Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

Takvâ Ehli Olmanın Önemi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

22 Zilhicce 1410 / 15.07.1990
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Peygamber Efendimiz’in Âli, Selmân-ı Fârisî’nin Hikâyesi, Alim’in Kıymetini Yakın Çevresi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Takvâ Ehli Olmanın Önemi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

22 Zilhicce 1410 / 15.07.1990
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Peygamber Efendimiz’in Âli, Selmân-ı Fârisî’nin Hikâyesi, Alim’in Kıymetini Yakın Çevresi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn alâ külli hâlin ve fî külli hînel-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn alâ külli hâlin ve fî külli hîn nahmedühû bi cemîi mehamidih lehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultanih.nahmedühû bi cemîi mehamidih lehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultanih. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh alâ külli hâlin ve fî külli hîn.Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's--salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn.Ve's--salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Muhammedini'l-Mustafe'l-emîn ve âlihî ve sahbihî ecmeînMuhammedini'l-Mustafe'l-emîn ve âlihî ve sahbihî ecmeîn ve men tebiahû bi-ihsâqnin ilâ yevmi'd-dîn ve men tebiahû bi-ihsâqnin ilâ yevmi'd-dîn

Emmâ ba'd. Fa'lemû eyyühe'l-ihvân, fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmmâ ba'd.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân, fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nârve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Âli Muhammedin küllü takiyyin. Sadaka resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl. Âli Muhammedin küllü takiyyin. Sadaka resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Çok aziz ve değerli kardeşlerim, muhterem ve aziz müslümanlar, Çok aziz ve değerli kardeşlerim, muhterem ve aziz müslümanlar,

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı,Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı, mükâfatı dünyada ve âhirette üzerinize olsun.mükâfatı dünyada ve âhirette üzerinize olsun. Aşk ve şevk ile Râmûzü'l-ehâdîs kitabını hatmetmiş, baş tarafına geçip yeniden birkaç sayfa okumuştuk. Aşk ve şevk ile Râmûzü'l-ehâdîs kitabını hatmetmiş, baş tarafına geçip yeniden birkaç sayfa okumuştuk.

Dördüncü sayfanın dokuzuncu hadisinden itibaren okumak bize nasip oldu.Dördüncü sayfanın dokuzuncu hadisinden itibaren okumak bize nasip oldu. Kitabın başında çok şevkliyiz, sevinçliyiz. Kitabın başında çok şevkliyiz, sevinçliyiz. Allah nice nice hatimler nasip eylesin, Resûlullah'ın sünnetini öğrenmek, hazmetmek,Allah nice nice hatimler nasip eylesin, Resûlullah'ın sünnetini öğrenmek, hazmetmek, içimize sindirmek nasib eylesin. Sünnetine uyan, insan-ı kâmillerden olmayı,içimize sindirmek nasib eylesin. Sünnetine uyan, insan-ı kâmillerden olmayı, Resûlullah Efendimiz'in sevgisine, şefaatine mazhar olmayı nasip etsin.Resûlullah Efendimiz'in sevgisine, şefaatine mazhar olmayı nasip etsin. Gül cemalini rüyalarımızda bol bol göstersin, âhirette komşu eylesin.Gül cemalini rüyalarımızda bol bol göstersin, âhirette komşu eylesin. Allah hepimizi dareynde mesut etsin.Allah hepimizi dareynde mesut etsin. İzaha geçmek istiyorum. İzaha geçmek istiyorum.

Biz bu hadîs-i şerîflerin izahına başlamadan önce aklımızın erdiği kadarBiz bu hadîs-i şerîflerin izahına başlamadan önce aklımızın erdiği kadar üzerimizde kimlerin hakkı varsa onlara da dualar ederek başlıyoruz.üzerimizde kimlerin hakkı varsa onlara da dualar ederek başlıyoruz. En büyük hak Allahu Teâlâ hazretlerinin. O'nun kullarıyız, nimeti içerisindeyiz;En büyük hak Allahu Teâlâ hazretlerinin. O'nun kullarıyız, nimeti içerisindeyiz; şeksiz şüphesiz O'na kulluk borcumuz sonsuz. Severek yapacağımız bir vazife.şeksiz şüphesiz O'na kulluk borcumuz sonsuz. Severek yapacağımız bir vazife. Resûlullah Efendimiz'e borcumuz sonsuz; hadislerini okuyoruzResûlullah Efendimiz'e borcumuz sonsuz; hadislerini okuyoruz sünnetini seviyoruz, izinden gitmek istiyoruz.sünnetini seviyoruz, izinden gitmek istiyoruz. Allah nefse, şeytana uymadan bizi buna muvaffak eylesin.Allah nefse, şeytana uymadan bizi buna muvaffak eylesin. Onun mübarek ruhu, âlinin, ashabının, etbânıın, ahbabının,Onun mübarek ruhu, âlinin, ashabının, etbânıın, ahbabının, şu hadîs-i şerîfleri bize nakil ve rivayet etmiş olan mübarek alimlerin, râvilerin,şu hadîs-i şerîfleri bize nakil ve rivayet etmiş olan mübarek alimlerin, râvilerin, kendilerinden feyiz aldığımız hocalarımız Ebû Bekir Sıddîk, Ali-i Mürtezâ Efendimiz'denkendilerinden feyiz aldığımız hocalarımız Ebû Bekir Sıddîk, Ali-i Mürtezâ Efendimiz'den hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî Efendimiz'e, diğer üstatlarımıza kadar gelmiş geçmiş, hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî Efendimiz'e, diğer üstatlarımıza kadar gelmiş geçmiş, Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşayih-i turûk-ı aliyyemizin ve halifelerinin,Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşayih-i turûk-ı aliyyemizin ve halifelerinin, şu kitabı yazmış olan Gümüşhanevî hazretlerinin, kendisinden el ve feyiz alıpşu kitabı yazmış olan Gümüşhanevî hazretlerinin, kendisinden el ve feyiz alıp nice nimetlere mazhar olduğumuz hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî hazretlerinin,nice nimetlere mazhar olduğumuz hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî hazretlerinin, şu beldeleri aşk ile şevk ile Allah yolunda cihat ederek can vermeyi, şu beldeleri aşk ile şevk ile Allah yolunda cihat ederek can vermeyi, bir gül bahçesine girercesine şehit olmayı arzulayarak çarpışıp fethetmiş olanbir gül bahçesine girercesine şehit olmayı arzulayarak çarpışıp fethetmiş olan Fatih Sultan Mehmet Han'ın ve onun mübarek ordusuna mensup evliyâullah askerlerin,Fatih Sultan Mehmet Han'ın ve onun mübarek ordusuna mensup evliyâullah askerlerin, şehitlerin, gazilerin -bu beldeleri bize emanet bıraktılar; içlerinde huzurla yaşıyoruz-şehitlerin, gazilerin -bu beldeleri bize emanet bıraktılar; içlerinde huzurla yaşıyoruz- içinde ibadet ettiğimiz şu camiyi yaptırmış olan merhum ve mağfûrun-leh İskender Paşa hazretlerinin,içinde ibadet ettiğimiz şu camiyi yaptırmış olan merhum ve mağfûrun-leh İskender Paşa hazretlerinin, şu camiyi tekrar tekrar yangında, zelzelede, hasar gördükçe tamir, tecdit veşu camiyi tekrar tekrar yangında, zelzelede, hasar gördükçe tamir, tecdit ve tevsi eylemiş olanların cümlesinin ruhları için… tevsi eylemiş olanların cümlesinin ruhları için…

Tevsi, "genişletme" demek. -Onu da sizler yaptınız, sekiz mislinden fazla genişlemiş oluyor.Tevsi, "genişletme" demek. -Onu da sizler yaptınız, sekiz mislinden fazla genişlemiş oluyor. Alt tarafa kadınlar kısmı yaptık; tahmin ediyorum şimdi huzur içinde dinliyorlardır.Alt tarafa kadınlar kısmı yaptık; tahmin ediyorum şimdi huzur içinde dinliyorlardır. Kadınların abdest alma yerlerini yaptık; erkeklerin abdest alma yerlerini genişlettik.Kadınların abdest alma yerlerini yaptık; erkeklerin abdest alma yerlerini genişlettik. Bunları siz yaptınız, Allah razı olsun.Bunları siz yaptınız, Allah razı olsun. Önüme kağıt göndermişler hemen vaaza başlamadan önce, camimize yardımlarınızı devam ettirmenizi istiyorlar.Önüme kağıt göndermişler hemen vaaza başlamadan önce, camimize yardımlarınızı devam ettirmenizi istiyorlar. İnşaatına başlanan ve yardım beklenen yerlerde hafızlar yetişecek, alimler yetişecek.İnşaatına başlanan ve yardım beklenen yerlerde hafızlar yetişecek, alimler yetişecek. Paraya ihtiyaç çok, hayra sarf edilecek paralarınızı esirgemeyin, Allah ecrinizi çok eylesin. Paraya ihtiyaç çok, hayra sarf edilecek paralarınızı esirgemeyin, Allah ecrinizi çok eylesin.

Bir de uzaktan yakından şu sıcak günlerde buralara geliyorsunuz, Allah razı olsun.Bir de uzaktan yakından şu sıcak günlerde buralara geliyorsunuz, Allah razı olsun. Sıkışıp oturuyorsunuz, terliyorsunuz, mendillerle alınlarınızı siliyorsunuz.Sıkışıp oturuyorsunuz, terliyorsunuz, mendillerle alınlarınızı siliyorsunuz. "Hadis dinleyeceğim, sevap kazanacağım." diye fedakârlık yapıyorsunuz; bu belli. "Hadis dinleyeceğim, sevap kazanacağım." diye fedakârlık yapıyorsunuz; bu belli. Allah razı olsun, Peygamber Efendimiz'in şefaatine erdirsin. Allah razı olsun, Peygamber Efendimiz'in şefaatine erdirsin.

Sizin cümle geçmişlerinizi de bu saydığımız büyüklerimizle beraber,Sizin cümle geçmişlerinizi de bu saydığımız büyüklerimizle beraber, bu camiden gelmiş geçmiş imamların, hatiplerin, cemaatlerin, müezzinlerin,bu camiden gelmiş geçmiş imamların, hatiplerin, cemaatlerin, müezzinlerin, cümle ehl-i îmanın ruhları için,cümle ehl-i îmanın ruhları için, kabirleri pür nur olsun, ruhları rahat, şu hediyelerimizden memnun olsun, mesrur olsun,kabirleri pür nur olsun, ruhları rahat, şu hediyelerimizden memnun olsun, mesrur olsun, kabirleri cennet bahçesine dönsün diye; biz yaşayan müslümanlar da hayattayız;kabirleri cennet bahçesine dönsün diye; biz yaşayan müslümanlar da hayattayız; Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürelim, ömrümüzü boşa geçirmeyelim,Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürelim, ömrümüzü boşa geçirmeyelim, Allah'ın sevdiği kullar olalım, huzuruna sevdiği razı kullar olarak pırıl pırıl nurumuz önümüzü,Allah'ın sevdiği kullar olalım, huzuruna sevdiği razı kullar olarak pırıl pırıl nurumuz önümüzü, ardımızı aydınlatan bir şekilde, yüzlerimiz, elbiselerimiz nur, ardımızı aydınlatan bir şekilde, yüzlerimiz, elbiselerimiz nur, sevdiği kullar olarak varalım diye buyurun bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerîf okuyalım; öyle başlayalım. sevdiği kullar olarak varalım diye buyurun bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerîf okuyalım; öyle başlayalım.

On dokuzuncu hadis: Âli Muhammedin kullü takiyyin. On dokuzuncu hadis:

Âli Muhammedin kullü takiyyin.

Tayâlisî, Hâkim'in Müstedrek'inde ve Tarih'inde, Beyhâkî, Enes rad‎yallahu anh'ten rivayet eylemiş.Tayâlisî, Hâkim'in Müstedrek'inde ve Tarih'inde, Beyhâkî, Enes rad‎yallahu anh'ten rivayet eylemiş. Beyhâki tadîf eylemiş; "zayıf hadistir" diye tasrih eylemiş.Beyhâki tadîf eylemiş; "zayıf hadistir" diye tasrih eylemiş. Ama "zayıf hadis" demek "mevzu hadis" demek değildir; hadisçilerin bir tabiridir,Ama "zayıf hadis" demek "mevzu hadis" demek değildir; hadisçilerin bir tabiridir, kendilerinin mâlumları olan eksikliklerinden dolaylı söylenmiş bir sözdür,kendilerinin mâlumları olan eksikliklerinden dolaylı söylenmiş bir sözdür, rivayetin muhtevası doğru olabilir. rivayetin muhtevası doğru olabilir. Naklinde, rivayetinde kendilerinin aradıkları şartlar bulunmamış olabilir. Naklinde, rivayetinde kendilerinin aradıkları şartlar bulunmamış olabilir.

Âl ne demek? Elif üzerine med ile âl, 'ayn ile değil. Âl-i Osmân, ne demek Âl-i Selçuk, Âli Abâ. Âl ne demek?

Elif üzerine med ile âl, 'ayn ile değil. Âl-i Osmân, ne demek Âl-i Selçuk, Âli Abâ.

Âl ne demek? Tahiyyatta okuyoruz.Âl ne demek?

Tahiyyatta okuyoruz.
et-Tahiyyâtü li'llâhi ve's-salavâtü ve't-tayyibâtüet-Tahiyyâtü li'llâhi ve's-salavâtü ve't-tayyibâtü es-selâmü aleyke eyyühe'n-nebiyyü ve rahmetullâhi ve berekâtühûes-selâmü aleyke eyyühe'n-nebiyyü ve rahmetullâhi ve berekâtühû es-selâmü aleynâ ve alâ ibâdi'llâhi's-sâlihîn es-selâmü aleynâ ve alâ ibâdi'llâhi's-sâlihîn eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh.eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh. Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed.Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed. Tahiyyat'ın ardından Salli-Barik'te Âl-i Muhammed diyoruz. Tahiyyat'ın ardından Salli-Barik'te Âl-i Muhammed diyoruz.

Âl-i Osman diyoruz.Âl-i Osman diyoruz. Âl ne demek? "Soy, sop, sülale, ona bağlı, ondan çıkmış devam etmekte olan" demek.Âl ne demek?

"Soy, sop, sülale, ona bağlı, ondan çıkmış devam etmekte olan" demek.
Onun için bir kelimenin manasına da "meâl" deniyor, o da aynı kökten,Onun için bir kelimenin manasına da "meâl" deniyor, o da aynı kökten, "o kelimeden çıkan, anlaşılan mâna" demek. "o kelimeden çıkan, anlaşılan mâna" demek. "Bir insandan çıkan, ondan sonra devam eden şeylere de" âl deniyor. "Bir insandan çıkan, ondan sonra devam eden şeylere de" âl deniyor. Onun için âl-i Osman ne demek? Onun için âl-i Osman ne demek?

Osman Gazi mübarek, bir aşiret reisi, okuma yazma bilmiyormuş -cennet mekân- hicret etmiş,Osman Gazi mübarek, bir aşiret reisi, okuma yazma bilmiyormuş -cennet mekân- hicret etmiş, bu diyarlara gelmiş; Selçuklu sultanının önünde hürmet etmiş.bu diyarlara gelmiş; Selçuklu sultanının önünde hürmet etmiş. Selçuklu sultanı; "Hadi bakalım, sen de git, şu Domaniç yaylalarının olduğu yerlerde,Selçuklu sultanı; "Hadi bakalım, sen de git, şu Domaniç yaylalarının olduğu yerlerde, Bilecik taraflarında otur, oraları sana verdim.Bilecik taraflarında otur, oraları sana verdim. Hem oralarda otur hem İslâm ülkelerini koru hem de cihatla kazayla meşgul ol." demiş. Hem oralarda otur hem İslâm ülkelerini koru hem de cihatla kazayla meşgul ol." demiş.

Osman-ı Gazi de aşiretiyle oraya gelmiş, konmuş.Osman-ı Gazi de aşiretiyle oraya gelmiş, konmuş. Gazayla, cihatla meşgul olduğu için kendisine "Osman Gazi" denmiş.Gazayla, cihatla meşgul olduğu için kendisine "Osman Gazi" denmiş. Okuma yazması yok, ne kadar cahil anlayın ki Şeyh Edebali'yi ziyarete gitmiş;Okuma yazması yok, ne kadar cahil anlayın ki Şeyh Edebali'yi ziyarete gitmiş; "Şeyh efendi bir aşiret reisi, babayiğit, savaşla meşgul olan bir kahraman askerdir." diye ne yapmış? "Şeyh efendi bir aşiret reisi, babayiğit, savaşla meşgul olan bir kahraman askerdir." diye ne yapmış?

"Buyur akşam bizim evde kal." demiş. Gece yatacak döşek sermişler, o zaman karyola filan yok."Buyur akşam bizim evde kal." demiş. Gece yatacak döşek sermişler, o zaman karyola filan yok. Duvardaki bir budak ya da çiviye asılı bir cüz kesesi görmüş. "Bu nedir?" diye sormuş.Duvardaki bir budak ya da çiviye asılı bir cüz kesesi görmüş. "Bu nedir?" diye sormuş. "Bu Kur'ân-ı Kerîm, Allah'ın kitabı, mushaf-ı şerîf."Bu Kur'ân-ı Kerîm, Allah'ın kitabı, mushaf-ı şerîf. Allah rahatlık versin." demişler, kapıyı kapatmışlar.Allah rahatlık versin." demişler, kapıyı kapatmışlar. Sabahleyin gelmişler bakmışlar, ne döşek bozulmuş, ne yorgan açılmış, ne yastık ezilmiş. Sabahleyin gelmişler bakmışlar, ne döşek bozulmuş, ne yorgan açılmış, ne yastık ezilmiş.

"Osman Bey, ne oldu?" diye sormuşlar. Aşiret beyi ya. "Osman Bey, ne oldu?" diye sormuşlar. Aşiret beyi ya.

"Allah'ın kitabının karşısında ben nasıl ayağımı uzatayım da yatayım?" demiş. Hürmet etmiş."Allah'ın kitabının karşısında ben nasıl ayağımı uzatayım da yatayım?" demiş. Hürmet etmiş. Ama sorması dikkatimi çekiyor. Kur'an'dan bile haberi yok, anlaşılan; çadır, göçebe hayatı.Ama sorması dikkatimi çekiyor. Kur'an'dan bile haberi yok, anlaşılan; çadır, göçebe hayatı. Sonradan bir rüya görmüş. Rüyasında göbeğinden bir ağaç çıkıyor,Sonradan bir rüya görmüş. Rüyasında göbeğinden bir ağaç çıkıyor, dalları göklere yükseliyor, cihanı tutuyor, koca bir ağaç oluyor. dalları göklere yükseliyor, cihanı tutuyor, koca bir ağaç oluyor.

Şeyh Ebedali hazretlerine gitmiş; Şeyh Ebedali hazretlerine gitmiş;

"Böyle bir rüya gördüm efendim, acaba bunun tabiri nasıl olsa gerek?" diye sormuş. "Böyle bir rüya gördüm efendim, acaba bunun tabiri nasıl olsa gerek?" diye sormuş.

Şeyh Edebali; "Evladım, senin sülalenden, âlinden, öyle insanlar gelecek ki bir devlet kuracaksınız;Şeyh Edebali; "Evladım, senin sülalenden, âlinden, öyle insanlar gelecek ki bir devlet kuracaksınız; öyle bir devlete sahibi olacaksınız ki o devlet cihanı tutacak." diye cevap vermiş. öyle bir devlete sahibi olacaksınız ki o devlet cihanı tutacak." diye cevap vermiş.

Osmanlı Devleti üç kıtaya hâkim oldu ya...Osmanlı Devleti üç kıtaya hâkim oldu ya... Âl-i Osman, Abdulhamit Han'a, hatta son padişahlara, son halifeye kadar gelmiş.Âl-i Osman, Abdulhamit Han'a, hatta son padişahlara, son halifeye kadar gelmiş. Hâlâ Fransa'da yaşayanlar, Âl-i Osman. Hâlâ Fransa'da yaşayanlar, Âl-i Osman. Bir tanesi geldi, burada bizi ziyaret etti, o şehzadelerden birisiymiş, yaşlı, ürperdim, irkildim.Bir tanesi geldi, burada bizi ziyaret etti, o şehzadelerden birisiymiş, yaşlı, ürperdim, irkildim. Heybetli insanlar, sülaleden gelme bir de asaleti var. Konuşması, saygısı, edebi hoşuma gitti.Heybetli insanlar, sülaleden gelme bir de asaleti var. Konuşması, saygısı, edebi hoşuma gitti. Âl-i demek "bir insana bağlı, ondan çıkan insan silsilesi" demek. Âl-i demek "bir insana bağlı, ondan çıkan insan silsilesi" demek.

Âl-i Muhammed ne demek? "Hz. Muhammed-i Mustafa'ya bağlı olan, ondan çıkma insanlar." Âl-i Muhammed ne demek?

"Hz. Muhammed-i Mustafa'ya bağlı olan, ondan çıkma insanlar."

Allâhümme salli alâ Muhammedin diyoruz, "Muhammed aleyhisselam'a salat eyle" diyoruz,Allâhümme salli alâ Muhammedin diyoruz, "Muhammed aleyhisselam'a salat eyle" diyoruz, ve alâ âli Muhammed. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in âline de salat ediyoruz. ve alâ âli Muhammed. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in âline de salat ediyoruz.

Âli Muhammed denilen kimseler kimlerdir? Peygamber Efendimiz burada şöyle buyurmuş: Âli Muhammed denilen kimseler kimlerdir? Peygamber Efendimiz burada şöyle buyurmuş:

Âlî küllü takıyyin. "Takvâ ehli her insan, benim âl'imden sayılır, Âl-i Muhammed'den sayılır." Âlî küllü takıyyin. "Takvâ ehli her insan, benim âl'imden sayılır, Âl-i Muhammed'den sayılır."

Bizler için ne büyük müjde, ne büyük devlet, ne kadar büyük bir iltifat!Bizler için ne büyük müjde, ne büyük devlet, ne kadar büyük bir iltifat! Takvâ ehli olursak ne mutlu. Takvâ ehli olursak ne mutlu.

"Takva ehli insanların hepsi benim Âli Muhammed'ime dahildir." diyor Peygamber Efendimiz. Âli, kullü takiyyin"Takva ehli insanların hepsi benim Âli Muhammed'ime dahildir." diyor Peygamber Efendimiz. Âli, kullü takiyyin Takvâ ne demek? Takvâ; "dindarlığı sakına sakına, düşüne düşüne,Takvâ ne demek?

Takvâ; "dindarlığı sakına sakına, düşüne düşüne,
'aman bir hata yapmayayım' diye, titiz bir şekilde yapmak" demek. 'aman bir hata yapmayayım' diye, titiz bir şekilde yapmak" demek.

Bu adam takvâ ehlidir, ne demek? Bu adam takvâ ehlidir, ne demek?

Bu adam dikkatli bir adam, dikkatsiz değil demek ki.Bu adam dikkatli bir adam, dikkatsiz değil demek ki. Dikkatsiz insan sağa sola çarpar, devirir.Dikkatsiz insan sağa sola çarpar, devirir. Evin içinde dikkat etmezse vazoyu, masayı devirir camı, tabakları, bardakları kırar.Evin içinde dikkat etmezse vazoyu, masayı devirir camı, tabakları, bardakları kırar. Dikkatsiz, sakar insan diyoruz ya, kabahat yapar.Dikkatsiz, sakar insan diyoruz ya, kabahat yapar. Arabayı kullanırken dikkatsiz olursa öne arkaya çarpar, adamı ezer, birisine toslar.Arabayı kullanırken dikkatsiz olursa öne arkaya çarpar, adamı ezer, birisine toslar. Dikkatsizlik fena. Bir insan hayatını sürdürürken nefes devam ediyor,Dikkatsizlik fena. Bir insan hayatını sürdürürken nefes devam ediyor, saniyeler geçiyor, zaman akıp gidiyor, ömür bitiyor.saniyeler geçiyor, zaman akıp gidiyor, ömür bitiyor. Biz bir hayat sürüyoruz, hayat sürmekteyiz.Biz bir hayat sürüyoruz, hayat sürmekteyiz. Bu hayat sürüşümüzde dikkatliyse "Aman günah işlemeyeyim, Bu hayat sürüşümüzde dikkatliyse "Aman günah işlemeyeyim, Allah'ın rızasına aykırı bir iş yapmayayım, cezaya çarpılacak günaha bulaşmayayım,Allah'ın rızasına aykırı bir iş yapmayayım, cezaya çarpılacak günaha bulaşmayayım, kusurlu olmayayım." diyorsa böyle düşünen insana ne derler? kusurlu olmayayım." diyorsa böyle düşünen insana ne derler?

"Takî insan, muttakî insan, takvâ ehli insan" derler. Kelime olarak takvâ ne demek? "Takî insan, muttakî insan, takvâ ehli insan" derler.

Kelime olarak takvâ ne demek?

"Sakınmak" demek. Sakıngan, çekingen insan, "Aman!" diyor titizleniyor,"Sakınmak" demek. Sakıngan, çekingen insan, "Aman!" diyor titizleniyor, "Aman bir günah işlemeyeyim." diye pür dikkat. Her müslümanın böyle olması lazım."Aman bir günah işlemeyeyim." diye pür dikkat. Her müslümanın böyle olması lazım. Savruk olmaması, dikkatli olması lazım.Savruk olmaması, dikkatli olması lazım. "Haa! Öyle miymiş? Günah mıymış? Vah! Ben bilmiyordum. Hay Allah." filan. Öyle değil."Haa! Öyle miymiş? Günah mıymış? Vah! Ben bilmiyordum. Hay Allah." filan. Öyle değil. Dini, Kur'ân'ı, hadisi, âyeti, yasağı, mübahı, mekruhu bilecek.Dini, Kur'ân'ı, hadisi, âyeti, yasağı, mübahı, mekruhu bilecek. Yapacağı işi ölçe ölçe yapacak; söylediği sözü düşüne düşüne söyleyecek,Yapacağı işi ölçe ölçe yapacak; söylediği sözü düşüne düşüne söyleyecek, dokuz defa yutkunacak ondan sonra söyleyecek.dokuz defa yutkunacak ondan sonra söyleyecek. Günahsa söylemeyecek, günahlı bir yolsa adımını atmayacak, günahlı bir işse girişmeyecek. Günahsa söylemeyecek, günahlı bir yolsa adımını atmayacak, günahlı bir işse girişmeyecek.

"Gel, bu işte çok kâr var, sen de şu kadar para kat, şu işi yapalım." "Gel, bu işte çok kâr var, sen de şu kadar para kat, şu işi yapalım."

"Sevap mı günah mı, dur ben gideyim, bir bakayım."Sevap mı günah mı, dur ben gideyim, bir bakayım. 'Şöyle bir ticaret yapmak sevap mı günah mı müftü efendiye sorayım, falancaya sorayım?' 'Şöyle bir ticaret yapmak sevap mı günah mı müftü efendiye sorayım, falancaya sorayım?' 'Yok, haram, öyle şey olmaz, hadiste yok, âyette yasaklanmış; o faiz olur.' 'Yok, haram, öyle şey olmaz, hadiste yok, âyette yasaklanmış; o faiz olur.' derse ben yapmıyorum, katılmıyorum, size de tavsiye etmem, siz de yapmayın." derse ben yapmıyorum, katılmıyorum, size de tavsiye etmem, siz de yapmayın."

"Çok kârlı, gel sen de ortak ol." denince bile, "Çok kârlı, gel sen de ortak ol." denince bile,

"Ben günah olan şeye girmem." diyebilmek lazım, her şeyi Allah'ın rızasına uygun yapabilmek lazım. "Ben günah olan şeye girmem." diyebilmek lazım, her şeyi Allah'ın rızasına uygun yapabilmek lazım.

İşte böyle insana iftial babından "takî insan, muttakî insan" diyorlar,İşte böyle insana iftial babından "takî insan, muttakî insan" diyorlar, veyahut "takvâ ehli insan" diyorlar.veyahut "takvâ ehli insan" diyorlar. Allah bizi takvâ ehli eylesin, çünkü takvâ ehli insanların mükâfatları çok, Allah bizi takvâ ehli eylesin, çünkü takvâ ehli insanların mükâfatları çok, Kur'an'da çok müjdeler sıralanmış; Allah takvâ ehli insanların imdadına yetişiyor,Kur'an'da çok müjdeler sıralanmış; Allah takvâ ehli insanların imdadına yetişiyor, Allah takvâ ehli insanları ummadığı yerden rızıklandırıyor, kapılar açıyor, imkânlar sağlıyor,Allah takvâ ehli insanları ummadığı yerden rızıklandırıyor, kapılar açıyor, imkânlar sağlıyor, tahmin etmediği yerden kesesi doluyor, sofrası bereketleniyor, hanesi şenleniyor,tahmin etmediği yerden kesesi doluyor, sofrası bereketleniyor, hanesi şenleniyor, işi rast gidiyor, kapalı kapılar açılıyor, sıkışıklıktan kurtuluyor.işi rast gidiyor, kapalı kapılar açılıyor, sıkışıklıktan kurtuluyor. Her şeyi güzel oluyor, hüsn-ü hâtime nasip oluyor ve'l-âkıbetü li'l-müttekîn.Her şeyi güzel oluyor, hüsn-ü hâtime nasip oluyor ve'l-âkıbetü li'l-müttekîn. Cennete giriyor, ü'ıddet li'l-muttekîn. Cennete giriyor, ü'ıddet li'l-muttekîn.

Cennete kimler girecek? Cennetin bu güzel düzenleri, zevkleri, sefaları kimler için hazırlanmış?Cennete kimler girecek? Cennetin bu güzel düzenleri, zevkleri, sefaları kimler için hazırlanmış? Cennet kimler için bezenmiş? Cennet kimler için bezenmiş?

Muttakiler için, ü'iddet li'l-muttekîn. Onun için Allah hepimize takvâyı öğrenmeyi,Muttakiler için, ü'iddet li'l-muttekîn. Onun için Allah hepimize takvâyı öğrenmeyi, takvâ ehli olmayı, takvâya uygun ömür sürmeyi nasip etsin.takvâ ehli olmayı, takvâya uygun ömür sürmeyi nasip etsin. Bu hadîs-i şerîf de bize güzel bir müjde. Âlî küllü takıyyin. Bu hadîs-i şerîf de bize güzel bir müjde.

Âlî küllü takıyyin.

Beş kıtadaki milyarlarca müslümanın namaz kılarken Beş kıtadaki milyarlarca müslümanın namaz kılarken Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âl-i Muhammed,Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âl-i Muhammed, Allahümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âl-i Muhammedin derkenAllahümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âl-i Muhammedin derken dua ettiği Âl-i Muhammed'in içine giriyor, onlardan oluyor;dua ettiği Âl-i Muhammed'in içine giriyor, onlardan oluyor; beş kıtadaki müslümanların duasına mazhar oluyor. Ne büyük nimet oluyor.beş kıtadaki müslümanların duasına mazhar oluyor. Ne büyük nimet oluyor. Allah bize bu fırsatı kaçırtmasın, takvâ ehli, Resûlullah'ın benimsediği insanlardan eylesin. Allah bize bu fırsatı kaçırtmasın, takvâ ehli, Resûlullah'ın benimsediği insanlardan eylesin.

"Gel ümmetim, sen benim âlimden sayılırsın." "Gel ümmetim, sen benim âlimden sayılırsın."

Hani Selman'a öyle demiş ya. Selman rad‎yallahu anh nerede doğmuş? İran'da doğmuş. Hani Selman'a öyle demiş ya. Selman rad‎yallahu anh nerede doğmuş?

İran'da doğmuş.

Nerelerde gezmiş? Şam'da, Suriye'de, Türkiye'de gezmiş; Ankara'da bulunmuş;Nerelerde gezmiş?

Şam'da, Suriye'de, Türkiye'de gezmiş; Ankara'da bulunmuş;
Bursa'da Çağlayan köyünün arkasında iki hörgüçlü gibi, ikili bir tepede bir mağara var;Bursa'da Çağlayan köyünün arkasında iki hörgüçlü gibi, ikili bir tepede bir mağara var; ahâli "Selman-ı Fârisî bir ara burada bulundu." diyor.ahâli "Selman-ı Fârisî bir ara burada bulundu." diyor. Takvâ ehli hoca, rahip, Allah'tan korkan alim aramış; ateşperestliği bırakmış oraya gitmiş,Takvâ ehli hoca, rahip, Allah'tan korkan alim aramış; ateşperestliği bırakmış oraya gitmiş, buraya gitmiş bir de "Bursa'daki o yerde var." demişler, oraya gitmiş,buraya gitmiş bir de "Bursa'daki o yerde var." demişler, oraya gitmiş, hepsinin yanında hizmet etmiş; Allah'ın rızasını kazanmaya çalışmış,hepsinin yanında hizmet etmiş; Allah'ın rızasını kazanmaya çalışmış, ömrünü böyle ibadetle geçirmeye çalışmış.ömrünü böyle ibadetle geçirmeye çalışmış. En son yanında bulunduğu alim -hepsi öleceği zamanEn son yanında bulunduğu alim -hepsi öleceği zaman "Siz hastalandınız öleceksiniz, kimin yanına gitmemi tavsiye edersiniz?" diye sorarmış. "Siz hastalandınız öleceksiniz, kimin yanına gitmemi tavsiye edersiniz?" diye sorarmış.

Onlar da düşünürlermiş; "Bu devirde dindar, Allah'ın kitabına uygun hareket eden insan çok yok,Onlar da düşünürlermiş; "Bu devirde dindar, Allah'ın kitabına uygun hareket eden insan çok yok, ama filan yerde birisi var, ona git." derlermiş; oraya gidermiş.ama filan yerde birisi var, ona git." derlermiş; oraya gidermiş. En son Suriye'de bir şahsın yanına gitmiş. En son Suriye'de bir şahsın yanına gitmiş.

Selman-ı Fârîsi'nin hayatını okumak lazım.Selman-ı Fârîsi'nin hayatını okumak lazım. Kendisi ateşperest bir ailede iken batıl yolu bırakıp da nasıl Allah'a tapmaya döndüğünü,Kendisi ateşperest bir ailede iken batıl yolu bırakıp da nasıl Allah'a tapmaya döndüğünü, ömrünü nasıl geçirdiği örnek almak lazım. En son hocası, rahip din adamı da; ömrünü nasıl geçirdiği örnek almak lazım. En son hocası, rahip din adamı da;

"Artık âhir zaman peygamberinin çıkma zamanı yaklaştı; kitaplarımızda yazıldığına göre o,"Artık âhir zaman peygamberinin çıkma zamanı yaklaştı; kitaplarımızda yazıldığına göre o, Şam'ın cenubunda, Hicaz denilen mıntıkada zuhura gelecek;Şam'ın cenubunda, Hicaz denilen mıntıkada zuhura gelecek; sen o taraflara git, fırsat bulursan belki ona kavuşursun.sen o taraflara git, fırsat bulursan belki ona kavuşursun. Çünkü onun zamanı yaklaştı; yıldızlardan, hesaplardan, kitaplardan, aylardan,Çünkü onun zamanı yaklaştı; yıldızlardan, hesaplardan, kitaplardan, aylardan, rivayetlerden benim tahminim böyle, sen o taraflara gitmeye bak." demiş. rivayetlerden benim tahminim böyle, sen o taraflara gitmeye bak." demiş.

Hakikaten de Selman-ı Fârisî o taraflara gelmiş; macerası uzun.Hakikaten de Selman-ı Fârisî o taraflara gelmiş; macerası uzun. Resûlullah Efendimiz Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye hicret edinceResûlullah Efendimiz Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye hicret edince "Acaba bize eski hocalarımızın kitaplardan okuyup naklettiği"Acaba bize eski hocalarımızın kitaplardan okuyup naklettiği âhir zaman peygamberi bu mudur değil midir?" diye düşünmüş. âhir zaman peygamberi bu mudur değil midir?" diye düşünmüş.

Âhir zaman peygamberinin alâmeti nedir? Âhir zaman peygamberinin alâmeti nedir?

Kitaplarında okumuş; iki küreğinin arkasında, sırtında keklik yumurtası büyüklüğünde bir beni var;Kitaplarında okumuş; iki küreğinin arkasında, sırtında keklik yumurtası büyüklüğünde bir beni var; hediye kabul eder, ama sadaka almaz.hediye kabul eder, ama sadaka almaz. Hediyeleşme var ama Peygamber Efendimiz sadaka almaz.Hediyeleşme var ama Peygamber Efendimiz sadaka almaz. Şu şu vasıfları var diye kitaplarında okumuş. Şu şu vasıfları var diye kitaplarında okumuş. "Bakalım o şahıs mı?" diye hurmayı doldurmuş, tabağı götürmüş. "Bakalım o şahıs mı?" diye hurmayı doldurmuş, tabağı götürmüş. Peygamber Efendimiz Medine'ye geldi ya, o zaman gitmiş karşısına; Peygamber Efendimiz Medine'ye geldi ya, o zaman gitmiş karşısına; "Bunu size sadaka olarak getirdim." demiş. Efendimiz tebessüm buyurmuş;"Bunu size sadaka olarak getirdim." demiş. Efendimiz tebessüm buyurmuş; tabağı fukarâ-i sâbirînden olan ashabına vermiş; "Alın, bunları siz yiyin." demiş.tabağı fukarâ-i sâbirînden olan ashabına vermiş; "Alın, bunları siz yiyin." demiş. Kendisi hiç almamış. Kendisi hiç almamış.

Dikkatini çekmiş, sadaka almıyor. Sonra bir başka zaman bir tabak hurma daha getirmiş;Dikkatini çekmiş, sadaka almıyor. Sonra bir başka zaman bir tabak hurma daha getirmiş; "Yâ Resûlallah! Bu size hediyedir." demiş."Yâ Resûlallah! Bu size hediyedir." demiş. O zaman Peygamber Efendimiz, kendisi de almış etrafına da ikram etmiş. Hediye alıyor, sadaka almıyor. O zaman Peygamber Efendimiz, kendisi de almış etrafına da ikram etmiş. Hediye alıyor, sadaka almıyor.

Bir de "Peygamber Efendimiz'in üstündeki örtü şöyle biraz kayar da iki küreğinin arasını görür müyüm?" diye fırsat kollarmış.Bir de "Peygamber Efendimiz'in üstündeki örtü şöyle biraz kayar da iki küreğinin arasını görür müyüm?" diye fırsat kollarmış. Rivayete göre bir gün Peygamber Efendimiz örtüsünü arkaya doğru kaydırıvermiş,Rivayete göre bir gün Peygamber Efendimiz örtüsünü arkaya doğru kaydırıvermiş, o zaman oradaki "nübüvvet mührü, hâtem-i nübüvvet" denilen o beni de görünce kani olmuş,o zaman oradaki "nübüvvet mührü, hâtem-i nübüvvet" denilen o beni de görünce kani olmuş, müslüman olmuş. Ama İran asıllı, Selman-ı Fârisî; Diyar-ı Fars'tan gelme Selman. müslüman olmuş. Ama İran asıllı, Selman-ı Fârisî; Diyar-ı Fars'tan gelme Selman.

Peygamber Efendimiz ona ne diyor? Abasını kendi evlatları etrafında tuttuktan sonra; Peygamber Efendimiz ona ne diyor?

Abasını kendi evlatları etrafında tuttuktan sonra;

"'İşte benim abamın altındaki bu insanlar, benim yakınlarımdır, ailemdir." derken"'İşte benim abamın altındaki bu insanlar, benim yakınlarımdır, ailemdir." derken 'Selman-ı Fârisî de âli abâdandır.' demiş." Yani onu da benimsemiş, ona da iltifat etmiş. 'Selman-ı Fârisî de âli abâdandır.' demiş."

Yani onu da benimsemiş, ona da iltifat etmiş.

Neden? O mübarek hak aşığı, ateşperestliği bırakmış;Neden?

O mübarek hak aşığı, ateşperestliği bırakmış;
"Âhir zaman peygamberini bulacağım." diye diyar diyar gezmiş, oralara gelmiş, maksadına da ermiş."Âhir zaman peygamberini bulacağım." diye diyar diyar gezmiş, oralara gelmiş, maksadına da ermiş. Resûlullah Efendimiz vefalı, kendisini seveni sevmez mi? Onun için onu da sevmiş. Resûlullah Efendimiz vefalı, kendisini seveni sevmez mi? Onun için onu da sevmiş.

Selmânü minnî ehle'l-beyt. "Selman benden, benim ailemden sayılır." diye iltifat etmiş. Selmânü minnî ehle'l-beyt. "Selman benden, benim ailemden sayılır." diye iltifat etmiş.

Selman-ı Fârisî, Peygamber Efendimiz'den sonra yaşadı, valilikler yaptı;Selman-ı Fârisî, Peygamber Efendimiz'den sonra yaşadı, valilikler yaptı; hiç tantanaya, ihtişama kapılmadan ne mübarek ömür sürdü.hiç tantanaya, ihtişama kapılmadan ne mübarek ömür sürdü. Allah şefaatine nâil eylesin, öyle mübarek bir insan olarak âhirete göçtü. Allah şefaatine nâil eylesin, öyle mübarek bir insan olarak âhirete göçtü.

Bizim de tarikatimizde büyüğümüz, Ebû Bekir es-Sıddîk Efendimiz'den sonraBizim de tarikatimizde büyüğümüz, Ebû Bekir es-Sıddîk Efendimiz'den sonra Selmân-ı Fârisî geliyor. Silsilemizin altın halkalarından birisi de Selman-ı Fârisî Efendimiz.Selmân-ı Fârisî geliyor. Silsilemizin altın halkalarından birisi de Selman-ı Fârisî Efendimiz. Efendimiz ona da; "Bu da bendendir, benim ailemdendir." dediğine göreEfendimiz ona da; "Bu da bendendir, benim ailemdendir." dediğine göre bu hadîs-i şerîfin mânası doğru değil mi? bu hadîs-i şerîfin mânası doğru değil mi?

Çünkü Peygamber Efendimiz sırf kendi soyundan gelen, kendi sulbünden gelenlere demiyor,Çünkü Peygamber Efendimiz sırf kendi soyundan gelen, kendi sulbünden gelenlere demiyor, kendi yolunda olanlara da; "Benim âlimdendir, âl-i Muhammed'dendir." diyekendi yolunda olanlara da; "Benim âlimdendir, âl-i Muhammed'dendir." diye iltifat ettiği oradan da belli olduğundan, bu hadîs-i şerîf doğru.iltifat ettiği oradan da belli olduğundan, bu hadîs-i şerîf doğru. Allah bizleri de takvâ ehli olup Âl-i Muhammed'den sayılanlardan,Allah bizleri de takvâ ehli olup Âl-i Muhammed'den sayılanlardan, bir milyar müslümanın her vakit namazda duasını kazananlardan eylesin.bir milyar müslümanın her vakit namazda duasını kazananlardan eylesin. Bu fırsatı kaçıranlardan, ziyana uğrayanlardan, cahillerden gafillerden,Bu fırsatı kaçıranlardan, ziyana uğrayanlardan, cahillerden gafillerden, sonunda elini dizine vuran, tüh, ah, vah diyenlerden etmesin. sonunda elini dizine vuran, tüh, ah, vah diyenlerden etmesin.

Pişmanlılıkların en fenası hangisi? Pişmanlılıkların en fenası hangisi?

Şerrü'n-nedâmeti yevme'l-kıyâmeti. "En fena pişmanlık; kıyamet günündeki pişmanlık." Şerrü'n-nedâmeti yevme'l-kıyâmeti. "En fena pişmanlık; kıyamet günündeki pişmanlık."

O zamanki pişmanlığın faydası yok.O zamanki pişmanlığın faydası yok. Hesap görüldü, ehl-i cennet, ehl-i cehennem ayrıldı, adam hâlinin perişanlığını gördü, pişman oldu.Hesap görüldü, ehl-i cennet, ehl-i cehennem ayrıldı, adam hâlinin perişanlığını gördü, pişman oldu. O zamanki pişmanlığın faydası yok. Pişman olacaksan şimdi pişman ol, ağlayacaksan şimdi ağla,O zamanki pişmanlığın faydası yok. Pişman olacaksan şimdi pişman ol, ağlayacaksan şimdi ağla, yalvaracaksan şimdi yalvar, hak yola geleceksen şimdi gel, günahı bırakacaksan hemen bırak.yalvaracaksan şimdi yalvar, hak yola geleceksen şimdi gel, günahı bırakacaksan hemen bırak. Allah'ın yoluna gir, Kur'an'ın ehli ol, Âl-i Muhammed'den ol, mü'min-i kâmil ol,Allah'ın yoluna gir, Kur'an'ın ehli ol, Âl-i Muhammed'den ol, mü'min-i kâmil ol, ömrünü hayırlı işlerle geçir, Rabbin'in huzuruna sevdiği, razı olduğuömrünü hayırlı işlerle geçir, Rabbin'in huzuruna sevdiği, razı olduğu bir kul olarak, yüzü ak alnı açık gitmeye gayret et. bir kul olarak, yüzü ak alnı açık gitmeye gayret et.

Allah hepimize nasip etsin. Çok kusurumuz, eksiğimiz, hatamız var; şeytan, nefis, dünya zevkleri var.Allah hepimize nasip etsin. Çok kusurumuz, eksiğimiz, hatamız var; şeytan, nefis, dünya zevkleri var. Dışarısı çirkef, insanlar şaşkın, kadınlar azgın, erkekler sapıtmış.Dışarısı çirkef, insanlar şaşkın, kadınlar azgın, erkekler sapıtmış. Her birisinin bin bir türlü kusuru var. Gazinolar açık, geceleyin ışıl ışıl yanıyor;Her birisinin bin bir türlü kusuru var. Gazinolar açık, geceleyin ışıl ışıl yanıyor; insanları kandırmak için çalışıyor. Gazeteler ve mecmualarda boy boy çıplak kadın resimleri; insanları kandırmak için çalışıyor. Gazeteler ve mecmualarda boy boy çıplak kadın resimleri; akıl ve imanı bozucu sözler, yazılar... akıl ve imanı bozucu sözler, yazılar... Dünyanın çeşit çeşit muzahrafatı, süsleri, ziynetleri, tuzakları insanlar için.Dünyanın çeşit çeşit muzahrafatı, süsleri, ziynetleri, tuzakları insanlar için. Allah bu tuzaklara düşürmesin, âhireti unutanlardan, dünyaya takılıp kalanlardan,Allah bu tuzaklara düşürmesin, âhireti unutanlardan, dünyaya takılıp kalanlardan, eli boş gidenlerden, âhirette pişman olanlardan eylemesin. eli boş gidenlerden, âhirette pişman olanlardan eylemesin.

Bu hadîs-i şerîf hatırınızda böyle güzelce kalsın.Bu hadîs-i şerîf hatırınızda böyle güzelce kalsın. Evet, imam Beyhâkî "zayıf hadis" demiştir amaEvet, imam Beyhâkî "zayıf hadis" demiştir ama Selman-ı Farîsî'den; "O da bu benim ailemdendir." demesinden anlaşıldığı gibiSelman-ı Farîsî'den; "O da bu benim ailemdendir." demesinden anlaşıldığı gibi mânası doğru, bilesiniz. Onun için takvâ ehli olmaya çok gayret gösterin.mânası doğru, bilesiniz. Onun için takvâ ehli olmaya çok gayret gösterin. İlahiyatta okuyan, pırıl pırıl, ışıl ışıl gençlerimiz var ya; bizim cemaatimizin yüzde doksanıİlahiyatta okuyan, pırıl pırıl, ışıl ışıl gençlerimiz var ya; bizim cemaatimizin yüzde doksanı delikanlı, genç insanlar. Allah'a hamd ü senâlar olsun.delikanlı, genç insanlar. Allah'a hamd ü senâlar olsun. Yaşlılar başımızın tacı, ak sakallarına kurban olalım.Yaşlılar başımızın tacı, ak sakallarına kurban olalım. Gençler de başımızın tacı; çünkü genç yaşta hak yola girmişler.Gençler de başımızın tacı; çünkü genç yaşta hak yola girmişler. Onlara dedim ki "Takvâya dair kitap yazın." yazdılar, birer kitap hazırladılar, getirdiler.Onlara dedim ki "Takvâya dair kitap yazın." yazdılar, birer kitap hazırladılar, getirdiler. Maksadım; kitap yazarken takvâyı iyi öğrensinler. Maksadım; kitap yazarken takvâyı iyi öğrensinler.

Hocamız rahmetullahi aleyh bana bir gün dedi ki "Alimlerle ilgili bir kitap yaz."Hocamız rahmetullahi aleyh bana bir gün dedi ki "Alimlerle ilgili bir kitap yaz." Ben daha yazamadım, yazacağım inşaallah.Ben daha yazamadım, yazacağım inşaallah. O sözü başımın üstünde; emri başım gözüm üstüne de.O sözü başımın üstünde; emri başım gözüm üstüne de. Cennet Yolları kitabını karıştırdım, orada ilimle alimle ilgili yüz yirmi sayfa var.Cennet Yolları kitabını karıştırdım, orada ilimle alimle ilgili yüz yirmi sayfa var. Hocamızın başka kitaplarını karıştırdım; alimin, ilminin kıymetini güzelce yazmış;Hocamızın başka kitaplarını karıştırdım; alimin, ilminin kıymetini güzelce yazmış; onun cennet yolu olduğunu güzelce anlatmış.onun cennet yolu olduğunu güzelce anlatmış. "Baba, zaten sen şu kitapta şu kadar yazmışsın;"Baba, zaten sen şu kitapta şu kadar yazmışsın; bana ne diye tekrar alimlerle ilgili bir kitap yaz, dedin." diye sordum. bana ne diye tekrar alimlerle ilgili bir kitap yaz, dedin." diye sordum. Tebessüm etti, başını eğdi, cevap vermedi.Tebessüm etti, başını eğdi, cevap vermedi. Ben de anlayamadım, daha anlayacağım da inşallah, o kitabı da yazacağım. Ben de anlayamadım, daha anlayacağım da inşallah, o kitabı da yazacağım. Zamanı var belki de, alimin kıymetini milletin anlaması gerektiği zaman o kitabı yazmamız gerekecek.Zamanı var belki de, alimin kıymetini milletin anlaması gerektiği zaman o kitabı yazmamız gerekecek. Çünkü bir hadîs-i şerîf var, o hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle diyor: Çünkü bir hadîs-i şerîf var, o hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle diyor:

Ezhedü'n-nâsi fi'l-âlimi ehlühû ve cîrânühû. Ezhedü'n-nâsi fi'l-âlimi ehlühû ve cîrânühû.

Alimin kadrini kıymetini hiç bilmeyen, en az bilen kimlerdir? Ehlidir ve cîranıdır. Alimin kadrini kıymetini hiç bilmeyen, en az bilen kimlerdir?

Ehlidir ve cîranıdır.

Ehli ne demek? "Ailesi, yakını, akrabaları." Ciran ne demek? Komşuları. Ehli ne demek?

"Ailesi, yakını, akrabaları."

Ciran ne demek?

Komşuları.

Ev halkı, komşuları alimin kıymetini bilmez.Ev halkı, komşuları alimin kıymetini bilmez. Ötekiler, kıymetini bilen başka kimseler bilmem hangi şehirden ziyaretine gelirler; karısı bilmez. Ötekiler, kıymetini bilen başka kimseler bilmem hangi şehirden ziyaretine gelirler; karısı bilmez.

Nuh aleyhisselam'ın ve Lut aleyhisselam'ın eşlerini biliyorsunuz: Nuh aleyhisselam'ın ve Lut aleyhisselam'ın eşlerini biliyorsunuz:

Kânetâ tahte abdeyni min 'ibâdinâ sâlihayni fe-hânetâ hümâ.Kânetâ tahte abdeyni min 'ibâdinâ sâlihayni fe-hânetâ hümâ. "Benim iki salih kulumun, peygamberimin taht-ı nikâhında bulunuyorlardı." diyor. "Benim iki salih kulumun, peygamberimin taht-ı nikâhında bulunuyorlardı." diyor.

Onların eşleri olmuşlardı, fakat onlara hıyanet ettiler, iman etmediler, kâfir oldular, kâfir öldüler.Onların eşleri olmuşlardı, fakat onlara hıyanet ettiler, iman etmediler, kâfir oldular, kâfir öldüler. Ne büyük nasipsizlik! Ehli, ailesi kıymetini bilemedi. Ne büyük nasipsizlik! Ehli, ailesi kıymetini bilemedi.

Silsilemizde geçen Ebu'l-Hasen el-Harakânî Efendimiz hazretleri hakkında anlatırlar ki,Silsilemizde geçen Ebu'l-Hasen el-Harakânî Efendimiz hazretleri hakkında anlatırlar ki, büyük evliyâullahtan, kerametleri zâhir, şöhreti her tarafa yayılmışbüyük evliyâullahtan, kerametleri zâhir, şöhreti her tarafa yayılmış "Şu zât-ı muhteremi ziyarete gidelim." demişler, Birkaç hak aşığı insan, "Şu zât-ı muhteremi ziyarete gidelim." demişler, Birkaç hak aşığı insan, o Şeyh Efendi'yi ziyarete gitmişler. Kapısını çalmışlar; şöyle yan durmuşlar.o Şeyh Efendi'yi ziyarete gitmişler. Kapısını çalmışlar; şöyle yan durmuşlar. İçerden bir sert kadın sesi; "Kim o?" demiş. İçerden bir sert kadın sesi;

"Kim o?" demiş.

"Acaba Şeyh Efendi hazretleri evdeler mi, onu ziyarete gelmiştik." demişler. "Acaba Şeyh Efendi hazretleri evdeler mi, onu ziyarete gelmiştik." demişler.

"O ihtiyar bunağı mı arıyorsunuz? Oduna gitti, gelir biraz sonra." demiş. "Bunak" diyor."O ihtiyar bunağı mı arıyorsunuz? Oduna gitti, gelir biraz sonra." demiş. "Bunak" diyor. Onlar "Şeyh Efendi" diye tir tir titriyorlar, kadın pür hiddet hakaretli söz söylüyor. Onlar "Şeyh Efendi" diye tir tir titriyorlar, kadın pür hiddet hakaretli söz söylüyor. Oduna gittiğine göre odun toplayıp orman tarafından gelen yoldan gelecek. "Ne zaman gelecek?" diye biraz yolda beklemişler.Oduna gittiğine göre odun toplayıp orman tarafından gelen yoldan gelecek. "Ne zaman gelecek?" diye biraz yolda beklemişler. Bakmışlar ki Şeyh Efendi; odun toplamış, aslana yükletmiş, geliyor. Bakmışlar ki Şeyh Efendi; odun toplamış, aslana yükletmiş, geliyor. Şaşırmışlar; "Efendimiz, şeyhimiz, bu ne haldir?" Şaşırmışlar; "Efendimiz, şeyhimiz, bu ne haldir?" "Evdeki aslana sabrımızdan dolayı Allah bize dağdaki aslanları musahhar etti." demiş. "Evdeki aslana sabrımızdan dolayı Allah bize dağdaki aslanları musahhar etti." demiş.

Kadın "su getir" dermiş, gidermiş kovayı doldururmuş; kuyudan çekermişKadın "su getir" dermiş, gidermiş kovayı doldururmuş; kuyudan çekermiş –iple bir kova su çekmek kolay değildir, insanın elini acıtır- ak sakalıyla getirirmiş;–iple bir kova su çekmek kolay değildir, insanın elini acıtır- ak sakalıyla getirirmiş; "al hatun" dermiş, kovayı verirmiş. Gözünün önünde o suyu dökermiş; "bir daha doldur" dermiş."al hatun" dermiş, kovayı verirmiş. Gözünün önünde o suyu dökermiş; "bir daha doldur" dermiş. Yine gidermiş, iplerle çekermiş, getirirmiş "al hatun" dermiş.Yine gidermiş, iplerle çekermiş, getirirmiş "al hatun" dermiş. Kadın yine dökermiş, "bir daha getir" dermiş. Gık demezmiş, yine getirirmiş, yine getirirmiş.Kadın yine dökermiş, "bir daha getir" dermiş. Gık demezmiş, yine getirirmiş, yine getirirmiş. Allah Allah o şeyh efendi nasıl, o hanım nasıl? Allah Allah o şeyh efendi nasıl, o hanım nasıl?

Aradan bir zaman geçmiş, o hak âşıkları yine gelmişler.Aradan bir zaman geçmiş, o hak âşıkları yine gelmişler. "Valide hanım içeriden bize nasıl bağıracak?" gibilerden kapıyı korka korka çalmışlar. "Valide hanım içeriden bize nasıl bağıracak?" gibilerden kapıyı korka korka çalmışlar. İçeriden "Kim o?" diye bir mülayim, yumuşak ses gelmiş. İçeriden "Kim o?" diye bir mülayim, yumuşak ses gelmiş.

"Şeyh Efendi hazretlerini görmek istemiştik de evdeler mi acaba?" demişler. "Şeyh Efendi hazretlerini görmek istemiştik de evdeler mi acaba?" demişler.

"Evde yok ama hoş geldiniz, sefa getirdiniz kapıyı itiverin, kilitli değil açabilirsiniz."Evde yok ama hoş geldiniz, sefa getirdiniz kapıyı itiverin, kilitli değil açabilirsiniz. İçeri girin sağ taraftaki odaya buyurun, istirahat edin.İçeri girin sağ taraftaki odaya buyurun, istirahat edin. Duvardaki dolapta yemekler vardır; karnınız açsa oradan alıverin.Duvardaki dolapta yemekler vardır; karnınız açsa oradan alıverin. Ben nâmahrem olduğunuz için yanınıza çıkamam ama siz kendi işinizi kendiniz görüverin,Ben nâmahrem olduğunuz için yanınıza çıkamam ama siz kendi işinizi kendiniz görüverin, istirahat de edebilirsiniz, su da var orada, yakında gelir inşallah. istirahat de edebilirsiniz, su da var orada, yakında gelir inşallah. Kusura bakmayın, rahatınıza bakın." Kusura bakmayın, rahatınıza bakın."

Ah çok büyük bir iltifat! Birbirlerine bakmışlar, şaşırmışlar;Ah çok büyük bir iltifat! Birbirlerine bakmışlar, şaşırmışlar; kapıyı açmışlar hakikaten sağdaki odaya girmişler, istirahat etmişler, su içmişler.kapıyı açmışlar hakikaten sağdaki odaya girmişler, istirahat etmişler, su içmişler. Biraz sonra şeyh efendi hazretleri gelmiş; ayağa kalkmışlar el etek öpmüşler.Biraz sonra şeyh efendi hazretleri gelmiş; ayağa kalkmışlar el etek öpmüşler. Bir tanesi dayanamamış, demiş ki; Bir tanesi dayanamamış, demiş ki;

"Efendi Hazretleri, bir şeyi çok merak ettim, müsaade ederseniz sorayım." "Sor evladım." demiş. "Efendi Hazretleri, bir şeyi çok merak ettim, müsaade ederseniz sorayım."

"Sor evladım." demiş.

"Efendim, biz buraya birkaç sene önce gelmiştik; evden bir azar işittik,"Efendim, biz buraya birkaç sene önce gelmiştik; evden bir azar işittik, çok sert karşılandık ve size de çok hakaretler ediliyordu; öyle bir kadınla karşılaşmıştık.çok sert karşılandık ve size de çok hakaretler ediliyordu; öyle bir kadınla karşılaşmıştık. Bu sefer de çok iltifatla karşılandık, siz gelmeden önce iyi ağırladılar." deyince, Bu sefer de çok iltifatla karşılandık, siz gelmeden önce iyi ağırladılar." deyince,

"O birincisi sizlere ömür, vefat etti. "O birincisi sizlere ömür, vefat etti. O bizim yumağımızı sarardı, bu ikincisi kendi yumağını sarıyor." demiş. O bizim yumağımızı sarardı, bu ikincisi kendi yumağını sarıyor." demiş.

Demek istiyor ki, "O kötülük yaptıkça biz sabrediyorduk, bize sevap kazandırıyordu;Demek istiyor ki, "O kötülük yaptıkça biz sabrediyorduk, bize sevap kazandırıyordu; bu ikincisi kendi yumağını sarıyor, sevabı kendisi kazanıyor.bu ikincisi kendi yumağını sarıyor, sevabı kendisi kazanıyor. Tatlı dilli, güleç yüzlü iyi huylu; boyuna sevap kazanıyor."Tatlı dilli, güleç yüzlü iyi huylu; boyuna sevap kazanıyor." Ama birincisi kötü huyluydu; hoca efendi ona sabrettikçe sevap kazanıyordu. Böyle anlatmış. Ama birincisi kötü huyluydu; hoca efendi ona sabrettikçe sevap kazanıyordu. Böyle anlatmış.

Allahu Teâlâ hazretleri bizleri Peygamber Efendimiz'in Âl-i Muhammed'inden olanlardan,Allahu Teâlâ hazretleri bizleri Peygamber Efendimiz'in Âl-i Muhammed'inden olanlardan, takvâ ehli, Kur'an ehli, sevdiği kul eylesin; niyazımız bu. Allah bizi yolundan ayırmasın. takvâ ehli, Kur'an ehli, sevdiği kul eylesin; niyazımız bu. Allah bizi yolundan ayırmasın.

Gelelim ikinci hadîs-i şerîfe. Gelelim ikinci hadîs-i şerîfe.

Sayfanın onuncu hadîs-i şerîfi oluyor, onuncu ve sonuncu...Sayfanın onuncu hadîs-i şerîfi oluyor, onuncu ve sonuncu... Ben orada bırakmayacağım; inşaallah arkasından bir hadis daha okuyacağım.Ben orada bırakmayacağım; inşaallah arkasından bir hadis daha okuyacağım. Bu hadîs-i şerîf, İbn Abbas rad‎yallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş, kaynakları meşhur;Bu hadîs-i şerîf, İbn Abbas rad‎yallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş, kaynakları meşhur; Buhârî'de, Müslim'de, Ebû Dâvud'da, Neseî'de, Tahavî'de, İbn Hibban'da var.Buhârî'de, Müslim'de, Ebû Dâvud'da, Neseî'de, Tahavî'de, İbn Hibban'da var. O kaynakların hepsinde olduğuna göre sıhhatli bir hadîs-i şerîftir: O kaynakların hepsinde olduğuna göre sıhhatli bir hadîs-i şerîftir:

Âmürüküm bi-erba'in ve enhâküm an-erba'in. Âmürüküm bi'l-îmâni bi'llâhi vahdeh.Âmürüküm bi-erba'in ve enhâküm an-erba'in. Âmürüküm bi'l-îmâni bi'llâhi vahdeh. E tedrûne me'l-îmânü bi'llâh şehâdetü en lâ ilâhe illallahE tedrûne me'l-îmânü bi'llâh şehâdetü en lâ ilâhe illallah ve enne Muhammeden resûlullâh ve ikâme's-salâti ve îtâ'i'z-zekâtive enne Muhammeden resûlullâh ve ikâme's-salâti ve îtâ'i'z-zekâti ve savmü ramadâne ve en tüeeddû li'llâhi humuse mâ ğanimtümve savmü ramadâne ve en tüeeddû li'llâhi humuse mâ ğanimtüm ve enhâküm 'ani'd-dübbâ ve'n-nekîri ve'l-hantemive enhâküm 'ani'd-dübbâ ve'n-nekîri ve'l-hantemi ve'l-muzeffeti ihfezûhünne ve ahbirûhünne men verâeküm. ve'l-muzeffeti ihfezûhünne ve ahbirûhünne men verâeküm.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in ifadesini tercüme ediyorum; şöyle buyuruyor: Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in ifadesini tercüme ediyorum; şöyle buyuruyor:

Âmürüküm bi-erba'in. "Sizlere dört şeyi emrediyorum, dikkat edin dört şey söyleyeceğim."Âmürüküm bi-erba'in. "Sizlere dört şeyi emrediyorum, dikkat edin dört şey söyleyeceğim." Ve enhâküm an erba'in. "Dört şeyi de men edeceğim, yasaklayacağım." Ve enhâküm an erba'in. "Dört şeyi de men edeceğim, yasaklayacağım."

"Yapın." diye dört şeyi söyleyeceğim; dört şeyden de sakınmanızı isteyeceğim. "Yapın." diye dört şeyi söyleyeceğim; dört şeyden de sakınmanızı isteyeceğim.

Âmürüküm. "Size şunu emrediyorum ki." Emrettiği şeyleri sayacak: Âmürüküm. "Size şunu emrediyorum ki."

Emrettiği şeyleri sayacak:

Âmürüküm bi'l-îmâni bi'llâhi. "Size Allah'a iman etmenizi emrederim, iman edin." Ama nasıl? Âmürüküm bi'l-îmâni bi'llâhi. "Size Allah'a iman etmenizi emrederim, iman edin."

Ama nasıl?

Âmürüküm bi'l-îmâni bi'llâhi vahdeh.Âmürüküm bi'l-îmâni bi'llâhi vahdeh. "Allahu Teâlâ hazretlerinin, vahdâniyetini, ehadiyetini, tek olduğunu bilerek"Allahu Teâlâ hazretlerinin, vahdâniyetini, ehadiyetini, tek olduğunu bilerek Allah'a iman etmenizi size emrederim." Arkasından soruyor: Allah'a iman etmenizi size emrederim."

Arkasından soruyor:

E tedrûne me'l-îmânü billah. "Allah'a iman etmek nedir, farkında mısınız?E tedrûne me'l-îmânü billah. "Allah'a iman etmek nedir, farkında mısınız? İmanın ne olduğunu biliyor musunuz?" diye soruyor. İmanın ne olduğunu biliyor musunuz?" diye soruyor.

Efendimiz "iyi anlaşılsın, cevabını düşünsünler, biraz dikkatleri toplansın" diyeEfendimiz "iyi anlaşılsın, cevabını düşünsünler, biraz dikkatleri toplansın" diye konuşmasında bazen soru sorardı. konuşmasında bazen soru sorardı.

Bu, bizim ibret almamız gereken güzel bir metottur. Soru sorunca karşı taraf uyanır.Bu, bizim ibret almamız gereken güzel bir metottur. Soru sorunca karşı taraf uyanır. Üniversitede hocalık yaptığımız zaman sınıfımda çocuklar uyumazdı elhamdülillah.Üniversitede hocalık yaptığımız zaman sınıfımda çocuklar uyumazdı elhamdülillah. Öğleden sonra dersim olurduÖğleden sonra dersim olurdu fakülteye sabahleyin erken gelmişler; herkes yemek yediği zaman öğleden sonra uyku bastırır.fakülteye sabahleyin erken gelmişler; herkes yemek yediği zaman öğleden sonra uyku bastırır. Öğleden sonra dersim olurduÖğleden sonra dersim olurdu Yemeklerin yağları da biraz ağırsa yemekten sonra çocuklar baygınlaşmaya başlarlarYemeklerin yağları da biraz ağırsa yemekten sonra çocuklar baygınlaşmaya başlarlar ama ben soru sorardım, derse iştirak ettirirdim, tatlı geçerdi, uyumazlardı. Efendimiz'in metodu. ama ben soru sorardım, derse iştirak ettirirdim, tatlı geçerdi, uyumazlardı. Efendimiz'in metodu.

Efendimiz; "Allah'a iman etmek nedir, bilir misiniz, farkında mısınız?" diye soruyor;Efendimiz; "Allah'a iman etmek nedir, bilir misiniz, farkında mısınız?" diye soruyor; cevabını yine kendisi veriyor, tarifini yapıyor: cevabını yine kendisi veriyor, tarifini yapıyor:

Şehâdetu en lâ ilâhe illallah ve enne Muhammeden resûlullah.Şehâdetu en lâ ilâhe illallah ve enne Muhammeden resûlullah. "Allah'tan başka bir ilah, bir mabut olmadığına şehadet getirmek,"Allah'tan başka bir ilah, bir mabut olmadığına şehadet getirmek, ve benim O'nun elçisi, peygamberi olduğuma şahadet etmek, bunu kabul etmek." ve benim O'nun elçisi, peygamberi olduğuma şahadet etmek, bunu kabul etmek."

Böyle tarif ediyor peygamber efendimiz.Böyle tarif ediyor peygamber efendimiz. Dikkat ederseniz "sadece Allah'ın varlığını kabul etmek" demiyor muhterem kardeşlerim.Dikkat ederseniz "sadece Allah'ın varlığını kabul etmek" demiyor muhterem kardeşlerim. "Allah'ın varlığını ve benim O'nun elçisi olduğumu kabul etmek" diyor."Allah'ın varlığını ve benim O'nun elçisi olduğumu kabul etmek" diyor. İkisi birbirine bitişik; ayrı şeyler değil. Çok önemli bir nokta bu! İkisi birbirine bitişik; ayrı şeyler değil. Çok önemli bir nokta bu!

"Ben Allah'a inanıyorum." "Eee sonra, devam et." "Allah'a inanıyorum, o kadar." "Ben Allah'a inanıyorum."

"Eee sonra, devam et."

"Allah'a inanıyorum, o kadar."

Ne kitap, ne melek, ne peygamber! Yahu sen millete sadaka mı veriyorsun, lütfen Allah'a inanıyormuş.Ne kitap, ne melek, ne peygamber! Yahu sen millete sadaka mı veriyorsun, lütfen Allah'a inanıyormuş. Şu kâinatın düzeni havadan mı, nereden çıktı, kendi kendine olur mu?Şu kâinatın düzeni havadan mı, nereden çıktı, kendi kendine olur mu? Şu hikmetli olaylar, oluşlar, yaradılışlar, varlıklar, çiçekler, ağaçlar, meyveler,Şu hikmetli olaylar, oluşlar, yaradılışlar, varlıklar, çiçekler, ağaçlar, meyveler, madenler, yerler, gökler, hesaplar, kitaplar, astronomi, fizik, kimya...madenler, yerler, gökler, hesaplar, kitaplar, astronomi, fizik, kimya... Bu muazzam düzen tesadüfen olur mu, sahipsiz olur mu? Mümkün mü?Bu muazzam düzen tesadüfen olur mu, sahipsiz olur mu? Mümkün mü? Yaratanı olmadan, onu öyle yapan olmadan olur mu? Tabi inanacaksın Allah'a!Yaratanı olmadan, onu öyle yapan olmadan olur mu? Tabi inanacaksın Allah'a! İnanacaksın ama ve enne Muhammeden Resûlullah Resûlullah'ın da peygamber olduğunu söyle,İnanacaksın ama ve enne Muhammeden Resûlullah Resûlullah'ın da peygamber olduğunu söyle, onun da peygamber olduğunu kabul et bakayım. Neden? onun da peygamber olduğunu kabul et bakayım.

Neden?

Çünkü Allah'ın emirlerini o getirdi sana, o getirecek.Çünkü Allah'ın emirlerini o getirdi sana, o getirecek. Allah'ın emirlerini ondan alacaksın, işin detayını oradan öğreneceksin. Allah'ın emirlerini ondan alacaksın, işin detayını oradan öğreneceksin.

Sen Allah'a inandın mı? İnandım. Tamam.Sen Allah'a inandın mı?

İnandım. Tamam.
Allah'ın emirlerini, yasaklarını, Allah'ın elçisi sana bildirecek.Allah'ın emirlerini, yasaklarını, Allah'ın elçisi sana bildirecek. Onun için Allah'a iman etmek, Resûlullah'a iman etmeye bağlı; ikisi birbirinden ayrılmaz. Onun için Allah'a iman etmek, Resûlullah'a iman etmeye bağlı; ikisi birbirinden ayrılmaz.

"Ben Allah'a inanıyorum ama hıristiyanım.""Ben Allah'a inanıyorum ama hıristiyanım." Senin dinin yok, makbul değil, Allah'a inanacaksın,Senin dinin yok, makbul değil, Allah'a inanacaksın, Muhammed Mustafa'nın elçisi olduğunu da kabul edeceksin.Muhammed Mustafa'nın elçisi olduğunu da kabul edeceksin. Onun getirdikleri, Allah'ın gönderdikleri olduğundan, Allah'a inanmanın tamam olmasıOnun getirdikleri, Allah'ın gönderdikleri olduğundan, Allah'a inanmanın tamam olması Resûlullah'a tâbi olmakla tamam olacak, oradan belli olacak.Resûlullah'a tâbi olmakla tamam olacak, oradan belli olacak. Hazinenin anahtarı lâ ilâhe illallah, Muhammedün Resûlullah.Hazinenin anahtarı lâ ilâhe illallah, Muhammedün Resûlullah. Onu açtığın zaman içerideki her şeye sahip olacaksın. O olmadığı zaman olmaz ki! Onu açtığın zaman içerideki her şeye sahip olacaksın. O olmadığı zaman olmaz ki!

Allah senden ne istemiş, neleri emretmiş, neleri yasaklamış? Allah senden ne istemiş, neleri emretmiş, neleri yasaklamış?

Yok, ortada malzeme yok. Malzeme kapının arkasında kilitli.Yok, ortada malzeme yok. Malzeme kapının arkasında kilitli. Sen Muhammedün Resûlullah diye kapıyı aç, gör Allah sana neleri emretmiş:Sen Muhammedün Resûlullah diye kapıyı aç, gör Allah sana neleri emretmiş: İçki içme; zulüm, zina, hırsızlık yapma, yalan söyleme; dürüst, ahlâklı, cömert, duygulu insan ol,İçki içme; zulüm, zina, hırsızlık yapma, yalan söyleme; dürüst, ahlâklı, cömert, duygulu insan ol, hemcinsini sev, insanlara iyilik etmeye çalış, sû-i zanda bulunma, hüsn-i zannı esas al…hemcinsini sev, insanlara iyilik etmeye çalış, sû-i zanda bulunma, hüsn-i zannı esas al… Allah'ın bir sürü mücevherat, hazine gibi emirleri var. Onların hepsi o kapının arkasında.Allah'ın bir sürü mücevherat, hazine gibi emirleri var. Onların hepsi o kapının arkasında. Sen lâ ilâhe illallah -hemen arkasında ona ekli, kopması mümkün değil- Muhammedün Resûlullah diyeceksin;Sen lâ ilâhe illallah -hemen arkasında ona ekli, kopması mümkün değil- Muhammedün Resûlullah diyeceksin; o zaman imanın tamam olacak. Muhammedün Resûlullah demezsen olmaz. o zaman imanın tamam olacak. Muhammedün Resûlullah demezsen olmaz.

Fransa'da gördük; Paris'te kapı zilinin altında şifre var, ABC harflerine basacaksın,Fransa'da gördük; Paris'te kapı zilinin altında şifre var, ABC harflerine basacaksın, ondan sonra 147911 rakamlarına basacaksın, onlara basınca kapı kendisi açılıyor.ondan sonra 147911 rakamlarına basacaksın, onlara basınca kapı kendisi açılıyor. Anahtara lüzum yok. Kapı kendisi açılıyor. Sen şifreyi biliyorsan düğmelere basıyorsun;Anahtara lüzum yok. Kapı kendisi açılıyor. Sen şifreyi biliyorsan düğmelere basıyorsun; hesap makinesi gibi kapı kendiliğinden açılıyor. hesap makinesi gibi kapı kendiliğinden açılıyor. İşte Allah'ın emirlerinin, yasaklarının, dininin rızasının şifresi deİşte Allah'ın emirlerinin, yasaklarının, dininin rızasının şifresi de lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah. Muhammedün Resûlullah demezsen kapı açılmaz,lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah. Muhammedün Resûlullah demezsen kapı açılmaz, şifre tamamlanmış olmaz.şifre tamamlanmış olmaz. -Kaynaklarını da saydık, hadis sağlam hadis- Efendimiz burada ne söylemiş? -Kaynaklarını da saydık, hadis sağlam hadis-

Efendimiz burada ne söylemiş?

"Size dört şeyi emrediyorum; birisi tek olan Allah'a inanmak. O nedir? "Size dört şeyi emrediyorum; birisi tek olan Allah'a inanmak. O nedir? Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim O'nun elçisi olduğuma şahadet etmek." diyor,Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim O'nun elçisi olduğuma şahadet etmek." diyor, ikisini bir zikrediyor. O, ondan ayrı değil. Bîle yazdum -ey Resûlüm- âdın ile âdımı. ikisini bir zikrediyor. O, ondan ayrı değil.

Bîle yazdum -ey Resûlüm- âdın ile âdımı.

"Ey resulüm! Ben senin adını kendi adımla beraber yazdım." Nasıl yazdı? "Ey resulüm! Ben senin adını kendi adımla beraber yazdım."

Nasıl yazdı?

Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah. Bak adını yan yana yazdı.Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah. Bak adını yan yana yazdı. O birbirinden ayrılmaz; ayrıldı mı iman olmaz, şifre çözülmez,O birbirinden ayrılmaz; ayrıldı mı iman olmaz, şifre çözülmez, iş tamam olmaz, insan mü'min olmaz, dünyası âhireti nurlanmaz, kalır.iş tamam olmaz, insan mü'min olmaz, dünyası âhireti nurlanmaz, kalır. Bazı kimseler var kendi başına "Allah'ı tanıyoruz, biliyoruz." diyorlar.Bazı kimseler var kendi başına "Allah'ı tanıyoruz, biliyoruz." diyorlar. Biliyorsun ama Allah emirlerini, yasaklarını Peygamber Efendimiz'e söylemiş;Biliyorsun ama Allah emirlerini, yasaklarını Peygamber Efendimiz'e söylemiş; elçi o, o bildirmiş, git ondan öğren. Muallim, mürebbi o, malzeme orada.elçi o, o bildirmiş, git ondan öğren. Muallim, mürebbi o, malzeme orada. Onun için lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah'ı emrediyorum demiş oluyor; bir. Onun için lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah'ı emrediyorum demiş oluyor; bir.

Ve ikâme's-salâti. Ve ikâme's-salâti.

"Namazı ikame etmeniz." "Namazı ikame etmeniz."

Muhterem kardeşlerim! Namaz kılmanız demiyor burada da ona dikkati çekeceğim.Muhterem kardeşlerim!

Namaz kılmanız demiyor burada da ona dikkati çekeceğim.
Bildiğiniz hadîs-i şerîftir ama bazı ince noktalara dikkatinizi çekmek istiyorum.Bildiğiniz hadîs-i şerîftir ama bazı ince noktalara dikkatinizi çekmek istiyorum. "Size namazı kılmanızı emrediyorum." demiyor,"Size namazı kılmanızı emrediyorum." demiyor, "Namazı dosdoğru doğrultmanızı emrediyorum." diyor. "Namazı dosdoğru doğrultmanızı emrediyorum." diyor.

İkâme ne demek? "Eğri olan şeyi doğrultmak" demek.İkâme ne demek?

"Eğri olan şeyi doğrultmak" demek.
Hani tel eğri büğrü olur doğrultursun, demirci demiri düz hâle getirir. Hani tel eğri büğrü olur doğrultursun, demirci demiri düz hâle getirir.

İkâme "doğrultmak" demek; ikâmi's-salah, "namazı doğrultmak, dosdoğru yapmak" demektir.İkâme "doğrultmak" demek; ikâmi's-salah, "namazı doğrultmak, dosdoğru yapmak" demektir. Bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuş ki "Safların düzgün olması bile namazın ikamesindendir."Bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuş ki "Safların düzgün olması bile namazın ikamesindendir." Namazın içinde dışında şartları, farzları, âdâbı, erkânı var; saflar bile muntazam olacak.Namazın içinde dışında şartları, farzları, âdâbı, erkânı var; saflar bile muntazam olacak. Aralıklı aralıklı duruyor beyler; omuzlarını germişler, kollarını dikmişler, kimseyi yanlarına sokmuyorlar.Aralıklı aralıklı duruyor beyler; omuzlarını germişler, kollarını dikmişler, kimseyi yanlarına sokmuyorlar. Yorgun öküzün sabana baktığı gibi yanına birisi sokulsa bakıyor,Yorgun öküzün sabana baktığı gibi yanına birisi sokulsa bakıyor, boğa gibi burnundan soluyor; "Ne sokuldun benim yanıma?" demek istiyor. boğa gibi burnundan soluyor; "Ne sokuldun benim yanıma?" demek istiyor.

Peygamber Efendimiz emretmiş; safların sık olması, boşluk kalmaması lazım,Peygamber Efendimiz emretmiş; safların sık olması, boşluk kalmaması lazım, "Boşluk kalırsa şeytan girer." demiş. Fazla zorlarsan arka safa gidiyor."Boşluk kalırsa şeytan girer." demiş. Fazla zorlarsan arka safa gidiyor. Sen; "Öndeki safın boşluğunu doldurayım." diye Allah rızası içinSen; "Öndeki safın boşluğunu doldurayım." diye Allah rızası için öne gidiyorsun, doldurmaya çalışıyorsun. öne gidiyorsun, doldurmaya çalışıyorsun.

Efendimiz buyurmuş ki;Efendimiz buyurmuş ki; "En hayırlı adımlardan birisi öndeki safı doldurmak için atılan adımdır.""En hayırlı adımlardan birisi öndeki safı doldurmak için atılan adımdır." Sen ön safı doldurmaya çalışıyorsun, adam da keyfine düşkün, hava sıcak;Sen ön safı doldurmaya çalışıyorsun, adam da keyfine düşkün, hava sıcak; sen gelince senin sıcaklığından, sıkışıklığından rahatsız olduğu için sen gelince senin sıcaklığından, sıkışıklığından rahatsız olduğu için sana şöyle bir hışımla bakıyor; eritirse eritti, eritemezse kendisi çekiliyor, arka safa gidiyor. sana şöyle bir hışımla bakıyor; eritirse eritti, eritemezse kendisi çekiliyor, arka safa gidiyor. Kızıyor; "Sen mi geldin buraya? Ben de inadımdan geri gidiyorum." demek istiyor. Olmaz böyle! Kızıyor; "Sen mi geldin buraya? Ben de inadımdan geri gidiyorum." demek istiyor. Olmaz böyle!

Safların muntazam olması, hiç boşluksuz olması namazın âdâbından.Safların muntazam olması, hiç boşluksuz olması namazın âdâbından. Tadil-i erkana, mânasına riayet etmek, kalbiyle huzur ile huşu ile kılmak,Tadil-i erkana, mânasına riayet etmek, kalbiyle huzur ile huşu ile kılmak, bunlar hep ikâmi's-salah içine giriyor; "namazı dosdoğru kılmak" diye tercüme etmişler. bunlar hep ikâmi's-salah içine giriyor; "namazı dosdoğru kılmak" diye tercüme etmişler.

"Allah'a ve Resûlü'ne inanmanızı, namazı dosdoğru kılmanızı size emrederim." "Allah'a ve Resûlü'ne inanmanızı, namazı dosdoğru kılmanızı size emrederim."

O dosdoğru kılmanın usulünü öğreneceksiniz, öğreneceğiz,O dosdoğru kılmanın usulünü öğreneceksiniz, öğreneceğiz, saflarda, camide kılarken, buna da riayet edeceğiz. Sonra? saflarda, camide kılarken, buna da riayet edeceğiz.

Sonra?

Ve îtâi'z-zekâh. "Zekât vermeyi de size emrederim." Etti üç. Ve îtâi'z-zekâh. "Zekât vermeyi de size emrederim."

Etti üç.

İslâm dini, sosyal bir dindir. Sosyal yönü çok kuvvetli bir dindir.İslâm dini, sosyal bir dindir. Sosyal yönü çok kuvvetli bir dindir. İnsanlara birbirleriyle yardımlaşma şuurunu kazandıran, bu konuda emirleri çok kuvvetli olan bir dindir.İnsanlara birbirleriyle yardımlaşma şuurunu kazandıran, bu konuda emirleri çok kuvvetli olan bir dindir. Başka bir dinde böyle kuvvetli sosyal bir şuur yoktur. Başka bir dinde böyle kuvvetli sosyal bir şuur yoktur.

Peygamber Efendimiz; "Komşusu açken tok yatan bizden değildir." diyor.Peygamber Efendimiz;

"Komşusu açken tok yatan bizden değildir." diyor.
Komşusuyla ilgilenecek, müslümanların dertleriyle dertlenecek.Komşusuyla ilgilenecek, müslümanların dertleriyle dertlenecek. Müslümanlar bir vücut gibidir; ayağına diken batsa bütün vücut uykusuz kalır,Müslümanlar bir vücut gibidir; ayağına diken batsa bütün vücut uykusuz kalır, hastalandığı zaman ateşler içinde kıvranır. Dalağı hastalandı, bağırsağı bozulduhastalandığı zaman ateşler içinde kıvranır. Dalağı hastalandı, bağırsağı bozuldu veyahut midesi rahatsız ama bütün vücut geceleyin uykusuz kalır yaniveyahut midesi rahatsız ama bütün vücut geceleyin uykusuz kalır yani sadece o uzvu çekmez, hepsi çeker.sadece o uzvu çekmez, hepsi çeker. Müslüman, müslümanın derdiyle dertlenecek, öteki müslümanlarla ilgilenecek.Müslüman, müslümanın derdiyle dertlenecek, öteki müslümanlarla ilgilenecek. Siz de öyle olacaksınız. Afrika'nın güneyindeki müslümandan, Avustralya'dakine,Siz de öyle olacaksınız. Afrika'nın güneyindeki müslümandan, Avustralya'dakine, Orta Asya'daki müslüman kardeşimizden Amerika'daki, Brezilya'daki müslümana kadarOrta Asya'daki müslüman kardeşimizden Amerika'daki, Brezilya'daki müslümana kadar hepsi senin kardeşindir, hepsinin derdi senin derdindir, hepsiyle ilgileneceksin; ilgilenmemiz lazım. hepsi senin kardeşindir, hepsinin derdi senin derdindir, hepsiyle ilgileneceksin; ilgilenmemiz lazım.

Bu ilgilenmek de lafla olmaz, müslüman kesenin ağzını açacak, hayırsever olacak, zekât verecek.Bu ilgilenmek de lafla olmaz, müslüman kesenin ağzını açacak, hayırsever olacak, zekât verecek. Kur'ân-ı Kerîm, şeriat-i garrâ bunun da nispetini görmüş; para, koyun olursa kırkta bir,Kur'ân-ı Kerîm, şeriat-i garrâ bunun da nispetini görmüş; para, koyun olursa kırkta bir, deve olursa şu kadar, sığır olursa bu kadar... Hepsinin belirli bir ölçüsü, nispeti var. deve olursa şu kadar, sığır olursa bu kadar... Hepsinin belirli bir ölçüsü, nispeti var. İnsanlar zenginliği nispetinde, arazi mahsulâtına onda bir, yüzde on -öşür diyoruz- sulanmaz araziİnsanlar zenginliği nispetinde, arazi mahsulâtına onda bir, yüzde on -öşür diyoruz- sulanmaz arazi şöyle, sulanırsa böyle, verecek. Bunları öğreneceksiniz. Bunlar farz, namaz gibi önemli. şöyle, sulanırsa böyle, verecek. Bunları öğreneceksiniz. Bunlar farz, namaz gibi önemli.

İslâm'ın zekât müessesi, muhteşem bir müessese.İslâm'ın zekât müessesi, muhteşem bir müessese. Zekât müessessi olan ülkelerde fakir kalmaz, zenginle fakir arasında uçurumlar büyümez;Zekât müessessi olan ülkelerde fakir kalmaz, zenginle fakir arasında uçurumlar büyümez; zengin fakiri sever, hayra yönelir; fakir zengine kızmaz,zengin fakiri sever, hayra yönelir; fakir zengine kızmaz, sınıf kavgası, itişme, kakışma, çatışma olmaz. Olmamış. sınıf kavgası, itişme, kakışma, çatışma olmaz. Olmamış.

İtişme, kakışma, dövüşme, vuruşma nerede olmuş? İtişme, kakışma, dövüşme, vuruşma nerede olmuş?

Batı ülkelerinde olmuş. Kapitalizm bütün kuvvetiyle devam ediyor, yardımlaşma yok.Batı ülkelerinde olmuş. Kapitalizm bütün kuvvetiyle devam ediyor, yardımlaşma yok. İşçi "hakkımı alacağım" diye patrona düşman, patron "kendimi koruyacağım" diye, tröstleri kurmuş;İşçi "hakkımı alacağım" diye patrona düşman, patron "kendimi koruyacağım" diye, tröstleri kurmuş; kendi aralarında işbirliği yapmışlar, insanlar tabaka tabaka ayrılmış, sınıf mücadeleleri var.kendi aralarında işbirliği yapmışlar, insanlar tabaka tabaka ayrılmış, sınıf mücadeleleri var. Aristokratlar kendi kahvelerine aşağı tabakadan insanları almazlarAristokratlar kendi kahvelerine aşağı tabakadan insanları almazlar insanlar tabaka tabaka ayrılmış, burunları Kaf dağında.insanlar tabaka tabaka ayrılmış, burunları Kaf dağında. O zaman cemiyet perişan oluyor. O zaman cemiyet perişan oluyor.

İslâm sosyal müesseslerini, yardımlaşma müesseselerini kurmuş, her taraf hayırla dolu.İslâm sosyal müesseslerini, yardımlaşma müesseselerini kurmuş, her taraf hayırla dolu. Fakirin de gönlü zengin, zenginin de gönlü fakirlere karşı muhabbetli;Fakirin de gönlü zengin, zenginin de gönlü fakirlere karşı muhabbetli; her şey tatlı. İslâm olsa hakiki İslâm olsa her şey tatlı olur. her şey tatlı. İslâm olsa hakiki İslâm olsa her şey tatlı olur.

Medine-i Müneverre'de çıkardım birisine para verdim,Medine-i Müneverre'de çıkardım birisine para verdim, -tekerlekli sandalyede fakir bir kimse idi, Endonezyalı gibi görünüyordu- parayı bana iade etti. -tekerlekli sandalyede fakir bir kimse idi, Endonezyalı gibi görünüyordu- parayı bana iade etti.

"Niye" dedim? I have enough money. "Daha önce birkaç kişi verdi, kâfi miktarda aldım." dedi."Niye" dedim?

I have enough money. "Daha önce birkaç kişi verdi, kâfi miktarda aldım." dedi.
Parayı almadı, "başkasına ver" dedi. Gözü tok, hırs yok, İslâm'ın güzelliği işte böyle! Parayı almadı, "başkasına ver" dedi. Gözü tok, hırs yok, İslâm'ın güzelliği işte böyle!

Zekât da bir vazifedir, vereceğiz; cömertliğin alt sınırıdır, barajdır.Zekât da bir vazifedir, vereceğiz; cömertliğin alt sınırıdır, barajdır. Zekâtın üstünde daha çok hayırlar yapabilirsiniz.Zekâtın üstünde daha çok hayırlar yapabilirsiniz. Zekâttan ayrı hayırlar yapacaksınız, İslâmî müesseseler kuracaksınız, talebe yetiştireceksiniz.Zekâttan ayrı hayırlar yapacaksınız, İslâmî müesseseler kuracaksınız, talebe yetiştireceksiniz. Cemiyetin gelişmesi, mutlu olması, müslümanların saadeti, korunması, müdafaası içinCemiyetin gelişmesi, mutlu olması, müslümanların saadeti, korunması, müdafaası için her türlü gayreti göstereceğiz. İslâm böyle bir din. Onun için bir emri de zekât; paraya yönelik. her türlü gayreti göstereceğiz. İslâm böyle bir din. Onun için bir emri de zekât; paraya yönelik.

"Benden para isteme hocam, istersen bir gecede bin rekât namaz kılayım."Benden para isteme hocam, istersen bir gecede bin rekât namaz kılayım. İbadetten yana her şeyi yaparım; para isteme benden, buz gibi soğurum senden." İbadetten yana her şeyi yaparım; para isteme benden, buz gibi soğurum senden."

Öyle şey yok! Evet, ibadet senin lehinedir, ibadet yaptığın zaman sevap kazanırsınÖyle şey yok! Evet, ibadet senin lehinedir, ibadet yaptığın zaman sevap kazanırsın doğru ama senin ibadetin ötekisinin karnını doyurmaz.doğru ama senin ibadetin ötekisinin karnını doyurmaz. Ötekisinin karnının doyması, sırtının örtülmesi, işinin görülmesi,Ötekisinin karnının doyması, sırtının örtülmesi, işinin görülmesi, yetim çocuğun düğününün yapılması; cihat için malzemenin hazırlanması lazım.yetim çocuğun düğününün yapılması; cihat için malzemenin hazırlanması lazım. Onun için para vermeye alışın, alıştırın; çocuğunuza "harçlığından biraz yardım yap" diyeOnun için para vermeye alışın, alıştırın; çocuğunuza "harçlığından biraz yardım yap" diye küçükken öğretin. Para verin, "al bunu hayra sarf et" deyin, alışsın.küçükken öğretin. Para verin, "al bunu hayra sarf et" deyin, alışsın. "Rabbena hep bana" diye hep eli sıkı olmaz. "Rabbena hep bana" diye hep eli sıkı olmaz.

Bizim bir Hâkim Efendi var, Allah selamet versin, şakacı bir insan;Bizim bir Hâkim Efendi var, Allah selamet versin, şakacı bir insan; "Sizin de hatırınızda kalsın." diye anlatayım. "Bir rüya gördüm hocam, bilmem tabiri nedir?" diyor."Sizin de hatırınızda kalsın." diye anlatayım. "Bir rüya gördüm hocam, bilmem tabiri nedir?" diyor. Keyifli keyifli, ballandıra ballandıra anlatıyor.Keyifli keyifli, ballandıra ballandıra anlatıyor. Rüyamda zayıf, çelimsiz, cılız bir adam çıktı ortaya, avucunu yumdu;Rüyamda zayıf, çelimsiz, cılız bir adam çıktı ortaya, avucunu yumdu; "Benim şu avucumu açacak babayiğit var mı? diyor."Benim şu avucumu açacak babayiğit var mı? diyor. Cüsseli, pehlivan yapılı, ensesi kulağı yerinde birisi çıkmış; "bu zayıf bir insan" diye gelmiş,Cüsseli, pehlivan yapılı, ensesi kulağı yerinde birisi çıkmış; "bu zayıf bir insan" diye gelmiş, uğraşmış uğraşmış, açamamış. Utanmış, mahcup olmuş.uğraşmış uğraşmış, açamamış. Utanmış, mahcup olmuş. "Ben böyle cüsseli enseli kulaklıyım, bu zayıf adamın elini açamadım." demiş, mahcup olarak çekilmiş. "Ben böyle cüsseli enseli kulaklıyım, bu zayıf adamın elini açamadım." demiş, mahcup olarak çekilmiş.

Ondan sonra daha kuvvetli bir adam gelmiş.Ondan sonra daha kuvvetli bir adam gelmiş. Bizim Hâkim Bey artık anlatıyor, Allah selamet versin,Bizim Hâkim Bey artık anlatıyor, Allah selamet versin, "Sonra rüya bu ya başladılar meşhur pehlivanlar gelmeye, Koca Yusuf kuşağıyla şalvarıyla geldi,"Sonra rüya bu ya başladılar meşhur pehlivanlar gelmeye, Koca Yusuf kuşağıyla şalvarıyla geldi, uğraştı; o da açamadı. Çolak Molla geldi, o da açamadı."uğraştı; o da açamadı. Çolak Molla geldi, o da açamadı." Tarihin eski büyük pehlivanlarını sayıyor. Tarihin eski büyük pehlivanlarını sayıyor. "Nihayet Arapların meşhur pehlivanı Amr b. Ma'd-i Kerib geldi; o davrandı, o da bunun elini açamadı."Nihayet Arapların meşhur pehlivanı Amr b. Ma'd-i Kerib geldi; o davrandı, o da bunun elini açamadı. Sonra Yunanların Herküles'i geldi, yine açamadı. Bu çelimsiz adam ter bile dökmüyor,Sonra Yunanların Herküles'i geldi, yine açamadı. Bu çelimsiz adam ter bile dökmüyor, eli kapalı, cihan pehlivanları hepsi geliyorlar; bunun elini açamıyorlar. eli kapalı, cihan pehlivanları hepsi geliyorlar; bunun elini açamıyorlar.

"Hocam bu neye delalet eder, bu adam kimdir?" diyor. Biliyor, tilki gibi biliyor, mahsustan soruyor."Hocam bu neye delalet eder, bu adam kimdir?" diyor. Biliyor, tilki gibi biliyor, mahsustan soruyor. Sonra kendisi cevap veriyor: "Müslüman zengin hocam" diyor. Sonra kendisi cevap veriyor: "Müslüman zengin hocam" diyor.

Müslüman zengin avucunu açmıyor, para yardımı yapmıyor diye anlatıyor.Müslüman zengin avucunu açmıyor, para yardımı yapmıyor diye anlatıyor. Bizim kardeşlerimiz hayır yapıyorlar, ben biliyorum.Bizim kardeşlerimiz hayır yapıyorlar, ben biliyorum. Hayır yapanlar çok da yapmayanlar için bir hikâye bu. Hayır yapanlar çok da yapmayanlar için bir hikâye bu.

Zekât vermeyi de tavsiye etti, üç. Zekât vermeyi de tavsiye etti, üç.

Ve sıyâm-ı ramazân.Ve sıyâm-ı ramazân. "Ramazan orucu tutmayı da size tavsiye ederim." size demiş Efendimiz ve dört tavsiyeyi tamamlamış. "Ramazan orucu tutmayı da size tavsiye ederim." size demiş Efendimiz ve dört tavsiyeyi tamamlamış.

Neydi bunlar? Neydi bunlar?

Allah'tan başka ilah olmadığına, Resûlullah'ın O'nun peygamberi olduğuna inanmak; bir.Allah'tan başka ilah olmadığına, Resûlullah'ın O'nun peygamberi olduğuna inanmak; bir. Hemen ikincisi "namazı ikame etmek, namaz" geliyor.Hemen ikincisi "namazı ikame etmek, namaz" geliyor. Çünkü namaz insanı çok yetiştiren, Rabbinin huzuruna çıkaran ibadet; iki. Üçüncüsü zekât, para. Çünkü namaz insanı çok yetiştiren, Rabbinin huzuruna çıkaran ibadet; iki. Üçüncüsü zekât, para.

Ali Yakup Hoca'nın da ruhu şâd olsun; onu da analım. Ali Yakup Hoca'nın da ruhu şâd olsun; onu da analım.

"Karayolu ile hacca gittik, Bağdat'ta bir yere geldik." diyor."Karayolu ile hacca gittik, Bağdat'ta bir yere geldik." diyor. Ali Yakup Hoca kütüphane müdürü, Bağdat'ta tanıyanları sevenleri çok; misafir etmişler.Ali Yakup Hoca kütüphane müdürü, Bağdat'ta tanıyanları sevenleri çok; misafir etmişler. Biraz da mânevîyatı, tasavvuftan bilgisi filan var. Biraz da mânevîyatı, tasavvuftan bilgisi filan var.

Zengin gelmiş buna demiş ki; "Hocam, ben zikri nasıl yapayım?Zengin gelmiş buna demiş ki;

"Hocam, ben zikri nasıl yapayım?
Zikr-i cehrî mi yapayım, zikr-i hafî mi yapıyım? Zikr-i cehrî mi yapayım, zikr-i hafî mi yapıyım? Yüksek sesle mi içimden sessiz sessiz mi Allah Allah diyeyim." diye sormuş.Yüksek sesle mi içimden sessiz sessiz mi Allah Allah diyeyim." diye sormuş. Hoca da rahmetli kendisi anlatıyor: Hoca da rahmetli kendisi anlatıyor:

"Biliyorum adamın eli sıkı, cimri. Sen zikri böyle yapacaksın"Biliyorum adamın eli sıkı, cimri. Sen zikri böyle yapacaksın -parmağıyla para sayma işareti yapıyor- dedim." diyor. İnsanlara göre zikir değişiyor. -parmağıyla para sayma işareti yapıyor- dedim." diyor. İnsanlara göre zikir değişiyor.

Demek ki ilk üç tanesi; Allah'a ve Resûlü'ne inanmak, namazı dosdoğru kılmak, zekâtı vermek.Demek ki ilk üç tanesi; Allah'a ve Resûlü'ne inanmak, namazı dosdoğru kılmak, zekâtı vermek. Mali ibadet de çok önemli. Dördüncüsü ramazan orucunu tutmak. Neden? Mali ibadet de çok önemli. Dördüncüsü ramazan orucunu tutmak.

Neden?

Ramazan; müslümanın bir ay mâneviyat eğitimi devresidir, kampa çekilmesidir, askeri eğitimidir.Ramazan; müslümanın bir ay mâneviyat eğitimi devresidir, kampa çekilmesidir, askeri eğitimidir. Nefsini tepeleme, nefsine hâkim olma, vicdanını terbiye etme, sabrı öğrenme çalışmasıdır. Nefsini tepeleme, nefsine hâkim olma, vicdanını terbiye etme, sabrı öğrenme çalışmasıdır. Ramazan ahlâk ve takvâ ayıdır.Ramazan ahlâk ve takvâ ayıdır. Takvânın nasıl kazanılacağının orada yapılan çalışmalarla olduğunu biliyorsunuz. Takvânın nasıl kazanılacağının orada yapılan çalışmalarla olduğunu biliyorsunuz.

Efendimiz dört şeyi emretti. Dört şeyi de yasaklamıştı; onlar kolay. Efendimiz dört şeyi emretti. Dört şeyi de yasaklamıştı; onlar kolay.

Efendimiz bir de ve en tüeddû li'llâhi humuse mâ ğanimtüm buyurdu.Efendimiz bir de ve en tüeddû li'llâhi humuse mâ ğanimtüm buyurdu. "Harpte aldığınız ganimetlerin -kâfirlerle savaşıyorsunuz, bir düşmanı, farz edelim Bizans'ı yendiniz;"Harpte aldığınız ganimetlerin -kâfirlerle savaşıyorsunuz, bir düşmanı, farz edelim Bizans'ı yendiniz; ganimet malları alındı, düşmandan kazanıldı, esir alındı- beşte birini beytülmale vermeniz."ganimet malları alındı, düşmandan kazanıldı, esir alındı- beşte birini beytülmale vermeniz." bu da şart. Müslümanların bir organizasyonu, bütçesi,bu da şart. Müslümanların bir organizasyonu, bütçesi, hazine-i hümâyunu, beytülmali olmalı kihazine-i hümâyunu, beytülmali olmalı ki yetimlere baksın, köprüleri, yolları hayrât-ı hasenâtı yapsın.yetimlere baksın, köprüleri, yolları hayrât-ı hasenâtı yapsın. Onun için "Ganimetin beşte birini ödemek vazifesini emrediyorum." diyor.Onun için "Ganimetin beşte birini ödemek vazifesini emrediyorum." diyor. Savaşta gaziler; "Biz bunu kazandık, hepimiz arada bölüşürüz." demeyecek. Savaşta gaziler; "Biz bunu kazandık, hepimiz arada bölüşürüz." demeyecek.

İlk önce devletin payı olarak beşte biri ayrılacak. İlk önce devletin payı olarak beşte biri ayrılacak.

Va'lemû enne mâ ğanimtüm fe-enne li'llâhi humüsehû ve li'r-resûli. Va'lemû enne mâ ğanimtüm fe-enne li'llâhi humüsehû ve li'r-resûli. "Ganimet mallarının beşte biri Allah ve Resûlü'ne tahsis edilecek." diye"Ganimet mallarının beşte biri Allah ve Resûlü'ne tahsis edilecek." diye âyet-i kerîmede emredildiğinden Efendimiz de emretmiş. âyet-i kerîmede emredildiğinden Efendimiz de emretmiş.

Gelelim yasakladığı şeylere: Gelelim yasakladığı şeylere:

Ve enhâküm 'ani'd-dubbâ'i ve'n-nakîri ve'l-hantemü ve'l-muzeffeti.Ve enhâküm 'ani'd-dubbâ'i ve'n-nakîri ve'l-hantemü ve'l-muzeffeti. "Size büyük su kabağından kap yapmayı, ağaçtan oyma kap yapmayı,"Size büyük su kabağından kap yapmayı, ağaçtan oyma kap yapmayı, ziftlenmiş kap yapmayı, içki testisi kullanmayı yasaklarım." ziftlenmiş kap yapmayı, içki testisi kullanmayı yasaklarım."

"Bunları yapmayın" diye dört kabı yasaklamış."Bunları yapmayın" diye dört kabı yasaklamış. Birisi ziftli kap; "su sızmasın" diye ziftliyorlarmış; Birisi ziftli kap; "su sızmasın" diye ziftliyorlarmış; o sıcakta ziftin içine konulan şeyler sıcaklıktan bozuluyor.o sıcakta ziftin içine konulan şeyler sıcaklıktan bozuluyor. Kabakta da Arabistan'ın sıcağında su bozuluyor ve müskirat oluyormuş. Kabakta da Arabistan'ın sıcağında su bozuluyor ve müskirat oluyormuş. İçine hurmayı koyuyorlar, sulandırıyorlar; o sıcaklıkta fışkırıyor, içki olarak kullanıyorlarmış. İçine hurmayı koyuyorlar, sulandırıyorlar; o sıcaklıkta fışkırıyor, içki olarak kullanıyorlarmış. Ekseriyetle müskirat için kullanıldığından bu çeşit kapları; "Müzeffetziftlenmiş kabı,Ekseriyetle müskirat için kullanıldığından bu çeşit kapları; "Müzeffetziftlenmiş kabı, ağaçtan oyma kabı, kabaktan yapılma kabı ve şarap küpleri kullanmanızı yasaklarım." diyor.ağaçtan oyma kabı, kabaktan yapılma kabı ve şarap küpleri kullanmanızı yasaklarım." diyor. Yani "Sizi sarhoş edecek şeyleri kullanmayın ve bu kapları atın;Yani "Sizi sarhoş edecek şeyleri kullanmayın ve bu kapları atın; bundan sonra kullanmayın." demiş oluyor. bundan sonra kullanmayın." demiş oluyor.

Bu hadîs-i şerîf içkiyi yasaklamasının, sarhoşluk verecek şeyleri engellemesinin ifadesi olmuş oluyor,Bu hadîs-i şerîf içkiyi yasaklamasının, sarhoşluk verecek şeyleri engellemesinin ifadesi olmuş oluyor, Allahuâlem. Allahuâlem.

İhfezûhünne. "Benim bu emirlerimi hafızanıza alın, ezberleyin." İhfezûhünne. "Benim bu emirlerimi hafızanıza alın, ezberleyin."

Ve ahbirûhünne men verâekum.Ve ahbirûhünne men verâekum. "Ve bunları gerinizdeki kimselere, gittiğiniz zaman görüşeceğiniz insanlara anlatın." "Ve bunları gerinizdeki kimselere, gittiğiniz zaman görüşeceğiniz insanlara anlatın."

Demek ki Peygamber Efendimiz'e bir heyet gelmiş, "onlara nasihat olsun" diye toplamış, karşısına almış; Demek ki Peygamber Efendimiz'e bir heyet gelmiş, "onlara nasihat olsun" diye toplamış, karşısına almış; "Size dört şeyi emrediyorum, dört şeyi yapmayın diye yasaklıyorum,"Size dört şeyi emrediyorum, dört şeyi yapmayın diye yasaklıyorum, bunları hatırınızda tutun, gerideki kabilenizebunları hatırınızda tutun, gerideki kabilenize gittiğiniz zaman oradaki insanlara da söyleyin." buyuruyor Peygamber Efendimiz. gittiğiniz zaman oradaki insanlara da söyleyin." buyuruyor Peygamber Efendimiz.

Tabi biz şu anda o kapları kullanmıyoruz. Ziftli, kabaktan,Tabi biz şu anda o kapları kullanmıyoruz. Ziftli, kabaktan, ağaçtan oyma kap durumları bizim için varit değil, Suudi Arabistan için geçerli.ağaçtan oyma kap durumları bizim için varit değil, Suudi Arabistan için geçerli. O zaman içki ve müskirat olması bakımından yasaklanmış olan bu şeyler, o zaman için önemliydi.O zaman içki ve müskirat olması bakımından yasaklanmış olan bu şeyler, o zaman için önemliydi. Ama Allah'a ve Resûlü'ne iman, namaz kılmak, zekât vermek, ramazan orucunu tutmak,Ama Allah'a ve Resûlü'ne iman, namaz kılmak, zekât vermek, ramazan orucunu tutmak, ganimetin beşte birini devlete ayırmak; bunlar hatırımızda olan şeyler. ganimetin beşte birini devlete ayırmak; bunlar hatırımızda olan şeyler.

Âmürüküm bi-selâsin ve enhâkum an-selâsin. Âmürüküm bi-selâsin ve enhâkum an-selâsin.

Bu hadîs-i şerîf, Ebû Hüreyre rad‎yallahu anh'ten.Bu hadîs-i şerîf, Ebû Hüreyre rad‎yallahu anh'ten. Efendimiz bu sefer muhataplarına şöyle buyuruyor: Efendimiz bu sefer muhataplarına şöyle buyuruyor:

"Size üç şeyi emrediyorum, üç şeyi de yasaklıyorum." "Size üç şeyi emrediyorum, üç şeyi de yasaklıyorum."

Demek ki Efendimiz'in gelen heyetlere onların ihtiyaçlarına göre çeşitli tarzda nasihatleri olmuş. Demek ki Efendimiz'in gelen heyetlere onların ihtiyaçlarına göre çeşitli tarzda nasihatleri olmuş.

Âmürüküm en ta'üudu'llâhe ve lâ tüşrikû bihî şey'â.Âmürüküm en ta'üudu'llâhe ve lâ tüşrikû bihî şey'â. "Allah'a ibadet etmenizi ve ona hiç şerik, ortak koşmamanızı size emrederim." Bir. "Allah'a ibadet etmenizi ve ona hiç şerik, ortak koşmamanızı size emrederim." Bir.

Ve en ta'tesimû bi-habli'llâhi cemî'an ve lâ teteferrekû.Ve en ta'tesimû bi-habli'llâhi cemî'an ve lâ teteferrekû. "Allah'ın ipine sımsıkı sarılmanızı ve tefrikaya düşmemenizi; fırka fırka, grup grup,"Allah'ın ipine sımsıkı sarılmanızı ve tefrikaya düşmemenizi; fırka fırka, grup grup, hizip hizip olup da birbirinizi yememenizi, çatışmamanızı, çarpışmamanızı tavsiye ederim." İki. hizip hizip olup da birbirinizi yememenizi, çatışmamanızı, çarpışmamanızı tavsiye ederim." İki.

Ve tesme'u ev tutî'u limen ve'llâhu'llâhu emraküm.Ve tesme'u ev tutî'u limen ve'llâhu'llâhu emraküm. "Allah'ın sizin başınıza emir, görevli, vali olarak tayin etmiş olduğu kimselerin sözlerini,"Allah'ın sizin başınıza emir, görevli, vali olarak tayin etmiş olduğu kimselerin sözlerini, buyruklarını duymanızı ve onlara itaat etmenizi tavsiye ederim." diyor. buyruklarını duymanızı ve onlara itaat etmenizi tavsiye ederim." diyor.

Burada üç şey emretti; "Allah'a ibadet etmek, şerik koşmamak; Allah'ın ipine sımsıkı sarılmak,Burada üç şey emretti; "Allah'a ibadet etmek, şerik koşmamak; Allah'ın ipine sımsıkı sarılmak, tefrikaya düşmemek; başa tayin edilmiş görevlilerin emirlerini dinlemek ve onlara itaat etmek." tefrikaya düşmemek; başa tayin edilmiş görevlilerin emirlerini dinlemek ve onlara itaat etmek."

Nehyettiği şeyler: Ve enhâküm an kîlu kâl. "Dedikodudan sizi men ederim."Nehyettiği şeyler:

Ve enhâküm an kîlu kâl. "Dedikodudan sizi men ederim."
Kesretü's-suâl. "Lüzumlu lüzümsuz çok soru sormayın."Kesretü's-suâl. "Lüzumlu lüzümsuz çok soru sormayın." Ve idâeti'l-mâl. "Malı zayi etmeyin." Malı israf etmeyin, lüzumsuz yerlere harcamayın. Ve idâeti'l-mâl. "Malı zayi etmeyin."

Malı israf etmeyin, lüzumsuz yerlere harcamayın.

Üç şeyi yasaklamış. Bunları az da olsa izah edeyim: Üç şeyi yasaklamış. Bunları az da olsa izah edeyim:

"Allah'a ibadet edin ve şerik koşmayın, birinci emrim bu." diyor malum, anlıyoruz."Allah'a ibadet edin ve şerik koşmayın, birinci emrim bu." diyor malum, anlıyoruz. Allah'tan gayriye tapınmaya –elhamdülillah- müslüman çok dikkatlidir.Allah'tan gayriye tapınmaya –elhamdülillah- müslüman çok dikkatlidir. Bu şiddetli emirler dolayısıyla müslümanlar –elhamdülillah- vahdaniyeti iyice hazmetmişlerdir;Bu şiddetli emirler dolayısıyla müslümanlar –elhamdülillah- vahdaniyeti iyice hazmetmişlerdir; öteki müşrikler gibi durumlara düşmemişlerdir. öteki müşrikler gibi durumlara düşmemişlerdir.

Yalnız gizli şirk, müşriklik vardır; o da riyadır.Yalnız gizli şirk, müşriklik vardır; o da riyadır. Bir de insanın paraya, makama, nefse tapması gibi şeyler vardır.Bir de insanın paraya, makama, nefse tapması gibi şeyler vardır. Allah'ın emrini tutmayıp da bu gibi şeylerin cazibesine kapılıpAllah'ın emrini tutmayıp da bu gibi şeylerin cazibesine kapılıp Allah'ın emrine aykırı işler yapma durumları olabilir, bizim bunlara dikkat etmemiz lazım. Allah'ın emrine aykırı işler yapma durumları olabilir, bizim bunlara dikkat etmemiz lazım.

İyyâke na'büdü ve iyyâke nesteîn. Yâ Rabbi! Sana hiç kimseyi şerik koşmayız.İyyâke na'büdü ve iyyâke nesteîn. Yâ Rabbi! Sana hiç kimseyi şerik koşmayız. "Ancak sana ibadet ederiz ve senden yardım isteriz." derken"Ancak sana ibadet ederiz ve senden yardım isteriz." derken nefsimizin sözünü dinlememeye dikkat etmeliyiz.nefsimizin sözünü dinlememeye dikkat etmeliyiz. Şeytana, nefse, dünyaya, mala mülke tapmamaya, esir olmamaya dikkat etmeliyiz.Şeytana, nefse, dünyaya, mala mülke tapmamaya, esir olmamaya dikkat etmeliyiz. Mevkiye makama kapılıp da Allah'ın emirlerine aykırı işler yapmamaya dikkat etmeliyiz; bu bir. Mevkiye makama kapılıp da Allah'ın emirlerine aykırı işler yapmamaya dikkat etmeliyiz; bu bir.

İkincisi; Allah'ın ipine sımsıkı sarılmak ve tefrikaya düşmemek.İkincisi; Allah'ın ipine sımsıkı sarılmak ve tefrikaya düşmemek. Allah'ın ipi bir rivayete göre Kur'ân-ı Kerîm'dir, bir rivayete göre İslâm'dır, şeriattir.Allah'ın ipi bir rivayete göre Kur'ân-ı Kerîm'dir, bir rivayete göre İslâm'dır, şeriattir. Sımsıkı sarılacağız ve orada birleşeceğiz, tefrikaya düşmeyeceğiz.Sımsıkı sarılacağız ve orada birleşeceğiz, tefrikaya düşmeyeceğiz. Bizi birleştiren Kur'an'ın ahkamı, şeriatin emirleri olacak.Bizi birleştiren Kur'an'ın ahkamı, şeriatin emirleri olacak. Aramızda ihtilaf oldu; "Gel bakalım, Kur'ân-ı Kerîm'i hakem tayin edelim.Aramızda ihtilaf oldu; "Gel bakalım, Kur'ân-ı Kerîm'i hakem tayin edelim. Âyet var; ben onun için şunu şöyle yapıyorum; hangimiz haklıysa öteki onun yanına gelsin,Âyet var; ben onun için şunu şöyle yapıyorum; hangimiz haklıysa öteki onun yanına gelsin, ihtilafı bıraksın." diye Allah'ın ipine sımsıkı sarılacak ve müslümanlar tefrikaya düşmeyecek. ihtilafı bıraksın." diye Allah'ın ipine sımsıkı sarılacak ve müslümanlar tefrikaya düşmeyecek.

Aralarında bir ihtilaf olursa neye başvuracaklar? Aralarında bir ihtilaf olursa neye başvuracaklar?

Şeriati, Allah'ın Kur'an'ını hakem tayin edecekler, Allah'ın emrine razı olacaklar. Bu önemli.Şeriati, Allah'ın Kur'an'ını hakem tayin edecekler, Allah'ın emrine razı olacaklar. Bu önemli. İnsanoğlu zayıf yaratılmış bunu böyle söylüyoruz; içimizden biz de bunu kabul ederiz gibi geliyor ya,İnsanoğlu zayıf yaratılmış bunu böyle söylüyoruz; içimizden biz de bunu kabul ederiz gibi geliyor ya, menfaati olduğu zaman bazı insanlar kabul etmiyor.menfaati olduğu zaman bazı insanlar kabul etmiyor. Hayat tecrübemiz bize acı acı bazı şeyler gösterdi.Hayat tecrübemiz bize acı acı bazı şeyler gösterdi. Mesela medeni hukuka göre mirasta kadın erkek eşit alıyor.Mesela medeni hukuka göre mirasta kadın erkek eşit alıyor. Bir adamın iki çocuğu varsa -bir kız, bir oğlan- ana baba öldüğü zaman mal ikiye bölünüyor. Bir adamın iki çocuğu varsa -bir kız, bir oğlan- ana baba öldüğü zaman mal ikiye bölünüyor.

Halbuki İslâm hukukunda erkeğin iki misli, kadının onun yarısı kadar alması lazım.Halbuki İslâm hukukunda erkeğin iki misli, kadının onun yarısı kadar alması lazım. İslâm hukukuna göre mal üçe bölünecek; ikisi erkeğe, birisi kıza verilecek.İslâm hukukuna göre mal üçe bölünecek; ikisi erkeğe, birisi kıza verilecek. Taksimatta İslâm hukukuna göre kadına az veriliyor.Taksimatta İslâm hukukuna göre kadına az veriliyor. Bir insanın anası babası öldü; karşısına böyle bir miras imkânı çıktı mı,Bir insanın anası babası öldü; karşısına böyle bir miras imkânı çıktı mı, medeni kanuna göre ne yapıyor, kadın daha çok para alacağı için;medeni kanuna göre ne yapıyor, kadın daha çok para alacağı için; "Ben şeriati meriati tanımam." -Allah saklasın!- "Ben medeni kanuna göre hakkımı isterim." diyor"Ben şeriati meriati tanımam." -Allah saklasın!- "Ben medeni kanuna göre hakkımı isterim." diyor ama kaybediyor. Fedakârlık edecek, Allah'ın emrine razı olacak. ama kaybediyor. Fedakârlık edecek, Allah'ın emrine razı olacak.

Allah haksızlık mı yapmış, niye kadınlara yarım veriyor da erkeklere tam veriyor?Allah haksızlık mı yapmış, niye kadınlara yarım veriyor da erkeklere tam veriyor? Erkeklere iki veriyorsa kadınlara bir veriyor, niye böyle? Erkeklere iki veriyorsa kadınlara bir veriyor, niye böyle?

Hayır. İslâm kadınları korumuştur. Çok koruduğu için böyle yapıyor. Nasıl çok korumuş? Hayır. İslâm kadınları korumuştur. Çok koruduğu için böyle yapıyor.

Nasıl çok korumuş?

İslâm'da kadının bakılması, giydirilmesi, yedirilmesi, barındırılması, ihtiyaçların karşılanmasıİslâm'da kadının bakılması, giydirilmesi, yedirilmesi, barındırılması, ihtiyaçların karşılanması erkeğin vazifesidir. Çocuğun bakılması, nafaka erkeğin boynunun borcudur.erkeğin vazifesidir. Çocuğun bakılması, nafaka erkeğin boynunun borcudur. Erkek çalışacak, çabalayacak hanım evde, padişah gibi, evin sultanı olarak oturacak;Erkek çalışacak, çabalayacak hanım evde, padişah gibi, evin sultanı olarak oturacak; erkek onu zorlayamaz. Hatta o kadar zorlayamıyor ki -bakın bu misal hatırınızda iyi kalsın-erkek onu zorlayamaz. Hatta o kadar zorlayamıyor ki -bakın bu misal hatırınızda iyi kalsın- İslâm'da anne, kendi doğurduğu evladını emzirmeye zorlanamıyor...İslâm'da anne, kendi doğurduğu evladını emzirmeye zorlanamıyor... Kocası "Bunu sen doğurdun, memenden besle bakalım." diyemiyor. Neden? Kocası "Bunu sen doğurdun, memenden besle bakalım." diyemiyor.

Neden?

Ailenin nafakası erkeğin boynunun borcu olduğu için anneye de o bakacak,Ailenin nafakası erkeğin boynunun borcu olduğu için anneye de o bakacak, bebeğe de sütannesini bulacak, o bakacak.bebeğe de sütannesini bulacak, o bakacak. Erkeğe yük yüklediği için kadını rahata erdirdiği içinErkeğe yük yüklediği için kadını rahata erdirdiği için mirasta yükü fazla yüklenmiş olan erkeğe iki veriyor, rahata erdirilmiş kadına bir veriyor. mirasta yükü fazla yüklenmiş olan erkeğe iki veriyor, rahata erdirilmiş kadına bir veriyor. Haksızlık yok; Allah'ın hükmünde isabet var. Haksızlık yok; Allah'ın hükmünde isabet var.

Şimdi medeni kanununda ve İsviçre kanununda eşit bölünüyor.Şimdi medeni kanununda ve İsviçre kanununda eşit bölünüyor. Alman veya İsviçreli karısına; "Bana ne? Benim çalıştığım gibi git sen de para kazan." diyor.Alman veya İsviçreli karısına; "Bana ne? Benim çalıştığım gibi git sen de para kazan." diyor. Para kazanmaya o bir tarafa, bu bir tarafa gidiyor akşam beraber geliyorlar, beraber yorulmuşlar.Para kazanmaya o bir tarafa, bu bir tarafa gidiyor akşam beraber geliyorlar, beraber yorulmuşlar. İkisi de çalışıyor. Birisinin bütçesi ayrı, ötekisinin bütçesi ayrı;İkisi de çalışıyor. Birisinin bütçesi ayrı, ötekisinin bütçesi ayrı; "Ben paramı istediğim gibi harcarım." diyor. "Ben paramı istediğim gibi harcarım." diyor.

Ölçüldüğü zaman hangisi daha rahat? Avrupalı kadın mı daha rahat müslüman kadın mı? Ölçüldüğü zaman hangisi daha rahat?

Avrupalı kadın mı daha rahat müslüman kadın mı?

İslâm kadını daha rahat. Çünkü İslâm kadını, çarşıya çıkmıyor, pazara çıkmıyor,İslâm kadını daha rahat. Çünkü İslâm kadını, çarşıya çıkmıyor, pazara çıkmıyor, çalışma zahmeti çekmiyor, elin adamının kahrını çekmiyor, vesaire. çalışma zahmeti çekmiyor, elin adamının kahrını çekmiyor, vesaire. Ama ötekisi, -erkekle güya eşitlik var, Avrupa'da erkek kurnazlık yapıyor- yükü kadına da yüklüyor.Ama ötekisi, -erkekle güya eşitlik var, Avrupa'da erkek kurnazlık yapıyor- yükü kadına da yüklüyor. İslâm'da öyle yapmamış, İslâm yükü erkeğe yüklemiş; kadını rahatlatmış. İslâm'da öyle yapmamış, İslâm yükü erkeğe yüklemiş; kadını rahatlatmış.

Bu gerçekleri görmek lazım. İslâm'ı kötülemek isteyenler, kadınları böyle kışkırtıyorlar. Bu gerçekleri görmek lazım. İslâm'ı kötülemek isteyenler, kadınları böyle kışkırtıyorlar.

"Aman ha, İslâm kadınlara böyle gadretmiş!" diyorlar. "Aman ha, İslâm kadınlara böyle gadretmiş!" diyorlar.

İslâm'ın kendi öz sistemi inceden inceye her yönüyle incelenirse gadir olmadığı,İslâm'ın kendi öz sistemi inceden inceye her yönüyle incelenirse gadir olmadığı, çok isabetli olduğu anlaşılıyor. Bir sistem anlatılırken her tarafıyla anlatılmalı.çok isabetli olduğu anlaşılıyor. Bir sistem anlatılırken her tarafıyla anlatılmalı. Bir tarafı gösterip de diğer tarafını göstermemek olmaz. Bir tarafı gösterip de diğer tarafını göstermemek olmaz.

Bektâşî'ye "Niçin namaz kılmıyorsun?" demişler. Bektâşî'ye "Niçin namaz kılmıyorsun?" demişler.

"Allah Kur'an'da lâ takrabü's-salâh 'Namaza yaklaşmayın.' diyor, ondan yaklaşmıyorum." diyor. "Allah Kur'an'da lâ takrabü's-salâh 'Namaza yaklaşmayın.' diyor, ondan yaklaşmıyorum." diyor.

"Ya Allah 'namaz kılın' diyor, 'namaza yaklaşmayın' der mi? Göster bakalım." demişler. "Ya Allah 'namaz kılın' diyor, 'namaza yaklaşmayın' der mi? Göster bakalım." demişler.

Kur'ân-ı Kerîm'in sayfasını açmış. Lâ takrabü's-salâte, âyetini göstermiş, elini bu tarafına koymuş. Kur'ân-ı Kerîm'in sayfasını açmış. Lâ takrabü's-salâte, âyetini göstermiş, elini bu tarafına koymuş.

"Çek elini oradan" deyip çekiyorlar; Lâ takrabü's-salâte ve entüm sükârâ."Çek elini oradan" deyip çekiyorlar; Lâ takrabü's-salâte ve entüm sükârâ. "Namaza yaklaşmayın." yazıyor ama arkası var, "Sarhoşken yaklaşmayın." diyor. "Namaza yaklaşmayın." yazıyor ama arkası var, "Sarhoşken yaklaşmayın." diyor.

Adam sarhoşluğu bırakmıyor; "Ben sarhoşum, sarhoşluğa devam edeceğim,Adam sarhoşluğu bırakmıyor;

"Ben sarhoşum, sarhoşluğa devam edeceğim,
Allah da 'sarhoşken namaza yaklaşmayın.' dediği için 'Allah'ın emrini tutuyorum.'" demeye getiriyor. Allah da 'sarhoşken namaza yaklaşmayın.' dediği için 'Allah'ın emrini tutuyorum.'" demeye getiriyor.

Alay eder gibi bir şey oluyor.Alay eder gibi bir şey oluyor. Yarım söylememek, tam anlatmak, manzarayı olduğu görmek, olduğu gibi anlatmak lazım. Yarım söylememek, tam anlatmak, manzarayı olduğu görmek, olduğu gibi anlatmak lazım.

İslâm'da mı kadın haklara sahiptir, Batı'da mı? İslâm'da sahiptir. İslâm'da mı kadın haklara sahiptir, Batı'da mı?

İslâm'da sahiptir.

Ben mi söylüyorum bunu, hıristiyanlar mı söylüyor? Hıristiyan alimleri, yüzyıllar önce; Ben mi söylüyorum bunu, hıristiyanlar mı söylüyor?

Hıristiyan alimleri, yüzyıllar önce;

"Yâ Muhammed! Seni tebrik ederiz. Sen kadınların haklarını korumuşsun." diyor. "Yâ Muhammed! Seni tebrik ederiz. Sen kadınların haklarını korumuşsun." diyor.

Avrupa'da seçme seçilme, mal mülk sahibi olma, mahkemeye müracaat etme hakkı yok.Avrupa'da seçme seçilme, mal mülk sahibi olma, mahkemeye müracaat etme hakkı yok. Yakın zamanda yavaş yavaş elde etmişler. Dinimizde bin dört yüz sene öncedenYakın zamanda yavaş yavaş elde etmişler. Dinimizde bin dört yüz sene önceden kadının mülkiyet, mal, ticaret hakkı var; her türlü hukukunu garanti altına almış. kadının mülkiyet, mal, ticaret hakkı var; her türlü hukukunu garanti altına almış.

Hangisi daha güzel? Avrupalılar diyorlar ki İslâm daha güzelHangisi daha güzel?

Avrupalılar diyorlar ki İslâm daha güzel
ama bizim insanlar da âyetin yarısını, dinin yarısını göstererek,ama bizim insanlar da âyetin yarısını, dinin yarısını göstererek, yarısını göstermeyerek haksızlık ediyorlar. Siz bu oyunları anlayıp doğruyu yanlışı görmelisiniz. yarısını göstermeyerek haksızlık ediyorlar. Siz bu oyunları anlayıp doğruyu yanlışı görmelisiniz.

Allah'ın emrine sımsıkı sarılmak, ihtilafa düşmemek;Allah'ın emrine sımsıkı sarılmak, ihtilafa düşmemek; Kur'an'da, imanda, ahkâm-ı şeriatte birleşmek tavsiyesi, tamam. Üçüncüsü de; Kur'an'da, imanda, ahkâm-ı şeriatte birleşmek tavsiyesi, tamam. Üçüncüsü de;

Ve tesme'u ve tutî'u limen ve'llâhu'llâhu emraküm.Ve tesme'u ve tutî'u limen ve'llâhu'llâhu emraküm. "Allah'ın sizin işlerinizin başına vali ve velîyyü'l-emr olarak"Allah'ın sizin işlerinizin başına vali ve velîyyü'l-emr olarak tayin ettiği kimselere itaat etmeniz." diyor. tayin ettiği kimselere itaat etmeniz." diyor.

"Allah'ın tayin ettiği" diyor, limen vellâhumü'llâhü emraküm. "Allah'ın tayin ettiği" diyor, limen vellâhumü'llâhü emraküm.

Muhterem kardeşlerim! Mâlum insanlar toplum hâlinde yaşıyor.Muhterem kardeşlerim!

Mâlum insanlar toplum hâlinde yaşıyor.
Toplum hâlinde yaşamanın bir sürü görevleri var; başkan, yönetim, polis, mahkeme olması lazım;Toplum hâlinde yaşamanın bir sürü görevleri var; başkan, yönetim, polis, mahkeme olması lazım; çarşı pazar varsa zabıta olması lazım. Görüyorsunuz; insan toplum hâlinde yaşayıncaçarşı pazar varsa zabıta olması lazım. Görüyorsunuz; insan toplum hâlinde yaşayınca iş bölümü dolayısıyla sosyal bir takım görevler ortaya çıkıyor. iş bölümü dolayısıyla sosyal bir takım görevler ortaya çıkıyor. Sosyal görevlerin sahiplerine İslam'da ulü'l-emr derler.Sosyal görevlerin sahiplerine İslam'da ulü'l-emr derler. Ulû "sahip" demek, emr de "iş" demek. Ulu'l emir, "işin sahibi" demek. Her işin bir sahibi vardır. Ulû "sahip" demek, emr de "iş" demek. Ulu'l emir, "işin sahibi" demek. Her işin bir sahibi vardır.

Pazar işlerine kim bakacak? Muhtesib bakacak. Adalet işlerine kim bakacak? Pazar işlerine kim bakacak?

Muhtesib bakacak.

Adalet işlerine kim bakacak?

Kadı efendi bakacak. Askeri işlere kim bakacak? Komutan efendi bakacak. Kadı efendi bakacak.

Askeri işlere kim bakacak?

Komutan efendi bakacak.

Su getirme işlerine kim bakacak? Filanca efendi bakacak. Su getirme işlerine kim bakacak?

Filanca efendi bakacak.

Yetimleri gözetme işine kim bakacak? Falanca bakacak. Yetimleri gözetme işine kim bakacak?

Falanca bakacak.

Her bir işin sahibi olarak tayin edilmiş olan kimselere ulü'l emr derler. "İşin sahibi olan kimse." Her bir işin sahibi olarak tayin edilmiş olan kimselere ulü'l emr derler. "İşin sahibi olan kimse."

İslâm ve Allah bir kimseyi bir görevle görevlendirmişse öteki müslümanlarınİslâm ve Allah bir kimseyi bir görevle görevlendirmişse öteki müslümanların onun görevine hürmet etmesi ve ona itaat etmesi lazım, söylediği zaman tutması lazım. onun görevine hürmet etmesi ve ona itaat etmesi lazım, söylediği zaman tutması lazım.

Bu neye benzer? Trafik polisini belediye, emniyet müdürlüğü,Bu neye benzer?

Trafik polisini belediye, emniyet müdürlüğü,
trafik şubesi şu kavşağa tayin etmiş; adam gelmiş durmuş. trafik şubesi şu kavşağa tayin etmiş; adam gelmiş durmuş.

Ne diyor sana? "Dur" diyor, sen basıyorsun frene, bekliyorsun. "Geç" diyor, o zaman geçiyorsun. Ne diyor sana?

"Dur" diyor, sen basıyorsun frene, bekliyorsun. "Geç" diyor, o zaman geçiyorsun.

Neden? İş onun elinde; o geç dediği zaman geçeceksin, dur dediği zaman duracaksın. Neden?

İş onun elinde; o geç dediği zaman geçeceksin, dur dediği zaman duracaksın.

"Ben polis falan anlamam arkadaş, istediğim zaman geçerim." "Ben polis falan anlamam arkadaş, istediğim zaman geçerim."

Öyle yaparsan polis seni kenara çeker, ceza yazar veyahut yazmasa bile kaza yaparsın,Öyle yaparsan polis seni kenara çeker, ceza yazar veyahut yazmasa bile kaza yaparsın, yani işler karmakarışık olur. Her işin görevlisinin bir hakkı, salahiyeti vardır. yani işler karmakarışık olur. Her işin görevlisinin bir hakkı, salahiyeti vardır.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri;

"Başınıza bir Habeşî köle bile tayin olsa ona itaat edin." buyurmuş."Başınıza bir Habeşî köle bile tayin olsa ona itaat edin." buyurmuş. "Bu adam asil değil, bizim eşrafımızdan değil, soylumuz değil; "Bu adam asil değil, bizim eşrafımızdan değil, soylumuz değil; şunu dinlemeyelim." diye ona karşı gelmek yok.şunu dinlemeyelim." diye ona karşı gelmek yok. Buna alıştırmak için ve bunu Ümmet-i Muhammed'e sindirmek için Üsâme b. Zeyd'iBuna alıştırmak için ve bunu Ümmet-i Muhammed'e sindirmek için Üsâme b. Zeyd'i âzatlı bir kölenin oğlunu ordunun başına komutan tayin etti Peygamber Efendimiz.âzatlı bir kölenin oğlunu ordunun başına komutan tayin etti Peygamber Efendimiz. Meseleyi hazmedemeyenler düşünmeye başladılar; "Bir kölenin oğlu başa geçti, komutan oldu,Meseleyi hazmedemeyenler düşünmeye başladılar; "Bir kölenin oğlu başa geçti, komutan oldu, emrinin altında ondan daha yaşlı sahabe, aşere-i mübeşşereden olanlar,emrinin altında ondan daha yaşlı sahabe, aşere-i mübeşşereden olanlar, Ebû Bekir Sıddîk Efendimiz, Hz. Ömer Efendimiz var." diye mırın kırın etmeye başladılar. Ebû Bekir Sıddîk Efendimiz, Hz. Ömer Efendimiz var." diye mırın kırın etmeye başladılar.

O sırada Peygamber Efendimiz vefat etti, yerine Ebû Bekir Sıddîk halife seçildi.O sırada Peygamber Efendimiz vefat etti, yerine Ebû Bekir Sıddîk halife seçildi. "Fırsatı bulduk." diye düşündüler, geldiler; "Fırsatı bulduk." diye düşündüler, geldiler; "Bu kölenin oğlunu komutanlıktan al, kaydır." dediler."Bu kölenin oğlunu komutanlıktan al, kaydır." dediler. "Doğru düzgün, asil soylu, sözünü dinleyeceğimiz bir insanı seç." demek istediler. "Doğru düzgün, asil soylu, sözünü dinleyeceğimiz bir insanı seç." demek istediler. Ebû Bekr-i Sıddîk diyor ki; "Resûlullah'ın tayin ettiği adamı ben nasıl değiştireyim,Ebû Bekr-i Sıddîk diyor ki; "Resûlullah'ın tayin ettiği adamı ben nasıl değiştireyim, değiştirir miyim, aptal mıyım? Resûlullah'ın tayin ettiği insanı aynen ibkâ edeceğim." değiştirir miyim, aptal mıyım? Resûlullah'ın tayin ettiği insanı aynen ibkâ edeceğim."

Üsâme b. Zeyd'i görevinde ibkâ etti; atının veyahut devesinin dizgininden tuttu,Üsâme b. Zeyd'i görevinde ibkâ etti; atının veyahut devesinin dizgininden tuttu, önünden yürüdü, halife olduğu halde; "Gazaya gidiyorlar." diye şehrin dışına kadar çekti, götürdü.önünden yürüdü, halife olduğu halde; "Gazaya gidiyorlar." diye şehrin dışına kadar çekti, götürdü. "Haydi, Allah gazanızı mübarek etsin, yardımcınız olsun." diye ne dualar ettiyse etti ve uğurladı. "Haydi, Allah gazanızı mübarek etsin, yardımcınız olsun." diye ne dualar ettiyse etti ve uğurladı.

Peygamber Efendimiz neden bir kölenin oğlunu tayin etmişti? Peygamber Efendimiz neden bir kölenin oğlunu tayin etmişti?

"Kimse kimseyi hor görmesin ve başa tayin edilen kimsenin sözünü dinlemeye herkes alışsın." diye. "Kimse kimseyi hor görmesin ve başa tayin edilen kimsenin sözünü dinlemeye herkes alışsın." diye.

Peygamber Efendimiz; "Başınıza kıvırcık saçlı, Habeşî bir köle bile tayin olsa onun emrini tutun." diyor.Peygamber Efendimiz; "Başınıza kıvırcık saçlı, Habeşî bir köle bile tayin olsa onun emrini tutun." diyor. Bu; İslâm'da sosyal bir düzen, anlayış, itaat mekanizması getirmiştirBu; İslâm'da sosyal bir düzen, anlayış, itaat mekanizması getirmiştir ve başarılar buna bağlıdır. Bu askerî komutan, vali demek değildir. ve başarılar buna bağlıdır. Bu askerî komutan, vali demek değildir.

Her işin başındaki şahıs o işte en salahiyetli kimsedir ve Peygamber Efendimiz;Her işin başındaki şahıs o işte en salahiyetli kimsedir ve Peygamber Efendimiz; "Emanetleri ehline vereceksiniz. O işin en iyi bileni, yapanı kimse ona vereceksiniz." buyurmuş. "Emanetleri ehline vereceksiniz. O işin en iyi bileni, yapanı kimse ona vereceksiniz." buyurmuş.

Onun için İstanbul valisi buraya gelse namaz kılındığı zaman ne yapacak? Onun için İstanbul valisi buraya gelse namaz kılındığı zaman ne yapacak?

İmam Allahu Ekber dediği zaman onunla beraber rükûya gidecek.İmam Allahu Ekber dediği zaman onunla beraber rükûya gidecek. Burada valinin hükmü yok; imama uyacak. Çünkü burada imam ulu'l-emr, görevlendirilmiş olan o.Burada valinin hükmü yok; imama uyacak. Çünkü burada imam ulu'l-emr, görevlendirilmiş olan o. "Misal olsun." diye bunu söylüyorum. Böyle bir itaat mekanizması tarif edilmiş. "Misal olsun." diye bunu söylüyorum. Böyle bir itaat mekanizması tarif edilmiş.

Ben âcizâne neyim? Ben de bir ulu'l-emrim. Neden? Ben âcizâne neyim?

Ben de bir ulu'l-emrim.

Neden?

Hocamız [Mehmed Zahid Kotku] bana bir emanet vermiş; "Sen görevlisin." demiş.Hocamız [Mehmed Zahid Kotku] bana bir emanet vermiş; "Sen görevlisin." demiş. Ondan sonra ben Hocamız'a tâbi olan kardeşlerimizin ulu'l-emriyim.Ondan sonra ben Hocamız'a tâbi olan kardeşlerimizin ulu'l-emriyim. Habeşî olsam, yüzüm kara olsa, saçlarım kıvırcık olsa,Habeşî olsam, yüzüm kara olsa, saçlarım kıvırcık olsa, bir kölezâde olsam bile bu kaideye göre bu böyle. Allah'ın tayin ettiğibir kölezâde olsam bile bu kaideye göre bu böyle. Allah'ın tayin ettiği veya müslümanların uygun bir sistem içinde ehil olarak tayin ettiği,veya müslümanların uygun bir sistem içinde ehil olarak tayin ettiği, kim hangi işin başında ise ona itaat edilecek. Düzen, intizam olacak.kim hangi işin başında ise ona itaat edilecek. Düzen, intizam olacak. Herkes herkese müdahale ederek bir kargaşa, karmaşa, dağdağa, arbede olmayacak. Herkes herkese müdahale ederek bir kargaşa, karmaşa, dağdağa, arbede olmayacak.

Herkesin bunu güzel anlaması, vazifesini bilmesi, tek taraflı düşünmemesi lazım. Herkesin bunu güzel anlaması, vazifesini bilmesi, tek taraflı düşünmemesi lazım.

Emirler bunlar; "Allah'a ibadet etmek, şerik koşmamak, Allah'ın ipi olan Kur'an'a,Emirler bunlar; "Allah'a ibadet etmek, şerik koşmamak, Allah'ın ipi olan Kur'an'a, şeriate sımsıkı sarılmak, tefrikaya düşüp çekişmeli duruma gelmemekşeriate sımsıkı sarılmak, tefrikaya düşüp çekişmeli duruma gelmemek ve Allah'ın sizin başınıza tayin etmiş olduğu görevlilere itaat etmek."ve Allah'ın sizin başınıza tayin etmiş olduğu görevlilere itaat etmek." Burada bir yağcılık mânası çıkmasın. Burada bir yağcılık mânası çıkmasın. Yağcılık, dalkavukluk da çok ayıptır, "başa geçen insanlara itaat ederiz" o kadar da uzun –boylu- değil! Yağcılık, dalkavukluk da çok ayıptır, "başa geçen insanlara itaat ederiz" o kadar da uzun –boylu- değil!

Yakup Hoca anlatıyordu; birisine ismini sormuşlar; "Senin adın ne?" demişler.Yakup Hoca anlatıyordu; birisine ismini sormuşlar; "Senin adın ne?" demişler. "Ya'kuuuuub" demiş, çok uzatmış. Konuşma sırası Yakup Hoca'ya gelmiş; " "Ya'kuuuuub" demiş, çok uzatmış. Konuşma sırası Yakup Hoca'ya gelmiş; " Benim de ismim Yakup ama o kadar uzun değil." demiş. O itaat de o kadar uzun değil. Benim de ismim Yakup ama o kadar uzun değil." demiş. O itaat de o kadar uzun değil.

Neyle sınırlı? Lâ tâate li mahlûkin fî ma'siyeti'l-hâlik. Neyle sınırlı?

Lâ tâate li mahlûkin fî ma'siyeti'l-hâlik.

Dinimiz çok güzel, genel bir kaide koyuyor: Dinimiz çok güzel, genel bir kaide koyuyor:

"Allah'a isyan yolunda hiçbir kula, mahluka itaat edilmez." "Allah'a isyan yolunda hiçbir kula, mahluka itaat edilmez."

Allah'a isyanı emrederse anaya babaya, hocaya, kocaya, hiç kimseye itaat edilmez.Allah'a isyanı emrederse anaya babaya, hocaya, kocaya, hiç kimseye itaat edilmez. Bu kaide de iyice bilinsin. Bu; "valiye, komutana yağ çekmek" mânasına da kullanılmasın;Bu kaide de iyice bilinsin. Bu; "valiye, komutana yağ çekmek" mânasına da kullanılmasın; herkes vazifesini bilsin. herkes vazifesini bilsin. Vali de, komutan da vazifesini bilsin; herkes Allah'ın emrine saygılı olsun, usulünce yürüsün. Vali de, komutan da vazifesini bilsin; herkes Allah'ın emrine saygılı olsun, usulünce yürüsün. Yağcılık yok; İslâm'da her şeyi dobra dobra söylemek lazım. Hadisin iyi anlaşılması için bu şart. Yağcılık yok; İslâm'da her şeyi dobra dobra söylemek lazım. Hadisin iyi anlaşılması için bu şart.

Gelelim yasakladığı üç şeye: Gelelim yasakladığı üç şeye:

Diyor ki Efendimiz:Diyor ki Efendimiz: Enhâküm an kîlu kâl. "Dedikoduyu bırakın." Sizi en çok mahveden şeylerden birisi "dedikodu."Enhâküm an kîlu kâl. "Dedikoduyu bırakın."

Sizi en çok mahveden şeylerden birisi "dedikodu."
Haberi kaynaktan almaz, dedikodu yapar. Senin, hakkında, benim hakkımda dedikodu yapar;Haberi kaynaktan almaz, dedikodu yapar. Senin, hakkında, benim hakkımda dedikodu yapar; en iyi insanı en kötü gösterir, en dürüst insanı namussuz gösterir,en iyi insanı en kötü gösterir, en dürüst insanı namussuz gösterir, Allah'ın sevgili kulunu sahtekâr olarak tanıtır. Allah'ın sevgili kulunu sahtekâr olarak tanıtır.

Dedikodu çok fena bir şey! Asılsız, mesnetsiz söz söylememeye,Dedikodu çok fena bir şey! Asılsız, mesnetsiz söz söylememeye, kaynağını tahkik etmediğiniz sözü birisinden hemen duyar duymaz nakletmemeye alışın.kaynağını tahkik etmediğiniz sözü birisinden hemen duyar duymaz nakletmemeye alışın. Mesela birisi söz getiriyor, düşünüyorum o arkadaş bu sözü söylemez,Mesela birisi söz getiriyor, düşünüyorum o arkadaş bu sözü söylemez, benim tanıdığım kadarıyla yapmaz; gidiyoruz, konuşuyoruz, yapmadığı anlaşılıyor.benim tanıdığım kadarıyla yapmaz; gidiyoruz, konuşuyoruz, yapmadığı anlaşılıyor. Veyahut tahkik ettiğimiz zaman; "Niye bunu böyle yaptın?" diyebiliriz. Ama tahkik etmek lazım.Veyahut tahkik ettiğimiz zaman; "Niye bunu böyle yaptın?" diyebiliriz. Ama tahkik etmek lazım. Dedikodu yasak. Efendimiz; "Yasaklıyorum." diyor. Dedikodu yasak. Efendimiz; "Yasaklıyorum." diyor.

Kîyl-u kâl. "Şöyle dendi, böyle dendi." diye dedikodu yapmayın. Bu bir. Kîyl-u kâl. "Şöyle dendi, böyle dendi." diye dedikodu yapmayın. Bu bir.

Kesretü's-suâl. "Çok sual sormayın." Kesretü's-suâl. "Çok sual sormayın."

Bu, Peygamber Efendimiz'in genel tavsiyesidir, Peygamber Efendimiz, çok sual sormayı yasaklamış.Bu, Peygamber Efendimiz'in genel tavsiyesidir, Peygamber Efendimiz, çok sual sormayı yasaklamış. Çünkü sual sordukça mesele zorlaşır. Peygamber Efendimiz peygamber olduğu içinÇünkü sual sordukça mesele zorlaşır. Peygamber Efendimiz peygamber olduğu için Allah'ın emirlerini getirdiği için soruyu detaylı sordukça emir de detaylanır,Allah'ın emirlerini getirdiği için soruyu detaylı sordukça emir de detaylanır, herkesin yapamayacağı duruma gelir. herkesin yapamayacağı duruma gelir.

Peygamber Efendimiz; "Allahu Teâlâ hazretleri size hac etmeyi emretti." dedi.Peygamber Efendimiz; "Allahu Teâlâ hazretleri size hac etmeyi emretti." dedi. Demek ki haccedeceğiz, haccetmek emrolundu.Demek ki haccedeceğiz, haccetmek emrolundu. Birisi kalktı, sordu: "Her sene mi haccedeceğiz yâ Resûlallah?" Efendimiz sustu.Birisi kalktı, sordu: "Her sene mi haccedeceğiz yâ Resûlallah?" Efendimiz sustu. "Yâ Resûlallah! Her sene mi haccedeceğiz?" Yine sordu, üsteliyor. Üç defa sordu."Yâ Resûlallah! Her sene mi haccedeceğiz?" Yine sordu, üsteliyor. Üç defa sordu. Efendimiz yine sustu, cevap vermedi. Neden sonra aradan vakit geçince dedi ki;Efendimiz yine sustu, cevap vermedi. Neden sonra aradan vakit geçince dedi ki; "Bakın, bana her soruyu sormayın, eğer demin o arkadaşınız"Bakın, bana her soruyu sormayın, eğer demin o arkadaşınız 'Her sene mi haccedeceğiz?' dediği zaman ben "evet" deseydim, Allah benim sözüm üzerine'Her sene mi haccedeceğiz?' dediği zaman ben "evet" deseydim, Allah benim sözüm üzerine size her sene hac etmeyi farz kılacaktı, yapamayacaktınız; hepiniz günahkâr olacaktınız." size her sene hac etmeyi farz kılacaktı, yapamayacaktınız; hepiniz günahkâr olacaktınız."

Çok soru sormamak bu mânaya. Detaylı anlatılmamışsa tamam. Çok soru sormamak bu mânaya. Detaylı anlatılmamışsa tamam.

Bir de bunun Kur'ân-ı Kerîm'de misali var. Bir de bunun Kur'ân-ı Kerîm'de misali var.

İnna'llâhe ye'müruküm en tezbehû bakara.İnna'llâhe ye'müruküm en tezbehû bakara. Allah, Beni İsrail'e emretmiş bir sığır, bakara kurban edeceksiniz. Bakara suresine ismini veren olay.Allah, Beni İsrail'e emretmiş bir sığır, bakara kurban edeceksiniz. Bakara suresine ismini veren olay. Neden "sığır kesilsin" diyor, hikmetleri var. Neden "sığır kesilsin" diyor, hikmetleri var. "Rengi, boyu, vasfı ne olacak?" diye bir sürü soru sormuşlar. Her seferinde şartları ağırlaşmış. "Rengi, boyu, vasfı ne olacak?" diye bir sürü soru sormuşlar. Her seferinde şartları ağırlaşmış.

Fe-zebehûhâ fe-mâ kâdu yef'alûn.Fe-zebehûhâ fe-mâ kâdu yef'alûn. "Sonunda kestiler ama neredeyse kesemeyeceklerdi." deniyor âyet-i kerîmede. "Sonunda kestiler ama neredeyse kesemeyeceklerdi." deniyor âyet-i kerîmede.

Soru sordukça iş yokuşa sürülüyor, zorlaşıyor.Soru sordukça iş yokuşa sürülüyor, zorlaşıyor. Bu bakımdan Peygamber Efendimiz çok soru sormayı yasaklamış. Bu bakımdan Peygamber Efendimiz çok soru sormayı yasaklamış.

Soruyu güzel sormak, yerinde sormak lazım. Soruyu güzel sormak, yerinde sormak lazım.

Hüsn-ü suâlin mine'l-ilm. "Güzel soru sormak ilmin âdâbındandır, şartlarındandır." Hüsn-ü suâlin mine'l-ilm. "Güzel soru sormak ilmin âdâbındandır, şartlarındandır."

Lüzumsuz soru sormamak da yine ilmin şartlarındandır.Lüzumsuz soru sormamak da yine ilmin şartlarındandır. Gevezelik babında, lüzumsuz yere soru sormak yasaklanmış oluyor. Yasaklananların ikincisi bu. Gevezelik babında, lüzumsuz yere soru sormak yasaklanmış oluyor. Yasaklananların ikincisi bu.

Üçüncüsü; Ve idâ'ati'l-mâl. "Malı zayi etmek, heba etmek, boşa harcamak." Üçüncüsü;

Ve idâ'ati'l-mâl. "Malı zayi etmek, heba etmek, boşa harcamak."

Malın hebası nedir? İsraf edilmesi, lüzumsuz yere kullanılması, çürütülmesi, telef edilmesi...Malın hebası nedir?

İsraf edilmesi, lüzumsuz yere kullanılması, çürütülmesi, telef edilmesi...
Bu mallar Allah'ın bize verdiği imkânlardır. Bu mallar Allah'ın bize verdiği imkânlardır. Bunları en iyi, en verimli tarzda kullanacağız, zayi etmeyeceğiz, boşa harcamayacağız. Bunları en iyi, en verimli tarzda kullanacağız, zayi etmeyeceğiz, boşa harcamayacağız. "Ben zenginim; istediğim gibi hovardalık yaparım, istediğim gibi israf yaparım""Ben zenginim; istediğim gibi hovardalık yaparım, istediğim gibi israf yaparım" diyemez; istediği gibi hareket edemez islamda. Mal sahibi zengin insan istediği gibi hareket edemez.diyemez; istediği gibi hareket edemez islamda. Mal sahibi zengin insan istediği gibi hareket edemez. Şeriatin emirlerine göre sınırlıdır; öyle hareket etmek zorundadır, malını telef edemez. Şeriatin emirlerine göre sınırlıdır; öyle hareket etmek zorundadır, malını telef edemez. Hani Roma İmparatoru Neron, canı istemiş; "Yakın." demiş, Roma'yı yaktırmış.Hani Roma İmparatoru Neron, canı istemiş; "Yakın." demiş, Roma'yı yaktırmış. İmparator dediği için yakmışlar. Öyle şey yok! İmparator dediği için yakmışlar. Öyle şey yok!

"Ben istersem harmanımı yakarım, harman benim değil mi?"Ben istersem harmanımı yakarım, harman benim değil mi? Tutuşturun şunu kenarından, yakıyorum." Yakamazsın, kendi malını telef edemezsin. Tutuşturun şunu kenarından, yakıyorum."

Yakamazsın, kendi malını telef edemezsin.
Malı telef etmek İslâm'da yasaktır. Malı telef etmek İslâm'da yasaktır. Kadı yakalarsa tespit ederse cezasını verir, hapse atar, tazmin ettirir. Kendi malını! Kadı yakalarsa tespit ederse cezasını verir, hapse atar, tazmin ettirir. Kendi malını!

Neden? İdâ'ati'l-mâl yasaktır.Neden?

İdâ'ati'l-mâl yasaktır.
Malı telef etmek, zayi etmek, israf etmek olmadığından malınızın da kıymetini bilin;Malı telef etmek, zayi etmek, israf etmek olmadığından malınızın da kıymetini bilin; iyi koruyun, kollayın, hayra sarf edin; vazifelerinizi ihmal etmeyin.iyi koruyun, kollayın, hayra sarf edin; vazifelerinizi ihmal etmeyin. Allah hepinizden razı olsun. Sözü uzattım, kusuruma bakmayın. Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele... Allah hepinizden razı olsun. Sözü uzattım, kusuruma bakmayın.

Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2