Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Tasavvuf ve Mutasavvıflar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Recep 1415 / 18.12.1994

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, yurt içinde ve yurt dışında verdiği konferanslar, açılış ve kapanış konuşmalarından oluşmaktadır.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in yolunu insanlara anlatmaya çalışan hocamızın muhtelif yerlerde/ülkelerde yapmış oldukları konuşmalardan oluşmaktadır. Konuşmalarda genellikle önce İslâm’ın hak ve gerçek olduğu, büyüklüğü ortaya konuluyor ve İslâm’ın prensipleri hakkında genel bilgiler veriliyor. Geçmiş ümmetlerin kitaplarında Peygamber Efendimiz’le ilgili haberler olduğu ifade ediliyor. Sonra Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlâkı ve bazı güzel ahlâklar anlatılıyor. Peygamber Efendimiz’e en güzel şekilde uymanın yolu olan, ihsân yolu olan tasavvuf üzerinde duruluyor. Nefsi terbiye etmek, güzel ahlâk sahibi olmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Zikir ve zikrin usûlü hakkında bilgiler veriliyor. En son bölümde ise, tebliğ ve irşad çalışmalarının önemi üzerinde duruluyor, herkesin İslâm’a hizmet etmesi gerektiği vurgulanıyor.

COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır. Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler bulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır.

Konuşma Metni

Bismillahirrahmânirrahîm. Bismillahirrahmânirrahîm.

El-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh.El-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Kemâ yenbağî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Kemâ yenbağî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih.

Ve'sselâtü ve'sselâmü alâ hayri halkıhî sultâni'l-ârifîn Muhammedini'l-MustafâVe'sselâtü ve'sselâmü alâ hayri halkıhî sultâni'l-ârifîn Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ. ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ.

Aziz ve değerli mü'min kardeşlerim! Aziz ve değerli mü'min kardeşlerim!

Tasavvuf konusu ve mutasavvıflar, sûfîler tatlı, sevimli bir konudur.Tasavvuf konusu ve mutasavvıflar, sûfîler tatlı, sevimli bir konudur. Tasavvuf erbâbı da tatlı ve sevimli insanlardır;Tasavvuf erbâbı da tatlı ve sevimli insanlardır; gönüllerimize taht kurmuş, hayran olduğumuz kimselerdir.gönüllerimize taht kurmuş, hayran olduğumuz kimselerdir. Abdülkâdir-i Geylanîler, Bahaeddîn-i Nakşibendler, İmâm-ı Gazzâlîler, Mevlânâlar,Abdülkâdir-i Geylanîler, Bahaeddîn-i Nakşibendler, İmâm-ı Gazzâlîler, Mevlânâlar, bize yakınlığı dolayısıyla Ahmed-i Yesevîler, Yunus Emreler, Hacı Bektaşlar, Hacı Bayramlar, bize yakınlığı dolayısıyla Ahmed-i Yesevîler, Yunus Emreler, Hacı Bektaşlar, Hacı Bayramlar, İsmail Hakkı-i Bursevîler, İbrahim Hakkı-i Erzurumîler başımızın üzerinde yeri olan insanlardır. İsmail Hakkı-i Bursevîler, İbrahim Hakkı-i Erzurumîler başımızın üzerinde yeri olan insanlardır.

Tasavvuf, İslâm tarihi içinde günümüze kadar 14 asırTasavvuf, İslâm tarihi içinde günümüze kadar 14 asır müslümanlar tarafından büyük rağbete mazhar olmuştur.müslümanlar tarafından büyük rağbete mazhar olmuştur. Bugün de Şark'ta ve Garp'ta çok büyük ilgi çekmektedir, çok büyük rağbet görmektedir.Bugün de Şark'ta ve Garp'ta çok büyük ilgi çekmektedir, çok büyük rağbet görmektedir. Batı'da, Amerika'da, Almanya'da, İngiltere'de müslüman olmuşBatı'da, Amerika'da, Almanya'da, İngiltere'de müslüman olmuş ve tasavvufa intisab etmiş pek çok kimse vardır. ve tasavvufa intisab etmiş pek çok kimse vardır.

Amerika'da Teksaslı bir petrol zengininden bahsediyorlardı.Amerika'da Teksaslı bir petrol zengininden bahsediyorlardı. Hem de Yahudi kökenli imiş. Derviş olmuş, sûfî olmuş.Hem de Yahudi kökenli imiş. Derviş olmuş, sûfî olmuş. Dedim; "Nasıl durumu?" Dedim;

"Nasıl durumu?"

"Şeker gibi hocam, çok tatlı... "Şeker gibi hocam, çok tatlı... Mescidin kapısının yanına diz çöker, oturur;Mescidin kapısının yanına diz çöker, oturur; o zenginliği ile eline süpürgeyi alır, mescidi süpürür." dediler. o zenginliği ile eline süpürgeyi alır, mescidi süpürür." dediler.

Abdülkadir es-Sûfî'yi biliyorsunuz, İngilizler'denAbdülkadir es-Sûfî'yi biliyorsunuz, İngilizler'den ve tasavvuf üzerine eser de veren şahıslardan birisi;ve tasavvuf üzerine eser de veren şahıslardan birisi; Almanya'da Süleyman Dede rahmetullâhi aleyh'e intisab etmiş.Almanya'da Süleyman Dede rahmetullâhi aleyh'e intisab etmiş. Mevlevî Alman kardeşlerimizi tanırsınız, duyarsınız, biliyorsunuz.Mevlevî Alman kardeşlerimizi tanırsınız, duyarsınız, biliyorsunuz. Meşhur, asrın filozofu diye anılan Roger Garaudy, kitabında tasavvuf için şu ismi kullanmış:Meşhur, asrın filozofu diye anılan Roger Garaudy, kitabında tasavvuf için şu ismi kullanmış: "Bir inanç destanı tasavvuf." Yani "destan" kelimesi ile ifade ediyor. "Bir inanç destanı tasavvuf." Yani "destan" kelimesi ile ifade ediyor.

Rusya'da 70-80 yıllık devlet destekli korkunç ateizm,Rusya'da 70-80 yıllık devlet destekli korkunç ateizm, yani Allah'ı, dini inkar etmek ve dinsizliği devletin resmî ideolojisi olarak her yerde okutmak gibiyani Allah'ı, dini inkar etmek ve dinsizliği devletin resmî ideolojisi olarak her yerde okutmak gibi korkunç bir yangın devresinde, yanmadan kurtulan insanlar bugün dahi erbâb-ı tasavvuftur.korkunç bir yangın devresinde, yanmadan kurtulan insanlar bugün dahi erbâb-ı tasavvuftur. Sûfî ve Komiser isimli eserinde -ki bu eseri Prof. Osman Türer Türkçe'ye de terceme etmiştir-,Sûfî ve Komiser isimli eserinde -ki bu eseri Prof. Osman Türer Türkçe'ye de terceme etmiştir-, Rusya'daki halkların tasavvuf sayesinde nasıl müslüman kaldığını okuyabilirsiniz. Rusya'daki halkların tasavvuf sayesinde nasıl müslüman kaldığını okuyabilirsiniz.

Türkiye'de, rahmetullâhi aleyh [Mehmed Zahid] Hocamız; Türkiye'de, rahmetullâhi aleyh [Mehmed Zahid] Hocamız;

"Elhamdülillah bizi Allah hıfz u himaye eyledi. "Elhamdülillah bizi Allah hıfz u himaye eyledi. Dinsizliğin en kuvvetle uygulandığı, gazetelerden dinî tefrikaların bile kaldırıldığı zamandaDinsizliğin en kuvvetle uygulandığı, gazetelerden dinî tefrikaların bile kaldırıldığı zamanda elhamdülillah Allah bizi bir kenarda sâlimen vikâye eyledi." demiştir. elhamdülillah Allah bizi bir kenarda sâlimen vikâye eyledi." demiştir.

O korkunç devreden sonra biz, şahsen sınıf arkadaşlarım da vardır aranızda,O korkunç devreden sonra biz, şahsen sınıf arkadaşlarım da vardır aranızda, tarih kitabında İslâm tarihi bölümünü atladık, 30-40 sayfa,tarih kitabında İslâm tarihi bölümünü atladık, 30-40 sayfa, "Burasından mükellef değilsiniz." dediler. Roma tarihini okuttular, Yunan tarihini okuttular."Burasından mükellef değilsiniz." dediler. Roma tarihini okuttular, Yunan tarihini okuttular. Baş düşmanımız, komşumuz, Yunan safsatalarını, mitolojisini okuttular.Baş düşmanımız, komşumuz, Yunan safsatalarını, mitolojisini okuttular. Zeus Olimpos dağının tepesine çıkmış, öteki tanrılar onun sözünü dinlememiş,Zeus Olimpos dağının tepesine çıkmış, öteki tanrılar onun sözünü dinlememiş, o onlara yıldırım göndermiş, falanca tanrı filanca haylazlık yapmış...o onlara yıldırım göndermiş, falanca tanrı filanca haylazlık yapmış... Aşk tanrısı, şarap tanrısı, bilmem ne tanrısı safsatalarını okuduk daAşk tanrısı, şarap tanrısı, bilmem ne tanrısı safsatalarını okuduk da İslâm'ın "i" sinden bahsedilmedi ve mahkum edildi müslümanlar... İslâm'ın "i" sinden bahsedilmedi ve mahkum edildi müslümanlar...

"Miskinlik yuvalarıdır" diyerek tarikatler kapatıldı. "Miskinlik yuvalarıdır" diyerek tarikatler kapatıldı. İslâm ve tasavvuf, ikisi birden horlandı ve dışlandı.İslâm ve tasavvuf, ikisi birden horlandı ve dışlandı. Şiddetli bir kasırga esti de başaklar biraz eğildi ama yine güneş açtı, yine başaklar dimdik ayakta...Şiddetli bir kasırga esti de başaklar biraz eğildi ama yine güneş açtı, yine başaklar dimdik ayakta... Konu büyük ilgi ve sevgi toplayan bir konudur. Bu ilgi ve sevgiye layıktır. Konu büyük ilgi ve sevgi toplayan bir konudur. Bu ilgi ve sevgiye layıktır.

Konu hakkında görüşleri negatif ve pozitif olan insanlar vardır.Konu hakkında görüşleri negatif ve pozitif olan insanlar vardır. Yeni selefîler vardır. Tabii İslâm'a karşı olan bir insanın tasavvufa da karşı olması normal.Yeni selefîler vardır. Tabii İslâm'a karşı olan bir insanın tasavvufa da karşı olması normal. Bir şeye karşı olan onun cüz'üne de elbette karşıdır, tamam.Bir şeye karşı olan onun cüz'üne de elbette karşıdır, tamam. Fakat müslüman olup da tasavvufa karşı olanlar enteresan...Fakat müslüman olup da tasavvufa karşı olanlar enteresan... Yani müslümandır, hem de iyi-tam müslüman olmak iddiasındadır;Yani müslümandır, hem de iyi-tam müslüman olmak iddiasındadır; bunlardan tasavvufa karşı olanlar vardır, yeni selefîler vardır. bunlardan tasavvufa karşı olanlar vardır, yeni selefîler vardır.

Bizim Türkiyemiz'de radikaller vardır, radikal kardeşler vardır. Cahil ukalâlar vardır.Bizim Türkiyemiz'de radikaller vardır, radikal kardeşler vardır. Cahil ukalâlar vardır. Her iki kelimeyi de bilerek kullanıyorum. Çünkü soruyorum: Her iki kelimeyi de bilerek kullanıyorum. Çünkü soruyorum:

"Dinî tahsil yaptın mı?" "Yapmadım." "Dinî tahsil yaptın mı?"

"Yapmadım."

"Arapça biliyor musun?" "Bilmiyorum." "Arapça biliyor musun?"

"Bilmiyorum."

"Yüksek tahsil yaptın mı?" "Hayır." "Yüksek tahsil yaptın mı?"

"Hayır."

E bu ukalâlık neden?E bu ukalâlık neden? Yani herkese akıl öğretmek, dinin aslını, esasını anlatmak iddiasında olmak,Yani herkese akıl öğretmek, dinin aslını, esasını anlatmak iddiasında olmak, kitap yazmak, makale yazmak bu konuda?.. kitap yazmak, makale yazmak bu konuda?..

Öyle insanlar var ki kitap yazmış, "Dinin aslı, esası budur." diye iddia ile ortaya çıkmışÖyle insanlar var ki kitap yazmış, "Dinin aslı, esası budur." diye iddia ile ortaya çıkmış fakat âyeti hadisten ayırt edemiyor.fakat âyeti hadisten ayırt edemiyor. Hatta ilk sayfada hadis bile olmayan bir şeye âyet diyerek başlamış. Hatta ilk sayfada hadis bile olmayan bir şeye âyet diyerek başlamış.

"Verin bakayım şunun kitabını..." dedim, bu kadar böbürlenen bir insan neymiş... "Verin bakayım şunun kitabını..." dedim, bu kadar böbürlenen bir insan neymiş... Açtım, ilk sayfada otuz küsur yanlışını buldum, birinci sayfada! Dedim; "Bu kitap okunmaz." Açtım, ilk sayfada otuz küsur yanlışını buldum, birinci sayfada! Dedim;

"Bu kitap okunmaz."

Yani ömrümüzün kıymeti var. Ömrü boş şeylere harcayamayız. Ömrümüz azizdir, kıymetlidir.Yani ömrümüzün kıymeti var. Ömrü boş şeylere harcayamayız. Ömrümüz azizdir, kıymetlidir. Bir sayfada otuz tane yanlış olursa,Bir sayfada otuz tane yanlış olursa, Yunan filozoflarından birisinin sözünü âyet diye baş sayfaya yazarsa bir insan,Yunan filozoflarından birisinin sözünü âyet diye baş sayfaya yazarsa bir insan, bu dinin aslını esasını anlayamaz. bu dinin aslını esasını anlayamaz.

Diyor ki: "Ulemânın Kur'ân-ı Kerîm cümlelerine ‘âyet' diye isim vermesi yanlıştır." Diyor ki:

"Ulemânın Kur'ân-ı Kerîm cümlelerine ‘âyet' diye isim vermesi yanlıştır."

Be hey cahil!Be hey cahil! Kur'ân-ı Kerîm'in cümlelerine âyet ismini veren Allahu Teâlâ hazretleridir, ulemâ bile değil! Kur'ân-ı Kerîm'in cümlelerine âyet ismini veren Allahu Teâlâ hazretleridir, ulemâ bile değil!

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Hüvellezî enzele aleyke'l-kitâbe minhü âyâtun muhkemâtun hünne ümmü'l-kitâbi ve uharu müteşâbihâtün. Hüvellezî enzele aleyke'l-kitâbe minhü âyâtun muhkemâtun hünne ümmü'l-kitâbi ve uharu müteşâbihâtün.

Allah o ismi veriyor. Cahil adam, "Ulemâ bu ismi vermiştir." diyeAllah o ismi veriyor. Cahil adam, "Ulemâ bu ismi vermiştir." diye Kur'ân-ı Kerîm'in cümlelerine âyet ismi verilmesine itiraza 15-20 sayfa ayırmışKur'ân-ı Kerîm'in cümlelerine âyet ismi verilmesine itiraza 15-20 sayfa ayırmış ve bir de güyâ âyetlerden deliller getirmeye çalışmış.ve bir de güyâ âyetlerden deliller getirmeye çalışmış. "Âyet, yani kevnî olaylardır, büyük hadiselerdir, ibretli hadiselerdir." diyor."Âyet, yani kevnî olaylardır, büyük hadiselerdir, ibretli hadiselerdir." diyor. Evet, o da âyettir ama Kur'ân-ı Kerîm cümlelerine de Allah "âyet" ismini ihsan eylemiş,Evet, o da âyettir ama Kur'ân-ı Kerîm cümlelerine de Allah "âyet" ismini ihsan eylemiş, öyle tesmiye buyurmuş. Ondan haberi yok. öyle tesmiye buyurmuş. Ondan haberi yok.

Onun için bu bir tecavüz değildir, "cahil" sözüm ispatlıdır, cahillerdir.Onun için bu bir tecavüz değildir, "cahil" sözüm ispatlıdır, cahillerdir. "Ukalâ" sözüm ispatlıdır çünkü ukalâlık ediyorlar. "Ukalâ" sözüm ispatlıdır çünkü ukalâlık ediyorlar.

Bir insan bildiği konuda konuşsun. Bir insan bildiği konuda konuşsun.

Gidip de şu arka taraftaki elektrik ayarlarına, ses ayarlarına dönüp baktım mı ben? Gidip de şu arka taraftaki elektrik ayarlarına, ses ayarlarına dönüp baktım mı ben?

Anlamam. Anlamadığımız şeye karışmıyoruz.Anlamam. Anlamadığımız şeye karışmıyoruz. Bir doktorun işine karışmıyoruz. Mühendisin, mimarın işine, hesabına karışmıyoruz.Bir doktorun işine karışmıyoruz. Mühendisin, mimarın işine, hesabına karışmıyoruz. Komputerin şeyine karışmıyoruz. Herkes haddini bilmeli. Komputerin şeyine karışmıyoruz.

Herkes haddini bilmeli.

Suudîler vardır, Vehhâbî temayüllü...Suudîler vardır, Vehhâbî temayüllü... Onların üniversitelerinde büyük para destekleriyle okuttuğu gençler vardır.Onların üniversitelerinde büyük para destekleriyle okuttuğu gençler vardır. Üniversitelerindeki devletin resmî ideolojisi "anti-tasavvuf" diyelim,Üniversitelerindeki devletin resmî ideolojisi "anti-tasavvuf" diyelim, yani tasavvufa karşı bir eğitimdir.yani tasavvufa karşı bir eğitimdir. Özellikle bastıra bastıra tasavvufun aleyhinde konuşurlar.Özellikle bastıra bastıra tasavvufun aleyhinde konuşurlar. Devletin resmî ideolojisidir, yani bizdeki devrimcilik gibidir.Devletin resmî ideolojisidir, yani bizdeki devrimcilik gibidir. Genellikle bugün Araplar tasavvufa karşıdırlar. Genellikle bugün Araplar tasavvufa karşıdırlar.

Bir arkadaşım anlatıyor: Bir şehirde -şehrin ismini, şahsın ismini söylemeyelim-Bir arkadaşım anlatıyor: Bir şehirde -şehrin ismini, şahsın ismini söylemeyelim- Araplar'ın yönettiği bir camideAraplar'ın yönettiği bir camide bir Alman müslüman sûfî meclislerine gidiyor diyebir Alman müslüman sûfî meclislerine gidiyor diye arkasından dedektif gibi takibata uğramış ve tenkit edilmiş. Sûfî meclisine gidiyor diye...arkasından dedektif gibi takibata uğramış ve tenkit edilmiş. Sûfî meclisine gidiyor diye... Yani insan bir meclise, bir toplantıya incelemek için de gider, merak için de gider;Yani insan bir meclise, bir toplantıya incelemek için de gider, merak için de gider; ille ondan olduğu için gitmez.ille ondan olduğu için gitmez. Bu kadar da tahammülsüzlük olmaz ki! Bu kadar mütehammil değiller yani, bu kadar… Bu kadar da tahammülsüzlük olmaz ki! Bu kadar mütehammil değiller yani, bu kadar…

Türkiye'de devrimci partiler ve gazeteler tasavvufa, tarikatlere karşıdırTürkiye'de devrimci partiler ve gazeteler tasavvufa, tarikatlere karşıdır ve daima veryansın ederler; çatarlar, bağırırlar, çağırırlar, horlarlar,ve daima veryansın ederler; çatarlar, bağırırlar, çağırırlar, horlarlar, horlayıcı, küçümseyici bir ifade kullanırlar, çağ dışı insanlar gözüyle bakarlar. horlayıcı, küçümseyici bir ifade kullanırlar, çağ dışı insanlar gözüyle bakarlar.

Hâlbuki biz onların okuduğu bütün ilimleri okuduk ama onlar bizim okuduğumuz ilimleri okumadılar.Hâlbuki biz onların okuduğu bütün ilimleri okuduk ama onlar bizim okuduğumuz ilimleri okumadılar. Biz onların bütün müesseselerinden geçtik ama Biz onların bütün müesseselerinden geçtik ama onlar bizim müesseselerimizin kapısına bile ayak basmadılar.onlar bizim müesseselerimizin kapısına bile ayak basmadılar. Biz onlardan bir kat daha başka bilgileri biliyoruz ama onlar bizim bilgilerimizi bilmiyorlar. Biz onlardan bir kat daha başka bilgileri biliyoruz ama onlar bizim bilgilerimizi bilmiyorlar.

Rusya'da tasavvufa karşı bir tavır yürütülmüştür.Rusya'da tasavvufa karşı bir tavır yürütülmüştür. Geçen yüzyılda İngiltere iki büyük düşman ilan etmiş İslâm alemine: Geçen yüzyılda İngiltere iki büyük düşman ilan etmiş İslâm alemine:

Birisi hac, Birisi tasavvuf ve tarikatler. Birisi hac,

Birisi tasavvuf ve tarikatler.

Çünkü hacca giden müslümanlar birbirlerinden haberdar oluyorlar,Çünkü hacca giden müslümanlar birbirlerinden haberdar oluyorlar, emperyalizmin oyunlarını birbirlerine anlatıyorlar ve tedbir alıyorlar.emperyalizmin oyunlarını birbirlerine anlatıyorlar ve tedbir alıyorlar. Sudan'da İngilizlere karşı bir hareket başlıyor, Hindistan'da İngilizlere karşı bir hareket başlıyor,Sudan'da İngilizlere karşı bir hareket başlıyor, Hindistan'da İngilizlere karşı bir hareket başlıyor, falanca yerde İngilizlere karşı bir hareket başlıyor.falanca yerde İngilizlere karşı bir hareket başlıyor. Onun için İngilizler'in düşmanı politik, iç politikayla ilgili düşman.Onun için İngilizler'in düşmanı politik, iç politikayla ilgili düşman. Bir de hac düşman.Bir de hac düşman. Ta o zamandan müslümanlar birbirleriyle temasa geçmesin diye hac mevsiminde,Ta o zamandan müslümanlar birbirleriyle temasa geçmesin diye hac mevsiminde, "Hacda hastalık var, kolera salgını var." diye hacca gitmelerini engellemeye çalışmışlar. "Hacda hastalık var, kolera salgını var." diye hacca gitmelerini engellemeye çalışmışlar. Tasavvuf düşman çünkü tasavvuf erbabının gönlüne giremiyorlar, tasavvuf erbabına söz dinletemiyorlar. Tasavvuf düşman çünkü tasavvuf erbabının gönlüne giremiyorlar, tasavvuf erbabına söz dinletemiyorlar. Aydınları, kolej mezunlarını kandırıyorlar da ümmîleri, ârifleri kandıramıyorlar. Aydınları, kolej mezunlarını kandırıyorlar da ümmîleri, ârifleri kandıramıyorlar.

Evet, tasavvufun böyle düşmanları vardır. Halen de var. Tarih boyunca da vardı.Evet, tasavvufun böyle düşmanları vardır. Halen de var. Tarih boyunca da vardı. Fakat bir yolun, bir fikrin düşmanlarının olması tabiîdir.Fakat bir yolun, bir fikrin düşmanlarının olması tabiîdir. Çünkü İslâm'ın da düşmanları vardı. Çünkü Allah'ın da düşmanları vardı.Çünkü İslâm'ın da düşmanları vardı. Çünkü Allah'ın da düşmanları vardı. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in de düşmanları vardı.Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in de düşmanları vardı. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Allah'ın emriyle peygamberlik vazifesineÇünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Allah'ın emriyle peygamberlik vazifesine başladığı andan itibarenbaşladığı andan itibaren başta dünürleri ve amcaları olmak üzere karşısına dikilen insanlar vardı, damatları vardı. başta dünürleri ve amcaları olmak üzere karşısına dikilen insanlar vardı, damatları vardı.

Bir yolun düşmanları olabilir. Bir yolun düşmanlarının olması o yolun şânına, şerefine gölge düşürmez.Bir yolun düşmanları olabilir. Bir yolun düşmanlarının olması o yolun şânına, şerefine gölge düşürmez. Yolun ne olduğunu incelemek lazım; aslına, esasına bakmakYolun ne olduğunu incelemek lazım; aslına, esasına bakmak ve konu üzerinde adalet terazisini elinde tutarak hakkaniyetle hüküm vermek lazım.ve konu üzerinde adalet terazisini elinde tutarak hakkaniyetle hüküm vermek lazım. Kadının, müftünün işi budur; iki tarafı dinler, -tarafeyni dinlemeden adalet olmaz-Kadının, müftünün işi budur; iki tarafı dinler, -tarafeyni dinlemeden adalet olmaz- ondan sonra elini vicdanına koyar, Allah için adaleti icra etmeye çalışır, hakkı söyler. ondan sonra elini vicdanına koyar, Allah için adaleti icra etmeye çalışır, hakkı söyler.

Şairâne bir itirazla biz de diyoruz ki; Osmanlı şairlerinden birisi söylemiş: Şairâne bir itirazla biz de diyoruz ki; Osmanlı şairlerinden birisi söylemiş:

Âb-ı pâke ne zarar vakvaka-i kurbağadan. Âb-ı pâke ne zarar vakvaka-i kurbağadan.

Ne demek? Temiz suya pislik vermez, zarar vermez.Ne demek?

Temiz suya pislik vermez, zarar vermez.
Yani o vıraklar, bayağı da uzaktan duyulur sesi ama suya bir zararı yoktur, su temizdir. Yani o vıraklar, bayağı da uzaktan duyulur sesi ama suya bir zararı yoktur, su temizdir.

Rencîde olur dîde-i huffâş ziyâdan demiş Ziya Paşa.Rencîde olur dîde-i huffâş ziyâdan

demiş Ziya Paşa.
Kendisinin ismi de Ziya olduğu için, bir şiirde muhaliflerine çatmak için o da öyle söylemiş.Kendisinin ismi de Ziya olduğu için, bir şiirde muhaliflerine çatmak için o da öyle söylemiş. "Yarasaların gözü ışıkta rahatsız olur." demiş. Hâlbuki yarasanın gözü bile yokmuş."Yarasaların gözü ışıkta rahatsız olur." demiş. Hâlbuki yarasanın gözü bile yokmuş. Şiir aslında biraz hatalı ama "Rencîde olur dîde-i huffâş ziyâdan." demiş.Şiir aslında biraz hatalı ama "Rencîde olur dîde-i huffâş ziyâdan." demiş. Yani güneşten bazı kimseler rahatsız oluyor, karanlığa kaçıyorlar. Yani güneşten bazı kimseler rahatsız oluyor, karanlığa kaçıyorlar.

Tabii, İslâm'ın özünü inceleyecek, Kur'ân-ı Kerîm'in üslubuna bakacak olursakTabii, İslâm'ın özünü inceleyecek, Kur'ân-ı Kerîm'in üslubuna bakacak olursak Allahu Teâlâ hazretleri bizim önümüze kâfirin sözünü de seriyor.Allahu Teâlâ hazretleri bizim önümüze kâfirin sözünü de seriyor. Kâfir eline çürümüş kemiği almış, Mekke'de, Hz. Peygamber'in karşısına çıkmış,Kâfir eline çürümüş kemiği almış, Mekke'de, Hz. Peygamber'in karşısına çıkmış, parmaklarının arasında kemiği ufalayarak, kum haline getirerek; parmaklarının arasında kemiği ufalayarak, kum haline getirerek;

Kâle men yuhyi'l-ızâme ve hiye ramîm.Kâle men yuhyi'l-ızâme ve hiye ramîm. "Bu kemikleri böyle ufalmış hâle getirip böyle dökülmüş bir haldeyken tekrar kim diriltecek?"Bu kemikleri böyle ufalmış hâle getirip böyle dökülmüş bir haldeyken tekrar kim diriltecek? Olur mu öyle dirilme, diriltme? Âhiret, ba'sü ba'de'l-mevt olur mu?" diye itiraza kalkışmış amaOlur mu öyle dirilme, diriltme? Âhiret, ba'sü ba'de'l-mevt olur mu?" diye itiraza kalkışmış ama Allahu Teâlâ hazretleri o sapık ve çürük ve cahil itirazı da söyledikten sonra,Allahu Teâlâ hazretleri o sapık ve çürük ve cahil itirazı da söyledikten sonra, bize bildirdikten sonra diyor ki: bize bildirdikten sonra diyor ki:

Kul yuhyîhellezî enşeahâ evvele merratin. Kul yuhyîhellezî enşeahâ evvele merratin.

Evvelce bunu kim yarattı?Evvelce bunu kim yarattı? O kemiği kim yarattı? O insanı kim yarattı? O varlığı kim yarattı? Kâinatı kim yarattı? O kemiği kim yarattı? O insanı kim yarattı? O varlığı kim yarattı? Kâinatı kim yarattı?

"Evvelce yaratan onu tekrar yaratmaya kâdirdir." "Evvelce yaratan onu tekrar yaratmaya kâdirdir." Ve hüve bi-külli halkin alîm. "Her çeşit yaratmaya da kâdirdir." Ve hüve bi-külli halkin alîm. "Her çeşit yaratmaya da kâdirdir."

Yaratmanın bir tek cinsi yok. Yaprakların çeşitlerine bakın, sayılarını bitiremezsiniz.Yaratmanın bir tek cinsi yok. Yaprakların çeşitlerine bakın, sayılarını bitiremezsiniz. Sadece benim küçük, mütevazı salonumdaki, yani evi süslesin diyeSadece benim küçük, mütevazı salonumdaki, yani evi süslesin diye edindiğim çiçeklerin ben bir gün yaprak çeşitlerini saydım; 17 çeşit yaprak saydım benim küçük evimde.edindiğim çiçeklerin ben bir gün yaprak çeşitlerini saydım; 17 çeşit yaprak saydım benim küçük evimde. Deve tabanının yaprağı bu kadar, kuşkonmazın yaprağı dereotu gibi,Deve tabanının yaprağı bu kadar, kuşkonmazın yaprağı dereotu gibi, arslan pençesi başka türlü, kılıç çiçeği başka türlü, yaprağı güzel başka türlü vs. vs. arslan pençesi başka türlü, kılıç çiçeği başka türlü, yaprağı güzel başka türlü vs. vs.

Fetebârekallâhu ahsenü'l-hâlikîn. Fetebârekallâhu ahsenü'l-hâlikîn.

Allah kudretini gösteriyor. Eserinde yaratmasının coşkunluğunu görüyoruz.Allah kudretini gösteriyor. Eserinde yaratmasının coşkunluğunu görüyoruz. Balığın çeşitleri, çiçeğin çeşitleri, renklerin çeşitleri, meyvelerin çeşitleri…Balığın çeşitleri, çiçeğin çeşitleri, renklerin çeşitleri, meyvelerin çeşitleri… Hatta bir elmanın, Bolvadin'de otobüsümüz mola vermişti de,Hatta bir elmanın, Bolvadin'de otobüsümüz mola vermişti de, camekanın içinde kırk çeşidini görmüştüm.camekanın içinde kırk çeşidini görmüştüm. Bolvadin gibi bir yerde kırk çeşit elma! Dünya üzerinde kim bilir kaç çeşit var...Bolvadin gibi bir yerde kırk çeşit elma! Dünya üzerinde kim bilir kaç çeşit var... Böceklerin çeşitleri vesaire de...Böceklerin çeşitleri vesaire de... Ve hüve bi-külli halkin alîm. Her çeşit yaratmaya kâdirdir. Ve hüve bi-külli halkin alîm. Her çeşit yaratmaya kâdirdir. Yani "Bilmediğimiz şekillerde de ihyâya, inşaaya, ibdâya kâdirdir." diyor. Yani "Bilmediğimiz şekillerde de ihyâya, inşaaya, ibdâya kâdirdir." diyor.

Demek ki mü'min aşılanıyor. Mü'min yanlış fikri de bilir, duyar, ona karşı aşılanır.Demek ki mü'min aşılanıyor. Mü'min yanlış fikri de bilir, duyar, ona karşı aşılanır. Hani tifo, tifüs aşısı oluyor, ondan sonra tutulmuyor;Hani tifo, tifüs aşısı oluyor, ondan sonra tutulmuyor; çiçek aşısı oluyor, ondan sonra çiçek mikrobu Türkiye'de öldürücü olmuyor. çiçek aşısı oluyor, ondan sonra çiçek mikrobu Türkiye'de öldürücü olmuyor.

Eski asırlarda çiçek, Avrupa'da öldürücü bir hastalıkmış, geldiği şehrin yarısını kırarmış,Eski asırlarda çiçek, Avrupa'da öldürücü bir hastalıkmış, geldiği şehrin yarısını kırarmış, üçte birini öldürürmüş ama Türkiye'de böyle bir şey olmuyor. üçte birini öldürürmüş ama Türkiye'de böyle bir şey olmuyor. Çünkü bizim eski devirdeÇünkü bizim eski devirde köşe başındaki hacı nineler çocuklarının kollarına cırt cırt çiçek aşısı yaparlarmış.köşe başındaki hacı nineler çocuklarının kollarına cırt cırt çiçek aşısı yaparlarmış. Onlara bu çiçek hastalığı hafif bir şekilde gelip geçermiş, bir şey olmazmış. Onlara bu çiçek hastalığı hafif bir şekilde gelip geçermiş, bir şey olmazmış.

Demek ki mikrobu bilmek, ona karşı aşılanmak, kuvvetlenmek deDemek ki mikrobu bilmek, ona karşı aşılanmak, kuvvetlenmek de aynı zamanda bir tıbbî yol olduğu gibi fikrî yol oluyor.aynı zamanda bir tıbbî yol olduğu gibi fikrî yol oluyor. Elbette yanlış fikirleri de bileceğiz. İlim zaten öyle gelişir ve iman öyle kuvvetlenir.Elbette yanlış fikirleri de bileceğiz. İlim zaten öyle gelişir ve iman öyle kuvvetlenir. Onun için Necip Fazıl merhum diyor ki; Onun için Necip Fazıl merhum diyor ki;

Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın. Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın.

Ey düşmanım, ben senden hız alıyorum. Düşman olmazsa insan hız kazanamaz. Ey düşmanım, ben senden hız alıyorum. Düşman olmazsa insan hız kazanamaz.

Bizim İlâhiyat Fakültesi'ne Kemal diye bir kardeşimiz gelirdi, biraz başka fakülteleri filan dolaşan,Bizim İlâhiyat Fakültesi'ne Kemal diye bir kardeşimiz gelirdi, biraz başka fakülteleri filan dolaşan, biraz da efe bir arkadaştı, Allah selamet versin. biraz da efe bir arkadaştı, Allah selamet versin. "Pasifsiniz!" diye bizim ilâhiyatlıları; hocaları ve talebeleri tenkit ederdi."Pasifsiniz!" diye bizim ilâhiyatlıları; hocaları ve talebeleri tenkit ederdi. Hatta biraz külhanî olduğu için "mantar" derdi, "mantar gibi" derdi.Hatta biraz külhanî olduğu için "mantar" derdi, "mantar gibi" derdi. "Gelin de görün Hukuk Fakültesi'ndeki, Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki gençleri!" derdi."Gelin de görün Hukuk Fakültesi'ndeki, Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki gençleri!" derdi. Çünkü karşısında komünist var, dinsiz var.Çünkü karşısında komünist var, dinsiz var. Onunla bileniyor, onunla hız kazanıyor, onunla kuvvet kazanıyor.Onunla bileniyor, onunla hız kazanıyor, onunla kuvvet kazanıyor. Her şey zıttıyla zahir olduğundan hakkın akı karanın yanında daha güzel belli oluyor.Her şey zıttıyla zahir olduğundan hakkın akı karanın yanında daha güzel belli oluyor. O bakımdan, muhalifler veya bir fikir, bir konu üzerinde ters sözler bizi yıldırmamalı. O bakımdan, muhalifler veya bir fikir, bir konu üzerinde ters sözler bizi yıldırmamalı.

Ben Safa tepesinin altında otururken Arab'ın birisi yanaştı da; Ben Safa tepesinin altında otururken Arab'ın birisi yanaştı da;

"Selamun aleyküm." dedi. "Aleyküm selam." "Selamun aleyküm." dedi.

"Aleyküm selam."

"Kimsin?" "Türkiye'denim, falancayım." "Kimsin?"

"Türkiye'denim, falancayım."

"Hangi mezheptensin?" "Hanefî mezhebindenim." dedim. "Hangi mezheptensin?"

"Hanefî mezhebindenim." dedim.

Açtı ağzını, yumdu gözünü; Ebû Hanife Efendimiz hazretlerinin aleyhinde uzun boylu konuştu.Açtı ağzını, yumdu gözünü; Ebû Hanife Efendimiz hazretlerinin aleyhinde uzun boylu konuştu. Ebû Hanife hazretleri, dünyanın en büyük fakihlerinden... Ebû Hanife hazretleri, dünyanın en büyük fakihlerinden... Zamanının bütün alimleri ve bütün mezhep imamları, Hanbelî mezhebinin vesairenin imamları dahi,Zamanının bütün alimleri ve bütün mezhep imamları, Hanbelî mezhebinin vesairenin imamları dahi, İmâm-ı Şâfiî dahil, hepsi "dünyanın en muttakî insanı" diye son derece methetmişler.İmâm-ı Şâfiî dahil, hepsi "dünyanın en muttakî insanı" diye son derece methetmişler. Ama o zemmetti. Ama o zemmetti.

Olabiliyor. Harem-i Şerif'te gıybet ediyor, hem de Ebû Hanife hazretlerini gıybet ediyor ! Olabiliyor. Harem-i Şerif'te gıybet ediyor, hem de Ebû Hanife hazretlerini gıybet ediyor !

Kimin hareketi doğru, kiminki yanlış? Harem-i Şerif'te gıybet olur mu?Kimin hareketi doğru, kiminki yanlış? Harem-i Şerif'te gıybet olur mu? Vefat etmiş kimsenin aleyhinde konuşulur mu?Vefat etmiş kimsenin aleyhinde konuşulur mu? Öyle o kadar büyük bir zâtın değerini ölçecek kadar sende, terazinde kapasite var mı? Öyle o kadar büyük bir zâtın değerini ölçecek kadar sende, terazinde kapasite var mı?

Böyle şeyler olabilir. Böyle şeyler olabilir.

Tasavvufun lehinde insanlar da çok.Tasavvufun lehinde insanlar da çok. Büyük mezhep imamları, büyük alim ve fakihler büyük bir ekseriyetle tasavvufu methetmişlerdir. Büyük mezhep imamları, büyük alim ve fakihler büyük bir ekseriyetle tasavvufu methetmişlerdir.

Bu konuda size bazı eserler göstermek için getirdim.Bu konuda size bazı eserler göstermek için getirdim. Korkmayın, bu kadar önümde kitaplar var diye hepsini okuyacak değilim amaKorkmayın, bu kadar önümde kitaplar var diye hepsini okuyacak değilim ama Hakâik ani't-Tasavvuf diye bir eser var. Ahmet Serdaroğlu terceme eylemiş.Hakâik ani't-Tasavvuf diye bir eser var. Ahmet Serdaroğlu terceme eylemiş. Muasır Arab alimlerden bir mübarek zâtın eseridir.Muasır Arab alimlerden bir mübarek zâtın eseridir. Güzel bir eserdir; okumanızı, kütüphanenizde bulundurmanızı tavsiye ederim.Güzel bir eserdir; okumanızı, kütüphanenizde bulundurmanızı tavsiye ederim. Orada, 317. sayfasında hangi büyük alimlerin nasıl tasavvufu methettiğini güzel güzel anlatıyor. Orada, 317. sayfasında hangi büyük alimlerin nasıl tasavvufu methettiğini güzel güzel anlatıyor.

Mesela İmâm-ı Şâfiî hazretlerinin sözünü naklediyor: Mesela İmâm-ı Şâfiî hazretlerinin sözünü naklediyor:

"Sizin dünyanızdan bana üç şey sevdirildi." buyurmuş İmâm-ı Şafiî rahmetullâhi aleyh, "Sizin dünyanızdan bana üç şey sevdirildi." buyurmuş İmâm-ı Şafiî rahmetullâhi aleyh, Allah şefaatine erdirsin. Türbesi Kahire'de.Allah şefaatine erdirsin. Türbesi Kahire'de. Kahire'de çok nefis bir türbesi var ama çok harap bir mahalle arasında.Kahire'de çok nefis bir türbesi var ama çok harap bir mahalle arasında. İşte bu da İslâm âleminin kadir kıymet bilirliği!.. İşte bu da İslâm âleminin kadir kıymet bilirliği!..

1. Külfeti terk. Yani reel, tasannusuz yaşayış. 1. Külfeti terk. Yani reel, tasannusuz yaşayış.

2. Kolay geçim, yani "İşte ne yapalım, bir lokma da olsa elhamdülillah karnımızı doyuruyoruz..."2. Kolay geçim, yani "İşte ne yapalım, bir lokma da olsa elhamdülillah karnımızı doyuruyoruz..." İnsanın midesi bir avuç kadar bir şey. O kadar lokantalara lüzum yok yani...İnsanın midesi bir avuç kadar bir şey. O kadar lokantalara lüzum yok yani... Maddelerini de topladığın zaman; bir kısmı karbonhidrat, bir kısmı protein, bir kısmı yağ.Maddelerini de topladığın zaman; bir kısmı karbonhidrat, bir kısmı protein, bir kısmı yağ. Netice itibariyle ekmekten de karbonhidrat alıyorsun, kaymaklı kadayıftan da; fark etmiyor.Netice itibariyle ekmekten de karbonhidrat alıyorsun, kaymaklı kadayıftan da; fark etmiyor. Proteini sütten, yumurtadan, etten de alıyorsun, fasulyeden, kuru fasulyeden de...Proteini sütten, yumurtadan, etten de alıyorsun, fasulyeden, kuru fasulyeden de... "Fukaranın mıhlaması" mı denir?.. "Fukaranın mıhlaması" mı denir?..

Külfeti terk, kolay geçim ve; 3. Tasavvuf yolu. Külfeti terk, kolay geçim ve;

3. Tasavvuf yolu.

İmâm-ı Şafiî böyle buyurmuş. Kaynağını gösteriyor. İmâm-ı Şafiî böyle buyurmuş. Kaynağını gösteriyor.

İmâm-ı Malik'in bir sözü var, diyor ki: İmâm-ı Malik'in bir sözü var, diyor ki:

"Sadece fıkhı okuyan ama tasavvufu bilmeyen, sûfî olmayan fasıktır." "Sadece fıkhı okuyan ama tasavvufu bilmeyen, sûfî olmayan fasıktır."

Bilgisi var; ameli yok, icraatı yok, hâli yok. Söz var, hal yok; fasıktır. Bilgisi var; ameli yok, icraatı yok, hâli yok. Söz var, hal yok; fasıktır.

"Sûfîliğe girmiş ama fıkıh bilgisi olmayan zındıktır." "Sûfîliğe girmiş ama fıkıh bilgisi olmayan zındıktır."

Aşkı şevki var ama bilgisi yok; kaş yapayım derken göz çıkartır,Aşkı şevki var ama bilgisi yok; kaş yapayım derken göz çıkartır, zındık olur, raydan çıkar, yoldan çıkar, hatta imandan çıkar.zındık olur, raydan çıkar, yoldan çıkar, hatta imandan çıkar. Bilgi olacak. İkisini cem eden, ikisini birden kendisinde toplayabilen, işte o da muhakkıktır. Bilgi olacak. İkisini cem eden, ikisini birden kendisinde toplayabilen, işte o da muhakkıktır. Muhakkık, fasık, zındık, birbirine benzeyen üç kafiyeli kelime.Muhakkık, fasık, zındık, birbirine benzeyen üç kafiyeli kelime. Eğer fıkhı biliyor, bilgisi var hâli yoksa, yaşantısı bilgisine uygun değilse fasıktır.Eğer fıkhı biliyor, bilgisi var hâli yoksa, yaşantısı bilgisine uygun değilse fasıktır. Hâli var, hallenmek istiyor ama bilgisi yok; ayağı kayar, şaşırır, zındık olur.Hâli var, hallenmek istiyor ama bilgisi yok; ayağı kayar, şaşırır, zındık olur. Hem hâli hem ilmi varsa, ilmiyle âmilse o zaman muhakkıktır, diye bildiriyor. Hem hâli hem ilmi varsa, ilmiyle âmilse o zaman muhakkıktır, diye bildiriyor.

İmâm-ı Âzam hazretlerinden sözler var.İmâm-ı Âzam hazretlerinden sözler var. Abdülkâhir-i Bağdadî, el-Fark beyne'l-fırak diye mezhepler ve çeşitli yollar üzerinde eser yazmış,Abdülkâhir-i Bağdadî, el-Fark beyne'l-fırak diye mezhepler ve çeşitli yollar üzerinde eser yazmış, sûfîlerin hallerini anlatıyor, güzel vasıflarını sıralıyor, sıralıyor; sûfîlerin hallerini anlatıyor, güzel vasıflarını sıralıyor, sıralıyor;

"Kadere razıdırlar. "Kadere razıdırlar. Göz, kulak ve kalpten insanın sorumlu olduğunu bilirler, bunları günahlardan korurlar." diyor.Göz, kulak ve kalpten insanın sorumlu olduğunu bilirler, bunları günahlardan korurlar." diyor. "Kıyamette zerrenin hesabını vermenin telaşına düşerler." diyor, vs. vs. anlatıyor."Kıyamette zerrenin hesabını vermenin telaşına düşerler." diyor, vs. vs. anlatıyor. Diyor ki; Zâlike fadlullâhi yû'tîhi men yeşâ'. Diyor ki;

Zâlike fadlullâhi yû'tîhi men yeşâ'.
"Bu Allah'ın bir fazlıdır, dilediğine nasip eder." diyor."Bu Allah'ın bir fazlıdır, dilediğine nasip eder." diyor. Onları, yani çeşitli fırkaları incelemiş bir alim olarak onun sözü bu. Onları, yani çeşitli fırkaları incelemiş bir alim olarak onun sözü bu.

İmâm-ı Gazzâlî'nin meşhur bir sözü var. İmâm-ı Gazzâlî de Suudlular'ın düşmanıdır.İmâm-ı Gazzâlî'nin meşhur bir sözü var. İmâm-ı Gazzâlî de Suudlular'ın düşmanıdır. Kitabını -İhyâu ulûm'u- Suudi Arabistan'a sokmuyorlar.Kitabını -İhyâu ulûm'u- Suudi Arabistan'a sokmuyorlar. İmâm-ı Gazzâlî zamanının çok büyük bir mücahididir.İmâm-ı Gazzâlî zamanının çok büyük bir mücahididir. Zamanındaki bütün fırak-ı dâlle ile mücadele vermiştir;Zamanındaki bütün fırak-ı dâlle ile mücadele vermiştir; filozoflarla, Mezdakîlerle, çeşitli sapık fırkalarla uğraşmıştır.filozoflarla, Mezdakîlerle, çeşitli sapık fırkalarla uğraşmıştır. İlim erbâbıdır. İlimde derya gibi bir insandır. Diyor ki; İlim erbâbıdır. İlimde derya gibi bir insandır. Diyor ki;

"İnceledim, kesin olarak sonunda bildim ki özellikle Allah yolunda olanlar gerçek sûfîlerdir. "İnceledim, kesin olarak sonunda bildim ki özellikle Allah yolunda olanlar gerçek sûfîlerdir. Allah yolunun hakiki erleri mutasavvıflardır." Allah yolunun hakiki erleri mutasavvıflardır."

Uzun sözleri var. Ama kitabı, kaynağını gösterdim.Uzun sözleri var. Ama kitabı, kaynağını gösterdim. Kütüphanenizde bulunmasını tavsiye ederim, kitapta çok güzel bilgiler var. Kütüphanenizde bulunmasını tavsiye ederim, kitapta çok güzel bilgiler var.

Tasavvufa karşı olan şahıslar ikide birde İbn Teymiyye'yi ileri sürerlerdi.Tasavvufa karşı olan şahıslar ikide birde İbn Teymiyye'yi ileri sürerlerdi. Amerika'da bir kitap aldım, sonra Türkiye'de de terceme edilmiş.Amerika'da bir kitap aldım, sonra Türkiye'de de terceme edilmiş. İbn Teymiyye ve Tasavvuf diye bir eser gördüm.İbn Teymiyye ve Tasavvuf diye bir eser gördüm. İbn Teymiyye'nin kendisi sûfî zaten, kendisi erbâb-ı tarîk.İbn Teymiyye'nin kendisi sûfî zaten, kendisi erbâb-ı tarîk. Adamı tutuyorlar, kendi yolunun karşısında göstermeye çalışıyorlar. Adamı tutuyorlar, kendi yolunun karşısında göstermeye çalışıyorlar. "Şeyhü'l-İslâm, İmam İbn Teymiyye..." diye söylüyorlar söylüyorlar, bir noktaya kadar."Şeyhü'l-İslâm, İmam İbn Teymiyye..." diye söylüyorlar söylüyorlar, bir noktaya kadar. Ama tasavvufa ait sözlerine gelince yutuyorlar. Böyle adalet olmaz.Ama tasavvufa ait sözlerine gelince yutuyorlar. Böyle adalet olmaz. Bir noktaya kadar söyle, ondan sonra sus, olmaz. Bir noktaya kadar söyle, ondan sonra sus, olmaz.

Osmanlılar... Osmanlı bir tasavvuf devleti.Osmanlılar...

Osmanlı bir tasavvuf devleti.
Tarih boyunca, yedi asır şânla, şevketle yaşamış bir tasavvuf saltanatıdır Osmanlı.Tarih boyunca, yedi asır şânla, şevketle yaşamış bir tasavvuf saltanatıdır Osmanlı. Padişahından ordusuna kadar, vezirinden halkına kadar sûfîdir.Padişahından ordusuna kadar, vezirinden halkına kadar sûfîdir. Osmanlı tasavvuf devletidir. Ordu alperenlerle başlamıştır.Osmanlı tasavvuf devletidir. Ordu alperenlerle başlamıştır. Yeniçeriler kendilerini Hacı Bektaş'ın mensubu olarak kabul etmişYeniçeriler kendilerini Hacı Bektaş'ın mensubu olarak kabul etmiş ve harbe "Allah Allah!" diye gitmişlerdir.ve harbe "Allah Allah!" diye gitmişlerdir. Sultan Ahmed, Aziz Mahmud-ı Hüdâî'ye intisap etmiştir.Sultan Ahmed, Aziz Mahmud-ı Hüdâî'ye intisap etmiştir. Abdülhamid veya Sultan Abdülaziz -belki isimlerini karıştırmış olabilirim- Şâzelî tarikatindendir.Abdülhamid veya Sultan Abdülaziz -belki isimlerini karıştırmış olabilirim- Şâzelî tarikatindendir. "Benim tekkemde her cuma akşamı Hâlidî dervişler gelsin, zikir yapsın." diye vasiyet etmiş."Benim tekkemde her cuma akşamı Hâlidî dervişler gelsin, zikir yapsın." diye vasiyet etmiş. Çoğu tasavvufa müntesiptir.Çoğu tasavvufa müntesiptir. Fatih'in oğlu Bayezid "Sûfî Bayezid" diye tanınır.Fatih'in oğlu Bayezid "Sûfî Bayezid" diye tanınır. O zamandan beri böyle gelmiştir. Fatih'in Akşemseddin ile mâcerâsı bellidir.O zamandan beri böyle gelmiştir. Fatih'in Akşemseddin ile mâcerâsı bellidir. Ekseriyetle Osmanlı ulemâsı aynı zamanda sûfîdir,Ekseriyetle Osmanlı ulemâsı aynı zamanda sûfîdir, aynı zamanda bir zâta intisap etmiştir, ondan feyiz almıştır. aynı zamanda bir zâta intisap etmiştir, ondan feyiz almıştır.

Tarih boyunca Orta Asya tasavvufun hazine sandığıdır. Halen öyledir.Tarih boyunca Orta Asya tasavvufun hazine sandığıdır. Halen öyledir. Horasan erenleri dünyanın her yerine yayılmışlardır, irfanı götürmüşlerdir.Horasan erenleri dünyanın her yerine yayılmışlardır, irfanı götürmüşlerdir. Maveraünnehir'den en büyük alimler, hadisçiler, Buhârîler, Tirmizîler yetiştiği gibiMaveraünnehir'den en büyük alimler, hadisçiler, Buhârîler, Tirmizîler yetiştiği gibi en büyük sûfîler yetişmiştir.en büyük sûfîler yetişmiştir. Afganistan'da, Hint'te İslâm'ın yayılmasında onların çok büyük [katkıları] vardır.Afganistan'da, Hint'te İslâm'ın yayılmasında onların çok büyük [katkıları] vardır. Bugün bir Afgan devlet başkanı -Burhaneddin Rabbani- Müceddidî'dir.Bugün bir Afgan devlet başkanı -Burhaneddin Rabbani- Müceddidî'dir. Soyca ve akide olarak İmâm-ı Rabbânî'ye bağlıdırlar. Soyca ve akide olarak İmâm-ı Rabbânî'ye bağlıdırlar.

Sudan ve Kuzey Afrika, tüm Afrika erbâb-ı tasavvuftur.Sudan ve Kuzey Afrika, tüm Afrika erbâb-ı tasavvuftur. Geçtiğimiz sene içinde ben kardeşinizi, Sudan'dan gelmiş olan bir üniversite hocasıGeçtiğimiz sene içinde ben kardeşinizi, Sudan'dan gelmiş olan bir üniversite hocası ille Sudan'a davet etti.ille Sudan'a davet etti. Biz "Sudanlılar'ı seviyoruz." dedik, onlar da "Biz de sizi seviyoruz." dediler,Biz "Sudanlılar'ı seviyoruz." dedik, onlar da "Biz de sizi seviyoruz." dediler, Sudan'a davet ettiler. Devlet bir konferans tertiplemiş.Sudan'a davet ettiler. Devlet bir konferans tertiplemiş. Konferans da değil de mu'temer diyorlar, birkaç gün devam eden bir seri toplantı tertiplemiş.Konferans da değil de mu'temer diyorlar, birkaç gün devam eden bir seri toplantı tertiplemiş. İsmi Mutemeru'z-zikr ve'z-zâkirîn. Zikir ve erbâb-ı zikrin, zâkirlerin toplantısı, mu'temeri demek.İsmi Mutemeru'z-zikr ve'z-zâkirîn. Zikir ve erbâb-ı zikrin, zâkirlerin toplantısı, mu'temeri demek. 3-4 gün orada bizi misafir ettiler. Dünyanın her yerinden büyük sûfîleri, meşâyih-i kirâmı çağırmışlar,3-4 gün orada bizi misafir ettiler. Dünyanın her yerinden büyük sûfîleri, meşâyih-i kirâmı çağırmışlar, Kâdirî, Nakşî vs. vs. Orada çok güzel konuşmalar, tebliğler oldu. Kâdirî, Nakşî vs. vs. Orada çok güzel konuşmalar, tebliğler oldu.

"Biz her şeyimizi zikre ve zâkirlere borçluyuz. "Biz her şeyimizi zikre ve zâkirlere borçluyuz. Sudan zikirden, tasavvuftan ayrılamaz." dediler.Sudan zikirden, tasavvuftan ayrılamaz." dediler. Öyledir. Kuzey Afrika öyledir. Tunus'tan, Cezayir'den, Fas'tan, Moritanya'dan,Öyledir. Kuzey Afrika öyledir. Tunus'tan, Cezayir'den, Fas'tan, Moritanya'dan, daha adını saymadığımız birçok ülkeden çok büyük ârifler yetişmiştirdaha adını saymadığımız birçok ülkeden çok büyük ârifler yetişmiştir ve hâlen oralarda hizmet görmektedirler.ve hâlen oralarda hizmet görmektedirler. Demek ki lehinde olanlar çok büyük ekseriyette ve ağırlıkta. Demek ki lehinde olanlar çok büyük ekseriyette ve ağırlıkta.

Peki nedir bu? Müslümanlardan ihtilaf edenler niye ediyor? Peki nedir bu? Müslümanlardan ihtilaf edenler niye ediyor?

Onu tahlil edelim, yani yaklaşalım. Tenkit eden nesini tenkit ediyor, bilelim. Onu tahlil edelim, yani yaklaşalım. Tenkit eden nesini tenkit ediyor, bilelim.

Benim düşündüğüme göre, size anlatmak için sıraladığıma göre sebepler dört tanedir: Benim düşündüğüme göre, size anlatmak için sıraladığıma göre sebepler dört tanedir:

1. İslâm çok geniş alanlara; okyanuslardan okyanuslara, kıtalardan kıtalara yayılmıştır.1. İslâm çok geniş alanlara; okyanuslardan okyanuslara, kıtalardan kıtalara yayılmıştır. Çok çeşitli toplumlara girmiştir.Çok çeşitli toplumlara girmiştir. Tasavvuf onun için o toplumların daha önceki kültürlerinin ve zihniyetlerinin rengine biraz boyanmıştır.Tasavvuf onun için o toplumların daha önceki kültürlerinin ve zihniyetlerinin rengine biraz boyanmıştır. Onun için mesela bir Kuzey Afrika'nın tasavvufu ile bir Orta Asya tasavvufu arasında fark vardır.Onun için mesela bir Kuzey Afrika'nın tasavvufu ile bir Orta Asya tasavvufu arasında fark vardır. Hint tasavvufu ile Türkiye'deki tasavvuf arasında fark vardır.Hint tasavvufu ile Türkiye'deki tasavvuf arasında fark vardır. Araplar'ın, bir Bağdat'ın tasavvufu ile diyelim ki Yemen'in tasavvufu arasında fark vardır.Araplar'ın, bir Bağdat'ın tasavvufu ile diyelim ki Yemen'in tasavvufu arasında fark vardır. Bu, mahalli renklerin, yaşamların ve kültürlerin etki etmesinden kaynaklanıyor. Bu, mahalli renklerin, yaşamların ve kültürlerin etki etmesinden kaynaklanıyor.

Tabii mahalli renkler kısmen mâzur görülebilen tesirler veriyor,Tabii mahalli renkler kısmen mâzur görülebilen tesirler veriyor, kısmen de tasavvufun içine asıl İslâm'a uymayan birtakım kıyafetler, birtakım hareketler sokuyor.kısmen de tasavvufun içine asıl İslâm'a uymayan birtakım kıyafetler, birtakım hareketler sokuyor. İslâm'ın aslında olmayan, tasavvuf erbabının yaptığı birtakım hareketler tenkide sebep oluyor. İslâm'ın aslında olmayan, tasavvuf erbabının yaptığı birtakım hareketler tenkide sebep oluyor.

Bunun aslı İslâm'da var mı? Arıyorsun, yok.Bunun aslı İslâm'da var mı?

Arıyorsun, yok.
O zaman tenkit mevzuu oluyor. Bu bir. O zaman tenkit mevzuu oluyor. Bu bir.

2. Zaman. Çok geniş bir zaman içinde, 14 asırda İslâm böyle yaşanmıştır2. Zaman. Çok geniş bir zaman içinde, 14 asırda İslâm böyle yaşanmıştır ve bu genişlikte, bu uzun asırlarda aynı fikrin sahiplerinin bile,ve bu genişlikte, bu uzun asırlarda aynı fikrin sahiplerinin bile, asır içinde ilerlemesiyle, zaman içinde ilerlemesiyle,asır içinde ilerlemesiyle, zaman içinde ilerlemesiyle, değişmesine ve bazen dejenere olmasına sebep olmuştur.değişmesine ve bazen dejenere olmasına sebep olmuştur. Hani kulaktan kulağa oyunu vardır.Hani kulaktan kulağa oyunu vardır. Bu taraftan birisi bir söz söyler, o yanındakinin kulağına, o yanındakinin kulağına,Bu taraftan birisi bir söz söyler, o yanındakinin kulağına, o yanındakinin kulağına, en sondaki de hangi söz söylendiğini açıklar ama ondan sonra herkes güler. en sondaki de hangi söz söylendiğini açıklar ama ondan sonra herkes güler.

Neden? İlk söylenen söz kulaktan kulağa öbür tarafta çok değişmiştir.Neden?

İlk söylenen söz kulaktan kulağa öbür tarafta çok değişmiştir.
Yani zamanın uzamasından dolayı asla uygunlukta değişme olmuşsa o tenkit mevzuu oluyor. Haklıdır.Yani zamanın uzamasından dolayı asla uygunlukta değişme olmuşsa o tenkit mevzuu oluyor. Haklıdır. İslâm'a sonradan giren tesirlerde tenkitler haklıdır.İslâm'a sonradan giren tesirlerde tenkitler haklıdır. Zamanın uzamasından dolayı olan dejenerasyonda tesirler, yine başka şeyler çıkmışsa haklıdır. Zamanın uzamasından dolayı olan dejenerasyonda tesirler, yine başka şeyler çıkmışsa haklıdır.

3. Metotlar farklıdır.3. Metotlar farklıdır. Tasavvufun amaçlarını sağlamak için her tarikatTasavvufun amaçlarını sağlamak için her tarikat -tarikat metot, yol demektir- ayrı bir metot kullanmıştır.-tarikat metot, yol demektir- ayrı bir metot kullanmıştır. Kullanılan metotların bir kısmı tenkide sebep olmuştur.Kullanılan metotların bir kısmı tenkide sebep olmuştur. Bilgi seviyesi önemlidir.Bilgi seviyesi önemlidir. Tasavvuf erbâbı olan şahıs alim ise, muhakkık ise, yani hem fıkhı biliyor hem tasavvufu biliyorsaTasavvuf erbâbı olan şahıs alim ise, muhakkık ise, yani hem fıkhı biliyor hem tasavvufu biliyorsa kimse itiraz etmemiştir, herkes sevmiştir, İbn Teymiyye bile sevmiştir ve el öpmüştür, ona bağlanmıştır.kimse itiraz etmemiştir, herkes sevmiştir, İbn Teymiyye bile sevmiştir ve el öpmüştür, ona bağlanmıştır. Ama cahil ise, nâehillerin eline geçmişse, o zaman hata onlarındır, tenkit edilmiştir. Ama cahil ise, nâehillerin eline geçmişse, o zaman hata onlarındır, tenkit edilmiştir.

4. Bir kısmı da, her güzel şeyin taklidi olduğu gibi... Elmasın taklidi camdır.4. Bir kısmı da, her güzel şeyin taklidi olduğu gibi... Elmasın taklidi camdır. Elmas yüzük şu kadar milyon liradır ama cam yüzük şu kadar liradır.Elmas yüzük şu kadar milyon liradır ama cam yüzük şu kadar liradır. İpekle hasır arasında çok büyük fark vardır. İpekle hasır arasında çok büyük fark vardır. İkisi de dokumadır ama hasır dokuma ile ipek dokuma, atlas dokuma arasında çok büyük fark vardır.İkisi de dokumadır ama hasır dokuma ile ipek dokuma, atlas dokuma arasında çok büyük fark vardır. Her şeyin taklitleri vardır. Her şeyin taklitleri vardır.

Bir Varan Turizm vardır, bir de Hakiki Varan vardır.Bir Varan Turizm vardır, bir de Hakiki Varan vardır. "Hakiki" derler. Bakarsınız Mahmutpaşa'da gezdiğiniz zaman gayrimüslimler dükkânlarına hep"Hakiki" derler. Bakarsınız Mahmutpaşa'da gezdiğiniz zaman gayrimüslimler dükkânlarına hep "Koca Türk, Asil Türk, Kök Türk, bilmem ne Türk" der ama Türk değildir,"Koca Türk, Asil Türk, Kök Türk, bilmem ne Türk" der ama Türk değildir, yani müşteriyi aldatmak için öyle demiştir. İstismarcıları, suiniyetlileri vardır. yani müşteriyi aldatmak için öyle demiştir. İstismarcıları, suiniyetlileri vardır.

Tabii onun da işi nedir? Tabii onun da işi nedir?

Mevlânâ hazretleri rağbet görüyor diye, Abdülkâdir-i Geylanî hazretleri rağbet görüyor diyeMevlânâ hazretleri rağbet görüyor diye, Abdülkâdir-i Geylanî hazretleri rağbet görüyor diye mesela o da cebini doldurmaya, istismar etmeye kalkmıştır. mesela o da cebini doldurmaya, istismar etmeye kalkmıştır.

Bizim [arkadaşlar] anlatıyorlar; iş havada kalmasın, misallendireyim diye söylüyorum.Bizim [arkadaşlar] anlatıyorlar; iş havada kalmasın, misallendireyim diye söylüyorum. Bizim camiye gelen giden bir kişi vardı. Adını bilmem, uzaktan görürdümBizim camiye gelen giden bir kişi vardı. Adını bilmem, uzaktan görürdüm ama yani avamdan bir kimseydi, bizim camiye gelir giderdi.ama yani avamdan bir kimseydi, bizim camiye gelir giderdi. Sonra değişmiş.Sonra değişmiş. Sonra bembeyaz elbiseler giymeye başlamış; alımlı, çalımlı kıyafetler giymeye başlamış. Sonra bembeyaz elbiseler giymeye başlamış; alımlı, çalımlı kıyafetler giymeye başlamış.

E ne oldu? Şeyhliğe kalkışmış.E ne oldu?

Şeyhliğe kalkışmış.
Ama avamdan, bilgisi yok. Sonra onu bir kolunda bir kadın, bir kolunda bir kadın görmüşler.Ama avamdan, bilgisi yok. Sonra onu bir kolunda bir kadın, bir kolunda bir kadın görmüşler. Böyle yani... Kadınlar da, güya onun müridleri de ondan yani böyle etrafında...Böyle yani... Kadınlar da, güya onun müridleri de ondan yani böyle etrafında... Bizim kabadayı esnaf var, ihvandan değil ama bizim camiye gelip giden;Bizim kabadayı esnaf var, ihvandan değil ama bizim camiye gelip giden; bir tanesi yanaşmış yanına, biraz güreşciliği filan da var. bir tanesi yanaşmış yanına, biraz güreşciliği filan da var.

"Bana bak! Bir daha buralarda görünme, bacaklarını kırarım senin!" demiş. "Bana bak! Bir daha buralarda görünme, bacaklarını kırarım senin!" demiş.

Bakmış görmüş ki öyle kadınlarla madınlarla düşüp kalkıyor... Bakmış görmüş ki öyle kadınlarla madınlarla düşüp kalkıyor...

Peki sonu ne olmuş? Muhterem kardeşlerim,Peki sonu ne olmuş?

Muhterem kardeşlerim,
ibret olduğu için söylüyorum, Allah kimsenin ayağını kaydırmasın.ibret olduğu için söylüyorum, Allah kimsenin ayağını kaydırmasın. Hele, dinde sahtekârlığın cezası çok büyüktür, o durumlara kimseyi düşürmesin.Hele, dinde sahtekârlığın cezası çok büyüktür, o durumlara kimseyi düşürmesin. Sonra falanca ilde, yerini söylemiyorum adı belli olmasın diye, biliyorum, filanca ildeSonra falanca ilde, yerini söylemiyorum adı belli olmasın diye, biliyorum, filanca ilde grand tuvalet giyinmiş, çok güzel giyinmiş, kravat takmış... grand tuvalet giyinmiş, çok güzel giyinmiş, kravat takmış...

Görüyorsunuz ben kravat takmıyorum, sevmiyorumGörüyorsunuz ben kravat takmıyorum, sevmiyorum ama mecbur olanlar, memurlar kravat takıyorlar.ama mecbur olanlar, memurlar kravat takıyorlar. Kravat takmış. Bu bizim millî kıyafetimiz değil, Batı'dan gelmiş.Kravat takmış. Bu bizim millî kıyafetimiz değil, Batı'dan gelmiş. Kravat "Hırvat" kelimesinden geliyor, onların örfü, töresi, yayılmış Batı'ya, onlar takıyorlar.Kravat "Hırvat" kelimesinden geliyor, onların örfü, töresi, yayılmış Batı'ya, onlar takıyorlar. Grand tuvalet giyinmiş, başına fötr şapka geçirmiş. Onu da sevmiyorum, fötr şapka da…Grand tuvalet giyinmiş, başına fötr şapka geçirmiş. Onu da sevmiyorum, fötr şapka da… İşte başka başörtüleri kullanıyoruz ama fötr kullanmıyoruz.İşte başka başörtüleri kullanıyoruz ama fötr kullanmıyoruz. Ve kendisini asmış! Sonuç önemli. Kendisini asmış. Ve kendisini asmış! Sonuç önemli. Kendisini asmış.

Hem de nasıl? Böyle giyinerek asmış. Allah öyle bir ibret gösteriyor ki… Hem de nasıl?

Böyle giyinerek asmış.

Allah öyle bir ibret gösteriyor ki…

Kendisini asmak ne demek? Kendisini asmak ne demek?

Bir insan kendisini astı mı, kendisi intihar ettiği için ebedî cehennemdedir.Bir insan kendisini astı mı, kendisi intihar ettiği için ebedî cehennemdedir. Çünkü bu can bizim malımız değildir, bize emanettir.Çünkü bu can bizim malımız değildir, bize emanettir. Biz bunu almaya, vermeye selahiyetli değiliz; sahibi var bunun.Biz bunu almaya, vermeye selahiyetli değiliz; sahibi var bunun. Allahu Teâlâ hazretleri canı vermiş, O alacak. Sahibi Allah celle celâlüh.Allahu Teâlâ hazretleri canı vermiş, O alacak. Sahibi Allah celle celâlüh. Biz emanetçisiyiz. Biz iyi bakmakla mükellefiz. Biz emanetçisiyiz. Biz iyi bakmakla mükellefiz.

Bu işin şakası yok.Bu işin şakası yok. "İstismarcıları vardır, sapıkları vardır." dedim, onun da bir misalini vereyim, bilinsin."İstismarcıları vardır, sapıkları vardır." dedim, onun da bir misalini vereyim, bilinsin. Çünkü hayatta olmuş misalleri söylemezsek dinleyicilerden de yanılanlar olabilir. Çünkü hayatta olmuş misalleri söylemezsek dinleyicilerden de yanılanlar olabilir.

Bir tüccar arkadaşım anlatıyor, isim söylemeden anlatıyorum, maksadım birisini kötülemek değil;Bir tüccar arkadaşım anlatıyor, isim söylemeden anlatıyorum, maksadım birisini kötülemek değil; birtakım gerçekleri öğretmek, anlatmak, dile getirmek, bahis konusu etmek, herkesin dikkatine sunmak.birtakım gerçekleri öğretmek, anlatmak, dile getirmek, bahis konusu etmek, herkesin dikkatine sunmak. O arkadaşımızın hanında, kendisi imalatçı, zengin bir insan, bir genç varmış. O arkadaşımızın hanında, kendisi imalatçı, zengin bir insan, bir genç varmış.

"Çok iyiydi hocam. Cübbe giyerdi. Sakallıydı. Sevabı çok diye sarık sarardı." diyor. "Çok iyiydi hocam. Cübbe giyerdi. Sakallıydı. Sevabı çok diye sarık sarardı." diyor.

Sarıkla kılınan namaz sarıksız kılınan namazdan yetmiş kat daha sevaplıdır.Sarıkla kılınan namaz sarıksız kılınan namazdan yetmiş kat daha sevaplıdır. Onun için kardeşlerimiz sarık giyiyor. Onun için kardeşlerimiz sarık giyiyor.

Cübbeyi neden giyiyoruz? Cübbeyi neden giyiyoruz?

Bir insanın kılık kıyafeti dolayısıyla secdeye vesaireye vardığı zamanBir insanın kılık kıyafeti dolayısıyla secdeye vesaireye vardığı zaman mahrem yerleri görünürse arkadan, kendisinin de arkasından görenin de namazı bozulur.mahrem yerleri görünürse arkadan, kendisinin de arkasından görenin de namazı bozulur. Onun için, tesettür için örtüyoruz, cübbeyi ondan giyiyoruz.Onun için, tesettür için örtüyoruz, cübbeyi ondan giyiyoruz. Biz de biliriz gömlekle dolaşmasını... Biz de biliriz gömlekle dolaşmasını...

"Biz de üşümüyoruz, bizde de efelik var, bizim de kanımız kaynıyor." diyebilirsiniz ama "Biz de üşümüyoruz, bizde de efelik var, bizim de kanımız kaynıyor." diyebilirsiniz ama namazda niye hoca efendi cübbe giyiyor? namazda niye hoca efendi cübbe giyiyor?

Tesettür olsun diye, uzvu belli olmasın, arka taraftaki insanın aklı karışmasın,Tesettür olsun diye, uzvu belli olmasın, arka taraftaki insanın aklı karışmasın, kötü kötü şeyler olmasın diye.kötü kötü şeyler olmasın diye. İslâm korur. İslâm kötülüğü olmadan korur, onun için. İslâm korur. İslâm kötülüğü olmadan korur, onun için.

Cübbe giyermiş, sarık sararmış, namazı camide kılarmış.Cübbe giyermiş, sarık sararmış, namazı camide kılarmış. Paldır paldır, paldır paldır merdivenlerden inermiş. Namaza gidiyor bizim genç,Paldır paldır, paldır paldır merdivenlerden inermiş. Namaza gidiyor bizim genç, filanca tüccarın yanında çalışan tezgahtar namaza gidiyor.filanca tüccarın yanında çalışan tezgahtar namaza gidiyor. Etraftaki tezgahtarlara da faydalı oluyormuş. Epeyce onları da alıştırmış,Etraftaki tezgahtarlara da faydalı oluyormuş. Epeyce onları da alıştırmış, "Hadi bakalım namaza başlayın." vesaire..."Hadi bakalım namaza başlayın." vesaire... Bayağı bir hizmet yapıyor yani; birçok kimseyi namaza alıştırmış. Bayağı bir hizmet yapıyor yani; birçok kimseyi namaza alıştırmış.

Ondan sonra, Allah kimseyi yanıltmasın, şaşırtmasın,Ondan sonra, Allah kimseyi yanıltmasın, şaşırtmasın, sakalı kesmiş, namazı bırakmış, acayip bir insan olmuş. sakalı kesmiş, namazı bırakmış, acayip bir insan olmuş.

Meraklanmış bizim tüccar arkadaş, ne oldu? Meraklanmış bizim tüccar arkadaş, ne oldu?

Bir efendiye intisap etmiş. Bir efendiye intisap etmiş.

Ne efendisi? Ne efendisi?

Bir dâl ve mudil insana, sapık ve saptırıcı insana bağlanmış.Bir dâl ve mudil insana, sapık ve saptırıcı insana bağlanmış. Sakalı ondan kesmiş, namazı ondan bırakmış. Sakalı ondan kesmiş, namazı ondan bırakmış.

Bir gün de gelmiş, bu bizim arkadaşa demiş ki; Bir gün de gelmiş, bu bizim arkadaşa demiş ki;

"Bizim efendi hazretleri bu akşam falanca yerde sohbet yapacak, siz de gelir misiniz?" "Bizim efendi hazretleri bu akşam falanca yerde sohbet yapacak, siz de gelir misiniz?"

"Gelirim." demiş arkadaş, hemen balıklama "Gelirim, gelirim..." "Gelirim." demiş arkadaş, hemen balıklama "Gelirim, gelirim..."

O gittikten sonra bizim arkadaşın tezgahtarı,O gittikten sonra bizim arkadaşın tezgahtarı, o da sakallı, müslüman, mütedeyyin bir insan, ikaz etmiş; o da sakallı, müslüman, mütedeyyin bir insan, ikaz etmiş;

"Ağabey, o adam sağlam adam değil. Sen ‘gelirim' dedin ama her çeşmeden su içilmez; "Ağabey, o adam sağlam adam değil. Sen ‘gelirim' dedin ama her çeşmeden su içilmez; kimisi mikroplu oluyor, kimisi acı su oluyor.kimisi mikroplu oluyor, kimisi acı su oluyor. Belediye ‘Bu çeşmenin suyu içilmez.' diye üstüne kırmızı yazıyla yazıyorlar.Belediye ‘Bu çeşmenin suyu içilmez.' diye üstüne kırmızı yazıyla yazıyorlar. Her çeşmeden su içilmez, onun için gitme buraya." demiş. Her çeşmeden su içilmez, onun için gitme buraya." demiş.

"Yok, biliyorum her çeşmeden su içilmediğini ama bu adamı merak ediyorum. "Yok, biliyorum her çeşmeden su içilmediğini ama bu adamı merak ediyorum. Bu adam kim ki bu kimseyi namazdan vazgeçirdi,Bu adam kim ki bu kimseyi namazdan vazgeçirdi, ne yaptı da bunu vazgeçirdi, ondan merak ediyorum." demiş. ne yaptı da bunu vazgeçirdi, ondan merak ediyorum." demiş.

"Kalktık, gittik." diyor. "Vapurdan indik, falanca yere vardık." Semtin adını söylemiyorum. "Kalktık, gittik." diyor. "Vapurdan indik, falanca yere vardık." Semtin adını söylemiyorum. "Ezan okundu, cami-mescit şurada, ev de şurada, sokağın içinde." "Ezan okundu, cami-mescit şurada, ev de şurada, sokağın içinde."

"Şimdi ezan okundu; camiye-mescide mi gidelim, eve mi gidelim?" demişler. Demiş ki; "Şimdi ezan okundu; camiye-mescide mi gidelim, eve mi gidelim?" demişler. Demiş ki;

"Camide beş altı kişi vardır." Akşam ezanı, akşam namazının ezanı... "Camide beş altı kişi vardır." Akşam ezanı, akşam namazının ezanı... "Camide beş altı kişi vardır, eve gidelim, ev kalabalıktır,"Camide beş altı kişi vardır, eve gidelim, ev kalabalıktır, cemaat ne kadar büyük olursa sevabı o kadar çok olduğundan namazı orada kılalım."cemaat ne kadar büyük olursa sevabı o kadar çok olduğundan namazı orada kılalım." diye girmişler içeriye. Hakikaten içerisi tıklım tıklım dolu.diye girmişler içeriye. Hakikaten içerisi tıklım tıklım dolu. Birisi de çıkmış konuşuyor yukarıda. Oturmuşlar, dinlemişler. Birisi de çıkmış konuşuyor yukarıda. Oturmuşlar, dinlemişler.

Nereden bahsediyor? Aşkullah, muhabbetullah vesaire...Nereden bahsediyor?

Aşkullah, muhabbetullah vesaire...
Konu güzel; Allah sevgisi çok güzel bir konu. Dinlemişler, dinlemişler, dinlemişler...Konu güzel; Allah sevgisi çok güzel bir konu. Dinlemişler, dinlemişler, dinlemişler... Arada saatlerine bakıyorlar; vakit geçecek. Arada saatlerine bakıyorlar; vakit geçecek. Akşamın vakti belli; nihayet 1 saat 20 dakika Diyanet takvimine göre, Akşamın vakti belli; nihayet 1 saat 20 dakika Diyanet takvimine göre, 1 saat 30 dakika filanca takvime göre.1 saat 30 dakika filanca takvime göre. Kalkmış, demiş ki; "Akşamı kıldınız mı?" Kalkmış, demiş ki;

"Akşamı kıldınız mı?"

Adam durmuş durmuş, soğuk soğuk bakmış; Adam durmuş durmuş, soğuk soğuk bakmış;

"Kılmadık." "Akşam kaçıyor." demiş. "Kılmadık."

"Akşam kaçıyor." demiş.

Böyle acır gibi yine bakmış yüzüne. "Vah zavallı vah!" gibilerden. Böyle acır gibi yine bakmış yüzüne. "Vah zavallı vah!" gibilerden.

"Abdest alacağız, namaz kılmamız lazım." "Abdest alacağız, namaz kılmamız lazım."

"Şunlara lavaboyu göster." demiş. "Şunlara lavaboyu göster." demiş. O tezgahtar çocuk almış bunları, yan taraftaki odanın dışında, O tezgahtar çocuk almış bunları, yan taraftaki odanın dışında, işte neyse salonun dışında abdest almışlar.işte neyse salonun dışında abdest almışlar. O da utanmış o zaman, tezgahtar çocuk da abdest almış bunlarla beraber. O da utanmış o zaman, tezgahtar çocuk da abdest almış bunlarla beraber.

"Abdesti aldık, salona geldik." diyor. Adam sormuş; "Ne yaptınız?" "Abdesti aldık, salona geldik." diyor. Adam sormuş;

"Ne yaptınız?"

"Abdest aldık baba." demiş tezgahtar. "Abdest aldık baba." demiş tezgahtar.

"A evladım, ben sana söylemedim mi toprak suyla oynamaya gelmez, çamur olur diye..." "A evladım, ben sana söylemedim mi toprak suyla oynamaya gelmez, çamur olur diye..."

İnsan topraktan yaratıldı ya muhterem kardeşlerim,İnsan topraktan yaratıldı ya muhterem kardeşlerim, abdest alınca, toprak suyla karışınca ne oluyormuş? Çamurlaşıyormuş, çamur oluyormuş. abdest alınca, toprak suyla karışınca ne oluyormuş? Çamurlaşıyormuş, çamur oluyormuş.

"Ben size böyle söylemedim mi? Hadi kılın bakalım." demiş. "Ben size böyle söylemedim mi? Hadi kılın bakalım." demiş.

"Ben 25 sene önce bir namaz kılmıştım." demiş. "Ben 25 sene önce bir namaz kılmıştım." demiş. 25 senedir namaz kılmadığını söylüyor adam.25 senedir namaz kılmadığını söylüyor adam. 25 sene önce bir namaz kılmış, "Hadi siz de kılın." demiş. 25 sene önce bir namaz kılmış, "Hadi siz de kılın." demiş.

Vah yani, ham sayıyor karşısındakileri... Vah yani, ham sayıyor karşısındakileri...

"Biz burada aşkullahtan, muhabbetullahtan bahsediyoruz, siz namazdan bahsediyorsunuz. "Biz burada aşkullahtan, muhabbetullahtan bahsediyoruz, siz namazdan bahsediyorsunuz. Ya namazın kazası var, sohbetin kazası yok..." filan, mâlum teraneler... Ya namazın kazası var, sohbetin kazası yok..." filan, mâlum teraneler...

Bu da işin dejenerasyonudur, dejenere olmuş şeklidir. Bu da işin dejenerasyonudur, dejenere olmuş şeklidir.

Tabii bunları hepimiz tenkit ediyoruz. Bunlar tasavvuf değil.Tabii bunları hepimiz tenkit ediyoruz. Bunlar tasavvuf değil. Dünyada pek çok din var ama İslâm bir tane. Hak din, hak yol İslâm. Dünyada pek çok din var ama İslâm bir tane. Hak din, hak yol İslâm.

İnne'd-dîne inde'llâhi'l-İslâm. İnne'd-dîne inde'llâhi'l-İslâm.

Ve men yebteği gayre'l-İslâmi dînen felen yukbele minhü. Ve men yebteği gayre'l-İslâmi dînen felen yukbele minhü.

Başka bir din hadi bakalım seç, dünyada pek çok din var; buyur, seç bakalım başka din...Başka bir din hadi bakalım seç, dünyada pek çok din var; buyur, seç bakalım başka din... İslâm'dan gayri bir dini seçenden Allah o dini kabul etmeyeceğini beyan ediyor. İslâm'dan gayri bir dini seçenden Allah o dini kabul etmeyeceğini beyan ediyor.

Neden? İslâm'da tevhid var, ötekilerde yok.Neden?

İslâm'da tevhid var, ötekilerde yok.
İslâm başka. Bütün dinler bir tarafa, İslâm bir tarafa. İslâm başka. Bütün dinler bir tarafa, İslâm bir tarafa. İslâm var, başka din yok. Allah var, şeriki yok.İslâm var, başka din yok. Allah var, şeriki yok. Onun için; Lâ ilâhe illallah. İnne'd-dîne inde'llâhi'l-İslâm. Onun için;

Lâ ilâhe illallah.

İnne'd-dîne inde'llâhi'l-İslâm.

Onun için muhterem kardeşlerim, tasavvufun da hakikati var, o bize lazım.Onun için muhterem kardeşlerim, tasavvufun da hakikati var, o bize lazım. Sapıkları var, onu da bilmemiz lazım ama o işin aslına taalluk etmiyor. Sapıkları var, onu da bilmemiz lazım ama o işin aslına taalluk etmiyor.

Evet, meseleyi böylece anlattık. Evet, meseleyi böylece anlattık.

Bir de şunu anlatalım: Sahih bir tarikatin, sahih bir yolun nâehil bir postnişini olabiliyor.Bir de şunu anlatalım: Sahih bir tarikatin, sahih bir yolun nâehil bir postnişini olabiliyor. Yani adam kendisi kusurlu olabiliyor. Yol sağlam, adam kendisi kusurlu oluyor.Yani adam kendisi kusurlu olabiliyor. Yol sağlam, adam kendisi kusurlu oluyor. Onun da misalini anlatacağım. Onun da misalini anlatacağım.

Bir şehirde bir arkadaş bana geldi; Bir şehirde bir arkadaş bana geldi;

"Hocam, ben tarikatimi değiştirmek istiyorum, size bağlanmak istiyorum." dedi ve anlattı. "Hocam, ben tarikatimi değiştirmek istiyorum, size bağlanmak istiyorum." dedi ve anlattı. Kendisi biraz dinî bilgisi olan bir kimseydi, anlattı. Kendisi biraz dinî bilgisi olan bir kimseydi, anlattı.

Bir şeyhe bağlanmış. Hizmet ediyor, güzelce dervişlik yapıyor.Bir şeyhe bağlanmış. Hizmet ediyor, güzelce dervişlik yapıyor. Bakmış bir gün şeyh efendi hatalı bir iş yapmış. Demiş ki; Bakmış bir gün şeyh efendi hatalı bir iş yapmış. Demiş ki;

"Efendim, hadîs-i şerîf var bu konuda. Dinin hükmü şöyle. Yani siz böyle yapıyorsunuz, yanlış." "Efendim, hadîs-i şerîf var bu konuda. Dinin hükmü şöyle. Yani siz böyle yapıyorsunuz, yanlış."

"Olsun, bu hadis var ama sen yine böyle yap." "Olsun, bu hadis var ama sen yine böyle yap."

"Uyanmadım." diyor. İkinci bir sefer yine başka bir şey olmuş. "Uyanmadım." diyor. İkinci bir sefer yine başka bir şey olmuş. Yine böyle bid'at, dinde yeri olmayan başka bir şey.Yine böyle bid'at, dinde yeri olmayan başka bir şey. Yine demiş; "Efendim, bu iş de yanlış değil mi? Şu delil yok mu aleyhinde?" Yine demiş;

"Efendim, bu iş de yanlış değil mi? Şu delil yok mu aleyhinde?"

"İyi, var ama sen yine böyle yap." "İyi, var ama sen yine böyle yap."

"Yine uyanmadım." diyor. Yani samimiyeti, bağlılığı devam ediyor. "Yine uyanmadım." diyor. Yani samimiyeti, bağlılığı devam ediyor.

"Bir gün rüya gördüm." diyor. Kendisi anlatıyor, olmuş hadise. "Bir gün rüya gördüm." diyor. Kendisi anlatıyor, olmuş hadise. İsmi bende mahfuz bu kardeşimizin.İsmi bende mahfuz bu kardeşimizin. Rüyada tekkesinde yangın çıkmış, tekke yanıyor.Rüyada tekkesinde yangın çıkmış, tekke yanıyor. Bu da su bulacağım, kova bulacağım diye başlamış kan ter içinde koşmaya.Bu da su bulacağım, kova bulacağım diye başlamış kan ter içinde koşmaya. "Koşarken yolda Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'le karşılaştım." diyor."Koşarken yolda Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'le karşılaştım." diyor. "Nefes nefese koşuyorum, yangını söndüreceğim diye telaş içindeyim."Nefes nefese koşuyorum, yangını söndüreceğim diye telaş içindeyim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'le karşılaştım." diyor. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'le karşılaştım." diyor. "Tekkemiz yanıyor yâ Resûlallah!" demiş."Tekkemiz yanıyor yâ Resûlallah!" demiş. Rüyada Resûlullah'ı görmek büyük saadet, büyük mutluluk, güzel bir şey.Rüyada Resûlullah'ı görmek büyük saadet, büyük mutluluk, güzel bir şey. Çünkü şeytan rüyada Resûlullah kılığına giremez ve kimseyi kandıramaz.Çünkü şeytan rüyada Resûlullah kılığına giremez ve kimseyi kandıramaz. Gördüyse Resûlullah'ı görmüştür gören şahıs, bu konuda hadîs-i şerîf var.Gördüyse Resûlullah'ı görmüştür gören şahıs, bu konuda hadîs-i şerîf var. "Yâ Resûlallah, tekkemiz yanıyor." deyince Resûlullah Efendimiz rüyada ona demiş ki; "Yâ Resûlallah, tekkemiz yanıyor." deyince Resûlullah Efendimiz rüyada ona demiş ki;

"Hayır, bizim öyle bir tekkemiz yok. Bize bağlı öyle bir tekke yok." "Hayır, bizim öyle bir tekkemiz yok. Bize bağlı öyle bir tekke yok."

Uyanmış, anlamış ki yol yanlış.Uyanmış, anlamış ki yol yanlış. Anlamış ki şahıs hatalı şahıs, Resûlullah'ın tasvip etmediği bir şahıs. Anlamış ki şahıs hatalı şahıs, Resûlullah'ın tasvip etmediği bir şahıs. Araştırmış, incelemiş, sonunda da anlamış.Araştırmış, incelemiş, sonunda da anlamış. Asıl büyük şeyh, ona el veren şahıs hayattaymış. Gitmiş, onu Anadolu'nun falanca şehrinde bulmuş.Asıl büyük şeyh, ona el veren şahıs hayattaymış. Gitmiş, onu Anadolu'nun falanca şehrinde bulmuş. Demiş; "Böyle bir rüya gördüm." "Evet, doğrudur evladım." demiş.Demiş;

"Böyle bir rüya gördüm."

"Evet, doğrudur evladım." demiş.
"Ben bu şeyhe el vermiştim ama sonradan bu sapıttı, ben de kızdım,"Ben bu şeyhe el vermiştim ama sonradan bu sapıttı, ben de kızdım, kendisini tard ettim tarikatten ama yine devam ediyor." demiş.kendisini tard ettim tarikatten ama yine devam ediyor." demiş. Yani kendi bildiğini yapmaya devam ediyor. Yani kendi bildiğini yapmaya devam ediyor.

Öyle olabilir. Bir de yol iyidir, mürşidi mürşittir, kendisi nâehildir,Öyle olabilir. Bir de yol iyidir, mürşidi mürşittir, kendisi nâehildir, kendiliğinden böyle şey yapmış olabilir. kendiliğinden böyle şey yapmış olabilir.

Muhterem kardeşlerim! Gelelim, İslâm'ın kendisinin içinde bu "tasavvuf" dediğimiz konunun yerine... Muhterem kardeşlerim!

Gelelim, İslâm'ın kendisinin içinde bu "tasavvuf" dediğimiz konunun yerine...

Tabii şu kitapta bu hususta güzel bilgiler var.Tabii şu kitapta bu hususta güzel bilgiler var. Ahmet Serdaroğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı Teftiş Kurulu Üyesi,Ahmet Serdaroğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı Teftiş Kurulu Üyesi, benden yaşça büyüktür ama talebemdir, bizim fakültede okudu.benden yaşça büyüktür ama talebemdir, bizim fakültede okudu. Biz de kurnaz ve bahtlı insanlarız, bizden nice yaşlı insanlar var,Biz de kurnaz ve bahtlı insanlarız, bizden nice yaşlı insanlar var, pattadak hepsinin hocası oluveriyoruz.pattadak hepsinin hocası oluveriyoruz. Lütfi Doğan Hoca talebemdir, Süleyman Ateş talebemdir,Lütfi Doğan Hoca talebemdir, Süleyman Ateş talebemdir, Ahmet Serdaroğlu talebemdir. Hepsi yaşça benden büyük ama talebemdir.Ahmet Serdaroğlu talebemdir. Hepsi yaşça benden büyük ama talebemdir. Çok şükür, elhamdülillah, iyi talebeler de olunca seviniyor insan. Yani burada güzel bilgiler var. Çok şükür, elhamdülillah, iyi talebeler de olunca seviniyor insan. Yani burada güzel bilgiler var.

Biliyorsunuz Halil Gönenç Hoca vardır, Diyanet'in Haseki İhtisas Kursu'nda hocalık yapıyor.Biliyorsunuz Halil Gönenç Hoca vardır, Diyanet'in Haseki İhtisas Kursu'nda hocalık yapıyor. Alim, fâzıl bir kimsedir, fakihtir, bilgisi iyidir, müftülük yapmış bir kimsedir.Alim, fâzıl bir kimsedir, fakihtir, bilgisi iyidir, müftülük yapmış bir kimsedir. Günümüzün Meselelerine Fetvalar diye iki ciltlik eseri vardır.Günümüzün Meselelerine Fetvalar diye iki ciltlik eseri vardır. Orada tasavvuf hakkında fikrini soruyorlar: Orada tasavvuf hakkında fikrini soruyorlar:

"Tasavvuf, İslâmî ilimlerden muteber, makbul bir ilimdir." diyor, zamanımızdan bir fetva olarak. "Tasavvuf, İslâmî ilimlerden muteber, makbul bir ilimdir." diyor, zamanımızdan bir fetva olarak.

Sonra biz, Hocamız rahmetullahi aleyh Mehmed Zahid Kotku hazretlerinin vefatlarındaSonra biz, Hocamız rahmetullahi aleyh Mehmed Zahid Kotku hazretlerinin vefatlarında onu anma toplantıları yapıyoruz. onu anma toplantıları yapıyoruz. Aya İrini diye bir kilise var, Ayasofya'nın yanında, Topkapı Sarayı'na girerken...Aya İrini diye bir kilise var, Ayasofya'nın yanında, Topkapı Sarayı'na girerken... Bizim ecdat eskiden mescit olarak kullanmış. Bizim ecdat eskiden mescit olarak kullanmış. Şimdi onu tekrar kilise yapmak ister gibi bir hava var, müzelikten çıkarttılar. Şimdi onu tekrar kilise yapmak ister gibi bir hava var, müzelikten çıkarttılar. Ama Kültür Bakanlığı'na bağlı bir toplantı salonu orası.Ama Kültür Bakanlığı'na bağlı bir toplantı salonu orası. Biz Taksim'deki Kültür Sarayı'nı istedik, vermediler ama orayı verdiler.Biz Taksim'deki Kültür Sarayı'nı istedik, vermediler ama orayı verdiler. Biz de anma toplantısını, sempozyumu, 2-3 gün devam edecek olan bilimsel toplantıyı orada tertipledik. Biz de anma toplantısını, sempozyumu, 2-3 gün devam edecek olan bilimsel toplantıyı orada tertipledik.

Sonunda o sempozyumun bildirilerini, yani alimler, profesörler geldiler,Sonunda o sempozyumun bildirilerini, yani alimler, profesörler geldiler, 10-15 tane konu orada bahis konusu edildi, kitap haline getirdik.10-15 tane konu orada bahis konusu edildi, kitap haline getirdik. "Vefatının 10. Yılında Mehmed Zahid Kotku ve Tasavvuf Sempozyumu'nun Tebliğleri" diye,"Vefatının 10. Yılında Mehmed Zahid Kotku ve Tasavvuf Sempozyumu'nun Tebliğleri" diye, Tanımı, Kaynakları ve Tesirleriyle Tasavvuf diye bizim Seha Neşriyat içinde kitabı bastık.Tanımı, Kaynakları ve Tesirleriyle Tasavvuf diye bizim Seha Neşriyat içinde kitabı bastık. Bu kitabı okumanızı tavsiye ederim çünkü konuşanların yüzde doksanı doçenttir, profesördürBu kitabı okumanızı tavsiye ederim çünkü konuşanların yüzde doksanı doçenttir, profesördür ve konular da güzeldir, güzel işlenmiştir.ve konular da güzeldir, güzel işlenmiştir. Burada da İslâm'ın, fıkhın tasavvufa bakışı ve tasavvufun uygunluğu görülüyor. Burada da İslâm'ın, fıkhın tasavvufa bakışı ve tasavvufun uygunluğu görülüyor.

Sonra biz yine Seha Neşriyat içinde Tasavvuf ve Hadis diye bir kitap neşrettik,Sonra biz yine Seha Neşriyat içinde Tasavvuf ve Hadis diye bir kitap neşrettik, bu konu ile ilgisi anlaşılsın diye.bu konu ile ilgisi anlaşılsın diye. Mezhep imamlarının görüşlerini demin okudum Hakâik ani't-tasavvuf kitabından.Mezhep imamlarının görüşlerini demin okudum Hakâik ani't-tasavvuf kitabından. Biliyorsunuz, Abdullah İbnü'l-Mübarek var, çok büyük bir alim.Biliyorsunuz, Abdullah İbnü'l-Mübarek var, çok büyük bir alim. "Devrin en büyük alimi", "şarkın en büyük alimi" demişler."Devrin en büyük alimi", "şarkın en büyük alimi" demişler. Abdullah İbnü'l-Mübarek'in Kitabü'z-Zühd ve'r-rekâik kitabınıAbdullah İbnü'l-Mübarek'in Kitabü'z-Zühd ve'r-rekâik kitabını elhamdülillah bizim yayınevimiz neşre hazırladı. elhamdülillah bizim yayınevimiz neşre hazırladı.

Ben bu zâtı çok seviyorum. Türk asıllıdır kendisi.Ben bu zâtı çok seviyorum. Türk asıllıdır kendisi. Abdullah İbnü'l-Mübarek, çok hoş bir şahıstır.Abdullah İbnü'l-Mübarek, çok hoş bir şahıstır. Yani [hayatı] çizgi roman yapılacak gibidir.Yani [hayatı] çizgi roman yapılacak gibidir. Bir taraftan bir silahşör kahramandır Abdullah İbnü'l-Mübarek, kahraman bir askerdir.Bir taraftan bir silahşör kahramandır Abdullah İbnü'l-Mübarek, kahraman bir askerdir. Bir taratan şair ve ediptir. Bir taraftan asrın en büyük muhaddisidir.Bir taratan şair ve ediptir. Bir taraftan asrın en büyük muhaddisidir. İmâm-ı Âzam hazretlerini görmüş, daha büyük mezhep imamlarını görmüş, hepsinin takdirini kazanmıştır.İmâm-ı Âzam hazretlerini görmüş, daha büyük mezhep imamlarını görmüş, hepsinin takdirini kazanmıştır. Çok büyük bir zâttır ve eseri kaynaktır. Çok büyük bir zâttır ve eseri kaynaktır. Herkes Abdullah İbnü'l-Mübarek'i, kendisinin ismini zikrederek nakil yapıyorlar.Herkes Abdullah İbnü'l-Mübarek'i, kendisinin ismini zikrederek nakil yapıyorlar. Sonra çok büyük mücahittir, çok büyük sûfîdir. Abdullah İbnü'l- Mübarek büyük sûfîdir. Sonra çok büyük mücahittir, çok büyük sûfîdir. Abdullah İbnü'l- Mübarek büyük sûfîdir.

Bu zât-ı muhterem bizim bu Anadolumuz'un fütühâtında da Adanalara, Mersinlere gelmiş,Bu zât-ı muhterem bizim bu Anadolumuz'un fütühâtında da Adanalara, Mersinlere gelmiş, cihat etmiş bir kimsedir. Çok güzel menâkıbı var, iki tanesini anlatacağım. cihat etmiş bir kimsedir. Çok güzel menâkıbı var, iki tanesini anlatacağım.

Hacca gitmek istediği zaman arkadaşları demişler ki; Hacca gitmek istediği zaman arkadaşları demişler ki;

"Aman hocam, beraber hacca gidelim. Ne olur, bizi de kabul edin." "Aman hocam, beraber hacca gidelim. Ne olur, bizi de kabul edin."

"Olur, beraber gidelim hacca. Yalnız, herkes kesesini bana verecek." demiş. "Olur, beraber gidelim hacca. Yalnız, herkes kesesini bana verecek." demiş. Masraflar olacak ya,Masraflar olacak ya, "Herkes kesesini bana verecek." diyor. Elini atıp da para harcamak vesaire olmaz; tek elden."Herkes kesesini bana verecek." diyor. Elini atıp da para harcamak vesaire olmaz; tek elden. "Herkes kesesini bana verecek bakalım. Kabul mü?" "Kabul." "Herkes kesesini bana verecek bakalım. Kabul mü?"

"Kabul."

Herkes kesesini getirmiş, Abdullah İbnü'l-Mübarek'e teslim etmiş.Herkes kesesini getirmiş, Abdullah İbnü'l-Mübarek'e teslim etmiş. İçinde altınlar, dinarlar, dirhemler olan paralar. O da bir sandığa koymuş.İçinde altınlar, dinarlar, dirhemler olan paralar. O da bir sandığa koymuş. Horasan'dan yola çıkmışlar. Şehir şehir gidiyorlar, kalıyorlar, alışveriş yapıyorlar. Horasan'dan yola çıkmışlar. Şehir şehir gidiyorlar, kalıyorlar, alışveriş yapıyorlar.

Bağdat'a gelmişler. Medine-i Münevvere'ye gelmişler. Mekke-i Mükerreme'ye gelmişler.Bağdat'a gelmişler. Medine-i Münevvere'ye gelmişler. Mekke-i Mükerreme'ye gelmişler. Haccı yapmışlar. Hurmalarını, zemzemlerini, hediyeleri almışlar. Hepsine soruyormuş; Haccı yapmışlar. Hurmalarını, zemzemlerini, hediyeleri almışlar. Hepsine soruyormuş;

"Ne ısmarladılar size, aileniz, efradınız, akrabanız?" "Şunu şunu..." "Ne ısmarladılar size, aileniz, efradınız, akrabanız?"

"Şunu şunu..."

Liste yapıyormuş, herkesinkini alıyormuş. Böylece hiç kimse de elini cebine atmıyor.Liste yapıyormuş, herkesinkini alıyormuş. Böylece hiç kimse de elini cebine atmıyor. Yok ki zaten, keseyi teslim ettiler, şart oydu, para yok yanlarında. Yok ki zaten, keseyi teslim ettiler, şart oydu, para yok yanlarında.

Dönmüşler, bir güzel ziyafet vermiş konağında, evinde, neyse...Dönmüşler, bir güzel ziyafet vermiş konağında, evinde, neyse... Herkesi çağırmış, çok güzel yemekler ikram etmiş.Herkesi çağırmış, çok güzel yemekler ikram etmiş. Yemeklerin ismi bile var, herkesin böyle ayda yılda bir rastladığı çok nadide yemekler.Yemeklerin ismi bile var, herkesin böyle ayda yılda bir rastladığı çok nadide yemekler. İkram yapmış, hac yemeği, hac dönüşü şükür ziyafeti yapmış.İkram yapmış, hac yemeği, hac dönüşü şükür ziyafeti yapmış. Ziyafetin sonunda sandığı getirmiş. Herkesin mühürlü kesesini eline tutuşturmuş.Ziyafetin sonunda sandığı getirmiş. Herkesin mühürlü kesesini eline tutuşturmuş. Götürmemiş bile adam, götürmemiş bile!..Götürmemiş bile adam, götürmemiş bile!.. Kaç kişi kendisiyle gelmek istediyse hepsinin parasını çekmiş, "gık" dedirtmeden,Kaç kişi kendisiyle gelmek istediyse hepsinin parasını çekmiş, "gık" dedirtmeden, yolda da ihtilaf olmadan... Böyle bir zarif insan, güzel insan. Allah şefaatine erdirsin. yolda da ihtilaf olmadan... Böyle bir zarif insan, güzel insan. Allah şefaatine erdirsin.

Bir keresinde, bizim bu Anadolu'da harp olurken, Adana'da, Mersin'de, hangi ovadaysa...Bir keresinde, bizim bu Anadolu'da harp olurken, Adana'da, Mersin'de, hangi ovadaysa... Tabii ordular da harp ediyor zaman zaman.Tabii ordular da harp ediyor zaman zaman. Hudutlarda, kalelerde bekleyen insanlar, bekçiler, ribatlarda murabıtlar, mücahitler var, bekliyorlar.Hudutlarda, kalelerde bekleyen insanlar, bekçiler, ribatlarda murabıtlar, mücahitler var, bekliyorlar. Zaman zaman da teke tek, yeke yek karşılaşmalar oluyor.Zaman zaman da teke tek, yeke yek karşılaşmalar oluyor. Bu Abdullah İbnü'l-Mübarek bir düşmanla karşılaşmış ama zorlu bir düşman. Bu Abdullah İbnü'l-Mübarek bir düşmanla karşılaşmış ama zorlu bir düşman. Bu çok büyük bir silahşör, çok iyi kılıç kullanan, ata binen bir kimse.Bu çok büyük bir silahşör, çok iyi kılıç kullanan, ata binen bir kimse. Enfes bir insan, roman kahramanı gibi...Enfes bir insan, roman kahramanı gibi... Ama yenememiş düşmanı. Hamle yapmış, savuşturmuş. Kılıç vurmuş, savuşturmuş.Ama yenememiş düşmanı. Hamle yapmış, savuşturmuş. Kılıç vurmuş, savuşturmuş. Bilmem mızrak… Ne yaptıysa düşmanı yenememiş. Uğraşmış, uğraşmış, uğraşmış...Bilmem mızrak… Ne yaptıysa düşmanı yenememiş. Uğraşmış, uğraşmış, uğraşmış... Düşman da bunu yenememiş. Düşman da bunu yenememiş.

Bakmış havanın, güneşin durumuna, demiş ki; Bakmış havanın, güneşin durumuna, demiş ki;

"Ara verelim." "Niye?" "Ara verelim."

"Niye?"

"Ben ibadet edeceğim, ibadet vaktim geçiyor, ara verelim." "Ben ibadet edeceğim, ibadet vaktim geçiyor, ara verelim."

"Sen ibadet edeceksen ben de edeceğim." demiş adam. "Sen ibadet edeceksen ben de edeceğim." demiş adam. İnmişler atlardan, o bir tarafta, bu bir tarafta.İnmişler atlardan, o bir tarafta, bu bir tarafta. Bu, dereden, ırmaktan abdest almış, namazını kılmış. Dua ederken aklına gelmiş: Bu, dereden, ırmaktan abdest almış, namazını kılmış. Dua ederken aklına gelmiş:

"Şimdi bu herif atından indi, aşağıda. "Şimdi bu herif atından indi, aşağıda. Ben bunun üstüne bir saldırayım, attayken kıstıramadım herifi, bir saldırayım, haklayayım." demiş. Ben bunun üstüne bir saldırayım, attayken kıstıramadım herifi, bir saldırayım, haklayayım." demiş.

Demiş ama aklına zınk diye bir âyet-i kerîme saplanmış: Demiş ama aklına zınk diye bir âyet-i kerîme saplanmış:

Bismillâhirrahmânirrahîm. İnne'l-ahde kâne mes'ûla.Bismillâhirrahmânirrahîm. İnne'l-ahde kâne mes'ûla. Allah insana yaptığı ahdi sorar, soracak. Ahit, ahdedilmişse yerine getirilecek. Allah insana yaptığı ahdi sorar, soracak. Ahit, ahdedilmişse yerine getirilecek.

Onun için ben saat 10:00'da buraya gelemediğime üzgünüm. 10'u 3 geçe geldim.Onun için ben saat 10:00'da buraya gelemediğime üzgünüm. 10'u 3 geçe geldim. Yolda bir şey oldu da... Ben istiyordum ki 10:00:00'da şurada oturayım.Yolda bir şey oldu da... Ben istiyordum ki 10:00:00'da şurada oturayım. 3 dakika geciktim diye… Ahit var, saat 10:00'da konferans mı olacak, 10'da gelmen lazım.3 dakika geciktim diye… Ahit var, saat 10:00'da konferans mı olacak, 10'da gelmen lazım. Ben derse girerken saatime bakardım, saatimin rakamları 00 oluncaya kadarBen derse girerken saatime bakardım, saatimin rakamları 00 oluncaya kadar koridorda tur atardım, içeri öyle girerdim ki talebe 00'lara alışsın, yani tam zamanında...koridorda tur atardım, içeri öyle girerdim ki talebe 00'lara alışsın, yani tam zamanında... Yüzüm olurdu talebeye, "Bak ben saatinde geliyorum, siz de saatinde gelin." demeye yüzüm olurdu. Yüzüm olurdu talebeye, "Bak ben saatinde geliyorum, siz de saatinde gelin." demeye yüzüm olurdu.

İnne'l-ahde kâne mes'ûlâ âyet-i kerîmesi zınk diye hatırına saplanınca bu bizim mübarek,İnne'l-ahde kâne mes'ûlâ âyet-i kerîmesi zınk diye hatırına saplanınca bu bizim mübarek, sevgili büyüğümüz Abdullah İbnü'l-Mübarek başlamış ağlamaya.sevgili büyüğümüz Abdullah İbnü'l-Mübarek başlamış ağlamaya. Adam da bakmış uzaktan, o da kolluyor tabii; Adam da bakmış uzaktan, o da kolluyor tabii;

"Ne ağlıyorsun?" "Ne ağlıyorsun?"

"Rabbim celle celâlüh senin yüzünden beni azarladı." demiş. "Rabbim celle celâlüh senin yüzünden beni azarladı." demiş.

"Nasıl azarladı?" "Nasıl azarladı?"

"Ben senin hakkında böyle düşündüm; ‘Şimdi bu aşağıya atından inmişken saldırayım, "Ben senin hakkında böyle düşündüm; ‘Şimdi bu aşağıya atından inmişken saldırayım, şunu haklayayım, düşman değil mi?' diye düşündüm.şunu haklayayım, düşman değil mi?' diye düşündüm. Ahdetmiştim, ‘Ahdine sadık ol!' mânasına âyet-i kerîme zınk diye hatırıma saplandı, Allah hatırlattı.Ahdetmiştim, ‘Ahdine sadık ol!' mânasına âyet-i kerîme zınk diye hatırıma saplandı, Allah hatırlattı. Yani ‘Ahdini ne bozuyorsun, ne biçim bir müslümansın? Ahdine sadık olman lazım!' mânasına azar işittim.Yani ‘Ahdini ne bozuyorsun, ne biçim bir müslümansın? Ahdine sadık olman lazım!' mânasına azar işittim. Hâlbuki ben buraya Allah'ın rızasını kazanmaya gelmiştim. Gördün mü, şimdi hata işledim,Hâlbuki ben buraya Allah'ın rızasını kazanmaya gelmiştim. Gördün mü, şimdi hata işledim, Allah'tan azar işittim, ona ağlıyorum." deyince adam bakmış ki karşısındaki adam gerçek mü'min, Allah'tan azar işittim, ona ağlıyorum." deyince adam bakmış ki karşısındaki adam gerçek mü'min,

Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlühû demiş, müslüman olmuş. Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlühû demiş, müslüman olmuş.

Böyle insanlar. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Böyle insanlar.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Evet, sûfî, ulemâ ve fakihler çoktur. Bunlar da konumuzda bizi takviye ediyor.Evet, sûfî, ulemâ ve fakihler çoktur. Bunlar da konumuzda bizi takviye ediyor. Tasavvufu ben tecrübelerime dayanarak, okuduğum bilgilerin bir özeti olmak üzereTasavvufu ben tecrübelerime dayanarak, okuduğum bilgilerin bir özeti olmak üzere dört sınıf, dört çeşit olarak görüyorum. dört sınıf, dört çeşit olarak görüyorum.

1. Hakiki tasavvuf. Bu hakiki tasavvuf önemli; aradığımız, istediğimiz bu.1. Hakiki tasavvuf. Bu hakiki tasavvuf önemli; aradığımız, istediğimiz bu. Bunu mutlaka elde etmemiz lazım, sahip olmamız lazım. Bunu mutlaka elde etmemiz lazım, sahip olmamız lazım.

2. Taklidî tasavvuf.2. Taklidî tasavvuf. Her güzel şeyin taklidi var. Taklidî tasavvuf, taklidî sûfîler, taklidî dervişler var.Her güzel şeyin taklidi var. Taklidî tasavvuf, taklidî sûfîler, taklidî dervişler var. Taklidî şeyhler var, "müteşeyyih" diyoruz; şeyh değil ama şeyhlik taslıyor.Taklidî şeyhler var, "müteşeyyih" diyoruz; şeyh değil ama şeyhlik taslıyor. Mürit değil ama müritlik taslıyor.Mürit değil ama müritlik taslıyor. Müritliği de, burada bir parantez açıp söyleyelim, bir zât-ı muhterem üçe ayırıyor. Mürid üç tanedir. Müritliği de, burada bir parantez açıp söyleyelim, bir zât-ı muhterem üçe ayırıyor. Mürid üç tanedir.

1. Mürîd-i mutlak. Mutlak mürit, yani tam mürit, tamam. 1. Mürîd-i mutlak. Mutlak mürit, yani tam mürit, tamam.

2. Mürîd-i mecazi. 2. Mürîd-i mecazi.

3. Mürîd-i mürted. 3. Mürîd-i mürted.

Mürîd-i mutlak nedir? Hiç itiraz etmeyen, vazifeleri tam yapan, ahdine sadık, vefalı mürit. Mürîd-i mutlak nedir?

Hiç itiraz etmeyen, vazifeleri tam yapan, ahdine sadık, vefalı mürit.

Mürîd-i mecazî nedir? Güyâ mürit ama müritliğin şartlarına uymuyor.Mürîd-i mecazî nedir?

Güyâ mürit ama müritliğin şartlarına uymuyor.
Hoşuna gitmeyen bir şey oldu mu itiraz ediyor. Şeyhi iltifat etmedi mi küsüyor. Hoşuna gitmeyen bir şey oldu mu itiraz ediyor. Şeyhi iltifat etmedi mi küsüyor.

Fe-in u'tû minhâ radû ve in lem yu'tav minhâ izâhüm yeshatûn. Fe-in u'tû minhâ radû ve in lem yu'tav minhâ izâhüm yeshatûn.

Bazı kimseler varmış, Peygamber Efendimiz sadakadan taksim eder, onlara verirse,Bazı kimseler varmış, Peygamber Efendimiz sadakadan taksim eder, onlara verirse, oh ne âlâ, memnun olurlarmış; verilmeyince kızarlarmış. oh ne âlâ, memnun olurlarmış; verilmeyince kızarlarmış.

Resûlullah'a kızılır mı? Her zaman sana mı verecek? Başka fakir mi yok?Resûlullah'a kızılır mı? Her zaman sana mı verecek? Başka fakir mi yok? Ama kızarlarmış. Böyle şey olur mu? Ama kızarlarmış. Böyle şey olur mu?

Mürîd-i mecazî gerçek mürit değil,Mürîd-i mecazî gerçek mürit değil, müritlik yoluna girmiş ama müritliğin şartlarına uymuyor;müritlik yoluna girmiş ama müritliğin şartlarına uymuyor; itiraz ediyor, dinlemiyor, teslim olamıyor, vazifelerini yapamıyor,itiraz ediyor, dinlemiyor, teslim olamıyor, vazifelerini yapamıyor, zikir almış, zikri yapamıyor vesaire... zikir almış, zikri yapamıyor vesaire...

Mürîd-i mürted; bağlanmış, sonra dönmüş.Mürîd-i mürted; bağlanmış, sonra dönmüş. İrtidat etmek, yani reddedip geri dönmek demek. İrtidat etmek, yani reddedip geri dönmek demek.

Tabii bu mürit hakiki mürit olmazsa, şeyh hakiki şeyh olmazsa,Tabii bu mürit hakiki mürit olmazsa, şeyh hakiki şeyh olmazsa, tarikat, tasavvuf da taklidî oluyor.tarikat, tasavvuf da taklidî oluyor. Yani hakikisi olmuyor, taklit oluyor, benzetme oluyor, kıymeti olmuyor.Yani hakikisi olmuyor, taklit oluyor, benzetme oluyor, kıymeti olmuyor. Altın suyuna batırılmış bakalit oluyor.Altın suyuna batırılmış bakalit oluyor. Dışı altın suyu gibi, altın gibi parlıyor ama bakalit oluyor. Dışı altın suyu gibi, altın gibi parlıyor ama bakalit oluyor.

3. Dejenere tasavvuf.3. Dejenere tasavvuf. O, "Ben 25 yıl önce namaz kılmıştım." diyen kişi gibi.O, "Ben 25 yıl önce namaz kılmıştım." diyen kişi gibi. "Niye abdest aldın? Çamur oldun." diyen gibi."Niye abdest aldın? Çamur oldun." diyen gibi. "Aşkullahtan, muhabbetullahtan bahsediyoruz, şimdi namaz kılmanın sırası mı?" diyen gibi."Aşkullahtan, muhabbetullahtan bahsediyoruz, şimdi namaz kılmanın sırası mı?" diyen gibi. Bu dejenere tasavvuftur. Bu dejenere tasavvuftur.

Cumhuriyet gazetesinin muhabirleri Arnavutluk'a gitmişlerdi, bundan senelerce önce, hatırlıyorum.Cumhuriyet gazetesinin muhabirleri Arnavutluk'a gitmişlerdi, bundan senelerce önce, hatırlıyorum. Arnavutluk hakkında röportajlarını yayınladılar.Arnavutluk hakkında röportajlarını yayınladılar. Hepsini okuyamadım. Cumhuriyet gazetesini her zaman okuyamıyorum da...Hepsini okuyamadım. Cumhuriyet gazetesini her zaman okuyamıyorum da... Yalnız orada Bektaşî tekkesine gitmişler, Arnavutluk'ta.Yalnız orada Bektaşî tekkesine gitmişler, Arnavutluk'ta. Cumhuriyet gazetesinin yazarına Bektaşî tekkesi rakı ikram etmiş. Cumhuriyet gazetesinin yazarına Bektaşî tekkesi rakı ikram etmiş.

Bu nedir? Bu nedir?

Dejenerasyon. Neden? Dejenerasyon.

Neden?

Allah içkiyi yasak etmiş, Kur'ân-ı Kerîm'de bellidir; bariz, şeksiz şüphesiz haramdır. Allah içkiyi yasak etmiş, Kur'ân-ı Kerîm'de bellidir; bariz, şeksiz şüphesiz haramdır.

İnneme'l-hamru ve'l-meysiru ve'l-ensâbu ve'l-ezlâmu ricsun min ameli'ş-şeytâni. İnneme'l-hamru ve'l-meysiru ve'l-ensâbu ve'l-ezlâmu ricsun min ameli'ş-şeytâni.

Yasaklamış. Fectenîbûhu le-allekum tüflihûn. Yasaklamış.

Fectenîbûhu le-allekum tüflihûn.

Yasak. Yasak şeyi neden yaparsın Allah yolunun yolcusuysan?Yasak. Yasak şeyi neden yaparsın Allah yolunun yolcusuysan? Allah'ın rızasını kazanmak isteyen insansan niye günaha dalarsın? Allah'ın rızasını kazanmak isteyen insansan niye günaha dalarsın?

Bu dejenere tasavvuftur. Bu dejenere tasavvuftur.

4. Bir de bunun dışında, gayrimüslim milletlerin İslâm'dan önceki ve şimdiki4. Bir de bunun dışında, gayrimüslim milletlerin İslâm'dan önceki ve şimdiki başka din ve kültür mensuplarının mistisizmi vardır, onların mistikleri vardır.başka din ve kültür mensuplarının mistisizmi vardır, onların mistikleri vardır. Bu da bizi ilgilendirmiyor çünkü İslâm hak ise, öteki dinler onun dışında iseBu da bizi ilgilendirmiyor çünkü İslâm hak ise, öteki dinler onun dışında ise o zaman onların mistisizminin de kıymeti yoktur. o zaman onların mistisizminin de kıymeti yoktur.

Geçenlerde işte "bir tarikat" diyorlar, tarikatin adını da batırıyorlar...Geçenlerde işte "bir tarikat" diyorlar, tarikatin adını da batırıyorlar... İsviçre'de, evler de yandı, gazeteler yazdı.İsviçre'de, evler de yandı, gazeteler yazdı. Amerika'daki bilmem hangi sapık tarikatin mensuplarıymış, topluca bir bir öldürdüler.Amerika'daki bilmem hangi sapık tarikatin mensuplarıymış, topluca bir bir öldürdüler. Ne olduğu da belli olmadı, adam da ortadan kayboldu... Şimdi yakalandı mı yakalanmadı mı bilmiyorum.Ne olduğu da belli olmadı, adam da ortadan kayboldu... Şimdi yakalandı mı yakalanmadı mı bilmiyorum. Bunlar bizi ilgilendirmiyor.Bunlar bizi ilgilendirmiyor. Hint tasavvufu var, eski hıristiyan tasavvufu var, eski yahudi tasavvufu var, şu var, bu var… Hint tasavvufu var, eski hıristiyan tasavvufu var, eski yahudi tasavvufu var, şu var, bu var… Bunlar da yol değil. Bunlar da yol değil.

Gerçek tasavvufun bazı misallerini işi fazla nazariyata boğmadan anlatmak istiyorum.Gerçek tasavvufun bazı misallerini işi fazla nazariyata boğmadan anlatmak istiyorum. Bizim Gümüşhânevî Ahmed Ziyâeddîn Efendimiz, büyük muhaddistir, hadis alimidir.Bizim Gümüşhânevî Ahmed Ziyâeddîn Efendimiz, büyük muhaddistir, hadis alimidir. 1312 yılında vefat etmiş. Kanunî türbesinin girişindeki yan tarafta kabri vardır.1312 yılında vefat etmiş. Kanunî türbesinin girişindeki yan tarafta kabri vardır. Şimdi bu Gümaşhaneli Efendimiz Râmûzu'l-ehâdîs kitabını yazmış,Şimdi bu Gümaşhaneli Efendimiz Râmûzu'l-ehâdîs kitabını yazmış, Hac kitabı var, Câmiu'l-usûl kitabı var, Levâmiu'l-ukûl'u var vesaire... Büyük alim.Hac kitabı var, Câmiu'l-usûl kitabı var, Levâmiu'l-ukûl'u var vesaire... Büyük alim. Yüzlerce halife yetiştirmiş. Arap âleminde hâlen Gümüşhânevî'den ders almış,Yüzlerce halife yetiştirmiş. Arap âleminde hâlen Gümüşhânevî'den ders almış, Mısır'da şeyhlik yapan Nakşî tekkesi mensupları var. Şimdi, bu büyük zât... Mısır'da şeyhlik yapan Nakşî tekkesi mensupları var. Şimdi, bu büyük zât...

Biz Ankara'ya gidiyorduk, İstanbul'dan çıktık, bir benzin istasyonunda benzin alacağız.Biz Ankara'ya gidiyorduk, İstanbul'dan çıktık, bir benzin istasyonunda benzin alacağız. Sahibi tanıdık çıktı; ârif, edepli bir kimse, böyle el pençe divan duruyor ve tatlı bir kimse.Sahibi tanıdık çıktı; ârif, edepli bir kimse, böyle el pençe divan duruyor ve tatlı bir kimse. Sorduk; ya, bu güzellik nereden geliyor, anlayalım diye.Sorduk; ya, bu güzellik nereden geliyor, anlayalım diye. Babası Maraşlıymış. Sanıyorum ismi Mehmed Vehbi idi, babasının adı veya dedesinin adı.Babası Maraşlıymış. Sanıyorum ismi Mehmed Vehbi idi, babasının adı veya dedesinin adı. "Biz, aslen kökenimiz Medineli, yani biz Medineliyiz." dedi "Biz, aslen kökenimiz Medineli, yani biz Medineliyiz." dedi ve Peygamber Efendimiz'in nesl-i pâkinden imişler, Medineli imiş. ve Peygamber Efendimiz'in nesl-i pâkinden imişler, Medineli imiş.

Bu Mehmed Vehbi Efendi, bu zât-ı muhterem, bir gece Medine'de bir rüya görüyor.Bu Mehmed Vehbi Efendi, bu zât-ı muhterem, bir gece Medine'de bir rüya görüyor. Torun anlatıyor, benzin istasyonunun sahibi anlatıyor bize, torun oluyor.Torun anlatıyor, benzin istasyonunun sahibi anlatıyor bize, torun oluyor. Bir rüya görüyor, bir şahıs diyor ki; "İstanbul'a gel." Bir rüya görüyor, bir şahıs diyor ki;

"İstanbul'a gel."

Atlıyor vasıtaya, İstanbul'a gidiyor rüya üzerine. Atlıyor vasıtaya, İstanbul'a gidiyor rüya üzerine.

Ama kime gidiyor? Adres yok, isim yok, bir şey yok.Ama kime gidiyor?

Adres yok, isim yok, bir şey yok.
"İstanbul'a gel." dedi bir mübarek zât rüyasında diye İstanbul'a gidiyor."İstanbul'a gel." dedi bir mübarek zât rüyasında diye İstanbul'a gidiyor. Belki isim var, burasını şu anda pek iyi hatırlayamıyorum, belki isim var.Belki isim var, burasını şu anda pek iyi hatırlayamıyorum, belki isim var. İstanbul'a geliyor, vapurdan iniyor Sirkeci önünde, işte oralarda, Galata'da, neredeyse, iniyor.İstanbul'a geliyor, vapurdan iniyor Sirkeci önünde, işte oralarda, Galata'da, neredeyse, iniyor. Bir adam yanına yaklaşıyor, diyor ki; "Sen Medineli Muhammed Vehbi misin?" "Evet." Bir adam yanına yaklaşıyor, diyor ki;

"Sen Medineli Muhammed Vehbi misin?"

"Evet."

"Düş peşime." Peşine düşüyor, geliyor. "Düş peşime."

Peşine düşüyor, geliyor.

Nereye? Vilayetin karşısında Fatmasultan tekkesi var o zaman, Gümüşhaneli Hocamız orada.Nereye?

Vilayetin karşısında Fatmasultan tekkesi var o zaman, Gümüşhaneli Hocamız orada.
İçeri giriyor, bir de bakıyor ki rüyada kendisine "gel" diyen şahıs karşısında. İçeri giriyor, bir de bakıyor ki rüyada kendisine "gel" diyen şahıs karşısında. Diyor ki; "Gir içeriye, halvete. Hadi bakalım, vazifeye başla..." Diyor ki;

"Gir içeriye, halvete. Hadi bakalım, vazifeye başla..."

Yani "Tasavvufî eğitime hemen geç." diyor. Yani "Tasavvufî eğitime hemen geç." diyor.

Bu Vehbi Vakkasoğlu diye bir kardeşimiz var, yaşayan, hâli hazırda eser yazan kişilerden birisi.Bu Vehbi Vakkasoğlu diye bir kardeşimiz var, yaşayan, hâli hazırda eser yazan kişilerden birisi. Onun Mehmed Zahid Kotku Hocamızla ilgili bir hatırası olmuş, anlattı,Onun Mehmed Zahid Kotku Hocamızla ilgili bir hatırası olmuş, anlattı, ben de sevdiğim için onu anlatacağım. ben de sevdiğim için onu anlatacağım.

Vehbi Vakkasoğlu, bizim şu asrımızdaki, Türkiye'deki büyük zâtların hayatına dair bir eser yazdıVehbi Vakkasoğlu, bizim şu asrımızdaki, Türkiye'deki büyük zâtların hayatına dair bir eser yazdı ama ismini şu anda unuttum, yanımda yok. O eser yazmayı planlamış, demiş ki; ama ismini şu anda unuttum, yanımda yok. O eser yazmayı planlamış, demiş ki;

"Şu yirminci yüzyılda Türkiye'de yaşamış olan büyüklerin bir listesini yapayım, "Şu yirminci yüzyılda Türkiye'de yaşamış olan büyüklerin bir listesini yapayım, onların hayatlarından bir kitap meydana getireyim." onların hayatlarından bir kitap meydana getireyim."

Yirminci yüzyılın evliyâları ile ilgili bir kitap.Yirminci yüzyılın evliyâları ile ilgili bir kitap. İsimleri sıralamış, işte onlardan bir tanesi de bizim şeyhimiz, hocamız Mehmed Zahid Kotku hazretleri,İsimleri sıralamış, işte onlardan bir tanesi de bizim şeyhimiz, hocamız Mehmed Zahid Kotku hazretleri, Tasavvufî Ahlâk kitabının yazarı.Tasavvufî Ahlâk kitabının yazarı. Onun ismini de yazmış ve projesini bir astsubay arkadaşa anlatmış.Onun ismini de yazmış ve projesini bir astsubay arkadaşa anlatmış. Kendisi anlattı bize, Hocamız'ı anma toplantısında hatırasını mikrofonda kendisi anlattı.Kendisi anlattı bize, Hocamız'ı anma toplantısında hatırasını mikrofonda kendisi anlattı. Kendisi de sağ. Bir astsubay arkadaşı; Kendisi de sağ. Bir astsubay arkadaşı;

"Sen güzel bir işe başlamışsın. Sen bu eseri yazarken ben de sana yardım edeceğim, "Sen güzel bir işe başlamışsın. Sen bu eseri yazarken ben de sana yardım edeceğim, daktilo edeceğim, senin eserlerinin daktilo edilmesinde yardımcı olacağım.daktilo edeceğim, senin eserlerinin daktilo edilmesinde yardımcı olacağım. İznim var, izin alırım, gelir, sana yardımcı olurum." demiş. İznim var, izin alırım, gelir, sana yardımcı olurum." demiş.

"Ne zaman yapalım?" "Şu zaman yapalım." Kararlaştırmışlar. "Ne zaman yapalım?"

"Şu zaman yapalım." Kararlaştırmışlar.

Astsubay Alemdağ Füze Taburu'nda çalışıyor, füze astsubayı.Astsubay Alemdağ Füze Taburu'nda çalışıyor, füze astsubayı. Hani atom başlıklı füzeler var, Amerikalılar'la müşterek; Rusya'ya döndürülmüş,Hani atom başlıklı füzeler var, Amerikalılar'la müşterek; Rusya'ya döndürülmüş, oraya gerekirse atom bombası atmak için. oraya gerekirse atom bombası atmak için. Fakat o günlerde astsubay gelmiş, demiş ki; Fakat o günlerde astsubay gelmiş, demiş ki;

"Kusura bakma, ben sana ‘Yardım edeceğim.' dedim ama komutan bütün izinleri kaldırdı." "Kusura bakma, ben sana ‘Yardım edeceğim.' dedim ama komutan bütün izinleri kaldırdı."

"E, niye kaldırdı?" "Çok kızdı, onun için kaldırdı." "Niye kızdı?" "E, niye kaldırdı?"

"Çok kızdı, onun için kaldırdı."

"Niye kızdı?"

"Füze mekanizmalarında bir arıza olmuş, çalışmıyor." "Füze mekanizmalarında bir arıza olmuş, çalışmıyor."

Füze mekanizması, yani füzeyi atmak istesen atamayacaklar, arıza var.Füze mekanizması, yani füzeyi atmak istesen atamayacaklar, arıza var. Tam o günlerde de bir general Amerikanlılarla, bilmem nelerle beraber teftişe gelecekmiş.Tam o günlerde de bir general Amerikanlılarla, bilmem nelerle beraber teftişe gelecekmiş. Teftiş üzerine böyle arızalı bir şeyle yakalanmaktan çok mahcup olacak komutan, kızıyor. Teftiş üzerine böyle arızalı bir şeyle yakalanmaktan çok mahcup olacak komutan, kızıyor.

Tamir için uğraşmışlar, Amerikalı uzmanları çağırmışlar; çözememişler problemi.Tamir için uğraşmışlar, Amerikalı uzmanları çağırmışlar; çözememişler problemi. Mekanizmanın derdinin nerede olduğu, ne olduğu anlaşılmamış; cihaz çalışmıyor, sistem çalışmıyor.Mekanizmanın derdinin nerede olduğu, ne olduğu anlaşılmamış; cihaz çalışmıyor, sistem çalışmıyor. İzinleri filan kaldırmış, kızmış.İzinleri filan kaldırmış, kızmış. Amerika'dan uzman istemişler, uzman atlayacak uçağa, gelecek, tamir edecek diye. Amerika'dan uzman istemişler, uzman atlayacak uçağa, gelecek, tamir edecek diye.

Bu astsubay geceleyin bir rüya görmüş. Ak sakallı bir mübarek zât rüyada demiş ki; Bu astsubay geceleyin bir rüya görmüş. Ak sakallı bir mübarek zât rüyada demiş ki;

"Evladım, sizin füzenin arızası falanca yerindedir, şu kapağı açar, şöyle yaparsan oradadır." "Evladım, sizin füzenin arızası falanca yerindedir, şu kapağı açar, şöyle yaparsan oradadır."

Ertesi gün kalkmış, gitmiş komutana, selamı çakmış, topuğu patlatmış.Ertesi gün kalkmış, gitmiş komutana, selamı çakmış, topuğu patlatmış. Böyle yapıyorlar ya, pat diye, yani başka bir şey patlaması değil, kuvvetli bir selam. Böyle yapıyorlar ya, pat diye, yani başka bir şey patlaması değil, kuvvetli bir selam.

"Komutanım, ben bu füzenin arızasını gidereceğim. "Komutanım, ben bu füzenin arızasını gidereceğim. Giderirsem bana izin verir misin? Şu kadar iznim vardı, kullanacaktım, kaldırdınız izinleri..." Giderirsem bana izin verir misin? Şu kadar iznim vardı, kullanacaktım, kaldırdınız izinleri..."

Nokta nokta demiş, yani askerce konuşmuş, biraz kabaca konuşmuş, bilmem ne demiş. Nokta nokta demiş, yani askerce konuşmuş, biraz kabaca konuşmuş, bilmem ne demiş.

"Sen o arızayı gider, ben sana iki misli izin veririm! Sen hele bu arızayı gider." demiş. "Sen o arızayı gider, ben sana iki misli izin veririm! Sen hele bu arızayı gider." demiş.

O da gitmiş, eliyle koymuş gibi rüyada gördüğü yeri açmış, arızayı bulmuş, düzeltmiş. O da gitmiş, eliyle koymuş gibi rüyada gördüğü yeri açmış, arızayı bulmuş, düzeltmiş.

Ondan sonra gelmiş Vehbi Vakkasoğlu'nun yanına.Ondan sonra gelmiş Vehbi Vakkasoğlu'nun yanına. Yazıyı yazmaya başlamışlar. Sonradan Hocamız'ın resmini görünce,Yazıyı yazmaya başlamışlar. Sonradan Hocamız'ın resmini görünce, "İşte!" demiş, "Rüyada füzenin arızasını gösteren şahıs bu, füzenin arızasını gösteren şahıs bu!" "İşte!" demiş, "Rüyada füzenin arızasını gösteren şahıs bu, füzenin arızasını gösteren şahıs bu!"

Yahu İskenderpaşa imamı füzeden ne anlar?Yahu İskenderpaşa imamı füzeden ne anlar? Astsubaylar, teknisyenler çözemedi; ne anlar? Astsubaylar, teknisyenler çözemedi; ne anlar?

Allah bildirirse anlar. Allah evliyâsına bildirirse o zaman füzeyi de anlar.Allah bildirirse anlar. Allah evliyâsına bildirirse o zaman füzeyi de anlar. Olmuş olayları anlatıyorum ki iş masala, hikayeye dökülmesin diye.Olmuş olayları anlatıyorum ki iş masala, hikayeye dökülmesin diye. Onun için anlatıyorum. Muhterem kardeşlerim! Onun için anlatıyorum.

Muhterem kardeşlerim!

Bizim Hocamız âhirete irtihal etti. BizimBizim Hocamız âhirete irtihal etti. Bizim Geyve'de eski dervişler vardı, yani Gümüşhaneli tekkesinin eski dervişleri;Geyve'de eski dervişler vardı, yani Gümüşhaneli tekkesinin eski dervişleri; işte falanca köyden ak başörtülü, eli tesbihli, yüzü nurlu mübarek teyzeler, hacı teyzeler; işte falanca köyden ak başörtülü, eli tesbihli, yüzü nurlu mübarek teyzeler, hacı teyzeler;

"Eyvah! Hocamız vefat etti, ne yapalım? "Eyvah! Hocamız vefat etti, ne yapalım? Eh, bir yere bağlanalım." demişler, kendi gönüllerine göre bir yeri hesaplamışlar, oraya bağlanacaklar.Eh, bir yere bağlanalım." demişler, kendi gönüllerine göre bir yeri hesaplamışlar, oraya bağlanacaklar. Bizim Adapazarı'nda Vasfiye Hanım teyzemiz var, Adapazarlılar bilirler, o anlatıyor.Bizim Adapazarı'nda Vasfiye Hanım teyzemiz var, Adapazarlılar bilirler, o anlatıyor. Geceleyin rüyada Hocamız'ı görmüş, Hocamız onlara; Geceleyin rüyada Hocamız'ı görmüş, Hocamız onlara;

"Tekkenize dönün bakayım!" diye bir ihtar çekmiş, bir nasihat eylemiş. "Tekkenize dönün bakayım!" diye bir ihtar çekmiş, bir nasihat eylemiş. Ondan sonra tekkeden ayrılmamışlar. Vefa lazım yani, yolunda devam etmesi lazım. Ondan sonra tekkeden ayrılmamışlar.

Vefa lazım yani, yolunda devam etmesi lazım.

Biliyorsunuz, belki duymuşsunuzdur, belki duymadınız; Müştak Baba diye bir zât yaşamış,Biliyorsunuz, belki duymuşsunuzdur, belki duymadınız; Müştak Baba diye bir zât yaşamış, 1800'lü yıllarda, Ankara'da. Ârif bir zât, Müştak Baba.1800'lü yıllarda, Ankara'da. Ârif bir zât, Müştak Baba. 1800 bilmem kaçlarda... Divanı var Müştak Baba Divanı diye.1800 bilmem kaçlarda... Divanı var Müştak Baba Divanı diye. Bu Müştak Baba Divanı'nda,Bu Müştak Baba Divanı'nda, Müştak Baba Ankara'nın bir zaman gelip de başşehir olacağını şiirde söylemiş. Müştak Baba Ankara'nın bir zaman gelip de başşehir olacağını şiirde söylemiş.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Bunu niye söylüyorum? Divan ortada, söz ortada; buyurun, inkar eden… Bunu niye söylüyorum?

Divan ortada, söz ortada; buyurun, inkar eden…

Daha evvel Ankara neydi? Daha evvel Ankara neydi?

Ankara kalenin etrafında Kaleiçi mahallesi, Kaledışı mahallesi, Samanpazarı, Otpazarı bilmem ne...Ankara kalenin etrafında Kaleiçi mahallesi, Kaledışı mahallesi, Samanpazarı, Otpazarı bilmem ne... O kadarcık bir yerdi, kaşık kadar bir yerdi.O kadarcık bir yerdi, kaşık kadar bir yerdi. 1800'lü yıllarda ne istiklal harbi vardı, ne başka bir şey vardı.1800'lü yıllarda ne istiklal harbi vardı, ne başka bir şey vardı. Osmanlı devleti vardı daha, Ankara başşehir filan değildi ama başşehir olacağını orada söylemiş.Osmanlı devleti vardı daha, Ankara başşehir filan değildi ama başşehir olacağını orada söylemiş. Ben de gördüm, Divan'ı gördüm yani. Ben de gördüm, Divan'ı gördüm yani.

Onun için, işte gerçek tasavvuf da budur. Yani işin lafı başka... Onun için, işte gerçek tasavvuf da budur. Yani işin lafı başka...

Bir şiir var, çok hoşuma gidiyor. Bir şiir var, çok hoşuma gidiyor.

Tasavvuf olaydı tâc ile hırka... Tasavvuf olaydı tâc ile hırka...

Başına hani çeşitli sarıklar,Başına hani çeşitli sarıklar, 12 dilimli, 14 dilimli, sekiz dilimli, altı dilimli, dört dilimli, "fert" diyorlar onlar,12 dilimli, 14 dilimli, sekiz dilimli, altı dilimli, dört dilimli, "fert" diyorlar onlar, sarıklar, yeşil sarıklar, kara sarıklar, ak sarıklar vesaire, "taç" diyorlar başa giyilen sarığa. sarıklar, yeşil sarıklar, kara sarıklar, ak sarıklar vesaire, "taç" diyorlar başa giyilen sarığa.

Tasavvuf olaydı tâc ile hırka, Alırdık biz dahi otuza kırka. Tasavvuf olaydı tâc ile hırka,

Alırdık biz dahi otuza kırka.

Üç aşağı beş yukarı pazarlık yapardık, biz de alırdık yani.Üç aşağı beş yukarı pazarlık yapardık, biz de alırdık yani. Ne olacak, bir taç almak, bir cübbe almak zor bir şey değil ki.Ne olacak, bir taç almak, bir cübbe almak zor bir şey değil ki. Paraya dayanır bu iş... Otuza kırka gidersin sen de alırsın. Paraya dayanır bu iş... Otuza kırka gidersin sen de alırsın.

Ama tasavvuf o değil. Ama tasavvuf o değil.

Tasavvuf, Allah'ın sevgili kulu olmak. Ya olursun, ya olamazsan mahvolursun.Tasavvuf, Allah'ın sevgili kulu olmak. Ya olursun, ya olamazsan mahvolursun. [Mehmed Zahid] Hocamız diyor ki vefatına yakın zamanda; [Mehmed Zahid] Hocamız diyor ki vefatına yakın zamanda;

"Her şey boştur bu dünyada; para da boştur, mal da boştur, mevki de boştur, makam da boştur, "Her şey boştur bu dünyada; para da boştur, mal da boştur, mevki de boştur, makam da boştur, şeyhlik de boştur, müritlik de boştur, her şey boştur.şeyhlik de boştur, müritlik de boştur, her şey boştur. Bütün iş Allah'ın sevgili kulu olmaktır." Bütün iş Allah'ın sevgili kulu olmaktır."

Allah'ın sevgili kulu olursan, Allah'ın sevdiği kul olursan olursun,Allah'ın sevgili kulu olursan, Allah'ın sevdiği kul olursan olursun, olamazsan imtihanı kaybetmiş olursun. Mesele budur, bu kadar basit. olamazsan imtihanı kaybetmiş olursun. Mesele budur, bu kadar basit.

Şimdi gelelim; tasavvufu biraz da böyle müdellel olarak anlatmaya geçelim. Şimdi gelelim; tasavvufu biraz da böyle müdellel olarak anlatmaya geçelim.

Ankara'da iki genç yolda gidiyorlarmış,Ankara'da iki genç yolda gidiyorlarmış, bir arkadaş anlattı, benim de hoşuma gitti, şu kitapçığıma yazdım onu.bir arkadaş anlattı, benim de hoşuma gitti, şu kitapçığıma yazdım onu. İki üniversiteli genç, Orta Doğu [Teknik Üniversite]li genç galiba,İki üniversiteli genç, Orta Doğu [Teknik Üniversite]li genç galiba, yolda gidiyorlarmış. Birisi ötekisine sormuş; yolda gidiyorlarmış. Birisi ötekisine sormuş;

"Yahu, üç gün sonra öleceğin sana mâlum olsa ne yapardın?" "Yahu, üç gün sonra öleceğin sana mâlum olsa ne yapardın?"

Hani bazen rüyada görüyor insan ya,Hani bazen rüyada görüyor insan ya, böyle "Üç gün sonra öleceğin mâlum olsaydı ne yapardın?" diye sormuş. böyle "Üç gün sonra öleceğin mâlum olsaydı ne yapardın?" diye sormuş.

Orta Doğulu çocuk, bunlar hep teknik eleman, tahsil görmüş öğrenciler,Orta Doğulu çocuk, bunlar hep teknik eleman, tahsil görmüş öğrenciler, şöyle bir düşünmüş, "Ne olurdum, ne olurdum?.."şöyle bir düşünmüş, "Ne olurdum, ne olurdum?.." Ne yapacak yani, üç gün sonra ölecek olan bir insan ne yapar?Ne yapacak yani, üç gün sonra ölecek olan bir insan ne yapar? Düşünmüş, düşünmüş; "Gider, mutasavvıf olurdum, tasavvufa girerdim." demiş. Düşünmüş, düşünmüş;

"Gider, mutasavvıf olurdum, tasavvufa girerdim." demiş.

Haa, demek ki pabuç pahalı olduğu zaman,Haa, demek ki pabuç pahalı olduğu zaman, iş ciddiyete bindiği zaman, o zaman münakaşalar filan bitiyor.iş ciddiyete bindiği zaman, o zaman münakaşalar filan bitiyor. O zaman başka meşguliyetler bitiyor çünkü Allah'ın rızasını kazanmak gerekir. O zaman başka meşguliyetler bitiyor çünkü Allah'ın rızasını kazanmak gerekir.

Münih'te bana, verdiğim bir vaazın sonunda geldiler, sordular; Münih'te bana, verdiğim bir vaazın sonunda geldiler, sordular;

"Hocam, bu tasavvuf ille lazım mı insana? Gerekli mi? Tasavvufsuz olmaz mı?" "Hocam, bu tasavvuf ille lazım mı insana? Gerekli mi? Tasavvufsuz olmaz mı?"

Ben dedim ki onlara, biraz durakladım, ne cevap vereceğim diye bekliyorlar; Ben dedim ki onlara, biraz durakladım, ne cevap vereceğim diye bekliyorlar;

"Bakın, tasavvuf insana su gibi, hava gibi, gıda kadar gereklidir." dedim. "Bakın, tasavvuf insana su gibi, hava gibi, gıda kadar gereklidir." dedim.

Niye? Açıklıyorum:Niye?

Açıklıyorum:
Çünkü muhterem kardeşlerim, hayatın gayesi mârifetullaha ermek, Allah'ın rızasını bulmaktır. Çünkü muhterem kardeşlerim, hayatın gayesi mârifetullaha ermek, Allah'ın rızasını bulmaktır.

Bir itirazımız var mı? Yok. Bir itirazımız var mı?

Yok.

Vemâ halaktu'l-cinne ve'l-inse illâ li-ya'budûn. Vemâ halaktu'l-cinne ve'l-inse illâ li-ya'budûn.

Allahu Teâlâ hazretleri bize "Ben sizi doktor olun diye yarattım." mı diyor?Allahu Teâlâ hazretleri bize "Ben sizi doktor olun diye yarattım." mı diyor? "Mühendis olun." mu, "Zengin olun." mu diyor? "Almanya'ya gidin." mi dedi?"Mühendis olun." mu, "Zengin olun." mu diyor? "Almanya'ya gidin." mi dedi? "Mark biriktirin." mi dedi? "Profesör olun." mu dedi? Şunu mu dedi, bunu mu dedi?.. "Mark biriktirin." mi dedi? "Profesör olun." mu dedi? Şunu mu dedi, bunu mu dedi?..

Hiçbirisini demedi. Ne dedi hepimize, müştereken bize söylediği, buyurduğu nedir? Hiçbirisini demedi.

Ne dedi hepimize, müştereken bize söylediği, buyurduğu nedir?

Kendisine güzel kulluk etmemizi istiyor, kulluk istiyor bizden. Kendisine güzel kulluk etmemizi istiyor, kulluk istiyor bizden.

Biz ne ile meşgulüz? Biz ne ile meşgulüz?

Her şey ile meşgulüz. Kulluktan başka her şeyle meşgul millet ama kulluk yapmıyor.Her şey ile meşgulüz. Kulluktan başka her şeyle meşgul millet ama kulluk yapmıyor. Hâlbuki Allah bizden kulluk istiyor. Hâlbuki Allah bizden kulluk istiyor.

Vemâ halaktu'l-cinne ve'l-inse illâ liya'budûn. Vemâ halaktu'l-cinne ve'l-inse illâ liya'budûn.

Tabii kulluk nasıl yapılacak Allah'a? Tabii kulluk nasıl yapılacak Allah'a?

Allah'a kulluk yapmak ince, zarif, dikkatli, alimâne bir iştir, akıllı insanların işidir.Allah'a kulluk yapmak ince, zarif, dikkatli, alimâne bir iştir, akıllı insanların işidir. Bu da ilimle olur, irfanla olur. Bu da ilimle olur, irfanla olur.

İrfan dediğimiz şey nedir? İrfan dediğimiz şey nedir?

Mârifetullahtır. Mârifetullah ile olur. Mârifetullahtır. Mârifetullah ile olur.

Biliyorsunuz, Peygamber Efendimiz sahih hadîs-i şerîfteBiliyorsunuz, Peygamber Efendimiz sahih hadîs-i şerîfte "İman nedir? İslâm nedir?" sorularının cevabını verdi."İman nedir? İslâm nedir?" sorularının cevabını verdi. Ondan sonra bir de "İhsan nedir?" diye sordu kendisine Cebrail aleyhisselam; Ondan sonra bir de "İhsan nedir?" diye sordu kendisine Cebrail aleyhisselam;

Ve me'l-ihsânu yâ Resûlallah? "İhsan nedir?" Ve me'l-ihsânu yâ Resûlallah? "İhsan nedir?"

İhsan, kelime olarak "bir şeyi iyi yapmak" demek.İhsan, kelime olarak "bir şeyi iyi yapmak" demek. "İyi yapmak nasıl olacak?" diye sordu. Neyin iyi yapılması, neyin ihsanı? "İyi yapmak nasıl olacak?" diye sordu. Neyin iyi yapılması, neyin ihsanı?

Her şeyin ihsanı vardır. Her şeyin ihsanı vardır.

İnne'llâhe ketebe'l-ihsâne fî külli şey'in buyuruyor Peygamber Efendimiz.İnne'llâhe ketebe'l-ihsâne fî külli şey'in buyuruyor Peygamber Efendimiz. Allah iyi yapmayı her işte bizim boynumuza yazmıştır, her işi iyi yapmamız lazım.Allah iyi yapmayı her işte bizim boynumuza yazmıştır, her işi iyi yapmamız lazım. Yazıyı güzel yazmamız lazım, hüsn-ü hat sahibi olmamız lazım.Yazıyı güzel yazmamız lazım, hüsn-ü hat sahibi olmamız lazım. Sözü güzel söylememiz lazım, hatîb-i fasih olmamız lazım.Sözü güzel söylememiz lazım, hatîb-i fasih olmamız lazım. Sanatımızı güzel yapmamız lazım, bizim kılıcımız ötekisine vurduğu zaman onu kırması lazım.Sanatımızı güzel yapmamız lazım, bizim kılıcımız ötekisine vurduğu zaman onu kırması lazım. Gülü havaya atıp da altına kılıcı tuttuğumuz zaman gülün kesilmesi lazım.Gülü havaya atıp da altına kılıcı tuttuğumuz zaman gülün kesilmesi lazım. Pabucu yaptığımız zaman en güzel pabuç olması lazım. Hangi işi yaparsak... Diyor ki; Pabucu yaptığımız zaman en güzel pabuç olması lazım. Hangi işi yaparsak... Diyor ki;

"Kurbanı keserken güzel kesin. Bıçağı güzel, keskin yapın; hayvana ezâ, cefâ çektirmeyin." "Kurbanı keserken güzel kesin. Bıçağı güzel, keskin yapın; hayvana ezâ, cefâ çektirmeyin."

Yani hayvanın kurban edilmesinde bile güzel yapmak vardır. Yani hayvanın kurban edilmesinde bile güzel yapmak vardır.

Peki ihsan nedir burada? Peki ihsan nedir burada?

Bu hadîs-i şerîfteki ihsan, kulluğu güzel yapmak. Bu hadîs-i şerîfteki ihsan, kulluğu güzel yapmak.

Onun için bu izahtan sonra biz "Kulluğu güzel yapmak nasıl olacak?" diye sordu diyelim. Onun için bu izahtan sonra biz "Kulluğu güzel yapmak nasıl olacak?" diye sordu diyelim.

Cebrail aleyhisselam Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e geldi.Cebrail aleyhisselam Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e geldi. Cebrail aleyhisselam insanlara bazen göründü, muhterem kardeşlerim,Cebrail aleyhisselam insanlara bazen göründü, muhterem kardeşlerim, bazen görünmeden vahyetti Peygamber Efendimiz'e. bazen görünmeden vahyetti Peygamber Efendimiz'e.

"Yâ Ebû Bekir, bu Cebrail aleyhisselam sana Allah'tan selam getirdi." diyor. "Yâ Ebû Bekir, bu Cebrail aleyhisselam sana Allah'tan selam getirdi." diyor. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz görmüyor, Resûlullah Efendimiz görüyor. Bu durum var. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz görmüyor, Resûlullah Efendimiz görüyor. Bu durum var.

Bir keresinde de Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor ki; Bir keresinde de Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor ki;

"Biz böyle oturuyorduk Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile, "Biz böyle oturuyorduk Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile, birden pat pat pat, bir adam çıktı geldi Resûlullah'ın yanına.birden pat pat pat, bir adam çıktı geldi Resûlullah'ın yanına. Bembeyaz elbiseli, üzerinde hiç toz, toprak yok, hiç tanımadığımız bir insan.Bembeyaz elbiseli, üzerinde hiç toz, toprak yok, hiç tanımadığımız bir insan. Medineli olsa tanıyacağız, Medineli değil.Medineli olsa tanıyacağız, Medineli değil. Uzaktan gelmiş olsa üzerinde sefer alameti olması lazım,Uzaktan gelmiş olsa üzerinde sefer alameti olması lazım, terlemiş olması lazım, tozlanmış olması lazım."terlemiş olması lazım, tozlanmış olması lazım." Çölden gelecek bu Medine'ye, kolay mı? Şimdiki gibi değil ki;Çölden gelecek bu Medine'ye, kolay mı? Şimdiki gibi değil ki; uçağa binip gidecek değil ki; devenin üstünde gidecek, tozlanacak.uçağa binip gidecek değil ki; devenin üstünde gidecek, tozlanacak. Üzerinde sefer alameti yok, elbisesi tertemiz. Üzerinde sefer alameti yok, elbisesi tertemiz.

Ne yapmış bir de? Resûlullah'ın yanına gelmiş, dizini dizine değdirecek gibi sokulmuş,Ne yapmış bir de?

Resûlullah'ın yanına gelmiş, dizini dizine değdirecek gibi sokulmuş,
Resûlullah'ın dizinin dibine yanaşmış. "Bu ne samimiyet?" deriz değil mi?Resûlullah'ın dizinin dibine yanaşmış. "Bu ne samimiyet?" deriz değil mi? "Allah Allah, bu ne samimiyet yahu..." Resûlallah'ın yanına geliyor,"Allah Allah, bu ne samimiyet yahu..." Resûlallah'ın yanına geliyor, dizi dizine değecek kadar yaklaşıyor Resûlullah'a, soruyor.dizi dizine değecek kadar yaklaşıyor Resûlullah'a, soruyor. Söyle bakalım... Yâ Muhammed, ahbirnî ani'l-İslâm. Me'l-İslâmu? "İslâm nedir?" Söyle bakalım...

Yâ Muhammed, ahbirnî ani'l-İslâm. Me'l-İslâmu? "İslâm nedir?"

Söylüyor Efendimiz. Sadakta. "Doğru söyledin." diyor. Söylüyor Efendimiz.

Sadakta. "Doğru söyledin." diyor.

Hz. Ömer diyor ki, bakıyorlar yani, "Allah Allah, vaziyet çok garip;Hz. Ömer diyor ki, bakıyorlar yani, "Allah Allah, vaziyet çok garip; geldi Resûlullah'ın dizine dizi değecek şekilde oturdu, soru soruyor."geldi Resûlullah'ın dizine dizi değecek şekilde oturdu, soru soruyor." Peygamber Efendimiz'e soru sormaya sahâbe-i kirâmın ödleri patlardı.Peygamber Efendimiz'e soru sormaya sahâbe-i kirâmın ödleri patlardı. Heybetinden Resûlullah'ın yüzüne bakamazlardı.Heybetinden Resûlullah'ın yüzüne bakamazlardı. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz mescide geldiği zaman herkesin başı önüne eğik olurdu,Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz mescide geldiği zaman herkesin başı önüne eğik olurdu, Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz bakardı, Hz. Ömer Efendimiz bakardı.Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz bakardı, Hz. Ömer Efendimiz bakardı. Kayınpeder, biraz yakınlıkları var, dünürlükleri var, ondan.Kayınpeder, biraz yakınlıkları var, dünürlükleri var, ondan. Onlar bakabilirlerdi, ötekiler böyle bakamazlardı. Onlar bakabilirlerdi, ötekiler böyle bakamazlardı.

Sahabeden birisi diyor ki; Sahabeden birisi diyor ki;

"Resûlullah'a iclalimden -yani saygımdan demek, onun heybetinden demek- doya doya yüzüne bakamadım." "Resûlullah'a iclalimden -yani saygımdan demek, onun heybetinden demek- doya doya yüzüne bakamadım."

Resûlullah'ın sahabesi olmuş, doya doya yüzüne bakamamış Resûlullah'ın.Resûlullah'ın sahabesi olmuş, doya doya yüzüne bakamamış Resûlullah'ın. Bu zât geliyor, dizini dizine dayıyor, soru soruyor.Bu zât geliyor, dizini dizine dayıyor, soru soruyor. Soru soramazlardı da derlerdi ki; Soru soramazlardı da derlerdi ki;

"Dışarıdan bir bilmez kimse gelse, Resûlullah'a soru sorsa da, biz de dinlesek de istifade etsek." "Dışarıdan bir bilmez kimse gelse, Resûlullah'a soru sorsa da, biz de dinlesek de istifade etsek."

Kendileri soramazlardı, "Resûlullah'a birisi sorsun." derlerdi.Kendileri soramazlardı, "Resûlullah'a birisi sorsun." derlerdi. Bu geldi, dizinin dibine oturdu, soru soruyor. Bu geldi, dizinin dibine oturdu, soru soruyor.

"İman nedir? Söyle bakayım." "İslâm nedir?" Söyledi. "İman nedir? Söyle bakayım."

"İslâm nedir?"

Söyledi.

Sümme kâle: Feme'l-ihsânu yâ Resûlallah? "İhsan nedir yâ Resûlallah?" Sümme kâle: Feme'l-ihsânu yâ Resûlallah? "İhsan nedir yâ Resûlallah?"

İbadeti hoş ve güzel yapmak nasıl olacak?İbadeti hoş ve güzel yapmak nasıl olacak? İhsan -güzel yapmak ibadeti- nasıl, nedir?İhsan -güzel yapmak ibadeti- nasıl, nedir? Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

el-İhsânü en ta'budallâhe ke-enneke terâhüel-İhsânü en ta'budallâhe ke-enneke terâhü fe-in lem tekün terâhu fe-innehû yerâke. fe-in lem tekün terâhu fe-innehû yerâke. "İhsan, Allah'ı sen görüyormuşsun gibi ona ibadet etmendir." "İhsan, Allah'ı sen görüyormuşsun gibi ona ibadet etmendir."

İbadetteki ihsan budur.İbadetteki ihsan budur. Çünkü sen her ne kadar O'nu görmüyorsan da O seni görmüyor mu? O seni görüyor. Çünkü sen her ne kadar O'nu görmüyorsan da O seni görmüyor mu? O seni görüyor.

Ve hüve meaküm eyne mâ küntüm. "Nerede olsanız o sizinle beraber." "İhsan odur." dedi. Ve hüve meaküm eyne mâ küntüm. "Nerede olsanız o sizinle beraber."

"İhsan odur." dedi.

İşte mârifetullaha ermek ve ihsan makamına çıkmak, dinimizin esası. İşte mârifetullaha ermek ve ihsan makamına çıkmak, dinimizin esası.

İbadetin gayesi nedir, güzeli nedir? İbadetin gayesi nedir, güzeli nedir?

İhsandır, görüyormuş gibi ibadet etmektir. İhsandır, görüyormuş gibi ibadet etmektir.

Tasavvuf ihsan yoludur, o ihsanı elde etme yoludur. Tasavvuf ihsan yoludur, o ihsanı elde etme yoludur.

Biliyorsunuz, Kur'ân-ı Kerîm'de âyet-i kerîme var,Biliyorsunuz, Kur'ân-ı Kerîm'de âyet-i kerîme var, hac konusuyla ilgili âyetlerin içinde, başka yerde de geçiyor: hac konusuyla ilgili âyetlerin içinde, başka yerde de geçiyor:

Minküm men yürîdü'd-dünyâ ve minküm men yürîdül-âhirete. Minküm men yürîdü'd-dünyâ ve minküm men yürîdül-âhirete.

Bu, savaş dolayısıyla inen âyet-i kerîmede geçiyor, hacla ilgili olan başka... Bu, savaş dolayısıyla inen âyet-i kerîmede geçiyor, hacla ilgili olan başka...

Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten… O ayrı.. Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten…

O ayrı..

Minküm men yürîdü'd-dünyâ ve minküm men yürîdü'l-âhirete.Minküm men yürîdü'd-dünyâ ve minküm men yürîdü'l-âhirete. Yani; "Ey mü'minler! Bu olay karşısında çeşitli fikirler var içinizde;Yani; "Ey mü'minler! Bu olay karşısında çeşitli fikirler var içinizde; kiminiz dünyayı istiyor, kiminiz âhireti istiyor." diyor âyet-i kerîme. kiminiz dünyayı istiyor, kiminiz âhireti istiyor." diyor âyet-i kerîme.

Tamam, biliyoruz ki dünyayı isteyen insanlar var; dünyayı istemek makbul değil.Tamam, biliyoruz ki dünyayı isteyen insanlar var; dünyayı istemek makbul değil. Âhireti isteyenler var, Allah'ı istiyor, âhireti istiyor; tamam, bu makbul. Âhireti isteyenler var, Allah'ı istiyor, âhireti istiyor; tamam, bu makbul. Bir şey daha var, iki âyet-i kerîmede geçiyor, Kehf sûresinde: Bir şey daha var, iki âyet-i kerîmede geçiyor, Kehf sûresinde:

Bismillâhirrahmânirrahîm.Bismillâhirrahmânirrahîm. Vasbir nefseke meallezîne yed'ûne rabbehüm bi'l-ğadâti ve'l-aşiyyi yürîdûne vechehû.Vasbir nefseke meallezîne yed'ûne rabbehüm bi'l-ğadâti ve'l-aşiyyi yürîdûne vechehû. Bir de Allah'ın vech-i pâkini isteyenler var, Allah'ı isteyenler var.Bir de Allah'ın vech-i pâkini isteyenler var, Allah'ı isteyenler var. Zât-ı pâk-i ilâhiyesine yönelmiş olanlar var. Allah'ı isteyenler var. Zât-ı pâk-i ilâhiyesine yönelmiş olanlar var. Allah'ı isteyenler var.

İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî diyenler var, onu anlatıyor bir de âyet-i kerîmeler. İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî diyenler var, onu anlatıyor bir de âyet-i kerîmeler.

Başka bir yerde daha geçiyor bu; Başka bir yerde daha geçiyor bu;

Ve lâ tatrudillezîne yed'ûne rabbehüm bi'l-ğadâti ve'l-aşiyyi yürîdûne vechehû.Ve lâ tatrudillezîne yed'ûne rabbehüm bi'l-ğadâti ve'l-aşiyyi yürîdûne vechehû. Yani; "Gece gündüz Mevlâsına dua edip duran, niyaz eden, zikreden o mübarekleriYani; "Gece gündüz Mevlâsına dua edip duran, niyaz eden, zikreden o mübarekleri yanından tart etme ey benim Resûlüm.yanından tart etme ey benim Resûlüm. Onları yanından tart etme, o zenginlerin arzusunu boş ver, sen onları sev, onların yanında ol."Onları yanından tart etme, o zenginlerin arzusunu boş ver, sen onları sev, onların yanında ol." diye tavsiye ettiği, bir Allah'ın vech-i pâkini isteyen zümreden bahsediliyor Kur'ân-ı Kerîm'de. diye tavsiye ettiği, bir Allah'ın vech-i pâkini isteyen zümreden bahsediliyor Kur'ân-ı Kerîm'de.

Yürîdûne vechehû. "Allah'ın zâtını isteyen." Yürîdûne vechehû. "Allah'ın zâtını isteyen."

İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî.İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî. "Yâ Rabbi, Sensin benim maksudum, ben senin rızanı istiyorum.""Yâ Rabbi, Sensin benim maksudum, ben senin rızanı istiyorum." diyen insanların olduğunu Kur'ân-ı Kerîm bildiriyor.diyen insanların olduğunu Kur'ân-ı Kerîm bildiriyor. Rabbimiz "Onlarla beraber ol, onları yanından kovma. Rabbimiz "Onlarla beraber ol, onları yanından kovma. Onlar benim sevgili kullarım." diye Resûlullah'a nasihat ediyor. Onlar benim sevgili kullarım." diye Resûlullah'a nasihat ediyor. İşte o, tasavvuf böyle olmak yolu.

İşte o, tasavvuf böyle olmak yolu.

Tasavvuf Kur'an'da var mı? İşte bu;Tasavvuf Kur'an'da var mı?

İşte bu;
Kur'ân-ı Kerîm'i iyi incelersen görürsün, Kur'ân-ı Kerîm'de her şey var. Kur'ân-ı Kerîm'i iyi incelersen görürsün, Kur'ân-ı Kerîm'de her şey var.

Sonra biliyorsunuz ki muhterem kardeşlerim, bizim içimizde nefis diye bir şey var.Sonra biliyorsunuz ki muhterem kardeşlerim, bizim içimizde nefis diye bir şey var. Biz biliriz, başkası bilmez bunu; başkaları bilmez, mü'minler bilir.Biz biliriz, başkası bilmez bunu; başkaları bilmez, mü'minler bilir. Bizim dinimizde, içimizde nefsimizin olduğunu Allah bize bildiriyor: Bizim dinimizde, içimizde nefsimizin olduğunu Allah bize bildiriyor:

İnne'n-nefse le-emmâretün bi's-sûî illâ mâ rahime rabbî.İnne'n-nefse le-emmâretün bi's-sûî illâ mâ rahime rabbî. "Allah'ın korudukları müstesna, bu nefis insana içeriden vesvese verir, "Allah'ın korudukları müstesna, bu nefis insana içeriden vesvese verir, aldatır, kötülükleri emreder, yaptırır." diye de bildiriyor. aldatır, kötülükleri emreder, yaptırır." diye de bildiriyor.

İçimizde nefsimiz var. "Nefsim kabardı, canım istedi, ne yapayım, dayanamadım,İçimizde nefsimiz var. "Nefsim kabardı, canım istedi, ne yapayım, dayanamadım, nefsime hakim olamadım, yaptım işte şu günahı..." diyor ya millet.nefsime hakim olamadım, yaptım işte şu günahı..." diyor ya millet. Hani içinden insanın istemediği bir şeyi yaptırtan bir güç var, istemiyor ama,Hani içinden insanın istemediği bir şeyi yaptırtan bir güç var, istemiyor ama, günah olduğunu biliyor ama yine yapıyor. günah olduğunu biliyor ama yine yapıyor.

Nedir bu yaptırtan? Nedir bu yaptırtan?

Nefis, nefs-i emmâre. Kötü şeyi, emmâretün bi's-sûî, kötülüğü çok çok emreden,Nefis, nefs-i emmâre. Kötü şeyi, emmâretün bi's-sûî, kötülüğü çok çok emreden, mesleği bu olan, sabah akşam, gece gündüz işi bu olan nefis var. mesleği bu olan, sabah akşam, gece gündüz işi bu olan nefis var.

Bu nefsi eğer ıslah etmezseniz, etmezsek, nefsi ıslah etmezsek mahvoluruz. Neden? Bu nefsi eğer ıslah etmezseniz, etmezsek, nefsi ıslah etmezsek mahvoluruz.

Neden?

Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;

Kad efleha men zekkâhâ ve kad hâbe men dessâhâ.Kad efleha men zekkâhâ ve kad hâbe men dessâhâ. "Nefsini temizleyememiş olan, terbiye edememiş olan mahvolur, nefsini temizleyen felah bulur." "Nefsini temizleyememiş olan, terbiye edememiş olan mahvolur, nefsini temizleyen felah bulur."

Kad efleha men tezekkâ ve zekere'sme rabbihî fe-sallâ. Kad efleha men tezekkâ ve zekere'sme rabbihî fe-sallâ.

Felah bulmanın yolu bu nefsi ıslah etmektir. Islah etmenin yolu da tasavvuftur.Felah bulmanın yolu bu nefsi ıslah etmektir. Islah etmenin yolu da tasavvuftur. Meslek tasavvuftur. İlim tasavvuf ilmidir. Meslek tasavvuftur. İlim tasavvuf ilmidir.

Sonra, mârifetullah tasavvufun ana konusu değil mi? Ana konusu. Sonra, mârifetullah tasavvufun ana konusu değil mi?

Ana konusu.

Kur'ân-ı Kerîm'de var mı? Var. Kur'ân-ı Kerîm'de var mı?

Var.

Nefsin terbiyesi bizim ana işimiz değil mi? Ana işimiz. Nefsin terbiyesi bizim ana işimiz değil mi?

Ana işimiz.

Kur'ân-ı Kerîm'de nefsi terbiye etmek meselesi var mı? Var. Kur'ân-ı Kerîm'de nefsi terbiye etmek meselesi var mı?

Var.

Zikir tasavvuf erbâbının ana meşguliyeti değil mi? Zikir tasavvuf erbâbının ana meşguliyeti değil mi?

Sûfî deyince aklımıza eli tesbihli, ağzı zikirli insan gelmez mi? O gelir. Sûfî deyince aklımıza eli tesbihli, ağzı zikirli insan gelmez mi?

O gelir.

Zikir Kur'ân-ı Kerîm'de var mı? Var. Zikir Kur'ân-ı Kerîm'de var mı?

Var.

Saymadım ama birisinden duydum, kendim de saysam, kesin söylesem iyi,Saymadım ama birisinden duydum, kendim de saysam, kesin söylesem iyi, 80 küsur âyet-i kerîmede zikri tavsiye ediyor Kur'ân-ı Kerîm.80 küsur âyet-i kerîmede zikri tavsiye ediyor Kur'ân-ı Kerîm. En meşhurları: Yâ eyyühellezîne âmenu'zkürullâhe zikran kesîrân ve sebbihûhu bükraten ve esîlâ. En meşhurları:

Yâ eyyühellezîne âmenu'zkürullâhe zikran kesîrân ve sebbihûhu bükraten ve esîlâ.

Vezkürisme rabbike bükraten ve esîlâ. "Rabbinin ismini zikret..." Vezkürisme rabbike bükraten ve esîlâ. "Rabbinin ismini zikret..."

Ve'z-zâkirîne'llâhe kesîran ve'z-zâkirâti eadde'llâhu lehüm mağfiraten ve ecran azîmâ. Ve'z-zâkirîne'llâhe kesîran ve'z-zâkirâti eadde'llâhu lehüm mağfiraten ve ecran azîmâ.

Fe-izâ kudiyeti's-salâtu fenteşîru fi'l-ardi vebteğu min fadlillâhiFe-izâ kudiyeti's-salâtu fenteşîru fi'l-ardi vebteğu min fadlillâhi vezkürullâhe kesîran lealleküm tüflihûn. vezkürullâhe kesîran lealleküm tüflihûn.

Bunlar zikrin felah sebebi olduğu, çok sevap olduğu, çok kıymetli olduğuBunlar zikrin felah sebebi olduğu, çok sevap olduğu, çok kıymetli olduğu ve çok yapılması gerektiğini bildiren âyet-i kerîmelerden bazılarıdır. ve çok yapılması gerektiğini bildiren âyet-i kerîmelerden bazılarıdır.

Zikrin sevabı çoktur, onu da açıklayayım, müjde olsun.Zikrin sevabı çoktur, onu da açıklayayım, müjde olsun. Biliyorsunuz Allahu Teâlâ hazretleri; Biliyorsunuz Allahu Teâlâ hazretleri;

İzâ hemme'l-abdü bi-hasenetin fe-amilehâ ketebe'llâhu lehû aşra hasenât.İzâ hemme'l-abdü bi-hasenetin fe-amilehâ ketebe'llâhu lehû aşra hasenât. "Bir kul bir iyiliğe niyet edip de onu yaparsa, bir iyiliği yapmaya niyet etti ve yaparsa"Bir kul bir iyiliğe niyet edip de onu yaparsa, bir iyiliği yapmaya niyet etti ve yaparsa 10 misli yazar." İlâ seb-i mieti dı'fin. "700 misline kadar." 10 misli yazar." İlâ seb-i mieti dı'fin. "700 misline kadar."

Bazen 10 yazar, bazen 70 yazar, adamına göre, kaliteye göre, bazen 700 yazar. Bazen 10 yazar, bazen 70 yazar, adamına göre, kaliteye göre, bazen 700 yazar.

700 yazılan sevaplı işlerden bazıları nelerdir? Sayayım. 700 yazılan sevaplı işlerden bazıları nelerdir?

Sayayım.

Bir; 700 yazılan sevaplı işlerin başında, Allah yolunda infak, 700 mislidir. Bir; 700 yazılan sevaplı işlerin başında, Allah yolunda infak, 700 mislidir.

Nafakatüke fî sebilillâh bi-seb-i mietin, 700'dür. Nafakatüke fî sebilillâh bi-seb-i mietin, 700'dür.

Bosna-Hersek'e para mı gönderdin? Mücahide silah mı aldın? Yardım mı gönderdin? Techiz mi ettin?Bosna-Hersek'e para mı gönderdin? Mücahide silah mı aldın? Yardım mı gönderdin? Techiz mi ettin? Veyahut kendin savaşa katılırken at mı aldın? Deve mi aldın? Yemek mi yedin? Masraf mı yaptın? Veyahut kendin savaşa katılırken at mı aldın? Deve mi aldın? Yemek mi yedin? Masraf mı yaptın?

700 mislidir. 1'e 700'dür. 700 mislidir. 1'e 700'dür.

Hacca mı gittin? Umre'ye mi gittin? Allah yolu değil mi hac ve umre? 700 mislidir. Hacca mı gittin? Umre'ye mi gittin? Allah yolu değil mi hac ve umre?

700 mislidir.

Adam pazarlık yapıyor. Ne pazarlık yapıyorsun, pazarlık yapacak yer mi?Adam pazarlık yapıyor. Ne pazarlık yapıyorsun, pazarlık yapacak yer mi? Boş ver, fazla harca, sevabı fazla olsun.Boş ver, fazla harca, sevabı fazla olsun. Fazla harca da, hayır hasenâtı çok yap da sevabın olsun. Fazla harca da, hayır hasenâtı çok yap da sevabın olsun. Onun için büyükler hac için ayrılan paranın geri getirilmesini uygun görmemişler.Onun için büyükler hac için ayrılan paranın geri getirilmesini uygun görmemişler. Ayırdın mı bu parayı? "Harcamadan geldik." Hadi bakalım şimdi harca.Ayırdın mı bu parayı? "Harcamadan geldik." Hadi bakalım şimdi harca. Ama geç kaldın, orada harcasaydın 700 misli sevap olacaktı.Ama geç kaldın, orada harcasaydın 700 misli sevap olacaktı. Eve geldikten sonra, kapıdan girince bitiyor, katsayı ikramiyesi kalkıyor.Eve geldikten sonra, kapıdan girince bitiyor, katsayı ikramiyesi kalkıyor. Allah yoluna 700 mislidir. Allah yoluna 700 mislidir.

Ana babaya infak: Nafakatüke alâ ebeveyke 700 mislidir.Ana babaya infak:

Nafakatüke alâ ebeveyke 700 mislidir.
Aileye infak 700 mislidir. Ailenizin gözü dışarıda olmasın.Aileye infak 700 mislidir. Ailenizin gözü dışarıda olmasın. Çocuğunuz komşunun elmasını koparmasın, başkasından bir şey istemesin.Çocuğunuz komşunun elmasını koparmasın, başkasından bir şey istemesin. Evi doldurun, çocuğun gözü doysun.Evi doldurun, çocuğun gözü doysun. Bir de deyin ki "Al bunu, kardeşlerine, arkadaşlarına biraz ver." Cömertliği de öğrensin.Bir de deyin ki "Al bunu, kardeşlerine, arkadaşlarına biraz ver." Cömertliği de öğrensin. Eve verdiğin para, masraf 700 mislidir. Eve verdiğin para, masraf 700 mislidir.

Zikrullâhi teâlâ efdalu inde'llâhi mine'n-nafakati fî sebilillâhi bi-mieti derecetin. Zikrullâhi teâlâ efdalu inde'llâhi mine'n-nafakati fî sebilillâhi bi-mieti derecetin.

Bu da bir hadîs-i şerîftir. Ne demek? Bu da bir hadîs-i şerîftir.

Ne demek?

Zikrullah, Allah yolunda infak etmekten 100 misli daha fazla sevaplıdır. Zikrullah, Allah yolunda infak etmekten 100 misli daha fazla sevaplıdır.

O zaman ne oluyor sevap? O zaman ne oluyor sevap?

700'ün 100 mislisi 7000; 70 bin ediyor. Zikrullahın katsayısı 70 bindir.700'ün 100 mislisi 7000; 70 bin ediyor. Zikrullahın katsayısı 70 bindir. Yani bir kez Allah dese aşk ile lisan 70 bin misli yazılır onun sevabı defterine.Yani bir kez Allah dese aşk ile lisan 70 bin misli yazılır onun sevabı defterine. O kadar sevabı çoktur. O kadar sevabı çoktur.

Sonra meleklerin bile duymadığı, içinden zikretmesi insanınSonra meleklerin bile duymadığı, içinden zikretmesi insanın diliyle yaptığı zikirden 70 kat daha sevaplıdır.diliyle yaptığı zikirden 70 kat daha sevaplıdır. Kalbinden "Allah Allah..." diyor, içinden; kimse anlamıyor, dil, dudak kıpırdamıyor.Kalbinden "Allah Allah..." diyor, içinden; kimse anlamıyor, dil, dudak kıpırdamıyor. O da 70 kat sevaplıdır. O da 70 kat sevaplıdır.

70 binin 70 katı nedir? Bir 0 koyalım, 700 bin, 7 ile çarpalım;70 binin 70 katı nedir?

Bir 0 koyalım, 700 bin, 7 ile çarpalım;
Yani insan kalbinden bir "Allah" dese, duruyor böyle,Yani insan kalbinden bir "Allah" dese, duruyor böyle, kalbinden "Allah" diyor, bir kez "Allah" dese 4 milyon 900 bin misli... kalbinden "Allah" diyor, bir kez "Allah" dese 4 milyon 900 bin misli...

Çok sevaplı bir şeydir zikir. Çünkü çok menfaatlidir, kula çok faydası vardır.Çok sevaplı bir şeydir zikir. Çünkü çok menfaatlidir, kula çok faydası vardır. Çünkü kulun kolu kanadıdır; kul onunla uçar, onunla ilerler, mânevî mertebeleri onunla alır.Çünkü kulun kolu kanadıdır; kul onunla uçar, onunla ilerler, mânevî mertebeleri onunla alır. Tasavvuf onun için işte zikri şey yapmış. Allah emretti Kur'ân-ı Kerîm'de diye ondan zikrediyor.Tasavvuf onun için işte zikri şey yapmış. Allah emretti Kur'ân-ı Kerîm'de diye ondan zikrediyor. Allah'ın emirlerini tutuyorsun tutuyorsun, sonunda bir manzara çıkıyor ortaya, bu nedir? Allah'ın emirlerini tutuyorsun tutuyorsun, sonunda bir manzara çıkıyor ortaya, bu nedir?

"Tasavvuf" deniliyor buna. "Tasavvuf" deniliyor buna. Allah'ın emirlerini tutmaktan, Resûlullah'ın sünnetine uymaktanAllah'ın emirlerini tutmaktan, Resûlullah'ın sünnetine uymaktan hâsıl olan o hâlin, manzaranın adı "tasavvuf" oluyor. hâsıl olan o hâlin, manzaranın adı "tasavvuf" oluyor.

Fe'zkurûnî ezkürküm ve'şkurûlî ve lâ tekfurûn âyet-i kerîmesi vardır.Fe'zkurûnî ezkürküm ve'şkurûlî ve lâ tekfurûn âyet-i kerîmesi vardır. "Sen Allah'ı zikredersen Allah da seni zikreder." "Sen Allah'ı zikredersen Allah da seni zikreder."

Bu da büyük bir şereftir. Benim gibi âciz nâçiz, günahkâr, eli boş, yüzü kara kuluBu da büyük bir şereftir. Benim gibi âciz nâçiz, günahkâr, eli boş, yüzü kara kulu Allahu Teâlâ hazretleri zikredecek, âlemlerin Rabbi zikredecek,Allahu Teâlâ hazretleri zikredecek, âlemlerin Rabbi zikredecek, ben "Allah" dediğim zaman o da "kulum" diyecek. Çok büyük bir şereftir. Muhterem kardeşlerim! ben "Allah" dediğim zaman o da "kulum" diyecek. Çok büyük bir şereftir.

Muhterem kardeşlerim!

Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde geçiyor ki; Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde geçiyor ki;

"Sizin Allah indinde ne mertebede olduğunuzu merak ediyorsanız, "Sizin Allah indinde ne mertebede olduğunuzu merak ediyorsanız, ‘Acaba Allah'ın yanında benim derecem, mertebem nedir? Neyiyim ben?‘Acaba Allah'ın yanında benim derecem, mertebem nedir? Neyiyim ben? Allah beni seviyor mu, sevmiyor mu? Nasılım?' diye merak ediyorsanız,Allah beni seviyor mu, sevmiyor mu? Nasılım?' diye merak ediyorsanız, sizin yanınızda Allah'ın durumu nedir, ona bakın." diyor Peygamber Efendimiz. sizin yanınızda Allah'ın durumu nedir, ona bakın." diyor Peygamber Efendimiz.

Sen Allah'ı seviyor musun? Sen Allah'ın yolunu seviyor musun?Sen Allah'ı seviyor musun? Sen Allah'ın yolunu seviyor musun? Sen Allah'ın emrini seviyor musun? Sen Allah'ın Kur'an'ını seviyor musun?Sen Allah'ın emrini seviyor musun? Sen Allah'ın Kur'an'ını seviyor musun? Sen Allah'ın Resûlü'nü seviyor musun? Sen Allah'ın kullarını seviyor musun?Sen Allah'ın Resûlü'nü seviyor musun? Sen Allah'ın kullarını seviyor musun? Sen Allah'ın yarattığını, yaptığı işlerin hikmetini anlayıp seviyor musun? Sen Allah'ın yarattığını, yaptığı işlerin hikmetini anlayıp seviyor musun?

O zaman Allah da seni seviyor. Aşkın ne kadarsa merteben o kadar yüksek. O zaman Allah da seni seviyor. Aşkın ne kadarsa merteben o kadar yüksek.

Onun için büyüklerimiz demişler ki; Onun için büyüklerimiz demişler ki;

"Makâmât-ı ilâhiyede -yani tasavvûfiyede- en yüksek makam, makâm-ı aşktır; "Makâmât-ı ilâhiyede -yani tasavvûfiyede- en yüksek makam, makâm-ı aşktır; âşık olmak makamı, âşıklık makamıdır." âşık olmak makamı, âşıklık makamıdır."

Ve o makama erdi mi insan herkesin sevgilisi oluyor. Neden? Ve o makama erdi mi insan herkesin sevgilisi oluyor.

Neden?

Hadîs-i şerîfte geçiyor ki; Hadîs-i şerîfte geçiyor ki;

"Allah bir kulu sevdi mi, gökyüzüne seslenir, meleklerine; "Allah bir kulu sevdi mi, gökyüzüne seslenir, meleklerine; ‘Ey meleklerim, ben filanca kulu seviyorum, siz de sevin.' ‘Ey meleklerim, ben filanca kulu seviyorum, siz de sevin.' Yer ehline seslenir; ‘Ey insanlar, ben bu kulu seviyorum, siz de sevin.' diye." Yer ehline seslenir; ‘Ey insanlar, ben bu kulu seviyorum, siz de sevin.' diye."

Allah herkesin gönlüne onun muhabbetini koyar. Allah herkesin gönlüne onun muhabbetini koyar.

Yunus Emre'yi nasıl seviyoruz? Mevlânâ'yı nasıl seviyoruz? Yunus Emre'yi nasıl seviyoruz? Mevlânâ'yı nasıl seviyoruz?

Mevlânâ ile ilgili bir fıkrayı da anlatacağım müsaade ederseniz, çok hoşuma gitti.Mevlânâ ile ilgili bir fıkrayı da anlatacağım müsaade ederseniz, çok hoşuma gitti. Taze fıkra, yeni duyunca ben, kitaplara filan girmemiş oluyor,Taze fıkra, yeni duyunca ben, kitaplara filan girmemiş oluyor, sonra ben onu bir makalede filan yazınca başkaları da duyuyor ama bu taptaze, fırından yeni çıkmış. sonra ben onu bir makalede filan yazınca başkaları da duyuyor ama bu taptaze, fırından yeni çıkmış.

Bizim arkadaşlardan birisi anlattı Münih'te.Bizim arkadaşlardan birisi anlattı Münih'te. Tanıdığı kimse otobüsle Konya'ya turistik sefer tertipliyormuş.Tanıdığı kimse otobüsle Konya'ya turistik sefer tertipliyormuş. İlan ediyor, kaydediyor, bilet satıyor, turistik bir otobüs... İlan ediyor, kaydediyor, bilet satıyor, turistik bir otobüs... Konya'ya gidiyor, Konya'yı gezdiriyor, Mevlânâ Müzesini gezdiriyor. Konya'ya gidiyor, Konya'yı gezdiriyor, Mevlânâ Müzesini gezdiriyor.

Bir seferinde bir edepsiz kadın turistlerin arasındaBir seferinde bir edepsiz kadın turistlerin arasında -yerli turist, dışarıdan gelme değil, Türk yani, Türkiye'deki--yerli turist, dışarıdan gelme değil, Türk yani, Türkiye'deki- bir edepsiz kadın Mevlânâ'nın çok aleyhinde konuşmuş.bir edepsiz kadın Mevlânâ'nın çok aleyhinde konuşmuş. Mevlânâ 1273 tarihinde vefat etti. Dün sene-i devriyesi idi, 17 Aralık.Mevlânâ 1273 tarihinde vefat etti. Dün sene-i devriyesi idi, 17 Aralık. 1273 – 1973 – 1994 yani 522 sene olmuş.1273 – 1973 – 1994 yani 522 sene olmuş. Aleyhinde konuşmuş, kötü sözler söylemiş.Aleyhinde konuşmuş, kötü sözler söylemiş. Herkes incinmiş. Kimse de cevap verememiş ama kadından da soğumuşlar. Herkes incinmiş. Kimse de cevap verememiş ama kadından da soğumuşlar.

Müessese sahibinin prensibiymiş, bir hediye alıyormuş,Müessese sahibinin prensibiymiş, bir hediye alıyormuş, kura ile müşterilerinden birisine o hediyeyi veriyormuş.kura ile müşterilerinden birisine o hediyeyi veriyormuş. Hediyeyi hazırlamış Konya'da, gitmiş turistik dükkândan güzel bir levha almış.Hediyeyi hazırlamış Konya'da, gitmiş turistik dükkândan güzel bir levha almış. Güzel bir levha, üstünde bir yazı var. Güzel bir levha, üstünde bir yazı var.

"Ne yazıyor burada?" Demişler ki, "Şunu yazıyor." "Ne yazıyor burada?"

Demişler ki,

"Şunu yazıyor."

"Ben bunun mânasını unuturum, arkasına yazın." demiş. "Ben bunun mânasını unuturum, arkasına yazın." demiş. Dükkâncı levhanın arkasına güzelce mânasını yazmış.Dükkâncı levhanın arkasına güzelce mânasını yazmış. Söylemiyorum mahsustan, meraktan çatlayın diye. Arkasına yazmış.Söylemiyorum mahsustan, meraktan çatlayın diye. Arkasına yazmış. Ondan sonra paketlemiş, fiyonklamış, yapıştırmış, vermiş adamın eline, güzel hediye paketi... Ondan sonra paketlemiş, fiyonklamış, yapıştırmış, vermiş adamın eline, güzel hediye paketi...

Konya ziyareti bitmiş. Edepli edepsiz herkes artık dönüyorlar otobüste, hediyeyi verecekler.Konya ziyareti bitmiş. Edepli edepsiz herkes artık dönüyorlar otobüste, hediyeyi verecekler. Mikrofonu eline almış, demiş ki; Mikrofonu eline almış, demiş ki;

"Hediyeyi vereceğiz ama kura ile çekilecek. Kurayı nasıl yapalım?" "Hediyeyi vereceğiz ama kura ile çekilecek. Kurayı nasıl yapalım?"

"Yanımızdan geçen arabanın birincisi değil, ikincisi değil, "Yanımızdan geçen arabanın birincisi değil, ikincisi değil, üçüncüsünün plakasının en son iki rakamı ne iseüçüncüsünün plakasının en son iki rakamı ne ise o rakamlı koltukta oturan kimseye verilecek bu hediye." o rakamlı koltukta oturan kimseye verilecek bu hediye."

"Tamam." demişler. Merakla; bir araba geçmiş, beklemişler; ikinci araba geçmiş, beklemişler; "Tamam." demişler.

Merakla; bir araba geçmiş, beklemişler; ikinci araba geçmiş, beklemişler;
üçüncü arabanın sonunda plakasına bakmışlar, şu plaka, şu numara. üçüncü arabanın sonunda plakasına bakmışlar, şu plaka, şu numara.

"Kim oturuyor o numarada?" diye bakmışlar, kime çıkmış? "Kim oturuyor o numarada?" diye bakmışlar, kime çıkmış?

O kadına çıkmış. O Mevlânâ'nın aleyhinde konuşan kadına çıkmış. O kadına çıkmış. O Mevlânâ'nın aleyhinde konuşan kadına çıkmış.

Herkes "Aaa..." demişler, yani "hay Allah be, çıka çıka buna mı çıktı..." Üzülmüşler yani. Herkes "Aaa..." demişler, yani "hay Allah be, çıka çıka buna mı çıktı..." Üzülmüşler yani.

"Ee, neymiş bu hediye? Aç da bakalım." "Ee, neymiş bu hediye? Aç da bakalım."

Herkes bu sefer tempo tutmuş; "Aç da bakalım, aç da bakalım..." Herkes bu sefer tempo tutmuş;

"Aç da bakalım, aç da bakalım..."

Açmışlar, bir yazı. Ne yazıyor? Açmışlar, bir yazı.

Ne yazıyor?

Arkasında yazıyor, oku bakalım. Arkasında yazıyor, oku bakalım.

Şimdi söylüyorum mânasını. Arkasında Mevlânâ'nın şu sözüymüş o levha: Şimdi söylüyorum mânasını. Arkasında Mevlânâ'nın şu sözüymüş o levha:

"Madem ki edepsizsin, ne söylersen söyle." "Madem ki edepsizsin, ne söylersen söyle."

Mevlânâ bak, 500 yıl geriden gerilip bir tokat patlattı mı böyle patlatır. Mevlânâ bak, 500 yıl geriden gerilip bir tokat patlattı mı böyle patlatır.

"Madem ki edepsizsin, ne söylersen söyle... Ben sana ne diyeceğim? Senin itirazına ne diyeceğim? "Madem ki edepsizsin, ne söylersen söyle... Ben sana ne diyeceğim? Senin itirazına ne diyeceğim? Madem ki edepsizsin, ne söylersen söyle." Madem ki edepsizsin, ne söylersen söyle."

Dünyada kâfir az mı? Milyarlarca kâfir var, bir tanesi de sen olursun, bir edepsiz de sen olursun.Dünyada kâfir az mı? Milyarlarca kâfir var, bir tanesi de sen olursun, bir edepsiz de sen olursun. "Madem ki edepsizsin, söyle bakalım, ne söylersen söyle." demiş Mevlânâ, yapıştırmış şamarı. "Madem ki edepsizsin, söyle bakalım, ne söylersen söyle." demiş Mevlânâ, yapıştırmış şamarı.

Evet aziz ve muhterem kardeşlerim! Evet aziz ve muhterem kardeşlerim!

Sonra biliyorsunuz bizim bu Allah'ın emirlerinden, dinin ahkâmından murad nedir? Sonra biliyorsunuz bizim bu Allah'ın emirlerinden, dinin ahkâmından murad nedir?

İnsanın güzel ahlâklı olmasıdır. Nefs terbiyesinden de murad odur.İnsanın güzel ahlâklı olmasıdır. Nefs terbiyesinden de murad odur. İnsanın kâmil olmasıdır, İnsanın kâmil olmasıdır, tatlı dilli, güleç yüzlü, güzel ahlâka sahip, kötü huylardan kurtulmuş bir insan olmasıdır.tatlı dilli, güleç yüzlü, güzel ahlâka sahip, kötü huylardan kurtulmuş bir insan olmasıdır. Dinin insan üzerinde tesiri budur. Böyle olması lazım.Dinin insan üzerinde tesiri budur. Böyle olması lazım. Din bizim güzel ahlâklı olmamızı istiyor. Din bizim güzel ahlâklı olmamızı istiyor.

Ekseru mâ yüdhilu'n-nâse'l-cennete takvâllâhi ve hüsnü'l-huluk. Ekseru mâ yüdhilu'n-nâse'l-cennete takvâllâhi ve hüsnü'l-huluk.

Güzel huy, takvâ insanların cennete girme sebebidir. Güzel huy, takvâ insanların cennete girme sebebidir.

Biliyorsunuz, İnne'l-hasede ye'külü'l-hasenâti kema te'külü'n-nâru'l-hatab. Biliyorsunuz,

İnne'l-hasede ye'külü'l-hasenâti kema te'külü'n-nâru'l-hatab.

Hasetci olsa bir insan, amelleri kabul olmuyor. Hasetci olsa bir insan, amelleri kabul olmuyor.

Lâ tubtilû sadakâtiküm bi'l-menni ve'l-ezâ. Lâ tubtilû sadakâtiküm bi'l-menni ve'l-ezâ.

Ezâcı, cefâcı olsa sadakasını ve zekâtını Allah kabul etmiyor. Ezâcı, cefâcı olsa sadakasını ve zekâtını Allah kabul etmiyor.

Rubbe sâimin hazzuhû min sıyâmihi el-cûu ve'l-ataş.Rubbe sâimin hazzuhû min sıyâmihi el-cûu ve'l-ataş. "Nice oruç tutan insan vardır ki oruçtan nasibi akşam aç ve susuz kalmaktan ibarettir." "Nice oruç tutan insan vardır ki oruçtan nasibi akşam aç ve susuz kalmaktan ibarettir."

Ve rubbe kâimin. "Nice gece kalkıp gece ibadeti yapan insan vardır ki."Ve rubbe kâimin. "Nice gece kalkıp gece ibadeti yapan insan vardır ki." Hazzuhû min kıyâmihi es-seher. "[Nasibi] uykusuz kalmaktır." Hazzuhû min kıyâmihi es-seher. "[Nasibi] uykusuz kalmaktır."

Sevap alamıyor. Neden? Sevap alamıyor.

Neden?

Güzel huylar lazım. Kötü huylar oldu mu olmuyor. Kötü huylar oldu mu hac bozuluyor. Güzel huylar lazım. Kötü huylar oldu mu olmuyor.

Kötü huylar oldu mu hac bozuluyor.

Fe-lâ refese ve lâ cidâle ve lâ fusûka fi'l-hac. Fe-lâ refese ve lâ cidâle ve lâ fusûka fi'l-hac.

Cidal yok, füsuk yok, kötü konuşmak yok, refes yok, küfür, elfâz-ı küfür vesaire yok.Cidal yok, füsuk yok, kötü konuşmak yok, refes yok, küfür, elfâz-ı küfür vesaire yok. Onlar oldu mu hac kabul olmuyor. Güzel huylu olmak ibadetlerin kabul olması sebebi oluyor. Onlar oldu mu hac kabul olmuyor. Güzel huylu olmak ibadetlerin kabul olması sebebi oluyor.

et-Turûku küllühâ adâbun dememişler mi? et-Turûku küllühâ adâbun dememişler mi?

Tarikat edep değil mi? Tarikat edep değil mi?

Oturmanın edebi, kalkmanın edebi, edeb maallah, Allah'a karşı kulluk edebi,Oturmanın edebi, kalkmanın edebi, edeb maallah, Allah'a karşı kulluk edebi, edeb maar-Resûl, edeb ma-el-Kur'an, edeb maaş-şeyh, edeb maal-ihvan, edeb...edeb maar-Resûl, edeb ma-el-Kur'an, edeb maaş-şeyh, edeb maal-ihvan, edeb... Her şeyin edebi var. Tarikat bu değil mi? Her şeyin edebi var. Tarikat bu değil mi?

Evet, o halde güzel ahlâk tasavvufun sağladığı bir eğitimin sonucu olduğuna göre,Evet, o halde güzel ahlâk tasavvufun sağladığı bir eğitimin sonucu olduğuna göre, dinimiz de bizim güzel ahlâklı olmamızı emrettiğine göredinimiz de bizim güzel ahlâklı olmamızı emrettiğine göre buradan da tasavvufun dinimizdeki yeri anlaşılıyor. buradan da tasavvufun dinimizdeki yeri anlaşılıyor.

Biliyorsunuz, fıkıh ilmi var, başımızın tâcıdır.Biliyorsunuz, fıkıh ilmi var, başımızın tâcıdır. Fıkıh ilmi ile biz haramı, helali biliyoruz. İnsanoğlu bununla mâ lehû vemâ aleyh'i biliyor.Fıkıh ilmi ile biz haramı, helali biliyoruz. İnsanoğlu bununla mâ lehû vemâ aleyh'i biliyor. Yani yapması gereken, yapmaması gereken, kendisinin lehine olan, aleyhine olan şeyi biliyor.Yani yapması gereken, yapmaması gereken, kendisinin lehine olan, aleyhine olan şeyi biliyor. Fıkıh ilmi lazım. Fakat bazı ameller dış şartlarına riayet ettiğin halde kabul olmuyor.Fıkıh ilmi lazım. Fakat bazı ameller dış şartlarına riayet ettiğin halde kabul olmuyor. Namazı kılıyorsun, kabul olmuyor; haccı yapıyorsun, kabul olmayabiliyor; Namazı kılıyorsun, kabul olmuyor; haccı yapıyorsun, kabul olmayabiliyor; Kur'an okuyorsun, kabul olmayabiliyor; sadaka veriyorsun, kabul olmayabiliyor. Kur'an okuyorsun, kabul olmayabiliyor; sadaka veriyorsun, kabul olmayabiliyor.

Ne lazım? Kabul şartlarını bilmek lazım.Ne lazım?

Kabul şartlarını bilmek lazım.
Onun için ilmihal kitaplarımızı yeniden yazmamız lazım.Onun için ilmihal kitaplarımızı yeniden yazmamız lazım. Namazın farzlarını, sünnetlerini, âdâbını vesairesini yazıyoruz da bir büyük bahis ayırmıyoruz; Namazın farzlarını, sünnetlerini, âdâbını vesairesini yazıyoruz da bir büyük bahis ayırmıyoruz; "Namazın kabul olması için şunlar lazımdır;"Namazın kabul olması için şunlar lazımdır; şunlar şunlar olmazsa Allah namazı kabul etmez." diye bir bahis olmuyor. şunlar şunlar olmazsa Allah namazı kabul etmez." diye bir bahis olmuyor.

İmâm-ı Gazzâlî yazmış. Esrâr-ı Savm, Esrâr-ı Salah, Esrâr-ı Hac vesaire diye.İmâm-ı Gazzâlî yazmış. Esrâr-ı Savm, Esrâr-ı Salah, Esrâr-ı Hac vesaire diye. Mutasavvıflar yazmış. Bunlar yazılmadığı zaman millet şekle bakıyor, özü kaybediyor. Mutasavvıflar yazmış. Bunlar yazılmadığı zaman millet şekle bakıyor, özü kaybediyor.

Tasavvuf nedir? Fıkhu'l-bâtındır. Amel-i kalbîye riayettir. Onun ahkâmını tespittir. Tasavvuf nedir?

Fıkhu'l-bâtındır. Amel-i kalbîye riayettir. Onun ahkâmını tespittir.

Kenzü'l-ummâl'ın sahibi Alaaddin Ali el-Muttakî el-Burhanporî böyle tarif ediyor. Kenzü'l-ummâl'ın sahibi Alaaddin Ali el-Muttakî el-Burhanporî böyle tarif ediyor.

Biliyorsunuz ki fıkh-ı bâtın önemli. Biliyorsunuz ki fıkh-ı bâtın önemli.

Ameller ne olursa kabul olur, ne olmazsa kabul olmaz? Ameller ne olursa kabul olur, ne olmazsa kabul olmaz?

Mesela âyet-i kerîmeden misalle: Mesela âyet-i kerîmeden misalle:

Adem aleyhisselam'ın iki oğlu iki kurban kesmiş. Adem aleyhisselam'ın iki oğlu iki kurban kesmiş.

Karrabâ kurbânen fe-tukubbile min ehadihimâ ve lem yutekabbel mine'l-âhar. Karrabâ kurbânen fe-tukubbile min ehadihimâ ve lem yutekabbel mine'l-âhar.

Birisininkini Allah kabul etmiş, ötekisininkini kabul etmemiş. Neden? Birisininkini Allah kabul etmiş, ötekisininkini kabul etmemiş.

Neden?

İnnemâ yetekabbelu'llâhu mine'l-muttakîn. "Allah ancak muttakîlerin ibadetini kabul eder." diyor. İnnemâ yetekabbelu'llâhu mine'l-muttakîn. "Allah ancak muttakîlerin ibadetini kabul eder." diyor.

Muttakî olursa kabul eder. Takvâya riayet ederse, takvâ ile yaparsa kabul eder. Muttakî olursa kabul eder. Takvâya riayet ederse, takvâ ile yaparsa kabul eder.

Kurban kesme hakkında âyet-i kerîmeyi biliyorsunuz: Kurban kesme hakkında âyet-i kerîmeyi biliyorsunuz:

Len yenâle'llâhe lühûmuhâ ve lâ dimauhâ...Len yenâle'llâhe lühûmuhâ ve lâ dimauhâ... Kestiğiniz kurbanların etleri, kanları Allah'a ulaşmayacak ki! Kestiğiniz kurbanların etleri, kanları Allah'a ulaşmayacak ki! Kanı yere akıyor, etini fukarâ alıyor; yemediklerini kurtlar, kuşlar yiyor. Kanı yere akıyor, etini fukarâ alıyor; yemediklerini kurtlar, kuşlar yiyor.

Len yenâle'llâhe lühûmuhâ ve lâ dimauhâ. "Kanları, etleri Allah'a ulaşmayacak."Len yenâle'llâhe lühûmuhâ ve lâ dimauhâ. "Kanları, etleri Allah'a ulaşmayacak." Velâkin yenâluhu't-takvâ minküm.Velâkin yenâluhu't-takvâ minküm. "Sizin takvânızı Allah değerlendirecek, takvânız Allah'ın indinde makbul olursa olacak." buyuruluyor. "Sizin takvânızı Allah değerlendirecek, takvânız Allah'ın indinde makbul olursa olacak." buyuruluyor.

Takvâ önemli. Takvâyı nereden öğreneceksiniz? Takvâ önemli.

Takvâyı nereden öğreneceksiniz?

Takvâ tasavvuftan öğrenilir. Tasavvuf takvâyı öğretme yoludur, takvâ yoludur, ihsan yoludur. Takvâ tasavvuftan öğrenilir. Tasavvuf takvâyı öğretme yoludur, takvâ yoludur, ihsan yoludur.

Sonra, Allahu Teâlâ hazretleri biliyorsunuz amellerin ancak kendisi için yapılanını kabul ediyor.Sonra, Allahu Teâlâ hazretleri biliyorsunuz amellerin ancak kendisi için yapılanını kabul ediyor. İhlâs, niyeti halisâne olursa kabul ediyor.İhlâs, niyeti halisâne olursa kabul ediyor. Eğer amel güzel bile olsa, o ameli başka maksatla yapıyorsa Allah o ameli kabul etmiyor. Eğer amel güzel bile olsa, o ameli başka maksatla yapıyorsa Allah o ameli kabul etmiyor.

"Ben ortakların en müstağnisiyim. Birisi bana bir işi yaparken bir ortak düşünerek yaparsa, "Ben ortakların en müstağnisiyim. Birisi bana bir işi yaparken bir ortak düşünerek yaparsa, hepsini ortağıma veririm, yani ben kabul etmem." buyuruyor. hepsini ortağıma veririm, yani ben kabul etmem." buyuruyor.

"Allah amellerin ancak ihlâslı olanını kabul eder." Ne demek? "Allah amellerin ancak ihlâslı olanını kabul eder."

Ne demek?

Ancak kendisinin rızası için yapılanını kabul eder. Ancak kendisinin rızası için yapılanını kabul eder.

"Hocam, birazcık Allah'ın rızasını da düşünüyorum ama "Hocam, birazcık Allah'ın rızasını da düşünüyorum ama bir de müessesemizin reklamı olsun diye de düşünüyorum." bir de müessesemizin reklamı olsun diye de düşünüyorum."

Hava alırsın. Müessesenin reklamı olur, Allah'ın rızası olmaz. Hava alırsın. Müessesenin reklamı olur, Allah'ın rızası olmaz.

"Hocam, birazcık fukarâya hayır olsun diye aklımdan geçiyor ama "Hocam, birazcık fukarâya hayır olsun diye aklımdan geçiyor ama ‘Ne cömert adam!' desinler diye... Zengin[im], herkes geliyor, ‘Ne cömert adam!' desinler diye... Zengin[im], herkes geliyor, ‘hayır yapmıyorsun' diye ayıplayacaklar, ayıplamasınlar diye veriyorum." ‘hayır yapmıyorsun' diye ayıplayacaklar, ayıplamasınlar diye veriyorum."

Hava alır. Niyet şöhret, niyet halktan korkmak, niyet reklam, niyet gezi... Hava alır. Niyet şöhret, niyet halktan korkmak, niyet reklam, niyet gezi...

Hacıların bir kısmı turist defterine yazılırmış. Eski adı "seyyah." Seyyâhîn defterine yazılırmış. Hacıların bir kısmı turist defterine yazılırmış. Eski adı "seyyah." Seyyâhîn defterine yazılırmış.

Neden? "Bakalım dağı, taşı nasılmış? Ovası, denizi güzel miymiş değil miymiş?" Neden?

"Bakalım dağı, taşı nasılmış? Ovası, denizi güzel miymiş değil miymiş?"

Haa tamam, seni turist defterine yazarlar, hacı defterine yazmazlar. Haa tamam, seni turist defterine yazarlar, hacı defterine yazmazlar.

Kimisi tüccar defterine yazılırmış. Neden? Kimisi tüccar defterine yazılırmış.

Neden?

"Üç tane halı alayım, şu kadara satayım, oradan beş tane bilmem ne getireyim, "Üç tane halı alayım, şu kadara satayım, oradan beş tane bilmem ne getireyim, haccı bedavaya çıkartayım." haccı bedavaya çıkartayım."

Tamam, ticaretin ticaret olur ama haccın hac olmaz. Tamam, ticaretin ticaret olur ama haccın hac olmaz.

Kiminkini kabul eder Allah? Kiminkini kabul eder Allah?

Ancak kendi rızası için olursa, ihlâslı olursa kabul eder. Ancak kendi rızası için olursa, ihlâslı olursa kabul eder.

İhlâs nasıl tahsil ediliyor, riyadan nasıl kurtulunuyor; tasavvufî eğitim onu öğretiyor.İhlâs nasıl tahsil ediliyor, riyadan nasıl kurtulunuyor; tasavvufî eğitim onu öğretiyor. Tasavvufun işi bu.Tasavvufun işi bu. Binâenaleyh, Allah insanların suretlerine, haseplerine, neseplerine bakmıyor; gönüllerine bakıyor.Binâenaleyh, Allah insanların suretlerine, haseplerine, neseplerine bakmıyor; gönüllerine bakıyor. O halde gönlün güzelleştirilmesi lazım.O halde gönlün güzelleştirilmesi lazım. Allah'ın baktığı, itibar ettiği, önem verdiği yerin temiz olması lazım. Allah'ın baktığı, itibar ettiği, önem verdiği yerin temiz olması lazım.

Onun için bir şairin sözü de hoşuma gider.Onun için bir şairin sözü de hoşuma gider. Hep söyleriz kitaplarımızda, makalelerimizde de var. Bir söz hoşuma gidiyor, diyor ki şair -Hep söyleriz kitaplarımızda, makalelerimizde de var. Bir söz hoşuma gidiyor, diyor ki şair - Kalbini pâk eyle diye birkaç beyit söylüyor da- ; Kalbini pâk eyle diye birkaç beyit söylüyor da- ;

Padişah konmaz saraya, hâne ma'mûr olmadan. Padişah konmaz saraya, hâne ma'mûr olmadan.

Mâsivâdan gönlünü, kalbini pâk eyle, temizle ki içeriye Cenâb-ı Mevlâ tecelli etsin.Mâsivâdan gönlünü, kalbini pâk eyle, temizle ki içeriye Cenâb-ı Mevlâ tecelli etsin. Tâ tecelli ede Hakk. Kalbini pâk eyle ki ta tecelli ede Hak.Tâ tecelli ede Hakk. Kalbini pâk eyle ki ta tecelli ede Hak. Padişah konmaz saraya, hâne ma'mûr olmadan.Padişah konmaz saraya, hâne ma'mûr olmadan. Padişah vîrâneye otağı kurmaz; padişah saraya gelir, beldenin ağasına, beyine gelir, güzel yere gelir.Padişah vîrâneye otağı kurmaz; padişah saraya gelir, beldenin ağasına, beyine gelir, güzel yere gelir. Sen de kalbini güzelleştirirsen Allah tecelli eder. Kalbin pis olursa olmaz.Sen de kalbini güzelleştirirsen Allah tecelli eder. Kalbin pis olursa olmaz. Gönlüne baktığına göre gönlün güzelleştirilmesi lazım.Gönlüne baktığına göre gönlün güzelleştirilmesi lazım. Binâenaleyh, tasavvuf bunu sağlıyor, demek ki gerekli. Binâenaleyh, tasavvuf bunu sağlıyor, demek ki gerekli.

Sonra biliyorsunuz, mutasavvıflar birbirlerine "ihvan" diyorlar, "kardeş" diyorlar.Sonra biliyorsunuz, mutasavvıflar birbirlerine "ihvan" diyorlar, "kardeş" diyorlar. Bu ayrı bir kardeşlik, özge, değişik bir kardeşlik. Mü'minlerin birbirleri ile umumî kardeşliği var. Bu ayrı bir kardeşlik, özge, değişik bir kardeşlik. Mü'minlerin birbirleri ile umumî kardeşliği var.

İnneme'l-mü'minûne ihvetün. "Bütün mü'minler kardeştir."İnneme'l-mü'minûne ihvetün. "Bütün mü'minler kardeştir." Ama bir de; el-Mütehâbbûne fillah diye hadîs-i şerîflerde bir zümreden bahsediliyor. Ama bir de;

el-Mütehâbbûne fillah diye hadîs-i şerîflerde bir zümreden bahsediliyor.

Evet, herkes müslümandır ama birbirlerini Allah rızası için muhabbet edip sevenlerinEvet, herkes müslümandır ama birbirlerini Allah rızası için muhabbet edip sevenlerin methiyesi ile dolu hadîs-i şerîfler var. Bir hadîs-i şerîfte buyuruluyor ki; methiyesi ile dolu hadîs-i şerîfler var.

Bir hadîs-i şerîfte buyuruluyor ki;

el-Mütehâbbûne fillâhi alâ menâbire min nûri yevme'l-kıyâmeti.el-Mütehâbbûne fillâhi alâ menâbire min nûri yevme'l-kıyâmeti. "Mahşer gününde Allah için birbirini sevenler nurdan minberlerde oturacaklar." "Mahşer gününde Allah için birbirini sevenler nurdan minberlerde oturacaklar."

Peygamber değiller, şehitler değiller ama yağbituhümü'l-enbiyâu ve'ş-şühedâPeygamber değiller, şehitler değiller ama yağbituhümü'l-enbiyâu ve'ş-şühedâ "Peygamberler ve şehitler onlara gıpta eder." Öyle... "Peygamberler ve şehitler onlara gıpta eder." Öyle...

Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde bunlar var.Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde bunlar var. Yani birbirine muhabbet eden insanların makamı öyle yüksek olacak kiYani birbirine muhabbet eden insanların makamı öyle yüksek olacak ki Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelenecekler, mahşer halkı onlara gıpta ile bakacaklar. Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelenecekler, mahşer halkı onlara gıpta ile bakacaklar. Yüzleri nur, libasları nur, minberleri, oturdukları yerler nur...Yüzleri nur, libasları nur, minberleri, oturdukları yerler nur... Cennete girecekler, cennette Allah onlara büyük ikramlarda bulanacak.Cennete girecekler, cennette Allah onlara büyük ikramlarda bulanacak. Cennette köşklerinin balkonlarına çıktıkları zaman Cennette köşklerinin balkonlarına çıktıkları zaman

fî zılâlin ve uyûn cennetin gölgelik yerleri aydınlanacak.fî zılâlin ve uyûn cennetin gölgelik yerleri aydınlanacak. Onlar balkona çıkınca ortalık bir ışıyacak, aydınlanacak; cennet ehli anlayacaklar kiOnlar balkona çıkınca ortalık bir ışıyacak, aydınlanacak; cennet ehli anlayacaklar ki birbirini Allah için seven o âşık kimseler, muhabbet ehli kimseler balkona çıkmış.birbirini Allah için seven o âşık kimseler, muhabbet ehli kimseler balkona çıkmış. Cenet ehli anlayacaklar ve birbirlerine diyeceklermiş ki; Cenet ehli anlayacaklar ve birbirlerine diyeceklermiş ki;

"Gelin, şu -el-mütehâbbûne fillâh- "Gelin, şu -el-mütehâbbûne fillâh- birbirini Allah için seven, kardeş olan kimselerden birisi yine balkona çıkmış,birbirini Allah için seven, kardeş olan kimselerden birisi yine balkona çıkmış, şunu seyrana gidelim." şunu seyrana gidelim."

Yüzlerine bakmak bile hoş olacakmış.Yüzlerine bakmak bile hoş olacakmış. Cennetin gölgelikleri aydınlanacakmış. Böyle bir şey, güzel bir şey... Cennetin gölgelikleri aydınlanacakmış. Böyle bir şey, güzel bir şey...

Mü'minin mü'mini sevmesi lazım. İşte kardeşlik bu.Mü'minin mü'mini sevmesi lazım. İşte kardeşlik bu. Yani "âhiret kardeşliği" diyoruz, "âhretlik" diyoruz. Mü'minin mü'minle candan kardeş olması... Yani "âhiret kardeşliği" diyoruz, "âhretlik" diyoruz. Mü'minin mü'minle candan kardeş olması...

Dervişlerin çoğu bu işi bilmez. "Dervişim" diyor, "ihvan" diyor ama ihvanlıktan haberi yok.Dervişlerin çoğu bu işi bilmez. "Dervişim" diyor, "ihvan" diyor ama ihvanlıktan haberi yok. Birbirini aramaz, sormaz, sevmez, çağırmaz, fedakârlık yapmaz... Birbirini aramaz, sormaz, sevmez, çağırmaz, fedakârlık yapmaz...

Bizim Hocamız derdi ki; Bizim Hocamız derdi ki;

"Bir arkadaş bir arkadaşa ‘Kalk, gidelim.' dese, "Bir arkadaş bir arkadaşa ‘Kalk, gidelim.' dese, ötekisi de ‘Nereye yahu?' dese arkadaşlığa sığmaz." ötekisi de ‘Nereye yahu?' dese arkadaşlığa sığmaz."

"Nereye?" demeyecek. Madem kardeşsin, "Kalk, gidelim." deyince kalk, git. "Nereye?" demeyecek. Madem kardeşsin, "Kalk, gidelim." deyince kalk, git.

"Arkadaşlık ‘peki' demekle kâimdir." derdi. "Arkadaşlık ‘peki' demekle kâimdir." derdi.

"Peki" diyecek, "peki, olur, hayhay.." "Peki" diyecek, "peki, olur, hayhay.."

"Ben size bu ‘peki' demeyi öğretinceye kadar hep bunları şöyle yapıyorum, böyle yapıyorum." derdi. "Ben size bu ‘peki' demeyi öğretinceye kadar hep bunları şöyle yapıyorum, böyle yapıyorum." derdi.

"Birbirimizi ziyaretimiz olmasa bizim halimiz nice olur?" derdi [Mehmed Zahid] Hocamız. "Birbirimizi ziyaretimiz olmasa bizim halimiz nice olur?" derdi [Mehmed Zahid] Hocamız. Ziyarete bu kadar önem verirdi. Ziyarete bu kadar önem verirdi.

Birisi, Maraş olayları oldu, İstanbul'dan bana telefon açtı; Birisi, Maraş olayları oldu, İstanbul'dan bana telefon açtı;

"Git Maraş'a, kardeşlerimize geçmiş olsun de, araştır." "Git Maraş'a, kardeşlerimize geçmiş olsun de, araştır."

Falanca kimsenin babası, annesi ölmüş. Telefon açıyor bana; Falanca kimsenin babası, annesi ölmüş. Telefon açıyor bana;

"Git, benim namıma onu taziye eyle." "Git, benim namıma onu taziye eyle."

Muhtaç değil, mecbur değil. O şeyh, ötekisi mürid.Muhtaç değil, mecbur değil. O şeyh, ötekisi mürid. Geldiği zaman kapısının eşiğinde oturuyor ama muhabbet ediyor.Geldiği zaman kapısının eşiğinde oturuyor ama muhabbet ediyor. "Kardeşlerim" derdi, "Aziz kardeşlerim" derdi. "Ben âciz nâçiz kardeşinizim" derdi. "Kardeşlerim" derdi, "Aziz kardeşlerim" derdi. "Ben âciz nâçiz kardeşinizim" derdi.

İşte bu kardeşliği sağlıyor tasavvuf. İşte bu kardeşliği sağlıyor tasavvuf.

İslâm'ın dışından mı, İslâm'dan ayrı mı? İslâm'ın kendisi, İslâm'ın uygulaması. İslâm'ın dışından mı, İslâm'dan ayrı mı?

İslâm'ın kendisi, İslâm'ın uygulaması.

Sonra, Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri methediyor ki; Sonra, Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri methediyor ki;

Yâ eyyuhe'llezîne âmenûYâ eyyuhe'llezîne âmenû men yertedde minküm an dînihi fe-sevfe ye'tillâhu bi-kavmin yuhibbuhum ve yuhibbûnehû.men yertedde minküm an dînihi fe-sevfe ye'tillâhu bi-kavmin yuhibbuhum ve yuhibbûnehû. "Ey iman edenler, bak, siz isterseniz müslüman olun, imanda devam edin,"Ey iman edenler, bak, siz isterseniz müslüman olun, imanda devam edin, isterseniz irtidat edin, kâfir olun, dönün, siz bilirsiniz, keyfiniz bilir, nasıl isterseniz." isterseniz irtidat edin, kâfir olun, dönün, siz bilirsiniz, keyfiniz bilir, nasıl isterseniz."

Alâ keyfek derler Araplar, böyle ammî lisanda, "Ne istersen..."Alâ keyfek derler Araplar, böyle ammî lisanda, "Ne istersen..." Ama "fe-sevfe ye'tillâhu bi-kavmin, Allah öyle bir kavim getirecek ki;Ama "fe-sevfe ye'tillâhu bi-kavmin, Allah öyle bir kavim getirecek ki; yuhibbuhum ve yuhibbunehû, Allah onları sever, onlar da Allah'ı sever." yuhibbuhum ve yuhibbunehû, Allah onları sever, onlar da Allah'ı sever."

Öyle bir kavim getirecek. Öyle bir kavim getirecek.

Allah'ın sevdiği ve Allah tarafından sevilen bir kavim olmak.Allah'ın sevdiği ve Allah tarafından sevilen bir kavim olmak. İşte tasavvuf bu. Bunu elde etmeye çalışmak lazım. İşte tasavvuf bu. Bunu elde etmeye çalışmak lazım.

Biliyorsunuz Hayber'in kuşatmasında hücum ettiler, alamadılar. Hayber muhkem bir kale idi,Biliyorsunuz Hayber'in kuşatmasında hücum ettiler, alamadılar. Hayber muhkem bir kale idi, yahudilerin muhkem bir kalesi idi. Alamadılar, alamadılar... Peygamber Efendimiz dedi ki; yahudilerin muhkem bir kalesi idi. Alamadılar, alamadılar... Peygamber Efendimiz dedi ki;

"Yarın sabah ben bu sancak-ı şerifi, cihat sancağını öyle bir şahsa vereceğim ki içinizden, "Yarın sabah ben bu sancak-ı şerifi, cihat sancağını öyle bir şahsa vereceğim ki içinizden, o Allah'ı sever, Allah onu sever. Öyle bir kimseye vereceğim, onun eliyle inşaallah Hayber fethedilecek." o Allah'ı sever, Allah onu sever. Öyle bir kimseye vereceğim, onun eliyle inşaallah Hayber fethedilecek."

Hz. Ömer; "O gece kıvrandım, yarın bana verse Resûlullah şu sancağı da şu methe ben mazhar olsam.Hz. Ömer;

"O gece kıvrandım, yarın bana verse Resûlullah şu sancağı da şu methe ben mazhar olsam.
Resûlullah'ın o söylediği şahıs ben olsam diye kıvrandım. Çok istedim.Resûlullah'ın o söylediği şahıs ben olsam diye kıvrandım. Çok istedim. Bir şeyi hayatımda hiçbir zaman bu kadar arzu etmemiştim." diyor. Bir şeyi hayatımda hiçbir zaman bu kadar arzu etmemiştim." diyor.

Ertesi gün olmuş, herkes merakta, bekliyorlar. Resûlullah Efendimiz bakmış mücahitlere.Ertesi gün olmuş, herkes merakta, bekliyorlar. Resûlullah Efendimiz bakmış mücahitlere. Herkes beni biraz daha iyi görsün diye belki biraz diklenmiştir. Resûlullah Efendimiz bakmış bakmış, Herkes beni biraz daha iyi görsün diye belki biraz diklenmiştir. Resûlullah Efendimiz bakmış bakmış,

"Ali nerede?" demiş. Demişler ki; "Ali nerede?" demiş.

Demişler ki;

"Yâ Resûlallah, gözü çok ağrıyor, çadırda." "Çağırın onu." demiş. "Yâ Resûlallah, gözü çok ağrıyor, çadırda."

"Çağırın onu." demiş.

Her dert ki var, var dermanın. Her dert ki var, var dermanın.

Velî bî-dertlerin derdine derman olmaz. Velî bî-dertlerin derdine derman olmaz.

Her derdin ilacı vardır, çaresi var amaHer derdin ilacı vardır, çaresi var ama adam dertsizse işte onun çaresi yok. Dertsizin çaresi yok diyor Fuzûlî. adam dertsizse işte onun çaresi yok. Dertsizin çaresi yok diyor Fuzûlî.

Ne demek istiyor? Ne demek istiyor?

"Yaa adam! Be adam! Biraz hassas insan ol. Biraz kalbin çalışsın. Biraz anlayışlı ol. "Yaa adam! Be adam! Biraz hassas insan ol. Biraz kalbin çalışsın. Biraz anlayışlı ol. Bu kadar vurdum duymaz, bu kadar hissiz, bu kadar dertsiz, bu kadar gamsız,Bu kadar vurdum duymaz, bu kadar hissiz, bu kadar dertsiz, bu kadar gamsız, bu kadar koca göbekliysen; işte senin derdine çare yok!" diyor. bu kadar koca göbekliysen; işte senin derdine çare yok!" diyor.

Bîdertlerin derdine derman olmaz. Bîdertlerin derdine derman olmaz.

Her dert ki var, var dermanı. Her dert ki var, var dermanı.

Velî bî-dertlerin derdine derman olmaz. Velî bî-dertlerin derdine derman olmaz.

Tasavvuf kulu halka mahbûb, Hakk'a makbul eder.Tasavvuf kulu halka mahbûb, Hakk'a makbul eder. Çünkü mütevazı eyler, güzel ahlâklı eyler,Çünkü mütevazı eyler, güzel ahlâklı eyler, Hakk'a makbul eyler. Çünkü her şeyi ihlâsla yapan bir kul haline getirir.Hakk'a makbul eyler. Çünkü her şeyi ihlâsla yapan bir kul haline getirir. İnsanı meleklerden yüksek makama çıkartır.İnsanı meleklerden yüksek makama çıkartır. Cehennemden kurtarır, cennete girmesine sebep olur.Cehennemden kurtarır, cennete girmesine sebep olur. Cemâlullah'ı müşahede şerefine erdirir.Cemâlullah'ı müşahede şerefine erdirir. Onun için Mevlânâ hazretlerinin ruhuna hediye ederek, himmetini talep ederek, onun sözünü söylüyorum: Onun için Mevlânâ hazretlerinin ruhuna hediye ederek, himmetini talep ederek, onun sözünü söylüyorum:

"Aklın varsa Gark'ı, Garb'ı ara. Bir mürşid-i kâmili bul. "Aklın varsa Gark'ı, Garb'ı ara. Bir mürşid-i kâmili bul. Elini tut, emrine uy. Saadet-i dâreyni bul." Elini tut, emrine uy. Saadet-i dâreyni bul."

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâh Aziz ve sevgili kardeşlerim… es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâh

Aziz ve sevgili kardeşlerim…

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2