Namaz Vakitleri

28 Zilhicce 1445
04 Temmuz 2024
İmsak
03:31
Güneş
05:30
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Tarikatımızın Yolu Şeriattır ve Sünnet-i Seniyyedir

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

30 Zilka'de 1415 / 30.04.1995

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhiel-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih.alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-sâlatu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînVe's-sâlatu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn tâcı ruûsinâ ve tabîbi kulûbinâ ve üsvetine'l-haseneti Muhammedini'l-Mustafâ tâcı ruûsinâ ve tabîbi kulûbinâ ve üsvetine'l-haseneti Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-ceza'. ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-ceza'.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Selâsün min künûzi'l-birri: ihfâu's-sadakati ve kitmânü'l-musîbeti ve kitmânü'ş-şekvâ.Selâsün min künûzi'l-birri: ihfâu's-sadakati ve kitmânü'l-musîbeti ve kitmânü'ş-şekvâ. Yekûlu'llâhu teâlâ: İze'bteleytü abdî bi-belâin fe-sabare lem yeşkünî ilâ uvvâdihî sümme ebre'tühûYekûlu'llâhu teâlâ: İze'bteleytü abdî bi-belâin fe-sabare lem yeşkünî ilâ uvvâdihî sümme ebre'tühû ebdeltühü'l-lahmen hayren mine'l-lahmihî ve demen hayren min demihîebdeltühü'l-lahmen hayren mine'l-lahmihî ve demen hayren min demihî ve in erseltühû erseltühû ve lâ zenbe aleyhi ve in teveffeytühû teveffeytühû ilâ rahmetî. ve in erseltühû erseltühû ve lâ zenbe aleyhi ve in teveffeytühû teveffeytühû ilâ rahmetî.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Aziz ve muhterem ve sevgili kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem ve sevgili kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti ve bereketi dünyada ve âhirette üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti ve bereketi dünyada ve âhirette üzerinize olsun. Mevlâmız sizi hem bu dünyada hem âhirette bahtiyar eylesin, iki cihan saadetine nâil eylesin. Mevlâmız sizi hem bu dünyada hem âhirette bahtiyar eylesin, iki cihan saadetine nâil eylesin.

Sözlerin en şereflisi, en kıymetlisi, en güzeli Allah'ın kelâmıdır.Sözlerin en şereflisi, en kıymetlisi, en güzeli Allah'ın kelâmıdır. Celle celâlühû ve amme nevâlühû ve lâ ilâhe ğayruhû.Celle celâlühû ve amme nevâlühû ve lâ ilâhe ğayruhû. Hepimizin Kur'ân-ı Kerîm'i en mümkün olan dikkatli ve kuvvetli bir şekilde öğrenmeye, ezberlemeye, Hepimizin Kur'ân-ı Kerîm'i en mümkün olan dikkatli ve kuvvetli bir şekilde öğrenmeye, ezberlemeye, Kur'ân-ı Kerîm'e âşinâ olmaya, Kur'ân-ı Kerîm'in ehli olmaya çalışmamız gerekiyor. Kur'ân-ı Kerîm'e âşinâ olmaya, Kur'ân-ı Kerîm'in ehli olmaya çalışmamız gerekiyor. O Hâlıkımız'ın sözü, Yaradanımız'ın, âlemlerin Rabbi'nin hitabı, vahyi... O Hâlıkımız'ın sözü, Yaradanımız'ın, âlemlerin Rabbi'nin hitabı, vahyi...

Beşer sözlerinin de en güzeli Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîfleridir.Beşer sözlerinin de en güzeli Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîfleridir. Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz'e Kur'ân-ı Kerîm'le beraberAllahu Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz'e Kur'ân-ı Kerîm'le beraber bir de muhteşem ve muazzam bir kabiliyet ihsan eylemiş ki o ümmî peygamber bir mektepten,bir de muhteşem ve muazzam bir kabiliyet ihsan eylemiş ki o ümmî peygamber bir mektepten, bir hocadan okumamış. O ümmî peygamber bütün alimlerin karşısında diz çöktüğü, bir hocadan okumamış. O ümmî peygamber bütün alimlerin karşısında diz çöktüğü, hayret ettiği, hayran kaldığı, muhteşem bir ilim ve maarif hazinesi olmuş.hayret ettiği, hayran kaldığı, muhteşem bir ilim ve maarif hazinesi olmuş. Ve sözleriyle dünyamızın, âhiretimizin her meselesine ışık tutmuştur.Ve sözleriyle dünyamızın, âhiretimizin her meselesine ışık tutmuştur. Onun için, hadîs-i şerîfleri bizim rehberimizdir, şifamızdır, dertlerimizin ilacıdır, devasıdır.Onun için, hadîs-i şerîfleri bizim rehberimizdir, şifamızdır, dertlerimizin ilacıdır, devasıdır. Beşer sözlerinin en güzeli, en kıymetlisi, en doğrusu Resûlullah'ın sözüdür. Beşer sözlerinin en güzeli, en kıymetlisi, en doğrusu Resûlullah'ın sözüdür.

Yolların en güzeli de Peygamber Efendimiz'in tutturmuş olduğu, göstermiş olduğu, çağırmış olduğu yoldur. Yolların en güzeli de Peygamber Efendimiz'in tutturmuş olduğu, göstermiş olduğu, çağırmış olduğu yoldur. O yoldan gidenlere ne mutlu! Sünnete aykırı yollara sapanlara ne yazık!O yoldan gidenlere ne mutlu! Sünnete aykırı yollara sapanlara ne yazık! Çünkü sünnetin zıddı bid'attir. Sünnetle hareket etmeyen insanlar,Çünkü sünnetin zıddı bid'attir. Sünnetle hareket etmeyen insanlar, isterse "ibadet ediyorum" sansalar bile, "hayır işliyorum" sansalar bile, isterse "ibadet ediyorum" sansalar bile, "hayır işliyorum" sansalar bile, sünnete uygun olmayan işler bid'at, bid'atler de dalâlettir.sünnete uygun olmayan işler bid'at, bid'atler de dalâlettir. "Her dalâlet ve sahibi cehenneme düşecektir, cehennemde yanacaktır, cehennemdedir." diye "Her dalâlet ve sahibi cehenneme düşecektir, cehennemde yanacaktır, cehennemdedir." diye Peygamber Efendimiz ihtar etmiştir, ihbar eylemiştir. Peygamber Efendimiz ihtar etmiştir, ihbar eylemiştir.

Binâenaleyh, bizim iyi bir müslüman olmak için sımsıkı Kur'ân-ı Kerîm'e ve var gücümüzleBinâenaleyh, bizim iyi bir müslüman olmak için sımsıkı Kur'ân-ı Kerîm'e ve var gücümüzle Peygamber Efendimiz'in sünnetine sarılmamız gerekmektedir. Peygamber Efendimiz'in sünnetine sarılmamız gerekmektedir. En güzel Müslümanlık, evliyâlık yolu budur. Onun için, hepimizin Resûlullah'ınEn güzel Müslümanlık, evliyâlık yolu budur. Onun için, hepimizin Resûlullah'ın sünnet-i seniyyesini öğrenmek hususunda azamî gayret göstermemiz gerekiyor. sünnet-i seniyyesini öğrenmek hususunda azamî gayret göstermemiz gerekiyor.

Bizim tekkemizin de ders kitabı Resûlullah'ın hadîs-i şerîfleridir. Bizim tekkemizin de ders kitabı Resûlullah'ın hadîs-i şerîfleridir.

Tarikatle şeriat arasını ayırmak isteyenler görsünler ve doğru yol nasıl olurmuş görsünler!Tarikatle şeriat arasını ayırmak isteyenler görsünler ve doğru yol nasıl olurmuş görsünler! Elhamdülillah ki tarikatimizin yolu şeriattir ve sünnet-i seniyye-i nebeviyyedir.Elhamdülillah ki tarikatimizin yolu şeriattir ve sünnet-i seniyye-i nebeviyyedir. Bid'atlerden uzak durmak, bid'atlerle savaşmak şiârımızdır. Bid'atlerden uzak durmak, bid'atlerle savaşmak şiârımızdır.

Onun için, İstanbul'da hadîs-i şerîfleri okuyoruz, gittiğimiz yerlerde hadîs-i şerîfler okuyoruz.Onun için, İstanbul'da hadîs-i şerîfleri okuyoruz, gittiğimiz yerlerde hadîs-i şerîfler okuyoruz. Burada da -burası bizim eski şehrimizdir, emekli olmadan önce oturduğumuz beldedir-Burada da -burası bizim eski şehrimizdir, emekli olmadan önce oturduğumuz beldedir- haftada bir hadis dersi yapıyorduk. haftada bir hadis dersi yapıyorduk. Şimdi İstanbul'dan Ankara'ya nasip olup da geldikçe, fırsat oldukça bu dersleri yapıyoruz.Şimdi İstanbul'dan Ankara'ya nasip olup da geldikçe, fırsat oldukça bu dersleri yapıyoruz. Ama bizim sözümüz, ricamız şudur: Her hafta perşembe akşamı burası böyle dolmalıAma bizim sözümüz, ricamız şudur: Her hafta perşembe akşamı burası böyle dolmalı ve kardeşlerimiz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini dinlemelidir.ve kardeşlerimiz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini dinlemelidir. Hocaları ayarlamak bizdendir ama yeter ki cemaat teşrif buyursun, gelsin, bu hadisleri takip etsin. Hocaları ayarlamak bizdendir ama yeter ki cemaat teşrif buyursun, gelsin, bu hadisleri takip etsin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadisleri çok kıymetlidir ve deryalar gibidir.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadisleri çok kıymetlidir ve deryalar gibidir. Yüzlerce cilt tutacak miktardadır. Yüzlerce cilt tutacak miktardadır. Ömrü boyunca söylediği sözleri can kulağıyla dinleyen râviler bize nakletmişlerdir. Ömrü boyunca söylediği sözleri can kulağıyla dinleyen râviler bize nakletmişlerdir.

Geçen gün İbn Şâhin isimli -rahmetullahi aleyh- bir alimin hayatını okuyordum,Geçen gün İbn Şâhin isimli -rahmetullahi aleyh- bir alimin hayatını okuyordum, hayretler içinde kaldım. Kur'ân-ı Kerîm tefsiri üzerine bir eser yazmış; bin cüz!hayretler içinde kaldım. Kur'ân-ı Kerîm tefsiri üzerine bir eser yazmış; bin cüz! Cüz, ne miktar, kaç sayfadır bilmiyoruz ama bin cüz herhalde en aşağı bir forma olsa, Cüz, ne miktar, kaç sayfadır bilmiyoruz ama bin cüz herhalde en aşağı bir forma olsa, düşünün ki 1000 rakamı kolay kolay ne okunur, ne söylenir, ne yazılır...düşünün ki 1000 rakamı kolay kolay ne okunur, ne söylenir, ne yazılır... İnsana "Bin tane Kulhüvallah oku." desek, bayağı zaman geçer. Halbuki bu bin cüz. İnsana "Bin tane Kulhüvallah oku." desek, bayağı zaman geçer. Halbuki bu bin cüz. Hadîs-i şerîfe dair bir eser yazmış, 1500 cüz. Mâşaallah, çok hoşuma gitti.Hadîs-i şerîfe dair bir eser yazmış, 1500 cüz. Mâşaallah, çok hoşuma gitti. "O zâtı biraz araştıralım, öğrenelim de eserlerini de arayıp bulalım." diye "O zâtı biraz araştıralım, öğrenelim de eserlerini de arayıp bulalım." diye arkadaşlarıma rica ettim, arıyorlar.arkadaşlarıma rica ettim, arıyorlar. Malzemeler de getirdiler. Malzemeler de getirdiler.

Bizim bu kitabımızı Hocamız Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi yazmış ve demiş ki; Bizim bu kitabımızı Hocamız Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi yazmış ve demiş ki;

"Bu kitabı tekkede okuyun. "Bu kitabı tekkede okuyun. Bu kitabı okuyup bitirince tekrar başına geçin, tekrar okuyun, tekrar okuyun...Bu kitabı okuyup bitirince tekrar başına geçin, tekrar okuyun, tekrar okuyun... Bunu bir kere okusanız kısa zamanda hakikatli bir alim olursunuz." buyurmuş. Bunu bir kere okusanız kısa zamanda hakikatli bir alim olursunuz." buyurmuş.

Ne kadar güzel... Yani Gümüşhaneli Hocamız bizleri Efendimiz'in hadîs-i şerîflerine sevk eyliyor. Ne kadar güzel... Yani Gümüşhaneli Hocamız bizleri Efendimiz'in hadîs-i şerîflerine sevk eyliyor.

Şu mübarek cuma akşamında bu mübarek hadîs-i şerîflere başlamadan önce, Şu mübarek cuma akşamında bu mübarek hadîs-i şerîflere başlamadan önce, başta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruh-i pâkine bizlerdenbaşta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruh-i pâkine bizlerden âciz nâçiz muhibleri, ümmetleri olarak bir hediye olsun diyeâciz nâçiz muhibleri, ümmetleri olarak bir hediye olsun diye ve onun yanı sıra bütün enbiyâ ve mürselînin ve hepsinin âl'inin, ashâbının, etbâınınve onun yanı sıra bütün enbiyâ ve mürselînin ve hepsinin âl'inin, ashâbının, etbâının ve hâsseten Peygamber Efendimiz'in ashâbının, ezvâcının, evlâdının, etbâının,ve hâsseten Peygamber Efendimiz'in ashâbının, ezvâcının, evlâdının, etbâının, ihvânının, ahbâbının, hulefâsının ve verese-i nebî olan ulemâ-i muhakkikîn ve mürşidîn-i kâmîlinihvânının, ahbâbının, hulefâsının ve verese-i nebî olan ulemâ-i muhakkikîn ve mürşidîn-i kâmîlin sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin cümlesinin ruhları için;sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin cümlesinin ruhları için; bu kitabı yazan şeyhimiz Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin ruhu içinbu kitabı yazan şeyhimiz Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin ruhu için ve kendisinden feyz alıp yetiştiğimiz muhterem Hocamız, sevgili büyüğümüzve kendisinden feyz alıp yetiştiğimiz muhterem Hocamız, sevgili büyüğümüz Muhammed Zâhid-i Bursevî hazretlerinin ruhu için; bir de şu yaşadığımız, oturduğumuz,Muhammed Zâhid-i Bursevî hazretlerinin ruhu için; bir de şu yaşadığımız, oturduğumuz, şu vaazı verdiğimiz beldemizin medâr-ı iftihârı olan Hacı Bayrâm-ı Velî Efendimiz'in ruhu için, şu vaazı verdiğimiz beldemizin medâr-ı iftihârı olan Hacı Bayrâm-ı Velî Efendimiz'in ruhu için, arkadaki tepelerden birisinde türbesi bulunan Hüseyin Gâzi hazretlerinin ruhu içinarkadaki tepelerden birisinde türbesi bulunan Hüseyin Gâzi hazretlerinin ruhu için ve Ankara'dan gelmiş geçmiş ve burada medfun bulunan evliyâullah ve salihlerinve Ankara'dan gelmiş geçmiş ve burada medfun bulunan evliyâullah ve salihlerin ve bu beldeleri fetheden şehitlerin, gâzilerin, mücahitlerin ruhları için;ve bu beldeleri fetheden şehitlerin, gâzilerin, mücahitlerin ruhları için; ve şu toplantıya otobüslerle, minibüslerle, taksilerle uzaklardan yakınlardan ve şu toplantıya otobüslerle, minibüslerle, taksilerle uzaklardan yakınlardan aşk ile şevk ile gelmiş olan siz kardeşlerimizin -ki Allah mükâfatlarınızı kat kat ihsan eylesin,aşk ile şevk ile gelmiş olan siz kardeşlerimizin -ki Allah mükâfatlarınızı kat kat ihsan eylesin, dünyada âhirette sizleri bahtiyar eylesin- bütün geçmişlerinizin ruhları şâd olsun diye, dünyada âhirette sizleri bahtiyar eylesin- bütün geçmişlerinizin ruhları şâd olsun diye, şu mübarek cuma gecesinde onlar boyunları bükük sizlerden bizlerden dua bekliyorlar,şu mübarek cuma gecesinde onlar boyunları bükük sizlerden bizlerden dua bekliyorlar, kabirleri nur dolsun, nurları ve sürûrları ziyâde olsun,kabirleri nur dolsun, nurları ve sürûrları ziyâde olsun, kabirleri cennet bahçesine dönsün, makamları âlâ olsun diye; kabirleri cennet bahçesine dönsün, makamları âlâ olsun diye; Allahu Teâlâ hazretleri biz yaşamakta olan, imtihanı devam etmekte olan mü'minlere de Allahu Teâlâ hazretleri biz yaşamakta olan, imtihanı devam etmekte olan mü'minlere de tevfîkini refîk eylesin, hidayet üzere bizleri dâim eylesin, nefse şeytana uydurmasın,tevfîkini refîk eylesin, hidayet üzere bizleri dâim eylesin, nefse şeytana uydurmasın, dünyanın fâni aldatıcı oyunlarında âhireti unutup yanlış yollara ayaklarımızı kaydırmasın,dünyanın fâni aldatıcı oyunlarında âhireti unutup yanlış yollara ayaklarımızı kaydırmasın, saptırmasın, mü'min-i kâmiller olarak yaşayalım, huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olaraksaptırmasın, mü'min-i kâmiller olarak yaşayalım, huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varalım diye bir Fâtiha, 11 İhlâs-ı Şerîf okuyalım, o mübâreklerin ruhlarına gönderelim. Buyurun. varalım diye bir Fâtiha, 11 İhlâs-ı Şerîf okuyalım, o mübâreklerin ruhlarına gönderelim. Buyurun.

Bu hadis kitabımızın bir güzel tarafı şudur ki hadisler alfabetik sırayla dizilmiştir. Bu hadis kitabımızın bir güzel tarafı şudur ki hadisler alfabetik sırayla dizilmiştir. Onun için, bir insan hadis ezberindeyse hemen başından alfabetik sırasından bulması mümkün oluyor.Onun için, bir insan hadis ezberindeyse hemen başından alfabetik sırasından bulması mümkün oluyor. İkinci bir güzel tarafını da ben vaazlarımda tespit ettim. İkinci bir güzel tarafını da ben vaazlarımda tespit ettim. Alfabetik olduğu için, sistematik değil, konu konu değil, ilk kelimesinin sıralanışına göre olduğu içinAlfabetik olduğu için, sistematik değil, konu konu değil, ilk kelimesinin sıralanışına göre olduğu için vaaz esnasında mevzu değişiyor. Böylece gelen dinleyici kardeşlerimize,vaaz esnasında mevzu değişiyor. Böylece gelen dinleyici kardeşlerimize, sizlere her çeşit yemeği olan bir sofra sunmuş oluyoruz. Sofrada sadece kuru ekmek koysalar,sizlere her çeşit yemeği olan bir sofra sunmuş oluyoruz. Sofrada sadece kuru ekmek koysalar, "Yiyin bakalım bunu, suyu da için, yallah..." deseler, o da bir gıda, insan ekmekle beslenir. "Yiyin bakalım bunu, suyu da için, yallah..." deseler, o da bir gıda, insan ekmekle beslenir. Ama çorbası, etli yemeği, sebzeli yemeği, salatası, bir de sonunda tatlısı olursa Ama çorbası, etli yemeği, sebzeli yemeği, salatası, bir de sonunda tatlısı olursa tam bir yemek oluyor. İşte onun gibi oluyor.tam bir yemek oluyor. İşte onun gibi oluyor. Böyle çeşitli hadis-i şerîfler olduğu için benim çok hoşuma gidiyor. Böyle çeşitli hadis-i şerîfler olduğu için benim çok hoşuma gidiyor. Bilmiyorum, herhalde siz de değişik konulardan bilgiler almış oluyorsunuz. Bilmiyorum, herhalde siz de değişik konulardan bilgiler almış oluyorsunuz.

Şimdi geçtiğimiz ziyaretlerimizde 261. sayfanın üçüncü hadisine kadar okumuşuz,Şimdi geçtiğimiz ziyaretlerimizde 261. sayfanın üçüncü hadisine kadar okumuşuz, ben unuttum, Nizameddin Hoca tespit etmiş, oradan devam ediyoruz.ben unuttum, Nizameddin Hoca tespit etmiş, oradan devam ediyoruz. Aslında muntazaman başından sonuna devredeceğiz, devredeceğiz, devredeceğiz,Aslında muntazaman başından sonuna devredeceğiz, devredeceğiz, devredeceğiz, Peygamber Efendimiz'in sözlerine, hadislerine âşinâ olacağız; ama işte böyle yavaş yavaş oluyor. Peygamber Efendimiz'in sözlerine, hadislerine âşinâ olacağız; ama işte böyle yavaş yavaş oluyor.

261. sayfanın üçüncü hadîs-i şerîfi: 261. sayfanın üçüncü hadîs-i şerîfi:

Selâsün min künûzi'l-birri: ihfâu's-sadakati ve kitmânü'l-musîbeti ve kitmânü'ş-şekvâ... Selâsün min künûzi'l-birri: ihfâu's-sadakati ve kitmânü'l-musîbeti ve kitmânü'ş-şekvâ...

Bu hadîs-i şerîfin metnini demin okumuştuk. Bu hadîs-i şerîfin metnini demin okumuştuk.

Bunu Enes radıyallahu anh'ten Taberânî ve İbn Asâkir rivayet etmişler. Bunu Enes radıyallahu anh'ten Taberânî ve İbn Asâkir rivayet etmişler.

Gözümüzün nuru, başımızın tacı, rehberimiz, önderimiz,Gözümüzün nuru, başımızın tacı, rehberimiz, önderimiz, Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

"Üç şey iyiliğin hazinelerindendir. Bu üç şey birr ü takvânın hazinesidir." "Üç şey iyiliğin hazinelerindendir. Bu üç şey birr ü takvânın hazinesidir."

Birr kelimesi iki "r" ile; b-i-r-r. Birrun. Birr, "iyilik" demek.Birr kelimesi iki "r" ile; b-i-r-r. Birrun. Birr, "iyilik" demek. "İyilik ama Allah'ın emirlerini tutarak Allah'ın yolunda salih bir müslüman olarak yapılan iyilik" demek."İyilik ama Allah'ın emirlerini tutarak Allah'ın yolunda salih bir müslüman olarak yapılan iyilik" demek. Sıradan bir iyilik değil; "Allah'a mutî olarak,Sıradan bir iyilik değil; "Allah'a mutî olarak, Allah'ın rızasına uygun olarak iyilik yapmak" mânasına geliyor. Allah'ın rızasına uygun olarak iyilik yapmak" mânasına geliyor.

İyi bir insana "birr ü takvâ sahibi insan" diyoruz. "Hem Allah'tan korkuyor,İyi bir insana "birr ü takvâ sahibi insan" diyoruz. "Hem Allah'tan korkuyor, hem iyi bir insan; Allah'a mutî, öyle çalışıyor." diyoruz. Anne ve babasına iyilik yapan,hem iyi bir insan; Allah'a mutî, öyle çalışıyor." diyoruz. Anne ve babasına iyilik yapan, iyi evlatlık yapana da berren bi-vâlideyhi derler; "ana babasına karşı iyi evlatlık yapan kimse" mânasına.iyi evlatlık yapana da berren bi-vâlideyhi derler; "ana babasına karşı iyi evlatlık yapan kimse" mânasına. Ama genel olarak herkese iyilik... Birr; Allah'ın rızasına uygun bir tarzda herkese iyilik yapmak. Ama genel olarak herkese iyilik... Birr; Allah'ın rızasına uygun bir tarzda herkese iyilik yapmak.

İnsan "İyilik nedir?" diye düşündüğü zaman…İnsan "İyilik nedir?" diye düşündüğü zaman… Düşünmek, "işin felsefesini yapmak, tefekkür etmek" demek. Düşünmek, "işin felsefesini yapmak, tefekkür etmek" demek. Düşündüğü zaman, iyiliğin ne olduğunu tarif etmek lazım. İyilik nedir? Düşündüğü zaman, iyiliğin ne olduğunu tarif etmek lazım.

İyilik nedir?

Çünkü iyiliği İngiliz başka bir şey sanıyor, Alman başka bir şey sanıyor,Çünkü iyiliği İngiliz başka bir şey sanıyor, Alman başka bir şey sanıyor, Japon başka bir şey sanıyor, Hintli başka bir şey sanıyor. Japon başka bir şey sanıyor, Hintli başka bir şey sanıyor.

İyilik nedir? Kötülük nedir? Hangi şey iyidir, hangi şey kötüdür? İyilik nedir? Kötülük nedir? Hangi şey iyidir, hangi şey kötüdür?

Biz "İçki içmek kötüdür, haramdır." diyoruz. Adam içki içiyor. Ötekisi "İçki iyidir." diyor. Biz "İçki içmek kötüdür, haramdır." diyoruz. Adam içki içiyor. Ötekisi "İçki iyidir." diyor. Hatta hıristiyanlar adeta şaraba kutsallık vermişler, kilisenin bir [âdeti] yapmışlar. Hatta hıristiyanlar adeta şaraba kutsallık vermişler, kilisenin bir [âdeti] yapmışlar. Allah Allah, biz "kötü" diyoruz... Polisler de "kötü" diyor,Allah Allah, biz "kötü" diyoruz... Polisler de "kötü" diyor, yakaladığı zaman trafik kontrolünde "'Hoh' de bakayım şu alete!"yakaladığı zaman trafik kontrolünde "'Hoh' de bakayım şu alete!" hohladığı zaman alkol miktarı fazla mı; yallah hapse... Neden? İçkili araba kullandın. hohladığı zaman alkol miktarı fazla mı; yallah hapse...

Neden?

İçkili araba kullandın.

Niye? İçkili kullandığı zaman bir yere çarpıyor, zarar oluyor. Niye?

İçkili kullandığı zaman bir yere çarpıyor, zarar oluyor.
Sonunda zarar olan bir şey iyi olmaz. Sonunda zarar olan bir şey iyi olmaz.

Afyon, esrar, nasıl içilir bilmem ama diyorlar; şuradan koyarmış, koklarmış bir çeşidini...Afyon, esrar, nasıl içilir bilmem ama diyorlar; şuradan koyarmış, koklarmış bir çeşidini... Herhalde çeşidi var; kimisi yutuluyor, kimisi koklanıyor, kimisi sigaraya konuluyor galiba...Herhalde çeşidi var; kimisi yutuluyor, kimisi koklanıyor, kimisi sigaraya konuluyor galiba... Adam onu bulmak için deli divâne oluyor, arıyor. Onun için o iyi.Adam onu bulmak için deli divâne oluyor, arıyor. Onun için o iyi. Ama onu kullandıktan sonra bir zaman bir hâle geliyor ki adamı karyolaya bağlıyorlar,Ama onu kullandıktan sonra bir zaman bir hâle geliyor ki adamı karyolaya bağlıyorlar, krizler geliyor, yazık oluyor. Onu bildiği için, herkes görüyor, acıyor; "Vah vah, mahvolmuş bu adam..."krizler geliyor, yazık oluyor. Onu bildiği için, herkes görüyor, acıyor; "Vah vah, mahvolmuş bu adam..." Artık ilaç da kâr etmiyor, tir tir titriyor. Yani insanlıktan çıkıyor, sıhhati gidiyor, ölüme terk...Artık ilaç da kâr etmiyor, tir tir titriyor. Yani insanlıktan çıkıyor, sıhhati gidiyor, ölüme terk... Onun için, "Ne yapalım?" diyorlar, "Afyonu esrarı yasaklayalım. Şiddetli cezalar koyalım. Onun için, "Ne yapalım?" diyorlar, "Afyonu esrarı yasaklayalım. Şiddetli cezalar koyalım. İmâlini yasaklayalım, naklini yasaklayalım, satışını yasaklayalım..." İmâlini yasaklayalım, naklini yasaklayalım, satışını yasaklayalım..." Onun için hakikaten bazı ülkelerde esrar kaçakçılarına çok büyük cezalar veriliyor. Ne veriliyor? Onun için hakikaten bazı ülkelerde esrar kaçakçılarına çok büyük cezalar veriliyor.

Ne veriliyor?

Ölüm cezası veriliyor. Mesela Malezya. Ölüm cezası veriliyor.

Mesela Malezya.
Malezya'dan geçeceksiniz, pasaportlara vize alınırken yazmış;Malezya'dan geçeceksiniz, pasaportlara vize alınırken yazmış; "Bakın bu ülkede afyon kaçakçılarına ölüm cezası verilir ha! Haberiniz olsun!" diye yazıyor."Bakın bu ülkede afyon kaçakçılarına ölüm cezası verilir ha! Haberiniz olsun!" diye yazıyor. Suudi Arabistan, vize alıyorsunuz, hacca umreye gideceksiniz, orada yazıyor:Suudi Arabistan, vize alıyorsunuz, hacca umreye gideceksiniz, orada yazıyor: "Bakın Suudi Arabistan'a içki sokmak yasaktır, afyon sokmak yasaktır." "Bakın Suudi Arabistan'a içki sokmak yasaktır, afyon sokmak yasaktır." Yedi tane esrar kaçakçısının idamı bugün gazetelerde vardı.Yedi tane esrar kaçakçısının idamı bugün gazetelerde vardı. Mart ayı içinde 28 kişi idam edilmiş.Mart ayı içinde 28 kişi idam edilmiş. Demek ki orada da esrara karşı bir saplantı var, satış var ki satan var.Demek ki orada da esrara karşı bir saplantı var, satış var ki satan var. Bana kilolarla getirse ben elimin tersiyle iterim, sen itersin. Neden? Bana kilolarla getirse ben elimin tersiyle iterim, sen itersin. Neden?

"Ben müslümanım, içmem." deriz. "Ben müslümanım, içmem." deriz.

Ama alışanlar [içiyor.] Hükümetler de en korkunç cezaları veriyor. Adamı öldürüyor.Ama alışanlar [içiyor.] Hükümetler de en korkunç cezaları veriyor. Adamı öldürüyor. İki tane Pakistanlı, bir tane Afganlı, bir tane Sudanlı,İki tane Pakistanlı, bir tane Afganlı, bir tane Sudanlı, kafası kesilmiş, öldürülmüş. Onu da televizyonda veriyorlar, ötekiler de,kafası kesilmiş, öldürülmüş. Onu da televizyonda veriyorlar, ötekiler de, başkaları da dehşet içinde kalıyor, ödü patlatıyor, [o işi yapamıyor.] başkaları da dehşet içinde kalıyor, ödü patlatıyor, [o işi yapamıyor.]

Demek ki iyi şey nedir, kötü şey nedir? Demek ki iyi şey nedir, kötü şey nedir?

Allah'ın emrettiği, sonuçları hayırlı olan, Allah'ın emrettiği, sonuçları hayırlı olan, sonuçları faydalı olduğu için de aklın da tasvip ettiği şeyler iyidir. sonuçları faydalı olduğu için de aklın da tasvip ettiği şeyler iyidir. Allah'ın yasak ettiği, sonucu itibariyle zararlı olan, Allah'ın yasak ettiği, sonucu itibariyle zararlı olan, aklın da bu sebepten "bu olmasın" diye istemediği şey de kötüdür.aklın da bu sebepten "bu olmasın" diye istemediği şey de kötüdür. İyiliğin tarifi böyle; Allah'ın rızasına uygun olacak.İyiliğin tarifi böyle; Allah'ın rızasına uygun olacak. İngiliz'in, Amerikalı'nın, Japon'un, Hintli'nin rızasına uygun olmayacak; Allah'ın rızasına uygun olacak.İngiliz'in, Amerikalı'nın, Japon'un, Hintli'nin rızasına uygun olmayacak; Allah'ın rızasına uygun olacak. Sonucu da faydalı olacak. İngiliz yapabilir, Amerikalı yapabilir, Fransız yapabilir;Sonucu da faydalı olacak. İngiliz yapabilir, Amerikalı yapabilir, Fransız yapabilir; ama sonucu zararlıysa o şey kötüdür. Adamlar içiyorlar, dinlerinde de yasak yok.ama sonucu zararlıysa o şey kötüdür.

Adamlar içiyorlar, dinlerinde de yasak yok.
Ama ben Amerika'da duydum, 1930'lu senelerde Amerika resmen içkiyi yasaklamış. Ama ben Amerika'da duydum, 1930'lu senelerde Amerika resmen içkiyi yasaklamış. Biraz demokrat bir ülke, pratik bir ülke. Diyorlar ki; "Amerikalılar'ın felsefesi pragmatizmdir."Biraz demokrat bir ülke, pratik bir ülke. Diyorlar ki; "Amerikalılar'ın felsefesi pragmatizmdir." Yani her şeyi fayda zararla ölçüyor; pragmatik felsefesi var. Meşhur filozofları var. Yani her şeyi fayda zararla ölçüyor; pragmatik felsefesi var. Meşhur filozofları var. Bir şey sonunda fayda varsa yapılmalı, sonunda zarar varsa yapılmamalı.Bir şey sonunda fayda varsa yapılmalı, sonunda zarar varsa yapılmamalı. Pragmatik felsefeyle içkinin zararlı olduğunu bulmuş,Pragmatik felsefeyle içkinin zararlı olduğunu bulmuş, 1930 küsurlu senelerde devletçe yasaklamışlar, tutturamamışlar. Neden? 1930 küsurlu senelerde devletçe yasaklamışlar, tutturamamışlar.

Neden?

Çürük deriye dikiş tutmaz; çürümüş. Elhamdülillah İslâm sağlam, müslümanlar sağlam.Çürük deriye dikiş tutmaz; çürümüş.

Elhamdülillah İslâm sağlam, müslümanlar sağlam.
İslâm ülkelerinde içkinin haramlığını kabul edip de bu kadar içki içmeyen insan varken devletin aklı olsa...İslâm ülkelerinde içkinin haramlığını kabul edip de bu kadar içki içmeyen insan varken devletin aklı olsa... Yok... Ara istersen; sağında solunda, aşağısında yukarısında... Aklı olsa içki fabrikalarını kapatır.Yok... Ara istersen; sağında solunda, aşağısında yukarısında... Aklı olsa içki fabrikalarını kapatır. Zaten benim dinime göre de yasakmış, millet de istemiyor, "Şunu yasaklayayım da iş bitsin." der;Zaten benim dinime göre de yasakmış, millet de istemiyor, "Şunu yasaklayayım da iş bitsin." der; ama öyle yapmıyor. Tekelden içki üretimine devam ediyor, zararlı oluyor. ama öyle yapmıyor. Tekelden içki üretimine devam ediyor, zararlı oluyor.

Ölçülsün bakalım, trafik kazalarının ne kadarı içkiden oldu? Cinayetlerin ne kadarı içkiden oldu? Ölçülsün bakalım, trafik kazalarının ne kadarı içkiden oldu? Cinayetlerin ne kadarı içkiden oldu?

Adamı yakalıyorsun, "Sarhoştum, ne yaptığımı bilmiyordum." diyor. Adamı yakalıyorsun, "Sarhoştum, ne yaptığımı bilmiyordum." diyor. Ne yapacaksın, bak üç kişiyi öldürdün işte! Ne yaptığını bilmiyordun ama bak, üç kişi gitti işte, Ne yapacaksın, bak üç kişiyi öldürdün işte! Ne yaptığını bilmiyordun ama bak, üç kişi gitti işte, hayatını kaybetti, senin ne yaptığını bilmem ne yüzünden! Öyle şey olur mu? hayatını kaybetti, senin ne yaptığını bilmem ne yüzünden! Öyle şey olur mu?

Muzır olan, zararlı olan şeyin yaptırılmaması lazım. Muzır olan, zararlı olan şeyin yaptırılmaması lazım.

Şimdi "Demokrasiyi getireceğiz." diye dinimizin yasakladığı şeyin hepsinin önünü açtılar.Şimdi "Demokrasiyi getireceğiz." diye dinimizin yasakladığı şeyin hepsinin önünü açtılar. Ne yaptılar? Şeytanların hapsedildiği hücrelerin kapısını açtılar.Ne yaptılar?

Şeytanların hapsedildiği hücrelerin kapısını açtılar.
Şeytanlar, yılanlar, çıyanlar, mikroplar dışarı fırladı; şimdi temizlemeye çalışıyorlar.Şeytanlar, yılanlar, çıyanlar, mikroplar dışarı fırladı; şimdi temizlemeye çalışıyorlar. Hava alırsın, zor temizlersin... Bu gidişle, bu kafayla tezkere zor alırsın... Hava alırsın, zor temizlersin... Bu gidişle, bu kafayla tezkere zor alırsın... Hani askerden tezkere almak için de bir şey lazım... Hani askerden tezkere almak için de bir şey lazım...

Ne olacak? Aklını başına alacaksın, kullanacaksın. Nasıl yasaklıyorsun afyonu? Ne olacak?

Aklını başına alacaksın, kullanacaksın. Nasıl yasaklıyorsun afyonu?
O da ondan biraz daha az zararlı. Afyon da zararlı, içki de zararlı. Hadi içkiyi de yasakla. O da ondan biraz daha az zararlı. Afyon da zararlı, içki de zararlı. Hadi içkiyi de yasakla.

"Yaygın." İstediği kadar yaygın olsun. İslâm bir şey kötü oldu mu, yaygınsa onu meşru saymaz. "Yaygın."

İstediği kadar yaygın olsun. İslâm bir şey kötü oldu mu, yaygınsa onu meşru saymaz.

Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz ne dedi? Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz ne dedi?

"Sizin günah işleyenleriniz en kuvvetli insanlar bile olsa benim nazarımda en zayıfınızdır."Sizin günah işleyenleriniz en kuvvetli insanlar bile olsa benim nazarımda en zayıfınızdır. Sizinle uğraşırım! Mazlumlarınız, haklılarınız da en zayıfı olsa bile benim nazarımdaSizinle uğraşırım! Mazlumlarınız, haklılarınız da en zayıfı olsa bile benim nazarımda en şerefli, itibarlı insanlar gibidir. Onlar için herkesle mücadele ederim!" dedi. en şerefli, itibarlı insanlar gibidir. Onlar için herkesle mücadele ederim!" dedi.

"Bir kabile zekâtını vermezse onunla çarpışırım, harp ederim!" dedi. "Bir kabile zekâtını vermezse onunla çarpışırım, harp ederim!" dedi.

Dediler ki; "Biz zekât vermeyelim, namaz kılalım." Dediler ki;

"Biz zekât vermeyelim, namaz kılalım."

"Olmaz! Resûlullah zamanında Resûlullah'ın emrettiği neleri yapıyorsanız yapacaksınız."Olmaz! Resûlullah zamanında Resûlullah'ın emrettiği neleri yapıyorsanız yapacaksınız. Yapmaktan vazgeçer, dönerseniz çarpışırım!" dedi. İslâm'da öyle [mazerete] bakılmaz. Yapmaktan vazgeçer, dönerseniz çarpışırım!" dedi.

İslâm'da öyle [mazerete] bakılmaz.

Bu İslâm terbiyesi tutmuşken ne bozuyorsun be adam! Yani pandoranın [kapısını] niye açıyorsun? Bu İslâm terbiyesi tutmuşken ne bozuyorsun be adam! Yani pandoranın [kapısını] niye açıyorsun?

İyilik ama "iyilik" dediğimiz şey nedir? İyilik ama "iyilik" dediğimiz şey nedir?

"İyilik" dediğimiz şey; Allah'ın rızasına uygun, sonunda hayır çıkacak olan şeydir."İyilik" dediğimiz şey; Allah'ın rızasına uygun, sonunda hayır çıkacak olan şeydir. Kur'ân-ı Kerîm'de anlatılan şeydir, hadîs-i şerîflerde anlatılan şeydir. Kur'ân-ı Kerîm'de anlatılan şeydir, hadîs-i şerîflerde anlatılan şeydir.

Sünnet iyi midir, kötü müdür? Sünnet iyi midir, kötü müdür?

Kesiyorsun, kan çıkıyor. Kesiyorsun, kan çıkıyor.

İyi. Neden? Peygamber Efendimiz sünneti tavsiye ediyor; iyidir. İyi.

Neden?

Peygamber Efendimiz sünneti tavsiye ediyor; iyidir.
Hakikaten de sonucunda iyi oluyor; çünkü mikrop olmuyor, iltihap olmuyor, Hakikaten de sonucunda iyi oluyor; çünkü mikrop olmuyor, iltihap olmuyor, pislik olmuyor, pasaklılık olmuyor, oradan oraya, kadından erkeğe, erkekten kadına [mikrop] nakli olmuyor.pislik olmuyor, pasaklılık olmuyor, oradan oraya, kadından erkeğe, erkekten kadına [mikrop] nakli olmuyor. İyi. Ameliyat oluyorsun, safra kesende taş var;İyi.

Ameliyat oluyorsun, safra kesende taş var;
doktorlar yatırıyorlar, karnını kesiyorlar, taşı çıkartıyorlar. İyi mi, kötü mü? İyi.doktorlar yatırıyorlar, karnını kesiyorlar, taşı çıkartıyorlar. İyi mi, kötü mü?

İyi.
Sonuç itibariyle vücudun kurtuluyor, karaciğerin kurtuluyor. Netice itibariyle sıhhat buluyorsun. Sonuç itibariyle vücudun kurtuluyor, karaciğerin kurtuluyor. Netice itibariyle sıhhat buluyorsun.

Afyon? "Hele bir çek hocam, aman ne güzel hayaller görüyorsun, filmler görüyorsun... Afyon?

"Hele bir çek hocam, aman ne güzel hayaller görüyorsun, filmler görüyorsun...
Havalarda uçuyorsun…" Sonucu itibariyle kötü. O anda tatlı, sonucu kötü. Onun için, olmaması lazım. Havalarda uçuyorsun…"

Sonucu itibariyle kötü. O anda tatlı, sonucu kötü. Onun için, olmaması lazım.

İşte iyiliğin ölçüsü bizim için budur. İşte iyiliğin ölçüsü bizim için budur.

Bir arkadaşımızla bir hacı teyzeye ev almaya gittik de,Bir arkadaşımızla bir hacı teyzeye ev almaya gittik de, adam -evin sahibi- orada bizi de sakallı görünce din düşmanlığı depreşti, bize faizi methetmeye başladı.adam -evin sahibi- orada bizi de sakallı görünce din düşmanlığı depreşti, bize faizi methetmeye başladı. Biz de; "Bak, faizin ekonomiye şöyle zararı vardır, böyle zararı vardır..." diye söylerken Biz de; "Bak, faizin ekonomiye şöyle zararı vardır, böyle zararı vardır..." diye söylerken bizim arkadaşlardan bir tanesi; "Bu benim inancımdır.bizim arkadaşlardan bir tanesi; "Bu benim inancımdır. Bu konuda senin sözünü de dinlemek istemiyorum!" dedi, sözü ağzına tıkıverdi. Bu konuda senin sözünü de dinlemek istemiyorum!" dedi, sözü ağzına tıkıverdi.

Tamam, bizim inancımız bu; içki haram, zinâ haram, nâmahreme bakmak haram,Tamam, bizim inancımız bu; içki haram, zinâ haram, nâmahreme bakmak haram, başkasının malını nâhak yere yemek haram, aldatmak haram.başkasının malını nâhak yere yemek haram, aldatmak haram. Elhamdülillah, ne kadar güzel! İnsan biraz efe olmalı, yani kabadayı olmalı. Elhamdülillah, ne kadar güzel! İnsan biraz efe olmalı, yani kabadayı olmalı. "Bu benim [inancım,] var mı bir diyeceğin?!" "Utanırım." Niye utanacaksın?"Bu benim [inancım,] var mı bir diyeceğin?!"

"Utanırım."

Niye utanacaksın?
Allah'ın yolunda utanılır mı? "Ne derler?" Ne derlerse desin. Allah ne diyor, sen ona bak. Allah'ın yolunda utanılır mı?

"Ne derler?"

Ne derlerse desin. Allah ne diyor, sen ona bak.

Allah sever mi, sevmez mi? Yaptığın işi Allah sever mi? Sever. Yap! Allah sever mi, sevmez mi? Yaptığın işi Allah sever mi?

Sever.

Yap!

Yaptığın işi Allah sevmez, insanlar çok memnun olur, alkışlar... Onu yapma! Yaptığın işi Allah sevmez, insanlar çok memnun olur, alkışlar... Onu yapma! İstediği kadar alkışlasın. Âhirette onların sana faydası olacak mı?İstediği kadar alkışlasın. Âhirette onların sana faydası olacak mı? Mahkeme-i kübrâda faydası olacak mı? Cehenneme düşerken onlar seni kurtarabilecek mi? Mahkeme-i kübrâda faydası olacak mı? Cehenneme düşerken onlar seni kurtarabilecek mi?

Kimsenin kimseye faydası olmayacak, o zaman herkes kendi başının çaresine düşecek. Kimsenin kimseye faydası olmayacak, o zaman herkes kendi başının çaresine düşecek.

Onun için, Allah'ın rızası esastır. Bu kadar açıklamadan sonra sözü söyleyelim,Onun için, Allah'ın rızası esastır.

Bu kadar açıklamadan sonra sözü söyleyelim,
Efendimiz'in hadisini açıklayalım: "Üç şey iyiliğin hazinesidir, hazinelerindendir." Efendimiz'in hadisini açıklayalım:

"Üç şey iyiliğin hazinesidir, hazinelerindendir."

Yani iyilik oradan kaynaklanıyor, iyi insanın sıfatı bunlar. Yani iyilik oradan kaynaklanıyor, iyi insanın sıfatı bunlar.

Üç şeyin birincisi;ihfâu's-sadakati. "Yaptığı hayrı, sadakayı gizlemek." Üç şeyin birincisi;ihfâu's-sadakati. "Yaptığı hayrı, sadakayı gizlemek."

Mü'min yaptığı ibadeti, hayrı hasenâtı Allah rızası için yapar;Mü'min yaptığı ibadeti, hayrı hasenâtı Allah rızası için yapar; başkasının bilmesine, görmesine, alkışlamasına, "aferin" demesine, "vay be!" demesine, başkasının bilmesine, görmesine, alkışlamasına, "aferin" demesine, "vay be!" demesine, reklamına lüzum yok. Allah rızası için yapar, gizlice yapar, kimse duymaz. reklamına lüzum yok. Allah rızası için yapar, gizlice yapar, kimse duymaz. Şöyle yanından geçerken adama "merhaba" der, elini sıkıyor gibi yapar, geçer gider.Şöyle yanından geçerken adama "merhaba" der, elini sıkıyor gibi yapar, geçer gider. Adam bir bakar ki avucuna bir milyon lira koymuş. Hay Allah razı olsun.Adam bir bakar ki avucuna bir milyon lira koymuş. Hay Allah razı olsun. Yani sonradan fark eder. Çaktırmadan, belli etmeden yavaşçacık... Neden? Yani sonradan fark eder. Çaktırmadan, belli etmeden yavaşçacık... Neden?

Allah rızası için yapıyor, başkasının bilmesi önemli değil. Allah rızası için yapıyor, başkasının bilmesi önemli değil.

Birisi bu. Sadakanın, hayrın, hasenâtın gizli olması, Allah rızası için olması. Neden? Birisi bu. Sadakanın, hayrın, hasenâtın gizli olması, Allah rızası için olması.

Neden?

Bu gösteriş için olursa riyâ olur, makbul olmaz da ondan.Bu gösteriş için olursa riyâ olur, makbul olmaz da ondan. Her şey Allah rızası için olacak. Başkaları beğensin diye yapılmaz. Her şey Allah rızası için olacak. Başkaları beğensin diye yapılmaz.

İkincisi; ve kitmânü'l-musîbeti.İkincisi; ve kitmânü'l-musîbeti. "İnsanın kendisine gelen musibeti de saklaması, ketmetmesi, söylememesi." "İnsanın kendisine gelen musibeti de saklaması, ketmetmesi, söylememesi."

Başına bir dert gelmiş, sıkıntı gelmiş, hiç belli etmiyor, çaktırmıyor. Bu neden? Başına bir dert gelmiş, sıkıntı gelmiş, hiç belli etmiyor, çaktırmıyor. Bu neden?

Bu da mertlikten. Neden olacak; mert adam da ondan. Musibet nereden geliyor? Bu da mertlikten. Neden olacak; mert adam da ondan.

Musibet nereden geliyor?

Allah yazmış, O'ndan geliyor.Allah yazmış, O'ndan geliyor. Başkasına onu açmıyor, söylemiyor.Başkasına onu açmıyor, söylemiyor. Sabırdan sevap alacaktı, söylediği zaman sevabı kaçar. Sabrediyor, sevap alıyor.Sabırdan sevap alacaktı, söylediği zaman sevabı kaçar. Sabrediyor, sevap alıyor. Hem de kadere rızadan olur. İnsan musibete nasıl tahammül eder? Hem de kadere rızadan olur. İnsan musibete nasıl tahammül eder?

Kadere razı olduğu için. "Eh bu da benim kaderim." der, razı olur. Kadere razı olduğu için. "Eh bu da benim kaderim." der, razı olur.

Kadının birisini kışkırtmışlar. Çok güzel bir kadınmış.Kadının birisini kışkırtmışlar. Çok güzel bir kadınmış. Çok güzelmiş ama, herkesin hayran kaldığı bir kadın. Kocası da çok çirkinmiş. Çok güzelmiş ama, herkesin hayran kaldığı bir kadın. Kocası da çok çirkinmiş. Çok çirkin bir kocası varmış. Kader işte, evlenmişler. Kadının yanına girmiş birisi, demiş ki; Çok çirkin bir kocası varmış. Kader işte, evlenmişler. Kadının yanına girmiş birisi, demiş ki;

"Ya sen ne kadar güzelsin, kocan ne kadar çirkin." "Ya sen ne kadar güzelsin, kocan ne kadar çirkin."

Kadının demek ki sadece yüzü, vücudu güzel değil, aklı da ahlâkı da güzel;Kadının demek ki sadece yüzü, vücudu güzel değil, aklı da ahlâkı da güzel; boynunu bükmüş, gayet ciddi demiş ki; boynunu bükmüş, gayet ciddi demiş ki;

"Demek ki onun Allah indinde makbul bir güzel ameli varmış ki"Demek ki onun Allah indinde makbul bir güzel ameli varmış ki Allah beni ona mükâfat olarak nasip etti." Allah beni ona mükâfat olarak nasip etti."

Nasıl ağzını kapattırmış, susturmuş. Allah seviyor. Onun için öyle nasip etmiş. Nasıl ağzını kapattırmış, susturmuş. Allah seviyor. Onun için öyle nasip etmiş.

İnsan biraz mert olacak, feryat etmeyecek,İnsan biraz mert olacak, feryat etmeyecek, musibet geldi diye bangır bangır bağırmayacak, "ah vah!" etmeyecek; musibet geldi diye bangır bangır bağırmayacak, "ah vah!" etmeyecek; dişini sıkacak, metin olacak, dayanıklı olacak. Müslüman biraz dayanıklıdır.dişini sıkacak, metin olacak, dayanıklı olacak. Müslüman biraz dayanıklıdır. Biraz değil, tam dayanıklıdır. Müslüman dayanıklı olur. İkincisi de bu. Biraz değil, tam dayanıklıdır. Müslüman dayanıklı olur. İkincisi de bu.

Yaptığı hayrı hasenâtı gizli yapıyor; bu da tevâzuundan, ihlâsından.Yaptığı hayrı hasenâtı gizli yapıyor; bu da tevâzuundan, ihlâsından. Başına bir musibet gelmişse kimseye söylemiyor; bu da mertliğinden, kadere rıza göstermesinden.Başına bir musibet gelmişse kimseye söylemiyor; bu da mertliğinden, kadere rıza göstermesinden. Bu da güzel bir huy. İşte Müslüman böyle huylu bir insandır, yani belli etmez. Bu da güzel bir huy. İşte Müslüman böyle huylu bir insandır, yani belli etmez.

Üçüncüsü; ve kitmânü'ş-şekvâ." Şikâyet etmemesi."Üçüncüsü; ve kitmânü'ş-şekvâ." Şikâyet etmemesi." Şekvâ, Arapça'da iki mânaya gelir. Bir; bir insanı gidip birisine şikâyet edersin.Şekvâ, Arapça'da iki mânaya gelir. Bir; bir insanı gidip birisine şikâyet edersin. Komşunu karakola şikâyet ettin. Niye? Komşunu karakola şikâyet ettin. Niye?

"Gece saat 2'den, 3'ten sonra, 12'den sonra, radyoyu sonuna kadar açıyor, gece bizi uyutmuyor. "Gece saat 2'den, 3'ten sonra, 12'den sonra, radyoyu sonuna kadar açıyor, gece bizi uyutmuyor. Şikayetçiyim!" Bir dilekçe verirsin. Şikayet; şekvâ bir bu. Şikayetçiyim!" Bir dilekçe verirsin. Şikayet; şekvâ bir bu.

Bir de Arapça'da "hastalık" mânasına gelir. Bir de Arapça'da "hastalık" mânasına gelir. Onun için bir kimseye, doktorun yanına gittiğin zaman doktor sorar: Onun için bir kimseye, doktorun yanına gittiğin zaman doktor sorar:

Ve mâ teşteki? "Şikâyetin ne?" "Hastalığın ne?" demek, yani Araplar o mânaya bunu kullanır. Ve mâ teşteki? "Şikâyetin ne?"

"Hastalığın ne?" demek, yani Araplar o mânaya bunu kullanır.

İnsan hastalığı da saklayacak. Başına herhangi bir musibet gelir, Karadeniz'de gemileri batar, İnsan hastalığı da saklayacak. Başına herhangi bir musibet gelir, Karadeniz'de gemileri batar, tarlada harmanı yanar, çocuğuna bir hal gelir, ticaretinde bir sarsılma olur, tarlada harmanı yanar, çocuğuna bir hal gelir, ticaretinde bir sarsılma olur, alacaklısından alacağı parasını alamaz... alacaklısından alacağı parasını alamaz... Ama mert, kendisini darmadağın dağıtmıyor, sağlam duruyor.Ama mert, kendisini darmadağın dağıtmıyor, sağlam duruyor. Bir de hastalık olabilir. Hastalığını da belli etmiyor, söylemiyor. Bir de hastalık olabilir. Hastalığını da belli etmiyor, söylemiyor.

Peygamber Efendimiz bu üç şeyi saydıktan sonra; yekûlu'llâhu teâlâ. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki." diyor. Peygamber Efendimiz bu üç şeyi saydıktan sonra; yekûlu'llâhu teâlâ. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki." diyor.

İze'bteleytü abdî bi-belâin fe-sabare lem yeşkünî ilâ uvvâdihîİze'bteleytü abdî bi-belâin fe-sabare lem yeşkünî ilâ uvvâdihî sümme ebreetühû ebdeltühü'l-lahmen hayren mine'l-lahmihî.sümme ebreetühû ebdeltühü'l-lahmen hayren mine'l-lahmihî. "Ben bir kulumu..." diyor, Allahu Teâlâ hazretleri diyormuş."Ben bir kulumu..." diyor, Allahu Teâlâ hazretleri diyormuş. Peygamber Efendimiz bildirdiğine göre, biz ona dayanarak [söylüyoruz.] Peygamber Efendimiz bildirdiğine göre, biz ona dayanarak [söylüyoruz.]

Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyuruyormuş: Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyuruyormuş:

"Ben bir kulumu bir bela ile, hastalık ile müptela kıldığım zaman..." "Ben bir kulumu bir bela ile, hastalık ile müptela kıldığım zaman..."

Fe-sabare. "O kulum da sabrederse." Fe-sabare. "O kulum da sabrederse."

Lem yeşkünî ilâ uvvâdihî. "Kendisini ziyarete gelenlere beni şikâyet etmezse..." Ne olur? Lem yeşkünî ilâ uvvâdihî. "Kendisini ziyarete gelenlere beni şikâyet etmezse..."

Ne olur?

Hastalanır, yatar, tanıdıklar duyarlar, eşi dostu gelirler, Hastalanır, yatar, tanıdıklar duyarlar, eşi dostu gelirler, "Geçmiş olsun..." çiçek buket, şeker meker, hasta ziyareti.... Gelirler. "Geçmiş olsun..." çiçek buket, şeker meker, hasta ziyareti.... Gelirler.

"E ne oldu?" "Aman efendim şöyle oldu da, böyle kaldı da..." bir sürü şikâyet... "E ne oldu?"

"Aman efendim şöyle oldu da, böyle kaldı da..." bir sürü şikâyet...

Hasta ne yapacak? Böyle yapmayacak. Neden? Hasta ne yapacak?

Böyle yapmayacak.

Neden?

Bak, ne buyururmuş Allahu Teâlâ hazretleri; Bak, ne buyururmuş Allahu Teâlâ hazretleri;

"Ben bir kulumu bir belaya müptela kılarsam, bir hastalığa düşürürsem, o da sabrederse"Ben bir kulumu bir belaya müptela kılarsam, bir hastalığa düşürürsem, o da sabrederse ve beni kendisini ziyaret edenlere şikâyet etmezse,ve beni kendisini ziyaret edenlere şikâyet etmezse, 'Şöyle hasta oldum, böyle uyuyamadım, öyle ağrıyor ki sırtım parçalanıyor...''Şöyle hasta oldum, böyle uyuyamadım, öyle ağrıyor ki sırtım parçalanıyor...' Öyle demezse, şikâyet etmezse..." Ama aslında bir hastalık var. Sümme ebre'tühû.Öyle demezse, şikâyet etmezse..."

Ama aslında bir hastalık var.

Sümme ebre'tühû.
"Sonra o hastalıktan onu kurtarırsam, berî olursa, sıhhatlenirse...""Sonra o hastalıktan onu kurtarırsam, berî olursa, sıhhatlenirse..." Ebdeltühü'l-lahmen hayren mine'l-lahmihî. Ebdeltühü'l-lahmen hayren mine'l-lahmihî. "Onun etlerini evvelki etlerinden daha hayırlı etler hâline getiririm." "Onun etlerini evvelki etlerinden daha hayırlı etler hâline getiririm."

Tabii hastalandı, zayıfladı, süzüldü, bir deri bir kemik kaldı.Tabii hastalandı, zayıfladı, süzüldü, bir deri bir kemik kaldı. Olsun, etleri gitti ama, "Etlerini daha hayırlı bir etle değiştiririm." Olsun, etleri gitti ama, "Etlerini daha hayırlı bir etle değiştiririm."

Ve demen hayren min demihî. "Kanını da eski kanından daha hayırlı bir kan hâline getiririm." Ve demen hayren min demihî. "Kanını da eski kanından daha hayırlı bir kan hâline getiririm."

Ve in erseltühû erseltühû ve lâ zenbe aleyhi.Ve in erseltühû erseltühû ve lâ zenbe aleyhi. "Eğer o amansız hastalıktan geriye dünya hayatına "Eğer o amansız hastalıktan geriye dünya hayatına müsaade edersem, yaşasın [diye] döndürürsem, hiç günahı kalmamış olarak döndürürüm." müsaade edersem, yaşasın [diye] döndürürsem, hiç günahı kalmamış olarak döndürürüm."

Hastalıktan kurtuldu mu bir insan, oh, hiç günahı kalmamış,Hastalıktan kurtuldu mu bir insan, oh, hiç günahı kalmamış, Allah bütün günahlarını silmiş olarak gönderiyor. Allah bütün günahlarını silmiş olarak gönderiyor.

Ve in teveffeytühû. "Eğer ölümünü murad edersem,Ve in teveffeytühû. "Eğer ölümünü murad edersem, o hastalıktan dolayı onun canını alırsam, öldürürsem..." buyuruyor Allahu Teâlâ hazretleri; o hastalıktan dolayı onun canını alırsam, öldürürsem..." buyuruyor Allahu Teâlâ hazretleri;

Teveffeytühû ilâ rahmetî. "Rahmetime daldırırım." Teveffeytühû ilâ rahmetî. "Rahmetime daldırırım."

"Öldürürüm ama rahmetime erdiririm. Ölürse rahmetime mazhar olur."Öldürürüm ama rahmetime erdiririm. Ölürse rahmetime mazhar olur. Kalırsa günahları silinmiş ve mağfur, günahsız bir kul hâline gelmiş olur." Kalırsa günahları silinmiş ve mağfur, günahsız bir kul hâline gelmiş olur."

Demek ki hastalığın müslüman için iki ihtimali var, iki güzel sonucu var.Demek ki hastalığın müslüman için iki ihtimali var, iki güzel sonucu var. Ya Allah hiç günahları kalmayacak şekilde günahlarını siler;Ya Allah hiç günahları kalmayacak şekilde günahlarını siler; ya da ölürse rahmetine erdirir, rahmet ettiği kullarından eyler, cennetlik eder. ya da ölürse rahmetine erdirir, rahmet ettiği kullarından eyler, cennetlik eder.

Ama ne şartla? Ama ne şartla?

Hasta kendisini ziyarete gelen kimselere şikâyetçi olmayacak, Allah'ı şikâyet etmeyecek.Hasta kendisini ziyarete gelen kimselere şikâyetçi olmayacak, Allah'ı şikâyet etmeyecek. "Şöyle hastalandım, böyle dert çektim, inim inim inledim, gece sabahlara kadar uyuyamadım...""Şöyle hastalandım, böyle dert çektim, inim inim inledim, gece sabahlara kadar uyuyamadım..." Sus be adam, kaçıyor sevaplar! Sus da sevabın olsun! Sus be adam, kaçıyor sevaplar! Sus da sevabın olsun!

Müslüman demek ki böyle olacakmış. Yaptığı hayrı gizlice yapacak; çünkü Allah bilsin, kâfi.Müslüman demek ki böyle olacakmış. Yaptığı hayrı gizlice yapacak; çünkü Allah bilsin, kâfi. Başına bir musibet gelirse musibete sabredecek, onu kimseye söylemeyecek.Başına bir musibet gelirse musibete sabredecek, onu kimseye söylemeyecek. Hastalanırsa hastalığına da sabredecek, kendisini ziyarete gelenlereHastalanırsa hastalığına da sabredecek, kendisini ziyarete gelenlere Allah'ı şikâyet eder tarzda yanıp yakılmayacak.Allah'ı şikâyet eder tarzda yanıp yakılmayacak. O zaman Allahu Teâlâ hazretleri ona, sabreden kimseye daha hayırlı bir vücut verir,O zaman Allahu Teâlâ hazretleri ona, sabreden kimseye daha hayırlı bir vücut verir, eti güzelleşir, kanı güzelleşir, daha hayırlı olur. Ve günahları silinmiş olur.eti güzelleşir, kanı güzelleşir, daha hayırlı olur. Ve günahları silinmiş olur. Ölürse de Allah'ın rahmetine gark olur, cennetlik olur. Hastalığı sebebiyle kurtulur. Ölürse de Allah'ın rahmetine gark olur, cennetlik olur. Hastalığı sebebiyle kurtulur.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Bizim imanımız öyle kıymetli bir varlığımızdır ki bizim sırtımızı kimse yere getiremez. Neden? Bizim imanımız öyle kıymetli bir varlığımızdır ki bizim sırtımızı kimse yere getiremez.

Neden?

Öldürse şehit oluruz. Biz onu öldürsek gâzi oluruz.Öldürse şehit oluruz. Biz onu öldürsek gâzi oluruz. Hastalansak, hastalıktan şifa bulsak günahlarımız silinir.Hastalansak, hastalıktan şifa bulsak günahlarımız silinir. Hastalıktan ölsek cennetlik oluruz. Yani müslümanın sırtı yere gelmez. Ne yapmamız lazım? Hastalıktan ölsek cennetlik oluruz. Yani müslümanın sırtı yere gelmez.

Ne yapmamız lazım?

Müslümanlığımızı güzel Müslümanlık yapmaya çalışmamız lazım, o kadar.Müslümanlığımızı güzel Müslümanlık yapmaya çalışmamız lazım, o kadar. Yoksa kimse bizim sırtımızı yere getiremez! Yoksa kimse bizim sırtımızı yere getiremez!

Ruslar Çeçenler'i öldürüyor. Sırplar [Boşnaklar'ı] öldürüyor. Cezayir ordusu Cezayir halkını öldürüyor.Ruslar Çeçenler'i öldürüyor. Sırplar [Boşnaklar'ı] öldürüyor. Cezayir ordusu Cezayir halkını öldürüyor. Ölen cennete gidiyor. Asıl felaket, kalıp da kâfir olmaktır. Kâfir olana hiç acımıyoruz da...Ölen cennete gidiyor. Asıl felaket, kalıp da kâfir olmaktır. Kâfir olana hiç acımıyoruz da... Balkanlar'ın hepsi komünist oldu, kâfir oldu. Orta Asya komünist oldu, kâfir oldu.Balkanlar'ın hepsi komünist oldu, kâfir oldu. Orta Asya komünist oldu, kâfir oldu. Afrika şöyle oldu... Memleketimizde yetişen insanların şu kadarı bu kadar tahsil gördü,Afrika şöyle oldu... Memleketimizde yetişen insanların şu kadarı bu kadar tahsil gördü, dinini unuttu, imanını unuttu, kimisi ateist oldu, münkir oldu, ayyaş oldu, sarhoş oldu...dinini unuttu, imanını unuttu, kimisi ateist oldu, münkir oldu, ayyaş oldu, sarhoş oldu... Buna üzülmüyoruz da bir yerde biraz birisi yaralansa, biraz kırmızı bir kan görsek,Buna üzülmüyoruz da bir yerde biraz birisi yaralansa, biraz kırmızı bir kan görsek, "ah vah!" ediyoruz, üzülüyoruz. Asıl üzülecek, imanın gitmesi!"ah vah!" ediyoruz, üzülüyoruz. Asıl üzülecek, imanın gitmesi! Çünkü müslüman imanlı olduğu zaman ona kimse dünyada âhirette zarar veremiyor. Çünkü müslüman imanlı olduğu zaman ona kimse dünyada âhirette zarar veremiyor.

Tabii bir de âyetlerde başka müjdeler var; Allah bir de müslümanı koruyor.Tabii bir de âyetlerde başka müjdeler var; Allah bir de müslümanı koruyor. Kendisine tevekkül edene yardım ediyor. Ummadığı yerde imdadına yetişiyor. Kendisine tevekkül edene yardım ediyor. Ummadığı yerde imdadına yetişiyor.

Uşak'ta, Yunanlılar [Türkler'i] camiye tıkmışlar.Uşak'ta, Yunanlılar [Türkler'i] camiye tıkmışlar. Ellerinde ateş, yakacaklar. Herhalde ahşap cami...Ellerinde ateş, yakacaklar. Herhalde ahşap cami... O zaman betonarme camiler yok.O zaman betonarme camiler yok. Tabii düşünelim, İstiklal harbi zamanında beton yok, çimento yok; kerpiçten, ahşap herhalde... Tabii düşünelim, İstiklal harbi zamanında beton yok, çimento yok; kerpiçten, ahşap herhalde... Camiye tıkmışlar, cayır cayır hepsini yakacaklar. Camiye tıkmışlar, cayır cayır hepsini yakacaklar. Yunanlı askerlerden bir tanesi bir de laf söylemiş, demiş ki; Yunanlı askerlerden bir tanesi bir de laf söylemiş, demiş ki;

"Hadi, sizi gelsin de Allah'ınız kurtarsın şimdi!" "Hadi, sizi gelsin de Allah'ınız kurtarsın şimdi!"

Din düşmanlığına bak! Bir de edepsizliğine bak! "Hadi gelsin, sizi Allah'ınız kurtarsın!" Din düşmanlığına bak! Bir de edepsizliğine bak!

"Hadi gelsin, sizi Allah'ınız kurtarsın!"

Bu söz müthiş bir sözdür. Allah'a karşı böyle bir söz söyleyen ne olur? Bu söz müthiş bir sözdür. Allah'a karşı böyle bir söz söyleyen ne olur?

Kapılar bir açılmış arkadan, pat pat o tarafa, Türk askerleri...Kapılar bir açılmış arkadan, pat pat o tarafa, Türk askerleri... Bak, Allah nasıl kurtarıyor! Sen misin öyle diyen? Gör bak, işte böyle kurtarıyor! Süngüyü yemiş. Bak, Allah nasıl kurtarıyor! Sen misin öyle diyen? Gör bak, işte böyle kurtarıyor! Süngüyü yemiş.

"Allahu Teâlâ hazretlerinin gücüne gider" derler, bazı sözlere çok dikkat etmek lazım."Allahu Teâlâ hazretlerinin gücüne gider" derler, bazı sözlere çok dikkat etmek lazım. Daha doğrusu insanın söylediği söze çok dikkat etmesi lazım. Daha doğrusu insanın söylediği söze çok dikkat etmesi lazım. Biz onların yanlış, sapık yolda olduğunu biliyoruz. Hıristiyan sapık, neden? Biz onların yanlış, sapık yolda olduğunu biliyoruz. Hıristiyan sapık, neden?

Puta tapıyor, Hz. İsa'ya tapıyor. Hz. İsa'yı biz senden çok seviyoruz ama Hz. İsa'ya tapılmaz.Puta tapıyor, Hz. İsa'ya tapıyor.

Hz. İsa'yı biz senden çok seviyoruz ama Hz. İsa'ya tapılmaz.
Ama Peygamber Efendimiz İslâm mücahitlerine diyor ki; Ama Peygamber Efendimiz İslâm mücahitlerine diyor ki;

"Gittiğiniz yerde düşmanlarla çarpışırken kendi başında ibadet eden rahiplere dokunmayın." "Gittiğiniz yerde düşmanlarla çarpışırken kendi başında ibadet eden rahiplere dokunmayın."

Bak, Peygamber Efendimiz'in nasihatine: "Kadınlara, çocuklara dokunmayın.Bak, Peygamber Efendimiz'in nasihatine:

"Kadınlara, çocuklara dokunmayın.
Ancak sizinle çarpışan adamlarla savaşın. Ağaçları, hurmaları yakmayın. Ancak sizinle çarpışan adamlarla savaşın. Ağaçları, hurmaları yakmayın. Bahçeleri, tarlaları tahrip etmeyin. Hayvanlara zarar vermeyin." diyor. Bahçeleri, tarlaları tahrip etmeyin. Hayvanlara zarar vermeyin." diyor.

Müslüman niçin cihat eder? Allah'ın emri yerine gelsin diye. Müslüman niçin cihat eder?

Allah'ın emri yerine gelsin diye.

Ermeniler bize düşman. Bir Ermeni'yle bir yerde -Kuveyt'te- karşılaştık da konuştuk.Ermeniler bize düşman. Bir Ermeni'yle bir yerde -Kuveyt'te- karşılaştık da konuştuk. Türkçe konuşuyoruz. Ben onu Türk sandım, meğer Ermeni'ymiş.Türkçe konuşuyoruz. Ben onu Türk sandım, meğer Ermeni'ymiş. "Biz Süryaniyik." diyor. "Ermeni" demek. "Siz bizim babalarımızı kıtır kıtır kestiniz." diyor. "Biz Süryaniyik." diyor. "Ermeni" demek.

"Siz bizim babalarımızı kıtır kıtır kestiniz." diyor.

"Yok. Ben kesmedim. Kim demiş, nereden?" dedim. "Yok. Ben kesmedim. Kim demiş, nereden?" dedim.

"Yok, kestiniz. İşte biz de buraya geldik." "Ne zaman kesmişler ya?" dedim. "Yok, kestiniz. İşte biz de buraya geldik."

"Ne zaman kesmişler ya?" dedim.

"İşte babalarımızı, dedelerimizi kesmişler." dedi. Ben boyuna soru soruyorum böyle... "İşte babalarımızı, dedelerimizi kesmişler." dedi.

Ben boyuna soru soruyorum böyle...

"Ne yapıyorlarmış bizim memlekette?"Ne yapıyorlarmış bizim memlekette? Yani babalarınızın ne işi varmış bizim memlekette?" dedim bu sefer. Ona daha da kızdı; Yani babalarınızın ne işi varmış bizim memlekette?" dedim bu sefer.

Ona daha da kızdı;

"E asırlardır orada durmuşlar!" "E asırlardır orada durmuşlar!"

Zaten benim istediğim de o, yani sorularla tuzağa düşürmek istiyorum. Zaten benim istediğim de o, yani sorularla tuzağa düşürmek istiyorum.

"Sizin dedelerinizi asırlarca bizim dedelerimiz kesmemişler de, en sonunda niye kesmişler?" dedim. "Sizin dedelerinizi asırlarca bizim dedelerimiz kesmemişler de, en sonunda niye kesmişler?" dedim.

Soruyu sordum; çuvalladı, bana cevap veremedi. Ne zamandan beri bizim memlekettesiniz? Soruyu sordum; çuvalladı, bana cevap veremedi.

Ne zamandan beri bizim memlekettesiniz?

"Asırlardır." diyor. "Yedi asır, sekiz asır... Siz gelmeden önce." "Asırlardır." diyor. "Yedi asır, sekiz asır... Siz gelmeden önce."

"Peki, o kadar zaman Osmanlı imparatorluğu 200 bin kişilik orduyla Avusturya'ya giderken,"Peki, o kadar zaman Osmanlı imparatorluğu 200 bin kişilik orduyla Avusturya'ya giderken, Kanuni Sultan Süleyman, Barbaros Hayrettin o kadar kuvvetliyken,Kanuni Sultan Süleyman, Barbaros Hayrettin o kadar kuvvetliyken, cihanı titretirken, niye biz kesmemişiz sizi?" dedim; cevap veremedi. cihanı titretirken, niye biz kesmemişiz sizi?" dedim; cevap veremedi.

"Sonra niye kesmiş bizimkiler?" dedim, cevap veremedi. "Sonra niye kesmiş bizimkiler?" dedim, cevap veremedi.

"Bak, ben cevabını vereyim sana. Ben bu sorunun cevabını biliyorum."Bak, ben cevabını vereyim sana. Ben bu sorunun cevabını biliyorum. Biz, yedi asırdır bu diyarlardayız.Biz, yedi asırdır bu diyarlardayız. Yedi asır biz buraya hâkimken size ses çıkartmadık. Kilisenize dokunmadık, namusunuza dokunmadık,Yedi asır biz buraya hâkimken size ses çıkartmadık. Kilisenize dokunmadık, namusunuza dokunmadık, ticaretinize dokunmadık, askere almadık.ticaretinize dokunmadık, askere almadık. Hudutlarda biz öldük, memleketi biz koruduk; siz ticaret yaptınız, zengin oldunuz. Hudutlarda biz öldük, memleketi biz koruduk; siz ticaret yaptınız, zengin oldunuz.

Ankara'nın en güzel köşkleri Keçiören'de, Ermeni köşkleridir; Ankara'nın en güzel köşkleri Keçiören'de, Ermeni köşkleridir; bahçeli, havuzlu, üç katlı büyük konaklardır. Bazıları eski eser olarak oralarda duruyor.bahçeli, havuzlu, üç katlı büyük konaklardır. Bazıları eski eser olarak oralarda duruyor. Ermeniler... Neden? Zenginledi, ticaret yaptı, rahatladı, malı birikti, mülkü birikti, savaşmadı. Ermeniler...

Neden?

Zenginledi, ticaret yaptı, rahatladı, malı birikti, mülkü birikti, savaşmadı.

"Biz size yedi asır bu kadar iyilik yaptık... Sizden vezir yaptık; Marko Paşa Ermeni. "Biz size yedi asır bu kadar iyilik yaptık... Sizden vezir yaptık; Marko Paşa Ermeni. Sizden dışişleri bakanı yaptık, sizden memur yaptık, sizi saraya aldık,Sizden dışişleri bakanı yaptık, sizden memur yaptık, sizi saraya aldık, her türlü komşuluğu gösterdik, 'komşu' dedik. her türlü komşuluğu gösterdik, 'komşu' dedik. Siz, biz kuvvetliyken bizim nimetlerden istifade ettiniz.Siz, biz kuvvetliyken bizim nimetlerden istifade ettiniz. Bize Yunanlı, Rus, Sırp saldırdığı zaman onlarla birlik oldunuz,Bize Yunanlı, Rus, Sırp saldırdığı zaman onlarla birlik oldunuz, fırsatı fırsat saydınız, bize saldırdınız. Ve bizi kestiniz. Evvela siz kestiniz.fırsatı fırsat saydınız, bize saldırdınız. Ve bizi kestiniz. Evvela siz kestiniz. Katliam yaptınız, suikast yaptınız. Padişahımıza bile Cuma namazından çıktığı zaman suikast yaptınız. Katliam yaptınız, suikast yaptınız. Padişahımıza bile Cuma namazından çıktığı zaman suikast yaptınız. İstanbul'da nice nice cinayetler işlediniz. Gizli gizli komite kurdunuz.İstanbul'da nice nice cinayetler işlediniz. Gizli gizli komite kurdunuz. Başka şehirlerde silahlandınız. Mahallelerinizi tahkim ettiniz.Başka şehirlerde silahlandınız. Mahallelerinizi tahkim ettiniz. Ruslar Erzurum'a vesaireye gelirken yol gösterdiniz, oralarda katliamlar yaptırdınız.Ruslar Erzurum'a vesaireye gelirken yol gösterdiniz, oralarda katliamlar yaptırdınız. Köylüleri katlettiniz, topluca mahvettiniz. Önce siz başlattınız.Köylüleri katlettiniz, topluca mahvettiniz. Önce siz başlattınız. Ondan sonra da Allah bizim mazlumluğumuza acıdı,Ondan sonra da Allah bizim mazlumluğumuza acıdı, düşmanları memleketten dışarıya atmayı bize nasip etti.düşmanları memleketten dışarıya atmayı bize nasip etti. Biz de sizin yaptığınız katliamların hesabını sorduk. Yani sormuşlar.Biz de sizin yaptığınız katliamların hesabını sorduk. Yani sormuşlar. Ben de yapmadım da, hani dedelerimiz ondan yapmışlar." dedim. Ben de yapmadım da, hani dedelerimiz ondan yapmışlar." dedim.

"Haklı mıyız, haksız mıyız? Siz küfrân-ı nimette bulundunuz, ondan." dedim. "Haklı mıyız, haksız mıyız? Siz küfrân-ı nimette bulundunuz, ondan." dedim.

Adama "haklısınız" dedirttim. Güzel konuştum.Adama "haklısınız" dedirttim. Güzel konuştum. Allah güzel konuşmak nasip etti, "haklısınız" dedirttim. Çünkü haklıyız. Allah güzel konuşmak nasip etti, "haklısınız" dedirttim.

Çünkü haklıyız.
Çünkü biz kimseyi öldürmüyoruz, öldürmedik; "sen Yunanlısın" diye öldürmedik,Çünkü biz kimseyi öldürmüyoruz, öldürmedik; "sen Yunanlısın" diye öldürmedik, "sen Bulgarsın" diye öldürmedik, "sen Sırpsın" diye öldürmedik,"sen Bulgarsın" diye öldürmedik, "sen Sırpsın" diye öldürmedik, "sen Ermenisin" diye öldürmedik, "sen yahudisin" diye öldürmedik."sen Ermenisin" diye öldürmedik, "sen yahudisin" diye öldürmedik. Hıristiyanlar Endülüs'te öldürüyordu.Hıristiyanlar Endülüs'te öldürüyordu. Bizim Barbaros Hayrettin'in [donanması] gittiler Bizim Barbaros Hayrettin'in [donanması] gittiler -500 yıl önce- oralardan hıristiyanları aldılar, getirdiler. -500 yıl önce- oralardan hıristiyanları aldılar, getirdiler. "Biz burada sizi öldürmeyiz, burada yaşayın." dedi."Biz burada sizi öldürmeyiz, burada yaşayın." dedi. Katolikler İspanya'da kesiyordu. Biz oradan ölenleri kurtardık. Katolikler İspanya'da kesiyordu. Biz oradan ölenleri kurtardık. Bizim hâlimiz, huyumuz bu. Ama yeri gelince söylemek lazım, konuşmak lazım, anlatmak lazım. Bizim hâlimiz, huyumuz bu. Ama yeri gelince söylemek lazım, konuşmak lazım, anlatmak lazım.

Elhamdülillah dinimizin her emri güzel. Elhamdülillah dinimizin her emri güzel.

İkinci hadîs-i şerîfe geçelim. Galiba bu gidişle üç hadis ancak okuyabileceğiz. İkinci hadîs-i şerîfe geçelim. Galiba bu gidişle üç hadis ancak okuyabileceğiz.

Selâsün leyse li-ehadin mine'n-nâsi fîhinne ruhsatun:Selâsün leyse li-ehadin mine'n-nâsi fîhinne ruhsatun: birrü'l-vâlideyni müslimen kâne ev kâfiren ve'l-vefâu bi'l-ahdi birrü'l-vâlideyni müslimen kâne ev kâfiren ve'l-vefâu bi'l-ahdi li-müslimin kâne ev kâfiren ve edâu'l-emâneti ilâ müslimin kâne ev kâfiren. li-müslimin kâne ev kâfiren ve edâu'l-emâneti ilâ müslimin kâne ev kâfiren.

Bu hadîs-i şerîf Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Bu hadîs-i şerîf Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Üç şey vardır ki insanlardan hiçbir kimseye"Üç şey vardır ki insanlardan hiçbir kimseye bu konularda 'Bunu yapmayabilirsiniz.' diye bir müsaade verilmemiştir." bu konularda 'Bunu yapmayabilirsiniz.' diye bir müsaade verilmemiştir."

Herkesin istisnasız bunları yapması lazım. Yapmamaya ruhsat yoktur. Herkes bunları yapacak, üç konu. Herkesin istisnasız bunları yapması lazım. Yapmamaya ruhsat yoktur. Herkes bunları yapacak, üç konu.

Nedir? Bir; birrü'l-vâlideyni müslimen kâne ev kâfiren.Nedir?

Bir; birrü'l-vâlideyni müslimen kâne ev kâfiren.
"Anne babaya iyi evlatlık yapmak, isterse annesi babası müslüman olsun, isterse kâfir olsun." "Anne babaya iyi evlatlık yapmak, isterse annesi babası müslüman olsun, isterse kâfir olsun."

Evlat anasına babasına müslümanca evlatlığını yapacak. Evlat anasına babasına müslümanca evlatlığını yapacak. Oluyor. Evlat müslüman, annesi babası kâfir. Bu günümüzde nasıl olur? Oluyor. Evlat müslüman, annesi babası kâfir. Bu günümüzde nasıl olur?

İngiliz gelir, müslüman olur, anası babası kâfir kalır. İngiliz gelir, müslüman olur, anası babası kâfir kalır.

Eskiden Peygamber Efendimiz'in zamanında nasıl oluyordu? Eskiden Peygamber Efendimiz'in zamanında nasıl oluyordu?

Geliyordu evlat müslüman oluyordu, anası babası müslüman olmuyordu. Geliyordu evlat müslüman oluyordu, anası babası müslüman olmuyordu.

Anne babaya iyilik evlâdın vazifesidir, anası babası ister müslüman olsun ister olmasın.Anne babaya iyilik evlâdın vazifesidir, anası babası ister müslüman olsun ister olmasın. Rahmetli büyüklerimiz -annemiz, babamız, büyüklerimiz, ninelerimiz- derlerdi ki; Rahmetli büyüklerimiz -annemiz, babamız, büyüklerimiz, ninelerimiz- derlerdi ki;

"İnsanın anası babası hıristiyansa, kötürüm olsa; kiliseye götürmek yok, "İnsanın anası babası hıristiyansa, kötürüm olsa; kiliseye götürmek yok, çünkü günaha götürmeye müsaade yok, kiliseden sırtında taşıyacak, eve getirecek.çünkü günaha götürmeye müsaade yok, kiliseden sırtında taşıyacak, eve getirecek. Götürmek yok ama getirmek var." diye böyle anlatırlardı. Götürmek yok ama getirmek var." diye böyle anlatırlardı.

İslâm'da anne babaya hürmet sonsuzdur. Ben Münih'te gördüm.İslâm'da anne babaya hürmet sonsuzdur.

Ben Münih'te gördüm.
Arkadaşımızın dairesinin karşısında bir daire vardı, yaşlı bir kadın vardı.Arkadaşımızın dairesinin karşısında bir daire vardı, yaşlı bir kadın vardı. Aldılar kadıncağızı, düşkünler evine yatırıverdiler, eşyalarını da dağıtıverdiler.Aldılar kadıncağızı, düşkünler evine yatırıverdiler, eşyalarını da dağıtıverdiler. Çocuklarına kirayı vermek zor geliyormuş. Düşkünler evine yatırıverdiler.Çocuklarına kirayı vermek zor geliyormuş. Düşkünler evine yatırıverdiler. Evleri, eşyaları dağıtıldı, yağmalandı; kadın da gitti düşkünler evine... Bizde nasıldır? Evleri, eşyaları dağıtıldı, yağmalandı; kadın da gitti düşkünler evine...

Bizde nasıldır?

Bizde annemize babamıza biz ölünceye kadar evde bakarız,Bizde annemize babamıza biz ölünceye kadar evde bakarız, elimizden geldiğince hizmet ederiz, duasını almaya çalışırız. elimizden geldiğince hizmet ederiz, duasını almaya çalışırız.

Bak İslâm'la, Müslümanlıkla Hıristiyanlığın farkı bu işte. Bizde böyle değil, onlarda öyle. Bak İslâm'la, Müslümanlıkla Hıristiyanlığın farkı bu işte. Bizde böyle değil, onlarda öyle.

Annesi babası insanın müslüman değilse yine evlat onlara evlatlığını güzel yapacak. Annesi babası insanın müslüman değilse yine evlat onlara evlatlığını güzel yapacak.

Benim başımdan geçen çok meşhur bir hâdise vardır.Benim başımdan geçen çok meşhur bir hâdise vardır. Belki bilenler var, belki yeniler var içinizde... Bizim fakülteden bir talebem bana geldi, dedi ki; Belki bilenler var, belki yeniler var içinizde... Bizim fakülteden bir talebem bana geldi, dedi ki;

"Hocam sizle bir şey konuşmak istiyorum." "Buyur." "Hocam sizle bir şey konuşmak istiyorum."

"Buyur."

Sakallı bir çocuk... "Babam beni evden kovdu. 'Defol! İstemiyorum seni!Sakallı bir çocuk...

"Babam beni evden kovdu. 'Defol! İstemiyorum seni!
Senin gibi evlat olmaz olsun!' dedi, beni evden kovdu." dedi. "Niye?" dedim. Senin gibi evlat olmaz olsun!' dedi, beni evden kovdu." dedi.

"Niye?" dedim.

"Benim müslüman olduğuma kızıyor. Sakallı, müslüman, namazlı niyazlı olduğuma babam kızıyor." dedi. "Benim müslüman olduğuma kızıyor. Sakallı, müslüman, namazlı niyazlı olduğuma babam kızıyor." dedi.

"Babanın mesleği ne?" dedim. "Babanın mesleği ne?" dedim.

Sazcıymış, saz imâl ediyormuş. Demek ki zihniyeti itibariyle böyle bir insan. Sazcıymış, saz imâl ediyormuş. Demek ki zihniyeti itibariyle böyle bir insan.

"Şimdi ben ne yapayım?" dedi. Ben dedim ki; "Şimdi ben ne yapayım?" dedi.

Ben dedim ki;

"Aman, evinden kovulmuşsun, paraya ihtiyacın varsa,"Aman, evinden kovulmuşsun, paraya ihtiyacın varsa, yardıma ihtiyacın varsa evvela onu halledelim. Sana yardım edeyim. yardıma ihtiyacın varsa evvela onu halledelim. Sana yardım edeyim. Yardım edelim." dedim. "Yok, mâli durumum iyi, paraya ihtiyacım yok." dedi. Yardım edelim." dedim.

"Yok, mâli durumum iyi, paraya ihtiyacım yok." dedi.

"Peki, ben ne yapayım?" "Peki, ben ne yapayım?"

Ben dedim ki; -şöyle bir düşündüm, elhamdülillah Allah aklıma öyle getirtti- Ben dedim ki; -şöyle bir düşündüm, elhamdülillah Allah aklıma öyle getirtti-

"İslâm'da anneye babaya hürmetin hududu yoktur. Sen babana bir mektup yaz. "İslâm'da anneye babaya hürmetin hududu yoktur. Sen babana bir mektup yaz. 'Sevgili babacığım, ellerinden değil ayaklarından öperim...' Ne diyeceksen de... 'Sevgili babacığım, ellerinden değil ayaklarından öperim...' Ne diyeceksen de... 'Ben seni seviyorum. Ben müslüman bir insanım; 'Ben seni seviyorum. Ben müslüman bir insanım; imanım dolayısıyla anne babaya hürmet etmek, hizmet etmek benim dinimin gereğidir. imanım dolayısıyla anne babaya hürmet etmek, hizmet etmek benim dinimin gereğidir. Ben size hizmet etmek istiyorum. Ama siz benim müslüman olduğuma kızıyorsunuz.Ben size hizmet etmek istiyorum. Ama siz benim müslüman olduğuma kızıyorsunuz. Beni imanımdan ayırmak istiyorsunuz.Beni imanımdan ayırmak istiyorsunuz. İmanımdan ayırma bahis konusu olduğu zaman Allah'ın tarafını tutarım, sizi dinlemem.İmanımdan ayırma bahis konusu olduğu zaman Allah'ın tarafını tutarım, sizi dinlemem. Çünkü ben her şeyden önce Allah'ın kuluyum, Çünkü ben her şeyden önce Allah'ın kuluyum, Allah'ın benim üzerimdeki hakları çok çok daha fazla, onun için orada sizi dinlemem. Allah'ın benim üzerimdeki hakları çok çok daha fazla, onun için orada sizi dinlemem. Eğer beni Allahım'dan, dinimden, imanımdan ayırmak isterseniz o yok. Eğer beni Allahım'dan, dinimden, imanımdan ayırmak isterseniz o yok. Ama müsaade edin, ben dinimde imanımda serbest olayım, size hizmet etmek istiyorum.'Ama müsaade edin, ben dinimde imanımda serbest olayım, size hizmet etmek istiyorum.' Böyle bir şeyler yaz." dedim. Tabii eve gidemiyor. Bir mektup yazmış. Böyle bir şeyler yaz." dedim.

Tabii eve gidemiyor. Bir mektup yazmış.
Aylardan sonra benim kapı yine çalındı, fakültedeki odamda, bu sakallı çocuk geldi, Aylardan sonra benim kapı yine çalındı, fakültedeki odamda, bu sakallı çocuk geldi, yanında da başörtülü uzun mantolu fidan gibi bir kız var, boylu poslu bir kız...yanında da başörtülü uzun mantolu fidan gibi bir kız var, boylu poslu bir kız... "Herhalde bizim delikanlı evlenecek mi ne yapacak?"Herhalde bizim delikanlı evlenecek mi ne yapacak? Nişanlısı galiba..." diye aklımdan böyle geçirdim. Nişanlısı galiba..." diye aklımdan böyle geçirdim.

"Oturabilir miyiz, girebilir miyiz hocam?" dedi. "Gel bakalım, otur." dedim. "Oturabilir miyiz, girebilir miyiz hocam?" dedi.

"Gel bakalım, otur." dedim.

"Merak ettim senin durumunu?" dedim. Oturdu. "Hocam, biliyor musunuz?" dedi. "Merak ettim senin durumunu?" dedim.

Oturdu.

"Hocam, biliyor musunuz?" dedi.

"Nereden bileyim?" dedim. Ama biraz dilimi tuttum... "Nereden bileyim?" dedim.

Ama biraz dilimi tuttum...
Dil tutmak da iyi oluyor, yani insanın içinden her geçeni söylemesi iyi olmuyor, sabretmesi iyi oluyor.Dil tutmak da iyi oluyor, yani insanın içinden her geçeni söylemesi iyi olmuyor, sabretmesi iyi oluyor. "Nişanlın mı?" filan demedim, baltayı taşa vuracakmışız... "Nişanlın mı?" filan demedim, baltayı taşa vuracakmışız...

"Bu benim kız kardeşim." dedi. Kız kardeşiymiş. "Maşaallah, bak örtülüymüş." dedim. "Bu benim kız kardeşim." dedi.

Kız kardeşiymiş.

"Maşaallah, bak örtülüymüş." dedim.

Mantolu, başörtülü, eldivenli, güzelce tam tesettürlü... Mantolu, başörtülü, eldivenli, güzelce tam tesettürlü...

"Hocam, bu benim mektubumun eseri." dedi. "Hocam, bu benim mektubumun eseri." dedi.

"Ben sizin emrettiğiniz mektubu yazdım. Benim mektup evde bomba gibi patlamış."Ben sizin emrettiğiniz mektubu yazdım. Benim mektup evde bomba gibi patlamış. Herkes bir tarafa dağılmış, ağlaşmışlar. Babam ağlamış, anam ağlamış, kız kardeşlerim ağlamış.Herkes bir tarafa dağılmış, ağlaşmışlar. Babam ağlamış, anam ağlamış, kız kardeşlerim ağlamış. Ağlaşmışlar, feryâd-ı figan… Hatalarını anlamışlar. Beni çağırdılar.Ağlaşmışlar, feryâd-ı figan… Hatalarını anlamışlar. Beni çağırdılar. Gittim, ellerini öptüm. Kız kardeşim kapandı. İşte evde böyle güzel bir hava oldu..." dedi. Gittim, ellerini öptüm. Kız kardeşim kapandı. İşte evde böyle güzel bir hava oldu..." dedi.

Ben çok sevindim. Birkaç ay sonra yine geldi; "Hocam, müjde!" Ben çok sevindim. Birkaç ay sonra yine geldi;

"Hocam, müjde!"

"Hayrola, ne oluyor bu sefer?" dedim. "Babam dahil bütün aile hacca gidiyoruz." dedi. "Hayrola, ne oluyor bu sefer?" dedim.

"Babam dahil bütün aile hacca gidiyoruz." dedi.

İslâm'a karşı olan bir babanın değişmesine bak... Neden? İslâm'a karşı olan bir babanın değişmesine bak...

Neden?

Bizim dinimizin bereketinden. Çünkü bizim dinimizde anneye babaya hürmet var.Bizim dinimizin bereketinden. Çünkü bizim dinimizde anneye babaya hürmet var. O hürmeti biz işlettik. Bize gelen öğrencimize bunu tavsiye ettik. O hürmeti biz işlettik. Bize gelen öğrencimize bunu tavsiye ettik. O da İslâm'ın emrini uyguladı. Bomba gibi patlamış; evlerinde küfrün, inkârın duvarları yıkılmış,O da İslâm'ın emrini uyguladı. Bomba gibi patlamış; evlerinde küfrün, inkârın duvarları yıkılmış, şeytanın kalesi yıkılmış, imanın kalesi kurulmuş. Onun için, anne babaya hürmet böyledir, bir. şeytanın kalesi yıkılmış, imanın kalesi kurulmuş.

Onun için, anne babaya hürmet böyledir, bir.

Muhterem kardeşlerim! Bunda ruhsat yok; kâfirdir, anneye babaya [hürmetsizlik] yok.Muhterem kardeşlerim!

Bunda ruhsat yok; kâfirdir, anneye babaya [hürmetsizlik] yok.
Yalnız tabii o İslâm'a saldırırsa, savaşırsa sen de İslâm'ı korumak için çarpışırsan o zaman başka.Yalnız tabii o İslâm'a saldırırsa, savaşırsa sen de İslâm'ı korumak için çarpışırsan o zaman başka. Ama normal şartlarda sulh içinde yaşarken o kâfir de olsa mü'min de olsaAma normal şartlarda sulh içinde yaşarken o kâfir de olsa mü'min de olsa sen evlatlığını ona yapacaksın. Bu bir. sen evlatlığını ona yapacaksın. Bu bir.

İkincisi; el-vefâu bi'l-ahd. "Müslümana olsun kâfire olsun, sözünde durmak, ahdine vefalı olmak." İkincisi; el-vefâu bi'l-ahd. "Müslümana olsun kâfire olsun, sözünde durmak, ahdine vefalı olmak."

Müslüman böyledir. Bugünkü gazetelerde vardı...Müslüman böyledir. Bugünkü gazetelerde vardı... Bugün burada biraz misafir olduğum için okuma imkânı buldum, her zaman bu imkânı bulamıyorum.Bugün burada biraz misafir olduğum için okuma imkânı buldum, her zaman bu imkânı bulamıyorum. 43 yıldır Amerika'ya hiç "gık" dememişiz; vefalı, âşık-ı sâdık, her dediğine "evet" demişiz.43 yıldır Amerika'ya hiç "gık" dememişiz; vefalı, âşık-ı sâdık, her dediğine "evet" demişiz. Hiç itiraz etmemişiz. Hiç itiraz etmemişiz. Halbuki "Politikada devamlı dostluk, devamlı düşmanlık olmaz." diyor. Halbuki "Politikada devamlı dostluk, devamlı düşmanlık olmaz." diyor. Onların politikası makyavelizm, yani fırsatçılık, faydacılık.Onların politikası makyavelizm, yani fırsatçılık, faydacılık. Ama bizde tabii Osmanlılar'dan gelme geleneksel bir [anlayış] var. Ama bizde tabii Osmanlılar'dan gelme geleneksel bir [anlayış] var. 43 yıl, "Men onu sevirem, o beni sevmez." dediği gibi, karşılıksız bir sevgi...43 yıl, "Men onu sevirem, o beni sevmez." dediği gibi, karşılıksız bir sevgi... Tabii o da doğru değil de... Tabii o da doğru değil de...

Ahde vefa, yani bir ahit yapmış mısın, söz vermiş misin, ona vefa göstereceksin. Ahde vefa, yani bir ahit yapmış mısın, söz vermiş misin, ona vefa göstereceksin.

Bizim arkadaşlar arasında, iki şirket arasında ihtilaf çıkmış, birbirlerinin aleyhindeler.Bizim arkadaşlar arasında, iki şirket arasında ihtilaf çıkmış, birbirlerinin aleyhindeler. Bir gün onları topladım; onu dinledim, onu dinledim... Bir gün onları topladım; onu dinledim, onu dinledim...

"İki şirket arasında bu anlaşmayı bozalım." "İlk toplantıda ahit nasıldı?" dedim. "İki şirket arasında bu anlaşmayı bozalım."

"İlk toplantıda ahit nasıldı?" dedim.

"Üç sene." "Üç sene sürecek bu ahit!"Üç sene."

"Üç sene sürecek bu ahit!
Çatlasanız da patlasanız da ahde riâyet edeceksiniz. Getirin anlaşmanın maddelerini, göreyim.Çatlasanız da patlasanız da ahde riâyet edeceksiniz. Getirin anlaşmanın maddelerini, göreyim. Üç sene demişseniz üç sene bu anlaşma devam edecek." Üç sene demişseniz üç sene bu anlaşma devam edecek."

Ahde vefa, müslümanın esaslı vasıflarından birisi de budur. Sözüne sadıktır.Ahde vefa, müslümanın esaslı vasıflarından birisi de budur. Sözüne sadıktır. Sözü senettir. Bir kere ağzından çıkmışsa öyledir. Ve sözünde durur.Sözü senettir. Bir kere ağzından çıkmışsa öyledir. Ve sözünde durur. Sözünde durmak için olanca gayretini gösterir. Ahde vefa, bu da çok önemli! Sözünde durmak için olanca gayretini gösterir. Ahde vefa, bu da çok önemli!

Allah celle celâlühû Kur'ân-ı Kerîm'de; İnne'l-ahde kâne mes'ûlâ diye buyuruyor.Allah celle celâlühû Kur'ân-ı Kerîm'de;

İnne'l-ahde kâne mes'ûlâ diye buyuruyor.
Ahdini bozanlara sorgu sual edecek. Niye ahdini bozdun? Ahdini bozanlara sorgu sual edecek. Niye ahdini bozdun?

Ya ahit yapmasaydın, ya ahdi bozmasaydın. Yaptın, ahdine sâdık olacaksın.Ya ahit yapmasaydın, ya ahdi bozmasaydın. Yaptın, ahdine sâdık olacaksın. Kira ahdi, ticârî akitler vs.vs. her neyse akdine, ahdine sadâkat, vefa olacak. Kira ahdi, ticârî akitler vs.vs. her neyse akdine, ahdine sadâkat, vefa olacak.

Bu hususta da müslümanların ahde vefasının sonsuz güzel misalleri var.Bu hususta da müslümanların ahde vefasının sonsuz güzel misalleri var. Peygamber Efendimiz birisiyle sözleşmiş, ahitleşmiş;Peygamber Efendimiz birisiyle sözleşmiş, ahitleşmiş; "Falanca yerde, filanca vakitte buluşalım." Peygamber Efendimiz üç gün orada durmuş."Falanca yerde, filanca vakitte buluşalım." Peygamber Efendimiz üç gün orada durmuş. Üçüncü gün gelmiş; "E niye gelmedin, beni üç gün beklettin?" Üçüncü gün gelmiş; "E niye gelmedin, beni üç gün beklettin?" Peygamber Efendimiz üç gün beklemiş. Ahde vefa, sözüne sadâkat...Peygamber Efendimiz üç gün beklemiş. Ahde vefa, sözüne sadâkat... Muhammed el-Emin; güvenilen Muhammed. Sen o sıfatı alabiliyor musun? Komşular sana diyebiliyor mu? Muhammed el-Emin; güvenilen Muhammed. Sen o sıfatı alabiliyor musun? Komşular sana diyebiliyor mu?

Birbirimize diyemiyoruz. Benden birisi borç istedi. "Hocam, bana borç ver." dedi. Birbirimize diyemiyoruz.

Benden birisi borç istedi. "Hocam, bana borç ver." dedi.

"Ne kadar?" "Şu kadar büyük bir miktar." "Ne kadar?"

"Şu kadar büyük bir miktar."

"Bu borcun altından kalkacak tâkatim yok."Bu borcun altından kalkacak tâkatim yok. Sen bunu [ödeyemezsen] benim durumum fena." dedim, veremedim. Sen bunu [ödeyemezsen] benim durumum fena." dedim, veremedim.

"Karşı taraf bir borcu geriye ödeyemezse..."Karşı taraf bir borcu geriye ödeyemezse... Ben sana şu anda sağdan soldan tedarik ederim ama bu kadar büyük miktarı sen ödemezsen,Ben sana şu anda sağdan soldan tedarik ederim ama bu kadar büyük miktarı sen ödemezsen, bu tarafa karşı ben [bir söz söyleyemem,] kusura bakma." dedim. bu tarafa karşı ben [bir söz söyleyemem,] kusura bakma." dedim.

Ama şöyle olsa; "Bu şahıs mutlaka parasını öder." O zaman bulurum.Ama şöyle olsa; "Bu şahıs mutlaka parasını öder." O zaman bulurum. Derim ki; "Ey cemaat-i müslimîn! Şu adamın şu kadar borca ihtiyacı varmış.Derim ki; "Ey cemaat-i müslimîn! Şu adamın şu kadar borca ihtiyacı varmış. Verecek, bana söz verdi." derim. Yani bizim güvenilirliğimiz kalmamış.Verecek, bana söz verdi." derim.

Yani bizim güvenilirliğimiz kalmamış.
"Acaba sözünde durur mu, durmaz mı? Acaba borcunu öder mi, ödemez mi?" "Acaba sözünde durur mu, durmaz mı? Acaba borcunu öder mi, ödemez mi?"

Ödemiyor. "Mahkemeye müracaat et." diyor. Ödemiyor. "Mahkemeye müracaat et." diyor.

"E seninle konuşmadık mı be adam? Hani şöyle şöyle konuşmadık mı?" "E seninle konuşmadık mı be adam? Hani şöyle şöyle konuşmadık mı?"

"Olsun, vermiyorum." diyor. Mahkemeye, hadi bakalım..."Olsun, vermiyorum." diyor. Mahkemeye, hadi bakalım... Biliyor ki mahkeme şu kadar sallanacak, şu kadar takside bağlanacak,Biliyor ki mahkeme şu kadar sallanacak, şu kadar takside bağlanacak, enflasyondan paranın değeri şu kadar aşağı gidecek. Bu erkeklik değil, Müslümanlık da değil. enflasyondan paranın değeri şu kadar aşağı gidecek. Bu erkeklik değil, Müslümanlık da değil.

Ahde vefa, müslümanın bir şiârı da bu. Ahde vefa, müslümanın bir şiârı da bu.

Karşındaki kâfir olsa da ahdine vefa edeceksin.Karşındaki kâfir olsa da ahdine vefa edeceksin. Mü'min de olsa kâfir de olsa bilecek; "Müslüman doğru sözlüdür." diye. Mü'min de olsa kâfir de olsa bilecek; "Müslüman doğru sözlüdür." diye.

Bak ne diyor, [Ogier Ghiselin] de Busbecq isimli bir Belçikalı [diplomat;]Bak ne diyor, [Ogier Ghiselin] de Busbecq isimli bir Belçikalı [diplomat;] kalkmış gelmiş Osmanlı diyarına... kalkmış gelmiş Osmanlı diyarına... Baron de Busbecq, Hollanda'ya laleyi götüren adam.Baron de Busbecq, Hollanda'ya laleyi götüren adam. Burada bulmuş da Hollanda'ya laleyi buradan götürmüş.Burada bulmuş da Hollanda'ya laleyi buradan götürmüş. Bizim deniz savaşlarında yendiğimiz bir hıristiyan gemisinin bayrağını esir almışız,Bizim deniz savaşlarında yendiğimiz bir hıristiyan gemisinin bayrağını esir almışız, onu rica etmiş, almış geriye götürmüş. Neler yaptığını yazıyor. Laleyi götürmüş.onu rica etmiş, almış geriye götürmüş. Neler yaptığını yazıyor. Laleyi götürmüş. Kafilesi Avrupa'dan Yedikule'ye geldiği zaman, kış günüymüş, Kafilesi Avrupa'dan Yedikule'ye geldiği zaman, kış günüymüş, bakmış ki her taraf çiçek, her taraf çiçek; sümbüller, güzel kokulu [çiçekler...] Diyor ki; bakmış ki her taraf çiçek, her taraf çiçek; sümbüller, güzel kokulu [çiçekler...] Diyor ki;

"Ya bu Osmanlılar'a akıl ermez, muazzam bir çiçek sevgisi var."Ya bu Osmanlılar'a akıl ermez, muazzam bir çiçek sevgisi var. Bunlar yemeklerine yani sofralarına çiçek koyarlar.Bunlar yemeklerine yani sofralarına çiçek koyarlar. Evlerine, bahçelerine çiçek koyarlar, her tarafa..." Evlerine, bahçelerine çiçek koyarlar, her tarafa..." Demek ki o zaman onlarda yokmuş. Bizde zarâfet var, sevgi var.Demek ki o zaman onlarda yokmuş. Bizde zarâfet var, sevgi var. Öyleymiş demek ki... Baron de Busbecq,Öyleymiş demek ki... Baron de Busbecq, bir sözü daha önemli, çiçeği sevmemiz güzel vesaire de, diyor ki; bir sözü daha önemli, çiçeği sevmemiz güzel vesaire de, diyor ki;

"Müslümanlar ile bir sözleşme yaptığın zaman, o müslümana itimat edebilirsin." "Müslümanlar ile bir sözleşme yaptığın zaman, o müslümana itimat edebilirsin."

Bunu Avrupa'dan Türkiye'ye gelecek kimselere yazıyor.Bunu Avrupa'dan Türkiye'ye gelecek kimselere yazıyor. "Ey benim Avrupalı kardeşim, sen Osmanlı diyarına gittiğin zaman,"Ey benim Avrupalı kardeşim, sen Osmanlı diyarına gittiğin zaman, bir müslüman sana bir söz verirse yapar, ona itimat edebilirsin.bir müslüman sana bir söz verirse yapar, ona itimat edebilirsin. Para da ver, alış veriş de yap, sözü senettir, aldatma bilmezler." diyor. Para da ver, alış veriş de yap, sözü senettir, aldatma bilmezler." diyor.

"Ama sakın aldanıp da 'dindaşımdır' diye gayrimüslimlerle muameleye kalkma!"Ama sakın aldanıp da 'dindaşımdır' diye gayrimüslimlerle muameleye kalkma! Akit de yapsan, ahit de yapsan ahitleri bozarlar, seni aldatırlar." diyor. Akit de yapsan, ahit de yapsan ahitleri bozarlar, seni aldatırlar." diyor.

"Mümkünse bir müslümanın yerinde, evinde misafir ol. Çünkü çok temizdir."Mümkünse bir müslümanın yerinde, evinde misafir ol. Çünkü çok temizdir. Temiz çarşaf çıkartırlar, yorganları, çarşafları güzeldir.Temiz çarşaf çıkartırlar, yorganları, çarşafları güzeldir. Sakın bir hıristiyana misafir olma, çok pistirler!" diyor. Sakın bir hıristiyana misafir olma, çok pistirler!" diyor.

Bak, Osmanlı nasıl tanınmış? Güzel ahlâk, İslâm ahlâkı. Bak, Osmanlı nasıl tanınmış?

Güzel ahlâk, İslâm ahlâkı.

Ana babaya iyilik, birincisi. Ahde vefâ, ikincisi. Üçüncüsü neymiş? Ana babaya iyilik, birincisi. Ahde vefâ, ikincisi.

Üçüncüsü neymiş?

Edâu'l-emâneti ilâ müslimîn kâne ev kâfiren. "Emaneti sahibine götürüp iade etmek, vermek." Edâu'l-emâneti ilâ müslimîn kâne ev kâfiren. "Emaneti sahibine götürüp iade etmek, vermek."

Birisi sana bir şey emanet etmiş, vermiş, sen de o emaneti iyi koruyacaksın.Birisi sana bir şey emanet etmiş, vermiş, sen de o emaneti iyi koruyacaksın. Ondan sonra da sahibine vereceksin. İsterse sahibi müslüman olsun, isterse kâfir olsun.Ondan sonra da sahibine vereceksin. İsterse sahibi müslüman olsun, isterse kâfir olsun. Sana emanet etmiş, "emanet" demiş, "al" demiş, "Bir yere gidiyorum, gelince alacağım.Sana emanet etmiş, "emanet" demiş, "al" demiş, "Bir yere gidiyorum, gelince alacağım. Sende dursun." demiş. Sende dursun." demiş.

Şimdi öyle insanlar oluyor ki birisi hacca giderken yanına emanet bırakıyor,Şimdi öyle insanlar oluyor ki birisi hacca giderken yanına emanet bırakıyor, döndüğü zaman vermiyor. "Yok, bırakmadın." diyor, "vermiyorum" diyor. döndüğü zaman vermiyor. "Yok, bırakmadın." diyor, "vermiyorum" diyor. Yani parayı görünce inkâr ediyor, emaneti vermiyor; yazılı anlaşma yok diye. Yani parayı görünce inkâr ediyor, emaneti vermiyor; yazılı anlaşma yok diye.

Bizim kurnaz bir komşumuz vardı.Bizim kurnaz bir komşumuz vardı. Ev sahibiyle ihtilafı olmuş, birkaç ay [kirayı] vermemiş mi nasıl oldu, detayını unuttum.Ev sahibiyle ihtilafı olmuş, birkaç ay [kirayı] vermemiş mi nasıl oldu, detayını unuttum. Yalnız hatırımda kalan tarafı şu: Ev sahibi bizim bu kurnaz arkadaştan kontratı istemiş.Yalnız hatırımda kalan tarafı şu: Ev sahibi bizim bu kurnaz arkadaştan kontratı istemiş. Bu bizim ihvânımız değil de komşuluktan bir kimse...Bu bizim ihvânımız değil de komşuluktan bir kimse... Kurnaz, çok zeki bir insan. O da kontratı isteyince, "Kontrat yok, kaybettim." demiş.Kurnaz, çok zeki bir insan. O da kontratı isteyince, "Kontrat yok, kaybettim." demiş. Kontratı kaybetmiş. Ev sahibi bu sefer bunu mahkemeye vermiş. Demiş ki; Kontratı kaybetmiş. Ev sahibi bu sefer bunu mahkemeye vermiş. Demiş ki;

"Bunun kirası şu kadardı, vermedi." "Bunun kirası şu kadardı, vermedi."

Evi 300 liraya kiralanmışsa, çok büyük bir rakam söylemiş.Evi 300 liraya kiralanmışsa, çok büyük bir rakam söylemiş. Muhakeme olmaya mahkemeye gitmişler. Hâkimin huzuruna çıkmışlar.Muhakeme olmaya mahkemeye gitmişler. Hâkimin huzuruna çıkmışlar. Ev sahibi iddia ediyor ki; "Şu kadara kiraydı..." Kendisindeki [kontratı] değiştirmiş. Ev sahibi iddia ediyor ki; "Şu kadara kiraydı..." Kendisindeki [kontratı] değiştirmiş. İki nüsha oluyor, bir ev sahibinde oluyor, bir kiracıda oluyor. İki nüsha oluyor, bir ev sahibinde oluyor, bir kiracıda oluyor. Kiracı kaybetti diye elindeki kira mukavelenâmesine bir tahrifat yapmış, Kiracı kaybetti diye elindeki kira mukavelenâmesine bir tahrifat yapmış, bir oyun yapmış, kirayı çok yazmış.bir oyun yapmış, kirayı çok yazmış. "İşte şu kadar kira vermesi lazımdı, ihtilafa düştük." deyince, "İşte kontrat!" demiş, hâkime vermiş. "İşte şu kadar kira vermesi lazımdı, ihtilafa düştük." deyince, "İşte kontrat!" demiş, hâkime vermiş.

Hâkim de bizim kurnaz komşuya soruyor: "Bak, sen böyle yapmamışsın, kira böyle?" Hâkim de bizim kurnaz komşuya soruyor:

"Bak, sen böyle yapmamışsın, kira böyle?"

O da çok kurnaz, "anasının gözü" diyorlar ya, ne demekse o...O da çok kurnaz, "anasının gözü" diyorlar ya, ne demekse o... O da meğer kaybetmemiş de başka sebepten öyle demiş. O da meğer kaybetmemiş de başka sebepten öyle demiş.

"Efendim, ne diyor kira orada? Şu kadar diyor. Bu doğru değil efendim." demiş. "Efendim, ne diyor kira orada? Şu kadar diyor. Bu doğru değil efendim." demiş.

Ev sahibi; "doğru" demiş. Ev sahibi; "doğru" demiş.

Ondan sonra biraz daha böyle uğraştırdıktan sonra, çıkartmış yanındaki [kontratı],Ondan sonra biraz daha böyle uğraştırdıktan sonra, çıkartmış yanındaki [kontratı], kendisi kaybetmemiş meğerse, hâkime göstermiş. kendisi kaybetmemiş meğerse, hâkime göstermiş.

"Yalan söylüyor. Bakın, bendeki nüshası böyle." demiş. "Yalan söylüyor. Bakın, bendeki nüshası böyle." demiş.

Bu olmuş olan hâdisenin konuyla ilgisi ne? Bu olmuş olan hâdisenin konuyla ilgisi ne?

Ev sahibi karşısındaki mukaveleyi kaybetti diye oyun etmeye kalkıyor.Ev sahibi karşısındaki mukaveleyi kaybetti diye oyun etmeye kalkıyor. Kontratı kaybetmiş diye oyun oynamaya kalkıyor. Halbuki nasıl olması lazım? Kontratı kaybetmiş diye oyun oynamaya kalkıyor. Halbuki nasıl olması lazım?

Dürüst olması lazım. Onun misâli diye söylüyorum. Dürüst olması lazım. Onun misâli diye söylüyorum.

Karşıdaki ister kâfir olsun ister müslüman olsun, emaneti verecek.Karşıdaki ister kâfir olsun ister müslüman olsun, emaneti verecek. Karşısındaki ister müslüman olsun ister kâfir olsun, sözleşmesini bozmayacak,Karşısındaki ister müslüman olsun ister kâfir olsun, sözleşmesini bozmayacak, ahdine sadakat gösterecek. Annesi babası ister müslüman olsun ister kâfir olsun, ahdine sadakat gösterecek. Annesi babası ister müslüman olsun ister kâfir olsun, evlatlık vazifesini güzel yapacak. Bir hadîs-i şerîfi daha okuyalım, dersi bitirelim. evlatlık vazifesini güzel yapacak.

Bir hadîs-i şerîfi daha okuyalım, dersi bitirelim.

Arada uzun bir hadis var, onu atlıyorum. Bir dahaki sefere inşaallah okuruz.Arada uzun bir hadis var, onu atlıyorum. Bir dahaki sefere inşaallah okuruz. Vakit kısa kesilsin diye... Vakit kısa kesilsin diye...

Selâsün yusaffîne leke vüdde ahîke:Selâsün yusaffîne leke vüdde ahîke: tüsellimu aleyhi izâ lakîtehû ve tüvessiu lehû fi'l-mecâlisi ve ted'ûhu bi-ehabbi esmâihî ileyhi. tüsellimu aleyhi izâ lakîtehû ve tüvessiu lehû fi'l-mecâlisi ve ted'ûhu bi-ehabbi esmâihî ileyhi.

Bu da bu akşam üçüncü hadis-i şerîfimiz oldu. Bu da bu akşam üçüncü hadis-i şerîfimiz oldu.

Bu hadîs-i şerîf Osman b. Talha el-Cühenî'den rivayet edilmiş.Bu hadîs-i şerîf Osman b. Talha el-Cühenî'den rivayet edilmiş. Tayâlisî, Hâkim, İbn Asâkir, İbn Mende rivayet etmişler. Diyor ki Peygamber Efendimiz; Tayâlisî, Hâkim, İbn Asâkir, İbn Mende rivayet etmişler.

Diyor ki Peygamber Efendimiz;

"Üç şey vardır ki bunları yapınca arkadaşının sana olan sevgisi berraklaşır,"Üç şey vardır ki bunları yapınca arkadaşının sana olan sevgisi berraklaşır, çoğalır, seni daha çok sever." çoğalır, seni daha çok sever."

Yani arkadaşa nasıl tavır konulacak, onu anlatıyor. Onu kısaca söyleyiverelim. Yani arkadaşa nasıl tavır konulacak, onu anlatıyor. Onu kısaca söyleyiverelim.

Bir; tüsellimu aleyhi izâ lakîtehû. "Karşılaştığın zaman selam verirsin." Bir; tüsellimu aleyhi izâ lakîtehû. "Karşılaştığın zaman selam verirsin."

Selam muhabbeti celbeder. Selam güzel bir şeydir.Selam muhabbeti celbeder. Selam güzel bir şeydir. Küçümsememek lazım. Sevabı da çoktur. Küçümsememek lazım. Sevabı da çoktur.

İkincisi; ve tüvessiu lehû fi'l-mecâlisi. "Mecliste yer gösterirsin." İkincisi; ve tüvessiu lehû fi'l-mecâlisi. "Mecliste yer gösterirsin."

"Gel kardeşim, şuraya oturuver." Yanında yer açarsın, oturtursun. Meclislerde yer gösterirsin."Gel kardeşim, şuraya oturuver." Yanında yer açarsın, oturtursun. Meclislerde yer gösterirsin. "Bak, sıkışık yerde bu bana yer gösterdi..." muhabbeti artar. "Bak, sıkışık yerde bu bana yer gösterdi..." muhabbeti artar.

Selamdan muhabbet olur. Bu yakınlıktan muhabbet olur. Selamdan muhabbet olur. Bu yakınlıktan muhabbet olur.

Üçüncüsü de; ve ted'ûhu bi-ehabbi esmâihî ileyhi. Üçüncüsü de; ve ted'ûhu bi-ehabbi esmâihî ileyhi. "O adamı onun en çok sevdiği ismiyle, hoşuna giden hitapla çağırırsın." "O adamı onun en çok sevdiği ismiyle, hoşuna giden hitapla çağırırsın."

Bazı insanlar güzel hitap etmeyi biliyorlar, çok güzel hitap ediyorlar; seviniyor. Bazı insanlar güzel hitap etmeyi biliyorlar, çok güzel hitap ediyorlar; seviniyor. Bazısı da bunu bilmiyor, kırıcı hitapla hitap ediyor, karşısındaki insanı üzüyor. Bazısı da bunu bilmiyor, kırıcı hitapla hitap ediyor, karşısındaki insanı üzüyor.

Bazıları bizi sakallı görüyorlar; tavrı sert, sakallı olduğumuz için,Bazıları bizi sakallı görüyorlar; tavrı sert, sakallı olduğumuz için, biraz da yüzümüzün tabiî şeklinden şemâilinden, boyumuzdan posumuzdan bizi beğenmiyor.biraz da yüzümüzün tabiî şeklinden şemâilinden, boyumuzdan posumuzdan bizi beğenmiyor. Tamam, olabilir, ne yapalım, Allah yaratmış... Bizi beğenmiyor. "Hafız!" diye hitap ediyor.Tamam, olabilir, ne yapalım, Allah yaratmış... Bizi beğenmiyor. "Hafız!" diye hitap ediyor. Hafız ama küfreder gibi "hafız!" diyor. "Hafız" diyor ama Hafız ama küfreder gibi "hafız!" diyor. "Hafız" diyor ama hürmet ettiğinden değil, hizmetçi çağırır gibi; "Hafız, gel!" İlk önce onu yakıştırıyor. hürmet ettiğinden değil, hizmetçi çağırır gibi; "Hafız, gel!" İlk önce onu yakıştırıyor. Peki, gidiyorsun yanına. "Nerelisin sen?" "Çanakkaleliyim." Peki, gidiyorsun yanına.

"Nerelisin sen?"

"Çanakkaleliyim."

"Ne iş yaparsın? Müezzin misin, imam mısın? Kayyım mısın, süpürgeci misin?" "Ne iş yaparsın? Müezzin misin, imam mısın? Kayyım mısın, süpürgeci misin?"

Sormuyor da, yani bu edada... "Emekliyim." Sormuyor da, yani bu edada...

"Emekliyim."

Ben de tabii içeriye çekiyorum. Emekliyim. "Nereden emeklisin?" Ben de tabii içeriye çekiyorum. Emekliyim.

"Nereden emeklisin?"

"Üniversiteden emekliyim." Yine söylemiyorum. "Üniversiteden emekliyim."

Yine söylemiyorum.

"Ee müstahdemiydin orada? Neydin?" Tabii insan üniversitede her şey olabilir. "Ee müstahdemiydin orada? Neydin?"

Tabii insan üniversitede her şey olabilir.

"Profesördüm." deyince; "Ha!" adam bayılacak... Ne oluyorsun? "Profesördüm." deyince; "Ha!" adam bayılacak... Ne oluyorsun?

"Profesördüm, emekli oldum." deyince; "Hocam özür dilerim, kusura bakma." "Profesördüm, emekli oldum." deyince;

"Hocam özür dilerim, kusura bakma."

Ne özür dileyeceksin, ahlâkını düzelt! İnsanları hor hakir görme.Ne özür dileyeceksin, ahlâkını düzelt! İnsanları hor hakir görme. İnsan köylü olabilir, müstahdem olabilir, şöyle olabilir, böyle olabilir;İnsan köylü olabilir, müstahdem olabilir, şöyle olabilir, böyle olabilir; hürmet et, sevgi göster, saygı göster, Allah için sev. hürmet et, sevgi göster, saygı göster, Allah için sev. Yaradılanı hoşgör, Yaradan'dan ötürü. Huyu böyle... Yaradılanı hoşgör, Yaradan'dan ötürü. Huyu böyle...

Ama bir insan güzel giyimliyse, kravatı varsa, pantolonunda ütüsü tamamsa...Ama bir insan güzel giyimliyse, kravatı varsa, pantolonunda ütüsü tamamsa... Ütüsünün tamamlığı meziyet değil ki... Ütüsünün tamamlığı meziyet değil ki... Demek ki camiye gitmiyor, namaz bile kılmıyor ki ütüsü sağlam kalıyor.Demek ki camiye gitmiyor, namaz bile kılmıyor ki ütüsü sağlam kalıyor. Biz müslümanların biraz ütüsü bozuk olur.Biz müslümanların biraz ütüsü bozuk olur. Tıraşı iyiyse, sinekkaydıysa, giyimi güzelseTıraşı iyiyse, sinekkaydıysa, giyimi güzelse "ye kürküm ye..." o zaman çok hürmet ediyorlar, itibar ediyorlar. "ye kürküm ye..." o zaman çok hürmet ediyorlar, itibar ediyorlar.

Ben birkaç defa böyle belediyeye gittim, bir kenarda oturdum.Ben birkaç defa böyle belediyeye gittim, bir kenarda oturdum. Kurtların arasında kuzu gibi... İstanbul'da bir yerlerde... Eskiden...Kurtların arasında kuzu gibi... İstanbul'da bir yerlerde... Eskiden... Hani bu zamanın [memurları] da alınmasınlar. Belediye memurlarının böyle tavrından...Hani bu zamanın [memurları] da alınmasınlar. Belediye memurlarının böyle tavrından... Bir insan sakallı mı, yandı. Çarşaflı mı, bitti. Müslüman mı, eyvah!Bir insan sakallı mı, yandı. Çarşaflı mı, bitti. Müslüman mı, eyvah! Neredeyse bize Merih'ten gelmiş gibi bakıyorlar, o kadar garipsiyorlar. Neredeyse bize Merih'ten gelmiş gibi bakıyorlar, o kadar garipsiyorlar.

Ya bu memleketi sakallılar kurtardı. Savaşı onlar yaptı, onlar şehit oldu, onlar gazi oldu.Ya bu memleketi sakallılar kurtardı. Savaşı onlar yaptı, onlar şehit oldu, onlar gazi oldu. "Allah Allah" diye çarpıştılar. Hâlâ da öyle... Savaş olduğu zaman müzik yayınları kalkıyor,"Allah Allah" diye çarpıştılar. Hâlâ da öyle... Savaş olduğu zaman müzik yayınları kalkıyor, o zaman Kur'ân-ı Kerîm yayınları başlıyor. o zaman Kur'ân-ı Kerîm yayınları başlıyor. Savaş bitti mi, hadi yine dansözler, şarkılar, türküler... Öyle şey olur mu? Savaş bitti mi, hadi yine dansözler, şarkılar, türküler... Öyle şey olur mu?

İşe yaradık mı öleceğimiz zaman bizi çağırıyorlar,İşe yaradık mı öleceğimiz zaman bizi çağırıyorlar, yaşayacağımız zaman bizi hayatı başımıza zindan etmeye çalışıyorlar.yaşayacağımız zaman bizi hayatı başımıza zindan etmeye çalışıyorlar. "Başını örtme, başını aç! Vay gerici! Vay sahte!" Vay şöyle vay böyle... Ne oluyorsun? "Başını örtme, başını aç! Vay gerici! Vay sahte!" Vay şöyle vay böyle... Ne oluyorsun?

Allah ıslah etsin. Bizlere de İslâm için güzel çalışmalar nasip eylesin de haksızlıkları anlatalım,Allah ıslah etsin. Bizlere de İslâm için güzel çalışmalar nasip eylesin de haksızlıkları anlatalım, İslâm'ın güzelliklerini öğretelim. Görüyorsunuz, ne kadar güzel bir din elhamdülillah, İslâm'ın güzelliklerini öğretelim. Görüyorsunuz, ne kadar güzel bir din elhamdülillah, neresinden baksan, hangi hadisi okusan İslâm'ın prensiplerinin ne kadar güzel olduğunu görüyoruz. neresinden baksan, hangi hadisi okusan İslâm'ın prensiplerinin ne kadar güzel olduğunu görüyoruz.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2