Namaz Vakitleri

28 Cemâziye'l-Âhir 1446
29 Aralık 2024
İmsak
06:49
Güneş
08:22
Öğle
13:11
İkindi
15:30
Akşam
17:51
Yatsı
19:17
Detaylı Arama

Sır Saklamak İnsanın Emaneti ve Sorumluluğu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

18 Recep 1421 / 16.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşmanız, Sözünüz Aranızda Emanettir, Allah Korkusundan Ağlayan Bir Göze Cehennem Haram Kılındı, İlk Önce Cennete | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Sır Saklamak İnsanın Emaneti ve Sorumluluğu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

18 Recep 1421 / 16.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşmanız, Sözünüz Aranızda Emanettir, Allah Korkusundan Ağlayan Bir Göze Cehennem Haram Kılındı, İlk Önce Cennete | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm. Bismillahirrahmanirrahim. Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm. Bismillahirrahmanirrahim.

el-Hamdülillahi Rabbi'l-âlemîn, hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh alâ külli hâlin el-Hamdülillahi Rabbi'l-âlemîn, hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh alâ külli hâlin ve fî külli hîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve fî külli hîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn. ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn.

Emmâ ba'dü fe kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ ba'dü fe kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Hadîsüküm beyneküm emânetün ve lâ yehıllü li-mü'minin en yerfea li-mü'minin kabîhan. Hadîsüküm beyneküm emânetün ve lâ yehıllü li-mü'minin en yerfea li-mü'minin kabîhan.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Bu hadîs-i şerîfi Ebû Nuaym rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Bu hadîs-i şerîfi Ebû Nuaym rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Hadîsüküm beyneküm emânetün. "Konuşmanız, sözünüz aranızda emanettir." Hadîsüküm beyneküm emânetün. "Konuşmanız, sözünüz aranızda emanettir."

Ben sana bir şey söylemişim, sen ötekisine bir şey söylemişsin; bu sözler emanettir. Ben sana bir şey söylemişim, sen ötekisine bir şey söylemişsin; bu sözler emanettir. Emanete riayet etmek, emaneti kaybetmemek, zayi etmemek, korumak, Emanete riayet etmek, emaneti kaybetmemek, zayi etmemek, korumak, kollamak, saklamak lazım! kollamak, saklamak lazım! Aranızda kişisel olarak konuştuğunuz sözleriniz birbirinize emanettir.Aranızda kişisel olarak konuştuğunuz sözleriniz birbirinize emanettir. Ben sana bir şey söylemişşem bu benim sana emanetim. Ben sana bir şey söylemişşem bu benim sana emanetim. Sen falanca arkadaşa bir söz söylemişsen emanet… Sen falanca arkadaşa bir söz söylemişsen emanet…

Ne olacak, ne olmayacak? Ve lâ yehıllü li-mü'minin. "Bir mü'mine helal olmaz…"Ne olacak, ne olmayacak?

Ve lâ yehıllü li-mü'minin. "Bir mü'mine helal olmaz…"
En yerfea li-mü'minin kabîhan. "Öteki mü'mine kötü sözü götürüp iletmek helal olmaz." En yerfea li-mü'minin kabîhan. "Öteki mü'mine kötü sözü götürüp iletmek helal olmaz."

Buradan şunu anlıyoruz ki sözün sahibi hoşlanmayacak,Buradan şunu anlıyoruz ki sözün sahibi hoşlanmayacak, memnun olmayacaksa o sözü onun izni olmadan başkasına söylemeye hakkımız yoktur. memnun olmayacaksa o sözü onun izni olmadan başkasına söylemeye hakkımız yoktur. Hoşlanmayacağı bir sözü götürüp başkasına söyleyemeyiz. Sana söylemiş, emanet vermiş. Hoşlanmayacağı bir sözü götürüp başkasına söyleyemeyiz. Sana söylemiş, emanet vermiş.

Ben sana 10 bin kron emanet versem sen de onu götürüp başkasına verir misin? Ben sana 10 bin kron emanet versem sen de onu götürüp başkasına verir misin?

Nasıl olsa bir-iki sene sonra geleceğim, alacağım. Yani emanet… Nasıl olsa bir-iki sene sonra geleceğim, alacağım. Yani emanet…

Arabayı emanet bırakmışım, götürür başkasına verir misin? Arabayı emanet bırakmışım, götürür başkasına verir misin?

Emanetin arkasından dokuz tane şeytan dolaşır derler. Emanetin arkasından dokuz tane şeytan dolaşır derler. "Aman, nemelazım, benim arabamı al kardeşim. Bu araba emanet, bunu kullanma."Aman, nemelazım, benim arabamı al kardeşim. Bu araba emanet, bunu kullanma. Çarparsın, bilmem ne yaparsın, sonra mahcup olurum.Çarparsın, bilmem ne yaparsın, sonra mahcup olurum. Emanet bırakan insana ayıp olur." dersin. Emanet bırakan insana ayıp olur." dersin.

Söz de öyle! Sözü de korumak, sırrı saklamak lazım. Söz de öyle! Sözü de korumak, sırrı saklamak lazım. Ayrıca söylemeye, "Bak, bu sözü kimseye söyleme, tamam mı?" filan demeye lüzum yok.Ayrıca söylemeye, "Bak, bu sözü kimseye söyleme, tamam mı?" filan demeye lüzum yok. Bir insan böyle bir söz söylerken hele bir de Bir insan böyle bir söz söylerken hele bir de iki tarafına bakınıp da söylüyorsa demek ki başkasının duymasını istemiyor.iki tarafına bakınıp da söylüyorsa demek ki başkasının duymasını istemiyor. Onu hiç söyleyemez. İki tarafa bakıyor, bir de yanaşıp, sesini alçaltıp bir şey söylüyor.Onu hiç söyleyemez. İki tarafa bakıyor, bir de yanaşıp, sesini alçaltıp bir şey söylüyor. Demek bu, hiç söylenmeyecek.Demek bu, hiç söylenmeyecek. Çatlasa söylemeyeceksin, ömrünün sonuna kadar saklayacak, söylemeyeceksin.Çatlasa söylemeyeceksin, ömrünün sonuna kadar saklayacak, söylemeyeceksin. Söylersen uygun olmuyor. Bir müslümana başkasının ayıbını, Söylersen uygun olmuyor. Bir müslümana başkasının ayıbını, kusurunu veya onun hoşlanmayacağı bir şeyi söylemek helal olmaz. kusurunu veya onun hoşlanmayacağı bir şeyi söylemek helal olmaz. Sır saklayacak, sözü koruyacak, bildirmeyecek. Sır saklayacak, sözü koruyacak, bildirmeyecek.

Sen ona bir şey söylüyorsun. O ona söylüyor. O ona söylüyor. Sen ona bir şey söylüyorsun. O ona söylüyor. O ona söylüyor. Biraz sonra senin kulağına geliyor. Hz. Ömer radıyallahu anh birisine demiş ki; Biraz sonra senin kulağına geliyor.

Hz. Ömer radıyallahu anh birisine demiş ki;

"Gel buraya. Seni falanca şehre vali tayin ettim. Hiç kimseye söyleme. "Gel buraya. Seni falanca şehre vali tayin ettim. Hiç kimseye söyleme. Git, evde hazırlığını yap." Adam Medine-i Münevvere'yi bırakacak, o şehre gidecek.Git, evde hazırlığını yap."

Adam Medine-i Münevvere'yi bırakacak, o şehre gidecek.
Eve gelmiş, eşyalarını, lazım olacak şeyleri filan toplamaya başlamış. Hanım demiş ki; Eve gelmiş, eşyalarını, lazım olacak şeyleri filan toplamaya başlamış. Hanım demiş ki;

"Ne oluyorsun? Efendi ne oluyor?" Demiş ki; "Ne oluyorsun? Efendi ne oluyor?"

Demiş ki;

"Halife, emîrü'l-mü'minîn Hz. Ömer beni falanca şehre vali tayin etti."Halife, emîrü'l-mü'minîn Hz. Ömer beni falanca şehre vali tayin etti. Onun için eşyaları topluyorum, gideceğiz." Kadın sevinmiş, havalara uçmuş. Onun için eşyaları topluyorum, gideceğiz."

Kadın sevinmiş, havalara uçmuş.
Gitmiş, bir akrabasına söylemiş. O, başkasına söylemiş. Gitmiş, bir akrabasına söylemiş. O, başkasına söylemiş. "Filanca kimse vali olmuş, filanca yere gidiyormuş." filan... "Filanca kimse vali olmuş, filanca yere gidiyormuş." filan...

Ondan sonra birisi gelip Hz. Ömer'e,Ondan sonra birisi gelip Hz. Ömer'e, "Falancayı filanca yere vali mi tayin ettin?" diye söyleyince "Falancayı filanca yere vali mi tayin ettin?" diye söyleyince Hz. Ömer bakmış ki sözü ona söylemişti, kimseye söylememişti, ikisinin arasındaydı. Hz. Ömer bakmış ki sözü ona söylemişti, kimseye söylememişti, ikisinin arasındaydı. Döndü, dolaştı, kendisinin kulağına geldi. Azletmiş, vazgeçmiş, vali tayin etmemiş. Döndü, dolaştı, kendisinin kulağına geldi. Azletmiş, vazgeçmiş, vali tayin etmemiş. Çünkü sırrı saklamıyor. "Kimseye söyleme" dedi, karısına söylemiş. Yeter! Çünkü sırrı saklamıyor. "Kimseye söyleme" dedi, karısına söylemiş. Yeter! Zaten hanımına söyledin mi, yeter! Arapların bir atasözü vardır: Zaten hanımına söyledin mi, yeter!

Arapların bir atasözü vardır:

"İkinci bir kişiye geçen sır, yayılır." Hiç söylemeyeceksin; söyledin mi yayılır."İkinci bir kişiye geçen sır, yayılır."

Hiç söylemeyeceksin; söyledin mi yayılır.
En iyisi, hiç söylememek! Hiç kimse duymayacak.En iyisi, hiç söylememek! Hiç kimse duymayacak. İnsan yaptığı bir şeyi sessiz sedasız -hele öyle söylenmişse- yapmalı, bitirmeli. İnsan yaptığı bir şeyi sessiz sedasız -hele öyle söylenmişse- yapmalı, bitirmeli. Tantanayla, bilmem neyle filan yaptın mı olmuyor. Tantanayla, bilmem neyle filan yaptın mı olmuyor.

Bizim köyde bir ağa vardı. Öyle bir ağa ki -köyden denize kadar beş kilometre yoldur; Bizim köyde bir ağa vardı. Öyle bir ağa ki -köyden denize kadar beş kilometre yoldur; dağlar, dereler, tepeler- onun tarlası hiç başkasının arazisine basmadan aşağıya inermiş.dağlar, dereler, tepeler- onun tarlası hiç başkasının arazisine basmadan aşağıya inermiş. Kendi tarlasından kendi tarlasına geçmek üzere... Çok da kurnaz bir adam… Kendi tarlasından kendi tarlasına geçmek üzere... Çok da kurnaz bir adam… Parayı elde tutmak da bir sanat, kolay değil. Parayı elde tutmak da bir sanat, kolay değil.

Onun rakibi yakındaki nahiyede bir başka şahıs var.Onun rakibi yakındaki nahiyede bir başka şahıs var. İkisi de ağa olunca, zıt kutupların birbirlerini ittiği gibi geçinemiyor, yan yana gelemiyorlar. İkisi de ağa olunca, zıt kutupların birbirlerini ittiği gibi geçinemiyor, yan yana gelemiyorlar. Aralarında rekabet, çekişme var. Aralarında rekabet, çekişme var.

Zenginin birisi bir güzel zeytinliği, tarlayı satıyormuş. Zenginin birisi bir güzel zeytinliği, tarlayı satıyormuş. Aman sevinmiş, çok güzel… Güzel bir tarla, deniz kenarında…Aman sevinmiş, çok güzel… Güzel bir tarla, deniz kenarında… Hemen kâhyasını çağırmış, demiş ki; Hemen kâhyasını çağırmış, demiş ki;

"Git, tapu işlemlerini yap. Al sana nüfus kâğıdı, al sana para pul vs. "Git, tapu işlemlerini yap. Al sana nüfus kâğıdı, al sana para pul vs. İlçede yani Ayvacık'ta işlemleri yap." Kâhya da; İlçede yani Ayvacık'ta işlemleri yap."

Kâhya da;

"Peki." demiş. Her türlü malzemeyi; nüfus kâğıdı, pul, resim, tapu için ne gerekliyse hazırlamış, "Peki." demiş. Her türlü malzemeyi; nüfus kâğıdı, pul, resim, tapu için ne gerekliyse hazırlamış, almış, ilçeye gidecek.almış, ilçeye gidecek. Köyün kahvesine uğramış.Köyün kahvesine uğramış. Kahvede arkadaşı; "Yahu gel, otur, bir çay içelim. Kahvede arkadaşı;

"Yahu gel, otur, bir çay içelim.
Özledim seni, çoktandır görüşmedik." filan demiş. O da demiş ki; Özledim seni, çoktandır görüşmedik." filan demiş. O da demiş ki;

"Yok, işim var." "Ne işi var? Ne işin olabilir? Sonra yap."Yok, işim var."

"Ne işi var? Ne işin olabilir? Sonra yap.
Otur, özledim, çay içelim, kahve içelim…" diye ısrar edince; Otur, özledim, çay içelim, kahve içelim…" diye ısrar edince;

"Yok. Mühim işim var." demiş. "Ne mühim işi?" demiş. "Yok. Mühim işim var." demiş.

"Ne mühim işi?" demiş.

"Bizim ağa tarla alıyor." "Neredeki tarla?" "Falanca yerde… "Bizim ağa tarla alıyor."

"Neredeki tarla?"

"Falanca yerde…
Deniz kenarında, sahilde… Falanca adam şu kadara satıyor, bizim ağa onu alıyor." demiş. Deniz kenarında, sahilde… Falanca adam şu kadara satıyor, bizim ağa onu alıyor." demiş.

Köyün kahvesinde ötekisi de uzaktan duymuş. Köyün kahvesinde ötekisi de uzaktan duymuş. Sessiz sedasız kalkıyor, son derece süratle malın sahibine gidiyor.Sessiz sedasız kalkıyor, son derece süratle malın sahibine gidiyor. Ötekisinin verdiğinden birazcık daha fazla vererek işini bitiriyor, gidiyor. Ötekisinin verdiğinden birazcık daha fazla vererek işini bitiriyor, gidiyor. Öteki adam gidecek de tapuda iş yapacak. İş bitti, malı rakip aldı, kaptırdı. Öteki adam gidecek de tapuda iş yapacak. İş bitti, malı rakip aldı, kaptırdı.

Neden? Konuştu! Konuştun mu gider. Neden?

Konuştu! Konuştun mu gider.

Fatih Sultan Mehmed ne demiş? Vezir, "Nereye gidiyorsunuz hükümdarım?" demiş. Fatih Sultan Mehmed ne demiş?

Vezir, "Nereye gidiyorsunuz hükümdarım?" demiş.
Cevap vermemiş. Bir daha sormuş, cevap vermemiş. Bir daha sormuş, cevap vermemiş.Cevap vermemiş. Bir daha sormuş, cevap vermemiş. Bir daha sormuş, cevap vermemiş. "Bak, sakalımın bir kılı nereye gittiğimi bilse… Şu kıllardan bir tanesinin bildiğini anlasam…"Bak, sakalımın bir kılı nereye gittiğimi bilse… Şu kıllardan bir tanesinin bildiğini anlasam… O kılı kopartır, mumda çatır çatır yakardım. O kılı kopartır, mumda çatır çatır yakardım. Kılımın bile bilmesini istemezdim, kopartır yakardım." demiş. Kılımın bile bilmesini istemezdim, kopartır yakardım." demiş.

Vezir bakmış, papuç pahalı; bir daha ısrar edememiş. Vezir bakmış, papuç pahalı; bir daha ısrar edememiş. Belli etmeden gidiyor. Gebze'ye doğru yola çıkmış, oradan İzmir'e geçecekmiş.Belli etmeden gidiyor. Gebze'ye doğru yola çıkmış, oradan İzmir'e geçecekmiş. Otranto kalesi yani İtalya'nın güneyi zaten alındı. Oraya asker çıkartacakmış.Otranto kalesi yani İtalya'nın güneyi zaten alındı. Oraya asker çıkartacakmış. Donanmayı filan hazırlamış, İtalya'yı fethedecek.Donanmayı filan hazırlamış, İtalya'yı fethedecek. Ama Gebze'de vefat etmiş veya zehirlenmiş.Ama Gebze'de vefat etmiş veya zehirlenmiş. Rivayete göre yahudi dönmesi olan Yakup Paşa isimli hekimbaşısı zehirledi diyorlar. Rivayete göre yahudi dönmesi olan Yakup Paşa isimli hekimbaşısı zehirledi diyorlar. O devrin tarihçilerinin bazıları böyle bir dedikodu naklediyorlar. O devrin tarihçilerinin bazıları böyle bir dedikodu naklediyorlar.

Sırrı saklayacaksın. Sır saklamayı, lüzumsuz konuşmamayı,Sırrı saklayacaksın. Sır saklamayı, lüzumsuz konuşmamayı, boşuna gevezelik etmemeyi öğreneceksin ve çoluk çocuğuna,boşuna gevezelik etmemeyi öğreneceksin ve çoluk çocuğuna, hanımına, hizmetçine, kâhyana öğreteceksin. hanımına, hizmetçine, kâhyana öğreteceksin.

Hurrimeti'n-nâru alâ aynin beket min haşyetillâhi Hurrimeti'n-nâru alâ aynin beket min haşyetillâhi ve hurrimeti'n-nâru alâ aynin sehiret fî sebîlillâhi.ve hurrimeti'n-nâru alâ aynin sehiret fî sebîlillâhi. Ve zâde Taberânî, Ve zâde Taberânî, "Ve hurrimeti'n-nâru alâ aynin guddat an mehârimillâhi ev aynin fukıet fî sebîlillâhi." "Ve hurrimeti'n-nâru alâ aynin guddat an mehârimillâhi ev aynin fukıet fî sebîlillâhi."

Bu hadîs-i şerîf, Taberânî ve Ahmet İbni Hanbel ve Hâkim'in eserinde kayıtlı. Bu hadîs-i şerîf, Taberânî ve Ahmet İbni Hanbel ve Hâkim'in eserinde kayıtlı. Bunlar mühim kaynaklar. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Bunlar mühim kaynaklar. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Hurrimeti'n-nâru alâ aynin beket min haşyetillâhi.Hurrimeti'n-nâru alâ aynin beket min haşyetillâhi. "Allah korkusundan ağlayan bir göze cehennem haram kılındı." "Allah korkusundan ağlayan bir göze cehennem haram kılındı."

Bir göz Allah korkusundan ağladı mı…Bir göz Allah korkusundan ağladı mı… Adam yaşlı başlı insan; kadın değil, çocuk değil, olur olmaz şeyden ağlamaz amaAdam yaşlı başlı insan; kadın değil, çocuk değil, olur olmaz şeyden ağlamaz ama geceleyin seccadesine oturmuş,geceleyin seccadesine oturmuş, Kur'an okumuş, namazını kılmış, tesbihini çekmiş, tevbe-i istiğfar ederken, âşık-ı sâdık, ağlıyor. Kur'an okumuş, namazını kılmış, tesbihini çekmiş, tevbe-i istiğfar ederken, âşık-ı sâdık, ağlıyor.

Bu ağlamaya ne derler? Allah korkusundan, haşyetullahtan ağlamak. Bu ağlamaya ne derler?

Allah korkusundan, haşyetullahtan ağlamak.

Hz. Ömer radıyallahu anh o kadar ağlarmış ki, "Gözyaşları yanağında iz bıraktı." diyorlar. Hz. Ömer radıyallahu anh o kadar ağlarmış ki, "Gözyaşları yanağında iz bıraktı." diyorlar. Hz. Ömer! Şu kapıdan sığmaz, babayiğit insandı. Hz. Ömer! Şu kapıdan sığmaz, babayiğit insandı. Kimse karşısında duramazdı. Kimse karşısında duramazdı. Kızdığı zaman döverdi; hatalı bir şeyini gördü mü kamçıyı patlatırdı. Kızdığı zaman döverdi; hatalı bir şeyini gördü mü kamçıyı patlatırdı.

Birisi geldi, bir şey söyledi. Hemen Hz. Ömer dedi ki; Birisi geldi, bir şey söyledi. Hemen Hz. Ömer dedi ki;

"Yâ Resûlallah! Müsaade et, şunun kafasını vurayım." "Yâ Resûlallah! Müsaade et, şunun kafasını vurayım."

Kafasını vurayım, boynunu vurayım ne demek? Keseyim kafasını!Kafasını vurayım, boynunu vurayım ne demek?

Keseyim kafasını!
Asabi insan, kızdı mı kimse elinden kurtulamaz.Asabi insan, kızdı mı kimse elinden kurtulamaz. Böyle bir insan ama Allah korkusundan ağlardı. Böyle bir insan ama Allah korkusundan ağlardı.

"Allah korkusundan ağlayan bir göze cehennem haram kılındı." ne demek? "Allah korkusundan ağlayan bir göze cehennem haram kılındı." ne demek?

O adam cehenneme girmeyecek demek. O adam cehenneme girmeyecek demek. Müjdeler olsun cennete girecek, cehenneme girmeyecek, cehennemde yanmayacak demek, bir. Müjdeler olsun cennete girecek, cehenneme girmeyecek, cehennemde yanmayacak demek, bir.

Ve hurrimeti'n-nâru alâ aynin sehiret fî sebîlillâhi. Ve hurrimeti'n-nâru alâ aynin sehiret fî sebîlillâhi. "Allah yolunda uykusuz kalan bir göze de cehennem ateşi haram kılındı." "Allah yolunda uykusuz kalan bir göze de cehennem ateşi haram kılındı."

Allah korkusundan uykusuz kalmak ne demek? Allah korkusundan uykusuz kalmak ne demek?

Nöbet tutuyor, herkes uyuyor; o adam kalenin burcunda bakınıyor. Nöbet tutuyor, herkes uyuyor; o adam kalenin burcunda bakınıyor. Düşman geliyor mu, gelmiyor mu diye geceyi uykusuz geçiriyor. Düşman geliyor mu, gelmiyor mu diye geceyi uykusuz geçiriyor. Fî sebîlillah. "Allah yolunda." Savaşta, orduyu bekliyor, nöbet tutuyor; uykusuz kalıyor.Fî sebîlillah. "Allah yolunda." Savaşta, orduyu bekliyor, nöbet tutuyor; uykusuz kalıyor. Allah yolunda, fî sebîlillah -Allahu âlem "savaşta" demek- Allah yolunda, fî sebîlillah -Allahu âlem "savaşta" demek- uykusuz kalan göze de cehennem ateşi değmeyecek. uykusuz kalan göze de cehennem ateşi değmeyecek.

"İslâm ordusunu ve müslümanları korumak için gözcülük yapan göze…" diye"İslâm ordusunu ve müslümanları korumak için gözcülük yapan göze…" diye bunu açıkça bildiren başka hadîs-i şerîfler de var. bunu açıkça bildiren başka hadîs-i şerîfler de var.

Demek ki bu da çok sevap! Askerlik, savaş, cihad sevap. Demek ki bu da çok sevap! Askerlik, savaş, cihad sevap. Savaşta bekçilik, gözcülük, nöbet tutmak sevap... Öyle sevap ki sahibi cehenneme girmiyor. Savaşta bekçilik, gözcülük, nöbet tutmak sevap... Öyle sevap ki sahibi cehenneme girmiyor.

Kitaplardan Taberânî ve Hâkim bu hadîs-i şerîfe iki cümleyi daha eklemişler; Kitaplardan Taberânî ve Hâkim bu hadîs-i şerîfe iki cümleyi daha eklemişler;

Ve hurrimeti'n-nâru alâ aynin guddat an mehârimillâhi. Ve hurrimeti'n-nâru alâ aynin guddat an mehârimillâhi.

"Allah'ın haram kıldığı şeylere bakmamak için "Allah'ın haram kıldığı şeylere bakmamak için gözünü kapayan göze de cehennem haram kılınmıştır." gözünü kapayan göze de cehennem haram kılınmıştır."

O da cehenneme girmeyecek. Allah'ın haram kıldığı şeylere bakmamak için O da cehenneme girmeyecek. Allah'ın haram kıldığı şeylere bakmamak için gözünü kapatan insan da cehenneme girmeyecek. gözünü kapatan insan da cehenneme girmeyecek. Bu, bu devirde kadın ve erkek tüm insanların belki en çok günah kazandıkları işlerden birisidir.Bu, bu devirde kadın ve erkek tüm insanların belki en çok günah kazandıkları işlerden birisidir. Haram olan şeye bakmak! Nerede bakar bu harama? Haram olan şeye bakmak!

Nerede bakar bu harama?

Çarşıda bakar, sokakta bakar… Çarşıda bakar, sokakta bakar…

"Yok! Bu sokağa, çarşıya, pazara gitmez; bu hanım evde durur." "Yok! Bu sokağa, çarşıya, pazara gitmez; bu hanım evde durur."

Televizyona bakmaz mı? Televizyona baktı mı zaten Televizyona bakmaz mı? Televizyona baktı mı zaten televizyon her şeyi karşısına, ayağına getiriyor.televizyon her şeyi karşısına, ayağına getiriyor. İnsan oturduğu yerden her şeyi görüyor. İnsan oturduğu yerden her şeyi görüyor.

Kilisenin içinde papaz vaaz veriyor, seyrediyorsun. Kilisenin içinde papaz vaaz veriyor, seyrediyorsun. Hiç ömründe kiliseye gitmemiş adam…Hiç ömründe kiliseye gitmemiş adam… Filmin kahramanının kardeşi ölüyor, mezarı başında merasim oluyor, papaz konuşuyor.Filmin kahramanının kardeşi ölüyor, mezarı başında merasim oluyor, papaz konuşuyor. Adamın mezarının başına gidiyorsun.Adamın mezarının başına gidiyorsun. Aslında gittiğin yok ama ne konuştuğunu, Aslında gittiğin yok ama ne konuştuğunu, ne olduğunu, ne işaret ettiğini, nasıl gömdüklerini görüyorsun. ne olduğunu, ne işaret ettiğini, nasıl gömdüklerini görüyorsun.

Falanca kimse, filanca kimseye aşıkmış da bilmem şöyle olmuş da böyle olmuş da Falanca kimse, filanca kimseye aşıkmış da bilmem şöyle olmuş da böyle olmuş da televizyon adamın yatak odasını gösteriyor. televizyon adamın yatak odasını gösteriyor. Ondan sonra çeviriyor; falanca adam dalgaların üzerinde sörf yapıyor, Ondan sonra çeviriyor; falanca adam dalgaların üzerinde sörf yapıyor, bilmem ne yapıyor diye plajları, çıplakları gösteriyor. bilmem ne yapıyor diye plajları, çıplakları gösteriyor.

Ondan sonra arada "reklam" diyor. Otomobil reklamı; kadın çıkıyor otomobilin üstüne, Ondan sonra arada "reklam" diyor. Otomobil reklamı; kadın çıkıyor otomobilin üstüne, bacak bacak üstüne atıyor, ondan sonra aşağı tarafa düşüyor. bacak bacak üstüne atıyor, ondan sonra aşağı tarafa düşüyor. Güya reklam! Ne ilişkisi var bu otomobille bu karının? Güya reklam! Ne ilişkisi var bu otomobille bu karının? Bu kadını ne diye çıkarttı karşımıza? İşte öyleydi, böyleydi…Bu kadını ne diye çıkarttı karşımıza? İşte öyleydi, böyleydi… Şeytanın kutusu! İçine ne koyarsa onlar televizyonu açan insanın evine giriyor. Şeytanın kutusu! İçine ne koyarsa onlar televizyonu açan insanın evine giriyor.

Bir televizyonumuz olsa da İlâhiyat Fakültesi gibi çalışsa, hep dini konuları anlatsa… Bir televizyonumuz olsa da İlâhiyat Fakültesi gibi çalışsa, hep dini konuları anlatsa… Adı, İlâhiyat televizyonu olsa…Adı, İlâhiyat televizyonu olsa… Hadisten, tefsirden, vaazdan, ahlâktan, adaptan,Hadisten, tefsirden, vaazdan, ahlâktan, adaptan, Kur'an'dan, Arapça'dan, böyle şeylerden bahsetse… Kur'an'dan, Arapça'dan, böyle şeylerden bahsetse…

Olmaz mı? Çok iyi olur! Bunu bekleyen, bunun hasretinden yanıp yakınan, Olmaz mı?

Çok iyi olur! Bunu bekleyen, bunun hasretinden yanıp yakınan,
kötü sahneleri gördükçe üzülen nice insan vardır. kötü sahneleri gördükçe üzülen nice insan vardır. Bazıları diyorlar ki; "Kötü sahne gelince kapatıveririz." Bazıları diyorlar ki;

"Kötü sahne gelince kapatıveririz."

Öteki şeytanlar da bunun böyle olacağını anladıklarındanÖteki şeytanlar da bunun böyle olacağını anladıklarından iyi şeylerin arasına kötüleri koyuyorlar ki arada yuttursun diye... iyi şeylerin arasına kötüleri koyuyorlar ki arada yuttursun diye...

Balığa doğrudan doğruya çengeli sallasan, balık çengeli yutar mı? Balığa doğrudan doğruya çengeli sallasan, balık çengeli yutar mı?

Yutmaz! Ne de olsa kafasında şu kadar da olsa bir beyni var. Yutmaz. Yutmaz! Ne de olsa kafasında şu kadar da olsa bir beyni var. Yutmaz.

Ne yapıyorlar? Üstüne solucanı, midyenin etini sarıyor. Hiç kancası görünmüyor.Ne yapıyorlar?

Üstüne solucanı, midyenin etini sarıyor. Hiç kancası görünmüyor.
Ondan sonra suyun içine sallıyor. Hatta bazen canlı takıyorlar, kıpırdıyor. Ondan sonra suyun içine sallıyor. Hatta bazen canlı takıyorlar, kıpırdıyor. Balık solucan geldi diye bir atlıyor, kanca ağzına takılıyor, hayatından oluyor. Yukarı çekiliyor. Balık solucan geldi diye bir atlıyor, kanca ağzına takılıyor, hayatından oluyor. Yukarı çekiliyor.

İş nereye gidiyor? Bu işin sonu tavaya kadar gidiyor.İş nereye gidiyor?

Bu işin sonu tavaya kadar gidiyor.
Tavada pişiyor, ondan sonra da mideye kadar gidiyor. Bitti! İşte bir aldatmaca… Tavada pişiyor, ondan sonra da mideye kadar gidiyor. Bitti! İşte bir aldatmaca…

En güzel programın arasında durduruyor. Üç-beş tane adam dinî bir konu tartışacak, dizilmişler. En güzel programın arasında durduruyor. Üç-beş tane adam dinî bir konu tartışacak, dizilmişler. Tanıtıyor; bu profesör filanca… Bu falanca… Bu falanca oğlu falanca… Tanıtıyor; bu profesör filanca… Bu falanca… Bu falanca oğlu falanca… Bu sayın bakan, bu bakmayan… Bu gören, bu görmeyen…Bu sayın bakan, bu bakmayan… Bu gören, bu görmeyen… Derken İslâm'da şu var mı, yok mu, kimisi var diyor, kimisi yok diyor; milleti heyecanlandırıyor…Derken İslâm'da şu var mı, yok mu, kimisi var diyor, kimisi yok diyor; milleti heyecanlandırıyor… Hop karşısına reklam! Al sana günah… Hop karşısına reklam! Al sana günah…

Yusuf İslâm geldi. Müslüman olmuş bir Yunanlı pop şarkıcısı…Yusuf İslâm geldi. Müslüman olmuş bir Yunanlı pop şarkıcısı… Sakallı, sarık sarıyor, cübbe giyiyor; öyle geziyor. Sakallı, sarık sarıyor, cübbe giyiyor; öyle geziyor. 32. Gün'ün sahibi onunla konuşma yapmış. "Haydi seyredelim." dedik.32. Gün'ün sahibi onunla konuşma yapmış. "Haydi seyredelim." dedik. Yusuf İslâm kardeşimiz… Yusuf İslâm kardeşimiz… Ben hastalandığım zaman hastaneye geçmiş olsuna bile gelmişti, tanışıyoruz. Ben hastalandığım zaman hastaneye geçmiş olsuna bile gelmişti, tanışıyoruz.

Ben de Ankara'da camide vaaz verdim, vaazdan çıktım, geldim, televizyonu açtık. Ben de Ankara'da camide vaaz verdim, vaazdan çıktım, geldim, televizyonu açtık. Hain! Yusuf İslâm'ın programının bir kenarına müstehcen bir filminin sahnesini koymuş.Hain! Yusuf İslâm'ın programının bir kenarına müstehcen bir filminin sahnesini koymuş. O film çok tepki uyandırmış da bilmem ne... O film çok tepki uyandırmış da bilmem ne...

Kerata! Sen bunu buraya niye koydun? Kerata! Sen bunu buraya niye koydun?

Müslümanları avlamak, tavlamak, avlayıp tavlayıp zokayı yutturmak için...Müslümanları avlamak, tavlamak, avlayıp tavlayıp zokayı yutturmak için... Müstehcen yatak sahnesi… Tam Yusuf İslâm çıkacak derken… Çok fena oldum. Müstehcen yatak sahnesi… Tam Yusuf İslâm çıkacak derken… Çok fena oldum. Çünkü çoluk çocuk herkes seyrederken, birden geliyor. Kurnaz! Çünkü çoluk çocuk herkes seyrederken, birden geliyor. Kurnaz!

Üç-beş sene önce Nazlı Ilıcak, Korkut Özal'ı çıkarttı. Üç-beş sene önce Nazlı Ilıcak, Korkut Özal'ı çıkarttı. Konuşma yaptılar, güzel güzel cevaplar verdi. Ondan sonra; Konuşma yaptılar, güzel güzel cevaplar verdi. Ondan sonra;

"Bir ilahi bilir misiniz?" dedi. "Bilirim." dedi. "Sever misin?" "Severim." "Bir ilahi bilir misiniz?" dedi.

"Bilirim." dedi.

"Sever misin?"

"Severim."

"Söyler misin?" "Söyleyim." dedi."Söyler misin?"

"Söyleyim." dedi.
"Sen Allah'ı seversen Allah seni sevmez mi?" ilahisini söyledi. "Sen Allah'ı seversen Allah seni sevmez mi?" ilahisini söyledi. Güzel; tebliğ yapmak istiyor filan... Buraya kadar hepsi güzel… Güzel; tebliğ yapmak istiyor filan... Buraya kadar hepsi güzel…

Nazlı Ilıcak onun arkasından… Nazlı Ilıcak onun arkasından… O zamanki Nazlı Ilıcak, şimdiki herhalde biraz değişti. O zamanki Nazlı Ilıcak, şimdiki herhalde biraz değişti. Aynı programın içinde hemen arkasından bir müstehcen açık saçık şarkısını eklemesin mi… Aynı programın içinde hemen arkasından bir müstehcen açık saçık şarkısını eklemesin mi…

Birisi hocamıza demiş ki; "Efendim! Ne olacak; düğmesi elimizin altında değil mi? Birisi hocamıza demiş ki;

"Efendim! Ne olacak; düğmesi elimizin altında değil mi?
Kapatırız, olur biter." Hocamız bir kızmış ona, bir azarlamış; Kapatırız, olur biter."

Hocamız bir kızmış ona, bir azarlamış;

"Onu yapmak için evliyâ olmak lazım." demiş. Sen evliyâ mısın? "Onu yapmak için evliyâ olmak lazım." demiş.

Sen evliyâ mısın?
Şeytana kanıyorsun, aldanıyorsun. Şeytana kanıyorsun, aldanıyorsun.

Demek ki Allah'ın haramlarına karşı, haramlara bakmayayım diye gözünü kapatana da Demek ki Allah'ın haramlarına karşı, haramlara bakmayayım diye gözünü kapatana da cehennem ateşi değmiyor, üç. cehennem ateşi değmiyor, üç.

Dördüncüsü; Ev aynin fukıet fî sebîlillâhi. Dördüncüsü;

Ev aynin fukıet fî sebîlillâhi.
"Allah yolunda savaşırken gözüne barut, mermi gelmiş; gözü kör olmuş." "Allah yolunda savaşırken gözüne barut, mermi gelmiş; gözü kör olmuş."

Allah yolunda körelmiş olan gözün sahibi de demek ki cehenneme girmeyecek. Allah yolunda körelmiş olan gözün sahibi de demek ki cehenneme girmeyecek. Zaten bir insanın gözüne veyahut bir başka azasınaZaten bir insanın gözüne veyahut bir başka azasına hâl-i hayatında bir noksanlık gelir de o da sabrederse… hâl-i hayatında bir noksanlık gelir de o da sabrederse… Mesela gözü görmez oldu. Mesela gözü görmez oldu. O zaman sabrederse yani edebini muhafaza ederse Allah cennetlik ediyor. Sabretmek lazım! O zaman sabrederse yani edebini muhafaza ederse Allah cennetlik ediyor. Sabretmek lazım!

Allah sağlıklı, âfiyette yaşatsın ama olursa, bir hastalık filan gelirse sabretmek lazım! Allah sağlıklı, âfiyette yaşatsın ama olursa, bir hastalık filan gelirse sabretmek lazım!

Sonuncu hadîs-i şerîf: Sonuncu hadîs-i şerîf:

Hurrimeti'l-cennetü ale'l-enbiyâi küllihim hattâ edhulehâ ve hurrimet ale'l-ümemi Hurrimeti'l-cennetü ale'l-enbiyâi küllihim hattâ edhulehâ ve hurrimet ale'l-ümemi küllihâ hattâ tedhulehâ ümmetî. küllihâ hattâ tedhulehâ ümmetî.

Bu da sahih bir hadîs-i şerîf! Hz. Ömer radıyallahu anh'ten Darekutnî rivayet etmiş. Bu da sahih bir hadîs-i şerîf! Hz. Ömer radıyallahu anh'ten Darekutnî rivayet etmiş. Hâkim'in Müstedrek'inde de mevcut bir hadîs-i şerîf. Eğer Allah'ın iyi kulu olabilirsek,Hâkim'in Müstedrek'inde de mevcut bir hadîs-i şerîf. Eğer Allah'ın iyi kulu olabilirsek, Peygamber'in güzel ümmeti olabilirsek bizlere müjde… Peygamber'in güzel ümmeti olabilirsek bizlere müjde…

Nedir bu müjde? Hurrimeti'l-cennetü ale'l-enbiyâi küllihim.Nedir bu müjde?

Hurrimeti'l-cennetü ale'l-enbiyâi küllihim.
"Bütün peygamberlere cennet haram kılındı, giremezler..." "Bütün peygamberlere cennet haram kılındı, giremezler..." Bütün peygamberler cennete giremezler, cennet haram kılındı… Bütün peygamberler cennete giremezler, cennet haram kılındı… Hattâ edhulehâ. "Ben girinceye kadar." Ben girmedikçe onlar giremezler. Hattâ edhulehâ. "Ben girinceye kadar." Ben girmedikçe onlar giremezler.

İlk önce cennete kim girecek? İlk önce cennete kim girecek?

Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri. Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri.

Ve hurrimet ale'l-ümemi küllihâ. "Bütün ümmetlere, cennetliklerine de cennet haram kılındı…"Ve hurrimet ale'l-ümemi küllihâ. "Bütün ümmetlere, cennetliklerine de cennet haram kılındı…" Hattâ tedhulehâ ümmetî. "Ümmetim girmedikçe..." Hattâ tedhulehâ ümmetî. "Ümmetim girmedikçe..."

Cennete önce Peygamber Efendimiz, sonra Peygamber Efendimiz'in ümmeti girecek. Cennete önce Peygamber Efendimiz, sonra Peygamber Efendimiz'in ümmeti girecek. Ondan sonra öteki peygamberler ve ümmetleri girecek. Ondan sonra öteki peygamberler ve ümmetleri girecek. En arkada gelmiş bir ümmetiz biz. Bizden sonra, âhir zamanda başka ümmet yok, kıyamet kopacak.En arkada gelmiş bir ümmetiz biz. Bizden sonra, âhir zamanda başka ümmet yok, kıyamet kopacak. Ama en önde, en kıymetlisiyiz. Allah'ın en sevdiği ümmetiz. Ama en önde, en kıymetlisiyiz. Allah'ın en sevdiği ümmetiz.

Peygamberimiz, peygamberlerin en sonunda gelmiş ama seyyidü'l-enbiyâ, Peygamberimiz, peygamberlerin en sonunda gelmiş ama seyyidü'l-enbiyâ, server-i enbiyâ, peygamberlerin serveri.server-i enbiyâ, peygamberlerin serveri. İmamü'l-enbiyâ ve'l-mürselîn, hepsinin önderi Peygamber Efendimiz. İmamü'l-enbiyâ ve'l-mürselîn, hepsinin önderi Peygamber Efendimiz. Hatta bu kitabın başında başka bir hadîs-i şerîf var, Peygamber Efendimiz diyor ki; Hatta bu kitabın başında başka bir hadîs-i şerîf var, Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Ben cennetin kapısına varacağım ve açılmasını isteyeceğim. "Ben cennetin kapısına varacağım ve açılmasını isteyeceğim. Cennetin bekçisi olan melek diyecek ki…" Cennetin bekçisi olan melek diyecek ki…"

Men ente? "Kimsin sen?" "Aç cennetin kapısını, gireceğim." diyeceğim. Men ente? "Kimsin sen?"

"Aç cennetin kapısını, gireceğim." diyeceğim.
Melek de soracak; "Kimsin sen?" Cennetin bekçisi kim? Melek de soracak;

"Kimsin sen?"

Cennetin bekçisi kim?

Rıdvan isimli melek! Rıdvan isimli melek, "Kimsin sen?" diyecek. Rıdvan isimli melek! Rıdvan isimli melek, "Kimsin sen?" diyecek. Peygamber Efendimiz de kendisini tanıtacak; "Ben Muhammed-i Mustafâ'yım. Peygamber Efendimiz de kendisini tanıtacak;

"Ben Muhammed-i Mustafâ'yım.
Âhirzaman peygamberi Muhammed-i Mustafâ'yım." diyecek.Âhirzaman peygamberi Muhammed-i Mustafâ'yım." diyecek. Cennetin kapıları açılacak, Rıdvan açacak, diyecek ki; Cennetin kapıları açılacak, Rıdvan açacak, diyecek ki;

Bike ümirtü en lâ efteha li-ehadin kableke yâ Resûlallah.Bike ümirtü en lâ efteha li-ehadin kableke yâ Resûlallah. "Senden önce bu kapıları kimseye açmamak bana emrolunmuştu da"Senden önce bu kapıları kimseye açmamak bana emrolunmuştu da ondan sordum yâ Resûlallah, buyur." ondan sordum yâ Resûlallah, buyur."

Ve ilk defa Peygamber Efendimiz girecek. Ve ilk defa Peygamber Efendimiz girecek. Ondan sonra Ümmet-i Muhammed'in evliyâullah, mukarrabîn büyükleri girecekler. Ondan sonra Ümmet-i Muhammed'in evliyâullah, mukarrabîn büyükleri girecekler. Ümmet-i Muhammed girecek, ondan sonra öteki peygamberler ve ümmetleri girecek. Ümmet-i Muhammed girecek, ondan sonra öteki peygamberler ve ümmetleri girecek.

Allahu Teâlâ hazretleri içinde bulunduğumuz nimetlerin kadrini kıymetini bilmeyi bize nasip etsin.Allahu Teâlâ hazretleri içinde bulunduğumuz nimetlerin kadrini kıymetini bilmeyi bize nasip etsin. Âhirzaman peygamberi Muhammed-i Mustafâ'nın ümmetiyiz.Âhirzaman peygamberi Muhammed-i Mustafâ'nın ümmetiyiz. Ümmetlerin en şereflisindeniz, en kıymetlisindeniz. Ümmetlerin en şereflisindeniz, en kıymetlisindeniz. Allah bu iman ile yaşayıp bu iman ile âhirete göçmeyi nasip eylesin.Allah bu iman ile yaşayıp bu iman ile âhirete göçmeyi nasip eylesin. Peygamber Efendimiz'le firdevs-i âlâya girmeyi nasip eylesin. Peygamber Efendimiz'le firdevs-i âlâya girmeyi nasip eylesin.

Kusurlarımızı, günahlarımızı affetsin. Bizde sevmediği ne gibi huylar varsa,Kusurlarımızı, günahlarımızı affetsin. Bizde sevmediği ne gibi huylar varsa, ne kadar günahımız varsa silsin.ne kadar günahımız varsa silsin. Bizi pak eylesin, temizlesin. Sevdiği kul eylesin. Bizi pak eylesin, temizlesin. Sevdiği kul eylesin. Sevdiği işleri yapmak, Kur'an'ı ezberlemek, İslâm'a hizmet etmek, Sevdiği işleri yapmak, Kur'an'ı ezberlemek, İslâm'a hizmet etmek, müslümanlara faydalı hizmetler yapmak, çok sevaplar kazanmak nasip etsin.müslümanlara faydalı hizmetler yapmak, çok sevaplar kazanmak nasip etsin. Huzuruna sevdiği kul olarak varmayı nasip etsin.Huzuruna sevdiği kul olarak varmayı nasip etsin. Cennetiyle, cemaliyle cümlemizi, cümlenizi sevdiklerimizle beraber müşerref eylesin. Cennetiyle, cemaliyle cümlemizi, cümlenizi sevdiklerimizle beraber müşerref eylesin.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2