Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Sadaka Malı Artırır

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Cemâziye'l-Âhir 1404 / 11.03.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hz. Ömer Hakkında, Peygamberlerin Benzerleri, İbrâhim AS’ın Benzeri Hz. Ebû Bekir RA, Mûsâ AS’ın Benzeri Hz. Ömer RA, Hârun AS’ın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Sadaka Malı Artırır

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Cemâziye'l-Âhir 1404 / 11.03.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hz. Ömer Hakkında, Peygamberlerin Benzerleri, İbrâhim AS’ın Benzeri Hz. Ebû Bekir RA, Mûsâ AS’ın Benzeri Hz. Ömer RA, Hârun AS’ın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîneel-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullahEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Mâ min nebiyyin illâ ve fî ümmetihî mu'allemün ev mu'allimâniMâ min nebiyyin illâ ve fî ümmetihî mu'allemün ev mu'allimâni fe-in yekün fî ümmetî ehadün febnü'l-hattâbi inne'l-hakka 'ala lisâni Umere ve kalbihî. fe-in yekün fî ümmetî ehadün febnü'l-hattâbi inne'l-hakka 'ala lisâni Umere ve kalbihî.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi cümlemizin üzerine olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi cümlemizin üzerine olsun. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadislerinden bir demetPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadislerinden bir demet sizlere anlatmadan önce evvelen Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin ruh-i pâki için sizlere anlatmadan önce evvelen Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin ruh-i pâki için ve onun cümle âlinin, ashabının, etbâının, ahbâbının ruhları için; ve onun cümle âlinin, ashabının, etbâının, ahbâbının ruhları için; cümle sâdât ve maşâyıh-ı turuku âliyemizin hulefâsının, müridlerinin ruhları içincümle sâdât ve maşâyıh-ı turuku âliyemizin hulefâsının, müridlerinin ruhları için ve sâir enbiyâ ve mürselînin ve cümle evliyâullahın ruhları için;ve sâir enbiyâ ve mürselînin ve cümle evliyâullahın ruhları için; uzaktan yakından bu hadisleri dinlemeye şu meclise gelmiş olanuzaktan yakından bu hadisleri dinlemeye şu meclise gelmiş olan siz kardeşlerimizin ahirete intikal eylemiş olan cümle yakınlarının, siz kardeşlerimizin ahirete intikal eylemiş olan cümle yakınlarının, sevdiklerinin, ana-baba, nine-dede, kardeş-evlat ve sâir yakınlarının ruhlarına hediye olması için;sevdiklerinin, ana-baba, nine-dede, kardeş-evlat ve sâir yakınlarının ruhlarına hediye olması için; biz müslümanların Mevlâmızın rızasına uygun ömür sürmemiz biz müslümanların Mevlâmızın rızasına uygun ömür sürmemiz ve huzuruna sevdiği razı olduğu bir kul olarak varmamız içinve huzuruna sevdiği razı olduğu bir kul olarak varmamız için ve cemaatimizden olup da rahatsızlığı dolayısıyla şu toplantıya gelemeyenve cemaatimizden olup da rahatsızlığı dolayısıyla şu toplantıya gelemeyen ve sâir hasta olan ihvanımızın şifa bulması içinve sâir hasta olan ihvanımızın şifa bulması için buyurun bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım derse öyle başlayalım. Bismillâhirrahmânirrahîm. buyurun bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım derse öyle başlayalım.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Mukaddimede metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfMukaddimede metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf Hz. Âişe validemiz tarafından rivayet olunmuştur.Hz. Âişe validemiz tarafından rivayet olunmuştur. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem EfendimizBu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Hz. Ömer'i medih edici sözler ifade buyurmuşlar. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Hz. Ömer'i medih edici sözler ifade buyurmuşlar.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

Mâ min nebiyyin illâ ve fî ümmetihî mu'allemün ev mu'allemân.Mâ min nebiyyin illâ ve fî ümmetihî mu'allemün ev mu'allemân. "Hiçbir peygamber yoktur ki onun ümmetinde bir veya iki muallem,"Hiçbir peygamber yoktur ki onun ümmetinde bir veya iki muallem, muhaddes, kendisine ilham olan kimse bulunmasın. muhaddes, kendisine ilham olan kimse bulunmasın. Benim ümmetimde de böyle bir kimse varsa o muhakkak ki Hattab'ın oğlu Ömer'dir. Benim ümmetimde de böyle bir kimse varsa o muhakkak ki Hattab'ın oğlu Ömer'dir. Muhakkak ki Hak Ömer'in lisanı ve kalbi üzeredir." Muhakkak ki Hak Ömer'in lisanı ve kalbi üzeredir."

Bu hadîs-i şerîfte geçen muallem kelimesi başka bir hadîs-i şerîf rivayetinde deBu hadîs-i şerîfte geçen muallem kelimesi başka bir hadîs-i şerîf rivayetinde de muhaddes diye geçiyor ki "kendisine söz söylenilen, ilham olunan,muhaddes diye geçiyor ki "kendisine söz söylenilen, ilham olunan, melek tarafından kendisine hak ve hayır ifade edilen kimse" mânasına geliyor. melek tarafından kendisine hak ve hayır ifade edilen kimse" mânasına geliyor.

Mesela Mişkât'in [el-Mişkâtü'l-Mesâbih] hadisinde; Mesela Mişkât'in [el-Mişkâtü'l-Mesâbih] hadisinde;

Lekad kâne fî-mâ kablekum mine'l-ümemu muhaddesûnLekad kâne fî-mâ kablekum mine'l-ümemu muhaddesûn fe-iyyeku fî ümmetî fe-innehû 'Umer tarzında rivayet olunmuş. fe-iyyeku fî ümmetî fe-innehû 'Umer tarzında rivayet olunmuş.

"Her peygamberin ümmetinden peygamber olmadığı halde kendisine hayır, hak ilham olunan kimseler vardır. "Her peygamberin ümmetinden peygamber olmadığı halde kendisine hayır, hak ilham olunan kimseler vardır. Peygamber değil, kendisine vahiy gelmiyor ama Allah ona öyle bir saf kalp vermiş, Peygamber değil, kendisine vahiy gelmiyor ama Allah ona öyle bir saf kalp vermiş, öyle güzel, muntazam görüş ihsan eylemiş ki, hakkı görüyor ve hak üzere bulunuyor.öyle güzel, muntazam görüş ihsan eylemiş ki, hakkı görüyor ve hak üzere bulunuyor. Eğer benim ümmetimden de bir numune söylemek gerekirse işte o Hattab'ın oğlu Ömer'dir." Eğer benim ümmetimden de bir numune söylemek gerekirse işte o Hattab'ın oğlu Ömer'dir." buyurmuş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.buyurmuş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Adaletiyle meşhur olan o Hz. Ömer'i metih eylemiş. Adaletiyle meşhur olan o Hz. Ömer'i metih eylemiş.

Ve inne'l-hakka alâ lisânü Umer ve kalbî.Ve inne'l-hakka alâ lisânü Umer ve kalbî. "Hakikat Hz. Ömer'in dili ve kalbi, konuşması ve gönlü üzerindedir." "Hakikat Hz. Ömer'in dili ve kalbi, konuşması ve gönlü üzerindedir." O hakkı söyler, gönlünden hakkı geçirir diye iltifat buyurmuşlar. O hakkı söyler, gönlünden hakkı geçirir diye iltifat buyurmuşlar.

Bu hususta daha başka hadîs-i şerîfler de var.Bu hususta daha başka hadîs-i şerîfler de var. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten gelen bir rivayette deEbû Hüreyre radıyallahu anh'ten gelen bir rivayette de "ve kalbihî" sözünün arkasından buyurmuş ki; "ve kalbihî" sözünün arkasından buyurmuş ki;

Yekûlü'l-hakka ve in kâne mürren. "Acı da olsa hakkı söyler."Yekûlü'l-hakka ve in kâne mürren. "Acı da olsa hakkı söyler." Gerçeği, hakkı söyler diye Peygamber Efendimiz öyle metheylemiş. Gerçeği, hakkı söyler diye Peygamber Efendimiz öyle metheylemiş.

Bu sözlerden bize çıkacak çok ibretler var.Bu sözlerden bize çıkacak çok ibretler var. Demek ki acı da olsa, hakkı kabul etmek de bir ders, o da büyük bir fazilet.Demek ki acı da olsa, hakkı kabul etmek de bir ders, o da büyük bir fazilet. Hakkı, gerçeği, acı gerçeği söyledi diye bir insanı savurup atmamak lazım. Hakkı, gerçeği, acı gerçeği söyledi diye bir insanı savurup atmamak lazım.

Hakkı söylüyor çünkü ne darılıyorsun? Gerçeği söylüyor, darılmaya hakkın var mı!Hakkı söylüyor çünkü ne darılıyorsun?

Gerçeği söylüyor, darılmaya hakkın var mı!
Gerçeği söyleyen kimseye kızmamak gerektiği de oradan anlaşılıyor. Gerçeği söyleyen kimseye kızmamak gerektiği de oradan anlaşılıyor.

Hz. Ömer'in bazı hâdiseleri hadis kitaplarında zikredilmiştir.Hz. Ömer'in bazı hâdiseleri hadis kitaplarında zikredilmiştir. Mesela içkinin haram kılınmasından önce içki içilmemesi gerektiğini ifade eden bir kimsedir.Mesela içkinin haram kılınmasından önce içki içilmemesi gerektiğini ifade eden bir kimsedir. Peygamber Efendimiz başka bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki: Peygamber Efendimiz başka bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki:

"Hz. Ömer bir yola girse şeytan da karşı yoldan geliyor olsa, yolunu değiştirir.""Hz. Ömer bir yola girse şeytan da karşı yoldan geliyor olsa, yolunu değiştirir." Hz. Ömer'in korkusundan yolunu değiştirir. Öyle celadetli, has, halis bir kimseydi. Hz. Ömer'in korkusundan yolunu değiştirir. Öyle celadetli, has, halis bir kimseydi.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in kabri şerîfinde şu anda ona komşu olarak,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in kabri şerîfinde şu anda ona komşu olarak, kabir komşusu olarak bulunması; daha başka ne şeref bekleriz, o devlet kime nasip olur. kabir komşusu olarak bulunması; daha başka ne şeref bekleriz, o devlet kime nasip olur. İşte onunla beraber bulunuyor. İşte onunla beraber bulunuyor.

Her hacı Medîne-i Münevvere'ye gittiği zaman kabrini ziyaret ediyor.Her hacı Medîne-i Münevvere'ye gittiği zaman kabrini ziyaret ediyor. "Hilafet vazifeni güzel eda ettin" diye dua ediyor, şefaatini talep ediyor."Hilafet vazifeni güzel eda ettin" diye dua ediyor, şefaatini talep ediyor. Allah bize şefaatini ihsan eylesin, o güzel huyları bizlere de nasip eylesin.Allah bize şefaatini ihsan eylesin, o güzel huyları bizlere de nasip eylesin. Yine güzel bir huy olan acı da olsa hakkı söylemeyi bizlere nasip eylesin. Yine güzel bir huy olan acı da olsa hakkı söylemeyi bizlere nasip eylesin.

Hakkı söylemekten susuyoruz, söylemiyoruz. Hakkı söylemekten susuyoruz, söylemiyoruz. Bildiğimiz bir gerçek var, söylemiyoruz! Ya menfaat zayi olmasın diye Bildiğimiz bir gerçek var, söylemiyoruz! Ya menfaat zayi olmasın diye veyahut tatlı hatırımız mükedder olmasın, sıkıntıya düşmeyelim diye neme gerekiyor diyoruz, veyahut tatlı hatırımız mükedder olmasın, sıkıntıya düşmeyelim diye neme gerekiyor diyoruz, hakkı söylemiyoruz, olmaz! Hakkı söyleyeceğiz. hakkı söylemiyoruz, olmaz! Hakkı söyleyeceğiz.

Akif Merhum'un bir şiirini hatırlarsınız: Akif Merhum'un bir şiirini hatırlarsınız:

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım. diyor. Ne güzel, azim ifade eden bir cümledir.Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım. diyor. Ne güzel, azim ifade eden bir cümledir. "Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım, hakkı ayaklar altında bırakmam, hakkı ezdirtmem.""Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım, hakkı ayaklar altında bırakmam, hakkı ezdirtmem." demek istiyor. demek istiyor.

Elhamdülillah, Allahu Teâlâ hazretleri bizlere de öyle hakkı çiğnetmemek,Elhamdülillah, Allahu Teâlâ hazretleri bizlere de öyle hakkı çiğnetmemek, çiğnememek nasip eylesin, hakkı söylemek nasip etsin. çiğnememek nasip eylesin, hakkı söylemek nasip etsin.

Bir başka hadîs-i şerîfinde Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: Bir başka hadîs-i şerîfinde Peygamber Efendimiz buyurmuş ki:

Zül mea'l-hakki haysü zâle.Zül mea'l-hakki haysü zâle. "Hak nereye giderse sen de ona peşinden git, bir yerde sabit kalma, takılıp kalma, "Hak nereye giderse sen de ona peşinden git, bir yerde sabit kalma, takılıp kalma, hak ne tarafa giderse peşinden ona tâbi ol, hakka tâbi olarak öyle yürü." hak ne tarafa giderse peşinden ona tâbi ol, hakka tâbi olarak öyle yürü."

Onun için en önemli şeylerden birisi gerçektir, hakikattir, haktır, hukuktur.Onun için en önemli şeylerden birisi gerçektir, hakikattir, haktır, hukuktur. Ona tâbi olmamız gerekiyor! Kur'ân-ı Kerîm'in bazı ayetleri var ki bize bildirilmiş; Ona tâbi olmamız gerekiyor! Kur'ân-ı Kerîm'in bazı ayetleri var ki bize bildirilmiş;

Eğer kendi aleyhimize bile olsa, çok sevdiğimiz anamızın babamızın,Eğer kendi aleyhimize bile olsa, çok sevdiğimiz anamızın babamızın, yakınlarımızın aleyhine bile olsa haktan ayrılmayacağız, böyle emrolunmuş.yakınlarımızın aleyhine bile olsa haktan ayrılmayacağız, böyle emrolunmuş. Bunu yapmakla, böyle hareket etmekle emrolunmuşuz. Bunu yapmakla, böyle hareket etmekle emrolunmuşuz.

Bizim arkadaşlarımızdan birisi çok yüksek bir mevkideymiş. Bir yerden bir yere gidiyorlar.Bizim arkadaşlarımızdan birisi çok yüksek bir mevkideymiş. Bir yerden bir yere gidiyorlar. Babası da binmek istemiş makam arabasına. Demiş ki babasına: Babası da binmek istemiş makam arabasına. Demiş ki babasına:

"Babacığım bu makam arabasıdır, ben sana parasını vereyim sen başka bir arabaya bin." "Babacığım bu makam arabasıdır, ben sana parasını vereyim sen başka bir arabaya bin."

Başka bir arabaya bindirmiş. Tabi insana garip geliyor.Başka bir arabaya bindirmiş. Tabi insana garip geliyor. Belki babası memnun olmuştur, belki de kırılmıştır bilmiyoruz ama babasına öyle demiş;Belki babası memnun olmuştur, belki de kırılmıştır bilmiyoruz ama babasına öyle demiş; "Bu makam arabasıdır, sen buyur başka arabayla, ben parasını vereyim, baba." demiş. "Bu makam arabasıdır, sen buyur başka arabayla, ben parasını vereyim, baba." demiş.

Ruslara teslim ol, anlaşma yap, bu kavga gürültü ne olacak böyle diye annesi Şeyh Şamil'e teklif etmiş.Ruslara teslim ol, anlaşma yap, bu kavga gürültü ne olacak böyle diye annesi Şeyh Şamil'e teklif etmiş. Kimse söylemeye cesaret edemiyor, annesini bahane etmişler, Kimse söylemeye cesaret edemiyor, annesini bahane etmişler, annesini aracı yapmışlar, ona söylettiriyorlar. Şeyh Şamil şöyle bir durmuş: annesini aracı yapmışlar, ona söylettiriyorlar. Şeyh Şamil şöyle bir durmuş:

"Anne, sen benim anamsın, sen bu sözü söylemekle cezayı hak ettin"Anne, sen benim anamsın, sen bu sözü söylemekle cezayı hak ettin ben de senin varisinim, oğlunum bu cezayı ben çekeceğim" demiş. ben de senin varisinim, oğlunum bu cezayı ben çekeceğim" demiş. Sırtını açtırmış annesine, vurulması gereken kamçı kadar kendi sırtına vurdurmuş. Sırtını açtırmış annesine, vurulması gereken kamçı kadar kendi sırtına vurdurmuş.

Adalet, hakikat! Hepimiz hakikati söylesek hiç haksızlık olmaz.Adalet, hakikat! Hepimiz hakikati söylesek hiç haksızlık olmaz. Cemiyetin düzeni hak üzerinedir. İnsan tek başına olduğu zaman hak bahis konusu olmaz.Cemiyetin düzeni hak üzerinedir. İnsan tek başına olduğu zaman hak bahis konusu olmaz. Hak, cemiyet halinde yaşamanın şartıdır, gerçeğidir.Hak, cemiyet halinde yaşamanın şartıdır, gerçeğidir. Senin hakkın ötekisinin hakkı, berikisinin hakkı arasında, şeraitin koyduğu bir çizgi var. Senin hakkın ötekisinin hakkı, berikisinin hakkı arasında, şeraitin koyduğu bir çizgi var. O taraftaki bu taraftakine doğru çiğneyemez. Bu taraftakinin de o tarafa doğru çiğnemeye hakkı yok.O taraftaki bu taraftakine doğru çiğneyemez. Bu taraftakinin de o tarafa doğru çiğnemeye hakkı yok. İşte bu çizgiye riayet etmek gerekiyor. Eğer ona riayet olunmazsa, cemiyet yıkılır.İşte bu çizgiye riayet etmek gerekiyor. Eğer ona riayet olunmazsa, cemiyet yıkılır. Cemiyetin sıhhatle yürümesini istiyorsak hakka riayet edeceğiz,Cemiyetin sıhhatle yürümesini istiyorsak hakka riayet edeceğiz, hepimiz hakkımıza razı olacağız, hakkı destekleyeceğiz, kale gibi sağlam hakkı söyleyeceğiz. hepimiz hakkımıza razı olacağız, hakkı destekleyeceğiz, kale gibi sağlam hakkı söyleyeceğiz.

Hasmım da olsa, düşmanım da olsa hakkı söylediği zaman, "Tamam, doğru, bu gerçeği söylüyor."Hasmım da olsa, düşmanım da olsa hakkı söylediği zaman, "Tamam, doğru, bu gerçeği söylüyor." demek faziletini göstereceğiz. Allah bize Hz. Ömer'in şöhret bulduğu adalet, hak,demek faziletini göstereceğiz. Allah bize Hz. Ömer'in şöhret bulduğu adalet, hak, hakkaniyet sıfatını ihsan eylesin. Şefaatine nâil eylesin. hakkaniyet sıfatını ihsan eylesin. Şefaatine nâil eylesin.

Mâ min nebiyyin illâ lehû nezîrun fi ümmeti ve Ebû Bekrin nezîru İbrahîmeMâ min nebiyyin illâ lehû nezîrun fi ümmeti ve Ebû Bekrin nezîru İbrahîme ve Umeru nezîru Mûsâ ve Usmânu nezîru Hârûn ve Aliyy'übnü Ebî Tâlibin nezîrîve Umeru nezîru Mûsâ ve Usmânu nezîru Hârûn ve Aliyy'übnü Ebî Tâlibin nezîrî ve men serrehû en yenzura ilâ 'İsebni Meryeme fe'l-yenzur ilâ Ebî Zerrini'l-Gıfâriyyi. ve men serrehû en yenzura ilâ 'İsebni Meryeme fe'l-yenzur ilâ Ebî Zerrini'l-Gıfâriyyi.

Bu hadisi şerîf Enes b. Malik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.Bu hadisi şerîf Enes b. Malik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde ashabından beş muhterem zatı, Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde ashabından beş muhterem zatı, beş peygambere benzetiyor. Buyurmuş ki Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: beş peygambere benzetiyor. Buyurmuş ki Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

"Hiçbir peygamber yoktur ki onun emsali benim ümmetimde mevcut olmasın.""Hiçbir peygamber yoktur ki onun emsali benim ümmetimde mevcut olmasın." Her peygamberin huyu gibi, sıfatı gibi, hali gibi halleri olan bir kimse benim ümmetimde vardır. Her peygamberin huyu gibi, sıfatı gibi, hali gibi halleri olan bir kimse benim ümmetimde vardır. Hiçbir peygamber yoktur ki benzeri benim ümmetimde bulunmasın. Hiçbir peygamber yoktur ki benzeri benim ümmetimde bulunmasın.

Hz. Ebû Bekir, Hz. İbrahim'in naziridir; ona mümasildir; onun benzeridir; Hz. İbrahim gibidir. Hz. Ebû Bekir, Hz. İbrahim'in naziridir; ona mümasildir; onun benzeridir; Hz. İbrahim gibidir.

Hz. İbrahim nasıldı? Hz. İbrahim çok gözü yaşlı, çok hassas tabiatlı bir kimseydi. Hz. İbrahim nasıldı?

Hz. İbrahim çok gözü yaşlı, çok hassas tabiatlı bir kimseydi.

İnne İbrahime le-evvâhun halîm. "Halim, selimdi. Çok gözü yaşlı bir kimseydi." İnne İbrahime le-evvâhun halîm. "Halim, selimdi. Çok gözü yaşlı bir kimseydi." Hatta rivayete göre diyorlar ki "İbrahim" sözü Ebû rahimin demektir.Hatta rivayete göre diyorlar ki "İbrahim" sözü Ebû rahimin demektir. "Çok merhametli, babacan kimse" demektir."Çok merhametli, babacan kimse" demektir. Çok merhametli idi, çok gözü yaşlı idi, katı değildi, hassas mizaçlı bir kimse idi.Çok merhametli idi, çok gözü yaşlı idi, katı değildi, hassas mizaçlı bir kimse idi. Kur'ân-ı Kerîm öyle medh ediyor. Kur'ân-ı Kerîm öyle medh ediyor. Evvâh sözü nün mânası için müfessirler "çok ah vah eden demektir" diyorlar. Evvâh sözü nün mânası için müfessirler "çok ah vah eden demektir" diyorlar.

Ama neden ah vah ediyor? Allah'ın sevgisinden, Allah'a bağlılığından, o hassaslığından dolayı.Ama neden ah vah ediyor?

Allah'ın sevgisinden, Allah'a bağlılığından, o hassaslığından dolayı.
Kalbi rikkatli bir kimsedir. Hz. İbrahim bu rikkatine rağmen nasıl yaşadı? Kalbi rikkatli bir kimsedir.

Hz. İbrahim bu rikkatine rağmen nasıl yaşadı?

Koca bir müşrik cemiyete karşı geldi. Kur'ân-ı Kerîm'in kıssalarında bizim için çok ibretler var.Koca bir müşrik cemiyete karşı geldi. Kur'ân-ı Kerîm'in kıssalarında bizim için çok ibretler var. Hz. İbrahim bu gözü yaşlı, bu hassas, rikkatli kimse koca bir cemiyetin karşısına tek başına çıktı. Hz. İbrahim bu gözü yaşlı, bu hassas, rikkatli kimse koca bir cemiyetin karşısına tek başına çıktı. Bir koca cemiyet; ordusuyla, puthanesiyle koca bir şehir devleti.Bir koca cemiyet; ordusuyla, puthanesiyle koca bir şehir devleti. puthane yapmışlar, çeşit çeşit putlara tapıyorlar. Batıl bir itikat üzerindeler. puthane yapmışlar, çeşit çeşit putlara tapıyorlar. Batıl bir itikat üzerindeler.

"Yanlış yaptınız, elinizle yaptığınıza niçin tapıyorsunuz;"Yanlış yaptınız, elinizle yaptığınıza niçin tapıyorsunuz; bunlar işitmezler, duymazlar, görmezler, niye buna tapıyorsunuz!" dedi.bunlar işitmezler, duymazlar, görmezler, niye buna tapıyorsunuz!" dedi. Hatta puthanelerine girdi, bütün putlarını parçaladı.Hatta puthanelerine girdi, bütün putlarını parçaladı. Parçaladığı baltayı götürdü büyük putun başına astı.Parçaladığı baltayı götürdü büyük putun başına astı. Şehir dışına merasime gitmişler, geldiler baktılar ki puthanenin içi harap; bütün putlar yerde.Şehir dışına merasime gitmişler, geldiler baktılar ki puthanenin içi harap; bütün putlar yerde. Bunu kim yaptı bizim putlarımıza diye araştırdılar. Bu hadiseleri bize Kur'ân-ı Kerîm bildiriyor. Bunu kim yaptı bizim putlarımıza diye araştırdılar. Bu hadiseleri bize Kur'ân-ı Kerîm bildiriyor.

Dedi ki birisi: "İbrahim diye, yiğit, delikanlı bir genç var.Dedi ki birisi:

"İbrahim diye, yiğit, delikanlı bir genç var.
O böyle söylüyordu, yapsa yapsa o yapmıştır." O böyle söylüyordu, yapsa yapsa o yapmıştır."

Allah, Allah mühim bir hadise olmuş. Puthane harabeye dönmüş, halkı topluyorlar.Allah, Allah mühim bir hadise olmuş. Puthane harabeye dönmüş, halkı topluyorlar. Ama toplanmalarında da ibret var. Hz. İbrahim aleyhisselam'a soruyorlar: Ama toplanmalarında da ibret var. Hz. İbrahim aleyhisselam'a soruyorlar:

"Ey İbrahim! Bizim ilahlarımıza bunu sen mi yaptın?" Hz. İbrahim diyor ki; "Ey İbrahim! Bizim ilahlarımıza bunu sen mi yaptın?"

Hz. İbrahim diyor ki;

"Belki en büyüğü yapmıştır, Sorun bakalım konuşabiliyorsa, sorun belki en büyüğü yapmıştır."Belki en büyüğü yapmıştır, Sorun bakalım konuşabiliyorsa, sorun belki en büyüğü yapmıştır. Bak en büyüğü duruyor, ötekilerin hepsi parçalanmış, kavga çıkmıştır aralarında,Bak en büyüğü duruyor, ötekilerin hepsi parçalanmış, kavga çıkmıştır aralarında, vurmuş, kırmış ötekileri parçalamıştır." vurmuş, kırmış ötekileri parçalamıştır."

Demişler ki: "Yâ İbrahim! Biliyorsun bunlar konuşmaz." Demişler ki:

"Yâ İbrahim! Biliyorsun bunlar konuşmaz."

"Peki kendisini müdafa edemeyen, konuşamayan,"Peki kendisini müdafa edemeyen, konuşamayan, derdini anlatamayan, bu şeylere ne diye tapınırsınız?" demiş. derdini anlatamayan, bu şeylere ne diye tapınırsınız?" demiş.

Ses yok, cevap yok. Nasıl cevap versinler. Yanlış yoldalar çünkü.Ses yok, cevap yok. Nasıl cevap versinler. Yanlış yoldalar çünkü. Hz. İbrahim hakkı tutmuş, hakkı söylüyor. Allah tarafından desteklenmiş bir kimse. Dediler ki: Hz. İbrahim hakkı tutmuş, hakkı söylüyor. Allah tarafından desteklenmiş bir kimse.

Dediler ki:

Kâlû harrikûhu vensurû âlihetekum. "Yakın bu adamı da putlarınıza, ilahlarınıza yardım edin." Kâlû harrikûhu vensurû âlihetekum. "Yakın bu adamı da putlarınıza, ilahlarınıza yardım edin."

Yakmak istediler ama Allah yaktırmayınca yaktırmaz. Hz. İbrahim'i ateşe attılar, o dönmedi.Yakmak istediler ama Allah yaktırmayınca yaktırmaz. Hz. İbrahim'i ateşe attılar, o dönmedi. ateşe attıkları halde, atmak istedikleri halde, tamam sizin dediğiniz gibi olsun demedi. ateşe attıkları halde, atmak istedikleri halde, tamam sizin dediğiniz gibi olsun demedi.

"Yok yanlıştır, bu putlara tapılmaz" dedi, öyle devam etti."Yok yanlıştır, bu putlara tapılmaz" dedi, öyle devam etti. Ateşe attıkları zaman tabii bilmiyoruz, rivayetlere göre Cebrail aleyhisselam gelmiş; Ateşe attıkları zaman tabii bilmiyoruz, rivayetlere göre Cebrail aleyhisselam gelmiş; onun dahi yardımını istememiş. "Rabbim beni görüyor" demiş.onun dahi yardımını istememiş. "Rabbim beni görüyor" demiş. Ateşe attılar; Allahu Teâlâ hazretleri ateşe Ateşe attılar; Allahu Teâlâ hazretleri ateşe

Kûnî berden ve selâmen 'alâ İbrâhîm.Kûnî berden ve selâmen 'alâ İbrâhîm. "Ey ateş! İbrahim için soğuk ve selâmetlik ol, yakma onu." diye emir buyurmuş."Ey ateş! İbrahim için soğuk ve selâmetlik ol, yakma onu." diye emir buyurmuş. Hz. İbrahim ateşten yanmadan, sağ salim çıktı. Hz. İbrahim ateşten yanmadan, sağ salim çıktı.

Hz. İbrahim'in sahip olduğu iki sıfatı tezat gibi görünüyor ama bizim için çok ibretler var.Hz. İbrahim'in sahip olduğu iki sıfatı tezat gibi görünüyor ama bizim için çok ibretler var. Bir taraftan hassas, rikkatli, gözü yaşlı, ah edici, duygulu bir kimsedir. Bir taraftan hassas, rikkatli, gözü yaşlı, ah edici, duygulu bir kimsedir. Bir taraftan da gerçeği söylemekte, gerçeği işlemekte sapasağlam, kale gibidir.Bir taraftan da gerçeği söylemekte, gerçeği işlemekte sapasağlam, kale gibidir. Vücudu zayıf, naif olabilir ama kale gibi bir ruhu var. Çok önemli iki sıfattır. Vücudu zayıf, naif olabilir ama kale gibi bir ruhu var. Çok önemli iki sıfattır.

Hz. Ebû Bekir de öyleydi, çok gözü yaşlıydı.Hz. Ebû Bekir de öyleydi, çok gözü yaşlıydı. Mekke'nin müşrikleri kalabalık oldukları zaman; "Toplu ibadet etme, bir araya gelme,Mekke'nin müşrikleri kalabalık oldukları zaman;

"Toplu ibadet etme, bir araya gelme,
evinden dışarı çıkma." dediler. Hz. Ebû Bekîr Sıddîk radıyallahu anh'a evinden dışarı çıkma." dediler. Hz. Ebû Bekîr Sıddîk radıyallahu anh'a bahçesinde ibadet etti, gözyaşlarını döke döke Kur'ân-ı Kerîm okurdu, namaz kılar, ibadet ederdi.bahçesinde ibadet etti, gözyaşlarını döke döke Kur'ân-ı Kerîm okurdu, namaz kılar, ibadet ederdi. Mahallenin bütün sakinleri başına toplanır, hayretle, hayranlıkla bakarlardı kendisine.Mahallenin bütün sakinleri başına toplanır, hayretle, hayranlıkla bakarlardı kendisine. Böyle gözü yaşlı hassas bir kimse idi, çok duyguluydu. Arapların eski tarihini çok iyi bilirdi. Böyle gözü yaşlı hassas bir kimse idi, çok duyguluydu. Arapların eski tarihini çok iyi bilirdi. Ensâb ilmini çok iyi bilirdi, sülaleleri iyi tanırdı, şiirlerini bilirdi.Ensâb ilmini çok iyi bilirdi, sülaleleri iyi tanırdı, şiirlerini bilirdi. Ârif, zarif, yüksek, çok zengin bir kimseydi, Mekke-i Mükerreme'nin eşrafındandı.Ârif, zarif, yüksek, çok zengin bir kimseydi, Mekke-i Mükerreme'nin eşrafındandı. Bütün parasını İslâm'a Allah'ın Resûlünün emrine tahsis eyledi. Öyle fedakâr bir kimsedir. Bütün parasını İslâm'a Allah'ın Resûlünün emrine tahsis eyledi. Öyle fedakâr bir kimsedir.

Peygamber Efendimiz'in vefatından sonra, müslüman olan kabileler, zekâtı vermek istemiyorlar diyorlar ki; Peygamber Efendimiz'in vefatından sonra, müslüman olan kabileler, zekâtı vermek istemiyorlar diyorlar ki;

"Ey Ebû Bekir! Biz namaz kılmaya devam edelim ama vazgeç şu zekâttan." "Ey Ebû Bekir! Biz namaz kılmaya devam edelim ama vazgeç şu zekâttan."

Ebû Bekir vazgeçer mi, Allah'ın emri, Kur'ân-ı Kerîm'de emredilmiş.Ebû Bekir vazgeçer mi, Allah'ın emri, Kur'ân-ı Kerîm'de emredilmiş. Namaz kılmak bedenî bir ibadet, malın da ibadeti var.Namaz kılmak bedenî bir ibadet, malın da ibadeti var. Allah yolunda malından da vereceksin, Mala gelince vermemek olur mu? Dedi ki: Allah yolunda malından da vereceksin, Mala gelince vermemek olur mu?

Dedi ki:

"Resûlullah zamanında ne veriyorsanız zekâttan, onları vereceksiniz."Resûlullah zamanında ne veriyorsanız zekâttan, onları vereceksiniz. Vermezseniz alıncaya kadar sizinle mukatele ederim, savaşırım." Vermezseniz alıncaya kadar sizinle mukatele ederim, savaşırım."

Demek ki yumuşaklık bir tarafa, vazife bir tarafadır.Demek ki yumuşaklık bir tarafa, vazife bir tarafadır. İbrahim aleyhisselam gibi. Biz de öyle olacağız. Kur'ân-ı Kerîm'de ne buyuruluyor: İbrahim aleyhisselam gibi. Biz de öyle olacağız. Kur'ân-ı Kerîm'de ne buyuruluyor:

Eşiddâu 'ale'l-küffâri ruhamâu beynehum. Müslümanlar nasıldır? Eşiddâu 'ale'l-küffâri ruhamâu beynehum.

Müslümanlar nasıldır?

Birbirlerine karşı şefkatli, merhametli, halim selim, yumuşak, alttan alırlar, ses çıkartmazlar,Birbirlerine karşı şefkatli, merhametli, halim selim, yumuşak, alttan alırlar, ses çıkartmazlar, boyun bükerler, affederler, bağışlarlar.boyun bükerler, affederler, bağışlarlar. Eşiddâu 'ale'l-küffâri. "Kâfirlere karşı da pehlivan, celadetli, kuvvetli, güçlü." Eşiddâu 'ale'l-küffâri. "Kâfirlere karşı da pehlivan, celadetli, kuvvetli, güçlü." Ödü patlar, kimse yan bakamaz. Hakiki bir müslüman olsak herkesin ödü patlar. Ödü patlar, kimse yan bakamaz. Hakiki bir müslüman olsak herkesin ödü patlar.

Peygamber Efendimiz'in korkusu bir aylık mesafeden düşmanının gönlünü alt üst ederdi. Peygamber Efendimiz'in korkusu bir aylık mesafeden düşmanının gönlünü alt üst ederdi.

Nusirtu birru'bi mesîreti şehrin.Nusirtu birru'bi mesîreti şehrin. "Bir aylık mesafeden düşmanımın kalbine korku salmak suretiyle Allah bana yardım eyledi.""Bir aylık mesafeden düşmanımın kalbine korku salmak suretiyle Allah bana yardım eyledi." Resûlullah'tan bir ay ötedeki düşmanının ödü patlardı.Resûlullah'tan bir ay ötedeki düşmanının ödü patlardı. Hakiki müslüman da öyledir. Hakiki müslümanlardan cümle cihan halkı korkar. Hakiki müslüman da öyledir. Hakiki müslümanlardan cümle cihan halkı korkar.

Kimden korkmaz? Müslüman olmayan, zayıf, dinin emirlerini bilmeyen,Kimden korkmaz?

Müslüman olmayan, zayıf, dinin emirlerini bilmeyen,
tutmayan, hakka muzahir olmayan, gayret göstermeyenlerden. tutmayan, hakka muzahir olmayan, gayret göstermeyenlerden. Ama bakın eskiler bedenen zayıf de olsalar ruhen ne kadar kahraman kimseler. Ama bakın eskiler bedenen zayıf de olsalar ruhen ne kadar kahraman kimseler.

Ve 'Umerü nazîru Mûsâ.Ve 'Umerü nazîru Mûsâ. "Her peygamberin ümmetimiz içinde bir emsali, dengi var ya mukabili;"Her peygamberin ümmetimiz içinde bir emsali, dengi var ya mukabili; Hz. Ömer de Musa'ın benzeridir." Musa aleyhisselam nasıl bir kimse idi? Hz. Ömer de Musa'ın benzeridir."

Musa aleyhisselam nasıl bir kimse idi?

Mübarek celadetli, asabi bir kimse idi.Mübarek celadetli, asabi bir kimse idi. Tur dağına çıktı, o arada ümmetinden Samîrî adındaki kimse bilezikleri, yüzükleri topladı. Tur dağına çıktı, o arada ümmetinden Samîrî adındaki kimse bilezikleri, yüzükleri topladı. Onlara buzağı şeklinde bir put yaptı. Onları tapmaya teşvik etti. Onlara buzağı şeklinde bir put yaptı. Onları tapmaya teşvik etti.

Eskiden Mısır'da buzağıya tapıyorlardı. Hz. Musa, Harun aleyhisselam geldi;Eskiden Mısır'da buzağıya tapıyorlardı. Hz. Musa, Harun aleyhisselam geldi; onlara Allah'ın birliğini öğretti. Firavun gözlerinin önünde sulara gark oldu, Firavun'dan kurtuldular.onlara Allah'ın birliğini öğretti. Firavun gözlerinin önünde sulara gark oldu, Firavun'dan kurtuldular. Çölleri geçtiler, Allah çöllerde bıldırcın eti, kudret helvası gönderdi; oralarda besledi.Çölleri geçtiler, Allah çöllerde bıldırcın eti, kudret helvası gönderdi; oralarda besledi. Bu sefer Musa aleyhisselam Tur dağına çıkıp münacat edince Mevlasına,Bu sefer Musa aleyhisselam Tur dağına çıkıp münacat edince Mevlasına, vahiy gelince kendisine, orada bekledikleri esnada,vahiy gelince kendisine, orada bekledikleri esnada, Samîrî adındaki bir kişi bütün kavmin zinet eşyalarını topladı, ustalıklı bir buzağı döktü, içi boş. Samîrî adındaki bir kişi bütün kavmin zinet eşyalarını topladı, ustalıklı bir buzağı döktü, içi boş. Hava bir yerinden girince öbür tarafından buzağı böğürtüsü gibi bir ses çıkardı. Hava bir yerinden girince öbür tarafından buzağı böğürtüsü gibi bir ses çıkardı.

Fe ehrace lehüm iclen ceseden lehû huvârun. "Böğürür gibi ses çıkardı." Fe ehrace lehüm iclen ceseden lehû huvârun. "Böğürür gibi ses çıkardı."

Altından bir buzağı heykeli yaptı. "Herkes buna tapsın." dedi.Altından bir buzağı heykeli yaptı. "Herkes buna tapsın." dedi. Eski Mısır dininde öküze tapmak var. O akideyi [canlandırmaya çalıştı veya taklit etti.] Eski Mısır dininde öküze tapmak var. O akideyi [canlandırmaya çalıştı veya taklit etti.]

Hz. Musa Tur dağından geldi. Elvah, levhaları almış, vahiyler yanında.Hz. Musa Tur dağından geldi. Elvah, levhaları almış, vahiyler yanında. Baktı ki kendisi Tur dağına çıktıktan sonra kavmi sapıtmış.Baktı ki kendisi Tur dağına çıktıktan sonra kavmi sapıtmış. Harun aleyhisselam'ın sakalına yapışmış sinirinden. Diyor ki: Harun aleyhisselam'ın sakalına yapışmış sinirinden.

Diyor ki:

Yebneümme lâ te'huz bilihyetî velâ bira'sî.Yebneümme lâ te'huz bilihyetî velâ bira'sî. Harun aleyhisselam "Ey anamın oğlu benim sakalımı, başımı çekiştirip durma.Harun aleyhisselam "Ey anamın oğlu benim sakalımı, başımı çekiştirip durma. Benim sözümü dinlemedi bu kavim." diyor. Musa aleyhisselam Allah yolunda asabi; Benim sözümü dinlemedi bu kavim." diyor.

Musa aleyhisselam Allah yolunda asabi;

"Niye müsaade ettin, niye taptırdın, niye mâni olmadın?" diye kızıyor."Niye müsaade ettin, niye taptırdın, niye mâni olmadın?" diye kızıyor. Musa aleyhisselam öyle asabi, celadetli bir peygamber.Musa aleyhisselam öyle asabi, celadetli bir peygamber. Tabi ulu'l-azm olan peygamberlerden, büyük peygamberlerden. Tabi ulu'l-azm olan peygamberlerden, büyük peygamberlerden.

Ve 'Usmâni nazîru Harûn. "Osman radıyallahu anh Harun aleyhisselam'ın dengi, mukabili."Ve 'Usmâni nazîru Harûn. "Osman radıyallahu anh Harun aleyhisselam'ın dengi, mukabili." Hakikaten Harun aleyhisselam işte bu hikâyede de anlattığımız gibi halim selim bir kimseydi. Hakikaten Harun aleyhisselam işte bu hikâyede de anlattığımız gibi halim selim bir kimseydi. Osman-ı Zinnureyn radıyallahu anh Efendimiz de o da halim selim, sessiz, hayâ sahibi bir kimseydi. Osman-ı Zinnureyn radıyallahu anh Efendimiz de o da halim selim, sessiz, hayâ sahibi bir kimseydi.

Kur'ân-ı Kerîm'i topladı, cem eyledi. Kur'ân-ı Kerîm'in muhafaza edilerekKur'ân-ı Kerîm'i topladı, cem eyledi. Kur'ân-ı Kerîm'in muhafaza edilerek bize kadar gelmesinde emeği geçmiş sahabe-i kirâmdan, halifelerin üçüncüsü. bize kadar gelmesinde emeği geçmiş sahabe-i kirâmdan, halifelerin üçüncüsü.

Ve Aliyyü'bnü Ebî Talibi. Hz. Ali kime benziyor? Ve Aliyyü'bnü Ebî Talibi. Hz. Ali kime benziyor?

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Nâzirî. "Benim benzerim." Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

Nâzirî. "Benim benzerim."

"Ümmetimin içinde Hz. Ali benim benzerim." Hz. Ali Efendimiz öyle müstesna bir iltifata nâil oldu."Ümmetimin içinde Hz. Ali benim benzerim." Hz. Ali Efendimiz öyle müstesna bir iltifata nâil oldu. Öyle bir mazhariyeti var. Bir başka hadîs-i şerîfte de geçiyor ki: Öyle bir mazhariyeti var.

Bir başka hadîs-i şerîfte de geçiyor ki:

Peygamber Efendimiz Mekke-i Mükerreme'den Medîne-i Münevvere'yePeygamber Efendimiz Mekke-i Mükerreme'den Medîne-i Münevvere'ye ashabıyla beraber hicret edince, Mekkeliler ile Medinelileri birbirine kardeş eyledi.ashabıyla beraber hicret edince, Mekkeliler ile Medinelileri birbirine kardeş eyledi. "Sen sen ikiniz kardeş olun, siz ikiniz kardeş olun." "Sen sen ikiniz kardeş olun, siz ikiniz kardeş olun." Bir muhacir bir ensar ile kardeş oldu. Hepsi kardeş oldular, oldular… Bir muhacir bir ensar ile kardeş oldu. Hepsi kardeş oldular, oldular…

Hz. Ali Efendimiz boynu bükük kaldı. Efendimiz ona; "Sen de benimle kardeşsin." dedi.Hz. Ali Efendimiz boynu bükük kaldı. Efendimiz ona; "Sen de benimle kardeşsin." dedi. Hz. Ali Efendimiz ilk müslümanlardan. Hz. Ali Efendimiz ilk müslümanlardan. Genç yaşta, delikanlı bile değil, küçük yaşta müslüman olmuş. Genç yaşta, delikanlı bile değil, küçük yaşta müslüman olmuş.

[Efendimiz:] "O da benim dengim, benzerim diyor." Kaldı Hz. İsa. [Efendimiz:] "O da benim dengim, benzerim diyor."

Kaldı Hz. İsa.

Bu hadîs-i şerîfte zikredilmeyen pek çok peygamber var. Bu hadîs-i şerîfte zikredilmeyen pek çok peygamber var.

Ve men serrehû en yenzura ilâ 'İsebni Meryeme fe'l-yenzur ilâ Ebî Zerrini'l-Gıfâriyyi.Ve men serrehû en yenzura ilâ 'İsebni Meryeme fe'l-yenzur ilâ Ebî Zerrini'l-Gıfâriyyi. "İçinizde Meryem'in oğlu İsa aleyhisselam'a nazar etmek isteyen varsa "İçinizde Meryem'in oğlu İsa aleyhisselam'a nazar etmek isteyen varsa uyumsuz kısım Ebî Zerri Gıfârî'ye baksın." dedi Peygamber Efendimiz.uyumsuz kısım Ebî Zerri Gıfârî'ye baksın." dedi Peygamber Efendimiz. Ebî Zerri Gıfârî de ilk müslüman olan beş kişiden biri. Ebî Zerri Gıfârî de ilk müslüman olan beş kişiden biri. Gıfar kabilesi, Medine'nin civarında bir kabiledir. Gıfar kabilesi, Medine'nin civarında bir kabiledir.

Peygamber Efendimiz'in peygamberliği kendisine vazife olarak gelincePeygamber Efendimiz'in peygamberliği kendisine vazife olarak gelince Ebû Zer Cündeb b. Cünâbe radıyallahu anh -Ebû Zer künyesidir, asıl ismi Cündeb-Ebû Zer Cündeb b. Cünâbe radıyallahu anh -Ebû Zer künyesidir, asıl ismi Cündeb- kardeşine diyor ki; "Bir şahıs çıkmış, şunun haberini bana öğren gel." kardeşine diyor ki; "Bir şahıs çıkmış, şunun haberini bana öğren gel."

Kardeşi Mekke-i Mükerreme'ye gidiyor, geliyor.Kardeşi Mekke-i Mükerreme'ye gidiyor, geliyor. "Peygamber olmuş, halkı kendisine davet ediyor, tek Allah'a ibadet etmeyi emrediyor, "Peygamber olmuş, halkı kendisine davet ediyor, tek Allah'a ibadet etmeyi emrediyor, putlara tapmaktan yasaklıyor." diye birkaç şey söylemiş ama Ebû Zerri Gıfârî tatmin olmamış. putlara tapmaktan yasaklıyor." diye birkaç şey söylemiş ama Ebû Zerri Gıfârî tatmin olmamış. "Benim gönlümü tam rahatlatacak bir bilgi getirmedin bana."Benim gönlümü tam rahatlatacak bir bilgi getirmedin bana. Dur ben gideyim." diyor. Kalkıyor Bedir civarından Mekke-i Mükerreme'ye kadar geliyor. Dur ben gideyim." diyor. Kalkıyor Bedir civarından Mekke-i Mükerreme'ye kadar geliyor.

Hiç kimseye bir şey dememiş, oturmuş, ben filancayı görmeye geldim dememiş.Hiç kimseye bir şey dememiş, oturmuş, ben filancayı görmeye geldim dememiş. İslâm daha yeni çıkıyor, yeni duyulmuş. İlk önce duyanlardan birisi,İslâm daha yeni çıkıyor, yeni duyulmuş. İlk önce duyanlardan birisi, kimseye böyle bir peygamber çıkmış diye sormuyor, tehlike de var.kimseye böyle bir peygamber çıkmış diye sormuyor, tehlike de var. Şöyle orada otururken, Hz. Ali Efendimiz gelmiş demiş ki: "Yabancısın, garipsin galiba." Şöyle orada otururken, Hz. Ali Efendimiz gelmiş demiş ki: "Yabancısın, garipsin galiba."

"Evet garibim." "Buyur bizim eve gidelim demiş. "Evet garibim."

"Buyur bizim eve gidelim demiş.

Misafirperver, Hz. Ali Efendimiz cömertlerin şahı. Ebû Zer hazretlerini almış, evine götürmüş.Misafirperver, Hz. Ali Efendimiz cömertlerin şahı. Ebû Zer hazretlerini almış, evine götürmüş. İlk gün ne soruyor ne de ötekisi söylüyor.İlk gün ne soruyor ne de ötekisi söylüyor. Ne cömertlik ki misafirini sıkacak bir söz bile sormuyor.Ne cömertlik ki misafirini sıkacak bir söz bile sormuyor. "Nerden geldin, niye geldin?" diye sormuyor. Ne mürüvvet! "Nerden geldin, niye geldin?" diye sormuyor.

Ne mürüvvet!

Yediriyor, varsın ne sebeple gelirse gelsin, evinde barındırıyor, bir şey demiyor.Yediriyor, varsın ne sebeple gelirse gelsin, evinde barındırıyor, bir şey demiyor. Ertesi gün yine oralarda bakınmış bir şey sezememiş Ebû Zer hazretleri. Ertesi gün yine oralarda bakınmış bir şey sezememiş Ebû Zer hazretleri. Hz. Ali Efendimiz gelmiş; "Galiba yine bir yer bulamadı, yerleşemedin daha." demiş. Hz. Ali Efendimiz gelmiş; "Galiba yine bir yer bulamadı, yerleşemedin daha." demiş.

Ebû Zer; "Zaten yerleşmeye niyetim yok." demiş. "O halde buyur bize gidelim." Ebû Zer; "Zaten yerleşmeye niyetim yok." demiş.

"O halde buyur bize gidelim."

Tekrar gidiyorlar. O gün de misafir ediyor. Ondan sonra neden geldiğini sormuş.Tekrar gidiyorlar. O gün de misafir ediyor. Ondan sonra neden geldiğini sormuş. Biraz daha birbirlerine samimiyetlerini anlayınca demiş ki: Biraz daha birbirlerine samimiyetlerini anlayınca demiş ki:

"Burada bir zât çıkmış Allah'ın elçisi olduğunu ifade ediyormuş." "Burada bir zât çıkmış Allah'ın elçisi olduğunu ifade ediyormuş."

Hz. Ali Efendimiz; "Doğru duymuşsun, o zât Allah'ın hak elçisidir, hak peygamberidir, hakkı getirmiştir."Hz. Ali Efendimiz; "Doğru duymuşsun, o zât Allah'ın hak elçisidir, hak peygamberidir, hakkı getirmiştir." diye Ebû Zer hazretlerine böyle anlatmış. Bu hadise hicretten üç dört yıl önce oluyor. Demiş; diye Ebû Zer hazretlerine böyle anlatmış. Bu hadise hicretten üç dört yıl önce oluyor.

Demiş;

"Yarın ben onun yanına gideceğim, sen de arkamdan gel."Yarın ben onun yanına gideceğim, sen de arkamdan gel. Ama bir tehlike olursa ben duvara dönüp ayakkabımı düzeltir gibi yaparımAma bir tehlike olursa ben duvara dönüp ayakkabımı düzeltir gibi yaparım o zaman sen yürür gidersin." Tehlike var demek ki.o zaman sen yürür gidersin."

Tehlike var demek ki.
Doğrudan doğruya, dobra dobra gidilmiyor, herkes çekiniyor.Doğrudan doğruya, dobra dobra gidilmiyor, herkes çekiniyor. Hz. Ali Efendimiz'le böyle konuşmuşlar. Hz. Ali Efendimiz'le böyle konuşmuşlar. Peygamber Efendimiz'in yanına ertesi gün iki yabancı gibi peş peşe gitmişler.Peygamber Efendimiz'in yanına ertesi gün iki yabancı gibi peş peşe gitmişler. Hz. Ali Efendimiz götürmüş. Ebû Zer hazretleri Peygamber Efendimiz'e demiş ki: Hz. Ali Efendimiz götürmüş. Ebû Zer hazretleri Peygamber Efendimiz'e demiş ki:

"Yâ Resûlallah! Sen Allah'ın elçisisin. Bana İslâm'ı öğret." "Yâ Resûlallah! Sen Allah'ın elçisisin. Bana İslâm'ı öğret."

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem İslâm'ı öğretmiş. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem İslâm'ı öğretmiş.

Bir şey dikkatimi çekti, diyor ki; "Ey Ebû Zer, sen şimdi memleketine dön, git.Bir şey dikkatimi çekti, diyor ki; "Ey Ebû Zer, sen şimdi memleketine dön, git. Biz iyice ortaya çıktığımız zaman gelirsin." Biz iyice ortaya çıktığımız zaman gelirsin."

"Yâ Resûlallah! Senin bana öğrettiğin şeyleri ta Kureyş'in ortasına gidip söylemeden edemem." "Yâ Resûlallah! Senin bana öğrettiğin şeyleri ta Kureyş'in ortasına gidip söylemeden edemem."

Gitmiş Kureyş'e, onlar Kâbe'de otururken, tabii o zaman daha etrafta putlar var,Gitmiş Kureyş'e, onlar Kâbe'de otururken, tabii o zaman daha etrafta putlar var, henüz İslâm tam hâkim olmamış.henüz İslâm tam hâkim olmamış. "Allah birdir, bu putlara tapılmaz, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Allah'ın hak elçisidir,"Allah birdir, bu putlara tapılmaz, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Allah'ın hak elçisidir, Kur'ân-ı Kerîm hak kitaptır." diye İslâm'ın hakikatlerini söyleyince üstüne çullanmışlar,Kur'ân-ı Kerîm hak kitaptır." diye İslâm'ın hakikatlerini söyleyince üstüne çullanmışlar, Ebû Zer Gıfârî hazretlerini öldüresiye dövmüşler. Ebû Zer Gıfârî hazretlerini öldüresiye dövmüşler.

Zer "küçük karınca" demek, Ebû Zer, "karınca babası" demek.Zer "küçük karınca" demek, Ebû Zer, "karınca babası" demek. Ufak tefekmiş de kendisi, çok babayiğit bir şey değilmiş, ondan o lakabı almış.Ufak tefekmiş de kendisi, çok babayiğit bir şey değilmiş, ondan o lakabı almış. Ebû Zer hazretleri epeyce bir ölecek dereceye gelince Abbas radıyallahu anhEbû Zer hazretleri epeyce bir ölecek dereceye gelince Abbas radıyallahu anh şöyle üstüne kapanmış; "Ey Kureyşliler! Bu adamı öldürüyorsunuz amaşöyle üstüne kapanmış;

"Ey Kureyşliler! Bu adamı öldürüyorsunuz ama
bu sizin kervan yolunuz üzerindeki kabileye mensup, Gıfar kabilesinden. bu sizin kervan yolunuz üzerindeki kabileye mensup, Gıfar kabilesinden. Sonra siz buradan kervanlarınızı yükleyip onların arazisinden geçeceksiniz,Sonra siz buradan kervanlarınızı yükleyip onların arazisinden geçeceksiniz, kendi adamlarından birisini öldürdünüz diye sizi oradan geçirmezler, ticaretiniz mahvolur." kendi adamlarından birisini öldürdünüz diye sizi oradan geçirmezler, ticaretiniz mahvolur." diyerek Ebû Zer hazretlerini ellerinden öyle kurtarmış. Bir kere dayağı yiyen ne yapar? diyerek Ebû Zer hazretlerini ellerinden öyle kurtarmış.

Bir kere dayağı yiyen ne yapar?

Boynunu büker ne yapsın, bir de ufak tefekse, karşı taraf kalabalıksa.Boynunu büker ne yapsın, bir de ufak tefekse, karşı taraf kalabalıksa. Ertesi gün yine gitmiş oraya; "Allah birdir, Hz. Muhammed O'nun elçisidir,Ertesi gün yine gitmiş oraya; "Allah birdir, Hz. Muhammed O'nun elçisidir, hak din İslâm'dır" diye [söylemiş.] Yine üstüne çullanmışlar. Böyle bir kimse! hak din İslâm'dır" diye [söylemiş.] Yine üstüne çullanmışlar. Böyle bir kimse!

Müslüman olduktan sonra da çok cömertmiş.Müslüman olduktan sonra da çok cömertmiş. İki tane dinarın, dirhemin bir araya gelmesini doğru görmezmiş, içtihadı öyle.İki tane dinarın, dirhemin bir araya gelmesini doğru görmezmiş, içtihadı öyle. "İkisi bir araya geldi mi Kur'ân-ı Kerîm'de yasaklanan durum olur." dermiş. "İkisi bir araya geldi mi Kur'ân-ı Kerîm'de yasaklanan durum olur." dermiş.

İnnellezine yeknizûne'z-zehebe ve'l-fiddate velâ yünfikûnehâ fî sebîli'llâhi fe-beşşiruhumİnnellezine yeknizûne'z-zehebe ve'l-fiddate velâ yünfikûnehâ fî sebîli'llâhi fe-beşşiruhum bi azâbin elîm. bi azâbin elîm.

"Bu iki dirhemin bir araya gelmesi bile;"Bu iki dirhemin bir araya gelmesi bile; 'Altını gümüşü depo edip biriktirenleri elim bir azab ile korkut, onlar cehenneme düşecekler.' 'Altını gümüşü depo edip biriktirenleri elim bir azab ile korkut, onlar cehenneme düşecekler.' âyet-i kerîmesindeki biriktirmeye dâhildir." dermiş, kanaati böyleymiş. âyet-i kerîmesindeki biriktirmeye dâhildir." dermiş, kanaati böyleymiş.

Kendisi de biriktirmemiş. Çok fakirane bir hayat sürmüş.Kendisi de biriktirmemiş. Çok fakirane bir hayat sürmüş. Beytü'l-mâlden para tahsis etmişler, eline ne kadar para geçerse fukaraya hemen o gün dağıtırmış.Beytü'l-mâlden para tahsis etmişler, eline ne kadar para geçerse fukaraya hemen o gün dağıtırmış. Öyle garip cömertliği olan bir kimsedir.Öyle garip cömertliği olan bir kimsedir. Rebze denen yerde hicretten 32 yıl sonra ahirete intikal eylemiş. Rebze denen yerde hicretten 32 yıl sonra ahirete intikal eylemiş.

Peygamber Efendimiz'in bir de mucizesi var bu zât-ı muhterem hakkında. Diyor ki: Peygamber Efendimiz'in bir de mucizesi var bu zât-ı muhterem hakkında. Diyor ki:

"Sen tek yaşarsın, tek olarak ölürsün, bir müstesna kimsesin.""Sen tek yaşarsın, tek olarak ölürsün, bir müstesna kimsesin." Peygamber Efendimiz böyle söylemiş. Kendisi de biliyor, hanımına diyor ki; Peygamber Efendimiz böyle söylemiş. Kendisi de biliyor, hanımına diyor ki;

"Resûlullah bana böyle söyledi, kimsesizken vefat edeceğim."Resûlullah bana böyle söyledi, kimsesizken vefat edeceğim. Benim cenazemi yol üstüne koy, oradan geçecekler benim cenaze namazımı kılarlar." diyor. Benim cenazemi yol üstüne koy, oradan geçecekler benim cenaze namazımı kılarlar." diyor.

Vefat edince hanımı yol üstüne bırakıyor cenazesini. Şam tarafından kervan geliyor.Vefat edince hanımı yol üstüne bırakıyor cenazesini. Şam tarafından kervan geliyor. Kervandakiler bakıyorlar ki cenaze var.Kervandakiler bakıyorlar ki cenaze var. Kervanın içinde Abdullah b. Mesûd radıyallahu anh varmış. Diyor ki; Kim bu zât? Kervanın içinde Abdullah b. Mesûd radıyallahu anh varmış. Diyor ki;

Kim bu zât?

"Buna Ebû Zer Gıfari derler." denilince Abdullah b. Mesûd radıyallahu anh çok duygulanıyor. Diyor ki; "Buna Ebû Zer Gıfari derler." denilince Abdullah b. Mesûd radıyallahu anh çok duygulanıyor. Diyor ki;

"Resûlullah doğru söylemiş, tek ölür diye hadîs-i şerîfte buyurmuştu.""Resûlullah doğru söylemiş, tek ölür diye hadîs-i şerîfte buyurmuştu." Cenaze namazını Abdullah b. Mesûd kıldırmış. Allah şefaatlerine nâil eylesin. Cenaze namazını Abdullah b. Mesûd kıldırmış. Allah şefaatlerine nâil eylesin.

Bir başka hadise daha var onunla ilgili biliyorsunuz.Bir başka hadise daha var onunla ilgili biliyorsunuz. Kureyş kendisine tazyik ettiği zaman bir ay Mekke'den, Beytullah'tan çıkmamış.Kureyş kendisine tazyik ettiği zaman bir ay Mekke'den, Beytullah'tan çıkmamış. Dayak faslı başlayacağı zaman Kâbe'nin örtüsünün altına girermiş. Dayak faslı başlayacağı zaman Kâbe'nin örtüsünün altına girermiş. Hiç yemek yememiş. Resûlullah Efendimiz soruyor: Hiç yemek yememiş. Resûlullah Efendimiz soruyor:

"Nasıl geçindin?" "Zemzem içtim yâ Resûlallah." diyor."Nasıl geçindin?"

"Zemzem içtim yâ Resûlallah." diyor.
Kilo da almış, sadece zemzem içtiği halde şişmanlamış.Kilo da almış, sadece zemzem içtiği halde şişmanlamış. Bu hadise zemzemin besleyici bir tesiri olduğunun da bir örneğidir.Bu hadise zemzemin besleyici bir tesiri olduğunun da bir örneğidir. Zemzem içmiş başka yiyecek yok. Et, süt, ekmek, gıda yok.Zemzem içmiş başka yiyecek yok. Et, süt, ekmek, gıda yok. Bir ay zemzemle yaşamış da, daha semirmiş. Bir ay zemzemle yaşamış da, daha semirmiş. İşte tevazusu ve zühdü itibariyle Hz. İsa'ya benzermiş. Tevazu ne demek? İşte tevazusu ve zühdü itibariyle Hz. İsa'ya benzermiş.

Tevazu ne demek?

Boyun büküp, tekebbür etmemek, insanın kendisini Allah'ın bir âciz, naciz kulu olduğunu bilmesi.Boyun büküp, tekebbür etmemek, insanın kendisini Allah'ın bir âciz, naciz kulu olduğunu bilmesi. Tevazu buna derler. Zühd ne demek? Tevazu buna derler.

Zühd ne demek?

"Dünyaya metelik vermemek, dünyaya aldırmamak, âhirete aldırmak, âhirete gayret etmek" demek."Dünyaya metelik vermemek, dünyaya aldırmamak, âhirete aldırmak, âhirete gayret etmek" demek. "Dünyalık toplamaya gayret etmemek" demek. "Dünyalık toplamaya gayret etmemek" demek.

Hz. İsa aleyhisselam öyleydi. İşte o sıfatları bakımından Ebû Zer Gıfârî de ona benzer.Hz. İsa aleyhisselam öyleydi. İşte o sıfatları bakımından Ebû Zer Gıfârî de ona benzer. Bu peygamberlerin, bu sahabe-i kirâmın şefaatlerine Allah bizleri nâil eylesin.Bu peygamberlerin, bu sahabe-i kirâmın şefaatlerine Allah bizleri nâil eylesin. Güzel huylarıyla bizleri de mütehallik eylesin. Güzel huylarıyla bizleri de mütehallik eylesin.

Mâ min ni'metin ve in tekâdeme ahdühâ fe-yüceddidüha'l-abdü bi'l-hamdiMâ min ni'metin ve in tekâdeme ahdühâ fe-yüceddidüha'l-abdü bi'l-hamdi illâ ceddeda'llahu lehû sevâbehâ ve mâ min musîbetin ve intekâdeme ahdühâillâ ceddeda'llahu lehû sevâbehâ ve mâ min musîbetin ve intekâdeme ahdühâ fe-yüceddidüha'l-abdü bi'l-istircâ'i illâ ceddeda'llahu ecrehâ ve sevâbehâ. fe-yüceddidüha'l-abdü bi'l-istircâ'i illâ ceddeda'llahu ecrehâ ve sevâbehâ.

Sadaka Resûlullah fî mâ kal ev kemâ kal. Sadaka Resûlullah fî mâ kal ev kemâ kal.

Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş olan bu hadîs-i şerîfEnes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş olan bu hadîs-i şerîf bir nimete mazhar olan insanın, zihniyeti güzel olursa büyük sevap kazandığına;bir nimete mazhar olan insanın, zihniyeti güzel olursa büyük sevap kazandığına; bir sıkıntıya, musibete uğramış insanın da yine onu karşılaması güzel olunca ecir kazanacağına dair. bir sıkıntıya, musibete uğramış insanın da yine onu karşılaması güzel olunca ecir kazanacağına dair.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Mâ min ni'metin; "Kula gelen nimetlerden, hiçbir nimet yoktur ki."Mâ min ni'metin; "Kula gelen nimetlerden, hiçbir nimet yoktur ki." Ve in tekâdeme ahdühâ.Ve in tekâdeme ahdühâ. "Her ne kadar o nimetin o kula gelmesinin üzerinden çok zaman geçmişse de," "Her ne kadar o nimetin o kula gelmesinin üzerinden çok zaman geçmişse de," seneler önce şöyle bir nimet, aradan çok zaman geçmişse bile. seneler önce şöyle bir nimet, aradan çok zaman geçmişse bile.

"Hiçbir nimet yoktur ki arada vakit geçmesine rağmen kul elhamdülillah diye o nimete"Hiçbir nimet yoktur ki arada vakit geçmesine rağmen kul elhamdülillah diye o nimete medh u senâ edip Allah'a hamd ederse." medh u senâ edip Allah'a hamd ederse."

İllâ ceddeda'llahu lehû sevâbehâ; "Allah o nimetin, hamdinin sevabını yenileştirir. Yeniden verir."İllâ ceddeda'llahu lehû sevâbehâ; "Allah o nimetin, hamdinin sevabını yenileştirir. Yeniden verir." Şimdi nimet yok, eskiden olmuş bir nimeti anlatıyor; Şimdi nimet yok, eskiden olmuş bir nimeti anlatıyor;

"Aaah ah senelerce önce gençliğimde şöyle bir durum olmuştu da"Aaah ah senelerce önce gençliğimde şöyle bir durum olmuştu da Allah ummadığım yerden bana büyük nimetler ihsan etmişti. Allah ummadığım yerden bana büyük nimetler ihsan etmişti. Ne sıkıntıyla düğün yapacağım derken, oh ferahlık içinde düğünümü yapmıştım, elhamdülillah." Ne sıkıntıyla düğün yapacağım derken, oh ferahlık içinde düğünümü yapmıştım, elhamdülillah."

Tamam, o zamanki hamdin sevabı kadar hemen sevap kazandın.Tamam, o zamanki hamdin sevabı kadar hemen sevap kazandın. O nimeti şimdi söyledin ya, şimdi söylediğin zaman da hamd ettin ya,O nimeti şimdi söyledin ya, şimdi söylediğin zaman da hamd ettin ya, nimet yok, aradan seneler geçmiş ama o hamdi tazeledin diyenimet yok, aradan seneler geçmiş ama o hamdi tazeledin diye İllâ ceddeda'llahu lehû sevâbehâ. "Allah o kula o nimetin, hamdinin sevabını yeniden verir." İllâ ceddeda'llahu lehû sevâbehâ. "Allah o kula o nimetin, hamdinin sevabını yeniden verir."

Demek ki ağzımız hamdli, şükürlü olacak.Demek ki ağzımız hamdli, şükürlü olacak. Eski nimetleri anarken bile insan durduğu yerden sevap kazanıyor. Eski nimetleri anarken bile insan durduğu yerden sevap kazanıyor. Cömert insan, mert insan, hakiki er kişi, güzel ahlaklı insan iyilikleri unutmaz.Cömert insan, mert insan, hakiki er kişi, güzel ahlaklı insan iyilikleri unutmaz. Seneler senesi önce şöyleydi böyleydi, iyiydi hoştu; şimdi küs, dargın, uzak… Seneler senesi önce şöyleydi böyleydi, iyiydi hoştu; şimdi küs, dargın, uzak…

O eski iyi günler ne oldu? O eski iyi günler ne oldu?

Hepsi unutuldu. Şartlar değişti, hepsi unutuldu.Hepsi unutuldu. Şartlar değişti, hepsi unutuldu. Cömert insan, mert insan, civanmert kişi eski iyiliği unutmaz.Cömert insan, mert insan, civanmert kişi eski iyiliği unutmaz. Allah'ın nimetlerini zaten hiç unutmamak gerekiyor.Allah'ın nimetlerini zaten hiç unutmamak gerekiyor. Ve tekrar tekrar hamd ile şükür ile anmak gerekiyor. Ve tekrar tekrar hamd ile şükür ile anmak gerekiyor.

Ve mâ min musîbetin; "Hiçbir musibet de, bela da, dert de, sıkıntı da yoktur ki."Ve mâ min musîbetin; "Hiçbir musibet de, bela da, dert de, sıkıntı da yoktur ki." Ve intekâdeme ahdühâ. "Eğer çok eskiden bile olmuş olsa; Ve intekâdeme ahdühâ. "Eğer çok eskiden bile olmuş olsa;

-İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. diye kul o gelen belaya,-İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. diye kul o gelen belaya, takdire rıza göstererek mukabele etmişse yine öyle İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn diyorsa-takdire rıza göstererek mukabele etmişse yine öyle İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn diyorsa- Allah onun sevabını, ecrini yine verir ona." Allah onun sevabını, ecrini yine verir ona."

"Seneler öncesi başıma şöyle bir musibet gelmişti, öyle ağır hastalıklara düşmüştüm,"Seneler öncesi başıma şöyle bir musibet gelmişti, öyle ağır hastalıklara düşmüştüm, ateşler içinde kıvranmıştım, neredeyse ölecek gibi olmuştum da eh ne yapalımateşler içinde kıvranmıştım, neredeyse ölecek gibi olmuştum da eh ne yapalım Allah'ın takdiri innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn ama sonra Allah'ın takdiri innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn ama sonra Allah belayı benim üzerimden defetti, yine kurtuldum, âfiyet buldum." Allah belayı benim üzerimden defetti, yine kurtuldum, âfiyet buldum."

Sen İnnâ lillâh dedin ya "biz Allah'ın kullarıyız, biz ona döneceğiz, hüküm onundur,Sen İnnâ lillâh dedin ya "biz Allah'ın kullarıyız, biz ona döneceğiz, hüküm onundur, O'nun hükmüne razıyım, itirazım yok, kaza ve kaderine boyun eğmişim, O'nun hükmüne razıyım, itirazım yok, kaza ve kaderine boyun eğmişim, neylerse güzel eyler." diye bir zihniyetle söyledin ya Allah yine ecir veriyor. neylerse güzel eyler." diye bir zihniyetle söyledin ya Allah yine ecir veriyor.

Demek ki insan durduğu yerden diliyle sevap kazanabilir. Dilimize hâkim olalım. Demek ki insan durduğu yerden diliyle sevap kazanabilir. Dilimize hâkim olalım.

Ne güzel kimseler vardır, bizim köyden bilirim. Sinirlendirirsin; Ne güzel kimseler vardır, bizim köyden bilirim. Sinirlendirirsin;

La ilahe illallah Muhammedün Resûlullah veya Sübhanallah der.La ilahe illallah Muhammedün Resûlullah veya Sübhanallah der. Çok sinirlendi ama bak tesbihle karşılıyor. Dilimizi böyle güzel şeylere alıştıralım. Çok sinirlendi ama bak tesbihle karşılıyor. Dilimizi böyle güzel şeylere alıştıralım. Kimisi de -Allah saklasın- gözünü kapatıyor, açıyor ağzını; "Allah seni kahretsin, Kimisi de -Allah saklasın- gözünü kapatıyor, açıyor ağzını; "Allah seni kahretsin, taş ol inşaallah emi, ayağın kırılsın, elin kırılsın…" vs. taş ol inşaallah emi, ayağın kırılsın, elin kırılsın…" vs.

"Ya ne oluyorsun! Kime söylüyor bunları?" "Çocuğuna." "Ne yapmış?" "Ya ne oluyorsun! Kime söylüyor bunları?"

"Çocuğuna."

"Ne yapmış?"

"Gel demiş, gelmemiş, git demiş gitmemiş."Gel demiş, gelmemiş, git demiş gitmemiş. Bakkala gönderdiği zaman da dönmemiş" falan. Lanet üzerine lanet yağdırıyor. Bakkala gönderdiği zaman da dönmemiş" falan. Lanet üzerine lanet yağdırıyor.

Öyle olmayacak! Müslümanın şükürlü, güzel sözlü, tatlı dilli olması,Öyle olmayacak! Müslümanın şükürlü, güzel sözlü, tatlı dilli olması, durduğu yerden insana sevap kazandırıyor. durduğu yerden insana sevap kazandırıyor.

Eski nimete Elhamdülillah diyorsun, yeni sevap alıyorsun. Eski nimete Elhamdülillah diyorsun, yeni sevap alıyorsun.

Eski musibete İnna lillah ve inna ileyhi râciûn diyorsun, yeniden sevap alıyorsun.Eski musibete İnna lillah ve inna ileyhi râciûn diyorsun, yeniden sevap alıyorsun. Onun için müslümanın sevap kazanması kolaydır. İşte görüyorsun parayla pulla değil.Onun için müslümanın sevap kazanması kolaydır. İşte görüyorsun parayla pulla değil. Parasız pulsuz da insan sevap kazanabilir. Parasız pulsuz da insan sevap kazanabilir.

Mâ nezele mine's-semâi melekün ve lâ sa'ade ile's-semâi melekünMâ nezele mine's-semâi melekün ve lâ sa'ade ile's-semâi melekün hatta yekûle lâ havle velâ kuvvete illâ billahi. hatta yekûle lâ havle velâ kuvvete illâ billahi.

Bu, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz,Bu, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz, Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh sözünün sevabının kıymetini bildiriyor. Buyurmuş ki: Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh sözünün sevabının kıymetini bildiriyor.

Buyurmuş ki:

Mâ nezele mine's-semâi melekün. "Hiçbir melek yoktur ki semadan insin."Mâ nezele mine's-semâi melekün. "Hiçbir melek yoktur ki semadan insin." Ve lâ sa'ade ile's-semâi melekün. "Hiçbir melek yoktur ki yerden göğe çıksın." Ve lâ sa'ade ile's-semâi melekün. "Hiçbir melek yoktur ki yerden göğe çıksın." Hani, vazife icabı meleklerin kimisi yeryüzüne iner; kimisi yeryüzündenHani, vazife icabı meleklerin kimisi yeryüzüne iner; kimisi yeryüzünden sevapları, ibadetleri götürmek için semalara doğru çıkar. sevapları, ibadetleri götürmek için semalara doğru çıkar. "Hiç inen hiç çıkan melek yoktur ki." Hattâ yekûle lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh."Hiç inen hiç çıkan melek yoktur ki."

Hattâ yekûle lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.
"Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh demesin." Hep der, bütün melekler böyle der. "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh demesin." Hep der, bütün melekler böyle der.

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. O halde meleklerin inerken çıkarken söylediği;Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. O halde meleklerin inerken çıkarken söylediği; her meleğin söylediği sözdür. Ne demek bu? her meleğin söylediği sözdür.

Ne demek bu?

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-'aliyyi'l-azîm. "Hiçbir güç kuvvet yoktur hep Allah'ındır."Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-'aliyyi'l-azîm. "Hiçbir güç kuvvet yoktur hep Allah'ındır." Her şey Allah'tadır. Her güç kuvvet Allah'tadır.Her şey Allah'tadır. Her güç kuvvet Allah'tadır. Yaşatan O; öldüren O; kaldıran, indiren O; yükselten, alçaltan O; aziz kılan, zelil kılan O; Yaşatan O; öldüren O; kaldıran, indiren O; yükselten, alçaltan O; aziz kılan, zelil kılan O; her şey O'nda. her şey O'nda.

Şair demiş ki; Cümle işler Hâlıkındır, kul eliyle işlenir. Hakkın emri olmaz ise sanma bir çöp deprenir. Şair demiş ki;

Cümle işler Hâlıkındır, kul eliyle işlenir.

Hakkın emri olmaz ise sanma bir çöp deprenir.

Her şey Allah'tandır. Allah dilemezse yaptırmaz.Her şey Allah'tandır. Allah dilemezse yaptırmaz. Allahu Teâlâ hazretlerinin müsaadesi olmasa hiçbir şey olmaz.Allahu Teâlâ hazretlerinin müsaadesi olmasa hiçbir şey olmaz. Bir yaprak kıpırdamaz. Her şey Allah'tandır. O zaman ne yapmak gerekiyor? Bir yaprak kıpırdamaz. Her şey Allah'tandır.

O zaman ne yapmak gerekiyor?

İnsanın Allah ile kulluk bağlantısını güzel tutması lazım. Sen nesin? Kulsun. İnsanın Allah ile kulluk bağlantısını güzel tutması lazım.

Sen nesin?

Kulsun.

Kimin kulusun? O, Kerîm, Kâdir Allah'ın kulusun. Güç kuvvet elinde olan Allah'ın kulusun.Kimin kulusun?

O, Kerîm, Kâdir Allah'ın kulusun. Güç kuvvet elinde olan Allah'ın kulusun.
Kulluğunu bil, sırtın sağlam yerde, hiç merak etme.Kulluğunu bil, sırtın sağlam yerde, hiç merak etme. Eğer O'na has kul olursan, hiç kimse seni alt edemez. Eğer O'na has kul olursan, hiç kimse seni alt edemez.

Demişler: "Ya sen tek başına malları yüklüyorsun develere,Demişler:

"Ya sen tek başına malları yüklüyorsun develere,
tek başına gidiyorsun çöllerden, kervanla git. Yoluna haramiler çıkar." "Hayır." demiş. tek başına gidiyorsun çöllerden, kervanla git. Yoluna haramiler çıkar."

"Hayır." demiş.

Mü'min kimse Allah'a tevekkül ediyor ve gücün kuvvetin Allah'tan olduğunu biliyor.Mü'min kimse Allah'a tevekkül ediyor ve gücün kuvvetin Allah'tan olduğunu biliyor. Ama yolculukta bir harami çıkmış önüne; "Seni öldüreceğim, malları alacağım" diyor. Ama yolculukta bir harami çıkmış önüne;

"Seni öldüreceğim, malları alacağım" diyor.

Demiş ki: "Bana bir müsaade et bir dua edeyim şurada, bir namaz kılayım." Demiş ki:

"Bana bir müsaade et bir dua edeyim şurada, bir namaz kılayım."

Elini açmış bir dua etmiş, bir atlı peyda olmuş, o adamın üstüne seğirtmiş, adamdan kurtarmış.Elini açmış bir dua etmiş, bir atlı peyda olmuş, o adamın üstüne seğirtmiş, adamdan kurtarmış. Gönderen Allah, gücün kuvvetin sahibi Allah'tır. Yaptırtmaz, unutturur. Bir arkadaş diyor ki; Gönderen Allah, gücün kuvvetin sahibi Allah'tır. Yaptırtmaz, unutturur.

Bir arkadaş diyor ki;

"O anarşinin çok olduğu zamanda beni durdurdular. Hüviyetimi istediler, verdim."O anarşinin çok olduğu zamanda beni durdurdular. Hüviyetimi istediler, verdim. Bir bana bakıyor, bir hüviyetime bakıyor, sonunda hadi geç dediler. Bir bana bakıyor, bir hüviyetime bakıyor, sonunda hadi geç dediler. Halbuki aradıkları adam benim, Allah kurtardı ellerinden geçtim." diyor.Halbuki aradıkları adam benim, Allah kurtardı ellerinden geçtim." diyor. İsmi burada yazılı, kendisi de karşıda, resim de var. İsmi burada yazılı, kendisi de karşıda, resim de var.

Onun için Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh sözü çok mühimdir. Dervişliğin ilk derslerinden biridir.Onun için Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh sözü çok mühimdir. Dervişliğin ilk derslerinden biridir. Her şey Allah'tandır. Ona göre Allah'a iyi bağlanırsın.Her şey Allah'tandır. Ona göre Allah'a iyi bağlanırsın. Allahu Teâlâ hazretlerine canı gönülden bağlanır, iyi kulluk edersin. Allahu Teâlâ hazretlerine canı gönülden bağlanır, iyi kulluk edersin.

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. Şimdi bunun sebeb-i vürûd-u hadîs diye bir şeyi vardır.Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.

Şimdi bunun sebeb-i vürûd-u hadîs diye bir şeyi vardır.
Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfi niçin ifade buyurmuş, Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfi niçin ifade buyurmuş, neden, hangi hadise üzerine mânasına, buna sebeb-i vürûd derler. Sebeb-i vürûdu şu imiş: neden, hangi hadise üzerine mânasına, buna sebeb-i vürûd derler. Sebeb-i vürûdu şu imiş:

Râvî şöyle rivayet ediyor: "Peygamber Efendimiz ile askerî seferdeydik.Râvî şöyle rivayet ediyor:

"Peygamber Efendimiz ile askerî seferdeydik.
Ne zaman yüksek bir yere, tepeye çıksak, Allahuekber diye tekbir getirirdikNe zaman yüksek bir yere, tepeye çıksak, Allahuekber diye tekbir getirirdik ama çok yüksek bir sesle. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: ama çok yüksek bir sesle. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: 'Ey insanlar, kendi nefislerinize karşı mutedil davranın.'Ey insanlar, kendi nefislerinize karşı mutedil davranın. Çok bağırıp çağırmayın, çünkü siz böyle sağır veya çok uzakta olan bir zata seslenmiyorsunuz ki.Çok bağırıp çağırmayın, çünkü siz böyle sağır veya çok uzakta olan bir zata seslenmiyorsunuz ki. Aksine Semi', Basîr olan her şeyi duyan, işiten Allahu Teâlâ hazretlerine dua ediyorsunuz.Aksine Semi', Basîr olan her şeyi duyan, işiten Allahu Teâlâ hazretlerine dua ediyorsunuz. Öyle çok kendinizi parçalarcasına bağırıp çağırmaya lüzum yok' dedi, ikaz buyurdu bize." Öyle çok kendinizi parçalarcasına bağırıp çağırmaya lüzum yok' dedi, ikaz buyurdu bize."

Bazısı çokça bağırıyor. Gittiğimiz seyahatlerde de bazen öyle garip şeyler görüyoruz. Bazısı çokça bağırıyor. Gittiğimiz seyahatlerde de bazen öyle garip şeyler görüyoruz.

Güler misin, ağlar mısın? Tespih çekecek, zikredecek, kendisini yıkıp, harap edip gidiyor. Güler misin, ağlar mısın?

Tespih çekecek, zikredecek, kendisini yıkıp, harap edip gidiyor.

Geçen gün bir yerde -Allah şifa versin- soru sordu, cevap verdik,Geçen gün bir yerde -Allah şifa versin- soru sordu, cevap verdik, soru sordu cevap verdik, çok hoşuna gitti bir nara attı, yattı.soru sordu cevap verdik, çok hoşuna gitti bir nara attı, yattı. Artık iki kişi sağından solundan zapt etmeye çalışıyorlar, böyle çırpınıyor. Artık iki kişi sağından solundan zapt etmeye çalışıyorlar, böyle çırpınıyor.

Eh yarım saat, on beş dakika geçti.Eh yarım saat, on beş dakika geçti. Ondan sonra, yine bir tane güzel bir mevzu geçti, yine bir nara attı, Ondan sonra, yine bir tane güzel bir mevzu geçti, yine bir nara attı, bu sefer balıklama yine çırpınıyor. İnsan kendisini kontrol edecek. bu sefer balıklama yine çırpınıyor. İnsan kendisini kontrol edecek.

İyi müslüman nasıl olacak? Aklı havaya giden iyi müslüman değil ki;İyi müslüman nasıl olacak?

Aklı havaya giden iyi müslüman değil ki;
iyi müslüman aklı daima başında olan şuurlu, uyanık, her şeyi bilerek, iyi müslüman aklı daima başında olan şuurlu, uyanık, her şeyi bilerek, dikkat ederek, ölçerek, şeriate uygun yapan kimsedir. dikkat ederek, ölçerek, şeriate uygun yapan kimsedir.

Bu arada da Hz. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın yanına gelmiş.Bu arada da Hz. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın yanına gelmiş. O diyor ki; Sümme eta 'aleyye; "Sonra benim yanıma geldi." O diyor ki;

Sümme eta 'aleyye; "Sonra benim yanıma geldi."
Ve ene ekûlu fi nefsî lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh;Ve ene ekûlu fi nefsî lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh; Ebû Hüreyre radıyallahu anh. "Ben de içimden Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh deyip duruyordum." diyor. Ebû Hüreyre radıyallahu anh. "Ben de içimden Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh deyip duruyordum." diyor.

Peygamber Efendimiz geliyor diyor ki; Peygamber Efendimiz geliyor diyor ki;

"Ey Abdullah" Ebû Hüreyre'nin adı Abdullah'tı. "Ey Abdullah"Ey Abdullah" Ebû Hüreyre'nin adı Abdullah'tı. "Ey Abdullah Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh de. Çünkü o cennetin hazinelerinden bir hazinedir." Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh de. Çünkü o cennetin hazinelerinden bir hazinedir."

İçinden söylüyordu. Nereden söylerse söylesin, hak desin, Allah'ın hak peygamberi.İçinden söylüyordu. Nereden söylerse söylesin, hak desin, Allah'ın hak peygamberi. İçinden söylüyordu ama Peygamber Efendimiz Allah'ın bildirmesiyle onun o söylediğini biliyor.İçinden söylüyordu ama Peygamber Efendimiz Allah'ın bildirmesiyle onun o söylediğini biliyor. "Devam et, Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh de cennetin hazinlerinden bir hazinedir." "Devam et, Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh de cennetin hazinlerinden bir hazinedir."

Emrin altında bir hazine olmasını istemez misin? Emrin altında bir hazine olmasını istemez misin?

Bir torba altın olsa bile bayılır insan.Bir torba altın olsa bile bayılır insan. Bir tanesini sevdiğine verir, bir tanesini de öteki sevdiğine verir, çocuklarına dağıtır, Bir tanesini sevdiğine verir, bir tanesini de öteki sevdiğine verir, çocuklarına dağıtır, cömertlik güzel, hoş şey.cömertlik güzel, hoş şey. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh için cennet hazinelerinden bir hazinedir diyor. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh için cennet hazinelerinden bir hazinedir diyor.

Mâ nekasat sadakatün min mâlin Mâ nekasat sadakatün min mâlin ve mâ abden bi-afvin illâ izzen vemâ tevâdaa ehadün lillâhi illâ refe'ahu'llahü. ve mâ abden bi-afvin illâ izzen vemâ tevâdaa ehadün lillâhi illâ refe'ahu'llahü.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın naklettiği diğer bir hadîs-i şerîf. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın naklettiği diğer bir hadîs-i şerîf.

Üç cümle var. Şöyle buyurmuş Peygamber Efendimiz: Üç cümle var. Şöyle buyurmuş Peygamber Efendimiz:

Mâ nekasat sadakatün min mâlin. "Verilen sadaka malı azaltmaz, maldan bir şey eksiltmez."Mâ nekasat sadakatün min mâlin. "Verilen sadaka malı azaltmaz, maldan bir şey eksiltmez." İster zekât olsun, ister başka bağış olsun, başka türlü bağış olsun. Verilen sadaka malı azaltmaz. İster zekât olsun, ister başka bağış olsun, başka türlü bağış olsun. Verilen sadaka malı azaltmaz.

Bu ne demek? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ağzıyla bize garantisidir ki;Bu ne demek?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ağzıyla bize garantisidir ki;
"korkma, sadaka ver, hayır yap Allah daha fazlasını sana verecek" demektir. "korkma, sadaka ver, hayır yap Allah daha fazlasını sana verecek" demektir. Resûlullah Efendimiz garanti etmiş oluyor.Resûlullah Efendimiz garanti etmiş oluyor. Yoksa senin elinde bin lira para varken, iki yüz lira verirsen sekiz yüz lira kalıyor.Yoksa senin elinde bin lira para varken, iki yüz lira verirsen sekiz yüz lira kalıyor. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte "azalmaz, sadaka malı azaltmaz" buyurmuş.Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte "azalmaz, sadaka malı azaltmaz" buyurmuş. Demek ki daha çoğu gelecek. En aşağı bire on gelir kardeşlerim.Demek ki daha çoğu gelecek. En aşağı bire on gelir kardeşlerim. Halis niyetle verdiniz mi en aşağı bire on gelir,Halis niyetle verdiniz mi en aşağı bire on gelir, bire dokuz gelirse, bir tanesi bir yere takılmıştır onun peşine düşebilirsiniz.bire dokuz gelirse, bir tanesi bir yere takılmıştır onun peşine düşebilirsiniz. En aşağı bire on gelir. Onun için korkmayın, Allah yolunda malınızı infak edin. En aşağı bire on gelir. Onun için korkmayın, Allah yolunda malınızı infak edin.

Samimiyetin ölçüsü biraz parayla ölçülüyor.Samimiyetin ölçüsü biraz parayla ölçülüyor. Çünkü herkesle dost, ahbap oluyorsun, sen onun maddesine dokunmadığın zaman,Çünkü herkesle dost, ahbap oluyorsun, sen onun maddesine dokunmadığın zaman, o senin maddene dokunmadığı zaman ahbaplık iyi, güzel devam ediyor.o senin maddene dokunmadığı zaman ahbaplık iyi, güzel devam ediyor. Birazcık menfaatine gölge düştü mü bakıyorsun kaşlar çatılıyor, ahbaplık gidiyor. Neden? Birazcık menfaatine gölge düştü mü bakıyorsun kaşlar çatılıyor, ahbaplık gidiyor.

Neden?

Daha o kardeşimizi henüz malî yönden imtihan etmedik de ondan.Daha o kardeşimizi henüz malî yönden imtihan etmedik de ondan. Bir de malî yönden imtihan olması gerekiyor. Bir de malî yönden imtihan olması gerekiyor.

İnsanların maddesine dokunduğun zaman, ahbaplık devam ediyorsa o iyi arkadaştır.İnsanların maddesine dokunduğun zaman, ahbaplık devam ediyorsa o iyi arkadaştır. Maldan, mülkten, paradan, puldan dolayı senle kavga çıkartıyorsa,Maldan, mülkten, paradan, puldan dolayı senle kavga çıkartıyorsa, kârdan dolayı kavga çıkartıyorsa imtihanı kaybetti demektir.kârdan dolayı kavga çıkartıyorsa imtihanı kaybetti demektir. Ekseriyetle insanlar kendisini de aldatır. Kendisi kendisini de aldatır.Ekseriyetle insanlar kendisini de aldatır. Kendisi kendisini de aldatır. Filancayı seviyorum sanar kendisini filancayla ahbap sanar ama menfaatini çiğneyemez. Filancayı seviyorum sanar kendisini filancayla ahbap sanar ama menfaatini çiğneyemez. Menfaatini korumak için o ahbaplığı yıkıverir. Menfaatini korumak için o ahbaplığı yıkıverir.

Onun için dinimizde de Allahu Teâlâ hazretleri bizleri malla ölçüyor.Onun için dinimizde de Allahu Teâlâ hazretleri bizleri malla ölçüyor. Bizim sâdık müslüman olup olmadığımızı Allah neyle ölçüyor? Bizim sâdık müslüman olup olmadığımızı Allah neyle ölçüyor?

Sevdiğimiz şeylerle ölçüyor. "Ver bakalım malını anlayayım senin halis müslüman olduğunu.Sevdiğimiz şeylerle ölçüyor. "Ver bakalım malını anlayayım senin halis müslüman olduğunu. Zekât vereceksin, sadaka-ı fıtır vereceksin,Zekât vereceksin, sadaka-ı fıtır vereceksin, Allah yoluna malını sarf edeceksin, gayret edeceksin." diyor. Allah yoluna malını sarf edeceksin, gayret edeceksin." diyor.

Veren kul kâr ediyor, arkasından kâr edecek. Bu mânevî bir kanun...Veren kul kâr ediyor, arkasından kâr edecek. Bu mânevî bir kanun... Sen verdin mi Allah daha fazlasını verir ama önce vermek suretiyle bir imtihan oluyor.Sen verdin mi Allah daha fazlasını verir ama önce vermek suretiyle bir imtihan oluyor. Vermeyen, cimrilik eden, elini sıkan mahrum kalıyor. Vermeyen, cimrilik eden, elini sıkan mahrum kalıyor. Hem dünya hem âhiret hayrından mahrum kalıyor. Veren kâr ediyor. Hem dünya hem âhiret hayrından mahrum kalıyor. Veren kâr ediyor. Çünkü gökte iki melek varmış, verene dua edermiş, Çünkü gökte iki melek varmış, verene dua edermiş,

Allahümme a'ti münfiken sadaka.Allahümme a'ti münfiken sadaka. "Yâ Rabbi! İnfak eden, sadaka verene geriden fazla fazla ver." "Yâ Rabbi! İnfak eden, sadaka verene geriden fazla fazla ver."

Meleğin dua etmesi ne demek? "O iş öyle olacak" demek. Meleğin dua etmesi ne demek?

"O iş öyle olacak" demek.

Demek ki kardeşlerim, bizim de halis, muhlis Müslümanlığımız biraz nereden anlaşılacak? Demek ki kardeşlerim, bizim de halis, muhlis Müslümanlığımız biraz nereden anlaşılacak?

Maddeden. Mal canın yongasıdır ya.Maddeden. Mal canın yongasıdır ya. Bakalım o yongaya dokunduğu zaman canın zıplıyor mu zıplamıyor mu oradan anlaşılacak. Bakalım o yongaya dokunduğu zaman canın zıplıyor mu zıplamıyor mu oradan anlaşılacak.

Camilerimiz harap, işlerimiz eksik, doğru düzgün neşriyatımız yok,Camilerimiz harap, işlerimiz eksik, doğru düzgün neşriyatımız yok, teşkilatımız yok, eğitimimiz yok, çalışmamız az… Neden? teşkilatımız yok, eğitimimiz yok, çalışmamız az…

Neden?

Biraz fukara bir milletiz. Mesela Almanlar gibi çok ticaret yapıp çok para kazansakBiraz fukara bir milletiz. Mesela Almanlar gibi çok ticaret yapıp çok para kazansak çok cömertler çıkar da. Ama cömertlik, fakirlik-zenginlik ile ilgili değildir.çok cömertler çıkar da. Ama cömertlik, fakirlik-zenginlik ile ilgili değildir. Cömert tabiatlı olan insan fukarayken de verir. Cömert tabiatlı olan insan fukarayken de verir.

Ebû Câfer diye bir zatın hikâyesini anlatır kitaplar; Ebû Câfer diye bir zatın hikâyesini anlatır kitaplar;

Zengin bir kimse imiş, cömertliği ile tanınmış. Ebû Cafer gitmiş hurmalığına oturmuş,Zengin bir kimse imiş, cömertliği ile tanınmış. Ebû Cafer gitmiş hurmalığına oturmuş, oh gölgelik de. Hurmalar var, belki üzümler var. oh gölgelik de. Hurmalar var, belki üzümler var. Bakmış komşunun bahçesinde bir siyah Habeşî köle çalışıyor, bel belliyor,Bakmış komşunun bahçesinde bir siyah Habeşî köle çalışıyor, bel belliyor, kazma kazıyor, kesiyor, biçiyor, işçilik yapıyor. Bir zayıf köpek gelmiş yanına. kazma kazıyor, kesiyor, biçiyor, işçilik yapıyor. Bir zayıf köpek gelmiş yanına. Böyle etrafında kuyruk sallayarak dolaşmış, onun üzerine o da gitmiş ağaca astığı çıkınındanBöyle etrafında kuyruk sallayarak dolaşmış, onun üzerine o da gitmiş ağaca astığı çıkınından bir çörek çıkarmış atmış önüne. Köpek hemen onu yemiş,bir çörek çıkarmış atmış önüne. Köpek hemen onu yemiş, yine kuyruk sallayıp etrafında dolaşmaya başlamış. yine kuyruk sallayıp etrafında dolaşmaya başlamış. Gitmiş yine çıkınından bir parça daha çörek, onu da vermiş. Köpek onu da yemiş hemen.Gitmiş yine çıkınından bir parça daha çörek, onu da vermiş. Köpek onu da yemiş hemen. Ondan sonra bir daha etrafına gelmiş.Ondan sonra bir daha etrafına gelmiş. Nihayet çıkınından sonuncu parçayı çıkarmış, köpeğin önüne atmış.Nihayet çıkınından sonuncu parçayı çıkarmış, köpeğin önüne atmış. Çıkınını silkelemiş, tamam içinde bir şey kalmadı, köpeğe hepsini verdi.Çıkınını silkelemiş, tamam içinde bir şey kalmadı, köpeğe hepsini verdi. Köpek onu yiyince gitmiş. Köpek onu yiyince gitmiş.

Ebû Cafer çağırıyor: "Gel bakalım buraya. Ne yaptın, niye verdin köpeğe çöreklerini?" Diyor ki: Ebû Cafer çağırıyor: "Gel bakalım buraya. Ne yaptın, niye verdin köpeğe çöreklerini?"

Diyor ki:

"Biraz garip köpek gördüm, bu diyarın köpeği değil."Biraz garip köpek gördüm, bu diyarın köpeği değil. Kimse buna bakmaz, aç kalmış zavallı, onun için verdim.Kimse buna bakmaz, aç kalmış zavallı, onun için verdim. Ben de bugün oruca meyilliydim zaten. –Güneşin altında çalışacak; hurmalıkta-Ben de bugün oruca meyilliydim zaten. –Güneşin altında çalışacak; hurmalıkta- oruca meyilliydim zaten, ziyanı yok oruç tutuveririm." diyor. oruca meyilliydim zaten, ziyanı yok oruç tutuveririm." diyor.

Ebû Cafer diyor ki; "Bu adam benden daha cömert. Çünkü arkasında yok.Ebû Cafer diyor ki;

"Bu adam benden daha cömert. Çünkü arkasında yok.
" Ben mesela bir tencere versem, buzdolabı arkasına kadar yiyecek dolu." Ben mesela bir tencere versem, buzdolabı arkasına kadar yiyecek dolu. İsterse bir çuval versin. İsterse bir çuval versin. Dokuz çuval olduktan sonra bir çuval vermek çok değil mesela amaDokuz çuval olduktan sonra bir çuval vermek çok değil mesela ama üç tane çöreği olup da hepsini verdi mi o daha cömert oluyor. üç tane çöreği olup da hepsini verdi mi o daha cömert oluyor.

"Beni halk cömert biliyor ama sen benden cömertsin." demiş. "Beni halk cömert biliyor ama sen benden cömertsin." demiş. Gitmiş, kölenin sahibine "Senin şu köleyi bana sat." demiş, satın almış.Gitmiş, kölenin sahibine "Senin şu köleyi bana sat." demiş, satın almış. Ondan sonra köleye gitmiş, "Seni ben satın aldım, sahibin benim ama âzat ettim seni." demiş.Ondan sonra köleye gitmiş, "Seni ben satın aldım, sahibin benim ama âzat ettim seni." demiş. Ondan sonra tarlayı da gitmiş satın almış. "O tarlayı da sana bahşettim." demiş.Ondan sonra tarlayı da gitmiş satın almış. "O tarlayı da sana bahşettim." demiş. Sabahleyin köle olarak, işçi olarak girdiği tarlayaSabahleyin köle olarak, işçi olarak girdiği tarlaya ertesi gün veya akşamüstü tarlanın sahibi, hür bir insan olarak gitmiş. Neden? ertesi gün veya akşamüstü tarlanın sahibi, hür bir insan olarak gitmiş.

Neden?

İnsan cömertlikten mahrum olmuyor. Arkasından Allah üç tane çöreği köpeğe verdiİnsan cömertlikten mahrum olmuyor. Arkasından Allah üç tane çöreği köpeğe verdi diye hem hürriyetini bahşetmiş hem de tarlayı. Kim veriyor? Ebû Cafer mi veriyor? diye hem hürriyetini bahşetmiş hem de tarlayı.

Kim veriyor? Ebû Cafer mi veriyor?

Ebû Cafer'e Allah verdirtiyor. Hem hürriyetini elde etmiş, hem de tarlanın sahibi olmuş.Ebû Cafer'e Allah verdirtiyor. Hem hürriyetini elde etmiş, hem de tarlanın sahibi olmuş. İşte işler buna benzer tarzda cereyan eder.İşte işler buna benzer tarzda cereyan eder. Şahıslar değişir, Ebû Cafer gider, Ali gelir, Veli gelir. Köle gider, hizmetçi gelir.Şahıslar değişir, Ebû Cafer gider, Ali gelir, Veli gelir. Köle gider, hizmetçi gelir. Ama bu kâide böyle yürür. Allah'a has, halis kulluk edeni Allah yarı yolda, mahrum bırakmaz. Ama bu kâide böyle yürür. Allah'a has, halis kulluk edeni Allah yarı yolda, mahrum bırakmaz.

Nâçâr olacak yerde Nâgâh açar ol perde Nâçâr olacak yerde

Nâgâh açar ol perde

Dermân derde Mevlâ görelim neyler Neylerse güzel eyler. Dermân derde

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler.

"Hiç çare olmadık bir zamanda, bîçare kaldığın zamanda Allah birden perdeyi açar,"Hiç çare olmadık bir zamanda, bîçare kaldığın zamanda Allah birden perdeyi açar, bir çare ihsan eder" diyor. Mü'minler görür, hayatında çok görmüştür.bir çare ihsan eder" diyor.

Mü'minler görür, hayatında çok görmüştür.
İmanın böyle içinde coşmaya başladı mı, kalbinde zıplamaya başladı mı böyle şeyleri çok görürüz. İmanın böyle içinde coşmaya başladı mı, kalbinde zıplamaya başladı mı böyle şeyleri çok görürüz. Allah bu ibretleri mü'min kullara gösterir. Allah bu ibretleri mü'min kullara gösterir.

Bir arkadaş anlattı; Tarsus'ta bir müteahhit birisinden borç almış.Bir arkadaş anlattı;

Tarsus'ta bir müteahhit birisinden borç almış.
Borcunun vadesi gelmiş, ödemeye takati yok. İnşaat yapmış, inşaatında daireler satılmamış.Borcunun vadesi gelmiş, ödemeye takati yok. İnşaat yapmış, inşaatında daireler satılmamış. Ama borcunu vaktinde vermek istiyor, vaktinde veremedim diye utanıyor. El açmış dua etmiş; Ama borcunu vaktinde vermek istiyor, vaktinde veremedim diye utanıyor. El açmış dua etmiş;

"Yâ Rabbi! Ben borçluyum, bu borcumu ödemem lazım, bir çare yok." "Yâ Rabbi! Ben borçluyum, bu borcumu ödemem lazım, bir çare yok."

En son güne kadar çaresiz, kasasında bir kuruş para yok.En son güne kadar çaresiz, kasasında bir kuruş para yok. En son gün birisi geldi, Almanyalı bir kadın. İki tane daire satın almış. En son gün birisi geldi, Almanyalı bir kadın. İki tane daire satın almış. Parasını da tıkır tıkır tıkır hepsini saymış: Parasını da tıkır tıkır tıkır hepsini saymış:

"Aman bunları iki yetim için alıyorum, müteahhit efendi, şöyle olsun böyle olsun." demiş. "Aman bunları iki yetim için alıyorum, müteahhit efendi, şöyle olsun böyle olsun." demiş.

Müteahhit onları duyar mı, aklı başka yerde.Müteahhit onları duyar mı, aklı başka yerde. Sevincinden paraları aldığı gibi, dosdoğru gitmiş alacaklısına; Sevincinden paraları aldığı gibi, dosdoğru gitmiş alacaklısına;

"Al kardeşim, vaktinde elhamdülillah nasip oldu, sana borcumu ödüyorum." demiş. "Al kardeşim, vaktinde elhamdülillah nasip oldu, sana borcumu ödüyorum." demiş.

Namuslu borçlu böyle olur, mü'min insan böyle olur.Namuslu borçlu böyle olur, mü'min insan böyle olur. Mü'min insana da Allah'ın lütfu böyle olur.Mü'min insana da Allah'ın lütfu böyle olur. Çünkü çaresiz, ödemek istiyor, kasasında para yok. İşte Allah çaresize böyle çaresâzdır. Çünkü çaresiz, ödemek istiyor, kasasında para yok. İşte Allah çaresize böyle çaresâzdır.

Çaresâz ne demek? Çare yapıcı, Allah çare icat eder. Çaresâz ne demek?

Çare yapıcı, Allah çare icat eder.

Allah bizi iyi müslüman eylesin. Sen kulluğunu iyi bilirsen O Rabliğini bilir.Allah bizi iyi müslüman eylesin. Sen kulluğunu iyi bilirsen O Rabliğini bilir. Sen kulluğunu iyi bilirsen Allahu Teâlâ hazretleri rububiyetinin gereğini bilir. Sen kulluğunu iyi bilirsen Allahu Teâlâ hazretleri rububiyetinin gereğini bilir. Bostancı tarlayı ne zaman sulayacağını bilir. Gelmişler demişler ki: Bostancı tarlayı ne zaman sulayacağını bilir.

Gelmişler demişler ki:

"Yâ İbrahim b. Ethem! Gel dua edelim, susuzluktan kırıldı belde, yağmur duasına çıkalım.""Yâ İbrahim b. Ethem! Gel dua edelim, susuzluktan kırıldı belde, yağmur duasına çıkalım." Demiş ki; Ekimû bi-ubudiyyetikum fe-innehû a'lemu bi-rubûbiyyetihi.Demiş ki;

Ekimû bi-ubudiyyetikum fe-innehû a'lemu bi-rubûbiyyetihi.
"Siz kulluğunuzu iyi yapın, O Rabliğini bilir." "Siz kulluğunuzu iyi yapın, O Rabliğini bilir."

Siz günah işliyorsunuz, kusur işliyorsunuz yağmur kesiliyor.Siz günah işliyorsunuz, kusur işliyorsunuz yağmur kesiliyor. Zekâtı vermiyorsunuz, hayrı yapmıyorsunuz, yağmur kesiliyor.Zekâtı vermiyorsunuz, hayrı yapmıyorsunuz, yağmur kesiliyor. Siz kulluğunuzu düzeltin, O Rabliğini bilir. Siz kulluğunuzu düzeltin, O Rabliğini bilir.

Bir şehrin beldesinin müftüsü anlattı. Bizim fakülteden mezun, yaşlı aksakallı, dost bir tanıdık: Bir şehrin beldesinin müftüsü anlattı. Bizim fakülteden mezun, yaşlı aksakallı, dost bir tanıdık:

"Belde ziraat bölgesi ama susuzluktan kırılıyoruz. Kıtlık, yağmur yok, kuraklık." Gelmişler; "Belde ziraat bölgesi ama susuzluktan kırılıyoruz. Kıtlık, yağmur yok, kuraklık."

Gelmişler;

"Müftü Efendi, yağmur duasına çıkalım." "Müftü Efendi, yağmur duasına çıkalım."

"Peki, karar verdik, filanca gün yağmur duasını çıkalım dedik." diyor. "Peki, karar verdik, filanca gün yağmur duasını çıkalım dedik." diyor.

Kazalardan minibüslere bindiler, bindiler, geldiler.Kazalardan minibüslere bindiler, bindiler, geldiler. Toplandık. Bu sefer imamın, vaizin birisi gelmiş demiş ki: Toplandık. Bu sefer imamın, vaizin birisi gelmiş demiş ki:

"Müftü Efendi, örfî idareden izin aldın mı?" "Yok, hiç aklıma gelmedi. Gerekir mi?" "Müftü Efendi, örfî idareden izin aldın mı?"

"Yok, hiç aklıma gelmedi. Gerekir mi?"

"Gerekmez mi, bu kadar halkı topluyorsun, yağmur duası diye."Gerekmez mi, bu kadar halkı topluyorsun, yağmur duası diye. Örfî idare beş kişiden fazla kişinin toplanmasına müsaade etmiyor, nasıl toplarsın?" Örfî idare beş kişiden fazla kişinin toplanmasına müsaade etmiyor, nasıl toplarsın?"

"Eyvah! Hatalı bir iş işledik ama bilmeden. Hadi generale gidelim." "Eyvah! Hatalı bir iş işledik ama bilmeden. Hadi generale gidelim."

Gitmişler generale. Şimdi yolda da düşündüm, taşındım,Gitmişler generale. Şimdi yolda da düşündüm, taşındım, "Halkı topladım izin ver." desem, biçimsiz olacak."Halkı topladım izin ver." desem, biçimsiz olacak. "Paşam, halk yağmur duasına toplandı, zât-ı âlinizi bekliyorlar duaya." demiş. "Paşam, halk yağmur duasına toplandı, zât-ı âlinizi bekliyorlar duaya." demiş.

Paşa da: "Benim işim başımdan aşkın, hadi sen bana vekil oluver, git." demiş. Paşa da:

"Benim işim başımdan aşkın, hadi sen bana vekil oluver, git." demiş.

"Gittik. Şimdi gazeteciler gelmiş, flaşlar, makinalar, fotoğraf makineleri, hepsi."Gittik. Şimdi gazeteciler gelmiş, flaşlar, makinalar, fotoğraf makineleri, hepsi. Şöyle bir terledim." Kimisi de aleyhine alay etmeye başlamış: Şöyle bir terledim."

Kimisi de aleyhine alay etmeye başlamış:

"Yirminci yüzyılda yağmur duasına çıkılır mı?!" "Yirminci yüzyılda yağmur duasına çıkılır mı?!"

"Ne yapacaksın yağmur duasına çıkmayıp da." Kimisi de böyle alay ediyor. "Ne yapacaksın yağmur duasına çıkmayıp da." Kimisi de böyle alay ediyor.

"Ya Rabbi! Buraya mü'min geliyor, kâfir geliyor, hasetçi geliyor, inatçı geliyor, "Ya Rabbi! Buraya mü'min geliyor, kâfir geliyor, hasetçi geliyor, inatçı geliyor, münkir geliyor, mahrum etme." Ortalık pırıl pırıl güneş. El açtık, başladık dua etmeye. münkir geliyor, mahrum etme." Ortalık pırıl pırıl güneş. El açtık, başladık dua etmeye. Hemen o anda bir bulut, bir yağmur, bir yağmur... Gazeteler yazdı. Hemen o anda bir bulut, bir yağmur, bir yağmur... Gazeteler yazdı.

"Hatta oranın valisinin bile canına tak etmiş de işte görsün münkirler"Hatta oranın valisinin bile canına tak etmiş de işte görsün münkirler o kadar alay edip duruyorlardı, işte yağmur yağdı." demiş oraya giden bir şahsa. o kadar alay edip duruyorlardı, işte yağmur yağdı." demiş oraya giden bir şahsa.

Allah'a insan iyi tevekkül edecek kardeşlerim. İyi tevekkül ederseAllah'a insan iyi tevekkül edecek kardeşlerim. İyi tevekkül ederse Allah her yerde hâzır ve nâzırdır. Sonra; Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.Allah her yerde hâzır ve nâzırdır. Sonra; Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. "Her güç kuvvet O'ndan." diyecek. Yağmur yağdırmak O'ndan, güneşi çıkartmak O'ndan,"Her güç kuvvet O'ndan." diyecek. Yağmur yağdırmak O'ndan, güneşi çıkartmak O'ndan, bitkiyi yetiştirmek O'ndan. Her şey O'ndan! bitkiyi yetiştirmek O'ndan. Her şey O'ndan!

O'na biz iyi kulluk edeceğiz.O'na biz iyi kulluk edeceğiz. Kulluğumuzu iyi yaparsak Allahu Teâlâ hazretleri bize lütfunu keremini ihsan eder. Kulluğumuzu iyi yaparsak Allahu Teâlâ hazretleri bize lütfunu keremini ihsan eder.

Fâtihâ-i şerîfe mea'l-Besmele-i şerîfe. Fâtihâ-i şerîfe mea'l-Besmele-i şerîfe.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2