Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Tevrat’ı Değiştirenlere Veyl Olsun!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

30 Rebîü'l-Evvel 1420 / 13.07.1999
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.

Konuşma Metni

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh! es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!

Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Bu akşamki Kur'ân-ı Kerîm sohbetimizde Bakara sûre-i şerifesinin 78. âyet-i kerimesinden,Bu akşamki Kur'ân-ı Kerîm sohbetimizde Bakara sûre-i şerifesinin 78. âyet-i kerimesinden, 82. âyet-i kerîmesine kadar beş âyet-i kerîme üzerinde bilgiler sunacağım.82. âyet-i kerîmesine kadar beş âyet-i kerîme üzerinde bilgiler sunacağım. Sohbetimi onlar üzerinde yapacağım. Allahu Teâlâ hazretleri, bu âyet-i kerîmelerde buyuruyor ki; Sohbetimi onlar üzerinde yapacağım. Allahu Teâlâ hazretleri, bu âyet-i kerîmelerde buyuruyor ki;

Bismillâhirrahmânirrahîm. Ve minhüm ümmiyyûne lâ ya'lemûne'l-kitâbe illâ emâniyye ve in hüm illâ yezunnûn. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ve minhüm ümmiyyûne lâ ya'lemûne'l-kitâbe illâ emâniyye ve in hüm illâ yezunnûn.

Fe veylün li'llezîne yektübûne'l-kitâbe bi eydîhimFe veylün li'llezîne yektübûne'l-kitâbe bi eydîhim sümme yekûlûne hâzâ min ındi'llâhi li yeşterû bihî semenen kalîlâ.sümme yekûlûne hâzâ min ındi'llâhi li yeşterû bihî semenen kalîlâ. Fe veylün lehüm mimmâ ketebet eydîhim ve veylün lehüm mimmâ yeksibûn. Fe veylün lehüm mimmâ ketebet eydîhim ve veylün lehüm mimmâ yeksibûn.

Ve kâlû len temessene'n-nârü illâ eyyâmen ma'dûdeten,Ve kâlû len temessene'n-nârü illâ eyyâmen ma'dûdeten, kul ettehaztüm ında'llâhi ahden fe len yuhlifa'llâhu ahdehû em tekûlûne ala'llâhi ma lâ ta'lemûn. kul ettehaztüm ında'llâhi ahden fe len yuhlifa'llâhu ahdehû em tekûlûne ala'llâhi ma lâ ta'lemûn.

Belâ men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetühû fe ülâike ashâbü'n-nâri hüm fîhâ hâlidûn. Belâ men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetühû fe ülâike ashâbü'n-nâri hüm fîhâ hâlidûn.

Ve'llezîne âmenû ve amilü's-sâlihâti ülâike ashâbü'l-cenneti hüm fîhâ hâlidûn. Ve'llezîne âmenû ve amilü's-sâlihâti ülâike ashâbü'l-cenneti hüm fîhâ hâlidûn.

Bu 82. âyet-i kerîmenin sonu. Bu 82. âyet-i kerîmenin sonu.

Bundan önceki haftalardaki sohbetlerimizi dinleyenBundan önceki haftalardaki sohbetlerimizi dinleyen kardeşlerimiz bilirler ki Bakara sûresinin bu okuduğum âyetlerden önceki âyetlerikardeşlerimiz bilirler ki Bakara sûresinin bu okuduğum âyetlerden önceki âyetleri hep yahudi kavmine hitap eden, "İmana gelsinler." diye kendi tarihlerinden olayları hatırlatan,hep yahudi kavmine hitap eden, "İmana gelsinler." diye kendi tarihlerinden olayları hatırlatan, olaylardan ibret almalarına onları teşvik eden, imana gelmelerini teşvik eden âyetlerdi.olaylardan ibret almalarına onları teşvik eden, imana gelmelerini teşvik eden âyetlerdi. Yahudilerden bahsediliyordu. 78. âyet-i kerime de şöyle başlıyor: Yahudilerden bahsediliyordu.

78. âyet-i kerime de şöyle başlıyor:

Ve minhüm ümmiyyûn. "Onların içinden bazıları da ümmîlerdir."Ve minhüm ümmiyyûn. "Onların içinden bazıları da ümmîlerdir." Minhüm. "Onlardan bazıları, onların bir kısmı." Ümmiyyûn. "Ümmîlerdir." Minhüm. "Onlardan bazıları, onların bir kısmı." Ümmiyyûn. "Ümmîlerdir."

"Onlar" denilen daha önceki haftalardaki âyetlerde kendilerine hitap edilip"Onlar" denilen daha önceki haftalardaki âyetlerde kendilerine hitap edilip kendi tarihlerinden maceraları hatırlatılan yahudi kavmi. O yahudilerden bazıları da nasıl kimselerdir? kendi tarihlerinden maceraları hatırlatılan yahudi kavmi.

O yahudilerden bazıları da nasıl kimselerdir?

Ümmiyyûn, ümmîlerdir. Ümmi kelimesi, Arapça'da ümm, elif ve şeddeli mim'le "anne" demek.Ümmiyyûn, ümmîlerdir.

Ümmi kelimesi, Arapça'da ümm, elif ve şeddeli mim'le "anne" demek.
Ümmî; "anneye mensup" demek. Lügat anlamı bu. "Anneye mensup" demek. Ümmî; "anneye mensup" demek. Lügat anlamı bu. "Anneye mensup" demek. Herkes anneye mensuptur. Her çocuk annesinin çocuğudur. Herkes anneye mensuptur. Her çocuk annesinin çocuğudur.

Ama anneye mensuptan maksat; Araplar bu sözle neyi kast ederler? Ama anneye mensuptan maksat; Araplar bu sözle neyi kast ederler?

Yazmayı ve okumayı bilmeyen insanları kast ederler.Yazmayı ve okumayı bilmeyen insanları kast ederler. Ümmî, "annesinden doğmuş, ondan sonra ilave eğitim, bilgi almamış, okuma yazma bilmeyen" demek. Ümmî, "annesinden doğmuş, ondan sonra ilave eğitim, bilgi almamış, okuma yazma bilmeyen" demek.

Araplar da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kendilerine gönderildiği zaman, ümmî idiler.Araplar da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kendilerine gönderildiği zaman, ümmî idiler. Onlar da okuma yazma bilmiyorlardı ve cahilliye devri yaşıyorlardı. Onlar da okuma yazma bilmiyorlardı ve cahilliye devri yaşıyorlardı. Onun için başka sûrelerdeki âyet-i kerîmeler de ileride gelecek. Onun için başka sûrelerdeki âyet-i kerîmeler de ileride gelecek.

Hüve'llezî bease fi'l-ümmiyyîne resûlen minhüm. deniliyor.Hüve'llezî bease fi'l-ümmiyyîne resûlen minhüm. deniliyor. "Ümmîlerin arasından yine kendileri gibi ümmî olan bir peygamber gönderen, o Allah'tır." deniliyor. "Ümmîlerin arasından yine kendileri gibi ümmî olan bir peygamber gönderen, o Allah'tır." deniliyor.

Demek ki Araplar da okuma, yazma bilmediği için ümmîler sayılıyorlar.Demek ki Araplar da okuma, yazma bilmediği için ümmîler sayılıyorlar. Hatta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in, Ramazan'ın,Hatta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in, Ramazan'ın, bayramın hesabı nasıl olacak konusunda bir hadîs-i şerîfi var: bayramın hesabı nasıl olacak konusunda bir hadîs-i şerîfi var:

"Biz ümmi bir ümmetiz. Yani okuma, yazma bilmeyiz." buyuruyor. "Biz ümmi bir ümmetiz. Yani okuma, yazma bilmeyiz." buyuruyor.

Bedevîler, çölde yaşıyorlar. Şehirlerdekiler de bilmiyorlar. Bedevîler, çölde yaşıyorlar. Şehirlerdekiler de bilmiyorlar.

Peygamber Efendimiz'in zamanında, Arapların meşhur kabile reislerinden bir tanesiPeygamber Efendimiz'in zamanında, Arapların meşhur kabile reislerinden bir tanesi peygamber Efendimiz'in huzuruna geliyor, müslüman oluyor.peygamber Efendimiz'in huzuruna geliyor, müslüman oluyor. Peygamber Efendimiz de ona yazılı bir belge veriyor, altını imzalıyor. Peygamber Efendimiz de ona yazılı bir belge veriyor, altını imzalıyor.

O şair aynı zamanda, edip bir kimse ama okuma yazma bilmeden, "çarıklı" dediğimiz şekilde,O şair aynı zamanda, edip bir kimse ama okuma yazma bilmeden, "çarıklı" dediğimiz şekilde, o zaman onlarda yaygın olmadığı için böyle bir şair ve edip oluyor.o zaman onlarda yaygın olmadığı için böyle bir şair ve edip oluyor. Hayatlarındaki bilgileri, sözleri hep hafızaya dayalı, kulaktan duymaya dayalı olduğu içinHayatlarındaki bilgileri, sözleri hep hafızaya dayalı, kulaktan duymaya dayalı olduğu için Peygamber Efendimiz'in kendisine yazdığı belgenin ne demek olduğunu anlamak içinPeygamber Efendimiz'in kendisine yazdığı belgenin ne demek olduğunu anlamak için Medine çarşısında dolaşmış da onu okuyup kendisine anlatacak okuma, yazma bilen bir kimse bulamamış.Medine çarşısında dolaşmış da onu okuyup kendisine anlatacak okuma, yazma bilen bir kimse bulamamış. Okuma yazma bilenlerin sayısı parmaklarının sayısı kadar azdı. Onlar da ümmî. Okuma yazma bilenlerin sayısı parmaklarının sayısı kadar azdı. Onlar da ümmî.

Medine-i Münevvere'de onlara komşu olarak, öbek öbek onların arasında yaşayanMedine-i Münevvere'de onlara komşu olarak, öbek öbek onların arasında yaşayan yahudi kabileleri de var, Arap kabileleri de var. Çevresinde yahudi kaleleri de var.yahudi kabileleri de var, Arap kabileleri de var. Çevresinde yahudi kaleleri de var. Hatta oradaki yahudi kalelerinin bir kısmını, oradaki mimar,Hatta oradaki yahudi kalelerinin bir kısmını, oradaki mimar, mühendis bir arkadaşım beni arabasıyla aldı, hurma bahçeleri arasında gezdirdi, gösterdi: mühendis bir arkadaşım beni arabasıyla aldı, hurma bahçeleri arasında gezdirdi, gösterdi:

"Burası Benî Kurayza'nın yeridir, burası 'Benî Nadîr' denen yahudilerin yeridir."Burası Benî Kurayza'nın yeridir, burası 'Benî Nadîr' denen yahudilerin yeridir. Burası filanca olayın geçtiği yerdir." diye, sağ olsun, güzelce bilgiler verdi. Burası filanca olayın geçtiği yerdir." diye, sağ olsun, güzelce bilgiler verdi.

Bu yahudiler de kalelerinde, obalarında oturuyorlar. Hayber kalesi onların.Bu yahudiler de kalelerinde, obalarında oturuyorlar. Hayber kalesi onların. Hz. Ali Efendimiz fethetmiş; meşhur Hayber'in fethi olayını bilirler.Hz. Ali Efendimiz fethetmiş; meşhur Hayber'in fethi olayını bilirler. O konudaki destanımsı kitaplar, şiirler, hikayeler edebiyatımıza girmiştir.O konudaki destanımsı kitaplar, şiirler, hikayeler edebiyatımıza girmiştir. Araplar da okuma yazma bilmedikleri için onlar da ümmî.Araplar da okuma yazma bilmedikleri için onlar da ümmî. Onların komşuları olan, oralarda oturan ehl-i kitap yani Hıristiyanlar ve Yahudiler var.Onların komşuları olan, oralarda oturan ehl-i kitap yani Hıristiyanlar ve Yahudiler var. Hıristyanlar nerede oturuyorlar? Daha ziyade Yemen taraflarında yerleşmişler, kiliseler falan kurmuşlar. Hıristyanlar nerede oturuyorlar? Daha ziyade Yemen taraflarında yerleşmişler, kiliseler falan kurmuşlar.

Yahudiler nerelerde oturuyorlar? Yahudiler nerelerde oturuyorlar?

Medine'de, Medine'nin kuzeyinde, Hayber'de, Vâdi-i Teyme'de, Filistin'e doğru...Medine'de, Medine'nin kuzeyinde, Hayber'de, Vâdi-i Teyme'de, Filistin'e doğru... Oralarda oturuyorlar. Medine'de de kabileleri var.Oralarda oturuyorlar. Medine'de de kabileleri var. Arapların müşriklerine göre içlerinde az çok tahsil görmüş din adamları var.Arapların müşriklerine göre içlerinde az çok tahsil görmüş din adamları var. İçlerinde İbranice bilen, okuma yazma bilen insanlar var, alim olanlar var. İçlerinde İbranice bilen, okuma yazma bilen insanlar var, alim olanlar var.

Onun için âyet-i kerîme'de buyuruluyor ki; "Yahudilerden, ve minhüm,Onun için âyet-i kerîme'de buyuruluyor ki; "Yahudilerden, ve minhüm, "onlardan bazıları" ümmiyyûne, "okuma yazma bilmez ümmîlerdir." "onlardan bazıları" ümmiyyûne, "okuma yazma bilmez ümmîlerdir."

Bütün Arap kaynaklarını İbn Kesir burada yazmış.Bütün Arap kaynaklarını İbn Kesir burada yazmış. "Araplar bu ümmî sözüyle okuma yazma bilmeyenleri kast ederler." diye eski lügatçiler,"Araplar bu ümmî sözüyle okuma yazma bilmeyenleri kast ederler." diye eski lügatçiler, dil bilginleri, edebiyatçılar beyan etmişler, söylemişler. dil bilginleri, edebiyatçılar beyan etmişler, söylemişler.

"Onlardan bazıları ümmîlerdir." Avam kısmı, ahâli kısmı bilmiyor."Onlardan bazıları ümmîlerdir." Avam kısmı, ahâli kısmı bilmiyor. Tevrat ne diyor, İbranice okunan bu sözlerin anlamı nedir? Bilmiyorlar. Ama bilenleri de var.Tevrat ne diyor, İbranice okunan bu sözlerin anlamı nedir? Bilmiyorlar. Ama bilenleri de var. "Haham" dediğimiz, "yahudilerin alimleri" var. Onlardan bir tanesi de kimdi? "Haham" dediğimiz, "yahudilerin alimleri" var.

Onlardan bir tanesi de kimdi?

İslâm tarihinde önemli olan kişilerden bir zât-ı muhterem;İslâm tarihinde önemli olan kişilerden bir zât-ı muhterem; Abdullah b. Selam. Abdullah b. Selam müslüman oldu. Yahudi alimi idi. Soy adı da "Selam" ilginç. İslâm oldu. Abdullah b. Selam. Abdullah b. Selam müslüman oldu. Yahudi alimi idi. Soy adı da "Selam" ilginç. İslâm oldu.

Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere'ye hicret edince;Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere'ye hicret edince; "Dur bakalım, buraya bir ilginç şahıs geldi. Şunu bir göreyim." diye meclisine, görmeye gitmiş."Dur bakalım, buraya bir ilginç şahıs geldi. Şunu bir göreyim." diye meclisine, görmeye gitmiş. Çok doğal bir davranış; düşünce, merak: Şehrimize birisi gelmiş; bu kim? Çok doğal bir davranış; düşünce, merak:

Şehrimize birisi gelmiş; bu kim?

Yer yerinden oynuyor. Peygamber Efendimiz'i hicret yolunun başında bekliyorlar.Yer yerinden oynuyor. Peygamber Efendimiz'i hicret yolunun başında bekliyorlar. Damların üzerinden "ilahi" diyebileceğimiz, ucûzeler okuyorlar, kasideler okuyorlar.Damların üzerinden "ilahi" diyebileceğimiz, ucûzeler okuyorlar, kasideler okuyorlar. Geldiğini görünce sevinçle bağrışıyorlar. Defler çalıyorlar, bayram ediyorlar. Geldiğini görünce sevinçle bağrışıyorlar. Defler çalıyorlar, bayram ediyorlar.

Bu zât kim, neler söylüyor?Bu zât kim, neler söylüyor? Peygamber olduğunu da söylediğine göre, onlar da peygamberlik nedir biliyorlar.Peygamber olduğunu da söylediğine göre, onlar da peygamberlik nedir biliyorlar. "Vahiy nedir, melekler nedir?" biliyorlar. Çöl Arapları gibi, Bedevîler gibi cahil değil. "Vahiy nedir, melekler nedir?" biliyorlar. Çöl Arapları gibi, Bedevîler gibi cahil değil. Tam cahiliye içinde değil. Onlar ehl-i kitap, bilgililer. Tam cahiliye içinde değil. Onlar ehl-i kitap, bilgililer.

Abdullah b. Selam gitmiş. Küçüklüğümden beri, okuduğum zamandan beri onun sözleri hatırımda iyi kaldı. Abdullah b. Selam gitmiş. Küçüklüğümden beri, okuduğum zamandan beri onun sözleri hatırımda iyi kaldı.

Fe-izâ vechühû leyse bi vechihî kezzâb.Fe-izâ vechühû leyse bi vechihî kezzâb. "Yüzüne baktım ki bir de ne göreyim, yüzü pırıl pırıl, mübarek, sevimli, tatlı."Yüzüne baktım ki bir de ne göreyim, yüzü pırıl pırıl, mübarek, sevimli, tatlı. Hiç de yalandan bir iddia ortaya sürecek, yalancı, aldatıcı bir insan görünümünde değil." diyor. Hiç de yalandan bir iddia ortaya sürecek, yalancı, aldatıcı bir insan görünümünde değil." diyor.

Abdullah b. Selam'da Peygamber Efendimiz'i görünce hâsıl olan ilk intiba bu.Abdullah b. Selam'da Peygamber Efendimiz'i görünce hâsıl olan ilk intiba bu. Ondan sonra da Peygamber Efendimiz yahudilerin havralarına gitmiş. Onlara; Ondan sonra da Peygamber Efendimiz yahudilerin havralarına gitmiş. Onlara;

"Bakın, ben sizin Tevrat'ta geleceği bildirilen âhir zaman peygamberiyim." demiş,"Bakın, ben sizin Tevrat'ta geleceği bildirilen âhir zaman peygamberiyim." demiş, kendi vazifesini tebliğ etmiş. "Bu dine gelin." diye, onları Allah'ın yeni emrine, dinine davet etmiş: kendi vazifesini tebliğ etmiş. "Bu dine gelin." diye, onları Allah'ın yeni emrine, dinine davet etmiş:

"Musa'yı gönderen Allah; beni de âhir zaman peygamberi olarak göndereceğini Tevrat'ta da bildirdi ya."Musa'yı gönderen Allah; beni de âhir zaman peygamberi olarak göndereceğini Tevrat'ta da bildirdi ya. İşte o benim. Gelin bana tâbi olun." demiş oluyor. Onlar o zaman ses çıkarmamışlar. İşte o benim. Gelin bana tâbi olun." demiş oluyor. Onlar o zaman ses çıkarmamışlar.

Onlar hiçbir şey demeyince Peygamber Efendimiz yanındaki ashabıyla havradan çıkıp giderken,Onlar hiçbir şey demeyince Peygamber Efendimiz yanındaki ashabıyla havradan çıkıp giderken, -tamam, tebliğ vazifesini yaptı- Abdullah b.Selam arkasından koşuyor. Diyor ki; -tamam, tebliğ vazifesini yaptı- Abdullah b.Selam arkasından koşuyor. Diyor ki;

"Ya Resûlallah! Haklısın, senin dediğin gibidir."Ya Resûlallah! Haklısın, senin dediğin gibidir. Tevrat'ta senin geleceğin hakkında cümleler, bilgiler vardır. Bunlar bunu söyleyemediler.Tevrat'ta senin geleceğin hakkında cümleler, bilgiler vardır. Bunlar bunu söyleyemediler. İnkar da edemediler, evet de diyemediler. İnkar da edemediler, evet de diyemediler. Ama ben ikrar ediyorum ki doğrudur, doğru söylüyorsun." dedi ve müslüman oldu. Ama ben ikrar ediyorum ki doğrudur, doğru söylüyorsun." dedi ve müslüman oldu.

Müslüman oluşu da böyle bir ispatlı, delilli tarzda cereyan etti.Müslüman oluşu da böyle bir ispatlı, delilli tarzda cereyan etti. Abdullah b. Selam radıyallahu anh ciddi bir yahudi alimi. İçlerinde alim olanlar var.Abdullah b. Selam radıyallahu anh ciddi bir yahudi alimi.

İçlerinde alim olanlar var.
Alim olup müslüman olanlar da var.Alim olup müslüman olanlar da var. Alim olup bilgileri bilip de maalesef müslüman olmayanlar da var.Alim olup bilgileri bilip de maalesef müslüman olmayanlar da var. Bir de onların içinde de İbraniceden anlamayan, Bir de onların içinde de İbraniceden anlamayan, okunan kutsal kitapların ne olduğunu anlamayan ümmîler var. Onların da tahsili yok.okunan kutsal kitapların ne olduğunu anlamayan ümmîler var. Onların da tahsili yok. Çünkü oralarda eğitim müesseseleri yerleşmiş değil. Zor şartlarla yaşanılan mıntıkalar. Çünkü oralarda eğitim müesseseleri yerleşmiş değil. Zor şartlarla yaşanılan mıntıkalar.

Lâ ya'lemûne'l-kitâbe. "Bu ümmîler Kitab'ı bilmiyorlar."Lâ ya'lemûne'l-kitâbe. "Bu ümmîler Kitab'ı bilmiyorlar." İllâ emâniyye. "Ancak ümmiyyeler; bir takım ümitler, kuruntular hâlinde bazı bilgiler biliyorlar."İllâ emâniyye. "Ancak ümmiyyeler; bir takım ümitler, kuruntular hâlinde bazı bilgiler biliyorlar." Bu emâniyy sözü şeddeli veya şeddesiz olarak emâniyye veya emâniye diyeBu emâniyy sözü şeddeli veya şeddesiz olarak emâniyye veya emâniye diye ümmiye kelimesinin çoğulu. "İnsanın temenni ettiği, umduğu, ah şöyle olsaydı,ümmiye kelimesinin çoğulu. "İnsanın temenni ettiği, umduğu, ah şöyle olsaydı, keşke böyle olsa' diye hayalinde kurup temenni ettiği şey" demek, "hayal" demek. keşke böyle olsa' diye hayalinde kurup temenni ettiği şey" demek, "hayal" demek.

"Ancak hayaller biliyorlar, temenniler biliyorlar." "Ancak hayaller biliyorlar, temenniler biliyorlar."

Bir de böyle hayal olduğu için emâniyy sözü, ehâdîsi'l-ekâzib deniliyor. Yalan sözler.Bir de böyle hayal olduğu için emâniyy sözü, ehâdîsi'l-ekâzib deniliyor.

Yalan sözler.
Kişi kendisi uydurdu. Yalanlar biliyorlar. Kitab'ı bilmiyorlar, Kişi kendisi uydurdu. Yalanlar biliyorlar. Kitab'ı bilmiyorlar, ancak bazı hayaller ve yalanlar biliyorlar, bir takım temenniler biliyorlar.ancak bazı hayaller ve yalanlar biliyorlar, bir takım temenniler biliyorlar. Doğrudan doğruya kitabın kendi metnine vâkıf olsalar;Doğrudan doğruya kitabın kendi metnine vâkıf olsalar; "Hayır, sen bunu doğru terceme etmiyorsun, bize doğru söylemiyorsun!" diyecekler"Hayır, sen bunu doğru terceme etmiyorsun, bize doğru söylemiyorsun!" diyecekler ama cahil olduklarından, ümmî olduklarından böyle diyemiyorlar.ama cahil olduklarından, ümmî olduklarından böyle diyemiyorlar. Bir takım temenniler, arzular halinde bir şeyler...Bir takım temenniler, arzular halinde bir şeyler... Onlara söylenen Kitab'ın kendisi değil, kitaptan maksat "Tevrat." Yahudilerin kitabı.Onlara söylenen Kitab'ın kendisi değil, kitaptan maksat "Tevrat." Yahudilerin kitabı. O Kitab'ın ancak temennilerini biliyorlar. O Kitab'ın ancak temennilerini biliyorlar.

"Bir de bu ümmiyye, fe lâ mânasında fiilden gelir." diyorlar. Okumak."Bir de bu ümmiyye, fe lâ mânasında fiilden gelir." diyorlar. Okumak. Yani ancak okumalarını biliyorlar. Yani ancak okumalarını biliyorlar. Benim hatırıma geliyor ki maalesef bazı kimseler de Kur'an'ı okurlar, hatta hafızlar, okurlarBenim hatırıma geliyor ki maalesef bazı kimseler de Kur'an'ı okurlar, hatta hafızlar, okurlar ama okumasını biliyor, mânasını bilmiyor. ama okumasını biliyor, mânasını bilmiyor.

"Ne demek istiyor?" diye sorsan, "Bu âyette ne geçiyor?"Ne demek istiyor?" diye sorsan, "Bu âyette ne geçiyor? Bir kelime geçiyor, bu hangi konuda, ne demek istiyor?" Bir çok kimse bilmiyor.Bir kelime geçiyor, bu hangi konuda, ne demek istiyor?" Bir çok kimse bilmiyor. Halbuki çok iyi öğrenmesi lazım. Halbuki çok iyi öğrenmesi lazım.

Demek ki bunlar bir takım hayaller hâlinde, temenniler hâlinde, dilekler,Demek ki bunlar bir takım hayaller hâlinde, temenniler hâlinde, dilekler, istekler halinde bir şeyler biliyorlar, Kitab'ı bilmiyorlar, Kitab'ın aslını tam bilmiyorlar. istekler halinde bir şeyler biliyorlar, Kitab'ı bilmiyorlar, Kitab'ın aslını tam bilmiyorlar. Bunların içinde Kitab'ı bilmeyen, ancak bazı hayalleri bilen, temennileri bilen böyle ümmîler var. Bunların içinde Kitab'ı bilmeyen, ancak bazı hayalleri bilen, temennileri bilen böyle ümmîler var.

Ve in hüm illâ yezunnûn. Buradaki in de en-nâfiye'dir.Ve in hüm illâ yezunnûn. Buradaki in de en-nâfiye'dir. Lâ gibi, ma gibi "hayır" mânasını, "olumsuzluk" mânasını veren bir in'dir.Lâ gibi, ma gibi "hayır" mânasını, "olumsuzluk" mânasını veren bir in'dir. Çünkü in'in başka mânalara gelenleri de var. Burada in'in bu mânaya geldiğini illâ gösteriyor. Çünkü in'in başka mânalara gelenleri de var. Burada in'in bu mânaya geldiğini illâ gösteriyor.

Ve in hüm illâ yezunnûn. "Onlar başka bir şey yapmıyorlar. Ve in hüm illâ yezunnûn. "Onlar başka bir şey yapmıyorlar. Ancak sadece zan besliyorlar, zandan başka bir şey yapmıyorlar. Zan etmekten başka bir şey yapmıyorlar." Ancak sadece zan besliyorlar, zandan başka bir şey yapmıyorlar. Zan etmekten başka bir şey yapmıyorlar."

Kitab'ın içindeki, Tevrat'ın içindeki âyetlerin ahkâmını söylemiyorlar, bazı zanları söylüyorlar.Kitab'ın içindeki, Tevrat'ın içindeki âyetlerin ahkâmını söylemiyorlar, bazı zanları söylüyorlar. Bazı temennîler ortada dolaşıyor. İşin aslı ortada yok. Sonra... Bazı temennîler ortada dolaşıyor. İşin aslı ortada yok.

Sonra...

Fe-veylün lillezîne yektübûne'l-kitâbe bi eydîhimFe-veylün lillezîne yektübûne'l-kitâbe bi eydîhim sümme yekûlûne hâzâ min indi'llâhi li yeşterû bihî semenen kalîlâ. sümme yekûlûne hâzâ min indi'llâhi li yeşterû bihî semenen kalîlâ.

Feveylün. "Yazıklar olsun, veyl olsun o kimselere ki!" Yektübûne'l-kitâbe. "Tevrat'ı yazıyorlar." Feveylün. "Yazıklar olsun, veyl olsun o kimselere ki!" Yektübûne'l-kitâbe. "Tevrat'ı yazıyorlar."

Buradaki el-kitâb, "belirli kitap, Tevrat, onların kitabı." "Kitaplarını yazıyorlar." Buradaki el-kitâb, "belirli kitap, Tevrat, onların kitabı."

"Kitaplarını yazıyorlar."

Bi eydîhim. "Kendi elleriyle, kendileri yazıyorlar." Sümme yekûlûne. "Sonra diyorlar ki."Bi eydîhim. "Kendi elleriyle, kendileri yazıyorlar." Sümme yekûlûne. "Sonra diyorlar ki." Hâzâ min ındi'llâh. Kendilerinin yazdıkları o cümleleri, metinleri;Hâzâ min ındi'llâh. Kendilerinin yazdıkları o cümleleri, metinleri; kendileri yazdılar, kendileri kurdular. "Bu Allah'ın kitabıdır, kelamıdır." diyorlar. kendileri yazdılar, kendileri kurdular. "Bu Allah'ın kitabıdır, kelamıdır." diyorlar.

Ötekiler de bunu tenkit edecek kuvvette değil. "Hayır, o Allah'ın kelamı değil.Ötekiler de bunu tenkit edecek kuvvette değil. "Hayır, o Allah'ın kelamı değil. Eski Tevrat kitaplarında, metinlerinde öyle bir şey yok. Siz bunları kendiniz çıkardınız." diyemiyor. Eski Tevrat kitaplarında, metinlerinde öyle bir şey yok. Siz bunları kendiniz çıkardınız." diyemiyor.

Ötekiler niye bu ümmî kavmi aldatıyorlar?Ötekiler niye bu ümmî kavmi aldatıyorlar? Kendi elleriyle yazdıkları bir takım satırları; "İşte bunlar Allah'ın kelamı." diye yutturmaya çalışıyorlar.Kendi elleriyle yazdıkları bir takım satırları; "İşte bunlar Allah'ın kelamı." diye yutturmaya çalışıyorlar. Halbuki kendilerinin yazdıkları bazı sözler. Halbuki kendilerinin yazdıkları bazı sözler.

Li yeşterû bihî semenen kalîlâ. ""Bu yazdıklarıyla az bir bedel satın almak için." Li yeşterû bihî semenen kalîlâ. ""Bu yazdıklarıyla az bir bedel satın almak için."

Maddî menfaat sağlamak için bunu yapıyorlar. Semenen kalîlâ. "Az bir ücret" nedir? Maddî menfaat sağlamak için bunu yapıyorlar.

Semenen kalîlâ. "Az bir ücret" nedir?

Dünyanın hepsini alsalar azdır, yine azdır, yine azdır.Dünyanın hepsini alsalar azdır, yine azdır, yine azdır. Çünkü dünyanın Allah indinde mânevî bakımdan sineğin kanadı kadar bile bir değeri yoktur.Çünkü dünyanın Allah indinde mânevî bakımdan sineğin kanadı kadar bile bir değeri yoktur. Dünya sıfır, değersiz bir şeydir. Dünya sıfır, değersiz bir şeydir.

Yazıklar olsun âhiret hayatını mahvetmek bahasına dünya peşinde koşanlara!Yazıklar olsun âhiret hayatını mahvetmek bahasına dünya peşinde koşanlara! "Dünyalık elde edeceğim." diye âhiretini mahvedenlere, dinini satanlara, kitabını tahrif edenlere. "Dünyalık elde edeceğim." diye âhiretini mahvedenlere, dinini satanlara, kitabını tahrif edenlere.

Çok yanlış bir tercih! Çünkü bu dünya hayatı, nihayet mahdut bir hayat.Çok yanlış bir tercih! Çünkü bu dünya hayatı, nihayet mahdut bir hayat. İnsan elli ene, altmış sene, seksen sene yaşıyor.İnsan elli ene, altmış sene, seksen sene yaşıyor. Yarısı uykuyla geçiyor, yarısı çocuklukla geçiyor, yarısı ihtiyarlıkla geçiyor.Yarısı uykuyla geçiyor, yarısı çocuklukla geçiyor, yarısı ihtiyarlıkla geçiyor. Ayıklıyorsunuz, ayıklıyorsunuz, ayıklıyorsunuz ortada bir şey kalmıyor.Ayıklıyorsunuz, ayıklıyorsunuz, ayıklıyorsunuz ortada bir şey kalmıyor. Keçi boynuzunun içindeki tat gibi azıcık bir şey kalıyor.Keçi boynuzunun içindeki tat gibi azıcık bir şey kalıyor. O kalan azıcık şeyin de içinde acı olaylar var, tatlı olaylar var.O kalan azıcık şeyin de içinde acı olaylar var, tatlı olaylar var. Üzüntüler var, sevinçler var, heyecanlar var, kaprisler var, mücadele var,Üzüntüler var, sevinçler var, heyecanlar var, kaprisler var, mücadele var, cinayetler var, hırsızlıklar var. Her şey var. cinayetler var, hırsızlıklar var. Her şey var. "Şu dünya hayatını düşünerek, dünya menfaatini düşünerek, mevki makam, para pul ne yapılıyorsa"Şu dünya hayatını düşünerek, dünya menfaatini düşünerek, mevki makam, para pul ne yapılıyorsa değersiz bir şey için çok değerli bir şey elden çıkarılıyor." demektir. değersiz bir şey için çok değerli bir şey elden çıkarılıyor." demektir.

Âhiret ebedî, cennet sonsuz güzelliklerin yurdu.Âhiret ebedî, cennet sonsuz güzelliklerin yurdu. Onu itiyor, dünyadaki küçük bir menfaati tercih ediyor.Onu itiyor, dünyadaki küçük bir menfaati tercih ediyor. Allah da o menfaati alsa bile, bu yanlış tercihi yapıp da dünyalığı alsa bile,Allah da o menfaati alsa bile, bu yanlış tercihi yapıp da dünyalığı alsa bile, onu da âfiyetle yedirmiyor, onu da boğazına tıkıyor. Onu da sonunda burnundan fitil fitil getiriyor. onu da âfiyetle yedirmiyor, onu da boğazına tıkıyor. Onu da sonunda burnundan fitil fitil getiriyor.

Dünyada da rahat edemiyor aslında. Şeytana kanmış oluyor.Dünyada da rahat edemiyor aslında. Şeytana kanmış oluyor. Kitabı, Tevrat'ı kendi elleriyle yazıp, olmayan cümleler ilave edip, tahrif edip, fikirleri değiştirip,Kitabı, Tevrat'ı kendi elleriyle yazıp, olmayan cümleler ilave edip, tahrif edip, fikirleri değiştirip, hükümleri değiştirip, bunu dünya menfaati elde etmek için yapıyorlar.hükümleri değiştirip, bunu dünya menfaati elde etmek için yapıyorlar. Semenen kalîlen, "az bir para" elde etmek için. Semenen kalîlen, "az bir para" elde etmek için. "Maaşları devam etsin, mevkileri devam etsin, saltanatları devam etsin,"Maaşları devam etsin, mevkileri devam etsin, saltanatları devam etsin, halkı kandırmaları devam etsin." diye yapıyorlar. Arapçada fe-veylün, "Veyl olsun onlara!" demek.halkı kandırmaları devam etsin." diye yapıyorlar.

Arapçada fe-veylün, "Veyl olsun onlara!" demek.
Veyl hakkında bazı rivayetler var. Peygamber Efendimiz'den de gelmiş olan bazı rivayetler.Veyl hakkında bazı rivayetler var. Peygamber Efendimiz'den de gelmiş olan bazı rivayetler. el-Veylü vâdin. Vâdin, "vadi" kelimesinin ye'si düşmüş. el-Veylü vâdin. Vâdin, "vadi" kelimesinin ye'si düşmüş.

Atâ b.Ezhar rahmetullahi aleyh böyle buyurmuş: Atâ b.Ezhar rahmetullahi aleyh böyle buyurmuş:

"Veyl cehennemde bir vadidir ki eğer ona dağlar sevk edilse,"Veyl cehennemde bir vadidir ki eğer ona dağlar sevk edilse, içine dağlar atılsa dağlar erirdi." Öyle bir şey... içine dağlar atılsa dağlar erirdi." Öyle bir şey...

Ebû Saîd el- Hudrî radıyallahu anh'ten Tirmizî'nin rivayet ettiğine göreEbû Saîd el- Hudrî radıyallahu anh'ten Tirmizî'nin rivayet ettiğine göre Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; el-Veylü. "Veyl denilen şey."Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

el-Veylü. "Veyl denilen şey."
Vâdin fî cehenneme. "Cehennemde bir derin vadinin adıdır ki." Vâdin fî cehenneme. "Cehennemde bir derin vadinin adıdır ki." Yehvî fîhi'l-kâfir. "Kâfir buraya atıldığı zaman boşluğundan aşağı doğru uçar, gider!" Yehvî fîhi'l-kâfir. "Kâfir buraya atıldığı zaman boşluğundan aşağı doğru uçar, gider!" Erbeîne harîfen. "Kırk mevsim." Harîf, "sonbahar" demek ama burada "yıl" mânasına kullanılıyor.Erbeîne harîfen. "Kırk mevsim."

Harîf, "sonbahar" demek ama burada "yıl" mânasına kullanılıyor.
Yılda bir tane sonbahar olduğu için "kırk yıl dibine gidinceye kadar..."Yılda bir tane sonbahar olduğu için "kırk yıl dibine gidinceye kadar..." Kable en yeblüğa ka'rahû.Kable en yeblüğa ka'rahû. "Bu cehennemdeki herif, bu vadinin, veyl vadisinin dibine düşünceye kadar kırk yıl geçer. "Bu cehennemdeki herif, bu vadinin, veyl vadisinin dibine düşünceye kadar kırk yıl geçer.

O kadar derin bir vadi! Araplar "veyl" kelimesini yaygın bir şekilde kullanıyorlar.O kadar derin bir vadi!

Araplar "veyl" kelimesini yaygın bir şekilde kullanıyorlar.
Şerre, bir kötülüğe mâruz kalmış bir kimse için kullanıyorlar.Şerre, bir kötülüğe mâruz kalmış bir kimse için kullanıyorlar. "Oh olsun!" diye beddua mânasında kullanıyorlar. "Yazıklar olsun!" dan daha ağır bir şey."Oh olsun!" diye beddua mânasında kullanıyorlar. "Yazıklar olsun!" dan daha ağır bir şey. "Kahrolsun, tuh, berbat etti, mahvetti!" gibi bir makamda. "Kahrolsun, tuh, berbat etti, mahvetti!" gibi bir makamda.

Bunun yerine kullandıkları, buna yakın başka kelimeler de var: Bunun yerine kullandıkları, buna yakın başka kelimeler de var:

el-Veylü şiddetü'ş-şerr. "Veyl, şerrin çok kötü, şiddetli olmasıdır." demişler. el-Veylü şiddetü'ş-şerr. "Veyl, şerrin çok kötü, şiddetli olmasıdır." demişler.

el-Veylü el-meşakka mine'l-azâb. "Azaptan duyulan şiddetli meşakkattır." demiş.el-Veylü el-meşakka mine'l-azâb. "Azaptan duyulan şiddetli meşakkattır." demiş. İbn Abbas radıyallahu anhüma'dan rivayet edilen hadisler böyle. Daha başka şeyler var: İbn Abbas radıyallahu anhüma'dan rivayet edilen hadisler böyle.

Daha başka şeyler var:

Araplar çok şaşılacak, kötü bir iş yapana;Araplar çok şaşılacak, kötü bir iş yapana; "Şiddetli bir ceza verilsin." mânasında temenni olarak kullanırlar. "Şiddetli bir ceza verilsin." mânasında temenni olarak kullanırlar.

Bazen "Yazıklar olsun!" mânasına da, "Yazık oldu!" mânasına da "acıma" için de kullanırlarmış.Bazen "Yazıklar olsun!" mânasına da, "Yazık oldu!" mânasına da "acıma" için de kullanırlarmış. Burada çok şiddetli azaba uğrayacakları mânası var. Burada çok şiddetli azaba uğrayacakları mânası var.

Fe veylün li'llezîne yektübûne'l-kitâbe bi eydîhim.Fe veylün li'llezîne yektübûne'l-kitâbe bi eydîhim. "Tevrat'ın bazı parçalarını yazıyoruz." diye kendi elleriyle bazı metinleri yazıp da...""Tevrat'ın bazı parçalarını yazıyoruz." diye kendi elleriyle bazı metinleri yazıp da..." Sümme yekûlûne hâzâ min indi'llâh. "Sonra 'Bu Allah'tan gelmiş vahiydir, Tevrat'tır.' diyeSümme yekûlûne hâzâ min indi'llâh. "Sonra 'Bu Allah'tan gelmiş vahiydir, Tevrat'tır.' diye halka sunanlara çok şiddetli azap var." demek. halka sunanlara çok şiddetli azap var." demek.

Yazıklar olsundan çok öteye bir şey! Onların âkıbetleri çok fena olacak! demek. Yazıklar olsundan çok öteye bir şey! Onların âkıbetleri çok fena olacak! demek.

Bunu neden yapıyorlar? Az bir para, az bir bedel karşılığı.Bunu neden yapıyorlar?

Az bir para, az bir bedel karşılığı.
Az bedel, semenün kalîl, hayâtü'd-dünyâ demişler. "Bu dünya" demek.Az bedel, semenün kalîl, hayâtü'd-dünyâ demişler. "Bu dünya" demek. "Aldıkları üç dirhem, beş dirhem para" mânası kastedilmiyor da dünyanın değersizliğinden dolayı"Aldıkları üç dirhem, beş dirhem para" mânası kastedilmiyor da dünyanın değersizliğinden dolayı dünyaya semenen kalîlâ deniyor." diye, müfessirler böyle izah eylemişler.dünyaya semenen kalîlâ deniyor." diye, müfessirler böyle izah eylemişler. "Değmez, bir pul etmez!" mânasına geliyor. "Değmez, bir pul etmez!" mânasına geliyor.

Demek ki bu tahrifatı yapanlar, bu yalanları ortaya atanlara çok şiddetli bir azap olacak.Demek ki bu tahrifatı yapanlar, bu yalanları ortaya atanlara çok şiddetli bir azap olacak. Belki Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'n hadîs-i şerîfinde bildirdiği cehennemdeki Belki Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'n hadîs-i şerîfinde bildirdiği cehennemdeki o daha şiddetli azabın görüleceği, dağların oraya sevk edildiği zaman eriyeceği, yere atılacaklar.o daha şiddetli azabın görüleceği, dağların oraya sevk edildiği zaman eriyeceği, yere atılacaklar. Şiddetli azap görecekler. Şiddetli azap görecekler.

"Bu şiddetli azap, onların elleriyle yazdıklarından, kendi akıllarından yazıp da"Bu şiddetli azap, onların elleriyle yazdıklarından, kendi akıllarından yazıp da 'Allah'ın vahyi' diye yalan söyledikleri şeylerden dolayı veyl onlara!" 'Allah'ın vahyi' diye yalan söyledikleri şeylerden dolayı veyl onlara!"

Ve veylün lehüm mimmâ yeksibûn-.Ve veylün lehüm mimmâ yeksibûn-. "Ve bunu yaptıktan sonra elde ettikleri menfaatten dolayı da veyl olsun onlara!"Ve bunu yaptıktan sonra elde ettikleri menfaatten dolayı da veyl olsun onlara! Tuh, yazıklar olsun onlara! Ve o cezalar onlara gelecek, gelsin onlara!" mânasına. Tuh, yazıklar olsun onlara! Ve o cezalar onlara gelecek, gelsin onlara!" mânasına.

Tabi bu âyet-i kerîmeyi peygamber Efendimiz'e indiren, bildirenTabi bu âyet-i kerîmeyi peygamber Efendimiz'e indiren, bildiren Allahu Teâlâ hazretleri olduğu için onlarınAllahu Teâlâ hazretleri olduğu için onların bu yazdıklarından, bu haram kazançlarından dolayı çok azap göreceklerini bildiriyor.bu yazdıklarından, bu haram kazançlarından dolayı çok azap göreceklerini bildiriyor. Bunu bildirdikten sonra o zamanki yahudilerin bir durumu daha açıklanıyor.Bunu bildirdikten sonra o zamanki yahudilerin bir durumu daha açıklanıyor. Tabi bunlar Medine'de canlı olaylar.Tabi bunlar Medine'de canlı olaylar. Bunlar Peygamber Efendimiz'in peygamberlik devrinde çevresindeki insanların davranışlarıBunlar Peygamber Efendimiz'in peygamberlik devrinde çevresindeki insanların davranışları ve onlara Allahu Teâlâ hazretlerinin indirdiği âyetler. ve onlara Allahu Teâlâ hazretlerinin indirdiği âyetler.

Ve kâlû len temessene'n-nârü illâ eyyâmen ma'dûdeh.Ve kâlû len temessene'n-nârü illâ eyyâmen ma'dûdeh. "-O zamanki yahudiler- dediler ki 'Cehennemin ateşi bize ancak sayılı birkaç gün temas edecek."-O zamanki yahudiler- dediler ki 'Cehennemin ateşi bize ancak sayılı birkaç gün temas edecek. O azaba birkaç gün mâruz kalacağız." dediler. Bu onların sözü.O azaba birkaç gün mâruz kalacağız." dediler.

Bu onların sözü.
Allahu Teâlâ hazretleri oların bu sözünün doğru olmadığını, yanlış olduğunuAllahu Teâlâ hazretleri oların bu sözünün doğru olmadığını, yanlış olduğunu ve işin öyle olmadığını bildirmek için Peygamber Efendimiz'e buyuruyor ki; ve işin öyle olmadığını bildirmek için Peygamber Efendimiz'e buyuruyor ki;

Kul ettehaztüm inda'llâhi ahden felen yuhlifa'llâhu ahdeh.Kul ettehaztüm inda'llâhi ahden felen yuhlifa'llâhu ahdeh. "Siz ey yahudiler, Allah ile bir anlaşma mı yaptınız da "Siz ey yahudiler, Allah ile bir anlaşma mı yaptınız da 'Allah ahdinden dönmeyecek.' diye mi böyle söylüyorsunuz?"'Allah ahdinden dönmeyecek.' diye mi böyle söylüyorsunuz?" Em tekûlûne ala'lâhi mâ lâ ta'lemûn. "Yoksa sizin konuşma salahiyetiniz olmayan,Em tekûlûne ala'lâhi mâ lâ ta'lemûn. "Yoksa sizin konuşma salahiyetiniz olmayan, bilmediğiniz bir konuda;bilmediğiniz bir konuda; 'Şöyle olacak, böyle olacak.' diye Allah'a bir yalan mı isnat ediyorsunuz, de onlara." 'Şöyle olacak, böyle olacak.' diye Allah'a bir yalan mı isnat ediyorsunuz, de onlara."

Buradaki ikinci em, em tekûlûne, bel mânasına. Buradaki ikinci em, em tekûlûne, bel mânasına.

"Allah indinde Allah ile bir anlaşma mı yaptınız da Allah ahdinden dönmeyecek de siz azaba uğramayacaksınız."Allah indinde Allah ile bir anlaşma mı yaptınız da Allah ahdinden dönmeyecek de siz azaba uğramayacaksınız. Öyle bir anlaşmanız mı var? Gösterin bakalım, imzalı bir belgeniz mi var?" de, onlara. Öyle bir anlaşmanız mı var? Gösterin bakalım, imzalı bir belgeniz mi var?" de, onlara.

Öyle bir belge yok, Allah ile öyle bir anlaşma yok.Öyle bir belge yok, Allah ile öyle bir anlaşma yok. Onların sözleri yanlış, Allah onları azaplandıracak,Onların sözleri yanlış, Allah onları azaplandıracak, birkaç gün cehennemde kalıp kurtulmak, onların yalanları. birkaç gün cehennemde kalıp kurtulmak, onların yalanları.

Em tekûlûne ala'llâhi mâ lâ ta'lemûn.Em tekûlûne ala'llâhi mâ lâ ta'lemûn. "Bilmedikleri, karar verme salahiyetleri olmayan, hakkına sahip olmadıkları şeyi;"Bilmedikleri, karar verme salahiyetleri olmayan, hakkına sahip olmadıkları şeyi; 'Allah böyle diyor.' gibi halka söylüyorlar. Allah'a yalan isnat ediyorlar." 'Allah böyle diyor.' gibi halka söylüyorlar. Allah'a yalan isnat ediyorlar."

"Allah böyle yapacak." diye, olmadık şeyi söylüyorlar. "Allah böyle yapacak." diye, olmadık şeyi söylüyorlar.

Bu âyet-i kerîmenin sebeb-i nüzûlünü anlatırken müfessirler buyuruyor;Bu âyet-i kerîmenin sebeb-i nüzûlünü anlatırken müfessirler buyuruyor; -İbn Abbas'tan rivayet şöyle:- Enne'l-yehûde kâne yekûlûn. "Yahudiler diyorlardı ki." İnne hâzihi'd-dünyâ-İbn Abbas'tan rivayet şöyle:-

Enne'l-yehûde kâne yekûlûn. "Yahudiler diyorlardı ki." İnne hâzihi'd-dünyâ
"Bu dünya 7000 senedir.""Bu dünya 7000 senedir." Ve innemâ nuazzebü bi külli elfin senetin yevmehâ. "Her bir sene karşılığında bir gün azaplanacağız." Ve innemâ nuazzebü bi külli elfin senetin yevmehâ. "Her bir sene karşılığında bir gün azaplanacağız."

Kendilerinin bir azap göreceği söylenince demişler ki; "Dünya 7000 senedir.Kendilerinin bir azap göreceği söylenince demişler ki; "Dünya 7000 senedir. Her bir senesi için bir gün azap göreceğiz. Böylece yedi gün azap göreceğiz." demişler. Her bir senesi için bir gün azap göreceğiz. Böylece yedi gün azap göreceğiz." demişler.

Yahudilerin bu; "Sayılı gün azap göreceğiz." zanları, sözleri böyle.Yahudilerin bu; "Sayılı gün azap göreceğiz." zanları, sözleri böyle. "Yedi günlük sayılı bir azap göreceğiz." diyorlar. Halbuki iş öyle değil."Yedi günlük sayılı bir azap göreceğiz." diyorlar. Halbuki iş öyle değil. "Sayılı günler azap göreceğiz." sözü yanlış. Hüm fîhâ hâlidûn. "Onlar orada ebedî kalacaklar." "Sayılı günler azap göreceğiz." sözü yanlış.

Hüm fîhâ hâlidûn. "Onlar orada ebedî kalacaklar."

Orada ebedî kalacaklarına dair bilgi 81. âyetin sonunda gelecek. Öyle 7 gün filan değil. Orada ebedî kalacaklarına dair bilgi 81. âyetin sonunda gelecek. Öyle 7 gün filan değil.

İbn Abbas'tan Dahhak'ınİbn Abbas'tan Dahhak'ın rivayet ettiğine göre buyurmuş ki; rivayet ettiğine göre buyurmuş ki;

En zeameti'l-yehûde ennehüm vecedû fi't-tevrâti mektûben.En zeameti'l-yehûde ennehüm vecedû fi't-tevrâti mektûben. "Yahudiler, eski kitaplarında Tevrat'ta yazılı bulduklarını sanmışlar ki.""Yahudiler, eski kitaplarında Tevrat'ta yazılı bulduklarını sanmışlar ki." İnnemâ beyne tarafeyni cehenneme mesîrete erbeîne seneten.İnnemâ beyne tarafeyni cehenneme mesîrete erbeîne seneten. "Cehennemin bir ucundan öteki ucu kırk günlük yol." "Cehennemin bir ucundan öteki ucu kırk günlük yol." İzâ en yentehû ilâ şecereti'z-zekkûmi'lletî hiye sâbitetü fî asli'l-cahîm.İzâ en yentehû ilâ şecereti'z-zekkûmi'lletî hiye sâbitetü fî asli'l-cahîm. "Cehennemin dibinde sabit duran zakkum ağacına kadar, cehennemin bir tarafından"Cehennemin dibinde sabit duran zakkum ağacına kadar, cehennemin bir tarafından oraya kadarki yeri, kırk senelik yol." diye, kitaplarında yazılı görmüşler ve demişler ki; oraya kadarki yeri, kırk senelik yol." diye, kitaplarında yazılı görmüşler ve demişler ki;

İnnemâ nüazzebü hattâ nentehî ilâ şecereti'z-zekkûm.İnnemâ nüazzebü hattâ nentehî ilâ şecereti'z-zekkûm. "Zakkum ağacına varıncaya kadar azaplanacağız."Zakkum ağacına varıncaya kadar azaplanacağız. -Kırk gün.- Böylece cehennem bitmiş olacak ve biz de azaptan kurtulmuş olacağız." -Kırk gün.- Böylece cehennem bitmiş olacak ve biz de azaptan kurtulmuş olacağız."

Bunların çok yanlış söylediklerini Allah bildiriyor.Bunların çok yanlış söylediklerini Allah bildiriyor. Kırk gün veya yedi gün hep kendilerinin zanları, öyle sayılı gün olmadığını,Kırk gün veya yedi gün hep kendilerinin zanları, öyle sayılı gün olmadığını, ebedî kalacaklarını Allahu Teâlâ hazretleri bundan sonraki âyet-i kerîmede bildiriyor. ebedî kalacaklarını Allahu Teâlâ hazretleri bundan sonraki âyet-i kerîmede bildiriyor.

Bir rivayet de şöyle: Eyyâmen ma'dûdeh. "Sayılı günlerde kalacağız." Bir rivayet de şöyle:

Eyyâmen ma'dûdeh. "Sayılı günlerde kalacağız."

Yahudiler neden öyle düşünüyorlarmış? Yahudiler neden öyle düşünüyorlarmış?

"Sâmirî'nin yaptırdığı altından buzağıya taptıkları günler kadar""Sâmirî'nin yaptırdığı altından buzağıya taptıkları günler kadar" cehennemde azap göreceklerini kabul ediyorlarmış.cehennemde azap göreceklerini kabul ediyorlarmış. Ve bu hususta kalkmışlar, Peygamber Efendimiz'le bir de münâzara yapmışlar. Ve bu hususta kalkmışlar, Peygamber Efendimiz'le bir de münâzara yapmışlar.

Kâle İkrimetü. "İkrime'nin rivayetine göre." Hâsameti'l-yehûdü.Kâle İkrimetü. "İkrime'nin rivayetine göre." Hâsameti'l-yehûdü. "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'le iddialaşmışlar ki.""Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'le iddialaşmışlar ki." Len nedhule'n-nâre illâ erbeîne leyleten. "Kırk gece cehenneme gireceğiz."Len nedhule'n-nâre illâ erbeîne leyleten. "Kırk gece cehenneme gireceğiz." Ve seyahlüfünâ fîhâ kavmün âharûn. "Sonra cehenneme başkaları gelecek." demişler. Ve seyahlüfünâ fîhâ kavmün âharûn. "Sonra cehenneme başkaları gelecek." demişler.

Bunlar, hiç aslı olmayan şeyler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz demiş ki; Bunlar, hiç aslı olmayan şeyler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz demiş ki;

Bel entüm hâlidûne muhalledûne lâ yahlüfüküm fîhâ ehadün.Bel entüm hâlidûne muhalledûne lâ yahlüfüküm fîhâ ehadün. "Siz öyle arkanızda halef bırakıp da cehennemden geçip gitmeyeceksiniz."Siz öyle arkanızda halef bırakıp da cehennemden geçip gitmeyeceksiniz. Siz orada ebediyyen kalacaksınız. Ebedî olarak orada bırakılan kişilerden olacaksınız." Siz orada ebediyyen kalacaksınız. Ebedî olarak orada bırakılan kişilerden olacaksınız."

Peygamber Efendimiz kendisine gelip de diklenip iddialaşan,Peygamber Efendimiz kendisine gelip de diklenip iddialaşan, kendi kafalarından laflar söyleyen kimselere Allah'ın peygamberi olarak; "Siz orada ebedî kalacaksınız.kendi kafalarından laflar söyleyen kimselere Allah'ın peygamberi olarak; "Siz orada ebedî kalacaksınız. Sayılı günler kalmayacaksınız, ebedî kalacaksınız." deyince bu âyet-i kerîmeler onun üzerine indi. Sayılı günler kalmayacaksınız, ebedî kalacaksınız." deyince bu âyet-i kerîmeler onun üzerine indi.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre; Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre;

Lemmâ fütihat Hayberü. "Peygamber Efendimiz Hayber kalesini fethettiği zaman."Lemmâ fütihat Hayberü. "Peygamber Efendimiz Hayber kalesini fethettiği zaman." Ühdiyet li Resûlillâhi sallallahu aleyhi ve sellem şâtün fîhâ semmün.Ühdiyet li Resûlillâhi sallallahu aleyhi ve sellem şâtün fîhâ semmün. "Hayber ahalisinden bir kadın tarafından Peygamber Efendimiz'e bir koyun eti hediye edilmiş."Hayber ahalisinden bir kadın tarafından Peygamber Efendimiz'e bir koyun eti hediye edilmiş. Halbuki bu hediye edilen etin içinde zehir var." Halbuki bu hediye edilen etin içinde zehir var."

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz fetihten sonra; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz fetihten sonra;

Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: İcmeû ileyye men kâne mine'l-yehûdi hâhüna.Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: İcmeû ileyye men kâne mine'l-yehûdi hâhüna. "Burada ne kadar yahudi varsa benim karşımda toplayın." diye buyurmuş."Burada ne kadar yahudi varsa benim karşımda toplayın." diye buyurmuş. Fe-cümiû lehû fe-kâle lehüm Resûlulah sallallahu aleyhi ve sellem.Fe-cümiû lehû fe-kâle lehüm Resûlulah sallallahu aleyhi ve sellem. "Yahudiler toplandıkları zaman Peygamber Efendimiz onlara demiş ki." Men ebûküm."Yahudiler toplandıkları zaman Peygamber Efendimiz onlara demiş ki." Men ebûküm. "Sizin babanız kimdi?" Kâlû ebûnâ fülânün. "Onlar bir isim vermişler.""Sizin babanız kimdi?" Kâlû ebûnâ fülânün. "Onlar bir isim vermişler." Fe-kâle Resûlullâhi sallallahu aleyhi ve sellem. "Peygamber Efendimiz buyurmuş ki."Fe-kâle Resûlullâhi sallallahu aleyhi ve sellem. "Peygamber Efendimiz buyurmuş ki." Kezebtüm. "Yalan söylediniz." Bel ebûküm fülânün. "Sizin babalarınız, atalarınız falancaydı."Kezebtüm. "Yalan söylediniz." Bel ebûküm fülânün. "Sizin babalarınız, atalarınız falancaydı." Fe-kâlû. "Demişler ki." Sadakte ve berirte. "Evet, doğru ve dürüst söyledin."Fe-kâlû. "Demişler ki." Sadakte ve berirte. "Evet, doğru ve dürüst söyledin." Sümme kâle lehüm hel entüm sâdıkiyye an şey'in in seeltüküm anhü.Sümme kâle lehüm hel entüm sâdıkiyye an şey'in in seeltüküm anhü. "Ey yahudiler! Ben size bir şey soracak olsam siz bana doğru cevap verecek misiniz?""Ey yahudiler! Ben size bir şey soracak olsam siz bana doğru cevap verecek misiniz?" Kâlû neam. "'Evet, vereceğiz.' demişler." Kâlû neam. "'Evet, vereceğiz.' demişler."

Peygamber Efendimiz'e Yâ Ebe'l-Kâsım, "Ey Kasım'ın babası" diyorlar. "Yâ Resûlallah" demiyorlar.Peygamber Efendimiz'e Yâ Ebe'l-Kâsım, "Ey Kasım'ın babası" diyorlar. "Yâ Resûlallah" demiyorlar. Araplar'da asaletli kimselere çocuğunun ismiyle hitap etmek âdet olduğundan;Araplar'da asaletli kimselere çocuğunun ismiyle hitap etmek âdet olduğundan; "Kâsım'ın babası, evet" dediler. "Kâsım'ın babası, evet" dediler.

Ve in kezebnâke arefte kezibenâ, kemâ areftehû fî ebînâ.Ve in kezebnâke arefte kezibenâ, kemâ areftehû fî ebînâ. "Doğru söyleyeceğiz. Eğer yalan söylersek bizim babamız,"Doğru söyleyeceğiz. Eğer yalan söylersek bizim babamız, atamız hakkında yalan söylediğimizi anladığın gibi onu da anlarsın."atamız hakkında yalan söylediğimizi anladığın gibi onu da anlarsın." Fe-kâle lehüm Resûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem; men ehlü'n-nâr?Fe-kâle lehüm Resûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem; men ehlü'n-nâr? "'Cehenneme kimler girecek, cehennem ehli kimlerdir?' diye sormuş.""'Cehenneme kimler girecek, cehennem ehli kimlerdir?' diye sormuş." Fe-kâlû. "O zaman o yahudiler demişler ki." Nekûnü fîhâ yesîren sümme tahlüfûnenâ fîhâ.Fe-kâlû. "O zaman o yahudiler demişler ki." Nekûnü fîhâ yesîren sümme tahlüfûnenâ fîhâ. "Biz orada bir müddet, azıcık kalacağız." Yesîran, Arapçada "az" demek. "Biz orada bir müddet, azıcık kalacağız."

Yesîran, Arapçada "az" demek.

"Cehennemde az bir müddet kalacağız. Sonra bizim yerimize, arkamızdan siz gireceksiniz." demişler."Cehennemde az bir müddet kalacağız. Sonra bizim yerimize, arkamızdan siz gireceksiniz." demişler. Fe-kâle lehüm Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. "Peygamber Efendimiz buyurmuş ki."Fe-kâle lehüm Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. "Peygamber Efendimiz buyurmuş ki." İhseû fîhâ. "Susun, kesin sesinizi!" Vallâhi lâ nahlüfüküm fîhâ ebeden. İhseû fîhâ. "Susun, kesin sesinizi!" Vallâhi lâ nahlüfüküm fîhâ ebeden. "Allah'a ant olsun ki biz asla cehenneme sizin arkanızdan giriciler değiliz, girmeyeceğiz!""Allah'a ant olsun ki biz asla cehenneme sizin arkanızdan giriciler değiliz, girmeyeceğiz!" Sümme kâle lehüm Resûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem. "Sonra onlara sormuş."Sümme kâle lehüm Resûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem. "Sonra onlara sormuş." Hel entüm sâdikıyye an şey'in in seeltüküm anhü.Hel entüm sâdikıyye an şey'in in seeltüküm anhü. "Ben size başka bir şey daha sorsam doğru cevap verecek misisniz?" Kâlû neam, yâ Ebe'l-Kâsım."Ben size başka bir şey daha sorsam doğru cevap verecek misisniz?" Kâlû neam, yâ Ebe'l-Kâsım. "'Evet, doğru cevap vereceğiz, ey Ebü'l-Kâsım.' demişler.""'Evet, doğru cevap vereceğiz, ey Ebü'l-Kâsım.' demişler." Fe-kâle hel cealtüm fî hâzihi'ş-şâti semmen. "Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;Fe-kâle hel cealtüm fî hâzihi'ş-şâti semmen. "Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; 'Söyleyin bakalım bize sunduğunuz etin içine zehir koydunuz mu koymadınız mı?'" Kâlû neam. 'Söyleyin bakalım bize sunduğunuz etin içine zehir koydunuz mu koymadınız mı?'"

Kâlû neam.

O zaman baktılar ki ilk iki sorunun doğru cevabını Peygamber Efendimiz veriyor, anladılar.O zaman baktılar ki ilk iki sorunun doğru cevabını Peygamber Efendimiz veriyor, anladılar. O zaman dosdoğru; "Evet, zehir koyduk." demişler. Saklı olarak vermişlerdi. O zaman dosdoğru; "Evet, zehir koyduk." demişler.

Saklı olarak vermişlerdi.
Ama Peygamber Efendimiz bunu peygamberlik nuruyla, Allah'ın bildirmesiyle bildi. Ama Peygamber Efendimiz bunu peygamberlik nuruyla, Allah'ın bildirmesiyle bildi.

Fe-kâle mâ hameleküm alâ zâlike. "Böyle yapmaya sizi ne sevk etti? Niye bu zehirleme işine giriştiniz?Fe-kâle mâ hameleküm alâ zâlike. "Böyle yapmaya sizi ne sevk etti? Niye bu zehirleme işine giriştiniz? Fe-kâlû. "Demişler ki."Fe-kâlû. "Demişler ki." Erednâ in künte kâziben en nesterîha minke ve in künte nebiyyen lem yedurreke. Erednâ in künte kâziben en nesterîha minke ve in künte nebiyyen lem yedurreke. "Bunu şu sebepten yaptık: Eğer sen yalandan 'peygamberim' diye ortaya çıkmış bir kimse isen"Bunu şu sebepten yaptık: Eğer sen yalandan 'peygamberim' diye ortaya çıkmış bir kimse isen o zaman senden kurtulmuş olacaktık, zehirlenecektin.o zaman senden kurtulmuş olacaktık, zehirlenecektin. Eğer hakikaten peygambersen sana bir zarar vermeyecekti. Eğer hakikaten peygambersen sana bir zarar vermeyecekti. Denemek için yaptık." dediler, böyle bir cevap verdiler. Denemek için yaptık." dediler, böyle bir cevap verdiler. Ve revâhu'l-imâmü Ahmedü ve'n-Nesâiyyü ve'l-Buhâriyyü min hadîsi'l-Leysi'bni Sa'd.Ve revâhu'l-imâmü Ahmedü ve'n-Nesâiyyü ve'l-Buhâriyyü min hadîsi'l-Leysi'bni Sa'd. "Bu sahih bir hadîs-i şerîf. İmam Ahmed b. Hanbel, İmam Buhârî ve İmam Neseî rivayet etmişler." "Bu sahih bir hadîs-i şerîf. İmam Ahmed b. Hanbel, İmam Buhârî ve İmam Neseî rivayet etmişler."

Demek ki Peygamber Efendimiz'in hak peygamber olduğunu böylece anlamış oldular.Demek ki Peygamber Efendimiz'in hak peygamber olduğunu böylece anlamış oldular. Peygamber Efendimiz onların her yanlış söylediğini doğrulttu; Peygamber Efendimiz onların her yanlış söylediğini doğrulttu; "Siz şu hususta yalan söylüyorsunuz, şunu yanlış, şunu doğru söylediniz." dedi. "Siz şu hususta yalan söylüyorsunuz, şunu yanlış, şunu doğru söylediniz." dedi.

81. âyet-i kerîmede, Allahu Teâlâ hazretleri onların sözlerine karşı, yahudilerin;81. âyet-i kerîmede, Allahu Teâlâ hazretleri onların sözlerine karşı, yahudilerin; "Cehennemde mahdut günler kalacağız." demelerine karşı buyuruyor ki; "Cehennemde mahdut günler kalacağız." demelerine karşı buyuruyor ki; "'Allah ile ahit mi ettiniz?' diye onlara sor. Ahdinden dönmeyecek Allah ile ahit mi ettiniz?"'Allah ile ahit mi ettiniz?' diye onlara sor. Ahdinden dönmeyecek Allah ile ahit mi ettiniz? Yoksa bilmediğiniz şeyleri mi, olmadık şeyleri mi Allah'a isnat ediyorsunuz?' diye onlara sor." diyor.Yoksa bilmediğiniz şeyleri mi, olmadık şeyleri mi Allah'a isnat ediyorsunuz?' diye onlara sor." diyor. Rabbü'l-Âlemin, Peygamber Efendimiz'e emrediyor Rabbü'l-Âlemin, Peygamber Efendimiz'e emrediyor

Ondan sonra da belâ diyor. Arapçada belâ, bir sorunun öyle olmadığını belirten bir edattır.Ondan sonra da belâ diyor. Arapçada belâ, bir sorunun öyle olmadığını belirten bir edattır. Belâ, "Hayır, öyle değil." demek. Belâ, "Hayır, öyle değil." demek.

Eyyâmen ma'dûdeh. "Sayılı günler cehennemde kalacak değilsiniz.Eyyâmen ma'dûdeh. "Sayılı günler cehennemde kalacak değilsiniz. İş öyle değil, hayır, öyle değil!" Men kesebe seyyieten. "Kim küfür günahını irtikap ederse." İş öyle değil, hayır, öyle değil!" Men kesebe seyyieten. "Kim küfür günahını irtikap ederse."

Seyyieten. "Bir kötülük" demek. "Bir kötülük iktisap ederse." Seyyieten. "Bir kötülük" demek. "Bir kötülük iktisap ederse."

Ve ehâtat bihî hatîetühû. "Bu büyük günahı, hatası onun her tarafını kuşatırsa." Ve ehâtat bihî hatîetühû. "Bu büyük günahı, hatası onun her tarafını kuşatırsa."

Küfre girince insanın kalbi kararır, içi dışı kasvetlenir, imanı gider, günahı onu çepeçevre kuşatır.Küfre girince insanın kalbi kararır, içi dışı kasvetlenir, imanı gider, günahı onu çepeçevre kuşatır. Öyle olduğu zaman... Öyle olduğu zaman...

Fe ülâike ashâbü'n-nâr. "Böyle kimseler cehennemin ahâlisidirler."Fe ülâike ashâbü'n-nâr. "Böyle kimseler cehennemin ahâlisidirler." Hüm fîhâ hâlidûn. "Onlar orada ebedî kalacaklardır." Hüm fîhâ hâlidûn. "Onlar orada ebedî kalacaklardır."

Burada onların sözlerine karşı bu düzeltme cevabı olarak geldiğindenBurada onların sözlerine karşı bu düzeltme cevabı olarak geldiğinden onların ebedî olarak cehennemde kalacakları; fe ülâike ashâbü'n-nâri hüm fîhâ hâlidûn,onların ebedî olarak cehennemde kalacakları; fe ülâike ashâbü'n-nâri hüm fîhâ hâlidûn, "Ebedî kalacaklardır." diye hem âyet-i kerîmede bildirilmiş oldu"Ebedî kalacaklardır." diye hem âyet-i kerîmede bildirilmiş oldu hem de Peygamber Efendimiz'in demin okuduğumuz; hem de Peygamber Efendimiz'in demin okuduğumuz; "Siz cehennemde hâliden, muhalliden kalacaksınız, ebedî olarak kalacaksınız." demesinden"Siz cehennemde hâliden, muhalliden kalacaksınız, ebedî olarak kalacaksınız." demesinden âyetle ve hadisle onların ebedî kalacakları ortaya çıkmış oluyor. âyetle ve hadisle onların ebedî kalacakları ortaya çıkmış oluyor.

Bir noktayı burada açıkça beyan etmek lazım.Bir noktayı burada açıkça beyan etmek lazım. "Bir kötülük işleyen" sözünden "Tek bir kötülük anlaşılmasın." diye bu açıklamayı yapıyorum. "Bir kötülük işleyen" sözünden "Tek bir kötülük anlaşılmasın." diye bu açıklamayı yapıyorum.

İnna'llâhe lâ yağfirü en yüşreke bihî ve yağfirü mâ dûne zâlike li-men yeşa'.İnna'llâhe lâ yağfirü en yüşreke bihî ve yağfirü mâ dûne zâlike li-men yeşa'. "Cenâb-ı Hak şirk koşulmasını hiçbir şekilde affetmiyor, ondan başka günahlar olursa onları affediyor." "Cenâb-ı Hak şirk koşulmasını hiçbir şekilde affetmiyor, ondan başka günahlar olursa onları affediyor."

Küfrü ve şirki affetmiyor.Küfrü ve şirki affetmiyor. Bunlar da Peygamber Efendimiz'i kabul etmeyip, inkâr edip, tasdik etmeyip, yalan söyleyip, Bunlar da Peygamber Efendimiz'i kabul etmeyip, inkâr edip, tasdik etmeyip, yalan söyleyip, Allah'ın söylemediği sözleri "Allah söyledi." diye insanlara yutturup, kitabı, Allah'ın söylemediği sözleri "Allah söyledi." diye insanlara yutturup, kitabı, Tevrat'ı tahrif ettikleri için; elleriyle yazıp da; Tevrat'ı tahrif ettikleri için; elleriyle yazıp da; "bu bizim kelamımız değil, Allah'ın kelamı" dedikleri için, "bu bizim kelamımız değil, Allah'ın kelamı" dedikleri için, Tevrat'ın içindeki ahkâmı uygulamayıp bilgileri değiştirdikleri için,Tevrat'ın içindeki ahkâmı uygulamayıp bilgileri değiştirdikleri için, Peygamber Efendimiz'in geleceğine dair Tevrat'taki müjdeleri silip, değiştirip, o peygamberin evsafı; Peygamber Efendimiz'in geleceğine dair Tevrat'taki müjdeleri silip, değiştirip, o peygamberin evsafı; "Güleç yüzlüdür, saçları dalgalıdır, kirpikleri uzundur." diye bilgileri, renkleri, vasıfları,"Güleç yüzlüdür, saçları dalgalıdır, kirpikleri uzundur." diye bilgileri, renkleri, vasıfları, her şeyi değiştirdikleri için İslâm ile mücadele etmiş oluyorlar, İslâm'a girmemiş oluyorlar,her şeyi değiştirdikleri için İslâm ile mücadele etmiş oluyorlar, İslâm'a girmemiş oluyorlar, Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah dememiş oluyorlar; cehennemde ebediyyen kalacaklar. Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah dememiş oluyorlar; cehennemde ebediyyen kalacaklar.

Arkasındaki 82. âyet-i kerîme de meseleyi daha açık olarak, bizim söylediğimiz şekilde,Arkasındaki 82. âyet-i kerîme de meseleyi daha açık olarak, bizim söylediğimiz şekilde, müfessirlerin anlattığı şekilde beyan ediyorlar: "İman edenlere gelince, o kimseler ki iman ettiler..." müfessirlerin anlattığı şekilde beyan ediyorlar:

"İman edenlere gelince, o kimseler ki iman ettiler..."

Bu ötekilere mütekâbilen, mütenâzıran söyleniyor.Bu ötekilere mütekâbilen, mütenâzıran söyleniyor. Bir tarafta sizlersiniz, sizin ameliniz, icraatınız, davranışınız; Peygamber'e karşı imansızlık ve küfür.Bir tarafta sizlersiniz, sizin ameliniz, icraatınız, davranışınız; Peygamber'e karşı imansızlık ve küfür. Siz cehennemde ebedî kalacaksınız. Siz cehennemde ebedî kalacaksınız.

Ve'llezîne âmenû. "Ama içinizden veya çevrenizdeki toplumlardan iman edenler, o kimseler ki iman ettiler."Ve'llezîne âmenû. "Ama içinizden veya çevrenizdeki toplumlardan iman edenler, o kimseler ki iman ettiler." Ve amilü's-sâlihât. "İmanlarına göre de salih ameller işlediler." Ve amilü's-sâlihât. "İmanlarına göre de salih ameller işlediler."

O kimseler ki iman ettiler ve salih ameller işlediler. Ülâike ashâbü'l-cenneti.O kimseler ki iman ettiler ve salih ameller işlediler.

Ülâike ashâbü'l-cenneti.
"Onlar da cennetin ahâlisi olacaklar, cennetlikler olacaklar.""Onlar da cennetin ahâlisi olacaklar, cennetlikler olacaklar." Hüm fîhâ hâlidûn. "Onlar da cennette ebediyyen kalacaklar, sonsuz olarak kalacaklar." diye Hüm fîhâ hâlidûn. "Onlar da cennette ebediyyen kalacaklar, sonsuz olarak kalacaklar." diye o yanlışlığı, yahudilerin âhiret işini, cehennemdeki azap işini çeşitli tevillerle saptırmaya,o yanlışlığı, yahudilerin âhiret işini, cehennemdeki azap işini çeşitli tevillerle saptırmaya, kaydırmaya çalışmasını Cenâb-ı Hak cevaplandırıyor. kaydırmaya çalışmasını Cenâb-ı Hak cevaplandırıyor.

Burada esas mesele tefsir kitaplarının beyan ettiğine göreBurada esas mesele tefsir kitaplarının beyan ettiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mucizesini, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mucizesini, Tevrat'taki Peygamber Efendimiz'le ilgili evsafı görünce o zamanki kişilerTevrat'taki Peygamber Efendimiz'le ilgili evsafı görünce o zamanki kişiler Tevrat'ın bu kısımlarını değiştirdiler.Tevrat'ın bu kısımlarını değiştirdiler. Baktılar etrafındaki insanlar imana geliyor; "Hepsi imana gelmesin." diye,Baktılar etrafındaki insanlar imana geliyor; "Hepsi imana gelmesin." diye, o cümleleri tahrif ettiler, o kelimeleri değiştirdiler, telaşa düştüler. o cümleleri tahrif ettiler, o kelimeleri değiştirdiler, telaşa düştüler.

Baktılar ki küfürde kalınca ebediyyen cehennemde kalacaklar;Baktılar ki küfürde kalınca ebediyyen cehennemde kalacaklar; "Cehennemde kalmak istemeyenler müslüman olurlar." diye engellemek için dediler ki;"Cehennemde kalmak istemeyenler müslüman olurlar." diye engellemek için dediler ki; "Yahudiler yedi gün kalacak veya kırk gün kalacak veya mahdut günlerde kalacaklar. "Yahudiler yedi gün kalacak veya kırk gün kalacak veya mahdut günlerde kalacaklar. Ondan sonra geçip, gidecekler, cehennem bitecek." Ondan sonra geçip, gidecekler, cehennem bitecek."

Halbuki Kur'ân-ı Kerîm'in birçok âyetlerinde göreceğiz kiHalbuki Kur'ân-ı Kerîm'in birçok âyetlerinde göreceğiz ki cehennemlikler cehennemde ebedî kalacaklar, cennetlikler de cennette ebedî kalacaklar. cehennemlikler cehennemde ebedî kalacaklar, cennetlikler de cennette ebedî kalacaklar. Ancak müslümanların kusurlu olanları, cezalarını çekmek için kusurları kadar kalıp sonra cennete girecekler. Ancak müslümanların kusurlu olanları, cezalarını çekmek için kusurları kadar kalıp sonra cennete girecekler.

Ama imansızların cennete girmesi bahis konusu değil. Asla ve kat'a!Ama imansızların cennete girmesi bahis konusu değil. Asla ve kat'a! Peygamber Efendimiz sahih hadîs-i şerîflerde, yemin ederek buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz sahih hadîs-i şerîflerde, yemin ederek buyuruyor ki;

Ve'llezî nefsî biyedihî. "Canım elinde olan, âlemlerin Rabbi Allah'a yemin olsun ki."Ve'llezî nefsî biyedihî. "Canım elinde olan, âlemlerin Rabbi Allah'a yemin olsun ki." Lâ yedhulü'l-cennete illâ mü'minün. "Cennete mü'min olan girecek." Lâ yedhulü'l-cennete illâ mü'minün. "Cennete mü'min olan girecek." Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah demeyen, mü'min olmayan giremeyecek. Tabi bu devirde.Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah demeyen, mü'min olmayan giremeyecek. Tabi bu devirde. Eski tarihi devirlere gidecek olursak lâ ilâhe illallah demeyen Eski tarihi devirlere gidecek olursak lâ ilâhe illallah demeyen ve zamanındaki peygamberi tasdik etmeyen,ve zamanındaki peygamberi tasdik etmeyen, Allah'ın istediği vechile iman etmeyenler cennete girmeyecekler.Allah'ın istediği vechile iman etmeyenler cennete girmeyecekler. Mü'min sıfatını kazanamayanlar cennete girmeyecekler. Mü'min sıfatını kazanamayanlar cennete girmeyecekler.

Dinleyenlerden bir kısmı belki Boşnak asıllıdır, Pomak'tırDinleyenlerden bir kısmı belki Boşnak asıllıdır, Pomak'tır veya hidayete ermiş başka bir milletten bir kimsedir.veya hidayete ermiş başka bir milletten bir kimsedir. Amerika'da dinleyenler var, Avustralya'da dinleyenler var,Amerika'da dinleyenler var, Avustralya'da dinleyenler var, Yunanlı müslüman olmuş kardeşlerimiz var, tarikate intisap etmiş kardeşlerimiz var, Yunanlı müslüman olmuş kardeşlerimiz var, tarikate intisap etmiş kardeşlerimiz var, Ermenilerden müslüman olmuş kardeşlerimiz var.Ermenilerden müslüman olmuş kardeşlerimiz var. Amerikalılardan, Fransızlardan, Almanyalılardan, Amerikalı senatörlerden müslüman olanlar var,Amerikalılardan, Fransızlardan, Almanyalılardan, Amerikalı senatörlerden müslüman olanlar var, ilim adamlarından, Japonlardan müslüman olanlar var, ilim adamlarından, Japonlardan müslüman olanlar var, çeşitli uluslar arası toplantılarda Çinlilerden nice müslüman olmuşlarla tanıştık. çeşitli uluslar arası toplantılarda Çinlilerden nice müslüman olmuşlarla tanıştık.

Bir insan herhangi bir kavme mensup olabilir.Bir insan herhangi bir kavme mensup olabilir. Allah'ın gönderdiği peygamberine inanacak, Allah'ın kitabına tâbi olacakAllah'ın gönderdiği peygamberine inanacak, Allah'ın kitabına tâbi olacak ama Allah'ın kitabı tağyir edilmişse, tebdil edilmişse, tahrif edilmişse, bozulmuşsa, değiştirilmişse,ama Allah'ın kitabı tağyir edilmişse, tebdil edilmişse, tahrif edilmişse, bozulmuşsa, değiştirilmişse, çıkarılmışsa, eklenmişse o zaman o Allah'ın kitabı olmuyor, onların elleriyle yazdıkları oluyor.çıkarılmışsa, eklenmişse o zaman o Allah'ın kitabı olmuyor, onların elleriyle yazdıkları oluyor. Eliyle yazdıkları şeylere; "bu Allah'ın kitabı" demiş oluyorlar. Bu olmaz! Eliyle yazdıkları şeylere; "bu Allah'ın kitabı" demiş oluyorlar. Bu olmaz!

Mesela İncil'in ana diliyle aslı yok.Mesela İncil'in ana diliyle aslı yok. Tevrat'ın, İncil'in aslının bazı güzel nüshaları, Kumran mağaralarında ve bazı kazılarda bulunmuş.Tevrat'ın, İncil'in aslının bazı güzel nüshaları, Kumran mağaralarında ve bazı kazılarda bulunmuş. Bu, müslümanların dediklerinin doğru olduğunu gösteriyor. Bu, müslümanların dediklerinin doğru olduğunu gösteriyor.

Demek ki Allahu Teâlâ hazretleri en son peygamber olarak, en son elçisi olarak,Demek ki Allahu Teâlâ hazretleri en son peygamber olarak, en son elçisi olarak, Resûlü olarak insanlara âhir zaman peygamberini göndermişResûlü olarak insanlara âhir zaman peygamberini göndermiş ve ona bütün milletlerin iman etmesini beyan etmiş. Eski milletlere de kitaplarında nasihat etmiş, tavsiye etmiş;ve ona bütün milletlerin iman etmesini beyan etmiş. Eski milletlere de kitaplarında nasihat etmiş, tavsiye etmiş; "Âhir zaman peygamberi gelince uyacaksınız." diye emretmiş. "Âhir zaman peygamberi gelince uyacaksınız." diye emretmiş.

Binâenaleyh en akıllıca iş, Allah'ın emrini tutmak, Resûlü'ne bağlanmak, Kitab'ının ahkâmına sarılmak,Binâenaleyh en akıllıca iş, Allah'ın emrini tutmak, Resûlü'ne bağlanmak, Kitab'ının ahkâmına sarılmak, Allah'ın rızasını kazanacak şekilde salih ameller işleyip, yaşayıp,Allah'ın rızasını kazanacak şekilde salih ameller işleyip, yaşayıp, Allah'ın huzuruna sevdiği kul olarak varmaya var gücüyle çalışmaktır. Allah'ın huzuruna sevdiği kul olarak varmaya var gücüyle çalışmaktır.

Yoksa öteki türlü oyunlar, yalanlar, dolaplar, hileler, yanlışlar, tahriflerYoksa öteki türlü oyunlar, yalanlar, dolaplar, hileler, yanlışlar, tahrifler bu dünyada bir miktar menfaat, tantana, debdebe, ziynet, süs, altın, bu dünyada bir miktar menfaat, tantana, debdebe, ziynet, süs, altın, gümüş, para kazandırsa bile sonu hüsran olur. Onlara hiç aldanmamak lazım. gümüş, para kazandırsa bile sonu hüsran olur. Onlara hiç aldanmamak lazım.

Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde buyuruyor: "Benim dünya ile bir ilişkim yok.Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde buyuruyor:

"Benim dünya ile bir ilişkim yok.
Ben ancak bir yolcu gibiyim ki yolun bir arasında dinlenmek, gölgelenmek için Ben ancak bir yolcu gibiyim ki yolun bir arasında dinlenmek, gölgelenmek için bir ağacın altında bir müddet inmiş, orada istirahat etmiş, bir ağacın altında bir müddet inmiş, orada istirahat etmiş, sonra da bineğine binip yine gidecek insan gibiyim." O istirahat yeri, asıl yer değil.sonra da bineğine binip yine gidecek insan gibiyim."

O istirahat yeri, asıl yer değil.
İnsanın asıl gideceği yer, âhiret yurdudur. Âhireti kazanmaya çok dikkat etmek lazım.İnsanın asıl gideceği yer, âhiret yurdudur. Âhireti kazanmaya çok dikkat etmek lazım. Dünyanın hepsini verseler bile yine semenen kalîl'dir; az bir bahadır, az bir kazançtır. Dünyanın hepsini verseler bile yine semenen kalîl'dir; az bir bahadır, az bir kazançtır.

Dünyaya hiç aldanmamak lazım. Allah'ın rızasından asla şaşmamak, sapmamak lazım.Dünyaya hiç aldanmamak lazım. Allah'ın rızasından asla şaşmamak, sapmamak lazım. Rabbimiz bize vefâ, sadakat ve sebat nasip eylesin. İmtihanlar çoktur.Rabbimiz bize vefâ, sadakat ve sebat nasip eylesin.

İmtihanlar çoktur.
Dünya hayatında imtihanlar, musibetler, belalar, sıkıntılar olabilir. Dünya hayatında imtihanlar, musibetler, belalar, sıkıntılar olabilir. Onlardan dolayı imanı kaybetmemek lazım. Sımsıkı sarılmak lazım.Onlardan dolayı imanı kaybetmemek lazım. Sımsıkı sarılmak lazım. Allah'ın kelamını okuyun, bakın, Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerini okudukça, tefsirlerini okudukçaAllah'ın kelamını okuyun, bakın, Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerini okudukça, tefsirlerini okudukça her gün ilmimiz, irfanımız nasıl genişliyor. Kur'an'ı okursanız hidayet bulursunuz.her gün ilmimiz, irfanımız nasıl genişliyor. Kur'an'ı okursanız hidayet bulursunuz. Amerikalı okuyor, müslüman oluyor. Fransızı okuyor, müslüman oluyor. Amerikalı okuyor, müslüman oluyor. Fransızı okuyor, müslüman oluyor. Rus okuyor, müslüman oluyor. Yunanlı okuyor, müslüman oluyor.Rus okuyor, müslüman oluyor. Yunanlı okuyor, müslüman oluyor. Ermeni, papaz okuyor, müslüman oluyor. Ermeni, papaz okuyor, müslüman oluyor.

Siz de lütfen Kur'ân-ı Kerîm'i şöyle güzel, ana kaynaklarından okuyun, inceleyin.Siz de lütfen Kur'ân-ı Kerîm'i şöyle güzel, ana kaynaklarından okuyun, inceleyin. Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyun, öğrenin, güzellikleri görün, güzel olanı anlayın, Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyun, öğrenin, güzellikleri görün, güzel olanı anlayın, farkı fark edin, Cenâb-ı Hakk'ın hidayet yoluna girin. farkı fark edin, Cenâb-ı Hakk'ın hidayet yoluna girin.

Rabbim, hakkı hak olarak görmeyi nasip etsin, bâtılı bâtıl olarak görmeyi nasip etsin,Rabbim, hakkı hak olarak görmeyi nasip etsin, bâtılı bâtıl olarak görmeyi nasip etsin, hakka uymayı, bâtıldan korunmayı nasip etsin. Rızasını kazanmayı nasip etsin. hakka uymayı, bâtıldan korunmayı nasip etsin. Rızasını kazanmayı nasip etsin. Huzuruna sevdiği, razı olduğu kulları olarak varmayı nasip etsin. Huzuruna sevdiği, razı olduğu kulları olarak varmayı nasip etsin. Cennetiyle, cemaliyle cümlenizi taltif eylesin, müşerref eylesin, selamına erdirsin,Cennetiyle, cemaliyle cümlenizi taltif eylesin, müşerref eylesin, selamına erdirsin, Rıdvân-ı Ekber'ine vâsıl eylesin. es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh! Rıdvân-ı Ekber'ine vâsıl eylesin.

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2