Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Tasavvuf İlminin Önemi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Rebîü'l-Evvel 1407 / 30.11.1986

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İlim Elde Etmek İçin Yola Çıkmak, Müslüman Kardeşinin Bineğine Binmesine Yardımcı Olmak, Nimetten Dolayı Allah'a Hamdetmek, Anne Babaya | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Tasavvuf İlminin Önemi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Rebîü'l-Evvel 1407 / 30.11.1986

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İlim Elde Etmek İçin Yola Çıkmak, Müslüman Kardeşinin Bineğine Binmesine Yardımcı Olmak, Nimetten Dolayı Allah'a Hamdetmek, Anne Babaya | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzubillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzubillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn senedinâ ve mededinâ MuhammedinVe's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn senedinâ ve mededinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünVe şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Men harace fî talebi'l-ilmi fe-hüve fî sebîlillâhi hattâ yercia. Men harace fî talebi'l-ilmi fe-hüve fî sebîlillâhi hattâ yercia.

Ravâhu Tirmîziyyü rahmetullâhi aleyh. Muhterem kardeşlerim! Ravâhu Tirmîziyyü rahmetullâhi aleyh.

Muhterem kardeşlerim!

Tirmizî rahmetullahi aleyh'in hadîs-i şerîf kitabında rivayet ettiğine göre,Tirmizî rahmetullahi aleyh'in hadîs-i şerîf kitabında rivayet ettiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuşlar ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuşlar ki;

"Kim ilim elde etmek dileğiyle çıkarsa, dönünceye kadar fî sebîlillah hareket etmiş olur,"Kim ilim elde etmek dileğiyle çıkarsa, dönünceye kadar fî sebîlillah hareket etmiş olur, Allah yolunda olmuş olur." Allah yolunda olmuş olur."

Bu çıkışı, evinden çıkıp medreseye alimin yanına, ilmin öğretildiği yere gidinceye kadar,Bu çıkışı, evinden çıkıp medreseye alimin yanına, ilmin öğretildiği yere gidinceye kadar, oradan dönünceye kadar olmuş olabilir.oradan dönünceye kadar olmuş olabilir. Veyahut yetiştiği köyünden, kasabasından, şehrinden, Veyahut yetiştiği köyünden, kasabasından, şehrinden, beldesinden çıkıp ilmin çok kuvvetli olduğu büyük diyarlara geldiği zamana kadar olabilir. beldesinden çıkıp ilmin çok kuvvetli olduğu büyük diyarlara geldiği zamana kadar olabilir. O ilim öğrenmek için geçirdiği zaman, fî sebîlillah, "Allah yolunda" geçirilmiş zaman oluyor. O ilim öğrenmek için geçirdiği zaman, fî sebîlillah, "Allah yolunda" geçirilmiş zaman oluyor.

Onun için, Rabbimiz Teâlâ bizi ilim erbâbıyla beraber haşreylesin. İlmi sevenlerden eylesin. Onun için, Rabbimiz Teâlâ bizi ilim erbâbıyla beraber haşreylesin. İlmi sevenlerden eylesin.

"Kim alim ise veya talebe ise veya dinleyici ise veya bunları seven kimse ise"Kim alim ise veya talebe ise veya dinleyici ise veya bunları seven kimse ise -ilmi ve ilim meclislerini seven kimse ise- onlar hayırlı kimselerdir; Allah'ın rahmetine, mağfiretine nâil olurlar.-ilmi ve ilim meclislerini seven kimse ise- onlar hayırlı kimselerdir; Allah'ın rahmetine, mağfiretine nâil olurlar. Bundan gayrisinde hayır yoktur." diyor Peygamber Efendimiz. Bundan gayrisinde hayır yoktur." diyor Peygamber Efendimiz.

Onun için, tevâfukan ve işâreten, mânevî bir işaret olarak burada bulunduğumuz zamanOnun için, tevâfukan ve işâreten, mânevî bir işaret olarak burada bulunduğumuz zaman kitabın sayfalarını kura ile çektiğimiz halde,kitabın sayfalarını kura ile çektiğimiz halde, her sayfasında ilim ile ilgili bir hadîs-i şerîfin çıkması bize bir ders olsun inşaallah. her sayfasında ilim ile ilgili bir hadîs-i şerîfin çıkması bize bir ders olsun inşaallah. Her tür ilimle olan iştigalimizi intizama sokalım. Her tür ilimle olan iştigalimizi intizama sokalım. Her zaman hadîs-i şerîflerden, âyet-i kerîmelerden, fıkhın kavâidinden, dinin ahkâmından, Her zaman hadîs-i şerîflerden, âyet-i kerîmelerden, fıkhın kavâidinden, dinin ahkâmından, ilmin bablarından bir bâbın öğrenilmesinde vaktimizi harcayarak sevabımızı arttıralım. ilmin bablarından bir bâbın öğrenilmesinde vaktimizi harcayarak sevabımızı arttıralım.

Men emseke bi-rikâbi ahîhi'l-müslimi lâ yercûhu ve lâ yehâfuhû gufire lehû. Men emseke bi-rikâbi ahîhi'l-müslimi lâ yercûhu ve lâ yehâfuhû gufire lehû.

İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan Taberânî rivayet etmiş ki; İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan Taberânî rivayet etmiş ki;

"Bir kimse müslüman kardeşinin bineğine -atına veyahut devesine- bineceği zaman..." "Bir kimse müslüman kardeşinin bineğine -atına veyahut devesine- bineceği zaman..."

Mâlum, eyerin iki tarafından aşağıya doğru ayağın ilk defa basılmasına yarayan bir şey sarkıtılır,Mâlum, eyerin iki tarafından aşağıya doğru ayağın ilk defa basılmasına yarayan bir şey sarkıtılır, ayak oraya sokulur. Buna "üzengi" diyoruz. ayak oraya sokulur. Buna "üzengi" diyoruz. Ondan sonra kişi Bismillâhirrahmânirrahîm [der,] hayvanın üzerine biner.Ondan sonra kişi Bismillâhirrahmânirrahîm [der,] hayvanın üzerine biner. Bu üzengiyi de ayağına denk getirmek için birisi üzengiyi tutuverirse şu tarafta, Bu üzengiyi de ayağına denk getirmek için birisi üzengiyi tutuverirse şu tarafta, onda sonra öteki binecek olan şahıs Bismillâhirrahmânirrahîm [der,] ayağını üzengiye koyar, ondan sonra iner. onda sonra öteki binecek olan şahıs Bismillâhirrahmânirrahîm [der,] ayağını üzengiye koyar, ondan sonra iner.

"Kim bir müslüman kardeşinin üzengisini tutuverirse, atına,"Kim bir müslüman kardeşinin üzengisini tutuverirse, atına, bineğine veyahut devesine binmesine yardımcı olursa bineğine veyahut devesine binmesine yardımcı olursa ve dizgininden tutuverip onun binmesini kolaylaştırırsa..." ve dizgininden tutuverip onun binmesini kolaylaştırırsa..."

Lâ yercûhu ve lâ yehâfuhû. "Ama bunu kendisinden bir şey umduğu için değil..." Lâ yercûhu ve lâ yehâfuhû. "Ama bunu kendisinden bir şey umduğu için değil..."

"Bana bir bahşiş verir. Zengin bir adamdır, bu tarafların ağasıdır, paşasıdır."Bana bir bahşiş verir. Zengin bir adamdır, bu tarafların ağasıdır, paşasıdır. Bize elbette bir menfaati dokunur." diye bir şey umduğu için değil. Bize elbette bir menfaati dokunur." diye bir şey umduğu için değil.

Ve lâ yehâfuhû.Ve lâ yehâfuhû. Yahut, "Ben buna bu yardımı yapmazsam benim canımı okur, bir yerden bana bir zarar verir.Yahut, "Ben buna bu yardımı yapmazsam benim canımı okur, bir yerden bana bir zarar verir. Bu adam neme lazım, şerrinden kurtulmak için bunun biraz böyle üzengisini tutuvereyim deBu adam neme lazım, şerrinden kurtulmak için bunun biraz böyle üzengisini tutuvereyim de şerrine uğramayayım." demek suretiyle değil... şerrine uğramayayım." demek suretiyle değil...

Ne korkuyor, ne ümit besliyor. Niçin yapıyor o zaman? Müslüman kardeşi olduğu için yapıyor.Ne korkuyor, ne ümit besliyor. Niçin yapıyor o zaman?

Müslüman kardeşi olduğu için yapıyor.
Müslüman kardeşi olduğu için onun üzengisini tutuyor. Müslüman kardeşi olduğu için onun üzengisini tutuyor. Mühim bir şey değil, nihayet onun üzengisini tutmak; o tutmasa sanki ötekisi binemez mi? Yine biner. Ama; Mühim bir şey değil, nihayet onun üzengisini tutmak; o tutmasa sanki ötekisi binemez mi? Yine biner. Ama;

Gufire lehû. "Allah bundan dolayı onu afv u mağfiret eder." Gufire lehû. "Allah bundan dolayı onu afv u mağfiret eder."

Müslümanın müslümana olan sevgisinden ve bağlılığından dolayı küçücük bir hizmet dahiMüslümanın müslümana olan sevgisinden ve bağlılığından dolayı küçücük bir hizmet dahi Allah'ın rahmetine ermeye vesile oluyor. Allah'ın rahmetine ermeye vesile oluyor.

Muhterem kardeşlerim! Dikkat edilirse Allahu Teâlâ hazretleri, birtakım duyguları değerlendiriyor.Muhterem kardeşlerim!

Dikkat edilirse Allahu Teâlâ hazretleri, birtakım duyguları değerlendiriyor.
Doğrudan doğruya davranışları, hareketleri değil, o hareketlerin temelinde yatan duyguları değerlendiriyor.Doğrudan doğruya davranışları, hareketleri değil, o hareketlerin temelinde yatan duyguları değerlendiriyor. Aynı hareketi yapmış olsan, bir şey umduğu için yapmış olsan kıymet yok.Aynı hareketi yapmış olsan, bir şey umduğu için yapmış olsan kıymet yok. Aynı hareketi yapmış olsan, adamdan korktuğun için, korku belasına yapmış olsan yine kıymeti yok.Aynı hareketi yapmış olsan, adamdan korktuğun için, korku belasına yapmış olsan yine kıymeti yok. O halde değerli olan onun üzengisinin tutulması değil; değerli olan müslümanın müslümanı ivazsız,O halde değerli olan onun üzengisinin tutulması değil; değerli olan müslümanın müslümanı ivazsız, garazsız, art niyetsiz, kötü maksatsız, hâlis kalp ile, temiz niyet ile sevmek.garazsız, art niyetsiz, kötü maksatsız, hâlis kalp ile, temiz niyet ile sevmek. Allah işte bu temiz kalpten dolayı mükâfatı veriyor. Mağfiret olmasının sebebi bu. Allah işte bu temiz kalpten dolayı mükâfatı veriyor. Mağfiret olmasının sebebi bu.

Tasavvuf dediğimiz ilim yolu da,Tasavvuf dediğimiz ilim yolu da, amellerin Allah tarafından kabul olunmasına sebep olacak ilk şartları inceleyen bilim dalıdır. amellerin Allah tarafından kabul olunmasına sebep olacak ilk şartları inceleyen bilim dalıdır. Birçok ilim dalı var. Birçok ilim dalı var. Hadis ilmi; Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinin rivayetiniHadis ilmi; Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinin rivayetini ve metnini inceleyen bir ilim, şerhini yapan bir ilim.ve metnini inceleyen bir ilim, şerhini yapan bir ilim. Tefsir ilmi; Kurân-ı Kerîm'in meselelerini açıklayan ve mânasını insanların anlayacağı şekilde izah eden bir ilim.Tefsir ilmi; Kurân-ı Kerîm'in meselelerini açıklayan ve mânasını insanların anlayacağı şekilde izah eden bir ilim. Fıkıh ilmi; zâhir amellerini, yani abdestin, namazın, orucun, haccın, ibadetin, taatin nasıl yapıldığını, Fıkıh ilmi; zâhir amellerini, yani abdestin, namazın, orucun, haccın, ibadetin, taatin nasıl yapıldığını, [insanın bunları nasıl] yapması gerektiğini bildiren bir ilim dalı.[insanın bunları nasıl] yapması gerektiğini bildiren bir ilim dalı. İşte tasavvuf da, amellerin Allah tarafından kabul olunması için gerekli olan kalbî şartları,İşte tasavvuf da, amellerin Allah tarafından kabul olunması için gerekli olan kalbî şartları, mânevî şartları bildiren ve öğreten ilim dalı. mânevî şartları bildiren ve öğreten ilim dalı.

Onun için tasavvuf olmazsa bir müslümanın işinden hayır gelmez, amellerinden de hayır gelmez.Onun için tasavvuf olmazsa bir müslümanın işinden hayır gelmez, amellerinden de hayır gelmez. Çünkü böyle üzengi tutar ama art niyeti vardır; hava alır. Çünkü böyle üzengi tutar ama art niyeti vardır; hava alır. İbadet yapar ama gösteriş için yapar, riya için yapar; hava alır.İbadet yapar ama gösteriş için yapar, riya için yapar; hava alır. Hayır hasenât yapar ama ihlâssız yaptığı için yalnız hava almakla kalmaz, belki cezaya uğrar.Hayır hasenât yapar ama ihlâssız yaptığı için yalnız hava almakla kalmaz, belki cezaya uğrar. Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri ihlâssız, riya ü süm'a ile, gösteriş için,Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri ihlâssız, riya ü süm'a ile, gösteriş için, şöhret için yapılan amelleri kabul etmediği gibi, riya sahibi olan kimseyi de cezalandırıyor. şöhret için yapılan amelleri kabul etmediği gibi, riya sahibi olan kimseyi de cezalandırıyor.

O bakımdan tasavvuf, dinî ilimlerin baş tacıdır, en önde gelenidir, en zarurîsidir.O bakımdan tasavvuf, dinî ilimlerin baş tacıdır, en önde gelenidir, en zarurîsidir. Tasavvuf ilmi olmazsa öteki amellerimizin kabulü sağlanmamış olur.Tasavvuf ilmi olmazsa öteki amellerimizin kabulü sağlanmamış olur. Eve şebekeyi döşediniz ama cereyanı vermediniz gibi olur. Eve şebekeyi döşediniz ama cereyanı vermediniz gibi olur.

İnsanoğlu bir dakika önce gezerken ruhu çıktıktan sonra şurada uzanıp kalıyor.İnsanoğlu bir dakika önce gezerken ruhu çıktıktan sonra şurada uzanıp kalıyor. Kalbi var, kasları var, midesi var, beyni var, gözü var, kulağı var.Kalbi var, kasları var, midesi var, beyni var, gözü var, kulağı var. Belki tıbbî bakımdan hücreleri daha canlı.Belki tıbbî bakımdan hücreleri daha canlı. Oradan mesela böbreğini alıyorlar, başka bir hastaya takıyorlar, çalışıyor.Oradan mesela böbreğini alıyorlar, başka bir hastaya takıyorlar, çalışıyor. Kalbini alıyorlar, başka bir hastaya takıyorlar, çalışıyor.Kalbini alıyorlar, başka bir hastaya takıyorlar, çalışıyor. Gözünü alıyorlar, başka bir hastaya takıyorlar, çalışıyor. Gözünü alıyorlar, başka bir hastaya takıyorlar, çalışıyor. Adamın "hoh" deyip nefes vermesinden sonra, ölüyor ama tıbben bedeni daha ölmemiş.Adamın "hoh" deyip nefes vermesinden sonra, ölüyor ama tıbben bedeni daha ölmemiş. Bedenin bazı parçaları canlı, yedek parça olarak başka bir yerde kullanılma imkânı var. Bedenin bazı parçaları canlı, yedek parça olarak başka bir yerde kullanılma imkânı var. İşte o ruhu gittikten sonra o cesedin bir işe yaramadığı gibi, tasavvuf olmadığı zaman daİşte o ruhu gittikten sonra o cesedin bir işe yaramadığı gibi, tasavvuf olmadığı zaman da İslâmî öteki ilimlerde ve amellerde kişi istenilen verimi sağlayamaz, fayda sağlayamaz. Bilmez ki... İslâmî öteki ilimlerde ve amellerde kişi istenilen verimi sağlayamaz, fayda sağlayamaz. Bilmez ki...

Mesela Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Mesela Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

"Nice oruç tutan insan vardır ki akşama kârı sadece aç ve susuz kalmaktan ibarettir." "Nice oruç tutan insan vardır ki akşama kârı sadece aç ve susuz kalmaktan ibarettir."

Kişi; "Ama ben sahura kalktım. Sahurdan sonra da ağzıma bir lokma yemek almadım, su içmedim.Kişi; "Ama ben sahura kalktım. Sahurdan sonra da ağzıma bir lokma yemek almadım, su içmedim. İftara kadar da bekledim." diye[bilir.] Niye? İftara kadar da bekledim." diye[bilir.]

Niye?

Çünkü orucun bâtınî, tasavvufî birtakım şartları vardır.Çünkü orucun bâtınî, tasavvufî birtakım şartları vardır. O şartları Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîflerde bildiriyor.O şartları Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîflerde bildiriyor. O şartlara riayet etmediğin için o sevabı alamadın.O şartlara riayet etmediğin için o sevabı alamadın. Gıybeti terk etmedin, sevabı kaçırdın; malayaniyi terk etmedin, sevabı kaçırdın;Gıybeti terk etmedin, sevabı kaçırdın; malayaniyi terk etmedin, sevabı kaçırdın; gözüne oruç tutturmadın, harama baktın, sevabı kaçırdın; gözüne oruç tutturmadın, harama baktın, sevabı kaçırdın; diline hâkim olmadın, onun bunun kalbini kırdın, sevabı kaçırdın. diline hâkim olmadın, onun bunun kalbini kırdın, sevabı kaçırdın.

Dikkat edilirse tasavvuf sonradan çıkma bir ilim değildir.Dikkat edilirse tasavvuf sonradan çıkma bir ilim değildir. Tasavvuf, hadîs-i şerîflerdeki âdâbı derleyen bir ilim dalıdır.Tasavvuf, hadîs-i şerîflerdeki âdâbı derleyen bir ilim dalıdır. Hadîs-i şerîflerdeki ilimleri tasnif etmişiz, "Şunlar bize şurada lazım." diye.Hadîs-i şerîflerdeki ilimleri tasnif etmişiz, "Şunlar bize şurada lazım." diye. İşte amellerin Allah indinde makbul olması ve kulun Allah'ın rızasına ermek içinİşte amellerin Allah indinde makbul olması ve kulun Allah'ın rızasına ermek için gerekli olan şartları bildiren ilim dalı, İslâmî ilim dalı tasavvuf olmuş oluyor. gerekli olan şartları bildiren ilim dalı, İslâmî ilim dalı tasavvuf olmuş oluyor.

Şimdi bizim bu memlekette, burada, maalesef tasavvufu bilmezler. Şimdi bizim bu memlekette, burada, maalesef tasavvufu bilmezler.

Peki nasıl öğrenecek orucun kabul olması için gerekli [şartı]?Peki nasıl öğrenecek orucun kabul olması için gerekli [şartı]? Kişi nefsini yenmeye, hâkim olmaya nasıl muvaffak olacak?Kişi nefsini yenmeye, hâkim olmaya nasıl muvaffak olacak? Nasıl olacak da camide Peygamber Efendimiz'in huzurunda kavga etmeyecek?Nasıl olacak da camide Peygamber Efendimiz'in huzurunda kavga etmeyecek? Nasıl olacak da insaflı, merhametli olacak?Nasıl olacak da insaflı, merhametli olacak? Nasıl olacak da Allah'ın sevgili kulu olacak, mânevî işaretlere ve şehadetlere mazhar olacak,Nasıl olacak da Allah'ın sevgili kulu olacak, mânevî işaretlere ve şehadetlere mazhar olacak, tatlı rüyalar görecek, müjdelere nâil olacak? İşte tasavvuf bunları anlatıyor.tatlı rüyalar görecek, müjdelere nâil olacak?

İşte tasavvuf bunları anlatıyor.
Bu bakımdan tasavvuf ilmi, bütün şer'î ilimlerin ruhu gibidir.Bu bakımdan tasavvuf ilmi, bütün şer'î ilimlerin ruhu gibidir. Hani bedenden ruh çıktığı zaman beden orada yatıp kalıyor, bir işe yaramıyorsa,Hani bedenden ruh çıktığı zaman beden orada yatıp kalıyor, bir işe yaramıyorsa, tasavvuf ilminin çatısı altında toplanmış olan şer'î hükümler,tasavvuf ilminin çatısı altında toplanmış olan şer'î hükümler, yani "ilm-i bâtın" dediğimiz, "ilm-i ahkâm-ı kalb" dediğimiz, kalbin, gönlün ahkâmını anlatan incelik,yani "ilm-i bâtın" dediğimiz, "ilm-i ahkâm-ı kalb" dediğimiz, kalbin, gönlün ahkâmını anlatan incelik, o kaidelere riayet edilmediği zaman amellerin sevaplarına nâil olunmaz. o kaidelere riayet edilmediği zaman amellerin sevaplarına nâil olunmaz.

Deneme yaptılar. Erkek hurmanın çiçeklerini alırlardı, dişi hurmanın yanına bağlarlardı, hurma olsun diye.Deneme yaptılar. Erkek hurmanın çiçeklerini alırlardı, dişi hurmanın yanına bağlarlardı, hurma olsun diye. Bir keresinde bağlamadılar, hurmalar olmadı. Deneme sonunda anlaşıldı ki o aşılanma olmadığı için,Bir keresinde bağlamadılar, hurmalar olmadı. Deneme sonunda anlaşıldı ki o aşılanma olmadığı için, o çiçekler öbür tarafa gelmediğinden, o tozlaşma olmadığından hurmalar bitmedi. o çiçekler öbür tarafa gelmediğinden, o tozlaşma olmadığından hurmalar bitmedi.

Bunun gibi, amellerin kabul olmasının şartlarına riayet edilmediği takdirde,Bunun gibi, amellerin kabul olmasının şartlarına riayet edilmediği takdirde, insan boşuna yorgunluk çekme durumuna düşebilir. Hatta günaha girme durumuna düşebilir.insan boşuna yorgunluk çekme durumuna düşebilir. Hatta günaha girme durumuna düşebilir. Hatta kendisini aldatır, "Ya ben iyi yoldayım..." sanıp daHatta kendisini aldatır, "Ya ben iyi yoldayım..." sanıp da sonra âhirete gittiği zaman elinin çok boş olduğunu anlar. O bakımdan, büyüklerimiz demişler [ki]; sonra âhirete gittiği zaman elinin çok boş olduğunu anlar.

O bakımdan, büyüklerimiz demişler [ki];

"Bir insan alim bile olsa tasavvufa bağlanmadıktan sonra [olmaz.]" "Bir insan alim bile olsa tasavvufa bağlanmadıktan sonra [olmaz.]"

Tasavvufa bağlanmaktan maksat, "bu hadis kitaplarında, âyet-i kerîmelerde bildirilenTasavvufa bağlanmaktan maksat, "bu hadis kitaplarında, âyet-i kerîmelerde bildirilen bâtınî ahkâmı tatbik ettikten sonra" demek. bâtınî ahkâmı tatbik ettikten sonra" demek. Tasavvuf havadan bir iş, başka bir ilim değil, gayri İslâmî bir ilim değil.Tasavvuf havadan bir iş, başka bir ilim değil, gayri İslâmî bir ilim değil. O şartlara riayet etmedikten sonra bir alim belli bir noktaya kadar gider, âbid olur;O şartlara riayet etmedikten sonra bir alim belli bir noktaya kadar gider, âbid olur; daha ileri gidemez, ârif olamaz, orada kalır. daha ileri gidemez, ârif olamaz, orada kalır.

Hadîs-i şerîflerde okumuştuk ki; Allahu Teâlâ hazretleri bir alimi bin âbiden daha üstün sayıyor.Hadîs-i şerîflerde okumuştuk ki; Allahu Teâlâ hazretleri bir alimi bin âbiden daha üstün sayıyor. O alim tabii ârif alim demek; yani kalbi uyanmış olan, kalbi nurlanmış olan, kalp ilmine,O alim tabii ârif alim demek; yani kalbi uyanmış olan, kalbi nurlanmış olan, kalp ilmine, bâtın ilmine sahip olmuş olan, Allah'ın sevgili kulu demektir.bâtın ilmine sahip olmuş olan, Allah'ın sevgili kulu demektir. Hadîs-i şerîflerde methedilen ilimlerin hepsi odur.Hadîs-i şerîflerde methedilen ilimlerin hepsi odur. Hadîs-i şerîflerde methedilen ilimler Abdulaziz üniversitesininHadîs-i şerîflerde methedilen ilimler Abdulaziz üniversitesinin teknoloji fakültelerinde okutulan ilimler değildir; Allah'ın rızasını kazanma ilmidir.teknoloji fakültelerinde okutulan ilimler değildir; Allah'ın rızasını kazanma ilmidir. Allah'ın rızasını bir insan kazanamazsa, cenneti kazanamazsa...Allah'ın rızasını bir insan kazanamazsa, cenneti kazanamazsa... Bir motoru çalıştırmayı öğrenmiş...Sen cenneti kazanmayı öğrendin mi? Yok.Bir motoru çalıştırmayı öğrenmiş...Sen cenneti kazanmayı öğrendin mi? Yok. O zaman senin yaptığın ne işe yarar!O zaman senin yaptığın ne işe yarar! Sen kendin ebedî, sonsuz hayatın olan âhiretini kurtaramamışsın. Sen ne biçim alimsin!Sen kendin ebedî, sonsuz hayatın olan âhiretini kurtaramamışsın. Sen ne biçim alimsin! Ne biçim alimsin ki Allah'ın rızasını kazanamamışsın, cenneti kazanamamışsın, cehennemde çatır çatır yanıyorsun.Ne biçim alimsin ki Allah'ın rızasını kazanamamışsın, cenneti kazanamamışsın, cehennemde çatır çatır yanıyorsun. Paçayı kurtarmamışsın, tehlikeden kedini koruyamamışsın. Böyle alimlik mi olur?! Paçayı kurtarmamışsın, tehlikeden kedini koruyamamışsın. Böyle alimlik mi olur?!

Onun için, Allahu Teâlâ hazretleri hepimizin kalbini nurlandırsın, basiretimizi açsın.Onun için, Allahu Teâlâ hazretleri hepimizin kalbini nurlandırsın, basiretimizi açsın. O amellerimizin kendisi indinde makbul olmasına yarayacak olan bilgilere deO amellerimizin kendisi indinde makbul olmasına yarayacak olan bilgilere de bizleri sahip eysin ki öylece sevdiği kul olalım.bizleri sahip eysin ki öylece sevdiği kul olalım. Huzuruna sevdiği kul olarak varalım ve cennetine, cemâline erelim. Huzuruna sevdiği kul olarak varalım ve cennetine, cemâline erelim.

Bir de bu tasavvuftan söz açılmışken söylemek lazım.Bir de bu tasavvuftan söz açılmışken söylemek lazım. Dikkat edilirse Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'iDikkat edilirse Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i Allahu Teâlâ hazretleri âlemlere rahmet olarak gönderdi. Allahu Teâlâ hazretleri âlemlere rahmet olarak gönderdi.

Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'l-âlemîn. Ve mâ erselnâke illâ kâffeten li'n-nâsi beşîran ve nezîrâ. Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'l-âlemîn.

Ve mâ erselnâke illâ kâffeten li'n-nâsi beşîran ve nezîrâ.

Bütün insanlara müjdeleyici ve korkutucu olarak [gönderdi.]Bütün insanlara müjdeleyici ve korkutucu olarak [gönderdi.] Allahu Teâlâ hazretleri dileseydi gökten kitap indirebilirdi. Allahu Teâlâ hazretleri dileseydi gökten kitap indirebilirdi.

Ankara'da münevverler kendi aralarında Allah'ın varlığı üzerinde,Ankara'da münevverler kendi aralarında Allah'ın varlığı üzerinde, dinin gerçekliği üzerinde konuşuyorlarmış. "Din doğru mudur, eğri midir? İnanmak lazım mı?dinin gerçekliği üzerinde konuşuyorlarmış. "Din doğru mudur, eğri midir? İnanmak lazım mı? Bu ilericiliğe sığar mı, sığmaz mı?" gibi konuşmalar yaparken bir kardeşimiz demiş ki;Bu ilericiliğe sığar mı, sığmaz mı?" gibi konuşmalar yaparken bir kardeşimiz demiş ki; "Ben Allah'a nasıl inanmam ki! Memleketten kalkıp tahsil görmek için "Ben Allah'a nasıl inanmam ki! Memleketten kalkıp tahsil görmek için Ankara'ya gelmiştim, İstanbul'a gelmiştim. İstanbul'da beş parasız kaldım.Ankara'ya gelmiştim, İstanbul'a gelmiştim. İstanbul'da beş parasız kaldım. Müracaat edeceğim kimse yoktu. Bir öğrenci durumundaydım. Birkaç gün aç kaldım.Müracaat edeceğim kimse yoktu. Bir öğrenci durumundaydım. Birkaç gün aç kaldım. Aç kaldığım sırada yolda böyle aç yürürkenAç kaldığım sırada yolda böyle aç yürürken 'Yâ Rabbi! Tanıdığım kimse de yok, aç da kaldım, benim hâlim ne olacak?'Yâ Rabbi! Tanıdığım kimse de yok, aç da kaldım, benim hâlim ne olacak? Sen benim Rabbimsin, sen benim hâlimi biliyorsun!' diye iltica ederken,Sen benim Rabbimsin, sen benim hâlimi biliyorsun!' diye iltica ederken, yağmurlu havada alnıma 'şak!' diye bir şey çarptı."yağmurlu havada alnıma 'şak!' diye bir şey çarptı." Bundan 13-15 sene kadar önce...Bundan 13-15 sene kadar önce... Nedir bu çarpan diye bir de bakmış ki 50 lira!Nedir bu çarpan diye bir de bakmış ki 50 lira! Allah alnına yapıştırıyor; "Al kulum, sen benden mi istedin?" Avucuna değil, alnına yapıştırıyor!Allah alnına yapıştırıyor; "Al kulum, sen benden mi istedin?" Avucuna değil, alnına yapıştırıyor! Onun için, "Allahu Teâlâ hazretlerini ben nasıl olur da kabul etmem,Onun için, "Allahu Teâlâ hazretlerini ben nasıl olur da kabul etmem, nasıl olur da O'nun varlığından gafil kalırım, nasıl olur da o hususta tereddüt ederim?" diye [söylemiş.] nasıl olur da O'nun varlığından gafil kalırım, nasıl olur da o hususta tereddüt ederim?" diye [söylemiş.]

Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz'i gönderdi.Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz'i gönderdi. Dileseydi bu 50 lirayı gönderdiği gibi gökten tekbir sesleri ile kitap da indirirdi.Dileseydi bu 50 lirayı gönderdiği gibi gökten tekbir sesleri ile kitap da indirirdi. Böyle pırıl pırıl bir kitap inerdi; herkes kitabı okurdu, olurdu.Böyle pırıl pırıl bir kitap inerdi; herkes kitabı okurdu, olurdu. Veyahut herkesin gönlüne, kulağına, herkesin duyacağı bir şekilde;Veyahut herkesin gönlüne, kulağına, herkesin duyacağı bir şekilde; "Ey insanlar! Hadi bakalım, beş vakit namaz kılın." diye bir ses gelebilirdi."Ey insanlar! Hadi bakalım, beş vakit namaz kılın." diye bir ses gelebilirdi. Allah buna kâdir, bunu duyurmaya kâdir. Fakat peygamber gönderdi. Allah buna kâdir, bunu duyurmaya kâdir. Fakat peygamber gönderdi.

Dikkat edilirse bu peygamber, gönderildikten sonra 23 sene kavmi içinde faaliyette bulundu.Dikkat edilirse bu peygamber, gönderildikten sonra 23 sene kavmi içinde faaliyette bulundu. Ve kavminin insanlarına Allah'ın emirlerini tebliğ etti.Ve kavminin insanlarına Allah'ın emirlerini tebliğ etti. Allah'ın emirlerini de söylemekle yetinmedi, bizzat kendisi üzerinde uygulayarak gösterdi.Allah'ın emirlerini de söylemekle yetinmedi, bizzat kendisi üzerinde uygulayarak gösterdi. Ve onlara bu bilgileri böyle "Belli saatlerde gelip size dersi vereyim. Ve onlara bu bilgileri böyle "Belli saatlerde gelip size dersi vereyim. Ondan sonra çantanızı alın, benim yanımdan çıkın." tarzında öğretmedi.Ondan sonra çantanızı alın, benim yanımdan çıkın." tarzında öğretmedi. Devamlı hayatın içinde, bir arada bulunarak öğretti.Devamlı hayatın içinde, bir arada bulunarak öğretti. Bu öğretim metoduna "bir arada bulunmak, sohbet yoluyla, musahabet yoluyla öğretme" derler.Bu öğretim metoduna "bir arada bulunmak, sohbet yoluyla, musahabet yoluyla öğretme" derler. Peygamber metodu. İnsanlarla bir arada bulunursun, düşersin, kalkarsın, oturursun,Peygamber metodu. İnsanlarla bir arada bulunursun, düşersin, kalkarsın, oturursun, yatarsın, konuşursun, yersin, içersin; bu esnada öğrenir.yatarsın, konuşursun, yersin, içersin; bu esnada öğrenir. İşte bu öğretime "musahabet yoluyla, sohbet yoluyla, sahabelik yoluyla eğitim" derler. İşte bu öğretime "musahabet yoluyla, sohbet yoluyla, sahabelik yoluyla eğitim" derler. Peygamber Efendimiz'in eğitim metodu 23 senede insanları bu tarzda eğitmek oldu.Peygamber Efendimiz'in eğitim metodu 23 senede insanları bu tarzda eğitmek oldu. Onun için en bereketli öğretim metodu budur.Onun için en bereketli öğretim metodu budur. Dini en güzel öğreten metot budur. Kişi görerek öğrenir.Dini en güzel öğreten metot budur. Kişi görerek öğrenir. Evlat, annesinden babasından Müslümanlığı öğrenir. Öğrenci, talebe, hocasının hâlinden hâli alarak öğrenir. Evlat, annesinden babasından Müslümanlığı öğrenir. Öğrenci, talebe, hocasının hâlinden hâli alarak öğrenir.

Onun için, büyüklerimiz Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'inOnun için, büyüklerimiz Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in eğitimdeki bu metodunu uygulayarak gelmiş.eğitimdeki bu metodunu uygulayarak gelmiş. Tasavvuf dediğimiz şey, Peygamber Efendimiz'in her şeyini uygulamak, her hâlini kendimize hal edinmek,Tasavvuf dediğimiz şey, Peygamber Efendimiz'in her şeyini uygulamak, her hâlini kendimize hal edinmek, her edebini kendimize edep edinmek olduğu için, bu tarzda aynı metodu uygulamışlar.her edebini kendimize edep edinmek olduğu için, bu tarzda aynı metodu uygulamışlar. Nasıl sahâbe-i kirâm Peygamber Efendimiz'in etrafına toplanmışsa müritler de mürşitlerin etrafında toplanmış.Nasıl sahâbe-i kirâm Peygamber Efendimiz'in etrafına toplanmışsa müritler de mürşitlerin etrafında toplanmış. Tıpkı aynı hayat... Tıpkı aynı hayat... aynı Zaten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri hadîs-i şerîflerinde,aynı Zaten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri hadîs-i şerîflerinde, kendisinin vârislerinin, veresetü'l-enbiyânın ilmiyle âmil olan ârifler, alimler olduğunu bildirmiş.kendisinin vârislerinin, veresetü'l-enbiyânın ilmiyle âmil olan ârifler, alimler olduğunu bildirmiş. Demek ki dedelerimizin, mürşitlerimizin, silsile-i tarikatimizdeki büyüklerimizin,Demek ki dedelerimizin, mürşitlerimizin, silsile-i tarikatimizdeki büyüklerimizin, pirlerimizin metodu, Peygamber Efendimiz'in eğitim metodu olmuş oluyor.pirlerimizin metodu, Peygamber Efendimiz'in eğitim metodu olmuş oluyor. Etrafına topluyor, etrafındakilerle beraber bulunmak suretiyle İslâm öğretilmiş oluyor.Etrafına topluyor, etrafındakilerle beraber bulunmak suretiyle İslâm öğretilmiş oluyor. Demek ki tasavvufun temelleri Kur'ân-ı Kerîm'den ve hadîs-i şerîflerden, ta oralardan kaynaklanıyormuş.Demek ki tasavvufun temelleri Kur'ân-ı Kerîm'den ve hadîs-i şerîflerden, ta oralardan kaynaklanıyormuş. Kökler oralardan feyz alıyormuş. Kökler oralardan feyz alıyormuş.

Ayrıca bir de şu var ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinde,Ayrıca bir de şu var ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinde, müslümanın müslümanı candan sevmesi ve kardeş olması tavsiye edilmiştir.müslümanın müslümanı candan sevmesi ve kardeş olması tavsiye edilmiştir. Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerinde inneme'l-mü'minûne ihvetün,Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerinde inneme'l-mü'minûne ihvetün, "Müslümanlar birbirleriyle ancak kardeştir." diye buyurulmuştur."Müslümanlar birbirleriyle ancak kardeştir." diye buyurulmuştur. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hadîs-i şerîflerinde,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hadîs-i şerîflerinde, birbirleriyle kardeş olanların çok büyük feyizlere nâil olacağını, birbirleriyle kardeş olanların çok büyük feyizlere nâil olacağını, çok büyük sevaplara ereceğini ifade etmiştir.çok büyük sevaplara ereceğini ifade etmiştir. Hatta onların mahşer gününün sıkıntılarına da uğramayacağınıHatta onların mahşer gününün sıkıntılarına da uğramayacağını ve Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgeleneceğini bildirmiştir. ve Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgeleneceğini bildirmiştir.

Kardeşimizle Harem-i Şerif'e giderken sıcaktan bahsediyorduk.Kardeşimizle Harem-i Şerif'e giderken sıcaktan bahsediyorduk. Yakıcı bir sıcak var, 40 küsur derece sıcak.Yakıcı bir sıcak var, 40 küsur derece sıcak. Dedim ki; hadîs-i şerîflerde bildiriliyor ki mahşer günündeDedim ki; hadîs-i şerîflerde bildiriliyor ki mahşer gününde güneş insanın tepesine bir mil kadar yaklaştırılacak. Sıcaklıktan beyni kaynayacak.güneş insanın tepesine bir mil kadar yaklaştırılacak. Sıcaklıktan beyni kaynayacak. O zaman o kadar fazla sıcak olacak ve insanın bir gölgesi olmayacak.O zaman o kadar fazla sıcak olacak ve insanın bir gölgesi olmayacak. Ancak dünyada yapmış olduğu hayır ve hasenâtın ve sadakaların kendisine fayda vereceği,Ancak dünyada yapmış olduğu hayır ve hasenâtın ve sadakaların kendisine fayda vereceği, gölge edeceği bildiriliyor. gölge edeceği bildiriliyor.

Bir de asıl güzel olan, asıl rağbet edilecek olan taraf şudur ki;Bir de asıl güzel olan, asıl rağbet edilecek olan taraf şudur ki; Allah'ın birbirini Allah rızası için seven kulları Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde nurdan minberlerde oturacaklar.Allah'ın birbirini Allah rızası için seven kulları Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde nurdan minberlerde oturacaklar. Onlar mahzun olmayacaklar, sıkıntı çekmeyecekler, Arş'ın gölgesinde oturdukları için.Onlar mahzun olmayacaklar, sıkıntı çekmeyecekler, Arş'ın gölgesinde oturdukları için. Ve uzun zaman, 50 bin yıl zaman, onlara bir namaz kılımı kadar kolay gelecek.Ve uzun zaman, 50 bin yıl zaman, onlara bir namaz kılımı kadar kolay gelecek. Yani Allah onlara o günün sıkıntısını çektirmeyecek. Yani Allah onlara o günün sıkıntısını çektirmeyecek.

İşte tasavvuf büyüklerimiz bu "tarikat" dediğimiz [yolda] bunu sağlamak için bu kardeşliği getirmişler.İşte tasavvuf büyüklerimiz bu "tarikat" dediğimiz [yolda] bunu sağlamak için bu kardeşliği getirmişler. "İhvânımız", yani "kardeşlerimiz" diyoruz."İhvânımız", yani "kardeşlerimiz" diyoruz. Bu kardeşliği candan yapmalıyız ki, candan kardeşlik olmalı ki Allahu Teâlâ hazretlerinin o mükâfatlarına erelim.Bu kardeşliği candan yapmalıyız ki, candan kardeşlik olmalı ki Allahu Teâlâ hazretlerinin o mükâfatlarına erelim. Resûlullah Efendimiz'in o bahsettiği, anlattığı, müjdelediği iltifatlara, ikramlara nâil olalım. Resûlullah Efendimiz'in o bahsettiği, anlattığı, müjdelediği iltifatlara, ikramlara nâil olalım.

Onun için birbirimizi candan sevmemiz lazım.Onun için birbirimizi candan sevmemiz lazım. Onun için birbirimizin yüzüne gülüp arkasından kuyumuzu kazmamız olmaz, tasavvufa aykırıdır. Onun için birbirimizin yüzüne gülüp arkasından kuyumuzu kazmamız olmaz, tasavvufa aykırıdır. Biz derviş olursak birbirimizi candan sevmek zorundayız. Aksi takdirde derviş olamayız.Biz derviş olursak birbirimizi candan sevmek zorundayız. Aksi takdirde derviş olamayız. Birbirimizin gıyabında başka türlü konuşursak, yüzüne başka türlü bakarsak dervişlik olmaz.Birbirimizin gıyabında başka türlü konuşursak, yüzüne başka türlü bakarsak dervişlik olmaz. Birbirimizi sevemezsek dervişlik olmaz. Birbirimize dargın olursak dervişlik olmaz.Birbirimizi sevemezsek dervişlik olmaz. Birbirimize dargın olursak dervişlik olmaz. Yani has Müslümanlık olmaz. Yani has Müslümanlık olmaz.

Allahu Teâlâ hazretleri pazartesi perşembe günleriAllahu Teâlâ hazretleri pazartesi perşembe günleri bütün müslümanların suçlularından istediği kadarını affediyor.bütün müslümanların suçlularından istediği kadarını affediyor. Fakat birbirleriyle aralarında kin olan iki kardeşe sıra gelinceFakat birbirleriyle aralarında kin olan iki kardeşe sıra gelince onları affetmeyeceğini Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde bildiriyor.onları affetmeyeceğini Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde bildiriyor. Allahu Teâlâ hazretleri dermiş ki; "Bunlar birbirleriyle sulh oluncaya kadar,Allahu Teâlâ hazretleri dermiş ki; "Bunlar birbirleriyle sulh oluncaya kadar, birbirleriyle hallerini düzenleyinceye kadar onları bırakmayın, onlara af yok."birbirleriyle hallerini düzenleyinceye kadar onları bırakmayın, onlara af yok." Her pazartesi perşembe af var ama birbirine kin tutup düşmanlık besleyenlere yok. Her pazartesi perşembe af var ama birbirine kin tutup düşmanlık besleyenlere yok.

Onun için, şimdi bu akşam inşaallah kardeşlerimizi bir araya getirdik ki, bir musafaha merasimi yapacağız,Onun için, şimdi bu akşam inşaallah kardeşlerimizi bir araya getirdik ki, bir musafaha merasimi yapacağız, herkes birbirinin elini sıkacak, dargınlar barışacak.herkes birbirinin elini sıkacak, dargınlar barışacak. Öyle hem dervişlik hem dargınlık, hem dervişlik hem kin, adavet olmaz.Öyle hem dervişlik hem dargınlık, hem dervişlik hem kin, adavet olmaz. Dervişin içi dışı temizdir, paktır, kalbi sâfîdir.Dervişin içi dışı temizdir, paktır, kalbi sâfîdir. Ve Allahu Teâlâ'nın rızasını istediği için dargın olan kardeşlerden hangisi daha önce selam vermeye kalkarsaVe Allahu Teâlâ'nın rızasını istediği için dargın olan kardeşlerden hangisi daha önce selam vermeye kalkarsa Allah indinde makbul olan o oluyor; dargınlığı ilk önce o izale etmeye girişmiş olduğu için. Allah indinde makbul olan o oluyor; dargınlığı ilk önce o izale etmeye girişmiş olduğu için.

O halde, inşaallah, Allah bizleri o çok feyizli, çok makbul bir ilim olan tasavvufun içinde tahakkuk etmeyi,O halde, inşaallah, Allah bizleri o çok feyizli, çok makbul bir ilim olan tasavvufun içinde tahakkuk etmeyi, yani tasavvufun derinliğine dalıp hakikatini elde etmeyi nasip etsin. yani tasavvufun derinliğine dalıp hakikatini elde etmeyi nasip etsin. Denize dalıp da inciyi mercanı çıkartmadıktan sonra, yarı yoldan döndükten sonra olmaz.Denize dalıp da inciyi mercanı çıkartmadıktan sonra, yarı yoldan döndükten sonra olmaz. Madem bu ummana daldık, inşaallah o feyizleri de Rabbimiz elde etmeyi nasip eylesin. Madem bu ummana daldık, inşaallah o feyizleri de Rabbimiz elde etmeyi nasip eylesin.

Bu kadar izahatla yetinerek diğer hadîs-i şerîfe geçelim. Bu kadar izahatla yetinerek diğer hadîs-i şerîfe geçelim.

Men en'ama'llâhu aleyhi ni'meten fe'l-yahmedillâhi, ve men istebtaa'r-rızka fe'l-yestağfirillâhe,Men en'ama'llâhu aleyhi ni'meten fe'l-yahmedillâhi, ve men istebtaa'r-rızka fe'l-yestağfirillâhe, ve men hazenehû emrun fe'l-yekul: Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. ve men hazenehû emrun fe'l-yekul: Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.

Bu hadîs-i şerîfi de Peygamber Efendimiz'den damadı mübarek Hz. Ali Efendimiz,Bu hadîs-i şerîfi de Peygamber Efendimiz'den damadı mübarek Hz. Ali Efendimiz, kerremallahu veche rivayet eylemiş. kerremallahu veche rivayet eylemiş. Peygamber Efendimiz Hz. Ali Efendimiz'in rivayet etiğine göre buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz Hz. Ali Efendimiz'in rivayet etiğine göre buyurmuş ki;

"Kimin üzerine Allah bir nimet bahşetmiş ise, ikram etmiş ise, vermiş ise Allah'a hamd etsin." "Kimin üzerine Allah bir nimet bahşetmiş ise, ikram etmiş ise, vermiş ise Allah'a hamd etsin."

"Kim Allah'ın nimetine erdiyse..." Mesela bir arabamız var, içine girdiğimiz zaman"Kim Allah'ın nimetine erdiyse..."

Mesela bir arabamız var, içine girdiğimiz zaman
mükeyyifini çalıştırıyor, serin bir hava geliyor,mükeyyifini çalıştırıyor, serin bir hava geliyor, sanki böyle bir buzlu bardak suyu içmiş gibi insan serinliyor; elhamdülillah.sanki böyle bir buzlu bardak suyu içmiş gibi insan serinliyor; elhamdülillah. Evimiz var; elhamdülillah. Minderlerimiz, halılarımız, başımızı sokacak bir yerimiz var, işyerimiz var.Evimiz var; elhamdülillah. Minderlerimiz, halılarımız, başımızı sokacak bir yerimiz var, işyerimiz var. Elhamdülillah, bir hanımımız var, yemeklerimizi pişirir.Elhamdülillah, bir hanımımız var, yemeklerimizi pişirir. Elhamdülillah, çoluk çocuğumuz var, çoluk çocuğumuz olmasa ne sıkıntılar çekerdik,Elhamdülillah, çoluk çocuğumuz var, çoluk çocuğumuz olmasa ne sıkıntılar çekerdik, doktor doktor dolaşırdık. Elhamdülillah, hastalığımız yok, vücudumuz âfiyette... doktor doktor dolaşırdık. Elhamdülillah, hastalığımız yok, vücudumuz âfiyette...

İşte böyle bir nimete sahipse bir insan; "Bir nimete mazhar olan, üzerine Allah'ın ikramı gelmiş olan,İşte böyle bir nimete sahipse bir insan; "Bir nimete mazhar olan, üzerine Allah'ın ikramı gelmiş olan, bir nimete bulaşmış olan kimse Allah'a hamd etsin." Elhamdülillâhi alâ ni'meti'l-İslâm.bir nimete bulaşmış olan kimse Allah'a hamd etsin."

Elhamdülillâhi alâ ni'meti'l-İslâm.
Elhamdülillâhi alâ niameti'z-zâhirati ve'l-bâtina. Elhamdülillâhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Elhamdülillâhi alâ niameti'z-zâhirati ve'l-bâtina. Elhamdülillâhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn.

Geçmiş olan rızık, yolda takılmış olan rızık takılmasın, takıntıdan kurtulsun, gelsin. Geçmiş olan rızık, yolda takılmış olan rızık takılmasın, takıntıdan kurtulsun, gelsin.

Onun için, günah işlerse insan, işlenen günahlar rızkının azalmasına, bereketin bitmesine sebep olur.Onun için, günah işlerse insan, işlenen günahlar rızkının azalmasına, bereketin bitmesine sebep olur. Günahlarımıza tevbe edeceğiz. Estağfirullâh el-azîm ve etûbü ileyh.Günahlarımıza tevbe edeceğiz. Estağfirullâh el-azîm ve etûbü ileyh. Allah'ın rızası olmayan, razı gelmediği her işten, her bir amelden, her türlü günahtan,Allah'ın rızası olmayan, razı gelmediği her işten, her bir amelden, her türlü günahtan, her türlü suçtan, hatadan, kabahatten Allah'a iltica edelim, bizi affeylesin.her türlü suçtan, hatadan, kabahatten Allah'a iltica edelim, bizi affeylesin. Affını mağfiretini isteriz, istiğfar eyleriz. Onu tavsiye ediyor Peygamber Efendimiz. Affını mağfiretini isteriz, istiğfar eyleriz. Onu tavsiye ediyor Peygamber Efendimiz.

Demek ki tevbe ve istiğfar etmekle rızkın bollaşması arasında bir münasebet var.Demek ki tevbe ve istiğfar etmekle rızkın bollaşması arasında bir münasebet var. Bunu hatırımızda tutalım. Nimet ile hamd arasında bir münasebet var. Bunu hatırımızda tutalım. Bunu hatırımızda tutalım. Nimet ile hamd arasında bir münasebet var. Bunu hatırımızda tutalım.

Bir de, kendisini bir işin mahzun ettiği kişi...Bir de, kendisini bir işin mahzun ettiği kişi... Men hazenehû emrun fe'l-yekul: Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.Men hazenehû emrun fe'l-yekul: Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. Böyle mahzun bir iş başına gelmiş de biraz boynu bükük, keyfi kaçmış, kaşları çatık, üzgün...Böyle mahzun bir iş başına gelmiş de biraz boynu bükük, keyfi kaçmış, kaşları çatık, üzgün... O kimse de lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh diyecek. Bu da onun ilacıdır. O kimse de lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh diyecek. Bu da onun ilacıdır.

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh, Arş-ı Âlâ'nın gizli hazinelerinden bir hazinedir.Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh, Arş-ı Âlâ'nın gizli hazinelerinden bir hazinedir. İnsanlar tabii bunu bilmiyorlar ama bir hazinedir. İnsanlar tabii bunu bilmiyorlar ama bir hazinedir.

Onun için, lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm'i çok söylemek lazım.Onun için, lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm'i çok söylemek lazım. Bu, insanın bir üzüntüsünü giderir, bir de kendisine gelmiş olan nimetin devamına sebep olur.Bu, insanın bir üzüntüsünü giderir, bir de kendisine gelmiş olan nimetin devamına sebep olur. "Kendisine bir nimet gelmiş olan insan, o nimetin kendisinde kalmasını istiyorsa "Kendisine bir nimet gelmiş olan insan, o nimetin kendisinde kalmasını istiyorsa çok lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm desin." diye Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi de var. çok lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm desin." diye Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi de var.

Onun için, bu mübarek sözü de evradımızın, günlük okuyacağımız zikirlerin arasına ekleyelim.Onun için, bu mübarek sözü de evradımızın, günlük okuyacağımız zikirlerin arasına ekleyelim. Günde 20 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm diyelim.Günde 20 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm diyelim. Çünkü insan hadîs-i şerîfleri okudukça dinlediğini tatbik etmeye azmetmeli.Çünkü insan hadîs-i şerîfleri okudukça dinlediğini tatbik etmeye azmetmeli. Hem tatbik de etmeli ki ecre, sevaba nâil olsun. Men berre valideyni tûbâ lehû ve zâda'llâhu fî umrihî. Hem tatbik de etmeli ki ecre, sevaba nâil olsun.

Men berre valideyni tûbâ lehû ve zâda'llâhu fî umrihî.

Buhârî'nin rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf. Buhârî'nin rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf.

"Kim ana babasına iyi evlatlık yaparsa ne mutlu ona!"Kim ana babasına iyi evlatlık yaparsa ne mutlu ona! Allah onun ömrünü ziyadeleştirir." diyor Peygamber Efendimiz. Allah onun ömrünü ziyadeleştirir." diyor Peygamber Efendimiz.

Onun için annesi babası sağ olan kardeşlerimiz, annesine babasına riayet etsin, hediye alsın,Onun için annesi babası sağ olan kardeşlerimiz, annesine babasına riayet etsin, hediye alsın, tatlı söz söylesin, elini öpsün, ayağını öpsün, hizmetine koşsun... tatlı söz söylesin, elini öpsün, ayağını öpsün, hizmetine koşsun...

Kardeşimize bir âmâ geldi, bir şey söylüyor. Meğer abdest aldırmak istiyormuş.Kardeşimize bir âmâ geldi, bir şey söylüyor. Meğer abdest aldırmak istiyormuş. Yeri soruyormuş. Götürdü. "Ben kendim alamam." demiş. Aldırdı. Ne güzel! O da bir sürü dua etmiş.Yeri soruyormuş. Götürdü. "Ben kendim alamam." demiş. Aldırdı. Ne güzel! O da bir sürü dua etmiş. Zaten bir insan iki gözü görmez olur da sabrederse Allah ona cenneti veriyor.Zaten bir insan iki gözü görmez olur da sabrederse Allah ona cenneti veriyor. Ve cennetin insanının duasını, hatırını da Allah kırmaz. İnşaallah büyük mükâfatlara nâil eyler. Ve cennetin insanının duasını, hatırını da Allah kırmaz. İnşaallah büyük mükâfatlara nâil eyler.

Bir hadîs-i şerîf daha okuyalım, ondan sonra bugünkü dersimizi tamamlayalım. Bir hadîs-i şerîf daha okuyalım, ondan sonra bugünkü dersimizi tamamlayalım.

Ayrıca bu anne ve babaya iyiliğin ömrü artırmasından ayrı bir mesele daha var.Ayrıca bu anne ve babaya iyiliğin ömrü artırmasından ayrı bir mesele daha var. Kim kendi anne babasına hürmet ederse onun evlatları da kendisine hürmet eder.Kim kendi anne babasına hürmet ederse onun evlatları da kendisine hürmet eder. Et bul dünyası kaidesinden. Et bul dünyası kaidesinden. Kendi evlatlarının kendisine âsi olmamasını isteyen, anne babasına güzel evlatlık yapacak.Kendi evlatlarının kendisine âsi olmamasını isteyen, anne babasına güzel evlatlık yapacak. Ona da gayret edelim. Ona da gayret edelim.

Min hüsni İslâmî'l-mer'i terkühû mâ lâ ya'nîhi. Min hüsni İslâmî'l-mer'i terkühû mâ lâ ya'nîhi.

Tirmizî, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet etmiş ki; Tirmizî, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet etmiş ki;

"Kişinin Müslümanlığının güzel olmasının alametlerinden birisi de malayaniyi terk etmesidir." "Kişinin Müslümanlığının güzel olmasının alametlerinden birisi de malayaniyi terk etmesidir."

Malayani, Arapça'da mürekkep bir kelimedir. Mâ mensûredir, "Şol şey ki" demek.Malayani, Arapça'da mürekkep bir kelimedir. Mâ mensûredir, "Şol şey ki" demek. Lâ ya'nî, "bir anlam ifade etmeyen" demektir.Lâ ya'nî, "bir anlam ifade etmeyen" demektir. Mâ lâ ya'nî de, "bir anlam ifade etmeyen iş veya söz" demektir. Konuşuyor...Mâ lâ ya'nî de, "bir anlam ifade etmeyen iş veya söz" demektir.

Konuşuyor...
"Senin bu söylediklerinden ne çıkıyor? Sabahtan beri konuşuyorsun, bir işe yaramadın."Senin bu söylediklerinden ne çıkıyor? Sabahtan beri konuşuyorsun, bir işe yaramadın. Biraz sus da tesbih çekelim. Tesbihimizi şaşırttırıyorsun.Biraz sus da tesbih çekelim. Tesbihimizi şaşırttırıyorsun. Kur'an okuyacağız, Kur'an okutturmuyorsun." diyor insan bazen. Kur'an okuyacağız, Kur'an okutturmuyorsun." diyor insan bazen. Konuşması da havadan sudan böyle şeyler... Konuşması da havadan sudan böyle şeyler... Veyahut bir iş yapıyor, akşama kadar incir çekirdeğini doldurmaz, kıymeti olmuyor. Veyahut bir iş yapıyor, akşama kadar incir çekirdeğini doldurmaz, kıymeti olmuyor.

Onun için iyi müslüman, malayaniyi terk edecek. Her işe yaramaz sözü, her faydasız işi terk edecek. Onun için iyi müslüman, malayaniyi terk edecek. Her işe yaramaz sözü, her faydasız işi terk edecek.

Büyük evliyâullah pirlerimizden, şeyhlerimizden birisi demiş ki; Büyük evliyâullah pirlerimizden, şeyhlerimizden birisi demiş ki;

"Her nefes insanın elinden kaçan bir hazinedir." Çok güzel bir söz."Her nefes insanın elinden kaçan bir hazinedir."

Çok güzel bir söz.
Biz hazineden vazgeçtik; "Her nefes insanın cebinden düşen 10 riyaldir." denilse,Biz hazineden vazgeçtik; "Her nefes insanın cebinden düşen 10 riyaldir." denilse, 10 riyalden vazgeçtik, "bir riyal" denilse insanın ödü patlar.10 riyalden vazgeçtik, "bir riyal" denilse insanın ödü patlar. "Yahu günde şu kadar nefes, şu kadar riyal kaybediyorum ben!" diye gözlerini dört açar,"Yahu günde şu kadar nefes, şu kadar riyal kaybediyorum ben!" diye gözlerini dört açar, bütün dikkatini çeker ve vaktini boş geçirmemeye çalışır. bütün dikkatini çeker ve vaktini boş geçirmemeye çalışır. Ama bir nefes hazineymiş, ona bile kıymet vermiyor. Ama bir nefes hazineymiş, ona bile kıymet vermiyor.

Büyük insanların neden büyük olduğunu o sözlerden anlıyoruz.Büyük insanların neden büyük olduğunu o sözlerden anlıyoruz. Bir söze bakınca insanın büyüklüğü anlaşılıyor. Nefesine bir hazine kadar değer veriyor. Bir söze bakınca insanın büyüklüğü anlaşılıyor. Nefesine bir hazine kadar değer veriyor. Demek ki zamanını ne kadar değerli geçiriyor, ne kadar kıymet veriyor! Demek ki zamanını ne kadar değerli geçiriyor, ne kadar kıymet veriyor!

Allahu Teâlâ hazretleri zamanın kıymetini bilen, zamanı en güzel tarzda değerlendirenAllahu Teâlâ hazretleri zamanın kıymetini bilen, zamanı en güzel tarzda değerlendiren ve şu fâni ömrümüzde Allah'ın rızasını kazanıp huzuruna sevdiği razı olduğu, yüzü ak,ve şu fâni ömrümüzde Allah'ın rızasını kazanıp huzuruna sevdiği razı olduğu, yüzü ak, alnı açık kullar olarak varan, sevdiği kullarla beraber cennetine giren, cemâlini gören, alnı açık kullar olarak varan, sevdiği kullarla beraber cennetine giren, cemâlini gören, selâmün kavlen min rabbin rahîm selâmına, hitabına,selâmün kavlen min rabbin rahîm selâmına, hitabına, şerefine mazhar olan bahtiyarlar zümresine cülemizi nâil eylesin. şerefine mazhar olan bahtiyarlar zümresine cülemizi nâil eylesin.

Bi-hürmeti esmâihi'l-hüsnâ ve bi-hürmeti habîbihi'l-müctebâ Muhammedini'l-MustafâBi-hürmeti esmâihi'l-hüsnâ ve bi-hürmeti habîbihi'l-müctebâ Muhammedini'l-Mustafâ ve bi-hürmeti şehri Ramadan ve bi-hürmeti beldeti nebiyyinâ Muhammedini'l-Mustafâve bi-hürmeti şehri Ramadan ve bi-hürmeti beldeti nebiyyinâ Muhammedini'l-Mustafâ ve bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtihâ. ve bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtihâ.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2