler.

"Kim gazi olmaya giderse, savaşa giderse..."

Kaza ne demek? Mâlum araba arabaya çarpmış; o ayrı. Kaza ne demek?

Mâlum araba arabaya çarpmış; o ayrı.

K ile ayrı, g ile ayrı. Mâna değişiyor. Türkçede de böyle kelimeler var. K ile ayrı, g ile ayrı. Mâna değişiyor. Türkçede de böyle kelimeler var. Hatta bir noktadan bile mâna değişir: Hatta bir noktadan bile mâna değişir:

K- i –l, i ile yazarsan bir harfi kil, "kaygan toprak" demek. K- i –l, i ile yazarsan bir harfi kil, "kaygan toprak" demek. İ'nin noktasını koymazsan, "kıl." İ'nin noktasını koymazsan, "kıl." Mâna değişti. Bir noktadan bile iş değişir. Arapçada da değişir. Mâna değişti. Bir noktadan bile iş değişir. Arapçada da değişir.

Arapçada bir harften dolayı mâna tamamen aykırı, tepetaklak gidebilir. Arapçada bir harften dolayı mâna tamamen aykırı, tepetaklak gidebilir. Namaz kılarken insan âyeti yanlış harfle okusa namazı bozulabilir. Namaz kılarken insan âyeti yanlış harfle okusa namazı bozulabilir. Çünkü ters bir mâna çıkar. Çünkü ters bir mâna çıkar.

Allah her yaptığımız işi güzel yapmayı nasip etsin. el-Fâtiha... Allah her yaptığımız işi güzel yapmayı nasip etsin.

el-Fâtiha...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2