Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Âhir 1446
24 Aralık 2024
İmsak
06:48
Güneş
08:20
Öğle
13:09
İkindi
15:27
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Sadaka Kime Verilir?

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

19 Rebîü'l-Evvel 1417 / 04.08.1996
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Zengine Sadaka Almak Helâl Olmaz, Sadaka Akrabaya Verilirse, Sadaka Allah Rızası İçin Verilir, Sadaka Kabir Azabını Söndürür, Taun | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Sadaka Kime Verilir?

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

19 Rebîü'l-Evvel 1417 / 04.08.1996
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Zengine Sadaka Almak Helâl Olmaz, Sadaka Akrabaya Verilirse, Sadaka Allah Rızası İçin Verilir, Sadaka Kabir Azabını Söndürür, Taun | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Elhamdülillâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhiElhamdülillâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi âlâ külli hâlin ve fi-külli hîn. âlâ külli hâlin ve fi-külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedeni'l-MustafâVe's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedeni'l-Mustafâ ve âlâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-ceza.ve âlâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-ceza. Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-kitâbi kitâbullahEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-kitâbi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ahVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

İnne's-sadakate lâ tahillu li-ğaniyyin ve lâ li zî-mirratin seviy. İnne's-sadakate lâ tahillu li-ğaniyyin ve lâ li zî-mirratin seviy.

İlâ âhiri'l-hadîs. Sadaka rasûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. İlâ âhiri'l-hadîs.

Sadaka rasûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn, değerli ve sevgili kardeşlerim! Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn, değerli ve sevgili kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretleri sizi iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri sizi iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin. Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin. Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerindenPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet, bir buket okumak, anlamak, dinlemek, tefeyyüz etmek, taallüm,bir demet, bir buket okumak, anlamak, dinlemek, tefeyyüz etmek, taallüm, tezekkür etmek üzere toplanmış bulunuyoruz.tezekkür etmek üzere toplanmış bulunuyoruz. Allahu Teâlâ hazretleri bizi rızasını kazanan, rahmetine eren kullarından eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi rızasını kazanan, rahmetine eren kullarından eylesin.

Hadîs-i şerîflerin okunmasına, izahına geçmeden önceHadîs-i şerîflerin okunmasına, izahına geçmeden önce başta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz olmak üzere bütün din büyüklerimizin;başta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz olmak üzere bütün din büyüklerimizin; Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyy-i Murtezâ ve sâir sahabe rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn hazerâtındanEbû Bekr-i Sıddîk ve Aliyy-i Murtezâ ve sâir sahabe rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn hazerâtından şeyhimiz, üstadımız, eş-Şeyh, el-Hafız, es-Seyyid Muhammed Zahid b. İbrahim el-Bursevî hazretlerineşeyhimiz, üstadımız, eş-Şeyh, el-Hafız, es-Seyyid Muhammed Zahid b. İbrahim el-Bursevî hazretlerine kadar turuk-u aliyyelerimiz silsilelerinden güzerân eylemiş olan cümle sâdâd u meşâyimizin ruhları için; kadar turuk-u aliyyelerimiz silsilelerinden güzerân eylemiş olan cümle sâdâd u meşâyimizin ruhları için; hassaten okuduğumuz kitabı cem' ve telif eylemiş olanhassaten okuduğumuz kitabı cem' ve telif eylemiş olan Gümüşhaneli [Ahmed Ziyâüddin] Efendimiz'in ruhu için;Gümüşhaneli [Ahmed Ziyâüddin] Efendimiz'in ruhu için; bu beldeleri fetheden mübarek askerlerin, fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhları için;bu beldeleri fetheden mübarek askerlerin, fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhları için; cümle hayır hasenât sahiplerinin ve bunlar arasında hassetencümle hayır hasenât sahiplerinin ve bunlar arasında hasseten Yuşa aleyhisselam'ın, Halid b. Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî Efendimiz'in;Yuşa aleyhisselam'ın, Halid b. Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî Efendimiz'in; camimizin bânisi İskender Paşa'nın ruhları için;camimizin bânisi İskender Paşa'nın ruhları için; şehirlerarası mesafeleri bile göze alarak gelmiş olan siz değerli kardeşlerimin şehirlerarası mesafeleri bile göze alarak gelmiş olan siz değerli kardeşlerimin âhirete göçmüş olan bütün müslüman geçmişlerinin; ecdâd u ceddât, akraba u taallukâtlarının âhirete göçmüş olan bütün müslüman geçmişlerinin; ecdâd u ceddât, akraba u taallukâtlarının ruhları için; bizler de hâl-i hazırda imtihanımız devam ediyor dâr-ı dünyada, dârü'l-imtihanda yaşıyoruz;ruhları için; bizler de hâl-i hazırda imtihanımız devam ediyor dâr-ı dünyada, dârü'l-imtihanda yaşıyoruz; Rabbimiz bize yardım eylesin, tevfîkini refîk eylesin, ömrümüzü rızası uğrunda,Rabbimiz bize yardım eylesin, tevfîkini refîk eylesin, ömrümüzü rızası uğrunda, rızası yolunda geçirmeye bizi muvaffak eylesin,rızası yolunda geçirmeye bizi muvaffak eylesin, sonunda cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin diye bir Fâtihasonunda cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin diye bir Fâtiha on bir İhlâs-ı Şerîf okuyup büyüklerimizin ruhlarına hediye edip öyle başlayalım. on bir İhlâs-ı Şerîf okuyup büyüklerimizin ruhlarına hediye edip öyle başlayalım.

Okuduğumuz hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs kitabının 103. sayfasındadır.Okuduğumuz hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs kitabının 103. sayfasındadır. Altıncı hadîs-i şerîf-i okuyarak dersimize başlıyoruz. Altıncı hadîs-i şerîf-i okuyarak dersimize başlıyoruz.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, İmam Gadavî'nin ve Bâverdî'nin ve Taberanî'nin İmam Gadavî'nin ve Bâverdî'nin ve Taberanî'nin rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyurmuşlar: rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyurmuşlar:

İnne's-sadakate lâ tahillu li-ğaniyyin ve lâ li zî-mirratin seviyyin. " İnne's-sadakate lâ tahillu li-ğaniyyin ve lâ li zî-mirratin seviyyin. "

Sadaka: İnsanın yapmış olduğu hayır, bağış, ikram gibi dini için, Allah'ın rızasını kazanmak,Sadaka: İnsanın yapmış olduğu hayır, bağış, ikram gibi dini için, Allah'ın rızasını kazanmak, sevap elde etmek için yaptığı bağışlara verilen isim.sevap elde etmek için yaptığı bağışlara verilen isim. Bu yardımlar para olabilir, kumaş olabilir, eşya olabilir, çeşitli şekillerde olabilir.Bu yardımlar para olabilir, kumaş olabilir, eşya olabilir, çeşitli şekillerde olabilir. Farz olabilir, nafile olabilir. Farz olunca yapılan yardımlara zekât adı veriliyor.Farz olabilir, nafile olabilir. Farz olunca yapılan yardımlara zekât adı veriliyor. Biz zekât olarak biliyoruz fakat Kur'ân-ı Kerîm'deBiz zekât olarak biliyoruz fakat Kur'ân-ı Kerîm'de yine zekât kelimesi sadukât kelimesiyle de ifade ediliyor. yine zekât kelimesi sadukât kelimesiyle de ifade ediliyor.

Bu isimlendirmeler bir mâna taşıyor.Bu isimlendirmeler bir mâna taşıyor. Mesela, insan malının içinde fukaranın hakkı olan yardım parasını tutmayıpMesela, insan malının içinde fukaranın hakkı olan yardım parasını tutmayıp içinden ayırıp fukaraya verdiği zaman malı temiz kalmış oluyor.içinden ayırıp fukaraya verdiği zaman malı temiz kalmış oluyor. Ayırıp vermediği zaman malı içinde başkasının hakkı olduğu içinAyırıp vermediği zaman malı içinde başkasının hakkı olduğu için kendi malî varlığı imkânları pis, temizlenmemiş bir mal oluyor. kendi malî varlığı imkânları pis, temizlenmemiş bir mal oluyor.

O bakımdan, malı temizlediği için bu yardımlara "temizleme" kökünden zekât diye isim verilmiş.O bakımdan, malı temizlediği için bu yardımlara "temizleme" kökünden zekât diye isim verilmiş. İnsanın Allah'a karşı bağlılığını, sadakatini, doğruluğunu,İnsanın Allah'a karşı bağlılığını, sadakatini, doğruluğunu, tam müslüman olduğunu göstermesi bakımından da "sadaka" denmiş.tam müslüman olduğunu göstermesi bakımından da "sadaka" denmiş. Bu da "doğru olmak" kökünden geliyor. Sadakallâhü'l-azîm, sadaka Resûlullâh dediğimiz gibi,Bu da "doğru olmak" kökünden geliyor. Sadakallâhü'l-azîm, sadaka Resûlullâh dediğimiz gibi, sadık dediğimiz, sıddîk dediğimiz gibi bunlar o kökten çıkan kelimeler. Bu isimler veriliyor. sadık dediğimiz, sıddîk dediğimiz gibi bunlar o kökten çıkan kelimeler. Bu isimler veriliyor.

Hadîs-i şerîfte İnne's-sadakate… "Hiç şüphe yok ki sadaka…"Hadîs-i şerîfte İnne's-sadakate… "Hiç şüphe yok ki sadaka…" deyince, bu hem farz olan zekâta ait bir hükümdür hem de farz olmayan, fazilet olarak,deyince, bu hem farz olan zekâta ait bir hükümdür hem de farz olmayan, fazilet olarak, insanın acıyıp ihtiyariyle, isteyerek, mecbur olmadığı hâlde çıkartıp verdiği hayırlara da şamildir. insanın acıyıp ihtiyariyle, isteyerek, mecbur olmadığı hâlde çıkartıp verdiği hayırlara da şamildir.

Lâ tahillu li-ğaniyyin. "Zengin kimseye helal olmaz!"Lâ tahillu li-ğaniyyin. "Zengin kimseye helal olmaz!" Zekâtı zengin kimsenin alması helal olmaz.Zekâtı zengin kimsenin alması helal olmaz. Birisi zekât veriyorsa alan kişi zenginse onu almaz, "Ben zenginim, istemem." der.Birisi zekât veriyorsa alan kişi zenginse onu almaz, "Ben zenginim, istemem." der. Alması helal olmaz. Alırsa helal olmayan bir şeyi almış olur, almaması lazım. Zengin alamaz. Alması helal olmaz. Alırsa helal olmayan bir şeyi almış olur, almaması lazım. Zengin alamaz.

Lâ tahillu li-ğaniyyin. "Zengine helal değildir!" Lâ tahillu li-ğaniyyin. "Zengine helal değildir!"

Gümüşhaneli [Ahmed Ziyâüddin] Hocamız şerhinde izah etmiş: Gümüşhaneli [Ahmed Ziyâüddin] Hocamız şerhinde izah etmiş:

Men kâne lehû nafakatu yevmin ve leyletil. "Bir günlük, bir gecelik nafakası olan." diye izah etmiş. Men kâne lehû nafakatu yevmin ve leyletil. "Bir günlük, bir gecelik nafakası olan." diye izah etmiş.

Onun için ben şahsen bazı namuslu, dürüst, bazı imanı kuvvetli fakirler gördüm, almıyor.Onun için ben şahsen bazı namuslu, dürüst, bazı imanı kuvvetli fakirler gördüm, almıyor. Medine-i Münevvere'de Afrikalı, ihtiyar zavallı bir kadıncağız kenara oturmuş.Medine-i Münevvere'de Afrikalı, ihtiyar zavallı bir kadıncağız kenara oturmuş. İnsanın baktığı zaman yüreği parçalanıyor. Önündeki birisi sadaka, hayır verdi: İnsanın baktığı zaman yüreği parçalanıyor. Önündeki birisi sadaka, hayır verdi:

"Teşekkür ederim, şukren, almam." dedi."Teşekkür ederim, şukren, almam." dedi. "Teşekkür ederim, bu gün bana yetecek kadar bir şey aldım. Yeter." dedi. "Teşekkür ederim, bu gün bana yetecek kadar bir şey aldım. Yeter." dedi.

Kadıncağızın gözünün tokluğuna çok hayret ettim. Zengine helal olmaz. Kadıncağızın gözünün tokluğuna çok hayret ettim. Zengine helal olmaz.

Başka? Ve lâ li zî-mirratin seviyyin. Başka?

Ve lâ li zî-mirratin seviyyin.

Zî-mirre; "kuvvetli, çalışmaya, iş yapmaya takâti olabilen insan." Zî-mirre; "kuvvetli, çalışmaya, iş yapmaya takâti olabilen insan."

Arslan gibi, levent gibi çalışabilir. Güçlü kuvvetli insana da helal olmuş olmaz!Arslan gibi, levent gibi çalışabilir. Güçlü kuvvetli insana da helal olmuş olmaz! Peygamber Efendimiz dilenen böyle bir kimse gördü de; Peygamber Efendimiz dilenen böyle bir kimse gördü de;

"Git bir ip al. O iple git dışarıdan dağlardan odun topla, odunu getir, çarşıda pazarda sat;"Git bir ip al. O iple git dışarıdan dağlardan odun topla, odunu getir, çarşıda pazarda sat; halktan bir şey isteme! Dilenme!" dedi. halktan bir şey isteme! Dilenme!" dedi.

Neden? Güçlü kuvvetli. Güçlü kuvvetlinin de alması helal olmaz! Neden?

Güçlü kuvvetli. Güçlü kuvvetlinin de alması helal olmaz!

Li zî-mirretin seviyy sahihu'l-a'dâ. "Uzuvları sağlam -ayağı sakat değil, kolu var, ayağı var,Li zî-mirretin seviyy sahihu'l-a'dâ. "Uzuvları sağlam -ayağı sakat değil, kolu var, ayağı var, felç değil, zayıf değil- her şeyi yerli yerinde vs. olana da verilmez, onun da almaması lazım!" felç değil, zayıf değil- her şeyi yerli yerinde vs. olana da verilmez, onun da almaması lazım!"

İmam-ı Azam Ebû Hanife Efendimiz ve onun takipçileri;İmam-ı Azam Ebû Hanife Efendimiz ve onun takipçileri; "İki yüz dirheme malik olmayan kimse alabilir." diye ölçüyü öyle koymuşlar. "İki yüz dirheme malik olmayan kimse alabilir." diye ölçüyü öyle koymuşlar.

Bu sayılanlar alamaz. İllâ li zî-fakrin müdkı'in. "Ancak şunlar alabilir:" Bu sayılanlar alamaz.

İllâ li zî-fakrin müdkı'in. "Ancak şunlar alabilir:"

Kenarda yazdığı açıklamada Mudki', "muhsin nezdinde" diyor,Kenarda yazdığı açıklamada Mudki', "muhsin nezdinde" diyor, "Toprağa düşmüş, fakrlık sahibi insan alabilir!" ancak o alabilir. "Toprağa düşmüş, fakrlık sahibi insan alabilir!" ancak o alabilir.

Toprağa düşmüşlükten maksat çok fakir, artık yere, toprağa serilmiş;Toprağa düşmüşlükten maksat çok fakir, artık yere, toprağa serilmiş; zekâtı, sadakayı öyle fakir insan alabilir. zekâtı, sadakayı öyle fakir insan alabilir.

Ev ğurmin mufzı'in.Ev ğurmin mufzı'in. Ğurm, ğaram; "borç" demek.Ğurm, ğaram; "borç" demek. "Onu perişan etmiş, feci bir duruma düşürmüş olan borçlu bir kimse alabilir."Onu perişan etmiş, feci bir duruma düşürmüş olan borçlu bir kimse alabilir. Borcundan dolayı perişan olmuş, sıkışık duruma düşmüş bir borçlu alabilir! Borcundan dolayı perişan olmuş, sıkışık duruma düşmüş bir borçlu alabilir!

Bir de yere serilmiş, toprağa serilmiş fakir alabilir, fakirliği şiddetli alabilir.Bir de yere serilmiş, toprağa serilmiş fakir alabilir, fakirliği şiddetli alabilir. Zengin alamaz, gücü kuvveti yerinde olan alamaz. Zengin alamaz, gücü kuvveti yerinde olan alamaz. Onlara helal olmaz ancak bunlara helal olur. Çok fakirse ve çok borçluysa o zaman alabilir. Onlara helal olmaz ancak bunlara helal olur. Çok fakirse ve çok borçluysa o zaman alabilir.

Zengin olduğu hâlde alıyor, gücü kuvveti yerinde olduğu,Zengin olduğu hâlde alıyor, gücü kuvveti yerinde olduğu, arslan gibi, levent gibi olmasına rağmen alıyor. O zaman ne olur? arslan gibi, levent gibi olmasına rağmen alıyor.

O zaman ne olur?

Ve men seele'n-nâse li-yesriye bihi mâlehu kâne hamûşen fî vechihi yevme'l-kıyâmetiVe men seele'n-nâse li-yesriye bihi mâlehu kâne hamûşen fî vechihi yevme'l-kıyâmeti ve radfan ye'külühû min cehenneme.ve radfan ye'külühû min cehenneme. "Malı daha çok artsın diye ihtiyacı yokken halktan mal alan kimse "Malı daha çok artsın diye ihtiyacı yokken halktan mal alan kimse yarın yüzünde tırnak ve tarak izi varmış gibi, yüzü, eti tarakla taranmış, kazınmış gibi olur!" yarın yüzünde tırnak ve tarak izi varmış gibi, yüzü, eti tarakla taranmış, kazınmış gibi olur!"

Hamûş, tırnak ve tarak izlerine derlermiş. Hamûş, tırnak ve tarak izlerine derlermiş.

Galiba o zamanın insanları bir işkence şekli olarak da böyle yapıyorlarmış,Galiba o zamanın insanları bir işkence şekli olarak da böyle yapıyorlarmış, demirden tarakları yüzlerine takıp işkence de yapıyorlarmış. demirden tarakları yüzlerine takıp işkence de yapıyorlarmış.

İhtiyacı olmadığı hâlde malım daha çok olsun diye ihtiyaç fazlası dilencilik yapıp isteyen kimseninİhtiyacı olmadığı hâlde malım daha çok olsun diye ihtiyaç fazlası dilencilik yapıp isteyen kimsenin yüzünde kıyamet gününde demir taraklarla taranmış, tırnaklanmış gibi yaralar olur!" yüzünde kıyamet gününde demir taraklarla taranmış, tırnaklanmış gibi yaralar olur!"

Radfen. Yüzünde cehennem ateşinden kızgın ateşler olur.Radfen. Yüzünde cehennem ateşinden kızgın ateşler olur. Ateş gibi olmuş taşlar, yüzünde yara olacak.Ateş gibi olmuş taşlar, yüzünde yara olacak. Cehennemin kızgın taşları da yüzüne yapışacak.Cehennemin kızgın taşları da yüzüne yapışacak. Düşünün; eti kebap yapmak için bıçakla biraz her tarafı iyi pişsin diye [açarlar],Düşünün; eti kebap yapmak için bıçakla biraz her tarafı iyi pişsin diye [açarlar], ondan sonra üstüne ızgaranın koyarlar, daha iyi pişer. ondan sonra üstüne ızgaranın koyarlar, daha iyi pişer. Demek ki kıyamet gününde yüzü öyle taraklarla tırmıklanmış gibi çizik çizik olacak. Demek ki kıyamet gününde yüzü öyle taraklarla tırmıklanmış gibi çizik çizik olacak. Bir de cehennemin ısınmış sıcak, ateş gibi taşları kıyamet gününde yüzüne yapıştırılacak! Bir de cehennemin ısınmış sıcak, ateş gibi taşları kıyamet gününde yüzüne yapıştırılacak!

Ye'külühû min cehenneme. Ye'külühû min cehenneme. "Cehennemin taşlarından onun o etlerini yiyen taşlar olur!""Cehennemin taşlarından onun o etlerini yiyen taşlar olur!" Fe men şâe fe'l-yukil ve men şâe fe'l-yesteksir.Fe men şâe fe'l-yukil ve men şâe fe'l-yesteksir. "Kim bu azabının az olmasını isterse azaltsın, bu azaba uğramamak isterse ona göre davransın! "Kim bu azabının az olmasını isterse azaltsın, bu azaba uğramamak isterse ona göre davransın! Kim bu azabı çok olsun diye isterse öyle yapsın, istesin,Kim bu azabı çok olsun diye isterse öyle yapsın, istesin, isterse alsın!" diye bitiriyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. isterse alsın!" diye bitiriyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

İslâm'da dilenmek yok. Vücudu sıhhatli afiyetliyse çalışsın!İslâm'da dilenmek yok. Vücudu sıhhatli afiyetliyse çalışsın! Bir ipi bile mi yok, bir ip mi bulamaz, odun da mı toplayamaz?.. Bir ipi bile mi yok, bir ip mi bulamaz, odun da mı toplayamaz?..

Hiçbir şey olmazsa çarşıya pazara gitse; "Amca fileni taşıyayım." dese yine biraz bir para kazanır.Hiçbir şey olmazsa çarşıya pazara gitse; "Amca fileni taşıyayım." dese yine biraz bir para kazanır. Sıhhatliyse dilenmeyecek, kendisini biraz varlığı varsa dilenmeyecek!Sıhhatliyse dilenmeyecek, kendisini biraz varlığı varsa dilenmeyecek! Diyecek ki; "Benim durumum iyi, şu kardeşim fakir, zekâtını git ona ver!" Diyecek ki; "Benim durumum iyi, şu kardeşim fakir, zekâtını git ona ver!"

O zaman herkes bu gözü toklulukla çalıştığı zaman tabi hakiki fakir kalmaz;O zaman herkes bu gözü toklulukla çalıştığı zaman tabi hakiki fakir kalmaz; sadakayı alır, ihtiyacını giderir. Böylece toplumda fakir insan kalmaz.sadakayı alır, ihtiyacını giderir. Böylece toplumda fakir insan kalmaz. İşte İslâm'ın bize gösterdiği yol bu: Dilenmek yok, sadakayı zekâtı almaya çalışmak yok. İşte İslâm'ın bize gösterdiği yol bu: Dilenmek yok, sadakayı zekâtı almaya çalışmak yok. Yeteri kadar alacak! İhtiyacı varsa, fakirse, yere serilmiş, toprağa yapışmış fakirse Yeteri kadar alacak! İhtiyacı varsa, fakirse, yere serilmiş, toprağa yapışmış fakirse veyahut da kendisini perişan etmiş bir borcu varsa o zaman alabilir.veyahut da kendisini perişan etmiş bir borcu varsa o zaman alabilir. Başka türlü almasın, alırsa cehennemde öyle azap görür. Başka türlü almasın, alırsa cehennemde öyle azap görür.

Yedinci hadîs-i şerîf: Yedinci hadîs-i şerîf:

İnne's-sadakate alâ zî karâbetin yudaafû ecruhâ merrateyn. İnne's-sadakate alâ zî karâbetin yudaafû ecruhâ merrateyn.

Sadakanın; ister farz olan -zekât olsun- ister farz değil, nafile ama gönlünden koptu, veriyor,Sadakanın; ister farz olan -zekât olsun- ister farz değil, nafile ama gönlünden koptu, veriyor, fazilet babından verilmiş, hayır, para pul, mal mülk, yiyecek giyecek, eşya olsun;fazilet babından verilmiş, hayır, para pul, mal mülk, yiyecek giyecek, eşya olsun; yakınlara verilmesi, akrabaya verilmesi takdirinde ecri iki misli artar, fazla olur!yakınlara verilmesi, akrabaya verilmesi takdirinde ecri iki misli artar, fazla olur! Tanınmamış, bilinmeyen bir insana verilecek yerdeTanınmamış, bilinmeyen bir insana verilecek yerde akrabadan bir kimseye verilirse sevabı iki kat fazla olur. Neden? akrabadan bir kimseye verilirse sevabı iki kat fazla olur.

Neden?

Senin akrabanı sen iyi bilirsin, sen kendi akrabanı kollayamazsan başkası daha zor kollar.Senin akrabanı sen iyi bilirsin, sen kendi akrabanı kollayamazsan başkası daha zor kollar. O hiç kollayamaz. Sen kendi akrabanı kolla, o kendi akrabasını kollasın,O hiç kollayamaz. Sen kendi akrabanı kolla, o kendi akrabasını kollasın, böylece hâlini bildiğimiz fakirler fakirlikten kurtulmuş olsun.böylece hâlini bildiğimiz fakirler fakirlikten kurtulmuş olsun. İnsanın, yakınlarını araması lazım; akrabasından olan fakirleri, kendisine zekât düşen,İnsanın, yakınlarını araması lazım; akrabasından olan fakirleri, kendisine zekât düşen, arayıp bulup kendisinin zekâtını verebileceği kimselere vermesi lazım. arayıp bulup kendisinin zekâtını verebileceği kimselere vermesi lazım.

Şahıs, bazı insanlara zekât veremez! Kendi babasına veremez, usulüne ve füruuna veremez!Şahıs, bazı insanlara zekât veremez! Kendi babasına veremez, usulüne ve füruuna veremez! Kendi babasına, dedesine veremez; yukarıya doğru.Kendi babasına, dedesine veremez; yukarıya doğru. Kendi evladına, torununa vs. veremez. Hepsinin incelikleri var. Kendi evladına, torununa vs. veremez. Hepsinin incelikleri var.

Bunlar nasıl öğrenilir? Bunlar nasıl öğrenilir?

İlmihâl kitabını açarsın; küçüğünden, kolay anlaşılabilen, az teferruatlı olanından başlarsın.İlmihâl kitabını açarsın; küçüğünden, kolay anlaşılabilen, az teferruatlı olanından başlarsın. Onu okursun, onu bitirince biraz daha büyüğünü okursun, onu bitirince biraz daha büyüğünü okursun...Onu okursun, onu bitirince biraz daha büyüğünü okursun, onu bitirince biraz daha büyüğünü okursun... Dini bilgini kuvvetlendirirsin. Doğru ibadet yaparsın, yanlış işler yapmazsın! Dini bilgini kuvvetlendirirsin. Doğru ibadet yaparsın, yanlış işler yapmazsın!

İnne's-sadakate yubtağâ bihâ vechullâhi teâlâİnne's-sadakate yubtağâ bihâ vechullâhi teâlâ ve'l-hediyyete yubteğâ bihâ vechu'r-resûli ve kadâu'l-hâce. ve'l-hediyyete yubteğâ bihâ vechu'r-resûli ve kadâu'l-hâce.

Sadaka verilince bununla Allah'ın vech-i pâki düşünülür, Allah'ın rızasını kazanmak düşünülür. Sadaka verilince bununla Allah'ın vech-i pâki düşünülür, Allah'ın rızasını kazanmak düşünülür. O maksatla verilir ve ihtiyacın karşılanması düşünülür.O maksatla verilir ve ihtiyacın karşılanması düşünülür. Zekât verilirken, sadaka verilirken Allah rızası düşünülür. Zekât verilirken, sadaka verilirken Allah rızası düşünülür.

Hediye getirildiği zaman Resûlullah'ın gönlünün alınması ve ihtiyacın görülmesi düşünülür.Hediye getirildiği zaman Resûlullah'ın gönlünün alınması ve ihtiyacın görülmesi düşünülür. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zamanında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zamanında Peygamber Efendimiz'e gelen giden çok olurdu.Peygamber Efendimiz'e gelen giden çok olurdu. Soru sormak için, dinini öğrenmek için pek çok kimse gelir giderdi. Soru sormak için, dinini öğrenmek için pek çok kimse gelir giderdi.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz zekât almaz!Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz zekât almaz! Zekât Peygamber Efendimiz'e ve Peygamber Efendimiz'in ailesine, evladına verilmez.Zekât Peygamber Efendimiz'e ve Peygamber Efendimiz'in ailesine, evladına verilmez. Onlar zekât verilmeyen insanlar zümresindendir. Peygamber Efendimiz'e verilmez.Onlar zekât verilmeyen insanlar zümresindendir. Peygamber Efendimiz'e verilmez. Sadaka ve zekât Allah rızası için fukaraya vs. verilir.Sadaka ve zekât Allah rızası için fukaraya vs. verilir. Eğer Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e gelmiş olan bir kimseEğer Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e gelmiş olan bir kimse bir şey verecekse zekât veremez. Ancak hediye verebilir: bir şey verecekse zekât veremez. Ancak hediye verebilir:

"Ya Resûlullah, ben sana şunu hediye olarak getirdim."Ya Resûlullah, ben sana şunu hediye olarak getirdim. Buyurun şu ihtiyacınızı onunla karşılayın…" filan diye öyle olabilir. Buyurun şu ihtiyacınızı onunla karşılayın…" filan diye öyle olabilir.

Selmanü'l-Fârisî radıyallahu anh Peygamber Efendimiz'in geleceği zamanı;Selmanü'l-Fârisî radıyallahu anh Peygamber Efendimiz'in geleceği zamanı; yanında hayat geçirdiği, dinî bilgilerini kazandığı rahipten öğrenmişti.yanında hayat geçirdiği, dinî bilgilerini kazandığı rahipten öğrenmişti. Sonra Medine-i Münevvere'ye kadar onu maceralar sürükledi.Sonra Medine-i Münevvere'ye kadar onu maceralar sürükledi. Kendisi Medine-i Münevvere'ye gelmekten de memnun oldu.Kendisi Medine-i Münevvere'ye gelmekten de memnun oldu. Esir olarak geldi ama hayatın cilvesi olarak memnun da oldu.Esir olarak geldi ama hayatın cilvesi olarak memnun da oldu. Ahir zaman peygamberinin çıkacağı yere kader onu öylece getirmiş diye memnun oldu.Ahir zaman peygamberinin çıkacağı yere kader onu öylece getirmiş diye memnun oldu. Nihayet ahir zaman peygamberi oralardan çıkacak diye bekliyordu. Nihayet ahir zaman peygamberi oralardan çıkacak diye bekliyordu.

Bir gün efendisinin bahçesinde hurma ağacına çıkmış.Bir gün efendisinin bahçesinde hurma ağacına çıkmış. Hurma toplarken aşağıda Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in haberi konuşulmaya başlandı.Hurma toplarken aşağıda Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in haberi konuşulmaya başlandı. "Mekke'de bir peygamber çıkmış, sonra Medine-i Münevvere'ye hicret etmiş..." diye"Mekke'de bir peygamber çıkmış, sonra Medine-i Münevvere'ye hicret etmiş..." diye hurmayı toplarken yukarıdan haberleri, o bilgileri duydu, ilgilendi. Aşağı indi.hurmayı toplarken yukarıdan haberleri, o bilgileri duydu, ilgilendi. Aşağı indi. Söyleyince efendisi de onu; "Bu işlerden sana ne, sen kölesin!.." filan diye haşladı. Söyleyince efendisi de onu; "Bu işlerden sana ne, sen kölesin!.." filan diye haşladı.

Ama o Peygamber Efendimiz'in Medine'ye geldiğini böylece duymuş oldu.Ama o Peygamber Efendimiz'in Medine'ye geldiğini böylece duymuş oldu. O rahibin yanında onun üç alameti olduğunu [öğrenmişti]:O rahibin yanında onun üç alameti olduğunu [öğrenmişti]: "Ahir zaman peygamberi sadaka almaz, zekât almaz; hediye alır." diye biliyordu. "Ahir zaman peygamberi sadaka almaz, zekât almaz; hediye alır." diye biliyordu. Arkasında, iki kürek kemiğinin arasında bir ben, nübüvvet mührü olduğunu biliyordu… Arkasında, iki kürek kemiğinin arasında bir ben, nübüvvet mührü olduğunu biliyordu…

O hemen Peygamber Efendimiz'in olduğu yere bir tabak hurma götürdü. Dedi ki; O hemen Peygamber Efendimiz'in olduğu yere bir tabak hurma götürdü. Dedi ki;

"Ya Resûlallah, sadaka olarak bunu getirdim." dedi. Bakıyor. Peygamber Efendimiz; "Ya Resûlallah, sadaka olarak bunu getirdim." dedi. Bakıyor. Peygamber Efendimiz;

"Allah razı olsun." diye dua etti."Allah razı olsun." diye dua etti. Tabağa aldı, etrafındaki fukaraya dağıttı, ihtiyacı olan fakirlere verdi.Tabağa aldı, etrafındaki fukaraya dağıttı, ihtiyacı olan fakirlere verdi. Çünkü "sadaka, zekât" dedi; kendisi hiç almadı, o ona dikkat etti. Çünkü "sadaka, zekât" dedi; kendisi hiç almadı, o ona dikkat etti. Ondan sonra bir dahaki sefer bir tabak daha getirdi: Ondan sonra bir dahaki sefer bir tabak daha getirdi:

"Ya Resûlallah, bu hediyemdir, hediyedir." deyince Peygamber Efendimiz o zaman aldı."Ya Resûlallah, bu hediyemdir, hediyedir." deyince Peygamber Efendimiz o zaman aldı. Ondan yedi ve yine başkalarına da ikram etti. Ondan yedi ve yine başkalarına da ikram etti.

Bu sefer acaba arkasında nübüvvet mührü var mı filan diye arkasında dolanmaya başlayıncaBu sefer acaba arkasında nübüvvet mührü var mı filan diye arkasında dolanmaya başlayınca o arkaya geçtiği sırada Peygamber Efendimiz sırtındaki örtüsünü arkaya atıverdi.o arkaya geçtiği sırada Peygamber Efendimiz sırtındaki örtüsünü arkaya atıverdi. Resûlullah Efendimiz aklından geçenleri takip ediyor. Arkaya atıverdi, o mühr-ü nübüvveti gördü.Resûlullah Efendimiz aklından geçenleri takip ediyor. Arkaya atıverdi, o mühr-ü nübüvveti gördü. Peygamber Efendimiz'in, hakiki, âhir zaman peygamberi olduğunu alametlerinden anladı.Peygamber Efendimiz'in, hakiki, âhir zaman peygamberi olduğunu alametlerinden anladı. Peygamber Efendimiz'in sadaka, zekât almadığını ancak hediye alabildiğini,Peygamber Efendimiz'in sadaka, zekât almadığını ancak hediye alabildiğini, hakiki peygamber olarak vasfının bu olduğunu Selmân-ı Fârisî biliyordu. hakiki peygamber olarak vasfının bu olduğunu Selmân-ı Fârisî biliyordu.

Hediyede Resûlullah'ın rızasını kazanmak ve ihtiyaçların görülmesi düşünülür.Hediyede Resûlullah'ın rızasını kazanmak ve ihtiyaçların görülmesi düşünülür. Her insanın zengin de olsa fakir de olsa bazı ihtiyaçları olur; susar, acıkır, uykusu gelir vs.Her insanın zengin de olsa fakir de olsa bazı ihtiyaçları olur; susar, acıkır, uykusu gelir vs. Her insan bu ihtiyaçları görecek. Onlar olabilir ama sadaka zekât almaz.Her insan bu ihtiyaçları görecek. Onlar olabilir ama sadaka zekât almaz. "Sadaka Muhammed'e ve âl-i Muhammed'e caiz olmaz!" diye hadîs-i şerîf var. Efendimiz almazdı! "Sadaka Muhammed'e ve âl-i Muhammed'e caiz olmaz!" diye hadîs-i şerîf var. Efendimiz almazdı!

İnne's-sadakate le-tudfiu an ehlihâ harre'l-kubûrüİnne's-sadakate le-tudfiu an ehlihâ harre'l-kubûrü ve innemâ yestezıllu'l-mu'minü yevme'l-kıyâmeti fî zılli sadakatihî. ve innemâ yestezıllu'l-mu'minü yevme'l-kıyâmeti fî zılli sadakatihî.

Ukbe'tübnü Âmir'den Taberanî ve diğer kaynaklar rivayet etmiş. Ukbe'tübnü Âmir'den Taberanî ve diğer kaynaklar rivayet etmiş.

"Hiç şüphe yok ki, muhakkak ki sadaka; veren kimselerin kabir azabını söndürür."Hiç şüphe yok ki, muhakkak ki sadaka; veren kimselerin kabir azabını söndürür. Sadaka veren, zekât veren insan kabir azabından kurtulur!" Sadaka veren, zekât veren insan kabir azabından kurtulur!"

Bazı insanlar kabrinde azap görecek. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin duası var: Bazı insanlar kabrinde azap görecek. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin duası var:

Allahümme innî eûzu bike min azâbi cehennem ve bi'l-azâbi kabr. "Yâ Rabbi, cehennem azabından sana sığınıyorum,Allahümme innî eûzu bike min azâbi cehennem ve bi'l-azâbi kabr. "Yâ Rabbi, cehennem azabından sana sığınıyorum, kabir azabından da sana sığınıyorum."kabir azabından da sana sığınıyorum." Dua devam ediyor. Bir keresinde Peygamber Efendimiz iki kabrin yanından geçiyordu, dedi ki; Dua devam ediyor.

Bir keresinde Peygamber Efendimiz iki kabrin yanından geçiyordu, dedi ki;

"Bu iki kabirdeki insanlar, şu iki kabrin sahipleri şimdi kabirde azap görüyorlar."Bu iki kabirdeki insanlar, şu iki kabrin sahipleri şimdi kabirde azap görüyorlar. Hem de sizin mühimsemediğiniz, önemli olduğunu anlamadığınız iki sebepten:Hem de sizin mühimsemediğiniz, önemli olduğunu anlamadığınız iki sebepten: Birisi dedikoducuydu, laf taşırdı, onun lafını ötekisine getirirdi. Birisi dedikoducuydu, laf taşırdı, onun lafını ötekisine getirirdi. Ötekisi de küçük abdestini yaparken sakınmazdı. Ondan azap görüyorlar." Ötekisi de küçük abdestini yaparken sakınmazdı. Ondan azap görüyorlar."

Yaş bir ağaç dalı istedi, onu ikiye böldü, birisini bir kabre ötekisini öbür kabre sapladı. Yaş bir ağaç dalı istedi, onu ikiye böldü, birisini bir kabre ötekisini öbür kabre sapladı.

"Bunlar kuruyuncaya kadar bunların azabı durur, azap görmezler." dedi. "Bunlar kuruyuncaya kadar bunların azabı durur, azap görmezler." dedi.

Biz kabristanı niye ağaçlandırıyoruz? Biz kabristanı niye ağaçlandırıyoruz?

İşte o sebepten, yeşil olduğu müddetçe kabir azabı görmesinler diye! İşte o sebepten, yeşil olduğu müddetçe kabir azabı görmesinler diye!

Niye kabristanın ağaçları otları yolunmuyor? Niye kabristanın ağaçları otları yolunmuyor?

Mevtaya faydası var. Onun için onlar kesilmez, sebebi bu! Kabir azabı olabilir. Mevtaya faydası var. Onun için onlar kesilmez, sebebi bu! Kabir azabı olabilir.

Kabir azabını ne söndürür? Sadaka söndürür.Kabir azabını ne söndürür?

Sadaka söndürür.
Farz olsun nafile olsun zekât veren sadaka veren kimse kabir azabına uğramaz!Farz olsun nafile olsun zekât veren sadaka veren kimse kabir azabına uğramaz! Kusurları olan, mü'min de olsa kabirde azaba uğrayabiliyor.Kusurları olan, mü'min de olsa kabirde azaba uğrayabiliyor. Abdestini sakınmıyor, oradan azaba uğrayabiliyor.Abdestini sakınmıyor, oradan azaba uğrayabiliyor. Kötü huylu, laf götürüp getiriyor, Ahmet'in lafını Mehmet'e söylüyor. Kötü huylu, laf götürüp getiriyor, Ahmet'in lafını Mehmet'e söylüyor. O ona kızıyor, "Vay ben ona gösteririm…" diyor, arabozucu oluyor.O ona kızıyor, "Vay ben ona gösteririm…" diyor, arabozucu oluyor. Buna "kovuculuk, nemime" derler. Yapan insana da nemmâm derler;Buna "kovuculuk, nemime" derler. Yapan insana da nemmâm derler; "kovuculuk yapan, laf taşıyan kimse" demek. Bu günahtır, kabir azabına sebep olur. "kovuculuk yapan, laf taşıyan kimse" demek. Bu günahtır, kabir azabına sebep olur.

Bir başka hadîs-i şerîf var, o da bizler için çok şayan-ı dikkattir: Bir başka hadîs-i şerîf var, o da bizler için çok şayan-ı dikkattir:

Bir kimse kabre konulduğu zaman kabirdeki azap melekleri başına bir ateşten topuz vuruyorlar kiBir kimse kabre konulduğu zaman kabirdeki azap melekleri başına bir ateşten topuz vuruyorlar ki -Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfte bildirdiğine göre- kabrin içi ateş doluyor, duman doluyor. -Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfte bildirdiğine göre- kabrin içi ateş doluyor, duman doluyor. O da bir taraftan, bu ateşten topuzu yiyip azaba uğradığı için O da bir taraftan, bu ateşten topuzu yiyip azaba uğradığı için çok fena hâlde azaba maruz olduğundan, canı yandığından bir daha olmasın diye bağırıyor: çok fena hâlde azaba maruz olduğundan, canı yandığından bir daha olmasın diye bağırıyor:

"Ben, müslümanım, niye beni azaplandırıyorsunuz? Ben kâfir değilim!" "Ben, müslümanım, niye beni azaplandırıyorsunuz? Ben kâfir değilim!"

Melekler yanlış mı yapacak? Elbette onların bir bildiği var, Allah'ın emriyle yapıyorlar. Melekler yanlış mı yapacak? Elbette onların bir bildiği var, Allah'ın emriyle yapıyorlar.

"Ben kâfir değilim, ben müslümanım!.." filan deyince melekler diyorlar ki; "Ben kâfir değilim, ben müslümanım!.." filan deyince melekler diyorlar ki;

"Evet sen müslümandın ama bir yerden geçiyordun, orada birileri bir müslümana eza cefa ediyordu."Evet sen müslümandın ama bir yerden geçiyordun, orada birileri bir müslümana eza cefa ediyordu. Sen ona yardıma koşmadın, onun imdadına yetişmedin. Bu azap ondandır!" Sen ona yardıma koşmadın, onun imdadına yetişmedin. Bu azap ondandır!"

Bugün bunun bizimle ilgisi ne? Bugün bunun bizimle ilgisi ne?

Bizim de etrafımızda; Bosna'da, Hersek'te, Çeçenistan'da, Kafkasya'da, Mısır'da, Cezayir'de,Bizim de etrafımızda; Bosna'da, Hersek'te, Çeçenistan'da, Kafkasya'da, Mısır'da, Cezayir'de, İsrail'de, Filistin'de; dünyanın her yerinde müslümanlar eza cefa görüyor!İsrail'de, Filistin'de; dünyanın her yerinde müslümanlar eza cefa görüyor! Öteki kardeşlerinin koruması, müslüman kardeşinin yardımına koşması lazım! Koruması kollaması lazım!Öteki kardeşlerinin koruması, müslüman kardeşinin yardımına koşması lazım! Koruması kollaması lazım! Düşmanla işbirliği yapmaması, düşmanı kuvvetlendirmemesi lazım!Düşmanla işbirliği yapmaması, düşmanı kuvvetlendirmemesi lazım! Müslümanı kuvvetlendirmesi, desteklemesi lazım! Bunlara duyarsız kalırsa, hissiz kalırsa,Müslümanı kuvvetlendirmesi, desteklemesi lazım! Bunlara duyarsız kalırsa, hissiz kalırsa, bu hususlarda gayret göstermezse, çalışmazsa, elinden geleni yapmazsa o zaman tehlike var. bu hususlarda gayret göstermezse, çalışmazsa, elinden geleni yapmazsa o zaman tehlike var.

Allah affetsin. Allah müslüman kardeşlerimize her türlü yardımı yapmamızı nasip etsin.Allah affetsin. Allah müslüman kardeşlerimize her türlü yardımı yapmamızı nasip etsin. Kusurlarımız varsa kusurlarımızdan dolayı bizi azaba giriftar eylemesin. Kusurlarımız varsa kusurlarımızdan dolayı bizi azaba giriftar eylemesin.

Ve innemâ yestazıllu'l-mu'minü yevme'l-kıyâmeti fî zılli sadakatihî.Ve innemâ yestazıllu'l-mu'minü yevme'l-kıyâmeti fî zılli sadakatihî. "Kıyamet gününde de mü'min -başka bir gölge yok-"Kıyamet gününde de mü'min -başka bir gölge yok- sadece zekâtının sadakasının gölgesinde gölgelenecek!" sadece zekâtının sadakasının gölgesinde gölgelenecek!"

Şemsiye, zekâtı sadakası olacak. Şemsiye, zekâtı sadakası olacak.

O zaman nasıl bir sıcak olacak? O zaman nasıl bir sıcak olacak?

O zaman kıyamet gününde, mahşer yerinde güneş insanların başına yaklaştırılacak.O zaman kıyamet gününde, mahşer yerinde güneş insanların başına yaklaştırılacak. Güneşin hararetinden terlere gark olacak, sıcaktan beyni kaynayacak. Güneşin hararetinden terlere gark olacak, sıcaktan beyni kaynayacak.

Ağustos sıcağı filan gibi de, çöl sıcağı gibi de değil; müthiş bir sıcak olacak!Ağustos sıcağı filan gibi de, çöl sıcağı gibi de değil; müthiş bir sıcak olacak! Orada başka gölge yok, insanın sadakası ve zekâtı gölge yapacak.Orada başka gölge yok, insanın sadakası ve zekâtı gölge yapacak. Onun için insan elinden geldiğince kazancıyla sadaka vermeli, zekât vermeli, hayır hasenât yapmalı. Onun için insan elinden geldiğince kazancıyla sadaka vermeli, zekât vermeli, hayır hasenât yapmalı.

Mü'min kardeşlerimiz bir şeyi iyi bilmiyorlar, iyi uygulamıyorlar:Mü'min kardeşlerimiz bir şeyi iyi bilmiyorlar, iyi uygulamıyorlar: Sadaka hayrın en aşağıdaki, zekât ve sadaka hayrın en aşağıdaki seviyesidir.Sadaka hayrın en aşağıdaki, zekât ve sadaka hayrın en aşağıdaki seviyesidir. "Daha fazla yapılmaz." diye bir kaide yok! "Efendim zekât %2,5'muş, kırkta birmiş…" "Daha fazla yapılmaz." diye bir kaide yok!

"Efendim zekât %2,5'muş, kırkta birmiş…"

%5 yapsan , %10 yapsan, %20 yapsan olmaz mı? %5 yapsan , %10 yapsan, %20 yapsan olmaz mı?

Olur. Aşağı çizgisi %2,5; daha yukarı, daha yukarı yapabildiğin kadar yaparsın! Olur. Aşağı çizgisi %2,5; daha yukarı, daha yukarı yapabildiğin kadar yaparsın!

Resûlullah Efendimiz isteyince Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz hepsini vermiş.Resûlullah Efendimiz isteyince Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz hepsini vermiş. Hz. Ömer Efendimiz yarısını, %50'sini vermiş. Fazlası insanın derecesini arttırır.Hz. Ömer Efendimiz yarısını, %50'sini vermiş. Fazlası insanın derecesini arttırır. Zekât ille %2,5 olacak [diye] adam kıtı kıtı hesaplıyor. Zekât ille %2,5 olacak [diye] adam kıtı kıtı hesaplıyor. Bırak ince hesabı! Biraz bolundan, fazlasından [ver]. Bırak ince hesabı! Biraz bolundan, fazlasından [ver].

Yunus Emre ne diyor? Nazar eyle itürü Bazar eyle götürü. Yunus Emre ne diyor?

Nazar eyle itürü

Bazar eyle götürü.

İtürü ne demek? "Keskin." Eski Türkçe bir kelime, şimdi Türkçe konuşanlar bile bilmez. İtürü ne demek?

"Keskin."

Eski Türkçe bir kelime, şimdi Türkçe konuşanlar bile bilmez.

O kelimenin mânası ne? İtüri; "keskin" demek. "Keskin bak, dikkatli, iyi bak" demek.O kelimenin mânası ne?

İtüri; "keskin" demek. "Keskin bak, dikkatli, iyi bak" demek.
Şu hayatın hâline İyi bir bak, pazarlığı götürü yap. İnce ince teferruatla uğraşma! Şu hayatın hâline İyi bir bak, pazarlığı götürü yap. İnce ince teferruatla uğraşma!

Nazar eyle itürü Bazar eyle götürü Yaradılanı hoş gör Yaradandan ötürü. Nazar eyle itürü

Bazar eyle götürü

Yaradılanı hoş gör

Yaradandan ötürü.

Çok güzel söylemiş, dillere destan olmuş, herkesin ezbere bildiği bir güzel nasihat,Çok güzel söylemiş, dillere destan olmuş, herkesin ezbere bildiği bir güzel nasihat, bir güzel manzume, bir güzel şiir. İnsan ne yapacak? bir güzel manzume, bir güzel şiir.

İnsan ne yapacak?

İşi biraz toptan yapacak, kıtı kıtı olmaz! İşi biraz toptan yapacak, kıtı kıtı olmaz!

Sevdiğimiz bir ihvanımız, kardeşimiz var. Onunla pazara gittik.Sevdiğimiz bir ihvanımız, kardeşimiz var. Onunla pazara gittik. Alışveriş yapıyoruz, hiç unutmuyorum. Alışveriş yapıyoruz, hiç unutmuyorum. Tezgâhta 490 yazıyor. Şimdi bizim bu arkadaşımız, ağabeyimiz; Tezgâhta 490 yazıyor. Şimdi bizim bu arkadaşımız, ağabeyimiz;

"Ya 500 olsa olmaz mı?" dedi. Adam da bakıyor, çünkü böyle bir şey hiç görmedi. 490'ı ne yapar? "Ya 500 olsa olmaz mı?" dedi. Adam da bakıyor, çünkü böyle bir şey hiç görmedi. 490'ı ne yapar?

"450 olmaz mı? 400 olmaz mı?" der, aşağı çekmeye çalışır. "450 olmaz mı? 400 olmaz mı?" der, aşağı çekmeye çalışır.

"500 olsa olmaz mı?" dedi. O zamanki fiyattan on daha fazla söylüyor."500 olsa olmaz mı?" dedi. O zamanki fiyattan on daha fazla söylüyor. Adam şöyle alay mı ediyor filan diye baktı. Alay etmiyor. Arkadaş, götürü pazar ediyor.Adam şöyle alay mı ediyor filan diye baktı. Alay etmiyor. Arkadaş, götürü pazar ediyor. Küçük teferruatla uğraşmıyor. Ne olacak, o da oraya tezgâh kurmuş, o da kazanacak.Küçük teferruatla uğraşmıyor. Ne olacak, o da oraya tezgâh kurmuş, o da kazanacak. Müslüman kardeşim, kazansın, 490 ne oluyor? 500 vereceksin, 10 geri verecek… Müslüman kardeşim, kazansın, 490 ne oluyor? 500 vereceksin, 10 geri verecek…

Tamam, üstü sende kalsın. 500 olsa olmaz mı? Olur.Tamam, üstü sende kalsın. 500 olsa olmaz mı? Olur. Daha iyi olur da hiç böyle diyen müşteri yok. Herkes ince ince hesap yapıyor. Daha iyi olur da hiç böyle diyen müşteri yok. Herkes ince ince hesap yapıyor.

Yunus Emre ne diyor? Pazarlığı toptan yap. Öyle ufak tefek şeyle uğraşma.Yunus Emre ne diyor?

Pazarlığı toptan yap. Öyle ufak tefek şeyle uğraşma.
İnsanın hayatta yapacağı mühim şeyler var.İnsanın hayatta yapacağı mühim şeyler var. Küçük şeylerle oyalanıp da vaktini tebah etmesin, heba etmesin. Küçük şeylerle oyalanıp da vaktini tebah etmesin, heba etmesin.

Onun için %2,5; buçuklu işlerle olur mu ya? Biraz fazla verirsin,Onun için %2,5; buçuklu işlerle olur mu ya? Biraz fazla verirsin, daha fazla verirsin, daha fazla verirsin… O arkadaşımız %10'unu veriyordu. Prensip! daha fazla verirsin, daha fazla verirsin…

O arkadaşımız %10'unu veriyordu. Prensip!

Prensip yerine Türkçe bir kelime; karar almış, kendisine kaide edinmiş. Prensip yerine Türkçe bir kelime; karar almış, kendisine kaide edinmiş.

Yabancı kelime kullanmıyoruz. Düzeltirsek ceza siliniyor da düzeltmezsek 100 bin liraYabancı kelime kullanmıyoruz. Düzeltirsek ceza siliniyor da düzeltmezsek 100 bin lira Hakyol Vakfı'na ceza oluyor. Prensip dedik, döndük, kaide, esas dedik. Ceza silindi. Hakyol Vakfı'na ceza oluyor. Prensip dedik, döndük, kaide, esas dedik. Ceza silindi.

O ne yapardı? Kazancının %10'unu hayra verirdi o arkadaş.O ne yapardı?

Kazancının %10'unu hayra verirdi o arkadaş.
Bazı kardeşlerimiz de öyle yapıyorlar. %10'u ne demek? Bazı kardeşlerimiz de öyle yapıyorlar.

%10'u ne demek?

Zekât sınırının dört misli fazla, %2,5'un dört misli fazla demek.Zekât sınırının dört misli fazla, %2,5'un dört misli fazla demek. Zekâtını dört kat fazla veriyor. Kimisi de %50 verir. Zekâtını dört kat fazla veriyor. Kimisi de %50 verir.

O kaç kat oluyor? Yirmi kat oluyor. Kimisi daha fazla verir… O kaç kat oluyor?

Yirmi kat oluyor. Kimisi daha fazla verir…

"Mürüvvete endaze olmaz!" demişler. Mürüvvet ne demek? "Erkeklik, babayiğitlik" demek. "Mürüvvete endaze olmaz!" demişler.

Mürüvvet ne demek?

"Erkeklik, babayiğitlik" demek.

Endaze ne demek? "Ölçek" demek. Endaze ne demek?

"Ölçek" demek.

Babayiğitliğin ölçüsü olmaz! O daha çok yapar, o daha çok yapar. Sonra bir de demişler ki; Babayiğitliğin ölçüsü olmaz! O daha çok yapar, o daha çok yapar. Sonra bir de demişler ki;

"Ağanın eli tutulmaz!" Ağadır; o ağalık yapacak, Tabii biraz fazla verecek mânasında. "Ağanın eli tutulmaz!" Ağadır; o ağalık yapacak, Tabii biraz fazla verecek mânasında.

Onun için pazarlığı biraz götürü yapmak lazım, küsuratı görmemek lazım.Onun için pazarlığı biraz götürü yapmak lazım, küsuratı görmemek lazım. Bol vermek lazım ki kıtı kıtı hesaplarkenBol vermek lazım ki kıtı kıtı hesaplarken belki vermesi gereken zekâtı vermiyordur, birazcık da kalıyordur. belki vermesi gereken zekâtı vermiyordur, birazcık da kalıyordur.

Kasap, eti temizlerken ne yapıyor? Kasap, eti temizlerken ne yapıyor?

Mesela etin [bir yerinde] bir bozukluk var. Oraya da bir çıban olmuş.Mesela etin [bir yerinde] bir bozukluk var. Oraya da bir çıban olmuş. Hayvan derisi soyulduğu zaman etin orası çıkıyor. Fazladan alıyor, atıyor. Hayvan derisi soyulduğu zaman etin orası çıkıyor. Fazladan alıyor, atıyor.

Neden fazladan alıyor? Az alsın da biraz yarası mı kalsın?!.. Fazladan alıyor. Neden fazladan alıyor?

Az alsın da biraz yarası mı kalsın?!.. Fazladan alıyor.

Tavuğun bir tarafında çürüme var. Ne yapıyorsun? Fazladan alıyorsun. Tavuğun bir tarafında çürüme var.

Ne yapıyorsun?

Fazladan alıyorsun.

Sen de zekâtı fazladan al da malının içinde fukaranın hakkı, bulaşığı kalmasın.Sen de zekâtı fazladan al da malının içinde fukaranın hakkı, bulaşığı kalmasın. Fazladan al; garantili olsun, toptan olsun! Fazladan al; garantili olsun, toptan olsun!

"Sadaka Rabbin gazabını söndürür, insanı kötü ölümden alıkoyar." diye bir hadîs-i şerîf vardı."Sadaka Rabbin gazabını söndürür, insanı kötü ölümden alıkoyar." diye bir hadîs-i şerîf vardı. İnsan Allah'ın rızasını kazanmak istiyorsa, gazabına uğramak istemiyorsa, İnsan Allah'ın rızasını kazanmak istiyorsa, gazabına uğramak istemiyorsa, ahir ömründe kötü, sûi akıbete uğramak istemiyorsa demek ki kesesinin ağzını açacak;ahir ömründe kötü, sûi akıbete uğramak istemiyorsa demek ki kesesinin ağzını açacak; Allah rızası için sadaka, zekât çokça verecek, hayratını hasenâtını çokça yapacak. Allah rızası için sadaka, zekât çokça verecek, hayratını hasenâtını çokça yapacak.

İnne't-tâûne rahmetü rabbiküm ve da'vetü nebiyyiküm ve mevtü's-sâlihîne kableküm ve hüve şehâdetün. İnne't-tâûne rahmetü rabbiküm ve da'vetü nebiyyiküm ve mevtü's-sâlihîne kableküm ve hüve şehâdetün.

Muaz radıyallâhu anh'ten rivayet olunmuş. Hastalar için bir bakıma müjdeli bir hadîs-i şerîf. Muaz radıyallâhu anh'ten rivayet olunmuş. Hastalar için bir bakıma müjdeli bir hadîs-i şerîf.

Taun; yaygın bir hastalık, salgın bir hastalık, bir beldeye geldi mi ondan ona, ondan ona bulaşıyor,Taun; yaygın bir hastalık, salgın bir hastalık, bir beldeye geldi mi ondan ona, ondan ona bulaşıyor, ahalinin bir kısmını götürüyor, toptan götürüyor! Veba diyorlar.ahalinin bir kısmını götürüyor, toptan götürüyor! Veba diyorlar. Bu hastalık bir şehre girdi mi büyük ölçüde ölümlere sebep oluyor.Bu hastalık bir şehre girdi mi büyük ölçüde ölümlere sebep oluyor. Taun hastalığına tutuldu mu, o zaman tedavisini de bilemiyorlardı.Taun hastalığına tutuldu mu, o zaman tedavisini de bilemiyorlardı. İnsancıklar sapır sapır dökülüyordu ve vefat ediyorlardı.İnsancıklar sapır sapır dökülüyordu ve vefat ediyorlardı. O beldeden kalksa öbür tarafa gitse bu hastalığı o tarafa da bulaştıracak, bulaştırmak da olmuyor. O beldeden kalksa öbür tarafa gitse bu hastalığı o tarafa da bulaştıracak, bulaştırmak da olmuyor. Yerinden kıpırdamıyor.Yerinden kıpırdamıyor. Karısı hastalanmışsa kendisine bulaşıyor, çocuğuna bulaşıyor derken bir böyle afet! Karısı hastalanmışsa kendisine bulaşıyor, çocuğuna bulaşıyor derken bir böyle afet!

Ama Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ne buyuruyor? Ama Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ne buyuruyor?

İnne't-tâûne rahmetü rabbiküm. "Taun, sizin Rabbinizin size rahmetidir." İnne't-tâûne rahmetü rabbiküm. "Taun, sizin Rabbinizin size rahmetidir."

Neden? Mükâfatı çok da ondan.Neden?

Mükâfatı çok da ondan.
Allah hastalara çok mükâfat veriyor. Hasta oluyor, öteki adam sağlam geziyor, bu hasta.Allah hastalara çok mükâfat veriyor. Hasta oluyor, öteki adam sağlam geziyor, bu hasta. Allah sağlama vermediği ecri, sevabı, mükâfatı hastaya veriyor.Allah sağlama vermediği ecri, sevabı, mükâfatı hastaya veriyor. Hastalık hayatın cilvesi. Gıcır gıcır makine alıyorsun, o bile bozuluyor.Hastalık hayatın cilvesi. Gıcır gıcır makine alıyorsun, o bile bozuluyor. Sıfır kilometre araba alıyorsun, arıza yapıyor, bir yeri çatlak çıkıyor.Sıfır kilometre araba alıyorsun, arıza yapıyor, bir yeri çatlak çıkıyor. Hadi bakalım fabrikasyon hata -imalat hatası diyecektim- diyorlar İmalat hatası olabiliyor.Hadi bakalım fabrikasyon hata -imalat hatası diyecektim- diyorlar İmalat hatası olabiliyor. İnsanoğlu da çok mükemmel bir alet ve makine, çok mükemmeldir. İnsanoğlu da çok mükemmel bir alet ve makine, çok mükemmeldir.

Neden mükemmel? İnsan, kendi kendini tamir edebilen bir cihaz.Neden mükemmel?

İnsan, kendi kendini tamir edebilen bir cihaz.
Başka makinelerde böyle bir şey yoktur. Makine bozuldu mu çat oturur.Başka makinelerde böyle bir şey yoktur. Makine bozuldu mu çat oturur. Makine kendi kendisini tamir etmez. Ama insanoğlunun vücudu kesilen yeri tamir ediyor.Makine kendi kendisini tamir etmez. Ama insanoğlunun vücudu kesilen yeri tamir ediyor. Doktorlar bunu çok iyi bilir. Hastalığı yeniyor, mücadele ediyor.Doktorlar bunu çok iyi bilir. Hastalığı yeniyor, mücadele ediyor. Çok mükemmel, harika! İnsan vücudunun karşısında hayran olmamak mümkün değil!Çok mükemmel, harika! İnsan vücudunun karşısında hayran olmamak mümkün değil! Hastanede bazen levhalar benim hoşuma gider.Hastanede bazen levhalar benim hoşuma gider. İnsan vücudu; insanın sinir sistemi, insanın kas sistemi, kas teşkilatıİnsan vücudu; insanın sinir sistemi, insanın kas sistemi, kas teşkilatı -sistemleri demeyeceğiz- sinir teşkilatı, kas teşkilatı, kemik teşkilatı, teşekkülâtı, hepsi harika! -sistemleri demeyeceğiz- sinir teşkilatı, kas teşkilatı, kemik teşkilatı, teşekkülâtı, hepsi harika! Kasların kemiklere eklenmesi, kemiklerin sanatkârâne girintisi çıkıntısı,Kasların kemiklere eklenmesi, kemiklerin sanatkârâne girintisi çıkıntısı, hepsinin içinden sinirlerin geçeceği deliklerin vs. yaratılmış olması ne mükemmel! hepsinin içinden sinirlerin geçeceği deliklerin vs. yaratılmış olması ne mükemmel! Dümdüz bir kemik değil. Koyunun paçasını vs. yediğin zaman görüyorsun,Dümdüz bir kemik değil. Koyunun paçasını vs. yediğin zaman görüyorsun, girintisi çıkıntısı var, deliği var. Bu delik niye burada? Sakat mı? girintisi çıkıntısı var, deliği var.

Bu delik niye burada? Sakat mı?

Hayır, buradan sinir geçiyor, öbür taraftan ilik geçiyor, hepsi mükemmel.Hayır, buradan sinir geçiyor, öbür taraftan ilik geçiyor, hepsi mükemmel. İnsanoğlunun şahane bir vücudu var. Ama arızalanır. Bazen tamir eder, bazen tamir edemez. İnsanoğlunun şahane bir vücudu var. Ama arızalanır. Bazen tamir eder, bazen tamir edemez.

Bir [müslüman] hastalandı mı Allah defterine sevap yazmaya başlıyor.Bir [müslüman] hastalandı mı Allah defterine sevap yazmaya başlıyor. Hastanın uykusu ibadet. Ziyarete gidiyorsun: "Kusura bakmayın, uyuyor, içeride uyuyor…" Hastanın uykusu ibadet. Ziyarete gidiyorsun:

"Kusura bakmayın, uyuyor, içeride uyuyor…"

"Ah!.. Vah!.." filan derken, dalıyor uyuyor. Uykusu ibadet! "Namaz kılmıyor; uyuyor…" "Ah!.. Vah!.." filan derken, dalıyor uyuyor. Uykusu ibadet!

"Namaz kılmıyor; uyuyor…"

Olsun, uykusu ibadet. İniltisi tesbih: Olsun, uykusu ibadet. İniltisi tesbih:

"Ihh, aah…" Tespih sevabı yazılıyor."Ihh, aah…" Tespih sevabı yazılıyor. Subhanallah, lâ ilâhe illallah, elhamdülillah demiş gibi iniltisi tesbih! Subhanallah, lâ ilâhe illallah, elhamdülillah demiş gibi iniltisi tesbih!

Duası makbul! Duasını almaya çalışacaksın, hastayı ziyaret edeceksin, çiçek vs.Duası makbul! Duasını almaya çalışacaksın, hastayı ziyaret edeceksin, çiçek vs. doktorların müsaade ettiği şeyi götüreceksin. Duasını alacaksın, ziyaretten de memnun olurlar.doktorların müsaade ettiği şeyi götüreceksin. Duasını alacaksın, ziyaretten de memnun olurlar. Alnına elini koyacaksan, elini tutacaksın; "Nasılsın? Bana dua et…" diyeceksin.Alnına elini koyacaksan, elini tutacaksın; "Nasılsın? Bana dua et…" diyeceksin. Çünkü o üstün durumdadır. O nazlı durumda, Allah onun duasını kabul ediyor.Çünkü o üstün durumdadır. O nazlı durumda, Allah onun duasını kabul ediyor. "Asıl sen bana dua et. Benim durumum daha fena, ben sıhhatliyim, günahkârım, sen hastasın." "Asıl sen bana dua et. Benim durumum daha fena, ben sıhhatliyim, günahkârım, sen hastasın."

Hastanın günahları da siliniyor. Defteri tertemiz; günahları siliniyor, sıfırlanıyor.Hastanın günahları da siliniyor. Defteri tertemiz; günahları siliniyor, sıfırlanıyor. Hadi bakalım işe yeniden başla, deniliyor. Taun salgın bir hastalık. Hadi bakalım işe yeniden başla, deniliyor. Taun salgın bir hastalık.

"Bizim sülaleden şu kadar insan öldü…" "Bizim sülaleden şu kadar insan öldü…"

Ne yapalım, Allah da ona şehit sevabı verir. O hastalara da şehit sevabı veriyor. Ne yapalım, Allah da ona şehit sevabı verir. O hastalara da şehit sevabı veriyor.

İnne tâûnu rahmete rabbüküm. "Rabbimizin bir rahmetidir." İnne tâûnu rahmete rabbüküm. "Rabbimizin bir rahmetidir."

Hastalık ama sonucu âhiret bakımından hayır geldiğinden Allah'ın rahmeti. Hastalık ama sonucu âhiret bakımından hayır geldiğinden Allah'ın rahmeti.

Ve da'vetü nebiyyiküm "Peygamberlerinizin daveti." "Duası" demek. Ve da'vetü nebiyyiküm "Peygamberlerinizin daveti." "Duası" demek.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ümmetini severdi.Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ümmetini severdi. Ümmetinin iyi hâlde olmasını isterdi. Ve ümmetinin kötü bir şekilde ölmemesini, ahir ömrünün,Ümmetinin iyi hâlde olmasını isterdi. Ve ümmetinin kötü bir şekilde ölmemesini, ahir ömrünün, vefatının kötü olmamasını, şehit olarak, iyi derecelerle geçmesini isterdi ve dua ederdi.vefatının kötü olmamasını, şehit olarak, iyi derecelerle geçmesini isterdi ve dua ederdi. Onun için Peygamber Efendimiz diyor ki; Onun için Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Taun Rabbinizin rahmetidir, Peygamberiniz'in duasıdır.""Taun Rabbinizin rahmetidir, Peygamberiniz'in duasıdır." Ve mevtü's-sâlihîn. "Salih kimselerin ölüm şeklidir!" Ve mevtü's-sâlihîn. "Salih kimselerin ölüm şeklidir!"

Taundan ölür, şehit defterine yazılır. Salihlerin ölümü budur. Taundan ölür, şehit defterine yazılır. Salihlerin ölümü budur.

Mevtü sâlihîne kableküm. "Sizden önce yaşayan ümmetlerin, salih kimselerinin ölümü budur."Mevtü sâlihîne kableküm. "Sizden önce yaşayan ümmetlerin, salih kimselerinin ölümü budur." Ve hüvel şehadetün. "Ve bu taun şehitliktir!" Taundan ölen, şehit sevabı almış olur. Ve hüvel şehadetün. "Ve bu taun şehitliktir!" Taundan ölen, şehit sevabı almış olur.

Muaz radıyallâhu anh'ten. Muaz radıyallâhu anh'ten.

Allah'tan hastalık istenir mi? İstenmez. Allah'tan hastalık istenir mi?

İstenmez.

Gelince ne yapılır? Kaderdir ne yapalım, diye sabredilir, dua edilir.Gelince ne yapılır?

Kaderdir ne yapalım, diye sabredilir, dua edilir.
İnsan bazen sağlıklı oluyor, sağlıktan imtihan geçiriyor. İnsan bazen sağlıklı oluyor, sağlıktan imtihan geçiriyor. Bakalım sağlıklıyken azacak mı, yoldan mı çıkacak, içki mi içecek, oyun mu oynayacak, zina mı edecek,Bakalım sağlıklıyken azacak mı, yoldan mı çıkacak, içki mi içecek, oyun mu oynayacak, zina mı edecek, kumara mı dalacak, zalimlik mi yapacak, adam mı dövecek, yol mu kesecek?.. kumara mı dalacak, zalimlik mi yapacak, adam mı dövecek, yol mu kesecek?.. Bu sağlıklı, afiyetli durumdan imtihan!Bu sağlıklı, afiyetli durumdan imtihan! Bazen de hasta oluyor, bakalım hasta olunca sabır mı edecek, isyan mı edecek, Allah'ın kaderineBazen de hasta oluyor, bakalım hasta olunca sabır mı edecek, isyan mı edecek, Allah'ın kaderine razı mı olacak, Allah'a karşı mı gelecek, söylenecek mi söylenmeyecek mi?.. O da bir imtihan. razı mı olacak, Allah'a karşı mı gelecek, söylenecek mi söylenmeyecek mi?.. O da bir imtihan.

Allah bazen zenginlik veriyor: Bakalım azacak mı?Allah bazen zenginlik veriyor: Bakalım azacak mı? Aynı insana fakirlik veriyor: Bakalım fukara-i sâbirînden olacak mı? Aynı insana fakirlik veriyor: Bakalım fukara-i sâbirînden olacak mı?

Kimisi fakirken ibadet ediyor ediyor, para kazanmaya başlayınca yoldan çıkıyor.Kimisi fakirken ibadet ediyor ediyor, para kazanmaya başlayınca yoldan çıkıyor. Adam zenginleşiyor, karısını aldatmaya başlıyor. Niye? Para kazanıyor.Adam zenginleşiyor, karısını aldatmaya başlıyor.

Niye?

Para kazanıyor.
Zaten birtakım kötü kadınlar da hemen para kazanan insanları balık avlar gibi avlıyorlar.Zaten birtakım kötü kadınlar da hemen para kazanan insanları balık avlar gibi avlıyorlar. Biliyorlar falanca adamın dükkânı güzel, vitrini ışıl ışıl.Biliyorlar falanca adamın dükkânı güzel, vitrini ışıl ışıl. "Tamam, ben şuraya müşteri olarak gireyim, şunla bir tanışayım, baştan çıkartayım…" diyor."Tamam, ben şuraya müşteri olarak gireyim, şunla bir tanışayım, baştan çıkartayım…" diyor. Ekseriyette kuyumcu mu, zengin mi, falanca mı, filanca mı, fabrikatör mü,Ekseriyette kuyumcu mu, zengin mi, falanca mı, filanca mı, fabrikatör mü, meşhur mu, parasının olduğu kesin mi; onu buluyorlar ve aldatıyorlar.meşhur mu, parasının olduğu kesin mi; onu buluyorlar ve aldatıyorlar. Bakıyorsun bir aile faciası, bakıyorsun karısını aldatıyor, bakıyorsun kötü yollara düşmüş filan. Bakıyorsun bir aile faciası, bakıyorsun karısını aldatıyor, bakıyorsun kötü yollara düşmüş filan.

Neden? Zenginlik bazı insanlara yaramıyor, imtihanı kaybettiriyor.Neden?

Zenginlik bazı insanlara yaramıyor, imtihanı kaybettiriyor.
Zenginlik de imtihanı kaybediyor. Onun için Peygamber Efendimiz buyurdu ki; Zenginlik de imtihanı kaybediyor. Onun için Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

"Şükrünü eda edebileceğin az bir mal seni azdıracak çok bir zenginlikten daha hayırlıdır!" "Şükrünü eda edebileceğin az bir mal seni azdıracak çok bir zenginlikten daha hayırlıdır!"

Hayırlısını istemek lazım: Yâ Rabbi, bana evlat ver, hayırlısını ver; para ver, hayırlı para ver;Hayırlısını istemek lazım:

Yâ Rabbi, bana evlat ver, hayırlısını ver; para ver, hayırlı para ver;
mevki makam vereceksen hayırlısını ver; hayırlı ömür ver. Her şeyin hayırlısını istememiz lazım. mevki makam vereceksen hayırlısını ver; hayırlı ömür ver. Her şeyin hayırlısını istememiz lazım.

Taun, veba hastalığı geliyor, bir şehri kırıp geçiriyor, ahalisi salgın hâlde ölüyor. Ama; Taun, veba hastalığı geliyor, bir şehri kırıp geçiriyor, ahalisi salgın hâlde ölüyor. Ama;

"Taun rabbinizin rahmetidir, peygamberinizin duasıdır."Taun rabbinizin rahmetidir, peygamberinizin duasıdır. Sizden önceki salihlerin ölüm şeklidir ve şehitliktir!" Sizden önceki salihlerin ölüm şeklidir ve şehitliktir!"

Enteresan -ilginç veya alaka çekici- enteresan değil. Enteresan -ilginç veya alaka çekici- enteresan değil.

Buradan ne ders çıkartacağız? Hastalanırsak isyan etmek yok; sabır, sabretmek var. Buradan ne ders çıkartacağız?

Hastalanırsak isyan etmek yok; sabır, sabretmek var.

Sabır ne zaman oluyordu? Sabır ne zaman oluyordu?

Bela geldiği ilk zaman, ilk zamanda imtihanı kaybetmemeye dikkat edeceksiniz.Bela geldiği ilk zaman, ilk zamanda imtihanı kaybetmemeye dikkat edeceksiniz. Direksiyonu bocalamayacaksın, uçuruma çevirmeyeceksin.Direksiyonu bocalamayacaksın, uçuruma çevirmeyeceksin. Dikkat edeceksin, freni yavaş yapacaksın, direksiyona hâkim olacaksın, arabayı çarpmayacaksın,Dikkat edeceksin, freni yavaş yapacaksın, direksiyona hâkim olacaksın, arabayı çarpmayacaksın, toslattırmayacaksın! Sabredilecek şeye sabretmek lazım. toslattırmayacaksın! Sabredilecek şeye sabretmek lazım.

Hâkim'in Müstedrek'inden, Câbir radıyallâhu anh'ten rivayet edilmiş. Hâkim'in Müstedrek'inden, Câbir radıyallâhu anh'ten rivayet edilmiş.

İnne'l-âre le yelzemu'l-mer'ete yevme'l-kıyâmete hattâ yekûle yâ rabbi İnne'l-âre le yelzemu'l-mer'ete yevme'l-kıyâmete hattâ yekûle yâ rabbi le irsâlüke bî ile'n-nâri eyseru aleyye mimmâ elkâ ve innehû le ya'lemu mâ fihâ min şiddeti'l-azâb. le irsâlüke bî ile'n-nâri eyseru aleyye mimmâ elkâ ve innehû le ya'lemu mâ fihâ min şiddeti'l-azâb.

Bu da hatırınızda yer edecek, bir mâna. Bu da hatırınızda yer edecek, bir mâna.

Arapça'da âr ne demek? Utanmak demek; Ayın, elif, re. "Utanç, utanç, utanmak, arlanmak." Arapça'da âr ne demek?

Utanmak demek; Ayın, elif, re. "Utanç, utanç, utanmak, arlanmak."

İnne'l-âre le yelzemu'l-mer'e yevme'l-kıyâmete.İnne'l-âre le yelzemu'l-mer'e yevme'l-kıyâmete. "Muhakkak ki utanmak kıyamet gününde kişiye ârız olacak." "Muhakkak ki utanmak kıyamet gününde kişiye ârız olacak."

Kişi Rabbinden öyle utanacak ki!.. Neden? "Dünyada neler ettin?" Kişi Rabbinden öyle utanacak ki!..

Neden?

"Dünyada neler ettin?"

Kapalı kapıların arkasında, gizli gizli yerlerde neler etti? Âhirette hepsi ortaya çıkacak.Kapalı kapıların arkasında, gizli gizli yerlerde neler etti? Âhirette hepsi ortaya çıkacak. İnsan âhirette Rabbinden öyle utanacak öyle utanacak ki... İnsan âhirette Rabbinden öyle utanacak öyle utanacak ki...

Hem Rabbinden utanır -Allahualem- hem de mahşer halkından utanır. Hem Rabbinden utanır -Allahualem- hem de mahşer halkından utanır.

Mahkeme alenî olmuyor mu? Mahkeme aleni oluyor. Mahkeme alenî olmuyor mu?

Mahkeme aleni oluyor.

Sevaplar, günahlar, iyi ameller, kötü ameller ortaya açılmıyor mu? Açılıyor. Sevaplar, günahlar, iyi ameller, kötü ameller ortaya açılmıyor mu?

Açılıyor.

Mahşer halkı görmüyorlar mı? Mahşer halkı görmüyorlar mı?

"Tuh, utanmaz sen böyle miydin ya, biz de seni adam sanıyorduk!" demiyorlar mı, demeyecekler mi?"Tuh, utanmaz sen böyle miydin ya, biz de seni adam sanıyorduk!" demiyorlar mı, demeyecekler mi? Bazı insanlar mahşer halkına rezil rüsva olmayacak mı? Olacak. Bazı insanlar mahşer halkına rezil rüsva olmayacak mı?

Olacak.

"Ve insanlar öyle utanacaklar ki insanlara utanma öyle arız olacak ki"Ve insanlar öyle utanacaklar ki insanlara utanma öyle arız olacak ki Hattâ yekûle yâ rabbi le irsâlüke bî ile'n-nâri eyseru aleyye mimmâ elkâ. Nihayet bu utanmasının şiddetinden; 'Ey benim rabbim!Hattâ yekûle yâ rabbi le irsâlüke bî ile'n-nâri eyseru aleyye mimmâ elkâ. Nihayet bu utanmasının şiddetinden; 'Ey benim rabbim! Karşılaştığım şu utanç verici durumdan beni cehenneme göndermen bana daha hafif gelecekti.Karşılaştığım şu utanç verici durumdan beni cehenneme göndermen bana daha hafif gelecekti. Keşke beni cehenneme gönderseydin!' diyecek." Keşke beni cehenneme gönderseydin!' diyecek."

Ve innehû le ya'lemu mâ fihâ min şiddeti'l-azâb.Ve innehû le ya'lemu mâ fihâ min şiddeti'l-azâb. "Kendisi cehenneme atılanların ne kadar azap çektiğini bildiği hâlde böyle söyleyecek!" "Kendisi cehenneme atılanların ne kadar azap çektiğini bildiği hâlde böyle söyleyecek!"

"Allah beni cehenneme şimdi atsın!.." "Allah beni cehenneme şimdi atsın!.."

İmanı zayıf insanlar var, böyle diyorlar. Allah saklasın, cehennemden korkmuyor.İmanı zayıf insanlar var, böyle diyorlar. Allah saklasın, cehennemden korkmuyor. Uzakta ya, şu anda şiddetini hissetmiyor ya, şimdi keyfi tıkırında ya, dünya hayatında,Uzakta ya, şu anda şiddetini hissetmiyor ya, şimdi keyfi tıkırında ya, dünya hayatında, olacağına inanmıyor ya onun için; "Ne olacak ya, Allah beni atsın cehenneme!.." olacağına inanmıyor ya onun için;

"Ne olacak ya, Allah beni atsın cehenneme!.."

Oraya atılınca görecek. Oraya atılınca cehennemin ne kadar şiddetli olduğunu görecek. Oraya atılınca görecek. Oraya atılınca cehennemin ne kadar şiddetli olduğunu görecek.

"İnsanoğlu cehennemde azabın ne kadar şiddetli olduğunu bildiği hâlde"İnsanoğlu cehennemde azabın ne kadar şiddetli olduğunu bildiği hâlde utancı o kadar artacak ki Allah'a; 'Yâ Rabbi, keşke beni muhakeme ederken böyle utandıracağınautancı o kadar artacak ki Allah'a; 'Yâ Rabbi, keşke beni muhakeme ederken böyle utandıracağına doğrudan doğruya cehenneme atsaydın! O daha hafif gelir, çok mahcup oldum, çok utandım!' diyecek." doğrudan doğruya cehenneme atsaydın! O daha hafif gelir, çok mahcup oldum, çok utandım!' diyecek."

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Onun için geceleri kalkalım, gözyaşları içinde Allah'a dua edelim: Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Onun için geceleri kalkalım, gözyaşları içinde Allah'a dua edelim:

"Aman yâ Rabbi, benim ayıplarımı faş etme, beni insanların karşısında mahcup duruma düşürme,"Aman yâ Rabbi, benim ayıplarımı faş etme, beni insanların karşısında mahcup duruma düşürme, kıyamet gününde mahşer halkının karşısında rezil rüsva eyleme!" diye dua edin. Çünkü bu bir ihbar!kıyamet gününde mahşer halkının karşısında rezil rüsva eyleme!" diye dua edin. Çünkü bu bir ihbar! Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz haber veriyor.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz haber veriyor. Günahkârlar utanacak, mahkeme-i kübrada suçlar ortaya atıldığı zaman insanlar utanacak. Günahkârlar utanacak, mahkeme-i kübrada suçlar ortaya atıldığı zaman insanlar utanacak.

Allah bizi utanılacak işler yapmaktan korusun.Allah bizi utanılacak işler yapmaktan korusun. Sevdiği, razı olduğu amelleri işlemeye muvaffak eylesin.Sevdiği, razı olduğu amelleri işlemeye muvaffak eylesin. Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin.Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin. Allah bizi cehenneme düşmeden, hatta mahkeme-i kübrâda hesaba,Allah bizi cehenneme düşmeden, hatta mahkeme-i kübrâda hesaba, sigaya çekilmeden -bigayrihisâb diyoruz ya- hesapsız olarak cennetine dâhil eylesin. sigaya çekilmeden -bigayrihisâb diyoruz ya- hesapsız olarak cennetine dâhil eylesin.

Fâtiha-yı Şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-yı Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2