Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Rasûlüllah’ın Tesiri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Rebîü'l-Âhir 1403 / 30.01.1983
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ashabın Mânevî Halleri, Meleklerle Musafaha, Yağmuru Yıldızdan Bilmek, Az Gülüp Çok Ağlamak, Ölümden | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Rasûlüllah’ın Tesiri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Rebîü'l-Âhir 1403 / 30.01.1983
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ashabın Mânevî Halleri, Meleklerle Musafaha, Yağmuru Yıldızdan Bilmek, Az Gülüp Çok Ağlamak, Ölümden | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

es-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînes-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ve mentebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ve mentebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-kitâbi kitâbullâh Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-kitâbi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallâhu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallâhu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Lev enneküm tekünûne izâ haractüm min ındî küntüm alâ hâliküm Lev enneküm tekünûne izâ haractüm min ındî küntüm alâ hâliküm zâlike lezâretkümü'l-melâiketü fî büyûtiküm zâlike lezâretkümü'l-melâiketü fî büyûtiküm velev lem tüznibû lecâallâhü bi-halkin cedîdin key yüznibû fe yağfira lehüm. velev lem tüznibû lecâallâhü bi-halkin cedîdin key yüznibû fe yağfira lehüm.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kal. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kal.

Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim! Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin lütfu, keremi, selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin lütfu, keremi, selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Peygamberimiz, Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin mübarek sözlerinden,Peygamberimiz, Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin mübarek sözlerinden, hadislerinden bir nebze, bir demet, bir miktar okuyup izahını yapacağız. hadislerinden bir nebze, bir demet, bir miktar okuyup izahını yapacağız. Hocamız Gümüşhanevî Ahmed Ziyâüddin Efendi hazretlerinin Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından. Hocamız Gümüşhanevî Ahmed Ziyâüddin Efendi hazretlerinin Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından.

Hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önce Hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önce evvelâ boynumuzun borcu olan vazifemizi yapalım.evvelâ boynumuzun borcu olan vazifemizi yapalım. Peygamberimiz, Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin Peygamberimiz, Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruh-u pâki için; onun âl'inin, ashâbının, etbâının ruhları için; ruh-u pâki için; onun âl'inin, ashâbının, etbâının ruhları için; ve sâir enbiyâ ve mürselîn ve cümlesinin âl'inin, ashâbının, cümle evliyâullahve sâir enbiyâ ve mürselîn ve cümlesinin âl'inin, ashâbının, cümle evliyâullah ve mukarreb kulların ruhları için; sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin;ve mukarreb kulların ruhları için; sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin; ashâb-ı kiramdan rıdvanullâhi Teâlâ aleyhim ecmaîn Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadarashâb-ı kiramdan rıdvanullâhi Teâlâ aleyhim ecmaîn Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar güzeran eylemiş olan cümle sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ve hulefâsının ruhları için;güzeran eylemiş olan cümle sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ve hulefâsının ruhları için; okuduğumuz eseri telif eylemiş olan okuduğumuz eseri telif eylemiş olan Gümüşhaneli [Ahmed Ziyâüddin] Hocamız'ın ruhu için; içindeki bilgilerin Gümüşhaneli [Ahmed Ziyâüddin] Hocamız'ın ruhu için; içindeki bilgilerin ve hadislerin bize kadar gelmesinde emek sarf etmiş olan alimlerin, ve hadislerin bize kadar gelmesinde emek sarf etmiş olan alimlerin, râvilerin ruhları için; uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere râvilerin ruhları için; uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu meclise toplanmış olan siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş olan bütün yakınlarının, şu meclise toplanmış olan siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş olan bütün yakınlarının, sevdiklerinin ruhları için; biz hayatta olan müslümanların da sevdiklerinin ruhları için; biz hayatta olan müslümanların da Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına uygun ömür sürüp huzuruna sevdiği,Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına uygun ömür sürüp huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak çıkmamıza vesile olması için razı olduğu kullar olarak çıkmamıza vesile olması için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım. Bismillâhirrahmânirrahîm. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Peygamber Efendimiz'in ashabının mânevî hâllerine dair söylediği bir sözPeygamber Efendimiz'in ashabının mânevî hâllerine dair söylediği bir söz ve günah işlemekle ilgili bir hadîs-i şerîf. ve günah işlemekle ilgili bir hadîs-i şerîf.

Hadisin sebeb-i vürûdu şu ki Peygamber Efendimiz'in ashabıHadisin sebeb-i vürûdu şu ki Peygamber Efendimiz'in ashabı bir gün Peygamber Efendimiz'e demişler ki; bir gün Peygamber Efendimiz'e demişler ki;

Yâ Resûllallâh izâ raeynâke rakket kulûbünâ. Yâ Resûllallâh izâ raeynâke rakket kulûbünâ. "Seni görünce kalplerimiz rikkat kesbediyor." Ve künnâ min ehli'l-âhireti. "Seni görünce kalplerimiz rikkat kesbediyor." Ve künnâ min ehli'l-âhireti. "Ve âhireti düşünen âhiret ehli insanlar, mânevî hayat sahibi insanlar oluyoruz.""Ve âhireti düşünen âhiret ehli insanlar, mânevî hayat sahibi insanlar oluyoruz." Ve izâ fâretnâke âcebetne'd-dünyâ ve şememne'n-nisâe ve'l-evlâde.Ve izâ fâretnâke âcebetne'd-dünyâ ve şememne'n-nisâe ve'l-evlâde. "Senden ayrıldığımız zaman ise dünya bizi kendisine hayran bıraktırıyor, bağlıyor, kendisine çekiyor da "Senden ayrıldığımız zaman ise dünya bizi kendisine hayran bıraktırıyor, bağlıyor, kendisine çekiyor da hanımlarımızı, çocuklarımızı kokluyoruz." hanımlarımızı, çocuklarımızı kokluyoruz."

Onlarla meşgul oluyoruz, onlarla vaktimiz geçiyor, eski hâlimizi muhafaza edemiyoruz. Onlarla meşgul oluyoruz, onlarla vaktimiz geçiyor, eski hâlimizi muhafaza edemiyoruz. Resûlullah Efendimiz'e; "Senin yanındaki o güzel mânevî duygularımızı aynen muhafaza edemiyoruz." demişler. Resûlullah Efendimiz'e;

"Senin yanındaki o güzel mânevî duygularımızı aynen muhafaza edemiyoruz." demişler.
Hüzün ile üzüntü ile böyle bir durumlarını arz etmişler.Hüzün ile üzüntü ile böyle bir durumlarını arz etmişler. Peygamber Efendimiz onun üzerine bu hadîs-i şerîfi irad buyurmuş. Peygamber Efendimiz onun üzerine bu hadîs-i şerîfi irad buyurmuş. Efendimiz diyor ki; Lev enneküm tekünûne izâ haractüm min ındî küntüm alâ hâliküm zâlike Efendimiz diyor ki;

Lev enneküm tekünûne izâ haractüm min ındî küntüm alâ hâliküm zâlike
lezâretkümü'l-melâiketü fî büyûtiküm. lezâretkümü'l-melâiketü fî büyûtiküm. "Eğer siz benim yanımdan çıktığınız zaman şu hâl üzere olmaya devam edebilmiş olaydınız;"Eğer siz benim yanımdan çıktığınız zaman şu hâl üzere olmaya devam edebilmiş olaydınız; benim yanımdaki hâle devam etmeye muktedir olabilseydiniz, onu sürdürebilseydiniz,benim yanımdaki hâle devam etmeye muktedir olabilseydiniz, onu sürdürebilseydiniz, muhafaza etmeye muktedir olabilseydiniz evlerinizde sizi melekler ziyarete gelirdi."muhafaza etmeye muktedir olabilseydiniz evlerinizde sizi melekler ziyarete gelirdi." Velev lem tüznibû lecâallâhü bi-halkin cedîdin key yüznibû fe yağfire lehüm.Velev lem tüznibû lecâallâhü bi-halkin cedîdin key yüznibû fe yağfire lehüm. "Eğer siz günah işlemeseniz, 'Günah işlesinler de O da onların günahlarını affetsin.' diye"Eğer siz günah işlemeseniz, 'Günah işlesinler de O da onların günahlarını affetsin.' diye Allah yeni bir halk yaratırdı, yeni insanlar, başka insanlar yaratırdı." Allah yeni bir halk yaratırdı, yeni insanlar, başka insanlar yaratırdı."

Bu hadîs-i şerîfte insan birinci kısmı anlıyor. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; Bu hadîs-i şerîfte insan birinci kısmı anlıyor. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; Seyyidü'l-evvelîne ve'l-âhirîn, geçmişlerin geleceklerin efendisi!Seyyidü'l-evvelîne ve'l-âhirîn, geçmişlerin geleceklerin efendisi! Kâinat yüzü suyu hürmetine yaratılmış olan Zât-ı Celîl;Kâinat yüzü suyu hürmetine yaratılmış olan Zât-ı Celîl; çok kıymetli. Kıymetini bizim sözlerle tarif edebilmemiz mümkün değil, nur kaynağı, nur membaı.çok kıymetli. Kıymetini bizim sözlerle tarif edebilmemiz mümkün değil, nur kaynağı, nur membaı. İnsan yanına gitti mi değişir, manyetik sahasına girdiği zaman ne yapacağını şaşırır. İnsan yanına gitti mi değişir, manyetik sahasına girdiği zaman ne yapacağını şaşırır.

Hacca giden kardeşlerim dikkat etmiş midir bilmiyorum: Hacca giden kardeşlerim dikkat etmiş midir bilmiyorum:

İnsan tavaf ediyor, fırsat bulup da Kâbe'ye yaklaştığı zamanİnsan tavaf ediyor, fırsat bulup da Kâbe'ye yaklaştığı zaman sanki insana elektrikli bir yere girmiş gibi bir şey oluyor. sanki insana elektrikli bir yere girmiş gibi bir şey oluyor. Bir titreme, bir hâl geliyor, gözlerinden yaşlar boşalıyor.Bir titreme, bir hâl geliyor, gözlerinden yaşlar boşalıyor. Kalbi bir yumuşuyor, yaşlar dökülüyor. Sevgi, sevinç, mânevî duygu yaşları…Kalbi bir yumuşuyor, yaşlar dökülüyor. Sevgi, sevinç, mânevî duygu yaşları… Baktım, bende de oluyor. Benim kalbim biraz katıca,Baktım, bende de oluyor. Benim kalbim biraz katıca, kolay kolay ağlamam ama bende de oluyor.kolay kolay ağlamam ama bende de oluyor. Bir kere daha denedim -bu sefer tecrübe için- yine oldu.Bir kere daha denedim -bu sefer tecrübe için- yine oldu. Bir kere daha denedim yine oldu. Orada bir şey var, mübareklik var. Bir kere daha denedim yine oldu. Orada bir şey var, mübareklik var. Kâbetullah, Allahu Teâlâ hazretlerinin Beytullah'ı; bir tesiri var! Kâbetullah, Allahu Teâlâ hazretlerinin Beytullah'ı; bir tesiri var!

Resûlullah Efendimiz de öyle, insan yanına girdi mi durmak mümkün değil! Resûlullah Efendimiz de öyle, insan yanına girdi mi durmak mümkün değil! İnsan değişiyor, başka bir şey oluyor. Sonra; İnsan değişiyor, başka bir şey oluyor. Sonra;

Men reâhu bediheten hâbehû. "İnsan Resûlullah Efendimiz'i ansızın gördü mü [titrerdi]." Men reâhu bediheten hâbehû. "İnsan Resûlullah Efendimiz'i ansızın gördü mü [titrerdi]."

Hiç görmemiş bir kimse Resûlullah'ın huzuruna birden geliverdi, giriverdi mi, Hiç görmemiş bir kimse Resûlullah'ın huzuruna birden geliverdi, giriverdi mi, birden gördü mü onu titreme tutardı. Resûlullah'ın huzuruna girdiği zamanbirden gördü mü onu titreme tutardı. Resûlullah'ın huzuruna girdiği zaman çok kimsenin eli ayağı titremeye başlardı, heybeti tesiri altına alırdı. Ama; çok kimsenin eli ayağı titremeye başlardı, heybeti tesiri altına alırdı. Ama;

Ve men hâletehû ma'rifeten ehabbehû.Ve men hâletehû ma'rifeten ehabbehû. "Onunla sohbet ederek bir ahbaplık, aşinalık, meclislerine, devam oldu mu"Onunla sohbet ederek bir ahbaplık, aşinalık, meclislerine, devam oldu mu o heybet, titreme, korkma, ürperme yerini bir engin muhabbete terk ederdi, o heybet, titreme, korkma, ürperme yerini bir engin muhabbete terk ederdi, kişinin gönlüne sevgi dolardı." kişinin gönlüne sevgi dolardı."

Yekûlû nâituhû lem ere kablehû ve lâ ba'dehû mislehû. "Onu vasfedecek kimse şöyle vasfederdi: Yekûlû nâituhû lem ere kablehû ve lâ ba'dehû mislehû. "Onu vasfedecek kimse şöyle vasfederdi: 'Ondan önce de ondan sonra da onun gibisini görmedim!' derdi." 'Ondan önce de ondan sonra da onun gibisini görmedim!' derdi."

Başka ne desin, başka türlü anlatmak mümkün değil! Başka ne desin, başka türlü anlatmak mümkün değil!

"Ne ondan önce ne ondan sonra emsalini görmedim!" derdi. "Ne ondan önce ne ondan sonra emsalini görmedim!" derdi. Ashâb-ı kirâm, ona olan iclalinden Resûlullah'ın yüzüne bakamazlardı. Ashâb-ı kirâm, ona olan iclalinden Resûlullah'ın yüzüne bakamazlardı. Abdullah b. Amr b. Âs radıyallahu anh diyor ki; Abdullah b. Amr b. Âs radıyallahu anh diyor ki; "Resûlullah'a olan hürmetimden, saygımdan, o derin duygulardan doya doya yüzüne bakamazdım."Resûlullah'a olan hürmetimden, saygımdan, o derin duygulardan doya doya yüzüne bakamazdım. Bir kere şöyle doya doya yüzüne bakamadım!" Bir kere şöyle doya doya yüzüne bakamadım!"

Resûlullah Efendimiz'in yüzüne herkes bakamazdı. Resûlullah Efendimiz'in yüzüne herkes bakamazdı. Mescide girdiği zaman bütün insanlar başları önünde dururlardı.Mescide girdiği zaman bütün insanlar başları önünde dururlardı. Konuştuğu zaman başlarının üstüne kuş konmuş da kıpırdasalar kuş uçup kaçacakmış gibiKonuştuğu zaman başlarının üstüne kuş konmuş da kıpırdasalar kuş uçup kaçacakmış gibi Resûlullah Efendimiz'i dinlerlerdi. Resûlullah Efendimiz'i dinlerlerdi. Herkes hayran, herkes mest, ser-gerdan olmuş, hepsi öyle dururlardı. Herkes hayran, herkes mest, ser-gerdan olmuş, hepsi öyle dururlardı.

Ebû Bekir es-Sıddîk bakabilirdi, Ömer el-Faruk bakabilirdi rıdvanullâhi aleyhim ecmaîn;Ebû Bekir es-Sıddîk bakabilirdi, Ömer el-Faruk bakabilirdi rıdvanullâhi aleyhim ecmaîn; tebessüm ederlerdi, o da onlara tebessüm buyururdu. Öyle bir Zât-ı Celîl. tebessüm ederlerdi, o da onlara tebessüm buyururdu. Öyle bir Zât-ı Celîl.

İnsan yanına girdi mi -mümkün mü- dünya gözünden silinir, âhiret ehli olur, nurlara gark olur. İnsan yanına girdi mi -mümkün mü- dünya gözünden silinir, âhiret ehli olur, nurlara gark olur. Bu böyle, işte insan o hâli muhafaza edemez. Bu böyle, işte insan o hâli muhafaza edemez. Dışarı çıktığı zaman çoluk çocuk var; hanımla çarşıdan ne alacağız, pazardan ne alınacak, Dışarı çıktığı zaman çoluk çocuk var; hanımla çarşıdan ne alacağız, pazardan ne alınacak, evin ihtiyacı ne; oğlum ne istiyorsun… derken hani dünya meşguliyetleri insanı sarar,evin ihtiyacı ne; oğlum ne istiyorsun… derken hani dünya meşguliyetleri insanı sarar, o eski hâl devam etmez. o eski hâl devam etmez. Devam etse melekler gelir insanı ziyaret eder. İnsan öyle yüksek bir zât, Devam etse melekler gelir insanı ziyaret eder. İnsan öyle yüksek bir zât, öyle kıymetli bir kimse olur. öyle kıymetli bir kimse olur. Resûlullah Efendimiz; "Normal!" demiş oluyor, o hâli muhafaza etmeye kâdir olamazsınız! Resûlullah Efendimiz; "Normal!" demiş oluyor, o hâli muhafaza etmeye kâdir olamazsınız!

Hiç Resûlullah'ın huzuru, meclisi ile dışarısı bir olur mu, mümkün mü? Hiç Resûlullah'ın huzuru, meclisi ile dışarısı bir olur mu, mümkün mü?

Arkasından da teselli için buyuruyor ki; Arkasından da teselli için buyuruyor ki;

"Merak etmeyin! Allahu Teâlâ hazretleri Gaffârü'z-zünûb, geniş mağfiret sahibi, "Merak etmeyin! Allahu Teâlâ hazretleri Gaffârü'z-zünûb, geniş mağfiret sahibi, lütfu keremi çok; eğer siz hiç günah işlememiş olsaydınız günahsız, masum kimseler olsaydınızlütfu keremi çok; eğer siz hiç günah işlememiş olsaydınız günahsız, masum kimseler olsaydınız Allah günah işleyen kullar da yaratırdı, başka halk, başka kimseler yaratırdı.Allah günah işleyen kullar da yaratırdı, başka halk, başka kimseler yaratırdı. Hata etsinler hatalarını anlasınlar, boyun büküp gözyaşı döksünler de; Hata etsinler hatalarını anlasınlar, boyun büküp gözyaşı döksünler de; 'Yâ Rabbi! Ben ettim sen eyleme!' [desinler]." Ben ettim ânı ki bana yaraşur 'Yâ Rabbi! Ben ettim sen eyleme!' [desinler]."

Ben ettim ânı ki bana yaraşur

Sen eyle anı kim sana yaraşur Sen eyle anı kim sana yaraşur

Ben âciz nâçiz, zalim bir kul olarak bu hataları işledim ama Ben âciz nâçiz, zalim bir kul olarak bu hataları işledim ama sen Gaffârü'z-zünûbsun, Ekremü'l- ekremînsin, Kâdı'l-hâcâtsın!sen Gaffârü'z-zünûbsun, Ekremü'l- ekremînsin, Kâdı'l-hâcâtsın! "Hacetler senin kapında biter, reva olur. Her türlü lütuf, kerem sana! "Hacetler senin kapında biter, reva olur. Her türlü lütuf, kerem sana! Sen de sana lâyık olanı yaparsın, affedersin, büyükler büyüğüsün!" demek. Sen de sana lâyık olanı yaparsın, affedersin, büyükler büyüğüsün!" demek.

Allah başka bir halk getirirdi. Onlar da günah işler hata ederlerdi, Allah onları affederdi.Allah başka bir halk getirirdi. Onlar da günah işler hata ederlerdi, Allah onları affederdi. Mağfireti yer bulacak, mağfireti muhatap bulacak, mağfireti işleyecek, afv u mağfireti görülecek!Mağfireti yer bulacak, mağfireti muhatap bulacak, mağfireti işleyecek, afv u mağfireti görülecek! Onun için korkmayın! Günah ehli insanlar, korkmayın! Allahu Teâlâ hazretleri; Onun için korkmayın! Günah ehli insanlar, korkmayın! Allahu Teâlâ hazretleri;

İnnallâhe yağfiru'z-zünûbe cemîâ. "Dilerse bütün günahların hepsini affeder!" İnnallâhe yağfiru'z-zünûbe cemîâ. "Dilerse bütün günahların hepsini affeder!"

Dilerse affeder dilemezse affetmez, dilemezse affetmez! Şerhte diyor ki; Dilerse affeder dilemezse affetmez, dilemezse affetmez! Şerhte diyor ki;

"Eğer Allahu Teâlâ hazretleri cümle insanların hepsini hiç istisnasız götürse"Eğer Allahu Teâlâ hazretleri cümle insanların hepsini hiç istisnasız götürse cehenneme atsa azaplandırsa zulmetmiş olmaz!" cehenneme atsa azaplandırsa zulmetmiş olmaz!"

Neden? Hepsi hak etmiştir. Herkesin işlediği suçlar, günahlar boyunu geçmiştir.Neden?

Hepsi hak etmiştir. Herkesin işlediği suçlar, günahlar boyunu geçmiştir.
Allahu Teâlâ hazretleri zaten lütf u kereminden bağışlıyor. Allahu Teâlâ hazretleri zaten lütf u kereminden bağışlıyor. Bedava yaşıyoruz, bedavadan yaşıyoruz! Bizim ettiğimiz hatalar affolunur şeyler midir? Bedava yaşıyoruz, bedavadan yaşıyoruz!

Bizim ettiğimiz hatalar affolunur şeyler midir?

Kusurlar şeyler çoktur ama Allah affediyor! Bu sözün arkasından hiçbirinizin hatırına; Kusurlar şeyler çoktur ama Allah affediyor!

Bu sözün arkasından hiçbirinizin hatırına;
"Oh, camiden çıktım mı dosdoğru günah yerine…" geliyor mu ki? "Oh, camiden çıktım mı dosdoğru günah yerine…" geliyor mu ki? Öyle bir mâna yok değil mi? "Madem Allah affediyormuş, gideyim…" Öyle bir mâna yok değil mi?

"Madem Allah affediyormuş, gideyim…"

O zaman helâk olursun. Allah'ın inadına şey yaparsan çok fena durumlara düşülür. O zaman helâk olursun. Allah'ın inadına şey yaparsan çok fena durumlara düşülür. O mütevazı kullar için haddini bilen, boynunu büken kullar için! O mütevazı kullar için haddini bilen, boynunu büken kullar için!

"Yâ Rabbi! Nefsim var, içimde bir nefis var dışarıda bir düşman var; şeytan! "Yâ Rabbi! Nefsim var, içimde bir nefis var dışarıda bir düşman var; şeytan! Sonra şu dünya süslenmiş, bezenmiş çepeçevre etrafımda kaynayıp duruyor.Sonra şu dünya süslenmiş, bezenmiş çepeçevre etrafımda kaynayıp duruyor. Uzaktan çeşit çeşit hileleri var. Sana gelmek istiyorum ama Uzaktan çeşit çeşit hileleri var. Sana gelmek istiyorum ama küçük bebeğin yürüyerek yürümeyi yeni öğrenen bir bebeğin karşı tarafa gitmesi gibi düşe kalka, küçük bebeğin yürüyerek yürümeyi yeni öğrenen bir bebeğin karşı tarafa gitmesi gibi düşe kalka, bu kadar yapabiliyorum. Affet yâ Rabbi, kusuruma bakma!" diye tevazu ile iltica edeni affeder. bu kadar yapabiliyorum. Affet yâ Rabbi, kusuruma bakma!" diye tevazu ile iltica edeni affeder.

Yoksa günah işliyor, "Nasıl olsa affedecek!.." gibi bir mantık terbiyesizliktir!Yoksa günah işliyor, "Nasıl olsa affedecek!.." gibi bir mantık terbiyesizliktir! Allah da terbiyesizliği affetmez ve çok cezalandırır. Allah da terbiyesizliği affetmez ve çok cezalandırır. Burada kimse günaha teşvik gibi bir mâna çıkarmasın. Burada kimse günaha teşvik gibi bir mâna çıkarmasın. Günahkâr ise nice nice suçlarımız vardır, mahzun olmayın, ye'se düşmeyin, ümitsizliğe kapılmayın; Günahkâr ise nice nice suçlarımız vardır, mahzun olmayın, ye'se düşmeyin, ümitsizliğe kapılmayın; Allah affeder! Allah affeder!

"Bu bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değil! Bin kere tövbeni bozmuşsan yine gel!.." "Bu bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değil! Bin kere tövbeni bozmuşsan yine gel!.."

Yine affeder, ümitsizlik dergâhı değil! Halkın bundan başka kapısı yok ki!Yine affeder, ümitsizlik dergâhı değil! Halkın bundan başka kapısı yok ki! Sokak değil ki bu! Dilenci bir kapıyı çalar, oradan kimse bir şey vermezse öteki kapıyı çalar,Sokak değil ki bu! Dilenci bir kapıyı çalar, oradan kimse bir şey vermezse öteki kapıyı çalar, oradan bir kimse bir şey vermezse öteki kapıyı çalar…oradan bir kimse bir şey vermezse öteki kapıyı çalar… Sokak değil ki! Tek kapı, bârgâh-ı ilâhî, bârgâh-ı sâmedânî bir tek kapı!Sokak değil ki! Tek kapı, bârgâh-ı ilâhî, bârgâh-ı sâmedânî bir tek kapı! Eğer o kapıda durursan lütfa erersen erersin, kovulursan gidecek başka kapı yok! Eğer o kapıda durursan lütfa erersen erersin, kovulursan gidecek başka kapı yok!

İlâhî abdüke'l-âsi etâkâ "Yâ Rabbi! Âsi kulun geldi sana!" İlâhî abdüke'l-âsi etâkâ

"Yâ Rabbi! Âsi kulun geldi sana!"

Mukırran bi-zenbi ve kad'deâkeâ Mukırran bi-zenbi ve kad'deâkeâ

"Günahımı itiraf edip sana dua eder bir vaziyette geldim." "Günahımı itiraf edip sana dua eder bir vaziyette geldim."

Fe-in tağfir fe ente ehlün lizâkâ "Affedersen, sen affedicisin; bu sana yaraşır." Fe-in tağfir fe ente ehlün lizâkâ

"Affedersen, sen affedicisin; bu sana yaraşır."

Fe-in tarduk fe-men yerham sivâkâ. Fe-in tarduk fe-men yerham sivâkâ.

"Ya aksi olur da kapından kovarsan yâ Rabbi, senden başka beni kim affeder?" diyor şair. "Ya aksi olur da kapından kovarsan yâ Rabbi, senden başka beni kim affeder?"

diyor şair.

Bu sözü İbrahim b. Edhem demiş, derler. Kovarsa yandık! Bu sözü İbrahim b. Edhem demiş, derler. Kovarsa yandık!

"Defol kapımdan alçak! Ben sana o kadar nimetleri ihsan eyledim; sen küfreyledin, "Defol kapımdan alçak! Ben sana o kadar nimetleri ihsan eyledim; sen küfreyledin, ben sana o kadar lütfeyledim sen zulmeyledin!.." ben sana o kadar lütfeyledim sen zulmeyledin!.."

Mahvoldun! Gidecek kapı yok, helâk oldun, mahvoldun! Mahvoldun! Gidecek kapı yok, helâk oldun, mahvoldun! Ama öyle yapmıyor, zulmedici değil! Erhamü'r-râhimîn, merhametlilerin en merhametlisi.Ama öyle yapmıyor, zulmedici değil! Erhamü'r-râhimîn, merhametlilerin en merhametlisi. Ekremü'l-erkemîn, kerem sahiplerinin, cömertlerin en cömerdi.Ekremü'l-erkemîn, kerem sahiplerinin, cömertlerin en cömerdi. Gaffârü'z-zünûb, günahları çok çok bağışlayıverici, Settarü'l-uyûb, ayıpları örtü örtüverici. Gaffârü'z-zünûb, günahları çok çok bağışlayıverici, Settarü'l-uyûb, ayıpları örtü örtüverici.

Adın senin Gaffâr iken Ayb örtücü Settâr iken Kime varam sen var iken Adın senin Gaffâr iken

Ayb örtücü Settâr iken

Kime varam sen var iken

Cürmüm ile geldim sana Böyle diyeceğiz, büyükler böyle demiş.Cürmüm ile geldim sana

Böyle diyeceğiz, büyükler böyle demiş.
Edeb, başka çaresi yok! Boyun büküp tevbe istiğfar edip;Edeb, başka çaresi yok! Boyun büküp tevbe istiğfar edip; "Yâ Rabbi! Kapında duruyoruz, biz gedâ-yı bî-ser ü pâ, biz senin elsiz ayaksız,"Yâ Rabbi! Kapında duruyoruz, biz gedâ-yı bî-ser ü pâ, biz senin elsiz ayaksız, mecalsiz dermansız, ihsana muhtaç bir dilenci gibi kapına geldik…" diyeceğiz,mecalsiz dermansız, ihsana muhtaç bir dilenci gibi kapına geldik…" diyeceğiz, yalvaracağız yakaracağız. yalvaracağız yakaracağız.

Ama nimetlerin kadrini bilirsek şükrünü edersek [ne olur]? Ama nimetlerin kadrini bilirsek şükrünü edersek [ne olur]?

Nice kullar var ki kimisi de dua makamında değil de naz makamında!Nice kullar var ki kimisi de dua makamında değil de naz makamında! "Yâ Rabbi! Şu Ümmet-i Muhammed'i affetmezsen olmaz!.." diye "Yâ Rabbi! Şu Ümmet-i Muhammed'i affetmezsen olmaz!.." diye nice nice başka derece almış kullar da oluyor. nice nice başka derece almış kullar da oluyor.

Enes radıyallahu anh rivayet eylemiş, râvi zincirindeki şahısların hepsi güvenilir kimseler. Enes radıyallahu anh rivayet eylemiş, râvi zincirindeki şahısların hepsi güvenilir kimseler.

Lev enneküm izâ haractüm min indî tekûnûne ale'l-hâlillezî tekûnûne aleyhi lesâfahatkümü'l-melâiketü bi-turuki'l-Medineti. Lev enneküm izâ haractüm min indî tekûnûne ale'l-hâlillezî tekûnûne aleyhi lesâfahatkümü'l-melâiketü bi-turuki'l-Medineti.

"Eğer siz benim yanımdan çıktığınız zaman şu anda olduğunuz hâl üzere kalaydınız "Eğer siz benim yanımdan çıktığınız zaman şu anda olduğunuz hâl üzere kalaydınız kalabileydiniz Medine'nin sokaklarına melekler gelip size ayan beyan görünürdü dekalabileydiniz Medine'nin sokaklarına melekler gelip size ayan beyan görünürdü de elinizi tutup musafaha ederlerdi. elinizi tutup musafaha ederlerdi. 'Ey mübarek kul!' diye sizinle musafaha ederdi. Öyle olurdunuz." diyor. 'Ey mübarek kul!' diye sizinle musafaha ederdi. Öyle olurdunuz." diyor.

Burada da; "Medine'nin sokaklarında melekler musafaha ederler." diye belirtmiş.Burada da; "Medine'nin sokaklarında melekler musafaha ederler." diye belirtmiş. Burada yalnız şârih, Gümüşhaneli [Ahmed Ziyâüddin] Hocamız izahında diyor ki; Burada yalnız şârih, Gümüşhaneli [Ahmed Ziyâüddin] Hocamız izahında diyor ki;

el-Musâfahatü muâyene. "Gözle görülür musafaha, insanın insanın elini tutup dael-Musâfahatü muâyene. "Gözle görülür musafaha, insanın insanın elini tutup da el sıkışması gibi görünürdü!" Zira el sıkışması gibi görünürdü!" Zira zaten ehl-i zikri melekler zaman zaman musafaha ederler, zaten ehl-i zikri melekler zaman zaman musafaha ederler, hiç görünmez bir şey değil, zikir erbabını zaten melekler gelip geliphiç görünmez bir şey değil, zikir erbabını zaten melekler gelip gelip zaman zaman musafaha ederler." zaman zaman musafaha ederler."

"Bu hadîs-i şerîfte bahsedilen gözle görülür, "Bu hadîs-i şerîfte bahsedilen gözle görülür, insanın insanı el tutup sıkması gibi olandır." diye izah veriyor.insanın insanı el tutup sıkması gibi olandır." diye izah veriyor. Demek ki insan ehl-i zikir oldu mu, zikir erbabı oldu mu o zaman zaten nelere eriyormuş… Demek ki insan ehl-i zikir oldu mu, zikir erbabı oldu mu o zaman zaten nelere eriyormuş…

"Hocam, hû mu çekelim?" Herkesin ödü patlıyor. "Hocam, hû mu çekelim?"

Herkesin ödü patlıyor.

Allah demekten ne olur, Allah diyorsun, dinimizin emri!Allah demekten ne olur, Allah diyorsun, dinimizin emri! Namazda namazı bitiriyorsun; subhânallah diyorsun, elhamdülillah diyorsun,Namazda namazı bitiriyorsun; subhânallah diyorsun, elhamdülillah diyorsun, otuz üç defa Allahu ekber diyorsun, lâ ilâhe illallah diyorsun… Ne oluyor? otuz üç defa Allahu ekber diyorsun, lâ ilâhe illallah diyorsun… Ne oluyor?

Zikretmek Allahu Teâlâ hazretlerinin emri! Yâ eyyühellezîne âmene'z-kürullâhe zikran kesîrâ. Zikretmek Allahu Teâlâ hazretlerinin emri!

Yâ eyyühellezîne âmene'z-kürullâhe zikran kesîrâ.
"Ey iman edenler Allahu Teâlâ hazretlerini çok zikr ile zikreyleyin!" "Ey iman edenler Allahu Teâlâ hazretlerini çok zikr ile zikreyleyin!" Fesebbihûhu bükraten ve esîlâ. "Sabah akşam zikredin, tesbih eyleyin!" Fesebbihûhu bükraten ve esîlâ. "Sabah akşam zikredin, tesbih eyleyin!"

Peygamber Efendimiz'e sormuşlar: "Yâ Resûlallah, amellerin en üstünü nedir, hangisidir?" Peygamber Efendimiz'e sormuşlar:

"Yâ Resûlallah, amellerin en üstünü nedir, hangisidir?"

Herkes bir şey işliyor ya; çeşme mi yaptırayım, han mı yaptırayım, hamam mı yaptırayım, Herkes bir şey işliyor ya; çeşme mi yaptırayım, han mı yaptırayım, hamam mı yaptırayım, bir arkadaşıma yardım mı edeyim, hizmet mi edeyim, kitap mı okuyayım, Kur'an mı okuyayım… bir arkadaşıma yardım mı edeyim, hizmet mi edeyim, kitap mı okuyayım, Kur'an mı okuyayım…

"En hayırlısı hangisidir?" diye sormuşlar. "En hayırlısı hangisidir?" diye sormuşlar.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de en hayırlı amelin Allah'ı zikretmek olduğunu buyurmuş. en hayırlı amelin Allah'ı zikretmek olduğunu buyurmuş.

Demişler ki; "Yâ Resûlallah cihattan da, harp etmekten de mi üstün? Demişler ki;

"Yâ Resûlallah cihattan da, harp etmekten de mi üstün?

"Evet, harp etmekten de üstün!" "Evet, harp etmekten de üstün!"

Sen kılıcını alıp düşmanın karşısına çıkarsın, ona kılıç çalarsın, o sana kılıç çalar;Sen kılıcını alıp düşmanın karşısına çıkarsın, ona kılıç çalarsın, o sana kılıç çalar; o durumdan da üstün, zikrullah çok önemli! o durumdan da üstün, zikrullah çok önemli!

Neden? Hayatın gayesi olan mârifetullah, zikrullahla olur da onun için! Neden?

Hayatın gayesi olan mârifetullah, zikrullahla olur da onun için!

Bu hayatımızın gayesi ne, dünyaya neden geldim? Bu hayatımızın gayesi ne, dünyaya neden geldim? Bu yaşa gelmişim, saçımızı sakalımızı ağartmaya başlamışız, bu dünyaya niye geldik?.. Bu yaşa gelmişim, saçımızı sakalımızı ağartmaya başlamışız, bu dünyaya niye geldik?..

Bu hayata gelmekten gaye şu: Kâinatın sahibini bilip bulup ona kulluk etmek, gaye o! Bu hayata gelmekten gaye şu:

Kâinatın sahibini bilip bulup ona kulluk etmek, gaye o!
O'nu bilmek, mârifetullah, O'nu sevebilmek, O'nu tanıyabilmek, gaye o! Nasıl olacak? O'nu bilmek, mârifetullah, O'nu sevebilmek, O'nu tanıyabilmek, gaye o!

Nasıl olacak?

Zikredersen olur, zikredince olur, zikirle oluyor. Zikredersen olur, zikredince olur, zikirle oluyor.

"İşte o zaman melekler gelir, musafaha da eder." diyor. "İşte o zaman melekler gelir, musafaha da eder." diyor.

Lev emsekellâhü azze ve celle'l-matara an ibâdihî hamse sinîne sümme erselehû Lev emsekellâhü azze ve celle'l-matara an ibâdihî hamse sinîne sümme erselehû le asbahat tâifetün mine'n-nâsi kâfirîne yekûlûne sukîna binev'i'l-mücdehi. le asbahat tâifetün mine'n-nâsi kâfirîne yekûlûne sukîna binev'i'l-mücdehi.

Yağmurla ilgili bir hadîs-i şerîf. Yağmuru kim yağdırıyor? Yağmurla ilgili bir hadîs-i şerîf.

Yağmuru kim yağdırıyor?

"Hocam, sular buharlaşıyor, rüzgâr sürüklüyor. Hava şartları müsait olunca "Hocam, sular buharlaşıyor, rüzgâr sürüklüyor. Hava şartları müsait olunca soğuyunca havadaki su buharı yoğunlaşıyor, aşağıya yağmur olarak düşüyor." soğuyunca havadaki su buharı yoğunlaşıyor, aşağıya yağmur olarak düşüyor."

Anladım şekil bu, bunu anladık; kim yağdırıyor? Anladım şekil bu, bunu anladık; kim yağdırıyor?

Bazen ben Esenboğa'da bakıyorum; Ankara'da yağmur yok, şehri sel götürmüş! Bazen ben Esenboğa'da bakıyorum; Ankara'da yağmur yok, şehri sel götürmüş! Niye oraya yağıyor buraya yağmıyor? Neden bir tarlaya geliyor, öteki tarlaya gelmiyor, Niye oraya yağıyor buraya yağmıyor? Neden bir tarlaya geliyor, öteki tarlaya gelmiyor, neden bazı yerde yağmursuzluktan insan kırılıyor, toprak çatır çatır çatlıyor?neden bazı yerde yağmursuzluktan insan kırılıyor, toprak çatır çatır çatlıyor? Nereye, niçin, nasıl kim yağdırıyor?.. Nereye, niçin, nasıl kim yağdırıyor?..

Allah celle celâlüh ve amme nevâlüh, Allahu Teâlâ hazretleri. Allah celle celâlüh ve amme nevâlüh, Allahu Teâlâ hazretleri.

Neden senin o fizik dediğin kimya dediğin biyoloji dediğin her şeyi her kanunu koyan O? Neden senin o fizik dediğin kimya dediğin biyoloji dediğin her şeyi her kanunu koyan O?

Kâinatın sahibi O ve mutasarrıfı O! Kâinatın sahibi O ve mutasarrıfı O! Şu kâinat dönüyor ya çalışıyor ya tıkır tıkır tıkır işliyor ya, işleten O.Şu kâinat dönüyor ya çalışıyor ya tıkır tıkır tıkır işliyor ya, işleten O. Eğer Allahu Teâlâ hazretleri hıfzetmese şu gökleri kim tutabilir, şu yıldızları kim tutabilir, Eğer Allahu Teâlâ hazretleri hıfzetmese şu gökleri kim tutabilir, şu yıldızları kim tutabilir, şu dünyayı kim döndürebilir, kim çevirebilir?!.. şu dünyayı kim döndürebilir, kim çevirebilir?!..

Ve le in zâletâ in emsekehümâ min ehadin min ba'dih.Ve le in zâletâ in emsekehümâ min ehadin min ba'dih. "Yer ile gök yıkılmaya başlasa kim tutacak, çatlamasını kim önleyecek?" "Yer ile gök yıkılmaya başlasa kim tutacak, çatlamasını kim önleyecek?"

Kimse önleyemez. Allahu Teâlâ hazretleri hıfzediyor. Nasıl? Kimse önleyemez. Allahu Teâlâ hazretleri hıfzediyor.

Nasıl?

Güç, kuvvet, kudret, ilim, irade, her şey O'nda da ondan! Her şey O'nda!Güç, kuvvet, kudret, ilim, irade, her şey O'nda da ondan! Her şey O'nda! Güç sahibi, bir şeyin olmasını dilediği zaman "Ol!" diyor oluyor, "Olma!" derse olmaz. Güç sahibi, bir şeyin olmasını dilediği zaman "Ol!" diyor oluyor, "Olma!" derse olmaz.

"Hocam, ben de bazı şeyler yapabiliyorum." "Hocam, ben de bazı şeyler yapabiliyorum."

Yapabiliyorsun ama O'nun müsaadesiyle yapıyorsun. Yapabiliyorsun ama O'nun müsaadesiyle yapıyorsun.

Felçli adam niye kolunu kıpırdatamıyor söyle bakalım, o kolunu kıpırdatmak istemiyor mu? Felçli adam niye kolunu kıpırdatamıyor söyle bakalım, o kolunu kıpırdatmak istemiyor mu?

"Kıpırdatamıyor hocam, o felç olmuş." Bak demek ki istediğini yapamıyor."Kıpırdatamıyor hocam, o felç olmuş."

Bak demek ki istediğini yapamıyor.
Allahu Teâlâ hazretleri dilerse yaptırır, dilemezse yaptırmaz!Allahu Teâlâ hazretleri dilerse yaptırır, dilemezse yaptırmaz! Dilerse yağmur yağdırır, dilemezse yağdırmaz.Dilerse yağmur yağdırır, dilemezse yağdırmaz. İnsanlar zekâtı vermezlerse Allah kıtlık verir, ceza verir, yağdırmaz!İnsanlar zekâtı vermezlerse Allah kıtlık verir, ceza verir, yağdırmaz! Dilerse yağdırır, etrafı tufan alır. Her şeyi hikmetle her şeyi yerli yerince!Dilerse yağdırır, etrafı tufan alır. Her şeyi hikmetle her şeyi yerli yerince! Sana biraz izah olunsa; "Tamam ne iyi olmuş, tam yerli yerinde!" dersin. Sana biraz izah olunsa; "Tamam ne iyi olmuş, tam yerli yerinde!" dersin.

Eski peygamberlerden birisi; "Yâ Rabbi! Bana hikmetini göster." demiş. Eski peygamberlerden birisi; "Yâ Rabbi! Bana hikmetini göster." demiş.

"Olur, sana hikmetimi göstereyim. "Olur, sana hikmetimi göstereyim. Çık şu çeşmenin üstündeki ağacın dalları arasına saklan, aşağıya bak." Çık şu çeşmenin üstündeki ağacın dalları arasına saklan, aşağıya bak."

O peygamber çıkmış. Dallardan aşağıya, çeşmeye bakıyor.O peygamber çıkmış. Dallardan aşağıya, çeşmeye bakıyor. Atlının birisi gelmiş çeşmeden su içmiş, oturmuş.Atlının birisi gelmiş çeşmeden su içmiş, oturmuş. Hayvanını sulamış, yüzünü gözünü yıkamış, terlerini akıtmış, gitmiş. Hayvanını sulamış, yüzünü gözünü yıkamış, terlerini akıtmış, gitmiş. Ama giderken çeşmenin baş tarafında altın kesesini bırakmış, orada kalmış. Ama giderken çeşmenin baş tarafında altın kesesini bırakmış, orada kalmış. Biraz sonra bir başka adam gelmiş, o da elini yüzünü yıkamış filan derken keseyi görmüş, Biraz sonra bir başka adam gelmiş, o da elini yüzünü yıkamış filan derken keseyi görmüş, almış başka tarafa gitmiş. Biraz sonra bir başka adam gelmiş. almış başka tarafa gitmiş. Biraz sonra bir başka adam gelmiş. O da orada elini yüzünü yıkarken birinci atlı koştura koşturaO da orada elini yüzünü yıkarken birinci atlı koştura koştura pürtelaş çeşmenin başına dönmüş, gelmiş. pürtelaş çeşmenin başına dönmüş, gelmiş. O üçüncü şahsa diyor ki; "Ver benim altınımı, altın dolu kesemi bana ver!" O üçüncü şahsa diyor ki;

"Ver benim altınımı, altın dolu kesemi bana ver!"

"Ne kesesi? Haberim yok!" "Hayır, saklama. Sakladın değil mi? Öldürürüm seni!" diyor. "Ne kesesi? Haberim yok!"

"Hayır, saklama. Sakladın değil mi? Öldürürüm seni!" diyor.

"Haberim yok." "Hayır, benim keseyi sen aldın. "Haberim yok."

"Hayır, benim keseyi sen aldın.
Çünkü yoldan gerisin geriye geldim, yoldan senden başka hiç kimse geçmedi.Çünkü yoldan gerisin geriye geldim, yoldan senden başka hiç kimse geçmedi. Benim arkamdan bir kimse gelseydi yolda onun yakasına yapışacaktım.Benim arkamdan bir kimse gelseydi yolda onun yakasına yapışacaktım. Hiç kimse geçmedi. Sensin. Az önce buradan ayrılmıştım, döndüm, sen varsın. Ver!" Hiç kimse geçmedi. Sensin. Az önce buradan ayrılmıştım, döndüm, sen varsın. Ver!"

"Yok!.." "Var!.." derken kavga gürültü, adamı vuruyor, deviriyor, gidiyor."Yok!.."

"Var!.." derken kavga gürültü, adamı vuruyor, deviriyor, gidiyor.
Peygamber yukarıda bakıyor, diyor ki; "Yâ Rabbi! Hikmetlerini hiç anlayamadım.Peygamber yukarıda bakıyor, diyor ki;

"Yâ Rabbi! Hikmetlerini hiç anlayamadım.
Hikmeti anlamak için ağacın üstüne çıkmıştım ama hiçbir şey anlayamadım.Hikmeti anlamak için ağacın üstüne çıkmıştım ama hiçbir şey anlayamadım. Keseyi düşüren bu, alan ikinci şahıs, yerde yatan üçüncü şahıs…" Keseyi düşüren bu, alan ikinci şahıs, yerde yatan üçüncü şahıs…"

"Ey peygamberim, bu birinci adamın ikinci adama borcu vardı o kadar."Ey peygamberim, bu birinci adamın ikinci adama borcu vardı o kadar. Gasp etmişti, zulmetmişti, almıştı, vermiyordu, o yerine gitti. Gasp etmişti, zulmetmişti, almıştı, vermiyordu, o yerine gitti. Bu üçüncü adamın da birinci adama bir kısas borcu vardı, Bu üçüncü adamın da birinci adama bir kısas borcu vardı, o da ondan ailesinden birisini öldürmüştü, hak etmişti de şimdi cezasını çekiyor." diyor. o da ondan ailesinden birisini öldürmüştü, hak etmişti de şimdi cezasını çekiyor." diyor.

"Anladım yâ Rabbi!" Allahu Teâlâ hazretlerinin her şeyi böyledir, her şeyi hikmetlidir. "Anladım yâ Rabbi!"

Allahu Teâlâ hazretlerinin her şeyi böyledir, her şeyi hikmetlidir.
Dikkat et: hikmet! Hikmet denilen şeye bundan sonra biraz bak:Dikkat et: hikmet! Hikmet denilen şeye bundan sonra biraz bak: Hadiselerin içinde başına gelen, yaptığın ettiğin, sabahleyin yaptığın işe bak, Hadiselerin içinde başına gelen, yaptığın ettiğin, sabahleyin yaptığın işe bak, akşam başına gelene bak, gündüz başına gelene bak; söylediğin söze bak, karşılığına bak; akşam başına gelene bak, gündüz başına gelene bak; söylediğin söze bak, karşılığına bak; yaptığın ibadete bak, karşılığına bak…yaptığın ibadete bak, karşılığına bak… O zaman sen de hikmetleri yavaş yavaş görmeye başlarsın, tamam dersin. O zaman sen de hikmetleri yavaş yavaş görmeye başlarsın, tamam dersin. O zaman kâinatın ne kadar muntazam çalıştığını, intizamsız gibi O zaman kâinatın ne kadar muntazam çalıştığını, intizamsız gibi görünen şeylerin bile ne kadar yerli yerinde olduğunu o zaman anlarsın. görünen şeylerin bile ne kadar yerli yerinde olduğunu o zaman anlarsın.

"Eğer Allahu Teâlâ hazretleri yağmuru kullarından beş sene esirgese "Eğer Allahu Teâlâ hazretleri yağmuru kullarından beş sene esirgese yağmuru yağdırmadan tutsa yağdırmasa ondan sonra gönderse insanlardan bir grup,yağmuru yağdırmadan tutsa yağdırmasa ondan sonra gönderse insanlardan bir grup, bir taife, kâfir olurlar da; ' bir taife, kâfir olurlar da; ' Üç tane yıldız var ya, filanca burçtaki şu isimli üç tane yıldız,Üç tane yıldız var ya, filanca burçtaki şu isimli üç tane yıldız, onların hürmetine bu yağmur bize yağdırıldı, yağmur ondan indi!' derler." onların hürmetine bu yağmur bize yağdırıldı, yağmur ondan indi!' derler."

Bu hadîs-i şerîfin izahında deniliyor ki; eski Araplar'da bir inanış varmış.Bu hadîs-i şerîfin izahında deniliyor ki; eski Araplar'da bir inanış varmış. Eski cahiliye devri Araplar'ı Yağmuru gökteki bu nev'i'l-micdah denilen üç yıldızdan müteşekkil birtakım yıldızlar yağdırıyor sanırlarmış.Eski cahiliye devri Araplar'ı Yağmuru gökteki bu nev'i'l-micdah denilen üç yıldızdan müteşekkil birtakım yıldızlar yağdırıyor sanırlarmış. "Micdah" da tahta çekiç gibi bir âlet, "Micdah" da tahta çekiç gibi bir âlet, buğdayı dövüp dövüp tak tak tak dövüp yenilecek hâle getirirlermiş.buğdayı dövüp dövüp tak tak tak dövüp yenilecek hâle getirirlermiş. Ona benzediği için üç kollu olduğu için üç yıldız da orada duruyor diye ona "micdah" denilmiş. Ona benzediği için üç kollu olduğu için üç yıldız da orada duruyor diye ona "micdah" denilmiş. İnsanların bir kısmı; "O yıldızlar yağdırdı, der!" diyor.İnsanların bir kısmı; "O yıldızlar yağdırdı, der!" diyor. Allah Allah, bak sen şu cahiliye devri Araplar'ına ki yıldızlarda bir şey var sanıyor da Allah Allah, bak sen şu cahiliye devri Araplar'ına ki yıldızlarda bir şey var sanıyor da yağmuru da yıldızdan biliyor. yağmuru da yıldızdan biliyor.

Tuh! Ne kadar cahillermiş değil mi? Tuh! Ne kadar cahillermiş değil mi?

"Evet, cahiller hocam." Peki, gazetelerdeki yıldız fallarına ne buyurursunuz? "Evet, cahiller hocam."

Peki, gazetelerdeki yıldız fallarına ne buyurursunuz?

Adam veya kadın sabahleyin hemen gazetenin yıldız falı sayfasını açıyor: Adam veya kadın sabahleyin hemen gazetenin yıldız falı sayfasını açıyor:

"Benim burcum esed burcu, aslan burcu, kova burcu, ikizler burcu, "Benim burcum esed burcu, aslan burcu, kova burcu, ikizler burcu, bakalım benim başıma bugün ne gelecekmiş?.." bakalım benim başıma bugün ne gelecekmiş?.."

Üç tane misafir gelecekmiş de eline bir para geçecekmiş… Şöyle bir üzüntüye uğrayacaksın…" Üç tane misafir gelecekmiş de eline bir para geçecekmiş… Şöyle bir üzüntüye uğrayacaksın…"

"Tamam, dediği gibi de çıktı!" derse yanlış yapıyor."Tamam, dediği gibi de çıktı!" derse yanlış yapıyor. Yandı şap gibi, yıldızları tasdik etti mi, bunu tasdik etti mi yandı şap gibi, öyle şey yok!Yandı şap gibi, yıldızları tasdik etti mi, bunu tasdik etti mi yandı şap gibi, öyle şey yok! Her şey Allah'tandır! Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm. Her şey Allah'tandır!

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm.

Eski ümmetleri ayıplıyoruz da bakın kendimizde de ne kadar yaygın kusurlar var!Eski ümmetleri ayıplıyoruz da bakın kendimizde de ne kadar yaygın kusurlar var! Hani şu bizim ilericiler, gericilikle filan uğraşan adamlar; hani bâtıl inançlarla, Hani şu bizim ilericiler, gericilikle filan uğraşan adamlar; hani bâtıl inançlarla, hurafelerle uğraşanlar neredeler?.. hurafelerle uğraşanlar neredeler?..

Bak yıldızlardan medet umuyorlar adamlar, yıldızlar insanın misafiriyle ilgisi olur mu? Bak yıldızlardan medet umuyorlar adamlar, yıldızlar insanın misafiriyle ilgisi olur mu? Başına gelecek üzüntülü, sevinçli şeyle ilgisi olur mu?!.. Ona hiç kimse gık demiyor.Başına gelecek üzüntülü, sevinçli şeyle ilgisi olur mu?!..

Ona hiç kimse gık demiyor.
Demek ki buradan bir şey daha benim hatırıma geliyor ki biz etrafımızdaki şeyleri deDemek ki buradan bir şey daha benim hatırıma geliyor ki biz etrafımızdaki şeyleri de alışkanlıkla görmeden geçiyoruz. Her şeyi aklın, mantığın süzgecinden geçireceğiz. alışkanlıkla görmeden geçiyoruz. Her şeyi aklın, mantığın süzgecinden geçireceğiz. Yaptığımız işe İslâm'a uygun mu değil mi diye bakacağız! Her şey Allah'tan! Yaptığımız işe İslâm'a uygun mu değil mi diye bakacağız! Her şey Allah'tan!

Böyle şey olur mu, yıldızın ne hükmü var?.. Eskiden böyle inanırlarmış, Böyle şey olur mu, yıldızın ne hükmü var?..

Eskiden böyle inanırlarmış,
Peygamber Efendimiz 1400 sene önce [buyurmuş]. Peygamber Efendimiz 1400 sene önce [buyurmuş]. O zaman fizik, kimya, coğrafya, matematik vs. filan yok.O zaman fizik, kimya, coğrafya, matematik vs. filan yok. Çöl, kum, tepe tepe, bir sürü kum veya çatır çatır volkanik kaya arasında yetişmiş bir inci tanesi,Çöl, kum, tepe tepe, bir sürü kum veya çatır çatır volkanik kaya arasında yetişmiş bir inci tanesi, o söylüyor Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. o söylüyor Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. 1400 sene önce! 1400 sene sonra da yirminci yüzyılın münevverleri, mühendisleri vs. 1400 sene önce! 1400 sene sonra da yirminci yüzyılın münevverleri, mühendisleri vs. hâlâ yıldız falından medet umuyor! hâlâ yıldız falından medet umuyor!

Le asbahat tâifetün mine'n-nâsi kâfirîne.Le asbahat tâifetün mine'n-nâsi kâfirîne. "İnsanlardan bir taife yine kâfir olurlardı da şu yıldızlar bize bu yağmuru gönderdi, derlerdi." "İnsanlardan bir taife yine kâfir olurlardı da şu yıldızlar bize bu yağmuru gönderdi, derlerdi."

Niye beş sene dedi? Niye beş sene dedi?

Resûlullah Efendimiz; "Eğer yıldızlar yağdırsaydı…" demek istiyor,Resûlullah Efendimiz; "Eğer yıldızlar yağdırsaydı…" demek istiyor, ashabını irşat etmek için mantıkî muhakeme yapıyor. ashabını irşat etmek için mantıkî muhakeme yapıyor.

"Eğer yıldızlar yağdırıyor olsaydı beş senede onlar yine ordaydı,"Eğer yıldızlar yağdırıyor olsaydı beş senede onlar yine ordaydı, niye o zaman beş sene boyunca yağdırmadı, mantıkî değil!" demek istiyor. niye o zaman beş sene boyunca yağdırmadı, mantıkî değil!" demek istiyor.

Bizim dinimiz tamamen her şeyi itibariyle akla mantığa muvafıktır, ilme irfana destektir. Bizim dinimiz tamamen her şeyi itibariyle akla mantığa muvafıktır, ilme irfana destektir. Hatta bizim dinimiz ilimden irfandan önde gider de ilim irfan da arkasından tevazu ile gelir. Hatta bizim dinimiz ilimden irfandan önde gider de ilim irfan da arkasından tevazu ile gelir.

Bunu kim söylüyor? Fransız profesörü söylüyor:Bunu kim söylüyor?

Fransız profesörü söylüyor:
"Bizim ilimlerimiz Kur'an'ı arkasından takip ediyor!" diyor. "Bizim ilimlerimiz Kur'an'ı arkasından takip ediyor!" diyor.

Ben methetsem; "Sen hocasın, zaten müslümansın taraf tutuyorsun…" derler. Ben methetsem; "Sen hocasın, zaten müslümansın taraf tutuyorsun…" derler. Fransız profesörü söylüyor: "1400 yıl önce söylediği şeyleri biz 1400 sene sonra buluyoruz! Fransız profesörü söylüyor:

"1400 yıl önce söylediği şeyleri biz 1400 sene sonra buluyoruz!
Kur'ân-ı Kerîm'in arkasından gidiyoruz, o önder, o lider biz onun peşinden gidiyoruz!" diyor. Kur'ân-ı Kerîm'in arkasından gidiyoruz, o önder, o lider biz onun peşinden gidiyoruz!" diyor.

"Hocam, bize de Kur'an-ı Kerîm gericilik, çöl kanunu diye öğretiyorlardı, söylüyorlardı?.." "Hocam, bize de Kur'an-ı Kerîm gericilik, çöl kanunu diye öğretiyorlardı, söylüyorlardı?.."

Gözünü açan kazanır! Biz asırlardır Irak'a, Suriye'ye, Arabistan'a hâkim olmuşuz.Gözünü açan kazanır!

Biz asırlardır Irak'a, Suriye'ye, Arabistan'a hâkim olmuşuz.
Ben tarih kitaplarında okurdum. Hicri 678 senesinde farz edelim: Ben tarih kitaplarında okurdum. Hicri 678 senesinde farz edelim: "Hicaz'da bir büyük ateş zuhur etti, her tarafı aydınlattı, günlerce sürdü." "Hicaz'da bir büyük ateş zuhur etti, her tarafı aydınlattı, günlerce sürdü."

Tarih kitabı böyle yazar. Cevdet Paşa tarihine bakın, onlar da Tarih kitabı böyle yazar. Cevdet Paşa tarihine bakın, onlar da Arap tarihinden naklettikleri için oralarda da vardır.Arap tarihinden naklettikleri için oralarda da vardır. Şu tarihte böyle ateş çıktı, filanca tarihte böyle ateş çıktı. İnsan ne der? Şu tarihte böyle ateş çıktı, filanca tarihte böyle ateş çıktı.

İnsan ne der?

"Tarihçi amma da atmış! Üç gün beş gün çölden ateş çıkmış, üç gün beş gün devam etmiş, "Tarihçi amma da atmış! Üç gün beş gün çölden ateş çıkmış, üç gün beş gün devam etmiş, her tarafı aydınlatmış, bilmem hangi kasabadan bilmem hangi kasabaya kadar görülmüş… her tarafı aydınlatmış, bilmem hangi kasabadan bilmem hangi kasabaya kadar görülmüş… Amma da hurafe, ne kadar uydurmuş…" Amma da hurafe, ne kadar uydurmuş…"

Sen "hurafe" diyorsun, İngiliz, Fransız, Alman onu okuduğu zaman gözü açılıyor, düşünüyor. Sen "hurafe" diyorsun, İngiliz, Fransız, Alman onu okuduğu zaman gözü açılıyor, düşünüyor. Bu alim adam boş yere söylemez, bu büyük bir tarihçi. Bu alim adam boş yere söylemez, bu büyük bir tarihçi. O bizim alimlerimizi bizden iyi ölçüyor. Biz bilmeyiz!O bizim alimlerimizi bizden iyi ölçüyor. Biz bilmeyiz! Kim ne demiş bizim haberimiz yok çünkü uyumuş, unutmuşuz! "Müslümanız!" dedik miKim ne demiş bizim haberimiz yok çünkü uyumuş, unutmuşuz!

"Müslümanız!" dedik mi
böbürlenmekten kimse yanımıza yanaşamıyor.böbürlenmekten kimse yanımıza yanaşamıyor. Ne İslâm'ı biliyoruz ne kültürümüzü ne tarihimizi biliyoruzNe İslâm'ı biliyoruz ne kültürümüzü ne tarihimizi biliyoruz ne tarihimizde bizim yüzümüzü ağartacak, göğsümüzü kabartacak şeyler var, ne tarihimizde bizim yüzümüzü ağartacak, göğsümüzü kabartacak şeyler var, onlardan haberdarız, bir şeyden haberimiz yok! O diyor ki; onlardan haberdarız, bir şeyden haberimiz yok! O diyor ki;

"Bu tarihçi ciddi bir alim. Durup dururken bunu yazmaz, acaba nedir?" "Bu tarihçi ciddi bir alim. Durup dururken bunu yazmaz, acaba nedir?"

Gidiyor bakıyor, inceliyor inceliyor, buluyor. Petrol var, tabii gaz var. Gidiyor bakıyor, inceliyor inceliyor, buluyor. Petrol var, tabii gaz var. Bir zelzele olmuş ondan sonra ateş çıkmış. Demek ki birisi oradan ateş yakmak istedi. Bir zelzele olmuş ondan sonra ateş çıkmış. Demek ki birisi oradan ateş yakmak istedi. Yer fayından, zelzele kırığından aşağıdan petrolün gazı yukarıya sızdı. Yer fayından, zelzele kırığından aşağıdan petrolün gazı yukarıya sızdı. Üç gün beş gün devam etti, mesele bu. İnceliyor, petrolü buluyor, ondan sonra da: Üç gün beş gün devam etti, mesele bu. İnceliyor, petrolü buluyor, ondan sonra da:

"Osmanlılar'dan bu ülkeleri nasıl ayırırız acaba, ne yapalım, ne edelim?"Osmanlılar'dan bu ülkeleri nasıl ayırırız acaba, ne yapalım, ne edelim? Buraları almamız lazım. Burada, bu çöllerin altında dünyanın hazineleri var.Buraları almamız lazım. Burada, bu çöllerin altında dünyanın hazineleri var. Osmanlılar'dan alalım, nasıl alalım? Dışardan alamayız…" Osmanlılar'dan alalım, nasıl alalım? Dışardan alamayız…"

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez

Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez

Yürekler toplu oldu mu hepsi birden bir gönül birliği içinde beraberce oldu mu onu top sindiremez. Yürekler toplu oldu mu hepsi birden bir gönül birliği içinde beraberce oldu mu onu top sindiremez. Topun üstüne yürürsün, topu ateşleyecek adam ateşlemeye fırsat bulamadan kaçar gider Topun üstüne yürürsün, topu ateşleyecek adam ateşlemeye fırsat bulamadan kaçar gider veyahut üç tanesi ölür ama ötekiler topu elde eder, bataryaya bayrağı diker. veyahut üç tanesi ölür ama ötekiler topu elde eder, bataryaya bayrağı diker.

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez Ne yapalım? Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez

Ne yapalım?

"Tefrika! İçlerinden casuslar bulalım, ajanlar bulalım; biraz ceplerine para verelim, "Tefrika! İçlerinden casuslar bulalım, ajanlar bulalım; biraz ceplerine para verelim, ayyaşları kandıralım, sarhoşları aldatalım, birbirine düşürelim.ayyaşları kandıralım, sarhoşları aldatalım, birbirine düşürelim. Vurduralım kırdıralım. Güzel cafcaflı laflar da buluruz söyleriz,Vurduralım kırdıralım. Güzel cafcaflı laflar da buluruz söyleriz, birbirlerine düşman olurlar…" dediler. birbirlerine düşman olurlar…" dediler.

Ben bunu böyle kısaca karikatürize ederek anlatıyorum size ama Ben bunu böyle kısaca karikatürize ederek anlatıyorum size ama koca imparatorluk öyle parçalandı. Koca imparatorluk bu, emsalsiz bir devlet!koca imparatorluk öyle parçalandı. Koca imparatorluk bu, emsalsiz bir devlet! Bugün elimizde olsa Belgrat'tan kalkacaksın, Hicaz'a kendi topraklarının içinde gideceksin.Bugün elimizde olsa Belgrat'tan kalkacaksın, Hicaz'a kendi topraklarının içinde gideceksin. İster Yunan adaları dediğimiz yerlere git… Ege, ne güzel koy, körfez, ada, yarım ada, İster Yunan adaları dediğimiz yerlere git… Ege, ne güzel koy, körfez, ada, yarım ada, dantela gibi her tarafı işlenmiş çamlık, fevkalâde güzel yerler. dantela gibi her tarafı işlenmiş çamlık, fevkalâde güzel yerler. Atlas okyanusuna kadar bizim. Tunus, Cezayir, Fas, Libya, Mısır, Süveyş Kanalı, Atlas okyanusuna kadar bizim. Tunus, Cezayir, Fas, Libya, Mısır, Süveyş Kanalı, Kızıldeniz, Sudan'a kadar bizim! Kızıldeniz, Sudan'a kadar bizim!

Düşünebiliyor musunuz?!.. Akdeniz bir Türk gölü! Neler kaçırmışız... Düşünebiliyor musunuz?!..

Akdeniz bir Türk gölü! Neler kaçırmışız...

Neden kaçırmışız? Düşman bizi ilk önce yenememiş, içimize tefrika düşürmüş,Neden kaçırmışız?

Düşman bizi ilk önce yenememiş, içimize tefrika düşürmüş,
ondan sonra başarı kazanmış. ondan sonra başarı kazanmış.

Yaşlı kimseler vardı, anlattılar: Abdülhamid tahttan indirilmiş, Yaşlı kimseler vardı, anlattılar: Abdülhamid tahttan indirilmiş, tahttan indirilince Sirkeci Garı'ndan Selânik'e gönderilecek. Demiş ki; tahttan indirilince Sirkeci Garı'ndan Selânik'e gönderilecek. Demiş ki;

"Şu toplanan insanlara birkaç söz söylemek istiyorum." "Şu toplanan insanlara birkaç söz söylemek istiyorum."

Kimisi demiş ki; "Konuşmasın!" Kimisi de demiş ki; Kimisi demiş ki; "Konuşmasın!" Kimisi de demiş ki; "Bu 33 sene memleketi idare etti, idareciydi; bakalım belki tarihî birkaç söz söyler, "Bu 33 sene memleketi idare etti, idareciydi; bakalım belki tarihî birkaç söz söyler, müsaade edelim söylesin." müsaade edelim söylesin."

"Peki, konuş." demişler. "Peki, konuş." demişler. Cebinden bir beyaz mendil çıkarmış cart cart cart cart yırtmış, parça parça… Cebinden bir beyaz mendil çıkarmış cart cart cart cart yırtmış, parça parça…

"Gaye ben değilim, benim arkamdan millet, devlet böyle parça parça parçalanacak; "Gaye ben değilim, benim arkamdan millet, devlet böyle parça parça parçalanacak; hatırınızda olsun, Allah bu milleti korusun!" deyip trene binmiş. hatırınızda olsun, Allah bu milleti korusun!" deyip trene binmiş.

Hatırda iyi kalsın diye mendil parçalıyor, mendili parça parça parçalamış. Hatırda iyi kalsın diye mendil parçalıyor, mendili parça parça parçalamış.

Abdülhamid'den sonra ne oldu? "Bizim" dediğimiz yerlere şimdi "bizim" diyemiyoruz.Abdülhamid'den sonra ne oldu?

"Bizim" dediğimiz yerlere şimdi "bizim" diyemiyoruz.
Defterden silmişiz, hatırımızda değil. Oradaki candaşlarımızı da unutmuşuz.Defterden silmişiz, hatırımızda değil. Oradaki candaşlarımızı da unutmuşuz. Canımız, ciğerimiz, akrabamız. Kimimiz Boşnak, kimimiz bilmem ne, kimimiz Çerkez…Canımız, ciğerimiz, akrabamız. Kimimiz Boşnak, kimimiz bilmem ne, kimimiz Çerkez… Hepimiz bir yerden göçmüş gelmişiz. Hepimiz bir yerden göçmüş gelmişiz.

Gözlerim yaşardı: Kafkasya'dan 93 muhacirleri gelirken demişler ki; Gözlerim yaşardı: Kafkasya'dan 93 muhacirleri gelirken demişler ki; "Şimdi Osmanlı topraklarına girdik…" Atından inmiş yere secde etmiş. "Şimdi Osmanlı topraklarına girdik…"

Atından inmiş yere secde etmiş.

"Burası mübarek toprak, burası Osmanlı toprağı!" demiş, secde etmiş, toprağı öpmüş. "Burası mübarek toprak, burası Osmanlı toprağı!" demiş, secde etmiş, toprağı öpmüş.

Şu toprak sevgisine bakın, şu vatan anlayışına, şu sevgiye, şu hürmete bakın! Şu toprak sevgisine bakın, şu vatan anlayışına, şu sevgiye, şu hürmete bakın! Böyleydi, neleri kaybettik biz de şimdi hiçbir şeyden haberimiz yok! Böyleydi, neleri kaybettik biz de şimdi hiçbir şeyden haberimiz yok!

Hepimizin münevverliği gazete münevverliği! Hepimizin münevverliği gazete münevverliği! Günlük gazete sayfaları, o kadar. Günlük gazete sayfaları, o kadar. Eskiyi ne bilen var ne düşünen var ne de yüreği yanan var! Eskiyi ne bilen var ne düşünen var ne de yüreği yanan var!

Birbirimize bir tutturmuşuz: "Sen o partidensin, ben o partidenim; sen şu fikirdesin,Birbirimize bir tutturmuşuz: "Sen o partidensin, ben o partidenim; sen şu fikirdesin, ben bu fikirdeyim; senin sakalın, benim saçım; senin bıyığın, benim bıyığım,ben bu fikirdeyim; senin sakalın, benim saçım; senin bıyığın, benim bıyığım, senin bıyığın aşağıya sarkıyor, ötekisi yukarıya dikik, berikisi Douglas bıyık, senin bıyığın aşağıya sarkıyor, ötekisi yukarıya dikik, berikisi Douglas bıyık, vay sen öyle bıyık mı bırakırsın gel bakalım…" vay sen öyle bıyık mı bırakırsın gel bakalım…"

Ya ne oluyorsun, biz bu memleketin evlâdıyız! Hep şehit torunlarıyız, hepimiz mazlumuz,Ya ne oluyorsun, biz bu memleketin evlâdıyız! Hep şehit torunlarıyız, hepimiz mazlumuz, hepimizin ailesinde yürek yarası vardır, duvarımızda bir kan izi vardır, hepimizin ailesinde yürek yarası vardır, duvarımızda bir kan izi vardır, canımızda yeni kapanmış yara vardır. Ne diye birbirimizi yiyoruz, ne var?canımızda yeni kapanmış yara vardır.

Ne diye birbirimizi yiyoruz, ne var?
Bu topraklar hepimizin işte! Muhafaza edebilirsek ne mutlu! Ya muhafaza edemezsek? Bu topraklar hepimizin işte! Muhafaza edebilirsek ne mutlu!

Ya muhafaza edemezsek?

"Bir zamanlar İstanbul gibi şehir de bizimmiş, ya ne güzel bir şehirmiş. "Bir zamanlar İstanbul gibi şehir de bizimmiş, ya ne güzel bir şehirmiş. Ta Karadeniz'den Marmara'ya kadar nehir gibi bir şey ama çok geniş bir su akarmış,Ta Karadeniz'den Marmara'ya kadar nehir gibi bir şey ama çok geniş bir su akarmış, boğaz derlermiş…" filan diye masal gibi torunlarımız anlatırlarsa hâlimiz ne olacak? boğaz derlermiş…" filan diye masal gibi torunlarımız anlatırlarsa hâlimiz ne olacak?

"Bir Çamlıca'sı varmış, bir Emirgan'ı varmış, derler dedeler; anlatırlar…" derlerse ne yapacağız? "Bir Çamlıca'sı varmış, bir Emirgan'ı varmış, derler dedeler; anlatırlar…" derlerse ne yapacağız?

Bizim memleket! Birbirimize: "Sen sakallısın, ben başörtülüyüm; sen şöylesin, ben böyleyim…" Bizim memleket!

Birbirimize: "Sen sakallısın, ben başörtülüyüm; sen şöylesin, ben böyleyim…"

Ne oluyor? Uyanalım, kendimize gelelim. Atı alan Üsküdar'ı geçti gidiyor. Ne oluyor?

Uyanalım, kendimize gelelim. Atı alan Üsküdar'ı geçti gidiyor.
Çalıp çırpıp gidiyorlar. Memleketimizin tarihi zenginliklerini, kültür mirasını, yazma eserlerimizi,Çalıp çırpıp gidiyorlar. Memleketimizin tarihi zenginliklerini, kültür mirasını, yazma eserlerimizi, her şeyimizi götürüyorlar. Biz hâlâ birbirimizle dalaşalım. Nasrettin Hoca'nın yorganı gibi,her şeyimizi götürüyorlar. Biz hâlâ birbirimizle dalaşalım. Nasrettin Hoca'nın yorganı gibi, yorgan gitti ama bizim kavgamız bitmedi! yorgan gitti ama bizim kavgamız bitmedi!

Allah akıl fikir versin. İnsan kardeşine bir şey yapacağı zaman düşünür. Allah akıl fikir versin.

İnsan kardeşine bir şey yapacağı zaman düşünür.
Ârif, kâmil kimselerden birisinin yanında birisi bir müslümanı çekiştirmeye kalkmış: Ârif, kâmil kimselerden birisinin yanında birisi bir müslümanı çekiştirmeye kalkmış:

"Hani Ali Efendi, Veli Efendi var ya, şöyle kötü böyle kötü…" demek istemiş. "Hani Ali Efendi, Veli Efendi var ya, şöyle kötü böyle kötü…" demek istemiş.

Olmayan bir kimsenin hakkında konuşmaya ne denir? Olmayan bir kimsenin hakkında konuşmaya ne denir?

Gıybet denir. Dinimizde günah! Böyle bir şey yok!Gıybet denir. Dinimizde günah! Böyle bir şey yok! Mecliste olmayan kimsenin aleyhinde söz söylenmez. Erkeksen yüzüne karşı söylersin: Mecliste olmayan kimsenin aleyhinde söz söylenmez. Erkeksen yüzüne karşı söylersin:

"Kardeş ben sende bir kusur görüyorum." Hatta yalnız söylemek daha iyi."Kardeş ben sende bir kusur görüyorum."

Hatta yalnız söylemek daha iyi.
Yalnızca bir kenara git: "Ben sende şöyle bir kusur görüyorum, düzeltsen, mümkünse düzelt…" Yalnızca bir kenara git:

"Ben sende şöyle bir kusur görüyorum, düzeltsen, mümkünse düzelt…"

İzahı varsa izah et. İnsanın; "Ben seni düzelteyim." filan gibi bir şey demesi lazım. İzahı varsa izah et.

İnsanın; "Ben seni düzelteyim." filan gibi bir şey demesi lazım.
Aleyhinde konuşmaya başlayınca o kâmil zât demiş ki; "Dur, sana bir şey soracağım." Aleyhinde konuşmaya başlayınca o kâmil zât demiş ki;

"Dur, sana bir şey soracağım."

Durmuş tabii. "Sen Hindistan'a cihada, gazaya gittin mi?" "Gitmedim." Durmuş tabii.

"Sen Hindistan'a cihada, gazaya gittin mi?"

"Gitmedim."

"Çin'e gazaya gittin mi?" "Oraya da gitmedim." "Rum'a gazaya gittin mi?" "Çin'e gazaya gittin mi?"

"Oraya da gitmedim."

"Rum'a gazaya gittin mi?"

"Hayır, o tarafları hiç bilmem." "Afrika'ya gazaya gittin mi?" "Oralara da gitmedim." "Hayır, o tarafları hiç bilmem."

"Afrika'ya gazaya gittin mi?"

"Oralara da gitmedim."

"Mübarek. Çin'in, Hint'in, Rum'un, Afrika'nın, Avrupa'nın kâfirleri senden emniyette, rahatta;"Mübarek. Çin'in, Hint'in, Rum'un, Afrika'nın, Avrupa'nın kâfirleri senden emniyette, rahatta; sen müslüman kardeşinden ne istiyorsun, bu müslüman kardeşinden ne istiyorsun?sen müslüman kardeşinden ne istiyorsun, bu müslüman kardeşinden ne istiyorsun? Eğer babayiğitliğin varsa canın tezse duramıyorsan avucun, yumruğun kaşınıyorsa,Eğer babayiğitliğin varsa canın tezse duramıyorsan avucun, yumruğun kaşınıyorsa, ille bir şeyler yapmak istiyorsan buyur cümle cihan halkı düşmanımız." ille bir şeyler yapmak istiyorsan buyur cümle cihan halkı düşmanımız."

Türk Hava Yolları'nın bürosuna bomba attılar, elçimizi öldürdüler, şöyle oldu, böyle oldu… Türk Hava Yolları'nın bürosuna bomba attılar, elçimizi öldürdüler, şöyle oldu, böyle oldu…

Buyur meydan geniş! Bak dünya ne kadar büyük!Buyur meydan geniş! Bak dünya ne kadar büyük! Zaten Türkiye küçücük bir yer kaldı. Kırpa kırpa kırpa, haritada küçücük bir yer.Zaten Türkiye küçücük bir yer kaldı. Kırpa kırpa kırpa, haritada küçücük bir yer. Dünya geniş. Ne oluyoruz birbirimize bilmem, Allah akıl fikir versin! Dünya geniş.

Ne oluyoruz birbirimize bilmem, Allah akıl fikir versin!

Lev ta'lemûne mâ a'lemû ledahiktüm kalîlen ve lebekeytüm kesîrâ. Lev ta'lemûne mâ a'lemû ledahiktüm kalîlen ve lebekeytüm kesîrâ.

Bu hadîs-i şerîf biraz tüyleri diken diken edici bir hadîs-i şerîftir. Bu hadîs-i şerîf biraz tüyleri diken diken edici bir hadîs-i şerîftir.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Benim bildiğimi siz bileydiniz benim bildiğim şeyleri siz bilmiş olaydınız"Benim bildiğimi siz bileydiniz benim bildiğim şeyleri siz bilmiş olaydınız muhakkak ki az güler çok ağlardınız.muhakkak ki az güler çok ağlardınız. Gülmeye mecaliniz olmazdı, işiniz gücünüz ağlamak olurdu. Gülmeye mecaliniz olmazdı, işiniz gücünüz ağlamak olurdu. Kolay kolay gülemezdiniz, çok ağlardınız." Bu ne demek? Kolay kolay gülemezdiniz, çok ağlardınız."

Bu ne demek?

Hepimiz Amentü billâh, "Allah'a imanımız var, âhiret var." diyoruz.Hepimiz Amentü billâh, "Allah'a imanımız var, âhiret var." diyoruz. Âhirete inancımız var, biz ölünce insanın mahvolup yok olduğu kanaatinde değiliz. Âhirete inancımız var, biz ölünce insanın mahvolup yok olduğu kanaatinde değiliz. Âhiret var, hayatın şekli değişiyor ve Âhiret var, hayatın şekli değişiyor ve

Ve münşieküm fî mâ lâ ta'lemün. Allahu Teâlâ hazretleri bizi bilmediğimiz bir başka Ve münşieküm fî mâ lâ ta'lemün.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi bilmediğimiz bir başka
çeşit hilkat ile bir başka ikinci hayata getirecek. çeşit hilkat ile bir başka ikinci hayata getirecek.

İmanımız var ama bunun arkasında neler yatıyor? Orada Allahu Teâlâ'nın intikamı da var: İmanımız var ama bunun arkasında neler yatıyor?

Orada Allahu Teâlâ'nın intikamı da var:

Vallahu azîzü'n-züntikâm. "Allahu Teâlâ hazretleri mutlak izzet sahibidir, Vallahu azîzü'n-züntikâm. "Allahu Teâlâ hazretleri mutlak izzet sahibidir, mutlak galiptir, hükmü hâkimdir ve intikam sahibidir!" mutlak galiptir, hükmü hâkimdir ve intikam sahibidir!"

Sanır mısın ki bu yapılan zulümler geride kalacak, boş kalacak? Sanır mısın ki bu yapılan zulümler geride kalacak, boş kalacak?

Allahu Teâlâ hazretlerinin intikamı var. Yakaladı mı paçayı kurtarmak mümkün değil, gitti insan! Allahu Teâlâ hazretlerinin intikamı var. Yakaladı mı paçayı kurtarmak mümkün değil, gitti insan!

O intikam, o azap acaba nasıl? İnsanlar, Avrupalılar engizisyonlar filan kurmuş. O intikam, o azap acaba nasıl?

İnsanlar, Avrupalılar engizisyonlar filan kurmuş.
Çarklar marklar, insanın ellerini bir tarafa bağlıyorlar ayaklarını bir tarafa bağlıyorlar,Çarklar marklar, insanın ellerini bir tarafa bağlıyorlar ayaklarını bir tarafa bağlıyorlar, çarkı çeviriyorlar çatır çatır kemikleri ayrılıyor, şişleri kızdırıyorlar gözüne kulağına sokuyor vs.çarkı çeviriyorlar çatır çatır kemikleri ayrılıyor, şişleri kızdırıyorlar gözüne kulağına sokuyor vs. İşkence, insanların düşünebildiği işkence türleri!İşkence, insanların düşünebildiği işkence türleri! Ama Allahu Teâlâ hazretleri bir intikam almak istedi mi ne olacak kim bilir,Ama Allahu Teâlâ hazretleri bir intikam almak istedi mi ne olacak kim bilir, cehennemde neler olacak kim bilir?!.. Sonra âhirette ne ince hesap olacak! cehennemde neler olacak kim bilir?!..

Sonra âhirette ne ince hesap olacak!
Bu amel defterleri açılacak, herkesin gün gün, an an,Bu amel defterleri açılacak, herkesin gün gün, an an, saat saat yaptıkları cümle işler kendisine sorulacak: saat saat yaptıkları cümle işler kendisine sorulacak: "Bunu niye böyle yaptın, bu niye böyle oldu?!.." diye sorulacak. "Bunu niye böyle yaptın, bu niye böyle oldu?!.." diye sorulacak.

İnsan onları düşününce gülmeye mecali kalmaz. Şimdi düşünmediğimizden gülüyoruz! İnsan onları düşününce gülmeye mecali kalmaz. Şimdi düşünmediğimizden gülüyoruz!

Benim rahmetli ninem öksüz büyümüş. Çocukken geceleyin bir karanlık odada yatarmış. Benim rahmetli ninem öksüz büyümüş. Çocukken geceleyin bir karanlık odada yatarmış. Bize kendisi anlatırdı, Allah cümle geçmişlerimize rahmet eylesin. Bize kendisi anlatırdı, Allah cümle geçmişlerimize rahmet eylesin.

"Gündüz çocuklarla oynayıp dururken akşam yatacağım oda aklıma gelince "Gündüz çocuklarla oynayıp dururken akşam yatacağım oda aklıma gelince bir köşeye oturuverirdim." derdi. bir köşeye oturuverirdim." derdi.

Zavallıcık karanlık odada korkarmış, bir şey de diyemezmiş.Zavallıcık karanlık odada korkarmış, bir şey de diyemezmiş. Öksüz, kimsesi yok ya karanlık odada cinden periden şuradan buradan korkarmış. Öksüz, kimsesi yok ya karanlık odada cinden periden şuradan buradan korkarmış. O korkudan dolayı akşam yatacağı yer hatırına geliverdi mi bir kenara otururmuş.O korkudan dolayı akşam yatacağı yer hatırına geliverdi mi bir kenara otururmuş. Arkadaşları gelirlermiş: "Ya kalksana niye bozdun oyunu, niye durdun?.." Arkadaşları gelirlermiş: "Ya kalksana niye bozdun oyunu, niye durdun?.."

Aklına akşam vakti o karanlık oda geliverdi. İşte onun gibi! Aklına akşam vakti o karanlık oda geliverdi. İşte onun gibi!

Arkasından bunun gibi bir hadîs-i şerîf daha: Arkasından bunun gibi bir hadîs-i şerîf daha:

Lev ta'lemûne mâ entüm mülâkûne ba'de'l-mevti mâ ekeltüm taâmen alâ şehvetin ebeden.Lev ta'lemûne mâ entüm mülâkûne ba'de'l-mevti mâ ekeltüm taâmen alâ şehvetin ebeden. Ve lâ şeribtüm şerâben alâ şehvetin ebedâ. Ve lâ dehaltüm beyten testezillûne bihî.Ve lâ şeribtüm şerâben alâ şehvetin ebedâ. Ve lâ dehaltüm beyten testezillûne bihî. Ve le merartüm ila's-suudâti teleddemûne sudûraküm ve tebkûne alâ enfüsiküm. Ve le merartüm ila's-suudâti teleddemûne sudûraküm ve tebkûne alâ enfüsiküm.

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

Ölümden sonra karşılaşacağınız şeyleri eğer bileydinizÖlümden sonra karşılaşacağınız şeyleri eğer bileydiniz ölümden sonra başınıza neler geleceğini eğer bileydiniz iştiha ile asla yemek yiyemezdiniz." ölümden sonra başınıza neler geleceğini eğer bileydiniz iştiha ile asla yemek yiyemezdiniz."

Seve seve pilava kaşık atamazdınız, seve seve yemek yiyemezdiniz. Seve seve pilava kaşık atamazdınız, seve seve yemek yiyemezdiniz.

Ve lâ şeribtüm şerâben alâ şehvetin ebedâ. Ve lâ şeribtüm şerâben alâ şehvetin ebedâ. "Bileydiniz ölümden sonra başınıza gelecekleri iştah ile şarıl şarıl suyu içemezdiniz." "Bileydiniz ölümden sonra başınıza gelecekleri iştah ile şarıl şarıl suyu içemezdiniz."

Ebeden demek, Arapça'da "asla" demek. Ebeden demek, Arapça'da "asla" demek. Ölümden sonraki şeyleri bilseydiniz asla öyle bir keyifle yemek yiyip keyifle su içemezdiniz. Ölümden sonraki şeyleri bilseydiniz asla öyle bir keyifle yemek yiyip keyifle su içemezdiniz.

"Gölgelenecek evlere giremezdiniz." Hicaz'da güneş çok şiddetli oluyor. "Gölgelenecek evlere giremezdiniz."

Hicaz'da güneş çok şiddetli oluyor.
Hicaz'dan gelmiş arkadaş var, harmandan gelmiş köylü gibi; yüzü simsiyah olmuş, yanmış, sıcak. Hicaz'dan gelmiş arkadaş var, harmandan gelmiş köylü gibi; yüzü simsiyah olmuş, yanmış, sıcak. Yazın bir de yumurta kaynıyor, durduğu yerde pişiyor. İnsan o zaman ne yapar? Yazın bir de yumurta kaynıyor, durduğu yerde pişiyor.

İnsan o zaman ne yapar?

Hop, gölgeye sığınır. Hop, gölgeye sığınır.

"Gölgelere, gölgeleneceğiniz evlere giremezdiniz de sahralara kaçardınız." "Gölgelere, gölgeleneceğiniz evlere giremezdiniz de sahralara kaçardınız."

Ölümden sonra başınıza gelecekleri bilseydiniz şeyda olurdunuz, aklınız başınızdan giderdi, mecnun olurdunuz da sahralara düşerdiniz. Ölümden sonra başınıza gelecekleri bilseydiniz şeyda olurdunuz, aklınız başınızdan giderdi, mecnun olurdunuz da sahralara düşerdiniz.

Teleddemûne sudûraküm. Ve sahralarda üzüntünüzden göğüslerinize vururdunuz,Teleddemûne sudûraküm. Ve sahralarda üzüntünüzden göğüslerinize vururdunuz, göğüslerinizi yumrukla çalardınız." göğüslerinizi yumrukla çalardınız."

Ölüm üç sınıf insana üç türlü gelecek: Bir, Allah'ın yüce, yüksek kulları var.Ölüm üç sınıf insana üç türlü gelecek:

Bir, Allah'ın yüce, yüksek kulları var.
Uyku gibi [gelecek], anlamayacak bile! Bir orta, iyi kulları var. Uyku gibi [gelecek], anlamayacak bile! Bir orta, iyi kulları var. Bir de aşağı, alçak, günahkâr, zalim, gaddar, hain, aldatıcı, hırsız, arsız, katil vs. kullar var.Bir de aşağı, alçak, günahkâr, zalim, gaddar, hain, aldatıcı, hırsız, arsız, katil vs. kullar var. Onlara da bir başka türlü gelecek. Onlara da bir başka türlü gelecek.

İyilere hoşça gelecek, kötülere çok sıkıntılı bir şekilde gelecek.İyilere hoşça gelecek, kötülere çok sıkıntılı bir şekilde gelecek. Onun için hadîs-i şerîflerden öğrendiğimize göre her sabah Onun için hadîs-i şerîflerden öğrendiğimize göre her sabah [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız'ın tertip ettiği dua mecmuasında okuyoruz: [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız'ın tertip ettiği dua mecmuasında okuyoruz:

Allahümme bârik lenâ fi'l-mevti ve fî mâ ba'del mevt. Allahümme bârik lenâ fi'l-mevti ve fî mâ ba'del mevt.

Allahümme hevvin aleynâ sekerâti'l-mevti ve lâ tuazzibnâ ba'de'l-mevt. Allahümme hevvin aleynâ sekerâti'l-mevti ve lâ tuazzibnâ ba'de'l-mevt.

"Yâ Rabbi! Ölümün sarhoşluklarını bize kolay getir, oralardan kolay geçir, "Yâ Rabbi! Ölümün sarhoşluklarını bize kolay getir, oralardan kolay geçir, ölümden sonra da azap ettirme, oralarda sıkıntılara uğratma!" diye sabah akşam dua ediyoruz. ölümden sonra da azap ettirme, oralarda sıkıntılara uğratma!" diye sabah akşam dua ediyoruz. Bu çok zor bir iş olacak. Bu çok zor bir iş olacak. Allahu Teâlâ hazretleri bizi gül koklarmış gibi fark etmeden âhirete göçüveren, Allahu Teâlâ hazretleri bizi gül koklarmış gibi fark etmeden âhirete göçüveren, hoş hâlli, iyi kullardan eylesin. hoş hâlli, iyi kullardan eylesin.

Ama çalışmak şartı ile tabii ki!Ama çalışmak şartı ile tabii ki! Hadîs-i şerîflerde Peygamber Efendimiz'in bize bildirdiği bir kâide var.Hadîs-i şerîflerde Peygamber Efendimiz'in bize bildirdiği bir kâide var. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Temütün kemâ teîşûn "Nasıl yaşarsanız öyle öleceksiniz!" Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Temütün kemâ teîşûn "Nasıl yaşarsanız öyle öleceksiniz!"

Sen nasıl yaşadın, anlat bakalım.Sen nasıl yaşadın, anlat bakalım. At yarışları peşinde miydin, kumarda mıydın, gaflette miydin, zevkte sefada mıydın?..At yarışları peşinde miydin, kumarda mıydın, gaflette miydin, zevkte sefada mıydın?.. "Bu müslümanlar da yaşamasını bilmez ki! "Bu müslümanlar da yaşamasını bilmez ki! Ne safalı yerleri var bu dünyanın bir bilseler, anlamazlar…" mı diyordun?Ne safalı yerleri var bu dünyanın bir bilseler, anlamazlar…" mı diyordun? Nasıl geçiniyordun, parayı nasıl kazandın, nasıl, nerelere harcadın?Nasıl geçiniyordun, parayı nasıl kazandın, nasıl, nerelere harcadın? Öbür tarafta müslüman kardeşin açlıktan kıvranırken kendi keyfin,Öbür tarafta müslüman kardeşin açlıktan kıvranırken kendi keyfin, sefan için milyonları mı harcadın, bir gece için ne kadar para verdin?sefan için milyonları mı harcadın, bir gece için ne kadar para verdin? Kimlere ne kadar paralar kaptırdın?!.. Tabii nasıl yaşadıysa en son hâlinde o gelecek. Kimlere ne kadar paralar kaptırdın?!..

Tabii nasıl yaşadıysa en son hâlinde o gelecek.

Ankara'da bir vaiz arkadaş var, diyor ki; "Birisinin cenazesine çağırdılar, ölmek üzereymiş.Ankara'da bir vaiz arkadaş var, diyor ki;

"Birisinin cenazesine çağırdılar, ölmek üzereymiş.
'Gel dua ediver' dediler, gittim. Adam kendinden geçmiş; 'Gel dua ediver' dediler, gittim. Adam kendinden geçmiş; 'Vallahi olmaz, ille şu kadar olacak, bilmem ne olacak…' diye pazarlık yapıyor. 'Vallahi olmaz, ille şu kadar olacak, bilmem ne olacak…' diye pazarlık yapıyor. 'Bunun mesleği nedir?' dedim…" Meğer at alır satarmış, at cambazıymış. 'Bunun mesleği nedir?' dedim…"

Meğer at alır satarmış, at cambazıymış.

Yine aynı şahıs söyledi: Birisine uğramış;Yine aynı şahıs söyledi: Birisine uğramış; "Atsana papazı, versene sineği, versene kızı, üçlüyü at vs." diye sayıklıyormuş. "Atsana papazı, versene sineği, versene kızı, üçlüyü at vs." diye sayıklıyormuş.

Demek ki vaktini kumarla geçirdi. En son anda tabii üstünden akıl, şuur, Demek ki vaktini kumarla geçirdi. En son anda tabii üstünden akıl, şuur, kontrol kalkınca, alt şuurda, içerde kutunun içinde ne varsa onlar meydana çıkıyor.kontrol kalkınca, alt şuurda, içerde kutunun içinde ne varsa onlar meydana çıkıyor. İnsan yaşadığı gibi ölecek. İşte öyle olur. Onun için iyi yaşamaya gayret edelim.İnsan yaşadığı gibi ölecek. İşte öyle olur. Onun için iyi yaşamaya gayret edelim. O öyle bir piyango değildir ki kötü yaşa yaşa, en son anda hop öbür tarafa kapağı atıver; O öyle bir piyango değildir ki kötü yaşa yaşa, en son anda hop öbür tarafa kapağı atıver; öyle bir şey değil ki! Nasıl yaşadıysan öyle ölürsün. öyle bir şey değil ki! Nasıl yaşadıysan öyle ölürsün.

Ve tüb'asûn kemâ temûtûn. "Nasıl öldüyseniz o hâl üzere kalkacaksınız!" Ve tüb'asûn kemâ temûtûn. "Nasıl öldüyseniz o hâl üzere kalkacaksınız!"

Bir de o var. İnsan günah üzere gitmişse Bir de o var. İnsan günah üzere gitmişse -Allah korusun- meyhane köşesinde veya başka bir kötü yerde,-Allah korusun- meyhane köşesinde veya başka bir kötü yerde, o hâl ile bir de mahşer halkının karşısına çıkmak var. o hâl ile bir de mahşer halkının karşısına çıkmak var.

Roma'ya yakın bir yanardağ var, patlayıvermiş.Roma'ya yakın bir yanardağ var, patlayıvermiş. Onun dibinde de Pompei diye bir şehir var, külleri örtüvermiş.Onun dibinde de Pompei diye bir şehir var, külleri örtüvermiş. İnsanlar olduğu gibi, o hâl üzere [heykelleşmişler]. İnsanlar olduğu gibi, o hâl üzere [heykelleşmişler]. Kızgın küller üzerlerine gelivermiş, hemen bir anda ölüvermişler. Kızgın küller üzerlerine gelivermiş, hemen bir anda ölüvermişler.

Hani bir filmi oynatıp dururken birden durduruveriyorlar da aynen öyle kalıyorlar ya, öyle! Hani bir filmi oynatıp dururken birden durduruveriyorlar da aynen öyle kalıyorlar ya, öyle! Hayat birden küllerin altında duruvermiş, birden!Hayat birden küllerin altında duruvermiş, birden! Tabi kızgın küller örttüğü için ne mikrop var ne başka bir şey var, çürüme de olmamış.Tabi kızgın küller örttüğü için ne mikrop var ne başka bir şey var, çürüme de olmamış. Küllerin temizlenmesi de kolay! Süpürüp, kazıyıp temizledikçe insanları meydana çıkarıyorlarmış. Küllerin temizlenmesi de kolay! Süpürüp, kazıyıp temizledikçe insanları meydana çıkarıyorlarmış. Kimisi kumaş tartıyor, kimisi para veriyor, kimisi para alıyor, kimisi içki içiyor.Kimisi kumaş tartıyor, kimisi para veriyor, kimisi para alıyor, kimisi içki içiyor. Kimisi de ne kötü hâllerde… Ne kötü hallerde ki Allah başına ateş külü yağdırmış.Kimisi de ne kötü hâllerde… Ne kötü hallerde ki Allah başına ateş külü yağdırmış. Ceza! Azîzi'n-züntikâm, "İntikam sahibi" Allahu Teâlâ hazretleri.Ceza! Azîzi'n-züntikâm, "İntikam sahibi" Allahu Teâlâ hazretleri. İntikamını bazen dünyada da alır. Bunlar şaka değildir, oyuncak değildir. İntikamını bazen dünyada da alır.

Bunlar şaka değildir, oyuncak değildir.
Belki biz doğru anlatamıyoruzdur, kuvvetli anlatamıyoruzdur ama ârif olan anlar.Belki biz doğru anlatamıyoruzdur, kuvvetli anlatamıyoruzdur ama ârif olan anlar. Leb demeden leblebiyi anlar. Bu ciddi bir iştir, ölüm ciddi bir iştir. Leb demeden leblebiyi anlar. Bu ciddi bir iştir, ölüm ciddi bir iştir.

Bir kere sermaye bitiyor, kesiliyor, tamam. İnsana; "İmtihan müddeti bitti!' deniyor. Bir kere sermaye bitiyor, kesiliyor, tamam. İnsana; "İmtihan müddeti bitti!' deniyor. Nasıl yaşadıysan o! Hiç imtihan olduğunu, buranın bir kazanç,Nasıl yaşadıysan o! Hiç imtihan olduğunu, buranın bir kazanç, âhiretin kazanç tarlası olduğunu hatırımızdan çıkartmamamız lazım!âhiretin kazanç tarlası olduğunu hatırımızdan çıkartmamamız lazım! Hiç, asla! Ne zaman biteceğini de bilmiyoruz. Çünkü sırayla da gelmiyor. Hiç, asla! Ne zaman biteceğini de bilmiyoruz. Çünkü sırayla da gelmiyor.

"Önce abim gidecek, ondan sonra onun küçüğü gidecek,"Önce abim gidecek, ondan sonra onun küçüğü gidecek, ondan sonra o gidecek, sonra ben gideceğim." diyebilir miyiz? ondan sonra o gidecek, sonra ben gideceğim." diyebilir miyiz?

Bazen en küçüğe gelir. Bebek gidiyor, küçük bebek gidiyor.Bazen en küçüğe gelir. Bebek gidiyor, küçük bebek gidiyor. Bazen oğlu gidiyor da oğlunun çocuklarına dedeler bakıyor. Bu iş belli olmuyor. Bazen oğlu gidiyor da oğlunun çocuklarına dedeler bakıyor. Bu iş belli olmuyor. Bazen o ihtiyar hâliyle dedeler, neneler bakıyor. Öyle olabiliyor. Bazen o ihtiyar hâliyle dedeler, neneler bakıyor. Öyle olabiliyor. Onun için devamlı hazırlıklı olacağız. Bu işi en iyi bizim büyüklerimiz, evliyâullah,Onun için devamlı hazırlıklı olacağız.

Bu işi en iyi bizim büyüklerimiz, evliyâullah,
ulemamız düşünmüşler de bize güzel tavsiyelerde bulunmuşlar: ulemamız düşünmüşler de bize güzel tavsiyelerde bulunmuşlar:

"Aman devamlı abdestli gez! Aman vasiyetin yastığının altında hazır olsun! "Aman devamlı abdestli gez! Aman vasiyetin yastığının altında hazır olsun! Aman devamlı zikrullahla vakit geçir ki ölürken Allah diyebilesin, lâ ilâhe illallah diyebilesin, Aman devamlı zikrullahla vakit geçir ki ölürken Allah diyebilesin, lâ ilâhe illallah diyebilesin, kelime-i şahadet getirebilesin! diye tavsiyelerde bulunmuş. Aman dargın olduğun kimselerle barış! kelime-i şahadet getirebilesin! diye tavsiyelerde bulunmuş. Aman dargın olduğun kimselerle barış! Aman hak geçmiş kimselere götür hakkını ver, helalleş,Aman hak geçmiş kimselere götür hakkını ver, helalleş, âhirete hesap bırakma, işini sağlam tut, temiz tut!.." âhirete hesap bırakma, işini sağlam tut, temiz tut!.."

O tavsiyeleri tutmak lazım. Bu iş ciddi bir iştir, oyuncak değildir.O tavsiyeleri tutmak lazım. Bu iş ciddi bir iştir, oyuncak değildir. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi uyanık, ârif, agâh, mütenebbih, fâzıl, kâmil kullar eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi uyanık, ârif, agâh, mütenebbih, fâzıl, kâmil kullar eylesin.

Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele… Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele…

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2