Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

Sadaka, Zikir ve Şeytan

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Şevvâl 1410 / 03.05.1990
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sadakanın Getirdiği Güzellikler, Sadakayı Vermenin Usulü, Akrabayı Gözetmenin (Sıla-i Rahim) Önemi, Peygamberimizin (sav) | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Sadaka, Zikir ve Şeytan

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Şevvâl 1410 / 03.05.1990
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sadakanın Getirdiği Güzellikler, Sadakayı Vermenin Usulü, Akrabayı Gözetmenin (Sıla-i Rahim) Önemi, Peygamberimizin (sav) | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Lehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih.Lehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayri halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihîVe's-salâtu ve's-selâmu alâ hayri halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn. Salâten ve selâmen dâimeyni mütelâzimeyni ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn. Salâten ve selâmen dâimeyni mütelâzimeyni ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr -el-iyâzu billâh- ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr -el-iyâzu billâh- ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

es-Sadakatü alâ vechihâ ve'stınâu'l-ma'rûfi ve birrü'l-vâlideynies-Sadakatü alâ vechihâ ve'stınâu'l-ma'rûfi ve birrü'l-vâlideyni ve sılatu'r-rahimi yuhavvilu'ş-şekâe seâdeten ve yezîdu fî'l-umuri ve yekî mesâria's-sû'. ve sılatu'r-rahimi yuhavvilu'ş-şekâe seâdeten ve yezîdu fî'l-umuri ve yekî mesâria's-sû'.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Rabbimiz sizleri sevdiği razı olduğu kullar eylesin, Rabbimiz sizleri sevdiği razı olduğu kullar eylesin, dünya ve âhiret saadetine erdirsin, cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin. dünya ve âhiret saadetine erdirsin, cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin.

Her zaman söylediğimiz gibi sözlerin en güzeli Kur'ân-ı Kerîm'dir, çünkü Allahu Teâlâ hazretlerinin kelâmıdır.Her zaman söylediğimiz gibi sözlerin en güzeli Kur'ân-ı Kerîm'dir, çünkü Allahu Teâlâ hazretlerinin kelâmıdır. Beşer sözlerinin en şereflisi, en kıymetlisi, en hoşu, en hikmetlisi deBeşer sözlerinin en şereflisi, en kıymetlisi, en hoşu, en hikmetlisi de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sözleridir,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sözleridir, hadîs-i şerîfleridir, kavlidir, fiilidir, takriridir.hadîs-i şerîfleridir, kavlidir, fiilidir, takriridir. Allahu Teâlâ hazretleri bizi onun yolundan ayırmasın.Allahu Teâlâ hazretleri bizi onun yolundan ayırmasın. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hadîs-i şerîfleri bizim başımızın tacı,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hadîs-i şerîfleri bizim başımızın tacı, yolumuzun ışığı rehberimizdir.yolumuzun ışığı rehberimizdir. O bakımdan onları okumaktan şeref duyuyoruz, feyz alıyoruz, sevap kazanıyoruz,O bakımdan onları okumaktan şeref duyuyoruz, feyz alıyoruz, sevap kazanıyoruz, yolumuzu görüyoruz ve hayatımızı nasıl sürmemiz gerektiğini öğreniyoruz.yolumuzu görüyoruz ve hayatımızı nasıl sürmemiz gerektiğini öğreniyoruz. Allahu Teâlâ hazretleri bize sünnet-i seniyye-i nebeviyyeyi hakkıyla öğrenipAllahu Teâlâ hazretleri bize sünnet-i seniyye-i nebeviyyeyi hakkıyla öğrenip âdâb-ı sünnet-i nebeviyyeyle edeblenmeyi, Kur'ân-ı Kerîm'in ahlâkıyla ahlâklanmayı nasip eylesin.âdâb-ı sünnet-i nebeviyyeyle edeblenmeyi, Kur'ân-ı Kerîm'in ahlâkıyla ahlâklanmayı nasip eylesin. Has, hâlis, kâmil, velî, mahbub, makbul kullar olmayı nasip eylesin. Has, hâlis, kâmil, velî, mahbub, makbul kullar olmayı nasip eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okumaklaPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okumakla cuma akşamımızı değerlendirmek îtiyadımız.cuma akşamımızı değerlendirmek îtiyadımız. Her ayın ilk perşembe akşamı burada toplanıp hadîs-i şerîf okuyoruz.Her ayın ilk perşembe akşamı burada toplanıp hadîs-i şerîf okuyoruz. Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önceBu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce şu mübarek cuma gecesinin üzerimize yüklediği bir vecibeyi edâ edelim.şu mübarek cuma gecesinin üzerimize yüklediği bir vecibeyi edâ edelim. Başta Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek, münevver,Başta Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek, münevver, mutahhar ruh-i pâkine hediye olsun diye ve ondan bize kadar asırlar boyu gelmiş geçmiş olanmutahhar ruh-i pâkine hediye olsun diye ve ondan bize kadar asırlar boyu gelmiş geçmiş olan din büyüklerimizin, evliyâullahın, meşâyihimizin, sâdâtımızın, Allah'ın sevgili kullarının ruhlarına, din büyüklerimizin, evliyâullahın, meşâyihimizin, sâdâtımızın, Allah'ın sevgili kullarının ruhlarına, sâdât-ı turuk-u aliyyemizin ve halifelerinin, müritlerinin, muhiblerinin ruhlarına hediye olsun diye;sâdât-ı turuk-u aliyyemizin ve halifelerinin, müritlerinin, muhiblerinin ruhlarına hediye olsun diye; âhirete göçmüş olan bütün mü'minînin ve müslimîn-i müslimâtınâhirete göçmüş olan bütün mü'minînin ve müslimîn-i müslimâtın ve hâsseten âhirete göçmüş olan babalarımızın, dedelerimizin, ecdâdımızın, akrabamızın, ve hâsseten âhirete göçmüş olan babalarımızın, dedelerimizin, ecdâdımızın, akrabamızın, sevdiklerimizin ruhlarına hediye olsun diye;sevdiklerimizin ruhlarına hediye olsun diye; özellikle bu beldeleri Allah yolunda cihat edip mallarını canlarını feda edip, özellikle bu beldeleri Allah yolunda cihat edip mallarını canlarını feda edip, feth edip bize emanet bırakmış olan mübarek şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin,feth edip bize emanet bırakmış olan mübarek şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin, fatihlerin ruhlarına hediye olsun diye; cümle hayır hasenât sahiplerinin ve hâsseten içinde toplandığımız, fatihlerin ruhlarına hediye olsun diye; cümle hayır hasenât sahiplerinin ve hâsseten içinde toplandığımız, şu hadisleri okuduğumuz, ibadetleri yaptığımız caminin yapılmasına, yaşamasına,şu hadisleri okuduğumuz, ibadetleri yaptığımız caminin yapılmasına, yaşamasına, ihyâsına hizmette devamına sebep olanların kendilerinin ve geçmişlerinin ruhları için;ihyâsına hizmette devamına sebep olanların kendilerinin ve geçmişlerinin ruhları için; ve siz cemaat kardeşlerimizin âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin, yakınlarının ruhları için;ve siz cemaat kardeşlerimizin âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin, yakınlarının ruhları için; hayatta olan biz mü'minlerin de Rabbimiz'in tevfîkât-ı semadâniyesine mazhar olmamız hayatta olan biz mü'minlerin de Rabbimiz'in tevfîkât-ı semadâniyesine mazhar olmamız ve Rabbimiz'in rızasına uygun yaşamamız ve huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarakve Rabbimiz'in rızasına uygun yaşamamız ve huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak yüzümüz ak alnımız açık olarak varmamıza vesile olması için şu cuma gecesindeyüzümüz ak alnımız açık olarak varmamıza vesile olması için şu cuma gecesinde bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, geçmişlerimize bağışlayalım, ondan sonra başlayalım. Buyurun. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, geçmişlerimize bağışlayalım, ondan sonra başlayalım. Buyurun.

Az önce mübarek metnini okumuş olduğum hadîs-i şerîfiAz önce mübarek metnini okumuş olduğum hadîs-i şerîfi Hz. Ali radıyallahu anh ve kerremallâhu veche rivayet eylemişler. Hz. Ali radıyallahu anh ve kerremallâhu veche rivayet eylemişler. Başımızın tacı, Allah'ın arslanı, Haydar-ı Kerrâr, Ali b. Ebî Tâlib, esedillâhi'l gâlib,Başımızın tacı, Allah'ın arslanı, Haydar-ı Kerrâr, Ali b. Ebî Tâlib, esedillâhi'l gâlib, Allah şefaatine nâil eylesin,Peygamber Efendimiz'den duymuş, bize rivayet ediyor. Allah şefaatine nâil eylesin,Peygamber Efendimiz'den duymuş, bize rivayet ediyor.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

es-Sadakatü alâ vechihâ. "Usûlüne uygun olarak verilmiş olan hayır, sadaka, para, hayrat, hasenât..."es-Sadakatü alâ vechihâ. "Usûlüne uygun olarak verilmiş olan hayır, sadaka, para, hayrat, hasenât..." Ve'stınâu'l-ma'rûfi. "İyi, sevaplı, Allah'ın seveceği bir işi yapmak..." Ve'stınâu'l-ma'rûfi. "İyi, sevaplı, Allah'ın seveceği bir işi yapmak..." Ve birrü'l-vâlideyni. "Ana babaya iyi davranmak, evlatlığı güzel yapmak,Ve birrü'l-vâlideyni. "Ana babaya iyi davranmak, evlatlığı güzel yapmak, hürmet etmek, izzet etmek, ikrâm etmek..."hürmet etmek, izzet etmek, ikrâm etmek..." Ve sılatu'r-rahim."Akraba ve yakınlara hem gönül bağıVe sılatu'r-rahim."Akraba ve yakınlara hem gönül bağı hem maddî destek olmak yönünden ilgiyi canlı tutmak, sıla-i rahim yapmak..." Bu sayılan şeyler... hem maddî destek olmak yönünden ilgiyi canlı tutmak, sıla-i rahim yapmak..."

Bu sayılan şeyler...

Yuhavvilu'ş-şekâe seâdeten. "Kişinin şakîliğini, eşkiyalığını, eşkiyâ damgasını siler;Yuhavvilu'ş-şekâe seâdeten. "Kişinin şakîliğini, eşkiyalığını, eşkiyâ damgasını siler; onu said, saadet ehli, Allah'ın sevdiği mutlu bahtiyar insan sıfatına döndürür." onu said, saadet ehli, Allah'ın sevdiği mutlu bahtiyar insan sıfatına döndürür."

Allah'ın sevmediği kulken sevdiği kul hâline döndürür.Allah'ın sevmediği kulken sevdiği kul hâline döndürür. Eşkiyâlık damgası alnına vurulmuşken saidlik,Eşkiyâlık damgası alnına vurulmuşken saidlik, süedâlık damgası başına nurlu bir şekilde o taç geçirilmiş olur. İyi bir duruma gelir. Bu bir.süedâlık damgası başına nurlu bir şekilde o taç geçirilmiş olur. İyi bir duruma gelir. Bu bir. Bu çok önemli. İkincisi; ve yezîdi fî'l-umur. "Ve kişinin ömrünü artırır." Bu çok önemli.

İkincisi; ve yezîdi fî'l-umur. "Ve kişinin ömrünü artırır."

Ömrü uzar, artar, ziyadeleşir. Ve yekî mesâria's-sû'.Ömrü uzar, artar, ziyadeleşir.

Ve yekî mesâria's-sû'.
"İnsanı kötü ölümle ölmekten, hayatta kötü durumlara düşmekten kurtarır." "İnsanı kötü ölümle ölmekten, hayatta kötü durumlara düşmekten kurtarır."

Bunların hepsi bizim arzu ettiğimiz şeyler. Bir kere insanlar iki gruptur; ya şakîdir ya saiddir.Bunların hepsi bizim arzu ettiğimiz şeyler. Bir kere insanlar iki gruptur; ya şakîdir ya saiddir. Şakî, çoğulu eşkiyâ gelir. Said, çoğulu süedâ gelir.Şakî, çoğulu eşkiyâ gelir. Said, çoğulu süedâ gelir. Biz dağda yol kesip hırsızlık yapan, mallarını alan, adam öldüren kimseye eşkiyâ diyoruz;Biz dağda yol kesip hırsızlık yapan, mallarını alan, adam öldüren kimseye eşkiyâ diyoruz; ama dinî mânada şakî-eşkiyâ "Allah'ın sevmediği durumda olan, cehennemi hak etmiş kul" demek. ama dinî mânada şakî-eşkiyâ "Allah'ın sevmediği durumda olan, cehennemi hak etmiş kul" demek.

Berat gecesinde insanların durumları yazılacak, -bir sene sonra- bir senelik işleri ne olacak,Berat gecesinde insanların durumları yazılacak, -bir sene sonra- bir senelik işleri ne olacak, said mi şakî mi diye yazılacak? Ve o Berat gecesinde dua ediyoruz:said mi şakî mi diye yazılacak? Ve o Berat gecesinde dua ediyoruz: "Yâ Rabbi! Eğer sen bizim adımızı şakîler divanına yazmışsan, "Yâ Rabbi! Eğer sen bizim adımızı şakîler divanına yazmışsan, senin sevmediğin kötü kullar defterine yazdıysan sil oradan yâ Rabbi!senin sevmediğin kötü kullar defterine yazdıysan sil oradan yâ Rabbi! Affet bizi yâ Rabbi! Bizi sevdiğin said kullar defterine geçir yâ Rabbi! Affet bizi yâ Rabbi! Bizi sevdiğin said kullar defterine geçir yâ Rabbi! O tarafa naklet yâ Rabbî!" diye gözyaşı döküp ağlıyoruz, yalvarıyoruz. O tarafa naklet yâ Rabbî!" diye gözyaşı döküp ağlıyoruz, yalvarıyoruz. "Ben ettim, sen etme yâ Rabbi!" diyoruz. "Ben ettim, sen etme yâ Rabbi!" diyoruz. "Biz kusur işledik yâ Rabbi ama sen kerem eyle, bağışla yâ Rabbi!" diyoruz. Âhirette de öyle olacak. "Biz kusur işledik yâ Rabbi ama sen kerem eyle, bağışla yâ Rabbi!" diyoruz. Âhirette de öyle olacak.

Fe-minhüm şakiyyun ve saîd. Fe-minhüm şakiyyun ve saîd.

İnsanlar âhirette hesapları görüldüğü zaman iki bölük olacak.İnsanlar âhirette hesapları görüldüğü zaman iki bölük olacak. Said olanlar; fi'l-cenneti hâlidîne fîhâ, cennete girecekler, ebedî saadete erecekler, mutlu olacaklar.Said olanlar; fi'l-cenneti hâlidîne fîhâ, cennete girecekler, ebedî saadete erecekler, mutlu olacaklar. Allah'ın sevdiği kullar olarak Allah'ın hediyelerine, ikrâmlarına mazhar olacaklar,Allah'ın sevdiği kullar olarak Allah'ın hediyelerine, ikrâmlarına mazhar olacaklar, ebedî saadet içinde mütena'im olacaklar.ebedî saadet içinde mütena'im olacaklar. Şakî olanlar da ebedî cehenneme girecekler, cayır cayır yanacaklar.Şakî olanlar da ebedî cehenneme girecekler, cayır cayır yanacaklar. Ölseler kurtulurlar ama ölmek de olmayacak;Ölseler kurtulurlar ama ölmek de olmayacak; derileri yanacak, tekrar tazelenecek, tekrar yanacak, tekrar tazelenecek,derileri yanacak, tekrar tazelenecek, tekrar yanacak, tekrar tazelenecek, azapları hafiflemeyecek, devamlı o azabı tada tada ebedî cehennemde azap çekecekler. azapları hafiflemeyecek, devamlı o azabı tada tada ebedî cehennemde azap çekecekler.

Demek ki şakîlik çok kötü bir durum.Demek ki şakîlik çok kötü bir durum. Saidlik de çok özlenecek, hedef alınacak, amaç edinilecek bir durum. Saidlik de çok özlenecek, hedef alınacak, amaç edinilecek bir durum. "Ah! Ne olaydı said olsaydık..." diye hem dünyada hem âhirette said olmak için çalışmamız lazım."Ah! Ne olaydı said olsaydık..." diye hem dünyada hem âhirette said olmak için çalışmamız lazım. Şakî olmaktan kurtulmaya çalışmamız lazım.Şakî olmaktan kurtulmaya çalışmamız lazım. "Eğer ben Allah'ın sevmediği şakîler zümresinden isem "Eğer ben Allah'ın sevmediği şakîler zümresinden isem acaba saidler zümresine nasıl geçebilirim?" diye düşünmemiz lazım. acaba saidler zümresine nasıl geçebilirim?" diye düşünmemiz lazım.

Tamam, düşünüyorsak, arzu ediyorsak işte bu hadîs-i şerîf bunun çaresini bize söylüyor.Tamam, düşünüyorsak, arzu ediyorsak işte bu hadîs-i şerîf bunun çaresini bize söylüyor. "Şöyle şöyle yapan insanlar şakî ise şakîliği gider, said duruma geçer." diyor. Ne kadar güzel bir durum!"Şöyle şöyle yapan insanlar şakî ise şakîliği gider, said duruma geçer." diyor. Ne kadar güzel bir durum! Onun için bu hadîs-i şerîfi çok iyi hatırımızda tutalım, not alalım, iyice aklımıza yerleştirelim.Onun için bu hadîs-i şerîfi çok iyi hatırımızda tutalım, not alalım, iyice aklımıza yerleştirelim. Bu sayılanlar insanları hem şakî olma durumunu silip, insanı şakîlikten kurtarıp said, Bu sayılanlar insanları hem şakî olma durumunu silip, insanı şakîlikten kurtarıp said, mutlu, bahtiyar, Allah'ın sevgili kulu, sevdiği, mükâfatlandıracağı, mutlu, bahtiyar, Allah'ın sevgili kulu, sevdiği, mükâfatlandıracağı, cennete sokacağı kul olma durumuna döndürüyormuş, hem de ömrü artırıyormuş,cennete sokacağı kul olma durumuna döndürüyormuş, hem de ömrü artırıyormuş, hem de insanı kötü durumlara yuvarlanmaktan kurtarıyormuş. hem de insanı kötü durumlara yuvarlanmaktan kurtarıyormuş.

Masâri', masra' kelimesinin çoğuludur. Masra da "ayağının kayıp devrilip 'pat' diye düştüğü yer" demek.Masâri', masra' kelimesinin çoğuludur. Masra da "ayağının kayıp devrilip 'pat' diye düştüğü yer" demek. "Düştüğü zaman" mânasına gelebilir, "düştüğü yer" mânâsına gelebilir, "düşme" mânasına gelebilir. "Düştüğü zaman" mânasına gelebilir, "düştüğü yer" mânâsına gelebilir, "düşme" mânasına gelebilir. Mâlum mef'al veznindeki kelimeler ism-i zaman olur, ism-i mekân olur, mastar olur.Mâlum mef'al veznindeki kelimeler ism-i zaman olur, ism-i mekân olur, mastar olur. Hangi mânaya olursa olsun, öyle bir düşmekten kurtarır,Hangi mânaya olursa olsun, öyle bir düşmekten kurtarır, ayağının kayıp uçuruma felakete yuvarlanmasından, ayağının kayıp uçuruma felakete yuvarlanmasından, maddeten mânen kötü duruma düşmesinden kurtarır.maddeten mânen kötü duruma düşmesinden kurtarır. Kıtlık, yokluk, darlık, kusur, kabahat, kusur durumuna düşmekten kurtarır,Kıtlık, yokluk, darlık, kusur, kabahat, kusur durumuna düşmekten kurtarır, pat diye düşüp kötü bir şekilde ölmekten kurtarır. Adam, Allah saklasın, meyhanede ölüyor, kötü evde ölüyor.pat diye düşüp kötü bir şekilde ölmekten kurtarır. Adam, Allah saklasın, meyhanede ölüyor, kötü evde ölüyor. Allah saklasın, hırsızlık yaparken ölüyor. Şakîyken vuruluyor, öldürülüyor.Allah saklasın, hırsızlık yaparken ölüyor. Şakîyken vuruluyor, öldürülüyor. Ebedî, tam suçun üzerindeyken, o günah hâlindeyken ölüyor. Ne kadar fena!Ebedî, tam suçun üzerindeyken, o günah hâlindeyken ölüyor. Ne kadar fena! İşte böyle hayat boyunca ve hayatın sonunda pattadak kötü bir şekilde yere yuvarlanmaktan korur.İşte böyle hayat boyunca ve hayatın sonunda pattadak kötü bir şekilde yere yuvarlanmaktan korur. Masâri' çoğul geldiğinde göre, demek ki "insanın hayatta karşılaşabileceğiMasâri' çoğul geldiğinde göre, demek ki "insanın hayatta karşılaşabileceği her çeşit kötü şeyler" demek oluyor; sadece "kötü âkıbet" mânasına değil,her çeşit kötü şeyler" demek oluyor; sadece "kötü âkıbet" mânasına değil, "hayatta karşılaşacağı kötü durumlar" demek oluyor. "hayatta karşılaşacağı kötü durumlar" demek oluyor.

O halde şakî isek silinecek, said olacağız, ömrümüz uzayacak,O halde şakî isek silinecek, said olacağız, ömrümüz uzayacak, kötü durumlara birden umulmadık zamanlarda yuvarlanmaktan kurtulacağız. Bunları yapalım. kötü durumlara birden umulmadık zamanlarda yuvarlanmaktan kurtulacağız. Bunları yapalım.

"Yapalım hocam da söylediklerini unuttum, bir daha tekrar ediver."Yapalım hocam da söylediklerini unuttum, bir daha tekrar ediver. Madem iş bu kadar önemliymiş, şimdi ben kulaklarımı dört açtım, bir daha söyle, ben de kaydedeyim." Madem iş bu kadar önemliymiş, şimdi ben kulaklarımı dört açtım, bir daha söyle, ben de kaydedeyim."

Tamam, ben de şimdi söylüyorum.Tamam, ben de şimdi söylüyorum. Hadîs-i şerîfin başına dönüyorum: es-Sadakatü alâ vechihâ. Bir: "Sadaka vermek." Hadîs-i şerîfin başına dönüyorum:

es-Sadakatü alâ vechihâ. Bir: "Sadaka vermek."

Bu sadaka zekât da olur. Zekât da bir çeşit sadakadır, farz sadakadır.Bu sadaka zekât da olur. Zekât da bir çeşit sadakadır, farz sadakadır. Zekâtın dışındaki hayrât u hasenât da olur. İkisi de olur. Zekâtın dışındaki hayrât u hasenât da olur. İkisi de olur.

Alâ vechihâ. "Usûlüne uygun olacak." Neden? Alâ vechihâ. "Usûlüne uygun olacak."

Neden?

Allahu Teâlâ hazretleri; Lâ tubtilû sadakâtiküm bi'l-menni ve'l-ezâ buyuruyor.Allahu Teâlâ hazretleri;

Lâ tubtilû sadakâtiküm bi'l-menni ve'l-ezâ buyuruyor.
"Sadakalarınızı başa kakarak, ezalandırarak, sadaka verdiğiniz insanın burnundan getirerek verip de"Sadakalarınızı başa kakarak, ezalandırarak, sadaka verdiğiniz insanın burnundan getirerek verip de iptal etmeyin, bâtıl duruma getirmeyin!" Demek ki usûlüne uygun vermenin bir şekli neymiş? iptal etmeyin, bâtıl duruma getirmeyin!"

Demek ki usûlüne uygun vermenin bir şekli neymiş?

Karşıdaki adamı üzmeden, bekletmeden, yalvartmadan, canını yakmadan,Karşıdaki adamı üzmeden, bekletmeden, yalvartmadan, canını yakmadan, canına 'tak' dedirtmeden, "Ulan başına çalınsın! canına 'tak' dedirtmeden, "Ulan başına çalınsın! Eksik olsun senin bu hayrın da hasenâtın da!.." diye pabucu alıp da kızıp gidecek duruma getirmeden...Eksik olsun senin bu hayrın da hasenâtın da!.." diye pabucu alıp da kızıp gidecek duruma getirmeden... Bekletip bekletip de "Yâ Rabbi! Bu beni böyle beklettiği [gibi] sen de ona böyle yap." diye...Bekletip bekletip de "Yâ Rabbi! Bu beni böyle beklettiği [gibi] sen de ona böyle yap." diye... Aldığı zaman aldı ama memnun olmayacak bir durumda aldı... Aldığı zaman aldı ama memnun olmayacak bir durumda aldı... O duruma getirmeden, sevindirerek, gönlünü hoş ederek, tatlı tatlı, zamanında,O duruma getirmeden, sevindirerek, gönlünü hoş ederek, tatlı tatlı, zamanında, Hızır gibi imdadına yetişerek, duasını alarak, "Allah senden razı olsun, ne kadar işime yaradı!" diyerek... Hızır gibi imdadına yetişerek, duasını alarak, "Allah senden razı olsun, ne kadar işime yaradı!" diyerek...

Bizim eve bir kadıncağız gelir, Allah razı olsun, yaşlı bir kadın; Bizim eve bir kadıncağız gelir, Allah razı olsun, yaşlı bir kadın;

"Seni ölen oğlum kadar çok seviyorum." diyor. Bize söylüyor. "Çok seviyorum." diyor. Neden? "Seni ölen oğlum kadar çok seviyorum." diyor.

Bize söylüyor. "Çok seviyorum." diyor.

Neden?

Ben bir şey yaptığımdan değil de; tatlı dil, güzel muamele hoşuna gidiyor. Ben bir şey yaptığımdan değil de; tatlı dil, güzel muamele hoşuna gidiyor.

"Öteki adama kızıyorum." diyor. Neden? "Öteki adama kızıyorum." diyor.

Neden?

O adam ona diyor ki; "Kenara çekil! Yeter, şimdi rahatsız etme!" O adam ona diyor ki;

"Kenara çekil! Yeter, şimdi rahatsız etme!"

Kötü yüz gördüğüne kızıyor, güleç yüz gördüğünü seviyor. Kötü yüz gördüğüne kızıyor, güleç yüz gördüğünü seviyor.

Demek ki sadaka vereceğiz; ama bekletmeden, üzmeden,Demek ki sadaka vereceğiz; ama bekletmeden, üzmeden, ezmeden, haysiyetini rencide etmeden usûlüyle vereceğiz. ezmeden, haysiyetini rencide etmeden usûlüyle vereceğiz.

Neyzen Tevfik diye bir zât varmış, Mehmet Akif'in tanıdığı... Onurlu bir insan; ama muhtaç, fakir...Neyzen Tevfik diye bir zât varmış, Mehmet Akif'in tanıdığı... Onurlu bir insan; ama muhtaç, fakir... Birisi gitmiş, bir altın vermiş. "Efendim, siz düşürdünüz galiba. Buyurun." demiş.Birisi gitmiş, bir altın vermiş. "Efendim, siz düşürdünüz galiba. Buyurun." demiş. Büyük sanatkâr, neyi güzel çalıyor diye ona yardım etmek istiyor. Büyük sanatkâr, neyi güzel çalıyor diye ona yardım etmek istiyor.

"Bunu siz düşürdünüz galiba? Buyurun." demiş. "Bunu siz düşürdünüz galiba? Buyurun." demiş.

Altını eline almış, bir altına bakmış, bir adamın yüzüne bakmış; Altını eline almış, bir altına bakmış, bir adamın yüzüne bakmış;

"Yok, bunu ben düşürmedim. Bu senin kalbin." demiş. "Bu senin altın kalbin." demiş, cebine koymuş. "Yok, bunu ben düşürmedim. Bu senin kalbin." demiş.

"Bu senin altın kalbin." demiş, cebine koymuş.

Verişin de zerafeti, güzel olanı, tatlı olanı var. Usûlüne uygun vereceğiz. Vermek kâfi değil.Verişin de zerafeti, güzel olanı, tatlı olanı var. Usûlüne uygun vereceğiz. Vermek kâfi değil. "Al! Hadi gözüme görünme, kaybol! Bir daha gelme!" tarzında değil de tatlı bir tarzda verecek."Al! Hadi gözüme görünme, kaybol! Bir daha gelme!" tarzında değil de tatlı bir tarzda verecek. "Yine gel. Allah senden razı olsun. Duadan unutma." diyerek gönül yapmak lazım. "Yine gel. Allah senden razı olsun. Duadan unutma." diyerek gönül yapmak lazım.

Bu bir, muhterem kardeşlerim. Sadaka.Bu bir, muhterem kardeşlerim. Sadaka. Yani cömertlik, sendeki imkânlardan başkalarını da istifade ettirmek. Yani cömertlik, sendeki imkânlardan başkalarını da istifade ettirmek. Yani başka kardeşlerine merhamet etmek, başkalarının imdadına yetişmek,Yani başka kardeşlerine merhamet etmek, başkalarının imdadına yetişmek, onların acısını hissedip de onun da gönlünü hoş etmeye çalışmak.onların acısını hissedip de onun da gönlünü hoş etmeye çalışmak. "Ben bunun yerinde olsaydım, ben de fakir olsaydım, "Ben bunun yerinde olsaydım, ben de fakir olsaydım, benim de annemden babamdan bu mal kalmasaydı, tahsilim olmasaydı, vücudum sakat olsaydı,benim de annemden babamdan bu mal kalmasaydı, tahsilim olmasaydı, vücudum sakat olsaydı, okuma imkânı bulamasaydım..." okuma imkânı bulamasaydım..." Bazen öyle zeki insanlar oluyor ki zeki, zeka küpü, profesörleri okutacak kadar zekası var;Bazen öyle zeki insanlar oluyor ki zeki, zeka küpü, profesörleri okutacak kadar zekası var; ama şartları müsait olmamış, köyünde okuyamamış; geliyor, hademe...ama şartları müsait olmamış, köyünde okuyamamış; geliyor, hademe... Hademe ama profesörden afacan, profesöre çarığı ters giydirecek gibi zeki oluyor,Hademe ama profesörden afacan, profesöre çarığı ters giydirecek gibi zeki oluyor, hafızasında tutabiliyor, öğrendiği şeyi gayet iyi muhafaza edebiliyor. hafızasında tutabiliyor, öğrendiği şeyi gayet iyi muhafaza edebiliyor.

Benim elimdeki imkânları bana kim verdi? Allah verdi. Ötekisi niye öyle? Benim elimdeki imkânları bana kim verdi?

Allah verdi.

Ötekisi niye öyle?

"Ona Allah öyle vermemiş, bana vermiş. Hamd ü senâlar olsun. Ona sıhhat vermemiş, bana vermiş."Ona Allah öyle vermemiş, bana vermiş. Hamd ü senâlar olsun. Ona sıhhat vermemiş, bana vermiş. Ona vermemiş malı, bana ihsan etmiş. Ben de bunun şükrünü eda etmeleyim.Ona vermemiş malı, bana ihsan etmiş. Ben de bunun şükrünü eda etmeleyim. Ben de onun durumunda olabilirdim. Aman ben de şun un yardımına koşayım..." Ben de onun durumunda olabilirdim. Aman ben de şun un yardımına koşayım..."

Bir de insan aynı karar üzere kalmıyor; zenginken fakir oluyor, ağa iken hizmetçi durumuna düşüyor,Bir de insan aynı karar üzere kalmıyor; zenginken fakir oluyor, ağa iken hizmetçi durumuna düşüyor, efe iken çocukların maskarası durumuna düşüyor,efe iken çocukların maskarası durumuna düşüyor, mahalle çocuklarının dalga geçtiği bir insan durumuna düşebiliyor.mahalle çocuklarının dalga geçtiği bir insan durumuna düşebiliyor. "Ah ah! Sen bunun gençliğini hatırlayacaktın; beline bıçağını eğri sokardı,"Ah ah! Sen bunun gençliğini hatırlayacaktın; beline bıçağını eğri sokardı, bir nara attığı zaman herkes kapının arkasına kaçardı... Şöyle efeydi, böyle kahramandı...bir nara attığı zaman herkes kapının arkasına kaçardı... Şöyle efeydi, böyle kahramandı... Dokuz kişiyi kovalardı da kimse bunun karşısına çıkamazdı..." Şimdi çocuklar alay ediyorlar! Değişti.Dokuz kişiyi kovalardı da kimse bunun karşısına çıkamazdı..." Şimdi çocuklar alay ediyorlar! Değişti. Hayat değişir. Onun için "düşmez kalkmaz bir Allah'tır" diyeceğiz.Hayat değişir.

Onun için "düşmez kalkmaz bir Allah'tır" diyeceğiz.
Bu hayatın gelip geçici olduğunu bileceğiz. Düşkünlere, fakirlere, yoksullara acıyacağız.Bu hayatın gelip geçici olduğunu bileceğiz. Düşkünlere, fakirlere, yoksullara acıyacağız. Biz helalinden kazandık ama bileceğiz ki bizim malımızda onların da biraz hakkı var. Biz helalinden kazandık ama bileceğiz ki bizim malımızda onların da biraz hakkı var. Onlara usûlüne uygun yardımcı olacağız; kibarca, kırmadan, üzmeden, ezmeden sadaka vereceğiz.Onlara usûlüne uygun yardımcı olacağız; kibarca, kırmadan, üzmeden, ezmeden sadaka vereceğiz. Zekât, zekâtın üstüne sadaka... Zekât, zekâtın üstüne sadaka...

Bazısı da "Zekâtı verdim ya..." deyip kaskatı duruyor. Zekâtı kıtı kıtına hesaplıyor.Bazısı da "Zekâtı verdim ya..." deyip kaskatı duruyor. Zekâtı kıtı kıtına hesaplıyor. Bu zekâtın asgarî hudududur, bunu bilin.Bu zekâtın asgarî hudududur, bunu bilin. Paranın kırkta biri zekâtın asgarî hudududur, en aşağı hudududur.Paranın kırkta biri zekâtın asgarî hudududur, en aşağı hudududur. Ondan az verirsen günah olur, en aşağı o kadar vermen lazım.Ondan az verirsen günah olur, en aşağı o kadar vermen lazım. Ondan çoğu senin cömertliğine, keremine, ağalığına, merhametine kalmış.Ondan çoğu senin cömertliğine, keremine, ağalığına, merhametine kalmış. Daha fazla verebilirsin. Daha fazla verebilirsin. Onun için millet "Şu kadar verdim, başka vermem!" gibi bir [hesabın] içene giriyor.Onun için millet "Şu kadar verdim, başka vermem!" gibi bir [hesabın] içene giriyor. O doğru değil. Fırsatı buldu mu hayrı yapmalı. O doğru değil. Fırsatı buldu mu hayrı yapmalı.

"Hayrı ben Ramazan'da yapacağım, o zaman sevabı çokmuş..." "Hayrı ben Ramazan'da yapacağım, o zaman sevabı çokmuş..."

Yahu adam açlıktan kıvranıyor; ver!Yahu adam açlıktan kıvranıyor; ver! İhtiyaç anında insanı yakalayıp da tam o zamanda verebilirsen duası çok candan olur. İhtiyaç anında insanı yakalayıp da tam o zamanda verebilirsen duası çok candan olur. Tam o sırada ver; ecri sevabı kazan, geç. Candan dua etsin. Tam o sırada ver; ecri sevabı kazan, geç. Candan dua etsin.

Sadaka vermek. Bu bir. Hatırımızda tutacağız. İkincisi; ve'stınâu'l-ma'rûf. "İyilik yapmak." Sadaka vermek. Bu bir. Hatırımızda tutacağız.

İkincisi; ve'stınâu'l-ma'rûf. "İyilik yapmak."

İstina', "yapmak" demek, sanaa kökünden geliyor.İstina', "yapmak" demek, sanaa kökünden geliyor. Mâruf da çok geniş bir kavram; "aklın beğendiği, şeriatin teşvik ettiği her iyi şeye" mâruf derler.Mâruf da çok geniş bir kavram; "aklın beğendiği, şeriatin teşvik ettiği her iyi şeye" mâruf derler. Emr-i mâruf nehy-i münker kelimesinden, tabirlerinden de biliyorsunuz. Emr-i mâruf nehy-i münker kelimesinden, tabirlerinden de biliyorsunuz.

"Mârufu yapmak..." Mâruf neymiş? Aklın da beğendiği, şeriatin de tavsiye ettiği her şey."Mârufu yapmak..."

Mâruf neymiş?

Aklın da beğendiği, şeriatin de tavsiye ettiği her şey.
İsterse yoldaki taşı kenara çekmek bile olsa...İsterse yoldaki taşı kenara çekmek bile olsa... Bir gözü görmeyen insanı yolun bir tarafından öbür tarafına geçirmek bile olsa... Bu da iyilik. Bir gözü görmeyen insanı yolun bir tarafından öbür tarafına geçirmek bile olsa... Bu da iyilik. Hem akıl bunu "güzel şey" diye tavsiye ediyor, hem de şeriatte, hadiste, âyette tavsiye edilmiş bir şey. Hem akıl bunu "güzel şey" diye tavsiye ediyor, hem de şeriatte, hadiste, âyette tavsiye edilmiş bir şey.

Tamam, bunları yapacağız. Geniş; tek bir şey söylemiyor, yani iyilik yapmak... Tamam, bunları yapacağız. Geniş; tek bir şey söylemiyor, yani iyilik yapmak...

İyiliğin ölçüsü ne? "Avrupalılar böyle yaptı." diye mi yapacağız? Hayır.İyiliğin ölçüsü ne? "Avrupalılar böyle yaptı." diye mi yapacağız?

Hayır.
Şeriatin uygun gördüğü, aklın, akl-ı selîmin de beğendiği, akıl terazisiyle tarttığın zaman güzel olan şey. Şeriatin uygun gördüğü, aklın, akl-ı selîmin de beğendiği, akıl terazisiyle tarttığın zaman güzel olan şey.

İşte bunları da yapmak. Geniş... İşte bunları da yapmak. Geniş...

Demek ki hepimizin zihniyetinde, kalbimizde niyet olarak iyi şey yapmak fikri olacak;Demek ki hepimizin zihniyetinde, kalbimizde niyet olarak iyi şey yapmak fikri olacak; iyiliği gördük mü fırsatı kaçırmayacağız, yapacağız. iyiliği gördük mü fırsatı kaçırmayacağız, yapacağız. İyiliğin hangi çeşidiyle karşılarsak onu yapmaya çalışacağız. Baktık ki hava çok sıcak, su dağıtacağız.İyiliğin hangi çeşidiyle karşılarsak onu yapmaya çalışacağız. Baktık ki hava çok sıcak, su dağıtacağız. Çeşme başında su dağıtmanın kıymeti yok. Baktın ki milletin karnı açıkmış, o zaman da ekmek dağıtırsın.Çeşme başında su dağıtmanın kıymeti yok. Baktın ki milletin karnı açıkmış, o zaman da ekmek dağıtırsın. Baktın ki ekmekleri var, katıkları yok, o zaman da katık dağıtırsın.Baktın ki ekmekleri var, katıkları yok, o zaman da katık dağıtırsın. Baktın ki herkes güneşin altında terliyor, gölgelik yaparsın...Baktın ki herkes güneşin altında terliyor, gölgelik yaparsın... Yani duruma göre gözünü açacaksın, insanları gönlünü alacak, sevindirecek, duasını alacak iyi işleri yapacaksın.Yani duruma göre gözünü açacaksın, insanları gönlünü alacak, sevindirecek, duasını alacak iyi işleri yapacaksın. Gözümüz daima hayırları yapmaya dikili olacak, fırsatları değerlendirip iyilikler yapacağız. Gözümüz daima hayırları yapmaya dikili olacak, fırsatları değerlendirip iyilikler yapacağız.

Istınâu'l-ma'rûf. Istınâu'l-ma'rûf.

Sadaka vermek, bir. İyilik yapmak, iki. Sadaka vermek, bir. İyilik yapmak, iki.

Üçüncüsü; birrü'l-vâlideyn. "Anne ve babaya iyi davranmak." Bu da çok önemli.Üçüncüsü; birrü'l-vâlideyn. "Anne ve babaya iyi davranmak."

Bu da çok önemli.
İslâm'da fevkalâde büyük yeri var. İslâm'da fevkalâde büyük yeri var. Bir insanın annesinin babasının duasının kendisinin iyi insan olmasındaBir insanın annesinin babasının duasının kendisinin iyi insan olmasında veyahut işlerinin ters gitmesinde veyahut tepetaklak gitmesinde çok tesiri vardır.veyahut işlerinin ters gitmesinde veyahut tepetaklak gitmesinde çok tesiri vardır. Annesi razı değildir, babası razı değildir; tepetaklak gider.Annesi razı değildir, babası razı değildir; tepetaklak gider. Annesinin babasının bedduasını almıştır, kendi burnunun doğrultusuna gitmiştir;Annesinin babasının bedduasını almıştır, kendi burnunun doğrultusuna gitmiştir; çok zararlara uğrar, ömrü boyunca çeker, sürünür. Onun için anne ve babaya iyilik etmek çok önemli. çok zararlara uğrar, ömrü boyunca çeker, sürünür. Onun için anne ve babaya iyilik etmek çok önemli.

Fakat birisi bir gün bana bir kağıt gösterdi, dedim ki; "Şunun fotokopisini ver de mecmualarda yazayım..."Fakat birisi bir gün bana bir kağıt gösterdi, dedim ki; "Şunun fotokopisini ver de mecmualarda yazayım..." Öyle anneler babalar var ki hayret edersin!Öyle anneler babalar var ki hayret edersin! Yüksek İslâm Enstitüsü'nü bitirmiş, dinden imandan haberi var, âyetten hadisten haberi var,Yüksek İslâm Enstitüsü'nü bitirmiş, dinden imandan haberi var, âyetten hadisten haberi var, oğluna mektup yazıyor: "Bana bak! Sakalını keseceksin. Analık babalık haklarımı helal etmeyeceğim.oğluna mektup yazıyor: "Bana bak! Sakalını keseceksin. Analık babalık haklarımı helal etmeyeceğim. Şartnâme gönderiyorum, bunları yapmadığın zaman hâlin harap! Kravat takacaksın.Şartnâme gönderiyorum, bunları yapmadığın zaman hâlin harap! Kravat takacaksın. Sakalını keseceksin. Konferanslara gitmeyeceksin..." Ne olacak? Sakalını keseceksin. Konferanslara gitmeyeceksin..."

Ne olacak?

Her türlü hayrı [engelliyor.] "Şunu yapmayacaksın, bunu yapmayacaksın..." Her türlü hayrı [engelliyor.] "Şunu yapmayacaksın, bunu yapmayacaksın..."

"Ben senden daha çok bilirim. Bunları yapmayacaksın. Şartım bu."Ben senden daha çok bilirim. Bunları yapmayacaksın. Şartım bu. Hakkımı helal etmem!" diyor. Kızın annesi babası; "Başını aç, başını açmazsan eve gelme!" diyor. Hakkımı helal etmem!" diyor. Kızın annesi babası; "Başını aç, başını açmazsan eve gelme!" diyor. Acayip! Devir bakımından böyle garip işler de var. Acayip! Devir bakımından böyle garip işler de var.

Acaba bu gibi durumlarda böyle çocuklar ne yapacak?Acaba bu gibi durumlarda böyle çocuklar ne yapacak? Annesinin babasının sözünü mü dinleyecek, yoksa şeriatin ahkâmına mı uyacak? Annesinin babasının sözünü mü dinleyecek, yoksa şeriatin ahkâmına mı uyacak?

Muhterem kardeşlerim! Çok umumî bir kâide var, herkes bunu bilsin, bu kâideyi dinimiz koymuş: Muhterem kardeşlerim!

Çok umumî bir kâide var, herkes bunu bilsin, bu kâideyi dinimiz koymuş:

Lâ tâate li-mahlûkin fî ma'siyeti'l-Hâlik. Allah'a isyanda hiç müsaade yok.Lâ tâate li-mahlûkin fî ma'siyeti'l-Hâlik.

Allah'a isyanda hiç müsaade yok.
Allah'a isyanda hiçbir kula itaat edilmez. "İç şu içkiyi." İçemez! Allah'a isyanda hiçbir kula itaat edilmez.

"İç şu içkiyi."

İçemez!

"Yap şu hırsızlığı." Yapamaz! "Yap şu günahı." Yapamaz! Neden? "Yap şu hırsızlığı."

Yapamaz!

"Yap şu günahı."

Yapamaz!

Neden?

Allah'ın yasak ettiği şeyi yaptırtmaya kimsenin hakkı yoktur! Allah'ın yasak ettiği şeyi yaptırtmaya kimsenin hakkı yoktur!

"Yapma şu iyi işi, yapma şu farzı..." da kimse diyemez, ona da hakkı yok!"Yapma şu iyi işi, yapma şu farzı..." da kimse diyemez, ona da hakkı yok! Çünkü Allah'ın sözü üzerine söz kimse söyleyemez, hükmünün karşısına hüküm getiremez! Çünkü Allah'ın sözü üzerine söz kimse söyleyemez, hükmünün karşısına hüküm getiremez! Hükmünü Allah'ın hükmünü iptal etmekte kullanamaz. Hükmünü Allah'ın hükmünü iptal etmekte kullanamaz. O zaman Allah'ın sözünü dinleyecek, Allah'ın emrini tutacak, mecburen! O zaman Allah'ın sözünü dinleyecek, Allah'ın emrini tutacak, mecburen! Çünkü Allah bizim Rabbimiz, hâlıkımız, yaradanımız.Çünkü Allah bizim Rabbimiz, hâlıkımız, yaradanımız. Annemizin babamızın bizim üzerimizde hakkı var ama onlar da aklını başına toplasınlar,Annemizin babamızın bizim üzerimizde hakkı var ama onlar da aklını başına toplasınlar, yanlış yola [sapmasınlar.] Allah öyle akrabalara sahip etsin.yanlış yola [sapmasınlar.]

Allah öyle akrabalara sahip etsin.
Ana babalarımıza da akıl fikir ihsan etsin, onları da iyi insanlar etsin. Ana babalarımıza da akıl fikir ihsan etsin, onları da iyi insanlar etsin.

Ama evlâdın da anne babasına hürmet, izzet ve itibar etmesi de genel bir kâide olarak var.Ama evlâdın da anne babasına hürmet, izzet ve itibar etmesi de genel bir kâide olarak var. Sizin de inşaallah anneleriniz babalarınız Allah'ın sevdiği kullardır, siz de evlatlık vazifesini yaparsınız.Sizin de inşaallah anneleriniz babalarınız Allah'ın sevdiği kullardır, siz de evlatlık vazifesini yaparsınız. İnşaallah size günahı, haramı, suçu, kabahati emretmiyorlardır.İnşaallah size günahı, haramı, suçu, kabahati emretmiyorlardır. Emrederlerse tutamazsınız, Allah'ın sözünü dinlemekle muvazzafsınız. Emrederlerse tutamazsınız, Allah'ın sözünü dinlemekle muvazzafsınız.

Sonra; sılatü'r-rahim.Sonra; sılatü'r-rahim. Akrabalarla olan ilişkileri canlı tutmak, ziyaret etmek, bayramda gitmek, elini öpmek...Akrabalarla olan ilişkileri canlı tutmak, ziyaret etmek, bayramda gitmek, elini öpmek... Ayrıca maddî sıkıntıları varsa da onları desteklemek, para vesaire vermek...Ayrıca maddî sıkıntıları varsa da onları desteklemek, para vesaire vermek... Mesela bir başka hadîs-i şerîfte buyuruluyor ki; Mesela bir başka hadîs-i şerîfte buyuruluyor ki;

es-Sadakatü ale'l-miskîni sadakatün ve hiye alâ zi'r-rahimi isnetâni sadakatün ve sıletün. es-Sadakatü ale'l-miskîni sadakatün ve hiye alâ zi'r-rahimi isnetâni sadakatün ve sıletün.

"Bir parayı, bağışı, sadakayı sıradan bir fakire verirse"Bir parayı, bağışı, sadakayı sıradan bir fakire verirse bir sadaka sevabı alırsın." diyor başka bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz.bir sadaka sevabı alırsın." diyor başka bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz. "Ama akrabadan bir kimseye verirsen bu iki ecir olur: Bir, sadaka sevabı olur."Ama akrabadan bir kimseye verirsen bu iki ecir olur: Bir, sadaka sevabı olur. İki, sıla-i rahim sevabı olur." İki, sıla-i rahim sevabı olur."

Sıla-i rahimle emrolunuyoruz ya, "Sıla-i rahim ömrü artırır, şu faydaları var." diyoruz, o işe de yarıyor.Sıla-i rahimle emrolunuyoruz ya, "Sıla-i rahim ömrü artırır, şu faydaları var." diyoruz, o işe de yarıyor. O bakımdan öncelikle yakınlarımızı kollayalım.O bakımdan öncelikle yakınlarımızı kollayalım. İki misli fayda olduğu için, kat kat fayda olduğu için akrabamızı gözetelim,İki misli fayda olduğu için, kat kat fayda olduğu için akrabamızı gözetelim, akraba çocuklarını gözetelim, yakınlarımızı gözetelim; akraba çocuklarını gözetelim, yakınlarımızı gözetelim; hem sıla-i rahim sevabı olur hem sadaka sevabı olur. hem sıla-i rahim sevabı olur hem sadaka sevabı olur.

Diğer hadîs-i şerîfe geçelim... Bunu bir kere daha hatırlatayım.Diğer hadîs-i şerîfe geçelim...

Bunu bir kere daha hatırlatayım.
Usûlüne uygun olarak verilen sadaka, bir. İyilik yapma, iki. Usûlüne uygun olarak verilen sadaka, bir. İyilik yapma, iki. Anne ve babaya iyi evlatlık muamelesi göstermek, üç.Anne ve babaya iyi evlatlık muamelesi göstermek, üç. Sıla-ı rahimde bulunmak, akrabayı ziyaret etmek, yardım etmek...Sıla-ı rahimde bulunmak, akrabayı ziyaret etmek, yardım etmek... Bu dört şey insan şakî ise, Allah'ın sevmediği insanlar sınıfından ise Bu dört şey insan şakî ise, Allah'ın sevmediği insanlar sınıfından ise onu Allah'ın sevdiği insanlar sınıfına geçirttirir, ömrü arttırır ve insanın onu Allah'ın sevdiği insanlar sınıfına geçirttirir, ömrü arttırır ve insanın –hayatın çeşitli safhalarında-kötü durumlara düşmesine mâni olur, düşmekten korur.–hayatın çeşitli safhalarında-kötü durumlara düşmesine mâni olur, düşmekten korur. Bunlara dikkat edelim. Cömert olalım. Hayırsever olalım. İyilikler yapan insan olalım.Bunlara dikkat edelim. Cömert olalım. Hayırsever olalım. İyilikler yapan insan olalım. Ana babaya hürmetkâr olalım. Akrabayı koruyucu, gözetici olalım. Ana babaya hürmetkâr olalım. Akrabayı koruyucu, gözetici olalım.

İkinci hadîs-i şerîf: eş-Şeytânü yehümmü bi'l-vâhidi ve'l-isneyni fe-izâ kânû selâseten lem yehümme bihim. İkinci hadîs-i şerîf:

eş-Şeytânü yehümmü bi'l-vâhidi ve'l-isneyni fe-izâ kânû selâseten lem yehümme bihim.

"Şeytan bir kişi oldu mu buna heveslenir, saldırır ve aldatmaya girer, geçer,"Şeytan bir kişi oldu mu buna heveslenir, saldırır ve aldatmaya girer, geçer, üzerinde işlem yapmaya başlar. Kulun üstüne çullanır, musallat olur.üzerinde işlem yapmaya başlar. Kulun üstüne çullanır, musallat olur. İki kişi oldu mu yine musallat olur. İki kişi oldu mu yine musallat olur. Ama üç kişi ve daha ziyade oldu mu onlara heves edemez, yanına yanaşamaz." Ama üç kişi ve daha ziyade oldu mu onlara heves edemez, yanına yanaşamaz."

"Üç müslüman bir arada oldu mu şeytan onları aldatmaya güç yetiremez,"Üç müslüman bir arada oldu mu şeytan onları aldatmaya güç yetiremez, sokulamaz, çekinir, gelemez." diyor Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem. sokulamaz, çekinir, gelemez." diyor Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem.

Muhterem kardeşlerim! Buradan çıkarıyoruz ki; tek tek kalmayacağız, en aşağı üç kişi olmamız lazım.Muhterem kardeşlerim!

Buradan çıkarıyoruz ki; tek tek kalmayacağız, en aşağı üç kişi olmamız lazım.
En aşağı üç kişilik gruplar hâlinde olmamız lazım. Seyahate çıkacaksak da öyle.En aşağı üç kişilik gruplar hâlinde olmamız lazım. Seyahate çıkacaksak da öyle. Peygamber Efendimiz tek başına seyahate çıkmayı tavsiye etmemiş.Peygamber Efendimiz tek başına seyahate çıkmayı tavsiye etmemiş. İki arkadaş daha bul, üç kişi seyahat et. Mahalleden iki candan arkadaş daha bul, onlarla beraber toplantı yap. İki arkadaş daha bul, üç kişi seyahat et. Mahalleden iki candan arkadaş daha bul, onlarla beraber toplantı yap.

Bana İstanbul'da bir kardeş geldi, ağlıyor... Yaşlı adam, emekli, işçiymiş...Bana İstanbul'da bir kardeş geldi, ağlıyor... Yaşlı adam, emekli, işçiymiş... "Hocam ben filanca şehirdeydim, orada benim yaşlı bir hocam vardı,"Hocam ben filanca şehirdeydim, orada benim yaşlı bir hocam vardı, zeytin ağaçlarının altında onunla ne güzel dinî sohbetler yapardık, tesbihler çekerdik...zeytin ağaçlarının altında onunla ne güzel dinî sohbetler yapardık, tesbihler çekerdik... Mâneviyatım canlıydı, gece yatardım, ne rüyalar görürdüm;Mâneviyatım canlıydı, gece yatardım, ne rüyalar görürdüm; Kâbe'yi ziyaret ederdim, zemzem suları içerdim, göklerde uçardım, feyz alırdım,Kâbe'yi ziyaret ederdim, zemzem suları içerdim, göklerde uçardım, feyz alırdım, sefa duyardım, zevk duyardım...sefa duyardım, zevk duyardım... Şimdi geldim İstanbul'a; kimsem yok, kahveye gitmem, tanıdığım kimse de yok, ziyaret de yapmıyorum.Şimdi geldim İstanbul'a; kimsem yok, kahveye gitmem, tanıdığım kimse de yok, ziyaret de yapmıyorum. Şimdi benim hâlim ne olacak? Tesbih çekiyorum ama feyz de alamıyorum." diyor.Şimdi benim hâlim ne olacak? Tesbih çekiyorum ama feyz de alamıyorum." diyor. Adam; "Feyz de alamıyorum diyor." ağlıyor.Adam; "Feyz de alamıyorum diyor." ağlıyor. Yani eski tattığı şeyleri kaybetmiş. Ben de acıdım, muhterem kardeşlerim! Yani eski tattığı şeyleri kaybetmiş.

Ben de acıdım, muhterem kardeşlerim!

Kardeşlerime, sizlere de tavsiye ediyorum; yalnız durmayın!Kardeşlerime, sizlere de tavsiye ediyorum; yalnız durmayın! Bu hadîs-i şerîfte de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz tavsiye ediyor.Bu hadîs-i şerîfte de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz tavsiye ediyor. İnsanın gıdası dertleşmek, yardımlaşmak; bunlar fevkalâde önemli gıdalar.İnsanın gıdası dertleşmek, yardımlaşmak; bunlar fevkalâde önemli gıdalar. Onun için her birinize hadîs-i şerîflerden tavsiyem; şeytanın size musallat olmamasını istiyorsanız,Onun için her birinize hadîs-i şerîflerden tavsiyem; şeytanın size musallat olmamasını istiyorsanız, mutlu olmak istiyorsanız, dertsiz olmak istiyorsanız bir grup kurun,mutlu olmak istiyorsanız, dertsiz olmak istiyorsanız bir grup kurun, mahallenizde bir muhabbetli grup teşkil edin. mahallenizde bir muhabbetli grup teşkil edin. Başka arkadaşları da çağrın; "Haftanın şu günleri biz toplanıyoruz." deyin.Başka arkadaşları da çağrın; "Haftanın şu günleri biz toplanıyoruz." deyin. Açın hadis kitaplarını, açın âyetleri, tefsir kitaplarını, dinî mecmualardan açın,Açın hadis kitaplarını, açın âyetleri, tefsir kitaplarını, dinî mecmualardan açın, hafta boyu gazetelerden gördüğünüz, kesip biriktirdiğiniz [yazılardan] okuyun, çay için, hafta boyu gazetelerden gördüğünüz, kesip biriktirdiğiniz [yazılardan] okuyun, çay için, sohbet edin, hal hatır sorun, dağılın. sohbet edin, hal hatır sorun, dağılın. Ziyaretin bir sevabı var, sohbetin bir sevabı var, ilmin bir sevabı var, sayısız da mânevî faydaları var...Ziyaretin bir sevabı var, sohbetin bir sevabı var, ilmin bir sevabı var, sayısız da mânevî faydaları var... Bir de şeytandan kurtulmak var. Şeytan bir kişi oldu mu saldırır. Nasıl saldırır? Bir de şeytandan kurtulmak var.

Şeytan bir kişi oldu mu saldırır. Nasıl saldırır?

Bu adam tesbih çekse bile vesvese verir, yine saldırır. Onu aldatmaya çalışır.Bu adam tesbih çekse bile vesvese verir, yine saldırır. Onu aldatmaya çalışır. "Hadi sen evliyâ oldun, artık bundan sonra namaz kılma. Kemâle erdikten sonra..."Hadi sen evliyâ oldun, artık bundan sonra namaz kılma. Kemâle erdikten sonra... Bunlar kemâle erinceye kadardı... Ne lüzum var?" diye aldatmaya çalışır. Bunlar kemâle erinceye kadardı... Ne lüzum var?" diye aldatmaya çalışır. Veyahut tek başına ibadetle pek başı hoş olmayan bir insansa günaha heves ettirir;Veyahut tek başına ibadetle pek başı hoş olmayan bir insansa günaha heves ettirir; "Hadi tek başınasın, şu günahı yap, şu günahı işle!" diye kancayı takar, günah işletinceye kadar uğraşır. "Hadi tek başınasın, şu günahı yap, şu günahı işle!" diye kancayı takar, günah işletinceye kadar uğraşır.

Onun için salih arkadaş edinin, salih dost edinin, hakiki müslümanlardan arkadaş edinin. Çok önemli!Onun için salih arkadaş edinin, salih dost edinin, hakiki müslümanlardan arkadaş edinin. Çok önemli! Bir müslüman Allah rızası için bir arkadaş edindi mi, Allah ona cennette yüksek bir derece verir,Bir müslüman Allah rızası için bir arkadaş edindi mi, Allah ona cennette yüksek bir derece verir, derecesini öyle yükseltir ki başka bir ibadetle cennette o dereceyi kazanması mümkün olmaz.derecesini öyle yükseltir ki başka bir ibadetle cennette o dereceyi kazanması mümkün olmaz. Onun için yeni arkadaş edinin. Onun için yeni arkadaş edinin.

Şu camide diyelim ki alt kat, üst kat 2 bin 5 bin kişisiniz, her biriniz beşer kişilik [grup] kursanız;Şu camide diyelim ki alt kat, üst kat 2 bin 5 bin kişisiniz, her biriniz beşer kişilik [grup] kursanız; "Arkadaşlar grup kurduk. -"Arkadaşlar grup kurduk. - Başka bir şey de demiyorum.- Diyanet İşleri Başkanlığı'nın neşrettiği din kitaplarını okuyalım." Yeter.Başka bir şey de demiyorum.- Diyanet İşleri Başkanlığı'nın neşrettiği din kitaplarını okuyalım." Yeter. Çünkü Buhârî var, Riyâzü's-sâlihîn var, daha başka eserler var.Çünkü Buhârî var, Riyâzü's-sâlihîn var, daha başka eserler var. Onları okusanız yeter, muhterem kardeşlerim! Onları okusanız yeter, muhterem kardeşlerim! Hani bazı kimseler der ki; "Aman bir gruba, sapık bir zümreye filan kapılanmayalım. Hani bazı kimseler der ki; "Aman bir gruba, sapık bir zümreye filan kapılanmayalım. Yanlış yola [sapmayalım.]" diye düşünebilir, korkabilir. Endişeleri, korkuları kabul ediyorum. Yanlış yola [sapmayalım.]" diye düşünebilir, korkabilir. Endişeleri, korkuları kabul ediyorum. Koskoca devletin [kurumu;] herkesin gözü önünde, yanlış bir şey yapsalar bin yerden hücum olur.Koskoca devletin [kurumu;] herkesin gözü önünde, yanlış bir şey yapsalar bin yerden hücum olur. O güzel kitapları okuyun. Onların neşrettiği kitapları alın, okuyun. O güzel kitapları okuyun. Onların neşrettiği kitapları alın, okuyun. Göreceksiniz ki oradaki âyetlerden, hadislerden de fayda olacak. Göreceksiniz ki oradaki âyetlerden, hadislerden de fayda olacak. O bakımdan şu grupları kurun, şeytan size sokulamasın. "Üç kişi oldu mu sokulmaz." diyor.O bakımdan şu grupları kurun, şeytan size sokulamasın. "Üç kişi oldu mu sokulmaz." diyor. En aşağı üç kişi olun, muhterem kardeşlerim. Şeytanın biraz daha tasvirini yapayım. En aşağı üç kişi olun, muhterem kardeşlerim.

Şeytanın biraz daha tasvirini yapayım.
Başka hadisleri okuyayım. Peygamber Efendimiz başka bir hadîs-i şerîfte buyurmuş ki; Başka hadisleri okuyayım. Peygamber Efendimiz başka bir hadîs-i şerîfte buyurmuş ki;

eş-Şeytânu mültakimun kalbe ibni Âdeme.eş-Şeytânu mültakimun kalbe ibni Âdeme. Fe-izâ zekera'llâhe hanese indehû ve izâ nesiya'llâhe iltekame kalbehû. Fe-izâ zekera'llâhe hanese indehû ve izâ nesiya'llâhe iltekame kalbehû.

Enes radıyallahu anh'ten. Enes radıyallahu anh'ten.

Şeytan büyük düşmandır, muhterem kardeşlerim.Şeytan büyük düşmandır, muhterem kardeşlerim. Şu hapislere girenlerin hapse girmelerinin sebebi, o günahkârların,Şu hapislere girenlerin hapse girmelerinin sebebi, o günahkârların, o şakî olanların şekâvet durumuna düşmesinin sebebi, o şakî olanların şekâvet durumuna düşmesinin sebebi, cehenneme düşüp yananların yanmasının sebebi şeytandır. Büyük düşmandır.cehenneme düşüp yananların yanmasının sebebi şeytandır. Büyük düşmandır. Şeytan, Âdemoğlunun en büyük düşmanıdır. Ne yapar? Şeytan, Âdemoğlunun en büyük düşmanıdır. Ne yapar?

Şeytan, insanoğlunun gönlünü bir lokmada yutmak ister.Şeytan, insanoğlunun gönlünü bir lokmada yutmak ister. Gönlünü elde etmek, fethetmek ister; gönlüne sahip olmak ister. Gönlünü elde etmek, fethetmek ister; gönlüne sahip olmak ister.

Fe-izâ zekera'llâhe hanese indehû.Fe-izâ zekera'llâhe hanese indehû. "Kul Allah'ı zikrettiği zaman şeytan onun gönlüne musallat olamaz, sahip çıkamaz, elde edemez." "Kul Allah'ı zikrettiği zaman şeytan onun gönlüne musallat olamaz, sahip çıkamaz, elde edemez."

Zikrettiği zaman gönlünü ele geçiremez, istila edemez.Zikrettiği zaman gönlünü ele geçiremez, istila edemez. Allah'ın zikrini unuttuğu zaman dişlerini geçirir. O zaman hâkimiyetini kurar. Allah'ın zikrini unuttuğu zaman dişlerini geçirir. O zaman hâkimiyetini kurar.

Demek ki şeytandan korunmanın bir çaresi de neymiş? Demek ki şeytandan korunmanın bir çaresi de neymiş?

Zikre devam etmekmiş. Zikre devam etmekmiş.

Bir çaresi; arkadaş grubu içinde olmak, salih arkadaşlarla bir grup teşkil etmek.Bir çaresi; arkadaş grubu içinde olmak, salih arkadaşlarla bir grup teşkil etmek. Bunu hepiniz sağlayacaksınız. Kendinize salih arkadaş seçeceksiniz, onlarla grup teşkil edeceksiniz. Bunu hepiniz sağlayacaksınız. Kendinize salih arkadaş seçeceksiniz, onlarla grup teşkil edeceksiniz.

Bir de kalbinizi şeytan fethetmesin, istila etmesin diye [zikredeceksiniz.]Bir de kalbinizi şeytan fethetmesin, istila etmesin diye [zikredeceksiniz.] Düşman; şu gâvur bu gâvur, Yunan gâvuru, Bulgar gâvuru, Düşman; şu gâvur bu gâvur, Yunan gâvuru, Bulgar gâvuru, Rus gâvuru bizim güzel diyarlarımızı istila etsin, ele geçirsin, ister miyiz? İstemeyiz.Rus gâvuru bizim güzel diyarlarımızı istila etsin, ele geçirsin, ister miyiz? İstemeyiz. Gönlümüzü şeytanın istila etmemesi için zikredeceğiz. Peygamber Efendimiz söylüyor. Gönlümüzü şeytanın istila etmemesi için zikredeceğiz. Peygamber Efendimiz söylüyor.

Bazıları zikrin dinî bir vazife olduğunu bilmez. "Bunu duyarız, dervişler çekiyormuş." der.Bazıları zikrin dinî bir vazife olduğunu bilmez. "Bunu duyarız, dervişler çekiyormuş." der. Ama birçok kimse bunun bir dinî vazife olduğunu bilmiyor, âyette ve hadiste geçtiğini bilmiyor. Ama birçok kimse bunun bir dinî vazife olduğunu bilmiyor, âyette ve hadiste geçtiğini bilmiyor.

Allah'ı zikredeceksin.Allah'ı zikredeceksin. Çeşitli zikirleri yapacaksın ki şeytan kalbine hücum edip de onu istila edemesin.Çeşitli zikirleri yapacaksın ki şeytan kalbine hücum edip de onu istila edemesin. [Şeytan] gönlünü, içini kaplamasın, istila etmesin diye zikredeceksin.[Şeytan] gönlünü, içini kaplamasın, istila etmesin diye zikredeceksin. Allah Allah diyeceksin. Lâ ilâhe illallah diyeceksin. Sübhanallah diyeceksin.Allah Allah diyeceksin. Lâ ilâhe illallah diyeceksin. Sübhanallah diyeceksin. Elhamdülillah diyeceksin. Öteki zikirleri söyleyeceksin. Elhamdülillah diyeceksin. Öteki zikirleri söyleyeceksin.

En kolayı ve en sevaplısı Allah demektir. Çok da kolaydır.En kolayı ve en sevaplısı Allah demektir. Çok da kolaydır. İnsan bir alıştı mı kalbi kendi kendine başlar artık... Çalışmaya başladı mı; Allah Allah Allah...İnsan bir alıştı mı kalbi kendi kendine başlar artık... Çalışmaya başladı mı; Allah Allah Allah... Bakarsın kendi kendine gidiyor. Sen konuşursun, o Allah diyor. İş yaparsın, Allah diyor.Bakarsın kendi kendine gidiyor. Sen konuşursun, o Allah diyor. İş yaparsın, Allah diyor. O zaman o çok kıymetli bir mertebedir, çok güzel bir haldir.O zaman o çok kıymetli bir mertebedir, çok güzel bir haldir. Öyle olan insanın yanına şeytan hiç yanaşamaz. Onun için zikri de tavsiye ediyorum. Öyle olan insanın yanına şeytan hiç yanaşamaz.

Onun için zikri de tavsiye ediyorum.
Peygamber Efendimiz tavsiye ediyor. Zikirden gafil olmayın. Kalbinizi zikirle meşgul edin.Peygamber Efendimiz tavsiye ediyor. Zikirden gafil olmayın. Kalbinizi zikirle meşgul edin. Ağzınız kapalı dursa bile kalbiniz Allah desin. "Nasıl diyecek hocam?" Ağzınız kapalı dursa bile kalbiniz Allah desin.

"Nasıl diyecek hocam?"

Böyle kendi kendine başını eğdiğin zaman nasıl düşünüyorsun? Neler düşünüyorsun?Böyle kendi kendine başını eğdiğin zaman nasıl düşünüyorsun? Neler düşünüyorsun? "Bakkala gideceğim, şunu alacağım, yarın şuraya gideceğim, şu işi yapacağım..." diyorsun."Bakkala gideceğim, şunu alacağım, yarın şuraya gideceğim, şu işi yapacağım..." diyorsun. Onun gibi kalbinden düşünürsün; Allah Allah Allah... diye.Onun gibi kalbinden düşünürsün; Allah Allah Allah... diye. Düşündükçe o da zikirdir ve zikrin kıymetlisidir.Düşündükçe o da zikirdir ve zikrin kıymetlisidir. Kalbiniz zikirle meşgul oldu mu şeytan size musallat olamayacak.Kalbiniz zikirle meşgul oldu mu şeytan size musallat olamayacak. Şeytandan korunma çaresini [söylemiş] oluyorum. Şimdi şeytanla ilgili bir söz daha söyleyeceğim. Şeytandan korunma çaresini [söylemiş] oluyorum.

Şimdi şeytanla ilgili bir söz daha söyleyeceğim.

eş-Şeytânu zi'bü'l-insâni ke-zi'bi'l-ganemi ye'huzu'ş-şâte'ş-şâzzete ve'l-kâsiyete ve'n-nâhiyete.eş-Şeytânu zi'bü'l-insâni ke-zi'bi'l-ganemi ye'huzu'ş-şâte'ş-şâzzete ve'l-kâsiyete ve'n-nâhiyete. Fe-aleyküm bi'l-cemâati ve'l-ülfeti ve'l-âmmeti ve'l-mesâcidi ve iyyâküm ve'ş-şiâbe. Fe-aleyküm bi'l-cemâati ve'l-ülfeti ve'l-âmmeti ve'l-mesâcidi ve iyyâküm ve'ş-şiâbe.

Bu hadîs-i şerîf de çok işinize yarayacak. Çok mühim bir nasihat. Bu hadîs-i şerîf de çok işinize yarayacak. Çok mühim bir nasihat.

Muaz radıyallahu anh rivayet etmiş. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Muaz radıyallahu anh rivayet etmiş.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

eş-Şeytânu zi'bü'l-insâni ke-zi'bi'l-ganemi. "Şeytan, insanoğlunun kurdudur." eş-Şeytânu zi'bü'l-insâni ke-zi'bi'l-ganemi. "Şeytan, insanoğlunun kurdudur."

Koyunun kurdu olduğu gibi insanoğlunun kurdu da şeytandır.Koyunun kurdu olduğu gibi insanoğlunun kurdu da şeytandır. Koyunun kurdu olan, o dağlarda uluyan aç kurt ne yapar? Koyunun kurdu olan, o dağlarda uluyan aç kurt ne yapar?

Ye'huzu'ş-şâte'ş-şâzzete ve'l-kâsiyete ve'n-nâhiyete. "Ayrılmış olan kuzuyu yer."Ye'huzu'ş-şâte'ş-şâzzete ve'l-kâsiyete ve'n-nâhiyete. "Ayrılmış olan kuzuyu yer." Sürüye gelemez; çoban var, köpek var, bekçi var. Sürünün yanına gelemez.Sürüye gelemez; çoban var, köpek var, bekçi var. Sürünün yanına gelemez. Şâzzete diyor, yani sürüden ayrılmış olan koyunu parçalar.Şâzzete diyor, yani sürüden ayrılmış olan koyunu parçalar. Ve'l-kâsiyete. "Bekçilerden uzaklaşmış olan."Ve'l-kâsiyete. "Bekçilerden uzaklaşmış olan." Ve'n-nâhiyete. "Bir kenara gitmiş, orada otlamaya dalmış..." Sürü uzaklaşmış gitmiş, o uzakta kalmış.Ve'n-nâhiyete. "Bir kenara gitmiş, orada otlamaya dalmış..." Sürü uzaklaşmış gitmiş, o uzakta kalmış. Ana sürüden uzaklara gitmiş, ayrılmış, bir kenarda oyalanmış kopmuş olan kuzuyu,Ana sürüden uzaklara gitmiş, ayrılmış, bir kenarda oyalanmış kopmuş olan kuzuyu, koyunu kurdun parçaladığı gibi şeytan da kendi başına kalmış olan müslümanı avlar.koyunu kurdun parçaladığı gibi şeytan da kendi başına kalmış olan müslümanı avlar. Şeytan canavar, insanın kurdu; avlar. Onun için Peygamber Efendimiz diyor ki; Şeytan canavar, insanın kurdu; avlar.

Onun için Peygamber Efendimiz diyor ki;

Fe-aleyküm bi'l-cemâati.Fe-aleyküm bi'l-cemâati. "O halde size topluluğu, cemaati tavsiye ederim." Cemaatten kopmayın, bir. "O halde size topluluğu, cemaati tavsiye ederim."

Cemaatten kopmayın, bir.

Ve'l-ülfeti. "Ülfeti tavsiye ederim." Ve'l-ülfeti. "Ülfeti tavsiye ederim."

Dostluk, ahbaplık, konuşmak, düşmek kalkmak, tatlı dilli güleç yüzlü geçim...Dostluk, ahbaplık, konuşmak, düşmek kalkmak, tatlı dilli güleç yüzlü geçim... "İnsanlarla beraber olmayı tavsiye ederim." "İnsanlarla beraber olmayı tavsiye ederim."

Ve'l-âmmeti. "Umumun, herkesin, bütün müslümanların tutturduğu o güzel yolu bırakmamayı,Ve'l-âmmeti. "Umumun, herkesin, bütün müslümanların tutturduğu o güzel yolu bırakmamayı, tenhalara çekilmemeyi, topluluktan ayrılmamayı tavsiye ederim." tenhalara çekilmemeyi, topluluktan ayrılmamayı tavsiye ederim."

Ve'l-mesâcidi. "Mescitleri tavsiye ederim." Ve'l-mesâcidi. "Mescitleri tavsiye ederim."

Muhterem kardeşlerim! Allah celle celâlühû, bize dinlerin en güzelini nasip etmiş.Muhterem kardeşlerim!

Allah celle celâlühû, bize dinlerin en güzelini nasip etmiş.
Dinimizin içinde de ibadetlerin en güzelini ihsan etmiştir.Dinimizin içinde de ibadetlerin en güzelini ihsan etmiştir. Bizim dinimizde başka dinlerde olmayan çok büyük mükemmellikler vardır. Bizim dinimizde başka dinlerde olmayan çok büyük mükemmellikler vardır. Allah'ın büyük nimetlerinden biri de mescitlerimizdir. Çok büyük nimettir. Allah'ın büyük nimetlerinden biri de mescitlerimizdir. Çok büyük nimettir. Bak, şu mescitte ne kadar insan toplanıyor. Başka yerlerde bu kadar insanı nasıl toplayabilirdin?Bak, şu mescitte ne kadar insan toplanıyor. Başka yerlerde bu kadar insanı nasıl toplayabilirdin? Toplayamazdın. İnsan mescitlerde toplanıyor.Toplayamazdın. İnsan mescitlerde toplanıyor. İbadet, vaaz, hutbe, bayram, nikâh maksadıyla, çeşitli sebeplerle mescitler bizi topluyor.İbadet, vaaz, hutbe, bayram, nikâh maksadıyla, çeşitli sebeplerle mescitler bizi topluyor. Elhamdülillah. Bir araya geliyoruz. Onun için Peygamber Efendimiz diyor ki; Elhamdülillah. Bir araya geliyoruz.

Onun için Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Size cemaati tavsiye ederim. Ülfeti tavsiye ederim. Topluluğu tavsiye ederim."Size cemaati tavsiye ederim. Ülfeti tavsiye ederim. Topluluğu tavsiye ederim. Ve mescitleri tavsiye ederim." Bunların zıtlarını düşünelim. Cemaatin zıttı nedir? Ve mescitleri tavsiye ederim."

Bunların zıtlarını düşünelim. Cemaatin zıttı nedir?

Cemaatten olmamak, bir köşede tek başına durmaktır. Ülfetin zıttı nedir? Cemaatten olmamak, bir köşede tek başına durmaktır.

Ülfetin zıttı nedir?

Kimseye karışmamak, bulaşmamak, kimseyle ahbaplık etmemektir. Kimseye karışmamak, bulaşmamak, kimseyle ahbaplık etmemektir.

Âmmenin zıttı nedir? Âmmenin zıttı nedir?

Herkesin gittiği yoldan gitmeyip kendi başına tek bir burnunun doğrultusunda gitmektir. Herkesin gittiği yoldan gitmeyip kendi başına tek bir burnunun doğrultusunda gitmektir.

Mescidin zıttı nedir? Mescidin zıttı nedir?

Mescide gelmeyip ibadete taate iştirak etmeyip -belki kılıyorsa- evinde kılmaktır. Bu bile doğru değil. Mescide gelmeyip ibadete taate iştirak etmeyip -belki kılıyorsa- evinde kılmaktır. Bu bile doğru değil.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem evinde namaz kılanlara bile kızıyordu.Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem evinde namaz kılanlara bile kızıyordu. Hatta bir keresinde buyurdu ki; "Canım ne istiyor biliyormusunuz? Hatta bir keresinde buyurdu ki;

"Canım ne istiyor biliyormusunuz?
Şu benim namaz kıldığım mihraba birisini vazifelendireyim. 'Sen namazı kıldır.' diyeyim.Şu benim namaz kıldığım mihraba birisini vazifelendireyim. 'Sen namazı kıldır.' diyeyim. Onu orada vazifeyi yapsın diye nöbetçi bırakayım. Elime cayır cayır yanan bir meşale, bir çıra alayım.Onu orada vazifeyi yapsın diye nöbetçi bırakayım. Elime cayır cayır yanan bir meşale, bir çıra alayım. Camiye gelmeyip de evde namaz kılanların her birinin evlerini gideyim tutuşturayım,Camiye gelmeyip de evde namaz kılanların her birinin evlerini gideyim tutuşturayım, cayır cayır yakayım diye, öyle istiyorum!" cayır cayır yakayım diye, öyle istiyorum!"

Onun için camiye geleceğiz. Camileri böyle güzel yapacağız. Büyük yapacağız. Konforlu yapacağız.Onun için camiye geleceğiz. Camileri böyle güzel yapacağız. Büyük yapacağız. Konforlu yapacağız. Üşümeyecek gibi yapacağız. Oturduğumuz zaman rahat edecek gibi yapacağız.Üşümeyecek gibi yapacağız. Oturduğumuz zaman rahat edecek gibi yapacağız. Kenarında köşesinde sohbet odası yapacağız. Kitap okuyacağımız yerleri olacak. Kenarında köşesinde sohbet odası yapacağız. Kitap okuyacağımız yerleri olacak. Cami bizim cemaatimizin, cemiyetimizin merkezi olacak. Cami bizim cemaatimizin, cemiyetimizin merkezi olacak.

Eski İslâm şehirleri kurulduğu zaman;Eski İslâm şehirleri kurulduğu zaman; müslümanlar Arap yarımadasından çıktı, diyarları fethettiler; ne yapıyorlardı? müslümanlar Arap yarımadasından çıktı, diyarları fethettiler; ne yapıyorlardı?

Bir şehir kuruyorlardı. Merkezi; cami. Çünkü devlet adamları camiye gidiyor.Bir şehir kuruyorlardı. Merkezi; cami. Çünkü devlet adamları camiye gidiyor. Vali de camiye gidiyor. Herkes camiye gidiyor idi. Vali de camiye gidiyor. Herkes camiye gidiyor idi. Tüccar da esnaf da müşteri de halk da camiye geliyordu. Ve her şey camide bitiyor idi. Tüccar da esnaf da müşteri de halk da camiye geliyordu. Ve her şey camide bitiyor idi.

Onun için, biz de tekrar Peygamber Efendimiz'in bu tavsiyesine döneceğiz.Onun için, biz de tekrar Peygamber Efendimiz'in bu tavsiyesine döneceğiz. Efendimiz bize neyi tavsiye ediyor? "Sürüden ayrılan koyunlar, kuzular gibi olmayın.Efendimiz bize neyi tavsiye ediyor?

"Sürüden ayrılan koyunlar, kuzular gibi olmayın.
İnsanoğlunun kurdu olan şeytan sizi parça parça parçalar. Kanınızı döker. Etinizi yer.İnsanoğlunun kurdu olan şeytan sizi parça parça parçalar. Kanınızı döker. Etinizi yer. Onun için cemaate gelin. Onun için ülfet edin. Onun için insanlarla arkadaşlıktan kesilmeyin.Onun için cemaate gelin. Onun için ülfet edin. Onun için insanlarla arkadaşlıktan kesilmeyin. Onun için topluluktan ayrılmayın. Onun için mescitlere gelin." buyuruyor. Mescitlere geleceğiz! Onun için topluluktan ayrılmayın. Onun için mescitlere gelin." buyuruyor.

Mescitlere geleceğiz!

Bir insanın mescitte kıldığı namaz evinde kıldığı namazdan 27 kat daha sevaplıdır.Bir insanın mescitte kıldığı namaz evinde kıldığı namazdan 27 kat daha sevaplıdır. Ayrıca mescide gelinceye kadar her attığı adımdan bir sevap kazanır, bir günahı silinir, bir derecesi artar.Ayrıca mescide gelinceye kadar her attığı adımdan bir sevap kazanır, bir günahı silinir, bir derecesi artar. Ayrıca bu mescitte mevcut olan Allah'ın bir sevgili kulu hürmetine ibadetleri kabul olur.Ayrıca bu mescitte mevcut olan Allah'ın bir sevgili kulu hürmetine ibadetleri kabul olur. Ayrıca mescitte ilim irfan öğrenir.Ayrıca mescitte ilim irfan öğrenir. Çünkü müslümanların mescitleri, sadece ibadet edilip de kapısı kapanılan binalar değildir. Çünkü müslümanların mescitleri, sadece ibadet edilip de kapısı kapanılan binalar değildir. Müslümanların mescitleri ilim irfan merkezidir. Müslümanların mescitleri ilim irfan merkezidir.

Biz de burada çıkmışız, Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyoruz.Biz de burada çıkmışız, Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyoruz. Sosyolojik bakımdan, toplumsal bakımdan, toplumun gelişmesi bakımından en önemli kaideleri koyuyoruz,Sosyolojik bakımdan, toplumsal bakımdan, toplumun gelişmesi bakımından en önemli kaideleri koyuyoruz, onları okuyoruz, onları öğretmiş oluyoruz.onları okuyoruz, onları öğretmiş oluyoruz. Başka bir yerde bir İngiliz, bir Amerikalı, bir Alman, bir Rus, bir Endonezyalı,Başka bir yerde bir İngiliz, bir Amerikalı, bir Alman, bir Rus, bir Endonezyalı, bir Japon veya bir Hintli bunları nerede öğrenecek? Öğrenemez.bir Japon veya bir Hintli bunları nerede öğrenecek? Öğrenemez. Öğreninceye kadar göbeği çatlar. Devlet halka onları öğreteceğim diye ne kadar uğraşması gerekir... Öğreninceye kadar göbeği çatlar. Devlet halka onları öğreteceğim diye ne kadar uğraşması gerekir... Elhamdülillah, bizim mescitlerimiz ilim irfan yuvasıdır, üniversitedir, mânevî mekteplerdir. Elhamdülillah, bizim mescitlerimiz ilim irfan yuvasıdır, üniversitedir, mânevî mekteplerdir.

Onun için mescide geleceğiz. Topluluğa geleceğiz. Arkadaşlarla ilgiyi kesmeyeceğiz.Onun için mescide geleceğiz. Topluluğa geleceğiz. Arkadaşlarla ilgiyi kesmeyeceğiz. Keseni kendi hâline bırakmayacağız. "Şeytan bunu parçalamasın." diye başına gideceğiz.Keseni kendi hâline bırakmayacağız. "Şeytan bunu parçalamasın." diye başına gideceğiz. Onu mescide alıştıracağız. "Niye gelmiyorsun?" diyeceğiz. "Hasta mısın?" diyeceğiz.Onu mescide alıştıracağız. "Niye gelmiyorsun?" diyeceğiz. "Hasta mısın?" diyeceğiz. "Derdin mi var?" diyeceğiz. Derdi varsa derdine çare bulacağız. Küsmüşse barıştıracağız. "Derdin mi var?" diyeceğiz. Derdi varsa derdine çare bulacağız. Küsmüşse barıştıracağız. Mescide gelecek. Topluluğa gelecek. Ülfet edecek. Sohbet edecek. Bunların hepsinin büyük sevabı var. Mescide gelecek. Topluluğa gelecek. Ülfet edecek. Sohbet edecek. Bunların hepsinin büyük sevabı var.

Ve iyyâküm ve'ş-şiâbe diyor Peygamber Efendimiz; "Şiâb'dan sakının." Şiâb ne demek? Ve iyyâküm ve'ş-şiâbe diyor Peygamber Efendimiz; "Şiâb'dan sakının."

Şiâb ne demek?

"Dağların arasındaki girinti vadiler" demek. Suudi Arabistan'a, Mekke'ye gitmiş olanlar bilirler."Dağların arasındaki girinti vadiler" demek.

Suudi Arabistan'a, Mekke'ye gitmiş olanlar bilirler.
Binlerce dağ vardır. Kayalık vardır, tepelik vardır. İki dağın arasında vadicikler vardır, girintiler vardır.Binlerce dağ vardır. Kayalık vardır, tepelik vardır. İki dağın arasında vadicikler vardır, girintiler vardır. Oralarda yağmurlardan yüzyıllar boyu toprak birikmiştir.Oralarda yağmurlardan yüzyıllar boyu toprak birikmiştir. Vadinin tabanı biraz topraklıktır, biraz sulaktır. Sular oraya gelir.Vadinin tabanı biraz topraklıktır, biraz sulaktır. Sular oraya gelir. İşte orada hurma ağacı vardır, yeşillik vardır. Belki su vardır, kuyu vardır.İşte orada hurma ağacı vardır, yeşillik vardır. Belki su vardır, kuyu vardır. Zevkini sefasını isteyen insanlar ne yaparlar? Zevkini sefasını isteyen insanlar ne yaparlar?

Vadi aralarında safalı, sayfiye yerlerden, güzel yerlerden bir yere çekilip keyfine bakar.Vadi aralarında safalı, sayfiye yerlerden, güzel yerlerden bir yere çekilip keyfine bakar. Ona ne diyor Peygamber Efendimiz? Ona ne diyor Peygamber Efendimiz?

"Sakının bu işten! Topluluktan ayrılmaktan sakının! Bir kenara çekilmekten sakının!"Sakının bu işten! Topluluktan ayrılmaktan sakının! Bir kenara çekilmekten sakının! Cemaate gelin, camiye gelin!" diyor, aziz ve muhterem kardeşlerim. Onun için, topluluğu ganimet bilin. Cemaate gelin, camiye gelin!" diyor, aziz ve muhterem kardeşlerim.

Onun için, topluluğu ganimet bilin.

Peygamber Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfi var:Peygamber Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfi var: "Şehirdekiler bâdiyedekilerden cennete 500 yıl evvel girecek." Neden? "Şehirdekiler bâdiyedekilerden cennete 500 yıl evvel girecek."

Neden?

Şehirde cami var, Cuma var, ilim var, irfan var diye. Şehirde cami var, Cuma var, ilim var, irfan var diye.

Dağın başında, mezrada, yaylada, böyle tenha yerlerde oturanlardanDağın başında, mezrada, yaylada, böyle tenha yerlerde oturanlardan şehirlerde oturanlar 500 yıl evvel cennete girecek. şehirlerde oturanlar 500 yıl evvel cennete girecek.

Dinimiz böyle; her şey mâkul, her şey güzel; topluluk, ilim irfan, ülfet kardeşlik dini.Dinimiz böyle; her şey mâkul, her şey güzel; topluluk, ilim irfan, ülfet kardeşlik dini. Onun için bu işe de çok dikkat edin! Şeytan sizi bir köşede kıstırıp parçalamasın.Onun için bu işe de çok dikkat edin! Şeytan sizi bir köşede kıstırıp parçalamasın. Bekçisiz bulup tenha bulup sizi kurtların koyunları parçaladığı gibi parçalamasın, aziz ve muhterem kardeşlerim. Bekçisiz bulup tenha bulup sizi kurtların koyunları parçaladığı gibi parçalamasın, aziz ve muhterem kardeşlerim.

Bir hadîs-i şerîf daha okuyacağım. Bir hadîs-i şerîf daha okuyacağım.

eş-Şirkü ahfâ fî ümmetî min debîbi'n-nemli ala's-safâ fi'l-leyleti'z-zalmâieş-Şirkü ahfâ fî ümmetî min debîbi'n-nemli ala's-safâ fi'l-leyleti'z-zalmâi ve ednâhu en tuhibbe alâ şey'in mine'l-cevri ev en tubgida alâ şey'in mine'l-adli.ve ednâhu en tuhibbe alâ şey'in mine'l-cevri ev en tubgida alâ şey'in mine'l-adli. Ve heli'd-dînü ille'l-hubbu fillâhi ve'l-bugdu fillâhi?Ve heli'd-dînü ille'l-hubbu fillâhi ve'l-bugdu fillâhi? Kâle teâlâ: İn küntüm tuhibbûna'llâhe fe'ttebiûnî yuhbibkümu'llâhu. Kâle teâlâ: İn küntüm tuhibbûna'llâhe fe'ttebiûnî yuhbibkümu'llâhu.

Hz. Âişe anamız, cennet-mekân, Allah şefaatine erdirsin;Hz. Âişe anamız, cennet-mekân, Allah şefaatine erdirsin; bizim hanımlarımızı, analarımızı, kızlarımızı da onun gibi dindar eylesin.bizim hanımlarımızı, analarımızı, kızlarımızı da onun gibi dindar eylesin. Peygamber Efendimiz'den o rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz buyurmuşlar ki; Peygamber Efendimiz'den o rivayet etmiş.

Peygamber Efendimiz buyurmuşlar ki;

eş-Şirkü ahfâ fî ümmeti min debîbi'n-nemli ala's-safâfi'l-leyleti'z-zalmâi. eş-Şirkü ahfâ fî ümmeti min debîbi'n-nemli ala's-safâfi'l-leyleti'z-zalmâi.

Ne güzel anlatıyor: "Şirk, yani müşriklik, Allah'a şirk koşmak." Ne güzel anlatıyor:

"Şirk, yani müşriklik, Allah'a şirk koşmak."

Ahfâ. "Daha gizlidir." Fî ümmetî. "Benim ümmetimin içinde." Allah Allah...Ahfâ. "Daha gizlidir." Fî ümmetî. "Benim ümmetimin içinde."

Allah Allah...
Hem Ümmet-i Muhammed'den olacak hem şirk olacak. Gizli bir şirk. "Daha gizlidir." Nereden? Hem Ümmet-i Muhammed'den olacak hem şirk olacak. Gizli bir şirk. "Daha gizlidir." Nereden?

Min debîbi'n-nemli. "Karıncanın -dep dep dep- yürümesinden, ayak atmasından."Min debîbi'n-nemli. "Karıncanın -dep dep dep- yürümesinden, ayak atmasından." Ala's-safâ. "Bir yalçın kara kayanın üzerinde yürümesinden." Fi'l-leyleti'z-zalmâi. "Karanlık bir gecede." Ala's-safâ. "Bir yalçın kara kayanın üzerinde yürümesinden." Fi'l-leyleti'z-zalmâi. "Karanlık bir gecede."

"Benim ümmetimin içindeki şirk, [karanlık bir gecede] bir kara taşın üzerinde bir kara karıncanın yürümesinden daha gizlidir." "Benim ümmetimin içindeki şirk, [karanlık bir gecede] bir kara taşın üzerinde bir kara karıncanın yürümesinden daha gizlidir."

Allah Allah... Ümmet-i Muhammed puta tapmaz. Elbette aya, güneşe tapmaz.Allah Allah... Ümmet-i Muhammed puta tapmaz. Elbette aya, güneşe tapmaz. Eski ümmetlerin yaptıkları gibi yapmaz. Mısırlılar öküze tapmışlar. Eski ümmetlerin yaptıkları gibi yapmaz. Mısırlılar öküze tapmışlar. Kureyşliler elleriyle yaptıkları putlara tapmışlar. Babilliler yıldızlara, aya, güneşe tapmışlar.Kureyşliler elleriyle yaptıkları putlara tapmışlar. Babilliler yıldızlara, aya, güneşe tapmışlar. Yunanlılar Zeus'e tapmışlar, şarap tanrısına tapmışlar, aşk tanrısına tapmışlar. Türlü rezaletler olmuş... Yunanlılar Zeus'e tapmışlar, şarap tanrısına tapmışlar, aşk tanrısına tapmışlar. Türlü rezaletler olmuş...

"Benim ümmetimin içinde şirk, karanlık gecede kara taşın üzerinde"Benim ümmetimin içinde şirk, karanlık gecede kara taşın üzerinde kara karıncanın yürümesinden daha gizlidir." diyor Peygamber Efendimiz. kara karıncanın yürümesinden daha gizlidir." diyor Peygamber Efendimiz. Şirk, müşriklik, Ümmet-i Muhammed'in içinde. Sübhanallah! Nasıl izah ediyor? Şirk, müşriklik, Ümmet-i Muhammed'in içinde. Sübhanallah!

Nasıl izah ediyor?

Buyuruyor ki; Ve ednâhu. "Bu şirkin en aşağı mertebesi."Buyuruyor ki;

Ve ednâhu. "Bu şirkin en aşağı mertebesi."
En tuhibbe alâ şey'in mine'l-cevri. "Senin zulümden, cevirden olan bir şeyi sevmendir." En tuhibbe alâ şey'in mine'l-cevri. "Senin zulümden, cevirden olan bir şeyi sevmendir."

Şirktir bu. Böyle diyor Peygamber Efendimiz.Şirktir bu. Böyle diyor Peygamber Efendimiz. Zulüm, haksızlık; sen de seviyorsun, beğeniyorsun.Zulüm, haksızlık; sen de seviyorsun, beğeniyorsun. En tuhibbe alâ şey'in mine'l-cevri. Zulüm olduğunu bile bile seviyorsun. İşte o şirktir. Neden? En tuhibbe alâ şey'in mine'l-cevri. Zulüm olduğunu bile bile seviyorsun. İşte o şirktir.

Neden?

Allah "Onu sevmeyin, yapmayın." dedi; sen onu seviyorsun. İşte şirk. Buyur bakalım...Allah "Onu sevmeyin, yapmayın." dedi; sen onu seviyorsun. İşte şirk. Buyur bakalım... Sen Allah'ın istediğini yapmadın, başka bir mahlukun ortaya koyduğu bir şeyi beğeniyorsun.Sen Allah'ın istediğini yapmadın, başka bir mahlukun ortaya koyduğu bir şeyi beğeniyorsun. Allah'ın beğendiğini beğenmiyorsun; Allah'ın hükmüne karşı ortak koşuyorsun,Allah'ın beğendiğini beğenmiyorsun; Allah'ın hükmüne karşı ortak koşuyorsun, şirk koşuyorsun, başka şeyi beğeniyorsun. İşte şirk! Hem de "en aşağısı" diyor. şirk koşuyorsun, başka şeyi beğeniyorsun. İşte şirk! Hem de "en aşağısı" diyor.

Ev en tubgida alâ şey'in mine'l-adli. "Veyahut da adaletten olan bir şeye buğzetmendir." Ev en tubgida alâ şey'in mine'l-adli. "Veyahut da adaletten olan bir şeye buğzetmendir."

"Böyle şey olur mu?!" demendir. Allah adalet olsun diye bunu böyle emretmiş."Böyle şey olur mu?!" demendir.

Allah adalet olsun diye bunu böyle emretmiş.
Sen ona kızıyorsun, istemiyorsun. Allah'ın hükmüne karşı geliyorsun. İşte o da şirk. Sen ona kızıyorsun, istemiyorsun. Allah'ın hükmüne karşı geliyorsun. İşte o da şirk. Allah'ın adalet olarak koyduğu bir hükmü beğenmiyorsun, Allah'ın adalet olarak koyduğu bir hükmü beğenmiyorsun, ona buğzediyorsun, içinden kızıyorsun, köpürüyorsun.ona buğzediyorsun, içinden kızıyorsun, köpürüyorsun. O şirk. Allah'ın sevmediği zulüm, cevir olan bir şeyi seviyorsun, istiyorsun. İşte o da şirk. O şirk. Allah'ın sevmediği zulüm, cevir olan bir şeyi seviyorsun, istiyorsun. İşte o da şirk.

Muhterem kardeşlerim! Bak, nasıl ince bizim dinimiz.Muhterem kardeşlerim!

Bak, nasıl ince bizim dinimiz.
Birçok insan, "Ben müslümanım elhamdülillah, ehl-i tevhîdim; müşrik değilim, kâfir değilim." diyor; Birçok insan, "Ben müslümanım elhamdülillah, ehl-i tevhîdim; müşrik değilim, kâfir değilim." diyor; ama Allah'ın sevdiğini sevmiyorsa, Allah'ın koyduğu [hükme] razı olamıyorsa ama Allah'ın sevdiğini sevmiyorsa, Allah'ın koyduğu [hükme] razı olamıyorsa o zaman gizli bir şirk içinde, hastalık var demek oluyor. o zaman gizli bir şirk içinde, hastalık var demek oluyor.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Ve heli'd-dînü ille'l-hubbu fillâhi ve'l-bugdu fillâhi?Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Ve heli'd-dînü ille'l-hubbu fillâhi ve'l-bugdu fillâhi?
"Din, Allah için sevmekten, Allah için buğzetmekten başka bir şey midir zaten?" "Din, Allah için sevmekten, Allah için buğzetmekten başka bir şey midir zaten?"

Din nedir? Dinin özünü nasıl tarif ediyor? Din nedir? Dinin özünü nasıl tarif ediyor?

Bir şeyi Allah için sevmek, öteki başka kötü bir şeye de Allah için buğzetmektir.Bir şeyi Allah için sevmek, öteki başka kötü bir şeye de Allah için buğzetmektir. "Dini bundan başka bir şey mi sanıyorsunuz?" diyor. Doğrusu başka bir şey sanıyorduk. "Dini bundan başka bir şey mi sanıyorsunuz?" diyor.

Doğrusu başka bir şey sanıyorduk.
Biz dini namaz sanıyorduk. Biz dini oruç sanıyorduk. Biz dini zekât sanıyorduk.Biz dini namaz sanıyorduk. Biz dini oruç sanıyorduk. Biz dini zekât sanıyorduk. Ama burada Peygamber Efendimiz bambaşka bir şey söyledi. Bu imtihanda bu elekten kaç kişi geçer?Ama burada Peygamber Efendimiz bambaşka bir şey söyledi. Bu imtihanda bu elekten kaç kişi geçer? Allah için sevecek, Allah için buğzedecek; sevgisini, zevkini, isteğini, kızgınlığını Allah için sevecek, Allah için buğzedecek; sevgisini, zevkini, isteğini, kızgınlığını bu hâle ayarlayabilmiş kaç tane has müslüman var? Nelerin peşinde müslümanlar? Zavallılar...bu hâle ayarlayabilmiş kaç tane has müslüman var? Nelerin peşinde müslümanlar?

Zavallılar...
Bakıyorum; ne giyim bakımından, ne yeme bakımından, ne kazanç bakımından,Bakıyorum; ne giyim bakımından, ne yeme bakımından, ne kazanç bakımından, ne konuşma bakımından, ne düşünce bakımından, ne çalışma bakımından, ne alışveriş bakımından,ne konuşma bakımından, ne düşünce bakımından, ne çalışma bakımından, ne alışveriş bakımından, ne ticaret bakımından, ne sosyal hayat bakımından Allah'ın istediği durumdalar... ne ticaret bakımından, ne sosyal hayat bakımından Allah'ın istediği durumdalar...

Hocamız öyle demişti.Hocamız öyle demişti. Bir arkadaş var. "Söyleyin şu zata, bu halk Müslümanlığı istemez." diyordu.Bir arkadaş var. "Söyleyin şu zata, bu halk Müslümanlığı istemez." diyordu. Hocamız, tecrübesi var, 80 yaşına gelmiş, sakalı var. Rahmetullahi aleyh.Hocamız, tecrübesi var, 80 yaşına gelmiş, sakalı var. Rahmetullahi aleyh. "Bu millet Müslümanlığı sevmez, istemez." İstese yürür. Yürümüyor ki! Küfrü daha çok seviyor."Bu millet Müslümanlığı sevmez, istemez." İstese yürür. Yürümüyor ki! Küfrü daha çok seviyor. Şirki daha çok seviyor. Günahın peşinde. Gazinolar dolu. Stadyumlar böyle yığın yığın...Şirki daha çok seviyor. Günahın peşinde. Gazinolar dolu. Stadyumlar böyle yığın yığın... Deniz kenarları karınca düğünü gibi kaynıyor. Meyhaneler tıklım tıklım dolu.Deniz kenarları karınca düğünü gibi kaynıyor. Meyhaneler tıklım tıklım dolu. İki adımda bir meyhane levhası. İki adımda bir [şu] birası, [bu] birası...İki adımda bir meyhane levhası. İki adımda bir [şu] birası, [bu] birası... Allah yasak etmiş; millet su gibi haram zıkkım içiyor! Millet, Allah'ın yasak etmiş olduğu günahları işliyor.Allah yasak etmiş; millet su gibi haram zıkkım içiyor! Millet, Allah'ın yasak etmiş olduğu günahları işliyor. Hepsi demek ki bir çeşit şirkte, aziz ve muhterem kardeşlerim. Hepsi demek ki bir çeşit şirkte, aziz ve muhterem kardeşlerim.

Gönlümüzü terbiye edeceğiz. Allah için seveceğiz. Allah için buğzedeceğiz.Gönlümüzü terbiye edeceğiz. Allah için seveceğiz. Allah için buğzedeceğiz. Allah'ın koyduğu şeyleri seveceğiz, Allah'ın yasakladığı şeyleri sevmeyeceğiz. Allah'ın koyduğu şeyleri seveceğiz, Allah'ın yasakladığı şeyleri sevmeyeceğiz. Yüzüne bakmayacağız. Dönüp de bakasımız gelmeyecek. Elimizi uzatasımız gelmeyecek.Yüzüne bakmayacağız. Dönüp de bakasımız gelmeyecek. Elimizi uzatasımız gelmeyecek. Tadına bakasımız gelmeyecek. Öyle olmamız lazım. Tadına bakasımız gelmeyecek. Öyle olmamız lazım.

Öyle olmadığı zaman has müslüman olmuyor; müşrik oluyor,Öyle olmadığı zaman has müslüman olmuyor; müşrik oluyor, Allah'ın hükmünün karşısında bir başkasının hükmünü eş değer koymuş oluyor, onu tercih etmiş oluyor.Allah'ın hükmünün karşısında bir başkasının hükmünü eş değer koymuş oluyor, onu tercih etmiş oluyor. Hadi bakalım, buyur; şirk oluyor, şirk koşmak oluyor. Çok gizli bir şey, çok ince bir mâna. Hadi bakalım, buyur; şirk oluyor, şirk koşmak oluyor. Çok gizli bir şey, çok ince bir mâna.

Şöyle bir ölçecek olursak, bu süzgeçten, bu imtihandan kaç tane müslüman geçer, bilmiyorum.Şöyle bir ölçecek olursak, bu süzgeçten, bu imtihandan kaç tane müslüman geçer, bilmiyorum. Adam Yüksek İslâm Enstitüsünü bitirmiş; sakala buğzediyor! Sakal, müslümanın şiârı.Adam Yüksek İslâm Enstitüsünü bitirmiş; sakala buğzediyor! Sakal, müslümanın şiârı. Sakala buğzediyor! İlim öğrenmek dinimizin emri; "Konferansa gitmeyeceksin!Sakala buğzediyor! İlim öğrenmek dinimizin emri; "Konferansa gitmeyeceksin! Toplantılara gitmeyeceksin!" diyor.Toplantılara gitmeyeceksin!" diyor. Çocuğuna doğru şeyi emretmesi gerekirken yanlış şeyi emrediyor, şart koşuyor.Çocuğuna doğru şeyi emretmesi gerekirken yanlış şeyi emrediyor, şart koşuyor. "Bu gönderdiğim yazının bir fotokopisi bende, bir fotokopisi sende."Bu gönderdiğim yazının bir fotokopisi bende, bir fotokopisi sende. Bunu da sen cebinde taşıyacaksın, okuyacaksın. Bu şartlara uymazsan hakkımı sana helal etmiyorum!" diyor.Bunu da sen cebinde taşıyacaksın, okuyacaksın. Bu şartlara uymazsan hakkımı sana helal etmiyorum!" diyor. Çocuğuna yanlış yolu tavsiye ediyor. Doğru yoldan çekmeye çalışıyor. Çocuğuna yanlış yolu tavsiye ediyor. Doğru yoldan çekmeye çalışıyor.

Dinin ahkâmını kaç tane müslümana kabul ettirebilirsin? Kaç tane kadına kabul ettirebilirsin?Dinin ahkâmını kaç tane müslümana kabul ettirebilirsin? Kaç tane kadına kabul ettirebilirsin? Allah "Başı örtün." demiş.Allah "Başı örtün." demiş. Allah kadınlarla erkeklerin [görüşmelerini, ilişkilerini] tanzim etmiş, "Şu şartlar altında olacak." demiş.Allah kadınlarla erkeklerin [görüşmelerini, ilişkilerini] tanzim etmiş, "Şu şartlar altında olacak." demiş. Allah ticareti tanzim etmiş, kazancın şeklini şemâilini her şeyi göstermiş. Kaç kişi bu şartlara uyuyor? Allah ticareti tanzim etmiş, kazancın şeklini şemâilini her şeyi göstermiş. Kaç kişi bu şartlara uyuyor?

Allah bizi has müslüman etsin! Allah bizi has müslüman etsin!

Çok kusurlarımız var.Çok kusurlarımız var. Biz kendimizi iyi müslüman sanıyoruz;Biz kendimizi iyi müslüman sanıyoruz; ama incelense, şöyle bir tahkik edilse, işin içinde neler neler çıkıyor, neler giriyor... ama incelense, şöyle bir tahkik edilse, işin içinde neler neler çıkıyor, neler giriyor...

Gönlümüz, kalbimiz Allah'ı sevecek. Ve Allah'ın hükmünü sevecek. Gönlümüz, kalbimiz Allah'ı sevecek. Ve Allah'ın hükmünü sevecek.

Sa'd b. Ebî Vakkas radıyallahu anh, cennetlik sahabeden birisi.Sa'd b. Ebî Vakkas radıyallahu anh, cennetlik sahabeden birisi. Peygamber Efendimiz; "O kişi cennettedir." diye hayattayken müjdelemiş. Sa'd b. Ebî Vakkas. Peygamber Efendimiz; "O kişi cennettedir." diye hayattayken müjdelemiş. Sa'd b. Ebî Vakkas. Hem de duası makbul bir kimseymiş. Kime dua etse duası olurmuş.Hem de duası makbul bir kimseymiş. Kime dua etse duası olurmuş. "Şöyle yap yâ Rabbi!" Öyle oluyor. "Böyle yap yâ Rabbi! Kurtar yâ Rabbi! Şifa ver yâ Rabbi!..""Şöyle yap yâ Rabbi!" Öyle oluyor. "Böyle yap yâ Rabbi! Kurtar yâ Rabbi! Şifa ver yâ Rabbi!.." Ne dese duası makbul. Peygamber Efendimiz'in sahabesi, evliyâdan kat kat yüksek.Ne dese duası makbul. Peygamber Efendimiz'in sahabesi, evliyâdan kat kat yüksek. Aşere-i mübeşşereden, cennetle müjdelenmiş kimse. Aşere-i mübeşşereden, cennetle müjdelenmiş kimse.

Sa'd b. Ebî Vakkas'ın gözlerine körlük inmiş. Ömrünün bir devresinde gözleri görmez olmuş.Sa'd b. Ebî Vakkas'ın gözlerine körlük inmiş. Ömrünün bir devresinde gözleri görmez olmuş. Gözleri görmüyor. Birisi ona akıl öğretmek istemiş, demiş ki; Gözleri görmüyor. Birisi ona akıl öğretmek istemiş, demiş ki;

"Ya Sa'd, biz senin duanın makbul olduğunu tecrübe ettik."Ya Sa'd, biz senin duanın makbul olduğunu tecrübe ettik. Mücerret biliyoruz ki senin duan makbuldür. Mücerret biliyoruz ki senin duan makbuldür. Kendine dua etsene, Allah gözünün nurunu versin, tekrar gözün görmeye başlasın.Kendine dua etsene, Allah gözünün nurunu versin, tekrar gözün görmeye başlasın. Dua etsene, körlükten kurtulsan. Dua etsene kendine..." Dua etsene, körlükten kurtulsan. Dua etsene kendine..."

Muhterem kardeşlerim! Şöyle cevap vermiş: "Ben Allah'ın takdirini gözümün nurundan daha çok severim!" Muhterem kardeşlerim!

Şöyle cevap vermiş: "Ben Allah'ın takdirini gözümün nurundan daha çok severim!"

İnsan Allah'ı sevecek. Allah'ın ahkâmını sevecek. Allah'ın Kur'an'ını sevecek.İnsan Allah'ı sevecek. Allah'ın ahkâmını sevecek. Allah'ın Kur'an'ını sevecek. Allah'ın Resûlünü sevecek. Allah'ın emrini sevecek. Allah'ın yasağını sevecek, benimseyecek.Allah'ın Resûlünü sevecek. Allah'ın emrini sevecek. Allah'ın yasağını sevecek, benimseyecek. "Tamam, yasaklamış, yapmayacağım." Emrini sevecek. "Tamam, emretmiş, başım üstüne. "Tamam, yasaklamış, yapmayacağım." Emrini sevecek. "Tamam, emretmiş, başım üstüne. Madem emretmiş; 'öl' dediği yerde ölürüm, 'kal' dediği yerde kalırım." diyecek.Madem emretmiş; 'öl' dediği yerde ölürüm, 'kal' dediği yerde kalırım." diyecek. Müslüman bu şuura erecek. Kur'an'ı sadece öpüp başa koymak kâfi değil; ahkâmına uyacak. Müslüman bu şuura erecek.

Kur'an'ı sadece öpüp başa koymak kâfi değil; ahkâmına uyacak.

Bir acı misal vereceğim size. Ben de bayramda öğrendim, çok üzüldüm. Bayramda bir kardeşimiz geldi bana; Bir acı misal vereceğim size. Ben de bayramda öğrendim, çok üzüldüm. Bayramda bir kardeşimiz geldi bana;

"Ben, sizin camiye gelip giden falanca hacı efendinin torunuyum." dedi. "Öyle mi? Çok iyi." "Ben, sizin camiye gelip giden falanca hacı efendinin torunuyum." dedi.

"Öyle mi? Çok iyi."

O hacı efendi camiye ezan okunmadan evvel gelir. Ön safta oturur.O hacı efendi camiye ezan okunmadan evvel gelir. Ön safta oturur. Kur'ân-ı Kerîm'i açar; okur babam okur... Gıpta ederim. "Ya bu Kur'an'ı ne kadar çok okuyor... Kur'ân-ı Kerîm'i açar; okur babam okur... Gıpta ederim. "Ya bu Kur'an'ı ne kadar çok okuyor... Kim bilir kaç defa hatim indirdi. Kim bilir ne kadar sevap alacak..." diye gıpta ettiğim bir kimse. Kim bilir kaç defa hatim indirdi. Kim bilir ne kadar sevap alacak..." diye gıpta ettiğim bir kimse.

"Hocam, o hacı efendi, -Babam ayrılmış annemden, ben annemle beraberim.- dedem çok zengin." "Hocam, o hacı efendi, -Babam ayrılmış annemden, ben annemle beraberim.- dedem çok zengin."

Memleketinde okul yaptırtıyor. Gelmişler, "Senin adına bir okul yapalım."Memleketinde okul yaptırtıyor. Gelmişler, "Senin adına bir okul yapalım." Çıkartmış, milyonları vermiş. Yani adam zengin. Fakir değil, ihtiyacı yok; malı mülkü, emlakı çok fazla. Çıkartmış, milyonları vermiş. Yani adam zengin. Fakir değil, ihtiyacı yok; malı mülkü, emlakı çok fazla.

Bu bana gelen çocuğun anasına 6 milyon lira para vermiş, muhterem kardeşlerim.Bu bana gelen çocuğun anasına 6 milyon lira para vermiş, muhterem kardeşlerim. Demiş ki; "Bunu bankaya koy. Bunun faiziyle geçin, benden para isteme!" Demiş ki; "Bunu bankaya koy. Bunun faiziyle geçin, benden para isteme!"

Hacı efendi, sen kızına ne tavsiye ediyorsun?! Ne yediriyorsun sen kızına?! Muhtaç mısın?! Hacı efendi, sen kızına ne tavsiye ediyorsun?! Ne yediriyorsun sen kızına?! Muhtaç mısın?!

Ticaret yapıyorsun. Sen bu 6 milyonu kızına verme, ticarette çalıştır, 6 milyon sermayenin kârını ver.Ticaret yapıyorsun. Sen bu 6 milyonu kızına verme, ticarette çalıştır, 6 milyon sermayenin kârını ver. Bankadan daha iyi işletirsin be adam!Bankadan daha iyi işletirsin be adam! Kendi çocuğuna niye haram yedirtiyorsun, Allah'ın emrine aykırı iş yaptırtıyorsun? Bu bir. Kendi çocuğuna niye haram yedirtiyorsun, Allah'ın emrine aykırı iş yaptırtıyorsun?

Bu bir.

Oğlu varmış. Bu, babadan daha zenginmiş. Bu, bana gelen çocuğun da dayısı oluyor.Oğlu varmış. Bu, babadan daha zenginmiş. Bu, bana gelen çocuğun da dayısı oluyor. O dayı da anneanneden bir kalma eve oturmuş. O dayı da anneanneden bir kalma eve oturmuş. Oturmuşsun ama bu evin hissesinin yarısı senin, dörtte biri bu çocuğun anasının hakkı.Oturmuşsun ama bu evin hissesinin yarısı senin, dörtte biri bu çocuğun anasının hakkı. Mirasta onun da hissesi var, dörtte biri de onun hakkı.Mirasta onun da hissesi var, dörtte biri de onun hakkı. Bu çocuk demiş ki; "Kiraya mahsûben, şu kadar zaman oturduğuna göre, şu kadar bana para ver dayı.Bu çocuk demiş ki; "Kiraya mahsûben, şu kadar zaman oturduğuna göre, şu kadar bana para ver dayı. Ben de bunu sermayede kullanayım. Askerden geldim, bunu sermaye yapayım."Ben de bunu sermayede kullanayım. Askerden geldim, bunu sermaye yapayım." O evde kendi hakkı, yani anasının hakkı. "Vermiyorum." demiş.O evde kendi hakkı, yani anasının hakkı. "Vermiyorum." demiş. "Mahkemeye müracaat et, al." O da camiye gelir, o da sakallı, o da hacı... "Mahkemeye müracaat et, al." O da camiye gelir, o da sakallı, o da hacı...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2