Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Sahip Olduğumuz Nimetlere Şükretmek (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Beş soru sormuş. Diyor ki: Tarikat nedir? İnsanlar neden tarikate mensuptur? Başka bir tarikate mensup olanlar başka tarikatlere | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Sahip Olduğumuz Nimetlere Şükretmek (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Beş soru sormuş. Diyor ki: Tarikat nedir? İnsanlar neden tarikate mensuptur? Başka bir tarikate mensup olanlar başka tarikatlere | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Beş soru sormuş. Diyor ki: -Tarikat nedir? -İnsanlar neden tarikate mensuptur? Beş soru sormuş. Diyor ki:

-Tarikat nedir?

-İnsanlar neden tarikate mensuptur?

-Başka bir tarikate mensup olanlar başka tarikatlere geçebilir mi? -Başka bir tarikate mensup olanlar başka tarikatlere geçebilir mi?

-Sizin mensup olduğunuz tarikatte diğerlerinden ne gibi farklılıklar vardır? -Sizin mensup olduğunuz tarikatte diğerlerinden ne gibi farklılıklar vardır?

-İslâmın gelişmesinde tarikatlerin yeri nedir? Tarikat bizi nereye götürür? -İslâmın gelişmesinde tarikatlerin yeri nedir? Tarikat bizi nereye götürür?

Tarikat nedir? Kelimenin anlamını anlatmaktan başlarsak kolay anlaşılabilir.Tarikat nedir?

Kelimenin anlamını anlatmaktan başlarsak kolay anlaşılabilir.
Tarik yol demektir Arapça'da. Tarikat de onun benzeridir. Aynı köktendir.Tarik yol demektir Arapça'da. Tarikat de onun benzeridir. Aynı köktendir. Aynı mânayadır. Bir çeşit yol demek tarikat. Neyin yoludur bu? Aynı mânayadır. Bir çeşit yol demek tarikat.

Neyin yoludur bu?

Allah'ın rızasını kazanma yoludur.Allah'ın rızasını kazanma yoludur. Aslında hepimiz bizi Allah yarattığı için Allah'ın sevgili kulu olmayı amaçlamalıyız. Aslında hepimiz bizi Allah yarattığı için Allah'ın sevgili kulu olmayı amaçlamalıyız. Allah bizi imtihan için gönderdiğinden dünyaya, imtihanı kazanmayı amaçlamalıyız.Allah bizi imtihan için gönderdiğinden dünyaya, imtihanı kazanmayı amaçlamalıyız. Bu imtihanı başarmanın yolu demektir tarikat. Çünkü herkesin tutturduğu bir yol vardır. Bu imtihanı başarmanın yolu demektir tarikat. Çünkü herkesin tutturduğu bir yol vardır.

Genel olarak, din karşısında insanların tutumu iki türlüdür.Genel olarak, din karşısında insanların tutumu iki türlüdür. Bir; dini çok ciddiye alıp samimi olarak hayatını dinî esaslara göre yaşamak. Bu yola takvâ yolu derler.Bir; dini çok ciddiye alıp samimi olarak hayatını dinî esaslara göre yaşamak. Bu yola takvâ yolu derler. Yani samimi Müslümanlık yolu. Birileri de vardır dinî gerçekleri duyarlar, bilirler ama uygulamazlar.Yani samimi Müslümanlık yolu. Birileri de vardır dinî gerçekleri duyarlar, bilirler ama uygulamazlar. Mesela namaz farzdır. Hepimiz biliyoruz. Mesela namaz farzdır. Hepimiz biliyoruz. Müslüman olup Türkçe bilip de namazın farz olduğunu bilmeyen bir insan düşünülemez.Müslüman olup Türkçe bilip de namazın farz olduğunu bilmeyen bir insan düşünülemez. Herkes biliyor. Namaz farzdır. Ama sorsanız; "sen müslüman mısın?" Herkes biliyor. Namaz farzdır. Ama sorsanız; "sen müslüman mısın?"

"Elhamdülillah müslümanım." "Namaz farz mı?" "Evet farz." "Elhamdülillah müslümanım."

"Namaz farz mı?"

"Evet farz."

"Allah emretmiş mi Kur'an'da?" "Evet emretmiş." "Sen namaz kılıyor musun?" "Allah emretmiş mi Kur'an'da?"

"Evet emretmiş."

"Sen namaz kılıyor musun?"

"Valla hocam kusura bakma..." Ben ne kusura bakayım. Benimle ilgili bir şey değil ki. Yani kılmıyor."Valla hocam kusura bakma..." Ben ne kusura bakayım. Benimle ilgili bir şey değil ki. Yani kılmıyor. İnsanların bir kısmı işte böyledir. Yani bazı şeyleri duyuyor, biliyor ama yapamıyor. İnsanların bir kısmı işte böyledir. Yani bazı şeyleri duyuyor, biliyor ama yapamıyor. Veya eksik yapıyor veya kusurlu yapıyor. Ama bazı insanlar böyle değildir.Veya eksik yapıyor veya kusurlu yapıyor. Ama bazı insanlar böyle değildir. Bazı insanlar yaptığı şeyleri güzel yapmak ister. Tam yapmak ister. Sarıldığı bir şeyi çok güzel yapar.Bazı insanlar yaptığı şeyleri güzel yapmak ister. Tam yapmak ister. Sarıldığı bir şeyi çok güzel yapar. Alır götürür. Bu iki yoldan hiç şüphesiz ki samimiyetle dini yaşamak istemek yolu daha doğrudur.Alır götürür. Bu iki yoldan hiç şüphesiz ki samimiyetle dini yaşamak istemek yolu daha doğrudur. Dinin emirlerini bilip yapmamak için gelmedi ki Kur'an bize. Dinin emirlerini bilip yapmamak için gelmedi ki Kur'an bize.

Ben Ankara'dayken, küçük kızımı imam-hatip okuluna gönderiyordum. Müdürden haber geldi.Ben Ankara'dayken, küçük kızımı imam-hatip okuluna gönderiyordum. Müdürden haber geldi. "Okul Aile Birliği toplantısı var. Siz de gelin." "Okul Aile Birliği toplantısı var. Siz de gelin." Ben de kızımın velisi, babası olduğum için pazar günü imam-hatip okuluna gittim. Geç kalmışız.Ben de kızımın velisi, babası olduğum için pazar günü imam-hatip okuluna gittim. Geç kalmışız. Toplantı başlamış. Kapıda kaldık biz ayakta. Müdür kürsüye oturmuş. Salon tıklım tıklım dolu. Toplantı başlamış. Kapıda kaldık biz ayakta. Müdür kürsüye oturmuş. Salon tıklım tıklım dolu.

Müdür dedi ki: "Arkadaşlar Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emir geldi.Müdür dedi ki: "Arkadaşlar Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emir geldi. Milli Eğitim Bakanı o zaman general Hasan Sağlam'mış. Emretmiş: İmam-hatip okulunda kızlar başlarını açacak. Milli Eğitim Bakanı o zaman general Hasan Sağlam'mış. Emretmiş: İmam-hatip okulunda kızlar başlarını açacak.

"Milli Eğitim Bakanlığı'ndan böyle emir geldi." dedi müdür. "Kızlar sizin kızlarınız. Siz velisiniz."Milli Eğitim Bakanlığı'ndan böyle emir geldi." dedi müdür. "Kızlar sizin kızlarınız. Siz velisiniz. Bende okulun müdürüyüm. Size tebliğ ediyorum. Böyle emir geldi." dedi. Bende okulun müdürüyüm. Size tebliğ ediyorum. Böyle emir geldi." dedi.

Salondan birisi kalktı. Biliyorum oto tamircisi.Salondan birisi kalktı. Biliyorum oto tamircisi. Ben de arıza yaptıkça ona götürürdüm. Tamir ederdi.Ben de arıza yaptıkça ona götürürdüm. Tamir ederdi. Biliyorum oradan, kalktı dedi ki; "Madem ki devletimiz böyle istiyor.Biliyorum oradan, kalktı dedi ki; "Madem ki devletimiz böyle istiyor. O halde açsın kızlar başlarını." dedi. Salonda baktım hava, aşağı yukarı bu tarafa gidecek. O halde açsın kızlar başlarını." dedi. Salonda baktım hava, aşağı yukarı bu tarafa gidecek. Madem devlet istiyormuş, Hasan Paşa istiyormuş.Madem devlet istiyormuş, Hasan Paşa istiyormuş. Hasan Paşa'nın gönlü olsun diye ben kızımın başını açacakmışım. Hasan Paşa'nın gönlü olsun diye ben kızımın başını açacakmışım. Ben söz istedim ayaktakilerden birisi olarak. "Konuşmak istiyorum müdür bey." dedim. "Buyrun." dedi. Ben söz istedim ayaktakilerden birisi olarak.

"Konuşmak istiyorum müdür bey." dedim.

"Buyrun." dedi.

"Arkadaşımıza bir soru sormak istiyorum müsaade ederseniz." dedim. "Arkadaşımıza bir soru sormak istiyorum müsaade ederseniz." dedim.

"Sor" dedi. "Kardeşim sen kızını imam-hatip okuluna niye gönderdin?" "Sor" dedi. "Kardeşim sen kızını imam-hatip okuluna niye gönderdin?"

Şöyle baktı, beni tanıdı. "Hocam dinini öğrensin diye gönderdim." dedi bana. Şöyle baktı, beni tanıdı. "Hocam dinini öğrensin diye gönderdim." dedi bana.

"Peki dinini öğrensin de öğrendiklerini uygulamasın diye mi gönderdin?""Peki dinini öğrensin de öğrendiklerini uygulamasın diye mi gönderdin?" Dinini öğrensin ama öğrendiklerini uygulamasın. Allah'la alay mı ediyorsunuz? Öyle saçma şey mi olur yani. Dinini öğrensin ama öğrendiklerini uygulamasın. Allah'la alay mı ediyorsunuz? Öyle saçma şey mi olur yani.

Bu başörtüsünü kim emretmiş? Kur'ân-ı Kerîm'de var: Hanımlara söyleyin başlarını örtsünler yukardan aşağı. Bu başörtüsünü kim emretmiş?

Kur'ân-ı Kerîm'de var: Hanımlara söyleyin başlarını örtsünler yukardan aşağı.

Çarşaflarını yukardan aşağıya kadar alsınlar. Şuradan şöyle. İranlılar gibi.Çarşaflarını yukardan aşağıya kadar alsınlar. Şuradan şöyle. İranlılar gibi. İranlıları kimse sevmiyor ama en doğruyu yapan onlar.İranlıları kimse sevmiyor ama en doğruyu yapan onlar. Ben de sevmeyebilirim, sen de sevmeyebilirsin. Ben de sevmeyebilirim, sen de sevmeyebilirsin. Ama Kur'ân-ı Kerîm'de diyor ki; yudmine aleyhinne min celabihinne.Ama Kur'ân-ı Kerîm'de diyor ki; yudmine aleyhinne min celabihinne. Cilbaplarını başlarının üzerinden aşağıya kadar alsınlar. İranlılar öyle yapıyor. Yukardan aşağı bir örtü.Cilbaplarını başlarının üzerinden aşağıya kadar alsınlar. İranlılar öyle yapıyor. Yukardan aşağı bir örtü. "Çadır" diyorlar onlar. Hakikaten çadır gibi her tarafı örtüyor. Güzel örtünüyor. "Çadır" diyorlar onlar. Hakikaten çadır gibi her tarafı örtüyor. Güzel örtünüyor.

"Yoo hocam olur mu öyle." dedi. "Allah'ın emirleri tutulacak." "Yoo hocam olur mu öyle." dedi. "Allah'ın emirleri tutulacak."

"Allah'ın emirleri tutulacak da Hasan Paşa böyle demiş diye siz niye geri adım atıyorsunuz?"Allah'ın emirleri tutulacak da Hasan Paşa böyle demiş diye siz niye geri adım atıyorsunuz? Bir kere yani Hasan Paşa öyle istemiş. Siz kendiniz bunu istiyor musunuz?" dedim. Bir kere yani Hasan Paşa öyle istemiş. Siz kendiniz bunu istiyor musunuz?" dedim.

"Yok hocam" dedi. "Serbest olsanız siz kızınızın başını açar mısınız?" "Yok hocam" dedi.

"Serbest olsanız siz kızınızın başını açar mısınız?"

"Yok açmayız hocam. Karımız da örtülü, kızımızın da. Başını açmayız. Ama mektep, ne yapalım."Yok açmayız hocam. Karımız da örtülü, kızımızın da. Başını açmayız. Ama mektep, ne yapalım. Hasan Paşa istiyor." "Yok. Onun isteği istek de senin isteğin istek değil mi? Hasan Paşa istiyor."

"Yok. Onun isteği istek de senin isteğin istek değil mi?
Hasan Paşa'nın canı can da seninki patlıcan mı? Yani bu din, Hasan Paşa'nın emriyle olmaz ki!Hasan Paşa'nın canı can da seninki patlıcan mı? Yani bu din, Hasan Paşa'nın emriyle olmaz ki! Askerin emri gibi. Kıt'a dur. Sağa dön. Rap rap rap. Olmaz ki!" Askerin emri gibi. Kıt'a dur. Sağa dön. Rap rap rap. Olmaz ki!"

"Siz dileğinizi karşı tarafa ilettiniz mi? Medenî dünyada böyle olur bu."Siz dileğinizi karşı tarafa ilettiniz mi? Medenî dünyada böyle olur bu. Sen böyle istiyorsun ama ben de böyle diliyorum. Bak dilekçe…" Sen böyle istiyorsun ama ben de böyle diliyorum. Bak dilekçe…" Dilekçede dilemek vardır. Bu kibarca emrediyor. "Doğru hocam" dediler.Dilekçede dilemek vardır. Bu kibarca emrediyor.

"Doğru hocam" dediler.
Salondakiler de anladılar benim ne demek istediğimi.Salondakiler de anladılar benim ne demek istediğimi. Ben dedim ki; -ben böyle her anlattığım şeyi bir olayla anlatmayı seviyorum. Ben dedim ki; -ben böyle her anlattığım şeyi bir olayla anlatmayı seviyorum. Çünkü bu pedogojide, öğretimde de önemlidir, hatırda kalır. Öteki türlü unutulur.Çünkü bu pedogojide, öğretimde de önemlidir, hatırda kalır. Öteki türlü unutulur. Misalle anlatmak Kur'an'da da vardır. Neden Musa aleyhisselamın misalini veriyor?Misalle anlatmak Kur'an'da da vardır. Neden Musa aleyhisselamın misalini veriyor? Niye İbrahim aleyhisselamın misalini veriyor Allah? Niye İbrahim aleyhisselamın misalini veriyor Allah? Misali kolay anlar insanlar, onun için.- Dediler ki; "tamam hocam, fikrimizi o zaman söyleyelim." Misali kolay anlar insanlar, onun için.- Dediler ki; "tamam hocam, fikrimizi o zaman söyleyelim." "Olur. Bu güzel, bak, medenî bir davranış, vatandaşlık davranışı." "Olur. Bu güzel, bak, medenî bir davranış, vatandaşlık davranışı."

Biz bir heyet kurduk. Ben vardım heyette. Bazı doktor, mühendis arkadaşlar vardı.Biz bir heyet kurduk. Ben vardım heyette. Bazı doktor, mühendis arkadaşlar vardı. Rahmetli bir profesör arkadaşım vardı. Hepimiz, 10 kişi kalktık, bir imam-hatip okulu velileri olarak.Rahmetli bir profesör arkadaşım vardı. Hepimiz, 10 kişi kalktık, bir imam-hatip okulu velileri olarak. Bakanları ziyaret ettik, dolaştık. "Böyle bir şey olmasın." "Bu bizim inancımız."Bakanları ziyaret ettik, dolaştık. "Böyle bir şey olmasın." "Bu bizim inancımız." "Biz böyle şeyi istemiyoruz. Başlar örtülsün." dedik. Ve örttürttük başları. Başlatmadık."Biz böyle şeyi istemiyoruz. Başlar örtülsün." dedik. Ve örttürttük başları. Başlatmadık. Çünkü Hasan Paşa hanımını örttürmeyebilir ama örtünenlere karışmaya hakkı yok. Çünkü Hasan Paşa hanımını örttürmeyebilir ama örtünenlere karışmaya hakkı yok.

Hatta işin doğrusu şu. İslâm'da örtünme var mı yok mu, soracaksın. İslâm'da örtünme var mı?Hatta işin doğrusu şu. İslâm'da örtünme var mı yok mu, soracaksın. İslâm'da örtünme var mı? Sen müslüman mısın? Müslümansın. O zaman örtüneceksin. Örtünemeyen hesabını Allah'a versin.Sen müslüman mısın? Müslümansın. O zaman örtüneceksin. Örtünemeyen hesabını Allah'a versin. "Yâ Rabbi! ben şu sebepten örtünemedim." O kendisinin bileceği bir şey."Yâ Rabbi! ben şu sebepten örtünemedim." O kendisinin bileceği bir şey. Ama örtüneni engellemek ne laikliğe sığar. Ne insan haklarına sığar. Ne hürriyete sığar. Ama örtüneni engellemek ne laikliğe sığar. Ne insan haklarına sığar. Ne hürriyete sığar.

Tarikat konusunu anlatırken bu konuya girdik. İnsan müslüman olacaksa bence tam müslüman olmalı.Tarikat konusunu anlatırken bu konuya girdik. İnsan müslüman olacaksa bence tam müslüman olmalı. Tam yapmaya çalışmalı. İslâm'ın emirlerini öğreniyoruz. Çiğnemek için mi öğreniyoruz? Tam yapmaya çalışmalı. İslâm'ın emirlerini öğreniyoruz.

Çiğnemek için mi öğreniyoruz?

Kur'ân-ı Kerîm ayaklar altında çiğnensin diye mi indirildi? Emirlerim tutulmasın diye mi Allah emretti? Kur'ân-ı Kerîm ayaklar altında çiğnensin diye mi indirildi?

Emirlerim tutulmasın diye mi Allah emretti?

Yasaklarımı insanlar yapsınlar diye mi "şunlar yasak" dedi? Rica ediyorum. Böyle bir şey olabilir mi? Yasaklarımı insanlar yapsınlar diye mi "şunlar yasak" dedi?

Rica ediyorum. Böyle bir şey olabilir mi?

"Yasakları yapmasın" diye Allah buyurdu. "İçki içmeyin. Haram yemeyin. Zina etmeyin."Yasakları yapmasın" diye Allah buyurdu. "İçki içmeyin. Haram yemeyin. Zina etmeyin. Faiz yemeyin. Büyük günahlar, küçük günahlar. Harama bakmayın." vesaire. Bunlar yapılmayacak.Faiz yemeyin. Büyük günahlar, küçük günahlar. Harama bakmayın." vesaire. Bunlar yapılmayacak. "Namaz kılın. Oruç tutun. Zekât verin. Sadaka verin. Merhametli olun. Dürüst olun. Doğru olun." "Namaz kılın. Oruç tutun. Zekât verin. Sadaka verin. Merhametli olun. Dürüst olun. Doğru olun." Bunlar da Allah'ın emirleri. Bunlar da tutulacak. Bunlar da Allah'ın emirleri. Bunlar da tutulacak.

O halde biz Allah'ın rızasını kazanma yoluna girmeliyiz.O halde biz Allah'ın rızasını kazanma yoluna girmeliyiz. Yarım yamalak Müslümanlık yoluna değil de tam müslüman olma yoluna girmeliyiz.Yarım yamalak Müslümanlık yoluna değil de tam müslüman olma yoluna girmeliyiz. Tam müslüman olma yolu tarikatle yapılır. Neden? Tarikat tam müslüman olma yoludur da ondan. Tam müslüman olma yolu tarikatle yapılır. Neden?

Tarikat tam müslüman olma yoludur da ondan.

"Tam müslüman nasıl olunur hocam?" Bunun bir yolu yöntemi vardır."Tam müslüman nasıl olunur hocam?"

Bunun bir yolu yöntemi vardır.
O yola girersen, o işleri yaparsan, öyle iyi olur yani. O yola girersen, o işleri yaparsan, öyle iyi olur yani.

"Peki kısaca nedir tam müslüman olmak?" Tam müslüman olmak Kur'an'daki emirleri tam tutmak."Peki kısaca nedir tam müslüman olmak?"

Tam müslüman olmak Kur'an'daki emirleri tam tutmak.
Kur'an'daki yasaklardan tam kaçınmakla olur. Bazı insanlar takvâ yolunu tutuyor.Kur'an'daki yasaklardan tam kaçınmakla olur. Bazı insanlar takvâ yolunu tutuyor. Yani bu yolu tutuyor, tam müslüman olma yolunu tutuyor.Yani bu yolu tutuyor, tam müslüman olma yolunu tutuyor. Bazıları da; "Allah Gafurdur, Rahimdir elbet affeder vesaire" diye gidiyor.Bazıları da; "Allah Gafurdur, Rahimdir elbet affeder vesaire" diye gidiyor. Ama ya affeder ya affetmez. Onu bilmiyoruz. Allah'ın işine karışmak kulun haddi değildir.Ama ya affeder ya affetmez. Onu bilmiyoruz. Allah'ın işine karışmak kulun haddi değildir. Ne yapacağını bilmeyiz. Yalnız bildiğimiz bir şey var. Ne yapacağını bilmeyiz. Yalnız bildiğimiz bir şey var.

Biz şimdi "tevbe Yâ Rabbi!" diyoruz, sanıyoruz ki tevbemiz kabul oldu.Biz şimdi "tevbe Yâ Rabbi!" diyoruz, sanıyoruz ki tevbemiz kabul oldu. "Tevbe dedim ya, daha ne istiyorsun hocam?" filan. Nerdeyse horoz gibi, hindi gibi kabaracak."Tevbe dedim ya, daha ne istiyorsun hocam?" filan. Nerdeyse horoz gibi, hindi gibi kabaracak. İyi ama Peygamber Efendimiz'in zamanında üç kişinin tevbesi anlatılıyor.İyi ama Peygamber Efendimiz'in zamanında üç kişinin tevbesi anlatılıyor. Tevbe sûresinin o isimle isimlendirilmesinin sebebi ne? Tevbe sûresinin o isimle isimlendirilmesinin sebebi ne?

Üç kişinin tevbe macerası hikâye ediliyor orada. Tevbe sûresinde, 9. sûrede, tevbe hikâye ediliyor. Üç kişinin tevbe macerası hikâye ediliyor orada. Tevbe sûresinde, 9. sûrede, tevbe hikâye ediliyor.

Bir tanesinin hikayesini anlatayım. İsmi; Kâb b. Mâlik el-Ensârî. Medine'den bir soylu kişi.Bir tanesinin hikayesini anlatayım. İsmi; Kâb b. Mâlik el-Ensârî. Medine'den bir soylu kişi. Medine'nin ensarından. Olgun ve yetkin bir kişi. Şair. Hatırlı eşraftan bir kimse.Medine'nin ensarından. Olgun ve yetkin bir kişi. Şair. Hatırlı eşraftan bir kimse. Peygamber Efendimiz diyor ki; "Buyrun düşmanla cihat var. Hadi hazırlık yapın. Savaşa gideceğiz." Peygamber Efendimiz diyor ki; "Buyrun düşmanla cihat var. Hadi hazırlık yapın. Savaşa gideceğiz." Herkes hazırlığını yapıyor. Eğeri sökükse onu dikiyor. Kılıcı körse onu biliyor. Oku yoksa ok tedarik ediyor. Herkes hazırlığını yapıyor. Eğeri sökükse onu dikiyor. Kılıcı körse onu biliyor. Oku yoksa ok tedarik ediyor. Atı nalsızsa nallattırıyor diyelim. Böyle hazırlık yapıyor. Atı nalsızsa nallattırıyor diyelim. Böyle hazırlık yapıyor.

Kâb b. Mâlik radıyallahu anh hazretleri de "yarın yaparım, öbür gün yaparım" diye ihmal ediyor.Kâb b. Mâlik radıyallahu anh hazretleri de "yarın yaparım, öbür gün yaparım" diye ihmal ediyor. Geciktiriyor işi. Gün gittikçe yaklaşıyor. Sıkışıyor. Hâlâ hazırlık yapmamış. Hâlâ eğer almamış.Geciktiriyor işi. Gün gittikçe yaklaşıyor. Sıkışıyor. Hâlâ hazırlık yapmamış. Hâlâ eğer almamış. Hala kılıç tedarik etmemiş, hazırlık yok. Nihayet, "ordu yarın hareket edecek" deniliyor.Hala kılıç tedarik etmemiş, hazırlık yok. Nihayet, "ordu yarın hareket edecek" deniliyor. Medine-i Münevvere'de olağanüstü bir telaş. O hâlâ hazırlanmamış durumda, yarına hazırlanırım derken ertesi gün oluyor.Medine-i Münevvere'de olağanüstü bir telaş. O hâlâ hazırlanmamış durumda, yarına hazırlanırım derken ertesi gün oluyor. Ordu harekete geçiyor. Bu hâlâ Medine-i Münevvere'de. "Neyse benim bineğim süratlidir. Ordu harekete geçiyor. Bu hâlâ Medine-i Münevvere'de. "Neyse benim bineğim süratlidir. Ben bunların arkasından hızla giderim yetişirim filan." diyor. Bir iki gün de öyle geçiyor. Ben bunların arkasından hızla giderim yetişirim filan." diyor. Bir iki gün de öyle geçiyor.

Ya bu da insanı şeytan nasıl aldatıyor onun misalidir. Şeytan böyle insanı yavaş yavaş aldatır.Ya bu da insanı şeytan nasıl aldatıyor onun misalidir. Şeytan böyle insanı yavaş yavaş aldatır. Birden "hop sen kâfir ol!" demez. Yavaş yavaş baktı kuvvetli gördü mü taksit taksit, posta posta aldatır. Birden "hop sen kâfir ol!" demez. Yavaş yavaş baktı kuvvetli gördü mü taksit taksit, posta posta aldatır.

Aradan üç beş gün geçiyor. Yetişirim filan derken sonradan; "Ya üç gün geçti, çok uzağa gitmişlerdir.Aradan üç beş gün geçiyor. Yetişirim filan derken sonradan; "Ya üç gün geçti, çok uzağa gitmişlerdir. Artık onlara yetişemem. Yat aşağı." diyor. Taksit taksit aldatmanın misali. Sonunda gitmiyor.Artık onlara yetişemem. Yat aşağı." diyor. Taksit taksit aldatmanın misali. Sonunda gitmiyor. Savaşa giden ordu düşmanı arıyor. Fakat düşman karşılarına çıkmıyor, geri dönüyorlar.Savaşa giden ordu düşmanı arıyor. Fakat düşman karşılarına çıkmıyor, geri dönüyorlar. Savaş olmadan geri dönülüyor. Tabii gidenler Resûlullah'ın sözünü dinlediler.Savaş olmadan geri dönülüyor. Tabii gidenler Resûlullah'ın sözünü dinlediler. Savaşa katıldılar. Savaş olmasa bile sevabı kazandılar. Gitmeyenler de sorumlu oldular. Savaşa katıldılar. Savaş olmasa bile sevabı kazandılar.

Gitmeyenler de sorumlu oldular.
Bazıları geliyor Resûlullah'a yalan kıvırıyor. Kitaplar böyle yazıyor. Onlar Medine'nin münafıklarıydı. Bazıları geliyor Resûlullah'a yalan kıvırıyor. Kitaplar böyle yazıyor. Onlar Medine'nin münafıklarıydı. Münafık yani içinden inanmamış ama korkusundan "ben müslümanım" demiş. Münafık yani içinden inanmamış ama korkusundan "ben müslümanım" demiş. Müslümanlar biraz bastırıyor diye. Onlar diyorlar ki; "ya Resûlallah şöyleydi, böyleydi."Müslümanlar biraz bastırıyor diye. Onlar diyorlar ki; "ya Resûlallah şöyleydi, böyleydi." Efendimiz sakin bir şekilde mazeretlerini dinliyor. Kalkıp gidiyorlar filan. Efendimiz sakin bir şekilde mazeretlerini dinliyor. Kalkıp gidiyorlar filan.

Sıra Kâb b. Mâlik el-Ensârî'ye geliyor. Bu geciken şaire geliyor sıra.Sıra Kâb b. Mâlik el-Ensârî'ye geliyor. Bu geciken şaire geliyor sıra. Resûlullah'ın yanına geliyor; "Yâ Resûlallah. Arkadaşlarımı dinledim. Herkes bir mazeret uydurdu.Resûlullah'ın yanına geliyor; "Yâ Resûlallah. Arkadaşlarımı dinledim. Herkes bir mazeret uydurdu. Benim, söz söyleme kabiliyetim yüksektir. Ben şairim. İstesem mazeret bende uydururdum.Benim, söz söyleme kabiliyetim yüksektir. Ben şairim. İstesem mazeret bende uydururdum. Ama vicdanım yalan söylemeyi uygun bulmuyor. Ya Resûlallah; böyle oldu, tembellendim. Geciktim.Ama vicdanım yalan söylemeyi uygun bulmuyor. Ya Resûlallah; böyle oldu, tembellendim. Geciktim. Sonradan yetişirim dedim. Sonra da yetişemem dedim. Şeytan beni aldattı. Sonradan yetişirim dedim. Sonra da yetişemem dedim. Şeytan beni aldattı. Nefsim beni oyaladı. Hata işledim yâ Resûlallah. Bir sebep yok." diyor. Nefsim beni oyaladı. Hata işledim yâ Resûlallah. Bir sebep yok." diyor.

"Gelemedim. Şeytana kandım." diyor. Olduğu gibi itiraf ediyor. Bu da güzel."Gelemedim. Şeytana kandım." diyor. Olduğu gibi itiraf ediyor. Bu da güzel. İnsan hiç olmazsa yalan söylememeli. Resûlullah'a yalan söylemek çok büyük suç.İnsan hiç olmazsa yalan söylememeli. Resûlullah'a yalan söylemek çok büyük suç. Başka bir insana yalan söylemek gibi de değil yani. Efendimiz hiç cevap vermiyor ona.Başka bir insana yalan söylemek gibi de değil yani. Efendimiz hiç cevap vermiyor ona. O da; "eyvah benim vaziyet ne olacak" diye bekliyor. O da; "eyvah benim vaziyet ne olacak" diye bekliyor. "Neyse Allah affeder" filan dese hani rahatlayacak. Öyle demiyor Peygamber Efendimiz. Neden? "Neyse Allah affeder" filan dese hani rahatlayacak. Öyle demiyor Peygamber Efendimiz. Neden?

Vahiy bekliyor. Yani bu kişinin durumu ne olacak? Vahiy bekliyor. Yani bu kişinin durumu ne olacak?

Bu adam Resûlullah'ın emrettiği bir savaşa katılmadı. Bu olay yaygınlaşırsa ne olur? Bu adam Resûlullah'ın emrettiği bir savaşa katılmadı. Bu olay yaygınlaşırsa ne olur?

Peygamberi dinlememenin hükmü nedir? Peygamberi dinlememenin hükmü nedir?

Efendimiz vahiy bekliyor. "Bakalım bunun hakkında hüküm ne olacak" diye.Efendimiz vahiy bekliyor. "Bakalım bunun hakkında hüküm ne olacak" diye. Sonra bir zaman geliyor. Diyor ki; "Kimse Kâb b. Mâlik'le konuşmasın!" Konuşma yasağı koyuyor Efendimiz.Sonra bir zaman geliyor. Diyor ki; "Kimse Kâb b. Mâlik'le konuşmasın!" Konuşma yasağı koyuyor Efendimiz. Çünkü acaba Allah buna kahır mı edecek gazap mı edecek? Allah'ın iyi kulu mu kötü kulu mu?Çünkü acaba Allah buna kahır mı edecek gazap mı edecek? Allah'ın iyi kulu mu kötü kulu mu? "Konuşmasın kimse" diyor. "Konuşmasın kimse" diyor.

Gittiği karşılaştığı insanlara selam veriyor. Resûlullah "konuşma" dedi diye, selamını almıyorlar.Gittiği karşılaştığı insanlara selam veriyor. Resûlullah "konuşma" dedi diye, selamını almıyorlar. Halbuki selam sünnet, almak vacib. Ama Resûlullah "alma" deyince tabii almamaları gerekiyor. Almıyorlar. Halbuki selam sünnet, almak vacib. Ama Resûlullah "alma" deyince tabii almamaları gerekiyor. Almıyorlar.

Bir zaman geliyor. Efendimiz diyor ki. "Hanımıyla da aynı yerde kalmasın."Bir zaman geliyor. Efendimiz diyor ki. "Hanımıyla da aynı yerde kalmasın." Hanımından da ayrılıyor. Boşanmak tarzında değil de aynı odada yatmıyorlar.Hanımından da ayrılıyor. Boşanmak tarzında değil de aynı odada yatmıyorlar. Evde konuşmuyorlar filan. Çok üzülüyor. Kimse konuşmuyor kendisiyle. Söz söylemiyor, selamını almıyor.Evde konuşmuyorlar filan. Çok üzülüyor. Kimse konuşmuyor kendisiyle. Söz söylemiyor, selamını almıyor. Hanımıyla evde konuşma yok filan. Fevkalade üzülüyor. Çok pişman oluyor.Hanımıyla evde konuşma yok filan. Fevkalade üzülüyor. Çok pişman oluyor. Günlerce ağlıyor. Namaza geliyor gidiyor.Günlerce ağlıyor. Namaza geliyor gidiyor. Kimseyle konuşmuyor. Bu sırada kuzeydeki hristiyan bir devlet başkanı kendisine mektup yazıyor. Kimseyle konuşmuyor. Bu sırada kuzeydeki hristiyan bir devlet başkanı kendisine mektup yazıyor.

Gassani Devleti diye bir devlet vardı.Gassani Devleti diye bir devlet vardı. Ürdün'de ve Suriye'de. Gassani Devleti hıristiyan'dı o zaman. Bizans'a bağlıydı. Ürdün'de ve Suriye'de. Gassani Devleti hıristiyan'dı o zaman. Bizans'a bağlıydı. Onun hükümdarından bir mektup geliyor. "Ey Kâb b. Mâlik senin Efendin senin kadrini bilmiyormuş.Onun hükümdarından bir mektup geliyor. "Ey Kâb b. Mâlik senin Efendin senin kadrini bilmiyormuş. Seni üzecek işler yapıyormuş duyduğuma göre. Biz seni severiz.Seni üzecek işler yapıyormuş duyduğuma göre. Biz seni severiz. Bizim yanımıza gelirsen izzet ve itibar görürsün. Buyur, bekliyorum, gel" diye bir mektup geliyor. Bizim yanımıza gelirsen izzet ve itibar görürsün. Buyur, bekliyorum, gel" diye bir mektup geliyor.

Onu da alınca daha beter üzülüyor. "Ne hallere düştüm nihayet bir hıristiyan hükümdarı beni çağırıyor.Onu da alınca daha beter üzülüyor. "Ne hallere düştüm nihayet bir hıristiyan hükümdarı beni çağırıyor. Resûlullah'ın gözünden düştüm." filan. "Bu da bir imtihan" diyor. Resûlullah'ın gözünden düştüm." filan. "Bu da bir imtihan" diyor. O mektuba da kızıyor filan. Çok ağlıyor, çok üzülüyor. O mektuba da kızıyor filan. Çok ağlıyor, çok üzülüyor.

52 gün geçiyor muhterem kardeşlerim. 52 gün nasıl geçer düşünün. Bir ay geçecek.52 gün geçiyor muhterem kardeşlerim. 52 gün nasıl geçer düşünün. Bir ay geçecek. İki aya yakın bir zamanda yaşadığınız bir ülkede, şehirde kimse size selam vermeyecek. İki aya yakın bir zamanda yaşadığınız bir ülkede, şehirde kimse size selam vermeyecek. Tek başınıza böyle şüpheli, şaibeli bir insan olacaksınız. Herkes size yamuk bakacak.Tek başınıza böyle şüpheli, şaibeli bir insan olacaksınız. Herkes size yamuk bakacak. Öyle "Allah'ın ne biçim kulu. Allah'ın kahrına mı uğradı, gazabına mı uğradı." filan. Öyle "Allah'ın ne biçim kulu. Allah'ın kahrına mı uğradı, gazabına mı uğradı." filan. Hanımınız sizinle görüşmeyecek. "Resûlullah görüşme." dedi diyecek. Resûlullah sizi sevmeyecek. Hanımınız sizinle görüşmeyecek. "Resûlullah görüşme." dedi diyecek. Resûlullah sizi sevmeyecek. Çok korkunç bir şey! Çok ağlıyor, çok yalvarıyor. 52 gün sonra tevbe âyeti iniyor. Çok korkunç bir şey!

Çok ağlıyor, çok yalvarıyor. 52 gün sonra tevbe âyeti iniyor.
Tevbe sûresindeki âyet iniyor. O zaman o âyet inip de Resûlullah o âyeti okuyunca ashâbına. Tevbe sûresindeki âyet iniyor. O zaman o âyet inip de Resûlullah o âyeti okuyunca ashâbına. Bir tanesi bunun mahallesindeki evine bağırarak böyle koşarak gidiyor. Bir tanesi bunun mahallesindeki evine bağırarak böyle koşarak gidiyor. "Yâ Kâb b. Mâlik. Müjde olsun. Müjdemi isterim!" bilmem ne filan. Bağırarak gidiyor."Yâ Kâb b. Mâlik. Müjde olsun. Müjdemi isterim!" bilmem ne filan. Bağırarak gidiyor. "Senin hakkında âyet indi. Tevben kabul oldu. Allah seni affetti." diye. "Senin hakkında âyet indi. Tevben kabul oldu. Allah seni affetti." diye.

Şimdi ben bu olayı sizin dikkatinize sunuyorum.Şimdi ben bu olayı sizin dikkatinize sunuyorum. Biz, yirminci yüzyılın zayıf Müslümanları, İslâm'ı iyi bilmeyen Müslümanları sanıyoruz kiBiz, yirminci yüzyılın zayıf Müslümanları, İslâm'ı iyi bilmeyen Müslümanları sanıyoruz ki "tevbe Yâ Rabbi!" deyince Allah bizi affeder. Halbuki tevbe zorlu bir şey, kolay kolay ele geçmiyor. "tevbe Yâ Rabbi!" deyince Allah bizi affeder. Halbuki tevbe zorlu bir şey, kolay kolay ele geçmiyor.

Yani Allah severse sever. Ya sevmezse? Hangi merciiye başvurabilirsin?Yani Allah severse sever. Ya sevmezse?

Hangi merciiye başvurabilirsin?
Kime derdini yanabilirsin? Kime derdini açabilirsin? Allah bir insanı sevmezse insanın hâli nice olur? Kime derdini yanabilirsin? Kime derdini açabilirsin? Allah bir insanı sevmezse insanın hâli nice olur?

Onun için şu noktaya getirmek istiyorum. Kendim de öyle düşünüyorum.Onun için şu noktaya getirmek istiyorum. Kendim de öyle düşünüyorum. Sizin de dikkatinizi o noktaya çekmek istiyorum. Allah'ın affedip etmeyeceğini kimse bilemez. Sizin de dikkatinizi o noktaya çekmek istiyorum. Allah'ın affedip etmeyeceğini kimse bilemez. Allah'ın rızasını kazanmaya çok çalışmalıyız. Ama Allah'ın kahrına uğramayacağımızı bilemeyiz. Allah'ın rızasını kazanmaya çok çalışmalıyız. Ama Allah'ın kahrına uğramayacağımızı bilemeyiz.

Peygamber Efendimiz'in birisi hizmetinde bulunuyordu da öldü.Peygamber Efendimiz'in birisi hizmetinde bulunuyordu da öldü. Öldüğü zaman "Allah rahmet eylesin cennetlik olmuştur." filan dediler, birileri.Öldüğü zaman "Allah rahmet eylesin cennetlik olmuştur." filan dediler, birileri. Çünkü Peygamber Efendimiz'in ashabının yaşadığı zamanda yaşıyorÇünkü Peygamber Efendimiz'in ashabının yaşadığı zamanda yaşıyor ve Peygamber Efendimiz''e hizmette bulunmuş bir kimse. ve Peygamber Efendimiz''e hizmette bulunmuş bir kimse.

"Hayır, o cehennemdedir." dedi Peygamber Efendimiz. "Neden?" dediler. "Hayır, o cehennemdedir." dedi Peygamber Efendimiz.

"Neden?" dediler.

"Çünkü ganimet malından çalmıştı." dedi. "Çünkü ganimet malından çalmıştı." dedi.

Yani Allah eğer bir günahtan dolayı cezalandırırsa, o zaman cehenneme düşebilir insan.Yani Allah eğer bir günahtan dolayı cezalandırırsa, o zaman cehenneme düşebilir insan. Onun için dikkat etmeliyiz. Onun için tutturacağımız yol, takvâ yolu olmalı.Onun için dikkat etmeliyiz. Onun için tutturacağımız yol, takvâ yolu olmalı. Bu işin şakaya gelir tarafı yoktur. Sen şaka yaparsın ama Allah şaka yapmaz.Bu işin şakaya gelir tarafı yoktur. Sen şaka yaparsın ama Allah şaka yapmaz. Sen ciddiye almazsın ama Allah ciddiye alır. Millet bunu bilmiyor. Allah'tan korkması lazım insanın.Sen ciddiye almazsın ama Allah ciddiye alır. Millet bunu bilmiyor. Allah'tan korkması lazım insanın. Gevşek. "Allah affeder. Allah gafûru'r-rahîmdir."Gevşek. "Allah affeder. Allah gafûru'r-rahîmdir." Bir şey duymuşlar tekerleyip duruyorlar ama Allah'ın ne yapacağını bilemiyorlar ki? Bir şey duymuşlar tekerleyip duruyorlar ama Allah'ın ne yapacağını bilemiyorlar ki?

Onun için hepimiz Allah'ın rızasını kazanmaya çalışmalıyız.Onun için hepimiz Allah'ın rızasını kazanmaya çalışmalıyız. Bunun için Allah'ın sevdiği şeyleri yapmaya çalışmalıyız. Bunun için Allah'ın sevdiği şeyleri yapmaya çalışmalıyız.

Allah'ın sevdiği şeyleri üç başlık altında topluyorum ben, kendim.Allah'ın sevdiği şeyleri üç başlık altında topluyorum ben, kendim. Yani üniversitede hocalık yaptığım için, 60 yaşına ulaşmış olduğum için,Yani üniversitede hocalık yaptığım için, 60 yaşına ulaşmış olduğum için, dinî kitapları okumuş olduğum için, benim kafamda birikmiş olan bilgilerle,dinî kitapları okumuş olduğum için, benim kafamda birikmiş olan bilgilerle, çok sorularla karşılaşmış olduğumdan, çok vaazlar vermiş olduğumdan.çok sorularla karşılaşmış olduğumdan, çok vaazlar vermiş olduğumdan. Bilgilerimin özeti olarak size şunu söylemek istiyorum. Bilgilerimin özeti olarak size şunu söylemek istiyorum.

Allah'ın rızasını kazanmanın yollarını üç grupta toplayabiliriz. Bir; ibadetleri yapmak.Allah'ın rızasını kazanmanın yollarını üç grupta toplayabiliriz. Bir; ibadetleri yapmak. Mutlaka Allah'ın emrettiği şeyleri yapmalıyız. Namaz kılmalıyız. Oruç tutmalıyız.Mutlaka Allah'ın emrettiği şeyleri yapmalıyız. Namaz kılmalıyız. Oruç tutmalıyız. Hacca gitmeliyiz. Zekâtımızı vermeliyiz. Allah'ın emretmiş olduğu vazifeleri yapmalıyız.Hacca gitmeliyiz. Zekâtımızı vermeliyiz. Allah'ın emretmiş olduğu vazifeleri yapmalıyız. Çünkü emri tutmazsak Allah sevmez biliyoruz. Günahlardan da kaçınmalıyız. Haramlardan da kaçınmalıyız.Çünkü emri tutmazsak Allah sevmez biliyoruz. Günahlardan da kaçınmalıyız. Haramlardan da kaçınmalıyız. Çünkü haramlardan kaçınmazsak da Allah sevmez. Bunu çok kesin anlayabiliyoruz. Çünkü haramlardan kaçınmazsak da Allah sevmez. Bunu çok kesin anlayabiliyoruz.

O halde bir; ibadet ve taat ile Allah'ın rızası kazanılabilir. Taat "itaat" demek.O halde bir; ibadet ve taat ile Allah'ın rızası kazanılabilir. Taat "itaat" demek. Allah'a itaat ederek. Emretmişse "peki" demek. Yasaklamışsa "peki" demek.Allah'a itaat ederek. Emretmişse "peki" demek. Yasaklamışsa "peki" demek. "Tamam yasakladın Yâ Rabbi!, tamam." Peygamber Efendimiz içkiyi yasakladı."Tamam yasakladın Yâ Rabbi!, tamam."

Peygamber Efendimiz içkiyi yasakladı.
Âyet indi. Âyeti okudu. "İçki haram kılınmıştır, yasak kılınmıştır" dedi. O zamana kadar içiliyordu.Âyet indi. Âyeti okudu. "İçki haram kılınmıştır, yasak kılınmıştır" dedi. O zamana kadar içiliyordu. Herkesin evinde içki bulunuyordu. Hepsini döktüler.Herkesin evinde içki bulunuyordu. Hepsini döktüler. Medine'nin sokaklarının kenarlarından sel gibi içkiler aktı diye yazıyor kitaplar. Medine'nin sokaklarının kenarlarından sel gibi içkiler aktı diye yazıyor kitaplar. Yani Resûlullah'ın sözünü hemen uyguluyorlardı. Yolun birisi ibadet ve taattir.Yani Resûlullah'ın sözünü hemen uyguluyorlardı.

Yolun birisi ibadet ve taattir.
İbadet ve taatleri yapmalıyız. Bu da bir akşam sohbetinde özetlenemeyecek kadar geniş bir dosyadır.İbadet ve taatleri yapmalıyız. Bu da bir akşam sohbetinde özetlenemeyecek kadar geniş bir dosyadır. Onun için ben size dergiler tarif ettim. Bunları okuyun. Kütüphanenizde kitaplar vardır.Onun için ben size dergiler tarif ettim. Bunları okuyun. Kütüphanenizde kitaplar vardır. Onları okuyun. Dini kitaplar. Radyo tarif ettim. O radyoyu dinleyin. Bir yol bu ibadet ve taat. Onları okuyun. Dini kitaplar. Radyo tarif ettim. O radyoyu dinleyin. Bir yol bu ibadet ve taat.

İkinci yol; günahlardan kaçınmak. Günahlardan kaçınmalıyız.İkinci yol; günahlardan kaçınmak. Günahlardan kaçınmalıyız. Çünkü günahlar insanı Allah'ın sevmediği kul durumuna düşürür.Çünkü günahlar insanı Allah'ın sevmediği kul durumuna düşürür. Gözümüzü harama bakmaktan sakınmalıyız. Dilimizi yalandan sakınmalıyız.Gözümüzü harama bakmaktan sakınmalıyız. Dilimizi yalandan sakınmalıyız. Elimizi harama uzatmamalıyız.Elimizi harama uzatmamalıyız. Allah'ın günah dediği şeyler nelerse, bir listesi olmalı duvarımızda, onları yapmamalıyız.Allah'ın günah dediği şeyler nelerse, bir listesi olmalı duvarımızda, onları yapmamalıyız. Yapmamayı öğrenmeliyiz. Buna da takvâ deniliyor. takvâ sakınmak demek.Yapmamayı öğrenmeliyiz. Buna da takvâ deniliyor. takvâ sakınmak demek. Yani günahlardan sakınacağız. Allah'ın sevmediği bir şeyi yapmaktan kaçınacağız. Yani günahlardan sakınacağız. Allah'ın sevmediği bir şeyi yapmaktan kaçınacağız.

Üçüncüsü de âyetleri ve hadisleri okursak, Allah güzel huylu insanları seviyor.Üçüncüsü de âyetleri ve hadisleri okursak, Allah güzel huylu insanları seviyor. Mükâfatlandırıyor güzel huyundan dolayı. Kötü huylu insanları da cezalandırıyor.Mükâfatlandırıyor güzel huyundan dolayı. Kötü huylu insanları da cezalandırıyor. Bir kaç misal vererek anlatayım. Kadının birisi kediye kızmış, hapsetmiş.Bir kaç misal vererek anlatayım.

Kadının birisi kediye kızmış, hapsetmiş.
Belki kendisini tırmaladı diye, belki çanağı devirdi diye, belki eti kaptı diye. Nedense hapsetmiş. Belki kendisini tırmaladı diye, belki çanağı devirdi diye, belki eti kaptı diye. Nedense hapsetmiş. Salıvermemiş. Kedi hapsedildiği yerde ölmüş.Salıvermemiş. Kedi hapsedildiği yerde ölmüş. Peygamber Efendimiz bundan dolayı o kadının cehenneme gittiğini bildiriyor. Neden? Peygamber Efendimiz bundan dolayı o kadının cehenneme gittiğini bildiriyor. Neden?

Kedi kıymetli olduğundan mı? Biz icabında koyun kesiyoruz. İcabında av avlıyoruz. Yani neden? Kedi kıymetli olduğundan mı? Biz icabında koyun kesiyoruz. İcabında av avlıyoruz. Yani neden?

Hayvan insandan daha değerli olduğundan mı? Hayır. Merhametsiz olduğundan.Hayvan insandan daha değerli olduğundan mı?

Hayır. Merhametsiz olduğundan.
Acımadığı için. Kediye acımadığından, aç bıraktığı için. Söylüyor zaten Peygamber Efendimiz.Acımadığı için. Kediye acımadığından, aç bıraktığı için. Söylüyor zaten Peygamber Efendimiz. Kendisi yemek vermedi salıvermedi ki hayvan kendisi avlansın, karnını doyursun. Aç bıraktı.Kendisi yemek vermedi salıvermedi ki hayvan kendisi avlansın, karnını doyursun. Aç bıraktı. Merhametsizliğinden cehenneme gitti. Demek ki kötü huy insanı cehenneme düşürebiliyor. Merhametsizliğinden cehenneme gitti. Demek ki kötü huy insanı cehenneme düşürebiliyor.

Misal; bir keresinde Peygamber Efendimiz ashabıyla sohbet ederken.Misal; bir keresinde Peygamber Efendimiz ashabıyla sohbet ederken. "Şimdi buraya bir cennetlik insan gelecek." dedi."Şimdi buraya bir cennetlik insan gelecek." dedi. Abdullah b. Ömer diyor ki; "Etrafı gözlemeye başladım. Kim gelecek? Kim cennetlik?Abdullah b. Ömer diyor ki; "Etrafı gözlemeye başladım. Kim gelecek? Kim cennetlik? Peygamber Efendimiz'in cennetlik dediği insan kimdir diye merak ettim." diyor Peygamber Efendimiz'in cennetlik dediği insan kimdir diye merak ettim." diyor

Birisi abdest almış. Aramızdan çok da tanınmış bir kimse değil.Birisi abdest almış. Aramızdan çok da tanınmış bir kimse değil. Gözümüze batan, dikkatimizi çeken bir kimse değil. Abdest almış, "o geldi" diyor. Üç defa olmuş bu olay. Gözümüze batan, dikkatimizi çeken bir kimse değil. Abdest almış, "o geldi" diyor. Üç defa olmuş bu olay.

Nihayet o şahsın yanına gitmiş demiş ki, "Ben senin evinde kalmak istiyorum." Evinde kalmış.Nihayet o şahsın yanına gitmiş demiş ki, "Ben senin evinde kalmak istiyorum." Evinde kalmış. Acaba ne ibadet ediyor, ne dualar yapıyor da Allah'ın sevdiği kul olmuş. Cennetlik olmuş diye.Acaba ne ibadet ediyor, ne dualar yapıyor da Allah'ın sevdiği kul olmuş. Cennetlik olmuş diye. Sıkı bir şekilde takip etmiş böyle. Sıkı bir şekilde takip etmiş böyle.

Üç gün sonra diyor ki: "Ben Resûlullah'la otururken "şimdi cennetlik birisi gelecek." dedi.Üç gün sonra diyor ki: "Ben Resûlullah'la otururken "şimdi cennetlik birisi gelecek." dedi. Ben de senin cenneti neden kazandığını anlamak için, senin hayatını takip etmek için böyle evinde kaldım.Ben de senin cenneti neden kazandığını anlamak için, senin hayatını takip etmek için böyle evinde kaldım. Ama bildiğimiz ibadetlerden ayrıca benim bilmediğim bir şey yaptığını görmedim.Ama bildiğimiz ibadetlerden ayrıca benim bilmediğim bir şey yaptığını görmedim. Nedir yani senin çok sevap kazanman? Başka bir şey var mı benim görmediğim?" Nedir yani senin çok sevap kazanman? Başka bir şey var mı benim görmediğim?"

"Yok. İşte benim hayatım böyle sade. Senin gördüğün gibidir. Olağanüstü bir başka durum yok." diyor. "Yok. İşte benim hayatım böyle sade. Senin gördüğün gibidir. Olağanüstü bir başka durum yok." diyor.

"Peki öyleyse Allah'a ısmarladık" diyor. Giderken arkasından sesleniyor."Peki öyleyse Allah'a ısmarladık" diyor.

Giderken arkasından sesleniyor.
"Ey Ömer'in oğlu Abdullah. Gel. Aklıma geldi. Ben kalbimden herkesin iyiliğini isterim."Ey Ömer'in oğlu Abdullah. Gel. Aklıma geldi. Ben kalbimden herkesin iyiliğini isterim. Kimse hakkında kötülük düşünmem. Belki bundandır." diyor.Kimse hakkında kötülük düşünmem. Belki bundandır." diyor. Yani yaptığımız işler aynı ama belki benim yüksek bir sevap kazanmam bundan olabilir.Yani yaptığımız işler aynı ama belki benim yüksek bir sevap kazanmam bundan olabilir. Herkesin iyiliğini isterim, diyor.Herkesin iyiliğini isterim, diyor. Kimsenin kötülüğünü istemem, kalbim herkese karşı iyilik doludur. Kimsenin kötülüğünü istemem, kalbim herkese karşı iyilik doludur.

Demek ki iyilik istemek sevap kazandırıyor.Demek ki iyilik istemek sevap kazandırıyor. Demek ki merhametsizlik insanı cehenneme atabiliyor. O halde ibadetleri yapacağız.Demek ki merhametsizlik insanı cehenneme atabiliyor. O halde ibadetleri yapacağız. Günahlardan kaçacağız. Güzel huyları kazanmaya çalışacağız.Günahlardan kaçacağız. Güzel huyları kazanmaya çalışacağız. Kötü huyları varsa üzerimizden atmaya çalışacağız.Kötü huyları varsa üzerimizden atmaya çalışacağız. Bu kötü huyları da iyi huyları da bir liste halinde bilmemiz lazım. Bu kötü huyları da iyi huyları da bir liste halinde bilmemiz lazım.

Hangi huylar iyidir. Hangileri kötüdür? Bunları da bilmeliyiz. Hangi huylar iyidir. Hangileri kötüdür? Bunları da bilmeliyiz.

Hangi işler sevaptır, hangi işler günahtır? Bunları da bilmeliyiz.Hangi işler sevaptır, hangi işler günahtır? Bunları da bilmeliyiz. Bunlara göre hayatımızı tanzim etmemiz gerekiyor. Bunlara göre hayatımızı tanzim etmemiz gerekiyor. Fakat bir insanın iyi huylu olması bir eğitim işidir. Buna ahlâk eğitimi diyoruz. Fakat bir insanın iyi huylu olması bir eğitim işidir. Buna ahlâk eğitimi diyoruz. Tasavvuf eğitimi diyoruz. Bir insan durup dururken Yunus Emre olamıyor.Tasavvuf eğitimi diyoruz. Bir insan durup dururken Yunus Emre olamıyor. Durup dururken Mevlânâ olamıyor. Durup dururken Hacı Bayrâm-ı Velî olamıyor.Durup dururken Mevlânâ olamıyor. Durup dururken Hacı Bayrâm-ı Velî olamıyor. Herkes olamıyor. O devirde o bilgileri okuyan herkes Yunus olamıyor.Herkes olamıyor. O devirde o bilgileri okuyan herkes Yunus olamıyor. Herkes Mevlânâ olamıyor. Herkes Hacı Bektaş olamıyor. Fark nedir? Herkes Mevlânâ olamıyor. Herkes Hacı Bektaş olamıyor. Fark nedir?

Aynı kitapları okuyan insanlarla bunlar arasındaki fark nedir? Bunlar tasavvufî bir eğitim görmüşler.Aynı kitapları okuyan insanlarla bunlar arasındaki fark nedir?

Bunlar tasavvufî bir eğitim görmüşler.
Yani ahlâk eğitimi görmüşler. Mesela Yunus'un bir ilahisini şimdi okuyabiliriz.Yani ahlâk eğitimi görmüşler. Mesela Yunus'un bir ilahisini şimdi okuyabiliriz. Her akşam üç ilahi okuyacağız. Bir tanesi şu olabilir. Yunus Emre diyor ki; Her akşam üç ilahi okuyacağız. Bir tanesi şu olabilir. Yunus Emre diyor ki;

"Dövene elsiz gerek. Sövene dilsiz gerek. Derviş gönülsüz gerek…" Diyor. "Dövene elsiz gerek. Sövene dilsiz gerek. Derviş gönülsüz gerek…" Diyor.

Şimdi dövene elsiz gerek ne demek? Yani; "Kötüyle kötü olma.Şimdi dövene elsiz gerek ne demek?

Yani; "Kötüyle kötü olma.
Kavga edenle kavga etmeye kalkışma. Karşılık verme. Sövene karşılık verme. Biraz sabırlı ol. Kavga edenle kavga etmeye kalkışma. Karşılık verme. Sövene karşılık verme. Biraz sabırlı ol. Öyle hemen sinirlenip kalbi kırılan, mukabele eden insan olma." Öyle hemen sinirlenip kalbi kırılan, mukabele eden insan olma."

"Ele geleni yersen. Dile geleni dersen. Böyle dervişlik mi olur."Ele geleni yersen. Dile geleni dersen. Böyle dervişlik mi olur. Sen derviş olamazsın." diyor, aynı şiirde. Yani ele gelen her şeyi yemeyecek. Neyi düşünecek? Sen derviş olamazsın." diyor, aynı şiirde. Yani ele gelen her şeyi yemeyecek. Neyi düşünecek?

Haram mı, helal mi diye düşünecek. Dile, aklına gelen her şeyi söylemeyecek. Ne diyecek? Haram mı, helal mi diye düşünecek. Dile, aklına gelen her şeyi söylemeyecek. Ne diyecek?

"Bu söylediğim doğru mu, yanlış mı? Kalbini mi kırarım karşımdakinin?"Bu söylediğim doğru mu, yanlış mı? Kalbini mi kırarım karşımdakinin? Yanlış mı söylerim?" diye düşünecek. Bunları anlatıyor. Yunus Emre bunları uyguluyor.Yanlış mı söylerim?" diye düşünecek. Bunları anlatıyor.

Yunus Emre bunları uyguluyor.
Yunus, bizden farklı bir insan. Yunus, bizden farklı bir insan. Yunus'un şiirlerini okursak önemli olarak ahlakî bakımından Yunus'un çok farklı bir insan olduğunu görürüz.Yunus'un şiirlerini okursak önemli olarak ahlakî bakımından Yunus'un çok farklı bir insan olduğunu görürüz. Bizden farklı bir insan olduğunu görürüz. Bizden farklı bir insan olduğunu görürüz. İyiliksever bir insan olduğunu, cömert bir insan olduğunu görürüz. Onun için ne yapmamız gerekiyor? İyiliksever bir insan olduğunu, cömert bir insan olduğunu görürüz. Onun için ne yapmamız gerekiyor?

Güzel huyları bir tasavvufî eğitimle almamız gerekiyor. Bu da tarikat terbiyesini gerektiriyor.Güzel huyları bir tasavvufî eğitimle almamız gerekiyor. Bu da tarikat terbiyesini gerektiriyor. Siz bunca yıl yaşadınız. Türkiye'yi de biliyorsunuz. Böyle bir eğitimin verildiği bir mektep duydunuz mu? Siz bunca yıl yaşadınız. Türkiye'yi de biliyorsunuz. Böyle bir eğitimin verildiği bir mektep duydunuz mu?

Musikî eğitimi verilen yer var. Konservatuar deniliyor.Musikî eğitimi verilen yer var. Konservatuar deniliyor. Resim öğretilen, heykel yapmayı öğreten yer var. Güzel Sanatlar Akademisi deniliyor filan ama.Resim öğretilen, heykel yapmayı öğreten yer var. Güzel Sanatlar Akademisi deniliyor filan ama. Bunun öğretildiği, insanı Yunus Emre yapan, insanı Hacı Bektâş-ı Velî, Hacı Bayrâm-ı Velî,Bunun öğretildiği, insanı Yunus Emre yapan, insanı Hacı Bektâş-ı Velî, Hacı Bayrâm-ı Velî, Eşrefoğlu Rûmî ve İsmail Hakkı Erzurumî gibi yapan, Mevlânâ gibi yapan eğitim nerede? Eşrefoğlu Rûmî ve İsmail Hakkı Erzurumî gibi yapan, Mevlânâ gibi yapan eğitim nerede?

Vardı, kapandı. Tarikatlerın kapatılmasıyla kapandı. Eskiden bu eğitim vardı. Şimdi yok.Vardı, kapandı. Tarikatlerın kapatılmasıyla kapandı. Eskiden bu eğitim vardı. Şimdi yok. Varsa özel olarak var. Gizli gizli var. Hatta hükümet çatıyor. Gazeteler çatıyor. Kötülüyor.Varsa özel olarak var. Gizli gizli var. Hatta hükümet çatıyor. Gazeteler çatıyor. Kötülüyor. Ama yine aşağıdan sessiz sedasız duyuyoruz ki geliniyor, gidiliyor. "Böyle insanlar var." diye duyuyoruz. Ama yine aşağıdan sessiz sedasız duyuyoruz ki geliniyor, gidiliyor. "Böyle insanlar var." diye duyuyoruz.

Böyle bir eğitimin olması gerekiyor. İnsanın içinin, vicdanının, kafasının eğitilmesi gerekiyor.Böyle bir eğitimin olması gerekiyor. İnsanın içinin, vicdanının, kafasının eğitilmesi gerekiyor. Ahlâkının düzeltilmesi gerekiyor. İnsanın içinde nefsi var. Nefis dediğimiz bir varlık var.Ahlâkının düzeltilmesi gerekiyor. İnsanın içinde nefsi var. Nefis dediğimiz bir varlık var. İnsanı birtakım kötü işlere teşvik ediyor. Canı çekiyor. İstiyor, yapıyor, insan dayanamıyor. İnsanı birtakım kötü işlere teşvik ediyor. Canı çekiyor. İstiyor, yapıyor, insan dayanamıyor.

"Nefsimi tutamadım. Kendime hakim olamadım." diyor."Nefsimi tutamadım. Kendime hakim olamadım." diyor. O nefsin terbiye edilmesi gerekiyor. İşte tarikat, bu terbiyenin yapıldığı dinî okul demek.O nefsin terbiye edilmesi gerekiyor. İşte tarikat, bu terbiyenin yapıldığı dinî okul demek. Onun için tarikat olması gerekiyor. Onun için tarikat olması gerekiyor.

Mesela bazı kimseler; "Peygamber Efendimiz'in zamanında tarikat yoktu." diyor. Mesela bazı kimseler; "Peygamber Efendimiz'in zamanında tarikat yoktu." diyor.

Vardı! Peygamber Efendimiz'in tarikatın şeyhiydi. Ashab da dervişleriydi. Vardı! Peygamber Efendimiz'in tarikatın şeyhiydi. Ashab da dervişleriydi.

Yani şeyh ve derviş ne demek? Yani şeyh ve derviş ne demek?

Peygamber Efendimiz'in ashabını terbiye ettiği usulle müslümanları terbiye eden insan demektir.Peygamber Efendimiz'in ashabını terbiye ettiği usulle müslümanları terbiye eden insan demektir. Peygamber Efendimiz insanları nasıl eğitti? "İlkokula gidin, ortaokula gidin, liseye gidin. Peygamber Efendimiz insanları nasıl eğitti?

"İlkokula gidin, ortaokula gidin, liseye gidin.
Diplomayı alın, karşıma gelin mi?" dedi. "Size o zaman iş vereceğim mi?" dedi. Hayır!Diplomayı alın, karşıma gelin mi?" dedi. "Size o zaman iş vereceğim mi?" dedi.

Hayır!
Onlarla beraber yaşadı. Beraber yemek yedi. Beraber oturdu. Konuştu. Ticaret yaptı.Onlarla beraber yaşadı. Beraber yemek yedi. Beraber oturdu. Konuştu. Ticaret yaptı. Dükkanlarına gitti. Malların nasıl satılacağını söyledi.Dükkanlarına gitti. Malların nasıl satılacağını söyledi. Ailevi meseleleri anlattı.Ailevi meseleleri anlattı. Onların içinde toplumsal hayatı, ailevî hayatı, kişisel hayatı devam ederken onları eğitti.Onların içinde toplumsal hayatı, ailevî hayatı, kişisel hayatı devam ederken onları eğitti. Bu eğitim okul eğitiminden farklı bir eğitimdir. Okul, insanı belli saatlerde bilgilendirir. Bu eğitim okul eğitiminden farklı bir eğitimdir. Okul, insanı belli saatlerde bilgilendirir. Alır, öğretir. Ama yetmiyor. Onun için diyoruz ki; "bu adam aile terbiyesi görmemiş." Alır, öğretir. Ama yetmiyor. Onun için diyoruz ki; "bu adam aile terbiyesi görmemiş."

Ailede okul yok ama anne terbiyesi ailenin içindeki hava bir okul gibi insanı yetiştiriyor.Ailede okul yok ama anne terbiyesi ailenin içindeki hava bir okul gibi insanı yetiştiriyor. Ailede baba neyse tarikatta da şeyh müridi öyle yetiştiriyor. Babanın evladı yetiştirdiği gibi.Ailede baba neyse tarikatta da şeyh müridi öyle yetiştiriyor. Babanın evladı yetiştirdiği gibi. Onun için hatta bazı şeylere şeyhlere "baba" diyorlar.Onun için hatta bazı şeylere şeyhlere "baba" diyorlar. Falanca baba, filanca baba diyorlar. İsim böyle geçiyor. Falanca baba, filanca baba diyorlar. İsim böyle geçiyor.

Demek ki ahlâk eğitiminin, davranış eğitiminin, gönül eğitiminin,Demek ki ahlâk eğitiminin, davranış eğitiminin, gönül eğitiminin, duygu eğitiminin yapılması için bir mektep imiş tarikat. Yunus böyle yetişmiş.duygu eğitiminin yapılması için bir mektep imiş tarikat. Yunus böyle yetişmiş. Tekkeye, 40 yıl odun taşımış ama eğri odun taşımamış. Şeyhinin dediğini yapmış.Tekkeye, 40 yıl odun taşımış ama eğri odun taşımamış. Şeyhinin dediğini yapmış. Derviş olarak çalışmış. Mevlânâ öyle. Mevlevî tarikatında usul şöyle, diyoruz.Derviş olarak çalışmış. Mevlânâ öyle. Mevlevî tarikatında usul şöyle, diyoruz. Kâdirî tarikatında böyle diyoruz vesaire. Kâdirî tarikatında böyle diyoruz vesaire.

Ama sonunda insan davranışlarını ayarlayabilen, güzel davranışlarda bulunabilen,Ama sonunda insan davranışlarını ayarlayabilen, güzel davranışlarda bulunabilen, nefsine hakim, iradesi kuvvetli, Allah'ı seven, Allah'ın sevdiği bir insan olması için bir eğitimden geçiyor.nefsine hakim, iradesi kuvvetli, Allah'ı seven, Allah'ın sevdiği bir insan olması için bir eğitimden geçiyor. İşte o tasavvufî eğitimdir. Bunun da yolları, metotları vardır. İşte o tasavvufî eğitimdir.

Bunun da yolları, metotları vardır.
İnsan durup dururken "Eğitil." dediğin zaman eğitilmiyor. Eğitilmesi için zaman geçmesi lazım.İnsan durup dururken "Eğitil." dediğin zaman eğitilmiyor. Eğitilmesi için zaman geçmesi lazım. Aile terbiyesi alması için aile içinde büyümesi lazım.Aile terbiyesi alması için aile içinde büyümesi lazım. Çocuk öksüzse ana baba terbiyesi görmemişse zavallı, öksüz ne yapsın bir anne şefkati görmedi filan deniliyor.Çocuk öksüzse ana baba terbiyesi görmemişse zavallı, öksüz ne yapsın bir anne şefkati görmedi filan deniliyor. Böyle bir toplum içinde, nezareti altında belli usullerle yetişmesi lazım. Böyle bir toplum içinde, nezareti altında belli usullerle yetişmesi lazım.

Bunların usulleri de yine Kur'ân-ı Kerîm'denBunların usulleri de yine Kur'ân-ı Kerîm'den ve Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden alınmış usullerdir tabii.ve Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden alınmış usullerdir tabii. Onun için, bu eğitimleri görmek gerektiğinden insanlar tarikate mensupturlar. Onun için, bu eğitimleri görmek gerektiğinden insanlar tarikate mensupturlar. "Tarikat nedir?" Sorusunun cevabı böylece verilmiş oldu. "Tarikat nedir?" Sorusunun cevabı böylece verilmiş oldu.

Tarikate neden intisap edildiği, insanların niye tarikate mensup olmaya can attığı buradan anlaşılmış oluyor.Tarikate neden intisap edildiği, insanların niye tarikate mensup olmaya can attığı buradan anlaşılmış oluyor. Bu çok iyi bilinen bir usuldü. Cumhuriyet kuruluncaya kadar.Bu çok iyi bilinen bir usuldü. Cumhuriyet kuruluncaya kadar. Cumhuriyet kurulduktan sonra biliyorsunuz tekkeler kapatıldı. Tarikatler kaldırıldı.Cumhuriyet kurulduktan sonra biliyorsunuz tekkeler kapatıldı. Tarikatler kaldırıldı. Şeyh lakabı yasaklandı. Paşa lakabı yasaklandı vesaire filan.Şeyh lakabı yasaklandı. Paşa lakabı yasaklandı vesaire filan. Laik bir eğitimle insanlar eğitilmeye yöneltildi. Denildi ki "bunlar çağdışı eğitimdir."Laik bir eğitimle insanlar eğitilmeye yöneltildi. Denildi ki "bunlar çağdışı eğitimdir." Halbuki bunlar bizim geleneksel eğitimimizdi.Halbuki bunlar bizim geleneksel eğitimimizdi. Orta Asya'dan beri toplumumuzun içinde halkımızı eğiten eğitimdi. Orta Asya'dan beri toplumumuzun içinde halkımızı eğiten eğitimdi.

Biz mesela halkımızla iftihar ediyoruz. Diyoruz ki; Türk halkı misafirperverdi.Biz mesela halkımızla iftihar ediyoruz. Diyoruz ki; Türk halkı misafirperverdi. Allah Allah Türk halkı misafirperver de İngiliz halkı niye misafirperver değil? Allah Allah Türk halkı misafirperver de İngiliz halkı niye misafirperver değil?

İrlandalı niye başka türlü de, İskoç niye şöyle de, Alman niye Alman usülü yapıyor daİrlandalı niye başka türlü de, İskoç niye şöyle de, Alman niye Alman usülü yapıyor da Rus niye böyle de, niye bizim Türk usulü böyle? Çünkü aldığı eğitim var.Rus niye böyle de, niye bizim Türk usulü böyle?

Çünkü aldığı eğitim var.
O aldığı eğitim misafire hürmet etmeyi kendisine öğretmiş. Böylece onun örfü, âdeti olmuş o şey.O aldığı eğitim misafire hürmet etmeyi kendisine öğretmiş. Böylece onun örfü, âdeti olmuş o şey. Onun için, bizim toplumumuzda olgun insan yetiştiren bir mâneviyat mektebiydi.Onun için, bizim toplumumuzda olgun insan yetiştiren bir mâneviyat mektebiydi. Ve padişahlar dahil bu eğitime girmişlerdi. Mesela Sultan Ahmet, Aziz Mahmud Hüdayî'nin dervişiydi.Ve padişahlar dahil bu eğitime girmişlerdi.

Mesela Sultan Ahmet, Aziz Mahmud Hüdayî'nin dervişiydi.
Sultan Abdulhamit bir Şâzelî şeyhinin dervişiydi. Sultan Murat, Sultan Beyazıt Fatih'in oğlu.Sultan Abdulhamit bir Şâzelî şeyhinin dervişiydi. Sultan Murat, Sultan Beyazıt Fatih'in oğlu. Hepsinin şeyhleri var. Sofular Caddesinde İstanbul'da tekkesi var, vesairesi var.Hepsinin şeyhleri var. Sofular Caddesinde İstanbul'da tekkesi var, vesairesi var. Yani hepsi bir büyük zâttan eğitim görmüşlerdir. Ders almışlardır. Yani hepsi bir büyük zâttan eğitim görmüşlerdir. Ders almışlardır.

Dün konuşuldu Ebu'l-Hasani'l-Harakânî hakkında soru soruldu. Biz de söyledik.Dün konuşuldu Ebu'l-Hasani'l-Harakânî hakkında soru soruldu. Biz de söyledik. Sultan Sencer'e nasihat edermiş. Girdiği zaman Sultan Sencer korkudan ayağa kalkarmış.Sultan Sencer'e nasihat edermiş. Girdiği zaman Sultan Sencer korkudan ayağa kalkarmış. Tahtına oturturmuş, Ebu'l-Hasani'l-Harakânî hazretlerini. O da; "halka zulmetme. Haksız vergi alma.Tahtına oturturmuş, Ebu'l-Hasani'l-Harakânî hazretlerini. O da; "halka zulmetme. Haksız vergi alma. Zevk ve sefaya dalma. Ümmete hizmeti ihmal etme." Ne diyorsa nasihat edermiş.Zevk ve sefaya dalma. Ümmete hizmeti ihmal etme." Ne diyorsa nasihat edermiş. Yani kendisine dobra dobra gerçekleri söyleyeni seviyor. Yani kendisine dobra dobra gerçekleri söyleyeni seviyor. Onun için padişahtan, vezirden ahaliye kadar, herkes bu eğitimi görüyordu.Onun için padişahtan, vezirden ahaliye kadar, herkes bu eğitimi görüyordu. Diyebiliriz ki bizim ecdadımızın hepsi tasavvuf eğitimi görmüştü. Görmeyeni çok azdır. Diyebiliriz ki bizim ecdadımızın hepsi tasavvuf eğitimi görmüştü. Görmeyeni çok azdır.

Ankara'ya bir Fransız profesör gelmiş. Bizim fakültedeki arkadaşlardan; anlatıyor o. Ankara'ya bir Fransız profesör gelmiş. Bizim fakültedeki arkadaşlardan; anlatıyor o.

"Ya kardeşim" "Etnografya Müzesine gittik. Orayı geziyorduk." diyor."Ya kardeşim" "Etnografya Müzesine gittik. Orayı geziyorduk." diyor. Fransız profesör "İbrahim Bey, şu adam derviş. Git sor istersen" demiş. Fransız profesör "İbrahim Bey, şu adam derviş. Git sor istersen" demiş.

İbrahim Bey, böyle çok tatlı dillidir. Güleç yüzlüdür.İbrahim Bey, böyle çok tatlı dillidir. Güleç yüzlüdür. Gitmiş, "Hemşerim merhaba." "Nasılsın, iyi misin, nerelisin?" bilmem ne. Böyle yumuşatmış.Gitmiş, "Hemşerim merhaba." "Nasılsın, iyi misin, nerelisin?" bilmem ne. Böyle yumuşatmış. Ondan sonra; "niye geldin, niye geziyorsun?" filan. "Ben de ilahiyattayım." Sonra demiş: Ondan sonra; "niye geldin, niye geziyorsun?" filan. "Ben de ilahiyattayım." Sonra demiş:

"Hangi tarikate mensupsun?" Yani başından söylese saklar, söylemezdi. O da söylemiş. "Hangi tarikate mensupsun?" Yani başından söylese saklar, söylemezdi. O da söylemiş.

"Hayretler içinde kaldım."Hayretler içinde kaldım. Elin Fransız'ı benim halkımdan hangisinin derviş olduğunu,Elin Fransız'ı benim halkımdan hangisinin derviş olduğunu, hangisinin tasavvuf erbabı olduğunu uzaktan, bakışından anlıyor." diyor. hangisinin tasavvuf erbabı olduğunu uzaktan, bakışından anlıyor." diyor.

İnsanın yüzüne dahi akseder. Yani tasavvufî terbiyesi insanın yüzüne davranışlarına akseder.İnsanın yüzüne dahi akseder. Yani tasavvufî terbiyesi insanın yüzüne davranışlarına akseder. Davranışı başka türlü olur. Konuşması başka türlü olur. Nezaketi başka türlü olur. Davranışı başka türlü olur. Konuşması başka türlü olur. Nezaketi başka türlü olur. Bu bir eğitim meselesi. Onun için eskiden vardı bu eğitim. Hatta bir profesör var.Bu bir eğitim meselesi. Onun için eskiden vardı bu eğitim.

Hatta bir profesör var.
Bizim Akra'da da konuşma yapıyor. Bursa ilahiyatta profesördü. Bizim Akra'da da konuşma yapıyor. Bursa ilahiyatta profesördü. Yusuf Ziya Binatlı. Dekandı. Hukukçuydu.Yusuf Ziya Binatlı. Dekandı. Hukukçuydu. Diyor ki; "Biz gençliğimizde Beyazıt meydanında arkadaşımıza rastladık mı; Diyor ki; "Biz gençliğimizde Beyazıt meydanında arkadaşımıza rastladık mı; 'nasılsın, iyi misin?' filan diye konuşurken sorardık.'nasılsın, iyi misin?' filan diye konuşurken sorardık. Hangi tekkeden feyz alıyorsun mîrim, derdik birbirimize." Hangi tekkeden feyz alıyorsun mîrim, derdik birbirimize." "Şimdiki millet birbirine 'hangi takıma mensupsun?' diye soruyor." diyor. "Şimdiki millet birbirine 'hangi takıma mensupsun?' diye soruyor." diyor.

"Hangi tekkeden feyz alıyorsun?" Ne demek? "Hangi tekkeden feyz alıyorsun?" Ne demek?

"Hangi tekkeye devam edip terbiyeni oradan kazanıyorsun?" demek yani aslında. "Hangi tekkeye devam edip terbiyeni oradan kazanıyorsun?" demek yani aslında.

"Biz böyle sorardık." "O zaman gençler arasında buydu" diyor töre. Yani ananevî şey böyle. "Biz böyle sorardık." "O zaman gençler arasında buydu" diyor töre. Yani ananevî şey böyle.

Genç, bir terbiye görecek. Usul, erkan görecek. Kapıdan girmeyi öğrenecek.Genç, bir terbiye görecek. Usul, erkan görecek. Kapıdan girmeyi öğrenecek. Selam vermeyi öğrenecek. Büyüklere saygı göstermeyi öğrenecek. Yer vermeyi öğrenecek. Selam vermeyi öğrenecek. Büyüklere saygı göstermeyi öğrenecek. Yer vermeyi öğrenecek. İbrikle eline su dökmeyi öğrenecek. Havlu tutmayı öğrenecek.İbrikle eline su dökmeyi öğrenecek. Havlu tutmayı öğrenecek. Bunların hepsi bizim töremizde olan şeyler. Tatlı şeyler, güzel şeyler. Keşke onların hepsi kalsaydı. Bunların hepsi bizim töremizde olan şeyler. Tatlı şeyler, güzel şeyler. Keşke onların hepsi kalsaydı. Valla dünyanın ahalisi bizi görmeye gelirdi. "Ya bunlar nasıl millet" falan diye. Valla dünyanın ahalisi bizi görmeye gelirdi. "Ya bunlar nasıl millet" falan diye.

Hani biz onlara benzemeye başladık da ne oldu? Kendimizi kaybettik de ne oldu? Hani biz onlara benzemeye başladık da ne oldu? Kendimizi kaybettik de ne oldu?

Bizim kendimize göre bir [usulümüz] vardı.Bizim kendimize göre bir [usulümüz] vardı. Keşke kadınlar hepsi peçeli, çarşaflı, şemsiyeli olsaydı İstanbul'da.Keşke kadınlar hepsi peçeli, çarşaflı, şemsiyeli olsaydı İstanbul'da. Keşke böyle japone kollu olmasaydı. Baldır bacak çıplak olmasaydı keşke. Bu bizim ananevî [usulümüz] idi.Keşke böyle japone kollu olmasaydı. Baldır bacak çıplak olmasaydı keşke. Bu bizim ananevî [usulümüz] idi. Şimdi ne oldu? Şimdi ne oldu?

Şimdi gençler futbola sevk ediliyor. "Futbol oynayın, spor yapın" bilmem ne filan. Ne oluyor? Şimdi gençler futbola sevk ediliyor. "Futbol oynayın, spor yapın" bilmem ne filan. Ne oluyor?

Anarşiden kurtaramıyor, çekemiyor gençliği. Neden? Anarşiden kurtaramıyor, çekemiyor gençliği. Neden?

İnsanın bedeninin ihtiyaçları farklı, ruhunun ihtiyaçları farklı. Ruh sevgi ister. Arkadaş ister.İnsanın bedeninin ihtiyaçları farklı, ruhunun ihtiyaçları farklı. Ruh sevgi ister. Arkadaş ister. Dost ister. Dertleşecek kimse ister. Terbiye ister. Hatta fedakârlık ister. Zahmet ister.Dost ister. Dertleşecek kimse ister. Terbiye ister. Hatta fedakârlık ister. Zahmet ister. Sıkıntı ister. Ondan hoşlanır. Ben sıkıntı çekeyim ama ortaya bir güzel şey koyayım. Memnun olurum. Sıkıntı ister. Ondan hoşlanır. Ben sıkıntı çekeyim ama ortaya bir güzel şey koyayım. Memnun olurum.

"Oh terledim ama çok şükür şu işi yaptım. Yoruldum ama çok şükür şu oldu."Oh terledim ama çok şükür şu işi yaptım. Yoruldum ama çok şükür şu oldu. Para harcadım ama şu kadar insanı sevindirdim. Şu camiyi yaptım. Para harcadım ama şu kadar insanı sevindirdim. Şu camiyi yaptım. Şu hayrı işledim." diye sevinir insan. Masraf yapar, sevinir. Ter döker, sevinir. Yorulur, sevinir. Neden? Şu hayrı işledim." diye sevinir insan. Masraf yapar, sevinir. Ter döker, sevinir. Yorulur, sevinir. Neden?

Onun ayrı mutluluğu vardır. mânevî mutluluk bu. Onun ayrı mutluluğu vardır. mânevî mutluluk bu.

İşte bu mâneviyat eğitimi tasavvufla sağlanıyor.İşte bu mâneviyat eğitimi tasavvufla sağlanıyor. Biz bunları kaldırdık, sandık ki, laik cumhuriyetin eğitimcileri, futbol oynatmakla, spora sevk etmekle,Biz bunları kaldırdık, sandık ki, laik cumhuriyetin eğitimcileri, futbol oynatmakla, spora sevk etmekle, gençler yerinde duracak. Durur mu? Durmaz. İnsanın bir ruhu var, bir bedeni var.gençler yerinde duracak. Durur mu?

Durmaz. İnsanın bir ruhu var, bir bedeni var.
Bedeninin ihtiyacı var, ruhunun ihtiyacı var. Onlar tatmin edilmeyince olmaz. Bedeninin ihtiyacı var, ruhunun ihtiyacı var. Onlar tatmin edilmeyince olmaz.

Tarikat ve tasavvuf insanın mâneviyatını eğitiyor. Ahlâkını eğitiyor. Duygularını eğitiyor.Tarikat ve tasavvuf insanın mâneviyatını eğitiyor. Ahlâkını eğitiyor. Duygularını eğitiyor. Zarif insan yapıyor. Okuyun, tasavvuf erbabı evliyâullahın hayatını, dervişlerin hayatını.Zarif insan yapıyor. Okuyun, tasavvuf erbabı evliyâullahın hayatını, dervişlerin hayatını. Hayran kalırsınız. Hayran kalırsınız. Yemez yedirir. Giymez giydirir. Hizmet eder. Hayran kalırsınız. Hayran kalırsınız. Yemez yedirir. Giymez giydirir. Hizmet eder.

Mesela tasavvufu tarif ediyor birisi.Mesela tasavvufu tarif ediyor birisi. Osmanlı şairlerinden birisi diyor ki; Osmanlı şairlerinden birisi diyor ki;

"Tasavvuf yâr olup bâr olmamaktır. Gül-i gülzâr olup hâr olmamaktır." Mehmet Yazıcı. "Tasavvuf yâr olup bâr olmamaktır.

Gül-i gülzâr olup hâr olmamaktır." Mehmet Yazıcı.

Kelimeleri açıklayayım. Yâr olmak: dost olmak. Tasavvuf, arkadaş olmaktır. Dost olmaktır. Kelimeleri açıklayayım. Yâr olmak: dost olmak. Tasavvuf, arkadaş olmaktır. Dost olmaktır.

Tasavvuf; yâr olup, bâr olmamaktır. Bâr; yük demek. Bâr-ı güran, ağır yük demek.Tasavvuf; yâr olup, bâr olmamaktır. Bâr; yük demek. Bâr-ı güran, ağır yük demek. Bârgîr yük taşıyan hayvan demek. Beygir yapmışız biz onu. Beygirin aslı bârgîrdir. "Yük taşıyan" demek. Bârgîr yük taşıyan hayvan demek. Beygir yapmışız biz onu. Beygirin aslı bârgîrdir. "Yük taşıyan" demek.

Tasavvuf yâr olup bâr olmamaktır.Tasavvuf yâr olup bâr olmamaktır. Dost olacaksın, arkadaş olacaksın ama arkadaşının ensesine binmeyeceksin, yük olmayacaksın.Dost olacaksın, arkadaş olacaksın ama arkadaşının ensesine binmeyeceksin, yük olmayacaksın. Onu suistimal etmeyeceksin. Sömürmeyeceksin. Ona ağırlık vermeyeceksin. Onu suistimal etmeyeceksin. Sömürmeyeceksin. Ona ağırlık vermeyeceksin. Ama dostluk yapacaksın. İyilik yapacaksın. Arkadaşlık yapacaksın ama yük olmayacaksın.Ama dostluk yapacaksın. İyilik yapacaksın. Arkadaşlık yapacaksın ama yük olmayacaksın. Tasavvufta vermek var, almak yok. Menfaat yok. Allah rızası için iyilik yapmak var.Tasavvufta vermek var, almak yok. Menfaat yok. Allah rızası için iyilik yapmak var. Arkadaş olacaksın, seveceksin, yardım edeceksin. Yardım edeceksin. Yardım edeceksin.Arkadaş olacaksın, seveceksin, yardım edeceksin. Yardım edeceksin. Yardım edeceksin. Ama almayacaksın. "Teşekkür ederim, istemem, sağol, sen ye." filan. Ama almayacaksın. "Teşekkür ederim, istemem, sağol, sen ye." filan.

Gül-i gülzâr olup hâr olmamaktır. Gül bahçesinin gülü olmaktır ama dikeni olmamaktır.Gül-i gülzâr olup hâr olmamaktır. Gül bahçesinin gülü olmaktır ama dikeni olmamaktır. Hâr; diken demek. Hı, elif, re. Hâr, diken demek. Gül-i gülzâr olup hâr olmamak.Hâr; diken demek. Hı, elif, re. Hâr, diken demek. Gül-i gülzâr olup hâr olmamak. Tasavvufu böyle tarif ediyor. Ve tasavvufun mantığı budur.Tasavvufu böyle tarif ediyor.

Ve tasavvufun mantığı budur.
Ana şeyi güzel anlatıyor bu beyit. Peygamber Efendimiz'in bize öğretmek istediği de budur. Ana şeyi güzel anlatıyor bu beyit. Peygamber Efendimiz'in bize öğretmek istediği de budur.

Peygamber Efendimiz diyor ki; "Ey Ebû Hüreyre, sana güzel huylu olmayı tavsiye ederim." Peygamber Efendimiz diyor ki; "Ey Ebû Hüreyre, sana güzel huylu olmayı tavsiye ederim."

"Güzel huylu olmak nasıl olur ya Resûlallah? "Güzel huylu olmak nasıl olur ya Resûlallah?

Diyor ki; tasilu men kataüke. Senden alakayı kesene sen gidersin. Diyor ki; tasilu men kataüke. Senden alakayı kesene sen gidersin.

Üçüncü soru: "Başka bir tarikate mensup olanlar diğer bir tarikate geçebilir mi?" Üçüncü soru: "Başka bir tarikate mensup olanlar diğer bir tarikate geçebilir mi?"

Geçebilir. Neden geçebilir? Geçebilir. Neden geçebilir?

Tasavvufun ne olduğunu anlatmadan,Tasavvufun ne olduğunu anlatmadan, çağrılan yolun ne olduğunu söylemeden bazı insanlar bir tarikate çekiliyor. çağrılan yolun ne olduğunu söylemeden bazı insanlar bir tarikate çekiliyor.

"Hadi gel, bir tarikat varmış girelim şuraya." "Tamam." "Tevbe et bakalım karşımda."Hadi gel, bir tarikat varmış girelim şuraya."

"Tamam."

"Tevbe et bakalım karşımda.
Estağfirullah de üç defa, beş defa. Tamam. Sen bizim tarikatlı oldun." Adam sonradan anlıyor ki, Estağfirullah de üç defa, beş defa. Tamam. Sen bizim tarikatlı oldun."

Adam sonradan anlıyor ki,
bu adam pek [uygun] bir adam değil. "Ne olacak benim hâlim şimdi?" diyor. "Ben bağlandım." diyor.bu adam pek [uygun] bir adam değil. "Ne olacak benim hâlim şimdi?" diyor. "Ben bağlandım." diyor. Bağlı olduğu yer; anlatılarak, ne olduğu beyan edilerek, ne yapacağı bildirilerek,Bağlı olduğu yer; anlatılarak, ne olduğu beyan edilerek, ne yapacağı bildirilerek, bilinçli olarak seçilmişse ve bağlı olduğu yer insanı hakikaten Allah'ın rızasına götürecek bir yer isebilinçli olarak seçilmişse ve bağlı olduğu yer insanı hakikaten Allah'ın rızasına götürecek bir yer ise imanını kuvvetlendiren ve Allah yoluna götüren, bid'atlerdan uzak, imanını kuvvetlendiren ve Allah yoluna götüren, bid'atlerdan uzak, yanlışlıklardan uzak bir yolsa tamam. Ama yanlış bir yola girmişse… yanlışlıklardan uzak bir yolsa tamam. Ama yanlış bir yola girmişse…

Çünkü misyonerler, Yehova şahitleri de ev ev dolaşıp insanları çağırıyorlar. Tak tak tak kapıyı çalıyor.Çünkü misyonerler, Yehova şahitleri de ev ev dolaşıp insanları çağırıyorlar. Tak tak tak kapıyı çalıyor. "Biz Allah'ın birliğine inanıyoruz. Siz de inanıyorsunuz. Bize gelin." filan."Biz Allah'ın birliğine inanıyoruz. Siz de inanıyorsunuz. Bize gelin." filan. O da kandırmaya çalışıyor. "Para da veririz." diyor. Almanya'da para verdiklerini de duydum filan.O da kandırmaya çalışıyor. "Para da veririz." diyor. Almanya'da para verdiklerini de duydum filan. Yani bilinçsiz olarak tanımadan girmişse doğru olan şeyi anladığı zamanYani bilinçsiz olarak tanımadan girmişse doğru olan şeyi anladığı zaman doğruya geçmesi insanın hakkıdır. Geçebilir. doğruya geçmesi insanın hakkıdır. Geçebilir.

"Sizin mensup olduğunuz tarikatın diğerlerinden ne gibi farklılıkları vardır?" "Sizin mensup olduğunuz tarikatın diğerlerinden ne gibi farklılıkları vardır?"

Bakın ben yanımda şu kitabı taşıyorum.Bakın ben yanımda şu kitabı taşıyorum. Hadis kitabıdır bu. Bizim tekkemizde okunan ders kitabı, çok okunan kitap.Hadis kitabıdır bu. Bizim tekkemizde okunan ders kitabı, çok okunan kitap. İki cilt, kalın. Râmûzü-l-ehâdis isimli bir kitap da hadis kitabıdır. İki cilt, kalın. Râmûzü-l-ehâdis isimli bir kitap da hadis kitabıdır.

Bizim yolumuzun esası Peygamber Efendimiz'in sünnetine yani dinin aslınıBizim yolumuzun esası Peygamber Efendimiz'in sünnetine yani dinin aslını Peygamber Efendimiz nasıl öğretmişse ona uygun İslâm'ı öğretmek ve o yolda yürümektir.Peygamber Efendimiz nasıl öğretmişse ona uygun İslâm'ı öğretmek ve o yolda yürümektir. En önemli şeyimiz bu. Yani Resûlullah'ın yapmadığı, Resûlullah zamanında olmayan, sünnete aykırı olan, bid'at olan,En önemli şeyimiz bu. Yani Resûlullah'ın yapmadığı, Resûlullah zamanında olmayan, sünnete aykırı olan, bid'at olan, yanlış olan şeyleri yapmamak. Yapmamak yoludur. Sünnet-i seniyyeye sarılmak. yanlış olan şeyleri yapmamak. Yapmamak yoludur. Sünnet-i seniyyeye sarılmak. takvâ yolunda yürümek yoludur. Kur'ân-ı Kerîm'e, hadîs-i şerîfe bağlanmak yoludur. takvâ yolunda yürümek yoludur. Kur'ân-ı Kerîm'e, hadîs-i şerîfe bağlanmak yoludur.

Bazı şeyleri söyleyeyim. Mesela, tabii tarikatler çok olarak görülüyor.Bazı şeyleri söyleyeyim. Mesela, tabii tarikatler çok olarak görülüyor. Ben isim zikretmek doğru olmaz diye isim zikretmeyeceğim. Bazı olayları anlatayım.Ben isim zikretmek doğru olmaz diye isim zikretmeyeceğim. Bazı olayları anlatayım. Mesela birisi, bir adama bağlanmış Türkiye'de. Ben şahsın ismini biliyorum, bağlandığı şahsı da biliyorum. Bağlanmış.Mesela birisi, bir adama bağlanmış Türkiye'de. Ben şahsın ismini biliyorum, bağlandığı şahsı da biliyorum. Bağlanmış. Eğer o şahıs gelseydi bana; "ben falancaya bağlandım, ne dersin?" deseydi bir şey diyemezdim. Ne diyeyim? Eğer o şahıs gelseydi bana; "ben falancaya bağlandım, ne dersin?" deseydi bir şey diyemezdim. Ne diyeyim?

Çünkü yanlış anlaşılır benim sözüm. Ben doğruyu söylesem de yanlış anlaşılabilir.Çünkü yanlış anlaşılır benim sözüm. Ben doğruyu söylesem de yanlış anlaşılabilir. Tereddüt ederdim. Ama rüya görmüş bu şahıs. Rüyasında o bağlandığı tekkesinde yangın çıkmış.Tereddüt ederdim. Ama rüya görmüş bu şahıs. Rüyasında o bağlandığı tekkesinde yangın çıkmış. Bu da yangını söndürmek için koşuşturmaya başlamış. "Koşuşturdum. Bu da yangını söndürmek için koşuşturmaya başlamış. "Koşuşturdum. Kova arıyorum, su arıyorum." diyor. "Bulursam dökeceğim diye" diyor. Kova arıyorum, su arıyorum." diyor. "Bulursam dökeceğim diye" diyor.

"Böyle koşuştururken Resûlullah'la karşılaştım." diyor. Olmuş bir rüya bu yani."Böyle koşuştururken Resûlullah'la karşılaştım." diyor. Olmuş bir rüya bu yani. "Ya Resûlallah tekkemizde yangın çıktı, onu söndürmeye koşturuyorum." deyince, "Ya Resûlallah tekkemizde yangın çıktı, onu söndürmeye koşturuyorum." deyince, "Bizim öyle bir tekkemiz yok." demiş Peygamber Efendimiz. "Bizim öyle bir tekkemiz yok." demiş Peygamber Efendimiz.

Demek ki Resûlullah'ın sevmediği, razı olmadığı yanlışlıklar yapan bir yol.Demek ki Resûlullah'ın sevmediği, razı olmadığı yanlışlıklar yapan bir yol. "Nitekim ben birkaç sefer yanlış bazı şeyleri görmüştüm. "Nitekim ben birkaç sefer yanlış bazı şeyleri görmüştüm. Dine, sünnete aykırı bazı şeyler görmüştüm, söylemiştim de umursamamışlardı." diyor. Dine, sünnete aykırı bazı şeyler görmüştüm, söylemiştim de umursamamışlardı." diyor. Sonra gittim büyük şeyhe gitmiş, yani bu bağlandığı şahsın şeyhi de sağmış. İhtiyarmış.Sonra gittim büyük şeyhe gitmiş, yani bu bağlandığı şahsın şeyhi de sağmış. İhtiyarmış. Onu ziyarete gitmiş, falanca yerde. "Ben böyle bir rüya gördüm." demiş. Onu ziyarete gitmiş, falanca yerde. "Ben böyle bir rüya gördüm." demiş.

"Doğru görmüşsün evladım."Doğru görmüşsün evladım. Ben bu adama bir vazife vermiştim ama bu sonra hoşuma gitmedi, Ben bu adama bir vazife vermiştim ama bu sonra hoşuma gitmedi, ondan vazifeyi de aldım ama o yine devam ediyor kendi bildiğini. Onun yolu doğru değildir. ondan vazifeyi de aldım ama o yine devam ediyor kendi bildiğini. Onun yolu doğru değildir. Yani Resûlallah'ın sevdiği yol değildir." demiş. Yani Resûlallah'ın sevdiği yol değildir." demiş.

İşin temelinden kısa anlatmamız gerekirse; biz Allah'a inanmakla vazifeliyiz, tamam inandık.İşin temelinden kısa anlatmamız gerekirse; biz Allah'a inanmakla vazifeliyiz, tamam inandık. La ilâhe illallah, Muhammedun Rasûlullah. Kur'ân-ı Kerîm'e bağlanmakla vazifeliyiz, kesin. La ilâhe illallah, Muhammedun Rasûlullah.

Kur'ân-ı Kerîm'e bağlanmakla vazifeliyiz, kesin.
Kur'an'ı Allah Peygamber Efendimiz'e indirdi. Onu dinleyeceğiz. Kur'an'ı Allah Peygamber Efendimiz'e indirdi. Onu dinleyeceğiz.

Peygamber Efendimiz'in sünnetine uymakla mükellefiz. Peygamber Efendimiz'in sünnetine uymakla mükellefiz.

Eğer bir yolda Kur'ân-ı Kerîm'e ve Peygamber Efendimiz'in sünnetine uymayan haller varsaEğer bir yolda Kur'ân-ı Kerîm'e ve Peygamber Efendimiz'in sünnetine uymayan haller varsa oradan ayrılmak lazım. Herkes yolunu methediyor ama ölçü bu.oradan ayrılmak lazım.

Herkes yolunu methediyor ama ölçü bu.
Kur'an'a uygunluk, sünnete uygunluk. Bunlar varsa güzel, bunlar yoksa Rasûllullah kabul etmez,Kur'an'a uygunluk, sünnete uygunluk. Bunlar varsa güzel, bunlar yoksa Rasûllullah kabul etmez, Allah da kabul etmez yani. Yanlışlıkların yapıldığı bir yer; feyizli, bereketli, mübarek yer olamaz.Allah da kabul etmez yani. Yanlışlıkların yapıldığı bir yer; feyizli, bereketli, mübarek yer olamaz. Bunun için Kur'an'a dayalı olmak esastır.Bunun için Kur'an'a dayalı olmak esastır. Peygamber Efendimiz'in sünnetine uymak esastır. Peygamber Efendimiz'in sünnetine uymak esastır.

Tarih boyunca tarih kitapları bizim tekkemizi böyle yazar.Tarih boyunca tarih kitapları bizim tekkemizi böyle yazar. Hatta Hürriyet gazetesi tarikatlerle ilgili küçük bir kitapçık çıkartmış, Yaşar Nuri Öztürk'e yazdırmış.Hatta Hürriyet gazetesi tarikatlerle ilgili küçük bir kitapçık çıkartmış, Yaşar Nuri Öztürk'e yazdırmış. Bu kitabı gördüm ben. Tarikatleri anlatıyor, methediyor çoğunu, mesela Mevlevîlik;Bu kitabı gördüm ben. Tarikatleri anlatıyor, methediyor çoğunu, mesela Mevlevîlik; musikîye, sanata falan önem verir diye methediyor da Nakşibendilik;musikîye, sanata falan önem verir diye methediyor da Nakşibendilik; "yok o biraz kökten dinci, gerici bir tarikattır" filan diye söylüyor. O kötüleme aslında bir metih. "yok o biraz kökten dinci, gerici bir tarikattır" filan diye söylüyor. O kötüleme aslında bir metih. Çünkü kökten dinci olunca, Kur'an'a,hadise bağlı olunca doğru olan şey olmuş oluyor. Çünkü kökten dinci olunca, Kur'an'a,hadise bağlı olunca doğru olan şey olmuş oluyor.

Tarih boyunca da böyle olmuştur. Bizim büyüklerimiz Kur'an'ı anlatmışlardır, Kur'an'a çağırmışlardır. Tarih boyunca da böyle olmuştur. Bizim büyüklerimiz Kur'an'ı anlatmışlardır, Kur'an'a çağırmışlardır.

Peygamber Efendimiz'in sünnetine çağırmışlardır. Bid'atlerın karşısına çıkmışlardır.Peygamber Efendimiz'in sünnetine çağırmışlardır. Bid'atlerın karşısına çıkmışlardır. Mesela İmam-ı Rabbânî Efendimiz meşhurdur. Ekber Şah zamanında yaşamış, Hindistan'da.Mesela İmam-ı Rabbânî Efendimiz meşhurdur. Ekber Şah zamanında yaşamış, Hindistan'da. Adam biraz dinini falan değiştirmeye falan kalkınca karşı çıkmış, itiraz etmiş, gerçekleri anlatmış,Adam biraz dinini falan değiştirmeye falan kalkınca karşı çıkmış, itiraz etmiş, gerçekleri anlatmış, hapse falan girmiş ama yine de doğruyu söylemiş. Bizim yolumuz budur. hapse falan girmiş ama yine de doğruyu söylemiş. Bizim yolumuz budur.

İslâm'ın gelişmesinde tarikatlerin yeri nedir? Tarikat bizi nereye götürür? İslâm'ın gelişmesinde tarikatlerin yeri nedir? Tarikat bizi nereye götürür?

Tarikat bizi Allah'ın sevdiği kulu olmaya götürür. Allah'ın evliyâsı olmaya götürür. Cennete götürür.Tarikat bizi Allah'ın sevdiği kulu olmaya götürür. Allah'ın evliyâsı olmaya götürür. Cennete götürür. Tarikatler tarih boyunca insanları cennetlik, evliyâ, mübarek insan olmaya sevk etmiştir.Tarikatler tarih boyunca insanları cennetlik, evliyâ, mübarek insan olmaya sevk etmiştir. Tarikate bağlı insanlar; akıllı, uslu, ahlâklı, edepli, vicdanlı, saygılı olmuştur.Tarikate bağlı insanlar; akıllı, uslu, ahlâklı, edepli, vicdanlı, saygılı olmuştur. Güzel ahlâkla yaşamıştır. Herkesin sevgisini, rızasını kazanmıştır. Güzel ahlâkla yaşamıştır. Herkesin sevgisini, rızasını kazanmıştır.

Bunu nasıl anlayabiliriz? Tezkiretü'l Evliyâ kitabını alın, Feridüddîn-i Attâr'ın yazdığı.Bunu nasıl anlayabiliriz? Tezkiretü'l Evliyâ kitabını alın, Feridüddîn-i Attâr'ın yazdığı. Alın daha başka şahısların hayatlarını anlatan, doğru bilgiler veren kitapları orada görürsünüz.Alın daha başka şahısların hayatlarını anlatan, doğru bilgiler veren kitapları orada görürsünüz. Yani tarikat bir insanı nasıl bir insan hâline getiriyor.Yani tarikat bir insanı nasıl bir insan hâline getiriyor. O eğitimi görmeyen bir insan nelerden mahrum kalıyor, onu görürsünüz. O eğitimi görmeyen bir insan nelerden mahrum kalıyor, onu görürsünüz.

Onun için insanın bu eğitimi kendisinde görmesi lazım. Onun için insanın bu eğitimi kendisinde görmesi lazım.

Subhâne Rabbine Rabbil izzeti ammâ yasifûn, ve selâmûn alel murselin.Subhâne Rabbine Rabbil izzeti ammâ yasifûn, ve selâmûn alel murselin. Velhamdûlillahi Rabbil âlemin. El Fâtiha Velhamdûlillahi Rabbil âlemin. El Fâtiha

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2