Namaz Vakitleri

9 Zilka'de 1445
17 Mayıs 2024
İmsak
03:51
Güneş
05:38
Öğle
13:05
İkindi
17:01
Akşam
20:23
Yatsı
22:02
Detaylı Arama

Topluca İslâm’a Girin!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

2 Ramazan 1421 / 28.11.2000
İsveç

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'in daha iyi anlaşılması için yaptığı sohbetler Ak-Radyo’da başladı (29. 09. 1998).

Bu sohbetler bir saat kadar sürüyordu ve salı akşamları Ak-Radyodan yayınlanıyordu. 4 Şubat 2001 günü elim bir trafik kazası sonucu vefat edinceye kadar devam etti. Vefat etmeden önce yaptıkları son sohbette, Bakara Sûresi’nin 223. ayeti anlatılmıştır.

Hocamız bu sohbetlerinde İbn-i Kesir tefsirini takip ediyordu. Zaman zaman Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır tefsirinden ve İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri’nin tefsirinden nakiller yaptığı da oluyordu. Fâtiha’dan başlayıp, sırayla her sohbette birkaç ayet okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 30 Ocak 2001 günü yaptığı son tefsir sohbetinde, Bakara Sûresi’nin 224. ayetine kadar gelmişti.

Derslerde, önce o gün izah edilecek ayet-i kerimelerin metinleri okunuyor, kısaca meali veriliyor. Sonra ayetlerin sebeb-i nüzûlü hadis-i şeriflerle izah ediliyor. Ondan sonra, ilgili diğer ayetlerle ve hadis-i şeriflerle ayeti kerimelerin açıklaması yapılıyor. Ashaptan, tabiinden görüşler naklediliyor. Sohbetin sonunda da çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyor.

Konuşma Metni

Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü. Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü.

Allah'ın her türlü ihsanı, ikramı hepinizin ve sevdiklerinizin üzerinize olsun. Allah'ın her türlü ihsanı, ikramı hepinizin ve sevdiklerinizin üzerinize olsun.

Bismillahirrahmanirrahim. Bismillahirrahmanirrahim.

Yâ eyyühellezîne âmenü'dhulû fi's-silmi kâffeh. Ve lâ tettebiû hutuvâti'ş-şeytân.Yâ eyyühellezîne âmenü'dhulû fi's-silmi kâffeh. Ve lâ tettebiû hutuvâti'ş-şeytân. İnnehû leküm adüvvün mübîn. (2Bakara, 208) İnnehû leküm adüvvün mübîn. (2Bakara, 208)

Yâ eyyühellezîne âmenû. "Ey iman edenler…"Yâ eyyühellezîne âmenû. "Ey iman edenler…" Üdhulû fi's-silmi kâffeten. "Topluca, hep birden, silme girin" buyruluyor.Üdhulû fi's-silmi kâffeten. "Topluca, hep birden, silme girin" buyruluyor. Bu ayet-i kerime yahudilerden ve diğer milletlerden başka inançlara bağlı olup da,Bu ayet-i kerime yahudilerden ve diğer milletlerden başka inançlara bağlı olup da, Peygamber Efendimiz'in zamanında İslâm'ı öğrenince müslüman olanlar hakkında inmiştir.Peygamber Efendimiz'in zamanında İslâm'ı öğrenince müslüman olanlar hakkında inmiştir. Meselâ İkrime rahmetullahi aleyh; "Abdullah ibni Selâm, Esed ibni Ubeyd, SalebeMeselâ İkrime rahmetullahi aleyh; "Abdullah ibni Selâm, Esed ibni Ubeyd, Salebe ve diğer bazı kimseler hakkında inmiştir" diyor. ve diğer bazı kimseler hakkında inmiştir" diyor.

Onlar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e demişler ki: Onlar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e demişler ki:

"Cumartesi gününün ahkâmına uymaya ve Tevrat'ın hükümlerini geceleyin uygulamaya "Cumartesi gününün ahkâmına uymaya ve Tevrat'ın hükümlerini geceleyin uygulamaya müsaade eder misin yâ Resûlallah?" müsaade eder misin yâ Resûlallah?"

Yani, iman etmişler, mü'minler, Resûlüllah'a tâbî olmuşlar, İslâm'ı kabul etmişler ama İslâm da;Yani, iman etmişler, mü'minler, Resûlüllah'a tâbî olmuşlar, İslâm'ı kabul etmişler ama İslâm da; "Mûsâ aleyhisselam Allah'ın peygamberidir. Tevrat da hak kitaptır" dediği için;"Mûsâ aleyhisselam Allah'ın peygamberidir. Tevrat da hak kitaptır" dediği için; "Yahudilere emredilen cumartesi günü çalışmama yasağına uyalım mı?"Yahudilere emredilen cumartesi günü çalışmama yasağına uyalım mı? Geceleyin Tevrat'ta bildirilen bazı icraatları yapalım mı?" diye sormuşlar.Geceleyin Tevrat'ta bildirilen bazı icraatları yapalım mı?" diye sormuşlar. Bu ayet-i kerime onlar hakkında inmiş. Bu ayet-i kerime onlar hakkında inmiş.

Yâ eyyühellezîne âmenû. "Ey iman edenler, ey İslâm'a girenler." Yâ eyyühellezîne âmenû. "Ey iman edenler, ey İslâm'a girenler." Üdhulû fi's-silmi kâffeten. "İslâm'a, imana tam girin!" Üdhulû fi's-silmi kâffeten. "İslâm'a, imana tam girin!"

Silm veya selm, iki şekilde kıraati de var; selâmet demek, o kökten geliyor. Silm veya selm, iki şekilde kıraati de var; selâmet demek, o kökten geliyor. İslâm da, insanın Cenâb-ı Hakk'a kendisini teslim etmesi demek...İslâm da, insanın Cenâb-ı Hakk'a kendisini teslim etmesi demek... Yani murad; "İslâm'a tam girin, Cenâb-ı Hakk'a tam teslim olun! Yani murad; "İslâm'a tam girin, Cenâb-ı Hakk'a tam teslim olun! Emirleri tam tutun, Allah'a tam itaat edin. Bir kısmını öbür taraftan yapalım diye,Emirleri tam tutun, Allah'a tam itaat edin. Bir kısmını öbür taraftan yapalım diye, eski şeriatlere tabi olmak tarzında değil, tamâmen girin.eski şeriatlere tabi olmak tarzında değil, tamâmen girin. Öbür tarafı tamâmen bırakın, buraya tamâmen bağlanın. Öbür tarafı tamâmen bırakın, buraya tamâmen bağlanın. Çünkü yenisi eskiyi silmiş, neshetmiş oluyor." Onlar hakkındadır diye rivayet var.Çünkü yenisi eskiyi silmiş, neshetmiş oluyor."

Onlar hakkındadır diye rivayet var.
Kâffeten sözü de, hepimizin bildiği bir kelime, Türkçede de kullanılıyor.Kâffeten sözü de, hepimizin bildiği bir kelime, Türkçede de kullanılıyor. Topluca, hep beraber, hepsi birden mânasına geliyor. Topluca, hep beraber, hepsi birden mânasına geliyor.

Burada iki anlama geliyor; ikisinden birisi veya her ikisi kasdediliyor.Burada iki anlama geliyor; ikisinden birisi veya her ikisi kasdediliyor. "Ey müslümanlar! İaate, İslâm'a, Allah'a tabi olmaya kâffeten, hepiniz girin!"Ey müslümanlar! İaate, İslâm'a, Allah'a tabi olmaya kâffeten, hepiniz girin! Hepiniz İslâm'a sımsıkı yapışın!.. Birinci açıklamaya göre, burdaki kâffeten, üdhulû emri verilen mü'minlerin hepsinden hal oluyor.Hepiniz İslâm'a sımsıkı yapışın!.. Birinci açıklamaya göre, burdaki kâffeten, üdhulû emri verilen mü'minlerin hepsinden hal oluyor. Hep beraber, topluca İslâm'ı çok güzel uygulayın" denmiş oluyor. Hep beraber, topluca İslâm'ı çok güzel uygulayın" denmiş oluyor.

Bir açıklama şekli de; kâffeten, silimle ilgili bir kelime oluyor.Bir açıklama şekli de; kâffeten, silimle ilgili bir kelime oluyor. "İslâm'ın her hükmüne uyun. Bazısına uyup bazısına uymamak, bir kısmını bırakıp"İslâm'ın her hükmüne uyun. Bazısına uyup bazısına uymamak, bir kısmını bırakıp bir kısmını uygulamak tarzında yarım yamalak değil de; ahkâmı bir bütün olarak uygulayın.bir kısmını uygulamak tarzında yarım yamalak değil de; ahkâmı bir bütün olarak uygulayın. Allah'ın emirlerini, yasaklarını, şeriatın ahkâmını tam olarak, bütünüyle uygulayın." denmiş oluyor. Allah'ın emirlerini, yasaklarını, şeriatın ahkâmını tam olarak, bütünüyle uygulayın." denmiş oluyor.

Her zaman; "İslâm bölünme kabul etmez" diyoruz. Çünkü yarım yamalak Müslümanlık olmaz. Her zaman; "İslâm bölünme kabul etmez" diyoruz. Çünkü yarım yamalak Müslümanlık olmaz. "Kökten dinci olmasın" filân diye, köktendinciliği sanki kötü bir şeymiş gibi Avrupalılar söylüyorlar."Kökten dinci olmasın" filân diye, köktendinciliği sanki kötü bir şeymiş gibi Avrupalılar söylüyorlar. Bizimkiler de kökten dinciliği, bir zararlı cereyan gibi telakkî ediyorlar.Bizimkiler de kökten dinciliği, bir zararlı cereyan gibi telakkî ediyorlar. Halbuki kökten dinci dinin köküne sımsıkı sarılıp, Allah'ın emirlerini tam uygulamak demek.Halbuki kökten dinci dinin köküne sımsıkı sarılıp, Allah'ın emirlerini tam uygulamak demek. İşte burda aynen öylece buyrulmuş oluyor. İşte burda aynen öylece buyrulmuş oluyor.

Bir kısmını yapıp bir kısmını yapmamak, yarım bırakmak makbul bir şey değil. Bir kısmını yapıp bir kısmını yapmamak, yarım bırakmak makbul bir şey değil. İnsan askerliği yapacaksa, askerliği güzel yapmalı!.. İnsan askerliği yapacaksa, askerliği güzel yapmalı!.. Bir marangoz işi yapacaksa, onu yarım bırakmamalı!.. Bir boyacı, sıvacı başladığı işi bitirmeli!..Bir marangoz işi yapacaksa, onu yarım bırakmamalı!.. Bir boyacı, sıvacı başladığı işi bitirmeli!.. Nafile bir namaz bile başlandığı zaman, tamamlanması gerekiyor. yarım bırakmak uygun olmuyor. Nafile bir namaz bile başlandığı zaman, tamamlanması gerekiyor. yarım bırakmak uygun olmuyor.

"Bu kadar da Müslümanlık olmaz!" Nasıl olacak?.. "Bu kadar da Müslümanlık olmaz!"

Nasıl olacak?..
Müslüman, Allahu Teâlâ Hazretleri'nin emrettiği şeyi elbette yapacak, yasakladığı her şeyden de elbette Müslüman, Allahu Teâlâ Hazretleri'nin emrettiği şeyi elbette yapacak, yasakladığı her şeyden de elbette bütünüyle kaçınacak.bütünüyle kaçınacak. Bunların bazısını yapıp bazısını yapmamak, Allah'ın bazı emirlerini tutmamak, asi olmak demektir. Bunların bazısını yapıp bazısını yapmamak, Allah'ın bazı emirlerini tutmamak, asi olmak demektir.

"Şunları şunları da yapıver canım, 20. Yüzyıldayız…" "Şunları şunları da yapıver canım, 20. Yüzyıldayız…"

Onları da Allah yasaklamışsa, yasak olan şeyleri yapmak, Allah'a karşı gelmek, isyan demek olur.Onları da Allah yasaklamışsa, yasak olan şeyleri yapmak, Allah'a karşı gelmek, isyan demek olur. Bunlar İslâm'ı bilmeyenlerin yada yapılan işin dürüst, tam yapılması kuralını hayatında uygulamayan, Bunlar İslâm'ı bilmeyenlerin yada yapılan işin dürüst, tam yapılması kuralını hayatında uygulamayan, yarım yamalak insanların sözleridir. İnsan hangi işi alırsa, başarmalı, tam ve güzel yapmalı,yarım yamalak insanların sözleridir.

İnsan hangi işi alırsa, başarmalı, tam ve güzel yapmalı,
takdirname almalı, aferin denilecek tam notu almalı; her şeyi tam yapmalı, eksik bırakmamalı!.. takdirname almalı, aferin denilecek tam notu almalı; her şeyi tam yapmalı, eksik bırakmamalı!..

Burda da işte; "Bütün ahkâmıyla, her şeyiyle İslâm'a girin!" buyruluyor.Burda da işte; "Bütün ahkâmıyla, her şeyiyle İslâm'a girin!" buyruluyor. Öyle; "Gece Tevrat'ı uygulayalım, cumartesi günü cumartesi yasağına uyalım..." gibi şeyler uygun görülmüyor. Öyle; "Gece Tevrat'ı uygulayalım, cumartesi günü cumartesi yasağına uyalım..." gibi şeyler uygun görülmüyor.

Cumartesi yasağı o zaman vardı ama zamanın değişmesiyle yeni şeriat, yani İslâm gelince, Cumartesi yasağı o zaman vardı ama zamanın değişmesiyle yeni şeriat, yani İslâm gelince, artık Cenâb-ı Hak cuma gününü tavsiye buyurmuş.artık Cenâb-ı Hak cuma gününü tavsiye buyurmuş. Cuma namazına gelirken alışverişi bırakmayı tavsiye buyurmuş.Cuma namazına gelirken alışverişi bırakmayı tavsiye buyurmuş. Başka günleri serbest bırakmış. Tekrar oraya dönüp eskiyi uygulamaya çalışmak gibi isteklerin, Başka günleri serbest bırakmış. Tekrar oraya dönüp eskiyi uygulamaya çalışmak gibi isteklerin, düşüncelerin uygun olmadığını; Allah'ın emirlerini tuttukları zaman gönüllerinin hoş olmasını, düşüncelerin uygun olmadığını; Allah'ın emirlerini tuttukları zaman gönüllerinin hoş olmasını, bundan dolayı içlerine herhangi bir kuşku gelmemesini, burada beyan etmiş oluyor. bundan dolayı içlerine herhangi bir kuşku gelmemesini, burada beyan etmiş oluyor.

"Ey müslümanlar, hepiniz birden İslâm'ın bütün ahkâmına uyun" diye açıklasak, o da uygun olur. "Ey müslümanlar, hepiniz birden İslâm'ın bütün ahkâmına uyun" diye açıklasak, o da uygun olur.

Ve lâ tettebiû hutuvâti'ş-şeytân. "Böyle yapıp, şeytanın adımlarına ittibâ etmeyin. Ve lâ tettebiû hutuvâti'ş-şeytân. "Böyle yapıp, şeytanın adımlarına ittibâ etmeyin. Yani, şeytanın izinden gitmeyin, adım adım onu takip etmeyin" Yani, şeytanın izinden gitmeyin, adım adım onu takip etmeyin"

Hutve ve hatve, adım demek; çoğulu hutâ ve hutuvât gelir. Şeytanın adımları...Hutve ve hatve, adım demek; çoğulu hutâ ve hutuvât gelir. Şeytanın adımları... Burada şeytanın adımları sözünden şu sezinleniyor ki, Burada şeytanın adımları sözünden şu sezinleniyor ki, şeytan insanı doğrudan doğruya, birden kandıramazsa, saptıramazsa, şeytan insanı doğrudan doğruya, birden kandıramazsa, saptıramazsa, adım adım, yavaş yavaş, kademe kademe saptırır, aldatır. adım adım, yavaş yavaş, kademe kademe saptırır, aldatır. "Bu kadarcıkta mahzur yoktur" der, bir kusuru işlettirir."Bu kadarcıkta mahzur yoktur" der, bir kusuru işlettirir. Ondan sonra, "Şunu da yapıver, bu da azıcık bir şey..." der, bir kusur daha yaptırır. Ondan sonra, "Şunu da yapıver, bu da azıcık bir şey..." der, bir kusur daha yaptırır. Böylece derece derece, ana istikâmetten saptıra saptıra, bazan 90 derece yan tarafa saptırır. Böylece derece derece, ana istikâmetten saptıra saptıra, bazan 90 derece yan tarafa saptırır. Bazen de 180 derece saptırır, yani geriye döndürür. Bazen de 180 derece saptırır, yani geriye döndürür.

Tabii şeytanın toptan kandırması da olabilir: İz kâle li'l-insani'kfur.Tabii şeytanın toptan kandırması da olabilir:

İz kâle li'l-insani'kfur.
"Şeytan insanoğluna 'Kâfir ol!' diye teşvikte bulunur, oyunlar hazırlar, küfre düşürür, "Şeytan insanoğluna 'Kâfir ol!' diye teşvikte bulunur, oyunlar hazırlar, küfre düşürür, inancından koparır." Fe lemmâ kefera. "Kâfir olduğu zaman da."inancından koparır." Fe lemmâ kefera. "Kâfir olduğu zaman da." Kâle innî berîün minke. Kâle innî berîün minke. Benim seninle hiç ilişkim yok!Benim seninle hiç ilişkim yok! İnnî ehâfullâhe rabbe'l-âlemîn. Ben senden berîyim, ben senden uzağım. İnnî ehâfullâhe rabbe'l-âlemîn. Ben senden berîyim, ben senden uzağım. Sen kendin yaptın. İnsanı kendi yaptığıyla cascavlak bırakır. Haşr suresinde böyle buyruluyor. Sen kendin yaptın. İnsanı kendi yaptığıyla cascavlak bırakır. Haşr suresinde böyle buyruluyor.

Tabii onun öyle demesinden, Allah onu affedecek değil. Tabii onun öyle demesinden, Allah onu affedecek değil.

Fe kâne âkıbetehümâ ennehümâ fi'n-nâri hâlideyni fîhâ.Fe kâne âkıbetehümâ ennehümâ fi'n-nâri hâlideyni fîhâ. Kandıran şeytan da, kandırılan insan da cehenneme gider, cezasını çeker. Kandıran şeytan da, kandırılan insan da cehenneme gider, cezasını çeker.

Burada ve lâ tettebiû hutuvâti'ş-şeytân; "Şeytanın adımlarına tâbî olmayınız!Burada ve lâ tettebiû hutuvâti'ş-şeytân; "Şeytanın adımlarına tâbî olmayınız! Adım adım izinden gitmeyiniz! Saptırmasına karşı uyanık olunuz, kanmayınız." mânası var. Adım adım izinden gitmeyiniz! Saptırmasına karşı uyanık olunuz, kanmayınız." mânası var.

Ayetin sebeb-i nüzûlü üzerinden düşünecek olursak, İslâm'a gelmiş, Ayetin sebeb-i nüzûlü üzerinden düşünecek olursak, İslâm'a gelmiş, "Sen, Mûsâ aleyhisselam, İsâ aleyhisselam gibi Allah'ın seçtiği, gönderdiği, görevli, hak peygamberisin"Sen, Mûsâ aleyhisselam, İsâ aleyhisselam gibi Allah'ın seçtiği, gönderdiği, görevli, hak peygamberisin yâ Resûlallah" demiş, inanmış.Artık eski şeriatlardan öğrendiklerini yapmaya çalışmak yanlış. yâ Resûlallah" demiş, inanmış.Artık eski şeriatlardan öğrendiklerini yapmaya çalışmak yanlış.

Allahu Teâlâ Hazretleri Kur'an'ı indiriyor, ahkâmını indiriyor. Allahu Teâlâ Hazretleri Kur'an'ı indiriyor, ahkâmını indiriyor. Peygamber Efendimiz de namazı nasıl kılacağımızı, zekâtı nasıl vereceğimizi,Peygamber Efendimiz de namazı nasıl kılacağımızı, zekâtı nasıl vereceğimizi, haccı nasıl yapacağımızı, Allah'ın emirlerini nasıl tutacağımızı,haccı nasıl yapacağımızı, Allah'ın emirlerini nasıl tutacağımızı, yasaklardan nasıl kaçacağımızı güzel, çok mükemmel, çok ölçülü,yasaklardan nasıl kaçacağımızı güzel, çok mükemmel, çok ölçülü, çok dengeli bir şekilde öğretiyor. Aşırı gidenleri durduruyor. çok dengeli bir şekilde öğretiyor. Aşırı gidenleri durduruyor. Meselâ: "Ben hiç kadınlarla evlenmeyeceğim!.. Ben gece hiç uyumayacağım!..Meselâ:

"Ben hiç kadınlarla evlenmeyeceğim!.. Ben gece hiç uyumayacağım!..
Ben gündüzleri hiç yemek yemeyeceğim, hep oruç tutacağım,Ben gündüzleri hiç yemek yemeyeceğim, hep oruç tutacağım, hiç evlenmeden ibadetle ömür geçireceğim…" diyenleri durduruyor. hiç evlenmeden ibadetle ömür geçireceğim…" diyenleri durduruyor.

"Yok öyle değil. Ben sizin Allah'tan en çok korkanınızım, bana uyun" diye, her şeyi bildiriyor. "Yok öyle değil. Ben sizin Allah'tan en çok korkanınızım, bana uyun" diye, her şeyi bildiriyor.

Böyle bildirip dururken, eski kitaplardan hafızalarında kalan, Böyle bildirip dururken, eski kitaplardan hafızalarında kalan, örf ve adet veya ibadet ve tâat olarak hatırlarında kalan şeyleri yapmağa kalkışmak, örf ve adet veya ibadet ve tâat olarak hatırlarında kalan şeyleri yapmağa kalkışmak, tabii şeytanın küçük bir çelmelemesi, küçük bir saptırmağa çalışması oluyor. tabii şeytanın küçük bir çelmelemesi, küçük bir saptırmağa çalışması oluyor.

"Cumartesi çalışmasak, Tevrat'ın şu hükmünü de tutsak, bu hükmünü de tutsak..." "Cumartesi çalışmasak, Tevrat'ın şu hükmünü de tutsak, bu hükmünü de tutsak..."

Tevrat'ı indiren Allah, şimdi Kur'an-ı Kerim'i indirdi. Yeni hüküm eski hükmü kaldırır.Tevrat'ı indiren Allah, şimdi Kur'an-ı Kerim'i indirdi. Yeni hüküm eski hükmü kaldırır. Askerlikte de, bir komutan bir emir gönderse: Askerlikte de, bir komutan bir emir gönderse:

"Birliğinizi alın, şu tarafa doğru 10 kilometre ileriye gidin!.." dese, birlikler gitmeğe başlar. "Birliğinizi alın, şu tarafa doğru 10 kilometre ileriye gidin!.." dese, birlikler gitmeğe başlar. Ama birden yeni bir emir gelse: Ama birden yeni bir emir gelse:

"Oraya gitmeyin, sol tarafa doğru gidin" dense, ikinci emir gelince artık; "Oraya gitmeyin, sol tarafa doğru gidin" dense, ikinci emir gelince artık; "On kilometre ileri gidin" demişti diye, öbür tarafa gidilmez. Neden?.. Çünkü bir bildiği var."On kilometre ileri gidin" demişti diye, öbür tarafa gidilmez. Neden?.. Çünkü bir bildiği var. Genel kurmay umûmî olarak olayları yukarıdan inceliyor, haberleri alıyor.Genel kurmay umûmî olarak olayları yukarıdan inceliyor, haberleri alıyor. Ne yapması gerektiğine göre birliklerine emir veriyor. Ne yapması gerektiğine göre birliklerine emir veriyor.

Cenâb-ı Hak Teâlâ Hazretleri de, her devirde, insanların yaşadığı her yere haberci,Cenâb-ı Hak Teâlâ Hazretleri de, her devirde, insanların yaşadığı her yere haberci, peygamber, münzir, korkutucu, uyarıcı mübarek, sâlih kulları gönderdiğini bildiriyor.peygamber, münzir, korkutucu, uyarıcı mübarek, sâlih kulları gönderdiğini bildiriyor. Hiç bir toplumu ikazsız, irşadsız bırakmamış Rabbimiz, Erhamür-râhimîn Mevlâmız.Hiç bir toplumu ikazsız, irşadsız bırakmamış Rabbimiz, Erhamür-râhimîn Mevlâmız. Tabii her toplumun haline, şânına, bölgesine ve insanların bilgi seviyesine göre hükümler göndermiş. Tabii her toplumun haline, şânına, bölgesine ve insanların bilgi seviyesine göre hükümler göndermiş.

Tabii, Adem aleyhisselam zamanındaki ahkâm ile, Nuh aleyhisselam'ın zamanındaki ahkâm; Tabii, Adem aleyhisselam zamanındaki ahkâm ile, Nuh aleyhisselam'ın zamanındaki ahkâm; İbrâhim aleyhisselam'ın zamanındaki ahkâm ile, İsâ aleyhisselam'ın zamanındaki ahkâm değişik olabiliyor. İbrâhim aleyhisselam'ın zamanındaki ahkâm ile, İsâ aleyhisselam'ın zamanındaki ahkâm değişik olabiliyor. Ama imanın ana esasları, Allahu Teâlâ'nın kullarından istediği ibadetler hep aynen kalıyor. Ama imanın ana esasları, Allahu Teâlâ'nın kullarından istediği ibadetler hep aynen kalıyor. Nitekim, oruç tutuyoruz meselâ; Nitekim, oruç tutuyoruz meselâ;

Yâ eyyühellezîne âmenû kütibe aleykümü's-sıyâmü kemâ kütibe alellezîne min kabliküm lealleküm tettekûn.Yâ eyyühellezîne âmenû kütibe aleykümü's-sıyâmü kemâ kütibe alellezîne min kabliküm lealleküm tettekûn. "Ey iman edenler! Sizden önceki ümmetlere oruç yazıldığı, farz kılındığı gibi size de farz kılındı." buyruluyor. "Ey iman edenler! Sizden önceki ümmetlere oruç yazıldığı, farz kılındığı gibi size de farz kılındı." buyruluyor.

Daha öncekilerde de var. Çünkü önemli bir ibadet ve insanın önemli bir ihtiyacını gideriyor,Daha öncekilerde de var. Çünkü önemli bir ibadet ve insanın önemli bir ihtiyacını gideriyor, önemli bir eğitimini sağlıyor.önemli bir eğitimini sağlıyor. Kitapların yazdığına göre, Adem aleyhisselam zamanından beri var, insanlık tarihi kadar eski. Kitapların yazdığına göre, Adem aleyhisselam zamanından beri var, insanlık tarihi kadar eski.

Evet, şeytanın adımlarına tâbî olmak yok... Şeytan, inanan bir insanı da doğrudan doğruya saptıramaz.Evet, şeytanın adımlarına tâbî olmak yok... Şeytan, inanan bir insanı da doğrudan doğruya saptıramaz. Yavaş yavaş bir şeyler söyleyerek,Yavaş yavaş bir şeyler söyleyerek, aklına uygun gelecek laflar söyleyerek, adımcık adımcık, derece derece saptırır.aklına uygun gelecek laflar söyleyerek, adımcık adımcık, derece derece saptırır. O sonuca bakar. Bu dereceler toplandığı zaman, ana yoldan ne kadar sapmış, onu bilir ve öyle yapar. O sonuca bakar. Bu dereceler toplandığı zaman, ana yoldan ne kadar sapmış, onu bilir ve öyle yapar.

Şeytanın kademeli aldatmasına da, doğrudan doğruya tam şeytanca, Şeytanın kademeli aldatmasına da, doğrudan doğruya tam şeytanca, cepheden kandırmağa çalışmasına da uyanık olmak, tedbirli olmak lazım!cepheden kandırmağa çalışmasına da uyanık olmak, tedbirli olmak lazım! Bazen de arkadan gelir, hiç sezdirmez. Öyle bir sessiz sedasız gelir, insana öyle bir vesvese verir ki,Bazen de arkadan gelir, hiç sezdirmez. Öyle bir sessiz sedasız gelir, insana öyle bir vesvese verir ki, insan şeytanın vesvesesini, kendisinin içinden gelmiş kendi fikri sanır. Kendini öyle kandırır. insan şeytanın vesvesesini, kendisinin içinden gelmiş kendi fikri sanır. Kendini öyle kandırır. Çünkü şeytan, insanın damarlarına da girebiliyor. Yandan, sağdan, soldan sokuluyor. Çünkü şeytan, insanın damarlarına da girebiliyor.

Yandan, sağdan, soldan sokuluyor.
İnsan, şeytanın doğrudan doğruya önden taarruz etmesine karşı uyanık olduğu gibi,İnsan, şeytanın doğrudan doğruya önden taarruz etmesine karşı uyanık olduğu gibi, arkadan sessizce sokulmasına karşı da uyanık olmalı; adım adım aldatmasına karşı dikkatli olmalı!.. arkadan sessizce sokulmasına karşı da uyanık olmalı; adım adım aldatmasına karşı dikkatli olmalı!.. Çünkü beyan buyuruyor Rabbimiz: Çünkü beyan buyuruyor Rabbimiz:

İnnehû leküm adüvvün mübîn. "Hiç şüphe yok ki o şeytan sizin için, apaçık bir düşmandır." İnnehû leküm adüvvün mübîn. "Hiç şüphe yok ki o şeytan sizin için, apaçık bir düşmandır." Görmediğimiz halde; Rabbimiz mübîn, apaçık bir düşman diye buyuruyor. Görmediğimiz halde; Rabbimiz mübîn, apaçık bir düşman diye buyuruyor. Sanki gözle görülüyor gibi açık... Sanki gözle görülüyor gibi açık...

Zaten görme dediğimiz olay, gözümüze gelen ışınların, Zaten görme dediğimiz olay, gözümüze gelen ışınların, gözün merceğinden geçip gözün içindeki sinirlere düşmesinden ibaret…gözün merceğinden geçip gözün içindeki sinirlere düşmesinden ibaret… Sinir bu ışığı alınca, içinden bir elektrik akımıyla beyne bir uyarı gönderiyor. Sadece bu... Sinir bu ışığı alınca, içinden bir elektrik akımıyla beyne bir uyarı gönderiyor. Sadece bu...

Görme dediğimiz, işitme dediğimiz duyular böyle... Görme dediğimiz, işitme dediğimiz duyular böyle... Yani beyin ışığı almıyor, beyin dışarıdaki şeyi kendisi görmüyor.Yani beyin ışığı almıyor, beyin dışarıdaki şeyi kendisi görmüyor. Sadece sinirden bir elektrik uyarısı hâsıl olup,Sadece sinirden bir elektrik uyarısı hâsıl olup, kendisine belli bir miktarda elektirik gidince, onu değerlendiriyor. kendisine belli bir miktarda elektirik gidince, onu değerlendiriyor.

Beyin tarafından değerlendirme gözden gelen bir sinyalle, bir ikazcıkla, bir uyarıcıkla,Beyin tarafından değerlendirme gözden gelen bir sinyalle, bir ikazcıkla, bir uyarıcıkla, bir işaretle de olur, kulaktan gelenle de olur, deriden gelenle de olur. bir işaretle de olur, kulaktan gelenle de olur, deriden gelenle de olur. İnsan gözüyle bir şey görmez ama derisiyle dokunduğu zaman, demirin sıcak olduğunu anlar. İnsan gözüyle bir şey görmez ama derisiyle dokunduğu zaman, demirin sıcak olduğunu anlar. Kırmızı olmadığı zaman, gözle anlaşılmıyor. Ama tuttuğu zaman, çok sıcakmış, 'dikkat' diye anlayabilir. Kırmızı olmadığı zaman, gözle anlaşılmıyor. Ama tuttuğu zaman, çok sıcakmış, 'dikkat' diye anlayabilir.

Deriden de gelir, başka yerlerden de gelebilir.Deriden de gelir, başka yerlerden de gelebilir. Onlar beyine elektrik uyarıları tarzında gidiyor, beyin onları öyle değerlendiriyor. Onlar beyine elektrik uyarıları tarzında gidiyor, beyin onları öyle değerlendiriyor.

Bu uyarılar, Cenâb-ı Hak tarafından böyle apaçık beyan edilinceBu uyarılar, Cenâb-ı Hak tarafından böyle apaçık beyan edilince ve olayların mahiyetini akıl düşünüp de anlayınca, bu da bir çeşit görmedir.ve olayların mahiyetini akıl düşünüp de anlayınca, bu da bir çeşit görmedir. Buna da akıl gözü diyoruz. Aklıyla, ilmiyle insan anlıyor. Basiret diyoruz, basiretiyle anlıyor. Buna da akıl gözü diyoruz. Aklıyla, ilmiyle insan anlıyor. Basiret diyoruz, basiretiyle anlıyor. Onun için apaçık bir düşmandır buyruluyor. Mübînin bir mânası apaçık demek.Onun için apaçık bir düşmandır buyruluyor.

Mübînin bir mânası apaçık demek.
Diğer bir mânası da, ebâne-yübînü; iki tarafı birbirinden ayırmak demek...Diğer bir mânası da, ebâne-yübînü; iki tarafı birbirinden ayırmak demek... Kelimenin o anlamı da var içinde. O mânadan geliyorsa, o zaman;Kelimenin o anlamı da var içinde. O mânadan geliyorsa, o zaman; "Allah'la kulu birbirinden ayıran bir düşman, ayırıcı bir düşman." denmiş olur."Allah'la kulu birbirinden ayıran bir düşman, ayırıcı bir düşman." denmiş olur. Cenâb-ı Hakk'ın rızasından insanı ayırıyor. Sonuç itibariyle kulunu Rabbine asi yapıyor. Cenâb-ı Hakk'ın rızasından insanı ayırıyor. Sonuç itibariyle kulunu Rabbine asi yapıyor.

Kulu hem Allah tarafından yaratılmış, hem de Allah tarafından besleniyor. Kulu hem Allah tarafından yaratılmış, hem de Allah tarafından besleniyor. Rızkını Allah veriyor, o yaşa gelmesini, gelişmesini sağlıyor, aklını veriyor...Rızkını Allah veriyor, o yaşa gelmesini, gelişmesini sağlıyor, aklını veriyor... Rubûbiyyeti ile, Rabliği ile küçük bebekken büyütüp, kâmil bir insan haline getiriyor.Rubûbiyyeti ile, Rabliği ile küçük bebekken büyütüp, kâmil bir insan haline getiriyor. Bütün bu Allah'ın verdiği alet ve edevat, duyular ve hissiyat ile kalkıyor, Cenâb-ı Hakk'a âsî oluyor. Bütün bu Allah'ın verdiği alet ve edevat, duyular ve hissiyat ile kalkıyor, Cenâb-ı Hakk'a âsî oluyor.

Allah'a isyan etmek, insanoğlu için çok büyük bir zulüm, çok büyük bir yanlışlık...Allah'a isyan etmek, insanoğlu için çok büyük bir zulüm, çok büyük bir yanlışlık... Şeytan bunu yaptırıyor, kulu Rabbinden ayırıyor, arayı açıyor. Şeytan bunu yaptırıyor, kulu Rabbinden ayırıyor, arayı açıyor.

Beyn, ara demek. Mübîn de arasını açmak mânasına gelmiş olabilir.Beyn, ara demek. Mübîn de arasını açmak mânasına gelmiş olabilir. O da çok güzel bir mâna... Şeytan öyle bir düşmandır ki, kulu Rabbinden ayırıyor, O da çok güzel bir mâna... Şeytan öyle bir düşmandır ki, kulu Rabbinden ayırıyor, karşı tarafa geçirtiyor, çok fena bir duruma düşürtüyor. karşı tarafa geçirtiyor, çok fena bir duruma düşürtüyor.

Mübîn bir de, açık seçik, güzel söz söyleyen mânasına geliyor. Mübîn bir de, açık seçik, güzel söz söyleyen mânasına geliyor. Parlak sözler de insanı çok aldatır.Parlak sözler de insanı çok aldatır. Cambaz insanlar, laf ebesi insanlar, cerbezeli insanlar konuşur, karşı tarafı aldatır. Cambaz insanlar, laf ebesi insanlar, cerbezeli insanlar konuşur, karşı tarafı aldatır. Yanlış söylemiştir ama o kadar güzel konuşmuştur ki,Yanlış söylemiştir ama o kadar güzel konuşmuştur ki, o kadar sağdan soldan delil getirerek, karşı tarafı avlamış,o kadar sağdan soldan delil getirerek, karşı tarafı avlamış, gâfil düşürmüş ve ikna etmiştir ki, yanlışı yaptırmıştır.gâfil düşürmüş ve ikna etmiştir ki, yanlışı yaptırmıştır. Şeytanın o tarafı, yani parlak sözlerle insanı kandırıyor oluşu da çıkabilir mübîn kelimesinden... Şeytanın o tarafı, yani parlak sözlerle insanı kandırıyor oluşu da çıkabilir mübîn kelimesinden...

"Ey iman edenler! Mâdem iman ettiniz, İslâm'ın her hükmüne uyacak şekilde girin, "Ey iman edenler! Mâdem iman ettiniz, İslâm'ın her hükmüne uyacak şekilde girin, şeytanın böyle adım adım kandırmalarına uymayın, adımlarına tâbî olmayın.şeytanın böyle adım adım kandırmalarına uymayın, adımlarına tâbî olmayın. Çünkü o sizin için çok âşikâr bir varlıktır.Çünkü o sizin için çok âşikâr bir varlıktır. Görünmüyor ama akıl gözüyle, basiret gözüyle görülen bir varlıktır. Sizi Allah'tan ayıran bir varlıktır.Görünmüyor ama akıl gözüyle, basiret gözüyle görülen bir varlıktır. Sizi Allah'tan ayıran bir varlıktır. Tatlı tatlı konuşur, sizin keyfinize uygun laflar söyler, nefsinize Tatlı tatlı konuşur, sizin keyfinize uygun laflar söyler, nefsinize câzib gelen şeyleri söyler; sonra sizi kandırır. sakın kanmayın, aldanmayın" diyor Rabbimiz. câzib gelen şeyleri söyler; sonra sizi kandırır. sakın kanmayın, aldanmayın" diyor Rabbimiz.

Bu ayet-i kerimeyi hepimiz ezberlesek, derin derin düşünsek ve mûcebince tedbirli olsak,Bu ayet-i kerimeyi hepimiz ezberlesek, derin derin düşünsek ve mûcebince tedbirli olsak, şeytana uymasak ne güzel… şeytana uymasak ne güzel…

Fe in zeleltüm min ba'di mâ câetkümü'l-beyyinât. "Beyyineler size geldikten sonra, siz gene sapıtırsanız,Fe in zeleltüm min ba'di mâ câetkümü'l-beyyinât. "Beyyineler size geldikten sonra, siz gene sapıtırsanız, ayağınız yoldan kayarsa, düşerse, hatâ yaparsanız, yanlış yaparsanız." ayağınız yoldan kayarsa, düşerse, hatâ yaparsanız, yanlış yaparsanız." Zelle deniyor, böyle ayak kaymasına...Zelle deniyor, böyle ayak kaymasına... Meselâ hocaefendi namaz kıldırırken, Kur'an-ı kerim okumasında yanıldı mı, buna zelletül-kâri' derler. Meselâ hocaefendi namaz kıldırırken, Kur'an-ı kerim okumasında yanıldı mı, buna zelletül-kâri' derler.

"Size apaçık beyyineler geldikten sonra sapıtırsanız.""Size apaçık beyyineler geldikten sonra sapıtırsanız." Beyyine, bir konuyu apaçık ispatlayıcı belge demek. Beyyine, bir konuyu apaçık ispatlayıcı belge demek. Olay da olabilir, kâğıt da olabilir, söz de olabilir. Açıklıyor, meseleye açıklık getiriyor.Olay da olabilir, kâğıt da olabilir, söz de olabilir. Açıklıyor, meseleye açıklık getiriyor. "Meseleye açıklık getiren, iyice anlaşılmasını sağlayan şeyler gözünüzün önüne geldiği halde, "Meseleye açıklık getiren, iyice anlaşılmasını sağlayan şeyler gözünüzün önüne geldiği halde,

olaylar ve bilgiler size geldikten sonra yine hatâ ederseniz, ayağınız kayarsa, sürçerse." olaylar ve bilgiler size geldikten sonra yine hatâ ederseniz, ayağınız kayarsa, sürçerse."

Cenâb-ı Hakk'ın yolunda gitmiyorsunuz da ayağınız kayıyorsa... Cenâb-ı Hakk'ın yolunda gitmiyorsunuz da ayağınız kayıyorsa... Bu uçurumlu, ince bir yoldur. Aşağısı kayalık, berbat; ayağı kaydı mı dağcının ne olur?..Bu uçurumlu, ince bir yoldur. Aşağısı kayalık, berbat; ayağı kaydı mı dağcının ne olur?.. Uçuruma yuvarlanır, ailesine ölüm haberi gelir. Uçuruma yuvarlanır, ailesine ölüm haberi gelir.

Fa'lemû ennallâhe azîzün hakîm. "Biliniz ki Allahu teâlâ Hazretleri Azîzdir, Hakîmdir, sonsuz izzet ve hikmet sahibidir." Fa'lemû ennallâhe azîzün hakîm. "Biliniz ki Allahu teâlâ Hazretleri Azîzdir, Hakîmdir, sonsuz izzet ve hikmet sahibidir."

Burada izzetten hangi mâna kasdediliyor?..Burada izzetten hangi mâna kasdediliyor?.. Arapçayı iyi bilen müfessirler azizün fintikamihi demişler:Arapçayı iyi bilen müfessirler azizün fintikamihi demişler: "Allahu Teâlâ intikamını almakta izzetlidir." Düşmanı, âsî kulunu cezalandırır, intikamını alır."Allahu Teâlâ intikamını almakta izzetlidir." Düşmanı, âsî kulunu cezalandırır, intikamını alır. La yefudduhu halibun. "Kaçan elinden kurtulamaz." Cenâb-ı Hak'tan nereye kaçacak?..La yefudduhu halibun. "Kaçan elinden kurtulamaz." Cenâb-ı Hak'tan nereye kaçacak?.. Birisi itiraza, karşı koymaya kalksa, kimsenin karşı koymağa gücü de yetmez. Birisi itiraza, karşı koymaya kalksa, kimsenin karşı koymağa gücü de yetmez.

Yani Azîz sözünün altında; "Karşı koymaya kalkışanın gücünün yetmeyeceği, kaçmak isteyenin kaçamayacağı; cezalandıracağı zaman cezalandırmağa tam kudreti olan" mânası yatıyor. Yani Azîz sözünün altında; "Karşı koymaya kalkışanın gücünün yetmeyeceği, kaçmak isteyenin kaçamayacağı; cezalandıracağı zaman cezalandırmağa tam kudreti olan" mânası yatıyor.

Hakîm'in de iki mânası var: Bir, hikmet mânası… Hakîm'in de iki mânası var:

Bir, hikmet mânası…
Tam tamına doğru, yanlışlığı olmayan, uygun demek...Tam tamına doğru, yanlışlığı olmayan, uygun demek... Allahu Teâlâ Hazretleri'nin her yaptığı iş yerli yerincedir, uygundur.Allahu Teâlâ Hazretleri'nin her yaptığı iş yerli yerincedir, uygundur. Onun için Cenâb-ı Hak Hakîmdir.Onun için Cenâb-ı Hak Hakîmdir. İşleri de, emirleri de, yasakları da hep hikmetlidir, her buyruğu yerli yerincedir. İşleri de, emirleri de, yasakları da hep hikmetlidir, her buyruğu yerli yerincedir.

İyi ki içkiyi yasaklamış, elhamdü lillâh, o yasağından çok memnunuz...İyi ki içkiyi yasaklamış, elhamdü lillâh, o yasağından çok memnunuz... İyi ki orucu emretmiş, nefsimiz aç duruyor ama elhamdü lillâh, ondan da memnunuz...İyi ki orucu emretmiş, nefsimiz aç duruyor ama elhamdü lillâh, ondan da memnunuz... İyi ki cihadı emretmiş, o da güzel!.. -Allah yolunda ölüyorsun?.. İyi ki cihadı emretmiş, o da güzel!..

-Allah yolunda ölüyorsun?..

Zâten canı bize Cenâb-ı Hak vermiş. Verilecek yerde de veririz, ne olacak?..Zâten canı bize Cenâb-ı Hak vermiş. Verilecek yerde de veririz, ne olacak?.. Dedelerimiz eğer o fedâkârlığı göstermeselerdi, o zaferler, o tarihin şanlı sayfaları yazılır mıydı? Dedelerimiz eğer o fedâkârlığı göstermeselerdi, o zaferler, o tarihin şanlı sayfaları yazılır mıydı?

Hakîm'in bir mânası bu. Bir de muhkemlik mânası var. Yani sapsağlam mânasında. Hakîm'in bir mânası bu. Bir de muhkemlik mânası var. Yani sapsağlam mânasında. Meselâ, "Bu adamı muhkem bir şekilde bağla, sımsıkı bağla" derler.Meselâ, "Bu adamı muhkem bir şekilde bağla, sımsıkı bağla" derler. Tahkim etmek de aynı kökten, kuvvetlendirmek mânasına gelir. Tahkim etmek de aynı kökten, kuvvetlendirmek mânasına gelir.

Buna göre: "Cenâb-ı Hakk'ın her işi sapsağlamdır, kuvvetlidir. Buna göre: "Cenâb-ı Hakk'ın her işi sapsağlamdır, kuvvetlidir. Hiç çarığı çürüğü, eksiği gediği, yalanı yanlışı, kusuru yoktur. Hiç çarığı çürüğü, eksiği gediği, yalanı yanlışı, kusuru yoktur. Onun için sonsuz hikmet sahibidir." mânası var Hakîm sözünde. Onun için sonsuz hikmet sahibidir." mânası var Hakîm sözünde.

Azîz sözünde, düşmanını tepeleme mânası; Hakîm sözünde de her yaptığı işi sağlam,Azîz sözünde, düşmanını tepeleme mânası; Hakîm sözünde de her yaptığı işi sağlam, güzel, yerli yerince, uygun olma mânası var.güzel, yerli yerince, uygun olma mânası var. Onun için böyle kimselere de hakîm demişler, feylesof demek…Onun için böyle kimselere de hakîm demişler, feylesof demek… Çünkü insanın doğruyu bulması da akıl yoluyla, düşünmeyle oluyor; doğruyu öyle anlıyor. Çünkü insanın doğruyu bulması da akıl yoluyla, düşünmeyle oluyor; doğruyu öyle anlıyor.

Fa'lemû ennallâhe azîzün hakîm. Burası tehdit. "Mâdem böyle deliller geldikten sonra hâlâ ayağınız kayacak, hatâ edeceksiniz, Allah sizi cezalandırır." Fa'lemû ennallâhe azîzün hakîm. Burası tehdit. "Mâdem böyle deliller geldikten sonra hâlâ ayağınız kayacak, hatâ edeceksiniz, Allah sizi cezalandırır." Cenâb-ı Hakk'ın elinden kurtulamazsınız.Cenâb-ı Hakk'ın elinden kurtulamazsınız. Sapasağlam iş yapar, canınıza okur. Yaptığınıza pişman eder, çok çok pişman olursunuz.Sapasağlam iş yapar, canınıza okur. Yaptığınıza pişman eder, çok çok pişman olursunuz. Bunu okuduğumuz zaman böyle bir duyguyu algılamamız ve ona göre ayağımızı denk almamız lazım! Bunu okuduğumuz zaman böyle bir duyguyu algılamamız ve ona göre ayağımızı denk almamız lazım!

Cenâb-ı Hak, "Bütün bu belgelere karşı hâlâ da inat ediyorsanız, doğru yola girmiyorsanız; Cenâb-ı Hak, "Bütün bu belgelere karşı hâlâ da inat ediyorsanız, doğru yola girmiyorsanız; ben sizi fena halde cezalandırırım" demiş oluyor. ben sizi fena halde cezalandırırım" demiş oluyor.

Hel yenzurûne illâ en ye'tiyehümullâh. Hel yenzurûne illâ en ye'tiyehümullâh. "Başka bir şeye değil de, ancak şuna mı bakıyorlar?..""Başka bir şeye değil de, ancak şuna mı bakıyorlar?.." Lâ ilâhe illallah der gibi, Arap dilinin bir kuvvetlendirme üslûbü var.Lâ ilâhe illallah der gibi, Arap dilinin bir kuvvetlendirme üslûbü var. Tabii burada bakmak, beklemek mânasına da geliyor. "Onu mu bekliyorlar?.." Tabii burada bakmak, beklemek mânasına da geliyor. "Onu mu bekliyorlar?.." İnsan böyle yolun başında birisini gözlerken, aynı zamanda bekler. İnsan böyle yolun başında birisini gözlerken, aynı zamanda bekler.

"Onlar şunu mu gözlüyorlar? Şundan başka bir şeyi mi gözlüyorlar?.."Onlar şunu mu gözlüyorlar? Şundan başka bir şeyi mi gözlüyorlar?.. Bu isyan edenler, söz dinlemeyenler, İslâm'a tam girmeyenler; girse de,Bu isyan edenler, söz dinlemeyenler, İslâm'a tam girmeyenler; girse de, Allah'ın emrini tam tutmayan münafıklar, başka bir şey mi bekliyorlar?" Allah'ın emrini tam tutmayan münafıklar, başka bir şey mi bekliyorlar?"

İllâ en ye'tiyehümüllâh. "Allahu Teâlâ Hazretleri'nin gelmesi." Nasıl gelmesi? İllâ en ye'tiyehümüllâh. "Allahu Teâlâ Hazretleri'nin gelmesi."

Nasıl gelmesi?

Fî zulelin mine'l-gamâm. "Bulutlardan bir gölgelik içinde." Fî zulelin mine'l-gamâm. "Bulutlardan bir gölgelik içinde."

Gamâm, ince hafif bulut demek. Gamâm, ince hafif bulut demek. Yağmur getiren bulutlar, biliyorsunuz top top, üst üste, yığın yığın olur. Altı kapkara olur. Yağmur getiren bulutlar, biliyorsunuz top top, üst üste, yığın yığın olur. Altı kapkara olur. Erbabı uzaktan kapkara bulutları gördü mü, "Ooo, hava karardı, fırtına geliyor, çok fena yağmur yağacak!" diye anlar.Erbabı uzaktan kapkara bulutları gördü mü, "Ooo, hava karardı, fırtına geliyor, çok fena yağmur yağacak!" diye anlar. Gamâm, ince beyaz bulut demek. Yağmur yağdırmayan hafif bulut... Gamâm, ince beyaz bulut demek. Yağmur yağdırmayan hafif bulut...

Biliyorsunuz bu hava ilminde, meteorolojide bulutların da çeşitleri var: Biliyorsunuz bu hava ilminde, meteorolojide bulutların da çeşitleri var: Kümülüs, sirus, nimbus diye Lâtince isimler vermişler.Kümülüs, sirus, nimbus diye Lâtince isimler vermişler. Araplarda bulut isimleri çok fazladır, belki kırk elli tanedir, belki yüzlerce...Araplarda bulut isimleri çok fazladır, belki kırk elli tanedir, belki yüzlerce... Çünkü o çöl Arap'ının berrak, pırıl pırıl hafızası, zekâsı bulutun şekline, rengine göre hepsine ayrı isim vermiş.Çünkü o çöl Arap'ının berrak, pırıl pırıl hafızası, zekâsı bulutun şekline, rengine göre hepsine ayrı isim vermiş. Meselâ, geldiği zaman yağmur yağdırmadan geçen buluta hulle (hı ile) derler.Meselâ, geldiği zaman yağmur yağdırmadan geçen buluta hulle (hı ile) derler. Yağmur yağdıran buluta mâtır derler.Yağmur yağdıran buluta mâtır derler. Matar yağmur demek, mâtır yağmur veren bulut. Matar yağmur demek, mâtır yağmur veren bulut.

Her birinin rengine ve şekline göre adı vardır. Her birinin rengine ve şekline göre adı vardır. Gamâm da beyaz, ince, yağmur yağdırmayan bulut demek. Gamâm da beyaz, ince, yağmur yağdırmayan bulut demek.

Zulel de zulle kelimesinin çoğuludur. Zulel de zulle kelimesinin çoğuludur. Yani, "Buluttan zulleler içinde Allah'ın gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar,Yani, "Buluttan zulleler içinde Allah'ın gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar, başka bir şeye mi muntazırlar?" Zulle, gölgelemek mânasından geliyor.başka bir şeye mi muntazırlar?"

Zulle, gölgelemek mânasından geliyor.
İnsanın üstünü gölgeleyen, çardak gibi olan şeylere zulle derler. İnsanın üstünü gölgeleyen, çardak gibi olan şeylere zulle derler. "Cenâb-ı Hakk'ın ince ak bulutlardan gölgelikler, örtüler içinde gelmesini mi bekliyorlar, "Cenâb-ı Hakk'ın ince ak bulutlardan gölgelikler, örtüler içinde gelmesini mi bekliyorlar, gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?" gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?"

Ve'l-melâiketü. "Meleklerin ve Allahu Teâlâ Hazretleri'nin böyle gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar ?" Ve'l-melâiketü. "Meleklerin ve Allahu Teâlâ Hazretleri'nin böyle gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar ?"

Ve kudiye'l-emr. Bu hal cümlesidir. "Öyle bir zamanda ve öyle bir halde ki, Ve kudiye'l-emr. Bu hal cümlesidir. "Öyle bir zamanda ve öyle bir halde ki, kıyamet kopmuş ve insanlar mahşer yerinde toplanmış, titreşiyorlar. İş olmuş bitmiş,kıyamet kopmuş ve insanlar mahşer yerinde toplanmış, titreşiyorlar. İş olmuş bitmiş, dünya hayatı sona ermiş bir halde iken, Cenâb-ı Hakk'ın ve meleklerin bulutlardandünya hayatı sona ermiş bir halde iken, Cenâb-ı Hakk'ın ve meleklerin bulutlardan gölgelikler içinde gelmesinden başka bir şey mi bekliyor bunlar?"gölgelikler içinde gelmesinden başka bir şey mi bekliyor bunlar?" Tabii o zaman hayat bitmiş, insanın kazanç imkânı kalmamış, tevbe imkânı kalmamış, iş işten geçmiş olur.Tabii o zaman hayat bitmiş, insanın kazanç imkânı kalmamış, tevbe imkânı kalmamış, iş işten geçmiş olur. Ancak bunu bekliyorlar. Aksi takdirde uslanmayacaklar, böyle geçecek ömürleri. Ancak bunu bekliyorlar. Aksi takdirde uslanmayacaklar, böyle geçecek ömürleri.

Bu ayet-i kerimede anlatılan ve ilallâhi türceu'l-umûr; "Bütün işler Cenâb-ı Hakk'a döndürülür. Bu ayet-i kerimede anlatılan ve ilallâhi türceu'l-umûr; "Bütün işler Cenâb-ı Hakk'a döndürülür. Yani herkes Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna gidecek." kısmının Terciul-umûr diye de bir kıraati var. Yani herkes Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna gidecek." kısmının Terciul-umûr diye de bir kıraati var. O zaman "Bütün işler Cenâb-ı Hakk'a rücû eder." demek olur. O zaman "Bütün işler Cenâb-ı Hakk'a rücû eder." demek olur.

Her şey Cenâb-ı Hakk'a arzolunacak, Her şey Cenâb-ı Hakk'a arzolunacak, Cenâb-ı Hak hükmedecek ve kullar onun hükmüne göre cennete gireceklerse,Cenâb-ı Hak hükmedecek ve kullar onun hükmüne göre cennete gireceklerse, saadet ehli cennete girecek. Azap göreceklerse, cehenneme atılacaklar. saadet ehli cennete girecek. Azap göreceklerse, cehenneme atılacaklar.

İşte bu zamana işaret ediliyor. İşte bu zamana işaret ediliyor. Yani bu Allah'ın emrini tutmayan, İslâm'a girmeyenler, ondan başka bir şeye mi bakıyorlar?.. Yani bu Allah'ın emrini tutmayan, İslâm'a girmeyenler, ondan başka bir şeye mi bakıyorlar?..

Bu hususta ayet-i kerimeleri te'yid eden, bu mânayı anlatan bazı hadis-i şerifler var.Bu hususta ayet-i kerimeleri te'yid eden, bu mânayı anlatan bazı hadis-i şerifler var. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edilen uzun bir hadis-i şerifin bir kısmı şöyle: Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edilen uzun bir hadis-i şerifin bir kısmı şöyle:

İnsanlar Arasat'ta toplandıkları zaman Peygamberlere müracaat edecekler.İnsanlar Arasat'ta toplandıkları zaman Peygamberlere müracaat edecekler. Adem aleyhisselam'dan itibaren hepsini ziyaret edip;Adem aleyhisselam'dan itibaren hepsini ziyaret edip; 'Ey Peygamber, Cenâb-ı Hakk'a şefaat ediver' diye şefaat isteyecekler. Herkes ondan kaçınacak. 'Ey Peygamber, Cenâb-ı Hakk'a şefaat ediver' diye şefaat isteyecekler. Herkes ondan kaçınacak. Nihayet Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e gelecek insanlarNihayet Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e gelecek insanlar ve o ricayı Peygamber Efendimiz'e yapacaklar. Peygamber Efendimiz: Ene lehâ, ene lehâ.ve o ricayı Peygamber Efendimiz'e yapacaklar. Peygamber Efendimiz:

Ene lehâ, ene lehâ.
"Evet ben bu şefaate çalışacağım, ben bu şefaati yapacağım, ben bu şefaate ehilim." diye "Evet ben bu şefaate çalışacağım, ben bu şefaati yapacağım, ben bu şefaate ehilim." diye şefaat etmeyi kabul edecek. Cenâb-ı Hakk'ın divanında, Arş'ın altında Cenâb-ı Hakk'a secde edecek şefaat etmeyi kabul edecek. Cenâb-ı Hakk'ın divanında, Arş'ın altında Cenâb-ı Hakk'a secde edecek ve şefaat isteyecek; kullarının hakkında hükmetmesi için, buyurması için dua edecek... ve şefaat isteyecek; kullarının hakkında hükmetmesi için, buyurması için dua edecek...

Allahu Teâlâ Hazretleri de duasını kabul edecek; Allahu Teâlâ Hazretleri de duasını kabul edecek;

Fe yüşeffiuhullâh. "Onun şefaatini, onun ricasını kabul edecek." Fe yüşeffiuhullâh. "Onun şefaatini, onun ricasını kabul edecek."

Ve ye'tî fî zulelin mine'l-gamâm. "Ve bulutlardan gölgelikler içinde gelecek." Ve ye'tî fî zulelin mine'l-gamâm. "Ve bulutlardan gölgelikler içinde gelecek." İşte es-semâe'd-dünyâ; "En yakın semâ" yarılacak, melekler inecekler. İşte es-semâe'd-dünyâ; "En yakın semâ" yarılacak, melekler inecekler. Sonra ikinci, üçüncü... yedinci semâ yarılacak, melekler inecekler.Sonra ikinci, üçüncü... yedinci semâ yarılacak, melekler inecekler. Hamele-i Arş olan melekler ve Kerûbiyyûn denilen ulu melekler de gelecekler. Hamele-i Arş olan melekler ve Kerûbiyyûn denilen ulu melekler de gelecekler.

Allahu Teâlâ Hazretleri böyle fî zulelin mine'l-gamâmAllahu Teâlâ Hazretleri böyle fî zulelin mine'l-gamâm "bulutlardan gölgelikler içinde ve meleklerle gelecek.""bulutlardan gölgelikler içinde ve meleklerle gelecek." Meleklerin Cenâb-ı Hakk'a tesbihinden muazzam bir ses işitilecek. Meleklerin Cenâb-ı Hakk'a tesbihinden muazzam bir ses işitilecek. Ürperten, yüreği ağza getiren bir tesbihle gelecek. Ürperten, yüreği ağza getiren bir tesbihle gelecek.

Bunları kayda geçilsin ve kardeşlerimiz ezberlesin diye belirtiyorum. Meleklerin tesbihi şuymuş: Bunları kayda geçilsin ve kardeşlerimiz ezberlesin diye belirtiyorum. Meleklerin tesbihi şuymuş:

Sübhâne zi'l-mülki ve'l-melekût. Sübhâne zi'l-mülki ve'l-melekût. "Mülkün ve melekûtun sahibi Cenâb-ı Hak her türlü noksandan münezzehtir; onu tesbih eyleriz." "Mülkün ve melekûtun sahibi Cenâb-ı Hak her türlü noksandan münezzehtir; onu tesbih eyleriz."

Sübhâne zi'l-izzeti ve'l-ceberût. "İzzet ve ceberut sahibi Allahu Teâlâ Hazretleri'ninSübhâne zi'l-izzeti ve'l-ceberût. "İzzet ve ceberut sahibi Allahu Teâlâ Hazretleri'nin şânı çok yücedir, her türlü noksandan münezzehtir; onu tesbih ederiz." şânı çok yücedir, her türlü noksandan münezzehtir; onu tesbih ederiz."

Sübhâne'l-hayyillezî lâ yemût. Sübhâne'l-hayyillezî lâ yemût. "Ölmeyen, dâimâ hayat sahibi olan, Hayy olan Rabbimizi tesbih eyleriz." "Ölmeyen, dâimâ hayat sahibi olan, Hayy olan Rabbimizi tesbih eyleriz."

Sübhânellezî yumîtü'l-halâika ve lâ yemût. Sübhânellezî yumîtü'l-halâika ve lâ yemût. "Kullarını öldüren ama kendisi ebedî olan Rabbimizi tesbih eyleriz." "Kullarını öldüren ama kendisi ebedî olan Rabbimizi tesbih eyleriz."

Subbûhun, Kuddûsün rabbü'l-melâiketi ve'r-rûh. Subbûhun, Kuddûsün rabbü'l-melâiketi ve'r-rûh. "Subbûh ve Kuddûs Allahu Teâlâ Hazretleri meleklerin ve ruhun rabbidir." "Subbûh ve Kuddûs Allahu Teâlâ Hazretleri meleklerin ve ruhun rabbidir."

Subbûhun, Kuddûsün sübhâne rabbine'l-a'lâ. "Subbûh, Kuddûs, en yüksek Rabbimizi tesbih ederiz." Subbûhun, Kuddûsün sübhâne rabbine'l-a'lâ. "Subbûh, Kuddûs, en yüksek Rabbimizi tesbih ederiz." Yani ekber gibi a'lâ sıfatıyla... Yani ekber gibi a'lâ sıfatıyla...

Sübhâne zi's-sultân ve'l-azameh. "Saltanat ve azamet sahibi Allah'ı tesbih ederiz." Sübhâne zi's-sultân ve'l-azameh. "Saltanat ve azamet sahibi Allah'ı tesbih ederiz."

Sübhânehû subhânehû ebeden ebedâ.Sübhânehû subhânehû ebeden ebedâ. "Onu ebediyyen, sonsuza kadar tesbih ederiz." diye böyle tesbih ederek, meleklerle gelirler."Onu ebediyyen, sonsuza kadar tesbih ederiz." diye böyle tesbih ederek, meleklerle gelirler. Peygamber Efendimiz böyle anlatıyor. Peygamber Efendimiz böyle anlatıyor.

Bir başka, İbni Mes'ud radıyallahu anh'den rivayette de, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki: Bir başka, İbni Mes'ud radıyallahu anh'den rivayette de, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki:

Yecmeullâhü'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Yecmeullâhü'l-evvelîne ve'l-âhirîn. "Allahu Teâlâ Hazretleri evvelki insanları, sonraki insanları, yani bütün insanları." "Allahu Teâlâ Hazretleri evvelki insanları, sonraki insanları, yani bütün insanları." Li mîkâti yevmin ma'lûm. "Bilinen o gün için, va'dedilen o günün zamanı geldiği için, Li mîkâti yevmin ma'lûm. "Bilinen o gün için, va'dedilen o günün zamanı geldiği için, o va'd edilen şeyi olsun diye insanları toplar." Kıyâmen. "Hepsi ayakta." o va'd edilen şeyi olsun diye insanları toplar." Kıyâmen. "Hepsi ayakta."

Şâhisaten ebsâruhüm ile's-semâ'.Şâhisaten ebsâruhüm ile's-semâ'. "Gözleri faltaşı gibi semâya doğru açılmış vaziyette bütün insanlar." "Gözleri faltaşı gibi semâya doğru açılmış vaziyette bütün insanlar." Yenzurûne fasle'l-kadâ'. "Cenâb-ı Hakk'ın hakkında hükmetmesini bekler vaziyette." Yenzurûne fasle'l-kadâ'. "Cenâb-ı Hakk'ın hakkında hükmetmesini bekler vaziyette." Yenzilullâhu azze ve celle fî zulelin mine'l-gamâmi mine'l-arşi ile'l-kürsî.Yenzilullâhu azze ve celle fî zulelin mine'l-gamâmi mine'l-arşi ile'l-kürsî. "Allahu Teâlâ Hazretleri bulutlardan gölgeler içinde, "Allahu Teâlâ Hazretleri bulutlardan gölgeler içinde, Arş'tan Kürsü'ye iner." diye bu rivayette de geçiyor. Bu tabir Mevlid-i Şerif'te de geçiyor.Arş'tan Kürsü'ye iner." diye bu rivayette de geçiyor.

Bu tabir Mevlid-i Şerif'te de geçiyor.
Onu te'yid eden bir rivayet de var burada: Onu te'yid eden bir rivayet de var burada:

Yehbitu hîne yehbitu ve beynehû ve beyne halkıhî seb'ûne elfe hicâbin minhe'n-nûru ve'z-zulmeti ve'l-mâ'. Yehbitu hîne yehbitu ve beynehû ve beyne halkıhî seb'ûne elfe hicâbin minhe'n-nûru ve'z-zulmeti ve'l-mâ'. "Cenâb-ı Hak ineceği zaman, kulları, mahlûkâtı ile arasında yetmişbin perde olduğu halde iner." "Cenâb-ı Hak ineceği zaman, kulları, mahlûkâtı ile arasında yetmişbin perde olduğu halde iner."

Zulel, o perdeler oluyor. Minhe'n-nûr. "Bu perdelerin bir kısmı nurdan." Zulel, o perdeler oluyor. Minhe'n-nûr. "Bu perdelerin bir kısmı nurdan." Ve'z-zulmeh. "Bir kısmı karanlıktan." Ve'l-mâ'. "Bir kısmı sudan." Ve'z-zulmeh. "Bir kısmı karanlıktan." Ve'l-mâ'. "Bir kısmı sudan." Yani nurdan, karanlıktan ve sudan perdeler arasında iner. Yani nurdan, karanlıktan ve sudan perdeler arasında iner. Tabii su da buhar olduğu zaman, biliyorsunuz bulut oluyor. Allahu a'lem. Tabii su da buhar olduğu zaman, biliyorsunuz bulut oluyor. Allahu a'lem.

Fe yusavvitu'l-mâu fî tilke'z-zulmeh, savten tenhaliu lehü'l-kulûb.Fe yusavvitu'l-mâu fî tilke'z-zulmeh, savten tenhaliu lehü'l-kulûb. "Bu sudan olan perdeler, yürekleri ağza getiren, yerinden fırlatan bir ses çıkartarak,"Bu sudan olan perdeler, yürekleri ağza getiren, yerinden fırlatan bir ses çıkartarak, böyle bir manzara ve hâlet ile, Cenâb-ı Hak kulları hakkında hükmetmeye gelir." böyle bir manzara ve hâlet ile, Cenâb-ı Hak kulları hakkında hükmetmeye gelir."

Züheyr ibni Muhammed'den bir rivayet de şöyle: Züheyr ibni Muhammed'den bir rivayet de şöyle:

Zulelin mine'l-gamâm. "Evet bulutlardan gölgelikler ama." Manzûmun mine'l-yâkût. Zulelin mine'l-gamâm. "Evet bulutlardan gölgelikler ama." Manzûmun mine'l-yâkût. "Yakutlar dizilmiş.""Yakutlar dizilmiş." Mükellelün bi'l-cevahir ve'z-zeberced. "Mücevherlerle ve zeberced denilen şeyle süslenmiş vaziyette." Mükellelün bi'l-cevahir ve'z-zeberced. "Mücevherlerle ve zeberced denilen şeyle süslenmiş vaziyette."

Tabii âhiretin ahvâlini, Allahu Teâlâ Hazretleri'nin bulutlar içinde gelmesini insanoğlunun anlaması mümkün değil...Tabii âhiretin ahvâlini, Allahu Teâlâ Hazretleri'nin bulutlar içinde gelmesini insanoğlunun anlaması mümkün değil... O bulutların da hâli demek ki ışıl ışıl, pırıl pırıl, pırlantaların, yakutların,O bulutların da hâli demek ki ışıl ışıl, pırıl pırıl, pırlantaların, yakutların, zümrütlerin etrafa ışık saçtığı gibi, ışıltılı şekilde…zümrütlerin etrafa ışık saçtığı gibi, ışıltılı şekilde… Bu hal ile Cenâb-ı Hak kullarının yanına nüzûl eyler ve kulları hakkında hükmünü verir. Bu hal ile Cenâb-ı Hak kullarının yanına nüzûl eyler ve kulları hakkında hükmünü verir.

Yani bu zamandan başka bir zamanı mı bekliyorlar bu inkâr edenler?.. Yani bu zamandan başka bir zamanı mı bekliyorlar bu inkâr edenler?.. Tabii o zaman iş işten geçmiş olur. Tabii o zaman iş işten geçmiş olur.

Bu dünya kazanma dünyasıdır, imtihan dünyasıdır. İşte Ramazan, işte Kur'an, işte ayetler!..Bu dünya kazanma dünyasıdır, imtihan dünyasıdır. İşte Ramazan, işte Kur'an, işte ayetler!.. Aman siz veya yakınlarınızdan, evlâtlarınızdanAman siz veya yakınlarınızdan, evlâtlarınızdan herhangi bir kardeşimiz, mü'min veya İslâm'a girebilecek, henüz iman etmemiş kimse varsa; herhangi bir kardeşimiz, mü'min veya İslâm'a girebilecek, henüz iman etmemiş kimse varsa; aman gözünü açsın, bu hayattayken gerçekleri görsün, Cenâb-ı Hakk'a güzel kulluk etmeye gelsin!.. aman gözünü açsın, bu hayattayken gerçekleri görsün, Cenâb-ı Hakk'a güzel kulluk etmeye gelsin!..

Çünkü âhirette, iş artık Cenâb-ı Hakk'ın mahkeme-i kübrâda hükmetmek üzere geldiği zamanaÇünkü âhirette, iş artık Cenâb-ı Hakk'ın mahkeme-i kübrâda hükmetmek üzere geldiği zamana kaldığında, iş çoktan gelmiş geçmiş olacak. O zaman pişmanlıklar fayda vermeyecek.kaldığında, iş çoktan gelmiş geçmiş olacak. O zaman pişmanlıklar fayda vermeyecek. Onun için Peygamber Efendimiz'in bir sözü hiç hatırımdan çıkmıyor.Onun için Peygamber Efendimiz'in bir sözü hiç hatırımdan çıkmıyor. Buyuruyor ki: Şerrü'n-nedâmeti yevme'l-kıyâmeti. "Pişmanlığın en kötüsü kıyamet gününde olanıdır." Buyuruyor ki:

Şerrü'n-nedâmeti yevme'l-kıyâmeti. "Pişmanlığın en kötüsü kıyamet gününde olanıdır."
Orada pişman oluyorsun ama iş işten geçtikten sonra. Orada pişman oluyorsun ama iş işten geçtikten sonra.

Arapça'da bir tabir vardır: Ba'de harâbi'l-basra. Evet ama "Basra'nın harab olmasından sonra" Arapça'da bir tabir vardır: Ba'de harâbi'l-basra. Evet ama "Basra'nın harab olmasından sonra"

Osmanlı şairi de diyor ki: "Felek ehl-i dili dilşâd eder amma neden sonra" Osmanlı şairi de diyor ki: "Felek ehl-i dili dilşâd eder amma neden sonra"

Biz de o şairin ifadesine muvâzi olarak diyelim: İnsanın aklı başına gelir ama neden sonra, iş işten geçtikten sonra... Biz de o şairin ifadesine muvâzi olarak diyelim: İnsanın aklı başına gelir ama neden sonra, iş işten geçtikten sonra... O zaman kıymeti yok. Aman hayatın imtihan olduğunu anlayalım!.. O zaman kıymeti yok. Aman hayatın imtihan olduğunu anlayalım!..

Avrupa'yı, dillerini, örflerini, adetlerini biliyorum.Avrupa'yı, dillerini, örflerini, adetlerini biliyorum. Çağdaş ilimleri de bilen bir kardeşinizim; hepsini okudum, hiçbir şeyden bir eksiğimiz yok... Çağdaş ilimleri de bilen bir kardeşinizim; hepsini okudum, hiçbir şeyden bir eksiğimiz yok... Doğru yol bu: Kur'an'ı okuyun, İslâm'ı iyi öğrenin, Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanmaya çalışın!Doğru yol bu: Kur'an'ı okuyun, İslâm'ı iyi öğrenin, Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanmaya çalışın! İş işten geçmesin, fırsat kaçmasın. Âhirete Allah'ın sevgili kulu olarak varmaya gayret edin!.. İş işten geçmesin, fırsat kaçmasın. Âhirete Allah'ın sevgili kulu olarak varmaya gayret edin!..

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2