Namaz Vakitleri

25 Cemâziye'l-Âhir 1446
26 Aralık 2024
İmsak
06:48
Güneş
08:20
Öğle
13:09
İkindi
15:27
Akşam
17:48
Yatsı
19:15
Detaylı Arama

Tefekkürün Önemi

Mehmed Zahid KOTKU

8 Safer 1391 / 04.04.1971
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Hakka Boyun Bükmek, Tesbih, Tahmid ve Tekbîr, Namazda İşaret Etmek, Erkekler Tesbih Eder, Gàzinin Tesbihi, Hayrı Sonraya Bırakmak, Dinde Fakih | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Tefekkürün Önemi

Mehmed Zahid KOTKU

8 Safer 1391 / 04.04.1971
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Hakka Boyun Bükmek, Tesbih, Tahmid ve Tekbîr, Namazda İşaret Etmek, Erkekler Tesbih Eder, Gàzinin Tesbihi, Hayrı Sonraya Bırakmak, Dinde Fakih | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdülillâhirabbi'l-âlemîn. Ve'l-âkıbetü li'l-müttakîn.el-Hamdülillâhirabbi'l-âlemîn. Ve'l-âkıbetü li'l-müttakîn. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.

İ'lemû eyyühe'l-ihvân.İ'lemû eyyühe'l-ihvân. Enne efdale'l-kitâbi kitâbullâh ve enne efdale'l-hedyi hedyü Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.Enne efdale'l-kitâbi kitâbullâh ve enne efdale'l-hedyi hedyü Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesin bid'ah. Ve külle bid'atin dalâleh.Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesin bid'ah. Ve külle bid'atin dalâleh. Ve küllü dalâletin fi'n-nâr. Ve küllü dalâletin fi'n-nâr. Ve bi's-senedili muttasili ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedili muttasili ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

et-Tezellü li'l-hakkı akrabü ile'l-ızzi mine't-teazzüri bi'l-bâtıli.et-Tezellü li'l-hakkı akrabü ile'l-ızzi mine't-teazzüri bi'l-bâtıli. "Bâtıl ile izzetlenmek gururlanmaktansa hakka tezellül edip tevazu etmek izzeti daha iyi kılar. "Bâtıl ile izzetlenmek gururlanmaktansa hakka tezellül edip tevazu etmek izzeti daha iyi kılar. İnsanı daha çabuk aziz eder, daha güzel aziz eder." İnsanı daha çabuk aziz eder, daha güzel aziz eder."

Bâtıl ile izzetlenmektense hakka boyun bükmek, tevazu ile izzet Allahu Teâlâ'ya daha yakındır. Bâtıl ile izzetlenmektense hakka boyun bükmek, tevazu ile izzet Allahu Teâlâ'ya daha yakındır.

Ve men teazzeze bi'l-bâtıli. "Bir insan da bâtıl ile izzetleniyor." Ve men teazzeze bi'l-bâtıli. "Bir insan da bâtıl ile izzetleniyor."

Parasına güveniyor, malına, kuvvetine, kudretine güveniyor.Parasına güveniyor, malına, kuvvetine, kudretine güveniyor. Bu bâtıl olan şeylerle kendisinde bir varlık görüyor. Bu bâtıl olan şeylerle kendisinde bir varlık görüyor.

Cezâhullâhu züllen bi-ğayri zulmin.Cezâhullâhu züllen bi-ğayri zulmin. Allahu Teâlâ onu öyle bir zilletle cezalandırır ki ona zulmetmiş olmamak şartıyla!" Allahu Teâlâ onu öyle bir zilletle cezalandırır ki ona zulmetmiş olmamak şartıyla!"

Onun için insan bâtıl olan şeylerle katiyen böbürlenmemeli! Onun için insan bâtıl olan şeylerle katiyen böbürlenmemeli!

et-Tesbîhu nisfü'l-mîzâni. Bir temsil olarak tesbih; süubhânallah, sübhânallah… demek. et-Tesbîhu nisfü'l-mîzâni.

Bir temsil olarak tesbih; süubhânallah, sübhânallah… demek.
tesbihlerin çeşit çeşit nevîleri var.tesbihlerin çeşit çeşit nevîleri var. Cenâb-ı Vâcibü'vücûd da Kur'ân-ı Azîmüşşân'da, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hadislerinde Cenâb-ı Vâcibü'vücûd da Kur'ân-ı Azîmüşşân'da, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hadislerinde sabahta ve akşamda bu tesbihlere devam edilmesini tavsiye buyurmuşlardır. sabahta ve akşamda bu tesbihlere devam edilmesini tavsiye buyurmuşlardır.

et-Tesbîhu nisfü'l-mîzâni. Teraziler iki gözlü olmaz mı; işte o tesbihlerin sevabındandır kiet-Tesbîhu nisfü'l-mîzâni.

Teraziler iki gözlü olmaz mı; işte o tesbihlerin sevabındandır ki
bu iki gözden bir gözünü Sübhanallah doldurulur.bu iki gözden bir gözünü Sübhanallah doldurulur. Yaptığın tesbihlerle terazinin bir gözü dolmuştur. Diğer bir gözü var ya, o da Elhamdülillah ile dolar. Yaptığın tesbihlerle terazinin bir gözü dolmuştur. Diğer bir gözü var ya, o da Elhamdülillah ile dolar.

Subhanallah, ve'l-hamdülillah. Bu ikisini söyledin mi terazi tamamıyla dolar. Subhanallah, ve'l-hamdülillah. Bu ikisini söyledin mi terazi tamamıyla dolar.

Subhânallahi ve'l-hamdülillahi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber diyoruz… Subhânallahi ve'l-hamdülillahi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber diyoruz…

Ve't-tekbîru yemleü mâ beyne's-semâi ve'l ard." Tekbir, şu yer ile gök arasındaki boşluk ne kadar mesafeyseVe't-tekbîru yemleü mâ beyne's-semâi ve'l ard." Tekbir, şu yer ile gök arasındaki boşluk ne kadar mesafeyse bu mesafeyi bu tekbirler sevapla doldurur." bu mesafeyi bu tekbirler sevapla doldurur."

Tesbih terazinin bir gözü; hamîd, ve'l-hamdülillah ikinci gözü;Tesbih terazinin bir gözü; hamîd, ve'l-hamdülillah ikinci gözü; tekbir ise bütün yer ile gök arasını dolduran bir sevabı insanları ulaştırır. tekbir ise bütün yer ile gök arasını dolduran bir sevabı insanları ulaştırır.

Ve's-savmü nisfu's-sabri ve'z-zuhûru nisfu'l-îmâni. İkinci bir misal, bir de oruç tutuyoruz. Ve's-savmü nisfu's-sabri ve'z-zuhûru nisfu'l-îmâni.

İkinci bir misal, bir de oruç tutuyoruz.

"Sabır denilen bir şey var ya; o sabrın yarısı oruçtadır.""Sabır denilen bir şey var ya; o sabrın yarısı oruçtadır." Oruç tutaraktan insan sabra alışır ve insanın sabrı genişler çoğalır. Oruç sabrın yarısıdır. Oruç tutaraktan insan sabra alışır ve insanın sabrı genişler çoğalır. Oruç sabrın yarısıdır.

Ve'z-zuhûru nisfu'l-îmâni. "Abdest imanın yarısıdır." Ve'z-zuhûru nisfu'l-îmâni. "Abdest imanın yarısıdır."

Abdestli insan imanın yarısını bir abdest ile kazanmış oluyor.Abdestli insan imanın yarısını bir abdest ile kazanmış oluyor. Onun için abdestli insan daima âhirete hazırdır. Onun için abdestli insan daima âhirete hazırdır. Ecel geldiği vakitte tereddüt etmez, düşünmez. Göğsünde imanı da tamamıyla var. Ecel geldiği vakitte tereddüt etmez, düşünmez. Göğsünde imanı da tamamıyla var. Bu abdestti de yerinde; "Geldiysen hoş geldin, sefa geldin, buyur…" der, ruhunu teslim eder.Bu abdestti de yerinde; "Geldiysen hoş geldin, sefa geldin, buyur…" der, ruhunu teslim eder. Gideceği yer çünkü Allahu Celle ve Âlâ'yadır. Onun için tesbihte geri kalmamalı!Gideceği yer çünkü Allahu Celle ve Âlâ'yadır.

Onun için tesbihte geri kalmamalı!
Namazlarda biz mesela 33 defa Sübhanallah diyoruz. 33 defa Elhamdülilah diyoruz. Namazlarda biz mesela 33 defa Sübhanallah diyoruz. 33 defa Elhamdülilah diyoruz. 33 defa Allahu ekber diyoruz. Bunu 5 vakitte diyoruz.33 defa Allahu ekber diyoruz. Bunu 5 vakitte diyoruz. Günde 99 defa, 5 vakitte 500 defa demek, bu tesbihleri okuyoruz.Günde 99 defa, 5 vakitte 500 defa demek, bu tesbihleri okuyoruz. Ama bizim mizan, teraziler küflenmiş paslanmış, güzel işlemiyor. İşlemediği için bu 500 az geliyor. Ama bizim mizan, teraziler küflenmiş paslanmış, güzel işlemiyor. İşlemediği için bu 500 az geliyor. Onun için bu tesbihleri çokça yapmak lazım. Ne kadar çok yaparsak sermaye o kadar çok artar. Onun için bu tesbihleri çokça yapmak lazım. Ne kadar çok yaparsak sermaye o kadar çok artar.

Mesela "Bugün bana 50 lira yeter." deyip de insan işi bırakıyor mu? "100 lira yapayım." diyor,Mesela "Bugün bana 50 lira yeter." deyip de insan işi bırakıyor mu? "100 lira yapayım." diyor, "200 lira yapayım, 500 lira yapayım, 1000 lira yapayım…" diyor."200 lira yapayım, 500 lira yapayım, 1000 lira yapayım…" diyor. 1000 oluyor; "Milyon olsun." diyor, doymuyor insan.1000 oluyor; "Milyon olsun." diyor, doymuyor insan. Hâlbuki hepimiz onları burada bırakıp gideceğiz. Bırakırken hiçbirisi de arkamızdan gelecek değil. Hâlbuki hepimiz onları burada bırakıp gideceğiz. Bırakırken hiçbirisi de arkamızdan gelecek değil. Arkamızdan bir kefene saracaklar vesselam. Bu çalıştığımız dünya hayatı burada olduğu gibi kalacak.Arkamızdan bir kefene saracaklar vesselam. Bu çalıştığımız dünya hayatı burada olduğu gibi kalacak. Kaç milyonun olursa olsun ama seninle gidecek bu tesbihlerindir. Kaç milyonun olursa olsun ama seninle gidecek bu tesbihlerindir. Bu tesbihlerin ne kadar çok olursa burada hiçbirisi de kalmaz. Hepsi oraya seninle beraber gider. Bu tesbihlerin ne kadar çok olursa burada hiçbirisi de kalmaz. Hepsi oraya seninle beraber gider. Terazine konacak. Ondan dolayı ne kadar çok yapabilirseniz sabrınız ne kadar çok olursa,Terazine konacak. Ondan dolayı ne kadar çok yapabilirseniz sabrınız ne kadar çok olursa, orucunuz ne kadar çok olursa, abdestiniz ne kadar çok olursa daimî olursa yerinde olursa;orucunuz ne kadar çok olursa, abdestiniz ne kadar çok olursa daimî olursa yerinde olursa; hep bunlar yarın için büyük büyük mükâfatlardır. Şurada bir şey yazmışım: hep bunlar yarın için büyük büyük mükâfatlardır.

Şurada bir şey yazmışım:

Hikem-i Atâiyye'den, Hikem-i Atâiyye meşhur bir kitaptır. İçinde insanlara güzel dersler vardır.Hikem-i Atâiyye'den, Hikem-i Atâiyye meşhur bir kitaptır. İçinde insanlara güzel dersler vardır. Ondan bir tanesini almışız buraya, demiş ki; Ondan bir tanesini almışız buraya, demiş ki;

"Bazı adam vardır ki bu adam Hızır aleyhisselam'ı aşikâre görür." "Bazı adam vardır ki bu adam Hızır aleyhisselam'ı aşikâre görür."

Hızır aleyhisselam, bazısı vardır bazısı yoktur derler ama bu Hikem-i Atâiyye diyor ki;Hızır aleyhisselam, bazısı vardır bazısı yoktur derler ama bu Hikem-i Atâiyye diyor ki; "Bazı insanlar vardır ki aşikâre görür, senin benim birbirimizi gördüğümüz gibi "Bazı insanlar vardır ki aşikâre görür, senin benim birbirimizi gördüğümüz gibi o da Hızır'ı görür ve bilir ki bu adam Hızır'dır." o da Hızır'ı görür ve bilir ki bu adam Hızır'dır."

Mesela onun bir tane misâli: Bir camide vaiz gayet güzel vaaz ediyor.Mesela onun bir tane misâli: Bir camide vaiz gayet güzel vaaz ediyor. Bizim Cami-i Kebir gibi yahut Fatih gibi bir büyük cami; adamcağızın birisi bir kenarına çekilmiş. Bizim Cami-i Kebir gibi yahut Fatih gibi bir büyük cami; adamcağızın birisi bir kenarına çekilmiş. Kafasını da önüne eğmiş, abasını da üstüne çekmiş. Hiç vaazı dinlemiyor.Kafasını da önüne eğmiş, abasını da üstüne çekmiş. Hiç vaazı dinlemiyor. Hızır aleyhisselam gelmiş ona, dürtmüş, demiş ki; Hızır aleyhisselam gelmiş ona, dürtmüş, demiş ki; "Uyuklama sırası değil, bak adam ne güzel nasihat ediyor. Kalk dinle!" "Uyuklama sırası değil, bak adam ne güzel nasihat ediyor. Kalk dinle!"

Yüzüne bakmış, yine kapamış yüzünü. Sözümü dinlemiyor, diye Hızır aleyhisselam'ın ağrına gitmiş.Yüzüne bakmış, yine kapamış yüzünü. Sözümü dinlemiyor, diye Hızır aleyhisselam'ın ağrına gitmiş. Yine bir dürtmüş; "Kalk kalk, dinle o adamı!" demiş. Yine bir dürtmüş; "Kalk kalk, dinle o adamı!" demiş.

"Bana bak, senin Hızır olduğunu şimdi ben söylersem görürsün hâlini! Hadi çek git işine!.." demiş. "Bana bak, senin Hızır olduğunu şimdi ben söylersem görürsün hâlini! Hadi çek git işine!.." demiş.

Adam tabii taaccüp etmiş: "Yâ Rabbi! Bütün evliyâların isimleri benim defterde var ama bunun yok.Adam tabii taaccüp etmiş: "Yâ Rabbi! Bütün evliyâların isimleri benim defterde var ama bunun yok. Bunu bilemedim." demiş. "Benim öyle evliyâlarım var ki onu benden başkası bilmez. Bunu bilemedim." demiş.

"Benim öyle evliyâlarım var ki onu benden başkası bilmez.
Sana hepsini bildirmem." denmiş. Sana hepsini bildirmem." denmiş.

Onun için her gördüğünü Hızır, her gördüğün insanı da bir evliyâ san! Hüsnüzannın böyle olsun. Onun için her gördüğünü Hızır, her gördüğün insanı da bir evliyâ san! Hüsnüzannın böyle olsun.

Bu diyor ki; "Hızır aleyhisselam'ı -o adamın gördüğü gibi- aşikâre görür.Bu diyor ki; "Hızır aleyhisselam'ı -o adamın gördüğü gibi- aşikâre görür. O adamı Hızır aleyhisselam terbiye eder.O adamı Hızır aleyhisselam terbiye eder. Onun terbiyesi, onun yetişmesi kemâli; Hızır aleyhisselam'ın elinden olur. Onun terbiyesi, onun yetişmesi kemâli; Hızır aleyhisselam'ın elinden olur. Bazı evliyâlar vardır ki üveysî meşrep derler, onlar doğrudan doğruya Peygamber Efendimiz'in ruhaniyetiyleBazı evliyâlar vardır ki üveysî meşrep derler, onlar doğrudan doğruya Peygamber Efendimiz'in ruhaniyetiyle bir üstada muhtaç olmadan terbiye olmuşlardır. Onları mânen Resûlullah terbiye eder." bir üstada muhtaç olmadan terbiye olmuşlardır. Onları mânen Resûlullah terbiye eder."

Bazen de böyle Hızır aleyhisselam'ın da terbiye ettiği insanlar olurmuş. Bazen de böyle Hızır aleyhisselam'ın da terbiye ettiği insanlar olurmuş.

Kimi âdemi de ruhaniyet ile terbiye ederler. O da büyüklerin ruhaniyetiyle olur.Kimi âdemi de ruhaniyet ile terbiye ederler. O da büyüklerin ruhaniyetiyle olur. Mesela Nakşibend hazretlerini Abdülhâlik-ı Gücdüvânî terbiye etmiş. Aralarındaki mesafe uzak.Mesela Nakşibend hazretlerini Abdülhâlik-ı Gücdüvânî terbiye etmiş. Aralarındaki mesafe uzak. Birbirlerini görmemişlerdir. Görmedikleri halde Gücdüvânî, Nakşibend hazretlerini terbiye etmiş. Birbirlerini görmemişlerdir. Görmedikleri halde Gücdüvânî, Nakşibend hazretlerini terbiye etmiş. Hasan el-Harakânî hazretlerini de Bâyezid-i Bistâmî hazretleri terbiye etmiştir.Hasan el-Harakânî hazretlerini de Bâyezid-i Bistâmî hazretleri terbiye etmiştir. Aralarındaki açıklık onların da uzundur. Bunlar da birbirini görmemişler. Aralarındaki açıklık onların da uzundur. Bunlar da birbirini görmemişler. Görmedikleri halde terbiyeleri mânen olmuştur.Görmedikleri halde terbiyeleri mânen olmuştur. Bu mânen terbiyeye bizim aklımız ermez çünkü o tarakta bezimiz yok. Bu mânen terbiyeye bizim aklımız ermez çünkü o tarakta bezimiz yok.

Ama Hasan el-Harakânî hazretleri, Bâyezid-i Bistâmî hazretlerinin büyüklüğünü biliyor daAma Hasan el-Harakânî hazretleri, Bâyezid-i Bistâmî hazretlerinin büyüklüğünü biliyor da onun kabrine 12 sene, onun kabrine 12 sene yaz kış gidip;onun kabrine 12 sene, onun kabrine 12 sene yaz kış gidip; "Yâ Rabbi! Şurada yatan şu zatın hürmetine bana da insanlıktan bir nasip ver!.." diyor."Yâ Rabbi! Şurada yatan şu zatın hürmetine bana da insanlıktan bir nasip ver!.." diyor. Ta 12. senede bir kış gününe rast geliyor, kar toplamış her tarafı, bembeyaz. Kış memleketi. Kabri bulamamış. Ta 12. senede bir kış gününe rast geliyor, kar toplamış her tarafı, bembeyaz. Kış memleketi. Kabri bulamamış. Dönerken Bâyezid-i Bistâmî'nin işareti kendisine orada zâhir olmuş, o gün rütbe-i evliyâlık verilmiş. Dönerken Bâyezid-i Bistâmî'nin işareti kendisine orada zâhir olmuş, o gün rütbe-i evliyâlık verilmiş.

Ruhaniyet böyle insanları terbiyede, yalnız o ruhaniyetlerle ilginin usûlü lazım. Ruhaniyet böyle insanları terbiyede, yalnız o ruhaniyetlerle ilginin usûlü lazım.

Akşam bir yerde misafir idik. Orada bir arkadaş Konya Kütüphanesi'nden bir yazı almış, defterine geçirmiş.Akşam bir yerde misafir idik. Orada bir arkadaş Konya Kütüphanesi'nden bir yazı almış, defterine geçirmiş. "Müsaade ederseniz ben okuyayım şunu, siz de dinleyin." dedi. "Peki." dedik. Kütüphanedeki tabir şu: "Müsaade ederseniz ben okuyayım şunu, siz de dinleyin." dedi. "Peki." dedik. Kütüphanedeki tabir şu:

"Şehzâdebaşı Camii'nin imamı Deli Bekir isminde mâruf bir hocaymış. Onun karşısında da bir berber varmış."Şehzâdebaşı Camii'nin imamı Deli Bekir isminde mâruf bir hocaymış. Onun karşısında da bir berber varmış. Hoca efendiler ve sakallı efendiler hep o berbere gider tıraş olurlarmış. -Demek ki iyice bir berber.-Hoca efendiler ve sakallı efendiler hep o berbere gider tıraş olurlarmış. -Demek ki iyice bir berber.- Fakat berberin huyu, bir evliyâ menakıbı açılınca derhal makası usturasını filan bırakırFakat berberin huyu, bir evliyâ menakıbı açılınca derhal makası usturasını filan bırakır o menkıbeyi huzur ile dinlermiş. O anda tıraş etmezmiş.o menkıbeyi huzur ile dinlermiş. O anda tıraş etmezmiş. Tabii bunu herkes de öğrenmiş. Nihayet adam vefat etmiş. Cenazesinde bütün müslümanlar iştirak etmiş.Tabii bunu herkes de öğrenmiş. Nihayet adam vefat etmiş. Cenazesinde bütün müslümanlar iştirak etmiş. Cenazeyi götüren kalabalığın bir ucu Fatih'te, bir ucu da Şehzâdebaşı'ndaymış.Cenazeyi götüren kalabalığın bir ucu Fatih'te, bir ucu da Şehzâdebaşı'ndaymış. O zaman tabii araba vs. yok da herkes cenazeyi elde götürür. Defnetmişler. O zaman tabii araba vs. yok da herkes cenazeyi elde götürür. Defnetmişler. O akşam Şehzâdebaşı imamı olan Bekir Efendi rüyasında bu berber efendiyi görmüş.O akşam Şehzâdebaşı imamı olan Bekir Efendi rüyasında bu berber efendiyi görmüş. Bir halka çevrilmiş. Hepsinin yüzü nikaplı, yüzü örtülü… Berber efendi de ortalarında. Bir halka çevrilmiş. Hepsinin yüzü nikaplı, yüzü örtülü… Berber efendi de ortalarında. İki taraftan da berber efendiye hücum eden iki kişi var. İki taraftan da berber efendiye hücum eden iki kişi var. Fakat o nikaplılar o adamı çevirmişler, içeriye sokmuyorlar. Fakat o nikaplılar o adamı çevirmişler, içeriye sokmuyorlar. O adam nihayet bîtap kalmış düşmüş. Sonra o adamlar da bırakıp gitmişler.O adam nihayet bîtap kalmış düşmüş. Sonra o adamlar da bırakıp gitmişler. Ayılmış bakmış bu nikaplı insanlar yine etrafında duruyorlar. Demiş ki; 'Siz kimsiniz yahu?'Ayılmış bakmış bu nikaplı insanlar yine etrafında duruyorlar. Demiş ki; 'Siz kimsiniz yahu?' Bir tanesi açmış yüzünü; Tanımadın mı beni?' demiş. 'Tanımadım, sen kimsin?' Bir tanesi açmış yüzünü; Tanımadın mı beni?' demiş. 'Tanımadım, sen kimsin?' 'Hani benim adım anıldığı vakitte sen hürmet ediyordun, berberliğini bırakıyordun'Hani benim adım anıldığı vakitte sen hürmet ediyordun, berberliğini bırakıyordun güzel güzel menkıbeyi dinliyordun; işte ben oyum.' 'Peki bunlar?..'güzel güzel menkıbeyi dinliyordun; işte ben oyum.' 'Peki bunlar?..' 'Bunlar da işte hep o evliyalârdan birileridir.' demişler." 'Bunlar da işte hep o evliyalârdan birileridir.' demişler."

Bu bir hürmet, bir saygı! Bir velînin ismi anıldığı vakitte tenzil-i berekât, oraya bereketler iner.Bu bir hürmet, bir saygı! Bir velînin ismi anıldığı vakitte tenzil-i berekât, oraya bereketler iner. O bereketlerin inişi yağmur gibidir ama görünmez. Yağmuru görürüz. Onu göremeyiz.O bereketlerin inişi yağmur gibidir ama görünmez. Yağmuru görürüz. Onu göremeyiz. Onu ancak ehl-i basîret görür.Onu ancak ehl-i basîret görür. Binâenaleyh büyüklerin isimleri anıldığı vakitte onlara karşı bir hürmet bir saygı göstererek; Binâenaleyh büyüklerin isimleri anıldığı vakitte onlara karşı bir hürmet bir saygı göstererek; sigara içerek, bacak bacak üzerine atmış bir tarafta lak lak yapılıyorsigara içerek, bacak bacak üzerine atmış bir tarafta lak lak yapılıyor bir tarafta da o menkıbe anlatılıyor okunuyor; o olmaz.bir tarafta da o menkıbe anlatılıyor okunuyor; o olmaz. O menkıbe okunurken herkesin sükût ve edeb ile dinlemesi lazım. O menkıbe okunurken herkesin sükût ve edeb ile dinlemesi lazım. Dinlenmiyorsa derhal kitabı kapayıp ya gitmek lazım ya bir başka meseleye geçmek lazım. Dinlenmiyorsa derhal kitabı kapayıp ya gitmek lazım ya bir başka meseleye geçmek lazım.

Bakınız bize ne kadar büyük bir ders var. Bakınız bize ne kadar büyük bir ders var.

Hoca efendi onu söylemiş de; "Ben bu akşam berberi böyle gördüm." demiş.Hoca efendi onu söylemiş de; "Ben bu akşam berberi böyle gördüm." demiş. O demiş; "Ben de aynı rüyayı gördüm." Öteki demiş; "Ben de gördüm." O demiş; "Ben de aynı rüyayı gördüm." Öteki demiş; "Ben de gördüm." Bütün cemaat hep o rüyayı görmüşler. O adam Konya Kütüphanesi'nde bunu almış, akşamüstü okudu. Bütün cemaat hep o rüyayı görmüşler. O adam Konya Kütüphanesi'nde bunu almış, akşamüstü okudu. Ben de size duyuruyorum. Hürmet ve saygı ne olursa olsun Allah'adır,Ben de size duyuruyorum.

Hürmet ve saygı ne olursa olsun Allah'adır,
Allah'ın velîlerine yapılan hürmet saygı dolayısıyla Allah'adır. Onun mükâfatı boş kalmaz.Allah'ın velîlerine yapılan hürmet saygı dolayısıyla Allah'adır. Onun mükâfatı boş kalmaz. Hiçbir şeyin mükâfatı boş kalmaz. Dünyada göremesek de!Hiçbir şeyin mükâfatı boş kalmaz. Dünyada göremesek de! Onun için bu ruhaniyet; hani biz görmüyoruz o tarafı; hâlbuki onlar bizimle çok alakadardır. Onun için bu ruhaniyet; hani biz görmüyoruz o tarafı; hâlbuki onlar bizimle çok alakadardır. Bizi pek iyi görürler bilirler. Nasıl biz tayyareden giderken aşağı çok güzel görüyoruz. Bizi pek iyi görürler bilirler. Nasıl biz tayyareden giderken aşağı çok güzel görüyoruz. Eğer bize dürbün olsa elimizde çok açık göreceğiz. Onlar da bizi yukardan çok güzel görüyorlar. Eğer bize dürbün olsa elimizde çok açık göreceğiz. Onlar da bizi yukardan çok güzel görüyorlar.

Kimi de rüyâ-yı sâdıka ile terbiye olunur. Geceleri güzel rüyalar gösterirler.Kimi de rüyâ-yı sâdıka ile terbiye olunur. Geceleri güzel rüyalar gösterirler. Rüyalarında harekâtını da kendisine bildirirler.Rüyalarında harekâtını da kendisine bildirirler. Eksiklikleri varsa; "Bunlar senin için yanlış, bir daha yapma!" derler.Eksiklikleri varsa; "Bunlar senin için yanlış, bir daha yapma!" derler. Rüyada iyi huylar kendisine "Bunları yap!.." gibilerden bildirilir. Rüyada iyi huylar kendisine "Bunları yap!.." gibilerden bildirilir. Bu da rüyâ-yı sâdıka ehli ki Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e ilk vahiy rüyâ-yı sâdıka ile başlamıştır. Bu da rüyâ-yı sâdıka ehli ki Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e ilk vahiy rüyâ-yı sâdıka ile başlamıştır.

Rüyâ-yı sâdıkalar kâmil insanlarda tahakkuk eder.Rüyâ-yı sâdıkalar kâmil insanlarda tahakkuk eder. Bizim rüyaları göremeyişimizin sebebi hep kendi noksanlarımızdan. Bizim rüyaları göremeyişimizin sebebi hep kendi noksanlarımızdan.

Bazısı da üstadları vasıtasıyla terbiye olunur.Bazısı da üstadları vasıtasıyla terbiye olunur. "Buna elif derler buna be derler…" diyerek hocaları çocukları sırayla okutuyorlar, öğretiyorlar."Buna elif derler buna be derler…" diyerek hocaları çocukları sırayla okutuyorlar, öğretiyorlar. Bazıları böyle üstadlarla terbiye olur. Bunun için buyurmuş ki; Bazıları böyle üstadlarla terbiye olur.

Bunun için buyurmuş ki;

İnne hâzihi'l-ahlâkı minellâhi teâlâ. "Şu gördüğünüz ahlâklar var ya onlar hep Allahu Teâlâ'dandır."İnne hâzihi'l-ahlâkı minellâhi teâlâ. "Şu gördüğünüz ahlâklar var ya onlar hep Allahu Teâlâ'dandır." Fe men erâdellâhu bihi hayran menahahu hulukan hasene. "Allah hangi kulundan ki hayır murad ediyor Fe men erâdellâhu bihi hayran menahahu hulukan hasene. "Allah hangi kulundan ki hayır murad ediyor Cenâb-ı Hak o kuluna güzel ahlâk ihsan eder." Bir sürü muamelesi vardır.Cenâb-ı Hak o kuluna güzel ahlâk ihsan eder."

Bir sürü muamelesi vardır.
İnsanlar kendisini sevdirir, kendisi insanları sever. Çünkü seversen severler, sevmezsen sevmezler.İnsanlar kendisini sevdirir, kendisi insanları sever. Çünkü seversen severler, sevmezsen sevmezler. O hem seviyor hem sevdiriyor demek kendisini.O hem seviyor hem sevdiriyor demek kendisini. Bu, Allahu Teâlâ'nın o kula bir lütfu, ihsanıdır; sevmek ve sevilmek! Bu, Allahu Teâlâ'nın o kula bir lütfu, ihsanıdır; sevmek ve sevilmek!

Bizim bir eniştemiz vardı rahmetlik, Bursa'daki Cami-i Kebîr'in imamı idi.Bizim bir eniştemiz vardı rahmetlik, Bursa'daki Cami-i Kebîr'in imamı idi. İsmail Hakkı dergâhının da şeyhi idi. Bu soyadı alırken "Sevsevil" aldı. Hem sev hem sevil.İsmail Hakkı dergâhının da şeyhi idi. Bu soyadı alırken "Sevsevil" aldı. Hem sev hem sevil. Seversen sevilirsin demek yani. Rahmetlik, Allah rahmet eylesin. Seversen sevilirsin demek yani. Rahmetlik, Allah rahmet eylesin.

Ve men erâde bihi sûe menehahu şey'en.Ve men erâde bihi sûe menehahu şey'en. "Cenâb-ı Hak o kulundan hayır murad etmiyorsa ahlâkın kötüsü de ona verilir." "Cenâb-ı Hak o kulundan hayır murad etmiyorsa ahlâkın kötüsü de ona verilir."

Bir kimsenin ahlâkı kötü mü, demek Allah onu sevmiyor. Alametidir.Bir kimsenin ahlâkı kötü mü, demek Allah onu sevmiyor. Alametidir. Sevilmeyen adamın alameti besbelli işte! İki tane işaret.Sevilmeyen adamın alameti besbelli işte! İki tane işaret. Ahlâkı güzelse herkese karşı muamelesi güzelse demek onu Allah seviyormuş.Ahlâkı güzelse herkese karşı muamelesi güzelse demek onu Allah seviyormuş. Öteki; herkesle kavga gürültü ediyor, kimseyle geçinemiyor. Kötü de ahlâkı var. Öteki; herkesle kavga gürültü ediyor, kimseyle geçinemiyor. Kötü de ahlâkı var. Felaket günah şeyleri de işliyor. Demek ki Allah'ın sevmediği bir kulu! Türkçe'sini de yazmış: Felaket günah şeyleri de işliyor. Demek ki Allah'ın sevmediği bir kulu! Türkçe'sini de yazmış:

"Cümle ahlâklar Mevlâ'dandır. Hak Teâlâ bir adamı severse ona güzel ahlâkı verir."Cümle ahlâklar Mevlâ'dandır. Hak Teâlâ bir adamı severse ona güzel ahlâkı verir. Eğer bir kimseyi sevmezse ona da kötü ahlâkı verir." Eğer bir kimseyi sevmezse ona da kötü ahlâkı verir."

Yine bir şey buyurmuş: Yine bir şey buyurmuş:

"Bir kimse dünyadan ihraç edip âhirete ruh ve can ile meylederse"Bir kimse dünyadan ihraç edip âhirete ruh ve can ile meylederse Allahu Teâlâ onu sebepsiz ve vasıtasız terbiye eder." Allahu Teâlâ onu sebepsiz ve vasıtasız terbiye eder."

Zühd diyorlar ya; dünyadan âhirete meyil.Zühd diyorlar ya; dünyadan âhirete meyil. Kimde bu tahakkuk ederse Allahu Teâlâ onu üstada ve başka kimselere vasıta kılmadanKimde bu tahakkuk ederse Allahu Teâlâ onu üstada ve başka kimselere vasıta kılmadan kendi Zâtı Celle ve Âlâ'sı onu terbiye eder. Terbiye eder, yetiştirir.kendi Zâtı Celle ve Âlâ'sı onu terbiye eder. Terbiye eder, yetiştirir. Ve ona râh-ı hakkı, doğru yolu gösterir ve ona hidayet eder. Üstada haceti ve ihtiyacı olmaz. Ve ona râh-ı hakkı, doğru yolu gösterir ve ona hidayet eder. Üstada haceti ve ihtiyacı olmaz.

Bu çok dikkate değer bir sözdür! Lâ yestekîmu dînü abdin hattâ yestekîme lisânühu.Bu çok dikkate değer bir sözdür!

Lâ yestekîmu dînü abdin hattâ yestekîme lisânühu.
"Bir kimse dininde istikâmet ve doğru olamaz ve her iyi ve kötüyü bilemez;"Bir kimse dininde istikâmet ve doğru olamaz ve her iyi ve kötüyü bilemez; akl u iradesi Allahu Teâlâ'dan fehm eylemeyince!" akl u iradesi Allahu Teâlâ'dan fehm eylemeyince!"

Akl u iradesi Allahu Teâlâ'dan fehm eylemeyince, doğruyu yanlışı ayıramaz.Akl u iradesi Allahu Teâlâ'dan fehm eylemeyince, doğruyu yanlışı ayıramaz. Kendi aklı bu işin doğru mu yanlış mı olduğunu ayıramaz.Kendi aklı bu işin doğru mu yanlış mı olduğunu ayıramaz. Muhakkak kendisine bir iradenin gelmesi lazım gelir. Demiş ki; Muhakkak kendisine bir iradenin gelmesi lazım gelir. Demiş ki;

Dersini ve ilmini Allahu Teâlâ'dan almazsa mü'min-i kâmil olamaz.Dersini ve ilmini Allahu Teâlâ'dan almazsa mü'min-i kâmil olamaz. İnsanın kâmil olabilmesi için Allahu Teâlâ'nın tevfîk ve hidayetine muhtaçtır.İnsanın kâmil olabilmesi için Allahu Teâlâ'nın tevfîk ve hidayetine muhtaçtır. Bu tevfîk ve hidayet kendisine gelmedikçe kendiliğinden insanın kâmil olmasına imkân yok.Bu tevfîk ve hidayet kendisine gelmedikçe kendiliğinden insanın kâmil olmasına imkân yok. Bunları hadisler gösteriyor. Bunları hadisler gösteriyor.

"Mü'min âhir zamanda koyun sahibinin elinde nasıl âciz ve nâçar olduğu gibi "Mü'min âhir zamanda koyun sahibinin elinde nasıl âciz ve nâçar olduğu gibi -verirse yer, götürse gider, suyunu verirse içer, vermezse elinden bir şey gelmez- -verirse yer, götürse gider, suyunu verirse içer, vermezse elinden bir şey gelmez- koyun sahibinin elinde nasıl acizse mü'min de âhir zamanda böyle âciz ve nâçar olacaktır." demiş. koyun sahibinin elinde nasıl acizse mü'min de âhir zamanda böyle âciz ve nâçar olacaktır." demiş.

Allah kusurlarımızı affetsin.Allah kusurlarımızı affetsin. Çünkü tesbih nisfu'l-mîzân, elhamdülillah bunu dolduruyor, tekbir yer ile gök arasını dolduruyor.Çünkü tesbih nisfu'l-mîzân, elhamdülillah bunu dolduruyor, tekbir yer ile gök arasını dolduruyor. Oruç sabrın yarısı, taharet -gusül ve abdestler de- imanın yarısıdır. Oruç sabrın yarısı, taharet -gusül ve abdestler de- imanın yarısıdır.

et-Tesbîhu li'r-ricâli ve't-tasfîku li'n-nisâi. "Namazda imam efendi şaşırdı.et-Tesbîhu li'r-ricâli ve't-tasfîku li'n-nisâi. "Namazda imam efendi şaşırdı. Okurken arkasını getiremiyor. Herkeste olur. Oturacaktı kalktı. Kalkacaktı oturdu… Okurken arkasını getiremiyor. Herkeste olur. Oturacaktı kalktı. Kalkacaktı oturdu… O zaman erkekler Sübhanalllah, der." "Hoca efendi şaşırdın, oturacaktın!" diye bir ihtardır. Bu tesbih. O zaman erkekler Sübhanalllah, der."

"Hoca efendi şaşırdın, oturacaktın!" diye bir ihtardır. Bu tesbih.

Tesvik, elini vurmak. Bu işi erkeklerden anlayan olmadı. Fakat kadınlardan dirayetli insanlar varmış.Tesvik, elini vurmak. Bu işi erkeklerden anlayan olmadı. Fakat kadınlardan dirayetli insanlar varmış. "Hoca efendi, yanlış oldu…" diyerek pat pat [elini vuruyor]. O Subhanallah diyemiyor."Hoca efendi, yanlış oldu…" diyerek pat pat [elini vuruyor]. O Subhanallah diyemiyor. Erkek Subhanallah diyor, sesini duyuruyor. Kadın ise Subhanallah diyemiyor, pat pat elini çarpıyor ki; Erkek Subhanallah diyor, sesini duyuruyor. Kadın ise Subhanallah diyemiyor, pat pat elini çarpıyor ki; "Namazda, kıraatte yahut rekâtlarda yanlışlık var." [diye uyarıyor]. "Namazda, kıraatte yahut rekâtlarda yanlışlık var." [diye uyarıyor].

Ve't-tasfîk. Elimizle bunu Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem "Böyle yapınız." diyerek talim buyuruyor.Ve't-tasfîk. Elimizle bunu Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem "Böyle yapınız." diyerek talim buyuruyor. Erkeğe; "Sen Subhanallah de!" diyor. Hanıma da diyor ki; "Sen deme sakın ha, elini böyle vur kâfi!" Erkeğe; "Sen Subhanallah de!" diyor. Hanıma da diyor ki; "Sen deme sakın ha, elini böyle vur kâfi!"

Ve men eşâra fî salâtihî. "Namazda iken bir şey işaret ediyor." Ve men eşâra fî salâtihî. "Namazda iken bir şey işaret ediyor."

Mesela namaz kılıyor; namaz kılarken kış günü sobaya odun atılacak. Orada işaret ediyor; "Odun koy sobaya!" Mesela namaz kılıyor; namaz kılarken kış günü sobaya odun atılacak. Orada işaret ediyor; "Odun koy sobaya!"

Tüfhemü anhu. "Bir işaret yapan o namazı iade etsin!" Böyle yaparak o namaz, namaz olmadı.Tüfhemü anhu. "Bir işaret yapan o namazı iade etsin!"

Böyle yaparak o namaz, namaz olmadı.
Çünkü sen huzur-ı Rabbü'l-âlemin'desin.Çünkü sen huzur-ı Rabbü'l-âlemin'desin. Artık başka şeylerle meşgul olmana imkân yok, cevaz yok! "Soğuk geliyor kapıdan, kapıyı ört!" diyor, Artık başka şeylerle meşgul olmana imkân yok, cevaz yok! "Soğuk geliyor kapıdan, kapıyı ört!" diyor, yahut "Aç, kapıyı aç, sıcak geldi!" diyor. Bu gibi işaretlerden hangi birisi olursa… yahut "Aç, kapıyı aç, sıcak geldi!" diyor. Bu gibi işaretlerden hangi birisi olursa… Yahut kapı çalınırsa; "Bak kapı çalınıyor, aç kapıyı…" diye işaretle bir ihtar yapar, Yahut kapı çalınırsa; "Bak kapı çalınıyor, aç kapıyı…" diye işaretle bir ihtar yapar, bunların hepsi namazı bozan şeylerdendir. Bazı müstesnaları vardır. bunların hepsi namazı bozan şeylerdendir.

Bazı müstesnaları vardır.
Mesela Allah esirgeye yangın oluyorsa, bir çocuğun ölümüne sebep olacak bir hâdise varsaMesela Allah esirgeye yangın oluyorsa, bir çocuğun ölümüne sebep olacak bir hâdise varsa o zaman ondan kendini kurtarmak için işaret değil, namazı bozmak da câiz.o zaman ondan kendini kurtarmak için işaret değil, namazı bozmak da câiz. Mesela benim küçük bir kardeşimin çocuğu var. Bulunduğumuz yerde bir havuz vardı. Mesela benim küçük bir kardeşimin çocuğu var. Bulunduğumuz yerde bir havuz vardı. Çocuk havuza düşüvermiş. Anası bağırıyor dışarıdan; Çocuk havuza düşüvermiş. Anası bağırıyor dışarıdan; ama anası havuza inip de çocuğunu alacak kudreti yok.ama anası havuza inip de çocuğunu alacak kudreti yok. Öte tarafta adam namaza durmuş, namaz kılıyor.Öte tarafta adam namaza durmuş, namaz kılıyor. Ben namazı bitireyim, dese çocuk orada boğulur. Ben namazı bitireyim, dese çocuk orada boğulur. Hemen çabuk, bereket akıllı adam, namazını bozduğundan gelmiş çocuğu kurtarmış o zaman.Hemen çabuk, bereket akıllı adam, namazını bozduğundan gelmiş çocuğu kurtarmış o zaman. Çünkü o iadesi mümkün olan bir şey. Çünkü o iadesi mümkün olan bir şey.

et-Tesbîhu li'r-ricâli ve't-tasfîku li'n-nisâi ve men eşâra fî salâtihi işârate tüfhemü anhu yüi'dhâ. et-Tesbîhu li'r-ricâli ve't-tasfîku li'n-nisâi ve men eşâra fî salâtihi işârate tüfhemü anhu yüi'dhâ.

Bunun râvileri Ahmed b. Hanbel, Buhârî, Müslim, Ebû Davud, Tirmizî, Neseî, İbn Mâce,Bunun râvileri Ahmed b. Hanbel, Buhârî, Müslim, Ebû Davud, Tirmizî, Neseî, İbn Mâce, İbn Hibbân an Ebû Hüreyre; bir çok râviler var. İbn Hibbân an Ebû Hüreyre; bir çok râviler var.

et-Tesbîhu mine'l-ğâzî sebûne elfe hasenetin. Ve'l-hasenetü bi-aşri emsâlihâ. et-Tesbîhu mine'l-ğâzî sebûne elfe hasenetin. Ve'l-hasenetü bi-aşri emsâlihâ.

Gazi; düşman karşısında dövüşmüş, şehid olmamış, gayri dönüyor.Gazi; düşman karşısında dövüşmüş, şehid olmamış, gayri dönüyor. Tesbih çekiyor: Subhanallah, subhanallah, subhanallah… Mâlum, tesbihlerin çok nevîleri vardır. Tesbih çekiyor: Subhanallah, subhanallah, subhanallah… Mâlum, tesbihlerin çok nevîleri vardır. Hangisi olursa olsun. Mesela biz subhanallah deriz. Bir de o der. Bize bir on ama o gaziye 70 bin!Hangisi olursa olsun. Mesela biz subhanallah deriz. Bir de o der. Bize bir on ama o gaziye 70 bin! O gazinin teşbihi 70 bin! Namazının miktarı kim bilir o zaman nasıl olacaktır? O gazinin teşbihi 70 bin! Namazının miktarı kim bilir o zaman nasıl olacaktır?

Ve'l-hasenetü bi-aşri emsâlihâ. et-Tesvîfü şuâu'ş-şeytâni yülkîhi fî kulûbi'l-mü'minîne. Ve'l-hasenetü bi-aşri emsâlihâ.

et-Tesvîfü şuâu'ş-şeytâni yülkîhi fî kulûbi'l-mü'minîne.

Tesvif; ekseriyetle bizi aldatan şeytanın çilelerinden birisidir.Tesvif; ekseriyetle bizi aldatan şeytanın çilelerinden birisidir. Gençlik dolayısıyla kendisine güveniyor; "Bugün daha çok gencim.Gençlik dolayısıyla kendisine güveniyor; "Bugün daha çok gencim. Şunları bitireyim de şu işleri bitireyim, hâlledeyim de ondan sonra ben de babam gibi dedem gibiŞunları bitireyim de şu işleri bitireyim, hâlledeyim de ondan sonra ben de babam gibi dedem gibi camiden çıkmam, namazımı kılarım…" diyerek böyle bir hayal içerisinde. camiden çıkmam, namazımı kılarım…" diyerek böyle bir hayal içerisinde. Bu gün dursun da yarın, bu gün dursun da yarın! Tehir etmek; bu tehir nedir? Bu gün dursun da yarın, bu gün dursun da yarın!

Tehir etmek; bu tehir nedir?

Şuâu'ş-şeytân. "Şeytanın bir ikazıdır." Onu kalbine veriyor.Şuâu'ş-şeytân. "Şeytanın bir ikazıdır."

Onu kalbine veriyor.
Onu Allah yolundan ibadetten taatten uzaklaştırmak için yaptığı bir hileden ibarettir ki Onu Allah yolundan ibadetten taatten uzaklaştırmak için yaptığı bir hileden ibarettir ki mü'minlerin kalbine şeytan bunu ilkâ eder kimü'minlerin kalbine şeytan bunu ilkâ eder ki "Şunu günaha sokayım, Allah'tan uzaklaştırayım, günahlara sokayım…" diyerek"Şunu günaha sokayım, Allah'tan uzaklaştırayım, günahlara sokayım…" diyerek bugünkü amelini yarına bırakmak şeytanın oyunundan ibaret bir şeydir. Şeytan oyunu!bugünkü amelini yarına bırakmak şeytanın oyunundan ibaret bir şeydir. Şeytan oyunu! Bugünkü yapılacak vazifelerimiz de nelerse muhakkak yapmak lazım. Bugünkü yapılacak vazifelerimiz de nelerse muhakkak yapmak lazım.

Dünya işlerinde de böyle değil mi? Bugünkü yapacağın işi yarına bırakırsan zarardasın.Dünya işlerinde de böyle değil mi? Bugünkü yapacağın işi yarına bırakırsan zarardasın. Bu günün işini muhakkak bugün yapmalı, yarının işi de yine ayrı. Âhiret amelleri de böyledir.Bu günün işini muhakkak bugün yapmalı, yarının işi de yine ayrı. Âhiret amelleri de böyledir. Bugünün ameli ayrı yarının ameli ayrıdır. "Yarın yaparım." Bugünün ameli ayrı yarının ameli ayrıdır.

"Yarın yaparım."

Yarın yaptığın amel o güne aittir, bugünün ameli geçti! Bugünkü amel bugüne mahsustu. Yarın yaptığın amel o güne aittir, bugünün ameli geçti! Bugünkü amel bugüne mahsustu.

"Ama kazâ câiz ya hoca efendi…" "Ama kazâ câiz ya hoca efendi…"

Kazâ câiz ama sen o kazâyı yapabilecek misin bakalım, o kadar elinde bir kuvvetin var mı?Kazâ câiz ama sen o kazâyı yapabilecek misin bakalım, o kadar elinde bir kuvvetin var mı? Bir senedin var mı? O kadar yaşayabileceğim, diyor musun? Bir senedin var mı? O kadar yaşayabileceğim, diyor musun?

Sonra sen çok borçlanacaksın; seneler geçtikçe günde 5 vakitten bu kadar senede gün, bu kadar vakit eder.Sonra sen çok borçlanacaksın; seneler geçtikçe günde 5 vakitten bu kadar senede gün, bu kadar vakit eder. Bunları ödeyebilmek kolay bir şey değildir. En aşağı büyüklüğü 8 defa büyük. Bunları ödeyebilmek kolay bir şey değildir.

En aşağı büyüklüğü 8 defa büyük.
En çok büyüklüğünün de hududu yok! Ne kadar büyükse büyük. En çok büyüklüğünün de hududu yok! Ne kadar büyükse büyük.

Mesela güneş, dünyamızdan 160 defa büyük diyorlar. Bu dünyamızdan 160 defa büyük.Mesela güneş, dünyamızdan 160 defa büyük diyorlar. Bu dünyamızdan 160 defa büyük. Çok koca kuvvetiyle; biz dünyamızın bir ucundan bir ucuna gidebildiğimiz yok. Çok koca kuvvetiyle; biz dünyamızın bir ucundan bir ucuna gidebildiğimiz yok. Yok ama bu, dünyamızdan 160 defa daha büyük! Onun hareketi ne kadar olabilir biliyor musunuz? Yok ama bu, dünyamızdan 160 defa daha büyük! Onun hareketi ne kadar olabilir biliyor musunuz?

Onun hareketi nasıldır? Bir an hareketi, bir yıldızın bir ucundan diğer ucunaymış.Onun hareketi nasıldır? Bir an hareketi, bir yıldızın bir ucundan diğer ucunaymış. Asgarîsi 500 senelik yol, diyorlar. Bir an hareketi!Asgarîsi 500 senelik yol, diyorlar. Bir an hareketi! Bir göz açıp yumma kadar zamandaki güneşin hareketi 500 senelik yol tutuyor.Bir göz açıp yumma kadar zamandaki güneşin hareketi 500 senelik yol tutuyor. Bunlar birer misal olarak bize veriliyor. Bu misallerle biz o kudret-i ilâhîyi ölçemeyiz. Bunlar birer misal olarak bize veriliyor. Bu misallerle biz o kudret-i ilâhîyi ölçemeyiz.

O kadar büyüklüğüyle beraber o boşlukta onu da nasıl durduruyor? O kadar büyüklüğüyle beraber o boşlukta onu da nasıl durduruyor?

Bize diyorlar ki; "Cazibe kuvvetleri ile bağlamış birbirine Cenâb-ı Hak!"Bize diyorlar ki; "Cazibe kuvvetleri ile bağlamış birbirine Cenâb-ı Hak!" o cazibe kuvvetleriyle tabiat bilgileri bir cihetten iyidir ama bir cihetten de zararlıdır.o cazibe kuvvetleriyle tabiat bilgileri bir cihetten iyidir ama bir cihetten de zararlıdır. Tabiat kuvvetini ihdas eden Allah'tır. Sen o tabiat kuvvetini tabiattan bilirsen o zaman yanarsın!Tabiat kuvvetini ihdas eden Allah'tır. Sen o tabiat kuvvetini tabiattan bilirsen o zaman yanarsın! Evet bu yıldızın tesiriyle bu yıldız ikisi muvazeneyi temin ediyor duruyor. Evet bu yıldızın tesiriyle bu yıldız ikisi muvazeneyi temin ediyor duruyor. Ama o muvazene onların bizâtihî kendilerinden mi yoksa onlara Allahu Teâlâ mı vermiş? Onu bulmak lazım. Ama o muvazene onların bizâtihî kendilerinden mi yoksa onlara Allahu Teâlâ mı vermiş? Onu bulmak lazım.

"Evet bu tanzimi, bu iradeyi, bu cazibeyi yaratan Allahu Teâlâ'dır!" dersen yakayı kurtarırsın"Evet bu tanzimi, bu iradeyi, bu cazibeyi yaratan Allahu Teâlâ'dır!" dersen yakayı kurtarırsın ve o kudretin sahibine o zaman aklını bir parça erdirebilirsin ki ne büyük kudretin sahibi! ve o kudretin sahibine o zaman aklını bir parça erdirebilirsin ki ne büyük kudretin sahibi!

Şimdi bu bizimkini güneşe kadar bulmuşlar.Şimdi bu bizimkini güneşe kadar bulmuşlar. Bugün yeni fenler, güneşten çok daha büyük yıldızlar da buluyorlar kiBugün yeni fenler, güneşten çok daha büyük yıldızlar da buluyorlar ki kaç senelerde bize ışığı da gelemiyormuş. kaç senelerde bize ışığı da gelemiyormuş. Işığının gelebilmesi kaç seneyi mütevakkıf uzun, mesafe çok uzun, mesafe çok uzak.Işığının gelebilmesi kaç seneyi mütevakkıf uzun, mesafe çok uzun, mesafe çok uzak. Böyle yıldızlar da varmış. Böyle yıldızlar da varmış. Böyle yıldızlarla güneşten daha büyük yıldızların olduğunu bize söylerlerkenBöyle yıldızlarla güneşten daha büyük yıldızların olduğunu bize söylerlerken bu nasıl bir kuvvettir ki bunu Cenâb-ı Hak böyle muallakta durduruyor, aşağıya düşürmüyor.bu nasıl bir kuvvettir ki bunu Cenâb-ı Hak böyle muallakta durduruyor, aşağıya düşürmüyor. Bunu tabii biz doğrudan doğruya Cenâb-ı Hak'ın kuvvetine veririz.Bunu tabii biz doğrudan doğruya Cenâb-ı Hak'ın kuvvetine veririz. O kudret-i ilâhiye bunları böyle bir intizam dâhilinde tutuyor! O kudret-i ilâhiye bunları böyle bir intizam dâhilinde tutuyor!

Sonra sabahleyin doğuyor, akşamüstü batıyor.Sonra sabahleyin doğuyor, akşamüstü batıyor. Batarken ve doğarken; "Biraz hızlı gideyim de erken batayım, biraz geç kalayım da geç doğayım…" diyor mu hiç?Batarken ve doğarken; "Biraz hızlı gideyim de erken batayım, biraz geç kalayım da geç doğayım…" diyor mu hiç? Hep saniyesi saniyesine doğar, saniyesi saniyesine de batar. Bu kadar da intizamı var.Hep saniyesi saniyesine doğar, saniyesi saniyesine de batar. Bu kadar da intizamı var. Bu intizamın sebebi Allahu Teâlâ'nın verdiği bir kuvvet kâmilinin neticesidir. Bu intizamın sebebi Allahu Teâlâ'nın verdiği bir kuvvet kâmilinin neticesidir.

Şimdi bu bitmez. Şimdi bunu ufalt. Ortada biz varız. Kendimizi yoklayalım, bakalım: Şimdi bu bitmez. Şimdi bunu ufalt. Ortada biz varız. Kendimizi yoklayalım, bakalım:

İşte bir ana rahminde dünyaya geldik. Ana rahmi denilen yer ufacık, daracık, karanlık bir yer.İşte bir ana rahminde dünyaya geldik. Ana rahmi denilen yer ufacık, daracık, karanlık bir yer. O karanlık yerde ana babanın sularının birleşmesiyle orada beden teşekkül ediyor. Teşekkül ederken kaşının da gözünün de bütün âzâlarındaki şu intizama bak. Hiçbir şaşkınlık var mı? O karanlık yerde ana babanın sularının birleşmesiyle orada beden teşekkül ediyor. Teşekkül
ederken kaşının da gözünün de bütün âzâlarındaki şu intizama bak. Hiçbir şaşkınlık var mı?

Ne kadar güzel! Sen hangi bir ustayı hangi bir hünerli insanı kapa bir karanlık yere; "Bana bir resim yap." de. Ne kadar güzel! Sen hangi bir ustayı hangi bir hünerli insanı kapa bir karanlık yere; "Bana bir resim yap." de. Resim, şöyle bir resim yap da göreyim ben seni. Ama açık yok, kapkaranlık. Resim, şöyle bir resim yap da göreyim ben seni. Ama açık yok, kapkaranlık. Alet de yok; hani kalem, kâğıt, mürekkep, boya filan onlar da yok. "Yap bakalım buraya bir resim." Alet de yok; hani kalem, kâğıt, mürekkep, boya filan onlar da yok. "Yap bakalım buraya bir resim."

Kim yapabilir? Kimse yapamaz.Kim yapabilir?

Kimse yapamaz.
Ama o karanlık yerde şu ceset nasıl teşekkül ediyor hiç düşünüyor muyuz bunu? Hiç düşünemeyiz.Ama o karanlık yerde şu ceset nasıl teşekkül ediyor hiç düşünüyor muyuz bunu? Hiç düşünemeyiz. Rahme giriyor, oradan şu dünyaya çıkıyor. Rahme giriyor, oradan şu dünyaya çıkıyor. Çıktığı vakitte bir ağlama oluyor ya; başlıyor feryadı vermeye;Çıktığı vakitte bir ağlama oluyor ya; başlıyor feryadı vermeye; "Beni yerimden ayırdınız, orası çok güzeldi benim için!.." diyor."Beni yerimden ayırdınız, orası çok güzeldi benim için!.." diyor. Şimdi tıpkı bunun gibi biz bu dünyadan âhirete giderken de aynı şekilde dünyadan ayrıldığımıza üzülüyoruz.Şimdi tıpkı bunun gibi biz bu dünyadan âhirete giderken de aynı şekilde dünyadan ayrıldığımıza üzülüyoruz. Vah vah… Şimdi bu yavruya desek ki; "Git bu anandaki rahme yine gir, orada otur!" Vah vah… Şimdi bu yavruya desek ki; "Git bu anandaki rahme yine gir, orada otur!"

Gider mi artık? Dünyayı bir kere gördü. Bir de burada aklı başına geldi. Orası daracık, der.Gider mi artık? Dünyayı bir kere gördü. Bir de burada aklı başına geldi. Orası daracık, der. Biz de âhirete geçince tıpkı; "Hadi dünyaya git." deseler, "Ne işim var o daracık yerde!" diyeceğiz.Biz de âhirete geçince tıpkı; "Hadi dünyaya git." deseler, "Ne işim var o daracık yerde!" diyeceğiz. Bu kadar geniş bir âlem dururken oraya kim döner? Kimse istemeyecek. Bu kadar geniş bir âlem dururken oraya kim döner? Kimse istemeyecek. Onun için Allahu Teâlâ'nın azametinin tefekküründe insan acizdir. Onun için Allahu Teâlâ'nın azametinin tefekküründe insan acizdir.

et-Tefekkeru fî azametillâh lâ yetefekkerû fî zâtillâh. "Allah'ın kendisini katiyen düşünmeye kalkma!" et-Tefekkeru fî azametillâh lâ yetefekkerû fî zâtillâh. "Allah'ın kendisini katiyen düşünmeye kalkma!"

Bizim kantarımız çekmez onu. Deli olur çıkarsın o zaman, çekmez.Bizim kantarımız çekmez onu. Deli olur çıkarsın o zaman, çekmez. Biz ancak Allah'ın nimetleri ve gösterdiği âsâr ile onu anlayabilirsek verdiği akıl kadar anlarız. Biz ancak Allah'ın nimetleri ve gösterdiği âsâr ile onu anlayabilirsek verdiği akıl kadar anlarız. Daha ilerisine; "İyi de sen nasılsın, boyun nasıl, enin nasıl, gözün nasıl, kaşın nasıl…" dedin miydiDaha ilerisine; "İyi de sen nasılsın, boyun nasıl, enin nasıl, gözün nasıl, kaşın nasıl…" dedin miydi zıvanadan çıkarsın o zaman. O'nun kendisini düşünmeye hakkımız yok. Çünkü Peygamberimiz dememiş. zıvanadan çıkarsın o zaman. O'nun kendisini düşünmeye hakkımız yok. Çünkü Peygamberimiz dememiş.

Allahu Teâlâ'nın cennetini düşüneceksin! Allahu Teâlâ'nın cennetini düşüneceksin!

Cennet çok güzel bir yer.Ama şimdiki bilgiler diyor ki; Cennet çok güzel bir yer.Ama şimdiki bilgiler diyor ki; biz dünyayı dolaşıyoruz gökte de böyle bir şey yok, yerde de böyle bir şey yok. biz dünyayı dolaşıyoruz gökte de böyle bir şey yok, yerde de böyle bir şey yok. Allahu Teâlâ'nın mülkünün hududu yok, onu görecek göz de yok bizde. Allahu Teâlâ'nın mülkünün hududu yok, onu görecek göz de yok bizde. Onun için Allah, kitabında; "Cennet var!" diyor, ona inanacağız. Peygamber mi diyor, ona inanacağız. Onun için Allah, kitabında; "Cennet var!" diyor, ona inanacağız. Peygamber mi diyor, ona inanacağız. Aman neredeymiş, görmüyoruz; orası başka! Onun için cennetini düşün ve de cehennemini düşün! Aman neredeymiş, görmüyoruz; orası başka! Onun için cennetini düşün ve de cehennemini düşün!

Cenneti; mükâfat evi, Allah'a inanan iman sahiplerinin bir de amel-i sâlih eden insanları bu evine koyacak,Cenneti; mükâfat evi, Allah'a inanan iman sahiplerinin bir de amel-i sâlih eden insanları bu evine koyacak, o cennet evine koyacak. Orada kendisini de gösterecek. Burası çok muazzam bir yer. o cennet evine koyacak. Orada kendisini de gösterecek. Burası çok muazzam bir yer.

İkincisi cehennem! Bu da cezalıların yeri; hapishane! Burası da çok şiddetli, dehşetli bir yer.İkincisi cehennem!

Bu da cezalıların yeri; hapishane! Burası da çok şiddetli, dehşetli bir yer.
Onun için şimdi mezara girdiğimiz vakitte bu ilk azap orada başlar.Onun için şimdi mezara girdiğimiz vakitte bu ilk azap orada başlar. "Orada bir yılanı ısırmasının acısı, insandan binlerce sene çıkmayacak." diyor."Orada bir yılanı ısırmasının acısı, insandan binlerce sene çıkmayacak." diyor. Ama mezarı açarsın bakarsın. Güzel yapılmış, içerisine döşemeler döşenmiş, toz bile girmez içerisine. Ama mezarı açarsın bakarsın. Güzel yapılmış, içerisine döşemeler döşenmiş, toz bile girmez içerisine.

"Burada o yılan nereden ısıracak seni?.." Orada ısıracak yılan mânevî yılandır."Burada o yılan nereden ısıracak seni?.."

Orada ısıracak yılan mânevî yılandır.
Mânevî yılana delik istemez. O her yerden içeriye girer. Ne kadar kaparsan kapa.Mânevî yılana delik istemez. O her yerden içeriye girer. Ne kadar kaparsan kapa. Orada o seni tâzip ettiği vakitte onun azabının şiddetine dayanmanın imkânı yok. Allah muhafaza etsin cümlemizi.Orada o seni tâzip ettiği vakitte onun azabının şiddetine dayanmanın imkânı yok. Allah muhafaza etsin cümlemizi. Sırf bu mülkün içerisinde Allahu Teâlâ'nın verdiği nimetleri yiyor, yaşıyor ve bu kuvveti, Sırf bu mülkün içerisinde Allahu Teâlâ'nın verdiği nimetleri yiyor, yaşıyor ve bu kuvveti, bu kudreti kendisine verene inanmıyor. Bu inançsızlığının cezasını ilk önce kabirde görecek.bu kudreti kendisine verene inanmıyor. Bu inançsızlığının cezasını ilk önce kabirde görecek. Sonra o kıyametteki başka! Buna da inancımız vardır. Çünkü oradaki ceza dünyadaki cezaya benzemez. Sonra o kıyametteki başka! Buna da inancımız vardır. Çünkü oradaki ceza dünyadaki cezaya benzemez.

Hayrun min kıyâmi leyleti. "Biraz tefekkür, bir gece sabaha kadar namaz kılmaktan daha hayırlıdır!" Hayrun min kıyâmi leyleti. "Biraz tefekkür, bir gece sabaha kadar namaz kılmaktan daha hayırlıdır!"

Çünkü tefekkürsüz namaz insana bu kuvveti vermez.Çünkü tefekkürsüz namaz insana bu kuvveti vermez. Ama tefekkürle olursa bir şey, tefekkür; senin bir gece sabaha kadar kılacağın nafile namazdan daha hayırlıdır, diyor.Ama tefekkürle olursa bir şey, tefekkür; senin bir gece sabaha kadar kılacağın nafile namazdan daha hayırlıdır, diyor. Seni Hakk'a götürür çünkü bu tefekkür. Hakk'a gidecek yol, cadde yok orada. Bu kafayla olacak bir iş.Seni Hakk'a götürür çünkü bu tefekkür. Hakk'a gidecek yol, cadde yok orada. Bu kafayla olacak bir iş. Onun için kafanı Allahu Teâlâ'nın kudretine verirsen o kudrete bakınca hayran olursun, âciz kalırsın:Onun için kafanı Allahu Teâlâ'nın kudretine verirsen o kudrete bakınca hayran olursun, âciz kalırsın: "Yâ Rab! Ne büyük kuvvetin sahibisin! Elhamdülillah! "Yâ Rab! Ne büyük kuvvetin sahibisin! Elhamdülillah! Sen beni de kendine kul etmişsin, peygamberine de ümmet etmişsin!.." diye hamd ü senâya kapanır. Sen beni de kendine kul etmişsin, peygamberine de ümmet etmişsin!.." diye hamd ü senâya kapanır. İşte bu da Cenâb-ı Hakk'ın çok hoşuna giden bir şeydir. İşte bu da Cenâb-ı Hakk'ın çok hoşuna giden bir şeydir.

Bunun için de insanların hayırlısı kimdir? Bunun için de insanların hayırlısı kimdir?

el-Mütefekkirûne fî zâtillâhi. el-Mütefekkirûne fî zâtillâhi. "Nasın hayırlısı Allahu Teâlâ'nın azamet kuvvet kudret vs. nimetlerini tefekkür eden insanlardır." "Nasın hayırlısı Allahu Teâlâ'nın azamet kuvvet kudret vs. nimetlerini tefekkür eden insanlardır."

Fî zâtillâhi demek fî sıfâtillâhi demektir. Fî zâtillâhi demek fî sıfâtillâhi demektir.

Ve şerruhum men lâ yetefekkerû fî zâtillâhi.Ve şerruhum men lâ yetefekkerû fî zâtillâhi. "İnsanların şerlisi de Allahu Teâlâ'nın böyle mahlûkatını azametini vs. düşünmeye meydan bulamıyor." "İnsanların şerlisi de Allahu Teâlâ'nın böyle mahlûkatını azametini vs. düşünmeye meydan bulamıyor."

Dünya işlerini bitiremiyor ve uyuyor, küt diye yatıyor. Sabahleyin de kalkıp işine gidiyor.Dünya işlerini bitiremiyor ve uyuyor, küt diye yatıyor. Sabahleyin de kalkıp işine gidiyor. Bu da şerru'n-nâs diyor. Düşünmeye meydanı kalmıyor. İbadetlerin en güzeli tefekkürdür.Bu da şerru'n-nâs diyor. Düşünmeye meydanı kalmıyor.

İbadetlerin en güzeli tefekkürdür.
Onun için bize bunlardan geri kalmamayı tavsiye etmiş. Onun için bize bunlardan geri kalmamayı tavsiye etmiş.

et-Tefakkuhu fi'd-dîni hakkun alâ külli müslimin. "Dinde tefakkuh her müslüman için haktır ve lazımdır."et-Tefakkuhu fi'd-dîni hakkun alâ külli müslimin. "Dinde tefakkuh her müslüman için haktır ve lazımdır." Ve ennehû fıkıh eşrefu'l-ilm. "İlmin en şereflisi fıkıhtır". Ve ennehû fıkıh eşrefu'l-ilm. "İlmin en şereflisi fıkıhtır". "Hak ile bâtılı ayıran ilimdir, ilimdeki incelik, zekâdır!" İmam Tirmizî fıkhı şöyle tarif etmiş: "Hak ile bâtılı ayıran ilimdir, ilimdeki incelik, zekâdır!"

İmam Tirmizî fıkhı şöyle tarif etmiş:

Bizim gözlerimizde bir perde vardır.Bizim gözlerimizde bir perde vardır. Bazen insanlara göz perdesi de gelir ya, göz perdesi geldiği vakit nasıl etrafı göremiyor, Bazen insanlara göz perdesi de gelir ya, göz perdesi geldiği vakit nasıl etrafı göremiyor, gözü perdeli oluyor; gidiyor hemen bir doktor buluyor, iyi göreyim diyerek o perdeyi aldırmaya çalışıyor.gözü perdeli oluyor; gidiyor hemen bir doktor buluyor, iyi göreyim diyerek o perdeyi aldırmaya çalışıyor. İşte bizim gözlerimizde mânevî bir perde vardır. İşte bizim gözlerimizde mânevî bir perde vardır. Mânevî bir perde vardır ki bize hakkı layıkıyla göstermez o perde. O da dünyaya olan sevgi ve bağlanışımız.Mânevî bir perde vardır ki bize hakkı layıkıyla göstermez o perde. O da dünyaya olan sevgi ve bağlanışımız. Dünyayı çok seviyoruz, dünyaya çok bağlanmışız, o dünya bağlılığı dolayısıylaDünyayı çok seviyoruz, dünyaya çok bağlanmışız, o dünya bağlılığı dolayısıyla ibadetteki kusurlarımızdan nâşi gözümüze mânevî bir perde olmuştur ki artık hak ile bâtılı ayıramayız.ibadetteki kusurlarımızdan nâşi gözümüze mânevî bir perde olmuştur ki artık hak ile bâtılı ayıramayız. Bâtıla hak, der oraya saplanır. Bugün insanın yüzde doksanı mı dersin doksan dokuzu mu dersin böyledir. Bâtıla hak, der oraya saplanır. Bugün insanın yüzde doksanı mı dersin doksan dokuzu mu dersin böyledir. Bâtıla hak gibi sarılmıştır. Bu haktır, der; oradan dönmez. Neden? Gözü perdeli! Bâtıla hak gibi sarılmıştır. Bu haktır, der; oradan dönmez.

Neden?

Gözü perdeli!

et-Taklîmu yevmu'l-cumuati yüdhılu'ş-şifâeet-Taklîmu yevmu'l-cumuati yüdhılu'ş-şifâe ve yühricu'd-dâe ve'l-vudûu kable't-taâmi ve ba'dehu yeclibü'l-yüsra ve yenfî'l-fakra. ve yühricu'd-dâe ve'l-vudûu kable't-taâmi ve ba'dehu yeclibü'l-yüsra ve yenfî'l-fakra.

"Cuma namazını kıldıktan sonra tırnakları kesmek insanlara şifa verir." "Cuma namazını kıldıktan sonra tırnakları kesmek insanlara şifa verir."

Daha iyisi perşembeden, ikindiden sonra kesmektir. Bu niçin böyle, tırnak kesmekten ne olacak?Daha iyisi perşembeden, ikindiden sonra kesmektir.

Bu niçin böyle, tırnak kesmekten ne olacak?
Bunun insana şifası nerededir? Aklımız erer mi? Ermez. Bunun insana şifası nerededir? Aklımız erer mi?

Ermez.
Fakat Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sözü aynen işte böyle! Fakat Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sözü aynen işte böyle!

Yüdhılu'ş-şifâe. "Ona şifa halk eder. Hiç ummadığı yerden şifa verir."Yüdhılu'ş-şifâe. "Ona şifa halk eder. Hiç ummadığı yerden şifa verir." Ve yühricu'd-dâe. "Hastalıklar ondan gider." Niçin? Ve yühricu'd-dâe. "Hastalıklar ondan gider."

Niçin?

Bunun Cuma'ya olan bir hürmeti var, Cuma'ya hazırlanıyor. Yarın Cuma'dır, diyor.Bunun Cuma'ya olan bir hürmeti var, Cuma'ya hazırlanıyor. Yarın Cuma'dır, diyor. Müslümanların yanına temiz çıkayım, diyor. Temizleniyor, guslediyor, yıkanıyor, tırnaklarını kesiyor…Müslümanların yanına temiz çıkayım, diyor. Temizleniyor, guslediyor, yıkanıyor, tırnaklarını kesiyor… Güzel bir kılıkla hazırlanırken bu hazırlanma dolayısıyla nasıl o berber efendi tıraş ederkenGüzel bir kılıkla hazırlanırken bu hazırlanma dolayısıyla nasıl o berber efendi tıraş ederken evliyânın ismi anıldığı vakit her şeyi bırakıyor. Bu da; "Yarın Cuma, Allah'a çıkacağım.evliyânın ismi anıldığı vakit her şeyi bırakıyor. Bu da; "Yarın Cuma, Allah'a çıkacağım. Huzur-ı ilâhiyeye gideceğim. Bütün müslümanların arasına çıkacağım, temiz kılıkla çıkayım…" diyerekHuzur-ı ilâhiyeye gideceğim. Bütün müslümanların arasına çıkacağım, temiz kılıkla çıkayım…" diyerek tırnağını kesiyor, saçını kesiyor, tıraş oluyor, hamamını yapıyor filan. tırnağını kesiyor, saçını kesiyor, tıraş oluyor, hamamını yapıyor filan. Bu hâllerden dolayı Allahu Teâlâ onun dertlerini giderir ve ona umulmadık yerlerden şifalar ihsan eder. Bu hâllerden dolayı Allahu Teâlâ onun dertlerini giderir ve ona umulmadık yerlerden şifalar ihsan eder.

Aklımız ermez ama inanç bu, bu inanç mahsulü! İnandın mı bunların mükâfatını görürsün. Aklımız ermez ama inanç bu, bu inanç mahsulü! İnandın mı bunların mükâfatını görürsün.

Cuma, çok büyük bir ibadettir.Cuma, çok büyük bir ibadettir. Cuma günü yıkanır, guslü alır, temiz esvabını giyer, çamaşırını giyer, Cuma namazına gider,Cuma günü yıkanır, guslü alır, temiz esvabını giyer, çamaşırını giyer, Cuma namazına gider, Cuma namazını kılarsın. Bir hafta daha geçecek ki gelecek Cuma'ya kadar Cuma namazını kılarsın. Bir hafta daha geçecek ki gelecek Cuma'ya kadar o geçecek günler içeresinde olan hatanı bu Cuma temizleyip siler atar. Sünger gibi siler atar. o geçecek günler içeresinde olan hatanı bu Cuma temizleyip siler atar. Sünger gibi siler atar. Günah-ı kebâir işlemediği müddetçe ufak günahlar bu Cenâb-ı Hakk'ın Günah-ı kebâir işlemediği müddetçe ufak günahlar bu Cenâb-ı Hakk'ın her farz namazlar arasında olduğu gibi Cuma'dan Cuma'ya, Ramazan'dan Ramazan'a,her farz namazlar arasında olduğu gibi Cuma'dan Cuma'ya, Ramazan'dan Ramazan'a, hacdan hacca bu günahları Cenâb-ı Hak affediyor. hacdan hacca bu günahları Cenâb-ı Hak affediyor. Onun fazl u keremi yapılan hürmet ve saygıya mükâfattır. Onun fazl u keremi yapılan hürmet ve saygıya mükâfattır.

Lillâhi'l-Fâtiha! Lillâhi'l-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2