Namaz Vakitleri

24 Zilka'de 1445
01 Haziran 2024
İmsak
03:32
Güneş
05:28
Öğle
13:07
İkindi
17:05
Akşam
20:36
Yatsı
22:23
Detaylı Arama

Sabah Namazından Sonra Zikrin Fazileti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

İnna neveyte'l-itikâfe fî hâze'l-mescidi ilâ vakti'l-işrâki intisâben li hadîsi nebiyyike Muhammedini'l-Mustafâ. İnna neveyte'l-itikâfe fî hâze'l-mescidi ilâ vakti'l-işrâki intisâben li hadîsi nebiyyike Muhammedini'l-Mustafâ. Ellezî ravâhü't-Tirmîziyyü rahimehullâhu an Enesin radıyallahu anhü ve hassene Ellezî ravâhü't-Tirmîziyyü rahimehullâhu an Enesin radıyallahu anhü ve hassene ve kâle fîhi Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlihî ve selleme teslîmen kesîrâ: ve kâle fîhi Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlihî ve selleme teslîmen kesîrâ:

Men salle'l-fecre fî cemâatin sümme kaade yezküru'llâhe hattâ tatlüa'ş-şemsü Men salle'l-fecre fî cemâatin sümme kaade yezküru'llâhe hattâ tatlüa'ş-şemsü sümme sallâ rek'ateyni kânet lehû ke-ecri haccetin ve umretin tâmmetin tâmmetin tâmmeh. sümme sallâ rek'ateyni kânet lehû ke-ecri haccetin ve umretin tâmmetin tâmmetin tâmmeh.

Sadaka Resûlullah ve netaka Habîbullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah ve netaka Habîbullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Şu vakitten işrak vaktine kadar mescit hâline getirdiğimiz bu mekânda oturup vaktimiziŞu vakitten işrak vaktine kadar mescit hâline getirdiğimiz bu mekânda oturup vaktimizi senin rızana uygun bir şekilde geçirmeye niyet ettik, yâ Rabbi!senin rızana uygun bir şekilde geçirmeye niyet ettik, yâ Rabbi! Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'n hadîs-i şerîfine intisâben... Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'n hadîs-i şerîfine intisâben...

O hadîs-i şerîf ki en büyük hadis alimlerinden birisi olan İmam Tirmizî rivayet etmiş.O hadîs-i şerîf ki en büyük hadis alimlerinden birisi olan İmam Tirmizî rivayet etmiş. Ve Peygamber Efendimiz orada buyuruyor ki; Ve Peygamber Efendimiz orada buyuruyor ki;

Men salle'l-fecre fî cemaatin. "Kim ki sabah namazını cemaatle kılarsa." Men salle'l-fecre fî cemaatin. "Kim ki sabah namazını cemaatle kılarsa." Sümme kaade yezküru'llâhe. "Sonra oturup zikrullahla meşgul olursa."Sümme kaade yezküru'llâhe. "Sonra oturup zikrullahla meşgul olursa." Sümme sallâ rek'ateyni. "Sonrada kalkıp iki rekât namaz kılarsa." Sümme sallâ rek'ateyni. "Sonrada kalkıp iki rekât namaz kılarsa."

Kânet lehû ke-ecri haccetin ve umretin tâmmetin tâmmetin tâmmeh. Kânet lehû ke-ecri haccetin ve umretin tâmmetin tâmmetin tâmmeh.

Böyle yapması ona çok sevap kazandırır. Ne kadar sevap kazandırır? Böyle yapması ona çok sevap kazandırır.

Ne kadar sevap kazandırır?

Sanki kalkmış hac ve umre yapmaya gitmiş de, haccetmiş, umre yapmış kadar sevap kazandırır.Sanki kalkmış hac ve umre yapmaya gitmiş de, haccetmiş, umre yapmış kadar sevap kazandırır. "Tam bir hac ve umre, tam bir hac ve umre, tam bir hac ve umre" buyuruyor Peygamber Efendimiz. "Tam bir hac ve umre, tam bir hac ve umre, tam bir hac ve umre" buyuruyor Peygamber Efendimiz.

"İmam Tirmizî, büyük bir hadis alimidir." dedik ve bu hadîs-i şerîf için "hasen hadîs-i şerîf" diyor. "İmam Tirmizî, büyük bir hadis alimidir." dedik ve bu hadîs-i şerîf için "hasen hadîs-i şerîf" diyor.

"Hasen hadîs-i şerîf" ne demektir? "Sıhhatli, sıhhati güzel hadîs-i şerîf" demektir."Hasen hadîs-i şerîf" ne demektir?

"Sıhhatli, sıhhati güzel hadîs-i şerîf" demektir.
Bu "hasen" sözü hadis ıstılahâtında değer verilen sözdür.Bu "hasen" sözü hadis ıstılahâtında değer verilen sözdür. Bu hadîs-i şerîf, hasen hadîs-i şerîf. Bu hadîs-i şerîf, hasen hadîs-i şerîf.

Demek ki günün evvelinde, sabahın ilk vaktinde herkes uykudayken,Demek ki günün evvelinde, sabahın ilk vaktinde herkes uykudayken, yeni bir gün başlarken insanın kalkıp sabah namazı kılması güzel.yeni bir gün başlarken insanın kalkıp sabah namazı kılması güzel. Sabah namazından sonra da mescitte oturması güzel,Sabah namazından sonra da mescitte oturması güzel, zikrullah yapması güzel, sonra kalkıp iki rekât namaz kılması güzel.zikrullah yapması güzel, sonra kalkıp iki rekât namaz kılması güzel. Bunun sevabı çok; bunu yapan tam bir hac ve umre yapmış kadar sevap alacak. Bunun sevabı çok; bunu yapan tam bir hac ve umre yapmış kadar sevap alacak.

Biliyorsunuz "tam bir hac ve umre, tam bir hac ve umre, tam bir hac ve umre" diye üç defa söylemiş, Biliyorsunuz "tam bir hac ve umre, tam bir hac ve umre, tam bir hac ve umre" diye üç defa söylemiş, Peygamber Efendimiz. Hac ve umre zor yapılıyor; uçaklar pahalı, mesafe uzun, masraflar çok.Peygamber Efendimiz.

Hac ve umre zor yapılıyor; uçaklar pahalı, mesafe uzun, masraflar çok.
Buradan birisi umre yapmaya kalkıp giderse Buradan birisi umre yapmaya kalkıp giderse bir de oradaki otel masraflarını eklersek artık rakamı siz söyleyin.bir de oradaki otel masraflarını eklersek artık rakamı siz söyleyin. Çok büyük bir meblağ insanın cebinden çıkacak. Çok büyük bir meblağ insanın cebinden çıkacak.

Halbuki sabah namazlarında oturup böyle zikrullahla meşgul olunca AllahHalbuki sabah namazlarında oturup böyle zikrullahla meşgul olunca Allah oturduğu yerden insana bu sevabı veriyor. Allahu Teâlâ hazretlerinin lütfu böyledir, işi böyledir.oturduğu yerden insana bu sevabı veriyor.

Allahu Teâlâ hazretlerinin lütfu böyledir, işi böyledir.
Cenâb-ı Mevlâ verdiği mükâfâtı çok bol verir.Cenâb-ı Mevlâ verdiği mükâfâtı çok bol verir. Kulunun küçük bir hareketini, çok büyük mükâfâtla mükâfâtlandırır, azıcığını çoğa sayar.Kulunun küçük bir hareketini, çok büyük mükâfâtla mükâfâtlandırır, azıcığını çoğa sayar. Mühim olmayan bir şeyi değerlendirir, çok sevap verir. Mesela cemaatle namaz kılıyoruz.Mühim olmayan bir şeyi değerlendirir, çok sevap verir.

Mesela cemaatle namaz kılıyoruz.
Cemaatle namaz kılmak, odamızda kendi başımıza sabah namazını kılmaktan Cemaatle namaz kılmak, odamızda kendi başımıza sabah namazını kılmaktan yirmi yedi kat daha sevaptı. Neden buraya geldi? Muhabbet oluyor.yirmi yedi kat daha sevaptı.

Neden buraya geldi?

Muhabbet oluyor.
"Muhabbetli bir toplu namaz oluyor." diye sevap fazla oluyor. Hemen yirmi yedi kat fazla sevap."Muhabbetli bir toplu namaz oluyor." diye sevap fazla oluyor. Hemen yirmi yedi kat fazla sevap. Halbuki şurada kılsaydı az bir sevap alacaktı; oradan buraya geldi, yirmi yedi kat sevabı fazla. Halbuki şurada kılsaydı az bir sevap alacaktı; oradan buraya geldi, yirmi yedi kat sevabı fazla.

"Şu kulum Lâ ilâhe illallah dedi, benden başka yaradan olmadığını, tanrı olmadığını bildi."Şu kulum Lâ ilâhe illallah dedi, benden başka yaradan olmadığını, tanrı olmadığını bildi. Ben bunu cennetime sokayım." diyor. Lâ ilâhe illallah dedi diye cenneti geliyor. Ben bunu cennetime sokayım." diyor. Lâ ilâhe illallah dedi diye cenneti geliyor.

Cennetlik olmak demek ne demek? Bunun ölçüsü, boyutları ne? Cennetlik olmak demek ne demek?

Bunun ölçüsü, boyutları ne?

Cennetlik olunca insan ne olur? Gelmiş ve gelecek bütün insanlar cennete girdikten sonra; Cennetlik olunca insan ne olur?

Gelmiş ve gelecek bütün insanlar cennete girdikten sonra;
cehennemde yanmış, dünyada işlediği kusurların cezasını çekmiş insanlarla,cehennemde yanmış, dünyada işlediği kusurların cezasını çekmiş insanlarla, cezasını tamamlamış olanlar da hapisten çıkar gibi cehennemden çıkacaklar, cennete girecekler. cezasını tamamlamış olanlar da hapisten çıkar gibi cehennemden çıkacaklar, cennete girecekler.

Çünkü putperestler onlara diyecekler ki; Çünkü putperestler onlara diyecekler ki;

"Bak sizin lâ ilâhe illallah demeniz cehennemde size ne fayda verdi? "Bak sizin lâ ilâhe illallah demeniz cehennemde size ne fayda verdi? Siz de bizimle beraber cehennemdesiniz. Gördünüz mü? Ne farkı var?" diyecekler. Siz de bizimle beraber cehennemdesiniz. Gördünüz mü? Ne farkı var?" diyecekler.

"O söz üzerinize Cenâb-ı Mevlâ gazaba gelecek." diyor Peygamber Efendimiz. "O söz üzerinize Cenâb-ı Mevlâ gazaba gelecek." diyor Peygamber Efendimiz. O müşriklere gazaba gelecek ve meleklerine diyecek ki; O müşriklere gazaba gelecek ve meleklerine diyecek ki;

"Mü'min olup da suçundan dolayı cehenneme girmiş kullarımı cehennemden çıkarın!" "Mü'min olup da suçundan dolayı cehenneme girmiş kullarımı cehennemden çıkarın!"

Mü'min insan cehenneme girer mi? Girer. Mü'min insan cehenneme girer mi?

Girer.

Adam öldürmüşse girer, içki içmişse girebilir. Allah affetmemişse "Cezasını çeksin." Adam öldürmüşse girer, içki içmişse girebilir. Allah affetmemişse "Cezasını çeksin." Denilirse girer. Zina etmişse girer, hırsızlık yapmışsa girer, kalp kırdıysa girer; Denilirse girer. Zina etmişse girer, hırsızlık yapmışsa girer, kalp kırdıysa girer; hatalarından dolayı cehenneme girebilir. hatalarından dolayı cehenneme girebilir.

Nehrü'l-hayat'ın suyu ile -hayat nehri; ilginç isim- hayat nehrinin suyu ile melekler yıkayacaklarNehrü'l-hayat'ın suyu ile -hayat nehri; ilginç isim- hayat nehrinin suyu ile melekler yıkayacaklar cehennemde kapkara olmuş, kömür gibi olmuş olan o kişileri.cehennemde kapkara olmuş, kömür gibi olmuş olan o kişileri. Ondan sonra onlar derenin kenarında patlayıp filizlenen tohum gibi yeniden filizlenecekler, Ondan sonra onlar derenin kenarında patlayıp filizlenen tohum gibi yeniden filizlenecekler, tekrar eski hallerine gelecekler. Kapkara, yanmış halleri, cehennemde azaplarıtekrar eski hallerine gelecekler. Kapkara, yanmış halleri, cehennemde azapları çektikten sonraki yanık halleri değişecek. Sonra Allah onları cennete sokacak. çektikten sonraki yanık halleri değişecek. Sonra Allah onları cennete sokacak.

Böylece mü'min olup da suçundan dolayı cehenneme girmiş olanlar da cennete girecekler. Böylece mü'min olup da suçundan dolayı cehenneme girmiş olanlar da cennete girecekler. Doğrudan doğruya girenler zaten hemen girecekler. İlk kim girecek? Doğrudan doğruya girenler zaten hemen girecekler.

İlk kim girecek?

İlk önce cennete girecek kimse Peygamber Efendimiz: İlk önce cennete girecek kimse Peygamber Efendimiz:

"Cennetin kapısına gireceğim ve kapısını çalacağım. "Cennetin kapısına gireceğim ve kapısını çalacağım. Çaldığım zaman içeride cennetin bekçisi olan 'Rıdvan' isimli melek 'Kim o?' diye soracak. Çaldığım zaman içeride cennetin bekçisi olan 'Rıdvan' isimli melek 'Kim o?' diye soracak. 'Ben Resûlullah Muhammed'im.' diyeceğim sallallahu aleyhi ve sellem. 'Ben Resûlullah Muhammed'im.' diyeceğim sallallahu aleyhi ve sellem. Onun üzerine Rıdvan cennetin kapısını açacak ve diyecek ki;Onun üzerine Rıdvan cennetin kapısını açacak ve diyecek ki; 'Soruşumun sebebi şuydu yâ Resûlalah, Allah bana emretmişti: 'Soruşumun sebebi şuydu yâ Resûlalah, Allah bana emretmişti:

Bike ümirtu en lâ eftaha kableke ya Resûlallah. Bike ümirtu en lâ eftaha kableke ya Resûlallah. "Bu cennetin kapısını senden daha evvel gelen birisi olsa bile açmam, 'Açmayayım.' diye"Bu cennetin kapısını senden daha evvel gelen birisi olsa bile açmam, 'Açmayayım.' diye Allah bana emretmişti. Onun için 'Gelen kim?' diye soruyorum. Buyur yâ Resûlallah!" diyecek. Allah bana emretmişti. Onun için 'Gelen kim?' diye soruyorum. Buyur yâ Resûlallah!" diyecek.

Cennete ilk önce Peygamber Efendimiz girecek. Ondan sonra? ed-Dühûlu'l-evvelîn girecek. Cennete ilk önce Peygamber Efendimiz girecek.

Ondan sonra?

ed-Dühûlu'l-evvelîn girecek.

Dühûl, dâhil kelimesinin çoğulu. Arapçada ism-i fâilin bu çeşit çoğulları da var. Dühûl, dâhil kelimesinin çoğulu. Arapçada ism-i fâilin bu çeşit çoğulları da var.

Mesela sücûd "secde edenler" demek, duhûl "dâhil olanlar" demek,Mesela sücûd "secde edenler" demek, duhûl "dâhil olanlar" demek, rükka' "rükû edenler" demek. Bir şekil bu. ed-Dühûlü'l-evvelîn. "Cennete ilk girenler" girecekler. rükka' "rükû edenler" demek. Bir şekil bu.

ed-Dühûlü'l-evvelîn. "Cennete ilk girenler" girecekler.

Ve's-sâbikûne'l-evvelûn. Allah'ın mukarreb kulları girecekler, peygamberler girecekler. Ve's-sâbikûne'l-evvelûn.

Allah'ın mukarreb kulları girecekler, peygamberler girecekler.
Mü'minler, salihler girecekler. Tamam, cennetlikler girdi. Mü'minler, salihler girecekler.

Tamam, cennetlikler girdi.

Ondan sonra cehennemde cezasını çekmekte olup da cezası tamamlanan mü'minler Ondan sonra cehennemde cezasını çekmekte olup da cezası tamamlanan mü'minler birer birer girecekler, girecekler, girecekler, girecekler... "Var mı daha?" "Yok, bitti artık." birer birer girecekler, girecekler, girecekler, girecekler...

"Var mı daha?"

"Yok, bitti artık."

"Cehennemden çıkacaklar çıktı mı tamamen?" "Çıktı." "En sonuncu şu:" "Cehennemden çıkacaklar çıktı mı tamamen?"

"Çıktı."

"En sonuncu şu:"

Peygamber Efendimiz, cehennemden en son çıkan şahsı anlatıyor: Peygamber Efendimiz, cehennemden en son çıkan şahsı anlatıyor:

O hayat suyu ile yıkandıktan sonra kendine gelince tekrar varlığını kazanınca Allah diyecekmiş ki; O hayat suyu ile yıkandıktan sonra kendine gelince tekrar varlığını kazanınca Allah diyecekmiş ki;

"Kulum, ne istiyorsun?" "Yâ Rabbi! Beni bu cehennemden çıkar, başka bir şey istemem."Kulum, ne istiyorsun?"

"Yâ Rabbi! Beni bu cehennemden çıkar, başka bir şey istemem.
Bir çıkar beni buradan, daha gayrı bir şey istemem senden." "Peki, çıkarın şunu!" Bir çıkar beni buradan, daha gayrı bir şey istemem senden."

"Peki, çıkarın şunu!"

Cehennemden çıkaracaklarmış. "Kulum, ne istiyorsun?" Cehennemden çıkaracaklarmış.

"Kulum, ne istiyorsun?"

"Yâ Rabbi! Yönümü, yüzümü cehennemden çevir. Görmeye ve kokusuna dayanamıyorum." "Yâ Rabbi! Yönümü, yüzümü cehennemden çevir. Görmeye ve kokusuna dayanamıyorum."

"Görmeye ve kokusuna dayanamıyorum. Yönümü bu taraftan, onun tarafından çevir." "Görmeye ve kokusuna dayanamıyorum. Yönümü bu taraftan, onun tarafından çevir."

"Peki, çevirin kulumu!" Çevireceklermiş. Demek kendi başına da kıpırdayamıyor."Peki, çevirin kulumu!"

Çevireceklermiş. Demek kendi başına da kıpırdayamıyor.
Meleklerin işi. Kolay değil, yandı, yakıldı, yeniden yapıldı.Meleklerin işi. Kolay değil, yandı, yakıldı, yeniden yapıldı. Yönü dönünce bu sefer bir bakacakmış ki karşıda cennet. Yönü dönünce bu sefer bir bakacakmış ki karşıda cennet.

"Yâ Rabbi! Ben 'Senden bir şey istemeyeceğim.' dedim ama ne olur beni şuraya sok." filan"Yâ Rabbi! Ben 'Senden bir şey istemeyeceğim.' dedim ama ne olur beni şuraya sok." filan derece derece, isteye isteye Allah onu da cennete sokacakmış. En sonuncu bu! derece derece, isteye isteye Allah onu da cennete sokacakmış.

En sonuncu bu!

En sonuncu cennetlik kimse de cehennemden çıkınca cehennemin kapılarıEn sonuncu cennetlik kimse de cehennemden çıkınca cehennemin kapıları arkasından bir daha açılmayacak şekilde kapatılacak. arkasından bir daha açılmayacak şekilde kapatılacak.

Ondan sonra Allahu Teâlâ hazretleri cehennem ehline diyecek ki; Ondan sonra Allahu Teâlâ hazretleri cehennem ehline diyecek ki;

"Siz cehennemde ebedî kalacaksınız, çıkmak yok." "Siz cehennemde ebedî kalacaksınız, çıkmak yok."

Cehennemin kapısı kapatılacak. Ölmek de yok! Hani cehennemde ölse insan kurtulur. Ölüm bir kurtuluştur.Cehennemin kapısı kapatılacak. Ölmek de yok! Hani cehennemde ölse insan kurtulur. Ölüm bir kurtuluştur. Adam hasta, inliyor. Ölüyor kurtuluyor. "Çok çekti zavallı, kurtuldu.Adam hasta, inliyor. Ölüyor kurtuluyor.

"Çok çekti zavallı, kurtuldu.
Ne yapalım, Allah rahmet eylesin." diyoruz. Cehennemde ölüm yok! Ne yapalım, Allah rahmet eylesin." diyoruz.

Cehennemde ölüm yok!

Lâ yukdâ aleyhim fe-yemûtü ve la yühaffefü anhümü'l-azâb.Lâ yukdâ aleyhim fe-yemûtü ve la yühaffefü anhümü'l-azâb. "Azabında hafifleme de yok, ölmek de yok." Peki, ne olacak? Yanacak, yanacak, yanacak... "Azabında hafifleme de yok, ölmek de yok."

Peki, ne olacak?

Yanacak, yanacak, yanacak...
Yeniden tazelenecek. Yeniden yanacak, yanacak, yanacak... Yeniden tazelenecek... Yeniden tazelenecek. Yeniden yanacak, yanacak, yanacak... Yeniden tazelenecek...

"Derileri cayır cayır yandıktan sonra tekrar onların derilerini yenileyeceğiz tazeleyeceğiz ki "Derileri cayır cayır yandıktan sonra tekrar onların derilerini yenileyeceğiz tazeleyeceğiz ki yeniden yansın, azabı yeniden çeksin." yeniden yansın, azabı yeniden çeksin."

"Aynı azabı mükkerreren, peşi peşine, tekrar tekrar yine çeksin." diye tazeleyecek. "Aynı azabı mükkerreren, peşi peşine, tekrar tekrar yine çeksin." diye tazeleyecek.

Yine azap, tazeleyecek yine azap. Ölmek yok! Cehennemlikler ölmeyi çok isteyecek.Yine azap, tazeleyecek yine azap. Ölmek yok! Cehennemlikler ölmeyi çok isteyecek. Kapılar kapatılacak. Allahu Teâlâ hazretleri onlara; "Siz cehennemde ebedî kalacaksınız." diyecek. Kapılar kapatılacak.

Allahu Teâlâ hazretleri onlara; "Siz cehennemde ebedî kalacaksınız." diyecek.

Sonra remz olarak, sembolik olarak bir koyun şeklinde ölüm, Sonra remz olarak, sembolik olarak bir koyun şeklinde ölüm, cennet ve cehennemin arasına getirilecek, kesilecek. Ne demek? Ölüm yok.cennet ve cehennemin arasına getirilecek, kesilecek.

Ne demek?

Ölüm yok.
Cehennemde de ölüm yok. Ölüm olayı yok ediliyor. Kurban kesilir gibi ölüm hadisesi kaldırılacak. Cehennemde de ölüm yok. Ölüm olayı yok ediliyor. Kurban kesilir gibi ölüm hadisesi kaldırılacak.

Bu en son cehennemden çıkmış olan şahıs da cennete girecek.Bu en son cehennemden çıkmış olan şahıs da cennete girecek. Bu sefer cennet ehline de Allahu Teâlâ diyecek ki; Bu sefer cennet ehline de Allahu Teâlâ diyecek ki;

"Ey cennet ehli, siz de cennette ebedî kalacaksınız." "Ey cennet ehli, siz de cennette ebedî kalacaksınız."

Hüm fîha hâlidûn. "Allah'ın nimetlerinden istifade edin." Onlar da cennete girecekler. Hüm fîha hâlidûn.

"Allah'ın nimetlerinden istifade edin."

Onlar da cennete girecekler.

Bu cennete en sonuncu giren insana Allahu Teâlâ hazretleri Bu cennete en sonuncu giren insana Allahu Teâlâ hazretleri şu yaşadığımız dünya kadar ve yedi kat semâvât kadar,şu yaşadığımız dünya kadar ve yedi kat semâvât kadar, şu anda bizim tanıdığımız şu feza ve kâinat kadar yer verecek. şu anda bizim tanıdığımız şu feza ve kâinat kadar yer verecek.

Allahu Teâlâ hazretleri, en sonuncuya bu yerler gökler kadar verir Ve o da sanacak ki Allahu Teâlâ hazretleri, en sonuncuya bu yerler gökler kadar verir Ve o da sanacak ki "Allah cennette en büyük mükâfâtı bana verdi galiba." diyecek,"Allah cennette en büyük mükâfâtı bana verdi galiba." diyecek, en büyük mükâfât kendisinin sanacak. en büyük mükâfât kendisinin sanacak.

Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri cennete girenlere, hatıra hayale gelmeyecek kadar, sığmayacak kadar büyük mükâfât verecek Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri cennete girenlere, hatıra hayale gelmeyecek kadar, sığmayacak kadar büyük mükâfât verecek Tabi daha önce girenler, ilk girenler çok daha muazzam nimetlere sahip olacaklar ama o onu bilmiyor. Tabi daha önce girenler, ilk girenler çok daha muazzam nimetlere sahip olacaklar ama o onu bilmiyor.

"Peki, insan sonunda cennete girecekmiş. Eh, güzel." diye cehennemi hafife almamak lazım. "Peki, insan sonunda cennete girecekmiş. Eh, güzel." diye cehennemi hafife almamak lazım.

Çünkü cehenneme bir düşen insan çok uzun bir müddet yanacak. Çünkü cehenneme bir düşen insan çok uzun bir müddet yanacak. Ne kadar yanacağını geçen seneler bir hesaplamıştık, hatırlayalım; ahkâben yanacaktır.Ne kadar yanacağını geçen seneler bir hesaplamıştık, hatırlayalım; ahkâben yanacaktır. Ahkâben demek, "asırlarca" demek, "ömürlerce" demek. Ahkâben kelimesinin tekili hukb.Ahkâben demek, "asırlarca" demek, "ömürlerce" demek. Ahkâben kelimesinin tekili hukb. Ahkaben "hukblarca" demek. Lâbisîne fiha ahkâbâ. "Orada ahkâben kalacaklardır." Ahkaben "hukblarca" demek.

Lâbisîne fiha ahkâbâ. "Orada ahkâben kalacaklardır."

Hukblar müddetince kalacaklardır. Bir hukb seksen üç sene kadar. Hukblar müddetince kalacaklardır. Bir hukb seksen üç sene kadar. Bir insanın ortalama ömrü kadar. Hukblarca kalacak dediğine göre bu;Bir insanın ortalama ömrü kadar. Hukblarca kalacak dediğine göre bu; "Üç hukb kalacak." demektir. Çünkü Arapçada iki tane olsa ahkâben denmez, hukûbeyni denir."Üç hukb kalacak." demektir.

Çünkü Arapçada iki tane olsa ahkâben denmez, hukûbeyni denir.
Arapçada iki kelimesinin ayrı söylenişi var. Ebeveyn; "anne baba." Arapçada iki kelimesinin ayrı söylenişi var.

Ebeveyn; "anne baba."
Haseneyn; "Hasan Hüseyin." Kamereyn; "ay ve güneş." Haseneyn; "Hasan Hüseyin." Kamereyn; "ay ve güneş."

"Hz. Osman-ı zinnûreyn" ne demek? Zi, "sahip" demek, zinnureyn, "iki nurun sahibi." "Hz. Osman-ı zinnûreyn" ne demek?

Zi, "sahip" demek, zinnureyn, "iki nurun sahibi."
Nur, Nureyn. Hz. Osman niye "iki nurun sahibi" adını almış? Nur, Nureyn.

Hz. Osman niye "iki nurun sahibi" adını almış?

Peygamber Efendimiz'in kızı ile evlenmiş, Peygamber Efendimiz'e damat olmuş.Peygamber Efendimiz'in kızı ile evlenmiş, Peygamber Efendimiz'e damat olmuş. O kızı âhirete irtihal edince, vefat edince çok üzülmüş. O kızı âhirete irtihal edince, vefat edince çok üzülmüş.

"Üzülme, ben sana bir kızımı daha vereceğim." demiş Peygamber Efendimiz; "Üzülme, ben sana bir kızımı daha vereceğim." demiş Peygamber Efendimiz; bir kızını daha vermiş. Böylece onun vefatından sonra bir kere daha Peygamber Efendimiz'e damat olmuş. bir kızını daha vermiş. Böylece onun vefatından sonra bir kere daha Peygamber Efendimiz'e damat olmuş.

Zinnureyn, "iki nur sahibi." Demek ki hukûbeyn demediğine göre ahkâben dediğine göre Zinnureyn, "iki nur sahibi."

Demek ki hukûbeyn demediğine göre ahkâben dediğine göre
en aşağısı olsa üçtür de üçten ne kadar fazla ise o bilinmez, çoğul. en aşağısı olsa üçtür de üçten ne kadar fazla ise o bilinmez, çoğul.

"Bizim kaldığımız bu sitede, kentçikte, ovada ağaçlar var." "Bizim kaldığımız bu sitede, kentçikte, ovada ağaçlar var."

Kaç tane ağaç var, belli değil. Lar dedi mi "bir taneden fazla" demek.Kaç tane ağaç var, belli değil. Lar dedi mi "bir taneden fazla" demek. Ağaçlar. Artık kaç taneyse belli değil. Ağaçlar. Artık kaç taneyse belli değil.

Ahkâben, "hukblarca" demek. İkiden fazla da en aşağı üç de, artı yukarısını söyleyebiliriz.Ahkâben, "hukblarca" demek. İkiden fazla da en aşağı üç de, artı yukarısını söyleyebiliriz. Belki adamına göre de değişir. O üç hukb kalacak, öteki beş hukb kalacak, Belki adamına göre de değişir. O üç hukb kalacak, öteki beş hukb kalacak, ötekisi on hukb, ötekisi yüz hukb. Hukb, "ömür" diyelim biz. Ömürlerce kalacak. ötekisi on hukb, ötekisi yüz hukb. Hukb, "ömür" diyelim biz. Ömürlerce kalacak.

Bir ömrüm seksen üç sene olduğunu düşünürsek... Türkçeye tercemesi olarak "ömür" diyelim.Bir ömrüm seksen üç sene olduğunu düşünürsek... Türkçeye tercemesi olarak "ömür" diyelim. "Ömürlerce kalacak." Peki, tamam, bir ömür seksen üç yıldı ya, seksen üç çarpı üç."Ömürlerce kalacak."

Peki, tamam, bir ömür seksen üç yıldı ya, seksen üç çarpı üç.
Üç kere sekiz yirmi dört, üç kere üç dokuz, iki yüz kırk dokuz; iki yüz elli yıl kalacak.Üç kere sekiz yirmi dört, üç kere üç dokuz, iki yüz kırk dokuz; iki yüz elli yıl kalacak. İki yüz elli yıl cehennemde cayır cayır, cayır cayır yanacak. İki yüz elli yıl cehennemde cayır cayır, cayır cayır yanacak.

Müslüman ama suçlu kerata, cezasını çekecek. 250 yıl! 250 yıl kolay geçer mi? Müslüman ama suçlu kerata, cezasını çekecek. 250 yıl!

250 yıl kolay geçer mi?

Sen kaç yaşındasın? Oradan hesapla. Cehennemde iki yüz elli yıl yanacak. O kadar da değil. Sen kaç yaşındasın? Oradan hesapla. Cehennemde iki yüz elli yıl yanacak. O kadar da değil.

Peygamber Efendimiz diyor ki; Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Yalnız bu iki yüz elli yıl, dünyanın iki yüz elli yılı değil, âhiretin yılı." "Yalnız bu iki yüz elli yıl, dünyanın iki yüz elli yılı değil, âhiretin yılı."

Ve inne yevmen inde Rabbike ke-elfi senetin mimmâ teuddûn. Ve inne yevmen inde Rabbike ke-elfi senetin mimmâ teuddûn.

Âhirette zaman dünyadaki gibi değil. Âhirette zaman dünyadaki gibi değil.

Bak, Kur'ân-ı Kerîm ne kadar bilimsel, dikkat ediyor musunuz? Sözden söze geçiyoruz ama... Bak, Kur'ân-ı Kerîm ne kadar bilimsel, dikkat ediyor musunuz?

Sözden söze geçiyoruz ama...
Nasıl hak kelamı olduğu anlaşıyor! Nasıl hak kelamı olduğu anlaşıyor!

O zamanın insanları, zamanın böyle çeşitli olduğunu bilemezlerdi bile, O zamanın insanları, zamanın böyle çeşitli olduğunu bilemezlerdi bile, tahmin bile edemezlerdi. Her gezegende zamanın farklı olduğunu bilemezlerdi, anlayamazlardı. tahmin bile edemezlerdi. Her gezegende zamanın farklı olduğunu bilemezlerdi, anlayamazlardı.

Demek ki kelâm-ı ilâhî! Bak, âhirette gün, dünyadaki gibi değil.Demek ki kelâm-ı ilâhî!

Bak, âhirette gün, dünyadaki gibi değil.
Bir gün, dünyanın bin yılı kadar. Bir günü bin yıl olursa 365 günü 365 bin yıl olur, Bir gün, dünyanın bin yılı kadar. Bir günü bin yıl olursa 365 günü 365 bin yıl olur, 240 sene olduğuna göre 240 çarpı 365 bin edince cehenneme düşen bir insanın, 240 sene olduğuna göre 240 çarpı 365 bin edince cehenneme düşen bir insanın, en az cezası olanın 365 bin çarpı 250 bin yıl yanacağı bu hadîs-i şerîften anlaşılıyor. en az cezası olanın 365 bin çarpı 250 bin yıl yanacağı bu hadîs-i şerîften anlaşılıyor.

Düşmemeye çalışmak lazım, cehennemden çok korkmak lazım, paçayı kurtarmaya çalışmak lazım. Düşmemeye çalışmak lazım, cehennemden çok korkmak lazım, paçayı kurtarmaya çalışmak lazım. Cehenneme düşmemek için çok çalışmak lazım. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Cehenneme düşmemek için çok çalışmak lazım.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Cehennemden kendinizi koruyun:" Itteku'n-nâre velev bi-şıkkı't-temre."Cehennemden kendinizi koruyun:"

Itteku'n-nâre velev bi-şıkkı't-temre.
"Paranız yok, pulunuz yok, fakirsiniz, açsınız, açıksınız, sefilsiniz, perişansınız,"Paranız yok, pulunuz yok, fakirsiniz, açsınız, açıksınız, sefilsiniz, perişansınız, miskinsiniz ama temrenin, hurmanın yarısının hediyesi verilmesi şeklinde bile olsa,miskinsiniz ama temrenin, hurmanın yarısının hediyesi verilmesi şeklinde bile olsa, -çünkü öyle verince sevap kazanacak- kendinizi cehennemden koruyun." diyor. -çünkü öyle verince sevap kazanacak- kendinizi cehennemden koruyun." diyor.

Fatıma anamıza diyor ki; "Yâ Fatıma. Canım kızım, sevgili kızım! Aman kendini cehennemden koru.Fatıma anamıza diyor ki;

"Yâ Fatıma. Canım kızım, sevgili kızım! Aman kendini cehennemden koru.
Aman ibadetine dikkat et! Babanın peygamber olması seni kurtarmaz kızım, yavrum." diyor. Aman ibadetine dikkat et! Babanın peygamber olması seni kurtarmaz kızım, yavrum." diyor.

Peygamber Efendimiz diyor bunu. Peygamber Efendimiz'in zevceleri, hanımları, Peygamber Efendimiz diyor bunu. Peygamber Efendimiz'in zevceleri, hanımları, öyle ömür geçirmişler ki, öyle yaşamışlar ki... Nasıl yaşamışlar? öyle ömür geçirmişler ki, öyle yaşamışlar ki...

Nasıl yaşamışlar?

Bu kadar şanlı, şerefli, izzetli, kıymetli bir insanın hanımları,Bu kadar şanlı, şerefli, izzetli, kıymetli bir insanın hanımları, biz yirminci yüzyılın aklıyla söylesek ne deriz? biz yirminci yüzyılın aklıyla söylesek ne deriz?

"Böyle bir zâtın hanımları, krallar gibi yaşarlar." deriz, değil mi? "Böyle bir zâtın hanımları, krallar gibi yaşarlar." deriz, değil mi?

Bizim mübarek validelerimiz nasıl yaşamış? Bizim mübarek validelerimiz nasıl yaşamış?

Öyle üzüntülü, öyle sıkıntılı, öyle aç, öyle sefil yaşamışlar ki evde üç ay yemek pişmemiş. Öyle üzüntülü, öyle sıkıntılı, öyle aç, öyle sefil yaşamışlar ki evde üç ay yemek pişmemiş.

Yok! Peygamber Efendimiz sabahtan sonra eve gidiyor; "Yiyecek bir şey var mı?" Yok!

Peygamber Efendimiz sabahtan sonra eve gidiyor;

"Yiyecek bir şey var mı?"

"Yok, yâ Resûlallah!" Yok! Mutfak yok, buzdolabı yok, market yok,"Yok, yâ Resûlallah!"

Yok! Mutfak yok, buzdolabı yok, market yok,
para yok, mark yok, dolar yok, fırın yok, kasap yok. Kasap dükkanı filan yok. para yok, mark yok, dolar yok, fırın yok, kasap yok. Kasap dükkanı filan yok.

"Yok, yâ Resûlallah! Evde bir şey yok." "Yok, yâ Resûlallah! Evde bir şey yok."

Dolap da yok evde; tel dolap da buzdolabı da hiçbir şey yok. Dolap da yok evde; tel dolap da buzdolabı da hiçbir şey yok.

"Eh zaten ben de bugün oruç tutmayı düşünüyordum." diyor. Oruç tutmaya niyetleniyor. "Eh zaten ben de bugün oruç tutmayı düşünüyordum." diyor. Oruç tutmaya niyetleniyor.

Karnı acırmış. O zamanın insanları açlıktan, yerden yassı taş bulurlarmış, güneşte ısınmış, Karnı acırmış. O zamanın insanları açlıktan, yerden yassı taş bulurlarmış, güneşte ısınmış, o yassı taşı alırlar, sıcacık karınlarına bastırırlarmış, bağlarlarmış.o yassı taşı alırlar, sıcacık karınlarına bastırırlarmış, bağlarlarmış. Karnına taş bağlarmış ki bunun sıcaklığı midenin açlık hissini biraz geçirirmiş. Karnına taş bağlarmış ki bunun sıcaklığı midenin açlık hissini biraz geçirirmiş.

Peygamber Efendimiz karnına taş bağlamış. Birisi gelmiş; "Yâ Resûlallah, açım, Peygamber Efendimiz karnına taş bağlamış.

Birisi gelmiş;

"Yâ Resûlallah, açım,
bana biraz yardım et, sadaka ver, bir şey ver. Bak karnıma taş bağladım." demiş. bana biraz yardım et, sadaka ver, bir şey ver. Bak karnıma taş bağladım." demiş.

Peygamber Efendimiz de kaldırmış gömleğini; "Bak, benim karnımda iki tane var." Peygamber Efendimiz de kaldırmış gömleğini;

"Bak, benim karnımda iki tane var."

Oldu mu hemen verirdi, bekletmezdi. Aç, yok. Kendilerine bir şey gelmez miydi? Oldu mu hemen verirdi, bekletmezdi.

Aç, yok.

Kendilerine bir şey gelmez miydi?

Bunlar halk tarafından seviliyor, acaba bunlara bir şey gelmez miydi? Gelirdi. Bunlar halk tarafından seviliyor, acaba bunlara bir şey gelmez miydi?

Gelirdi.

Peygamber Efendimiz'in sert yatakta yattığını duymuşsunuzdur.Peygamber Efendimiz'in sert yatakta yattığını duymuşsunuzdur. Hurmayı biliyorsunuz, hurma dallarından yapılmış yatakta yatarmış. Yaylanır mı?Hurmayı biliyorsunuz, hurma dallarından yapılmış yatakta yatarmış. Yaylanır mı? biraz yumuşaklığı, rahatlığı Var mıdır? biraz yumuşaklığı, rahatlığı Var mıdır?

Bir hanımefendi, Peygamber Efendimiz'in sert yatakta yattığını görmüş.Bir hanımefendi, Peygamber Efendimiz'in sert yatakta yattığını görmüş. Allah razı olsun, bir güzel yatak hazırlamış.Allah razı olsun, bir güzel yatak hazırlamış. Tabi koyun var, yün var güzel bir yatak hazırlamış,Tabi koyun var, yün var güzel bir yatak hazırlamış, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e göndermiş; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e göndermiş;

"Ya Resûlallah, buyur bunda yat, bana da dua et." demiştir, tahminim. "Ya Resûlallah, buyur bunda yat, bana da dua et." demiştir, tahminim.

Peygamber Efendimiz yatağı sermiş, o gece o yatakta yatmış.Peygamber Efendimiz yatağı sermiş, o gece o yatakta yatmış. Resûllullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz öyle rahat uyumuş ki Resûllullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz öyle rahat uyumuş ki gece teheccüd namazına kalkamamış. gece teheccüd namazına kalkamamış.

Ertesi gün demiş ki; "Bu yatağı alın, götürün, bir fukaraya verin.Ertesi gün demiş ki; "Bu yatağı alın, götürün, bir fukaraya verin. Bu gece bunun yüzünden teheccüd namazına kalkamadım, çok rahat uyudum." Bu gece bunun yüzünden teheccüd namazına kalkamadım, çok rahat uyudum."

Bak, biz rahat uyumayı istiyoruz, Resûlullah Efendimiz ne yapıyor, Bak, biz rahat uyumayı istiyoruz, Resûlullah Efendimiz ne yapıyor, gelmiş olduğu halde başkasına veriyor. gelmiş olduğu halde başkasına veriyor.

Bir keresinde kendisine güzel bir elbise hediye ettiler, çok güzel.Bir keresinde kendisine güzel bir elbise hediye ettiler, çok güzel. Giydi, rengi tam uygun oldu, çok yakıştı. "Hediye, buyur giy yâ Resûlallah!" dediler. Giydi, rengi tam uygun oldu, çok yakıştı.

"Hediye, buyur giy yâ Resûlallah!" dediler.

Birisi geldi; "Yâ Resûlallah, bu gömleği bana versene." dedi. Birisi geldi;

"Yâ Resûlallah, bu gömleği bana versene." dedi.

Daha sırtında gömlek ısınmadan, Peygamber Efendimiz çıkardı ona verdi. Daha sırtında gömlek ısınmadan, Peygamber Efendimiz çıkardı ona verdi.

Millet yanına geldi; "Ya ayıp ettin, senin bu yaptığın doğru mu? Millet yanına geldi;

"Ya ayıp ettin, senin bu yaptığın doğru mu?
Daha yeni giymişti Resûlullah Efendimiz, daha sırtında ısınmadı bu gömlek, hemen istedin." Daha yeni giymişti Resûlullah Efendimiz, daha sırtında ısınmadı bu gömlek, hemen istedin."

"Ben de 'Ölürsem kabrime koyarım.' diye düşündüm" dedi. Onun da hesabı başkaymış. "Ben de 'Ölürsem kabrime koyarım.' diye düşündüm" dedi.

Onun da hesabı başkaymış.
"Eski elbiselerinden birisini ver, yâ Resûlallah!" demiyor, sırtındakini istiyor."Eski elbiselerinden birisini ver, yâ Resûlallah!" demiyor, sırtındakini istiyor. Neyse böyle; verirdi, bekletmezdi. Çok aç gezerlerdi, çok sabrederlerdi. Neyse böyle; verirdi, bekletmezdi.

Çok aç gezerlerdi, çok sabrederlerdi.

Mesela olan yığıldı. Harpten ganimet malı gelirdi, yığılırdı.Mesela olan yığıldı. Harpten ganimet malı gelirdi, yığılırdı. Peygamber Efendimiz dağıtırdı, dağıtırdı, dağıtırdı, hiçbir şey kalmazdı. Peygamber Efendimiz dağıtırdı, dağıtırdı, dağıtırdı, hiçbir şey kalmazdı.

"Sakla be, mübarek adam!" deriz biz. Birisi biraz fazla yoksulluk çekse deriz ki;"Sakla be, mübarek adam!" deriz biz. Birisi biraz fazla yoksulluk çekse deriz ki; "Biraz kendine ayır." Hepsini dağıtırdı Peygamber Efendimiz. "Biraz kendine ayır."

Hepsini dağıtırdı Peygamber Efendimiz.
Sabah geleni akşama bırakmazdı, akşam geleni sabaha bırakmazdı. Durmazdı yerinde, dağıtırdı.Sabah geleni akşama bırakmazdı, akşam geleni sabaha bırakmazdı. Durmazdı yerinde, dağıtırdı. Gelmiyor değil ama dağıtıyor. Jakarta'da şahane iş merkezleri var, Gelmiyor değil ama dağıtıyor.

Jakarta'da şahane iş merkezleri var,
muazzam güzellikte çarşılar var, girince insan aklını kaybediyor.muazzam güzellikte çarşılar var, girince insan aklını kaybediyor. Orada bizi bir lokantaya götürdüler. Önümüze kocaman bir liste getirdiler. Orada bizi bir lokantaya götürdüler. Önümüze kocaman bir liste getirdiler.

"Şu kebap türünü mü istersin, bu balık türünü mü istersin, "Şu kebap türünü mü istersin, bu balık türünü mü istersin, şunu mu istersin bunu mu istersin? Hangisi?" "Şu olsun, tamam!" şunu mu istersin bunu mu istersin? Hangisi?"

"Şu olsun, tamam!"

Ana yemek ısmarlandıktan sonra, şurası gibi belki yedi, otuz belki kırk çeşitAna yemek ısmarlandıktan sonra, şurası gibi belki yedi, otuz belki kırk çeşit yeşillik salata çeşitleri... Kendin git, tabağına istediğin kadar al.yeşillik salata çeşitleri... Kendin git, tabağına istediğin kadar al. Marul mu istersin, havuç mu, rus salatası mı, amerikan salatası mı, yeşillik mi,Marul mu istersin, havuç mu, rus salatası mı, amerikan salatası mı, yeşillik mi, karnabahara benzeyen bir şeyler var ondan mı, şundan mı, tabağı istediğin kadar doldur. karnabahara benzeyen bir şeyler var ondan mı, şundan mı, tabağı istediğin kadar doldur.

Bir seferlik mi yiyeceksin? Hayır, istediğin kadar git gel, ana yemek geldikten sonra Bir seferlik mi yiyeceksin?

Hayır, istediğin kadar git gel, ana yemek geldikten sonra
tekrar tekrar tabağı doldurup gelmek serbest. Ye Allah'ım ye!tekrar tekrar tabağı doldurup gelmek serbest. Ye Allah'ım ye! Zaten tabak süslü, zinetli geliyor, kebapların yanına bir şeyler konuluyor, zaten o yeter, yiyorsun. Zaten tabak süslü, zinetli geliyor, kebapların yanına bir şeyler konuluyor, zaten o yeter, yiyorsun. Adam gözünün içine bakıyor, tabaklar boşalınca alıyor, yeni tabak getiriyor.Adam gözünün içine bakıyor, tabaklar boşalınca alıyor, yeni tabak getiriyor. Onlar bittikten sonra tatlılar, tatlılar da sıralanmış; on çeşit, yirmi çeşit, otuz çeşit.Onlar bittikten sonra tatlılar, tatlılar da sıralanmış; on çeşit, yirmi çeşit, otuz çeşit. Onlardan yiyiyorsun, tabağına alıyorsun getiriyorsun. Ama biz bir şeyi ziyan etmedik.Onlardan yiyiyorsun, tabağına alıyorsun getiriyorsun.

Ama biz bir şeyi ziyan etmedik.
Ben yiyemezsem Mehmet Ali'ye verdim, Mehmet Ali yiyemezse öbür arkadaşa verdi,Ben yiyemezsem Mehmet Ali'ye verdim, Mehmet Ali yiyemezse öbür arkadaşa verdi, tabaklardakini çöpe attırtmadık. Ölçülü almasak bile yiyemediğimizi dağıttık.tabaklardakini çöpe attırtmadık. Ölçülü almasak bile yiyemediğimizi dağıttık. Yumurta mı istersin, şunu mu istersin bunu mu istersin her şey var. Yumurta mı istersin, şunu mu istersin bunu mu istersin her şey var.

İnsan ölçülü olarak, zamanını ayarlayıp bir gün öğleyin oraya gitse bir yemek yese günde,İnsan ölçülü olarak, zamanını ayarlayıp bir gün öğleyin oraya gitse bir yemek yese günde, yirmi dört saat yeter. Başka yemek istemez. Ucuz da, tatlı da... yirmi dört saat yeter. Başka yemek istemez. Ucuz da, tatlı da...

Bitiyor, adam gözünün içine bakıyor, masaya bakıyor, hadi boş tabaklar da gidiyor, Bitiyor, adam gözünün içine bakıyor, masaya bakıyor, hadi boş tabaklar da gidiyor, bir tane daha geliyor. Meyveler var, git istediğin kadar meyve al. bir tane daha geliyor. Meyveler var, git istediğin kadar meyve al. Ye Allah'ım ye! Ye Allah'ım ye! "Bir daha ben bu dükkana gitmem!Ye Allah'ım ye! Ye Allah'ım ye!

"Bir daha ben bu dükkana gitmem!
Nedir bu ya, bizi patlatacaklar; bu adamların niyeti kötü!" dedim. Nedir bu ya, bizi patlatacaklar; bu adamların niyeti kötü!" dedim.

İstediğin kadar ana tabak ısmarladıktan sonra ötekiler beleş, bedava, serbest. İstediğin kadar ye... İstediğin kadar ana tabak ısmarladıktan sonra ötekiler beleş, bedava, serbest. İstediğin kadar ye...

Öyle değil ki... Peygamber Efendimiz'in zamanı öyle değildi; yemek yoktu, Öyle değil ki... Peygamber Efendimiz'in zamanı öyle değildi; yemek yoktu, un yoktu, buğday yoktu, sebze yoktu. Hurma vardı. Hurma da kururdu, kurtlanırdı.un yoktu, buğday yoktu, sebze yoktu. Hurma vardı. Hurma da kururdu, kurtlanırdı. Bir hurmaları vardı. İki şeyle ömürleri geçerdi; su lıkır lıkır, hurma tıkır tıkır. Kuru hurma ve su.Bir hurmaları vardı.

İki şeyle ömürleri geçerdi; su lıkır lıkır, hurma tıkır tıkır. Kuru hurma ve su.
"İki karayla ömrümüz geçerdi." diyor Peygamber Efendimiz veyahut ashâbı. Nedir iki kara? "İki karayla ömrümüz geçerdi." diyor Peygamber Efendimiz veyahut ashâbı.

Nedir iki kara?

Esvedân, esved "kara" demek. Hacer-i esved diyoruz ya. Nedir esvedân? Hurmayla su. Esvedân, esved "kara" demek.

Hacer-i esved diyoruz ya.

Nedir esvedân?

Hurmayla su.

Su kara değildir ama artık içleri kararıyor zavallıların, demek çeşit yok. Su kara değildir ama artık içleri kararıyor zavallıların, demek çeşit yok. Aç yatarlardı, uyuyamazlardı, uyku tutmazdı, dışarı çıkarlardı.Aç yatarlardı, uyuyamazlardı, uyku tutmazdı, dışarı çıkarlardı. Açlıktan karınları bellerine yapışırdı, içeriye doğru... Açlıktan karınları bellerine yapışırdı, içeriye doğru... Afrika'daki açlar var ya, onları gözünüzün önüne getirin, öyle. Verirlerdi verirlerdi... Afrika'daki açlar var ya, onları gözünüzün önüne getirin, öyle. Verirlerdi verirlerdi... Cehennemden korunmak için verirlerdi. Cenneti kazanmak için Allah rızasını kazanmak için verirlerdi. Cehennemden korunmak için verirlerdi. Cenneti kazanmak için Allah rızasını kazanmak için verirlerdi.

Sonuç itibariyle iş böyle, aziz ve muhterem kardeşlerim! Verirlerdi, verirlerdi, verirlerdi... Sonuç itibariyle iş böyle, aziz ve muhterem kardeşlerim!

Verirlerdi, verirlerdi, verirlerdi...

Şimdi biz buraya nereden geldik? Şimdi biz buraya nereden geldik?

"Sabah namazından sonra oturup zikredersek iki rekât namaz kılarsak insan "Sabah namazından sonra oturup zikredersek iki rekât namaz kılarsak insan hac ve umre sevabı kazanıyor. Az bir şey değil." derken dedik ki; hac ve umre sevabı kazanıyor. Az bir şey değil." derken dedik ki; "Allah böyle küçük bir davranışa çok sevap veriyor, Allah'ın âdeti böyle" diye başladık anlatmaya. "Allah böyle küçük bir davranışa çok sevap veriyor, Allah'ın âdeti böyle" diye başladık anlatmaya.

Allahu Teâlâ hazretleri kullarına bir lâ ilâhe illallah dedi diye cenneti veriyor. Allahu Teâlâ hazretleri kullarına bir lâ ilâhe illallah dedi diye cenneti veriyor.

Cennete en son girenin kazancı ne kadar, mülkü ne kadar? Cennete en son girenin kazancı ne kadar, mülkü ne kadar?

Bu dünya kadardır, bu gökler kadardır. Havada uçması da var cennette. Bu dünya kadardır, bu gökler kadardır. Havada uçması da var cennette. İnsan havada uçacak, istediği yere gidecek.İnsan havada uçacak, istediği yere gidecek. İstediği meyve kendisine gelecek, uzandığı zaman, şu meyveyi almak istediği zaman İstediği meyve kendisine gelecek, uzandığı zaman, şu meyveyi almak istediği zaman meyve kendisine doğru uzanacak, dalı uzanacak, istediği gelecek. Uçacak, havalarda gezecek. meyve kendisine doğru uzanacak, dalı uzanacak, istediği gelecek. Uçacak, havalarda gezecek.

Tabi yedi kat semalar kadar mülkü olursa bir insanın gezme kabiliyeti de olması lazım; Tabi yedi kat semalar kadar mülkü olursa bir insanın gezme kabiliyeti de olması lazım; uçacak, gezecek. Bir lâ ilâhe illallah dedi diye bunları veriyor Allah.uçacak, gezecek. Bir lâ ilâhe illallah dedi diye bunları veriyor Allah. İyi kulu oldun mu çok veriyor Allah. İyi kulu oldun mu çok veriyor Allah.

Hatta Allah o kadar cömert ki dünyadayken kötü kullarına da veriyor. Hatta Allah o kadar cömert ki dünyadayken kötü kullarına da veriyor. Kendisine inanmayan, kendisine tapmayan, kendisini dinlemeyen,Kendisine inanmayan, kendisine tapmayan, kendisini dinlemeyen, âsi, kâfir, zalim, müşrik, münâfık kullarına da veriyor. Hatta bazen onlara daha çok veriyor. âsi, kâfir, zalim, müşrik, münâfık kullarına da veriyor. Hatta bazen onlara daha çok veriyor.

"Mü'minler hazmedememe durumuna düşmeseydi onların evlerinin eşiklerini altından yapardım." diyor. "Mü'minler hazmedememe durumuna düşmeseydi onların evlerinin eşiklerini altından yapardım." diyor.

Bu dünyada veriyor. Neden? Bu dünyanın kıymeti olmadığı için, imtihan olduğundan...Bu dünyada veriyor.

Neden?

Bu dünyanın kıymeti olmadığı için, imtihan olduğundan...
Millet oraya heves ediyor. Halbuki heves edilecek bir şey yok.Millet oraya heves ediyor. Halbuki heves edilecek bir şey yok. Heves edeceksen Resûlullah'a heves et, sahabe-i kirâma heves et. Heves edeceksen Resûlullah'a heves et, sahabe-i kirâma heves et.

"Hocam, şimdi onların halini anlattın. Ben şimdi onların hâlini düşünüyorum, ben öyle istemiyorum ki."Hocam, şimdi onların halini anlattın. Ben şimdi onların hâlini düşünüyorum, ben öyle istemiyorum ki. Ben arabam olsun, köşküm olsun, havuzum olsun istiyorum." der, insan değil mi? Ben arabam olsun, köşküm olsun, havuzum olsun istiyorum." der, insan değil mi?

Hâsılı Allah çok verebiliyor, düşmanına bile veriyor, kâfire veriyor. Hâsılı Allah çok verebiliyor, düşmanına bile veriyor, kâfire veriyor. Dünyada var, âhirette yok. Dünya hayatının kıymeti olmadığından,Dünyada var, âhirette yok. Dünya hayatının kıymeti olmadığından, dünya hayatı sıfır olduğundan dünyada veriyor. Firavun'a Mısır mülkünü vermiş.dünya hayatı sıfır olduğundan dünyada veriyor.

Firavun'a Mısır mülkünü vermiş.
Adamın amma saltanatı varmış. Mezarını açıyorlar; sandukalar altın. Kahire Müzesi'ni gezdik. Adamın amma saltanatı varmış. Mezarını açıyorlar; sandukalar altın. Kahire Müzesi'ni gezdik.

"Bu kadar altını nereden buldu bu? Şimdi bu altın madenleri neredeyse bulalım,"Bu kadar altını nereden buldu bu? Şimdi bu altın madenleri neredeyse bulalım, bu firavun nereden buldu?" dedim. Her şeyi altın, maskesi altın, görüyorsunuz televizyonlardabu firavun nereden buldu?" dedim.

Her şeyi altın, maskesi altın, görüyorsunuz televizyonlarda
ne kadar yakışıklı maske, pırıl pırıl altın. Sandukası altın, bir tane sanduka değil, ne kadar yakışıklı maske, pırıl pırıl altın. Sandukası altın, bir tane sanduka değil, kutu içinde kutu, kutu içinde kutu, kutu içinde kutu enramın içine, piramidin içinekutu içinde kutu, kutu içinde kutu, kutu içinde kutu enramın içine, piramidin içine usturuplu, sanatlı öyle yerleştirmişler. Bir yerinden duvarı kazdıkları zaman sandukayla karşılaşmışlar,usturuplu, sanatlı öyle yerleştirmişler.

Bir yerinden duvarı kazdıkları zaman sandukayla karşılaşmışlar,
koca Firavun'un sandukasını, üç yılda çıkartmışlar yerinden. koca Firavun'un sandukasını, üç yılda çıkartmışlar yerinden. En büyük sanduka, üç metre dört metre, kocaman. Onu çıkarmışlar, bütün altın kaplama.En büyük sanduka, üç metre dört metre, kocaman. Onu çıkarmışlar, bütün altın kaplama. Duvarları açmışlar nasıl çıkardılarsa çıkarmışlar. Duvarları açmışlar nasıl çıkardılarsa çıkarmışlar.

Arkeoloji alimleri âsâr-i akika eserleri bulan alimler,Arkeoloji alimleri âsâr-i akika eserleri bulan alimler, fırçayla falan çalışıyor, kırmadan, örselemeden çıkarmaya özen gösteriyorlar. fırçayla falan çalışıyor, kırmadan, örselemeden çıkarmaya özen gösteriyorlar. O dörde dört ebatlı kocaman oda gibi, o büyük var ya şurada, onlar gibi... Onu çıkarmışlar. O dörde dört ebatlı kocaman oda gibi, o büyük var ya şurada, onlar gibi... Onu çıkarmışlar.

"Onun içine sığınacak kadar ne var bunun içinde?" "İki cin var." Onu çıkarmışlar. "Onun içine sığınacak kadar ne var bunun içinde?"

"İki cin var." Onu çıkarmışlar.

"Onun içinde ne var?" "Bir daha var." "Onun içinde ne var?"

"Bir daha var."

Onu çıkarmışlar. Mısır Müzesi'nin uzun koridoruna bu çıkardıklarını -tabi hepsi iç içeydi ama-Onu çıkarmışlar. Mısır Müzesi'nin uzun koridoruna bu çıkardıklarını -tabi hepsi iç içeydi ama- her birini ayrı bir camekâna koymuşlar, geziyorsun, gözünle görüyorsun.her birini ayrı bir camekâna koymuşlar, geziyorsun, gözünle görüyorsun. En büyük içine ikinci, onun içine üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncıEn büyük içine ikinci, onun içine üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı en sonuncunun içinde de mendeburun tamamen altından, som altından yeri. en sonuncunun içinde de mendeburun tamamen altından, som altından yeri.

Onu da gördük, ömrümde som altını ben o Firavun Müzesi'nde, Mısır'da gördüm.Onu da gördük, ömrümde som altını ben o Firavun Müzesi'nde, Mısır'da gördüm. Allah Allah, millet neden altın için birbirini yiyormuş orada anladım, amma güzel madde ha!Allah Allah, millet neden altın için birbirini yiyormuş orada anladım, amma güzel madde ha! Sapsarı, pırıl pırıl, paslanmıyor, bozulmuyor, soy maden ya bir şey olmuyor.Sapsarı, pırıl pırıl, paslanmıyor, bozulmuyor, soy maden ya bir şey olmuyor. En içine de -artık orası çekirdek kısmı- som altın. Çok kıymetli, paha biçilemez. En içine de -artık orası çekirdek kısmı- som altın. Çok kıymetli, paha biçilemez.

Onların bir kısmı Kahire Müzesi'nde, bir kısmı Avrupa'ya gitmiş. Kaçmış.Onların bir kısmı Kahire Müzesi'nde, bir kısmı Avrupa'ya gitmiş. Kaçmış. Kazılarda bulunanların bir kısmını göstermelik Mısır hükümetine veriyorlarmış;Kazılarda bulunanların bir kısmını göstermelik Mısır hükümetine veriyorlarmış; ötekisi Avrupa, Amerika devletlerinin müzelerinde. Bu eski eser ilmi ne kazanç sağlıyor. ötekisi Avrupa, Amerika devletlerinin müzelerinde. Bu eski eser ilmi ne kazanç sağlıyor.

Allah, düşmanlarına daha çok bile vermiş. Allah, düşmanlarına daha çok bile vermiş. Firavunlara, Nemrutlara, Karun'a... Karun giyinmiş, süslenmiş, donanmış bir çıkmış halkının karşısına,Firavunlara, Nemrutlara, Karun'a... Karun giyinmiş, süslenmiş, donanmış bir çıkmış halkının karşısına, herkesin ağzının suyu akmış: "Allah keşke şu Karun'a verilenden bize de verse ya. Amma devlet!" herkesin ağzının suyu akmış:

"Allah keşke şu Karun'a verilenden bize de verse ya. Amma devlet!"

Milletin ağzının suyu akmış. Milletin ağzının suyu akmış. Öyle çok malı mülkü varmış ki hazinelerinin anahtarları bir insan tarafından taşınamazmış. Öyle çok malı mülkü varmış ki hazinelerinin anahtarları bir insan tarafından taşınamazmış.

"Hazine odalarının anahtarları güçlü kuvvetli bir grup insan tarafından taşınırmış." "Hazine odalarının anahtarları güçlü kuvvetli bir grup insan tarafından taşınırmış."

Öyle bir anahtar değil, o kadar zengin. Ne olmuş? Öyle bir anahtar değil, o kadar zengin.

Ne olmuş?

O gün öyle sükse yapmış, fiyaka yapmış; ertesi gün yere batırmış Allah.O gün öyle sükse yapmış, fiyaka yapmış; ertesi gün yere batırmış Allah. Biraz ipini salıyor ama ertesi gün tepeliyor.Biraz ipini salıyor ama ertesi gün tepeliyor. Koca balık yakalanmış ama oltayı yutmuş, zoka midesinde, ondan sonra o ertesi gün belasını buluyor. Koca balık yakalanmış ama oltayı yutmuş, zoka midesinde, ondan sonra o ertesi gün belasını buluyor. Firavun da öyle, bir müddet saltanat sürmüş, gezmiş tozmuş.Firavun da öyle, bir müddet saltanat sürmüş, gezmiş tozmuş. Allah Musa aleyhisselamı gönderdikten sonra bütün âyetleri, delilleri göndermiş. Allah Musa aleyhisselamı gönderdikten sonra bütün âyetleri, delilleri göndermiş.

Neden yola gelmemiş? Söz vermişler, dönmüşler; söz vermişler, dönmüşler; söz vermişler, dönmüşler...Neden yola gelmemiş?

Söz vermişler, dönmüşler; söz vermişler, dönmüşler; söz vermişler, dönmüşler...
Bela göndermiş, musibet göndermiş, felaket göndermiş, âfet göndermiş. Bela göndermiş, musibet göndermiş, felaket göndermiş, âfet göndermiş. Âfet geldiği zaman diyorlarmış ki; "şu Musa'ya gidelim, Rabbine rica etsin bu âfeti kaldırsın." Âfet geldiği zaman diyorlarmış ki; "şu Musa'ya gidelim, Rabbine rica etsin bu âfeti kaldırsın."

Gidiyorlarmış; "Yâ Musa! Çok perişan olduk, halk perişan oldu, bütün ahâli mahvoluyor, Gidiyorlarmış; "Yâ Musa! Çok perişan olduk, halk perişan oldu, bütün ahâli mahvoluyor, Allah şu âfeti kaldırsın, kaldırırsa iman edeceğiz." Allah şu âfeti kaldırsın, kaldırırsa iman edeceğiz."

Tis'a âyât. Böyle dokuz tane şey peş peşe geliyor. Tis'a âyât.

Böyle dokuz tane şey peş peşe geliyor.
"İnanacağız." diyorlar, Allah kaldırıyor; inanmıyorlar."İnanacağız." diyorlar, Allah kaldırıyor; inanmıyorlar. İkinci bir felaket geliyor; "Kalkarsa inanacağız." diyorlar... Allahu Teâlâ hazretleri, sabûr. İkinci bir felaket geliyor; "Kalkarsa inanacağız." diyorlar...

Allahu Teâlâ hazretleri, sabûr.

Allah'ın isimlerinden birisi ne? Sabûr. Gafûr gibi. Ne demek? "Çok sabırlı." Anında kahretmiyor. Allah'ın isimlerinden birisi ne?

Sabûr. Gafûr gibi.

Ne demek?

"Çok sabırlı." Anında kahretmiyor.
"Kul doğru yola gelsin." diye peygamber gönderiyor, mucize gönderiyor, ikna edecek şeyleri gönderiyor. "Kul doğru yola gelsin." diye peygamber gönderiyor, mucize gönderiyor, ikna edecek şeyleri gönderiyor.

"Tamam, şu şöyle olursa artık inanacağız." diyor, sonra yine dönüyor."Tamam, şu şöyle olursa artık inanacağız." diyor, sonra yine dönüyor. Gemide dalgalar gemiyi çatırdatırken; "Yâ Rabbi! Beni sağ salim karaya çıkarGemide dalgalar gemiyi çatırdatırken; "Yâ Rabbi! Beni sağ salim karaya çıkar sana şunu yapacağım, şu hayrı hasenâtı yapacağım." diyor, karaya çıkıyor, unutuyor. sana şunu yapacağım, şu hayrı hasenâtı yapacağım." diyor, karaya çıkıyor, unutuyor.

İnsanoğlu dönek, bazıları... Kâfirlere daha çok verebiliyor ama bu dünya hayatı sıfır. İnsanoğlu dönek, bazıları...

Kâfirlere daha çok verebiliyor ama bu dünya hayatı sıfır.
Çünkü âhiret sonsuz, sonsuzun yanında bu az bir şeydir.Çünkü âhiret sonsuz, sonsuzun yanında bu az bir şeydir. İşte biz ömrümüzün bir miktarını yaşadık. Ne var? Osmanlı şairi diyor ki; İşte biz ömrümüzün bir miktarını yaşadık. Ne var?

Osmanlı şairi diyor ki;

Dünyada ne bulduk ki ölümden kaçılsın. Âhiret daha güzel.Dünyada ne bulduk ki ölümden kaçılsın.

Âhiret daha güzel.
İnsan kaymakla, balla, börekle beslense bir zaman gelir, bıkar. Ama cennet nimetleri...İnsan kaymakla, balla, börekle beslense bir zaman gelir, bıkar. Ama cennet nimetleri... Gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, kimsenin hatırına hayaline sığmayanGözlerin görmediği, kulakların işitmediği, kimsenin hatırına hayaline sığmayan çeşitli, değişken sonsuz nimetler veriyor Allah. çeşitli, değişken sonsuz nimetler veriyor Allah.

Onun için Allahu Teâlâ hazretleri bizi de lütfuna erdirdiği kullarından eylesin. Onun için Allahu Teâlâ hazretleri bizi de lütfuna erdirdiği kullarından eylesin.

Tabi işin bir de ahlâk yönü var, ahlâkî bakış var.Tabi işin bir de ahlâk yönü var, ahlâkî bakış var. Bizi Allah yaratmış, biz onun kuluyuz, bizi Allah besliyor, rızkımızı Rezzak olan Allah veriyor,Bizi Allah yaratmış, biz onun kuluyuz, bizi Allah besliyor, rızkımızı Rezzak olan Allah veriyor, sıhhatimizi Allah veriyor. Hiç mi bizim nezaketimiz yok ki bir teşekkür etmiyoruz? sıhhatimizi Allah veriyor.

Hiç mi bizim nezaketimiz yok ki bir teşekkür etmiyoruz?

Bizim bu iyi kulluğu neden yapmamız lazım? Allah'ın verdiği nimetlere;Bizim bu iyi kulluğu neden yapmamız lazım?

Allah'ın verdiği nimetlere;
"Çok şükür yâ Rabbi, teşekkür ederim, thank you very much" demek nezaket değil mi? "Çok şükür yâ Rabbi, teşekkür ederim, thank you very much" demek nezaket değil mi?

Gözümüzü, kulağımızı, dilimizi, aklımızı, midemizi, sıhhatimizi, dengemizi kaybetsek ne yaparız? Gözümüzü, kulağımızı, dilimizi, aklımızı, midemizi, sıhhatimizi, dengemizi kaybetsek ne yaparız?

Tüm servetimizi veririz. "Aman, benim gözümdeki şu hastalık geçsin, kör olmayayım, Tüm servetimizi veririz. "Aman, benim gözümdeki şu hastalık geçsin, kör olmayayım, aman şu durumdan kurtulayım." deriz. aman şu durumdan kurtulayım." deriz.

Fabrikatör olup da amansız bir derde düşüp de hepsini verip sıhhatini kurtaranlar var.Fabrikatör olup da amansız bir derde düşüp de hepsini verip sıhhatini kurtaranlar var. Bildiğim insanlar var, Türkiye'de. Allah bizi lütfuna erdirsin. Bildiğim insanlar var, Türkiye'de.

Allah bizi lütfuna erdirsin.
İşin dürüstlüğü, doğruluğu, centilmenliği, güzelliği Allah'a şükretmektir,İşin dürüstlüğü, doğruluğu, centilmenliği, güzelliği Allah'a şükretmektir, Allah'a şükür için güzel ibadet etmektir. Haylazlık etmemek lazım,Allah'a şükür için güzel ibadet etmektir.

Haylazlık etmemek lazım,
yaramazlık etmemek lazım, kibar olmak lazım, dürüst olmak lazım.yaramazlık etmemek lazım, kibar olmak lazım, dürüst olmak lazım. Hakkaniyetli olmak lazım, vefalı olmak lazım, iyi kulluk etmek lazım. İşin doğrusu budur.Hakkaniyetli olmak lazım, vefalı olmak lazım, iyi kulluk etmek lazım. İşin doğrusu budur. Allah bizi böyle kullarından eylesin. Allah bizi böyle kullarından eylesin.

Sübhâne Rabbike rabbi'l-izzeti amma yesifûn Sübhâne Rabbike rabbi'l-izzeti amma yesifûn ve selâmun ale'l-mürselîn ve'l-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. el-Fâtiha. ve selâmun ale'l-mürselîn ve'l-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn.

el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2