Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Sadakanın Faydaları

Mehmed Zahid KOTKU

19 Şa'bân 1391 / 10.10.1971
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Şakîlikten Saidliğe, Sadakanın Faydası, Sırat-ı Müstakîm, Cehennemde Bir Dağ, Alimlerin Tamah Etmesi, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Sadakanın Faydaları

Mehmed Zahid KOTKU

19 Şa'bân 1391 / 10.10.1971
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Şakîlikten Saidliğe, Sadakanın Faydası, Sırat-ı Müstakîm, Cehennemde Bir Dağ, Alimlerin Tamah Etmesi, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn. el-Hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.

İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ahve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin fi'n-nâri. ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin fi'n-nâri. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle; Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle;

es-Sadakatü alâ vechihâ... Meşrû olan sadakalarımız, zekatlarımız matlub. es-Sadakatü alâ vechihâ...

Meşrû olan sadakalarımız, zekatlarımız matlub.

"Bu [sadaka] güzel bir şekilde sahiplerine verilirse." Ve'stınâ'u'l-mârufi. "Bu [sadaka] güzel bir şekilde sahiplerine verilirse." Ve'stınâ'u'l-mârufi. "Lazım olan hayırlar güzelce yapılırsa." "Lazım olan hayırlar güzelce yapılırsa."

Her hayır bunun içersine dahil. Ve birru'l-vâlideyni. Her hayır bunun içersine dahil.

Ve birru'l-vâlideyni.
"Anne ve babalara lazım gelen ikram yapılırsa.""Anne ve babalara lazım gelen ikram yapılırsa." Ve sılatü'r-rahimi. "Akrabâ u taallukât arasında sılai rahim yapılırsa." Ve sılatü'r-rahimi. "Akrabâ u taallukât arasında sılai rahim yapılırsa."

İnsanın iki [durumu] vardır; saîd, şakî. Berat gecesinde yalvardık Cenâb-ı Hakk'a ki; İnsanın iki [durumu] vardır; saîd, şakî. Berat gecesinde yalvardık Cenâb-ı Hakk'a ki; "Yâ Rabbi! Bizi seyyidler meyanına yaz."diyerekten. "Yâ Rabbi! Bizi seyyidler meyanına yaz."diyerekten. Belki duamız kabul olmadı da şakîler defterine yazıldıysak bile bakınız bu hadîs-i şerîfte Belki duamız kabul olmadı da şakîler defterine yazıldıysak bile bakınız bu hadîs-i şerîfte şu dört şeyi işleyen hayırlara iştirak ediyor; şu dört şeyi işleyen hayırlara iştirak ediyor;

"Valideyne karşı mutî ve muhsin [davranır, lazım olan hayırları güzelce yapar ve] "Valideyne karşı mutî ve muhsin [davranır, lazım olan hayırları güzelce yapar ve] bir de akrabayı taalukât arasında sılai rahim yaparsa bir insan." bir de akrabayı taalukât arasında sılai rahim yaparsa bir insan." Yuhavvilü'ş-şekâe seâdeten. "Bu defterde yazılı olan şekâveti Cenâb-ı Hak saadete çevirir." diyor. Yuhavvilü'ş-şekâe seâdeten. "Bu defterde yazılı olan şekâveti Cenâb-ı Hak saadete çevirir." diyor.

Şekâvet saadete çevrilir, çeviren Allah tabii. Şekâvet saadete çevrilir, çeviren Allah tabii. Mülk O'nun, tasarruf da O'nun elinde, istediği gibi hareket eder.Mülk O'nun, tasarruf da O'nun elinde, istediği gibi hareket eder. Bununla beraber; Ve yezîdü fi'l-umri. "Ömür de ziyade olur, ömrünü de arttırır." Bununla beraber;

Ve yezîdü fi'l-umri. "Ömür de ziyade olur, ömrünü de arttırır."

Mesela hepimize mukadder bir ömür vardır. Bu [ömrün artması] iki çeşit izah edilmiş. Mesela hepimize mukadder bir ömür vardır. Bu [ömrün artması] iki çeşit izah edilmiş. Bir kere Cenâb-ı Hak isterse arttırır; 50 senelik ömrü 100 sene yapar, kimse karışmaz. Bir kere Cenâb-ı Hak isterse arttırır; 50 senelik ömrü 100 sene yapar, kimse karışmaz. Veyahut 50 senelik ömrün içersinde 100 senelik buna rahatlık verir. Veyahut 50 senelik ömrün içersinde 100 senelik buna rahatlık verir. Bu 50 senelik ömür kolaycacık geçmez. Bu şekilde ikisi de caizdir demişler. Bu 50 senelik ömür kolaycacık geçmez. Bu şekilde ikisi de caizdir demişler.

Ve bakiye mesâri'a's-sûi. Bir de çeşitli rahatsızlık var, hastalıklar, dertler,Ve bakiye mesâri'a's-sûi. Bir de çeşitli rahatsızlık var, hastalıklar, dertler, belalar, musibetler... belalar, musibetler... "Bunlardan da Cenâb-ı Hak korur." "Bunlardan da Cenâb-ı Hak korur."

Alt tarafı verilen bir sadaka, alt tarafı yapılan bir hayır hasenât, Alt tarafı verilen bir sadaka, alt tarafı yapılan bir hayır hasenât, alt tarafı anaya babaya karşı olan vazifeyi islâmiye ve insâniye alt tarafı anaya babaya karşı olan vazifeyi islâmiye ve insâniye bir de akrabayı taallukât arasındaki yine insânî ve İslâmî vazife. bir de akrabayı taallukât arasındaki yine insânî ve İslâmî vazife. Şu dört vazifeden dolayı Cenâb-ı Hakk'ın ikramlarına bakınız!Şu dört vazifeden dolayı Cenâb-ı Hakk'ın ikramlarına bakınız! Şakaveti çeviriyor saadete, ömrü arttırıyor ve fena yollardan da fena hareketlerden de seni koruyor. Şakaveti çeviriyor saadete, ömrü arttırıyor ve fena yollardan da fena hareketlerden de seni koruyor.

Yukarıdaki hadislerde 70 türlü fenalıklardan, belalardan sadaka sizi muhafaza eder demişti. Yukarıdaki hadislerde 70 türlü fenalıklardan, belalardan sadaka sizi muhafaza eder demişti. Bu günkü alt taraftaki hadiste de; Bu günkü alt taraftaki hadiste de;

es-Sadakatü tutfiü ğadabe'r-rabbi ve tedfe'u mîtete's- sûi [buyuruluyor.] es-Sadakatü tutfiü ğadabe'r-rabbi ve tedfe'u mîtete's- sûi [buyuruluyor.]

Ölümlerin de çeşidi var tabii. Ölümlerin de çeşidi var tabii. Allah göstermesin, bazı insanın evinde de olsa çok acı ıstıraplar içersinde Allah göstermesin, bazı insanın evinde de olsa çok acı ıstıraplar içersinde kıvranır insan zamanlar senelerce, bir türlü ölemez. kıvranır insan zamanlar senelerce, bir türlü ölemez. Bakarsın ki bu kötü bir ölümdür. Bakarsın ki bu kötü bir ölümdür. Başındakiler de rahatsız olur, etrafındakiler de rahatsız olur,Başındakiler de rahatsız olur, etrafındakiler de rahatsız olur, velev ki evlâdı karısı da olsa bıkarlar. velev ki evlâdı karısı da olsa bıkarlar. İnsan cibiliyetinde bu var. İnsan cibiliyetinde bu var. Fakat Allahu Teâlâ o verilen sadaka dolayısıyla bu ölümlerden de korur adamı.Fakat Allahu Teâlâ o verilen sadaka dolayısıyla bu ölümlerden de korur adamı. Böyle kötü ölmez insan, zor ölmez. Cenâb-ı Hak kolay ölümler verir. Lütfunun [sınırı] yok. Böyle kötü ölmez insan, zor ölmez. Cenâb-ı Hak kolay ölümler verir. Lütfunun [sınırı] yok.

Onun için mesela ani ölümler var; kalp krizi diyorlar, bilmem ne. Onun için mesela ani ölümler var; kalp krizi diyorlar, bilmem ne. Pek iyi değildir ama hazırlı insanlar için iyidir.Pek iyi değildir ama hazırlı insanlar için iyidir. Yani kul borcu yok, Hâlık'a borcu yok, kimseyi incitmemiş, kimseyle [alıp veremediği] yok.Yani kul borcu yok, Hâlık'a borcu yok, kimseyi incitmemiş, kimseyle [alıp veremediği] yok. Bu adam ansızın gitmiş, ne mutlu! Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah,Bu adam ansızın gitmiş, ne mutlu! Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah, namazında niyazında. namazında niyazında. Bunun için rahmettir. Borçlu için ve işi çok olupta etrafıyla meşgul olan insanlar için,Bunun için rahmettir. Borçlu için ve işi çok olupta etrafıyla meşgul olan insanlar için, bir sürü hak hukuku var, bunun için de felakettir.bir sürü hak hukuku var, bunun için de felakettir. Bir tarafa vasiyet yapamamış, halini bildirememiş, borçlarla gitmiş. Bir tarafa vasiyet yapamamış, halini bildirememiş, borçlarla gitmiş. Bu müşkül bir iş. Onun için sadakanın fevâidi lâ tuhsâ desek yerinde. Çok fevâidi var. Bu müşkül bir iş.

Onun için sadakanın fevâidi lâ tuhsâ desek yerinde. Çok fevâidi var.

Sadaka tabii diyeceksin ki ben bunu buna vermekle, bu kadarla ne oluyor? Sadaka tabii diyeceksin ki ben bunu buna vermekle, bu kadarla ne oluyor?

Cenâb-ı Hak biribirimizin arasında ülfeti, ünsiyeti istiyor; Cenâb-ı Hak biribirimizin arasında ülfeti, ünsiyeti istiyor; kullar biribirleriyle iyi geçinsinler, fukaranın gözü zenginde kalmasın, kullar biribirleriyle iyi geçinsinler, fukaranın gözü zenginde kalmasın, zengin de malının tamahkârı olmasın. zengin de malının tamahkârı olmasın. İman ölçüsü olaraktan da sadakayı koymuş Cenâb-ı Hak.İman ölçüsü olaraktan da sadakayı koymuş Cenâb-ı Hak. Sadakalar, gerek zekât gerek hayr u hasenât, iman ölçüsüdür. Sadakalar, gerek zekât gerek hayr u hasenât, iman ölçüsüdür. İnsan imanındaki kuvvet nispetinde tasadduk edebilir. İnsan imanındaki kuvvet nispetinde tasadduk edebilir. Mesela Hazereti Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh'ın imanındaki Mesela Hazereti Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh'ın imanındaki kuvvet bütün malını vermeye onu zorladı.kuvvet bütün malını vermeye onu zorladı. Bütün malını verdi ama zorlanmadan verdi. Bütün malını verdi ama zorlanmadan verdi. Yani hiç bir şeysi kalmayıncaya kadar bu tarafa sevk etti. Yani hiç bir şeysi kalmayıncaya kadar bu tarafa sevk etti.

E kimisi yarısını verir, kimisi daha az verir, kimisi de işte gücü yettiği kadar verir, E kimisi yarısını verir, kimisi daha az verir, kimisi de işte gücü yettiği kadar verir, miktarı miktarınca... miktarı miktarınca... Fakat iman ne kadarsa sende o kadar verebilirsin.Fakat iman ne kadarsa sende o kadar verebilirsin. Kuvvete bağlı, imanın kuvvetine bağlı. İman hepimiz de bir de kuvvet itibariyle ayrıdır tabii,Kuvvete bağlı, imanın kuvvetine bağlı. İman hepimiz de bir de kuvvet itibariyle ayrıdır tabii, herkesin [imanı] kuvveti nispetinde biribirinden ayrı. herkesin [imanı] kuvveti nispetinde biribirinden ayrı.

Onun için bu sadakaları verirken bundan bak, şekâvet saadete çevriliyor, bir.Onun için bu sadakaları verirken bundan bak, şekâvet saadete çevriliyor, bir. Ne büyük devlettir bu! Saadetin varsa zaten saadet üstüne saadet olur.Ne büyük devlettir bu! Saadetin varsa zaten saadet üstüne saadet olur. Sonra ömrün artıyor. Ömrünü rahatlıkla geçiriyorsun, huzurla geçiriyorsun. Sonra ömrün artıyor. Ömrünü rahatlıkla geçiriyorsun, huzurla geçiriyorsun. E bu da büyük bir devlet! Bir ömür geçer ki bütün gün meşakkat içersinde, dert belâ içersinde.E bu da büyük bir devlet! Bir ömür geçer ki bütün gün meşakkat içersinde, dert belâ içersinde. Bu böyle [sıkıntılı geçen ömür için] insan der ki, "Olacağına olmasaydı böyle ömür!" der. Bu böyle [sıkıntılı geçen ömür için] insan der ki, "Olacağına olmasaydı böyle ömür!" der.

Ne kıymeti var öyle ömrün? Öteki gayet rahat bir şekilde, huzur içersinde ömrünü geçiriyor. Ne kıymeti var öyle ömrün?

Öteki gayet rahat bir şekilde, huzur içersinde ömrünü geçiriyor.
Bu da ayrı bir devlet! Bir de fena hadiselerden Cenâb-ı Hak insanı, Bu da ayrı bir devlet!

Bir de fena hadiselerden Cenâb-ı Hak insanı,
yani tasadduk eden insanı koruyor.yani tasadduk eden insanı koruyor. Bunlar esrâr-ı ilâhîdir. Bunlara esrâr-ı ilâhî diyorlar yani arada bu görünmeyen bir esrar var.Bunlar esrâr-ı ilâhîdir. Bunlara esrâr-ı ilâhî diyorlar yani arada bu görünmeyen bir esrar var. Bu görünmeyen esrâra muttalî olmak, muttalî olmak buna inanıp bağlanmak bir gönül işidir.Bu görünmeyen esrâra muttalî olmak, muttalî olmak buna inanıp bağlanmak bir gönül işidir. Gönlün uyanıklığı nispetinde bunlara insan itimat eder ve bunların üzerinde durur; Gönlün uyanıklığı nispetinde bunlara insan itimat eder ve bunların üzerinde durur; "Yarın benim harçlığım yok, yarın bu işlerim var bunlar olacak." diye düşünmez, "Yarın benim harçlığım yok, yarın bu işlerim var bunlar olacak." diye düşünmez, yapacağı hayırları yapmaktan da çekinmez. yapacağı hayırları yapmaktan da çekinmez.

Onun için İbrahim Hakkı hazretlerinin çok güzel sözleri var. Onun için İbrahim Hakkı hazretlerinin çok güzel sözleri var. Onun sözlerinden bazılarında diyor ki; Bu vücudun mülkü elden çıkmadan. Onun sözlerinden bazılarında diyor ki;

Bu vücudun mülkü elden çıkmadan.

Bu vücudun mülkü bugün muvakkat hepsimizde, ne zaman gideceğimizi kimse bilmez. Bu vücudun mülkü bugün muvakkat hepsimizde, ne zaman gideceğimizi kimse bilmez.

Bu vücudun mülkü elden çıkmadan. Devr-i eyyâm bu hisarı yıkmadan. Bu vücudun mülkü elden çıkmadan.

Devr-i eyyâm bu hisarı yıkmadan.

Bir gün yıkılacak bu hisar, bu bina yıkılacak. Bir gün yıkılacak bu hisar, bu bina yıkılacak. Bu bina yıkılmadan evvel bu mülk senin elinden çıkmadan. Sûret ü mânâ ikisi yâr iken. Bu bina yıkılmadan evvel bu mülk senin elinden çıkmadan.

Sûret ü mânâ ikisi yâr iken.

Ruh da var ceset de var, ikisi şimdi bir olmuşlar. İki âlem de elinde var iken Ruh da var ceset de var, ikisi şimdi bir olmuşlar.

İki âlem de elinde var iken

Hem dünyalıklar var senin elinde şimdi hem âhiret. Kazanabilirsen ikisi de senin elinde. Hem dünyalıklar var senin elinde şimdi hem âhiret. Kazanabilirsen ikisi de senin elinde.

Hubb-u dünyâyı içinden gider. Bu fırsat elinde bir daha geçmez sana. Hubb-u dünyâyı içinden gider.

Bu fırsat elinde bir daha geçmez sana.
Hubb-i dünyâyı, dünya sevgisini içinden gider, Gider ki; Tâ alasın âlem-i cândan haber. Hubb-i dünyâyı, dünya sevgisini içinden gider, Gider ki;

Tâ alasın âlem-i cândan haber.

Tâ alasın âlem-i cândan haber.Tâ alasın âlem-i cândan haber. Ruh âleminden, gönül âleminden haber almak istiyorsan dünya sevgisini içinden çıkarmak lazım. Ruh âleminden, gönül âleminden haber almak istiyorsan dünya sevgisini içinden çıkarmak lazım. Dünya sevgisi içerde durdukça âlemi ruhtan, âlemi candan, Dünya sevgisi içerde durdukça âlemi ruhtan, âlemi candan, gönül âleminden haber almaya imkân yok, arada fasılalar vardır. gönül âleminden haber almaya imkân yok, arada fasılalar vardır.

Onun için bak ne güzel söylüyor; Nûr u zulmetten yoğurmuşlar seni. Onun için bak ne güzel söylüyor;

Nûr u zulmetten yoğurmuşlar seni.

Canını nûr anla zulmet bu teni. Nur candır, zulmet bu tendir.Canını nûr anla zulmet bu teni.

Nur candır, zulmet bu tendir.
Bu tenin yeri topraktır, canın yeri âhiretteki makamıdır, Makâm-ı âlâdır. Bu tenin yeri topraktır, canın yeri âhiretteki makamıdır, Makâm-ı âlâdır.

Onun için asıl kıymet vereceksen bu toprağa girip de çürüyecek olan cesede değilOnun için asıl kıymet vereceksen bu toprağa girip de çürüyecek olan cesede değil asıl makamına ulaşacak bu ruha, bu cana, bu gönle kıymet vermek lazım gelir.asıl makamına ulaşacak bu ruha, bu cana, bu gönle kıymet vermek lazım gelir. Sen bunu bırakıpta dünyaya meyledersen, sadakayı vermekten çekinirsen, Sen bunu bırakıpta dünyaya meyledersen, sadakayı vermekten çekinirsen, hayr u hasenâta yanaşmaktan çekinirsen, valideynine karşı olan vazifeni ihmal edersen, hayr u hasenâta yanaşmaktan çekinirsen, valideynine karşı olan vazifeni ihmal edersen, akrabana karşı olan sılai rahim şeylerini ihmal edersen elbetteki candan haberin olmaz. akrabana karşı olan sılai rahim şeylerini ihmal edersen elbetteki candan haberin olmaz.

Bunun üzerine hazretin altı tane kâidesi var. Bunun üzerine hazretin altı tane kâidesi var. Mârifetnâme'sini altı kâide üzerine yani altı esas üzerine yazmış.Mârifetnâme'sini altı kâide üzerine yani altı esas üzerine yazmış. Esasın birisi, ilk esası az yemek. Bu gün onu okudum ve biraz da ondan bir şeyler yazdım.Esasın birisi, ilk esası az yemek. Bu gün onu okudum ve biraz da ondan bir şeyler yazdım. Bütün derdi açlık. Tok olan dünyadan bir şey haber alamaz diyor. Bütün derdi açlık. Tok olan dünyadan bir şey haber alamaz diyor. Tok olan insan hiçbir şeye benzemez yani insana benzemez diyor, şu şekil yazmış; Tok olan insan hiçbir şeye benzemez yani insana benzemez diyor, şu şekil yazmış;

"Tok olan insan yani karnını daima midesini doyuran"Tok olan insan yani karnını daima midesini doyuran ve midesi için çalışan insan insan değildir." diyor. ve midesi için çalışan insan insan değildir." diyor. Ne dersen de. Ben demedim, işte orada kitabın 350. sayfasında. Ne dersen de. Ben demedim, işte orada kitabın 350. sayfasında.

Onun için nûr u zulmetten yoğurmuş, Cenâb-ı Hak bu vücudu, nur olan gönül, Onun için nûr u zulmetten yoğurmuş, Cenâb-ı Hak bu vücudu, nur olan gönül, bu zulmette olan yani kesif olan bu vücuda kaynatmış.bu zulmette olan yani kesif olan bu vücuda kaynatmış. Nefsini, nuruyla, kesâfetle letâfeti biribirine geçirmiş.Nefsini, nuruyla, kesâfetle letâfeti biribirine geçirmiş. Latîf olan kısmı görünmüyor kesîf olan kısmı meydanda şimdi. Latîf olan kısmı görünmüyor kesîf olan kısmı meydanda şimdi.

Ten murâdı ekl-ü şürb, mülk ü mal. Ten, cesedin istediği şey yaşasın ve yesin içsin. Ten murâdı ekl-ü şürb, mülk ü mal.

Ten, cesedin istediği şey yaşasın ve yesin içsin.
Bu bunu istiyor can. Canın vazifesi o, yani cesedin vazifesi. Bu bunu istiyor can. Canın vazifesi o, yani cesedin vazifesi.

Can temennâsı cemâl-i zül-Celâl. Asıl içerdeki ruhun da arzusu Zülcelal hazretleri. Can temennâsı cemâl-i zül-Celâl.

Asıl içerdeki ruhun da arzusu Zülcelal hazretleri.

Şimdi bak aziz kardeş! Allah razı olsun hafız efendi kardeşimizden. Şimdi bak aziz kardeş!

Allah razı olsun hafız efendi kardeşimizden.
Ne güzel bize Kur'an okudu da ne kadar lezzetlendik. Ne güzel bize Kur'an okudu da ne kadar lezzetlendik. İnsanı Cenâb-ı Hak bir takım hassalarla yaratmış. Gözde bir hassa koymuş; İnsanı Cenâb-ı Hak bir takım hassalarla yaratmış. Gözde bir hassa koymuş; güzele, güzel bir şeye baktığı vakit ondan çok lezzet alıyor.güzele, güzel bir şeye baktığı vakit ondan çok lezzet alıyor. Ayrılmasını istemiyor ona bakmaktan. Oradaki hassa gönle tesir ediyor, seviyor onu. Ayrılmasını istemiyor ona bakmaktan. Oradaki hassa gönle tesir ediyor, seviyor onu. Kulak güzel sesi duydu muydu istiyor ki hiç ayrılmasın ondan, daima dinlesin.Kulak güzel sesi duydu muydu istiyor ki hiç ayrılmasın ondan, daima dinlesin. Kokular da öyle, tatlar da öyle. Bu cesede ait. Kokular da öyle, tatlar da öyle. Bu cesede ait.

Bir de insanın gönül kısmı var ki gönlün havasları da var. Bir de insanın gönül kısmı var ki gönlün havasları da var. Gönlün kulağı da var, gönlün gözü de var, gönlün ağzı da var, gönlün dili de var. Gönlün kulağı da var, gönlün gözü de var, gönlün ağzı da var, gönlün dili de var. Gönül dünya seslerinden değil ulvî sesler ister; ezanın sesi, Kur'an sesi, ilâhî sesler. Gönül dünya seslerinden değil ulvî sesler ister; ezanın sesi, Kur'an sesi, ilâhî sesler. Bunlara âşıktır gönül, gönül bunları ister. Saz, dümbelek, çalgı... gönül onlardan hoşlanmaz,Bunlara âşıktır gönül, gönül bunları ister. Saz, dümbelek, çalgı... gönül onlardan hoşlanmaz, onlardan hoşlanan ceset kısmıdır. onlardan hoşlanan ceset kısmıdır.

Onun için Cenâb-ı Hak senin cesedini, bu tenini, bu yemek içmektir muradı, ondan yaratmış. Onun için Cenâb-ı Hak senin cesedini, bu tenini, bu yemek içmektir muradı, ondan yaratmış. Ama can, Cemâl-i Zülcelâl'i istiyor, can Allah'ı istiyor. Ama can, Cemâl-i Zülcelâl'i istiyor, can Allah'ı istiyor. Canın sevgisi, dinlemesi hep Allah'tır, yani gözü Allah'ta. Canın sevgisi, dinlemesi hep Allah'tır, yani gözü Allah'ta. Can, gözü Allah'ta olan insanlarda vardır. Can, gözü Allah'ta olan insanlarda vardır. Gözü Allahu celle ve alâ'da olan insanların canı vardır, [gözü Allah'ta] olmayanlarda can yoktur. Gözü Allahu celle ve alâ'da olan insanların canı vardır, [gözü Allah'ta] olmayanlarda can yoktur.

Şüphesiz ednâ yeri ednâ sever. Ednâ dediği alçak. Alçak şeyi alçaklar sever. Şüphesiz ednâ yeri ednâ sever.

Ednâ dediği alçak. Alçak şeyi alçaklar sever.

Yani, ten dünyayı can Mevlâ'yı sever. Ten dünyayı sever, can da Mevlâ'yı sever. Yani, ten dünyayı can Mevlâ'yı sever.

Ten dünyayı sever, can da Mevlâ'yı sever.

Âriyet gömlektir on günlük tenin. Bu ceset on günlük demiş o ya. Âriyet gömlektir on günlük tenin.

Bu ceset on günlük demiş o ya.

Muvakkat bir zaman için sana bir emanet olaraktan verilmiştir şu ceset. Muvakkat bir zaman için sana bir emanet olaraktan verilmiştir şu ceset.

Besle cânı âriyet nendir senin. Sen besleyeceksen bu on günlük fırsat gününde canını besle.Besle cânı âriyet nendir senin.

Sen besleyeceksen bu on günlük fırsat gününde canını besle.
Bu âriyet, senin elinden gidecek olan cesedin ne kıymeti var. Bu âriyet, senin elinden gidecek olan cesedin ne kıymeti var.

Bugün sabahleyin sabah namazında bir hanım efendi geldi. Dedi ki; Bugün sabahleyin sabah namazında bir hanım efendi geldi. Dedi ki;

Hocaefendi bir sözüm var. Buyurun. Bizim dedi çok sevdiğimiz bir hoca hanımımız vardı. Hocaefendi bir sözüm var.

Buyurun.

Bizim dedi çok sevdiğimiz bir hoca hanımımız vardı.
Çok müsallî idi, şöyle idi böyle idi, iyi idi. Severdik. Şimdi mezarlar kaldırılıyor ya,Çok müsallî idi, şöyle idi böyle idi, iyi idi. Severdik. Şimdi mezarlar kaldırılıyor ya, bunun mezarını da kaldırmak iktizâ etti. bunun mezarını da kaldırmak iktizâ etti. Gittik baktık ki oooh bir şey kalmamış, kuru bir kafatası kalmış. Gittik baktık ki oooh bir şey kalmamış, kuru bir kafatası kalmış. Kafatasının içersi de kurtlar dolmuş, her biriside parmak gibi, dedi. Tâbir onun. Kafatasının içersi de kurtlar dolmuş, her biriside parmak gibi, dedi. Tâbir onun.

Acaba bunun ne kabahati vardı? Neden bu böyle oldu? dedi. Acaba bunun ne kabahati vardı? Neden bu böyle oldu? dedi.

Teselli ettik gitti. Yani şu beslediğimiz cesedin âkıbeti kurtların yemeğidir. Teselli ettik gitti.

Yani şu beslediğimiz cesedin âkıbeti kurtların yemeğidir.
Cenâb-ı Hak cesedimize bir mikropları halk eder,Cenâb-ı Hak cesedimize bir mikropları halk eder, o mikroplar biribirini yerken bu ceset de ortadan kaybolur gider. o mikroplar biribirini yerken bu ceset de ortadan kaybolur gider. Kemiği de gider hepsi de gider. Yaşasa da bir muvakkat bir zaman için yaşayacak. Kemiği de gider hepsi de gider. Yaşasa da bir muvakkat bir zaman için yaşayacak.

Ne güzel söz söylüyor; Âlemin hem cânı hem sultanısın. Ne güzel söz söylüyor;

Âlemin hem cânı hem sultanısın.

Bak âlemîn yani şu mülkün sen hem canı hem de sultanısın. Bak âlemîn yani şu mülkün sen hem canı hem de sultanısın.

Yazıktır kim olasın mağlûb-u ten. Yazıktır kim olasın mağlûb-u ten.

Sana yazık, sen eğer şu cesedin esiri olarak, mağlubu olarak gidersen, sen âlemlere sultan, Sana yazık, sen eğer şu cesedin esiri olarak, mağlubu olarak gidersen, sen âlemlere sultan, cihanın sultanı ol da sonra bu bedene esir ve mağlup olarak git. cihanın sultanı ol da sonra bu bedene esir ve mağlup olarak git. Ne kadar yazık! Yazıktır ki olasın mağlub-u ten. Ne kadar yazık!

Yazıktır ki olasın mağlub-u ten.

Mecma'u'l-bahreynsin sen [aç gözün]. Hem dünyanın hem âhiretin göz bebeğisin sen.Mecma'u'l-bahreynsin sen [aç gözün].

Hem dünyanın hem âhiretin göz bebeğisin sen.
Sana Allah ne kuvvet vermiş, ne kudsiyet vermiş, ne servet vermiş, Sana Allah ne kuvvet vermiş, ne kudsiyet vermiş, ne servet vermiş, sen bu servetleri böyle ayaklar altında çiğne, bu varlığı zâyi et, bu tenin uğrunda öl git. sen bu servetleri böyle ayaklar altında çiğne, bu varlığı zâyi et, bu tenin uğrunda öl git.

Olur mu hiç bu? Onun için mecma'u'l-bahreynsin sen aç gözünü aç!Olur mu hiç bu?

Onun için mecma'u'l-bahreynsin sen aç gözünü aç!
Gözünü aç, sen boş bir insan değilsin. Hayvan da değilsin mahluk da değilsin.Gözünü aç, sen boş bir insan değilsin. Hayvan da değilsin mahluk da değilsin. Sen Allah'ın en bahtiyar, en mümtaz, en sevgili kulusun ki Allah bu kâinatı senin için yaratmış. Sen Allah'ın en bahtiyar, en mümtaz, en sevgili kulusun ki Allah bu kâinatı senin için yaratmış.

Allah bu kâinatı senin için yarattığı halde sen bu kâinata esir oluyorsun, olur mu hiç? Allah bu kâinatı senin için yarattığı halde sen bu kâinata esir oluyorsun, olur mu hiç?

Bu kâinatın kumandanı sensin. Kâinatın kumandanı sen olduğun halde buna esir ol,Bu kâinatın kumandanı sensin.

Kâinatın kumandanı sen olduğun halde buna esir ol,
buna hiç gönül razı olur mu? buna hiç gönül razı olur mu?

Onun için bak ne güzel söylüyor; Câm u cemsin kendini hiçe sayma. Onun için bak ne güzel söylüyor;

Câm u cemsin kendini hiçe sayma.

Kendini boş bir şey zannetme yani. Çok büyük nimetler senin elinde mevcut. Kendini boş bir şey zannetme yani. Çok büyük nimetler senin elinde mevcut.

Gönül hülâsa-i âlemsin efser-i eflâk. Gönül, o içimizde olan cevher, insanlık cevheri. Gönül hülâsa-i âlemsin efser-i eflâk.

Gönül, o içimizde olan cevher, insanlık cevheri.
Bak şimdi ne güzel konuşuyorum ben size. O elimden çıkar çıkmaz sükût, bitti iş.Bak şimdi ne güzel konuşuyorum ben size. O elimden çıkar çıkmaz sükût, bitti iş. Ne göz görür, ne kulak işitir, ne el oynar, ne ağız söyler. Ne göz görür, ne kulak işitir, ne el oynar, ne ağız söyler.

Neden söylemiyorsun yahu, demin söylüyordun sen? Yine söylesene, bak ağzın yerinde? Neden söylemiyorsun yahu, demin söylüyordun sen?

Yine söylesene, bak ağzın yerinde?

Bitti iş. Kuş çıktıktan sonra kafesin kıymeti yok arkadaş. Bitti iş.

Kuş çıktıktan sonra kafesin kıymeti yok arkadaş.
Onun için sen kuşun kafesindeyken bu dünyayı da kazan âhiretini de kazan.Onun için sen kuşun kafesindeyken bu dünyayı da kazan âhiretini de kazan. Kuş kafesten gittikten sonra hiçbir şeye yaramazsın. Onun için ne diyor? Kuş kafesten gittikten sonra hiçbir şeye yaramazsın.

Onun için ne diyor?

Gönül hülâsa-i âlemsin. Gönül hülâsa-i âlemsin.

Yani bütün âlemîn hülasasısın; ayı da sende, güneşi de sende, Yani bütün âlemîn hülasasısın; ayı da sende, güneşi de sende, bütün eflâk senin içinde, sende mevcut. bütün eflâk senin içinde, sende mevcut.

Efser-i eflâk. Efser, farsça taç, padişahların giydiği taç. Efser-i eflâk. Efser, farsça taç, padişahların giydiği taç. Sen eflâkin tacısın yani cihanın şâhısın, cihanın padişahısın. Allah o tacı sana vermiş. Sen eflâkin tacısın yani cihanın şâhısın, cihanın padişahısın. Allah o tacı sana vermiş.

Gönlünde dostu bul her nazardan o mestur. Velî ne fayda kim kendin etmedin idrak. Gönlünde dostu bul her nazardan o mestur.

Velî ne fayda kim kendin etmedin idrak.

Ne yazık! Dünyanın üç buçuk mataına kendini sattın. Ne yazık! Dünyanın üç buçuk mataına kendini sattın. Kendinden haberin olmadan burasını bıraktın da gittin. Ne yazık! Kendinden haberin olmadan burasını bıraktın da gittin. Ne yazık!

Velî ah ne fâide kim kendin etmedin idrâk.Velî ah ne fâide kim kendin etmedin idrâk. Bunu anlayamadın da, âlemîn sultanı olduğuna idrak edemiyorsun. Bunu anlayamadın da, âlemîn sultanı olduğuna idrak edemiyorsun.

Çü âfitab-ı ıyansın zemîn-i tende nehâr. Çü âfitab-ı ıyansın zemîn-i tende nehâr.

Güneş var şimdi bir tane ya, bu güneş olmazsa hayatımız söner. Güneş var şimdi bir tane ya, bu güneş olmazsa hayatımız söner. Bu güneş madde güneşi, ceset gibi. Bir de mâna güneşi var, gönül güneşi.Bu güneş madde güneşi, ceset gibi. Bir de mâna güneşi var, gönül güneşi. Mâna güneşi diyorlar. Rûh-u Muhammedî, Nûr-u Muhammedî, Mâna güneşi diyorlar. Rûh-u Muhammedî, Nûr-u Muhammedî, akl-ı kül, akl-ı evvel, birçok adları var, 30'a kadar. akl-ı kül, akl-ı evvel, birçok adları var, 30'a kadar. O mânevî güneş yani alt tarafı. O mânevî güneş, bu güneş eve girmezse evde hastalık oluyor. O mânevî güneş yani alt tarafı. O mânevî güneş, bu güneş eve girmezse evde hastalık oluyor. Rutubet var diyoruz, kaçıyoruz oradan, güneş girmiyor içeriye diyoruz. Rutubet var diyoruz, kaçıyoruz oradan, güneş girmiyor içeriye diyoruz. Hemen yüksek evler rahat yerler arıyoruz. Sebebi? Hemen yüksek evler rahat yerler arıyoruz.

Sebebi?

O güneşten istifade edelim diyerekten yazın güneş banyolarına,O güneşten istifade edelim diyerekten yazın güneş banyolarına, deniz banyolarına gidiyoruz.deniz banyolarına gidiyoruz. Hep şu ten için. Ama mânevî güneşi almak için hiç kimse bir yere koşmuyor. Hep şu ten için. Ama mânevî güneşi almak için hiç kimse bir yere koşmuyor. Asıl alınacak güneş [manevî güneş.] Sen bu tenini, evet maddî güneşinden faydalanırAsıl alınacak güneş [manevî güneş.] Sen bu tenini, evet maddî güneşinden faydalanır rahatlandırırsın ama mânâ güneşinden haberin yoksa yazık bu tene, bu âleme! rahatlandırırsın ama mânâ güneşinden haberin yoksa yazık bu tene, bu âleme!

Misâl-i gevher-i kânsın mukârin-i kül ü hâk Cemâli aşk-ı ilâhî için bir aynasın. Misâl-i gevher-i kânsın mukârin-i kül ü hâk

Cemâli aşk-ı ilâhî için bir aynasın.

Şuna dikkat et ama. Cemâl-i ışk-ı ilâhî için bir aynasın. Şuna dikkat et ama.

Cemâl-i ışk-ı ilâhî için bir aynasın.

Velî ne hâsıl o aynadan ki olmaya pîk. Sen öyle bir aynasın ama onu pislemiş sen o aynayı. Velî ne hâsıl o aynadan ki olmaya pîk.

Sen öyle bir aynasın ama onu pislemiş sen o aynayı.
Ayna dediğin gösterir sana. İnsan iki çeşit, iki yüzlü bir aynadır.Ayna dediğin gösterir sana. İnsan iki çeşit, iki yüzlü bir aynadır. İnsana Allah bir ayna vermiş çift yüzlü, iki yüzlü. İnsana Allah bir ayna vermiş çift yüzlü, iki yüzlü. Nasıl bazı aynalar var, burasına bakarsın başka burasına bakarsın başka gösterir.Nasıl bazı aynalar var, burasına bakarsın başka burasına bakarsın başka gösterir. Allahu Teâlâ da bize öyle bir ayna vermiş ki hem dünyayı gösterir hem âhireti.Allahu Teâlâ da bize öyle bir ayna vermiş ki hem dünyayı gösterir hem âhireti. Dünyayı gösteren aynasını bu gözlerle görürüz, âhireti gösteren aynasını da iç gözleriyle görürüz.Dünyayı gösteren aynasını bu gözlerle görürüz, âhireti gösteren aynasını da iç gözleriyle görürüz. Ama sen bu onu kirlettikten sonra [o ayna göstermez olur.] Ne ile kirlenir bunlar? Ama sen bu onu kirlettikten sonra [o ayna göstermez olur.]

Ne ile kirlenir bunlar?

Mâsivâ dedikleri Allah'ın rızası haricinde yapılan her şeyle. Günahlar başta gelir. Mâsivâ dedikleri Allah'ın rızası haricinde yapılan her şeyle. Günahlar başta gelir. Onun için onun temizliğine, gönlün temizliğine bedenin temizliğinden daha çok dikkat ister.Onun için onun temizliğine, gönlün temizliğine bedenin temizliğinden daha çok dikkat ister. Çünkü bedenin temizliği bir kalıp sabun bir teneke su hakından gelir onun. Tertemiz olursun.Çünkü bedenin temizliği bir kalıp sabun bir teneke su hakından gelir onun. Tertemiz olursun. Esvabın da temiz olur sen de temiz olursun. Ama gönlün temizliği günahlardan sıyrılmaktır ki Esvabın da temiz olur sen de temiz olursun. Ama gönlün temizliği günahlardan sıyrılmaktır ki o günahlardan sıyrılmak bir belâdır yani. Bir belâdır, insan bir kere bir şeye alıştı mıydıo günahlardan sıyrılmak bir belâdır yani. Bir belâdır, insan bir kere bir şeye alıştı mıydı o alıştığı şeyi terk etmesi kadar zor bir şey yoktur.o alıştığı şeyi terk etmesi kadar zor bir şey yoktur. Hepimizin başında. Neye alıştıysak o alıştığımızı istiyoruz. Hepimizin başında. Neye alıştıysak o alıştığımızı istiyoruz. Halbuki iyi de kötü de. İyiliği istiyorsak ne mutlu. Halbuki iyi de kötü de. İyiliği istiyorsak ne mutlu.

Mesela şimdi namaza alışan bir insan sabahleyin duramaz namaza gider. Mesela şimdi namaza alışan bir insan sabahleyin duramaz namaza gider. Vakti gelince namazını kılar. Abdestini alır. İyi, güzel, alışmıştır ona. Vakti gelince namazını kılar. Abdestini alır. İyi, güzel, alışmıştır ona.

Kötü yerlere alışan? O da oralara doğru kendini zapt edemez. Kötü yerlere alışan?

O da oralara doğru kendini zapt edemez.

Onun için gönlün temizliği bedenin temizliğinden daha mukaddem ve daha evladır. Onun için gönlün temizliği bedenin temizliğinden daha mukaddem ve daha evladır.

Bak şunu da dinle aziz kardeşim! Vücûd-i cümle cihandan garaz vücûdundur. Bak şunu da dinle aziz kardeşim!

Vücûd-i cümle cihandan garaz vücûdundur.

Şu senin vücudun ve kâinatın vücudu, varlıkları. Şu senin vücudun ve kâinatın vücudu, varlıkları. Ne kadar görüyorsan, gördüğün görmediğin. Bunların hepsinden garaz vücûdundur. Ne kadar görüyorsan, gördüğün görmediğin. Bunların hepsinden garaz vücûdundur.

Bütün kâinatın yaradılmasından garaz senin vücudundur, Allah bu kâinatı senin için yaratmış. Bütün kâinatın yaradılmasından garaz senin vücudundur, Allah bu kâinatı senin için yaratmış. Habîbi dolayısıyla da bizim için. Biz onun ümmetiyiz. Femâ tekûnü fi'l-kevn kâinün "Levlâk." Habîbi dolayısıyla da bizim için. Biz onun ümmetiyiz.

Femâ tekûnü fi'l-kevn kâinün "Levlâk."

Eğer sen olmasaydın kâinatta hiçbir şey olmazdı. Eğer sen olmasaydın kâinatta hiçbir şey olmazdı. Kâinattaki bu gördüğün eşya sırf senin yüzü suyu hürmetine ki, Kâinattaki bu gördüğün eşya sırf senin yüzü suyu hürmetine ki, bizim de peygamberimiz dolayısıyla. bizim de peygamberimiz dolayısıyla.

Cihân seninle olur şâd u hürrem u handân. Kâinat seninle seviniyor. Cihân seninle olur şâd u hürrem u handân.

Kâinat seninle seviniyor.

Yerle gök arasında bir muhâvere olmuş.Yerle gök arasında bir muhâvere olmuş. Gök diyor ki, "Bende ay var güneş var, Gök diyor ki, "Bende ay var güneş var, bende yıldızlar var bende şu var bende bu var." diye övünüyor. bende yıldızlar var bende şu var bende bu var." diye övünüyor. Yer de diyor ki, "Bende dereler var deryalar var, ağaçlar var, işte şunlar var bunlar var."Yer de diyor ki, "Bende dereler var deryalar var, ağaçlar var, işte şunlar var bunlar var." Hakem diyor ki yere, "Kaybettin." Güneş [Gök] yine övünüyor, Hakem diyor ki yere, "Kaybettin." Güneş [Gök] yine övünüyor, "Bende şu da var, melekler de var felekler de var, şunlar da bunlar da var.""Bende şu da var, melekler de var felekler de var, şunlar da bunlar da var." Yer diyor ki ona mukabele ediyor, "Bende de şu var bu var." diyor, yine kaybediyor davayı.Yer diyor ki ona mukabele ediyor, "Bende de şu var bu var." diyor, yine kaybediyor davayı. En nihayet diyor ki, "Bende Fahr-i Âlem var, ey kâinat ne diyeceksin? En nihayet diyor ki,

"Bende Fahr-i Âlem var, ey kâinat ne diyeceksin?

Susa kalıyor gök. Gök âlemi susa kalıyor cevap veremiyor artık. Susa kalıyor gök. Gök âlemi susa kalıyor cevap veremiyor artık.

Fahr-i Kâinat bizim peygamberimiz. Allah bu kâinatı ve bizi de onun hürmetine yaratmıştır.Fahr-i Kâinat bizim peygamberimiz. Allah bu kâinatı ve bizi de onun hürmetine yaratmıştır. Bizden murad odur, ondan murad da biziz. Onun için; Bizden murad odur, ondan murad da biziz. Onun için;

Cihân seninle olur şâd u hürrem u handân. Kâinatın sevinci sürûru bu insanoğludur. Cihân seninle olur şâd u hürrem u handân.

Kâinatın sevinci sürûru bu insanoğludur.

Niçin yatıp oturursun hemîşe sen gam-nâk. Hayât buldu o kimse kim bildi nefsin [ey HAKKI] Niçin yatıp oturursun hemîşe sen gam-nâk.

Hayât buldu o kimse kim bildi nefsin [ey HAKKI]

Kim olduğun bilen asla ne gam görür ne keder. Kim olduğun bilen asla ne gam görür ne keder.

Allah kusurlarımızı affetsin.Allah kusurlarımızı affetsin. Bu güzel saadetlere devletlere erişen bahtiyar kulları arasına bizleri de kabul etsin. Bu güzel saadetlere devletlere erişen bahtiyar kulları arasına bizleri de kabul etsin.

Aziz kardeş! Şimdi sana buradan sadakayı böyle bu esrar [ile anlatmaya çalıştım.]Aziz kardeş!

Şimdi sana buradan sadakayı böyle bu esrar [ile anlatmaya çalıştım.]
Bu esrarı ancak gözü açık olan, gönlü açık olan insanlar verir, anlar, Bu esrarı ancak gözü açık olan, gönlü açık olan insanlar verir, anlar, onun için sadakasını saklamaz [verir, verirken] sıkılmaz da. onun için sadakasını saklamaz [verir, verirken] sıkılmaz da.

Buna mukabil, şimdi bir şey daha aklıma geldi. Biz okuma diyoruz, bir hastalara okuma.Buna mukabil, şimdi bir şey daha aklıma geldi. Biz okuma diyoruz, bir hastalara okuma. Geçen gün bir şikayette vardı bir yerde doktorlar yokmuş da, radyo söylüyordu galiba,Geçen gün bir şikayette vardı bir yerde doktorlar yokmuş da, radyo söylüyordu galiba, orada halk hocalara gidiyormuş okutmaya kendilerini diye tenkit ediyor. orada halk hocalara gidiyormuş okutmaya kendilerini diye tenkit ediyor. Tenkit ediyordu yani hocalara okutmakla bu iş hallolur mu?Tenkit ediyordu yani hocalara okutmakla bu iş hallolur mu? Bu tabiat vücudu, tabiat olan dertlerini ancak doktorlar giderebilir. Bu tabiat vücudu, tabiat olan dertlerini ancak doktorlar giderebilir.

Bu eskiden beri olan bir laftır da böyle bir meclis olmuş. Bu eskiden beri olan bir laftır da böyle bir meclis olmuş. O mecliste de birisi böyle iddia etmiş ki "Okumalarla böyle şeyler oluyor." O mecliste de birisi böyle iddia etmiş ki

"Okumalarla böyle şeyler oluyor."

Öteden bir meşhur zât demiş; "Böyle saçma laflara lüzum yok. Öteden bir meşhur zât demiş;

"Böyle saçma laflara lüzum yok.
Okumanın ne[si] var, okuyacak da [ne olacak?] Ondan o mesela veremin varsa,Okumanın ne[si] var, okuyacak da [ne olacak?] Ondan o mesela veremin varsa, kanserin varsa, veba veya daha büyük hastalıklara tutulmuşsun.kanserin varsa, veba veya daha büyük hastalıklara tutulmuşsun. Kemiğin kırılmış, bacağın kırılmış, şu olmuş [bu olmuş].Kemiğin kırılmış, bacağın kırılmış, şu olmuş [bu olmuş]. Bunları okuyacaksın da ne olur? Olur mu böyle şey hiç?Bunları okuyacaksın da ne olur? Olur mu böyle şey hiç? Bugün tıp bunu kabul etmez." demiş. Adam, usta bir adam o insan. Bugün tıp bunu kabul etmez." demiş.

Adam, usta bir adam o insan.
Bu adama galiz, sert bir konuşma yapmış. Bu adama galiz, sert bir konuşma yapmış. Adam tabii mevki sahibi, büyük bir insan olması dolayısıyla bu galiz kelimeleri yutamamış,Adam tabii mevki sahibi, büyük bir insan olması dolayısıyla bu galiz kelimeleri yutamamış, "Vay, sen kim oluyorsun da bana böyle söylüyorsun sen?" filan diye köpürmüş."Vay, sen kim oluyorsun da bana böyle söylüyorsun sen?" filan diye köpürmüş. İş başlamış adeta dövüşe. Demiş ki; "Efendi sen kızıyorsun?İş başlamış adeta dövüşe. Demiş ki;

"Efendi sen kızıyorsun?
Ben sana silah çekmedim, bıçak çekmedim, tokat vurmadım.Ben sana silah çekmedim, bıçak çekmedim, tokat vurmadım. Söylediğim bir söz. Bu söze karşılık bu infial nedir?" E canım böyle şey yok! Söylediğim bir söz. Bu söze karşılık bu infial nedir?"

E canım böyle şey yok!

Demiş, "Bak bu söylenen söz benim sözüm. Demiş, "Bak bu söylenen söz benim sözüm. Beşer sözüdür yani. Beşer sözü seni böyle çığırından çıkarıyorsa Beşer sözüdür yani. Beşer sözü seni böyle çığırından çıkarıyorsa Allah kelamı ne yapmaz a adam!" demiş. Allah kelamı ne yapmaz a adam!" demiş.

Allah kelamına bak! Allah kelamının hem iç yüzü var, hem dış yüzü var, Allah kelamına bak! Allah kelamının hem iç yüzü var, hem dış yüzü var, hem her kelimesin de ayrı ayrı fedâili ve havâssı var. hem her kelimesin de ayrı ayrı fedâili ve havâssı var.

Allah hepimizi gaflet uykusundan uyandırsın. Allah hepimizi gaflet uykusundan uyandırsın.

İşte hafız efendi orada okurken nasıl yüreğimiz sızım sızım sızlıyordu. İşte hafız efendi orada okurken nasıl yüreğimiz sızım sızım sızlıyordu.

Ne vardı ortada? Allah!.. es-Sırâtü'l-müstekîmü.Ne vardı ortada?

Allah!..

es-Sırâtü'l-müstekîmü.
Sûre-i Fâtiha'da ihdina's-sırâta'l-müstakîm diyerekten okuyoruz ya hergün.Sûre-i Fâtiha'da ihdina's-sırâta'l-müstakîm diyerekten okuyoruz ya hergün. Bak Cenâb-ı Peygamber sırât-ı müstakîmi mânalandırıyor. Bak Cenâb-ı Peygamber sırât-ı müstakîmi mânalandırıyor.

"Doğru yol ver yâ Rabbi!" [diye dua ediyoruz.] Nedir o doğru yol, sırât-ı müstakîm? "Doğru yol ver yâ Rabbi!" [diye dua ediyoruz.]

Nedir o doğru yol, sırât-ı müstakîm?

Dînü'l-islâm. "İslâm'ın tuttuğu yoldur doğru yol." Dînü'l-islâm. "İslâm'ın tuttuğu yoldur doğru yol."

İslâm neyi kötülüyorsa neyi emrediyorsa yol o yoldur. İslâm neyi kötülüyorsa neyi emrediyorsa yol o yoldur. İslâm neyi gösteriyor ve neyi emrediyorsa yol o yoldur demiş. Daha? İslâm neyi gösteriyor ve neyi emrediyorsa yol o yoldur demiş.

Daha?

Ve tarîku'l-hacci. "Hacca gitmek de sırât-ı müstakîmin içersindedir." Ve tarîku'l-hacci. "Hacca gitmek de sırât-ı müstakîmin içersindedir."

Allah sana servet vermiş sağlık da vermiş. Servetini, sağlığını Allah yolunda harcayıp da Allah sana servet vermiş sağlık da vermiş. Servetini, sağlığını Allah yolunda harcayıp da o Allah'ın beytine gidemiyorsun. o Allah'ın beytine gidemiyorsun.

Ne var orada canım? Ne varsa var! Allah emretmiş bunu. Ne var orada canım?

Ne varsa var! Allah emretmiş bunu.
O'nun emri olduğu için onda hiçbir şey olmasa dahi biz oraya gitmekle mükellefiz. O'nun emri olduğu için onda hiçbir şey olmasa dahi biz oraya gitmekle mükellefiz.

Gün gelecek ki oradan o Kâbe yıkılacak. Gün gelecek ki oradan o Kâbe yıkılacak. Kâbe düz olacak orası, Kâbe'nin binası kalmayacak orada.Kâbe düz olacak orası, Kâbe'nin binası kalmayacak orada. Fakat yine orada kalan insanların, o gün dünyada kalan insanların Fakat yine orada kalan insanların, o gün dünyada kalan insanların bu yere yine gidip o yeri tavaf etmek lazım. bu yere yine gidip o yeri tavaf etmek lazım. Allah o yere vermiştir kudsiyeti, üstündeki binanın şeysine değil. Allah o yere vermiştir kudsiyeti, üstündeki binanın şeysine değil.

Üstündeki binayı evvela melekler yaptı, sonra Âdem aleyhisselam yaptı. Üstündeki binayı evvela melekler yaptı, sonra Âdem aleyhisselam yaptı. Bizim devrimize gelinceye kadar 11 defa yapılmış yıkılmış.Bizim devrimize gelinceye kadar 11 defa yapılmış yıkılmış. Şimdi bu gördüğümüz, e işte bu devirde yapılan bir bina. Şimdi bu gördüğümüz, e işte bu devirde yapılan bir bina. Binanın içine değil binanın özüne bak sen. Sen bu şekle bakma.Binanın içine değil binanın özüne bak sen. Sen bu şekle bakma. Bu şekil herkeste var işte. Sen bu şeklin içindeki ruha, gönle bak. Bu şekil herkeste var işte. Sen bu şeklin içindeki ruha, gönle bak. Binâenaleyh o taşın içersindeki gönlü ara sen.Binâenaleyh o taşın içersindeki gönlü ara sen. Onun için Cenâb-ı Hak "Hacca gidin." diye boşuna demiyor ki. Onun için Cenâb-ı Hak "Hacca gidin." diye boşuna demiyor ki. Ona hacca gidin dediği vakitte sen deme ki, "Orada pis Arabın yüzünü mü göreceğim?" Ona hacca gidin dediği vakitte sen deme ki, "Orada pis Arabın yüzünü mü göreceğim?" diyerekten küfre kadar gitme, atma cehenneme kendini.diyerekten küfre kadar gitme, atma cehenneme kendini. Allah mülkünü kime isterse ona verir.Allah mülkünü kime isterse ona verir. Mülk Allah'ındır kimsenin değil. Kime isterse ona verir. Mülk Allah'ındır kimsenin değil. Kime isterse ona verir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem zamanında bir adam dağa çıktı böyle peygamberlik iddiasında. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem zamanında bir adam dağa çıktı böyle peygamberlik iddiasında. En nihayet peygamberimize bir mektup yazdı, dedi ki,En nihayet peygamberimize bir mektup yazdı, dedi ki, "Bölüşelim bu dünyayı. Bir tarafına sen peygamber ol bir tarafına da ben olayım." dedi."Bölüşelim bu dünyayı. Bir tarafına sen peygamber ol bir tarafına da ben olayım." dedi. Efendimiz cevap yazdı ona; Efendimiz cevap yazdı ona;

Tü'ti'mülke me teşâü ve tenzi'u'l-mülke mimmen teşâü ve tu'izzü men teşâü ve tüzillü men teşâü. Tü'ti'mülke me teşâü ve tenzi'u'l-mülke mimmen teşâü ve tu'izzü men teşâü ve tüzillü men teşâü. "Mülk Allah'ın. Kimi isterse ona verir." "Mülk Allah'ın. Kimi isterse ona verir."

O adam Hazreti peygamber zamanında canı cehenneme yuvarlandı gitti. O adam Hazreti peygamber zamanında canı cehenneme yuvarlandı gitti.

Ve daha? Ve'l-ğazvü fî sebîlillahi. "Allah yolunda yapılan gazâlar." Ve daha?

Ve'l-ğazvü fî sebîlillahi. "Allah yolunda yapılan gazâlar."

Allah yolunda yapılan gazalar, hac yolu ve bir de İslâm'ın gösterdiği yol [sırât-ı müstakîmdir]. Allah yolunda yapılan gazalar, hac yolu ve bir de İslâm'ın gösterdiği yol [sırât-ı müstakîmdir]. Gazâ da İslâm'ın gösterdiği yol içersindedir hac da ama bu ikisini tahsis etti, ayırdı. Gazâ da İslâm'ın gösterdiği yol içersindedir hac da ama bu ikisini tahsis etti, ayırdı. Hac ile gazâ da olmak üzere İslâm yoludur bunlar. Aziz kardeş! Hac ile gazâ da olmak üzere İslâm yoludur bunlar.

Aziz kardeş!

Gazâya gitmeyen bir insan için, -gazaya gitmemiş, harbe gitmemiş, dövüşmemiş-Gazâya gitmeyen bir insan için, -gazaya gitmemiş, harbe gitmemiş, dövüşmemiş- harp olduğu vakitte bu gazâya gitmesi yerine göre farz-ı kifâyedir, yerine göre farz-ı ayın olur. harp olduğu vakitte bu gazâya gitmesi yerine göre farz-ı kifâyedir, yerine göre farz-ı ayın olur. Düşmanın kuvveti çoksa, buna ihtiyaç fazla iseDüşmanın kuvveti çoksa, buna ihtiyaç fazla ise kadın erkek çoluk çocuk hepimize, namaz farz olduğu gibi bilâ istisnâ hepimize farz-ı ayın olur.kadın erkek çoluk çocuk hepimize, namaz farz olduğu gibi bilâ istisnâ hepimize farz-ı ayın olur. Ama eldeki asker kâfi geliyorsa onlara farzdır, bize farz-ı kifayedir. Ama eldeki asker kâfi geliyorsa onlara farzdır, bize farz-ı kifayedir. Gidersek sevap alırız gitmezsek bir şey lazım gelmez. Gidersek sevap alırız gitmezsek bir şey lazım gelmez.

Onun için gazâ dendiği vakitte bu kadar mükâfatlı bir şeydir amaOnun için gazâ dendiği vakitte bu kadar mükâfatlı bir şeydir ama gazâ etmiş adamın bir haccı 40 gazâya bedeldir.gazâ etmiş adamın bir haccı 40 gazâya bedeldir. Bir haccı 40 gazâ sevabı alır. Gazâsını yapmış sonra da hacca gitmiş. Bir haccı 40 gazâ sevabı alır. Gazâsını yapmış sonra da hacca gitmiş. O hacca giden insan 40 gazâ sevabını alıyor.O hacca giden insan 40 gazâ sevabını alıyor. Çünkü oraya gidince, eğer gönlünde hayat varsa, gönül uyanacak. Çünkü oraya gidince, eğer gönlünde hayat varsa, gönül uyanacak.

Buraya bakacaksın [gönlün uyanacak.] Dün resmini görmüş bir arkadaş daBuraya bakacaksın [gönlün uyanacak.] Dün resmini görmüş bir arkadaş da o Kâbe etrafında bir yuvarlak namaz kılınıyor. o Kâbe etrafında bir yuvarlak namaz kılınıyor. Toplu. "Aman yâ Rabbi! Şu intizama bak! diyor. Bunları kim düzeltiyor orada? Toplu. "Aman yâ Rabbi! Şu intizama bak! diyor.

Bunları kim düzeltiyor orada?

Hiç kimse düzeltmiyor. Melekler etrafımızda. Hiç kimse düzeltmiyor.

Melekler etrafımızda.
Herkes böyle güzel saf olur ki böyle daire daire, daire daire... pek güzel.Herkes böyle güzel saf olur ki böyle daire daire, daire daire... pek güzel. Onu şöyle yukardan, yüksek yerden bir temaşa ettin miydi, biraz içinde olan,Onu şöyle yukardan, yüksek yerden bir temaşa ettin miydi, biraz içinde olan, biraz içi olan adam mest olur o hâle. biraz içi olan adam mest olur o hâle. Mest olur! E onu da orada dünyanın her tarafının bahtiyarları geliyor.Mest olur!

E onu da orada dünyanın her tarafının bahtiyarları geliyor.
Bunların arasında Allah'ın velileri de orada.Bunların arasında Allah'ın velileri de orada. Allahu Teâlâ'nın yeryüzünde bir sürü evliyaları vardır ki bu yer onlarla durur. Allahu Teâlâ'nın yeryüzünde bir sürü evliyaları vardır ki bu yer onlarla durur. Onlar yerin evtâd dedikleri kazıklarıdır. Yani yerin kazıkları o evliyalardır. Onlar yerin evtâd dedikleri kazıklarıdır. Yani yerin kazıkları o evliyalardır. O evliyaların hürmetine bu kâinat [ayakta] durur, ne kadar kötülük olursa olsun, O evliyaların hürmetine bu kâinat [ayakta] durur, ne kadar kötülük olursa olsun, o evliyalar oldukça yerde selamet vardır. o evliyalar oldukça yerde selamet vardır. Onların hürmetine yağmurlar yağar, nebatlar biter, her şeyler olur ki bu insanın iyisi demektir.Onların hürmetine yağmurlar yağar, nebatlar biter, her şeyler olur ki bu insanın iyisi demektir. Zübde insan, kâmil insan. Bu insandan murat da o insandır zaten.Zübde insan, kâmil insan. Bu insandan murat da o insandır zaten. Bizim topumuz değil yani. Bizim topumuz değil yani. Biz hepimiz bu insanız ama onlardan uzak kalmışız, dünyaya meyletmişiz, Biz hepimiz bu insanız ama onlardan uzak kalmışız, dünyaya meyletmişiz, dünya adamı olmuşuz, o insanlıktan çıkmışız. dünya adamı olmuşuz, o insanlıktan çıkmışız.

Dün bana bir mektup geldi, diyor ki efendi mektubunda; Dün bana bir mektup geldi, diyor ki efendi mektubunda;

"Efendi ben öyle bir insanım ki -tanımam adamı- öyle bir insanım ki; "Efendi ben öyle bir insanım ki -tanımam adamı- öyle bir insanım ki;

Ve lekad kerramnâ benî âdme diye Cenâb-ı Hakk'ın methettiği insan olamadığıma. Ve lekad kerramnâ benî âdme diye Cenâb-ı Hakk'ın methettiği insan olamadığıma.

Şimdi âyet-i kerimede de okudu ya; Şimdi âyet-i kerimede de okudu ya;

Le-kad halakne'l-insâne fî ahseni takvîm. Bunu yazmış. Le-kad halakne'l-insâne fî ahseni takvîm. Bunu yazmış.

Le-kad halakne'l-insâne fî ahseni takvîmin. Le-kad halakne'l-insâne fî ahseni takvîmin. Allah bizi bu ahsen-i takvîm ile yaratmışken ben bu zümreye giremiyorum.Allah bizi bu ahsen-i takvîm ile yaratmışken ben bu zümreye giremiyorum. Nedir benim bu halim?" diyerekten şikâyet yollu bir mektup yazmış. Devâ istiyor kendisine. Nedir benim bu halim?" diyerekten şikâyet yollu bir mektup yazmış. Devâ istiyor kendisine.

E biz bu kadar böyle mükemmel bir insanken, E biz bu kadar böyle mükemmel bir insanken, böyle dünyanın cîfeden ibaret olan [hayatına aldanmak ne kadar kötü!] böyle dünyanın cîfeden ibaret olan [hayatına aldanmak ne kadar kötü!]

Dünya cîfe, ne olacak işte gözümüzün önünde yahu.Dünya cîfe, ne olacak işte gözümüzün önünde yahu. Bak bu kadar mezarlar açılıyor hepsi çürümüş, mahvolmuş. Bak bu kadar mezarlar açılıyor hepsi çürümüş, mahvolmuş.

Çürümesen de ne olacak? Bugün Mârifetnâme sahibinin kitabını okurken Çürümesen de ne olacak?

Bugün Mârifetnâme sahibinin kitabını okurken
orada şöyle bir ibareye rast geldim, çok güzel.orada şöyle bir ibareye rast geldim, çok güzel. Diyor ki; "Ben izzeti taatte kıldım." Diyor ki;

"Ben izzeti taatte kıldım."
Ce'altü'l-ızzete fi't-tâ'ati. Ve'n-nâsü yatlibûnehû fî ebvâbi's-salâtîne.Ce'altü'l-ızzete fi't-tâ'ati. Ve'n-nâsü yatlibûnehû fî ebvâbi's-salâtîne. "Ben izzet denilen devleti taatte yarattığım, taatte koyduğum halde"Ben izzet denilen devleti taatte yarattığım, taatte koyduğum halde bugün insanlar bu izzeti sultanların kapısında bekliyorlar, orada arıyorlar." bugün insanlar bu izzeti sultanların kapısında bekliyorlar, orada arıyorlar."

Sultandan murad idare sahipleridir.Sultandan murad idare sahipleridir. O idare sahiplerinin mahiyetine girip memur olmaktan, kastı o. Memur olmaklıkta arıyor izzeti; O idare sahiplerinin mahiyetine girip memur olmaktan, kastı o. Memur olmaklıkta arıyor izzeti; "Bir memur olursam işte şöyle aziz olurum böyle aziz olurum." diye [düşünüyor.] "Bir memur olursam işte şöyle aziz olurum böyle aziz olurum." diye [düşünüyor.] Bunu almış ele, burada da diyor ki; "Bu yanlış bir hareket. İzzet Allah'a taattedir." Bunu almış ele, burada da diyor ki; "Bu yanlış bir hareket. İzzet Allah'a taattedir."

Ama sen diyeceksin ki; "Ben hem sultanın kapısında bir vazifeli olurum Ama sen diyeceksin ki;

"Ben hem sultanın kapısında bir vazifeli olurum
hem de Allah'a taat ederim." hem de Allah'a taat ederim."

İki karpuz bir koltuğa sığmaz. İki karpuzun bir koltuğa sığmadığını bilmek lazım. İki karpuz bir koltuğa sığmaz. İki karpuzun bir koltuğa sığmadığını bilmek lazım.

Hem Allah'a taat hem kula taat. Olmaz. Hem Allah'a taat hem kula taat.

Olmaz.

Bir çok memurlarımızı gördük işte, bir zaman sonra camiye gelmez oldular. Neden? Bir çok memurlarımızı gördük işte, bir zaman sonra camiye gelmez oldular.

Neden?

Kaydediyorlarmış da, bilmem ne ediyorlarmış da, kovuyorlarmış da, çıkarıyorlarmış da... Kaydediyorlarmış da, bilmem ne ediyorlarmış da, kovuyorlarmış da, çıkarıyorlarmış da...

Canım çıkarırlarsa çıkarsınlar. Sen aç mı kalırsın Allah'a taat edersen? Canım çıkarırlarsa çıkarsınlar.

Sen aç mı kalırsın Allah'a taat edersen?

Ama insan maîşetini de kolaycacık bırakamıyor tabii.Ama insan maîşetini de kolaycacık bırakamıyor tabii. Oradan da bir maîşet kapısı temin etmiş kendisine. Bırakamıyor onun için; Oradan da bir maîşet kapısı temin etmiş kendisine. Bırakamıyor onun için;

"Ne yapayım itaat edeceğim." diyor. Pek güzel, hepimiz itaat edeceğiz ama bak, "Ne yapayım itaat edeceğim." diyor.

Pek güzel, hepimiz itaat edeceğiz ama bak,
izzeti taatte aramak lazım. izzeti taatte aramak lazım.

Burasını şey yaparken şöyle de bir bahis açmış. Burasını şey yaparken şöyle de bir bahis açmış. Evet bugün memuriyet tabii bir vazifedir. Herkes nereye isterse oraya gider.Evet bugün memuriyet tabii bir vazifedir. Herkes nereye isterse oraya gider. Fakat asıl Hak kapısıyla halk kapısı var. Fakat asıl Hak kapısıyla halk kapısı var. Hak kapısı Allah kapısıdır, selâtîn kapısı halkın kapısıdır. Hak kapısı Allah kapısıdır, selâtîn kapısı halkın kapısıdır.

Ve insanlar Hakk'a dayanırlarsa mı mesut olurlar halka dayanırlarsa mı mesut olurlar? Ve insanlar Hakk'a dayanırlarsa mı mesut olurlar halka dayanırlarsa mı mesut olurlar?

Halka dayandığın da halk nasıl olsa yıkılacak. Dayandığın ağaç nasıl olsa yıkılacak. Halka dayandığın da halk nasıl olsa yıkılacak. Dayandığın ağaç nasıl olsa yıkılacak. Ama Hakk'a dayanırsan o yıkılmaz. Küçüklükten bir şey aklıma geldi, okumuştum da; Ama Hakk'a dayanırsan o yıkılmaz. Küçüklükten bir şey aklıma geldi, okumuştum da;

Zulmün topu var güllesi var kal'ası varsa Hakk'ın da yıkılmaz kolu dönmez yüzü vardır. Zulmün topu var güllesi var kal'ası varsa

Hakk'ın da yıkılmaz kolu dönmez yüzü vardır.

Kalmış aklımda. Bu böyledir. Hakk'a dayanan insan her zaman mesuttur. Kalmış aklımda.

Bu böyledir. Hakk'a dayanan insan her zaman mesuttur.
Hakk'a dayandın mı mutlaka [Hak senin yardımcın olur.] Hakk'a dayandın mı mutlaka [Hak senin yardımcın olur.]

Onun için şimdi oradan gitmiş, mesela bizim birçok köylülerimiz, akşam radyoda şikâyet ediyor, Onun için şimdi oradan gitmiş, mesela bizim birçok köylülerimiz, akşam radyoda şikâyet ediyor, milyonlarca köylü kardeş şehirlere akın ediyor diyerekten. milyonlarca köylü kardeş şehirlere akın ediyor diyerekten.

Neden? Şehirlerde kazanç kolay oluyor, geçim kolay oluyor. Neden?

Şehirlerde kazanç kolay oluyor, geçim kolay oluyor.

Bizim köydeki yerlerimiz bize yetmez mi? Hem yeter hem artar. Bizim köydeki yerlerimiz bize yetmez mi?

Hem yeter hem artar.
Bizim gibi daha on tanesine yeter. Bir misal vereceğim.Bizim gibi daha on tanesine yeter.

Bir misal vereceğim.
Bizim Edirne'de bir çiftlik sahibi Avrupa'daki bir çiftlik sahibiyle dost olmuşlar. Bizim Edirne'de bir çiftlik sahibi Avrupa'daki bir çiftlik sahibiyle dost olmuşlar.

Çağırmış, demiş, "Buyurun bize bir misafir olmaz mısınız?" Çağırmış, demiş, "Buyurun bize bir misafir olmaz mısınız?"

Gelmiş adam. Eh misafiridir, çiftliği bir gezdirmiş, kilometrelerle yer. Demiş bu misafir; Gelmiş adam. Eh misafiridir, çiftliği bir gezdirmiş, kilometrelerle yer. Demiş bu misafir;

"Defterinizi görebilir miyim?" Bakmış ki işte ucu ucuna, az bir kâr, bazen de zarar filan. "Defterinizi görebilir miyim?"

Bakmış ki işte ucu ucuna, az bir kâr, bazen de zarar filan.

Bir müddet sonra demiş; "Bizim çiftliğe de teşrif buyurmaz mısınız?" Bir müddet sonra demiş; "Bizim çiftliğe de teşrif buyurmaz mısınız?"

O da gelmiş [bakmış,] ufacık bir yer, 5-10 dönümden ibaret. O da gelmiş [bakmış,] ufacık bir yer, 5-10 dönümden ibaret.

Demiş; "Bu mu sizin çiftlik?" "Evet işte bu ama defterime bak!" demiş. Demiş; "Bu mu sizin çiftlik?"

"Evet işte bu ama defterime bak!" demiş.

Deftere bakmış oooh, kazanç dolu. Niçin? Deftere bakmış oooh, kazanç dolu.

Niçin?

Adam mütemadiyen en güzel mahsulleri en fırsat zamanlarında yetiştirip Adam mütemadiyen en güzel mahsulleri en fırsat zamanlarında yetiştirip Avrupa'ya gönderiyor, dünya kadar para alıyor. Avrupa'ya gönderiyor, dünya kadar para alıyor.

Biz? Allah verecek de olacak; yağmur verecek olacak, güneş verecek olacak, Biz?

Allah verecek de olacak; yağmur verecek olacak, güneş verecek olacak,
zaman mevsim yardım edecek olacak.zaman mevsim yardım edecek olacak. Biz de dikkat edeceğiz olacak. E bu böyle olunca elbette yerler çok az gelir bize. Biz de dikkat edeceğiz olacak.

E bu böyle olunca elbette yerler çok az gelir bize.
Binâenaleyh şimdi buradan kaçıpta şehre gelmenin zararı, şehri de sıkıntıya sokuyor.Binâenaleyh şimdi buradan kaçıpta şehre gelmenin zararı, şehri de sıkıntıya sokuyor. Buradaki topraklar da lazım şekilde kullanılamıyor. Bir çok yerler boş kalıyor, bir şeyler oluyor. Buradaki topraklar da lazım şekilde kullanılamıyor. Bir çok yerler boş kalıyor, bir şeyler oluyor.

Onun için onlarla meşgul olsa da [şehire gelmese ne güzel olur!] Onun için onlarla meşgul olsa da [şehire gelmese ne güzel olur!]

Ama diyeceksin ki ben şehirde günde 100 kat kazanırım, yahut daha fazla da kazanırım. Ama diyeceksin ki ben şehirde günde 100 kat kazanırım, yahut daha fazla da kazanırım. Köyde ne kazanacağım canım? Köyde ne kazanacağım canım?

Eğer arkadaş, senin gönlün açık olsa köydeki senin beş liran 10 lira bile değil,Eğer arkadaş, senin gönlün açık olsa köydeki senin beş liran 10 lira bile değil, senin beş liran buranın 500 lirasından iyidir.senin beş liran buranın 500 lirasından iyidir. Günde beş lira kazan da köyünde ekmeğini kendin ye. Günde beş lira kazan da köyünde ekmeğini kendin ye. Tertemiz havayı al, yüzün de pancar gibi kızarsın. Tertemiz havayı al, yüzün de pancar gibi kızarsın. Kendin de rahat rahat yatağında bacağını uzatarak yat. Kendin de rahat rahat yatağında bacağını uzatarak yat.

Burada alacaksında şu kadar lira ne olacak? Burada alacaksında şu kadar lira ne olacak?

Gündüzün de havasız yerlerde gecen de gürültülerin içersinde meşgul olup gideceksin işte. Gündüzün de havasız yerlerde gecen de gürültülerin içersinde meşgul olup gideceksin işte. Ha bugün ha yarın derken Azrail aleyhisselam gelecek, işte ömür bitti gitti... Ha bugün ha yarın derken Azrail aleyhisselam gelecek, işte ömür bitti gitti...

es-Sa'ûdü cebelün min nârin... Bak aziz kardeş bunlara iyi kulak vermek lazım. es-Sa'ûdü cebelün min nârin...

Bak aziz kardeş bunlara iyi kulak vermek lazım.

"Saûd ismi." Cebelün min nârin. "Cehennemdeki bir dağın adı." "Saûd ismi." Cebelün min nârin. "Cehennemdeki bir dağın adı."

Saûd cehennemdeki bir dağın adı. Cenâb-ı Hakk'ın; Saûd cehennemdeki bir dağın adı. Cenâb-ı Hakk'ın;

Se-ürhikuhû sa'ûden âyetinin mânasın da budur. Ne olacak bu dağ? Se-ürhikuhû sa'ûden âyetinin mânasın da budur.

Ne olacak bu dağ?

Yetesa'adü fîhi'l-kâfiru. Allah'a inanmayan inançsız zümre,Yetesa'adü fîhi'l-kâfiru. Allah'a inanmayan inançsız zümre, kim olursa olsun Allah'a inanmıyor ya.kim olursa olsun Allah'a inanmıyor ya. Bu halk bu varlık tabiatın eseridir diyor, Hâlık'ı inkâr ediyor. Hangi milletten olursa olsun. Bu halk bu varlık tabiatın eseridir diyor, Hâlık'ı inkâr ediyor. Hangi milletten olursa olsun.

"Bu cehennemdeki bu dağa bu kâfir." Yetesa'adü fîhi'l-kâfiru seb'îne harîfen."Bu cehennemdeki bu dağa bu kâfir." Yetesa'adü fîhi'l-kâfiru seb'îne harîfen. "Yetmiş sene çıkmaya çalışacak böyle." Kocaman dağ, dik de."Yetmiş sene çıkmaya çalışacak böyle."

Kocaman dağ, dik de.
Çıkamayacak uğraşacak fakat 70 sene uğraşacak, çık babam çık.... Çıktı mıydı; Çıkamayacak uğraşacak fakat 70 sene uğraşacak, çık babam çık.... Çıktı mıydı;

Sümme yehvî fîhi. "Tekrar aşağı inecek." Azabı bu olacak. Sümme yehvî fîhi. "Tekrar aşağı inecek."

Azabı bu olacak.
Kan ter içersinde 70 sene çıkacak, o dikten aşağı 70 sene de inecek. Kan ter içersinde 70 sene çıkacak, o dikten aşağı 70 sene de inecek. Çık in çık in... Bunun cezası bu Kezâlike [ebeden. "Bu böylece ebedî olarak devam edecek."] Çık in çık in... Bunun cezası bu

Kezâlike [ebeden. "Bu böylece ebedî olarak devam edecek."]

Allah cümlemizi böyle kötü âkıbetlere düşmekten emin ve muhafaza eylesin. Allah cümlemizi böyle kötü âkıbetlere düşmekten emin ve muhafaza eylesin.

Dünyada inansan da hoş inanmasan da hoş ama arkasında âhiret var. Dünyada inansan da hoş inanmasan da hoş ama arkasında âhiret var. İnanmadığın takdirde dünyada geçinirsin, Allah bu dünyada kâfire de ekmek veriyor, İnanmadığın takdirde dünyada geçinirsin, Allah bu dünyada kâfire de ekmek veriyor, yahudiye de ekmek veriyor, çingeneye de ekmek veriyor, herkese veriyor, kesmez. yahudiye de ekmek veriyor, çingeneye de ekmek veriyor, herkese veriyor, kesmez.

Niçin? Erhamdır, Rahim, Cenâb-ı Hakk'ın Rahman ismi var. Niçin?

Erhamdır, Rahim, Cenâb-ı Hakk'ın Rahman ismi var.
Rahman isminin sayesinde bu kâinatta mikrobu da yaşıyor iyisi de yaşıyor. Rahman isminin sayesinde bu kâinatta mikrobu da yaşıyor iyisi de yaşıyor. Hepsine veriyor rızkını ama âhirette Rahim ismi tecelli edecek. Hepsine veriyor rızkını ama âhirette Rahim ismi tecelli edecek. Rahim isminden ancak imanlılar istifade edecek, imansızlara bir şey yok. Rahim isminden ancak imanlılar istifade edecek, imansızlara bir şey yok.

Şunu da okuyuvereyim de; Şunu da okuyuvereyim de;

es-Safa'z-zillâlü'l-lezî lâ tesbütü aleyhi akdâmü'l-ulemâi'l-mutma'u yahut et-tuma'u. es-Safa'z-zillâlü'l-lezî lâ tesbütü aleyhi akdâmü'l-ulemâi'l-mutma'u yahut et-tuma'u.

Bir kaya, safâ dediği kaygın bir kaya, üzerine çıkanlar tutunamıyor, duramıyor. Bir kaya, safâ dediği kaygın bir kaya, üzerine çıkanlar tutunamıyor, duramıyor. Buz gibi, buzun üzerinde nasıl durulmuyor kayıyor insanlar, Buz gibi, buzun üzerinde nasıl durulmuyor kayıyor insanlar, bu taş öyle parlak cilalı ki üzerine basan kayıyor. bu taş öyle parlak cilalı ki üzerine basan kayıyor. Kaygın bir taş. Lâ yesbütü aleyhi akdâmü.Kaygın bir taş.

Lâ yesbütü aleyhi akdâmü.
"Ayak durmuyor üzerinde, duramıyorsun yani kayıyorsun." Kimin ayakları ama? "Ayak durmuyor üzerinde, duramıyorsun yani kayıyorsun."

Kimin ayakları ama?

el-Ulemâ. "Herkesin ayağı kaydığı gibi ulemanın kaymaması lazım gelirkenel-Ulemâ. "Herkesin ayağı kaydığı gibi ulemanın kaymaması lazım gelirken ulemanın da ayağı kayıyor orada." ulemanın da ayağı kayıyor orada."

Yani dünya öyle bir yer ki herkesin ayağını kaydırır ulemanın da ayağını kaydırır. Yani dünya öyle bir yer ki herkesin ayağını kaydırır ulemanın da ayağını kaydırır. İmansız olan kimseler. Öyle ulemâ ki; et-Tumma'u. "Tamah ediyor." İmansız olan kimseler. Öyle ulemâ ki;

et-Tumma'u. "Tamah ediyor."

Hırs var onda, hırsı çok. Şunu da ben alayım şunu da yapayım şunu da yapayım. Hırs var onda, hırsı çok. Şunu da ben alayım şunu da yapayım şunu da yapayım. Sanki dünyadan gitmeyecekmiş gibi her işi yapmaya çalışıyor. Sanki dünyadan gitmeyecekmiş gibi her işi yapmaya çalışıyor. Hırsı o kadar galip. Hırsı galip olan insana tamahkâr diyorlar. Tamahkâr, hırsı galip.Hırsı o kadar galip. Hırsı galip olan insana tamahkâr diyorlar. Tamahkâr, hırsı galip. Çok servetin, çok malın, çok şöhretin, çok şeyin sahibi olmak istiyor.Çok servetin, çok malın, çok şöhretin, çok şeyin sahibi olmak istiyor. Buna tamahkâr diyorlar. Bu tamahkârların ayağının kaydığı bir yerdir ki buna safâ diyorlar. Buna tamahkâr diyorlar. Bu tamahkârların ayağının kaydığı bir yerdir ki buna safâ diyorlar.

Ne var, ne zararı var bu tamahın? Bak şimdi dinle; Ne var, ne zararı var bu tamahın?

Bak şimdi dinle;

Fe-inne't-tama'u yezhebü'l-hikmete min kulûbihim.Fe-inne't-tama'u yezhebü'l-hikmete min kulûbihim. Kalplerin içersine Allah hikmet hazinelerini koymuş.Kalplerin içersine Allah hikmet hazinelerini koymuş. "Bu hikmet hazinelerinin nurunu bu tamah gideriyor işte ne yapacaksın." "Bu hikmet hazinelerinin nurunu bu tamah gideriyor işte ne yapacaksın."

Seni dünyaya meylettiriyor, dünyaya çalıştırıyor, âhireti unutturuyor. Seni dünyaya meylettiriyor, dünyaya çalıştırıyor, âhireti unutturuyor. İçindeki o hikmet hazinesi olan nur da kayboluyor. Yezhebü'l-hikmetü min kulûbihim. İçindeki o hikmet hazinesi olan nur da kayboluyor.

Yezhebü'l-hikmetü min kulûbihim.
"Kalpten hikmet gidiyor." Hikmet öyle bir kaynak ki aziz kardeş, "Kalpten hikmet gidiyor."

Hikmet öyle bir kaynak ki aziz kardeş,
hikmet öyle bir kaynak ki içene şifa veriyor.hikmet öyle bir kaynak ki içene şifa veriyor. Kaynak. Fakat bunun tâbirinde çok güzel söylüyorlar ki bizde havâs-ı hamse denilen şu göz,Kaynak. Fakat bunun tâbirinde çok güzel söylüyorlar ki bizde havâs-ı hamse denilen şu göz, kulak, el, ayak var ya, bunları beş tane dereye benzetmişler. kulak, el, ayak var ya, bunları beş tane dereye benzetmişler. Beş dere. Bir havuz var mütemadiyen [oraya akıyorlar]. Beş dere. Bir havuz var mütemadiyen [oraya akıyorlar]. Havuz da bizim gönlümüz. Havuz da bizim gönlümüz. O havuzun içersi hikmetle dolu. O havuzun içerisi, gönül havuzunun içerisi hikmetle dolu. O havuzun içersi hikmetle dolu. O havuzun içerisi, gönül havuzunun içerisi hikmetle dolu.

Bu beş tane dere akıyor oraya. Gözünle görüyorsun, ne gördüysen oraya akıtıyorsun.Bu beş tane dere akıyor oraya. Gözünle görüyorsun, ne gördüysen oraya akıtıyorsun. Kulağınla işitiyorsun, ne duyduysan onu akıtıyor.Kulağınla işitiyorsun, ne duyduysan onu akıtıyor. Kokluyorsun oraya akıtıyor, tatlı ne yiyorsan oraya akıtıyor.Kokluyorsun oraya akıtıyor, tatlı ne yiyorsan oraya akıtıyor. Helal yiyorsan ne mutlu haram yiyorsan ne yazık! Bazen durgun akar bazen çirkef pisler. Helal yiyorsan ne mutlu haram yiyorsan ne yazık! Bazen durgun akar bazen çirkef pisler. Orası bozuldu mu, yani çirkef suları akmış, kumlu, şusu busu havuzun içersini doldurmuş.Orası bozuldu mu, yani çirkef suları akmış, kumlu, şusu busu havuzun içersini doldurmuş. Bu havuzun membaı çıkamıyor artık dışarıya, üstünü pis topraklar kapladı.Bu havuzun membaı çıkamıyor artık dışarıya, üstünü pis topraklar kapladı. Üstü, havuzun üstü pis topraklarla dolunca içersindeki membâ,Üstü, havuzun üstü pis topraklarla dolunca içersindeki membâ, hikmet membâları nefese alıp da çıkarmıyor artık dışarıya. hikmet membâları nefese alıp da çıkarmıyor artık dışarıya.

İşte tamah denilen şey o senin hikmet nimetini böylece öldürüyor. Öldürüyor altta kalıyor. İşte tamah denilen şey o senin hikmet nimetini böylece öldürüyor. Öldürüyor altta kalıyor. Ondan sonra sen diyorsun ki ben bu işi de yapayım şöyle sevap alırım, Ondan sonra sen diyorsun ki ben bu işi de yapayım şöyle sevap alırım, bu işi de yapayım böyle sevap alayım derken kalbindeki hikmeti öldürüyorsun da bu işi de yapayım böyle sevap alayım derken kalbindeki hikmeti öldürüyorsun da haberin yok daha hâlâ.haberin yok daha hâlâ. Hâlâ insanlarla uğraşıyorsun. Onun için burada da çok güzel bir sözdür; Hâlâ insanlarla uğraşıyorsun.

Onun için burada da çok güzel bir sözdür;

Zamâne halkını fehm eyle olma sen mağrur. Zamâne halkını fehm eyle olma sen mağrur.

İnsanlar senin elini öpmüş, eteğini öpmüş, sen buna mağrur olma. İnsanlar senin elini öpmüş, eteğini öpmüş, sen buna mağrur olma.

Gönlünde dostunu bulup her nazardan ol mestur. Ne lûtfu var bir alay kalbi hasta bestelerin. Gönlünde dostunu bulup her nazardan ol mestur.

Ne lûtfu var bir alay kalbi hasta bestelerin.

Ne kıymet var bir sürü hasta insanlar. Hasta, gönülleri hasta vücutları değil. Ne kıymet var bir sürü hasta insanlar. Hasta, gönülleri hasta vücutları değil. Gönül öldü müydü vücudun hiçbir kıymeti yok. Gönül öldü müydü vücudun hiçbir kıymeti yok. Böyle bir alay kalbi hasta fertlerin sana ne faydası var. Böyle bir alay kalbi hasta fertlerin sana ne faydası var.

Koy ehl-i gafleti ve cehli sen eyle dilde huzur. Sen gönlünü uyandırmaya bak. Koy ehl-i gafleti ve cehli sen eyle dilde huzur.

Sen gönlünü uyandırmaya bak.

Çü nâsa nâsdır âfet bu nâsı ol nâsî Bu nâsı [insanları] unut sen.Çü nâsa nâsdır âfet bu nâsı ol nâsî

Bu nâsı [insanları] unut sen.
Sen kendine gel, Rabbi'l-âlemîni bulup O'nunla ünsiyet etmenin yoluna bak. Sen kendine gel, Rabbi'l-âlemîni bulup O'nunla ünsiyet etmenin yoluna bak.

Onun için bu tamah denilen şey insanların hepsini,Onun için bu tamah denilen şey insanların hepsini, bâhusus ulemasını da böylece mahvetmektedir. bâhusus ulemasını da böylece mahvetmektedir.

Ve ademü't-tama'i ve'z-zühdü fi'd-dünyâ. Ve ademü't-tama'i ve'z-zühdü fi'd-dünyâ. "Şimdi tamah etmiyoruz, zühde razı oluyoruz, zahitliğe razı olduk,"Şimdi tamah etmiyoruz, zühde razı oluyoruz, zahitliğe razı olduk, Allah'ın verdiğine kanaat ediyoruz." Allah'ın verdiğine kanaat ediyoruz." Lemmâ kâne meliken lehüm. "Onun için o zaman kendilerine mâlik olurlar." Lemmâ kâne meliken lehüm. "Onun için o zaman kendilerine mâlik olurlar." Haseddehümü'ş-şeytânü aleyhi fe-saddehüm anhü.Haseddehümü'ş-şeytânü aleyhi fe-saddehüm anhü. "Çünkü şeytân-ı aleyhillâne Allah'ın da düşmanı." Adüvvün lî ve leküm."Çünkü şeytân-ı aleyhillâne Allah'ın da düşmanı." Adüvvün lî ve leküm. "Bize de düşman Allah'a da düşman." Allah'ın nekes kulu. Onun isteği bizi de aldatmak. "Bize de düşman Allah'a da düşman." Allah'ın nekes kulu. Onun isteği bizi de aldatmak.

Bizi de aldatmak için çeşitli yollara müracaat eder bizi hangi yoldan kaptırabilecekseBizi de aldatmak için çeşitli yollara müracaat eder bizi hangi yoldan kaptırabilecekse o yoldan bizi çevirmeye çalışır. o yoldan bizi çevirmeye çalışır. Der ki; "Yahu para kazan, çok paraya ihtiyaç var. Çoluk çocuk da var, şu da bu da var.Der ki; "Yahu para kazan, çok paraya ihtiyaç var. Çoluk çocuk da var, şu da bu da var. Senin gece gündüz uyuman doğru değil. Haydi bakalım çalışmaya, Senin gece gündüz uyuman doğru değil. Haydi bakalım çalışmaya, şu işi de yap bu işi de yap!" diyerekten seni işlerin içerisine boğar,şu işi de yap bu işi de yap!" diyerekten seni işlerin içerisine boğar, kalkamayacak hâle geldiğin vakit de karşında tef çalar. kalkamayacak hâle geldiğin vakit de karşında tef çalar. Kalkamayacak hâle gelirsin o zaman karşında tef çalar oynamaya başlar. Kalkamayacak hâle gelirsin o zaman karşında tef çalar oynamaya başlar.

Ve sayyarahüm bi't-tama'i abden li-butûnihim ve furûcihim. Ve sayyarahüm bi't-tama'i abden li-butûnihim ve furûcihim. "Seni köle yapar, karnının kölesi ve iffetinin kölesi olursun." "Seni köle yapar, karnının kölesi ve iffetinin kölesi olursun." İffetinin kölesi karnının kölesi olaraktan dünyadan ömrün böyle gelir gider.

İffetinin kölesi karnının kölesi olaraktan dünyadan ömrün böyle gelir gider.

Sarû müsahharûne lehüm ke'l-behîmeti. Sarû müsahharûne lehüm ke'l-behîmeti. "O zaman hayvanlar gibi o tamahın esiri olaraktan yaşarsın.""O zaman hayvanlar gibi o tamahın esiri olaraktan yaşarsın." Yekûdühû bi-zimâmi't-tama'i.Yekûdühû bi-zimâmi't-tama'i. O artık gem var ya hayvanları çektiğimiz, o tamah şeytanın gemidir. O artık gem var ya hayvanları çektiğimiz, o tamah şeytanın gemidir. Şeytan tamahla gemini eline alır, seni istediği tarafa çeker artık gitmem diyemezsin." diyor. Şeytan tamahla gemini eline alır, seni istediği tarafa çeker artık gitmem diyemezsin." diyor.

Gitmem diyemezsin. Bir kere eline geçirmiş gemi seni istediği tarafa sürükleyecek. Gitmem diyemezsin. Bir kere eline geçirmiş gemi seni istediği tarafa sürükleyecek. "Ya bu kadar servetim var, batacağım ben, şimdi ne yaparım bırakabilir miyim? diye"Ya bu kadar servetim var, batacağım ben, şimdi ne yaparım bırakabilir miyim? diye mutlaka arkasından gideceksin.mutlaka arkasından gideceksin. Ama yarın Azrâil yakalar bir şey diyemezsin. Ve yeşğulühüm an zikrillahi.Ama yarın Azrâil yakalar bir şey diyemezsin.

Ve yeşğulühüm an zikrillahi.
"Seni Allah'ın zikrinden almak için şeytanın en büyük hüneri tamahtır." "Seni Allah'ın zikrinden almak için şeytanın en büyük hüneri tamahtır."

İnsanlara onu aşılar, aşıladıktan sonra karşısında seyrine bakar. İnsanlara onu aşılar, aşıladıktan sonra karşısında seyrine bakar.

Hattâ tenkazî âmâruhüm. Hattâ tenkazî âmâruhüm. "Ta ömürleri bitinceye kadar onları Allah'ın zikrinden de meşgul eder "Ta ömürleri bitinceye kadar onları Allah'ın zikrinden de meşgul eder böyle tamah şeyiyle sürükler gider öteye."böyle tamah şeyiyle sürükler gider öteye." Ve hüm alâ tilke'l-hâlâti alâ fe-yekûnü ilmühüm aleyhim vebâlen.Ve hüm alâ tilke'l-hâlâti alâ fe-yekûnü ilmühüm aleyhim vebâlen. "O zaman senin bilgin senin üzerine, aleyhine, "O zaman senin bilgin senin üzerine, aleyhine, senin bilgin senin aleyhine hüccet olaraktan ortaya çıkar." senin bilgin senin aleyhine hüccet olaraktan ortaya çıkar." Kendi bilgin kendi aleyhine hâkim olur. Yani sana aleyhinedir, aleyhine şahittir. Kendi bilgin kendi aleyhine hâkim olur. Yani sana aleyhinedir, aleyhine şahittir.

Bunun için bunlarla da senin kalbindeki hikmet söner, Bunun için bunlarla da senin kalbindeki hikmet söner, hikmet söndükten sonra hikmetsiz mahlukun ne kıymeti olur? hikmet söndükten sonra hikmetsiz mahlukun ne kıymeti olur?

Allah cümlemizi affetsin. Tevfikatı samadaniyesine mazhar etsin. Allah cümlemizi affetsin. Tevfikatı samadaniyesine mazhar etsin. Sevgili kulları arasından dünyada da ayırmasın âhirette de ayırmasın. Sevgili kulları arasından dünyada da ayırmasın âhirette de ayırmasın.

Dünyada da cennet var âhirette de cennet var. Dünyada da cennet var âhirette de cennet var. Dünyadaki cennet camiler, velî insanlardır, ârif insanlardır, dinlerine sahip insanlar. Dünyadaki cennet camiler, velî insanlardır, ârif insanlardır, dinlerine sahip insanlar. Kâmil insanların gönülleri Allah'ın cennetidir yer yüzünde. Kâmil insanların gönülleri Allah'ın cennetidir yer yüzünde. Âhiretteki cennette o ayrı. Âhiretteki cenneti pek methetmiyor burada. Pek methetmiyor.Âhiretteki cennette o ayrı. Âhiretteki cenneti pek methetmiyor burada. Pek methetmiyor. Orası zevk yeri. Sen zevkin adamı değil Allah'ın adamısın.Orası zevk yeri. Sen zevkin adamı değil Allah'ın adamısın. Orada cennette de yaşamaya çalışma. Cennet yaşama yeri. Orada cennette de yaşamaya çalışma. Cennet yaşama yeri. Orada da hevesin yaşamak olmasın. Senin aşkın Allah olsun.Orada da hevesin yaşamak olmasın. Senin aşkın Allah olsun. Allah'a ver kendini onun cemalini iste. Cennette öyle insanlar var ki ne yemek isterler,Allah'a ver kendini onun cemalini iste. Cennette öyle insanlar var ki ne yemek isterler, ne hûrî gılman isterler, ne cennetin şusunu busunu isterler. ne hûrî gılman isterler, ne cennetin şusunu busunu isterler. Hiç bir şeyden haberleri yoktur.Hiç bir şeyden haberleri yoktur. Onlar da bizim gibi Allah'ın kullarıdır fakat Allah'a gözlerini dikmişlerdir, Onlar da bizim gibi Allah'ın kullarıdır fakat Allah'a gözlerini dikmişlerdir, Cemâl-i İlâhî ile aşk halinde kalırlar. Cemâl-i İlâhî ile aşk halinde kalırlar.

Allah bizi o âşıkların zümresi hürmetine afv u mağfiret eylesin de Allah bizi o âşıkların zümresi hürmetine afv u mağfiret eylesin de onlara verdiği lütuftan bir nebze de bizlere ihsan buyursun. onlara verdiği lütuftan bir nebze de bizlere ihsan buyursun.

Lillâhi'l-Fâtiha. Lillâhi'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2