Namaz Vakitleri

1 Rebîü'l-Âhir 1446
04 Ekim 2024
İmsak
05:32
Güneş
06:56
Öğle
12:58
İkindi
16:13
Akşam
18:50
Yatsı
20:09
Detaylı Arama

Tasavvuf ve İnsan Eğitimi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Cemâziye'l-Âhir 1419 / 01.10.1998

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, yurt içinde ve yurt dışında verdiği konferanslar, açılış ve kapanış konuşmalarından oluşmaktadır.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in yolunu insanlara anlatmaya çalışan hocamızın muhtelif yerlerde/ülkelerde yapmış oldukları konuşmalardan oluşmaktadır. Konuşmalarda genellikle önce İslâm’ın hak ve gerçek olduğu, büyüklüğü ortaya konuluyor ve İslâm’ın prensipleri hakkında genel bilgiler veriliyor. Geçmiş ümmetlerin kitaplarında Peygamber Efendimiz’le ilgili haberler olduğu ifade ediliyor. Sonra Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlâkı ve bazı güzel ahlâklar anlatılıyor. Peygamber Efendimiz’e en güzel şekilde uymanın yolu olan, ihsân yolu olan tasavvuf üzerinde duruluyor. Nefsi terbiye etmek, güzel ahlâk sahibi olmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Zikir ve zikrin usûlü hakkında bilgiler veriliyor. En son bölümde ise, tebliğ ve irşad çalışmalarının önemi üzerinde duruluyor, herkesin İslâm’a hizmet etmesi gerektiği vurgulanıyor.

COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır. Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler bulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır.

İmanlı Kişi İrfan Sahibi Olmalıdır, İnsan Yaratıcısını Bulabilir, Hidayet Ne Demek ?, Akıbetimizin Hayır Olması, Nefsin Terbiyesi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Tasavvuf ve İnsan Eğitimi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Cemâziye'l-Âhir 1419 / 01.10.1998

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, yurt içinde ve yurt dışında verdiği konferanslar, açılış ve kapanış konuşmalarından oluşmaktadır.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in yolunu insanlara anlatmaya çalışan hocamızın muhtelif yerlerde/ülkelerde yapmış oldukları konuşmalardan oluşmaktadır. Konuşmalarda genellikle önce İslâm’ın hak ve gerçek olduğu, büyüklüğü ortaya konuluyor ve İslâm’ın prensipleri hakkında genel bilgiler veriliyor. Geçmiş ümmetlerin kitaplarında Peygamber Efendimiz’le ilgili haberler olduğu ifade ediliyor. Sonra Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlâkı ve bazı güzel ahlâklar anlatılıyor. Peygamber Efendimiz’e en güzel şekilde uymanın yolu olan, ihsân yolu olan tasavvuf üzerinde duruluyor. Nefsi terbiye etmek, güzel ahlâk sahibi olmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Zikir ve zikrin usûlü hakkında bilgiler veriliyor. En son bölümde ise, tebliğ ve irşad çalışmalarının önemi üzerinde duruluyor, herkesin İslâm’a hizmet etmesi gerektiği vurgulanıyor.

COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır. Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler bulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır.

İmanlı Kişi İrfan Sahibi Olmalıdır, İnsan Yaratıcısını Bulabilir, Hidayet Ne Demek ?, Akıbetimizin Hayır Olması, Nefsin Terbiyesi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh alâ külli hâlin ve fî külli hîn kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. alâ külli hâlin ve fî külli hîn kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Tasavvuf ve insan eğitimi üzerine konuşmamızı istemişler.Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Tasavvuf ve insan eğitimi üzerine konuşmamızı istemişler.
Bu hususta caminin âdâbına yakışır bir şekilde bir konuşma yapacağız inşaallah. Bu hususta caminin âdâbına yakışır bir şekilde bir konuşma yapacağız inşaallah.

Allahu Teâlâ hazretleri hakkı ve hayrı söylemeyi nasip etsin. Doğruluktan ayırmasın. Allahu Teâlâ hazretleri hakkı ve hayrı söylemeyi nasip etsin. Doğruluktan ayırmasın. Sevdiği razı olduğu sözleri söylemeyi, işleri yapmayı, sevdiği şekilde ömür geçirmeyi, Sevdiği razı olduğu sözleri söylemeyi, işleri yapmayı, sevdiği şekilde ömür geçirmeyi, huzuruna sevdiği razı olduğu bir kul olarak varmayı nasip eylesin. huzuruna sevdiği razı olduğu bir kul olarak varmayı nasip eylesin.

İslâm insanı sâhib-i iman yapmak için gelmiştir. İman insanı cennetlik eder, cennete sokar. İslâm insanı sâhib-i iman yapmak için gelmiştir. İman insanı cennetlik eder, cennete sokar. İnsanoğlu bu dünyaya imtihan olunmak için gönderilmiştir.İnsanoğlu bu dünyaya imtihan olunmak için gönderilmiştir. Bu imtihanı iman sahibi olursa, imanının icabına göre yaşarsa kazanır. Bu imtihanı iman sahibi olursa, imanının icabına göre yaşarsa kazanır. Onun için İslâm, iman nedir, onu öğretmek için gelmiştir. İnsanı sâhib-i iman etmek için gelmiştir.Onun için İslâm, iman nedir, onu öğretmek için gelmiştir. İnsanı sâhib-i iman etmek için gelmiştir. Ama sadece inanmak, sadece inanç sahibi olmak üryançıplak olduğundan,Ama sadece inanmak, sadece inanç sahibi olmak üryançıplak olduğundan, İslâm inanan insanı irfan sahibi yapmak için, ârif bir kul olması için, mârifetullaha ermesi için,İslâm inanan insanı irfan sahibi yapmak için, ârif bir kul olması için, mârifetullaha ermesi için, Rabbini, Yaradanını bilen ve Yaradanına karşı kulluk edebini takınan,Rabbini, Yaradanını bilen ve Yaradanına karşı kulluk edebini takınan, irfan sahibi bir insan yapmayı da öğretmek için gelmiştir.irfan sahibi bir insan yapmayı da öğretmek için gelmiştir. Böylece insan irfan sahibi olursa mânevî sultan olur, Habîb-i Rahmân olur, Halîl-i Rahmân olur,Böylece insan irfan sahibi olursa mânevî sultan olur, Habîb-i Rahmân olur, Halîl-i Rahmân olur, Allah'ın dostu olur, Allah'ın sevdiği kul olur. Allah'ın dostu olur, Allah'ın sevdiği kul olur.

Bu ve daha başka şeyler; ister maddî ister mânevî, ister bedenî ister ruhî olsun, Bu ve daha başka şeyler; ister maddî ister mânevî, ister bedenî ister ruhî olsun, bütün işler eğitim ister. Eğitimin iyisi de vardır, kötüsü de vardır. bütün işler eğitim ister. Eğitimin iyisi de vardır, kötüsü de vardır. "Eğitim doğrudan doğruya iyidir." de diyemeyiz. Kötü eğitim kötüdür, iyi eğitim iyidir."Eğitim doğrudan doğruya iyidir." de diyemeyiz. Kötü eğitim kötüdür, iyi eğitim iyidir. Yanlış şeyler öğretilmişse yanlış, sakat, ters, kötü bir eğitimdir.Yanlış şeyler öğretilmişse yanlış, sakat, ters, kötü bir eğitimdir. Güzel şeyler öğretilmişse iyi bir eğitimdir. Güzel şeyler öğretilmişse iyi bir eğitimdir. Eğitim doğrudan doğruya kendisi bizâtihî makbul bir şey de değildir. Eğitim doğrudan doğruya kendisi bizâtihî makbul bir şey de değildir.

Ama hayatın her yerinde eğitim lazımdır. Çıraklar eğitim görür; kalfa olur, usta olur. Ama hayatın her yerinde eğitim lazımdır. Çıraklar eğitim görür; kalfa olur, usta olur. İnsanlar bedenini eğitir; iki büklüm katlanabiliyor, arkaya doğru katlanabiliyor. İnsanlar bedenini eğitir; iki büklüm katlanabiliyor, arkaya doğru katlanabiliyor. Vücudunu arkaya doğru kıvırıp iki bacağının arasından kafasını arkadan çıkartabiliyor. Vücudunu arkaya doğru kıvırıp iki bacağının arasından kafasını arkadan çıkartabiliyor. Dört köşe bir küçük kutunun içine vücudunu sokabiliyor. Cambazları görüyoruz.Dört köşe bir küçük kutunun içine vücudunu sokabiliyor. Cambazları görüyoruz. Bu bir eğitim meselesidir.Bu bir eğitim meselesidir. Biz eğilip de dizimize başımızı değdiremezken adamlar eğitimle neler yapıyorlar; Biz eğilip de dizimize başımızı değdiremezken adamlar eğitimle neler yapıyorlar; iplerin üstünde oynuyorlar, motorsikletlerle havada, paraşütte, denizde, su altında, iplerin üstünde oynuyorlar, motorsikletlerle havada, paraşütte, denizde, su altında, su üstünde nice cambazlıklar yapıyorlar. Bunlar da eğitimdir.su üstünde nice cambazlıklar yapıyorlar. Bunlar da eğitimdir. Bunlar da beden eğitimidir. Herhangi bir işi yapmak hususunda eğitimdir. Bunlar da beden eğitimidir. Herhangi bir işi yapmak hususunda eğitimdir.

Tabii eğitimin amacı hedefi güzel olursa, güzel bir eğitim olursa sonunda insan istifade eder;Tabii eğitimin amacı hedefi güzel olursa, güzel bir eğitim olursa sonunda insan istifade eder; iyi, faziletli, erdemli, güzel, kendisine ve çevresine faydalı bir insan olur. iyi, faziletli, erdemli, güzel, kendisine ve çevresine faydalı bir insan olur. Gittiği yerden bırakmak istemezler. "Ne olur, gitme!" derler. Giderse ağlarlar.Gittiği yerden bırakmak istemezler. "Ne olur, gitme!" derler. Giderse ağlarlar. Gelirse sevinirler. "Hoşgeldin, sefa getirdin!" derler.Gelirse sevinirler. "Hoşgeldin, sefa getirdin!" derler. İnsan iyi eğitim gördü mü, müslüman iyi müslüman oldu mu, müslümanın her şeyi faydadır. İnsan iyi eğitim gördü mü, müslüman iyi müslüman oldu mu, müslümanın her şeyi faydadır. Yanında yürüsen faydadır, konuşsan faydadır, iş yapsan faydadır; Yanında yürüsen faydadır, konuşsan faydadır, iş yapsan faydadır; otursa faydadır, kalksa faydadır, konuşsa faydadır, sussa faydadır... otursa faydadır, kalksa faydadır, konuşsa faydadır, sussa faydadır...

el-Mü'minu küllühû menfaatün. Müslüman tamamen, tepeden tırnağa fâide olur.el-Mü'minu küllühû menfaatün.

Müslüman tamamen, tepeden tırnağa fâide olur.
Fayda, yarar, yararlılık dolu olur. Onun için, insanın eğitilmesi lazım. Ama güzel eğitilmesi lazım.Fayda, yarar, yararlılık dolu olur.

Onun için, insanın eğitilmesi lazım. Ama güzel eğitilmesi lazım.
İyi bir amaca doğru, doğru bir istikamette eğitilmesi lazım. Bu İslâm'da yapılmıştır.İyi bir amaca doğru, doğru bir istikamette eğitilmesi lazım.

Bu İslâm'da yapılmıştır.
Ve o kadar güzel yapılmıştır ki yarı vahşî insanlar, bedevî insanlar, Ve o kadar güzel yapılmıştır ki yarı vahşî insanlar, bedevî insanlar, hayvanlar gibi birbirlerini öldüren insanlar, birbirlerine ağza alınmayacak kötülükler yapan insanlar hayvanlar gibi birbirlerini öldüren insanlar, birbirlerine ağza alınmayacak kötülükler yapan insanlar evliyâ olmuştur. Kısa bir dönem içinde İslâm'ın gelmesinden önceki devreyle evliyâ olmuştur. Kısa bir dönem içinde İslâm'ın gelmesinden önceki devreyle geldikten sonraki devre karşılaştırıldığı zaman, cahiliye çağıyla asr-ı saadet karşılaştırıldığı zaman geldikten sonraki devre karşılaştırıldığı zaman, cahiliye çağıyla asr-ı saadet karşılaştırıldığı zaman bu değişimin ne kadar muhteşem bir değişim olduğu derhal görülür. bu değişimin ne kadar muhteşem bir değişim olduğu derhal görülür.

Hz. Ömer bir keresinde halife iken bir yerden geçiyordu da ağladı. Hz. Ömer bir keresinde halife iken bir yerden geçiyordu da ağladı. "Ben buralarda deve güderdim. Develerin sahibi bazen beni döverdi..." dedi."Ben buralarda deve güderdim. Develerin sahibi bazen beni döverdi..." dedi. Ama o sırada bir imparatorluğun başında emîri'l-mü'minîn idi, halîfe-i Resûlullah idi,Ama o sırada bir imparatorluğun başında emîri'l-mü'minîn idi, halîfe-i Resûlullah idi, imâmü'l-müslimîn idi. Bu kadar büyük bir değişme... imâmü'l-müslimîn idi. Bu kadar büyük bir değişme...

Hz. Ömer radıyallahu anh Medine-i Münevvere'den Mekke-i Mükerreme'ye seyahat ediyordu.Hz. Ömer radıyallahu anh Medine-i Münevvere'den Mekke-i Mükerreme'ye seyahat ediyordu. Yanında bir arkadaşı vardı; yol arkadaşı. Yola yalnız çıkılmasın diye... Yanında bir arkadaşı vardı; yol arkadaşı. Yola yalnız çıkılmasın diye... Eskiden mümkün mü; bir yolcuyu gördüler mi saldırırlardı,Eskiden mümkün mü; bir yolcuyu gördüler mi saldırırlardı, yağmalarlardı, esir alırlardı, öldürürlerdi, satarlardı. yağmalarlardı, esir alırlardı, öldürürlerdi, satarlardı. İki kişinin kendisine ait olmayan arazide, başkalarının mıntıkalarında dolaşması mümkün değildi.İki kişinin kendisine ait olmayan arazide, başkalarının mıntıkalarında dolaşması mümkün değildi. Hz. Ömer'le yanında birisi Medine-i Münevvere'den Mekke'ye yalnız gidiyorlardı.Hz. Ömer'le yanında birisi Medine-i Münevvere'den Mekke'ye yalnız gidiyorlardı. Şöyle bir nefes almak, dinlenmek için bir gölgeliğe çekildiler. Orada bir çoban gördüler.Şöyle bir nefes almak, dinlenmek için bir gölgeliğe çekildiler. Orada bir çoban gördüler. Hz. Ömer çobana dedi ki; "Şu koyunlardan bize bir tane ver." Radıyallahu anh... Hz. Ömer çobana dedi ki;

"Şu koyunlardan bize bir tane ver."

Radıyallahu anh...
Belki parasını verecekti. Çoban dedi ki; "Ben koyunların sahibi değilim. Satamam.Belki parasını verecekti. Çoban dedi ki;

"Ben koyunların sahibi değilim. Satamam.
Satma hakkım ve selâhiyetim yok, sadece gütme vazifem var. Satma hakkım ve selâhiyetim yok, sadece gütme vazifem var. Sadece koyunları güdüyorum, o kadar. Fazla bir vazifem yok." Hz. Ömer denemek için dedi ki; Sadece koyunları güdüyorum, o kadar. Fazla bir vazifem yok."

Hz. Ömer denemek için dedi ki;

"Yahu ne olacak? Sat, koyunu bize ver, parasını al. Sahibine 'Kurt yedi.' deyiverirsin." "Yahu ne olacak? Sat, koyunu bize ver, parasını al. Sahibine 'Kurt yedi.' deyiverirsin."

Halife kendisi... Ama denemek için söylüyor. Aşere-i mübeşşereden.Halife kendisi... Ama denemek için söylüyor. Aşere-i mübeşşereden. Kötülük yaptırmak için söylemiyor, imtihan için, "Bakalım böyle bir teklifin karşısında ne yapacak?" diye. Kötülük yaptırmak için söylemiyor, imtihan için, "Bakalım böyle bir teklifin karşısında ne yapacak?" diye.

Çoban karşısındaki şahısların kim olduğundan haberi yok. Dedi ki; Çoban karşısındaki şahısların kim olduğundan haberi yok. Dedi ki;

"Koyunların sahibini aldattık, ya âlemlerin Rabbini ne yapacağız? "Koyunların sahibini aldattık, ya âlemlerin Rabbini ne yapacağız? O her şeyi görmüyor mu? Olur mu öyle şey? Vermem!" dedi. Böyle bir değişiklik oldu. O her şeyi görmüyor mu? Olur mu öyle şey? Vermem!" dedi.

Böyle bir değişiklik oldu.

İnsanlar kendi kız çocuklarını kendi elleriyle kazdıkları çukurlara gömüp,İnsanlar kendi kız çocuklarını kendi elleriyle kazdıkları çukurlara gömüp, üstüne toprak devirip gömerlerken dünyanın en zarif insanları hâline geldiler, üstüne toprak devirip gömerlerken dünyanın en zarif insanları hâline geldiler, en edepli insanları hâline geldiler. Resûlullah konuşurken gözlerini kaldırıp yüzüne bakamazlardı.en edepli insanları hâline geldiler. Resûlullah konuşurken gözlerini kaldırıp yüzüne bakamazlardı. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem konuşurken başlarının üstüne bir kuş konmuş da kıpırdarsaResûlullah sallallahu aleyhi ve sellem konuşurken başlarının üstüne bir kuş konmuş da kıpırdarsa kuş uçacakmış gibi o kadar sessiz sakin dururlardı. Resûlullah'a olan edeplerinden, kuş uçacakmış gibi o kadar sessiz sakin dururlardı. Resûlullah'a olan edeplerinden, saygılarından kalkıp bir söz söyleyemezlerdi de, soru soramazlardı da;saygılarından kalkıp bir söz söyleyemezlerdi de, soru soramazlardı da; "Bir yabancı gelse de, bir soru sorsa da biz de dinlesek, böylece istifade etsek." derlerdi."Bir yabancı gelse de, bir soru sorsa da biz de dinlesek, böylece istifade etsek." derlerdi. Soru sormaya bile teeddüb ederlerdi. Öyle edepli insanlar hâline geldiler. Soru sormaya bile teeddüb ederlerdi. Öyle edepli insanlar hâline geldiler.

Bu İslâm sayesinde oldu. Muazzam bir değişim oldu. Bu İslâm sayesinde oldu. Muazzam bir değişim oldu. Çok büyük bir değişme, çok büyük bir güzel hâle dönüş oldu.Çok büyük bir değişme, çok büyük bir güzel hâle dönüş oldu. İslâm insanları böyle eğitti, böyle bir hâle getirdi. Tabii İslâm bunu nasıl yaptı?İslâm insanları böyle eğitti, böyle bir hâle getirdi.

Tabii İslâm bunu nasıl yaptı?
İnsanlar nasıl böyle bir hâle geldiler? Müslümanın rehberi Kur'an'dır.İnsanlar nasıl böyle bir hâle geldiler?

Müslümanın rehberi Kur'an'dır.
Allah'ın kelâmı Kur'ân-ı Kerîm Allah'ın en sevdiği varlıktır. Allah'ın kelâmı Kur'ân-ı Kerîm Allah'ın en sevdiği varlıktır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

el-Kur'ânu ehabbu ila'llâhi teâlâ mine's-semâvâti ve'l-ardı ve mâ fîhinne. el-Kur'ânu ehabbu ila'llâhi teâlâ mine's-semâvâti ve'l-ardı ve mâ fîhinne.

"Kur'ân-ı Kerîm Allah katında göklerden ve yerden, "Kur'ân-ı Kerîm Allah katında göklerden ve yerden, bunların içindeki tüm zenginlik ve varlıklardan daha sevimlidir." bunların içindeki tüm zenginlik ve varlıklardan daha sevimlidir."

Allah Kur'ân-ı Kerîm'i daha çok sever. Öyle bir kıymetli kitap, Allah'ın hitabı, Allah Kur'ân-ı Kerîm'i daha çok sever. Öyle bir kıymetli kitap, Allah'ın hitabı, Allah'ın kelâmı, Kelâm-ı Kadîm'i, Furkân-ı Hakîm'i müslümanların elinde... Bir. Allah'ın kelâmı, Kelâm-ı Kadîm'i, Furkân-ı Hakîm'i müslümanların elinde... Bir.

İkincisi; o Kur'ân-ı Kerîm'i Allahu Teâlâ hazretleri gökten bir kitap hâlinde İkincisi; o Kur'ân-ı Kerîm'i Allahu Teâlâ hazretleri gökten bir kitap hâlinde tekbirlerle, tehlillerle, meleklerle indirmedi.tekbirlerle, tehlillerle, meleklerle indirmedi. Dileseydi, böyle bir indirmeyi murad etseydi böyle de yapardı. Dileseydi, böyle bir indirmeyi murad etseydi böyle de yapardı. "Alın size gökten bir kutsal kitap iniyor!" diye insanlara bir ses gelirdi."Alın size gökten bir kutsal kitap iniyor!" diye insanlara bir ses gelirdi. Ve nurlar saçan kutsal bir kitap insanların önüne konulduğu zaman herkes secdeye kapanırdı. Ve nurlar saçan kutsal bir kitap insanların önüne konulduğu zaman herkes secdeye kapanırdı. Böyle bir şey çok da etkili olurdu. "Allah Allah..."Böyle bir şey çok da etkili olurdu. "Allah Allah..." Gökten bir yaprak düşse, altın yazılı bir varaka düşse insanın tüyleri diken diken olur.Gökten bir yaprak düşse, altın yazılı bir varaka düşse insanın tüyleri diken diken olur. Meleklerle öyle bir kitap gelse herkesin tüyleri diken diken olurdu, secde ederlerdi.Meleklerle öyle bir kitap gelse herkesin tüyleri diken diken olurdu, secde ederlerdi. Muazzam, muhteşem bir şey olurdu. Muazzam, muhteşem bir şey olurdu.

Ve lev şâe Rabbüke le-âmene men fi'l-ardı küllühüm cemîan. Ve lev şâe Rabbüke le-âmene men fi'l-ardı küllühüm cemîan. "Allahu Teâlâ hazretleri dileseydi yeryüzündeki varlıkların, insanların hepsi toptan,"Allahu Teâlâ hazretleri dileseydi yeryüzündeki varlıkların, insanların hepsi toptan, cemîan iman ederlerdi." Allahu Teâlâ hazretleri küfrü yok etmeye,cemîan iman ederlerdi."

Allahu Teâlâ hazretleri küfrü yok etmeye,
silmeye, mahvetmeye, sıfırlamaya kâdir.silmeye, mahvetmeye, sıfırlamaya kâdir. Bir meleğini gösterse herkesin tâkati kesilir, kâfirlerin ağzı açık kalır. Bir meleğini gösterse herkesin tâkati kesilir, kâfirlerin ağzı açık kalır. Ama burası imtihan yeri olduğundan öyle buyurmamış, serbest bırakmış,Ama burası imtihan yeri olduğundan öyle buyurmamış, serbest bırakmış, küfür ve iman yolunu göstermiş. Şeytana da selâhiyet vermiş. küfür ve iman yolunu göstermiş. Şeytana da selâhiyet vermiş.

Fe-enzırnî ilâ yevmi yub'asûn. "Bu insanların ba'su ba'del mevt'ten sonra Fe-enzırnî ilâ yevmi yub'asûn. "Bu insanların ba'su ba'del mevt'ten sonra âhirette tekrar huzuruna geleceği zamana kadar, yâ Rabbi bana ruhsat ver, yapabileyim, müsaade et;âhirette tekrar huzuruna geleceği zamana kadar, yâ Rabbi bana ruhsat ver, yapabileyim, müsaade et; ben de bunları kandıracağım. Sağlarından sollarından, önlerinden arkalarından geleceğim,ben de bunları kandıracağım. Sağlarından sollarından, önlerinden arkalarından geleceğim, akıllarını çeleceğim, bunları kandıracağım. Bana bunu yapma imkânı ver, engelleme yâ Rabbi!" dedi. akıllarını çeleceğim, bunları kandıracağım. Bana bunu yapma imkânı ver, engelleme yâ Rabbi!" dedi.

Kâle: fe-inneke mine'l-munzarîn. Allah; "Sana o selâhiyeti verdim ey şeytan!" dedi. Kâle: fe-inneke mine'l-munzarîn. Allah; "Sana o selâhiyeti verdim ey şeytan!" dedi.

Şeytan da onu yapabilme imkânına sahip. Şeytan da onu yapabilme imkânına sahip.

Ama buna rağmen İslâm'la beraber dünyanın en yüksek insanları yetişti. Ama buna rağmen İslâm'la beraber dünyanın en yüksek insanları yetişti. Asr-ı saadetle beraber dünyanın en ârif, en kâmil, en zarif, en mükemmel insanları yetişti.Asr-ı saadetle beraber dünyanın en ârif, en kâmil, en zarif, en mükemmel insanları yetişti. Bütün ulemânın ittifakı ile sabittir ki, bilinen bir husustur, kitaplar yazar ki Bütün ulemânın ittifakı ile sabittir ki, bilinen bir husustur, kitaplar yazar ki evliyâullahın en yüksekleri sahabe-i kirâmdır. Hâl-i hayatlarında cennetle müjdelenenler vardı. evliyâullahın en yüksekleri sahabe-i kirâmdır. Hâl-i hayatlarında cennetle müjdelenenler vardı.

el-Aşeretü'l-mübeşşeretü bi'l-cenneti fî hayâtihim. el-Aşeretü'l-mübeşşeretü bi'l-cenneti fî hayâtihim.

Hâl-i hayatlarında cennetle, cennetlik olduğu kendisine Peygamber-i Zîşânımız tarafından, Hâl-i hayatlarında cennetle, cennetlik olduğu kendisine Peygamber-i Zîşânımız tarafından, yalan söylemeyen Muhammed el-Emîn tarafından "Sen cennetliksin." diye söylenen insanlaryalan söylemeyen Muhammed el-Emîn tarafından "Sen cennetliksin." diye söylenen insanlar aralarında vardı. Nasıl oldu bu? aralarında vardı.

Nasıl oldu bu?
Bu değişim, bu insanların bu eğitimi, bu mükemmelliğe ulaşması nasıl oldu? Bu değişim, bu insanların bu eğitimi, bu mükemmelliğe ulaşması nasıl oldu?

Aziz ve muhterem kardeşlerim! İlk önce, Allahu Teâlâ hazretlerininAziz ve muhterem kardeşlerim!

İlk önce, Allahu Teâlâ hazretlerinin
biz insanlardan istediği doğru bir din üzere olmak.biz insanlardan istediği doğru bir din üzere olmak. Dinler tarihi kitaplarında anlatılır: Çeşitli dinler vardır.Dinler tarihi kitaplarında anlatılır: Çeşitli dinler vardır. Bir kere dinler ilâhî dinler - beşerî dinler diye ayrılır. Bazı dinlerin yeryüzüne gelişi,Bir kere dinler ilâhî dinler - beşerî dinler diye ayrılır. Bazı dinlerin yeryüzüne gelişi, Allah tarafından gönderilmiştir, bir peygamber tebliğ etmiştir, ilâhî mâhiyette bir dindir.Allah tarafından gönderilmiştir, bir peygamber tebliğ etmiştir, ilâhî mâhiyette bir dindir. Bazılarını da insanlar kendileri uydurmuştur. Kendileri put yapmıştır, kendileri totem yapmıştır.Bazılarını da insanlar kendileri uydurmuştur. Kendileri put yapmıştır, kendileri totem yapmıştır. Kendileri ortaya bazı sakat fikirler atmıştır, tapınmışlardır. Mesela öküze tapınmışlardır. Kendileri ortaya bazı sakat fikirler atmıştır, tapınmışlardır.

Mesela öküze tapınmışlardır.
Eskimolar beyaz ayıya tapınırlarmış. Güneşe tapınmışlardır.Eskimolar beyaz ayıya tapınırlarmış. Güneşe tapınmışlardır. Aya, yıldızların bazılarına tapınmışlardır. "Kutsal dağ" diye bazı dağlara tapınmışlardır.Aya, yıldızların bazılarına tapınmışlardır. "Kutsal dağ" diye bazı dağlara tapınmışlardır. Bazı insanlara tapınmışlardır. Bunlar insanların uydurduğu safsatalar... Bazı insanlara tapınmışlardır. Bunlar insanların uydurduğu safsatalar...

Allahu Teâlâ hazretleri ilk önce insanlardan, her şeyin aslı esası doğru inanç olduğu için, Allahu Teâlâ hazretleri ilk önce insanlardan, her şeyin aslı esası doğru inanç olduğu için, doğru din seçmelerini istiyor. Yalan söylememelerini, Allah'a iftira atmamalarını, doğru din seçmelerini istiyor. Yalan söylememelerini, Allah'a iftira atmamalarını, yalan yanlış inançları eveleyip gevelememelerini istiyor.yalan yanlış inançları eveleyip gevelememelerini istiyor. Kendisini bilmelerini, kendisine ibadet etmelerini, kendisine karşı edepli olmalarını istiyor. Kendisini bilmelerini, kendisine ibadet etmelerini, kendisine karşı edepli olmalarını istiyor.

Bismillâhirrahmânirrahîm. İnne'd-dîne inda'llâhi'l-İslâm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

İnne'd-dîne inda'llâhi'l-İslâm.

Allah'ın katında din nedir? İslâm'dır. Allah'ın katında din nedir?

İslâm'dır.

Ve men yebteği ğayre'l-İslâmî dînen fe-len yukbele minhu ve hüve fi'l-âhireti mine'l-hasirîn. Ve men yebteği ğayre'l-İslâmî dînen fe-len yukbele minhu ve hüve fi'l-âhireti mine'l-hasirîn. "İslâm'dan gayri, İslâm'dan başka bir din edinen kimsenin dindarlığı, tapınaklarda kestiği sunaklar, "İslâm'dan gayri, İslâm'dan başka bir din edinen kimsenin dindarlığı, tapınaklarda kestiği sunaklar, kurbanlar, yaptıkları işler, ibadetler kabul olmayacaktır. kurbanlar, yaptıkları işler, ibadetler kabul olmayacaktır. İslâm'dan gayri dine sâlik olanlar, din tutunanlar, din edinenlerin dini kabul olmayacaktır.İslâm'dan gayri dine sâlik olanlar, din tutunanlar, din edinenlerin dini kabul olmayacaktır. Ve o âhirette çok büyük hüsrana, çok büyük ziyana uğrayacaktır." Ve o âhirette çok büyük hüsrana, çok büyük ziyana uğrayacaktır."

Onun için, ilk önce Allahu Teâlâ hazretleri insanların Yaradanını bulmasını istiyor.Onun için, ilk önce Allahu Teâlâ hazretleri insanların Yaradanını bulmasını istiyor. Ve bu kabiliyet tüm insanlarda mevcuttur. Ve bu kabiliyet tüm insanlarda mevcuttur. Akıllı olarak yeryüzüne gönderilmiş, aklından zoru olmayan, âkil her insanınAkıllı olarak yeryüzüne gönderilmiş, aklından zoru olmayan, âkil her insanın -âkil, "akıllı" demek- bulabileceği bir gerçektir. -âkil, "akıllı" demek- bulabileceği bir gerçektir.

Nitekim İbrahim aleyhisselam yıldızlara, aya, güneşe, başka şeylere tapınan Nitekim İbrahim aleyhisselam yıldızlara, aya, güneşe, başka şeylere tapınan bir toplumun arasında yetişti. Gece olunca gökyüzüne baktı, ay doğmuştu. Onu görünce; bir toplumun arasında yetişti. Gece olunca gökyüzüne baktı, ay doğmuştu. Onu görünce;

Kâle: Hâzâ Rabbî? "Bu mu benim Rabbim?" dedi. Felemmâ efele... "Ay batınca..." Kâle: Hâzâ Rabbî?

"Bu mu benim Rabbim?" dedi.

Felemmâ efele... "Ay batınca..."

"Böyle batan, duramayan, sebatsız şeyleri gözüm tutmadı. Ben bunlara tapınamam." dedi. "Böyle batan, duramayan, sebatsız şeyleri gözüm tutmadı. Ben bunlara tapınamam." dedi.

Güneşe baktı, yıldızlara baktı; "Bunlar tanrı olamaz." dedi. Güneşe baktı, yıldızlara baktı; "Bunlar tanrı olamaz." dedi.

"Ben bunları yaratana yöneldim. "Ben bunları yaratana yöneldim. Bunların da rabbi olan âlemlerin Rabbine inandım!" dedi ve gerçek imanı buldu. Bunların da rabbi olan âlemlerin Rabbine inandım!" dedi ve gerçek imanı buldu.

Demek ki, eğer bir insan akıl sahibi ise Amazonlar'da da olsa, Himalayalar'da da olsa, Demek ki, eğer bir insan akıl sahibi ise Amazonlar'da da olsa, Himalayalar'da da olsa, Afrika'da da olsa, okyanusun insan ayağı değmemiş bir adasında da olsaAfrika'da da olsa, okyanusun insan ayağı değmemiş bir adasında da olsa ağacın rab olamayacağını, güneşin ayın tapınmaya değer olamayacağını anlayacak. ağacın rab olamayacağını, güneşin ayın tapınmaya değer olamayacağını anlayacak. Ve onları yaratana bağlanacak. Ve onları yaratana bağlanacak.

İnna'llâhe lâ yağfiru en yüşreke ve yağfiru mâ dûne zâlike li-men yeşâ'. İnna'llâhe lâ yağfiru en yüşreke ve yağfiru mâ dûne zâlike li-men yeşâ'.

Allah şirk koşulmasını asla affetmeyecek. Allah şirk koşulmasını asla affetmeyecek. O Erhamu'r-râhimîn'liği ile, Afuv ve Ekremü'l-ekremîn olmasına,O Erhamu'r-râhimîn'liği ile, Afuv ve Ekremü'l-ekremîn olmasına, Gaffâru'z-zünûb, Settâru'l-uyûb olmasına rağmen, eğer insanlar şirk koşmuşsa Allah affetmeyecek.Gaffâru'z-zünûb, Settâru'l-uyûb olmasına rağmen, eğer insanlar şirk koşmuşsa Allah affetmeyecek. Onları ebediyyen cehennemde yakacağını ve asla affetmeyeceğini bildiriyor. Onları ebediyyen cehennemde yakacağını ve asla affetmeyeceğini bildiriyor.

Şirkin ne olduğunu düşünelim. Bazı insanlar var, hatta yüce Allah'ın varlığını bile kabul ediyorlar; Şirkin ne olduğunu düşünelim.

Bazı insanlar var, hatta yüce Allah'ın varlığını bile kabul ediyorlar;
ama Allah'ın yanında bazı varlıklara da tapınıyorlar, onu Allah'a ortak ediyorlar. ama Allah'ın yanında bazı varlıklara da tapınıyorlar, onu Allah'a ortak ediyorlar. Ve sorulduğu zaman diyorlar ki; Hâ ulâi şüfaâunâ inda'llâhi.Ve sorulduğu zaman diyorlar ki;

Hâ ulâi şüfaâunâ inda'llâhi.
"Bunlar Allah'ın yanında bizim şefaatçilerimiz." "Evet, bu bir heykeldir, bir semboldür,"Bunlar Allah'ın yanında bizim şefaatçilerimiz."

"Evet, bu bir heykeldir, bir semboldür,
timsaldir ama olsun, bunlar bizim Allah yanında şefaatçimiz." diyorlar. Asıl Allah'ı bilseler bile... timsaldir ama olsun, bunlar bizim Allah yanında şefaatçimiz." diyorlar. Asıl Allah'ı bilseler bile...

Şirk koştukları zaman, yani ortak koştukları zaman Allah onları affetmeyecek.Şirk koştukları zaman, yani ortak koştukları zaman Allah onları affetmeyecek. Allah'ın şeriksiz, nazirsiz, Vâhid, Ehad, Ferd, Samed olduğunu bütün insanların anlayabilecek tıynette,Allah'ın şeriksiz, nazirsiz, Vâhid, Ehad, Ferd, Samed olduğunu bütün insanların anlayabilecek tıynette, kabiliyette, hilkatte yaratıldığı için bu hakikati anlaması lazım. kabiliyette, hilkatte yaratıldığı için bu hakikati anlaması lazım. Bir insan eğer başka bir varlığa tapıyorsa onun hâli haraptır.Bir insan eğer başka bir varlığa tapıyorsa onun hâli haraptır. İslâm ilk önce bunun için gelmiştir. İlk önce bütün insanlara: İslâm ilk önce bunun için gelmiştir. İlk önce bütün insanlara:

Efdalü mâ kultü ene ve'n-nebiyyûne min kablî... Efdalü mâ kultü ene ve'n-nebiyyûne min kablî... "Benim ve benden önceki peygamberlerin söylediği sözün en üstünü Lâ ilâhe illallah sözüdür.""Benim ve benden önceki peygamberlerin söylediği sözün en üstünü Lâ ilâhe illallah sözüdür." diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem. diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem.

İlk önce bizim de öğreneceğimiz bu tevhittir: Lâ ilâhe illallah. İlk önce bizim de öğreneceğimiz bu tevhittir: Lâ ilâhe illallah.

Bütün insanların da bulması gereken hakikat budur. Bütün insanların da bulması gereken hakikat budur. Bu soruyu cevaplandıramayan, bunu bulamayan, Bu soruyu cevaplandıramayan, bunu bulamayan, bu müşkülün hallini yakalayamayan, çözemeyen bir insanın cennette yeri yok. bu müşkülün hallini yakalayamayan, çözemeyen bir insanın cennette yeri yok.

Lâ ilâhe illallah cennetin anahtarıdır, cennete girişin sebebidir. Lâ ilâhe illallah cennetin anahtarıdır, cennete girişin sebebidir.

Semenü'l-cenneti lâ ilâhe illallah. Cennetin bedelidir.Semenü'l-cenneti lâ ilâhe illallah.

Cennetin bedelidir.
Lâ ilâhe illallah diyen cennete girecek; ama demeyen girmeyecek. Lâ ilâhe illallah diyen cennete girecek; ama demeyen girmeyecek. Allah'ın bir olduğunu bulamayan girmeyecek. Allah'ın bir olduğunu bulamayan girmeyecek.

Acaba herkes Allah'ın bir olduğunu bu kadar kolayca bulabilir mi? Acaba herkes Allah'ın bir olduğunu bu kadar kolayca bulabilir mi?

Evet, bulabilir! Bunu matematikle de ispatlamak mümkün, fizikle de ispatlamak mümkün,Evet, bulabilir! Bunu matematikle de ispatlamak mümkün, fizikle de ispatlamak mümkün, kimyayla da ispatlamak mümkün, biyolojiyle de ispatlamak, ilm-i hayatla, her şeyle ispatlamak mümkün. kimyayla da ispatlamak mümkün, biyolojiyle de ispatlamak, ilm-i hayatla, her şeyle ispatlamak mümkün.

Einstein [Aynştayn] bile, kendisine sormuşlar ki;

Einstein [Aynştayn] bile, kendisine sormuşlar ki;



-Bazı münevverler, aydınlar inanmıyorlar, inançsız oluyorlar.- -Bazı münevverler, aydınlar inanmıyorlar, inançsız oluyorlar.-

"Sen Allah'a inanıyor musun?" diyorlar. Diyor ki; "Ben kâinâtı inceledim. "Sen Allah'a inanıyor musun?" diyorlar.

Diyor ki;

"Ben kâinâtı inceledim.
Hem gökyüzü, makro kosmos, büyük kosmos, büyük kâinat; hem atom âlemi, küçük kosmos;Hem gökyüzü, makro kosmos, büyük kosmos, büyük kâinat; hem atom âlemi, küçük kosmos; bunları biliyorum, ben fizikçiyim. bunları biliyorum, ben fizikçiyim. Bunların hepsini biliyorum ve burada muazzam bir düzen görüyorum. Bunların hepsini biliyorum ve burada muazzam bir düzen görüyorum. Bir matematik yönünden mükemmellik görüyorum. Katsayıların birliğini görüyorum, tamlığını görüyorum.Bir matematik yönünden mükemmellik görüyorum. Katsayıların birliğini görüyorum, tamlığını görüyorum. Ve biliyorum ki, kesin olarak anlıyorum ki bu düzeni bu kâinâta veren bir yaratıcı var. Ve biliyorum ki, kesin olarak anlıyorum ki bu düzeni bu kâinâta veren bir yaratıcı var. Eğer sizin 'din' dediğiniz, 'iman' dediğiniz şey bu kâinâtı böyle yaratan varlığa inanmaksa Eğer sizin 'din' dediğiniz, 'iman' dediğiniz şey bu kâinâtı böyle yaratan varlığa inanmaksa ben inançlıların en başında geliyorum. En başta gelen inançlıyım." diyor. ben inançlıların en başında geliyorum. En başta gelen inançlıyım." diyor.

Diyânet İşleri Başkanlığı'nın neşrettiği, Mustafa Rahmi Balaban'ın tercüme ettiği İlim, Diyânet İşleri Başkanlığı'nın neşrettiği, Mustafa Rahmi Balaban'ın tercüme ettiği İlim, Ahlâk, İman diye bir kitap vardır, Diyânet neşriyatı arasında...Ahlâk, İman diye bir kitap vardır, Diyânet neşriyatı arasında... Çocukluğumuz, ortaokul talebeliğimiz zamanında orada okumuştuk. Çocukluğumuz, ortaokul talebeliğimiz zamanında orada okumuştuk. Morrisson isimli bir Amerikalı'nın yazılarını, daha başka meşhur alimlerin yazılarını [okumuştuk.]Morrisson isimli bir Amerikalı'nın yazılarını, daha başka meşhur alimlerin yazılarını [okumuştuk.] Bir insan alimse -yani gerçek, yirminci yüzyılın çağdaş bir alimi ise-Bir insan alimse -yani gerçek, yirminci yüzyılın çağdaş bir alimi ise- mutlaka Allah'ın varlığına birliğine inanır.mutlaka Allah'ın varlığına birliğine inanır. Orada Allah'ın varlığına birliğine inandıran sebepleri sıralamış. Birçok deliller vardır. Orada Allah'ın varlığına birliğine inandıran sebepleri sıralamış.

Birçok deliller vardır.
Hatta her şey delildir.Hatta her şey delildir. Arap şairinin dediği gibi; her şey Allahu Teâlâ hazretlerinin bir olduğuna delâlet ediyor. Arap şairinin dediği gibi; her şey Allahu Teâlâ hazretlerinin bir olduğuna delâlet ediyor.

Her giyahî ki ez-zemin rûyet Vahdehû lâ şerîke leh rûyet. Her giyahî ki ez-zemin rûyet

Vahdehû lâ şerîke leh rûyet.

Farslı bir şâir de böyle diyor: Farslı bir şâir de böyle diyor:

"'Yerden çıkan her filiz 'Allah bir; O'nun şerîki, nazîri yok!' diyor." "'Yerden çıkan her filiz 'Allah bir; O'nun şerîki, nazîri yok!' diyor."

Vahdehû lâ şerîke leh diyor, diye söylüyor. Vahdehû lâ şerîke leh diyor, diye söylüyor.

İnsan ilk önce doğru inancı bulacak. Doğru inancı bulunca,İnsan ilk önce doğru inancı bulacak. Doğru inancı bulunca, bizim Fâtiha'nın daha ilk başından öğrendiğimiz Rabbü'l-âlemîn'i,bizim Fâtiha'nın daha ilk başından öğrendiğimiz Rabbü'l-âlemîn'i, âlemlerin Rabbini, yerin göğün yaratıcısını, âlemlerin Rabbini, yerin göğün yaratıcısını,

Fâtıru's-semâvâti vel ard'ı bulduktan sonra tabii iş çok kolaylaşıyor.Fâtıru's-semâvâti vel ard'ı bulduktan sonra tabii iş çok kolaylaşıyor. Bir kere sınıf geçiliyor. On üzerinden bir kere beş alınıyor.Bir kere sınıf geçiliyor. On üzerinden bir kere beş alınıyor. Ondan sonrası altı, yedi, sekiz, dokuz, on almak işi ayrı. Ondan sonrası altı, yedi, sekiz, dokuz, on almak işi ayrı. Ama ilk önce onu sezdi mi beş alınıyor, aziz ve muhterem kardeşlerim. Ama ilk önce onu sezdi mi beş alınıyor, aziz ve muhterem kardeşlerim.

Aslında ben kendi hayatımda çok kişisel olarak, özel olarak çocukluğumdan beri gördüm. Aslında ben kendi hayatımda çok kişisel olarak, özel olarak çocukluğumdan beri gördüm. Allahu Teâlâ hazretleri her insana da özel olarak, sırf onun zâtına, şahsına mahsus olarakAllahu Teâlâ hazretleri her insana da özel olarak, sırf onun zâtına, şahsına mahsus olarak kendi varlığını birliğini bildirecek deliller, rüyalar, fikirler, vesileler veriyor.kendi varlığını birliğini bildirecek deliller, rüyalar, fikirler, vesileler veriyor. Yeter ki insan iyi niyetli olsun, hakikati aramaya başlasın. Yeter ki insan iyi niyetli olsun, hakikati aramaya başlasın. Eğer bir insan Allah'ı aramaya başlamışsa; "Yâ Rabbi! Ben seni bulamadım, bilemedim.Eğer bir insan Allah'ı aramaya başlamışsa; "Yâ Rabbi! Ben seni bulamadım, bilemedim. Ben seni bulmak istiyorum, bilmek istiyorum. Seni bana bildiren şey nedir yâ Rabbi? Ben seni bulmak istiyorum, bilmek istiyorum. Seni bana bildiren şey nedir yâ Rabbi? Bir sürü laf söyleniyor. Bir sürü yol var önümde. Bana yardım et yâ Rabbi!Bir sürü laf söyleniyor. Bir sürü yol var önümde. Bana yardım et yâ Rabbi! Doğruyu göster!" derse, yanlış yolda yürüse bile Allah her insana doğruyu gösteriyor.Doğruyu göster!" derse, yanlış yolda yürüse bile Allah her insana doğruyu gösteriyor. Rüyada gösteriyor, açıkça söylüyor, isim veriyor ve doğruyu gösteriyor. Rüyada gösteriyor, açıkça söylüyor, isim veriyor ve doğruyu gösteriyor.

Misal... Milletvekilliği, belediye başkanlığı yapmış arkadaş anlattı: Misal... Milletvekilliği, belediye başkanlığı yapmış arkadaş anlattı:

İngiltere'den bir tanıdığı var. Onun ismini de vererek anlattı. İngiltere'den bir tanıdığı var. Onun ismini de vererek anlattı. Bakmış, içinde yetiştiği toplumdaki inançtan tatmin olmamış. "Bunlar ne ya böyle?.."Bakmış, içinde yetiştiği toplumdaki inançtan tatmin olmamış. "Bunlar ne ya böyle?.." Beğenmemiş. "Doğru din, doğru inanç hangisidir? Bu kâinât nereden geldi, nereye gidiyor? Beğenmemiş. "Doğru din, doğru inanç hangisidir? Bu kâinât nereden geldi, nereye gidiyor? Ben neyim? Öldükten sonra ne olacağım? Nedir bu insanlar arasındaki çeşit çeşit inançlar?.." Ben neyim? Öldükten sonra ne olacağım? Nedir bu insanlar arasındaki çeşit çeşit inançlar?.." İncelemiş, incelemiş, incelemiş... Ona çok methetmişler;İncelemiş, incelemiş, incelemiş... Ona çok methetmişler; "Bu Budizm çok mantıklı bir din. Akla mantığa dayanıyor. "Bu Budizm çok mantıklı bir din. Akla mantığa dayanıyor. Sen mâdem böyle biraz şüphecisin, Hindistan'a git,Sen mâdem böyle biraz şüphecisin, Hindistan'a git, Budizm mabetlerine git, Budist rahipleriyle görüş;Budizm mabetlerine git, Budist rahipleriyle görüş; onlar seni tatmin edebilir, orada tatmin olabilirsin." demişler.onlar seni tatmin edebilir, orada tatmin olabilirsin." demişler. İngiltere'de. Bu bizim milletvekili arkadaşın arkadaşı bu. İngiltere'de. Bu bizim milletvekili arkadaşın arkadaşı bu.

O da İngiltere'de malını mülkünü satmış, paralarını bankaya yatırmış, O da İngiltere'de malını mülkünü satmış, paralarını bankaya yatırmış, bir Range Rover almış, yani dört tekeri çekişli, uzun yola tahammüllü araba almış. bir Range Rover almış, yani dört tekeri çekişli, uzun yola tahammüllü araba almış. Ve yola çıkmış. Nereye çıkıyor, muhterem kardeşlerim? Doğru inancı aramaya çıkıyor. Ve yola çıkmış. Nereye çıkıyor, muhterem kardeşlerim?

Doğru inancı aramaya çıkıyor.
"Doğru inanç Hindistan'da" dedikleri için, "Budizm belki senin keyfine uygun gelir. "Doğru inanç Hindistan'da" dedikleri için, "Budizm belki senin keyfine uygun gelir. Herhalde o doğru bir inanç." dedikleri için ne yaptı? Samimiyet gösterdi.Herhalde o doğru bir inanç." dedikleri için ne yaptı?

Samimiyet gösterdi.
Malını mülkünü sattı, her şeyini bıraktı, doğru inancı aramaya gidiyor. Malını mülkünü sattı, her şeyini bıraktı, doğru inancı aramaya gidiyor.

Vallâhi, billâhi, tallâhi! Türkiye'ye geldiği zaman üç defa arka arkaya rüya görmüş;Vallâhi, billâhi, tallâhi! Türkiye'ye geldiği zaman üç defa arka arkaya rüya görmüş; "Doğru din İslâm'dır, müslüman ol!" diye. Bana o milletvekili anlattı. "Doğru din İslâm'dır, müslüman ol!" diye.

Bana o milletvekili anlattı.
Şimdi telefon açsam ismini bile size söylerim. Vallâhi, billâhi üç defa rüya görmüş; Şimdi telefon açsam ismini bile size söylerim.

Vallâhi, billâhi üç defa rüya görmüş;
"Sen ne diye Hindistan'a gidiyorsun? Doğru din İslâm'dır, müslüman ol!" diye. "Sen ne diye Hindistan'a gidiyorsun? Doğru din İslâm'dır, müslüman ol!" diye.

Allah her kişiye özel olarak doğru yolu gösterir, muhterem kardeşlerim! Allah her kişiye özel olarak doğru yolu gösterir, muhterem kardeşlerim! Ben kendi hayatımdan da şahidim. Siz de kendi hayatınızı inceleyin. Ben kendi hayatımdan da şahidim. Siz de kendi hayatınızı inceleyin.

Nijerya'da Fano isminde bir kabile reisi oğlu var. Fano. İsmini biliyorum.Nijerya'da Fano isminde bir kabile reisi oğlu var. Fano. İsmini biliyorum. Kitapta okudum. Nijeryalı Fano. Hıristiyan misyonerler bunu eğitmişler.Kitapta okudum. Nijeryalı Fano. Hıristiyan misyonerler bunu eğitmişler. Kabile reisinin oğlu, yani itibarlı bir aileden. Eğitmişler, para da vermişler, rütbe de vermişler,Kabile reisinin oğlu, yani itibarlı bir aileden. Eğitmişler, para da vermişler, rütbe de vermişler, kilisede rütbeli bir papaz olmuş. Çalışkan bir insanmış. kilisede rütbeli bir papaz olmuş.

Çalışkan bir insanmış.
Öteki Nijeryalılar'ı da hıristiyan yapmak için köy köy dolaşır, şehir şehir gezer, konuşurmuş.Öteki Nijeryalılar'ı da hıristiyan yapmak için köy köy dolaşır, şehir şehir gezer, konuşurmuş. Tabii bu esnada karşısına da en çok rakip olarak müslümanlar çıkarmış.Tabii bu esnada karşısına da en çok rakip olarak müslümanlar çıkarmış. Müslümanlarla da çatır çutur münâkaşa ederlermiş ve müslümanlara da çok kızarmış.Müslümanlarla da çatır çutur münâkaşa ederlermiş ve müslümanlara da çok kızarmış. Hz. Muhammed-i Mustafâmız'a da, sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e de Hz. Muhammed-i Mustafâmız'a da, sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e de muazzam bir hınç beslermiş. "Hep bu onun başının altından çıkıyor!" diye, muazzam bir hınç beslermiş. "Hep bu onun başının altından çıkıyor!" diye, müslümanlara kızgınlığından Peygamber Efendimiz'e de çok kızarmış.müslümanlara kızgınlığından Peygamber Efendimiz'e de çok kızarmış. Ama doğru inancın kendi inancı olduğunu sanıyor, samimi olarak...Ama doğru inancın kendi inancı olduğunu sanıyor, samimi olarak... "Allah'a güzel hizmet ediyorum." sanarak kasaba kasaba, köy köy, dağ dağ dolaşıyor;"Allah'a güzel hizmet ediyorum." sanarak kasaba kasaba, köy köy, dağ dağ dolaşıyor; insanları kendi doğru sandığı inanca çekmeye çalışıyor. insanları kendi doğru sandığı inanca çekmeye çalışıyor.

Tamam mı? Ne var? Bir tek şey var: Samimiyeti var. Yolu yanlış. Tamam mı?

Ne var?

Bir tek şey var: Samimiyeti var. Yolu yanlış.

Sadece nesi var? Samimiyeti var. Bir gün rüya görmüş. -Kitapta yazıyor. Sadece nesi var?

Samimiyeti var.

Bir gün rüya görmüş. -Kitapta yazıyor.
Belki o kitap şu aşağıda neşredilen, yayınlanan, sergilenen kitaplar arasında da vardır. Belki o kitap şu aşağıda neşredilen, yayınlanan, sergilenen kitaplar arasında da vardır. - Rüyâda bir mübarek kalabalık görmüş, çok sevmiş. Mübarek insanlar bunlar, evliyâ bunlar.- Rüyâda bir mübarek kalabalık görmüş, çok sevmiş. Mübarek insanlar bunlar, evliyâ bunlar. Aziz... Onlar "aziz" diyorlar ya... Aziz... Onlar "aziz" diyorlar ya... Bir de bakmış başlarında da çok daha güzel bir insan var. Bir de bakmış başlarında da çok daha güzel bir insan var. Onu çok sevmiş. Görünüşünden hayran kalmış. Sormuş: "Yahu bu kim?" demiş, rüyada... Onu çok sevmiş. Görünüşünden hayran kalmış. Sormuş:

"Yahu bu kim?" demiş, rüyada...

Demişler: "Bu müslümanların peygamberi Hz. Muhammed-i Mustafâ." Demişler:

"Bu müslümanların peygamberi Hz. Muhammed-i Mustafâ."

Uyanmış. Kendisine kızmış: "Yahu bana ne oluyor? Benim aklıma ne oluyor böyle?Uyanmış. Kendisine kızmış:

"Yahu bana ne oluyor? Benim aklıma ne oluyor böyle?
Ben müslümanların peygamberini nasıl severim ya? Rüyada nasıl kalbim aktı?" Ben müslümanların peygamberini nasıl severim ya? Rüyada nasıl kalbim aktı?"

Tevbe etmiş; "Ne oluyor bana?" diye...Tevbe etmiş; "Ne oluyor bana?" diye... Ondan sonra Peygamber Efendimiz'i bir rüyada daha görmüş. Yine çok güzel.Ondan sonra Peygamber Efendimiz'i bir rüyada daha görmüş. Yine çok güzel. Çünkü Peygamber Efendimiz çok güzel. Çünkü Peygamber Efendimiz çok güzel. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hakkında bedevîlerden bir tanesi diyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hakkında bedevîlerden bir tanesi diyor ki;

"Resûlullah'ın yüzü kılıç gibi parlıyordu." Tabii parlayan bir şeye benzetecek, neye benzetsin? "Resûlullah'ın yüzü kılıç gibi parlıyordu."

Tabii parlayan bir şeye benzetecek, neye benzetsin?

"Kılıç gibi parlıyordu." Ötekisi diyor ki; "Hadi oradan yahu, ne kılıç gibisi? "Kılıç gibi parlıyordu."

Ötekisi diyor ki;

"Hadi oradan yahu, ne kılıç gibisi?
Ay gibiydi, Güneş gibiydi!" Bir daha görmüş, yine sevmiş. Uyanınca yine kendi kendine kızmış: Ay gibiydi, Güneş gibiydi!"

Bir daha görmüş, yine sevmiş. Uyanınca yine kendi kendine kızmış:

"Bana ne oluyor ya? Bir şeyler oluyor..." diye... "Bana ne oluyor ya? Bir şeyler oluyor..." diye...

Üçüncü seferinde Peygamber Efendimiz rüyada demiş ki; Üçüncü seferinde Peygamber Efendimiz rüyada demiş ki;

"Ey Fano! Bak, gel sana birisini tanıştırayım. Şu İbrahim İnak'tır."Ey Fano! Bak, gel sana birisini tanıştırayım. Şu İbrahim İnak'tır. -Sakallı, mübarek bir insan göstermiş.- Sen bunun huzurunda bunun eliyle İslâm'la müşerref olacaksın.-Sakallı, mübarek bir insan göstermiş.- Sen bunun huzurunda bunun eliyle İslâm'la müşerref olacaksın. Bunun adı İbrahim İnak'tır." O da heyecanla rüyadan uyanmış. Allah Allah... İbrahim İnak. Bunun adı İbrahim İnak'tır."

O da heyecanla rüyadan uyanmış. Allah Allah... İbrahim İnak.
Yazmış. Hiç bilmediği, duymadığı bir isim... Afrika'da şehir şehir geziyor... Yazmış. Hiç bilmediği, duymadığı bir isim... Afrika'da şehir şehir geziyor... Zaten Nijerya var, komşusu var, Kongo var, yanında, sağında, solunda...Zaten Nijerya var, komşusu var, Kongo var, yanında, sağında, solunda... Afrika parça parça zaten. Başlamış bu sefer sormaya: Afrika parça parça zaten. Başlamış bu sefer sormaya:

"Burada İbrahim İnak diye birisi var mı?" "Bilmiyoruz." "Burada İbrahim İnak diye birisi var mı?"

"Bilmiyoruz."

"Burada İbrahim İnak diye birisi var mı?" "Bilmiyoruz." "Burada İbrahim İnak diye birisi var mı?"

"Bilmiyoruz."

Nihayet bir yere gittiği zaman demişler ki; "Var, tamam, biliyoruz. İbrahim İnak var burada." Nihayet bir yere gittiği zaman demişler ki;

"Var, tamam, biliyoruz. İbrahim İnak var burada."

"Kimdir o?" demiş. "O müslümanların büyük bir tarikat şeyhidir. Müslüman şeyhidir. "Kimdir o?" demiş.

"O müslümanların büyük bir tarikat şeyhidir. Müslüman şeyhidir.
Niye soruyorsun onu?" "Hiç, adını duydum da ondan soruyorum." demiş. Niye soruyorsun onu?"

"Hiç, adını duydum da ondan soruyorum." demiş.

Oradaki işini, temaslarını bitirmiş.Oradaki işini, temaslarını bitirmiş. Atlamış bir taksiye; "Beni İbrahim İnak'ın yerine, camisine götür." diye...Atlamış bir taksiye; "Beni İbrahim İnak'ın yerine, camisine götür." diye... Gitmiş, içeri girmiş, bakmış ki karşıda Resûlullah'ın kendisine rüyada gösterdiği şahıs.Gitmiş, içeri girmiş, bakmış ki karşıda Resûlullah'ın kendisine rüyada gösterdiği şahıs. "Bak, işte bunun elinde müslüman olacaksın, bunun huzurunda müslüman olacaksın." dediği şahıs..."Bak, işte bunun elinde müslüman olacaksın, bunun huzurunda müslüman olacaksın." dediği şahıs... İbrahim İnak da ona; "Hoşgeldin!" demiş, İslâm'ı öğretmiş. Buna benzer misallar çok...İbrahim İnak da ona; "Hoşgeldin!" demiş, İslâm'ı öğretmiş.

Buna benzer misallar çok...
Mehmed Zahid Kotku hocamdan, kendi hayatımdan böyle misaller çok anlatabilirim...Mehmed Zahid Kotku hocamdan, kendi hayatımdan böyle misaller çok anlatabilirim... Ama bunları şunu göstermek için, bir fikri anlatmak için misal olsun diye söylüyorum: Ama bunları şunu göstermek için, bir fikri anlatmak için misal olsun diye söylüyorum:

İnsanın niyeti iyi olursa yolların çokluğu insanı şaşırtmaz, Allah hidâyet eder. İnsanın niyeti iyi olursa yolların çokluğu insanı şaşırtmaz, Allah hidâyet eder.

"Allah hidâyet eder." ne demek? "Hidâyet etmesi" ne demek? Hidâyet ne demek? "Allah hidâyet eder." ne demek? "Hidâyet etmesi" ne demek?

Hidâyet ne demek?

"Gütmek" demek. "Koyun gütmek, kuzu gütmek" diyoruz ya... Hidâyet, "gütmek" demek. "Gütmek" demek. "Koyun gütmek, kuzu gütmek" diyoruz ya... Hidâyet, "gütmek" demek.

Çoban koyunu nasıl güder? Yönlendirir. "O tarafa gitme, şu tarafa yürü."Çoban koyunu nasıl güder?

Yönlendirir. "O tarafa gitme, şu tarafa yürü."
Ters yöne gidecek oldu mu; "Hişşt!" yapar, sopasıyla [işaret] yapar,Ters yöne gidecek oldu mu; "Hişşt!" yapar, sopasıyla [işaret] yapar, oraya koşturur veyahut çoban köpeğini oraya salar, köpek onu o taraftan götürtmez...oraya koşturur veyahut çoban köpeğini oraya salar, köpek onu o taraftan götürtmez... Yani sürüyü bir yere sevk eder.Yani sürüyü bir yere sevk eder. Hidâyet, "sevk etmek" demek. Bir kul samimi ise, bir kul kendisini arıyorsa,Hidâyet, "sevk etmek" demek.

Bir kul samimi ise, bir kul kendisini arıyorsa,
bir kulun içinde kendisini bulma arzusu belirmişse, bir istek olmuşsa Allah onu sevk eder, hidâyet eder.bir kulun içinde kendisini bulma arzusu belirmişse, bir istek olmuşsa Allah onu sevk eder, hidâyet eder. Yalnız Allah'ın insanı doğru yola yönlendirmesi, hidâyet etmesi, hidâyet vermesi Yalnız Allah'ın insanı doğru yola yönlendirmesi, hidâyet etmesi, hidâyet vermesi çok mühim bir olay olduğundan ve sonuç itibariyle hidâyet bulan insan müslüman olacağından,çok mühim bir olay olduğundan ve sonuç itibariyle hidâyet bulan insan müslüman olacağından, cennete gideceğinden Allah herkese hidâyet vermez. Kur'ân-ı Kerîm'den biliyoruz. cennete gideceğinden Allah herkese hidâyet vermez. Kur'ân-ı Kerîm'den biliyoruz.

Kimlere vermez? Vallâhu lâ yehdi'l-kavme'z-zâlimîn. "Zalimlere Allah hidâyet vermez." Kimlere vermez?

Vallâhu lâ yehdi'l-kavme'z-zâlimîn. "Zalimlere Allah hidâyet vermez."

Neden? Zalim diye. Sen niye zulmettin? Şu Sırplar'ın yaptığına bakın...Neden?

Zalim diye. Sen niye zulmettin?

Şu Sırplar'ın yaptığına bakın...
Şu Ruslar'ın yaptığına bakın... Yeryüzünde şu zalimlere bakın... Şu Ruslar'ın yaptığına bakın... Yeryüzünde şu zalimlere bakın...

Zalim oldu mu, Allah o kıymetli hidâyet nimetini, cevherini vermez. Zalim oldu mu, Allah o kıymetli hidâyet nimetini, cevherini vermez. Bu bir önemli husustur, muhterem kardeşlerim! Herkes bu meseleyi bilmez. Bu bir önemli husustur, muhterem kardeşlerim! Herkes bu meseleyi bilmez.

Allah kullarına yalvarmıyor. Kullar Allah'a yalvarsınlar. Allah'ın kullara ihtiyacı yok. Allah kullarına yalvarmıyor. Kullar Allah'a yalvarsınlar. Allah'ın kullara ihtiyacı yok. Allah hidâyeti herkese vermez. Dileseydi yeryüzündeki herkes müslüman olurdu. Öyle yapmıyor.Allah hidâyeti herkese vermez. Dileseydi yeryüzündeki herkes müslüman olurdu. Öyle yapmıyor. Hidâyeti herkese vermiyor. Kime veriyor? Zalimlere vermiyor. Zalim oldu mu vermez. Hidâyeti herkese vermiyor. Kime veriyor?

Zalimlere vermiyor. Zalim oldu mu vermez.

Vallâhu lâ yehdi'l-kavme'l-fâsikîn. "Fısk-ı fücûr içinde olanlara vermez." Vallâhu lâ yehdi'l-kavme'l-fâsikîn. "Fısk-ı fücûr içinde olanlara vermez."

Dönecek, günahı bırakacak, fısk-ı fücûru bırakacak, zulmü bırakacak, boynunu bükecek. Dönecek, günahı bırakacak, fısk-ı fücûru bırakacak, zulmü bırakacak, boynunu bükecek. O zaman verir. Edepli olana verir. Acıdığına verir. Acınacak duruma dönüşene verir. O zaman verir. Edepli olana verir. Acıdığına verir. Acınacak duruma dönüşene verir. Yoksa edepsiz, küstah, zalim, terbiyesiz, dikbaşlı, hak yiyen, can yakan, ağlatan, sızlatan...Yoksa edepsiz, küstah, zalim, terbiyesiz, dikbaşlı, hak yiyen, can yakan, ağlatan, sızlatan... O insana vermez. Hatta, daha ileri bir söz söyleyeceğim, bu da aklınıza iyice yazılsın: O insana vermez.

Hatta, daha ileri bir söz söyleyeceğim, bu da aklınıza iyice yazılsın:

Doğru yolda yürüyen bir insan zulmederse, edepsizlik ederse o bile derecesinden kaybeder,Doğru yolda yürüyen bir insan zulmederse, edepsizlik ederse o bile derecesinden kaybeder, yolundan sapar, feyzini kaybeder ve sonu fena gidebilir, ayağı kayabilir.yolundan sapar, feyzini kaybeder ve sonu fena gidebilir, ayağı kayabilir. Edepten mahrum oldu mu, edepten ayrıldı mı, zulme saptı mı, terbiyesizlik etti mi,Edepten mahrum oldu mu, edepten ayrıldı mı, zulme saptı mı, terbiyesizlik etti mi, fısk-ı fücûr etti mi, tevfîkât-i samedâniye kesildi mi doğru yolda giden bile sapıtır. fısk-ı fücûr etti mi, tevfîkât-i samedâniye kesildi mi doğru yolda giden bile sapıtır.

Arabanın rotu çıktı mı, direksiyonu bozuldu mu, freni patladı mı ne olur? Arabanın rotu çıktı mı, direksiyonu bozuldu mu, freni patladı mı ne olur?

Kaza olur. Onun gibi, doğru yolda giderken bile sapıtır. Kaza olur.

Onun gibi, doğru yolda giderken bile sapıtır.

Onun için, her şeyin başı iyi niyet, hüsnü niyet, edeptir. Onun için, her şeyin başı iyi niyet, hüsnü niyet, edeptir.

Bir edep hikayesi daha anlatacağım, burada edep sözü bahis konusu olduğu için... Bir edep hikayesi daha anlatacağım, burada edep sözü bahis konusu olduğu için... Olmuş bir hikâye. Bunu çok anlattım. Çok da seviyorum. Bunu bana Avrupa'dan bir işçi kardeşimiz anlattı.Olmuş bir hikâye. Bunu çok anlattım. Çok da seviyorum. Bunu bana Avrupa'dan bir işçi kardeşimiz anlattı. Ama ismini unuttum. Almanya'da. Bu kardeşimiz hacca gitmeye niyetlenmiş.Ama ismini unuttum. Almanya'da.

Bu kardeşimiz hacca gitmeye niyetlenmiş.
Haccın Ağustos aylarında olduğu zamanlarda, sıcaklarda olduğu zamanlarda...Haccın Ağustos aylarında olduğu zamanlarda, sıcaklarda olduğu zamanlarda... "Bu sene hacca gideyim." diye niyetlenmiş. Fabrikasının müdürüne gitmiş."Bu sene hacca gideyim." diye niyetlenmiş. Fabrikasının müdürüne gitmiş. Hans isminde müdürü varmış. Demiş ki; "Ben Ağustos ayının şu gününden şu gününe,Hans isminde müdürü varmış. Demiş ki;

"Ben Ağustos ayının şu gününden şu gününe,
20-25 gün, bir ay tatile çıkmak istiyorum." Adam; "Olmaz!" demiş. "E niye olmaz?" 20-25 gün, bir ay tatile çıkmak istiyorum."

Adam;

"Olmaz!" demiş.

"E niye olmaz?"

"Çünkü fabrikanın faaliyetinin çok olduğu zaman, sana da ihtiyacım çok, "Çünkü fabrikanın faaliyetinin çok olduğu zaman, sana da ihtiyacım çok, sen de bana çok lazımsın, o zaman izin veremem." sen de bana çok lazımsın, o zaman izin veremem."

"Ama ben o zamanda izin almak zorundayım, gitmek zorundayım." demiş. "Vermem!" demiş. "Ama ben o zamanda izin almak zorundayım, gitmek zorundayım." demiş.

"Vermem!" demiş.

"Vermesen de gideceğim!" demiş. "Nasıl gidersin? Gidersen seni işinden atarım!" "Vermesen de gideceğim!" demiş.

"Nasıl gidersin? Gidersen seni işinden atarım!"

"Atsan da gideceğim!" demiş. "Ya hakların yanar, mahrum olacaksın, zarar edeceksin." "Atsan da gideceğim!" demiş.

"Ya hakların yanar, mahrum olacaksın, zarar edeceksin."

"Zarar etsem de gideceğim!" "Yahu ben seni seviyorum, niye bu kadar ısrar ediyorsun?" "Zarar etsem de gideceğim!"

"Yahu ben seni seviyorum, niye bu kadar ısrar ediyorsun?"

O da açıklamak zorunda kalmış: "Bizim dinî bakımdan belli şartları toplayan insanlar,O da açıklamak zorunda kalmış:

"Bizim dinî bakımdan belli şartları toplayan insanlar,
zengin olacak, sıhhatli olacak vesaire, Mekke'ye gidip haccetmesi lazım. zengin olacak, sıhhatli olacak vesaire, Mekke'ye gidip haccetmesi lazım. Haccın zamanı da bu benim istediğim zaman.Haccın zamanı da bu benim istediğim zaman. Onun için bu dinî vazifemi yapmak için gitmem gerekiyor." demiş. Onun için bu dinî vazifemi yapmak için gitmem gerekiyor." demiş.

"Ha o zaman iş değişti. Madem dinî bir sebep var, o halde müsaade vereyim, işleri ayarlayalım."Ha o zaman iş değişti. Madem dinî bir sebep var, o halde müsaade vereyim, işleri ayarlayalım. Zor olacak biraz ama senin yerine bir başkasını bulalım, sen işine git. Zor olacak biraz ama senin yerine bir başkasını bulalım, sen işine git. Müsaade vereceğim. Tamam, dinî olunca, dinî bir ibadet, olur." demiş. Bu arkadaş diyor ki; Müsaade vereceğim. Tamam, dinî olunca, dinî bir ibadet, olur." demiş.

Bu arkadaş diyor ki;

"Ben hazırlandım. Pasaport, vize, yol hazırlıkları, valiz, ihram vesaire... "Ben hazırlandım. Pasaport, vize, yol hazırlıkları, valiz, ihram vesaire... 'Allah'a ısmarladık.' diye Hans'a, fabrikanın müdürüne gittim.'Allah'a ısmarladık.' diye Hans'a, fabrikanın müdürüne gittim. 'Ben işte o izine çıkıyorum, Allah'a ısmarladık.' dedim." diyor. 'Ben işte o izine çıkıyorum, Allah'a ısmarladık.' dedim." diyor.

Bakın muhterem kardeşlerim, olmuş bir hadise. BBakın muhterem kardeşlerim, olmuş bir hadise. B en olmuş hadiseleri hatırımda tutup konuşmalarımda nakletmeyi çok seviyorum, iş havada kalmasın diye...en olmuş hadiseleri hatırımda tutup konuşmalarımda nakletmeyi çok seviyorum, iş havada kalmasın diye... Olmuş gerçeklerden hareket etmek için... "Peki, güle güle..." Olmuş gerçeklerden hareket etmek için...

"Peki, güle güle..."

Almanlar Auf wiedersehen diyorlar, "Tekrar görüşmek üzere, Allah'a ısmarladık." demek. Almanlar Auf wiedersehen diyorlar, "Tekrar görüşmek üzere, Allah'a ısmarladık." demek.

Auf wiedersehen deyince o da; "Tamam, güle güle git.Auf wiedersehen deyince o da;

"Tamam, güle güle git.
Muhammed'e benden selam söyle." demiş, Hans. Muhammed'e benden selam söyle." demiş, Hans.

Biliyor ya, Peygamber Efendimiz'in diyarına gidiyor diye... "Muhammed'e benden selam söyle." demiş. Biliyor ya, Peygamber Efendimiz'in diyarına gidiyor diye... "Muhammed'e benden selam söyle." demiş. Peygamber Efendimiz'in vefat ettiğini de biliyor. Peygamber Efendimiz'in vefat ettiğini de biliyor. Ama türbesini ziyaret edecek diye, "Muhammed'e benden selam söyle." demiş. Ama türbesini ziyaret edecek diye, "Muhammed'e benden selam söyle." demiş.

Arkadaş Almanya'dan hacca gitmiş. Haccı bitirdikten sonra Medine-i Münevvere'ye geçmiş,Arkadaş Almanya'dan hacca gitmiş. Haccı bitirdikten sonra Medine-i Münevvere'ye geçmiş, Peygamber Efendimiz'in türbesini ziyarete gelmiş.Peygamber Efendimiz'in türbesini ziyarete gelmiş. "Tam türbenin parmaklıklarının karşısına geldim, el pençe divan durdum,"Tam türbenin parmaklıklarının karşısına geldim, el pençe divan durdum, salât u selâm getirdim, Hans'ın selâmı aklıma geldi." diyor.salât u selâm getirdim, Hans'ın selâmı aklıma geldi." diyor. "Aklımdan düşündüm; ya bu Alman gâvurunun bu selâmını Peygamber Efendimiz'e "Aklımdan düşündüm; ya bu Alman gâvurunun bu selâmını Peygamber Efendimiz'e söylesem mi, söylemesem mi? Doğru mu olur, yanlış mı olur? Düşündüm." söylesem mi, söylemesem mi? Doğru mu olur, yanlış mı olur? Düşündüm."

Sonra demiş ki; "Yâ Resûlallah! Artık bilmiyorum, yanlışsa, yalansa,Sonra demiş ki;

"Yâ Resûlallah! Artık bilmiyorum, yanlışsa, yalansa,
bizim fabrikanın müdürü Hans sana selam söyledi." Gözü kapalı böyle söylemiş. bizim fabrikanın müdürü Hans sana selam söyledi."

Gözü kapalı böyle söylemiş.

Sonra ziyaretler bitmiş, Türkiye'ye gelmiş. -Galiba bunu bana Türkiye'de anlattı.- Sonra ziyaretler bitmiş, Türkiye'ye gelmiş. -Galiba bunu bana Türkiye'de anlattı.- "Daha Almanya'ya gelmeden, hocam vallâhi Hans'ın müslüman olduğunu duydum!" diyor."Daha Almanya'ya gelmeden, hocam vallâhi Hans'ın müslüman olduğunu duydum!" diyor. Daha kendisi Almanya'ya dönmeden... "Hans'ın müslüman olduğunu duydum." diyor. Daha kendisi Almanya'ya dönmeden... "Hans'ın müslüman olduğunu duydum." diyor.

Bu neden? Hans'ın edep şartlarından bir şartçığa riâyetinden dolayı oluyor bu. Bu neden?

Hans'ın edep şartlarından bir şartçığa riâyetinden dolayı oluyor bu.
"Muhammed'e benden selam söyle." dedi ya Hans, o edep işte, o bir terbiye, o bir nezâket... "Muhammed'e benden selam söyle." dedi ya Hans, o edep işte, o bir terbiye, o bir nezâket... "Elin gâvuru" dediğimiz adam saygı gösterdi, ona ibadet için müsaade etti. "Elin gâvuru" dediğimiz adam saygı gösterdi, ona ibadet için müsaade etti. Bir de "Madem Muhammed'in yanına gidiyorsun, Muhammed'e benden selam söyle." dedi.Bir de "Madem Muhammed'in yanına gidiyorsun, Muhammed'e benden selam söyle." dedi. Bir nezaket, bir Alman nezaketi... O nezaketten Allah iman nasip ediyor. Bir nezaket, bir Alman nezaketi... O nezaketten Allah iman nasip ediyor.

Kâfir mü'min olur mu? Olur. İşte böyle bir sebepten olur. Yani edepten dolayı olur. Kâfir mü'min olur mu?

Olur. İşte böyle bir sebepten olur. Yani edepten dolayı olur.
Edep gösterdi ya... İki edep gösterdi.Edep gösterdi ya...

İki edep gösterdi.
Bir; müslümanın dinî ibadetini yapmasına müsaade edebi gösterdi. Bir; müslümanın dinî ibadetini yapmasına müsaade edebi gösterdi. İki; kendisi henüz daha müslüman olmadığı halde, hıristiyan olduğu halde, İki; kendisi henüz daha müslüman olmadığı halde, hıristiyan olduğu halde, bu sevdiği işçisinin peygamberi olan Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e selam gönderdi. bu sevdiği işçisinin peygamberi olan Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e selam gönderdi.

Anlayabiliyor musunuz? İki edepten Allah iman nasip etti. Anlayabiliyor musunuz?

İki edepten Allah iman nasip etti.

Edepli olursa Allah hidâyet verir. Ama fâsık olursa, fâcir olursa, zalim olursa vermez. Edepli olursa Allah hidâyet verir. Ama fâsık olursa, fâcir olursa, zalim olursa vermez. İyi müslümanken fısk-ı fücûr ve zulüm yaparsa ayağı da kayabilir. Ona da dikkat edin! İyi müslümanken fısk-ı fücûr ve zulüm yaparsa ayağı da kayabilir. Ona da dikkat edin!

Bir hikâye daha anlatayım, bu da kitaptan. Bu öyle kendisinden duyma değil. Bir hikâye daha anlatayım, bu da kitaptan. Bu öyle kendisinden duyma değil. Ama "ibretli bir kıssa" diyoruz ya, "kıssadan hisse çıkartmak lazım" diyorlar, kıssa...Ama "ibretli bir kıssa" diyoruz ya, "kıssadan hisse çıkartmak lazım" diyorlar, kıssa... Eski kitaplarda okuduğumuz, büyüklerimizin okuyup da anlattığı bir kıssa: Eski kitaplarda okuduğumuz, büyüklerimizin okuyup da anlattığı bir kıssa:

Bir zât Hızır aleyhisselâm'ı görmek istermiş.Bir zât Hızır aleyhisselâm'ı görmek istermiş. "Yahu bu Hızır aleyhisselam bir görünürmüş, bir görünmezmiş."Yahu bu Hızır aleyhisselam bir görünürmüş, bir görünmezmiş. Bazı insanların yanına gidermiş, konuşurmuş. Şu Hızır aleyhisselâm'ı görsem." diye merak edermiş. Bazı insanların yanına gidermiş, konuşurmuş. Şu Hızır aleyhisselâm'ı görsem." diye merak edermiş. Önüne gelene de sorarmış: "Hocam, Hızır aleyhisselâm'ı ben nasıl görebilirim?Önüne gelene de sorarmış: "Hocam, Hızır aleyhisselâm'ı ben nasıl görebilirim? Ben Hızır aleyhisselâm'ı nasıl görebilirim?.." "Arayan, sora sora soran Bağdat'ı bulur." derler.Ben Hızır aleyhisselâm'ı nasıl görebilirim?.." "Arayan, sora sora soran Bağdat'ı bulur." derler. Nihayet birisine çok ısrar etmiş: "Hızır aleyhisselâm'ı nasıl görebilirim?" Nihayet birisine çok ısrar etmiş:

"Hızır aleyhisselâm'ı nasıl görebilirim?"

"Git falanca zâta, o sana bu işi anlatsın." demiş. Bir büyük şeyh efendi..."Git falanca zâta, o sana bu işi anlatsın." demiş.

Bir büyük şeyh efendi...
O şeyhin gönderdiği zâta gitmiş. O zâta demiş ki; "Beni falanca şeyh efendi gönderdi.O şeyhin gönderdiği zâta gitmiş. O zâta demiş ki;

"Beni falanca şeyh efendi gönderdi.
Ben Hızır aleyhisselâm'ı görmek istiyorum. Sen gösterebilirmişsin." Ben Hızır aleyhisselâm'ı görmek istiyorum. Sen gösterebilirmişsin."

"Peki, emri başım üstünde, gözüm üstünde, hay hay, olur. Madem o emretti, pekâlâ." demiş. "Peki, emri başım üstünde, gözüm üstünde, hay hay, olur. Madem o emretti, pekâlâ." demiş.

"Sen yarın gusül abdesti al, güzel kokularını sürün, hazırlan, benim yanıma gel." demiş. "Sen yarın gusül abdesti al, güzel kokularını sürün, hazırlan, benim yanıma gel." demiş.

O da güzel gusül abdesti almış, temizlenmiş, o zâtın yanına gelmiş." O da güzel gusül abdesti almış, temizlenmiş, o zâtın yanına gelmiş."

"Şu benim ayağımın üstüne bas. Şöyle bana bir sarıl."Şu benim ayağımın üstüne bas. Şöyle bana bir sarıl. Gözlerini kapat." demiş. Kapatmış.Gözlerini kapat." demiş. Kapatmış. "Şimdi aç gözlerini." demiş. Açmış. Bir de bakmış ki Mekke'deler... "Şimdi aç gözlerini." demiş. Açmış. Bir de bakmış ki Mekke'deler...

Tabii ben bunu bir kitapta okudum. Onun için nasıl olduğunu bilmiyorum; Tabii ben bunu bir kitapta okudum. Onun için nasıl olduğunu bilmiyorum; ama kıssadan ibret alacağız, mühim olan o. ama kıssadan ibret alacağız, mühim olan o.

Ama ben -dürüst insanların yazdığı kitaplarda okununca- bu gibi şeylerin olduğuna da inanıyorum.Ama ben -dürüst insanların yazdığı kitaplarda okununca- bu gibi şeylerin olduğuna da inanıyorum. Çünkü kendi hayatımızda da, çevremizde de, büyüklerimizden de böyle şeyler gördüğümüzden Çünkü kendi hayatımızda da, çevremizde de, büyüklerimizden de böyle şeyler gördüğümüzden "Doğru da olabilir." diye [düşünüyorum.] Gözünü açmış, bakmış ki Mekke'deler..."Doğru da olabilir." diye [düşünüyorum.]

Gözünü açmış, bakmış ki Mekke'deler...
Tayy-i mekân ile, kerâmet yoluyla o adamla beraber Mekke'ye gelmişler. Tamam, Mekke'de...Tayy-i mekân ile, kerâmet yoluyla o adamla beraber Mekke'ye gelmişler. Tamam, Mekke'de... Perşembe günü gelmişler, yarın Cuma. Demiş ki; "Bak, yarın Hızır aleyhisselam şuraya gelir. Perşembe günü gelmişler, yarın Cuma. Demiş ki;

"Bak, yarın Hızır aleyhisselam şuraya gelir.
Bu yeri iyi belle, bak. İmamın nerede olduğuna dikkat et, bu yere dikkat et.Bu yeri iyi belle, bak. İmamın nerede olduğuna dikkat et, bu yere dikkat et. Hızır aleyhisselam şuraya gelir. Sen de şuraya otur. Namazdan sonra onu görürsün." demiş. Hızır aleyhisselam şuraya gelir. Sen de şuraya otur. Namazdan sonra onu görürsün." demiş.

O da merakla, şevkle, zevkle, duayla o geceyi geçirmiş. Ertesi gün Cuma namazına gitmiş. O da merakla, şevkle, zevkle, duayla o geceyi geçirmiş. Ertesi gün Cuma namazına gitmiş. Oraya, tarif edilen yere oturmuş. Cuma namazını kılmışlar. Yan gözle yanındakine bakıyor... Oraya, tarif edilen yere oturmuş. Cuma namazını kılmışlar. Yan gözle yanındakine bakıyor... Namaz, hutbe, dua bittikten sonra sağındaki adama yapışmış, demiş: Namaz, hutbe, dua bittikten sonra sağındaki adama yapışmış, demiş:

"Sen Hızır mısın?" "Âkıbetin hayır olsun." diyormuş o... "Sen Hızır mısın? "Sen Hızır mısın?"

"Âkıbetin hayır olsun." diyormuş o...

"Sen Hızır mısın?
Şu elini aç bakalım, sağ eli Hızır'ın yeşil olurmuş, elin yeşil mi? Hızır mısın sen?" Şu elini aç bakalım, sağ eli Hızır'ın yeşil olurmuş, elin yeşil mi? Hızır mısın sen?"

"Âkıbetin hayır olsun." diyormuş o yine... "Yahu şu elini aç, göster, ne olur söyle; Hızır mısın?" "Âkıbetin hayır olsun." diyormuş o yine...

"Yahu şu elini aç, göster, ne olur söyle; Hızır mısın?"

"Bak, ben sana 'Âkıbetin hayır olsun.' diyorum. Yani 'Sonun iyi gelsin. "Bak, ben sana 'Âkıbetin hayır olsun.' diyorum. Yani 'Sonun iyi gelsin. Son zamanın iyi olsun.' diyorum. Duymuyor musun? Son zamanın iyi olsun.' diyorum. Duymuyor musun?

Sana dün 'yum gözünü, aç gözünü' deyip de seni buraya getiren adam,Sana dün 'yum gözünü, aç gözünü' deyip de seni buraya getiren adam, bugün bir şey oldu, imansız âhirete göçtü." demiş. bugün bir şey oldu, imansız âhirete göçtü." demiş.

Yani bir edepsizlik ederse insan, oradan oraya düşebilir. Allah saklasın. Yani bir edepsizlik ederse insan, oradan oraya düşebilir. Allah saklasın.

Bu da hatırda duracak bir şey. "Mü'minim" diye kasılmaya gelmez.Bu da hatırda duracak bir şey. "Mü'minim" diye kasılmaya gelmez. "Ben müslümanım" diye kasılmaya gelmez. Edebe devamlı riâyetkâr olmak lazım."Ben müslümanım" diye kasılmaya gelmez. Edebe devamlı riâyetkâr olmak lazım. Riâyet edilmediği zaman ayağı kayıp gidebilir. Allah saklasın, imansız göçebilir. Riâyet edilmediği zaman ayağı kayıp gidebilir. Allah saklasın, imansız göçebilir.

[Hadîs-i şerîflerde] bir âbid zâtın hayatı anlatılıyor. Ömrünü ibadetle geçirmiş de[Hadîs-i şerîflerde] bir âbid zâtın hayatı anlatılıyor. Ömrünü ibadetle geçirmiş de sonra bir keresinde bir şehre inmiş, şeytana uymuş, neler yapmış... İmansız göçmüş gitmiş.sonra bir keresinde bir şehre inmiş, şeytana uymuş, neler yapmış... İmansız göçmüş gitmiş. Allah saklasın. Demek ki sahih bir imana, doğru bir dine sahip olacak.Allah saklasın.

Demek ki sahih bir imana, doğru bir dine sahip olacak.
"Doğru dine, imana sahip değilse bile, niyeti iyi ise Allah yardım eder." demiş olduk."Doğru dine, imana sahip değilse bile, niyeti iyi ise Allah yardım eder." demiş olduk. "Allah'ın lütfu çok." demiş olduk. "Allah hidâyet verir ama edepli olursa..." demiş olduk. "Allah'ın lütfu çok." demiş olduk. "Allah hidâyet verir ama edepli olursa..." demiş olduk. Yani hidâyete ermenin sebebini söylemiş olduk. Yani hidâyete ermenin sebebini söylemiş olduk.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Sonra ne lazım? Peygamber Efendimiz'e uymak lazım. Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Sonra ne lazım?

Peygamber Efendimiz'e uymak lazım.
Müslüman oldu. Müslümansan Müslümanlığını Peygamberimiz'in Müslümanlığına uydur.Müslüman oldu. Müslümansan Müslümanlığını Peygamberimiz'in Müslümanlığına uydur. Peygamberimiz'in Müslümanlığına uymayan Müslümanlıkta bir yerinde bir kusur, Peygamberimiz'in Müslümanlığına uymayan Müslümanlıkta bir yerinde bir kusur, bir sakatlık, bir eksiklik, bir terslik vardır. İslâm'ı en iyi bilen insan kim olabilir? bir sakatlık, bir eksiklik, bir terslik vardır.

İslâm'ı en iyi bilen insan kim olabilir?
Kur'an'ı en iyi bilen kim olabilir? Peygamber Efendimiz olur. Kur'an'ı en iyi bilen kim olabilir?

Peygamber Efendimiz olur.

Allah'a en iyi kulluk etmiş olan insan kim olabilir? Peygamberimiz olur. Kim olacak? Allah'a en iyi kulluk etmiş olan insan kim olabilir?

Peygamberimiz olur. Kim olacak?

Evvelâ o olur. Kur'an'ı en iyi anlamış olan insan kim olabilir? Peygamberimiz olur. Evvelâ o olur.

Kur'an'ı en iyi anlamış olan insan kim olabilir?

Peygamberimiz olur.

Biz bazı yerlerini anlayamayız.Biz bazı yerlerini anlayamayız. Elif lâm mîm ne demek, Yâsîn ne demek, Tâhâ ne demek, Hâ mîm ayn sîn kâf ne demek... Elif lâm mîm ne demek, Yâsîn ne demek, Tâhâ ne demek, Hâ mîm ayn sîn kâf ne demek... Müteşâbih âyetlerin mânalarını biz bilemeyiz; ama Peygamber Efendimiz her şeyi biliyordu. Müteşâbih âyetlerin mânalarını biz bilemeyiz; ama Peygamber Efendimiz her şeyi biliyordu.

Aklı, fikri, ahlâkı en güzel kim? Peygamber Efendimiz. Aklı, fikri, ahlâkı en güzel kim?

Peygamber Efendimiz.

Evvelki insanların ilimlerini, bilgilerini -Allah'ın bildirmesiyle- bilen kim? Evvelki insanların ilimlerini, bilgilerini -Allah'ın bildirmesiyle- bilen kim?

Peygamber Efendimiz. Ve mâ künte ledeyhim iz yülkûne aklâmehüm eyyühüm yekfülü Meryem. Peygamber Efendimiz.

Ve mâ künte ledeyhim iz yülkûne aklâmehüm eyyühüm yekfülü Meryem.

Allah bildiriyor. Onların yanında olmadığı halde eski zamanda olan olayların doğrusunu AllahAllah bildiriyor. Onların yanında olmadığı halde eski zamanda olan olayların doğrusunu Allah Peygamber Efendimiz'e bildiriyor. Gelecekteki olayları en iyi bilen kim? Peygamber Efendimiz. Peygamber Efendimiz'e bildiriyor.

Gelecekteki olayları en iyi bilen kim?

Peygamber Efendimiz.

"İstanbul fetholunacaktır." dedi de fetholunmadı mı? Peygamber Efendimiz doğru söyler. "İstanbul fetholunacaktır." dedi de fetholunmadı mı?

Peygamber Efendimiz doğru söyler.

"Âhir zamanda şunlar, şunlar, şunlar olacak..."Âhir zamanda şunlar, şunlar, şunlar olacak... İnsanlar bozulacak da şu edepsizlikler şöyle olacak, şöyle olacak." demedi mi?İnsanlar bozulacak da şu edepsizlikler şöyle olacak, şöyle olacak." demedi mi? Kıyamet alâmetlerini, eşrâtu's-saati bildirmedi mi? Çıkmıyor mu birer birer?.. Çıkıyor. Kıyamet alâmetlerini, eşrâtu's-saati bildirmedi mi? Çıkmıyor mu birer birer?..

Çıkıyor.

Demek ki ulûmu evvelîn ve âhirîni biliyor. Allah'ın bildirmesiyle tabii... Demek ki ulûmu evvelîn ve âhirîni biliyor. Allah'ın bildirmesiyle tabii...

Lâ ya'lemu'l-ğaybe illa'llâh. Lâ ya'lemu'l-ğaybe illa'llâh.

Evet, gaybı Allah'tan başka kimse bilmez ama Allah'ın bildirdiği kimseler bilir. Evet, gaybı Allah'tan başka kimse bilmez ama Allah'ın bildirdiği kimseler bilir. Allah bildirince bilir. "Bildirme yâ Rabbi!" mi diyeceksin?Allah bildirince bilir. "Bildirme yâ Rabbi!" mi diyeceksin? Allah bildirdikten sonra bir itirazın mı var? Allah bildirirse bilir. Allah bildirdikten sonra bir itirazın mı var?

Allah bildirirse bilir.

İşte o peygambere tâbi olacaksın. Her şeyi bilen, ahlâkı en güzel olan, İşte o peygambere tâbi olacaksın. Her şeyi bilen, ahlâkı en güzel olan, Allah'ın en sevgili kulu olan o peygambere uyacaksın. Buna ne deniyor? Allah'ın en sevgili kulu olan o peygambere uyacaksın.

Buna ne deniyor?

"Sünnet-i seniyyeye uymak" deniliyor. "Bid'atlerden uzak durmak" deniliyor. "Sünnet-i seniyyeye uymak" deniliyor. "Bid'atlerden uzak durmak" deniliyor.

Bid'at ne demek? "Peygamber Efendimiz'in sünnetine, yaşantısına aykırı, zıt, ters olan iş" demek. Bid'at ne demek?

"Peygamber Efendimiz'in sünnetine, yaşantısına aykırı, zıt, ters olan iş" demek.

Bid'at ehli hakkında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Bid'at ehli hakkında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

Lâ yakbelu'llâhu teâlâ li-sâhibi bid'atin savmen ve lâ salâten ve lâ sadakaten Lâ yakbelu'llâhu teâlâ li-sâhibi bid'atin savmen ve lâ salâten ve lâ sadakaten ve lâ haccen ve lâ umreten ve lâ cihâden ve lâ sarfen ve lâ adlen. ve lâ haccen ve lâ umreten ve lâ cihâden ve lâ sarfen ve lâ adlen.

"Allahu Teâlâ hazretleri bid'at sahibi olan insanın ne orucunu kabul eder, "Allahu Teâlâ hazretleri bid'at sahibi olan insanın ne orucunu kabul eder, ne namazını kabul eder, ne sadakasını kabul eder, ne haccını kabul eder, ne namazını kabul eder, ne sadakasını kabul eder, ne haccını kabul eder, ne umresini kabul eder, ne de cihadını kabul eder." Adam cihat da yapıyor ama bid'atçi... ne umresini kabul eder, ne de cihadını kabul eder."

Adam cihat da yapıyor ama bid'atçi...
Olmaz. Cihadını da kabul etmez. Olmaz. Cihadını da kabul etmez.

Ve lâ sarfen ve lâ adlen. "Farzını, nâfilesini, hiçbir şeyini kabul etmez." Ve lâ sarfen ve lâ adlen. "Farzını, nâfilesini, hiçbir şeyini kabul etmez."

Hattâ yahruce mine'l-İslâmi kemâ tahrucu'ş-şearetü mine'l-acîni. Hattâ yahruce mine'l-İslâmi kemâ tahrucu'ş-şearetü mine'l-acîni.

Unun içine çuvalın kılı düşmüş, çekip çıkarttığın gibi, hamurun içinden çıktığı gibi Unun içine çuvalın kılı düşmüş, çekip çıkarttığın gibi, hamurun içinden çıktığı gibi o İslâm'dan çıkıncaya kadar yaptığı ibâdeti Allah kabul etmez. Bid'at bu kadar fenadır.o İslâm'dan çıkıncaya kadar yaptığı ibâdeti Allah kabul etmez.

Bid'at bu kadar fenadır.
Sünnete aykırılık, terslik, sünnete ters işler yapmak, dinde Peygamber Efendimiz'in söylemediğiSünnete aykırılık, terslik, sünnete ters işler yapmak, dinde Peygamber Efendimiz'in söylemediği [sözleri] söylemek, çıkartmadığı işleri çıkartmak, yani bid'atçilik bu kadar fenadır. [sözleri] söylemek, çıkartmadığı işleri çıkartmak, yani bid'atçilik bu kadar fenadır.

Onun için, şartlardan bir tanesi de nedir? Onun için, şartlardan bir tanesi de nedir?

Müslüman olacak, ehl-i tevhid olacak, müşrik olmayacak, hem de bid'at ehli olmayacak, Müslüman olacak, ehl-i tevhid olacak, müşrik olmayacak, hem de bid'at ehli olmayacak, Peygamber Efendimiz'in izinden yürüyecek, aziz ve muhterem kardeşlerim.Peygamber Efendimiz'in izinden yürüyecek, aziz ve muhterem kardeşlerim. İtaat edecek, ibadetleri yapacak, Allah'ın emirlerini tutacak. İtaat edecek, ibadetleri yapacak, Allah'ın emirlerini tutacak. Allah'a âsi iken, karşı iken Allah onun bir [amelini] kabul eder mi? Etmez. Allah'a âsi iken, karşı iken Allah onun bir [amelini] kabul eder mi?

Etmez.

Allahu Teâlâ hazretlerine mutî kul olacak. Emrettiği ibadetleri yapacak, haramlardan kaçınacak.Allahu Teâlâ hazretlerine mutî kul olacak. Emrettiği ibadetleri yapacak, haramlardan kaçınacak. Hatta Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde bildiriyor.Hatta Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde bildiriyor. Kurb-u nevâfil denilen bir şey var. Kurb-u nevâfil ne demek? Kurb-u nevâfil denilen bir şey var. Kurb-u nevâfil ne demek?

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Lâ yezâlu'l-abdu yetakarrebu ileyye bi'n-nevâfili... Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Lâ yezâlu'l-abdu yetakarrebu ileyye bi'n-nevâfili...
"Bir müslüman kul bana nâfile ibâdetleri işleye, işleye, işleye yakınlaşır, yakınlaşır, yakınlaşır..."Bir müslüman kul bana nâfile ibâdetleri işleye, işleye, işleye yakınlaşır, yakınlaşır, yakınlaşır... Yakınlaşmaya devam eder." Hareket halinde… Yakınlaşmaya devam eder... Yakınlaşmaya devam eder."

Hareket halinde… Yakınlaşmaya devam eder...

Tabii bu hadîs-i şerîfin evveli var.Tabii bu hadîs-i şerîfin evveli var. Farzları yapanları Allah sever; ama nâfile ibadetler de derecesini arttırıyor. Farzları yapanları Allah sever; ama nâfile ibadetler de derecesini arttırıyor.

Hatta uhibbehû. Veyahut; hattâ uhibbuhû. "Nihayet ben o kulumu severim."Hatta uhibbehû. Veyahut; hattâ uhibbuhû. "Nihayet ben o kulumu severim." Veyahut; "Ben o kulumu sevinceye kadar yakınlaşmaya devam eder, devam eder, devam eder..." Veyahut; "Ben o kulumu sevinceye kadar yakınlaşmaya devam eder, devam eder, devam eder..."

Fe-izâ ahbebtuhû. "Ben o kulumu sevdim mi..." O zaman işler değişir. Fe-izâ ahbebtuhû. "Ben o kulumu sevdim mi..."

O zaman işler değişir.

Küntü basarahu'llezî yubsiru bihî. "Gördüğü gözü olurum." Küntü basarahu'llezî yubsiru bihî. "Gördüğü gözü olurum."

Ve sem'ahu'llezî yesmau bihî. "İşittiği kulağı olurum..." Ve sem'ahu'llezî yesmau bihî. "İşittiği kulağı olurum..."

"Tuttuğu eli olurum, söylediği dili olurum, yürüdüğü ayağı olurum. "Tuttuğu eli olurum, söylediği dili olurum, yürüdüğü ayağı olurum. Benimle görür, benimle işitir, benimle tutar, benimle gider..." Ne demek bu?Benimle görür, benimle işitir, benimle tutar, benimle gider..."

Ne demek bu?
Bu sözlerin altındaki mâna nedir? "Kerâmet sahibi olur." demek. Bu sözlerin altındaki mâna nedir?

"Kerâmet sahibi olur." demek.

"Benimle görür." ne demek? "Allah'ın gördüğü şeyleri, gösterdiği şeyleri görür." demek. "Benimle görür." ne demek?

"Allah'ın gördüğü şeyleri, gösterdiği şeyleri görür." demek.

Hz. Ömer Efendimiz minberde iken birden kesti hutbesini, ne dedi? Hz. Ömer Efendimiz minberde iken birden kesti hutbesini, ne dedi? Bütün mescit halkı duymadılar mı onu? Ya Sâriye! el-Cebel! el-Cebel! dedi. Bütün mescit halkı duymadılar mı onu?

Ya Sâriye! el-Cebel! el-Cebel! dedi.

Komutanı Sâriye İran'da. "Ey Sâriye! Dağa dikkat et! Arkandan düşman seni sarıyor!" dedi. Komutanı Sâriye İran'da. "Ey Sâriye! Dağa dikkat et! Arkandan düşman seni sarıyor!" dedi.

Medine'den İran görünür mü? Görünmez. Nasıl gördü? Allah'la görmek işte bu. Medine'den İran görünür mü?

Görünmez.

Nasıl gördü?

Allah'la görmek işte bu.
Allah gösterince görür. Allah her şeyi görmüyor mu? Vallâhu bimâ ta'melûne basîr. Allah gösterince görür.

Allah her şeyi görmüyor mu?

Vallâhu bimâ ta'melûne basîr.

Her şeyi görmüyor mu? İşte göstertiyor Allah, o zaman görüyor. Her şeyi görmüyor mu?

İşte göstertiyor Allah, o zaman görüyor.

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kendisine gelen Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kendisine gelen kafilelerin yolda konuştuklarını onlara söylerdi: "Siz şöyle şöyle konuşmamış mıydınız yolda?" kafilelerin yolda konuştuklarını onlara söylerdi: "Siz şöyle şöyle konuşmamış mıydınız yolda?" Birbirlerine bakınırlardı. Sonra Kur'ân-ı Kerîm'den bilmiyor muyuz, Birbirlerine bakınırlardı.

Sonra Kur'ân-ı Kerîm'den bilmiyor muyuz,
zevceleri ile ilgili bazı maceralar, meseleler oldu da onlar dediler ki: zevceleri ile ilgili bazı maceralar, meseleler oldu da onlar dediler ki:

Kâlet: Men enbeeke hâzâ? Kâlet: Men enbeeke hâzâ? "Bunu sana kim bildirdi? Kendi aramızda olan bir işti. Nereden bildin yâ Resûlallah?" "Bunu sana kim bildirdi? Kendi aramızda olan bir işti. Nereden bildin yâ Resûlallah?"

Kâle nebbeeniye'l-alîmu'l-habîr. "Her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan Allah bildirdi." diyor. Kâle nebbeeniye'l-alîmu'l-habîr. "Her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan Allah bildirdi." diyor.

İşte Allah'la duymak bu. Başka insanların duyması mümkün olmayan şeyi duyar. İşte Allah'la duymak bu. Başka insanların duyması mümkün olmayan şeyi duyar. Başka insanların göremeyeceği şeyi görür. Başka insanların yapamayacağı şeyi yapar. Başka insanların göremeyeceği şeyi görür. Başka insanların yapamayacağı şeyi yapar.

Tabii Peygamberimiz'den misal verirsek kolay da, Tabii Peygamberimiz'den misal verirsek kolay da, evliyâullahtan da misaller verirsek, bunların da misalleri var. evliyâullahtan da misaller verirsek, bunların da misalleri var.

Peygamber Efendimiz Mekke'nin pehlivanlarından birisine dedi ki; Peygamber Efendimiz Mekke'nin pehlivanlarından birisine dedi ki;

"Seninle güreşelim mi?" Baktı Peygamber Efendimiz'e... Ötekisi büyük pehlivan... "Seninle güreşelim mi?"

Baktı Peygamber Efendimiz'e... Ötekisi büyük pehlivan...

"Güreşelim." "Ama ben yenersem müslüman olacaksın, tamam mı?" dedi. "Güreşelim."

"Ama ben yenersem müslüman olacaksın, tamam mı?" dedi.

"Olur." dedi. Bir güreşe tutuştular, Peygamber Efendimiz başpehlivanı 'küt' yere çaldı."Olur." dedi.

Bir güreşe tutuştular, Peygamber Efendimiz başpehlivanı 'küt' yere çaldı.
Peygamber Efendimiz Mekke-i Mükerreme'nin izbandut gibi pehlivanını yere çaldı. Peygamber Efendimiz Mekke-i Mükerreme'nin izbandut gibi pehlivanını yere çaldı. Olmadı sandı; bir daha tutuştular, bir daha yere çaldı. Olmadı sandı; bir daha tutuştular, bir daha yere çaldı. O zaman müslüman oldu. Bu nasıl? İşte bu, Allah'ın verdiği güçle tutmak. O zaman müslüman oldu.

Bu nasıl?

İşte bu, Allah'ın verdiği güçle tutmak.
Öyle bir güce sahip oldu mu olur. Onun için, ibadetleri yapacak.Öyle bir güce sahip oldu mu olur.

Onun için, ibadetleri yapacak.
Hatta fazlalıklarını da yapacak.Hatta fazlalıklarını da yapacak. Kadayıfı sade yemeyecek, üstüne kaymağını da koyacak, kaymaklı kadayıf yiyecek.Kadayıfı sade yemeyecek, üstüne kaymağını da koyacak, kaymaklı kadayıf yiyecek. Nafile ibadetleri yapa yapa Allah'ın sevgili kulu olacak. Günahlardan kaçınacak.Nafile ibadetleri yapa yapa Allah'ın sevgili kulu olacak. Günahlardan kaçınacak. Günahlardan kaçınmaya da bir misal söyleyeyim.Günahlardan kaçınmaya da bir misal söyleyeyim. Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurdu ki; Küllü lahmin enbetehü's-suhtu fe'n-nâru evlâ bihî. Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurdu ki;

Küllü lahmin enbetehü's-suhtu fe'n-nâru evlâ bihî.

"Haramdan hâsıl olmuş her ete cehennemde yanmak yaraşır." Cehennemde yanacak. "Haramdan hâsıl olmuş her ete cehennemde yanmak yaraşır."

Cehennemde yanacak.

Lahm kelimesini duymuşsunuzdur. 'Lahmacun' diyorsunuz. 'Lahmacun' ne demek? Lahm kelimesini duymuşsunuzdur. 'Lahmacun' diyorsunuz. 'Lahmacun' ne demek?

"Hamur ve et" demek. Lahm, "et" demek. "Hamur ve et" demek.

Lahm, "et" demek.

"Her bir et ki insanın vücudunda suhttan -sin-hı-te- yani haram lokmadan hâsıl olmuştur...""Her bir et ki insanın vücudunda suhttan -sin-hı-te- yani haram lokmadan hâsıl olmuştur..." Fe'n-nâru evlâ bihî. "Cehennem ateşi ona yakışır." Fe'n-nâru evlâ bihî. "Cehennem ateşi ona yakışır."

Yani o cehennem ateşine girecek, mutlaka yanacak. Çünkü haramdan hâsıl oldu. Yani o cehennem ateşine girecek, mutlaka yanacak. Çünkü haramdan hâsıl oldu.

Kâlu: Ve me's-suhtu? Kâlu: Ve me's-suhtu?

"Nedir bu suht denilen şey?" diye sordular Peygamber Efendimiz'e de, buyurdu ki; "Nedir bu suht denilen şey?" diye sordular Peygamber Efendimiz'e de, buyurdu ki;

er-Rişvetü fi'l-hukmi. "Hakimlik yaparken rüşvet almaktır." dedi. er-Rişvetü fi'l-hukmi. "Hakimlik yaparken rüşvet almaktır." dedi.

O da haram ya... Rüşvet almak da haram. Başka türlü haramlar da var. O da haram ya... Rüşvet almak da haram. Başka türlü haramlar da var.

Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e de kölesi bir tabak yemek getirdi. Bir ağzına aldı, sonra sordu: Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e de kölesi bir tabak yemek getirdi. Bir ağzına aldı, sonra sordu:

"Bu nereden geldi?" "Bu nereden geldi?"

Haram yerden geldiğini anlayınca, kendisini zorladı, kustu, çıkarttı. Ve dedi ki; Haram yerden geldiğini anlayınca, kendisini zorladı, kustu, çıkarttı. Ve dedi ki;

"Haramdan biten ete cehennem ateşi yakışır. Onu benim yutmam doğru olmaz." "Haramdan biten ete cehennem ateşi yakışır. Onu benim yutmam doğru olmaz."

"Komşu müşrikten hediye" diye kölesi getirmişti. Sonradan kaynağını öğrenince kendisini kusturttu. "Komşu müşrikten hediye" diye kölesi getirmişti. Sonradan kaynağını öğrenince kendisini kusturttu.

Onun için, haramdan sakınacak. İbadetlere devam edecek. Ve nafile ibadetleri de yapacak. Onun için, haramdan sakınacak. İbadetlere devam edecek. Ve nafile ibadetleri de yapacak.

Bana bir şehirde, üniversite okumuş, aydın, müslüman bir kişi;Bana bir şehirde, üniversite okumuş, aydın, müslüman bir kişi; "Babamın derdi şu, benim dertlerim şu..." vs. vs. dertlerini anlattı. "Bunların çaresi nedir?" dedi. "Babamın derdi şu, benim dertlerim şu..." vs. vs. dertlerini anlattı. "Bunların çaresi nedir?" dedi.

Ben kısaca dedim ki; "Bunların çaresi İslâm." İslâm ilaçtır. İslâm devadır. İslâm şifâdır.Ben kısaca dedim ki;

"Bunların çaresi İslâm."

İslâm ilaçtır. İslâm devadır. İslâm şifâdır.
Namaz kılarsın, bazı dertlerin gider. Oruç tutarsın, başka dertlerin gider.Namaz kılarsın, bazı dertlerin gider. Oruç tutarsın, başka dertlerin gider. Zekât verirsin, başka müşkil işlerin hallolur. Hacca gidersin; hasta gidiyor, sıhhatli geliyor. Zekât verirsin, başka müşkil işlerin hallolur. Hacca gidersin; hasta gidiyor, sıhhatli geliyor.

"Hocam vallâhi, kaç tane hastalığım vardı..."Hocam vallâhi, kaç tane hastalığım vardı... Uçağa bindim, Türkiye hudutlarından çıkar çıkmaz bütün ağrılarım, hastalıklarım hepsi gitti." diyor. Uçağa bindim, Türkiye hudutlarından çıkar çıkmaz bütün ağrılarım, hastalıklarım hepsi gitti." diyor.

"Halbuki o hastalıkları düşünerek hacca gitmemeyi tasarlıyordum."Halbuki o hastalıkları düşünerek hacca gitmemeyi tasarlıyordum. 'Bu kadar hastayken gitmeyeyim.' diyordum. Uçak sınırı geçti, hastalığım geçti." diyor. 'Bu kadar hastayken gitmeyeyim.' diyordum. Uçak sınırı geçti, hastalığım geçti." diyor.

İslâm maddî ve mânevî devadır. Kur'ân-ı Kerîm maddî ve mânevî devadır.İslâm maddî ve mânevî devadır. Kur'ân-ı Kerîm maddî ve mânevî devadır. Kur'ân-ı Kerîm'i hastaya okursun, şifa bulur, iyi olur. Kur'ân-ı Kerîm'i hastaya okursun, şifa bulur, iyi olur.

Abdullah b. Mes'ûd radıyallahu anh zehirli yılanın ısırdığı kimseye Fâtiha'yı okudu.Abdullah b. Mes'ûd radıyallahu anh zehirli yılanın ısırdığı kimseye Fâtiha'yı okudu. Adam şişmeye başlamıştı, gidecekti. Serum yok o devirde...Adam şişmeye başlamıştı, gidecekti. Serum yok o devirde... Ölecekti ama, Kur'ân-ı Kerîm'i okudu,Ölecekti ama, Kur'ân-ı Kerîm'i okudu, adam iyi oldu. Artık neler neler, ne hediyeler verdi... adam iyi oldu. Artık neler neler, ne hediyeler verdi...

Hikâye: Kâfile çölde gidiyordu. Bir ışıklı yer gördüler.Hikâye:

Kâfile çölde gidiyordu. Bir ışıklı yer gördüler.
Baktılar orada bedevî çadırları var, mahallesi var. Gittiler, dediler ki; Baktılar orada bedevî çadırları var, mahallesi var. Gittiler, dediler ki;

"Yolcuyuz, açız. Bize biraz su, biraz yiyecek..." "Yok." dediler, vermediler. "Yolcuyuz, açız. Bize biraz su, biraz yiyecek..."

"Yok." dediler, vermediler.

Onlar da aç, hepsi sahabe, mübarek insanlar. Ama ötekiler de bedevî.Onlar da aç, hepsi sahabe, mübarek insanlar. Ama ötekiler de bedevî. Onların da insanlıktan nasipleri kıt. Aç yattılar, susuz yattılar.Onların da insanlıktan nasipleri kıt. Aç yattılar, susuz yattılar. Çöl burası, çarşı pazar bulup da gidip parana kuvvet alamazsın ki... Aç yattılar. Çöl burası, çarşı pazar bulup da gidip parana kuvvet alamazsın ki... Aç yattılar.

Gece çadırların içinden, obadan bir feryat, bir figan...Gece çadırların içinden, obadan bir feryat, bir figan... Bir kadın yüzünü örterek, örtüne örtüne geldi; Bir kadın yüzünü örterek, örtüne örtüne geldi;

"Kabilenin reisini zehirli yılan soktu."Kabilenin reisini zehirli yılan soktu. İçinizde şifa bilen, tedavi yapmasını bilen kimse var mı?" dedi. İçinizde şifa bilen, tedavi yapmasını bilen kimse var mı?" dedi.

Sahabeden birisi çıktı. Râviler, anlatanlar "galiba Abdullah b. Mes'ûd" diyor. Sahabeden birisi çıktı. Râviler, anlatanlar "galiba Abdullah b. Mes'ûd" diyor. Çıktı, "Ben biliyorum." dedi. Gitti, adama okudu, üfledi; geçti.Çıktı, "Ben biliyorum." dedi. Gitti, adama okudu, üfledi; geçti. Yılan sokmuştu, şişmeye başlamıştı. Maddî bir sonuç başlamıştı, adam zehirleniyordu.Yılan sokmuştu, şişmeye başlamıştı. Maddî bir sonuç başlamıştı, adam zehirleniyordu. Okuyunca geçti. Adam kurtuldu. Ölecekti. O yılanı biliyorlar, öldürücü yılan.Okuyunca geçti. Adam kurtuldu. Ölecekti. O yılanı biliyorlar, öldürücü yılan. Ölmedi, kurtuldu. Artık, ilk önce su ve yiyecek bile vermezken ondan sonra bunlara koyunlar,Ölmedi, kurtuldu. Artık, ilk önce su ve yiyecek bile vermezken ondan sonra bunlara koyunlar, bir sürü ikram verdiler, ölümden döndü diye... bir sürü ikram verdiler, ölümden döndü diye... Onlar da bu hediyeleri Peygamber Efendimiz'e getirdiler. Peygamber Efendimiz; Onlar da bu hediyeleri Peygamber Efendimiz'e getirdiler. Peygamber Efendimiz;

"Ne okudun?" diye sordu. "Fâtiha'yı okudum, yâ Resûlallah." dedi. "Ne okudun?" diye sordu.

"Fâtiha'yı okudum, yâ Resûlallah." dedi.

Hepimizin bildiği Fâtiha. "Onu okudum, geçti." dedi. Peygamber Efendimiz buyurdu ki; Hepimizin bildiği Fâtiha.

"Onu okudum, geçti." dedi.

Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

"Evet, Kur'ân-ı Kerîm şifadır. Kur'an'ın şifa vermediğine başka ne şey şifa verecek?" "Evet, Kur'ân-ı Kerîm şifadır. Kur'an'ın şifa vermediğine başka ne şey şifa verecek?"

Onun için, her derdin ilacı ibadetlerdedir. Günahlardan kaçınacak. İbadetleri yapacak. Onun için, her derdin ilacı ibadetlerdedir.

Günahlardan kaçınacak. İbadetleri yapacak.
Bir de güzel huylu olacak. Neden? Bir de güzel huylu olacak.

Neden?

Kötü huylu insanlar kötü huyundan dolayı cehenneme düşebiliyor. Kötü huylu insanlar kötü huyundan dolayı cehenneme düşebiliyor. İmanlı, hacı hoca, babadan dededen müslüman mütedeyyin ama kötü huylu;İmanlı, hacı hoca, babadan dededen müslüman mütedeyyin ama kötü huylu; cehenneme düşebiliyor. Cimri, cehenneme düşebiliyor. Fitneci fesatçı, cehenneme düşebiliyor. cehenneme düşebiliyor. Cimri, cehenneme düşebiliyor. Fitneci fesatçı, cehenneme düşebiliyor. Hasetçi, cehenneme düşebiliyor. Merhametsiz... Men lâ yerham lâ yurham. Hasetçi, cehenneme düşebiliyor. Merhametsiz...

Men lâ yerham lâ yurham.

"Merhamet etmeyene merhamet olunmaz." Kötü huylar oldu mu cehenneme düşebiliyor. "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz."

Kötü huylar oldu mu cehenneme düşebiliyor.
İyi huylar oldu mu da... "Bir insan iyi huyu sayesinde İyi huylar oldu mu da... "Bir insan iyi huyu sayesinde geceleri sabaha kadar ibadet eden, gündüzleri de akşamlara kadar sıcaklarda oruç tutan insanıngeceleri sabaha kadar ibadet eden, gündüzleri de akşamlara kadar sıcaklarda oruç tutan insanın kazandığı kadar sevap kazanabilir." diyor Peygamber Efendimiz. Bir de huyu güzel olacak. kazandığı kadar sevap kazanabilir." diyor Peygamber Efendimiz. Bir de huyu güzel olacak.

Yani bir müslüman ne yapacak? Yani bir müslüman ne yapacak? İnsan olmak için, insân-ı kâmil olmak için, iyi insan olmak için ne yapmak gerekiyor? İnsan olmak için, insân-ı kâmil olmak için, iyi insan olmak için ne yapmak gerekiyor?

Özetleyelim: Bir: Doğru bir din tutacak. Eğri dinle doğru yola gidilmez. Özetleyelim:

Bir: Doğru bir din tutacak. Eğri dinle doğru yola gidilmez.
Eğri din eğri yola götürür. Doğru din tutacak, İslâm'a sarılacak.Eğri din eğri yola götürür. Doğru din tutacak, İslâm'a sarılacak. Doğru inanç sahibi olacak. İnancında şirk olmayacak. Bu bir. Doğru inanç sahibi olacak. İnancında şirk olmayacak. Bu bir.

Müslümanlığı Peygamber Efendimiz'in Müslümanlığı gibi Müslümanlık olacak.Müslümanlığı Peygamber Efendimiz'in Müslümanlığı gibi Müslümanlık olacak. Onun bununki gibi olmayacak. Abuk sabuk olmayacak. Sünnete uygun Müslümanlık olacak. İki.Onun bununki gibi olmayacak. Abuk sabuk olmayacak. Sünnete uygun Müslümanlık olacak. İki. Çünkü bid'at olursa Allah yine kabul etmiyor. Çünkü bid'at olursa Allah yine kabul etmiyor.

Ondan sonra Allah'ın emrettiği ibadetleri yapacak, haramlardan kaçınacak.Ondan sonra Allah'ın emrettiği ibadetleri yapacak, haramlardan kaçınacak. Hatta sevap kazanmak, fazilet elde etmek için nafile ibadetleri de yapacak ki derecesi yükselsin. Hatta sevap kazanmak, fazilet elde etmek için nafile ibadetleri de yapacak ki derecesi yükselsin.

İbadetlerin çeşitleri çoktur. Zikirden başlar. En kolay ibadet nedir? İbadetlerin çeşitleri çoktur. Zikirden başlar. En kolay ibadet nedir?

Zikir. Allah, Allah, Allah... Lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah...Zikir. Allah, Allah, Allah... Lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah... Bundan kolayı var mı? Hasta da yapar, çocuk da yapar, herkes yapar.Bundan kolayı var mı?

Hasta da yapar, çocuk da yapar, herkes yapar.
En kolay ibadet zikirden başlar. Hem sevabı en çoktur, hem şerefi en yüksektir. En kolay ibadet zikirden başlar. Hem sevabı en çoktur, hem şerefi en yüksektir.

Zikir, Kur'an okumak, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, yedirmek, içirmek, giydirmek, doyurmak,Zikir, Kur'an okumak, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, yedirmek, içirmek, giydirmek, doyurmak, insanların hizmetine koşmak, hayırlı işler yapmak, sadaka-i câriye vermek vs. vs... insanların hizmetine koşmak, hayırlı işler yapmak, sadaka-i câriye vermek vs. vs...

Günahların da her çeşidinden kaçacak. Bir de ahlâkı güzel olacak. Günahların da her çeşidinden kaçacak. Bir de ahlâkı güzel olacak.

Peki bir insanın ahlâkı güzel değilse ahlâkı nasıl güzel olur? Peki bir insanın ahlâkı güzel değilse ahlâkı nasıl güzel olur? Aileden görmemişse veya öksüzse veya sonradan müslüman olmuşsa, Aileden görmemişse veya öksüzse veya sonradan müslüman olmuşsa, 40 yaşından sonra İslâm'a gelmişse... 40 yaşından sonra İslâm'a gelmişse... Bir insanın iyi müslüman olması nasıl olur, güzel huylu olması nasıl olur? Bir eğitimle olur. Bir insanın iyi müslüman olması nasıl olur, güzel huylu olması nasıl olur?

Bir eğitimle olur.
Ruh eğitimiyle, nefis eğitimiyle olur. Riyazetle olur. Tarikatle olur. Tasavvufla olur.Ruh eğitimiyle, nefis eğitimiyle olur. Riyazetle olur. Tarikatle olur. Tasavvufla olur. Çünkü o eğitimi yapmazsan, o eğitimi vermezsen adam yontulmamış kalır,Çünkü o eğitimi yapmazsan, o eğitimi vermezsen adam yontulmamış kalır, kaba kalır, ham kalır, pişmemiş kalır; kötü işleri yapmaya devam eder. kaba kalır, ham kalır, pişmemiş kalır; kötü işleri yapmaya devam eder. Kötüleri öğrenecek, vazgeçecek. İyileri öğrenecek, alışacak, yapmaya başlayacak.Kötüleri öğrenecek, vazgeçecek. İyileri öğrenecek, alışacak, yapmaya başlayacak. Bu bir eğitim işidir. Bu eğitim eskiden tekkelerde yapılırdı.Bu bir eğitim işidir.

Bu eğitim eskiden tekkelerde yapılırdı.
Bu mekteplerden mezun olanlara diploma, icâzet de verilirdi. Bu mekteplerden mezun olanlara diploma, icâzet de verilirdi. Şimdi bunlar olmazsa, bu eğitimler görülmezse, bu nefis terbiye olmazsa ne olacak? Şimdi bunlar olmazsa, bu eğitimler görülmezse, bu nefis terbiye olmazsa ne olacak?

İnne'n-nefse le-emmâretün bi's-sûi illâ mâ rahime Rabbî. İnne'n-nefse le-emmâretün bi's-sûi illâ mâ rahime Rabbî. "Nefis insana kötülükleri emreder, günahları emreder." "Nefis insana kötülükleri emreder, günahları emreder."

Bu nefsi nasıl dizginleyecek, nasıl engelleyecek? Bunun yolları nedir? Bu nefsi nasıl dizginleyecek, nasıl engelleyecek? Bunun yolları nedir?

Yolları, yani tarikatler... Tarikat ne demek? "Yol" demek. Yolları, yani tarikatler...

Tarikat ne demek?

"Yol" demek.

Nefsi terbiye etmenin yolları nedir? Çok yolları var. Nefsi terbiye etmenin yolları nedir?

Çok yolları var.
Her mübarek şeyh efendi, pîr efendi güzel güzel usullerle müritlerini terbiye etmiş.Her mübarek şeyh efendi, pîr efendi güzel güzel usullerle müritlerini terbiye etmiş. Çeşit çeşit güzel yollarla adam etmişler.Çeşit çeşit güzel yollarla adam etmişler. Kâmil, edepli, terbiyeli, yumuşak, tatlı, sevimli insan olmuş. Bu bir eğitim meselesidir.Kâmil, edepli, terbiyeli, yumuşak, tatlı, sevimli insan olmuş. Bu bir eğitim meselesidir. Bu eğitim yani insanın içindeki nefsinin terbiyesiyle olur.Bu eğitim yani insanın içindeki nefsinin terbiyesiyle olur. Zaten Kur'ân-ı Kerîm'de de Allah buyuruyor ki; Zaten Kur'ân-ı Kerîm'de de Allah buyuruyor ki;

Kad eflaha men zekkâhâ ve kad hâbe men dessâhâ.Kad eflaha men zekkâhâ ve kad hâbe men dessâhâ. "Nefsi terbiye eden kurtulur. Aksi takdirde mahvolur, perişan olur, hüsrana uğrar." "Nefsi terbiye eden kurtulur. Aksi takdirde mahvolur, perişan olur, hüsrana uğrar."

Nefsin terbiyesine Kur'an ne diyor? Tezkiye diyor. Zekkâhâ. Zekkâ-yüzekki-tezkiye. Nefsin terbiyesine Kur'an ne diyor?

Tezkiye diyor. Zekkâhâ. Zekkâ-yüzekki-tezkiye.

Biz "terbiye" diyoruz. Kur'ân-ı Kerîm ne diyor? Tezkiye. Tezkiyenin mânası ne? Biz "terbiye" diyoruz.

Kur'ân-ı Kerîm ne diyor?

Tezkiye.

Tezkiyenin mânası ne?

"Temizlemek." Nefis pistir, kirlidir; yıkayacaksın, temizlenecek. Nereden yıkayacaksın? "Temizlemek."

Nefis pistir, kirlidir; yıkayacaksın, temizlenecek. Nereden yıkayacaksın?

Kötü huylardan yıkayacaksın. Kötü huylar nelerdir, iyi huylar nelerdir? Uzun...Kötü huylardan yıkayacaksın.

Kötü huylar nelerdir, iyi huylar nelerdir?

Uzun...
Mesela cömertlik iyi huydur, cimrilik kötü huydur.Mesela cömertlik iyi huydur, cimrilik kötü huydur. Mesela merhamet iyi huydur, gaddarlık kötü huydur.Mesela merhamet iyi huydur, gaddarlık kötü huydur. Mesela yardım iyi huydur, bencillik kötü huydur. Mesela yardım iyi huydur, bencillik kötü huydur. Mesela tevâzu iyi huydur, kibir, kendini beğenmişlik kötü huydur. Mesela tevâzu iyi huydur, kibir, kendini beğenmişlik kötü huydur. Mesela geçimlilik iyi huydur, hır çıkartmak, geçimsizlik kötü huydur.Mesela geçimlilik iyi huydur, hır çıkartmak, geçimsizlik kötü huydur. Mesela sabır iyi huydur, sabırsızlık, pattadak her işi yapıvermek kötü huydur.Mesela sabır iyi huydur, sabırsızlık, pattadak her işi yapıvermek kötü huydur. Mesela şükür iyi huydur, şükürsüzlük kötü huydur. Mesela vefa iyi huydur, vefasızlık kötü huydur.Mesela şükür iyi huydur, şükürsüzlük kötü huydur. Mesela vefa iyi huydur, vefasızlık kötü huydur. Mesela sözünde durmak iyi huydur, döneklik kötü huydur. Mesela sözünde durmak iyi huydur, döneklik kötü huydur.

Bunların hepsini bir bir, yavaş yavaş öğrenecek. Temelinden öğrenecek. Bunların hepsini bir bir, yavaş yavaş öğrenecek. Temelinden öğrenecek.

İki yol var, iki ana çare var: Bir; nefsi tornaya sokmak, mengenede sıkıştırmak,İki yol var, iki ana çare var:

Bir; nefsi tornaya sokmak, mengenede sıkıştırmak,
törpülemek, törpülemek, törpülemek, şekil vermek, tornalamak.törpülemek, törpülemek, törpülemek, şekil vermek, tornalamak. Bir şekil bu: Nefsi sıkıştırmak. Buna riyâzet-i nefs derler.Bir şekil bu: Nefsi sıkıştırmak. Buna riyâzet-i nefs derler. Bu çeşit usulle insanın terbiye edilmesine dair yollara da turuk-u nefsâniyye derler.Bu çeşit usulle insanın terbiye edilmesine dair yollara da turuk-u nefsâniyye derler. Bir bu yol vardır. Bir de bazı büyük mürşitler insanları öyle bir evirirler, çevirirler,Bir bu yol vardır.

Bir de bazı büyük mürşitler insanları öyle bir evirirler, çevirirler,
aşk-ı şevk verirler ki adam günahı istemez, sevaplı işlere can verir, aşk ile şevk ile yapar. aşk-ı şevk verirler ki adam günahı istemez, sevaplı işlere can verir, aşk ile şevk ile yapar. Buna da "aşk ve muhabbet yolu" derler. Buna da "aşk ve muhabbet yolu" derler. Bu gibi yollara da turuk-u ruhâniyye derler, "ruhânî yollar" derler. Bu gibi yollara da turuk-u ruhâniyye derler, "ruhânî yollar" derler.

O yolla veya bu yolla, o şekilde veya bu şekilde bu işi sağlayıp şu nefsi ıslah etmek lazım.O yolla veya bu yolla, o şekilde veya bu şekilde bu işi sağlayıp şu nefsi ıslah etmek lazım. Emmârelikten, levvâmelikten geçirmek lazım. Mülhemelikten kurtarmak lazım.Emmârelikten, levvâmelikten geçirmek lazım. Mülhemelikten kurtarmak lazım. Mutmainneliğe çıkartmak lazım. Mutmainnelikten râziyeliğe, merziyeliğe ulaştırmak lazım. Mutmainneliğe çıkartmak lazım. Mutmainnelikten râziyeliğe, merziyeliğe ulaştırmak lazım.

İşte bunların her birisi nefsin, terbiye alınca, yükseldikçe rütbesidir.İşte bunların her birisi nefsin, terbiye alınca, yükseldikçe rütbesidir. Rütbesi yükseldikçe, mutmainne nefis olursa, yani sağlamlaşmış, terbiyeyi almış,Rütbesi yükseldikçe, mutmainne nefis olursa, yani sağlamlaşmış, terbiyeyi almış, mükemmelleşmiş nefis olursa o zaman iyi bir insan olur, kaymaz.mükemmelleşmiş nefis olursa o zaman iyi bir insan olur, kaymaz. Yarım kalırsa iş, bir öyle yapar, pişman olur; bir öyle yapar, iyi iş yapar, pişman olur.Yarım kalırsa iş, bir öyle yapar, pişman olur; bir öyle yapar, iyi iş yapar, pişman olur. Kendi kendisini ayıplar; "Ya ben bunu niye yaptım? Müslümana yakışmazdı bu. Hay Allah!Kendi kendisini ayıplar; "Ya ben bunu niye yaptım? Müslümana yakışmazdı bu. Hay Allah! Yine nefsime yenik düştüm! Şeytan yine beni aldattı!.."Yine nefsime yenik düştüm! Şeytan yine beni aldattı!.." Bunları geçmek lazım. Bunlar bir eğitim sonunda olur. O eğitimi görürse insan, âşık-ı sâdık olur. Bunları geçmek lazım. Bunlar bir eğitim sonunda olur. O eğitimi görürse insan, âşık-ı sâdık olur. Âşık-ı sâdık olunca da her şey hoş gelir. Bir gül bahçesine girercesine kara toprağa bile girer. Âşık-ı sâdık olunca da her şey hoş gelir. Bir gül bahçesine girercesine kara toprağa bile girer.

Feridüddîn-i Attar'ın yanına gelmiş birisi, ârif bir zât... Feridüddîn-i Attar'ın yanına gelmiş birisi, ârif bir zât... Aşktan, muhabbetten, Allah'a itaat etmekten, vesaireden vesaireden bahsetmiş de, o da; Aşktan, muhabbetten, Allah'a itaat etmekten, vesaireden vesaireden bahsetmiş de, o da;

"Ya amma yüksek konulardan attın tuttun..." filan gibi [bir şey demiş.] "Ya amma yüksek konulardan attın tuttun..." filan gibi [bir şey demiş.]

Nasıl söylediğini de bilmiyorum. Sözlerini, Farsçasını da unuttum. Nasıl söylediğini de bilmiyorum. Sözlerini, Farsçasını da unuttum.

"Sen böyle yapabilir misin?" demiş. "E Allah'ın izniyle yaparım." demiş. "Sen böyle yapabilir misin?" demiş.

"E Allah'ın izniyle yaparım." demiş.

Attar'ın önünde yere yatıvermiş, sağ yanına elini koyuvermiş; Attar'ın önünde yere yatıvermiş, sağ yanına elini koyuvermiş; eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû demiş. eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû demiş.

Aa! Adam öldü! Ruhunu teslim ediverdi! "Yaparım inşaallah." demiş, yapmış. Aa! Adam öldü! Ruhunu teslim ediverdi!

"Yaparım inşaallah." demiş, yapmış.

Öyle tesir etmiş ki Attar, şu Tezkiretü'l-evliyâ'yı yazan Feridüddîn-i Attar ondan sonra ayıkmış.Öyle tesir etmiş ki Attar, şu Tezkiretü'l-evliyâ'yı yazan Feridüddîn-i Attar ondan sonra ayıkmış. "Allah Allah... Allah'ın ne kulları var! Şu hâle bak! Şu ölüş tarzına bak!" "Allah Allah... Allah'ın ne kulları var! Şu hâle bak! Şu ölüş tarzına bak!"

"Yaparım inşaallah." demiş. Elini koyuvermiş sağ yanağının altına da,"Yaparım inşaallah." demiş. Elini koyuvermiş sağ yanağının altına da, kelimeteyn-i şehâdeteyni getiriverip âhirete göçüvermiş. Var mı bir babayiğit yapacak? kelimeteyn-i şehâdeteyni getiriverip âhirete göçüvermiş.

Var mı bir babayiğit yapacak?

Benim hocamın -Mehmed Zahid Kotku hocamın- hocası, Benim hocamın -Mehmed Zahid Kotku hocamın- hocası, Tekirdağlı Mustafa Feyzi hazretlerinin kardeşi Tekirdağ müftüsüymüş, mübarek...Tekirdağlı Mustafa Feyzi hazretlerinin kardeşi Tekirdağ müftüsüymüş, mübarek... Bizim İskenderpaşa camiinin cemaatinden de bir hacı amca vardı: Fazıl Amca. Tekirdağlı.Bizim İskenderpaşa camiinin cemaatinden de bir hacı amca vardı: Fazıl Amca. Tekirdağlı. Onun da babası... İkisi, yani Fazıl amcanın babasıyla arkadaşı müftü efendiye ziyarete gitmişler. Onun da babası... İkisi, yani Fazıl amcanın babasıyla arkadaşı müftü efendiye ziyarete gitmişler.

50-60 yıl önce olan bir olay... Bunu anlatan kim? 50-60 yıl önce olan bir olay... Bunu anlatan kim?

Fazıl Amca. Allah rahmet eylesin. Bizim ihvandan, dürüst adam, hacı Fazıl. Fazıl Amca. Allah rahmet eylesin. Bizim ihvandan, dürüst adam, hacı Fazıl.

Konuşmuşlar. Müftü efendi çok cömertmiş. Hocamız'ın hocası, şeyh. O da müftü.Konuşmuşlar. Müftü efendi çok cömertmiş. Hocamız'ın hocası, şeyh. O da müftü. Aile güzelmiş. Müftü efendi de hoş insanmış. Belki o da ehl-i tarikti, bilmiyoruz. Çok cömertmiş. Aile güzelmiş. Müftü efendi de hoş insanmış. Belki o da ehl-i tarikti, bilmiyoruz. Çok cömertmiş.

Konuşmuşlar, sohbet etmişler, etmişler... Bu iki misafir kapıdan çıkarken bir tanesini çağırmış; Konuşmuşlar, sohbet etmişler, etmişler... Bu iki misafir kapıdan çıkarken bir tanesini çağırmış;

"Sen biraz gelir misin yanıma?" demiş. "Sen biraz gelir misin yanıma?" demiş.

Fazıl amcanın babasını değil de ötekisini çağırmış. 'Fıs fıs' onun kulağına bir şey söylemiş.Fazıl amcanın babasını değil de ötekisini çağırmış. 'Fıs fıs' onun kulağına bir şey söylemiş. O da demiş ki; "Başüstüne, peki efendim." demiş. O da demiş ki;

"Başüstüne, peki efendim." demiş.

Selâmun aleyküm demiş, çıkmış. Kapıdan çıkıyor. Selâmun aleyküm demiş, çıkmış. Kapıdan çıkıyor.

Bakın, "peki" dediği şeye bakın... Bunlar masal değil; olmuş, kesin, doğru haberler. Bakın, "peki" dediği şeye bakın... Bunlar masal değil; olmuş, kesin, doğru haberler.

"Peki" demiş, çıkmış. Fazıl Efendi'nin babası demiş ki; "Müftü efendi seni çağırıp ne söyledi?" "Peki" demiş, çıkmış. Fazıl Efendi'nin babası demiş ki;

"Müftü efendi seni çağırıp ne söyledi?"

"Söyleyemem. Sır." demiş. "Yahu söyle, ben yabancı değilim. Ne olur söyle!" "Söyleyemem. Sır." demiş.

"Yahu söyle, ben yabancı değilim. Ne olur söyle!"

"Söyleyemem ya! Mühim bir şey, sır." "Allah aşkına söyle!" "Söyleyemem ya! Mühim bir şey, sır."

"Allah aşkına söyle!"

Allah'ın aşkını ileri sürüp de kabul etmemek çok günah bir şey.Allah'ın aşkını ileri sürüp de kabul etmemek çok günah bir şey. Öyle ısrar edince müftü efendinin ne dediğini söylemiş. Müftü efendi demiş ki; Öyle ısrar edince müftü efendinin ne dediğini söylemiş. Müftü efendi demiş ki;

"Biz seninle iyi ahbabız, arkadaşız, çocukluğumuz beraber geçti. "Biz seninle iyi ahbabız, arkadaşız, çocukluğumuz beraber geçti. Ben yarın öleceğim, gel âhirete beraber gidelim, sen de öl." demiş. Ben yarın öleceğim, gel âhirete beraber gidelim, sen de öl." demiş.

O da "peki" diye buna demiş. Fazıl Amca bunu anlatırken nasıl anlatıyor? O da "peki" diye buna demiş. Fazıl Amca bunu anlatırken nasıl anlatıyor?

Tekirdağ şîvesiyle: "Tübe vallah, ertesi gün ikisi birden öldü!" diyor. Tekirdağ şîvesiyle:

"Tübe vallah, ertesi gün ikisi birden öldü!" diyor.

"Tübe vallah, hem müftü efendi hem o zât, ikisi birden öldü ya!" diyor. "Tübe vallah, hem müftü efendi hem o zât, ikisi birden öldü ya!" diyor.

Şu hâle bak ya... Allahu ekber! Ne insanlar var... Sübhanallah... Şu hâle bak ya... Allahu ekber! Ne insanlar var... Sübhanallah...

"Hadi Amsterdam'a gidelim." demiyor ya, "Âhirete gidelim." diyor. "Seninle ahbabız." diyor."Hadi Amsterdam'a gidelim." demiyor ya, "Âhirete gidelim." diyor. "Seninle ahbabız." diyor. Müftü efendinin canı yalnız gitmek istemedi, onunla beraber gitmek istedi. Müftü efendinin canı yalnız gitmek istemedi, onunla beraber gitmek istedi.

"Tübe vallah, ertesi gün ikisi birden öldü!" diyor. Müftü efendi de yarın öleceğini biliyor. "Tübe vallah, ertesi gün ikisi birden öldü!" diyor.

Müftü efendi de yarın öleceğini biliyor.

Ve mâ tedrî nefsun bi-eyyi ardın temûtu. Ve mâ tedrî nefsun bi-eyyi ardın temûtu.

Bilmez. Tamam ama, Allah bildirirse biliyor işte; evliyâ. Allah bildirmiş. Bilmez. Tamam ama, Allah bildirirse biliyor işte; evliyâ. Allah bildirmiş.

İskilipli Âtıf Hoca'ya Peygamber Efendimiz; "Sen benim yanıma gelmek istemiyor musun?" demiş. İskilipli Âtıf Hoca'ya Peygamber Efendimiz;

"Sen benim yanıma gelmek istemiyor musun?" demiş.

"İstiyorum yâ Resûlallah!" "İstiyorum yâ Resûlallah!"

Müdafaanâmeyi yırtmış atmış! Ertesi gün Peygamber Efendimiz'in yanına gitti. Müdafaanâmeyi yırtmış atmış! Ertesi gün Peygamber Efendimiz'in yanına gitti.

Muhterem kardeşlerim! Allah cümlemizi hakiki müslüman eylesin. Muhterem kardeşlerim!

Allah cümlemizi hakiki müslüman eylesin.

İslâm insanı terbiye etti mi insân-ı kâmil yapar, ârif yapar. Böyle yapar işte; evliyâ yapar.İslâm insanı terbiye etti mi insân-ı kâmil yapar, ârif yapar. Böyle yapar işte; evliyâ yapar. Allah'ın iyi kulları da öyle bir ölümle ölür. Tasavvuf insanı böyle terbiye eder. Allah'ın iyi kulları da öyle bir ölümle ölür. Tasavvuf insanı böyle terbiye eder.

Allah hepimizi iyi müslüman olmaya muvaffak eylesin. Ârif müslüman eylesin.Allah hepimizi iyi müslüman olmaya muvaffak eylesin. Ârif müslüman eylesin. İnsân-ı kâmil olmayı nasip eylesin. Huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varmayı nasip eylesin. İnsân-ı kâmil olmayı nasip eylesin. Huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varmayı nasip eylesin.

Beraberce tevbe edelim. Beraberce tevbe edelim.

Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah e'l-Azîm,Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah e'l-Azîm, e'l-Kerîm ellezî lâ ilahe illâ hû, e'l-Hayye'l-Kayyûm, ve etûbu ileyh. e'l-Kerîm ellezî lâ ilahe illâ hû, e'l-Hayye'l-Kayyûm, ve etûbu ileyh.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2