Namaz Vakitleri

28 Zilhicce 1445
04 Temmuz 2024
İmsak
03:31
Güneş
05:30
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Samimiyet ve Hüsnüzan

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Zilka'de 1407 / 05.07.1987
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn.
Ve's-selâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin Ve's-selâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emma bâ'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah Emma bâ'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün Ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fin-nâr.ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fin-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Lâ yezâlü'l-mü'minü fî füshatin min dînihî mâ mehhasa ehâhü'n-nasîhate. Lâ yezâlü'l-mü'minü fî füshatin min dînihî mâ mehhasa ehâhü'n-nasîhate. Fe-izâ hâde an zâlike sülibe't-tevfîk. Fe-izâ hâde an zâlike sülibe't-tevfîk.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf Râmûzü'l-ehâdîs isimli kitabınOkumuş olduğumuz hadîs-i şerîf Râmûzü'l-ehâdîs isimli kitabın 487. sayfasında 7. hadîs-i şerîf olarak kayıtlı bulunmaktadır,487. sayfasında 7. hadîs-i şerîf olarak kayıtlı bulunmaktadır, hadîs-i şerîflerin aslını, kaynağını, metnini merak edenler oralara bakabilirler. hadîs-i şerîflerin aslını, kaynağını, metnini merak edenler oralara bakabilirler.

Hz. Ali radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göreHz. Ali radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuşlar ki; Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuşlar ki;

"Mü'min kul; dininde devamlı bir genişliğe, kolaylığa mazhar ve sahip bulunur,"Mü'min kul; dininde devamlı bir genişliğe, kolaylığa mazhar ve sahip bulunur, din kardeşine açık kalpli, sâdık, salih, temiz duygularla muamele ettiği müddetçe, samimi, açık kalpli olduğu müddetçe." din kardeşine açık kalpli, sâdık, salih, temiz duygularla muamele ettiği müddetçe, samimi, açık kalpli olduğu müddetçe."

Fe-izâ hadaen zâlike. "Bu durumdan meyledip ayrıldığı, kaydığı, vazgeçtiği zaman ise." Fe-izâ hadaen zâlike. "Bu durumdan meyledip ayrıldığı, kaydığı, vazgeçtiği zaman ise." Sülibe't-tevfîk. "Allahu Teâlâ hazretlerinin tevfîki artık o kula refîk olmaz." Sülibe't-tevfîk. "Allahu Teâlâ hazretlerinin tevfîki artık o kula refîk olmaz."

O kul tevfîkât-ı samedâniyyeden mahrum kalır. O kul tevfîkât-ı samedâniyyeden mahrum kalır.

Demek ki Allahu Teâlâ hazretlerinin lütfuna, tevfîkine, hidayetine mazhar olmak içinDemek ki Allahu Teâlâ hazretlerinin lütfuna, tevfîkine, hidayetine mazhar olmak için buradan bir mühim esası, kaideyi öğrenmiş bulunuyoruz.buradan bir mühim esası, kaideyi öğrenmiş bulunuyoruz. Bu hadîs-i şerîfe göre kalbimiz mü'min kardeşlerimize karşı samimi ve sâfî olacak. Bu hadîs-i şerîfe göre kalbimiz mü'min kardeşlerimize karşı samimi ve sâfî olacak. Açık olacak, pak olacak. Tenkit ediyorsak da yüzüne karşı tenkit edeceğiz,Açık olacak, pak olacak. Tenkit ediyorsak da yüzüne karşı tenkit edeceğiz, takdir ediyorsak da belirteceğiz.takdir ediyorsak da belirteceğiz. Yüzümüz başka kalbimiz başka, dilimiz başka işimiz başka olmayacak. Yüzümüz başka kalbimiz başka, dilimiz başka işimiz başka olmayacak.

O kardeşimize iyi duygular besleyeceğiz, kötü duygular beslemeyeceğiz. O kardeşimize iyi duygular besleyeceğiz, kötü duygular beslemeyeceğiz. O kardeşimiz yanlış yoldaysa O kardeşimiz yanlış yoldaysa yanlıştan doğruya getirmeye çalışarak yine iyiliğini isteyeceğiz.yanlıştan doğruya getirmeye çalışarak yine iyiliğini isteyeceğiz. Kardeşimiz zaten doğru yoldaysa ona yine sevgi ve saygı besleyeceğiz. Kardeşimiz zaten doğru yoldaysa ona yine sevgi ve saygı besleyeceğiz. Biz bu durumda olursak kardeşimize karşı böyle kardeşâne, kardeşçe duygular içinde olursak, Biz bu durumda olursak kardeşimize karşı böyle kardeşâne, kardeşçe duygular içinde olursak, halisâne duygular içinde olursak Allahu Teâlâ hazretlerinin tevfîki bize refîk olur. halisâne duygular içinde olursak Allahu Teâlâ hazretlerinin tevfîki bize refîk olur.

Tevfîk çok mühim bir hadise. İnsan bir kere bir şeyi kendisi isteyemez. Tevfîk çok mühim bir hadise. İnsan bir kere bir şeyi kendisi isteyemez.

Ve mâ teşâûne illâ en yeşâallah. "İnsanın kendisinin bir şey istemesi ancak Ve mâ teşâûne illâ en yeşâallah. "İnsanın kendisinin bir şey istemesi ancak Allah'ın istemesinden sonra olur." Allah'ın istemesinden sonra olur."

"Hatırıma gelmedi." deyiveriyoruz bazen, en güzel şeyleri bile, bizim için en kârlı olan şeyleri "Hatırıma gelmedi." deyiveriyoruz bazen, en güzel şeyleri bile, bizim için en kârlı olan şeyleri faydalı olan şeyleri bile; "Hay Allah, tüh! Yahu, unutuvermişim." diyoruz. faydalı olan şeyleri bile; "Hay Allah, tüh! Yahu, unutuvermişim." diyoruz.

Kendi menfaatimize olan şeyleri bile Allah hatırlatırsa hatırlarız, hatırlatmazsa hatırlamayız. Kendi menfaatimize olan şeyleri bile Allah hatırlatırsa hatırlarız, hatırlatmazsa hatırlamayız. Düşündürürse düşünürüz, düşündürmezse düşünemeyiz. Düşündürürse düşünürüz, düşündürmezse düşünemeyiz.

Musa aleyhisselam yanındakine ne dedi? Dedi ki; Musa aleyhisselam yanındakine ne dedi?

Dedi ki;

"Aman, şu şu hususta beni ikaz et." Kayanın başına oturdular, unuttu. "Aman, şu şu hususta beni ikaz et."

Kayanın başına oturdular, unuttu.
Oradan yola çıktıktan sonra; "Hadi bakalım getir." dedi,Oradan yola çıktıktan sonra; "Hadi bakalım getir." dedi, "Hay Allah! Ben onu unutuverdim." diye arkadaşı öyle şey yapıyor. "Hay Allah! Ben onu unutuverdim." diye arkadaşı öyle şey yapıyor.

Demek ki hatırlamak, unutmamak bizim dışımızda bir hadise, bir. Demek ki hatırlamak, unutmamak bizim dışımızda bir hadise, bir.

İkincisi; hatırladığımız ve niyet ettiğimiz bir şeyi yapmak da bize ait değil. İkincisi; hatırladığımız ve niyet ettiğimiz bir şeyi yapmak da bize ait değil. O da kolay değil. O da mümkün değil. Ancak Allah tevfîkini refîk ederse mümkün.O da kolay değil. O da mümkün değil. Ancak Allah tevfîkini refîk ederse mümkün. Tevfîk refîk olmayınca bir insanın bir hayırlı işi yapması mümkün olmaz. Tevfîk refîk olmayınca bir insanın bir hayırlı işi yapması mümkün olmaz.

"Falanca adam hayrı yapmak istedi, yapamaz. Allah nasip ederse yapabilir." "Falanca adam hayrı yapmak istedi, yapamaz. Allah nasip ederse yapabilir."

Allah onun parasını o hayra nasip etmiyor da ondan. Allah onun parasını o hayra nasip etmiyor da ondan.

Bizim güzel şeyleri yapmaya mazhar olabilmemiz için, muvaffak olabilmemiz için, Bizim güzel şeyleri yapmaya mazhar olabilmemiz için, muvaffak olabilmemiz için, namazı kılabilmemiz için, zekâtı verebilmemiz için, hacca gidebilmemiz için, hayrı yapabilmemiz için, namazı kılabilmemiz için, zekâtı verebilmemiz için, hacca gidebilmemiz için, hayrı yapabilmemiz için, şeytanı yenebilmemiz için, günahlardan kaçınabilmemiz için,şeytanı yenebilmemiz için, günahlardan kaçınabilmemiz için, hayırları işleyebilmemiz için ne lazımmış? hayırları işleyebilmemiz için ne lazımmış?

Allah'ın bize yardımı, tevfîki lazımmış. Biz onu bildiğimizden her zaman diyoruz ki; Allah'ın bize yardımı, tevfîki lazımmış. Biz onu bildiğimizden her zaman diyoruz ki;

İyyâke na'büdü ve iyyâke nesteîn. "Senden yardım isteriz." diyoruz. İyyâke na'büdü ve iyyâke nesteîn. "Senden yardım isteriz." diyoruz.

Her vitir namazında; Allâhümme innâ neste înüke ve nestağfirüke ve nestehdîk.Her vitir namazında;

Allâhümme innâ neste înüke ve nestağfirüke ve nestehdîk.
"Yâ Rab! Senden yardım istiyoruz, senden mağfiret istiyoruz, senden hidayet istiyoruz." diyoruz. "Yâ Rab! Senden yardım istiyoruz, senden mağfiret istiyoruz, senden hidayet istiyoruz." diyoruz.

Biliyoruz ki her şey O'ndan. Madem her şey O'ndaymış, madem O'ndan istiyoruz; Biliyoruz ki her şey O'ndan. Madem her şey O'ndaymış, madem O'ndan istiyoruz; o halde vermesinin şartını da bilelim. Ne zaman verir? o halde vermesinin şartını da bilelim.

Ne zaman verir?

Evet, istediğimiz şeyleri biz istiyoruz ama ne zaman verirmiş? Evet, istediğimiz şeyleri biz istiyoruz ama ne zaman verirmiş?

Ve izâ seeleke ibâdî annî fe-innî karîbün, ücîbü da'vete'd-dâi izâ deân. Ve izâ seeleke ibâdî annî fe-innî karîbün, ücîbü da'vete'd-dâi izâ deân.

Tamam ama şartı var. Ne zaman verirmiş? Tamam ama şartı var.

Ne zaman verirmiş?

İşte burada o esrardan bir sırrı öğrenmiş oluyoruz: İşte burada o esrardan bir sırrı öğrenmiş oluyoruz:

Din kardeşine karşı samimi olduğun zaman tevfîk refîk oluyor. Dikkat edin! Din kardeşine karşı samimi olduğun zaman tevfîk refîk oluyor.

Dikkat edin!

"Din kardeşine karşı açık kalpli olduğu zaman, sevgili olduğu zaman, muhabbetli olduğu zaman, "Din kardeşine karşı açık kalpli olduğu zaman, sevgili olduğu zaman, muhabbetli olduğu zaman, iyiliğini murat ettiği zaman Allah'ın tevfîki refîk oluyor. iyiliğini murat ettiği zaman Allah'ın tevfîki refîk oluyor. Öteki türlü olmuyor." demektir. Manzaraya bu hadîs-i şerîfin öteki tarafından bakacak olursakÖteki türlü olmuyor." demektir.

Manzaraya bu hadîs-i şerîfin öteki tarafından bakacak olursak
görürüz ki demek ki bir insan din kardeşine karşı kalbinden samimi değilse, halisâne değilse, görürüz ki demek ki bir insan din kardeşine karşı kalbinden samimi değilse, halisâne değilse, muhlisâne değilse, temiz düşünceler beslemiyorsa o zaman ne olacak, demek? muhlisâne değilse, temiz düşünceler beslemiyorsa o zaman ne olacak, demek?

"Allah'ın tevfîki kendisine refîk olmayacak, Allah ona yardımcı olmayacak,"Allah'ın tevfîki kendisine refîk olmayacak, Allah ona yardımcı olmayacak, Allah ona hayırları işlettirmeyecek, şerlerden korumayacak." demek olur. Allah ona hayırları işlettirmeyecek, şerlerden korumayacak." demek olur.

Çok mühim bir kâide bu. Bu işin esrarı, sır bu. Çok mühim bir kâide bu. Bu işin esrarı, sır bu.

Bu gibi şeyleri herkes bir çırpıda bilemez, anlayamaz. Bu gibi şeyleri herkes bir çırpıda bilemez, anlayamaz. Bunları ancak dinde derinleşmiş, rüsûh peydah etmiş insanlar ince tetkikler sonunda,Bunları ancak dinde derinleşmiş, rüsûh peydah etmiş insanlar ince tetkikler sonunda, tahkikler sonunda ömründe deneye deneye bulur. tahkikler sonunda ömründe deneye deneye bulur. Şurada bir samimi hareket eder, burada bir lütfa mazhar olur.Şurada bir samimi hareket eder, burada bir lütfa mazhar olur. Bilir ki bu lütfa mazhar olmasının sebebi şuradaki hadise idi. Bilir ki bu lütfa mazhar olmasının sebebi şuradaki hadise idi. Akşamdan bir güzel iş yapar, sabahtan bir güzel durumla karşılaşır veya güzel bir rüya görür.Akşamdan bir güzel iş yapar, sabahtan bir güzel durumla karşılaşır veya güzel bir rüya görür. O onun neticesidir. Ondan sonra o ona terbiye olur, anlar; o işi öyle yapmaya başlar. O onun neticesidir. Ondan sonra o ona terbiye olur, anlar; o işi öyle yapmaya başlar.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Birbirimize karşı temiz duygular besleyelim.Birbirimize karşı temiz duygular besleyelim. Tamam mı? Her şeyin anahtarı oluyor. Birbirimize açık kalpli olalım, birbirimizi sevelim. Tamam mı? Her şeyin anahtarı oluyor. Birbirimize açık kalpli olalım, birbirimizi sevelim.

"E hocam kusuru var!" Dikensiz gül olmaz. Yârsız kalmış cihanda ayıpsız yâr isteyen. "E hocam kusuru var!"

Dikensiz gül olmaz.

Yârsız kalmış cihanda ayıpsız yâr isteyen.

Hiç kusursuz bir yâr ara; bulamazsın. Her güzelin bir tarafında bir şeycik bulunabilir. Hiç kusursuz bir yâr ara; bulamazsın. Her güzelin bir tarafında bir şeycik bulunabilir. O halde kardeşlerimizi; "Bir kere bende de kusur olduğu için onda da O halde kardeşlerimizi; "Bir kere bende de kusur olduğu için onda da olması beşeriyetinin icabıdır." deyip hoşgörmeliyiz, bir. olması beşeriyetinin icabıdır." deyip hoşgörmeliyiz, bir.

"Sanki ben melek miyim? Sanki ben sâfî miyim? Sanki ben kusursuz muyum? "Sanki ben melek miyim? Sanki ben sâfî miyim? Sanki ben kusursuz muyum? Allah biliyor ki benim de içimde nice nice ne çeşit duygular var; onda da olması normaldir. Allah biliyor ki benim de içimde nice nice ne çeşit duygular var; onda da olması normaldir. Ben iyi olmak istiyorum da yapmaya muvaffak olamıyorum. Ben iyi olmak istiyorum da yapmaya muvaffak olamıyorum. Kendimi mazur görüyorum da niye o kardeşimi mazur görmeyeyim?" diyecek, bir. Kendimi mazur görüyorum da niye o kardeşimi mazur görmeyeyim?" diyecek, bir.

İkincisi; o kardeş kötü yoldaysa bile onu sevecek, kötü yoldan geri döndürmeye çalışacak. İkincisi; o kardeş kötü yoldaysa bile onu sevecek, kötü yoldan geri döndürmeye çalışacak. İşte önemli olan nokta burası, asıl can alacak noktası burası. İşte önemli olan nokta burası, asıl can alacak noktası burası.

Biz şimdi ne yapıyoruz? Biz şimdi ne yapıyoruz?

Bir kere ziz bir kimseye ayıp arayıcı olarak, bir gözümüz ayıp arayarak bakıyoruz. Bir kere ziz bir kimseye ayıp arayıcı olarak, bir gözümüz ayıp arayarak bakıyoruz.

Filanca arkadaş nasıldır? "İyi ama.." diye bir bahis açıyoruz, bir paragraf açıyoruz, Filanca arkadaş nasıldır?

"İyi ama.." diye bir bahis açıyoruz, bir paragraf açıyoruz,
bir sürü kusurunu sayıyoruz; iyi tarafını göremiyoruz. bir sürü kusurunu sayıyoruz; iyi tarafını göremiyoruz.

Rivayete göre İsa aleyhisselam sahabesiyle gidiyormuş, Rivayete göre İsa aleyhisselam sahabesiyle gidiyormuş, bir köpek leşinin veya hayvan leşinin yanından geçmiş.bir köpek leşinin veya hayvan leşinin yanından geçmiş. Hayvan kurumuş, çürümüş, etrafa pis kokular yayılıyor, ağzı sıyrılmış açılmış, sırıtmış kalmış. Hayvan kurumuş, çürümüş, etrafa pis kokular yayılıyor, ağzı sıyrılmış açılmış, sırıtmış kalmış.

"Of aman, ne kadar çirkin kokuyor!" diye herkes burnunu kapayıp geçerken"Of aman, ne kadar çirkin kokuyor!" diye herkes burnunu kapayıp geçerken Hz. İsa aleyhisselam demiş ki; "Ama dişleri ne kadar bembeyaz, pırıl pırıl parlıyor." Hz. İsa aleyhisselam demiş ki;

"Ama dişleri ne kadar bembeyaz, pırıl pırıl parlıyor."

Bir lâşeye bile bir hayvan ölüsüne bile baktığı zaman Hz. İsa dişlerinin inci gibiBir lâşeye bile bir hayvan ölüsüne bile baktığı zaman Hz. İsa dişlerinin inci gibi sıra sıra muntazamlığını görmüş, o gözle iyi tarafına bakmış, öyle değerlendirmiş.sıra sıra muntazamlığını görmüş, o gözle iyi tarafına bakmış, öyle değerlendirmiş. Bu bize bir derstir, bir peygamber davranışıdır. Bu bize bir derstir, bir peygamber davranışıdır.

Biz de kardeşlerimizin iyi tarafını görmeye çalışacağız.Biz de kardeşlerimizin iyi tarafını görmeye çalışacağız. İyi tarafı yoksa hakikaten kötü taraf varsa... İyi tarafı yoksa hakikaten kötü taraf varsa...

"Tamam hocam, benim gözümden bir şey kaçmaz, hafiye doksan dokuz gibi "Tamam hocam, benim gözümden bir şey kaçmaz, hafiye doksan dokuz gibi her şeyi şıp diye anlarım, bu kardeşimiz kusurlu!" her şeyi şıp diye anlarım, bu kardeşimiz kusurlu!"

Peki, kusurlu olabilir, ne yapman lazım? Düzeltmek için ona yardımcı olman lazım. Peki, kusurlu olabilir, ne yapman lazım?

Düzeltmek için ona yardımcı olman lazım.
Bu kardeş kendisini bir kusurlu, günahlı işe alıştırmış, devam edip gidiyor. Bu kardeş kendisini bir kusurlu, günahlı işe alıştırmış, devam edip gidiyor.

"Acaba ben bu kardeşi bu günahtan nasıl vazgeçirebilirim?" diye düşünmen lazım. "Acaba ben bu kardeşi bu günahtan nasıl vazgeçirebilirim?" diye düşünmen lazım. Nasıl kendi oğlun bir kabahat ettiği zaman bir yanlış yola gittiği zaman;Nasıl kendi oğlun bir kabahat ettiği zaman bir yanlış yola gittiği zaman; "Aman, kimse duymadan şu çocuğu doğru yola getireyim." diye "Aman, kimse duymadan şu çocuğu doğru yola getireyim." diye peşine düşüyorsan o kardeşine de öyle davranman lazım.peşine düşüyorsan o kardeşine de öyle davranman lazım. Birbirimizi sevmemiz lazım. Birbirimizi sevmemiz lazım.

Bundan önce daha başka hadîs-i şerîflerde geçmişti, bundan sonra da gelir inşaallah.Bundan önce daha başka hadîs-i şerîflerde geçmişti, bundan sonra da gelir inşaallah. Görüyorsunuz ki biz böyle dargın olup da barışmayan insanlar gibi Görüyorsunuz ki biz böyle dargın olup da barışmayan insanlar gibi aykırı aykırı çekerken Allahu Teâlâ hazretleri; "İlla birbirinizi seveceksiniz." diye bizi birbirimize yaklaştırıyor,aykırı aykırı çekerken Allahu Teâlâ hazretleri; "İlla birbirinizi seveceksiniz." diye bizi birbirimize yaklaştırıyor, bizim birbirimizi halisâne sevmemizi istiyor. bizim birbirimizi halisâne sevmemizi istiyor.

Bu bizim tasavvuf, tarikat dediğimiz şeyde de işin aslı esası, özü, temel taşları, köşe taşları,Bu bizim tasavvuf, tarikat dediğimiz şeyde de işin aslı esası, özü, temel taşları, köşe taşları, asıl önemli olan noktalardan birisi de bu muhabbettir. asıl önemli olan noktalardan birisi de bu muhabbettir. İnsan kardeşine muhabbet edecek, hocasına muhabbet edecek, İnsan kardeşine muhabbet edecek, hocasına muhabbet edecek, peygamberine muhabbet edecek. peygamberine muhabbet edecek. Oradan Allahu Teâlâ hazretlerinin muhabbetini bulacak. Oradan Allahu Teâlâ hazretlerinin muhabbetini bulacak.

Onun için eğer biz birbirimizin kardeşiysek, ihvan isek, kardeşler isek, bizim hepimizin kalbinde Onun için eğer biz birbirimizin kardeşiysek, ihvan isek, kardeşler isek, bizim hepimizin kalbinde düzeltilmesi gereken hastalık var; birbirimize karşı durumlarımızı düzeltelim. düzeltilmesi gereken hastalık var; birbirimize karşı durumlarımızı düzeltelim. Birbirimizi sevmeyi öğrenelim, birbirimize açık kalpli olmayı öğrenelim, samimiyeti öğrenelim. Birbirimizi sevmeyi öğrenelim, birbirimize açık kalpli olmayı öğrenelim, samimiyeti öğrenelim.

Bir hadîs-i şerîf vardır ki daha önceki hadis derslerinde geçmiştir: Bir hadîs-i şerîf vardır ki daha önceki hadis derslerinde geçmiştir:

Bu "nasihat" denen şeyin çeşitlerini Peygamber Efendimiz orada bize anlatıyor. Bu "nasihat" denen şeyin çeşitlerini Peygamber Efendimiz orada bize anlatıyor. Biz nasihati Türk dilinde Arapça'sından farklı bir mânaya kullanırız.Biz nasihati Türk dilinde Arapça'sından farklı bir mânaya kullanırız. Türkçe'de nasihat demek "öğüt" demektir. Türkçeleşmiş mânası "öğüt vermek" demek. Türkçe'de nasihat demek "öğüt" demektir. Türkçeleşmiş mânası "öğüt vermek" demek.

Türkçe'de; "Falanca, filanca kimseye nasihat etti." dediğimiz zaman, almış karşısına; Türkçe'de; "Falanca, filanca kimseye nasihat etti." dediğimiz zaman, almış karşısına; "'Bak sigara içme, bak faiz yeme, haram yeme.' diye, "'Bak sigara içme, bak faiz yeme, haram yeme.' diye, bir bir saya saya ona bazı tavsiyelerde bulunmuş." mânasına gelir. bir bir saya saya ona bazı tavsiyelerde bulunmuş." mânasına gelir.

Arapça'da nasuha fülânun filânen, Arapça'da nasuha fülânun filânen, "Bir kimse falanca kimseye nasihat etti." demek, açık kalplilikle, sevgiyle,"Bir kimse falanca kimseye nasihat etti." demek, açık kalplilikle, sevgiyle, pak gönüllülükle muamele etti." demektir.pak gönüllülükle muamele etti." demektir. Arada bir fark var. Onun için Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemArada bir fark var.

Onun için Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem
bu işin önemini belirtmek için bir hadisinde; ed-dînü en-nasîhatü buyurmuştur. bu işin önemini belirtmek için bir hadisinde; ed-dînü en-nasîhatü buyurmuştur.

Bakın haber cümlesinde nekre lazım gelirken ed-dînü nasîhatün demedi, Bakın haber cümlesinde nekre lazım gelirken ed-dînü nasîhatün demedi, ed-dînü en-nasîhatü dedi, "Din tamamen nasihat dediğimiz şeyden ibarettir." demek. ed-dînü en-nasîhatü dedi, "Din tamamen nasihat dediğimiz şeyden ibarettir." demek.

Onun mârife gelmesinde bir nükte var. Onun mârife gelmesinde bir nükte var. Bu dinin aslı esası, özü iliği kemiği, kemiğin iç tarafı, ta can alacak noktası "samimiyet" demektir,Bu dinin aslı esası, özü iliği kemiği, kemiğin iç tarafı, ta can alacak noktası "samimiyet" demektir, diyor Peygamber Efendimiz. diyor Peygamber Efendimiz.

Halbuki onu bazıları bilmiyor, terceme ediyorlar: Halbuki onu bazıları bilmiyor, terceme ediyorlar:

ed-Dînün nasîhatü. "Din öğüt demektir." ed-Dînün nasîhatü. "Din öğüt demektir."

Sen bana vaaz çek, ben sana vaaz çekeyim! Kaç kişi vaazı dinlemiş? Sen bana vaaz çek, ben sana vaaz çekeyim! Kaç kişi vaazı dinlemiş? Kaç kişi söylediği sözü tutmuş? Kaç kişi söylenen sözü anlamış da uygulamış?Kaç kişi söylediği sözü tutmuş? Kaç kişi söylenen sözü anlamış da uygulamış? Din karşılıklı o ona, o ona öğüt vermek, demek değil.Din karşılıklı o ona, o ona öğüt vermek, demek değil. Din; "insanın açık kalpli, samimi, candan, halisâne olması" demek. Din; "insanın açık kalpli, samimi, candan, halisâne olması" demek.

Kâlu li-men yâ Resûlallah! "Kime karşı açık olacak?" diye sordular. Kâlu li-men yâ Resûlallah! "Kime karşı açık olacak?" diye sordular.

Onlar bu mânayı biliyorlar, bizdeki gibi "vaaz çekmek" mânasına gelmediğini biliyorlar,Onlar bu mânayı biliyorlar, bizdeki gibi "vaaz çekmek" mânasına gelmediğini biliyorlar, "samimi olmak" mânasına geldiğini bildikleri için diyorlar ki; "samimi olmak" mânasına geldiğini bildikleri için diyorlar ki;

"Yâ Resûlallah! Müslümanın kime karşı samimi olması gerekir?" "Yâ Resûlallah! Müslümanın kime karşı samimi olması gerekir?"

Diyor ki; Li'llâhi "İnsan Allah'a karşı samimi olacak." Diyor ki; Li'llâhi "İnsan Allah'a karşı samimi olacak."

Allahu Teâlâ hazretlerini aldatabilir miyiz? Allahu Teâlâ hazretlerini aldatabilir miyiz?

Hâşâ, sümme hâşâ, sümme hâşâ, sümme hâşâ! Hâşâ, sümme hâşâ, sümme hâşâ, sümme hâşâ! Allahu Teâlâ hazretleri bizim her şeyimizi, her hâlimizi, olmuşu olacağı biliyor,Allahu Teâlâ hazretleri bizim her şeyimizi, her hâlimizi, olmuşu olacağı biliyor, geçmişi geleceği biliyor; ne mümkün! geçmişi geleceği biliyor; ne mümkün! Başka türlü hareket etmek cahilliğin cahilliğin cahilliğindendir. Başka türlü hareket etmek cahilliğin cahilliğin cahilliğindendir.

Samimi olacaksın; "Yâ Rabbi! Sen benim her hâlimi biliyorsun.Samimi olacaksın; "Yâ Rabbi! Sen benim her hâlimi biliyorsun. Ben senin beş para etmez bir kulunum. Şu benim ibadetimin de hiçbir kıymeti yoktur,Ben senin beş para etmez bir kulunum. Şu benim ibadetimin de hiçbir kıymeti yoktur, kendi şahsımın da bir kıymeti yoktur, bende ne varsa hepsi senin lütfundur.kendi şahsımın da bir kıymeti yoktur, bende ne varsa hepsi senin lütfundur. Ben bu lütuflara uygun bile hareket edemedim. Ben bu lütuflara uygun bile hareket edemedim. Teşekkür sadedinde bile bir güzel şey yapamadım. Teşekkür sadedinde bile bir güzel şey yapamadım. Medet yâ Rabbi! Senin inayetinden gayrı benim hiçbir çarem yoktur." diye Medet yâ Rabbi! Senin inayetinden gayrı benim hiçbir çarem yoktur." diye insan haddini bilecek, Rabbine açık kalpli olacak. insan haddini bilecek, Rabbine açık kalpli olacak.

Sonra? Ve li kitâbihî. "Kitabına karşı samimi olacak. Kur'an'a karşı samimi olacak." Sonra?

Ve li kitâbihî. "Kitabına karşı samimi olacak. Kur'an'a karşı samimi olacak."

Kur'an'a karşı nasıl samimi olur? Kur'an'ın ahkâmını okur, öğrenir. Kur'an'a karşı nasıl samimi olur?

Kur'an'ın ahkâmını okur, öğrenir.

"Kur'ân-ı Kerîm'i seviyorum." şap şup. Ne anladım ben?"Kur'ân-ı Kerîm'i seviyorum." şap şup.

Ne anladım ben?
Dudağına değdirmişsin, alnına değdirmişsin; "Kur'ân-ı Kerîm'i seviyorum." diyorsun.Dudağına değdirmişsin, alnına değdirmişsin; "Kur'ân-ı Kerîm'i seviyorum." diyorsun. Seviyorsan oku. Kur'ân-ı Kerîm'i oku, anla. Seviyorsan oku. Kur'ân-ı Kerîm'i oku, anla. Çok seviyor; aman yerde bir Kur'ân-ı Kerîm sayfası var, alıyor,Çok seviyor; aman yerde bir Kur'ân-ı Kerîm sayfası var, alıyor, hemen bir duvar kovuğuna koyuyor. hemen bir duvar kovuğuna koyuyor.

Biz ömür boyu Kur'ân-ı Kerîm'in her tarafını çiğneyip duruyoruz.Biz ömür boyu Kur'ân-ı Kerîm'in her tarafını çiğneyip duruyoruz. Ayaklar altında Kur'ân-ı Kerîm!.. Gez, Eminönü'nde ayaklar altında,Ayaklar altında Kur'ân-ı Kerîm!.. Gez, Eminönü'nde ayaklar altında, Kadıköy'de ayaklar altında, plajlarda ayaklar altında, Ege'de ayaklar altında, Kadıköy'de ayaklar altında, plajlarda ayaklar altında, Ege'de ayaklar altında, her yerde millet Kur'ân-ı Kerîm'in sayfaları üzerinde tepim tepim tepiniyor. her yerde millet Kur'ân-ı Kerîm'in sayfaları üzerinde tepim tepim tepiniyor.

"Hocam yapma ya, ben onu hiç görmedim; ne gazeteler yazdı ne resmini görürüm." "Hocam yapma ya, ben onu hiç görmedim; ne gazeteler yazdı ne resmini görürüm."

Ahkâmını çiğniyorlar. Sayfalarını öpüp başlarına koysalar bile ahkâmını çiğniyor. Ahkâmını çiğniyorlar. Sayfalarını öpüp başlarına koysalar bile ahkâmını çiğniyor. Haramı yiyor, faizi yiyor, rüşveti veriyor, hırsızlığı yapıyor, edepsizliği yapıyor,Haramı yiyor, faizi yiyor, rüşveti veriyor, hırsızlığı yapıyor, edepsizliği yapıyor, harama bakıyor, zinayı işliyor...harama bakıyor, zinayı işliyor... Ne varsa hepsini yapıyor; ondan sonra da Kur'ân-ı Kerîm'in sayfasını gördüğü zamanNe varsa hepsini yapıyor; ondan sonra da Kur'ân-ı Kerîm'in sayfasını gördüğü zaman bir sarhoş duygusallığıyla öpüyor, başına koyuyor.bir sarhoş duygusallığıyla öpüyor, başına koyuyor. Samimiyet değil bu! Kur'an'a karşı samimiyet bu değil. Samimiyet değil bu! Kur'an'a karşı samimiyet bu değil.

Belki bu sevginin bile bir mânası var. Bu sevgiden de mahrum olan insanların yanında Belki bu sevginin bile bir mânası var. Bu sevgiden de mahrum olan insanların yanında belki bu da bir derecedir ama hakiki samimiyet böyle olmaz. belki bu da bir derecedir ama hakiki samimiyet böyle olmaz.

Sen Kur'an'la samimi misin? Var mı aranızda böyle samimiyet? Sen Kur'an'la samimi misin? Var mı aranızda böyle samimiyet?

Yok, genellikle yok. Okumaz bir kere, okumasını bilmez.Yok, genellikle yok. Okumaz bir kere, okumasını bilmez. Okumasını bilse anlamaz. Anlasa dinlemez, tutmaz.Okumasını bilse anlamaz. Anlasa dinlemez, tutmaz. Genellikle hepimiz, kendim dahil çevremizde kendi kendimizi iyice kontrol edelim,Genellikle hepimiz, kendim dahil çevremizde kendi kendimizi iyice kontrol edelim, herkes kendisinin hâlini anlasın, dinlesin, Kur'an'a karşı samimi olsun. herkes kendisinin hâlini anlasın, dinlesin, Kur'an'a karşı samimi olsun.

Sevsin, sevgisinde samimi olsun. Bağlansın, bağlılığında samimi olsun. Sevsin, sevgisinde samimi olsun. Bağlansın, bağlılığında samimi olsun.

"Kur'ân-ı Kerîm'i kendime minhac edindim, rehber edindim." "Kur'ân-ı Kerîm'i kendime minhac edindim, rehber edindim."

Nasıl, ters giderek mi? Tersine mi? Nasıl, ters giderek mi? Tersine mi?

Ve li Resûlihî. "Peygamberine karşı samimi olacak." Ve li Resûlihî. "Peygamberine karşı samimi olacak."

Peygamber Efendimiz'i sevecek, ona bağlanacak, ona duyguları samimi olacak. Peygamber Efendimiz'i sevecek, ona bağlanacak, ona duyguları samimi olacak. Sünnet-i seniyyesine sımsıkı temessük edecek, sünnetine destek verecek,Sünnet-i seniyyesine sımsıkı temessük edecek, sünnetine destek verecek, sünnetini ihyâ edecek, bid'atlerden uzak duracak; dinin aslına, özüne sâdık kalacak. sünnetini ihyâ edecek, bid'atlerden uzak duracak; dinin aslına, özüne sâdık kalacak.

Ve li eimmeti'l-mü'minîn veya müslimîn.Ve li eimmeti'l-mü'minîn veya müslimîn. "Müslümanların, mü'minlerin imamlarına önderlerine,"Müslümanların, mü'minlerin imamlarına önderlerine, iş başında olan ileri gelen şahsiyetlerine saygı ve sevgi besleyecek." iş başında olan ileri gelen şahsiyetlerine saygı ve sevgi besleyecek."

Saygısı ve sevgisi olacak. Müslümanların işini görüyor, Saygısı ve sevgisi olacak. Müslümanların işini görüyor, müslümanların başında menfaatlerini kolluyor, müslümanların başında menfaatlerini kolluyor, müslümanlara kâfirlerin hücumlarını def etmeye çalışıyor, müslümanların hizmetlerini yürütüyor. müslümanlara kâfirlerin hücumlarını def etmeye çalışıyor, müslümanların hizmetlerini yürütüyor. Bunları desteksiz bırakmamamız lazım. Bunları desteksiz bırakmamamız lazım.

Bu kimseler kimlerdir? Bu kimseler; kendisi mü'min, Bu kimseler kimlerdir?

Bu kimseler; kendisi mü'min,
işleri müslümanlara fayda sağlayan kimselerdir. işleri müslümanlara fayda sağlayan kimselerdir. Kendisi kâfir, işleri müslümanlara eza cefa veren kimselerKendisi kâfir, işleri müslümanlara eza cefa veren kimseler bundan kendilerine pay çıkarmasınlar. bundan kendilerine pay çıkarmasınlar.

Kendisi mü'min olacak bir; yaptığı işler müslümanlara fayda sağlayacak, iki. Kendisi mü'min olacak bir; yaptığı işler müslümanlara fayda sağlayacak, iki.

Müslümanların anasını ağlatmayacak, mezarda kemiklerini sızlatmayacak. Müslümanların anasını ağlatmayacak, mezarda kemiklerini sızlatmayacak.

"Falan cami yapmış; sen onun camisini yık, sen onun camisini yap." mesela, değil mi? "Falan cami yapmış; sen onun camisini yık, sen onun camisini yap." mesela, değil mi?

Olmaz! Bir de mü'minlerin umumuna karşı böyle samimi olacak. Bütün müslümanları sevecek. Olmaz!

Bir de mü'minlerin umumuna karşı böyle samimi olacak. Bütün müslümanları sevecek.

Muhterem kardeşlerim! Ne güzel bir dine sahibiz ki Muhterem kardeşlerim!

Ne güzel bir dine sahibiz ki
eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh dediğimiz zaman,eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh dediğimiz zaman, bu dine girdiğimiz zaman dokuz yüz milyon veya bir milyar veya bir milyardan fazla insanlabu dine girdiğimiz zaman dokuz yüz milyon veya bir milyar veya bir milyardan fazla insanla otomatik olarak din kardeşi oluyoruz. otomatik olarak din kardeşi oluyoruz.

Bir milyar tane kardeş; dünya nüfusunun dörtte biri bir anda kardeşimiz oluyor. Bir milyar tane kardeş; dünya nüfusunun dörtte biri bir anda kardeşimiz oluyor. Ama biz Allah tarafından bize bahşedilmiş olan bu nimetin farkında ve şuurunda değiliz. Ama biz Allah tarafından bize bahşedilmiş olan bu nimetin farkında ve şuurunda değiliz.

Bir milyar tane kardeşi olan insan ortada böyle mi gezer? Bir milyar tane kardeşi olan insan ortada böyle mi gezer? Efe gibi dolaşır; şöyle bir kolunu o tarafa bir kolunu bu tarafa atar; Efe gibi dolaşır; şöyle bir kolunu o tarafa bir kolunu bu tarafa atar;

"Benim bir milyar tane kardeşim var, arkam kuvvetli." der. "Benim bir milyar tane kardeşim var, arkam kuvvetli." der.

Diyemiyor çünkü müslümanların müslümanlarla ilgileri kitaplarda.Diyemiyor çünkü müslümanların müslümanlarla ilgileri kitaplarda. Birbirlerine sevgileri ve ilgileri yok, birbirleriyle hasım, birbirlerinin problemlerini bilmezler,Birbirlerine sevgileri ve ilgileri yok, birbirleriyle hasım, birbirlerinin problemlerini bilmezler, birbirlerinin dertleriyle ilgilenmezler, birbirlerine yardım etmezler. birbirlerinin dertleriyle ilgilenmezler, birbirlerine yardım etmezler.

Bizim burada mahsul fazla geldiği zaman müstahsil orada mahsülü döker, Bizim burada mahsul fazla geldiği zaman müstahsil orada mahsülü döker, buraya sevk etmez. buraya sevk etmez. Veyahut biz burada üretim fazlası olduğu zaman ne yapacağımızı şaşırırız,Veyahut biz burada üretim fazlası olduğu zaman ne yapacağımızı şaşırırız, öbür tarafta Afrika'daki müslüman kardeşlerimiz açlıktan kırılır. öbür tarafta Afrika'daki müslüman kardeşlerimiz açlıktan kırılır.

Neden? Müslümanlar umumiyetin üzerinde -hepsine şöyle bakın- Neden?

Müslümanlar umumiyetin üzerinde -hepsine şöyle bakın-
aralarında dengeyi ve irtibatı sağlayacak müesseselerini,aralarında dengeyi ve irtibatı sağlayacak müesseselerini, hayır müesseselerini bile kuramamışlardır. hayır müesseselerini bile kuramamışlardır. Birbirlerini koruyamamışlardır. Dünyanın her yerinde müslümanlar Birbirlerini koruyamamışlardır. Dünyanın her yerinde müslümanlar birbirlerinden habersiz oldukları için tek tek düşmana yakalanmıştır. birbirlerinden habersiz oldukları için tek tek düşmana yakalanmıştır. Her birisi bir köşede düşman tarafından tepelenmektedir. Her birisi bir köşede düşman tarafından tepelenmektedir. Karşımızdaki kâfirler de o kadar güzel, iyi organize olmuşlardır kiKarşımızdaki kâfirler de o kadar güzel, iyi organize olmuşlardır ki her yerdeki müslümanın başına musallat olacak bir hasım icat etmişlerdir. her yerdeki müslümanın başına musallat olacak bir hasım icat etmişlerdir.

Hindistan'daki müslüman kardeşlerimizi Hindular tepeler, öldürür. Hindistan'daki müslüman kardeşlerimizi Hindular tepeler, öldürür. Üç yüz tane müslüman öldü, beş yüz tane müslüman öldü. Üç yüz tane müslüman öldü, beş yüz tane müslüman öldü. Bilmem Afrika'daki müslüman kardeşlerimizi bilmem kimler öldürür, tepeler.Bilmem Afrika'daki müslüman kardeşlerimizi bilmem kimler öldürür, tepeler. Falanca yerdeki kardeşlerimizi filanca kâfirler esir alırlar, tarlalarında çalıştırırlar. Falanca yerdeki kardeşlerimizi filanca kâfirler esir alırlar, tarlalarında çalıştırırlar. Falanca yerdeki kardeşlerimizi dinden döndürürler, ismini değiştirirler, mallarını alırlar,Falanca yerdeki kardeşlerimizi dinden döndürürler, ismini değiştirirler, mallarını alırlar, kadınlarına kızlarına el koyarlar. kadınlarına kızlarına el koyarlar.

Bizim de burada hiçbir şeyden haberimiz yok, pek çok kimse plajda, Bizim de burada hiçbir şeyden haberimiz yok, pek çok kimse plajda, pek çok kimse spor toto doldurmakta; böyle vakit geçirir. pek çok kimse spor toto doldurmakta; böyle vakit geçirir. Haberi yok; çünkü din kardeşliğinin şuurunda değil. Haberi yok; çünkü din kardeşliğinin şuurunda değil.

Demek ki nasihat, açıkkalplilik, samimiyet, Demek ki nasihat, açıkkalplilik, samimiyet, sevgi bu kadar çeşitleri olan çeşitli dallara yayılmış olan bir şey. sevgi bu kadar çeşitleri olan çeşitli dallara yayılmış olan bir şey. İnsan bu nasihat duygusuna sahip olmayınca iyi müslüman olmuyor.İnsan bu nasihat duygusuna sahip olmayınca iyi müslüman olmuyor. Yunus'u okuyun, bayılırsınız, herkes bayılıyor.Yunus'u okuyun, bayılırsınız, herkes bayılıyor. Yunus onun için unutulmuyor. Yunus'un ayrıca reklamcısı, Yunus onun için unutulmuyor. Yunus'un ayrıca reklamcısı, propagandacısı olmadığı halde kimse unutmuyor. propagandacısı olmadığı halde kimse unutmuyor.

Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî'yi kimse unutmaz. İbrahim Hakkı Erzurumî'yi kimse unutmaz. Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî'yi kimse unutmaz. İbrahim Hakkı Erzurumî'yi kimse unutmaz.

Neden? O şahısların yürekleri sevgiyle dolmuştur, taşmıştır. Neden?

O şahısların yürekleri sevgiyle dolmuştur, taşmıştır.
Kendi bulundukları zamanlara yayılmıştır, kendi bulundukları zamanlardan Kendi bulundukları zamanlara yayılmıştır, kendi bulundukları zamanlardan bizim zamanlara kadar akmıştır. bizim zamanlara kadar akmıştır. Sevgi dolu mübarekler... Okuyorsun hoşuna gidiyor. Nesini okusan hoşuna gidiyor. Sevgi dolu mübarekler... Okuyorsun hoşuna gidiyor. Nesini okusan hoşuna gidiyor.

"Ya bu adamın, bu mübarek şahsın ne kadar güzel, zengin bir iç âlemi varmış." diye "Ya bu adamın, bu mübarek şahsın ne kadar güzel, zengin bir iç âlemi varmış." diye insan hayran kalıyor. insan hayran kalıyor.

Ya, bu mu ümmî? Ben okumuşum! Benim okumuşluğum yerin dibine batsın,Ya, bu mu ümmî? Ben okumuşum! Benim okumuşluğum yerin dibine batsın, bunun ümmîliği kat kat daha iyi.bunun ümmîliği kat kat daha iyi. Güya oduncuymuş Yunus Emre, dağdan odun getirirmiş.Güya oduncuymuş Yunus Emre, dağdan odun getirirmiş. Ya keşke bizim üniversite profesörlerimiz oduncu olsa, Ya keşke bizim üniversite profesörlerimiz oduncu olsa, öyle oduncu olsa öyle doğramacı olsa! öyle oduncu olsa öyle doğramacı olsa!

Demek ki birbirine sevgiden muhabbetten ayrıldığı zaman ne oluyormuş? Demek ki birbirine sevgiden muhabbetten ayrıldığı zaman ne oluyormuş?

O zaman Allah'ın tevfîki kesiliyormuş. Bu hadîs-i şerîf aklınızdan hiç çıkmasın! O zaman Allah'ın tevfîki kesiliyormuş. Bu hadîs-i şerîf aklınızdan hiç çıkmasın! Sevdiğiniz insanı mertçe, erkekçe sevin. Sevmediğinizi de erkekçe söyleyin. Sevdiğiniz insanı mertçe, erkekçe sevin. Sevmediğinizi de erkekçe söyleyin.

"Arkadaş, ben seni sevmiyorum!" Bakalım ne cevap verecek? "Arkadaş, ben seni sevmiyorum!"

Bakalım ne cevap verecek?
Hesaplaşın, bitsin iş. Yahu nedir bu böyle münafıkça yüzüne gülüp arkasından kuyu kazmak? Hesaplaşın, bitsin iş.

Yahu nedir bu böyle münafıkça yüzüne gülüp arkasından kuyu kazmak?

"Arkadaş, ben seni sevemedim, gel, bu işin sebebi nedir?" "Arkadaş, ben seni sevemedim, gel, bu işin sebebi nedir?"

"Niye sevemedin?" "İşte sen şunu şunu şunu yaptın; ondan." "Niye sevemedin?"

"İşte sen şunu şunu şunu yaptın; ondan."

"E ben onu yapmadım kardeşim, sen yanlış anlamışsın, ben onu şu niyetle yaptım." "E ben onu yapmadım kardeşim, sen yanlış anlamışsın, ben onu şu niyetle yaptım."

Neşteri vurduğun zaman yaranın içinden cerahat aktığı zaman yara iyi oluyor. Neşteri vurduğun zaman yaranın içinden cerahat aktığı zaman yara iyi oluyor. Cerahati akıtmadığın zaman çıban zonklayıp gidiyor, devam edip gidiyor.Cerahati akıtmadığın zaman çıban zonklayıp gidiyor, devam edip gidiyor. Vur gitsin! Çek neşteri, bu cerahat bir taraftan öbür tarafa gitsin, ondan sonra sıhhat düzelsin. Vur gitsin! Çek neşteri, bu cerahat bir taraftan öbür tarafa gitsin, ondan sonra sıhhat düzelsin.

Sevmiyorsan sevmediğini söyle, neden sevmediğini de söyle. Sevmiyorsan sevmediğini söyle, neden sevmediğini de söyle.

"Ben seni sevmiyorum." "Neden?" "Kaşını beğenmedim, gözünü beğenmedim,"Ben seni sevmiyorum."

"Neden?"

"Kaşını beğenmedim, gözünü beğenmedim,
burnunu beğenmedim." burnunu beğenmedim."

"E onlar benim işim değil ki Allah yaratmış, ona bir şey diyemezsiniz."E onlar benim işim değil ki Allah yaratmış, ona bir şey diyemezsiniz. Allah beni çirkin yaratmışsa Allah'ın yarattığı; sen ona bir şey diyemezsin." Allah beni çirkin yaratmışsa Allah'ın yarattığı; sen ona bir şey diyemezsin."

"Huyunu beğenmedim." Tamam, bu olur çünkü Allah bize huylarımızı düzeltmeyi emrediyor."Huyunu beğenmedim."

Tamam, bu olur çünkü Allah bize huylarımızı düzeltmeyi emrediyor.
Tamam, benim kötü huyum varsa ben düzelteyim. Tamam, benim kötü huyum varsa ben düzelteyim.

"Efendim, sen benim işime karışma, kendi işine bak." "Efendim, sen benim işime karışma, kendi işine bak."

Bir insana vebal olarak, günah olarak; "Kendisine nasihat edildiği zaman;Bir insana vebal olarak, günah olarak; "Kendisine nasihat edildiği zaman; 'Sen kendi işine bak.' demek yeter." diyor Peygamber Efendimiz. 'Sen kendi işine bak.' demek yeter." diyor Peygamber Efendimiz.

Öyle demeyeceksin! Düşüneceksin, haklıysa;Öyle demeyeceksin! Düşüneceksin, haklıysa; "Doğru kardeşim, maalesef bende bu kusur var." diyebileceksin. "Doğru kardeşim, maalesef bende bu kusur var." diyebileceksin.

"Sen kendi işine bak, senin kusurun benden büyük."Sen kendi işine bak, senin kusurun benden büyük. demek, İslâmî bir cevap değil. demek, İslâmî bir cevap değil.

"Tamam kardeşim, o hususta haklısın. Doğrudur, tesbitin yerindedir, "Tamam kardeşim, o hususta haklısın. Doğrudur, tesbitin yerindedir, ben inşaallah o durumumu düzelteyim." diyeceğiz. ben inşaallah o durumumu düzelteyim." diyeceğiz.

Böylece etrafımızda samimi dostlarımız olacak. Seven sevecek. Böylece etrafımızda samimi dostlarımız olacak. Seven sevecek.

"Ya o adamı severim ben." Neden? "Ya o adamı severim ben."

Neden?

"Dobra dobra konuşur, kalbinden geçenleri olduğu gibi söyler, biter." "Dobra dobra konuşur, kalbinden geçenleri olduğu gibi söyler, biter."

"Filanca adamı sevmem." Neden? "Filanca adamı sevmem."

Neden?

"Yüzüme gülse de emin değilim ki arkadan ne yapacağını bilmiyorum." "Yüzüme gülse de emin değilim ki arkadan ne yapacağını bilmiyorum."

Onun için samimi olmaya dikkat edelim. Onun için samimi olmaya dikkat edelim.

Tasavvufun ana direklerinden birisi budur. Dinin ana direklerinden birisi budur. Tasavvufun ana direklerinden birisi budur. Dinin ana direklerinden birisi budur. Çünkü "din, tasavvufun hayata tatbiki" demektir. Dinin esas noktalarından biridir. Çünkü "din, tasavvufun hayata tatbiki" demektir. Dinin esas noktalarından biridir.

Bir insanın kalbi başka lisanı başka olursa o kimseye ne diyoruz? Münafık diyoruz. Bir insanın kalbi başka lisanı başka olursa o kimseye ne diyoruz?

Münafık diyoruz.

Münafıklık da iyi bir sıfat değil, kötü bir kalp hastalığıdır. Allah cümlemizi korusun. Münafıklık da iyi bir sıfat değil, kötü bir kalp hastalığıdır. Allah cümlemizi korusun.

Lâ yezâlü hâze'l-emrü zâhiren alâ men nâvâhü ve lâ yedurrehû muhâlifunLâ yezâlü hâze'l-emrü zâhiren alâ men nâvâhü ve lâ yedurrehû muhâlifun ve lâ mufârikun hattâ yemdıye isney aşere halîfeten min Kureyş. ve lâ mufârikun hattâ yemdıye isney aşere halîfeten min Kureyş.

İsnâ dememiş isney diye yazmış. İsnâ dememiş isney diye yazmış.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem okumuş olduğumuz bu ikinci hadîs-i şerîfinde buyuruyorlar ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem okumuş olduğumuz bu ikinci hadîs-i şerîfinde buyuruyorlar ki;

Lâ yezâlü hâze'l-emrü zâhira. "Bu iş; -halifelik, emirlik, cihad, Lâ yezâlü hâze'l-emrü zâhira. "Bu iş; -halifelik, emirlik, cihad, müslümanların hakimiyeti- âşikâr olarak galip olarak devam edecek."müslümanların hakimiyeti- âşikâr olarak galip olarak devam edecek." Alâ men nâvâhü. "Onu muhafaza eden, onunla bulunan kimseler de daima devam edecek."Alâ men nâvâhü. "Onu muhafaza eden, onunla bulunan kimseler de daima devam edecek." Ve lâ yedurruhû muhâlifün. "Muhalif kimseler zarar veremeyecek."Ve lâ yedurruhû muhâlifün. "Muhalif kimseler zarar veremeyecek." Ve lâ müfâkirun. "Ümmet-i Muhammed'in topluluğundan ayrılıp gitmiş kimseler, Ve lâ müfâkirun. "Ümmet-i Muhammed'in topluluğundan ayrılıp gitmiş kimseler, on iki halife Kureyş'ten gelinceye kadar zarar veremeyecek." on iki halife Kureyş'ten gelinceye kadar zarar veremeyecek."

Demek ki "Müslümanların hâkimiyeti, galibiyeti devam edecek Demek ki "Müslümanların hâkimiyeti, galibiyeti devam edecek ve Kureyş'ten on iki insan gelecek." diye Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ve Kureyş'ten on iki insan gelecek." diye Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu hadîs-i şerîfinde bildirmiş oluyor. bu hadîs-i şerîfinde bildirmiş oluyor.

Bundan sonraki hadîs-i şerîfi izah ediverelim: Bundan sonraki hadîs-i şerîfi izah ediverelim:

Lâ yezâlü'l-mesrûku minhü fî tühmetin mimmen berie minhüm hattâLâ yezâlü'l-mesrûku minhü fî tühmetin mimmen berie minhüm hattâ yekûne a'zame cürmen mine's-sârık. yekûne a'zame cürmen mine's-sârık.

Hz. Âişe validemizden rivayet edildiğine göreHz. Âişe validemizden rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki;

"Kendisinden mal çalınmış olan bir kimse,"Kendisinden mal çalınmış olan bir kimse, fî tühmetin min men berie minhü bu çalma işiyle hiç alakası olmayan bir kimseye fî tühmetin min men berie minhü bu çalma işiyle hiç alakası olmayan bir kimseye ithamda bulunmaya, kötü zanda bulunmaya; 'Herhalde bu çaldı.' filan diye ithamda bulunmaya, kötü zanda bulunmaya; 'Herhalde bu çaldı.' filan diye onu töhmet altında bulundurmaya devam eder, devam eder..." onu töhmet altında bulundurmaya devam eder, devam eder..."

Ne noktaya kadar? Ne noktaya kadar?

"Hırsızdan daha büyük günaha girinceye kadar devam eder." diyor Peygamber Efendimiz. "Hırsızdan daha büyük günaha girinceye kadar devam eder." diyor Peygamber Efendimiz.

Bunun mânası şudur: İnsan bazen suçsuz bir kimseyi itham edebilir. Bunun mânası şudur: İnsan bazen suçsuz bir kimseyi itham edebilir. Suçu yok, hırsız değil; onu hırsız sayar, onu töhmet altında tutar,Suçu yok, hırsız değil; onu hırsız sayar, onu töhmet altında tutar, ona öyle ithamda bulunur, suizannın gelişmesine sebep olacak ifadeler kullanır.ona öyle ithamda bulunur, suizannın gelişmesine sebep olacak ifadeler kullanır. Bu; masum bir kimseyi lekelemek ve gölgelemek olduğundan hırsızın günahından Bu; masum bir kimseyi lekelemek ve gölgelemek olduğundan hırsızın günahından daha büyük günaha girer. daha büyük günaha girer.

Halbuki adamın kendisinin malı çalındı. Halbuki adamın kendisinin malı çalındı. Hem malı çalındı, malı çalındığı için bir günahta, hem de çalmayan bir insanı çaldı sandığı için Hem malı çalındı, malı çalındığı için bir günahta, hem de çalmayan bir insanı çaldı sandığı için ikinci bir günaha girer. Hatta hırsızdan daha büyük bir günah işlemiş olur. ikinci bir günaha girer. Hatta hırsızdan daha büyük bir günah işlemiş olur.

Demek ki o hırsızlık hadisesinden daha büyük bir fesat, bir fitne ortaya çıkar. Demek ki o hırsızlık hadisesinden daha büyük bir fesat, bir fitne ortaya çıkar.

O halde muhterem kardeşlerim, bu hadîs-i şerîfin mânasına göre eğer bir kimseninO halde muhterem kardeşlerim, bu hadîs-i şerîfin mânasına göre eğer bir kimsenin gerçekten suçlu olduğunu bilmiyorsak dilimize sahip olalım,gerçekten suçlu olduğunu bilmiyorsak dilimize sahip olalım, kimseyi durup dururken itham etmeyelim veya durup dururkenkimseyi durup dururken itham etmeyelim veya durup dururken kimse itham olunmaz da delil olmadan itham etmeyelim. kimse itham olunmaz da delil olmadan itham etmeyelim.

Bugün çok yapılan bir şey bu. Gazeteler bir şahsı diline dolar, yerden yere çalarlar. Bugün çok yapılan bir şey bu. Gazeteler bir şahsı diline dolar, yerden yere çalarlar. Sanki memleketi o şahıs batırmış gibi, batırıyormuş gibi bütün kabahatler Sanki memleketi o şahıs batırmış gibi, batırıyormuş gibi bütün kabahatler o şahsın üstüne yüklenme durumuna gelir. o şahsın üstüne yüklenme durumuna gelir. Halbuki adamın hiçbir suçu yok. O durum olabilir. Neden? Halbuki adamın hiçbir suçu yok. O durum olabilir.

Neden?

Ufacık zanlardan, ufacık ihtimallerden hareketle herkes bir şahsın üstüne yüklenir.Ufacık zanlardan, ufacık ihtimallerden hareketle herkes bir şahsın üstüne yüklenir. Tarihte de böyle şeyler olmuştur, tarihte de misalleri olan bir davranış şeklidir. Tarihte de böyle şeyler olmuştur, tarihte de misalleri olan bir davranış şeklidir.

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sevgisi herkesin gönlünde.Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sevgisi herkesin gönlünde. Evladının sevgisi de herkesin gönlünde. Evladının sevgisi de herkesin gönlünde.

Hz. Hasan veya Hz. Hüseyin efendilerimizden birisine zamanındaki bir şahıs,Hz. Hasan veya Hz. Hüseyin efendilerimizden birisine zamanındaki bir şahıs, bir ithamda bulunuyor. bir ithamda bulunuyor.

"Benim yanımda şu kadar para vardı, yok, heralde sen aldın!" gibilerden bir şey. "Benim yanımda şu kadar para vardı, yok, heralde sen aldın!" gibilerden bir şey.

Ne kadar diyor? Mesela on iki bin altın. Ne kadar diyor?

Mesela on iki bin altın.

Rakamı pek iyi hatırlayamıyorum ama külliyetli bir miktarda. Rakamı pek iyi hatırlayamıyorum ama külliyetli bir miktarda. "Sen aldın!" gibi bir ithamda bulununca -şin de tefarruatı hatırımda değil- o mübarek de çıkarıyor, "Sen aldın!" gibi bir ithamda bulununca -şin de tefarruatı hatırımda değil- o mübarek de çıkarıyor, on iki bin altını tıkır tıkır tıkır sayıyor. on iki bin altını tıkır tıkır tıkır sayıyor.

"Ben mi almışım?" "Sen aldın!" gibi deyince tıkır tıkır sayıyor, yürüyüp gidiyor. "Ben mi almışım?"

"Sen aldın!" gibi deyince tıkır tıkır sayıyor, yürüyüp gidiyor.

Peygamber torunu, asalete bak! Biraz sonra o adam koşarak geliyor; Peygamber torunu, asalete bak! Biraz sonra o adam koşarak geliyor; "Aman efendim, özür dilerim, kusura bakma, o para bir şeyin altında kalmış,"Aman efendim, özür dilerim, kusura bakma, o para bir şeyin altında kalmış, şöyle olmuş, sen almamışsın." gibilerden.. şöyle olmuş, sen almamışsın." gibilerden..

Diyor ki; "Biz verdiğimiz şeyi bir daha almayız!" Diyor ki;

"Biz verdiğimiz şeyi bir daha almayız!"

Tenezzül de etmiyor artık, bir daha o verdiği şeyi geri de almıyor. Tenezzül de etmiyor artık, bir daha o verdiği şeyi geri de almıyor.

Demek ki yanlış zanlar suizanlar olabilir, onları yapmayalım. Delil olmadan konuşmayalım. Demek ki yanlış zanlar suizanlar olabilir, onları yapmayalım. Delil olmadan konuşmayalım.

Ben bir kere hatırlıyorum: Bursa'da arabamın küçük bir tamir işi vardı, bir atölyeye girdim.Ben bir kere hatırlıyorum:

Bursa'da arabamın küçük bir tamir işi vardı, bir atölyeye girdim.
Bir şahıs öteki şahsın aleyhine, benim tanıdığım bir şahsın aleyhine; Bir şahıs öteki şahsın aleyhine, benim tanıdığım bir şahsın aleyhine;

"O adamı ben tanırım, şöyle kötüdür böyle kötüdür..." diye atıp tutuyor. "O adamı ben tanırım, şöyle kötüdür böyle kötüdür..." diye atıp tutuyor.

Ben de dedim ki; "Ya öyle mi, nerede gördün? Tanışır mısın?" Ben de dedim ki;

"Ya öyle mi, nerede gördün? Tanışır mısın?"

"Tabi tanışırım." bilmem ne, böyle yüksek perdeden işe girişti. "Tabi tanışırım." bilmem ne, böyle yüksek perdeden işe girişti.

Ben sıkıştırdım, o cevap vermekte bocalamaya başladı.Ben sıkıştırdım, o cevap vermekte bocalamaya başladı. Ben biraz daha sıkıştırdım, o biraz daha zorlanmaya başladı. Ben biraz daha sıkıştırdım, o biraz daha zorlanmaya başladı.

"Nerede olmuş? Nasıl olmuş?" filan diye işin üstüne adamakıllı bastırınca; "Nerede olmuş? Nasıl olmuş?" filan diye işin üstüne adamakıllı bastırınca;

"Yok, ben onu tanımıyorum da, bir arkadaşımdan duydum da." bilmem ne, yalan! "Yok, ben onu tanımıyorum da, bir arkadaşımdan duydum da." bilmem ne, yalan!

Yalan, aslı esası yok! "Ben onu tanıyorum." dedim İş sonunda o noktaya geldi. Yalan, aslı esası yok!

"Ben onu tanıyorum." dedim İş sonunda o noktaya geldi.
Halbuki yalan; "Karşısındaki bilmiyor." diye bir sürü yalan yanlış şeyi an var. Halbuki yalan; "Karşısındaki bilmiyor." diye bir sürü yalan yanlış şeyi an var.

etrafındakilere yutturmaya kalkıyor. Böyleleri de oluyor. etrafındakilere yutturmaya kalkıyor. Böyleleri de oluyor.

İnsanların tabiatında da bu vardır.İnsanların tabiatında da bu vardır. Küçücük bir şeyden işi büyütüp bir kimseyi itham etmek vardır.Küçücük bir şeyden işi büyütüp bir kimseyi itham etmek vardır. Aman aman, o töhmet mevzu olan suçtan daha büyük bir suç ortaya çıkar daAman aman, o töhmet mevzu olan suçtan daha büyük bir suç ortaya çıkar da çok günahlara girersiniz. çok günahlara girersiniz.

Onun için suizanda bulunmayın. Onun için suizanda bulunmayın.

İnne ba'da'z-zanni ismün ve lâ tecessesû ve lâ yağteb bağduküm bağdâ.İnne ba'da'z-zanni ismün ve lâ tecessesû ve lâ yağteb bağduküm bağdâ. E yuhibbü ehadüküm en ye'küle lahme ehîhi meyten fe-kerihtümûh E yuhibbü ehadüküm en ye'küle lahme ehîhi meyten fe-kerihtümûh

Zannın bazısı, bir kısmı günahtır. İnsan suizan etti mi günah olur. Zannın bazısı, bir kısmı günahtır. İnsan suizan etti mi günah olur. Suizanda bulunmayın, tecessüs etmeyin. Her adamın gizlisini kurcalayıp;Suizanda bulunmayın, tecessüs etmeyin. Her adamın gizlisini kurcalayıp; "Bunun altında ne var?" diye araştırmayın."Bunun altında ne var?" diye araştırmayın. Gıyabında gıybetini yapmayın, aleyhinde konuşmayın. Bu neye benzer? Gıyabında gıybetini yapmayın, aleyhinde konuşmayın.

Bu neye benzer?

Bir insanın gidip de ölünün etini yemesine benzer. Bir insanın gidip de ölünün etini yemesine benzer.

"Bak, hoşunuza gitmedi, nasıl yüzünüzü buruşturdunuz." diyor Allahu Teâlâ hazretleri. "Bak, hoşunuza gitmedi, nasıl yüzünüzü buruşturdunuz." diyor Allahu Teâlâ hazretleri.

Âyet nâzil olduğu zaman hepsi yüzlerini buruşturmuşlar. Âyet nâzil olduğu zaman hepsi yüzlerini buruşturmuşlar.

Ve kerihtümûhü. "Bak nasıl beğenmediniz, 'ölü yemek' deyince yüzünüzü buruşturuyorsunuz." Ve kerihtümûhü. "Bak nasıl beğenmediniz, 'ölü yemek' deyince yüzünüzü buruşturuyorsunuz."

Ama gıybet etmekten kaçınmıyorsunuz. Ama gıybet etmekten kaçınmıyorsunuz. Aleyhte bulunmayacağız, gıybet etmeyeceğiz. Mesnetsiz töhmette bulunmayacağız. Aleyhte bulunmayacağız, gıybet etmeyeceğiz. Mesnetsiz töhmette bulunmayacağız.

Onun için güzel bir âdet vardır, halkımız bunu hazmetmiş değildir. Onun için güzel bir âdet vardır, halkımız bunu hazmetmiş değildir. Falanca adam mahkemeye düştü, daha sanık mevkiinde, mahkûm mevkiinde değil. Falanca adam mahkemeye düştü, daha sanık mevkiinde, mahkûm mevkiinde değil. Sanık, eskiden "maznun" derlerdi; Sanık, eskiden "maznun" derlerdi; "Acaba bu suçu işlemiş mi?" diye hakkında zan var. "Acaba bu suçu işlemiş mi?" diye hakkında zan var.

Beraat etmiş. Beraat etmişse tamam, adam muhakeme olmuş, beraat etmiş, daha ne istiyorsun? Beraat etmiş. Beraat etmişse tamam, adam muhakeme olmuş, beraat etmiş, daha ne istiyorsun?

"Efendim, işte o filanca meseleden muhakeme oldu." "Efendim, işte o filanca meseleden muhakeme oldu."

Beraat etmiş ya, daha ne istiyorsun? Mütaakip hadîs-i şerîf: Beraat etmiş ya, daha ne istiyorsun?

Mütaakip hadîs-i şerîf:

Lâ yezâlü'l-musallûne min ümmetî kable'l-asri erbaan hattâ yağfira'llâhu lehüm mağfireten hatmâ. Lâ yezâlü'l-musallûne min ümmetî kable'l-asri erbaan hattâ yağfira'llâhu lehüm mağfireten hatmâ.

Bu da bizim namazlarımızın faziletlerini bildiren hadislerden bir tanesi olmuş oluyor. Bu da bizim namazlarımızın faziletlerini bildiren hadislerden bir tanesi olmuş oluyor.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

"Benim ümmetimden namaz kılanlardan ikindi vaktinde ikindinin farzından"Benim ümmetimden namaz kılanlardan ikindi vaktinde ikindinin farzından evvel dört rekât namaz kılanlar buna devam ederler, devam ederler,evvel dört rekât namaz kılanlar buna devam ederler, devam ederler, nihayet, hattâ yağfira'llâhu lehüm mağfireten hatmâ, nihayet, hattâ yağfira'llâhu lehüm mağfireten hatmâ, mutlak kesin bir afv u mağfirete mazhar olurlar." mutlak kesin bir afv u mağfirete mazhar olurlar."

Demek ki ikindi namazının evvelinde dört rekât neden kılıyor muşuz? Demek ki ikindi namazının evvelinde dört rekât neden kılıyor muşuz?

Böyle çok sevabı varmış da onun için kılıyormuşuz.Böyle çok sevabı varmış da onun için kılıyormuşuz. Demek ki insan buna, ikindi namazının dört rekatına devam etti mi sevap kazanıyormuş. Demek ki insan buna, ikindi namazının dört rekatına devam etti mi sevap kazanıyormuş.

Bu devirde hepimizde olan bir kusur nedir? Bu devirde hepimizde olan bir kusur nedir?

"Efendim sünnet-i müekkede ve sünnet-i gayrı müekkede vardır."Efendim sünnet-i müekkede ve sünnet-i gayrı müekkede vardır. İkindinin ilk dört rekât sünneti gayr-ı müekked sünnet olduğundan, İkindinin ilk dört rekât sünneti gayr-ı müekked sünnet olduğundan, bazı kereler Peygamber Efendimiz de kılmadığından, kamet getir Allahu Ekber, bazı kereler Peygamber Efendimiz de kılmadığından, kamet getir Allahu Ekber, dosdoğru farza. dosdoğru farza.

Sünneti kılmamaya birazcık fırsat buldu ya, şöyle bir tutacak nokta buldu ya, Sünneti kılmamaya birazcık fırsat buldu ya, şöyle bir tutacak nokta buldu ya, ikindi namazının sünnetinden kaytarma, sünnetini kırpıştırmak, kılmamak tarzında oluyor. ikindi namazının sünnetinden kaytarma, sünnetini kırpıştırmak, kılmamak tarzında oluyor.

Eh sen bilirsin, bak Peygamber Efendimiz diyor ki; Eh sen bilirsin, bak Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Devam eder devam eder, Allah onu kesin bir mağfiretle mağfiret eder." "Devam eder devam eder, Allah onu kesin bir mağfiretle mağfiret eder."

Bu hususta Buhârî'de başka bir hadîs-i şerîf vardır: Bu hususta Buhârî'de başka bir hadîs-i şerîf vardır:

"Siz" diyor Peygamber Efendimiz; "Bu ay bedir halindeyken, dolunay iken,"Siz" diyor Peygamber Efendimiz; "Bu ay bedir halindeyken, dolunay iken, şöyle tepsi gibi gökyüzünde iken nasıl hiç zahmetsiz meşakkatsiz hepiniz görüyorsanız;şöyle tepsi gibi gökyüzünde iken nasıl hiç zahmetsiz meşakkatsiz hepiniz görüyorsanız; eğer güneşin doğmasından evvel ve batmasından evvel sabah namazındaneğer güneşin doğmasından evvel ve batmasından evvel sabah namazından ve ikindiden evvel namaz kılarsanız Allahu Teâlâ hazretlerinin o ikramına nâil olursunuz." ve ikindiden evvel namaz kılarsanız Allahu Teâlâ hazretlerinin o ikramına nâil olursunuz."

O halde muhterem kardeşlerim, bir kere buradan şunu çıkarabiliriz ki; O halde muhterem kardeşlerim, bir kere buradan şunu çıkarabiliriz ki; dedelerimiz bize bir örf âdet, dinimizde onlardan aldığımız öğrendiğimizdedelerimiz bize bir örf âdet, dinimizde onlardan aldığımız öğrendiğimiz bir şey bırakmışlarsa hadislere dayanıyordur, bir bildikleri vardır. bir şey bırakmışlarsa hadislere dayanıyordur, bir bildikleri vardır.

Şimdi herkes yeniden müçtehid kesildi. Herkes birazcık Arapça öğrendi, Şimdi herkes yeniden müçtehid kesildi. Herkes birazcık Arapça öğrendi, biraz bilgi sahibi oldu diye müçtehid kesildi. biraz bilgi sahibi oldu diye müçtehid kesildi. Büyüklerimizin bir bildiği vardır, hadisleri biraz iyi okusunlar. Büyüklerimizin bir bildiği vardır, hadisleri biraz iyi okusunlar.

Biri Suudi Arabistan'a gitmiş, orada Araplar es-selâmü aleyküm ve rahmetullah, Biri Suudi Arabistan'a gitmiş, orada Araplar es-selâmü aleyküm ve rahmetullah, es-selâmü aleyküm ve rahmetullah dedikten,es-selâmü aleyküm ve rahmetullah dedikten, selam verdikten sonra terliğini alıp çıkıp gidenler oluyor. selam verdikten sonra terliğini alıp çıkıp gidenler oluyor.

"Ben artık bundan sonra namazdan sonra dua etmem." demiş, çıkmış. "Ben artık bundan sonra namazdan sonra dua etmem." demiş, çıkmış.

Biz namazların arkasından bu salât u selâmları, Biz namazların arkasından bu salât u selâmları, bu Âyete'l-Kürsî'leri, bu Sübhânallah'ları Elhamdülillah'ları Allahu ekber'leribu Âyete'l-Kürsî'leri, bu Sübhânallah'ları Elhamdülillah'ları Allahu ekber'leri kendimiz uydurmuş değiliz.kendimiz uydurmuş değiliz. Böyle hadîs-i şerîfler var; hadîs-i şerîfleri biraz oku. Böyle hadîs-i şerîfler var; hadîs-i şerîfleri biraz oku. Oku; o zaman dedelerimizin ibadetlerin kârlılarını yaptıklarını, ne kadar güzel tesbih ettiklerini,Oku; o zaman dedelerimizin ibadetlerin kârlılarını yaptıklarını, ne kadar güzel tesbih ettiklerini, âhiret için mübareklerin nasıl çalıştığını güzelce anlarsın. âhiret için mübareklerin nasıl çalıştığını güzelce anlarsın.

Biz de ikindi namazına dikkat edelim. İkindi namazının sünnetine gayretli olalım.Biz de ikindi namazına dikkat edelim. İkindi namazının sünnetine gayretli olalım. İkindi namazı çok önemli bir namaz olduğundan; İkindi namazı çok önemli bir namaz olduğundan; "Allahu Teâlâ hazretleri ve'l-asr diye asr'a and etmiştir." diye"Allahu Teâlâ hazretleri ve'l-asr diye asr'a and etmiştir." diye tefsir kitaplarında izah sadedinde bazen bu da söylenir. tefsir kitaplarında izah sadedinde bazen bu da söylenir.

İkindi vakti neden böyle önemli? İkindi vakti herkesin ticaretinin kızıştığı, İkindi vakti neden böyle önemli?

İkindi vakti herkesin ticaretinin kızıştığı,
pazarlık şeylerinin, pazar işlerinin artık sonuna geldiği,pazarlık şeylerinin, pazar işlerinin artık sonuna geldiği, "Bir an evvel evime döneyim." diye telaş içinde olduğu bir zamandır. "Bir an evvel evime döneyim." diye telaş içinde olduğu bir zamandır. O zamanda insan, ibadetten geri kalabilir. O zamanda insan, ibadetten geri kalabilir.

Çarşıcı pazarcı eşyasını toplarken, memur evine dönerken; Çarşıcı pazarcı eşyasını toplarken, memur evine dönerken; "Hadi evimde kılayım." filan derken eve gelmeden yolda akşam ezanı okunuverir. "Hadi evimde kılayım." filan derken eve gelmeden yolda akşam ezanı okunuverir. Umumiyetle insanların tam telaşlı olduğu zaman oluyor. Umumiyetle insanların tam telaşlı olduğu zaman oluyor. Aman ikindi namazına dikkat edelim. "O vaktin sünnetine de ihtimam eyleyelim." diye,Aman ikindi namazına dikkat edelim. "O vaktin sünnetine de ihtimam eyleyelim." diye, herhalde buradan bir ders çıkıyor. herhalde buradan bir ders çıkıyor.

Gelelim bundan sonraki hadîs-i şerîfe: Gelelim bundan sonraki hadîs-i şerîfe:

Lâ yezâlü ehadüküm fî salâtin mâ dâme yentezıruhâ ve lâ tezalü'l-melâiketü Lâ yezâlü ehadüküm fî salâtin mâ dâme yentezıruhâ ve lâ tezalü'l-melâiketü tüsallî alâ ehadiküm mâ kâne fi'l-mescidi tekûlütüsallî alâ ehadiküm mâ kâne fi'l-mescidi tekûlü Allâhümma'ğfirlehû Allâhümme'rhamhü mâ lem yuhdis ev yuhaddis. Allâhümma'ğfirlehû Allâhümme'rhamhü mâ lem yuhdis ev yuhaddis.

Bu hadîs-i şerîfi de çok dikkatle dinleyiniz. Bu hadîs-i şerîfi de çok dikkatle dinleyiniz.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurdu ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurdu ki;

Sizden biriniz namazı beklediği, intizar halinde olduğu müddetçe namazda sayılır.Sizden biriniz namazı beklediği, intizar halinde olduğu müddetçe namazda sayılır. Henüz namazın vakti gelmemiş, kılınma zamanı tahakkuk etmemiş, Henüz namazın vakti gelmemiş, kılınma zamanı tahakkuk etmemiş, henüz kılınmaya geçilmemiş, bekliyor.henüz kılınmaya geçilmemiş, bekliyor. Onun beklediği müddetçe ona intizar halinde olduğu müddetçe namazdaymış gibi ecir alır. Onun beklediği müddetçe ona intizar halinde olduğu müddetçe namazdaymış gibi ecir alır.

Demek ki namazlara, camiye biraz erken gelmemiz bu intizarı yapmamız lazım. Demek ki namazlara, camiye biraz erken gelmemiz bu intizarı yapmamız lazım. O ara demek ki insan namazdaymış gibi sevap kazanmış oluyor. O ara demek ki insan namazdaymış gibi sevap kazanmış oluyor.

Sonra; "Melekler; mescitte bulunduğu müddetçe bir kimseye daima dua ederler,Sonra; "Melekler; mescitte bulunduğu müddetçe bir kimseye daima dua ederler, dua edip dururlar." diye de tercüme edebiliriz. dua edip dururlar." diye de tercüme edebiliriz. Mescitte bulunduğu müddetçe bir kimseye dua ederler. Melek ne der? Mescitte bulunduğu müddetçe bir kimseye dua ederler.

Melek ne der?

Der ki; Allahümma'ğfir lehû "Yâ Rabbi! Şu mescitte oturup da ibadethanende namazıDer ki;

Allahümma'ğfir lehû "Yâ Rabbi! Şu mescitte oturup da ibadethanende namazı
bekleyen şu kulu mağfiret eyle!" der. bekleyen şu kulu mağfiret eyle!" der.

Allahümme'rhamhü "Yâ Rabbi! Şuna rahmetini ihsan eyle, bunu rahmetine gark eyle,Allahümme'rhamhü "Yâ Rabbi! Şuna rahmetini ihsan eyle, bunu rahmetine gark eyle, rahmetine mazhar eyle!" der. rahmetine mazhar eyle!" der.

Ne zaman? Mâ lem yuhaddis. "Konuşmadığı müddetçe." Ne zaman?

Mâ lem yuhaddis. "Konuşmadığı müddetçe."

Çünkü namazda o onunla konuşuyor o onunla konuşuyor. Çünkü namazda o onunla konuşuyor o onunla konuşuyor. Kahve mi burası? Eğlence yeri mi? Buldun gölgelik yeri, yerde de örtüler var, Kahve mi burası? Eğlence yeri mi? Buldun gölgelik yeri, yerde de örtüler var, kur bağdaşı, yanına arkadaşı al, çay da söyleyelim bari!kur bağdaşı, yanına arkadaşı al, çay da söyleyelim bari! Kahve de söyleyelim çay da söyleyelim! Sohbethâne mi burası?Kahve de söyleyelim çay da söyleyelim!

Sohbethâne mi burası?
Sen öyle konuşursan yanındaki adamın ibadeti, tesbihi ne olacak? Sen öyle konuşursan yanındaki adamın ibadeti, tesbihi ne olacak?

Onun için dünyaya ait işleri konuşmamaya, oranın âdâbına riayet etmeye, Onun için dünyaya ait işleri konuşmamaya, oranın âdâbına riayet etmeye, Kur'ân-ı Kerîm'le, zikirle, tesbihle, huzur ile, murakabe ile, tefekkür ile Kur'ân-ı Kerîm'le, zikirle, tesbihle, huzur ile, murakabe ile, tefekkür ile zamanını değerlendirmeye çalışmalı, boş lağviyat ile vaktini geçirmemeli. zamanını değerlendirmeye çalışmalı, boş lağviyat ile vaktini geçirmemeli.

Bu kelimenin bir mânası da; "abdestli olduğu zaman" demek olur.Bu kelimenin bir mânası da; "abdestli olduğu zaman" demek olur. "Abdesti olmazsa o sevabı alamaz." demek olabilir. "Abdesti olmazsa o sevabı alamaz." demek olabilir.

Çünkü kimisi abdestsiz oturur da gelince gider, abdest alır;Çünkü kimisi abdestsiz oturur da gelince gider, abdest alır; "O zaman o sevap olmaz." mânasına da gelebilir. "O zaman o sevap olmaz." mânasına da gelebilir.

Bundan bize çıkan ders nedir? Eğer imkânımız varsa ezandan evvel namaza gelelim,Bundan bize çıkan ders nedir?

Eğer imkânımız varsa ezandan evvel namaza gelelim,
camide oturalım ki melekler bize dua etsin, namazdaymış gibi sevap kazanalım.camide oturalım ki melekler bize dua etsin, namazdaymış gibi sevap kazanalım. Bu bir kazanç kapısıdır, sevap kapısıdır, buna dikkat edelim. Bu bir kazanç kapısıdır, sevap kapısıdır, buna dikkat edelim.

İkinci bir husus nedir? Camide yüksek sesle konuşmayalım, İkinci bir husus nedir?

Camide yüksek sesle konuşmayalım,
camiyi sohbethâne hâline getirmeyelim. Dünya kelamı ile vaktimizi öldürmeyelim.camiyi sohbethâne hâline getirmeyelim. Dünya kelamı ile vaktimizi öldürmeyelim. Birbirimizi meşgul etmeyelim. Sen konuşursun, şurada namaz kılanın aklı çelinir. Birbirimizi meşgul etmeyelim. Sen konuşursun, şurada namaz kılanın aklı çelinir.

"Nasıl namaz kıldığımı anlayamadım!" der. "Nasıl namaz kıldığımı anlayamadım!" der.

Bir arkadaşımızla Medine-i Münevvere'den Mekke-i Mükerreme'ye gidiyoruz, Bir arkadaşımızla Medine-i Münevvere'den Mekke-i Mükerreme'ye gidiyoruz, yarı yolda bir camide durduk, namaz kılıyoruz.yarı yolda bir camide durduk, namaz kılıyoruz. İçeride kalabalık vardı. Namaz kıldık ama o mübareklerin dırdırısı vırvırısı hiç kesilmedi. İçeride kalabalık vardı.

Namaz kıldık ama o mübareklerin dırdırısı vırvırısı hiç kesilmedi.
Namaz bittikten sonra arkadaş, kendisi de Arap asıllı, Türkçe de biliyor, bir girişti bunlara;Namaz bittikten sonra arkadaş, kendisi de Arap asıllı, Türkçe de biliyor, bir girişti bunlara; neler söylediyse epeyce bir azarladı. neler söylediyse epeyce bir azarladı.

Demek ki insan şaşırabiliyor. Biz buna dikkat edelim inşaallah. O âdâba riayet eyleyelim.Demek ki insan şaşırabiliyor. Biz buna dikkat edelim inşaallah. O âdâba riayet eyleyelim. Eğer bir insan caminin bu kalabalığını ihlal ederse, bu sükûnetini ihlal ederse, Eğer bir insan caminin bu kalabalığını ihlal ederse, bu sükûnetini ihlal ederse, kalabalığını istismar ederse hayra ermez. kalabalığını istismar ederse hayra ermez.

Mesela birisi; "Yahu, benim bir kırmızı yularlı devem vardı, gören var mı? Kaybettim." dese Mesela birisi; "Yahu, benim bir kırmızı yularlı devem vardı, gören var mı? Kaybettim." dese "Kaybolmuş hayvanımı gören var mı?" diye gelse cami cemaatine sorsa; "Kaybolmuş hayvanımı gören var mı?" diye gelse cami cemaatine sorsa; "Allah ona hayvanını buldurmasın!" diyor Peygamber Efendimiz. Niye? "Allah ona hayvanını buldurmasın!" diyor Peygamber Efendimiz.

Niye?

"Burası kayıp bürosu mu?" gibilerden, caminin âdâbına uygun olmadığından;"Burası kayıp bürosu mu?" gibilerden, caminin âdâbına uygun olmadığından; "O kaybettiği hayvanı Allah buldurmasın!" diyor. Camiye böyle hürmet edelim. "O kaybettiği hayvanı Allah buldurmasın!" diyor.

Camiye böyle hürmet edelim.

Nihayet bu sayfada sonuncu hadîs-i şerîfi okuyorum: Nihayet bu sayfada sonuncu hadîs-i şerîfi okuyorum:

Lâ yezdâdü'l-emrü illâ şiddeten vele'd-dünyâ illâ idbâren ve le'n-nâsü illâ şühhan Lâ yezdâdü'l-emrü illâ şiddeten vele'd-dünyâ illâ idbâren ve le'n-nâsü illâ şühhan ve lâ tekûmü's-sâatü illâ alâ şirâri'n-nâsi ve lâ mühtediye illâ Îse'bnü Meryem. ve lâ tekûmü's-sâatü illâ alâ şirâri'n-nâsi ve lâ mühtediye illâ Îse'bnü Meryem.

Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; "İşin şiddeti gittikçe artacak." Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

"İşin şiddeti gittikçe artacak."

"Müslümanların meşakkatleri, sıkıntıları, belası günden güne ziyadeleşecek." demek. "Müslümanların meşakkatleri, sıkıntıları, belası günden güne ziyadeleşecek." demek.

Müslümanlık yerleşti, Peygamber Efendimiz İslâm'ı öğretti, Müslümanlık yerleşti, Peygamber Efendimiz İslâm'ı öğretti, yayıldı ama bela ve meşakkat gittikçe artacak.yayıldı ama bela ve meşakkat gittikçe artacak. Allah'ın kanunu böyle. Bu tarzda ileriye doğru gidecek. Meşakkat ve bela artacak, bir. Allah'ın kanunu böyle. Bu tarzda ileriye doğru gidecek. Meşakkat ve bela artacak, bir.

İkincisi; dünya günden güne idbâra uğrayacak. İkincisi; dünya günden güne idbâra uğrayacak.

İdbâr, "ters gitmek, geri gitmek" demek, "Gerileyecek." demek. İdbâr, "ters gitmek, geri gitmek" demek, "Gerileyecek." demek.

Dünyanın hali iyiye doğru gitmeyecek; nereye doğru gidecek? Dünyanın hali iyiye doğru gitmeyecek; nereye doğru gidecek?

Kötüye doğru gidecek. Çizgi kemâlâta doğru değil rezalete doğru gidecek. Kötüye doğru gidecek. Çizgi kemâlâta doğru değil rezalete doğru gidecek.

Sadaka Resûlullah. Nitekim Peygamber Efendimiz hak söylemiş, doğru buyurmuş. Sadaka Resûlullah. Nitekim Peygamber Efendimiz hak söylemiş, doğru buyurmuş.

Memleketimizin hâlini, dünyanın hâlini işte görüyorsunuz. Memleketimizin hâlini, dünyanın hâlini işte görüyorsunuz.

Nerede eskilerin hâli? Nerede eski mahalleler? Nerede eski muhabbetler? Nerede eskilerin hâli? Nerede eski mahalleler? Nerede eski muhabbetler? Nerede eski dindarlıklar? Nerede eski alimler? Nerede eski müslümanlar?Nerede eski dindarlıklar? Nerede eski alimler? Nerede eski müslümanlar? Nerede eski hatunlar? Nerede eski yiğitler? Nerede eski hatunlar? Nerede eski yiğitler?

Hepsi tarihte. İş böyle tepe taklak aşağı doğru gittiği muhakkak. Hepsi tarihte. İş böyle tepe taklak aşağı doğru gittiği muhakkak. Çünkü Peygamber Efendimiz öyle buyurmuş; çizgi böyle. Dünyanın kanunu, durumu böyle. Çünkü Peygamber Efendimiz öyle buyurmuş; çizgi böyle. Dünyanın kanunu, durumu böyle.

Ve le'n-nâsü illâ şühhan. "İnsanlar da günden güne cimrileşecek." Ve le'n-nâsü illâ şühhan. "İnsanlar da günden güne cimrileşecek."

Gittikçe bahilleşecekler, nekesleşecekler. Allah yolunda para sarf etmek, mal sarf etmek,Gittikçe bahilleşecekler, nekesleşecekler. Allah yolunda para sarf etmek, mal sarf etmek, gayret sarf etmek azalacak. gayret sarf etmek azalacak.

Bir şarkıcının tepesinden tırnağına kadar on binlikleri ilikliyorlar, para yağmuru altında kalıyor.Bir şarkıcının tepesinden tırnağına kadar on binlikleri ilikliyorlar, para yağmuru altında kalıyor. Stadyumlar bir şarkıcıyı dinlemek için doluyor ama Müslümanlığa rağbet yok.Stadyumlar bir şarkıcıyı dinlemek için doluyor ama Müslümanlığa rağbet yok. Plajlar doluyor, camiler tenha. Günah yerleri sabahlara kadar ışıklı,Plajlar doluyor, camiler tenha.

Günah yerleri sabahlara kadar ışıklı,
sevap yerlerinde bu müslümancıkları bir gece camide tutamazsın sabaha kadar duramazlar. sevap yerlerinde bu müslümancıkları bir gece camide tutamazsın sabaha kadar duramazlar. Ama her gün pokerci pokerinde, daha başka artık ne gibi kötülükler varsaAma her gün pokerci pokerinde, daha başka artık ne gibi kötülükler varsa onlar sabaha kadar çalışıyor. onlar sabaha kadar çalışıyor.

Şehrin bazı yerleri var ki insan gitmeye korkar; orada sabahlara kadar ışıklar yanar,Şehrin bazı yerleri var ki insan gitmeye korkar; orada sabahlara kadar ışıklar yanar, günahlar işlenir, durur. günahlar işlenir, durur. Demek ki insanlar günden güne cimrileşecekmiş. Demek ki insanlar günden güne cimrileşecekmiş.

Bizim bundan tersine alacağımız mâna nedir? Bizim bundan tersine alacağımız mâna nedir?

Cimrilik iyi değilmiş; biz elimizden geldiğince Cimrilik iyi değilmiş; biz elimizden geldiğince Allah yolunda para sarf edelim, mal sarf edelim.Allah yolunda para sarf edelim, mal sarf edelim. Neyi sarf edersen Allah yolunda o sana faydalı hâle gelmiş olur.Neyi sarf edersen Allah yolunda o sana faydalı hâle gelmiş olur. Neyi sarf etmezsen hesabı üzerinde kalmış olur. Neyi sarf etmezsen hesabı üzerinde kalmış olur.

Sen kendi aslî ihtiyacını hesapla, ondan fazlasıyla da yapabildiğin kadar Sen kendi aslî ihtiyacını hesapla, ondan fazlasıyla da yapabildiğin kadar İslâm'a faydalı işler hayırlar yap ki Müslümanlık ileriye gitsin.İslâm'a faydalı işler hayırlar yap ki Müslümanlık ileriye gitsin. Çünkü Müslümanlığın ileriye gitmesi için Amerikan yardımı gelmeyecek. Çünkü Müslümanlığın ileriye gitmesi için Amerikan yardımı gelmeyecek.

Gelecek mi? Marshall yardımı Amerikan yardımı... Gelecek mi?

Marshall yardımı Amerikan yardımı...

Adam yardım eder mi, boğmaya çalışıyor! Sen yapacaksan yapacaksın.Adam yardım eder mi, boğmaya çalışıyor! Sen yapacaksan yapacaksın. Şu camileri biz yapacağız, imam-hatip okullarını biz yapacağız, Şu camileri biz yapacağız, imam-hatip okullarını biz yapacağız, Kur'an kurslarını biz açacağız, mecmuaları biz destekleyeceğiz, matbaaları biz alacağız, Kur'an kurslarını biz açacağız, mecmuaları biz destekleyeceğiz, matbaaları biz alacağız, hayırları biz yapacağız, yetimlere biz bakacağız, yoksullara biz bakacağız,hayırları biz yapacağız, yetimlere biz bakacağız, yoksullara biz bakacağız, cihadı biz edeceğiz.cihadı biz edeceğiz. Cihad için parayı biz toplayacağız. "Memleket hayra erişsin." diye ne çeşit maddî Cihad için parayı biz toplayacağız.

"Memleket hayra erişsin." diye ne çeşit maddî
ve mânevî fedakârlık varsa para pul yardımı, bedenî yardım, hizmet; Allah rızası için biz koşacağız.ve mânevî fedakârlık varsa para pul yardımı, bedenî yardım, hizmet; Allah rızası için biz koşacağız. Ötekiler bize enayi derler belki. Ötekiler bize enayi derler belki.

"Bak parayı nereye sarf ediyor? Bak yaşamasını bilmiyor. Bak ne kadar yoruluyor. "Bak parayı nereye sarf ediyor? Bak yaşamasını bilmiyor. Bak ne kadar yoruluyor. Yaptığı işten para almıyor, hayrına yapıyor." diyeceklerYaptığı işten para almıyor, hayrına yapıyor." diyecekler belki ama biz böyle yaptıkça sevap kazanacağız. belki ama biz böyle yaptıkça sevap kazanacağız.

Sonra? Ve lâ tekûmü's-sâatü illâ alâ şirâri'n-nâs. Sonra?

Ve lâ tekûmü's-sâatü illâ alâ şirâri'n-nâs.

İş böyle tepe taklak gidecek, gidecek, gidecek, kıyamet kimin üstüne kopacak? İş böyle tepe taklak gidecek, gidecek, gidecek, kıyamet kimin üstüne kopacak?

"Kıyametin kabağı, şerli insanların, insanların en berbatlarının, kötülerinin üstüne patlayacak."Kıyametin kabağı, şerli insanların, insanların en berbatlarının, kötülerinin üstüne patlayacak. Onların başında patlayacak. O kıyametin zelzeleleri, dehşetleri, Onların başında patlayacak. O kıyametin zelzeleleri, dehşetleri, sıkıntıları şerli insanların başına patlayacak." sıkıntıları şerli insanların başına patlayacak."

Allah bizi her türlü felaketten korusun. Allah bizi her türlü felaketten korusun. En büyük felaket, sevmediği insanların zümresinde olmak.En büyük felaket, sevmediği insanların zümresinde olmak. Bizi sevdiği insanların zümresinden eylesin. Yaşadığımız müddetçe rızasına uygun yaşayalım, Bizi sevdiği insanların zümresinden eylesin. Yaşadığımız müddetçe rızasına uygun yaşayalım, öleceğimiz zaman da rızası yolunda ölelim, şehit olarak ölelim. öleceğimiz zaman da rızası yolunda ölelim, şehit olarak ölelim.

Saîd olarak yaşayalım, mutlu mesut bahtiyar,Saîd olarak yaşayalım, mutlu mesut bahtiyar, hak yolda yürüyen salih kimse olarak yaşayalım, şehit olarak ölelim. hak yolda yürüyen salih kimse olarak yaşayalım, şehit olarak ölelim.

Ve lâ mühtediye illâ Îse'bnü Meryem. Ve lâ mühtediye illâ Îse'bnü Meryem. "Hz. İsa'dan sonra da peygamber rütbesine haiz böyle bir hak yolu gösterici şahıs gelmeyecek." diye"Hz. İsa'dan sonra da peygamber rütbesine haiz böyle bir hak yolu gösterici şahıs gelmeyecek." diye Peygamber Efendimiz bildirmiş. Peygamber Efendimiz bildirmiş.

Demek ki Hz. İsa'nın nüzûlü haktır. Demek ki Hz. İsa'nın nüzûlü haktır. Hz. İsa nüzûl edecek, âhirzamanda nüzûl edecek. Hz. İsa nüzûl edecek, âhirzamanda nüzûl edecek.

Büyük zamâne alimlerinden birisi de bu hususta bazıları ileri geri sözler söyledikleri için Büyük zamâne alimlerinden birisi de bu hususta bazıları ileri geri sözler söyledikleri için bir kitap yazmış, Hz. İsa'nın nüzûlünün, yani ineceğinin hak olduğuna dair mütevatiren,bir kitap yazmış, Hz. İsa'nın nüzûlünün, yani ineceğinin hak olduğuna dair mütevatiren, tevatür derecesindeki rivayetleri orada toplamış. tevatür derecesindeki rivayetleri orada toplamış.

O, öyle olacak. O, öyle olacak. Peygamber Efendimiz'in sünnetiyle şeriatiyle amel edecek.Peygamber Efendimiz'in sünnetiyle şeriatiyle amel edecek. Gelecek putu kıracak, sâlibin, hıristiyanların Gelecek putu kıracak, sâlibin, hıristiyanların kıracak, hıristiyanları doğru yola getirecek. kıracak, hıristiyanları doğru yola getirecek.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi âhirzamanın fitnelerinden, kötülüklerinden, fesatlarından korusun. Allahu Teâlâ hazretleri bizi âhirzamanın fitnelerinden, kötülüklerinden, fesatlarından korusun. Nefse, şeytana ve dünyanın fâni lezzetlerine kapılıp günahlara dalanlardan eylemesin. Nefse, şeytana ve dünyanın fâni lezzetlerine kapılıp günahlara dalanlardan eylemesin. Sevmediği zümreler arasında bulundurmasın. Sevdiği ilimlerle bizi mücehhez eylesin. Sevmediği zümreler arasında bulundurmasın. Sevdiği ilimlerle bizi mücehhez eylesin. İlmimizle amil olmayı nasip eylesin. Salih ameller işlettirsin. İlmimizle amil olmayı nasip eylesin. Salih ameller işlettirsin.

Ümmet-i Muhammed için hayırlı işler yapmayı nasip eylesin. Ümmet-i Muhammed için hayırlı işler yapmayı nasip eylesin. Arkamızdan bize sevaplar getirecek, sadaka-ı câriye dediğimiz sabit hayırlar yapmayı nasip eylesin.Arkamızdan bize sevaplar getirecek, sadaka-ı câriye dediğimiz sabit hayırlar yapmayı nasip eylesin. Allah yolunda malımızla, canımızla, müktesebatımızla ömür boyu çalışmayı, Allah yolunda malımızla, canımızla, müktesebatımızla ömür boyu çalışmayı, gayretli olmayı genç ihtiyar, ak sakallı beli bükük hepimizin çalışmamızı nasip eylesin. gayretli olmayı genç ihtiyar, ak sakallı beli bükük hepimizin çalışmamızı nasip eylesin.

Nihayet ömrümüz hitâma erdiğinde cümlemize iman selametliği ile ve buyurunNihayet ömrümüz hitâma erdiğinde cümlemize iman selametliği ile ve buyurun Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlühû diyerek Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlühû diyerek iman-ı kâmil ile kelime-i şehâdet ile cennetteki yerlerimizi görerek iman-ı kâmil ile kelime-i şehâdet ile cennetteki yerlerimizi görerek Peygamber Efendimiz'in cemaline nazar ede ede ruh teslim etmeyi nasip eylesin. Peygamber Efendimiz'in cemaline nazar ede ede ruh teslim etmeyi nasip eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.

Bi-hürmeti esrâr-ı suretil Fâtiha. Bi-hürmeti esrâr-ı suretil Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2